İTÜ GELİŞTİRME VAKFI ÖZEL Dr. NATUK BİRKAN İLKOKULU VE ORTAOKULU 2014-2015 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SAĞLIKLI 1. SINIF BESLENME VELİ BÜLTENİ VE OBEZİTE SAĞLIKLI BESLENME VE OBEZİTE Sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenme, herkes için özellikle de çocuklarımızın sağlıklı gelişimi için çok önemlidir. Çocukluk döneminde kazanılan beslenme alışkanlıkları yaşam boyu sürmektedir. Çocukları yetişkinlerden farklı kılan en önemli özellik, sürekli büyüme ve gelişim süreci içinde olmalarıdır. Bu süreçte çocuk; beslenme, genetik yapı, cinsiyet, çevresel faktörler, sosyoekonomik durum, kültür ve gelenekler gibi çeşitli etmenlerin etkisi altındadır. Bunların arasında en önemlilerinden birisi de kuşkusuz beslenmedir. Çocuklarımızın gelişiminde kalıtsal özelliklerin ve çevresel faktörlerin kontrol edilmesi her zaman mümkün olmasa da sağlıklı beslenmeyle ilgili farkındalık ve alışkanlıkları bir nebze de olsa kontrol edilebilir. Gerek ailede gerekse okulda beslenme eğitiminin yeterli düzeyde olması, sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazanılmasında önemli yer tutmaktadır. Öğün atlamamak, şeker, tuz ve yağ içeriği yüksek yiyecek-içecek tüketimini azaltmak bu alışkanlıkların başında yer alır. Çocuk ve gençlerin sahip olduğu yanlış beslenme alışkanlıkları önemli sağlık sorunlarını beraberinde getirmektedir. Çocukluk dönemindeki hatalı beslenme uygulamaları; yüksek tansiyon, kalp ve obezite (aşırı şişmanlık) gibi hastalıklar için temel risk faktörü oluşturmaktadır. Obezite yani şişmanlık; genetik ve çevresel etkileşimleri olan, sadece irade yetersizliği ile açıklanamayacak kadar ciddi, psikolojik faktörlerin de etkin olduğu karmaşık ve kronik bir hastalıktır. Obezite ile fazla kilolu olma arasında fark vardır. Obezite vücuttaki yağ dokusunun gereksiz yere fazla olmasıyken fazla kiloluluk ideal vücut ağırlığının üstünde olmak demektir. Obezite, birçok hastalığın ortaya çıkmasına zemin oluşturan, önlenmediği takdirde, yaşam süresini ve kalitesini olumsuz yönde etkileyen önemli bir sağlık sorunudur. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de değişen yaşam koşulları nedeniyle hem yetişkinlerde hem de çocuklarda şişmanlığın ve obezitenin görülme sıklığı gittikçe artmakta, sağlık üzerindeki etkileri ciddi boyutlara ulaşmaktadır. Bu nedenle bu bültenimizi bu konu ile ilgili hazırladık. İTÜ Geliştirme Vakfı Okulları Özel Dr. Natuk Birkan İlkokulu ve Ortaokulu 1
Sağlıklı beslenme alışkanlıklarına yönelik günlük yaşantımıza dair öneriler: Yiyecek alışverişini tok karnına yapmak, yenmemesi gereken besinleri satın almamak, Alışverişe liste hazırlayıp çıkmak, Yenmeye hazır besinleri satın almamak, Satın alırken enerjisi düşük besinleri seçmek (yağlı peynir yerine yağsız peynir seçmek), Boş zamanlarda yiyecek atıştırmak yerine egzersiz yapmak, Sık aralıklarla azar azar yemek, öğün atlamamak, Göz önünde yiyecek bulundurmamak, Yenilmemesi gereken besinleri evde bulundurmamak, Yemekte küçük, salatada büyük tabak kullanmak, servis malzemelerini küçük seçmek, Tabakta yemek bırakmaktan çekinmemek, kalanı ara öğünde yemek, Mümkün olduğunca iyi çiğnemek ve yavaş yiyerek lokmaların tadına varmak, Lokmalar arasında çatalı kaşığı elinden bırakmak, Yemek yerken başka aktiviteler (TV seyretmek, okumak gibi) yapmamak. OBEZİTEDE PSİKOLOJİK FAKTÖRLER: Fiziksel nedenlerinin yanında obezitenin psikolojik etmenlerden de meydana geldiği, dürtüsel yemek yeme ile de bağlantısı olduğu bilinmektedir. Sonuçta yemek yeme bir davranış biçimidir. Yüzyılımızın başına kadar insan davranışlarında esas mekanizma dürtü olarak tanımlanıyordu. Davranışlarda dürtülerin itici rol oynadığı biliniyor ve bu davranışların öğrenilemediği tartışılıyordu. Oysa yapılan kapsamlı araştırma ve deneyler dürtülerin sonucu meydana gelen davranışların öğrenildiğini ve bu nedenle dürtülerin davranış boyutunda kontrol edilebildiğini gösteriyor. Bilindiği gibi öğrenme çocuklukta başlıyor ve ergenlik çağına gelene kadar çocuk pek çok temel karakteristiği öğreniyor. Günümüzde dürtü kontrolü özellikle isteklerini erteleyemeyen ve erken yaşlarda bazı kurallara alıştırılmayan çocuklarda ortaya çıkıyor. Bu kontrolsüzlük (dürtü kontrol problemleri) özellikle yemek davranışının verdiği haz ile birleştiğinde, karşımıza obezite sorunu çıkabiliyor. Bunun yanı sıra dürtü kontrol problemi bulunmaksızın kişiler, haz verici davranışları öğrenerek stres anında bu davranışı savunma olarak kullanabiliyorlar. Örneğin; sıkıntı anında çikolata yiyen bir çocuk bundan mutlu olup her streste önce çikolataya sonra bunu genelleştirerek tüm besinlere yönelebiliyor. Özellikle dürtüsel yemede ve haz verici yemede en çok ve çabuk tüketilen gıdaların yüksek kalori düzeyine sahip olduğu düşünüldüğünde, çocuklarda obezitenin artmasını pek de şaşırtıcı değildir. İTÜ Geliştirme Vakfı Okulları Özel Dr. Natuk Birkan İlkokulu ve Ortaokulu 2
OBEZİTE PSİKOLOJİK SORUNLARI BERABERİNDE GETİRİR Mİ? Obezite yetişkinleri, çocukları ve ergenleri sadece fiziksel olarak etkilemez aynı zamanda psikolojik pek çok sorunu da beraberinde getirebilir. Şişman çocuklar ve ergenler; arkadaşları tarafından eğlence konusu olabilir, birçok oyunda oyun arkadaşı olarak tercih edilmeyebilir, çevreleri tarafından ise pasif olarak nitelendirilebilirler. Tüm bunlar çocuğun ve ergenin dışlanmasına, yalnızlığa itilmesine ve hepsinden önemlisi öz güvenlerini kaybetmesine yol açabilir. Öz güven kişiliğin oluşmasındaki en etkili faktörlerden biridir. Aynı zamanda öz güven, çocukluk çağında okul ortamı ve sosyalleşmede uyumu kolaylaştırıcı rol oynamaktadır. Çevresine kendini kanıtlamaya çalışan çocuk önce kendilik değeri açısından tatmin olmak ister. Kendine güvenmeyen çocuk ise bireyselleşmekte zorluk yaşar. Obeziteye bağlı gelişen öz güven sorununa müdahale edilmediğinde bir adım sonra depresyona dönüşebilir. Kısaca depresyon, yetişkinlerde olduğu gibi çocuklarda ve ergenlerde obezitenin yol açtığı en önemli psikolojik sorun olabilir. Çocukların sağlıklı, aktif ve daha üretken bir yaşam sürmeleri için gelişimlerinde duygusal, sosyal ve fiziksel açıdan bu kadar öneme sahip olan sağlıklı beslenme alışkanlıkları ve yaşam önerileri aşağıda özetlenmiştir. ÇOCUĞUNUZU OBEZİTEDEN KORUMAK İÇİN NELER YAPMALISINIZ? Çocuğun beslenmesinde çeşitlilik ve yeterlilik sağlanmalı, dört temel besin grubunda bulunan besinlerden her gün yeterli miktarlarda tüketmesine özen gösterilmelidir. Gün boyu fiziksel ve zihinsel performansın en üst düzeyde tutulabilmesi, düzenli olarak ara ve ana öğünlerin tüketilmesi ile mümkündür. Bu nedenle, öğün atlanmamalı, çocuğun günde en az üç ana, iki ara öğün şeklinde beslenmesine dikkat edilmelidir. Ara öğün tüketilmesi gerekiyorsa bu öğünlerin süt, meyve ya da ekmek, peynir, domates gibi sağlıklı gıdalardan oluşan öğünler olmasına dikkat edilmelidir. Çocukların her sabah düzenli olarak kahvaltı yapma alışkanlığı kazanmalarına, kahvaltı yapmadan güne başlamamalarına özen gösterilmelidir. Çocuklara su içme alışkanlığı kazandırılmalıdır. Çocuklar olabildiğince hazır meyve suları ya da asitli içecek gibi meşrubatlardan uzak tutulmalıdır. (Çocuklar, tuvalet ve umumi kullanıma açık çeşme sularından su içmemeleri konusunda uyarılmalı, çocukların güvenilir içme suyu tüketmeleri sağlanmalıdır.) Özellikle kemik ve diş gelişimi için günde iki 2-3 su bardağı kadar süt veya yoğurt, 1 kibrit kutusu kadar beyaz peynir tüketimi teşvik edilmelidir. Öğünler dışında abur cubur olarak adlandırılan yağlı, şekerli ve fast-food tarzı gıdaların tüketimi önlenmeli ve çocuğun bunların tüketimini alışkanlık haline getirmemelerine dikkat edilmelidir. Okulda veya evde dinlenirken ve ders çalışırken açlık hissedildiğinde tüketilen besinlere dikkat edilmelidir. Örneğin; şeker ve şekerli besinler, cips, gazlı içecekler yerine süt, yoğurt, sütlü tatlılar, ekmek arası peynir, taze sıkılmış meyve suları ve kuru meyveler tercih edilmelidir. İTÜ Geliştirme Vakfı Okulları Özel Dr. Natuk Birkan İlkokulu ve Ortaokulu 3
Açıkta satılan besinler kesinlikle satın alınmamalı, ambalajlı besinlerin etiket bilgisinde üretim izninin bulunmasına ve son kullanım tarihinin geçmemiş olmasına dikkat edilmesi ile ilgili çocuklara bilinçlilik kazandırılmalıdır. Çocukla ilişkimizde yemek bir ödül olarak kullanılmamalı, yemek konusunda çocuğa baskı yapılmamalıdır. Bebeklikten başlayarak değişik besinler yavaş yavaş tattırılmalı ve sağlıklı-sağlıksız gıda ayırımı öğretilerek bu farkındalık desteklenmelidir. Çocuğun uzun süreli televizyon seyretmesinden, bilgisayar kullanmasından kaçınılmalı, çocuğa düzenli spor yapma alışkanlığı kazandırılmalıdır. Ona spor yapmayı sevdirin. Okulda ya da tatil günlerinde yaşına ve beğenisine uygun bir spor dalındaki etkinliklere ya da bir egzersiz programına katılmasını sağlayın. Çocukların gerek okul yönetimi gerekse de ebeveynleri tarafından sevdikleri herhangi bir spor dalı ile ilgilenmeleri teşvik edilmelidir. ERGENDE BESLENMENİN ÖNEMİ Ergenlik; fiziksel, biyokimyasal, ruhsal ve sosyal yönden hızlı büyüme, gelişme ve olgunlaşma süreçleriyle çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemidir. Ergenlik çağı 12-18 yaş grubunu içerir. Ergenlik çağının genellikle kızlarda 10-12, erkeklerde ise 11-14 yaşlar arasında başladığı kabul edilmektedir. Ergenlik çağında büyüme hızlıdır. Hızlı büyüme ve gelişme ise enerji ve besin öğelerine ihtiyacı artırır. Gencin artan ihtiyaçlarının karşılanmasında çeşitli sorunlar ortaya çıkabilir. Bu sorunların bir bölümü gencin yaşam şekliyle, bir bölümü ise bilinçsizlik nedeniyle kazanılan hatalı alışkanlıklarla ilgili olabilir. Sorunların giderilip gencin sağlıklı büyüme ve gelişmesini sağlayacak beslenme koşullarına kavuşturulmasında ve ileriki yaşamında sağlığını olumlu etkileyecek alışkanlıkların kazandırılmasında aileye, okula ve toplumun diğer kurumlarına önemli görevler düşmektedir. ERGENLİK ÇAĞINDA GÖZLENEN BAŞLICA DEĞİŞİKLİKLER ŞUNLARDIR: 1. Vücut şeklinde cinsiyet hormonlarına bağlı değişiklikler görülür. Özellikle vücuttaki yağ dokusunda, kas ve kemik yapısında değişiklikler olur. Kız çocuklarda göğüs ve kalçalar belirginleşir. Erkeklerde ise kalçalar küçülür, vücut adaleli ve az yağlı bir görünüm alır. 2. Psikolojik değişiklikler nedeniyle çocuk, aile ile bağımlılığını yitirebilir ve etrafını umursamaz bir davranışa girebilir. Bunun sonucu olarak çocuk ailesinden çok arkadaşlarına yönelir; onlarla birlikte olmak ister. Yemek zamanlarında arkadaşları ile birlikte olmaktan hoşlanır. İTÜ Geliştirme Vakfı Okulları Özel Dr. Natuk Birkan İlkokulu ve Ortaokulu 4
Hızlı büyümeye ek olarak gencin sporla uğraşması enerji ve besin ögelerinde artışa neden olur. Çeşitli spor dallarının ne miktarda ek enerji gerektirdiği ve bunu karşılamak için diyetin özelliği konusunda gençlere yeterli bilginin verilmesi ve bilinçlendirilmeleri gerekir. Bu dönemde yanlış uygulanan zayıflama diyetleri yetersiz ve dengesiz beslenme nedenidir. Genç kendini filmlerde, gazete ve dergilerde gördüğü kişilere benzetme özlemi içinde, onların öğütlerini uygulama hevesine kapılabilir. Bedensel hareketler arttırıldığı, yeterli ve dengeli beslenmeye dikkat edildiği sürece kasların gücü artar ve şişmanlık önlenir, kemik mineral yoğunluğu artar. Yetersiz beslenme sonucu gençlerde artan besin ögeleri ihtiyaçlarının karşılanamaması, sağlık kurallarına uyulmaması sonucu barsak parazitlerinin varlığı, diyette C vitamininin yetersiz düzeyde alınması, kızlarda menstürasyon kansızlığın nedenleri arasındadır. Diş çürükleri gençlerde önemli sağlık sorunlarındandır. Ülkemizde yapılan araştırmalara göre diş çürüklerinin görülme sıklığı %55-70 arasındadır. Diş çürükleri; aşırı şeker tüketimi, sularda flor azlığı, yetersiz beslenme, diş bakımı ve temizliğinin yeterince yapılmaması sonucu görülür. Basit guatr, besinler ve su ile iyodun yetersiz alınması sonucu çocuklarda ve gençlerde önemli bir sağlık sorunudur. Bu nedenle iyotlu tuz kullanılmalıdır. ERGENİN BESLENME ÖZELLİKLERİ Ergenlik çağında gençlerin yeterli ve dengeli beslenmeleri büyüme ve gelişme hızlandığı için daha da önemlidir. Beslenme, gencin yaşına göre boy uzunluğu ve vücut ağırlığının saptanması ile değerlendirilir. Ayaküstü beslenme (fast food) veya abur cubur beslenme alışkanlığı çocuk ve gençler arasında yaygın olarak görülmektedir. Aslında bu tip beslenme günümüzde insanın hızlı yaşam temposu nedeniyle oluşmuştur. Bu tür beslenme ile enerjinin %40-50'si yağdan gelmektedir. Bu yağın çoğunluğu doymuş yağlardan oluşmaktadır. Diyetteki doymuş yağ miktarı ve serum kolesterol düzeyi ile kalp-damar hastalıkları arasında ilişki olduğu bilinmektedir. Bu hastalıklar yetişkinlerde görülmesine karşın temelleri çocukluk çağında atılmaktadır. Genellikle ayaküstü beslenmede A ve C vitaminleri, kalsiyum, posa tüketimi yetersizdir, yağ ve tuz tüketimi ise yüksektir. Bu yaş grubunun diğer bir yanlış alışkanlığı da öğün atlamadır. En çok atlanan öğün ise sabah kahvaltısıdır. Sabah kahvaltısı insanlar için önemli bir öğündür. Sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazanılması ve obeziteyle başa çıkmada en iyi yol, çocukların sağlıklı gıdalar tüketmesini sağlamak ve onları düzenli spor yapmaya teşvik etmektir. Ancak bunun yanında ailelere psikolojik açıdan da büyük roller düşmektedir. Öncelikle ailelerin beslenme alışkanlığının öğrenme ile kazanıldığını unutmamaları gerekir. Ayrıca ebeveynlerin çocuklarına kendilerini kontrol etmeyi her boyutuyla öğretmeleri de büyük önem taşımaktadır. Kaynakça: http://www.saglik.gov.tr psikolojist.blogcu.com/obezite-psikolojiyi-bozuyor PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BÖLÜMÜ İTÜ Geliştirme Vakfı Okulları Özel Dr. Natuk Birkan İlkokulu ve Ortaokulu 5