Klasizm. Zeus tarafından yazıldı. Cuma, 08 Şubat 2008 19:15 - Son Güncelleme Cumartesi, 21 Kasım 2009 19:26



Benzer belgeler
GARİP AKIMI (I. YENİ)

BATI EDEBÝYATI VE EDEBÝ AKIMLAR * BATI EDEBİYATI VE EDEBİ AKIMLAR BÖLÜM 6

İnci Hoca YEDİ MEŞALECİLER

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

Metin Edebi Metin nedir?

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ)

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ

METİNLERİ SINIFLANDIRILMASI

Savaş, kahramanlık ve vatan sevgisi gibi konuları destansı ve abartılı bir anlatımla işleyen şiirlerdir.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - III

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Matematik Ve Felsefe

SEYYİT MAHMUT HAYRANİ ANADOLU LİSESİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI

PARAGRAFIN BÖLÜMLERİ

Ekolojik Tasarımlar ve Sanat

Bu devirde en büyük destan şairi Homeros yetişmiştir. Homeros'tan bir yüzyıl sonra yetişen Issiodes de didaktik şiir alanında eserler vermiştir.

İÇİNDEKİLER. Sorular... 9 Ödev... 10

DÜZYAZI (NESİR) TÜRLERİ

AVRUPADA EĞİTİMİN TARİHİ GEÇMİŞİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

TÜRKÇE 6. sınıf Haftalık ders sayısı 5, yıllık toplam 90 ders saati (öğrenim 18 haftada gerçekleşecektir)

CUMHURIYET DÖNEMINDE COŞKU VE HEYECANI DILE GETIREN METINLER (ŞIIR) Cumhuriyet Edebiyatında Şiir ve Soru Çözümü

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

Aruzla şiire başlayan sanatçılar, Ziya Gökalp in etkisiyle sonradan hece ölçüsüyle yazmaya başlamışlardır.

FECRİ-ATİ EDEBİYATI SANATÇILARI

BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

F A B L N E D İ R? Göksel GÜNDÜZ Uğur ASLAN Mikail İNCİR

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF FELSEFE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

YAZI TÜRLERİ ŞENDA SOLMAZ KONUSUNU YAŞAMDAN ALAN YAZI TÜRLERİ OLAY YAZILARI

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (18 Aralık Ġubat 2018)

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...III

DÜNYA İNSANLIK AİLESİNİN YÜZAKI YAZARLARINDAN!... Ekmel Ali OKUR; Hemşerimiz, Adanalı, Adam gibi adam! İnşaat Mühendisi,

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ATATÜRK Ü ETKİLEYEN OLAYLAR VE FİKİRLER

PENGUEN GRUBU MART AYI BÜLTENİ SİNCAPLAR TEMASI DÜNYA SU GÜNÜ ORMAN HAFTASI YAŞLILAR HAFTASI DÜNYA TİYATROLAR GÜNÜ

Cümlede Anlam TEST 39. 1) Bu güzellikleri görmek için Uzungöl e gün doğarken gelmelisin. Bu cümlede aşağıdaki sorulardan hangisi nin cevabı yoktur?

9. SINIF DENEME SINAVLARI SORU DAĞILIMLARI / DİL VE ANLATIM

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I BÖLÜM II. vii GİRİŞ / 1 ÇOCUK VE KİTAPLARI / 17

KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU XXVI. EDEBİYAT ve KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİĞİ Okuyan insan, yaşayan insan

PENGUEN GRUBU MART AYI BÜLTENİ

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

CANLILAR DÜNYASINI GEZELİM TANIYALIM

PENGUENLER GRUBU MART AYI BÜLTENİ

JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI. Hazırlayan: Rabia ARIKAN

KAYNAK: Birol, K. Bülent "Eğitimde Sanatın Önceliği." Eğitişim Dergisi. Sayı: 13 (Ekim 2006). 1. GİRİŞ

Bireyin İç Dünyasını Esas Alan Eserler

Aslı Zülal Çizim: Ayşe İnan Alican

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır.

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

GÜNLÜK (GÜNCE)

9. SINIF ÜNİTE DEĞERLENDİRME SINAVLARI LİSTESİ / DİL VE ANLATIM

YARATICI OKUMA DİZİSİ. Refik Durbaş BİRİ DEV BİRİ PİRE BASIM

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Türkçe dili etkinlikleri, öğretmen rehberliğinde yapılan grup etkinliklerindendir. Bu etkinlikler öncelikle çocukların dil gelişimleriyle ilgilidir.

YÜKSEKÖĞRETİME GEÇİŞ SINAVI (YGS)

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Konu Anlatımlı Soru Bankası ESKİ TÜRK DİLİ VE LEHÇELERİ...

LYS 3 DENEME-5 KONU ANALİZİ SORU NO LYS 3 TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI TESTİ KAZANIM NO KAZANIMLAR. 26/05/2014 tarihli LYS-3 deneme sınavı konu analizleri

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10.SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - I

Yaşamda görülen olayları sahnede canlandırma sanatına ve bu amaçla yazılmış eserlere tiyatro denir. Tiyatrolar, tıpkı opera, sinema, bale gibi

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 11. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Matematik Öğretimi. Ne? 1

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Çetin Öner. Roman GÜLİBİK. Çeviren: Aslı Özer. 26. basım. Resimleyen: Orhan Peker

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)

Elektrik, Plastik Cerrahi ve Prometheus: İlk BK Romanı Frankenstein 18 Ocak2014. Ütopyadan Distopyaya, Totalitarizm ve Anksiyete 25 Ocak 2014

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

Edebi metin, dilin estetik amaçla kullanıldığı metindir. Bir Metnin Edebi Oluşunu Şu Şekilde özetleyebiliriz:

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz.

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

Kübra YILMAZ, Yudum HACIOĞLU, Kadri ŞAHİN, Abdülkadir Arslan

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

Türk Dili 2 El Kitabı

ÖZEL ÖĞRETİM KURSU TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI-IV ÇERÇEVE PROGRAMI. 2. KURUMUN ADRESİ : Kesikkapı Mah. Atatürk Cad. No.

Bir Dil Bir İnsan!... 1 Çankaya Okullar Arası Tiyatro Şenliği... 2 II.Dönem Kurs Takvimimiz... 2 Ülkem Maket Yarışması... 2

9. SINIF ÜNİTE DEĞERLENDİRME SINAVLARI LİSTESİ / TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI

ÇİÇEK GRUBU HAZİRAN AYI BÜLTENİ

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TÜRKÇE

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

SINIF ÖĞRETMENLİĞİ SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETİM PROGRAMI ÖMER MURAT PAMUK REHBER ÖĞRETMEN REHBER ÖĞRETMEN

KODU DERSİN ADI T U K Çağdaş Sanat I-II Yard. Doç. Dr. Solmaz BUNULDAY HASGÜLER

ÖZEL ÖĞRETİM KURSU TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI-I ÇERÇEVE PROGRAMI. :Tercih Özel Öğretim Kursu :Kesikkapı Mah. Atatürk Cad. No.

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ

EFDAL ERENKÖY ANAOKULU PENGUENLER GRUBU KASIM AYI BÜLTENİ

İçindekiler Kısım 1 Sınıfta Yaratıcı Drama Yaratıcı Drama: Bir Sanat, Bir Sosyalleştirme Etkinliği ve Bir Öğrenme Yolu 3 2. Hayal Başlangıçtır 22

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

ÇEVREMİZDEKİ VARLIKLARI TANIYALIM

SERVETİFÜNUN SANATÇILARI - I

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

Fen - Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Programı

TÜRK EDEBİYATI 9 SINIF II. DÖNEM II. YAZILI SINAVI SORULARI

2010 / SINIF DENEME SINAVI FORMATI

TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU

BEP Plan Hazırla T.C Ceyhan Kaymakamlığı ALTI OCAK MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ Müdürlüğü Edebiyat Dersi Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?

Transkript:

XVII. yüzyılda Avrupa da, özellikle de Fransa da gelişen, eski Yunan ve Latin edebiyatları geleneğine bağlı kalarak anlatımda aralık ve açıklığa ulaşmayı amaçlayan edebiyat akımı. Yapıda sağlamlığı, söyleyişte açıklığı ve ölçülülüğü, ruhsal ve ahlaksal çözümlemelerde inceliği, gerçeğe benzerliği ilke olarak benimseyen bu akımın doğup gelişmesinde Hümanizmanın ve Hümanizma sonunda boy atıp gelişen Rönesans edebiyatının büyük payı olmuştur. Şöyle ki, hümanist düşünüş ve bu düşünüşün sanata, edebiyata yansıması olan Rönesans; insana dönüşün yollarını açmıştı. Şairler, yazarlar, oyun yazarları, insanı bütün yönleriyle algılamaya anlatmaya yönelmişti. Eski Yunan ve Latin kaynaklarına bağlı kalınmış, bu kaynaklardan esinlenilerek yeni yatırımlara gidilmişti. Böylece Rönesan döneminin edebiyatında çeşitli ülkelerde halk dili, yazı dili kimliğini kazanmış, ulusal edebiyatlar doğmuştu. Doğan bu ulusal edebiyatlarda epik şiir (destan), lirik şiir, öykü, roman, güldürü, ağlatı, deneme türlerinde yapıtlar üretilmişti. XIV. yüzyıldan XVII. yüzyılın başlarına değin Batı Avrupa ülkelerinin edebiyatlarında egemen olmuştu Rönesans akımı. XVII. yüzyılın başlarında Rönesans akımı değişik boyutlar ve yeni bir görünüm kazanır Fransa da. Bütün değişimlerde olduğu gibi, bu değişimin nedenleri de toplumsaldır. Şöyle ki, bu yüzyılın ilk yıllarında Fransa bir kargaşa döneminden yeni çıkmıştır. Her alanda düzenleyici yasaların, kuralların özlemi içindedir. Başıboşluktan, kuralsızlıktan kurtulmak; ülkeye çekidüzen verebilmek için tek güç olan krallık etrafında birleşmek gerekir. Toplumsal yapıyı, siyasal düzeni korumak zorunludur. Bu düşünceler XIII. Louis döneminde Richellieu tarafından uygulamaya konmuştur. Bütün direntilere karşın «mutlak monarşi» düzeni egemen olmuştur ülkede. Siyasal alanda görülen bu yönelim edebiyatta da göstermiştir etkisini. Siyasal alanda olduğu gibi, edebiyatta da özgürlük, kuralsızlık bir yana itilmiştir. Bunun yerine yazarların yaratılarına yön verecek birtakım ilkeler konmuştur. Bu ilkeler doğrultusunda beğeniyi oluşturmak için Akademi kurulmuştur. Şiir ve oyun için kurallar saptanmıştır. Öte yandan, yeni bir salon hayatı doğmuştur bu yıllarda. Bu salon hayatının giysilerinden konuşmalarına değin her şeyinde bir incelik, bir süs vardır. Böylece yeni bir çevre, yeni bir aydın tipi doğmuştur. Ortaya çıkan bu yeni aydın ya da sanatçı tipinin belirleyici özelliği krallığa ve Hıristiyanlığa saygılı oluşudur. Onun için tek yönetim monarşi, tek inanç Hıristiyanlıktır. Toplumun bireye değil, bireyin topluma uyması gerektiğine inanmıştır. Bu inançla uyumlu kişiye seslenen bir edebiyat yaratmayı amaçlamıştır. Dengeli ve uyumlu bir edebiyat olacaktır bu. Bunun için de bu edebiyatın ürünlerinde sağduyu ve akıl egemen olacaktır. Yaratılarda çocuklar, halktan kişiler değil, seçkinler ele alınacak dış görünüşleriyle değil, ruhsal özellikleriyle işlenecektir. Konu işlenirken kişilerin ruhsal durumlarının gerçeğe uygun olmasına önem verilecek insan dışındaki her şey (elbise, dekor, doğa görünümleri, yerel renkler ) yaratının dışında kalacaktır. Anlatım da her türlü süsten, bezek ve donaktan uzak olacak; halk deyimleri, teknik terimler, yerel sözcükler kullanılmaktan özellikle kaçınılacaktır. Önemli olan konu değil, konunun işlenişi, anlatımıdır çünkü. Bu bakımdan biçimsel yetkinliğe ağırlık verileceği gibi anlatıcının, yani yazarın anlatımda kişiliğini gizlemesi gerekecektir. Eski Latin ve Yunan edebiyatı geleneğine de bağlı kalınacaktır. 1 / 5

İşte bu kurallar içinde oluşan, seçkin çevrelere yönelik edebiyata kla sik edebiyat, bu edebiyatın oluşturucularına da klasikçiler adı verilmiştir. Klasikler arasında sayabileceğimiz ilk adlar arasında insan varlığını kanıtlayan «düşünce ve akıl» evrenin ve Tanrı nın da varlığını kanıtlar gö rüşünden yola çıkarak yöntemsel kuşkuculuğun öncüsü olan, Metod Üze rine Konuşmalar, Tutkular Kitabı adlı yapıtlarıyla düşünsel denemenin örneklerini vermiş olan Rene Descartes (1596-1650); Tanrı nın varlığını bi limsel yollardan kanıtlamanın olanaksızlığını savunan, matematik alanında da özel bir yeri olan Taşra Mektupları ve Düşünceler adlı denemeleriyle bilinen Blaise Pascal (1623-1662) gelir. Klasik edebiyatın ilkelerini tiyatroya uygulayan büyük adlardan bi riyse Pierre Corneille dir (1606-1684). Ağlatı türünün babası sayılır bir ba kıma. Ağlatılarında aşk, onur, tutku, istenç (irade) gibi insanın temel ki şiliğini belirleyen kavramlar önemli bir yer tutar. Tutkuların tanımlan masında kişilerini sürekli bir ikilem içinde tutar. Genellikle yapıtlarındaki kahramanlar, görevleriyle tutkuları arasında bir çatışmayı sürdürür ler. Bu çatışmada tutkularını yenerler. İnsanüstü yönleri vardır. Ne var ki bu insanüstülük seyirciyi yadırgatmaz. Canlı, renkli kişilerdir bunlar. Bu yönden şöyle de diyebiliriz, Corneille, insanları olduğu gibi değil, olmaları gerektiği gibi çizmiştir oyunlarında. Robert Pignarre nin dediği gibi, «Trajediye yüceler katma çıkaran odur; yeryüzünün yüceleri yüce ruhlar, yüce olaylar, yüce üslup...» Otuzu aşkın yapıtı vardır Corneille in. Bunlar arasında en tanınmış olanları: Le Cid, Horace, Cinna, Medde, Andromede dir. Corneille ile birlikte Klasisizm akımının en büyük ağlatı şairlerinden biri de Jean Racine dir (1639-1699). Ağlatı türünü yeni ilkelerle donatmış, bu türe yepyeni bir görünüm kazandırmıştır. Ağlatının temel kurallarına uyarak bu kurallar içinde insan yüreğinin türlü tutkularını, duygularını işlemiştir. Onun yapıtlarında kişiler, genellikle yazgının elinde oyuncaktır. Bu yönüyle tanrıların ve yazgının kişilerin yaşamında egemen olduğu eski Yunan tiyatrosuna bağlanmıştır. Ancak, onun yapıtlarında tutku ve duy gular ne denli azgınlaşırlarsa azgınlaşsınlar «olağan»ın sınırını aşmaz, baş ka bir deyişle, gerçeğin dışına çıkmaz. Anlatımı da çıplaktır. Çözümlemeye 2 / 5

yöneldiği insan yüreğine ayna tutmakla yetinmiştir Racine. Kişileri abart madığı, onları tek boyuta indirgemediği için oyunlardaki kahramanlar bi rer tip değil, birer karakterdir. Bu yönüyle de Klasisizmin temel ilkelerin den biri olan tipleştirmeye sıkı sıkıya bağlı kalmamıştır. Kısaca Racine, Boris Suchkov un dediği gibi, «... Klasikçiliğin sınırları içinde ve onun kendisine verdiği imkânlardan iyi bir şekilde yararlanması sonucu, Racine, tutkuların yönettiği insan ilişkilerini olduğu kadar, bireyin manevi dün yasında yer alan çelişme ve çatışmaları da saptayan, büyük bir iç uyuma ve güzelliğe sahip yapıtlar yaratmıştır.» Bunların en önemlileri, Andr-maque, İphigenie, Phedre, Esiher, Mithridate dir... Bu yapıtlarında insan ruhunun karanlıklarına inmiş, bu karanlığı sahnenin aydınlığına çıkarmış tır; tutkuların kişiyi nasıl yıkıntıya götürdüğünü; aşkın, onuru nasıl yerle bir ettiğini göstermiştir. Güldürü alanında en büyük ad ise Moliere dir (1622-1673). Yalnız Fran sa nın değil, dünyanın en büyük güldürü yazarlarından biridir. Tıpkı Cervant es, Aristophanes, Shakespeare, Gogol, Mark Twain... gibi dünya gül dürü edebiyatının yapıtaşlarından biridir. Salt güldürmek için güldürü anlayışını yıkmış, bunun yerine güldürerek eğitme ve öğretme anlayışını getirmiştir tiyatroya. İnsanların ve toplumun içyüzünü oyunlarında yan sıtmış; çirkinlikleri, gülünçlükleri, küçüklükleri, ikiyüzlülükleri, dalkavuk lukları gözler önüne sermiştir. İnsanoğlunun bu yönlerini genelleyip bü tünleştirerek ayrı ayrı tiplerde toplamıştır. Böylece adına «töre ve karak ter güldürüsü» dediğimiz bir tür oluşturmuştur tiyatroda. Bu yönden onun güldürülerinde çağlar boyunca rastlanan, bugün de rastlayacağımız kibar lığa özenen sonradan görme kentsoylular (burjuvalar), züppeler, hastala rını sömüren bilgisiz hekimler, çaçaron kadınlar, yüzlerine din maskesini geçirip türlü ahlaksızlıklar yapan ikiyüzlüler, parayı tanrılaştıran cimri lerle karşılaşırız. Moliere in insana yaklaşımı acımasız değildir. Sevgiyle yönelir. Robert Pignarre, onun bu yönelimini Tiyatro Tarihi adlı yapıtında değerlendirir ken şunları söyler: 3 / 5

«Moliere, güldüren yargıya bir sempati, bir acıma ka tarak bu kahkahayı insancıllaştırmıştır. O söz anlamaz inatçılar, o aşırı öfkeli benciller bizim benzerlerimizdir; onların o aşırı davranışları bizim davranışlarımızdır;... böylece güldürü, hümanizmanın manevi kalıtım ge liştiren bir bilgeliğin yorumcusu olmuştur... Moliere, çevre, ortam ince lemesini çok derinlere götürmüş, örf-âdet komedyasından ördüğü geri per denin önünde karakterleri en belirgin biçimde sergilemiş, toplumsal di siplin karşısında doğanın tepkilerini açıkça göstermiştir. Böylece karakter komedisinin düşebileceği şematik katılıktan kurtulduğu gibi, örf-âdet ko medyalarının çabuk yaşlanmalarına yol açan güncel olaylar dizisi havasına da hiç girmemiştir.» Gerçek yaşama yöneltmiştir güldürüyü Moliere. İnsanoğlunun evrensel çarpıklıklarını oyunlarına odak noktası olarak seçmiştir. Evrenselliği de buradan gelmektedir. Kişileri toplumsal çevreyle bütünleştirmiş, toplum sal çevreyi çözümlemede birer tip olarak kullanmıştır onları. Çünkü, tipleştirmenin belirleyici özelliği, kişiyi biçimlendiren çevrenin niteliklerini kişide toplamaktadır. Boris Suchkov bu noktayı vurgularken şunları söy ler: «... Moliere estetik görüşleriyle ve yaratıcı yöntemiyle bir klasikçiydi. Klasikçiliğinin popüler öğelerle yakından bir bağıntısı olduğu gibi, karak terleri de belli bir dereceye kadar yapılmış bir toplum çözümlemesi (sosyal analiz) doğrultusundaki somut tarihsel çizgileri taşır. Moliere karak terleri karikatürleştirme noktasına varacak derecede abartılmış olup, tam gerçekçi derinlikten yoksundurlar. Tek yanlıdırlar, tek bir tutkunun tut sağı olmuşlardır; mesela Harpagon un gözüdoymazlığı, Tartuffe ün iki yüzlülüğü. Hep tek yanlıdır bu karakterler, çünkü Moliere, Klasikçiliğin altında yatan akılcı (rasyonalist) estetiğin ve felsefenin izinden gidiyordu.» Doğanın çizdiği yoldan ayrılmamak, doğal olmak Moliere in oyunların da temel görüşlerden biridir, insanoğlunun mutluluğunu buna bağlar: Uyumlu ve dengeli olmasına. Yapıtlarının başlıcaları şunlardır: Gülünç Kibarlar, Kocalar Mektebi, Kadınlar Mektebi, Zorla Evlenme, Tartuffe, Don Juan, Adamcıl, Zoraki Hekim, Cimri, Kibarlık Budalası, Scapin in Do lapları, Bilgiç Kadınlar, Hastalık Hastası. Klasikçiler arasında özellikle öğretici (bkz. Didaktik) şiir türünde ürün vermiş bir ad da La Fontaine dir (1621-1695). En önemli yapıtı fabllar (ma sallardır). Bunlarda işlediği konuların çoğunu, bütün klasik şairler gibi, eski Yunan ve Latin yazarlarından, daha çok da Aisopos tan almıştır. Her fablı başlangıcı, gelişim ve sonucu olan küçük bir oyun gibidir. Bunlarda hayvanlar, ağaçlar, bitkiler kişileştirilmiş, doğayla insan bütünleştirilmiş tir. Türlü insan karakterlerini temsil 4 / 5

eden aslan, karga, tilki, karınca, kurt, eşek, ayı, köpek, fare, balıkçıl kuşu, öküz, maymun, kurbağa, kaplumba ğa... gibi hayvanlar ve kuşlar konuşan varlıklar olarak çıkarlar karşımıza. La Fontaine bunlardan söz ederken gerçekte insanlar hakkında düşündük lerini ortaya koyar. Dilin bütün olanaklarından, inceliklerinden yararlana rak yapar bunu. Bunun için de yediden yetmişe değin herkes rahatlıkla okuyabilir onu. Asık suratlı olmayan bilgece bir tutumu vardır. Fabllarının birinde iki amaç güttüğünü belirterek şöyle der: Can sıkar kupkuru bir ahlak. Oysa hikâye Benimsetir ahlak ilkesini de. Hem öğretelim, hem de gönülleri saralım. La Fontaine e çocukların şairi gözüyle bakılmıştır. Gerçekten böyle midir bu? Sabahattin Eyüboğlu, onu Türkçeye çevirirken şöyle diyor bu konuda: «Bütün cömert sanat çeşmeleri gibi La Fontaine den çocuklar da içebilir; ama La Fontaine masallarını onlar için yazmış olmak şöyle dur sun, masalları çocukların elinden alıp, çocuk oyuncağı olmaktan çıkarıp kendi oynamış onlarla; bir olgun insan eğlencesi yapmış masalları. Konu şan hayvanlar çocukları eğlendirebilir, belki biraz düşündürebilir de; ama aslında; kurtta, tilkide, gazetelerde adı çıkan şu veya bu ünlü insanı gör mek, kurtla kuzu masalını falan mahkemenin kararıyla birleştirmek hangi çocuğun aklından geçebilir? Geçmeyince de okuduğu ha La Fontaine ol muş, ya da herhangi bir hayvan masalı. Ancak büyüdükten sonra anlar La Fontaine nin ne demek istediğini...» 5 / 5