Büyüme Bağlamında İnşaat Sektörü Ocak 2015 Gülay DİNCEL Ekonomik Araştırmalar dincelg@tskb.com.tr TSKB Araştırma
İnşaat sektörünün değerlendirilmesi amacıyla hazırlanmış olan bu raporda, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. nin uzman kadrosunca güvenilir olarak kabul edilen kaynaklardan elde edilen veriler kullanılmıştır. Raporda yer alan görüşler ve öngörüler, rapor kapsamında belirtilen ve kullanılan yöntemler ile sektör temsilcileriyle yapılan görüşmelerle üretilen sonuçları yansıtmakta olup bu verilerin tamlığı ve doğruluğundan Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.'nin herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Raporda yer alan sonuçlar, görüşler, düşünceler ve öngörüler, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. tarafından açık ya da gizli olarak bir garanti ve beklenti oluşturmaz. Diğer bir ifadeyle; bu raporda yer alan tüm bilgi ve verileri kullanma ve uygulama sorumluluğu, doğrudan veya dolaylı olarak, bu rapora dayanarak yatırım kararı veren ya da finansman sağlayan kişilere ait olup, elde edilen sonuçtan dolayı üçüncü kişilerin doğrudan ya da dolaylı olarak uğradıkları zarardan Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Bu doküman ileriye dönük tahminleri de kapsamaktadır. Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş., bu tahminlere ulaşılamaması ya da Rapor daki bilgilerin tam ve doğru olmamasından sorumlu tutulamaz. 2015 Bu raporun tüm hakları saklıdır. Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. nin izni olmadan raporun içeriği herhangi bir şekilde basılamaz, çoğaltılamaz, fotokopi veya teksir edilemez, dağıtılamaz. 2
YÖNETİCİ ÖZETİ İnşaata dayalı büyüme modeli Türkiye de 2002-2014 dönemini nitelemek için kullanışlı bir kalıp olarak dile ve akıllara yerleşti. Ancak inşaat sektörünün uzun dönemli büyümede sürükleyici bir rol üstlenmesi mümkün görünmüyor. Son 40 yıla yayılan literatür inşaat sektörü ile ekonomik gelişmişlik arasında kuvvetli bir ilişki olduğunu, ancak bu ilişkinin yönünün tercih edilen büyüme modeli, kamunun rolü gibi bir dizi değişkene bağlı olarak farklılık gösterebildiğini ortaya koyuyor. Bon 1 1990 ların başında yaptığı çalışmada inşaat sektörünün değişik gelişmişlik düzeylerinde değişen rolünü ele aldı ve inşaat sektörünün GSYH içindeki payının bir çan eğrisi ( ters U ) paterni izlediğini, ekonomik büyümenin ilk aşamalarında artış eğiliminde olduğunu, orta gelirli ülkelerde yatay seyrettiğini, gelişmiş ekonomilerde ise düşüş eğilimine geçtiğini öne sürdü. Daha sonra yapılan çalışmalar eğrinin gelişmenin ilerleyen safhalarında yumuşak bir eğimle indiğini, gelişmiş ülkelerdeki onarım ve renovasyon faaliyetlerinin bu yumuşak inişi desteklediğini ortaya koydu. Ayrıca kişi başı gelirdeki gelişim yerine ekonomik gelişmişlik göstergeleriyle inşaat sektörünün GSYH içindeki payını karşılaştırmanın daha iyi sonuç verdiği ortaya kondu. İnşaat-Kalkınma Eğrisi (Ekonomik Kalkınma Endeksi ne Göre) Pek çok çalışma, inşaat yatırımlarının kendi başına uzun dönemli büyümenin unsurları arasında yer almadığını gösteriyor. Verimlilik artışına dayalı uzun dönemli büyümenin ana unsuru olan üretim faktörleri, işgücü ve sermaye ile teknolojik ilerleme, beşeri sermaye ve ölçülemeyen katkıları içeren Toplam Faktör Verimliliği 1 Bon, R. (1992) 3
(TFV), inşaat yatırımlarını doğrudan içermiyor. Sermaye stoku içinde makineekipman ve diğer unsurlarla birlikte bina yatırımları da yer alıyor, inşaatın yer yer teknolojik gelişmenin parçası olarak değerlendirilebilecek rol de üstlendiği söylenebilir. Keza altyapı yatırımları ve diğer sosyal inşaat yatırımlarının mal ve hizmet üretiminde ve dolaşımında, dolayısıyla bu şekilde sağlanan verimlilik artışında tamamlayıcı ve vazgeçilmez bir yere sahip oldukları da tartışmasız. Ancak uzun dönemde inşaat yatırımlarının verimlilik artışına dayalı büyümeyi uyarmasından söz etmek mümkün görünmüyor. İnşaat sektörü ileri ve geri bağlantıları kuvvetli sektörlerden biri konumundadır. Talep tarafında inşaat faaliyetleri yapı malzemeleri üretimini etkilerken arz tarafında da her tür mal ve hizmet üretimi için gerekli altyapıyı sağlar. Aynı zamanda istihdam yaratma kapasitesi en yüksek sektörlerden biridir. Gelişen teknolojiye rağmen işgücü yoğun bir sektör olarak kentsel alanda vasıfsız işgücü istihdamı en yüksek sektör olduğu söylenebilir. İnşaat sektörünün bir ekonomide sürükleyici rol üstlendiğinden söz edebilmek için hem geri hem de ileri bağlantılarının kuvvetli olması gerekir. Girdi-çıktı analizlerine dayanan çalışmalarda gelişmiş ekonomilerde, gelişmiş sanayi ve hizmet sektörlerinin varlığından ötürü ileri bağlantıların, gelişmekte olan ekonomilerde ise geri bağlantıların kuvvetli olduğu görülüyor. Türkiye de geri bağlantıların kuvvetli olduğu, ileri bağlantıların görece zayıf olduğu bir ekonomi olarak dikkat çekiyor. Geri Bağlantı Bağımlılık İlişkisi - İnşaat Sektörü İleri Bağlantı Düşük (<1) Yüksek (>1) Düşük (<1) Bağımsız Sektörler Arası Talebe Bağımlı Yüksek Sektörler Arası Arza Bağımlı (>1) Bağımlı Kaynak: Miller and Blair (2009) Simco veritabanına göre 2011 yılında global inşaat aktivitesi 5,6 trilyon euro ya ulaşırken 2000 yılına göre %48 lik bir artış gösterdi. Bu hızlı gelişimde artan globalleşme ve bununla birlikte düşünülmesi gereken finansal genişlemenin büyük payı bulunuyor. Afrika ve Güney Amerika da inşaat gelişmesi daha fazla altyapı yatırımlarına dayanırken Avrupa da konut faaliyetleri, özellikle de onarım ve renovasyon faaliyetleri öne çıktı. Konut dışı bina inşaatları Hindistan ve Rusya da inşaat yatırımlarında ağırlığı oluştururken henüz konut yatırımlarının toparlanmadığı ABD de de yüksek paya sahip. 4
İnşaat Yatırımları - 2011 (milyar euro) Konut Konut Dışı Bina Altyapı Toplam Tutar Pay % Tutar Pay % Tutar Pay % Tutar Pay % Asya 737 29,6 819 32,9 937 37,6 2.493 100 Avrupa 667 42,3 522 33,1 386 24,5 1.575 100 Kuzey Amerika 304 33,1 329 35,8 285 31,0 918 100 Güney Amerika 117 35,6 87 26,4 125 38,0 329 100 Afrika 38 26,0 35 24,0 73 50,0 146 100 Okyanusya 43 27,0 30 18,9 86 54,1 159 100 Dünya 1.906 33,9 1.822 32,4 1.892 33,7 5.620 100 Kaynak: CRESME, Simco (2012) Çin, 2010 yılında ABD yi geçerek global inşaat faaliyetleri içindeki payı en yüksek ülke durumuna geldi. 2012 yılında global payı %18 e ulaşırken 2025 yılında bu payın %25 olması bekleniyor. ABD, global krize ve 2005-2012 döneminde inşaat üretimindeki %30 luk gerilemeye rağmen dünyanın ikinci büyük inşaat pazarı durumunda. Japonya da ABD nin ardından üçüncü büyük inşaat pazarı. Ülkeler Bazında İnşaat Hacmi 2013 Ülke milyar euro Global Pay % Çin 1.644 18,5 ABD 678 7,6 Japonya 376 4,2 Hindistan 360 4,0 Almanya 271 3,0 Fransa 166 1,9 İngiltere 143 1,6 Rusya 131 1,5 İtalya 129 1,4 İspanya 93 1,0 AB 1.162 13,1 Türkiye 25 0,3 Dünya 8.900 100,0 Kaynak: FIEC, TÜİK 1970 yılında dünyada sermaye stokunun üçte biri konut yatırımlarının katkısından oluşurken, 2010 yılında bu katkı %50 ye ulaştı. Piketty nin 1870-2010 dönemi için yaptığı çalışma gayrimenkul yatırımları üretken midir tartışmasını yeniden gündeme getirdi. 5
-4.7-16.3-8.1 9.4 8.4 9.3 6.9 4.7 5.7 8.9 8.8 2.2 4.1 2.8 3.0 3.0 14.1 0.7 11.5 0.6 7.0 2.9 18.5 17.1 1.8 1.5 Büyüme Bağlamında İnşaat Sektörü Ocak 2015 Türkiye de 2004-2013 döneminde GSYH gelişim hızı yıllık ortalama %4,9 olurken, inşaat sektörü yıllık ortalama %5,9 büyüdü. Kriz duyarlılığı yüksek olduğu için 2008-2009 yıllarında inşaat sektöründe yüksek oranlı daralmalar görüldü. İnşaat büyümesinin niteliği ve kompozisyonu tartışılmayı hak etmekle birlikte yıllık ortalama büyüme hızının Türkiye deki hızlı kentleşme, demografik yapı, diğer ekonomik faaliyetlerin gelişimi, tüketim-tasarruf tercihleri, ev sahipliği eğiliminin güçlü olması gibi faktörler göz önüne alındığında yüksek olmadığı söylenebilir. İnşaat sektörü toplam istihdamda %7,4 pay ile istihdam katkısı yüksek sektörler arasında yer almaktadır. 2014 yılı sonu itibarıyle sektörün istihdamı 2 milyon kişi civarındadır. İnşaat sektörünün GSYH içindeki payı 2012 yılında %5,7 iken, sektör GSYH den daha hızlı büyüme gösterdi ve payı 2013 yılında %5,9, 2014 yılının ilk 9 ayında ise %6 oldu. Gayrimenkul faaliyetleri dahil edildiğinde inşaat-gayrimenkul payı %10,8 e ulaşıyor. Konut sahipliği, yapı malzemeleri, lojistik, ticaret gibi gibi güçlü ileri ve geri bağlantılara sahip olduğu sektörler dahil edildiğinde inşaat sektörü ve etrafındaki faaliyetlerin GSYH içindeki payının %20-25 aralığında olduğu tahmin ediliyor. GSYH ve İnşaat Sektörü Gelişim Hızları % GSYH İnşaat 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014/9 2014T 2015T 2000 li yıllarda finansal genişlemenin hem konut sektörünü hem de diğer inşaat faaliyetlerini uyardığı söylenebilir. Buna ek olarak kamu, kentsel alanlarda arsa üretimi ve imar düzenlemeleri ile konut ve ticari bina üretimini destekleyici rol üstlendi. Ancak 2002-2012 dönemi incelendiğinde yine de inşaat sektörünün büyümede sürükleyici rol üstlendiğini söylemek mümkün görünmüyor. Gül- Çağatay-Taşdoğan (2014), 2002-2012 dönemi inşaat büyümesini üç alt döneme ayırarak inceliyor. 2 Çalışmada 2002-2005 ve 2008-2010 dönemlerindeki inşaat büyümesinin makro ekonomik gelişmeler tarafından belirlendiği tesbit edilirken 2 Gül, Z.B., Çağatay, S, Taşdoğan, C. (2014) 6
sadece 2005-2008 döneminde inşaat sektörünün ekonomik büyümeyi sürüklediği bulgulanıyor. 2002-2012 döneminde büyümenin bileşenleri içinde imalat sanayiinin ağırlığı daha fazla olsaydı inşaat sektörünün daha yüksek oranlı bir büyüme sergileyebileceği kuvvetli bir hipotez olarak öne sürülebilir. 3 İmalat sanayiinin ekonomideki payının yüksek olduğu Asya ülkeleri bu hipotezin yakın dönem kanıtları olarak dikkat çekiyor. Asya Ülkeleri-Türkiye Karşılaştırması İnşaat/GSYH İnşaat Yatırımları Dağılım % 2013-18 İnşaat Büyüme (T) İmalat San./GSYH Konut Dışı % Konut Binalar Altyapı % % Çin 19,0 34,8 31,4 33,8 7,1 32,0 Hindistan 22,0 21,4 47,3 31,3 8,9 14,0 Endonezya 25,0 13,8 38,1 48,1 4,5 24,0 Malezya 6,8 38,8 44,6 16,6 4,5 24,0 Tayland 8,3 31,2 18,8 50,0 3,4 34,0 Türkiye 6,0 60,0 20,0 20,0 4,5 15,6 Kaynak: IHS Global Insight (2012), TÜİK 22 imalat sanayii alt sektöründen 9 u (ağaç ve mantar ürünleri, kimyasal madde ve ürünler, plastik ve kauçuk ürünler, metalik olmayan mineral ürünler, ana metal, metal eşyalar, makine ve teçhizat, elektrikli makine ve cihaz, mobilya) inşaat sektörüne girdi sağlayan ürün gruplarını barındırıyor. Metalik olmayan mineral ürünler (cam, çimento, seramik), ana metal, ağaç ve mantar ürünleri içinde inşaat malzemelerinin ağırlığı fazla iken kimyasal madde ve ürünler (boya, yapı kimyasalları vb.), plastik ve kauçuk ürünler (PVC profil, üstyapı-altyapı boru sistemleri, polimer bazlı yalıtım malzemeleri vb.), ana metal önemli oranlarda, diğer alt sektörler de belirli oranlarda inşaat girdisi sağlıyor. Söz konusu 9 alt sektörün imalat sanayii üretim değeri içindeki payı %50, sabit fiyatlarla GSYH içindeki payı da %11 civarındadır. İnşaat girdisi olmayan ürün grupları çıkartıldığında imalat sanayii içindeki payın %28-30, GSYH içindeki payın ise %7-7,5 olduğu tahmin ediliyor. Söz konusu alt sektörlerin imalat sanayi üretim değeri içindeki payının gelişimi 1990-2011 döneminde izlendiğinde 2000 li yıllarda önemli bir sıçrama olduğu, 1990-2000 döneminde %39 civarında olan payın 2008 ve 2011 de %50 civarına ulaştığı 3 Türkiye de 2002-2012 dönemi büyümenin niteliği ve kaynakları için Bkz. TSKB (2014) 7
görülüyor. Bu gelişimde inşaat sektöründeki büyümenin katkısı bulunmakla birlikte imalat sanayii içinde ağırlığı yüksek olan ana metal, plastik ve kauçuk ürünler, kimya ile makine-teçhizatın ihtiva ettiği diğer ürünlerin kullanıldığı sektörlerdeki (otomotiv, beyaz eşya, ambalaj vb) hızlı büyümenin de dikkate alınması gerekiyor. İnşaat Malzemesi Üreten Alt Sektörlerin İmalat San. Üretim Değeri İçindeki Payı (%) (1990-2011) Kod Sektör 1990 2000 2008 2011 20 Ağaç ve mantar ürünleri 0,73 0,86 1,34 1,21 24 Kimyasal madde ve ürünler 9,66 7,37 5,98 6,32 25 Plastik ve kauçuk ürünleri 4,56 5,15 4,82 5,15 26 Metalik olmayan diğer mineral ürünler 4,84 5,07 5,63 5,30 27 Ana metal sanayi 10,33 8,73 13,65 11,99 28 Metal eşya sanayi (makine ve teçhizatı hariç) 1,84 3,28 4,90 5,14 29 Bys makine ve teçhizat 4,81 4,21 6,60 7,14 31 Bys elektrikli makina ve cihazlar 1,39 2,66 3,40 4,36 36 Mobilya ve bys diğer ürünler 0,62 1,92 3,37 3,36 Toplam 38,78 39,25 49,69 49,97 Türkiye de bina inşaatlarının yaklaşık %75 i konut amaçlı kullanılan binaların yapımından oluşuyor. Hem gelişmiş ülkeler hem de hızlı gelişmekte olan Asya ülkeleri ile karşılaştırıldığında yüksek görünen bu oran, sosyoekonomik, demografik ve kültürel nedenlerle aslında çok yüksek bir yıllık konut üretim adedini ifade etmiyor. 2002-2014 döneminde 700 bini sosyal konut olmak üzere 7 milyon adet konut üretildi. Konut üretiminin %8,5 i TOKİ, %1,5-2 si kurumsal firmaların markalı projeleri iken, %89-90 lık bölümü küçük ve orta ölçekli firmalar tarafından yapılan 15-20 daireli binalardan oluştu. Son iki yılda hız kazanan metropol alanlardaki kentsel dönüşüm projeleriyle birlikte küçük ve orta ölçekli firmaların payının biraz daha artmış olduğu tahmin ediliyor. 76 milyon nüfuslu Türkiye de, yıllık evlilik sayısı 650 bin civarındayken, eskiliği tescilli bir konut stoku, deprem riski ve hızlı kentleşme ile birlikte yıllık ortalama 500-550 bin adet yeni konut arzı neden konut arzı fazlasına neden oluyor? Konut balonu ve gayrimenkul sektöründeki şişme tartışmalarını gelir dağılımı, finansman modelleri ve olanakları, artan finansallaşma gibi makro gelişmelerden bağımsız yürütmek güç. Ancak öncelikle Türkiye deki konut stokunun durumu, ev sahipliği düzeyi, ev sahibi olmanın dinamikleri gibi başlıklara göz atmak gerekiyor. 1960 yılında Türkiye nüfusunun sadece %31,5 i kentlerde yaşarken 2013 yılı itibariyle bu oranın %77 ye ulaştığı tahmin ediliyor. 1960 yılında 3 milyon civarında olan konut 8
stoku 2013 yılında 20 milyon adede yaklaştı. Konut stokunu oluşturan birimlerin %36 sının basit ya da esaslı onarım ve değişikliğe ihtiyaç duyduğu belirtiliyor. TÜİK in 2011 yılı Nüfus ve Konut Araştırması nın sonuçlarına göre ortalama ev halkı büyüklüğü 3,8 kişi dolayında iken, ortalama konut büyüklüğü de 1-3 odalı birimlerden oluşuyor. Barınma yoğunluğu adı verilen oda başına düşen nüfus sayısı yüksek. Demografik yapı, Türkiye de konut talebini belirleyen önemli dinamiklerden biri durumunda. Genç nüfus profili iki açıdan konut talebini destekliyor. Her yıl 650 bin civarında evlilik gerçekleşiyor ve buna bağlı bir konut talebi oluşuyor. Ayrıca kentleşmeye bağlı olarak büyük şehirlerde yalnız yaşayan insanların sayısı hızlı bir artış içinde. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından yapılan bir araştırmaya göre Türkiye de yalnız yaşayanların oranı son 5 yılda yaklaşık iki kat artış gösterdi. 2006 yılında %2,7 olan oran, 2011 yılında %4,7 ye yükseldi. Yalnız yaşayanlar arasında özellikle Hiç evlenmemiş, genç erkek nüfus oranının hızla yükseldiği belirleniyor. Ayrıca genç nüfus, orta ve uzun vadede çalışabilir nüfusun ve hanehalkı gelirlerinin artması anlamına geliyor. Gelecek 10 yılda 30 yaş üstü nüfusun bugünkü 38,8 milyon kişiden 47,1 milyon kişiye ulaşacağı, mevcut konut stokunun bu gelişime bağlı olarak yıllık 450 bin adet, 10 yıllık süreçte de 4,5 milyon adet artacağı tahmin ediliyor. Konut ihtiyacı çok açık görülmekle birlikte Türkiye de son 10 yılın konut üretimiyle bu ihtiyacın ne kadar eşleştiği tartışmalı. Konut arz fazlasının üst gelir gruplarına hitap eden markalı projeler ağırlıklı segmentte yoğunlaşıyor olması, konut fiyatlarındaki artışta yine bu segment yoğunlaşmasının önemli rol oynaması mutlaka tesbit edilmeli. Altı çizilmesi gereken bir diğer nokta özellikle kentlerde ev sahipliği oranı azalırken konut satışlarının artıyor olması. Söz konusu gelişme üst gelir gruplarının tasarruflarını gayrimenkulde değerlendirmeyi tercih etmesi, güvenilir yatırım aracı olarak birden fazla konut sahibi olma eğilimlerinden kaynaklanıyor. Bu tür tasarrufların gayrimenkul yatırımlarına akması, ekonominin bütünü açısından üretken olmayan yatırımların ağırlığının artması, ulusal tasarruf açığının oluşması anlamına da geliyor. Türkiye de konut fiyat balonu bulunup bulunmadığı yoğun biçimde tartışılıyor. Diğer varlık fiyatlarıyla yapılan karşılaştırmalar bir balon olmadığına işaret ediyor. Ahmet Büyükduman ın TCMB ve REIDIN in kısa zaman serilerine alternatif olarak hazırladığı, seri ilanlara dayanan uzun bir zaman serisine dayanan endeks üzerinden yaptığı çalışma da aynı sonucu teyid ediyor. Fiyat/kira oranlarının gelişimi de fiyat balonu olmadığı yönündeki tezleri destekliyor. 9
Ancak artan konut ihtiyacını karşılamak amacıyla düşük maliyetli arsa üretimi, sosyal konut üretiminin artması ve düşük gelir gruplarının ev sahibi olmasına yönelik finansman olanaklarının sağlanması durumunda konut fiyatlarında nasıl bir değişim olacağı, nasıl bir tabloyla karşılaşılacağı da akılları kurcalayan bir soru olarak varlığını koruyor. Sanayileşmenin hız kazandığı, sanayi üretimin toplam ekonomik faaliyetler içinde payının arttığı dönemler, inşaat sektörünün ekonomi içindeki payının da zirveye ulaştığı dönemler oluyor. Türkiye, bazı Latin Amerika ülkeleriyle birlikte imalat sanayiinin GSYH içindeki payı erken düşüşe geçmiş, imalat sanayi/gsyh payı için öngörülen ters U eğriden çok erken dönüşe geçmiş ülkelerden biri. 2000 li yıllarda sağlanan büyümenin sürdürülebilir bir patikaya oturtulması için imalat sanayiinin GSYH içindeki payının yeniden artırılması, %14-15 ler düzeyinden %25 lere çıkması Türkiye nin ölçeği (nüfus, ekonomik büyüklük vb.) ve jeopolitik konumu da dikkate alındığında önemli bir zorunluluk. İnşaat da dahil olmak üzere diğer sektörlerin gelişiminde büyüme deseninde bir değişiklik yapılıp yapılamayacağı ve böylelikle bir sıçrama yaşanıp yaşanamayacağı belirleyici olacak. 10
11