ANKARA ÜN VERS TES N N 60. KURULU YILI ARMA ANI



Benzer belgeler
Bu doğrultuda ve 2104 sayılı Tebliğler dergisine göre Türkçe dersinde şu işlemlerin yapılması öğretmenden beklenir.

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog

MUŞ ALPARSLAN ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ

SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN. GYODER ZİRVESİ nde YAPTIĞI KONUŞMA METNİ 26 NİSAN 2007 İSTANBUL

SİİRT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar. Amaç

Bunlar dışında kalan ve hizmet kolumuzu ilgilendiren konulardan;

Öncelikle basın toplantımıza hoş geldiniz diyor, sizleri sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.

DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

Türk İşaret Dili sistemi oluşturuluyor

1.Temel Kavramlar 2. ÆÍlemler

Üniversitelerde Yabancı Dil Öğretimi

Akreditasyon Çal malar nda Temel Problemler ve Organizasyonel Bazda Çözüm Önerileri

Proje Yönetiminde Toplumsal Cinsiyet. Türkiye- EuropeAid/126747/D/SV/TR_Alina Maric, Hifab 1

KÜRESEL GELİŞMELER IŞIĞI ALTINDA TÜRKİYE VE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ EKONOMİSİ VE SERMAYE PİYASALARI PANELİ

TEŞEKKÜR Bizler anne ve babalarımıza, bize her zaman yardım eden matematik öğretmenimiz Zeliha Çetinel e, sınıf öğretmenimiz Zuhal Tek e, arkadaşımız

Sayın Bakanım, Sayın Rektörlerimiz ve Değerli Katılımcılar,

KAR YER GÜNLER PROJES. Murat F DAN

MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ELEMANLARININ YURTİÇİ VE YURTDIŞI GÖREVLENDİRME YÖNERGESİ

Başkan Acar Bursa da Sosyal Güvenlik Reformunu Anlattı

Müslüman Ahmediye Cemaatinin bugünkü durumunu şöyle özetleyebiliriz: o Şimdiye kadar bu Cemaatin yerleştiği ve merkez kurduğu ülkeler sayısı: 193

OSMAN HAMDİ BEY ÜLKEMİZE MÜZECİLİK

13. HAFTA PFS105 TÜRK EĞİTİM TARİHİ. Prof. Dr. Zeki TEKİN.

Topoloji değişik ağ teknolojilerinin yapısını ve çalışma şekillerini anlamada başlangıç noktasıdır.

Türk Mühendis Mimar TMMOB. Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi

Sayın Valim, Sayın Rektörlerimiz, Değerli Hocalarımız ve Öğrencilerimiz Ardahan Üniversitesi Değerli öğrenciler, YÖK Kültür Sanat Söyleşileri

SİRKÜLER. 1.5-Adi ortaklığın malları, ortaklığın iştirak halinde mülkiyet konusu varlıklarıdır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun

Cümlede Anlam İlişkileri

KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL DERGİLER YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

GAZİ ÜNİVERSİTESİ AKADEMİK PERSONEL YURTİÇİ VE YURTDIŞI GÖREVLENDİRME YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam ve Dayanak

T.C. ÇANAKKALE ONSEK Z MART ÜN VERS TES

Anaokulu /aile yuvası anketi 2015

SERMAYE ġġrketlerġnde KAR DAĞITIMI VE ÖNEMĠ

VATAN İŞLERİNDE CÜR ETKARLIKLARIM

DERS BİLGİLERİ. Ders Adı Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS ATATÜRK İLKELERİ VE İNKİLAP TARİHİ I AİT Yok. Ön Koşul Dersleri.

MEHMET AKİF ERSOY ÜNİVERSİTESİ STRATEJİK İŞBİRLİĞİ PROJE DANIŞMANLIK EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ

KAMU İHALE KANUNUNA GÖRE İHALE EDİLEN PERSONEL ÇALIŞTIRILMASINA DAYALI HİZMET ALIMLARI KAPSAMINDA İSTİHDAM EDİLEN İŞÇİLERİN KIDEM TAZMİNATLARININ

Devleti Yönetecek Güç Sandıktan Çıkan İradedir

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

ken Türkçe de ulaç kuran bir ektir. Bu çal ma konumuzu seçerken iki amac m z vard. Bunlardan birincisi bu konuyu seçmemize sebep olan yabanc ö

Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü :18

HAM PUAN: Üniversite Sınavlarına giren adayların sadece netler üzerinden hesaplanan puanlarına hem puan denir.

T.C. BİLECİK İL GENEL MECLİSİ Araştırma ve Geliştirme Komisyonu

GEBZE BELED YES ~

YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI ENGELLİLER DANIŞMA VE KOORDİNASYON YÖNETMELİĞİ (1) BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

YEDİNCİ KISIM Kurullar, Komisyonlar ve Ekipler

I. EIPA Lüksemburg ile İşbirliği Kapsamında 2010 Yılında Gerçekleştirilen Faaliyetler

CMK 135 inci maddesindeki amir hükme rağmen, Mahkemenizce, sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespitine karar verildiği görülmüştür.

LÜLEBURGAZ BELEDİYESİ İNSAN KAYNAKLARI VE EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ NÜN ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİK

REFORM EYLEM GRUBU BİRİNCİ TOPLANTISI BASIN BİLDİRİSİ ANKARA, 8 KASIM 2014

KİTAP İNCELEMESİ. Matematiksel Kavram Yanılgıları ve Çözüm Önerileri. Tamer KUTLUCA 1. Editörler. Mehmet Fatih ÖZMANTAR Erhan BİNGÖLBALİ Hatice AKKOÇ

YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ DERS GÖREVLENDİRME YÖNERGESİ

1 OCAK 31 ARALIK 2009 ARASI ODAMIZ FUAR TEŞVİKLERİNİN ANALİZİ

ARCHİ DANIŞMANLIK VE GAYRİMENKUL DEĞERLEME A.Ş. KALİTE GÜVENCE SİSTEMİ, GÖZDEN GEÇİRME RAPORU. Sayfa 1 / 7

HİZMET ALIMLARINDA FAZLA MESAİ ÜCRETLERİNDE İŞÇİLERE EKSİK VEYA FAZLA ÖDEME YAPILIYOR MU?

TEŞVİK BELGELİ MAKİNA VE TEÇHİZAT TESLİMLERİNE UYGULANAN KDV İSTİSNASINDA BİR SORUN

Ar. Gör. Cemil OSMANO LU Erciyes Üniversitesi lahiyat Fakültesi Din E itimi Anabilim Dal

Milli Gelir Büyümesinin Perde Arkası

T.C. AMASYA BELEDİYESİ VETERİNER İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Hukuki Dayanak, İlkeler ve Tanımlar

Amacımız Fark Yaratacak Makine Mühendisleri Yetiştirmek - OAIB Moment Expo

Tasarım ve Planlama Eğitimi Neden Diğer Bilim Alanlarındaki Eğitime Benzemiyor?

SOSYAL-EĞİTİM-BEŞERİ BİLİMLER

Atatürk Anadolu Lisesinde Tablet Bilgisayar Dağıtımı Yapıldı

ELAZIĞ - TUNCELİ ZİYARETİ

ALANYA BELEDİYE BAŞKANLIĞI İNSAN KAYNAKLARI VE EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Hukuki Dayanak ve Tanımlar

İSTANBUL KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ KURULUŞ, ÖRGÜTLEME ve İŞLEYİŞ YÖNETMELİĞİ

KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (KOSGEB) KOBİ VE GİRİŞİMCİLİK ÖDÜLLERİ UYGULAMA ESASLARI

BINGOL VALILIGI ii Milli Eğitim Müdürlüğü ...,... "" EGITIM-OGRETIM YILI ÇALIŞMA TAKVIMI. BiNGÖL

Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu Genel Başkanı olarak şahsım ve kuruluşum adına hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

2011 YILI KURUMSAL MAL DURUM VE BEKLENT LER RAPORU

İşte Eşitlik Platformu tanıtıldı

ANALOG LABORATUARI İÇİN BAZI GEREKLİ BİLGİLER

B02.8 Bölüm Değerlendirmeleri ve Özet

Özet şeklinde bilgiler

Emtia Fiyat Hareketlerine Politika Tepkileri Konferansı. Panel Konuşması

MADDE 3 (1) Bu Yönetmelik, 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 14 ve 49 uncu maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.

TETAŞ TÜRKİYE ELEKTRİK TİCARET VE TAAHHÜT A.Ş. GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

MAKÜ YAZ OKULU YARDIM DOKÜMANI 1. Yaz Okulu Ön Hazırlık İşlemleri (Yaz Dönemi Oidb tarafından aktifleştirildikten sonra) Son aktif ders kodlarının

a) Birim sorumluları: Merkez çalışmalarının programlanmasından ve uygulanmasından sorumlu öğretim elemanlarını,

Doç. Dr. Mehmet Durdu KARSLI Sakarya Üniversitesi E itim fakültesi Doç. Dr. I k ifa ÜSTÜNER Akdeniz Üniversitesi E itim Fakültesi

Bodrum da hafriyat atıkları geri kazanım tesisi hizmete başladı

MÜDÜR YARDIMCILARI HİZMET İÇİ EĞİTİMİ

YURTDIŞI VATANDAŞLAR DANIŞMA KURULUNUN ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİK

İngilizce Öğretmenlerinin Bilgisayar Beceri, Kullanım ve Pedagojik İçerik Bilgi Özdeğerlendirmeleri: e-inset NET. Betül Arap 1 Fidel Çakmak 2

ZA4728. Flash Eurobarometer 196 (Observatory) Country Specific Questionnaire Turkey

Okulumuz Bilgisayar Programcılığı Bölümü öğrencilerinden Gizem COŞKUN Çanakkale Şehitlerine adlı şiiri okudu.

DÜNYA KROM VE FERROKROM PİYASALARINDAKİ GELİŞMELER

Ara rma, Dokuz Eylül Üniversitesi Strateji Geli tirme Daire Ba kanl na ba

ETE KEMĐĞE BÜRÜNMÜŞ ŞĐĐRLER: OSMANLININ GÖRSEL ŞĐĐRLERĐ

YETİŞKİNLER DİN EĞİTİMİ Akdeniz Müftülüğü

Ara Dönem Faaliyet Raporu MART 2014

SÜREÇ YÖNETİMİ VE SÜREÇ İYİLEŞTİRME H.Ömer Gülseren > ogulseren@gmail.com

AVRUPA BĐRLĐĞĐ HELSĐNKĐ ZĐRVESĐ ve TÜRKĐYE. Helsinki Zirvesi

SR Ek 4 Değerlendirme Komitesi Tayini. Bölüm C: Diğer Bilgiler

Avrupa Adelet Divanı

DOĞAN GRUBU TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ POLİTİKASI

25 Nisan 2016 (Saat 17:00 a kadar) Pazartesi de, postaya veya kargoya o gün verilmiş olan ya da online yapılan başvurular kabul edilecektir.

Dikkat! ABD Enerji de Yeni Oyun Kuruyor!

0 dan matematik. Bora Arslantürk. çalışma kitabı

F Klâvye Standart Türk Klâvyesi

Transkript:

ANKARA ÜN VERS TES N N 60. KURULU YILI ARMA ANI Atatürk ve Türk Dili ve edebiyat, Türk e itimi ve Türk kültürü konusunda seçme yaz lar Editör Doç. Dr. Do an At lgan Ankara-2006

Ankara Üniversitesi Yay nlar : 221 Kütüphane ve Dökümantasyon Daire Ba kanl taraf ndan haz rlanm t r. ISBN : 975-482-702-8 Ankara Üniversitesi nin 60. Kurulu Y l Arma an : Atatürk ve Türk dili ve edebiyat, Türk e itimi ve Türk kültürü konusunda seçme yaz lar / Editör Do an At lgan, Ankara: Ankara Üniversitesi, 2006. 360 s.; 24 sm 1. Türk Dili 2. Türk Edebiyat 3. Türk Kültürü I. At lgan, Do an Ankara Üniversitesi Bas mevi 2006 www.ankara.edu.tr 2

ÖNSÖZ Ça da uygarl k düzeyine ula may ve üzerine ç kmay as l amaç olarak Türk toplumunun önüne koyan Ulu Önder Atatürk, yap lmas gerekenleri gerçekle tirdi i devrimlerle uygulamaya koymu tur. Türkiye Cumhuriyeti nin temelinin kültür oldu unu, kültürü de okumak, anlamak, görebilmek, görebildi inden anlam ç karmak, uyan k davranmak, dü ünmek, zekay terbiye etmek olarak tan mlayan Atatürk halk n, istenilen bilinç düzeyine eri ebilmesi için her eyden önce okuma al kanl n kazanmas na ve ö renmeye ba lamaktad r. Halk n ö renmesi ve okuma al kanl kazanmas n n da okuma ve ö renme kolayl getirilmekle mümkün olaca na inanan Ulu Önder harf devrimi gerçekle tirmi tir. Atatürk'e göre, Latin harflerinden olu an yeni Türk alfabesi, okuma ve yazmay kolayla t racakt r. Atatürk, dünya evrensel kültürüne Türk ulusunun katk s n sa lamak için, önce, onun kendi ulusal kültürünü olu turmas n istemektedir. Harf devrimini de bu olu umu sa layacak bir yenilik olarak ortaya koymu tur. Çünkü harf devrimi ile okuma yazma devrimi gerçekle tirilecek, ulusal e itim devrimi de bunun sonucu olacakt r. Ulusal e itim ve ulusal kültür içice dü ünülmü ve gerçekle meleri de bu içice olmalar na dayand r lm t r. Atatürk bunu daha 1921 y l nda söyledi i u sözleri ile peki tirmi tir. "Bir milli e itim program ndan bahsederken, eski devrin hurafelerinden ve f tri niteliklerimizle hiç de münasebeti olmayan yabanc fikirlerden, do udan ve bat dan gelebilen bütün tesirlerden tamamen uzak, milli ve tarihi seciyemize uygun bir kültür kastediyorum. Kültür ve e itim, bilimin ve mant ksal yap n n içinde biçim kazanacakt r. Atatürk ulusun dü ünsel geli imini bilimin verileri üzerine kurmak istemektedir: Ulusal e itimin ve ulusal kültürün temelinde yatan ilke bu felsefeden do maktad r. Türk kültürüne ba l l k, ancak öz dile, Türkçe ye önem vermekle ölçülebildi i için Atatürk ün kültür kavram nda dil ba l ba na bir de er 3

ta r. Bu yüzden de onun kültür alan ndaki çal malar nda dil sorunu, tarihle birlikte ön s ralar alm t r. 1934 te kendisi bunu öyle belirtmektedir. Kültür i lerimiz üzerine ulusça gönüllerimizin titredi ini bilirsiniz. Bu i lerin ba nda da, Türk tarihini do ru temelleri üstüne kurmak, öz Türk diline de eri olan geni li i vermek için candan çal lmakta oldu unu söylemeliyim. Mustafa Kemal Atatürk dilde yenile menin ancak bir kurum kanal yla yürütülmesini zorunlu görür. Bunun için, 12 Temmuz 1932'de, ad daha sonra Türk Dil Kurumu olan Türk Dili Tetkik Cemiyetini, yani dil devriminin örgütünü kurar. Atatürk dil ve tarih konular n n bilimsel yöntemlerle incelenmesini sa lamak amac yla da 1936'da da Dil ve Tarih Co rafya Fakültesi'ni kurmu tur. Görüldü ü gibi Atatürk Türk dili, e itimi ve kültürü ile çok yak ndan ve her yönüyle ilgilenmi, bu ilgisi ölümüne kadar sürmü tür. Dünyada dil sorunlar yla onun kadar u ra an ba ka bir devlet adam bulmak güçtür. Ankara Üniversitesi olarak Atatürk ün bu derece önem verdi i konulara kurulu umuzun 60. y l nda bir kez daha vurgulamak, üniversitemizin de bu konulara kurulu undan bu yana verdi i önemi sizlerle payla mak amac ile bu kitab haz rlad k. Kitapta üniversitemizin kurulu undan bu yana eme i geçmi de erli ö retim elemanlar m z n emekli olanlar öncelikli olmak üzere dil - edebiyat, e itim ve kültür konular nda yazd klar yaz lardan bir seçki yer almaktad r. Seçilen yaz lar n özellikle Atatürk ün dil ve edebiyat, e itim ve kültür konular na verdi i önemi vurgulayanlar tercih edilmi tir. Seçilen yaz lar konu ba l klar alt nda makale adlar na göre alfabetik olarak s ralanm t r. Türk Dili ve Edebiyat, E itim ve kültürünün ulus olma yolundaki önemini bir kez daha vurgulayan bu eseri yararlanman za sunuyorum. Prof. Dr. Nusret ARAS Rektör 4

Ç NDEK LER TÜRK D L VE EDEB YATI Atatürk ve Dilimiz Prof. Dr. Zeynep Korkmaz... 11 Atatürk ve Harf nk lâb Prof. Dr. Ayd n Taneri... 17 Atatürk ve Terim Devrimi Prof.Dr. Vecihe Hatibo lu... 31 Atatürk ve Türk Dili Ö r. Gör. Nevzat Da l... 36 Atatürkçülükte Dil Prof. Dr. erafettin Turan... 40 Atatürk'ün Çevresindeki Dilciler ve Kültür Adamlar Prof. Dr. Hazma Zülfikar... 44 Atatürk'ün Dil ve Edebiyat Konusundaki Görü leri Prof. Dr Cahit Kavcar... 49 Dil nk lâb ve Atatürk'ün Türk Diline Bak Aç s Prof. Dr. Zeynep Korkmaz... 55 Türk Dil nk lâb Üzerine Dü ünceler Prof. Dr. Ahmet Temir... 65 Türk Dili ve Lâtin Alfabesi Konusunda Almanya'n n Atatürk'e Bak Üzerine Prof. Dr. Nevzat Gözayd n... 79 Türk Dili Zengin Bir Dil Midir? Prof. Dr. Do an Aksan... 84 Türk Dilinin Kurucusu ve Kurtar c s Atatürk Prof.Dr. Hasan Eren... 89 5

Türk Dilinin Tarihi, Bugünü ve Gelece i Prof. Dr. Ahmet Temir... 101 Yabanc Dillerin Etkisinden Kurtar lamayan Türkçemiz Prof. Dr. smail Ünver... 112 Yaz Devrimine De in Yaz m Sorunlar Prof. Dr. Mustafa Canpolat... 115 Yaz Devrimini Kavrayamayanlar Ö r. Gör. Sami N. Özerdim...121 Yeni Türk Harflerinin Kabulü ve Uygulamada Türk Bas n n n Rolü Prof. Dr. smail Parlat r... 130 Yücel ve Dünya Edebiyat ndan Tercümeler Prof. Dr. Bedrettin Tuncel... 135 TÜRK E T M Atatürk Dönemi E itim Politikas Prof. Dr. Ziya Bursal o lu... 143 Atatürk ve Edebiyat Ö retmeninin Sorumlulu u Prof. Dr. Enise Kantemir... 149 Atatürk ve E itim Ord. Prof. Dr. Enver Ziya Karal... 159 Atatürk ve Sonras E itim Prof. Dr. Ziya Bursal o lu... 164 Atatürkçü Dü üncede E itimin Yeri Prof. Dr. Özer Ozankaya... 169 Atatürk'ün levsel E itim Anlay Prof. Dr. H fz Do an... 179 Atatürk'ün Türk E itim Tarihindeki Yeri Prof. Dr. Yahya Akyüz... 186 Cumhuriyetin 60. Y l nda Demokrasimiz, E itimimiz Prof. Dr. Mahmut Tezcan... 205 E itim Seferberli inde Kütüphanelerimizin Rolü Prof. Dr. Osman Ersoy... 212 6

E itim ve Ö retimin Laikle mesi Prof. Dr. Özer Ozankaya... 214 E itim Yolu ile Atatürkçü Çizgide Millî Bütünle me Prof. Dr. Fatma Var... 222 E itimde Önder Yeti tirme Sorunu Prof. Dr. Mitat Enç... 225 Milli E itim Davam z Prof. Dr. Cevat Geray... 233 Milli E itimde Birkaç Kritik Sorun Prof. Dr. Fatma Var... 236 Okumaz-Yazmazl k Prof. Dr. brahim Ethem Ba aran... 241 Temel E itimin Amac Ne Olmal d r Prof. Dr. brahim Ethem Ba aran... 247 Türk E itim Tarihinde Atatürk ün Yeri Prof. Dr. Hasan Ali Koçer... 252 Ulusal E itim Politikam z Nas l Olmal d r? Prof. Dr. Mahmut Adem... 258 Yar n n Türkiyesi ve E itim Prof. Dr. Safa Reiso lu... 273 TÜRK KÜLTÜRÜ Atatürk ve Kültür Reformu Prof. Dr. Cahit Kavcar... 281 Atatürk ve Türkiye'nin Modernle mesi Prof. Dr. Halil nalc k... 289 Atatürk'ün Kültür ve Sanat Anlay Prof. Dr. ahin Yeni ehirlio lu... 297 Cumhuriyetimizin Kültürel Temeli Prof Dr. ahin Yen ehirlio lu... 309 Devletin Kültür Siyaseti Var M? Prof. Dr. Ahmet Taner K lal... 315 7

lk Ça larda Türk Kültür Hareketleri Prof. Dr. Saffet Bilhan... 318 Kemalist Kültür Devrimi Pertev Naili Boratav... 329 Sosyo-Kültürel De i me Kavram ve Kemalizm Prof. Dr.Nermin Erdentu... 334 Tarih ve Kültür Prof. Dr. Ya ar Yücel Prof. Dr. Bahaeddin Yediy ld z... 337 Türk Kültür Çevresi Prof. Dr. Ayd n Taneri... 346 Ulusal Demokratik Halkç Kültür Siyaseti Prof. Dr. Ahmet Taner K lal... 352 Ulusal Kültürün Geli mesinde Ölçü Nedir? Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal... 357 8

TÜRK D L VE EDEB YATI 9

10

ATATÜRK VE D L M Z Prof. Dr. Zeynep KORKMAZ Atatürk ink lâplar n bir bütün olarak dü ünmek, Türk dilinin bu ink lâplar bütünü içindeki yerini de bu aç dan de erlendirmek gerekir. Atatürk ün dört y ll k bir stiklâl Sava 'ndan sonra, Osmanl mparatorlu u'nun enkaz içinden çekip ç kartt Türk unsuru ile kurmu oldu u Türkiye Cumhuriyeti, imparatorluk yap s ndan millî bir devlet yap s na geçi in damgas n ta maktad r. Cumhuriyetin bu vasf, Devlet-i Osmaniye ve Millet-i Osmaniye gibi deyimlerle anlat lan karma bir cemiyet yap s ndan, millet ve Türk milleti anlay na, toplulu u kayna t ran din ve ümmet ba ndan da milliyet ba na geçmekle sa lanabilmi tir. Devletin kurulu u ana felsefesi itibariyle böyle bir fikir temeline oturtulunca, pek tabiidir ki, devlet varl n olu turan sosyal kurumlar da bu temel felsefeye paralel bir geli me göstereceklerdir. Atatürk ink lâplar n n gayesi de Türkiye Cumhuriyetini her yönü ile geli mi ve ça da medeniyet seviyesine ula m bir devlet hâline getirebilmektir. Ancak, bu ana görü ün temelinde de yine millî de erler yer al r. Atatürk, Türk cemiyetini, Do u medeniyetinin geli memizi engelleyici yanlar ndan kurtarmay plânlarken, ayn zamanda kendimize has unutulmu de erlerimizi ortaya koyma amac da güdüyordu. Bat medeniyetinin taklitçilikten uzak geli tirici unsurlar m alal m derken, bu medenî de erlerin kendi kültür de erlerimizle kayna t r lmas n da art ko uyordu. Atatürk'ün, ink lâplar m z Türklü ün gerçek de erlerine kavu ma mücadelesi olarak de erlendirmi olmas da bundan ileri gelir. Atatürk'ün millî devlet anlay nas l XIX. yüzy ldan XX. yüzy la uzanan "Milliyetçilik" ak m n n kendi tarihî ve sosyal ihtiyaçlar m zla bütünle mi ve uurla m bir ifadesi ise, Türk diline bak aç s da devlet DTCF Emekli ö retim üyesi 11

varl n n devam n ve geli mesini sa layan millî kültür de erlerine dönü ün bir ifadesidir. Çünkü Osmanl Devleti'nde imparatorlu un kurulu unu olu turan karma toplum yap s dolay s ile Türk unsuru nas l ikinci plâna itilmi ve horlanm ise, Türk dili de ayn ekilde ikinci plâna itilmi ve horlanm bulunuyordu. Daha Osmanl lardan önce, Selçuklu Devleti döneminde bile, resmî dil, ilim ve edebiyat dilleri olarak Arapça ve Farsça büyük bir ra bet görüyordu. Gerçi, XIII-XV. yüzy llar aras ndaki dönemde, Türkçe, Arap ve Fars dillerine kar verdi i mücadele ile, müstakil bir yaz dili hâlinde yol alma a ba lam t. Fakat ne yaz kt r ki, bu mutlu durum ancak XV. yüzy l ortalar na kadar sürebilmi tir. Bundan sonraki yüzy llarda, çe itli tarihî, sosyal ve kültürel sebeplerle Türk yaz dilinin ak nda büyük de i iklikler olmu tur. Bu de i iklikler saray erkân ve ayd nlar aras nda koyu bir Osmanl - slâm sisteminin yer almas, Arap ve Fars dillerinin çok daha yo un bir ekilde Türkçe ye girmesi ve Türkçe nin yetersizli inden söz edilerek hakir görülmeye ba lamas eklinde ortaya ç km t r. Daha klâsik Osmanl can n te ekkülünden önceki devreden ba layarak, cemiyete öncülük etmek vazifesini yüklenmi olan ayd nlar aras nda bir eserin Arap veya Fars dili ile yaz lm olmas bir ö ünç, Türkçe yaz lmas ise bir utanç vesilesi say lm t r. Mesnevî tarz nda 8.000 beyitlik muazzam Türkçe bir eser meydana getirmi olan Mustafa eyho lu'nun bile, Hur îd-nâ ne'sinde: Göbüt dildür bu dili irdedüm çok / A açdur ya hö ta dur kim tasu Sovukdur tad yokdur tuz yokdur / Yavandur lezzeti vü özi yokdur Belürmez asl fasl yöni yo / Bilinmez kank dur nâhö hö diyerek, Türkçe yi tats z, tuzsuz, yavan bir dil olarak görmesi, millî uurun körelmesinden do mu ve moda hâline gelmi yanl bir kanâatin ifadesidir. Yayg nl k kazanm bu genel tutum dolay s yla, Türkçe XV-XIX. yüzy llar aras nda hep geri plâna itilmi ; Arapça, Farsça ve Türkçe nin kar mas ndan olu mu sun'î bir dil durumundaki Osmanl ca ya a rl k verilmi tir. Türkçe, yaln z ba na daha çok halk edebiyat nda ve halka yönelmi basit konulu eserlerde yer alabilmi veya günlük ihtiyaca cevap veren bir konu ma dili olarak süregelmi tir. Böylece, yava yava devlet dili ve ayd nlar n kulland yaz dili ile konu ma dili aras nda uçurum denecek bir ayr l k ortaya ç km t r, öyle ki Osmanl ca art k yaz lan fakat konu ulmayan bir dildir. Konu ulan Türkçe nin ise yaz dilinde asla yeri yoktur. Bu durum "bat l la ma" hareketinin ba lad Tanzimat devrinde a r bir tepkiye yol açm t r. Ancak, Tanzimat devrindeki tepki ve sadele me cereyan daha çok fikir temelinde yol ald için, bir aray devri olmaktan ileri geçememi tir. Osmanl ca, yazardan yazara, sanatkârdan san'atkâra, san'at anlay ndan 12

san'at anlay na az çok de i en dalgalanmalarla 2. Me rutiyet (1908) devrine kadar uzana gelmi tir. 2. Me rutiyet ile Cumhuriyet aras n dolduran devre, imparatorlu u meydana getiren Türk ve Müslüman olmayan unsurlar d nda, Türk unsurunda da millî uurun ahland ve "Milliyetçilik" idealinin do mu oldu u bir devredir. Siyasî ve sosyal alanlardaki bu ak m, elbette edebiyat ve dilde de aksini bulacakt. Nitekim 1911 1923 y llar aras n kaplayan Millî Edebiyat dönemi, "millî bir edebiyat için millî bir dil gereklidir" görü ü ile stanbul Türkçesini örnek alarak, sadele me bak m ndan hayli yol alm t r. Devrin fikriyat n yapm olan Ziya Gökalp'in Türkçülü ün Esaslar adl eserinde belirtti i üzere, stanbul Türkçe si konu uluyor fakat yaz lm yordu. Yaz lan dil de konu ulmuyordu. O bizim millî dilimiz hangisi idi? Edebiyatta Ömer Seyfettin'in öncülük etti i Yeni Lisan alan, bu alanda büyük bir hizmet görmü tür. Ancak, Cumhuriyet devrine girildi i zaman, daha dilimizin Türkçele me yolunda kat edece i epey mesafe vard. Çünkü Arapça ve Farsça n n Türkçe nin yap s na ters dü en y nlarca kelimesi ile bu dillerin ekleri ve kaideleri ile kurulmu isim ve s fat tamlamalar, birle ik s fat ve zarflar pek yayg n idi. Bu durum, Türkçe nin kendi kendini geli tirme gücünü kesiyor ve gürle mesine engel oluyordu. Ayr ca, dilimize Tanzimat'tan beri girme e ba lam olan Bat kaynakl kelimelerin durumu da tedirginlik veriyordu. Sözlük, gramer, terim ve imlâ mes'eleleri de hâlâ ask da idi. Bu bak mdan, Cumhuriyet devrinde, dille devletin temel yap s na denk dü en bir politika ile e ilmesi gerekiyordu. Atatürk'ün 1928 y l nda yaz ink lâb ve 1932 y l nda da dil ink lâb ile ele alm oldu u Türk dili, i te târihî ve sosyal ihtiyaçlar m z n olgunla t rd millî devlet politikas na paralel bir millî dil anlay na dayanmaktad r. Bu anlay n ba l bulundu u esaslar u noktalarda toplayabiliriz: 1. Dilimizi Arapça, Farsça, ve Türkçe nin kar mas ndan olu mu karma ve sun'î bir dil yap s ndaki Osmanl ca'n n, hâlâ devam edegelen ve Türkçe ye zarar veren pürüzlerinden temizlemek; 2. Ayd nlar n dili ile halk n dili, yaz dili ile konu ma dili aras nda daha önce ortaya ç km olan aç kl kapatarak, halk ve ayd nlar birle tirici ve bütünle tirici bir dile a rl k vermek; 3. Bunun sa lanabilmesi için, Türk diline millî bir geli me yolu çizmek; 4. Türkiye Cumhuriyeti'nde e itimi millîle tirmek; millî terbiyenin ne demek oldu unu kavrayarak buna uygun millî bir dil politikas yürütmek; 13

5. Türkçeyi millî kültürümüzün eksiksiz bir ifade vas tas hâline getirebilmek; uzun vadede ça da medeniyetin edebiyat, san'at ilim, felsefe ve teknik alanlarda gerektirdi i her türlü ihtiyac kar layabilecek kelime ve kavramlar bulunan i lek ve zengin bir dil vasf na sahip k lmakt r. Dil ink lâb ile çizilmi olan bu hedeflere do ru yol al nabilmesi için, öncelikle dilin, millet ve kültür varl ile tarih uuru içindeki yerine oturtulabilmesi, dolay s yla, Türk milletine oldu u gibi Türk diline de bir ahsiyet kazand r lmas gerekiyordu. Atatürk, dilin bir millet varl içindeki yerini "milliyetin bariz vas flar ndan biri dildir" sözleri ile aç klanm t r. Bir toplulu un millet vas f ve niteli ini kazanabilmesi, her eyden önce, o millete has geli mi bir dilin varl ile mümkündü. Millet; dil, kültür ve gaye birli i ile biri birine ba l vatanda lar n olu turdu u bir siyasi topluluk oldu una göre, dilin bir milletin sosyal varl, duygu ve dü ünce tarz, tarihi, kültürü ve gelece i ile olan ayr lmaz ba a ikârd. Denebilirdi ki, dil bir milleti ayakta tutan iskelet ve onu ya atan kalptir. Bir milletin birli i ve bölünmezli i de ancak dil ile teminat alt na al nabilirdi. Atatürk, bütün bu gerçekleri k saca u sözlerle dile getirmi ti: Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halk Türk milletidir. Türk milleti demek Türk dili demektir. Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdi i nihayetsiz felâketler içinde ahlâk n, an ânelerini, hat ralar n, menfaatlerini, k sacas bugün kendi milliyetini yapan her eyin dili sayesinde muhafaza oldu unu görüyor. Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir. Millî his ile dil aras ndaki ba çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olmas milli hissin inki af nda ba l ca müessirdir. Türk dili dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil uurla i lensin. Ülkesini, yüksek istiklâlini korumas n bilen Türk milleti dilini de yabanc diller boyunduru undan kurtarmal d r. Gerek Atatürk'ün yukar ya aktarm oldu umuz sözleri gerek Türk dili ile ilgili olarak ba ka münasebetlerle yapm oldu u bütün konu malar, onun Türk dili alan ndaki millî dil politikas n üpheye meydan vermeyecek ekilde dile getiren aç k seçik konu malard r. Ayr ca, 1932 y l nda ba lat lan dil ink lâb dolay s yla çizilmi olan çal ma program, ink lâb n tasarlanan hedefe do ru yol alabilmesi için yap lmas gereken i leri de sa lam bir programa ba l yordu. Bu program gere ince: 14

1. Türkçe nin yap ve i leyi i ile z tla t için onun geli mesine ve gürle mesine engel olan Arap, Fars kaynakl yabanc kelime, ek ve kaidelerin dilden at lmas ; 2. Türkçe ye yeni bir geli ine yolu verilebilmesi için halk a zlar nda ve eski kaynaklarda ya ayan söz de erlerinin ortaya ç kar lmas ; kaynak eserlerin yay nlanmas, tarihî devirlere uzanan ara t rmalar n yap lmas ve dilin geçmi i ile bugünü aras nda sa lam bir köprü kurulmas kültür de erlerinin ortaya konmas ; 3. Bu yolla elde edilecek zengin malzemeye dayan larak, dile, kendi yap ve i leyi ine uygun bir müdahale ile yeni kelimelerin kazand r lmas ; 4. Gelecekte gittikçe zenginle en bir kültür dilinin yarat labilmesi için elveri li artlar n haz rlanmas gerekiyordu. Atatürk, o günün artlar n göz önünde bulundurarak, önce halk a zlar ndan derleme seferberli i ile i e ba latt. Daha sonra yeni kelimeler türetme safhas na geçildi. Ba ka milletlerin, söz geli i Almanlar n birkaç yüzy lda tamamlad klar bu safhalar Atatürk gibi bir dehâ be -alt y l içinde gerçekle tirmek zorunda idi. Türkçele tirme çal malar nda Tanzimat tan beri süregelen farkl görü ler yer al yordu. Bunlar içinde, dilden yaln z yabanc ek ve kaidelerin at lmas görü ünü benimseyenler yan nda, Türkçe nin hiçbir yabanc kelimeye ihtiyac olmad görü ünü benimseyenler daha a rl kl idi. Atatürk, denemeden kaç nmayan bir ink lâpç olarak bu görü ü uygulamaya ald. Fakat birkaç y l içinde bu yolun do urdu u a r l n dil bilimi esaslar na ve dilin sosyal bir varl k olmas realitesine ters dü erek dili bir ç kmaza do ru sürükledi ini görünce, "tasfiyecilik" yolundaki denemeden derhal vazgeçti. Bununla güttü ü gaye, dili kendisine engel olan yabanc unsurlardan temizlerken, bunlardan hangilerinin yabanc hangilerinin Türkçe say laca n n tespitini dilcilik ilminin gereklerine b rakmakt. Dolay s yla da, dilimizin ve sosyal yap m z n ihtiyaçlar na cevap verebilecek bir milli dil politikas n n gereklerine sad k kalmakt. Esasen ondaki milliyetçilik anlay romantik ve hayalî de il, Türk milletinin kendi sosyal ve tarihî artlar n n gerektirdi i gerçekçi ve medeniyetçi bir milliyetçilik anlay d r. Bu anlay da u sözlerle dile getirmi tir: Türk milliyetçili i ilerleme ve geli me yolunda, beynelmilel temas ve münasebetlerde bütün ça da milletlerle beraber yol almakla birlikte Türk sosyal yap s n n kendine has hususiyetlerini de korumakt r. Böyle bir milliyetçilik anlay n n gerektirdi i milli dil politikas, dilin geçmi devirlerinin de erlendirilmesi yolu ile millî kültür politikas ile olan ba lant s n da bulmu olacakt. 15

Dil ink lâb n n kendinden beklenen hedefe ula abilmesi için, "özle tirme" ad na yap la gelen bütün çal malar n yukar da belirtilen millî dil anlay na uygun bir çizgide yol almas gerekir. Bu anlay a ters dü en uygulamalar dil için yap c de il y k c olur. Bu münasebetle belirtmek isteriz ki, 15 20 y ldan beri Türkçele tirme çal malar n n "ilericilik", "devrimcilik" sloganlar ve "tasfiyecilik" yolu ile a r bir ak m hâline getirmeye çal anlar n hedefleri ile Atatürk'ün dil ink lâb için öngördü ü yukar daki esaslar aras da sa lam bir ba lant kurmak mümkün de ildir. Çünkü dil ilminin gereklerine, Türkçe nin yap ve i leyi ölçülerine ters dü en bu gidi, dilin sosyal bir kurum olma realitesi ile de z tla t ndan, dili bir yandan halka bir yandan da kendi kendine yabanc la t rma a ba lam t r. Ayr ca, millî dilin en büyük dayana olan kültür için de yozla t r c ve y k c bir nitelik ta maktad r 16

ATATÜRK VE HARF NKILÂBI Prof. Dr. Ayd n TANER 1. TAR H TÜRK YAZILARI A - Hun Devri Hunlar' n kulland yaz n n, harflerinin mahiyeti hakk nda bilgimiz yoktur. Anla ld na göre, Hunlar, Yenisey-Orhun harflerini kullanm lard r. Bu harflerin erken ça larda Orta Asya Türkleri taraf ndan kullan ld na dair i aretler vard r. Türkler, Milâd n ilk as rlar na do ru, i gal ettikleri arazi ve medeniyet seviyesi bak m ndan; kuzeyde, Samoyet ve di er ilkel Sibirya halklar ; arkta Mo ol, Tunguz; güneyde ran k tas ndaki So d; güney do uda Çinlilerle kom u idiler. Medenî seviyeleri yok derecesinde olan Samoyet, Mo ol ve Tunguzlar haricinde, Milâd n ilk ça lar nda Türkler, çok yüksek bir medeniyet seviyesinde olan muhitte ya am lard r. Sonralar, devam eden kavimler göçü IV. ve V. as rlara do ru, Türklerin ana vatanlar olan Do u Türkistan vahas ndan ba layarak Bat Avrupa'n n ortas na kadar yay lmas na sebep olmu tur. Hunlar, tarihî ak llar nda bat l larla temasa giri tikleri gibi, kendi medeniyetlerini de bu sahaya yaymaya muvaffak olmu lard r. Türk ak lar n ara t ran Avrupa ara t r c lar ndan Vambery, Kor, Tseys, Miller, Kunik, Hirth, Radloff, Tomaschek, Aristov Hunlar hakk nda yapt klar tetkikler, bunlar n henüz elimize geçmeyen bir nevi millî harf sistemine malik olduklar n meydana koymu tur. Hatta bir zamanlar, Nagysent-Miklo hafriyat ndan elde edilen e ya üzerindeki yaz lar n ve harf sisteminin bu Hunlara ait oldu u, kuvvetle tahmin edildi. Sonuçta bu yaz lar n Peçeneklere ait oldu u anla ld. Yenisey-Orhun harflerini çok yak ndan and ran bu Türk Peçenek harf sistemi ile Macarlar n "Çertme" denilen Hurufat sistemleri aras nda ayr ca yap lan kar la t rmalar, bu sonuncunun da Orhun harflerinden do du unu aç kça meydana koymu tur. Bununla beraber bu yaz sisteminde baz DTCF Emekli ö retim üyesi 17

fonemlerin birbirine uymad klar da görülmektedir. Çünkü fonemleri ifade eden i aret ekillerinin de i mesi ve hatta çok büyük farklarla ayr lmas, her eyden evvel, o harfleri kullanan muhite ve zamana ba l d r. Sanat ve grafik ara t r c lar dahi, bu gibi fonem grafiklerinin de i mesini tabiî görmektedirler. Nitekim Mani dinini Türkler aras nda yaymaya çal an misyonerlerin, Yenisey Orhun harfleri ile yazd klar metinlerde yeni fonem i aretlerine tesadüf edilmi tir. Bu fonem i aretleri ne Yenisey ve ne de Orhun harflerinde mevcut de ildir. Hele, Orta Asya'n n bu devir lingua Franca's olan Türkçe ile yaz l metinlerde kullan lan yeni ve yabanc i aretler, Tukyu Devleti zaman nda tamam yla kemaline varm t r. Mükemmel bir hurufat sistemi eklini alm olan Orhun harflerinin kullan zaman na tesadüf edi i harf yahut fonem i areti icad ve de i tirilmesi hakk ndaki, biraz yukarda söyledi imiz, fikri tamamiyle takviye etmektedir. Böylece, Peçeneklerden daha evvel Hunlar n güneyde ve Macaristan ovalar nda bulunduklar zaman Gotik yaz tesiri alt nda kald klar n ve Atilla n n saray nda Gotlar n epeyce zaman mühim mevkiler i gal ettikleri biliniyor. Bunu nazar- dikkate alanlar, t pk Orhun harfleri gibi, Hunlar n kulland klar harflerin de men eyce gotik oldu unu meydana atm lard r. Haricî ekil bak m ndan Hun ve Tukyu Türk harflerinin mü terek bir yabanc men eine atfedili i, bunlar taraf ndan kullan lan yaz i aretlerinin her cihetten Orhun un ayn oldu u fikrini meydana koymaktad r Özellikle son zamanlarda Yenisey ve Orhun harfli e yan n, hiç kimsenin beklemedi i yeni yeni sahalarda meydana ç kmas, bu harflerin çok-eski oldu unu göstermektedir. Daha tarihî devirlerde, ilk olarak Türk toplumundan ayr l p, uzak imale s nan ve öz dillerini aynen bugüne kadar muhafaza eden Yakut Türklerinin bu harf i aretlerini kulland klar na dair elde edilen son bilgiler Orhun harflerine daha büyük bir önem verdirmektedir. imdiye kadar bildi imizden daha geni bir sahada kullan ld gün geçtikçe anla lan Yenisey-Orhun harfleri, be inci as rdan çok evvel Türkler aras nda yayg nd. As rlar boyunca Türk dilinin ifade kabiliyetini Orta Asya'n n bir ba ndan ta Orta Avrupa'ya kadar ya atan ve Türk sanat n n aheserlerinden biri say lan Yenisey-Orhun harf i aretleri, bütün önemine ra men henüz tamamiyle tetkik edilememi tir. Danimarka âlimlerinden Profesör Thomesen'in ke finden çok evvel, XII. as rda bu ta lara dair malûmat veren müverrih Cüveynî ve zaman m zdan iki as r evvel Rusya'ya esir dü en sveç zabiti Strahlenberg'in eserinde, Orhun abidelerinden bir k sm n resim halinde yay nlamas ve hatta Thomsen'in ke fi bile Türk dünyas n n dikkatini asla celbetmemi tir. Hâlbuki bundan bir kaç yüzy l önce Avrupa seyyahlar ndan Pallas, 1786'da Tihsen bu yaz lar n ruhuna ve nevine a ina olmadan, bunlar Küçük Asya kavimlerinden Kari ve Likyal lar n sanat ve 18

yaz eseri olarak telakki etmi tir. Tötterman ayn yaz lan Araplara, Florinski de Ruslara atfetmi tir. Nihayet, XIX. Yüzy l sonlar na do ru Thomsen'in ke fi ve de ifresi, bu Türk an tlar n n üzerinden meçhuliyet perdesini kald rd. Avrupa bilginleri bu 1500 y ll k Türk sanat ve medeniyet eserini, her noktadan incelemeye ba lam, neticede, e er söylemek caiz ise, abidelerin iç yüzünü bize, d yüzünü ise kendilerine bahisle, eski Türk sanat kabiliyetini payla m lard r. Prof. Dr. Ahmet Cafero lu'na göre, bu yaz n n Çincenin not harflerine benzedi i dü ünülebilir. 580 y l nda Göktürk elçisi taraf ndan Bizans mparatoru'na getirilen mektubun bu harfler ile yaz ld tahmin ediliyor. Bu mektuptaki harflerin ayn ça da Avrupa'da kullan lanlardan, dik çizgili kö elerden ay rt edilmesi, Orhun nehri k y lar ndaki Do u Mo olistan Türklerinin de kulland klar harflerin ayn özellikleri ta d n meydana koymu tur. Tahmin edilece i üzere, ad geçen mektubun yaz s Yenisey-Orhun harflerinden olu mu tur. Bu tür alfabenin V. Yüzy lda varl anla lm t r. B - Uygurlar n Kulland klar Alfabe Sistemleri Orta Asya'da Türk dil ve kültürünün inki af n uzun zaman üzerlerine alm olan Uygurlar, dinî ve içtimaî sebepler dolay s yla, Run, Brahma, Tibet, Süryani, So d, Uygur, Man gibi birçok alfabe sistemleri kullanm lard r. Millî kültür ihtiyac n kar lamak için devrine göre, benimsenen bu alfabeler, üphesiz, Türk dil ve edebiyat n n inki af na vas ta olmu lard r. Bunlardan, bilhassa Göktürklerin mal olan Run harfleri, Uygurlarca pek az kullan lm, Brahma, Tibet ve Süryani alfabeleri ve onlar n aras nda Uygur alfabesi kadar revaç bulmam t r. Uygurlar ba l ca So d, Uygur ve Mani alfabelerini kullanm lard r Uygurlarca Kullan lan So d Alfabesi: Büyük skender'in fütuhat ndan sonra, uzun zaman Bat ran eyaletlerinden ayr kalan Do u ran, Hind kültürü ile gelen Budizm tesirini de kendi üzerinde hissetmi idi. Milattan önce, II. yüzy ldan itibaren, daimi karga al klar içinde çalkalanan Bat Türkistan, birbirini takip eden muhtelif Hind kabileleri ile Sak, Tohar, Hun, Tibet, Türk, K rg z ve Mo ol gibi bir çok kavimlerin oturdu u bir yer olmu tur. Buna ra men, Orta Asya Arap istilas devrine kadar en az temas edilmi bir saha olarak kalm t r. Bu devire kadar bu ülkenin tarihine dair malûmat m z azd r. Ele geçen kaynaklar da, istilâlarla beraber yok olup gitmi tir. Ancak VII.-VIII. yüzy llara do ru Orta Asya istilas na kalk an yeni Avrupa hareketleri sayesinde, yeni yeni kaynaklara malik olmaya ba lanm t r. Bu kaynaklara göre, buralar tarihçi için sürekli istilâ ve fütuhat konusu olmaktan ba ka bir ey olmam t r. 19

Bununla beraber bat l lar taraf ndan yap lan kaz lar neticesinde, çok daha eskiden burada Budizm dinine dair, Hind harfleriyle yaz l Türkçe metinlerin mevcut oldu u anla lm t r. Fakat bu yaz mahallî birçok de i iklikler geçirmi ve muhtelif yerli diller için kullan lm t r. Nitekim 629 y l nda bu sahalar dola an Çin seyyah Hüen Tsang, Bat Türkistan taraflar nda Budizm dininin yay ld n ve buralarda bu dine ait birçok mabedlere rastlad n nakletmektedir. Onun verdi i malumata göre, Budizm, buradaki halk n yegâne mü terek dini olmu tur. Lâkin Budizm'i propaganda edenler, biraz sonra, Hind harflerini b rakt lar. Bu sahada Millî So d alfabesini kabul etmi lerdir. III. yüzy ldan itibaren, Mani mezhebi ile H ristiyanl k da, Orta Asya Türklerinin hayat nda mühim bir rol oynamaya ba lam t r. Göktürk harflerini kullanan aman Tukyular n, kendi millî dinlerini muhafaza ettiklerini de dikkate al rsak, Orta Asya'n n büyük bir din ve alfabeler mücadelesine sahne oldu unu anlar z. Türk dilinin inki af ve yay l nda muhtelif dinlerin ehemmiyetli bir rol oynad klar muhakkakt r. Mani dinine mensup olanlar Mani, H ristiyan dinine mensup olanlar, Süryani alfabelerini kulland klar gibi, Milli So d hurufat n da kullanm lard r. Mani dinine ait Türkçe metinlerde her iki alfade de kullan lm t r. Böylece, Orta Asya sahas ndaki muhtelif dinler, muhtelif alfabe sistemlerinin Türkler aras nda da yay lmas nda ba l ca amillerden biri olmu tur. Özellikle slâmiyetin biraz sonra ayn sahada, kendine fazlaca taraftar bulmas, meseleye tamamiyle ba ka bir cephe vermi ve vaktiyle buradaki Türkler aras nda alt n devrini ya ayan muhtelif dinler ve alfabeler yerlerini, yava yava, slâmiyet e ve Arap harflerine terke mecbur olmu lard r. So d harflerini Türkler, ilk defa, Kara Balgasun abidesinde kullanm lard r. Daha So d harflerinin karakteri tayin edilmeden önce, birçok ara t r c lar, Mani mezhebinin Uygurlara ilk defa giri ini gösteren bu abidedeki yaz y, Uygur harfleri sanm lard r. Nihayet F.W.K. Müller'in keskin zekâs, zor okunan bu yaz n n So d harfleri oldu unu ortaya koymu tur. So d harfleri, Uygur harflerinin tamam yla bir e idir. Ancak bu yaz sistemi daha evvelki bir devreye ait oldu undan ve Uygurlarca i lenmemi bulundu undan geli mi bir ekil arz etmemekte idi. F.W.K. Müller, bu harfleri, hakiki So d alfabesi diye tavsif etmektedir. Bu da sonraki Uygur harflerinden ba ka bir ey de ildir. Yine bu bilgin, sahada yapt ara t rmalarda So d harflerinin muhtelif geli me devrelerini tespit etmi ve bunun nihaî eklinin Uygurca oldu unu meydana koymu tur. Bu itibarla So d harfleri, Uygurlara geçtikten sonra, bu kavmin ad na izafeten Uygur alfabesi ad n alm t r. 20

So d alfabesinin Türkler aras ndaki yay lmas na sebep yaln z din olmam, bu ayn zamanda, So dlar n bozk rdaki ticari faaliyetlerine de ba l bulunmu tur. Çünkü So d tüccarlar ile misyonerlerin bu sahadaki faaliyetleri, Çin'e giden kervan yollar nda bile kendisini hisettirecek kadar etkili olmu tur. Bu yollarda birçok So d kolonileri kurulmu tur. Hatta bu kolonicilik o kadar ileri götürülmü tü ki, Tar m vadisinde ve Çin'de bile So d harfleri, bu koloniler sayesinde, geni bir yay lma sahas bulabilmi tir. Ayr ca So d harfleri, Orhun abideleri harfleri ile yanyana olarak Mo olistan'da kullan lm olmal d r. Bu harfli abidelere Çin Seddi'nin enkaz aras nda dahi tesadüf edilmi tir. So d lar, bozk rlardaki faal ticaretlerine, Türk hanlar n n ordular nda üphesiz, iyi bir mahreç bulmakta ve bu sayede birçok yeni sahalarda da koloniler kurmak imkân na malik idiler. Çin rahiplerinden seyyah Hûen Tsang, daha bu ça larda bile, Sogdlar taraf ndan kurulan ticaret ehirlerinin, "Çu nehri" kenarlar na kadar uzand n kaydetmektedir. Orhun kitabelerinde ad geçen "So d" kelimesi dahi, bunlar n, o devir Türklerin hayat ndaki rollerini göstermeye kâfidir. Üstelik Türkistan sahas ndaki eski eserleri ara t rmaya giden muhtelif heyetler, Budizm dinine ait So d dilinde yaz lm baz eserlerin mevcut oldu unu, bu eserlerin Türkçeye tercüme edildi ini ve dolay s yla, bu dilin Türkler üzerinde nispeten müessir oldu unu meydana koymu tur. Ne yaz k ki, bunlar n hangi tarihte yaz ld, henüz katiyetle tespit edilememi tir. So diyatç Gauthiot, bunlar n VII. as rda yaz ld n iddia etmektedir. Bununla beraber slâmiyet in So dlar aras nda yay lmas yla, bunlar da Arap harflerini kullanmaya ba lam lard r. As l So d harfleri ise, Uygurlar aras nda kendi varl n, "Uygur alfabesi" ad alt nda muhafaza etmi ve Türklerce muhtelif dinlere ait metinlerin tercümesinde kullan lm t r. Mamafih, bu yar ile yaz lm Türk edebiyat zengin de ildir. Bu edebiyat n ufak bir k sm "Von lecoq" taraf ndan ne redilmi tir. So d harfleri hakk nda ilk bilgiyi veren 987 y l nda Fihrist-alulum adl eserini ikmal eden en-nedim'dir. Eserinde So d harfleri hakk nda k saca malumat vermektedir. "Maveraünnehir'de kâin So d memleketine gittim. Buran n yerli Türk ahalisi vard r. Merkez ehirleri Navikat'd r. Halk n dini Dualizm ve H ristiyanl kt r. Bunlar, Dualist'lere kendi dillerinde âçarik ad n vermektedirler. Yaz lar, yani alfabeleri öyledir". IX-XI. Yüzy llarda, Karahanl lar devrine ait San kaz lar ndan elde edilen Hun lar üzerindeki yaz lar da Uygur harflidirler. Hum, yanm topraktan yap lm su ve ekin gibi ürünlerin muhafazas na mahsus kapt r. Bunlar Talas rma havzas nda 1930'da bulunmu tur. Nedense S.E. Malov bu kaplardaki yaz lar Mo olca olarak kabul etmi tir. 21

II. YEN HARFLER M Z Atatürk'ün bu ink lâb gerçekle tirirken, esas, temel olarak kabul etti i ilkeleri, onun konu ile ilgili sözlerinden tespit etmek gerekmektedir. Bunlara göre: A - Harf nk lâb n n Fikri Haz rl k Safhas "Bizim ahenktar, zengin lisan m z yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. As rlardan beri kafalar m z demir çerçeve içinde bulundurarak, anla lmayan ve anlayamad m z i aretlerden kendimizi kurtarmak, bunu anlamak mecburiyetindeyiz. Yeni Türk harflerini çabuk ö renmelidir. Vatanda a, kad na, erke e, hamala, sandalc ya ö retiniz. Bunu vatanperverlik ve milliyetperverlik vazifesi biliniz. Bu vazifeyi yaparken dü ününüz ki, bir milletin, bir heyet-i içtimai-yenin yüzde onu, okuma yazma bilir, yüzde sekseni, bilmez nevidendir. Bundan insan olanlar n utanmas laz md r. En nihayet bir sene, iki sene içinde bütün Türk heyet-i içtimaiyesi yeni harfleri ö reneceklerdir. Milletimiz yaz s ile kafas yla, bütün âlem-i medeniyetin yan nda oldu unu gösterecektir". "Her eyden evvel her inki af n ilk yap ta olan meseleye temas etmek isterim. Her vas tadan evvel büyük Türk milletine onun bütün emeklerini k s r yapan çorak yol haricinde kolay bir okuma yazma anahtar vermek laz md r. Büyük Türk milleti cehaletten az emekle k sa yoldan ancak kendi güzel ve as l diline kolay uyan böyle bir vas ta ile s yr labilir. Bu okuma yazma anahtar ancak Latin esas ndan al nan Türk alfabesidir. Basit bir tecrübe Latin esas ndan Türk harflerinin Türk diline ne kadar uygun oldu unu ehirde ve köyde ya ilerlemi Türk evlatlar n n ne kadar kolay okuyup yazd klar n güne gibi meydana ç karm t r". Atatürk, tarih boyunca konu ulan ve Osmanl ile zenginle en Türkçenin zenginli ini vurgulamak isterken yeni Türk harflerinin lüzumuna i aret ediyor. Biz bu sözlere u ekilde aç klama getiriyoruz: Atatürk, meseleleri geni bir çerçeve içerisinde ele alan ve çözüme kavu turan bir ahsiyete sahipti. 1922'de Garp Cephesine dü man ile sava maya giderken Millî E itim Kongresini toplamas dikkat çekicidir. Görünü e göre, 1928'de gerçekle tirdi i Harf nk lâb da çok daha önceden zihninde kristalize olmu tu. Halide Edip Ad var'a göre, Gazi Mustafa Kemal Pa a, 1922'de Garp Cephesinde Türkiye'nin gelecek günlerdeki bat l la mas ndan söz ederken öyle demi ti: 22

Sen, T bbiye ile ordunun en önce garpl la mas ndan dolay ilerledi ini söylerdin. Biz, imdi bütün memleketi garpl la t raca z. Yine, O, bu konu mas nda Latin harflerinin kabul edilmesi imkân ndan da bahseder, bunu yapmak için kesin tedbirler almak gerekti ini söyler. Falih R fk Atay, Osmanl cada Türkçe kelimelerin imlâ harfleri ile okuma kolayl sa land n yazar. Meselâ "trk" kelimesi eski yaz da da "Türk" olarak yaz l yordu. Ancak, buradaki "u"nun yerini tutan "vav" harfi hem "ü", hem "u", hem "ö" sesi veriyordu, "trdd", tereddüd, "mclld", mücellid (ciltçi) dir. Enver Pa a, bunu eski harfleri ay rmak ve aralar nda imlâ harfleri koymak yolu ile halletmeye te ebbüs etmi tir. Onun emriyle, bir süre, resmî mahiyetteki nezaret tezkereleri bu ekilde yaz lm t r. O zamanki anlay a göre, sa dan ba layan yaz Kur'ân yaz s d r. Çareler ve yap lacak slahat bu telakki göz önünde bulundurularak icra edilmelidir. Buna mukabil, sa ve soldan ba layan yaz meselesinin dinle ilgili bir "mesele" olmad asl nda bir hoca olan Ali Suavî taraf ndan daha önce ortaya at lm t. Ona göre, okuyup yazma güçlü ünün sebebi yaz de il, dil i idir. Ali Suavî, " ngilizce'de imlâ yoktur. Bu lisanda "a" bir kaç ekilde okunur. Fakat ngilizce de ngiliz in bilmedi i ve konu urken kullanmad kelime çoktur". Ali Suavi'nin fikirlerinin tahakkuku için Osmanl cadan vazgeçmek gerekiyordu. Falih R fk Atay'a göre ise Arapça ve Farsça kelimelerin imlâs nda taassup olmasayd, Arap ve Fars kelimeleri için, Türkçe gibi bölünerek kolayca okunabilmek imkân aransa idi, belki de yaz davas halledilebilirdi. Atay öyle devam eder: "...Bu dil i ini halletmek, Arapçay ilim dili olmaktan ç karmak, kendimize mal etti imiz kelimeleri Türkçe saymak ve onlar Türkçe kelimeler gibi sahiplenmek demekti, dü ününüz, Arapça "Ay n ve Se" ile Osmanl " kelimesini Türkçe "elif, vav ve " ile yazmak. Bu da yaz de i tirmek kadar, belki daha güç bir eydi. Me rutiyette Osmanl ca yaz s üzerine tart malar olmu tur. Hatta Abdullah Cevdet " çtihad" dergisi ile kitaplar nda Frenk rakamlar kullan rd. Tart ma, cumhuriyet devrinin kurulu y llar na kadar devam etti". Atatürk'ün Harf nk lâb n haz rlarken, ininden geçenleri tespit etmeye çal an bir Ahmet Cevat Emre'dir. O, " ki Neslin Tarihi"nde zmit'te gazetecilere hitaben yapt konu madan pasajlar verir. 23

Atatürk diyor ki: ''Memleketin kalem sahipleri ile art k beraberdik, uyan kl klar na güvenerek dedim ki: Ben hilafeti kald raca m! Biri müstesna (Hüseyin Cahit Yalç n) hepsi görü ümü kabul ettiler. Ne dereceye kadar dindar oldu unu bilmem ama Hüseyin Cahit bana dedi ki: te en büyük hata bu olacakt r. Hilafeti kald rmak... Bu ak l kâr (ak ll i i) de ildir. Bunu yapmay n ve sizden bu derece mant ks z bir i ç kaca n beklemiyorum... Ve bu gazeteci zat, Halifenin makam n muhafaza etmesi hususunda birçok srar ettikten sonra dedi ki: Halife kalmal d r. Fakat siz ki bu kadar nk lâplar n yarat c s s n z, millete Latin harflerini kabul ettiriniz.. Henüz bu hususta kimseye kâfi söz veremem daha beklemeye mecburum..." Gazi'nin bu konu malar n nakleden A.C. Emre, gene o gece, ondan ve bu konu malar konusunda dinledi i u cümleleri nakleder: "Ben basit bir adam m. Yani ben dü ündüklerimi önce milletimin arzusunda ihtiyaç ve idaresinde görmeyi art sayan ve bunu gördükten sonra ancak tatbiki ile kendimi mükellef bilen bir adam m. Her insan n, mensup oldu u içtimaî heyet için dü ündü ü bir fikir olabilir. Fakat sa n solunu dinlemeden söylenmi sözler, benim telakkime göre, uzun uzun ve derin denemelerle incelenmedikçe fiil sahas na ç kamazlar. Her içtimaî i te ahsî dü ünü ün umumî ihtiyaç ve iradeye mutab k oldu unu hissetmemi olanlar, behemehal ba ar s zl a mahkûmdurlar". "Ben o adam m ki, ordunun memleketi milleti muhakkak bir neticeye götürebilece i noktalarda emir veririm. Fakat ilim ve bilhassa içtimaî ilim sahas na dâhil i lerde, ben kumanda vermem. Bu vadide isterim ki, beni âlimler ir ad etsinler. Siz kendi ilminize irfan n za güveniyorsan z, bana söyleyiniz. çtimaî ilmin güzel istikametlerini gösteriniz. Ben takip edeyim". "E er ben size bu meseleyi ancak son senelerde dü ündüm dersem inanmay n z. Ben ta çocuklu umdan beri bu davay dü ünmü bir adam m". Bu sözlerden sonrad r ki, Gazi, daha yukar da nakledilen ve içtimaî meselelerde halk n duygu ve ihtiyaçlar n izlemeyi gerektiren görü lerini 24

aç klam t r. Gazi'nin Latin harflerini kabul etmek bahsinde filhakika daha öncelerden ve meselâ Hüseyin Cahit'le görü meden önce fikrini yordu u, daha önce de indi imiz gibi, bu i i çok daha evvel ve Garp cephesinde Halide Edip Ad var'la Adnan Ad var'a açm olmas ndan anla labilir. imdi, Alfabenin Latinle tirilmesi hareketinin geli me safhalar n görelim. B. Harf nk lâb n n Yap ld 1928 Senesindeki Faaliyet Atatürk, bu y l n ba ndan itibaren tahakkuk ettirmek istedi i ink lâb gerçekle tirmek için faaliyetini yo unla t rd. Mahmut Esat Bey (Bozkurt), 8 Ocak 1928' de Ankara'da Türk Oca 'nda de i tirilmesi gereken eski harfler ve yeni Türk harfleri hakk nda bir konferans verdi. 8 ubat 1928'de stanbul'da ilk Türkçe hutbe (Cuma namazlar nda imam n minberden yapt tebli ve dua) okundu. 24 May s 1928 de Latin rakamlar, Türk rakamlar olarak kabul edildi. 27 Haziran'da kullan lan harflerin Latinle tirilmesi için bir ilim kurulu olu turuldu. Bu kurulun ad Dil Encümeni oldu. 28 Haziran'da Millet Mektepleri hakk nda cra Vekilleri Heyeti karar yay nland. 17 Temmuz'da Ba vekil smet Pa a, Dil Encümeni ve Latin harfleri komisyonu toplant s nda bulundu. evket Süreyya Aydemir'e göre, smet Pa a, bu meselede Atatürk kadar cesur ve kararl de ildir. Dil Kurumu'nun ilk üyelerinden Yakup Kadri Karaosmano lu'na göre de, smet Pa a, Türk harflerinden Latin harflerine kesin geçi için yedi y ll k bir intikal devrine lüzum görüyordu. Atatürk ise intikal devresini alt ay olarak planlam t. Ahmet Cevat Emre, smet Pa a'n n bu konudaki görü ve tutumunu öyle anlat r: Cumhuriyetin ilan ve Hilafetin kald r lmas safhalar nda Gazi Mustafa Kemal Pa a'dan ayr lmayan Ba vekil smet Pa a, takriri sükûn senelerinde yap lan Avrupal la ma hamlelerine de ses ç karmam t. Fakat yaz y de i tirmek te ebbüsüne, kolay sars lmayan bir mukavemet gösterdi. smet Pa a, böyle bir ink lâp hamlesinin, mutlaka gereklili ine inanm yordu. 25

u itirazlar ileri sürüyordu: Okuma yazma güçlü ü, bütün devlet hayat n felce u ratacak bir ink lâb gerektirecek bir zaruret say labilir mi? Milletlerin medeniyetçe ileri veya geri olmalar yaz lar n n kolayl k veya güçlü ü ile ölçülmedi i meydanda de il midir? Yüzy llardan beri kullan lan yaz, bundan sonrada pek âlâ devam edebilir. Âlimler, bütün okuryazar kimseler, hece s n f çocuklar na dönecekler. Yaz de i irse kütüphaneler dolusu el yaz s basma ve yazma eserlerden nas l faydalan lacak? Hülasa hiç bir gazete ve dergide yaz de i tirme tezi müdafaa edilmiyordu. Ayn tarihte, Atatürk'ün kald Dolmabahçe Saray 'nda büyük çal ma salonunda bir kara tahta yerle tirildi. 11 A ustos 1928'de brahim Necmi Dilmen, Atatürk'ün ve bilginlerin huzurunda ilk alfabe dersini verdi. 23 A ustos 1928'de Atatürk, Tekirda 'da yeni harfler hakk nda bir konu ma yapt. Toplant da bulunan devlet memurlar n tahta ba na kald rd ve tecrübe mahiyetinde s navlar yapt. 25 A ustos 1928'de Ankara'da toplanan IV. Muallimler Birli i Kongresi'nde ö retmenler yeni harfleri ö retmek için and içtiler. 29 A ustos 1928'de Dolmabahçe Saray 'nda Atatürk ve nönü Ümmîlikle Ümm, ana demektir. Ümmîlik anas ndan nas l do mu ise ayn durumda kal p okuma yazma ö renmemi kimse ile mücadele, hatta sava hakk nda konu malar yapt lar. 4 Eylül 1929'da Dah liye Vekâleti, Valiliklere kültür meselelerinin ele al nmas ve düzenlenmesi hakk nda bir tamim yay nlad. 13 Eylül 1928'de smet Pa a, seçim bölgesi olan Malatya'da yeni harfler hakk nda bir konu ma yapt. Sözlerine ba larken unu söyledi: "Bir ö retmen olarak yola ç k yorum". Sözlerine u ekilde devam etti. "Bu kadar hay rl ve kudretli bir tedbirin, niçin bugüne kadar geri b rak ld n, gelece in tenkitçilerine anlatmak kolay olmayacakt r. Fakat ben onlara diyece im ki, insanlar görene e o kadar ba l d rlar ki, görenekten ayr l p, hay rl ve kati bir karara varabilmek için, Türk Devletinin Gazi gibi türlü tecrübeler ve badireler içinde, milletinin hayatiyet ve kudretinin özü gibi yeti mi ve Devlet Reisi oldu u halde köy köy dola p alfabe hocal edecek kadar çal kan, azimli ve fedakâr bir reisin gelmesi laz md... " 26

16 Eylül 1928 günü, Maarif Vekâleti'nde bütün vekâletlerin müste arlar bir toplant ya davet edildi. Bu toplant da yeni harflerin uygulamas konusunda konu malar yap ld. 21 Eylül 1928'de Atatürk, Cumhurreisi s fat ile Ba Vekâlet'e yeni harfler hakk nda resmî bir yaz gönderdi. 29 Eylül 1928'de "Yeni Harfler Mar " bestelendi. Bu mar n sözleri m sralar, yeni harfler s rayla metne al narak düzenlenmi ti. Mar, Cumhurreisli in orkestra efi Osman Zeki (Öngör) besteledi. 8 25 Ekim 1928 günleri aras nda devlet memurlar yeni harflerden imtihana tâbi tutuldular. 31 Ekim 1928 günü Cumhuriyet Halk F rkas 'nda toplant yap ld. Yeni harfler hakk nda konu malar ve mütalaalar ileri sürüldü. 1 Kas m 1928 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Cumhurreisinin konu mas ile yeni dönem toplant lar na ba lama günüdür. Atatürk, Meclis aç nutkunda unlar söyledi: "Büyük Türk milletine, onun bütün emeklerini k s r yapan çorak yol d nda, kolay bir okuma yazma anahtar vermek lâz md r. Bu okuma yazma anahtar ancak, Latin esas ndan al nan Türk alfabesidir... Milletler ailesine Münevver yeti tirmi büyük bir milletin dili olarak girecek olan Türkçeye bu yeni canl l kazand racak olan üçüncü Büyük Millet Meclisi, yaln z ebedî Türk tarihinde de il, bütün insanl k tarihinde mümtaz bir sima olacakt r.... Görüldü ü gibi, yeni harflerin ortaya at lmas, fikri, olu um safhas, fikrin geli tirilmesi ve tahakkuku için bütün faaliyet Atatürk'ün omuzlar ndad r. Bunun için de O, her mesele program, icraat ve ink lâb nda yapt gibi: plan, program ve zamanlama unsurlar na önem vermi, "bir erkân- harp" zihni ve kafas ile hareket etmi ti. Nitekim bilim adamlar, devlet adamlar, devlet memurlar, politikac lar, particiler, hatta sanat erbab olan bestekâr ve icrac lar harekete geçirilmi tir. Gayeye vas l olmak için bütün kadro ve imkânlar seferber edilmi tir. "Milli duygu ile dil aras ndaki ba çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olmas, millî duygunun geli mesinde ba l ca müessirdir, Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil uurla i lensin. Ülkesini, yüksek istiklâlini korumas n bilen Türk Milleti, dilini de yabanc diller boyunduru undan kurtarmal d r". 27

28 C. Harf nk lâb n n Hukuki ve Kanunî Olarak Gerçekle tirilmesi Atatürk'ün 1 Kas m günü irad etti i nutuk sona erince, TBMM toplant s na ara verildi. Harf nk lâb n gerçekle tirecek komisyon topland ve tasar y haz rlad. Meclis ayn gün tekrar toplanarak komisyonun haz rlad metni kabul etti. Tarih: 1 Kas m 1928 Kanun Numaras : 3153. 3 Kas m 1928 günü ç kan Resmî Gazete'de kanun metni yay nland. 1. Madde u ekilde idi: imdiye kadar, Türkçeyi yazmak için kullan lan Arap harfleri yerine Latin esas ndan al nan ve kanuna ili ik cetvelde gösterilen harfler "Türk Harfleri" unvan ve hukuku ile kabul edilmi tir. Tamam, on bir madde olan kanunun di er maddeleri, uygulamaya ait hükümlerdir. Bunlara göre, devlet dairelerinde bu harflerin uygulanmas tarihi 1 Ocak 1929 gününü geçemiyordu. Yani iki ayl k bir geçi dönemi tespit edilmi ti. Ancak, bas l evrak n ve benzerlerinin de i tirilmesi için Haziran 1929'a kadar bir süre veriliyordu. Gene 1 Ocak 1929'dan itibaren bas lacak kitaplar için, Latin harfleri mecburiyeti konulmu tu. Yaln z, tutulacak zab tlarda Haziran ba na kadar eski harflerin kullan lmas na izin veriliyordu. Zira kâtiplerin yeni harfleri bu safhada süratli yazamayacaklar göz önünde bulunduruluyordu. D. Yeni Türk Harfleri le Türk Dili Aras ndaki Ba lant Atatürk, Türk Harf nk lâb ile Türk Dili'nin köklerinin ilmî ilkeler ile ara t r lmas konular n beraber mütalaa etmi tir. Meselâ yukarda zikretti imiz 9 A ustos 1928'de Saray Burnu'nda halka yeni harfleri anlatan konu mas ndan sonra, ayn yerde ayn ak am bir aç klama daha yapt. Buna da gazinoda Arapça ark lar okuyan Arap as ll kad n bir sanatkâr sebep olmu tur diyebiliriz. Sanat bir bütün olarak telakki eden ve sanatkâra sayg duyan Atatürk, ark y tebrik etti. Ba ar l oldu unu söyledi ve unlar ilâve etti. "Bu basit musiki benim Türklük hissiyat m n üzerinde art k tesir yapm yor, yapam yor!'' Atatürk devam etti: "Eskiden bunun bin misli mezbelelerde (süprüntülüklerde) gizli gizli içerek çe itli mefsedetler (fesatl klar) yapan mürâî (iki yüzlü) sahtekarl k vard." Görüldü ü gibi, Atatürk, sanat, bilim, dil ve edebiyat bir bütün olarak görmektedir. 2 Ocak 1930'da unlar söylüyordu: "Millî duygu ile dil aras ndaki ba çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olmas, millî duygunun geli mesinde ba l ca müessirdir. Türk dili,

dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil uurla i lensin. Ülkesini, yüksek istiklâlini korumas n bilen Türk Milleti, dilini de yabanc diller boyunduru undan kurtarmal d r". Sonuç: Atatürk ün nk lâplar bir bütündür. Harf nk lâb da tamamlay c cüzdür. deoloji metoduna uygun olarak istismar edici, bir "Hassas Nokta" bulur. Oradan nüfuz eder, propagandas n yapar. "Hassas Nokta" tahrif edilmi gerçektir. Tahrif etmeye kararl insan veya grup kararl d r. Yapmak, yaratmak zordur. Y kmak kolayd r. deoloji harpten, lisana, dile geçti. Dili "sorun" haline getirdi. Türkçe, bugün fikrî bak mdan zay fl k göstermektedir. Bunun birçok sebepleri vard r. Türk Dilini anla t rma ad alt nda yap lan faaliyet isabetsizdir. Bu davran n fikrî ve ilmî hayat m z nas l k s rla t rd n görelim; kelime öldürerek nas l bu hale dü tü ümüzü mü ahede edece iz. Prof. Geoffrey Lewis, 4 Mart 1988'de Hürriyet Gazetesi'nde diyor ki, "Osmanl ca n n en billurla t 19. Yüzy l sonunda kelime hazinesi 120.000 idi. Günümüzün Standard sözlüklerinde 30 40 bin kelime ya var, ya yoktur. Türkçe fukara bir lisan oldu. Kavramlar kelimelerle ifade edilir. Kelimeler azal nca dü ünce faaliyeti de zay flar. Vazife gibi bir kelime dururken görev niçin icat edilir. Çünkü "Mukaddes vazife" denir, ama kazara "mukaddes görev" derseniz tamlaman n tüm ça r mlar uçar gide. Bir de kutsal görev deniliyor. "Kutsal" n dar anlam "mukaddes"e yeti emiyor." Dilimizin nas l zay flat ld na dair bariz bir örnek verecek olursak: Sayg, eref, gurur, vakar, haysiyet, izzet-i nefis, kibir, itibar, tazim Frans zca "l'honneur'dan türeme Onur kelimesi. Dü ünce kabiliyetinin nas l zay flad na dair bir örnek daha verelim: Bakan kelimesindeki isabetsizlik gibi. Selçuklu devrinde vezir, hükümet ba kan d r. Kelime anlam hamal demektir. Yani devletin, hükümetin mesuliyetini ta yan hamal. Osmanl Devleti'nde bu Vezir-i âzam oldu. Cumhuriyet devrinde Ba vekil oldu. Buradaki vekil, reisicumhura vekâlet edip icraat yapan makam sahibidir. Bunda da mana olarak derinlik vard r. Ama 1945'te anayasan n sadele tirmesinden sonra vekile bakan denildi. Bilindi i gibi bakan bir kimse görmez. Osmanl n n son devrinde naz r vard r. Devlet i lerine nezaret eden anlam nad r. Görüldü ü gibi devlet i lerinin hamal ile bakan aras nda bir münasebet dahi yoktur. Bakmak, görmek bile de ildir. 29