TÜRKİYE'DE KİTAP OKUMA ALIŞKANLIĞI



Benzer belgeler
TÜRKİYE OKUMA KÜLTÜRÜ HARİTASI

Erken (Filizlenen) Okuryazarlık

BULUNDUĞUMUZ MEKAN VE ZAMAN

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

AVRUPA BİRLİĞİ HAYAT BOYU ÖĞRENME İÇİN KİLİT YETKİNLİKLER

Bilgisayarın Yararları ve Zararları

RKOR ZZRIAKLI NLPAPKNL EV RKAMŞAILALY

İletişim Fakültesi(İ.Ö.) Gazetecilik Lisans 2011 Yılı Müfredatı. Genel Toplam Ders Adedi : 60 T : 158 U : 5 Kredi : 113 ECTS : 240 T+U : 163

Başkent Üniversitesi Öğrencilerinin Medya Tüketim Alışkanlıkları

Standart Eurobarometer 76. AVRUPA BİRLİĞİ NDE KAMUOYU Sonbahar 2011 ULUSAL RAPOR TÜRKİYE

Sosyal Bilgiler Öğretiminde Eğitim Teknolojileri ve Materyal Tasarımı

İlkokuma Yazma Öğretimi

3. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (13 Mayıs Haziran 2013) Sayın Velimiz, 13 Mayıs Haziran 2013 tarihleri arasındaki temamıza ait bilgiler

EK-2: İnşaat Mühendisliği Öğrenci Anketi

Bilgi Çağında Kütüphane

1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar. 2.Sanat ve Teknoloji. 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili. 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler

Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi

Selçuk Üniversitesi Merkez Kütüphanesi ve Modern Kütüphanecilik Uygulamaları

DERS BİLGİLERİ Ders Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Dersin Koordinatörü Dersi Verenler Dersin Yardımcıları Dersin Amacı

Yaptığım şey çok acayip bir sır da değildi aslında. Çok basit ama çoğu kişinin ihmal ettiği bir şeyi yaptım: Kitap okudum.

4. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (22 Ekim-14 Aralık 2012)

MEDYA EKONOMİSİ VE İŞLETMECİLİĞİ

OKUMA YAZMAYA HAZIRLIK ÇALIŞMALARI

KADIKÖY ANADOLU LİSESİ

BDE nin Amacı. BDE nin Avantajları. BDE nin Avantajları. BDE nin Avantajları. BDE nin Avantajları. BDE nin Avantajları ve Dezavantajları

Öğrenme nedir? Büyüme ve yaşa atfedilmeyecek yaşantılar sonucunda davranış ve tutumlarda meydana gelen nispeten kalıcı etkisi uzun süre

KAMU DİPLOMASİSİNDE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ VE MEDYANIN ROLÜ

EZİNE ÇOK PROGRAMLI LİSESİ OKUMAK SOYLU BİR ERDEMDİR

ÖĞRETİM TEKNOLOJİLERİNİN ÜNİVERSİTEDE KULLANIMINA YÖNELİK ALIŞKANLIKLAR ve BEKLENTİLER: BETİMLEYİCİ BİR ÇALIŞMA

6. BÖLÜM: BULGULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

2.SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ

Editör Salih Gülerer. Çocuk Edebiyatı. Yazarlar Fatma Şükran Elgeren Hülya Yolasığmazoğlu Mustafa Bilgen Orhan Özdemir Safiye Akdeniz

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN ve ZAMAN

KİTAP VE OKUMA SEVGİSİ ÜZERİNE HAZIRLAYAN: FERİDUN ESER GEYVE ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ FELSEFE ÖĞRETMENİ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğretim Teknolojileri ve Materyal Tasarımı

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ

BULUNDUĞUMUZ MEKAN VE ZAMAN

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız

ÖZLÜCE ORTAOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI TÜBİTAK 4006 BİLİM FUARI PROJESİ İNEBOLU GENELİ ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ OKUMA ALIŞKANLIĞI ANKETİ

Üniversite Birinci Sınıf Öğrencilerinin Kütüphane Hizmetlerine Yönelik Tutumu ve Kütüphane Kullanım Alışkanlığı Balıkesir Üniversitesi Örneği

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

III İÇİNDEKİLER. Önsöz İçindekiler Grafik ve Tablo Listesi Simge ve Kısaltmalar Açıklama. I. Özet Tablolar 1. II. Kültürel Faaliyetlere Katılım

HAZIRLIK SINIFLARI 2. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ Eğitim - Öğretim Yılı

IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi

2016 KONYA İKİ DOĞU İKİ BATI ULUSLARARASI ÖĞRENCİLER AKADEMİSİ BAŞVURU KLAVUZU

Matematik Öğretimi. Ne? 1

İLK OKUMA VE YAZMA ÖĞRETİMİ

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI 6. SINIF SOSYAL BİLGİLER DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU PLANI, KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Sınıf Öğretmenliği Anabilim Dalı Yüksek Lisans Ders İçerikleri

Liselilerden Eğitim Sistemine Sert Eleştiri

3. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (17 Aralık Ocak 2013) Sayın Velimiz, 17 Aralık Ocak 2013 tarihleri arasındaki temamıza ait bilgiler bu

SİYASİ DÜŞÜNCELER TARİHİ

ANAFİKİR: Kendimizi tanımamız, sorumluluklarımızı yerine getirmemizde

ÇOCUK VE KÜTÜPHANE. Zeynep Bayram. Kastamonu Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü 4. Sınıf.

ZORUNLU GÖÇLER, SÜRGÜNLER VE YOL HİKAYELERİ: ULUPAMİR KIRGIZLARI ÖRNEĞİ ZORUNLU GÖÇLER, SÜRGÜNLER VE YOL HİKAYELERİ: ULUPAMİR KIRGIZLARI ÖRNEĞİ

Güssün Güneş & İlkay Holt 9-11 Şubat 2006 Pamukkale Denizli

Yrd.Doç.Dr. Serap YÜKRÜK GİRİŞ. Geleneksel Türk Müziği

Açık e-öğrenme. Açıköğretim Fakültesinde e-öğrenme Uygulamaları. M. Emin Mutlu. İnternet Haftası Etkinlikleri 2004 Anadolu Üniversitesi 20 Nisan 2004

T.C. DÜZCE ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü. Eğitim Programları ve Öğretimi Tezsiz Yüksek Lisans Programı Öğretim Planı.

(ki-kare) analizi ( Tablo 1. Araştırmaya Katılanların Çalıştıkları Okul Türüne Göre Dağılımı. Sayı % , , ,0

Sayı Kavramı ve Sayma

ÖĞRETİM TEKNOLOJİLERİ VE MATERYAL TASARIMI Yrd. Doç. Dr. FATİH ÇINAR TEMEL KAVRAMLAR. Öğretim teknolojisi

Yrd. Doç. Dr. Ali GURBETOĞLU İstanbul Ticaret Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi

Bu resmi ne yönden yada nasıl gördüğünüz,nasıl yorumladığınız çok önemli! Çünkü medya artık hayatımızın her alanında ve her an yanı başımızda!

PEYZAJ SANATI TARİHİ Ders İzlence Formu. Kodu: PEM 112 Dersin Adı: PEYZAJ SANATI TARİHİ Toplam Saat

3. SINIFLAR BU AY NELER ÖĞRENECEĞİZ? OCAK

1-Anlatım 2-Soru ve Cevap 3-Sunum 4-Tartışma

BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ ÖĞRETİM PROGRAMI

5. BÖLÜM: BULGULAR Yerleşik Yabancılara Yönelik Bulgular

GÜZ YARIYILI YÜKSEK LİSANS DERSLERİ

TED KDZ. EREĞLİ KOLEJİ VAKFI ÖZEL ORTAOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI SOSYAL BİLGİLER DERSİ 5. SINIF YILLIK PLANI

Türkçe dili etkinlikleri, öğretmen rehberliğinde yapılan grup etkinliklerindendir. Bu etkinlikler öncelikle çocukların dil gelişimleriyle ilgilidir.

22. Baskı İçin... TEŞEKKÜR ve BİRKAÇ SÖZ

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

İNSANLIĞIN SAVAŞI YENDİĞİ YER; ÇANAKKALE SAVAŞ ALANLARI PROJESİ (TR R5)

Editör İbrahim H. Diken ÜNİTE 8 GÖRME YETERSİZLİĞİ OLAN ÖĞRENCİLER. Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gürsel

İÇİNDEKİLER. Tarihteki Önemli Buluşlar Bilim, Türk ve İslam Devletlerinde yaşayan bilginler ile yükseliyor Coğrafi Keşifler...

..OKULU ÖZEL EĞİTİM SINIF I. EĞİTİM-ÖĞRETİM YLILI HAFİF DÜZEYDE ZİHİNSEL ENGELLİLER; SINIFLAR TÜRKÇE DERSİ ÇERÇEVE PLANI

6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (18 Ocak-11 Mart 2016 )

Temel Kavramlar Bilgi :

YÖNETİCİNİN BİREYSEL GELİŞİMİ

T.C. DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ANABİLİMDALI İLKÖĞRETİM PROGRAM SINIF ÖĞRETMENLİĞİ TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE YENİ YAKLAŞIMLAR

Türk Dili II (TURK 102) Ders Detayları

Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Son Sınıf Öğrencilerinin Okuma Alışkanlıkları

İÇİNDEKİLER. Sorular... 9 Ödev... 10

ATATÜRK ORTAOKULU MÜDÜRLÜĞÜ HERKES OKUSUN DİYE! PROJESİ ATATÜRK ORTAOKULU MÜDÜRLÜĞÜ

Gazetecilik I (PR 491) Ders Detayları

GİRİŞ KAYNAKLAR BÖLÜM - OKUMA KÜLTÜRÜ...

Uzaktan Eğitim. Öğr. Gör. Fırat YÜCEL Akdeniz Üniversitesi Enformatik Bölümü

1. Çocukları Tanıma Çocukların fiziksel özelliklerini tanıma Çocukların sosyo-ekonomik özelliklerini tanıma

TÜM BİLGİLER KESİNLİKLE GİZLİ TUTULACAKTIR. Anketi Nasıl Dolduracaksınız? LÜTFEN AŞAĞIDAKİ HİÇBİR İFADEYİ BOŞ BIRAKMAYINIZ. İsim:... Cinsiyet:...

İÇİNDEKİLER 1. KİTAP. BÖLÜM I Program KavraMI ve TÜRKÇE ÖğRETİM PrograMI. BÖLÜM II TÜRKÇE Öğretim PrograMININ TARİhî Gelişimi BÖLÜM III

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ BATI DİLLLERİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ

E-KİTAP SATIŞLARINIZLA, SÜREKLİ BİR GELİRE NE DERSİNİZ? By Alia RİOR. Alia RİOR

İş Birlikli Öğrenme Teknikleri ve Türkçe Öğretimi

Sorgulama Hatları: Değerli Velilerimiz,

Transkript:

İSTANBUL TİCARET ODASI YAYIN NO. : 2001-15 TÜRKİYE'DE KİTAP OKUMA ALIŞKANLIĞI DOÇ. DR. SERVET BAYRAM İstanbul, 2001

Bu kitabın tüm hakları İstanbul Ticaret Odası'na (İTO) aittir. İTO'nun ve yazarının ismi kaydedilmek koşuluyla yayından alıntı yapmak mümkündür. Ancak, İTO'nun yazılı izni olmadan yayının tamamı veya bir bölümü, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, ticari amaçlarla kullanılamaz. Bu kitapta öne sürülen fikirler eserin yazarına aittir. İstanbul Ticaret Odası'nm görüşlerini yansıtmaz. Temmuz 2001 istanbul ISBN-975-512-554-X İTO yayınları için ayrıntılı bilgi İTO Ticari Dokümantasyon Servisi'nden edinilebilir. Tel. : (212)455 63 29 Faks : (212) 513 88 27-520 10 27 E. Posta : dokumantasyon(3)tr-ito.com BASKI TANBURACI Matbaacılık ve Ticaret A. Ş. Tel. ve Faks: (0.212) 501 26 78

ÖNSÖZ İnsanlık tarihinin dönüm noktalarından birisi yazının bulunmasıdır. Uygarlık süreci yazının ve dolayısıyla okumanın başlamasıyla hızlanmıştır. Okuma insanlığın geçmişinden bilgi edinmenin en kolay ve kestirme yolu olmuştur. Bu yolla insanoğlu bilgi ve tecrübelerini tüm Dünya üzerine ve gelecek kuşaklara aktararak, insanlık tarihinde çok kısa denebilecek bir zaman içerisinde ilkel çağlardan bilişim çağına geçmeyi başarmıştır. Çağımızda süregelen hızlı değişim sonucu, okuma boş zamanların değerlendirilmesi olmaktan ziyade, hayatın bir gereği ve parçası haline gelmiştir. Okuma alışkanlığı sadece bireysel değil, toplumsal açıdan da bir gelişmişlik kıstası olarak dikkate alınmakta, örneğin okumaya ilgi ve refah düzeyi arasında önemli bir koşutluk ve etkileşim olduğu yaygın bir şekilde kabul görmektedir. Gelişmiş ülkelerin sosyo-kültürel yapısına bakıldığında okuma alışkanlığının küçük yaştan itibaren kazandırılması için büyük gayret sarfedildiği ve insana yapılan yatırımın en verimli ve en hayati yatırım olduğu görülmektedir. Bunun somut bir örneğine, ülkemize gelen turistlerin tatillerinde dahi fırsat buldukça kitap okumaya çalıştıklannı görerek ve biraz da garipsiyerek tanık oluyoruz. Bugün maalesef 65 milyonluk Türkiye'de toplam gazete tirajı her türlü promosyon desteğine rağmen 4 milyon adedi bulmamaktadır. Yine gelişmiş ülkelerde 500 dolar düzeyi ide olan kişi başına düşen kitap harcaması ülkemizde maalesef 2 dolar düzeyindedir. Araştırmalar, okumayan öğrencilerin yetişmesine eğitim sistemimizdeki çarpıklıkların neden olduğunu göstermektedir. Bu rakamlar halkımızın ister ekonomik nedenlerle, ister başka nedenlerle olsun okuma alışkanlığı edinmede zorluk çektiğini göstermektedir. Okumayan bir toplumun çağdaş yaşamın gereklerini öğrenmesi ve Atatürk'ün işaret ettiği gibi ileri medeniyet seviyesine ulaşması da kolay olmamaktadır. Sonuç olarak, bir toplumda ekonomiden sağlığa, spordan kültüre kadar uzanan her alanda kaydedilecek gelişmeler, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da okuma alışkanlığı ile doğru orantılı olacaktır. Sunulan bu çalışmada, ülkemizde okuma alışkanlığının yaygınlaşmasını güçleştiren nedenlerin ortaya çıkarılmasına ve ayrıntılı bir şekilde analizine çalışılmıştır. Yayınımızın toplumumuza ve ilgililere faydalı olacağı ümidiyle çalışmayı hazırlayan Doç. Dr. Servet Bayram'a teşekkür ederim. Prof. Dr. İsmail Özaslan Genel Sekreter

İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER TABLOLAR LİSTESİ ŞEKİLLER LİSTESİ ii vi ix BİRİNCİ BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 İKİNCİ BÖLÜM 6 2. 0. TARİHSEL OKUMA KÜLTÜRÜ 6 2.1. Konuşma Dili Olarak Okuryazarlık 6 2.2. Yazı Dili Olarak Okuryazarlık 9 2.3. Okuma - Yazma Davranışının Etki ve Yorumları 12 2.4. Okuma Davranışı ve İnsan Beyni 14 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 17 3. 0. ARAŞTIRMA BULGULARI VE ANKET SORULARI 17 3.1. Birinci Soru: Yaş 17 3.2. İkinci Soru : Meslek Dağılımları 19 3.3. Üçüncü Soru: Cinsiyet 21 3.4. Dördüncü Soru: Medeni Durum 23 3.5. Beşinci Soru: Evli Olan Katılımcıların Okul Çağındaki Çocuğu 24 3.6. Altıncı Soru: Okul Çağındaki Çocuk Sayısı 25 3.7. Yedinci Soru: Çocukların Okul Durumu 26 3.8. Sekizinci Soru: En Son Bitirilen Okul 27 3.9. Dokuzuncu Soru: Okuma Alışkanlığının Varlığı 28 3. 10. Onuncu Soru: Okuma Alışkanlığının Nereden Kazanıldığı 29 3.11. Onbirinci Soru: Ailede En Çok Okuyan 31 3.12. Onikinci Soru: Düzenli Gazete Okuma Davranışı 32 3.13.0nüçüncü Soru: Ne Sıklıkla Gazete Okunuyor. 33 3.14. Ondördüncü Soru: Gazeteye Ayrılan Süre 35 3.15. Onbeşinci Soru: En Çok Okunan Bölüm 36 3.16. Onaltıncı Bölüm: Okunan Bilgilerin Paylaşımı 37 3.17. Onyedinci Soru: Okunan Bilgilerin Tartışılması 38 3.18: Onsekizinci Soru: Kitap Okuma Alışkanlığı 39

3.19. Ondukuzuncu Soru: En Son Okunan Kitap Türü 41 3.20. Yirminci Soru: Kitabı Bitirme Zamanı 42 3.21. Yirmibirinci Soru: Okunan Kitabın Ne Kadar Zaman Sürdüğü 44 3.22. Yirmiikinci Soru: Evde Kitaplık Olup Olmadığı 45 3.23. Yirmiüçüncü Soru: Kitaplıktaki Kitap Sayısı 45 3.24. Yirmidördüncü Soru: Kitapların Nasıl Temin Edildiği 47 3.25. Yirmibeşinci Soru: Kültürel Faaliyetlere Ayrılan Para 48 3.26. Yirmialtıncı Soru: En Yararlı Eğitim Aracı 49 3.27. Yirmiyedinci Soru. Hızlı Okuma Kursu 50 3.28. Yirmisekizinci Soru: Hızlı Okuma Kursunun Ne Zaman Alındığı 51 3.29. Yirmidokuzuncu Soru: Görsel Okuma 52 3.30. Otuzuncu Soru: Görsel Okuma Analizi 53 3.31. Otuzbirinci Soru: Görsel Okuma Yorumu 54 3.32. Otuzikinci Soru: Filmde Türkçe Altyazı 55 3.33. Otuzüçüncü Soru: Sinemaya Gitme Sıklığı 56 3.34. Otuzdördüncü Soru: Tiyatroya Gitme Sıklığı 57 3.35. Otuzbeşinci Soru: Kitap Fuarı 58 3.36. Otuzaltıncı Soru: Bilişim Fuarına Gitme Sıklığı 59 3.37. Otuzyedinci Soru: Kitap Okurken Zihinden Geçenler 60 3.38. Otuzsekizinci Soru: Görsel Canlandırma 62 3.39. Otuzdokuzuncu Soru: Görsel Canlandırmanın Etkileri 62 3.40. Kırkıncı Soru: Okurken Yaşanılan Olgu 64 3.41. Kırbirinci Soru: TV İzlemeye Ayrılan Zaman 65 3.42. Kırkikinci Soru: Radyo Dinlemeye Ayrılan Zaman 66 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 68 4. 0. ÇAPRAZ TABLOLAR VE YORUMLAR 68 4.1. Düzenli Gazete Okuma ve Yaş Dağılımı 68 4.2. Düzenli Gazete Okuma ve Meslek 69 4.3. Düzenli Gazete Okuma ve Cinsiyet 71 4.4. Düzenli Gazete Okuma ve Medeni Durum 71 4.5. Düzenli Gazete Okuma ve Okul Çağı Çocuğu 72 4.6. Düzenli Gazete Okuma ve Çocuk Sayısı 72 4.7. Düzenli Gazete Okuma ve Çocukların Okulları 73 4.8. Düzenli Gazete Okuma ve En Son Bitirilen Okul 74 4.9. Günlük Gazeteye Ayrılan Süre ve Yaş 74 4.10. Günlük Gazeteye Ayrılan Süre ve Meslek Grubu 76 4.11. Günlük Gazeteye Aynlan Süre ve Kitabı Bitirme Zamanı 78 4.12. Kitap Türü ve Yaş Dağılımı 79 4.13. Kitap Türü ve Meslek 79 4.14. Kitap Türü ve Bitirilen Okul 81 4.15. Evde Kitaplık ve Bitirilen Okul 82 İÜ

4.16. Kitaplıktaki Kitap Sayısı ve Gazete Okuma Davranışı 83 4.17. Görsel Okuma Davranışı ve Yaş 83 4.18. Görsel Okuma Davranışı ve Evde Kitaplık 85 4.19. Görsel Okuma Analizi ve Bitirilen Okul 86 4.20. Görsel Davranış ve Eğitimsel Aktivite 87 4.21. Yabancı Dilde Film ve Bitirilen Okul 87 4.22. Yabancı Dilde Film ve Düzenli Gazete Okuma 88 4.23. Sinema, Tiyatro, Gibi Aktiviteler ve Düzenli Gazete Okuma 89 4.24. Görsel Canlandırma ve Gazete Okuma 89 4.25. Görsel Canlandırma ve Bitirilen Okul 90 4.26. TV İzleme Davranışı ve Eğitim 91 4.27. Radyo Dinleme ve Eğitim 92 4.28. Kültürel Okumaya Ayrılan Para ve Yaş 94 4.29. Kültürel Okumaya Ayrılan Para ve Kitapların Temin Yolu 94 4.30. Kitaba Ayrılan Para ve Yaşanılan Duygu 95 4.31. Okumaya Ayrılan Para ve TV Seyretme 96 4.32. Kültürel Okuma Faaliyetlerine Ayrılan Para ve Radyo Dinleme 97 4.33. Okuma Alışkanlığı ve Yaş 98 4.34. Okuma Alışkanlığı ve Meslek 98 4.35. Okuma Alışkanlığı ve Bitirilen Okul 100 4.36. Okuma Alışkanlığı ve Kitaplık 100 4.37. Okuma Alışkanlığı ve Kitapların Temin Yolu 101 4.38. Okuma Alışkanlığı ve Görsel Okuma 102 4.39. Okuma Alışkanlığı ve Görsel Analiz 102 4.40. Okuma Alışkanlığı ve Yabancı Dil 103 4.41. Okuma Alışkanlığı ve Sinema 104 4.42. Okuma Alışkanlığı ve Tiyatro 105 4.43. Okuma Alışkanlığı ve Kitap Fuarı 105 4.44. Okuma Alışkanlığı ve Bilişim Fuan 106 4.45. Okuma Alışkanlığı ve Yaşanılan Duygu 106 4.46. Okuma Alışkanlığı ve Görsel Canlanma 107 4.47. Okuma Alışkanlığı ve Etkilenmeler 108 4.48. Okuma Alışkanlığı ve Aile 109 4.49. Kitap Okuma ve Düzenli Gazete Okuma 110 4.50. Okuma Alışkanlığı ve Düzenli Gazete Okuma 111 4.51. Okuma Alışkanlığı ve Kitap Okuma 112 BEŞİNCİ BÖLÜM 113 5. 0. ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 113 5.1. Eğitim ve Kültür Politikası 113-5.2. Çocuk Eğitimi ve Kitap Sevgisi 116 5.3. İletişim Becerilerinin Geliştirilmesi 122

5.4. Okuma Becerisini Geliştirme Potansiyeli 124 5.4.1. Daha Doğru Kavrama 125 5.4.2. Daha Hızlı Kavrama 126 5.5. Okuma Tekniklerinin Kullanılması 128 ALTINCI BÖLÜM 133 6.0. GENEL SONUÇ 133 KAYNAKLAR 136 EK-A 140

TABLOLAR LİSTESİ 1. Araştırmaya Katılanların Yaş Dağılımları 18 2. Araştırmaya Katılanların Meslek Dağılımları 20 3. Araştırmaya Katılanların Cinsiyeti 22 4. Araştırmaya Katılanların Medeni Durumu 23 5. Evli Olan Katılımcıların Okul Çağındaki Çocuğu 24 6. Okul Çağındaki Çocuk Sayısı 25 7. Çocukların Okul Durumu 26 8. En Son Bitirilen Okul 27 9. Okuma Alışkanlığının Varlığı 28 10. Okuma Alışkanlığının Nereden Kazanıldığı 30 11. Ailede En Çok Okuyan 31 12. Düzenli Gazete Okuma Davranışı 32 13. Ne Sıklıkla Gazete Okunuyor 34 14. Gazeteye Ayrılan Süre 35 15. En Çok Okunan Bölüm 36 16. Okunan Bilgilerin Paylaşımı 38 17. Okunan Bilgilerin Tartışılması 39 18: Kitap Okuma Alışkanlığı 40 19. En Son Okunan Kitap Türü 41 20. Kitabı Bitirme Zamanı 43 21. Okunan Kitabın Ne Kadar Zaman Sürdüğü 44 22. Evde Kitaplık Olup Olmadığı 45 23. Kitaplıktaki Kitap Sayısı 46 24. Kitapların Nasıl Temin Edildiği 47 25. Kültürel Faaliyetlere Ayrılan Para 48 26. En Yararlı Eğitim Aracı 49 27. Hızlı Okuma Kursu 50 28. Hızlı Okuma Kursunun Ne Zaman Alındığı 51 2-9. Görsel Okuma 52 30. Görsel Okuma Analizi 53 31. Görsel Okuma Yorumu 54 32. Filmde Türkçe Altyazı 55 33. Sinemaya Gitme Sıklığı 56 34. Tiyatroya Gitme Sıklığı 57 35. Kitap Fuarı 58 36. Bilişim Fuarına Gitme Sıklığı 59 37. Kitap Okurken Zihinden Geçenler 61 38. Görsel Canlandırma 62 39. Görsel Canlandırmanın Etkileri 63 40. Okurken Yaşanılan Olgu 64 41. TV izlemeye Ayrılan Zaman 65 Yİ

42. Radyo Dinlemeye Ayrılan Zaman 66 43. Düzenli Gazete Okuma ve Yaş Dağılımı 68 44. Düzenli Gazete Okuma ve Meslek 70 45. Düzenli Gazete Okuma ve Cinsiyet 71 46. Düzenli Gazete Okuma ve Medeni Durum 71 47. Düzenli Gazete Okuma ve Okul Çağı Çocuğu 72 48. Düzenli Gazete Okuma ve Çocuk Sayısı 72 49. Düzenli Gazete Okuma ve Çocukların Okulları 73 50. Düzenli Gazete Okuma ve En Son Bitirilen Okul 74 51. Günlük Gazeteye Ayrılan Süre ve Yaş 75 52. Günlük Gazeteye Ayrılan Süre ve Meslek Grubu 77 53. Günlük Gazeteye Ayrılan Süre ve Kitabı Bitirme Zamanı 78 54. Kitap Türü ve Yaş Dağılımı 79 55. Kitap Türü ve Meslek 80 56. Kitap Türü ve Bitirilen Okul 81 57. Evde Kitaplık ve Bitirilen Okul 82 58. Kitaplıktaki Kitap Sayısı ve Gazete Okuma Davranışı 83 59. Görsel Okuma Davranışı ve Yaş 84 60. Görsel Okuma Davranışı ve Evde Kitaplık 85 61. Görsel Okuma Analizi ve Bitirilen Okul 86 62. Görsel Davranış ve Eğitimsel Aktivite 87 63. Yabancı Dilde Film ve Bitirilen Okul 87 64. Yabancı Dilde Film ve Düzenli Gazete Okuma 88 65. Görsel Canlandırma ve Gazete Okuma 89 66. Görsel Canlandırma ve Bitirilen Okul 90 67. TV İzleme Davranışı ve Eğitim 91 68. Radyo Dinleme ve Eğitim 92 69. Kültürel Okumaya Ayrılan Para ve Kitapların Temin Yolu 93 70. Kültürel Okumaya Ayrılan Para ve Yaş 94 71. Kitaba Ayrılan Para ve Yaşanılan Duygu 95 72. Okumaya Ayrılan Para ve TV Seyretme 96 73. Kültürel Okuma Faaliyetlerine Ayrılan Para ve Radyo Dinleme 97 74. Okuma Alışkanlığı ve Yaş ^ 98 75. Okuma Alışkanlığı ve Meslek 99 76. Okuma Alışkanlığı ve Bitirilen Okul 100 77. Okuma Alışkanlığı ve Kitaplık 100 78. Okuma Alışkanlığı ve Kitapların Temin Yolu 101 79. Okuma Alışkanlığı ve Görsel Okuma 102 80. Okuma Alışkanlığı ve Görsel Analiz 103 81. Okuma Alışkanlığı ve Yabancı Dil 103 82. Okuma Alışkanlığı ve Sinema 104 83. Okuma Alışkanlığı ve Tiyatro 105 84. Okuma Alışkanlığı ve Kitap Fuarı 105 85. Okuma Alışkanlığı ve Bilişim Fuan 106

86. Okuma Alışkanlığı ve Yaşanılan Duygu 106 87. Okuma Alışkanlığı ve Görsel Canlanma 107 88. Okuma Alışkanlığı ve Etkilenmeler 108 89. Okuma Alışkanlığı ve Aile 109 90. Kitap Okuma ve Düzenli Gazete Okuma 110 91. Okuma Alışkanlığı ve Düzenli Gazete Okuma 111 92. Okuma Alışkanlığı ve Kitap Okuma 112 vııı

ŞEKİLLER LİSTESİ 1. Yaş Dağılımı 18 2. Meslek Dağılımları 21 3. Cinsiyet 22 4. Medeni Durum 23 5. Okul Çağında Çocuğunuz Var mı? 24 6. Çocuk Sayısı 25 7. Çocukların Okul Durumu 27 8. Bitirilen Okul 28 9. Okuma Alışkanlığı 29 10. Okuma Alışkanlığının Nereden Kazanıldığı 30 11. Ailede En Çok Okuyan 32 12. Gazete Okuma 33 13. Gazete Okuma Sıklığı 34 14. Gazeteye Aynlan Zaman 35 15. Gazetede Okunan Bölüm 37 16. Bilgi Paylaşımı 38 17. Bilgilerin Yorumlanması 39 18: Kitap Okuma 40 19. Kitap Türü 42 20. Son Kitabı Bitirilen Zaman 43 21. Kitabın Ne Kadar Zamanda Okunduğu 44 22. Kitaplık 45 23. Kitap Sayısı 46 24. Kitapların Temini 47 25. Aylık Para 48 26. Eğitim Aracı 49 27. Hızlı Okuma Kursu 50 28. Hızlı Okuma Kursunun Ne Zaman Alındığı 51 29. Görsel Okuma 52 30. Görsel Okuma Analizi 53 31. Görsel Okuma Yorumu 54 32. Türkçe Altyazı 55 33. Sinemaya Gitme Sıklığı 56 34. Tiyatroya Gitme 58 35. Kitap Fuarı 59 36. Bilişim Fuarı 60 37. Kitap Okurken Zihinden Geçenler 61 38. Görsel Canlandırma 62 39. Görsel Canlandırmanın Etkileri 63 40. Okurken Yaşanılan Olgu 64 41. TV Ayrılan Zaman 65 42. Radyo Ayrılan Zaman 66

BİRİNCİ BÖLÜM GİRİŞ Uygarlığın hızla gelişimi yazının bulunmasıyla başlamış, edinilen bilgiler ve düşünceler önce taştan tabletlere daha sonra da kağıda kaydedilmiştir. Yazının bulunuşuyla birlikte okuma işlemi de gerçekleşmiş; böylece bir yerlere kaydedilen bilgiler ve düşünceler, bireyden bireye "okuma" yoluyla yeni kuşaklara aktarılmıştır. Sonuçta, öğrenilen bilgilerin ışığında yeni düşünceler ve yeni buluşlar üretilmiştir. Bu gelişim sürecinde, sanayi toplumları ileri teknoloji toplumlarına dönüşürken; yazı ve okuma teknolojisi muazzam bir bilgi birikimini beraberinde oluşturmuştur. Bugün bilgi patlaması ile gelişen bilgi dağarcığı her on yılda iki kata çıkarak hızla artışını sürdürmektedir. Son yıllarda insanlık tarihi her alanda baş döndürücü gelişmelere tanık olmaktadır. Bu bağlamda çeşitli türde milyonlarca yazı yazılmakta ve bunlar hızla basılıp dağıtılmaktadır. Gelişen internet teknolojileri bu dağıtım ve yayılıma farklı bir ivme kazandırmıştır. Artık "okuma" zevk değil, bir gereksinim ve yükümlülük olmuştur. Bilgilerin böyle hızla üretildiği çağımızda, ulus olarak etkin okuma alışkanlıklarımızın boyutlarının incelenmesi önemlidir. Ülkemizin ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan gelişmesinin sağlanabilmesi için, çözümü gereken sorunların en önde geleni kuşkusuz eğitimdir. Ülke ekonomisi için belirlenen hedeflere uygun olarak artan nüfusun getirdiği gereksinimleri karşılamak amacıyla, değişen ekonomik, sosyal ve teknolojik koşullara paralel bir biçimde, eğitimin de yenilenmesi ve geliştirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda ekonomik ve toplumsal kalkınma için gerekli itici güçlerden biri de, toplumsal okuma alışkanlığının ve kitap kültürünün ülke çapında yaygınlaşmasıdır. Bu güç belirlenen amaçlar ve ilkeler doğrultusunda hizmete sunulduğu taktirde, ülkemiz gelişmiş ülkeler arasında mutlaka yerini alacaktır. Ülkemizde geleceğin aydınları ve bilinçli vatandaşları olarak kabul edilen üniversite gençliğinin kitaba yaklaşımının değerlendirilmesi, ülkemiz ile ilgili çıkarımlara ışık tutmada etkin rol oynamaktadır. Bu düşünce ile daha önceki yıllarda yapılan iki değişik araştırmanın belirlediği sonuçları burada kısaca yorumlamakta yarar vardır. Üniversite gençliği üzerine yürütülmüş olan bu iki örnek araştırma bulguları, ülkemiz ile ilgili Kültür Bakanlığı tarafından iki yıl önce yaptırılan bir genel değerlendirme çalışması ile birlikte yorumlandığında, ülke profilini yansıtan bir tablo az çok belirmektedir. Aşağıda özet halinde sunulan bu örnek araştırmalardan ikisi

üniversite bünyesinde (Orta Doğu Teknil< Üniversitesi ve Cumhuriyet Üniversitesi) diğeri ise Kültür Bakanlığı bünyesinde yapılmıştır: Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde geçen yıl gerçekleştirilen ve 250 üniversite öğrencisinin katıldığı "Üniversite öğrencilerinde okuma alışkanlığı" konulu araştırmada, boş zamanlarını kütüphanede değerlendiren öğrencilerin oranı sadece yüzde 5 çıktı. Bu çalışmada "Boş zamanlarınızı çoğunlukla nerede değerlendirirsiniz?" şeklindeki soruya, öğrencilerin yüzde 61'i "evde" cevabını verirken, yüzde 16'sı "kahve, pastane, birahane gibi yerlerde" şeklinde cevap verdi. Öğrencilerin yüzde 11'i boş zamanını okulda değerlendirdiğini açıklarken, yüzde 7'si çalıştığını ifade etti. (Boş zamanlarınızda en çok ne yaparsınız?) şeklindeki soruya ise, yüzde 26'sı (Kitap, gazete, dergi okurum), yüzde 23'ü (TV izlerim, radyo dinlerim), yüzde 17'si (Arkadaşlarımla sohbet ederim), yüzde 12'si (Gezerim), yüzde 10'u (Ders çalışırım), yüzde 7'si (Sinemaya veya tiyatroya giderim), yüzde 5'i (Spor yaparım) cevabını verdi. Arada sırada ya da çok nadir kitap okuyanların oranı yüzde 65, hiç kitap okumayanların oranı yüzde 9 çıktı. (En son ne zaman ders dışı bir kitap okudunuz?) sorusunu ise; yüzde 19'u (Bir-iki hafta içinde), yüzde 25'i (Bir-iki ay içinde), yüzde 56'sı (Çok uzun zaman oldu, hatırlamıyorum) diye cevapladı. Öğrencilerin neden kitap okumadıklarını anlamak amacıyla onlara yöneltilen sorulara verilen cevaplardan elde edilen bulgular ise şöyle: "Öğrencilerin yüzde 92'si yeterince kitap okumadığını itiraf ederken, sadece yüzde 8'lik oran kitap okuduğu görüşünde. Öğrencilerin yüzde 36'sı kendilerine okuma alışkanlığı kazandırılmadığını savunurken, (Derslerden zaman bulamıyoruz) diyenlerin oranı yüzde 44, (Kitaplar çok pahalı) diye görüş bildirenler ise yüzde 15 bulundu. (Kitap okumak ilgi çekici gelmiyor) diyenlerin oranı da yüzde 5 olarak tespit edildi. Okunan kitap türleh dağılımında sosyal içerikli kitaplar yüzde 47 ile ön sıraya yerleşirken, edebi eserleri okuyanların oranı yüzde 14, dinî içerikli kitaplara ilgi duyanların oranı ise yüzde 8 bulundu. (Bir türlü böyle bir alışkanlık kazanamadım. Kitap okumak bana çok sıkıcı geliyor) diyen gençlerin oranı ise, kayıtlara yüzde 16 olarak geçti." (Haber Merkezi / Zaman / 8/15/2000, www.fem.com.tr/detav.asp). Sunacağımız ikinci örnek, Orta Doğu Teknik Üniversitesi' nde 30 Kasım-4 Aralık 1998 tarihleri arasında düzenlenen Kitap Fuarı'nda ODTÜ öğrencilerinin kitap tercihlerini belirlemek amacıyla yapılan araştırmadır. Burada İstatistik Topluluğu tarafından yapılan anketin sonuçlarına göre, Fuarı gezen ODTÜ öğrencilerinin tercihleri arasında ilk sıraları siyasi (yüzde 52.7) ve psikolojik (yüzde 51.4) içerikli kitapların aldığı, bilimsel kitaplara ise fazla ilgi gösterilmediği belirlendi. Anket kapsamına alınan öğrencilerden yüzde 45.9'unun tercihleri arasında şiir kitapları bulunurken tercihleri arasına bilimsel kitapları alanların oranı yalnızca yüzde 31 olarak tespit edildi. Tercih sırasını yüzde 14.9 ile gezi, yüzde 13.5 ile kurgu, yüzde 9.5 ile

korku kitapları takip etti. Bu bilgilere ilave olarak, İstatistik Topluluğu anket çalışmasından şu sonuçlar elde edildi: (1) Kitap türü tercihinde cinsiyet farkı erkek ve kız öğrencilerin tercih ettikleri kitap türlerine yansımıştır. Bu bakımdan erkek öğrencilerin yüzde 60'ının tercihleri arasında siyasi içerikli kitaplar bulunurken, kız öğrencilerin yüzde 71.8'inin tercihleri arasında psikolojik kitapların yer aldığı gözlendi. Şiir kitaplarını tercih edenlerin büyük çoğunluğunu (yüzde 56.4) ise kız öğrenciler oluşturuyor. Erkek öğrencilerin yüzde 37'sinin tercihleri arasında bilimsel içerikli kitaplar yer alırken kız öğrencilerde bu oran yüzde 26 olarak tespit edildi. (2) Anket çalışması sonucu yapılan değerlendirmede kitap okumayı alışkanlık haline getirenlerin oranı sadece yüzde 21.6 olarak belirlendi. Zaman zaman kitap okuyanların oranı ise yaklaşık yüzde 30 olarak hesaplandı. (3) Fuardaki kitap fiyatları, anket kapsamına alınan öğrencilerin yaklaşık yüzde 53'ü tarafından uygun bulundu. Fiyatları pahalı bulan öğrencilerin yüzde 50'si Fen Edebiyat Fakültesi, uygun bulan öğrencilerin yüzde 41'i Mühendislik Fakültesi öğrencisi. Kız öğrencilerin yüzde 41'i, erkek öğrencilerin ise yaklaşık yüzde 58'i kitap fiyatlarını uygun bulduklarını belirttiler. (4) Öğrencilerin kitap türündeki tercihlerinin fakültelere göre dağılımına bakıldığında da Fen Edebiyat Fakültesi öğrencilerinin çoğunlukla (yüzde 66.7) siyasi içerikli kitapları tercih ettiği görüldü. Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi öğrencilerinin en çok psikolojik kitapları tercih ettikleri görülürken; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ile Eğitim Fakültesi öğrencileri arasında en yaygın tercih edilen kitap türü şiir kitapları olarak saptandı. (5) Öte yandan fuar sırasındaki etkinliklerden haberdar olmayanlarının oranı yüzde 45'in üzerinde olurken, gerçekleştirilen etkinliklere katılma oranının ise yüzde 43'ün altında olduğu belirlendi (www.po.metu.edu.tr) Bu bilgiler paralelinde üçüncü örnek 30.03.1999 yılında Anadolu Ajansı tarafından yapılan açıklamada dile getirilmiş ve "Kütüphane zengini İstanbul kitap okumuyor" denilmiştir. Anadolu Ajansı açıklamasında, Kültür Bakanlığı'nın araştırmasında il sınırları içerisinde 51 kütüphanede binlerce kitabı olan İstanbul'da okuma alışkanlığının olmadığı ortaya konulmuştur. Kültür Bakanlığı Kütüphaneler Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre, kütüphane zengini olan Türkiye'nin en büyük şehrinde kitap okuma alışkanlığı yoktur. Milyonlarca insana ev sahipliği yapan İstanbul'da 442 bin

150 kitapla Türkiye'nin en büyük kütüphanesi olan Bayazıt Devlet Kütüphanesi de dahil olmak üzere toplam 51 kütüphane bulunmaktadır. Bununla birlikte kitap okuma alışkanlığında İstanbul, çok daha az nüfusu olan Çorum, Denizli, Sivas, İsparta, Nevşehir, Adıyaman, Kütahya gibi illerin gerisinde kalmıştır. Pek çok ünlü yazar ve şairin yaşadığı İstanbul, 400 bin 468 okuyucuyla kitap okuma sınavında sınıfta kalmıştır. Araştırmada Türkiye'de en çok okuyucusu olan ilin Çorum olduğu saptandı. İstanbul'un neredeyse üçte biri kadar kütüphanesi olan Çorum ilinde çok geniş bir okuyucu kitlesi bulunmaktadır. Türkiye'nin en kitapsever ilinde 1998 yılı sonu itibarıyla 866 bin 710 okuyucu bulunuyor. Çorum'un ardından 771 bin 446 okuyucuyla Denizli, 762 bin 369 kişiyle İzmir gelirken, Sivas'ta 749 bin 311, Gaziantep'te 735 bin 873, Konya'da 644 bin 838 ve İsparta'da 596 bin 468 okuyucu vardır. Aynı şekilde en aydın kentlerden birisi olan Ankara'da da kütüphanelere gelen ziyaretçi sayısı İstanbul'u aratmamaktadır. Küçük illerin gerisinden gelen Başkent 'te 560 bin 468 okuyucu bulunuyor. Nevşehir, Adıyaman, Kütahya, Samsun, Antalya ve Bursa da kitapsever iller arasında yer almıştır. Türkiye'nin en büyük kütüphaneleri iki metropol kent olan Ankara ve İstanbul'da hizmet vermekle birlikte bu kütüphanelere okuyucu ilgisi oldukça azdır. Kitap sayısı en yüksek olan Türkiye'nin en büyük kütüphanesi İstanbul Eminönü'ndeki ünlü Bayazıt Devlet Kütüphanesidir. Yıllardır hizmet veren kütüphanede bugün 442 bin 150 kitap, okuyucuları beklemektedir. Ankara'daki Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi, 380 bin 557 kitapla Bayazıt Kütüphanesi'ni takip ediyor. Bir tarih ve kültür hazinesi olan İstanbul'daki Süleymaniye Kütüphanesi'nde de 118 bin 35 yazma eser bulunmaktadır. Erzurum İl Halk Kütüphanesi'nde 63 bin 67, Balıkesir İl Halk Kütüphanesi'nde 62 bin 88, Konya Karatay Halk Kütüphanesi'nde 61 bin 174, Kastamonu İl Halk Kütüphanesi'nde 59 bin 105 kitap vardır. Eskişehir, Afyon, Kayseri, Edirne, Antalya, Bursa, Bolu, Ordu, Trabzon, Çorum, Sinop ve Kütahya İl Halk Kütüphaneleri de kitap zengini kütüphaneler arasında yer almaktadır. Türkiye'de bugün Kültür Bakanlığı'na bağlı 1355 kütüphane, okuyucuya hizmet sunmaktadır. Bu kütüphanelerde 11 milyon 598 bin 444 kitap yer almaktadır. Ancak kütüphanelere kayıtlı üye sayısı, 498 bin 180 olurken, bu kütüphanelerden 4 milyon 130 bin 219 kitap ödünç verilmiştir. Türkiye genelindeki kütüphanelerde bugün 3212 personel görev yapmaktadır. (www.superonline.com / nethaber). Yukarıda sunulan değişik çalışmalardan elde edilen rakamsal sonuçlar pek iç açıcı değildir. Araştırma verilerinden anlaşılacağı üzere "gelişmişlik düzeyinin" en önemli göstergelerinden biri olan okuma alışkanlığı maalesef ülkemizde çok düşüktür. Türk kültürü ve eğitimindeki bu problem dolaylı

olarak sanayi ve ticareti de olumsuz yönde etkilemektedir. Ülkemizde son zamanlarda gazeteler nerede ise bedava verilir hale gelmelerine rağmen tirajlarında önemli bir artış olmamıştır. Bu paralelde tamamlanan anket sonuçları da kitapların çok pahalı algılanmadığını göstermektedir. Kitap okuma alışkanlığının ülkemizde neden yerleşmediğinin ortaya çıkartılması ve bu problemin ayrıntılı bir şekilde analiz edilmesi, ülkemizde saklı bulunan büyük bir ekonomik potansiyeli canlandırma yolunda, kültürel ve teknolojik gelişmeyi sağlama yolunda kuşkusuz çok önemlidir. Nitekim gelişen ve değişen dünya dinamikleri perspektifinde bilgi/bilişim ve iletişim sistemlerinin ekonomik, toplumsal ve sanayi kalkınmasındaki fonksiyonel etkisi, doğal olarak ulusal kitap okuma alışkanlıklarının pratik uygulamasında aranmalıdır. Bu itibarla, İstanbul Ticaret Odası adına yapılan bu araştırma projesinde "Türkiye'de Kitap Okuma Alışkanlığı" her boyutu ile ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Bu bağlamda öncelikle okuma becerileri ve okuma alışkanlıkları ile ilgili teorik literatür bilgileri sunulmuştur. Daha sonra Türkiye'de okuma alışkanlığının analizi için etkin bir profilin çıkartılmasına yönelik olarak İstanbul il sınırları içinde yürütülen araştırma anketi sonuçları aktarılmıştır. Bu esnada anket çalışmasından toplanan veriler mevcut bilgilerle birlikte yorumlanmıştır. Böylece toplanan anket verileri ve mevcut literatür bilgileri ışığında ülkemizde okuma alışkanlığının düşük seviyede kalmasının sebepleri incelenmiştir. Son olarak belirlenen sorunların rehabilitasyonuna ve problemlerin çözümüne yönelik öneriler ülkemiz gerçekleri perspektifinde sunulmuştur.

İKİNCİ BÖLÜM TARİHSEL OKUMA KÜLTÜRÜ Bu bölümde literatür çalışması olarak dört farklı konu ele alınmıştır. Tarihsel okuma kültürü başlığı altında incelenen ilk konu "konuşma dili olarak okuryazarlık" olgusudur. Daha sonra bu bilgiler paralelinde "yazı dili olarak okuryazarlık" olgusu irdelenmiştir. Bu bölümün ilerleyen sayfalarında özellikle matbaanın icadı ile şekillenen okuma-yazma davranışının etki ve yorumları ele alınmıştır. Son olarak da tüm bu bilgi dinamikliği içinde "okuma davranışı ve insan beyni" konusu analiz edilmiştir. Sırası ile bu konular fazla ayrıntıya dalmadan genel olarak ele alınmış ve açıklanmıştır. Konuşma Dili Olarak Okur-Yazarhk Tarihsel okuma kültürü incelenirken, öncelikle okuryazarlık ve bunun yayılışını incelemekte yarar vardır. Nitekim okuryazarlıktan söz edebilmek için öncelikle okunacak yazının nasıl bir tarihi gelişim süreci içinde şekillendiğini bilmek gerekir. Bu gerekçe ile yazı ile ilgili gelişmeye ışık tutacak tarihi bilgilerin sunulması ve bu bilgiler eşliğinde okuryazarlık olgusunun irdelenmesi gerekmektedir. Kuşkusuz okuryazarlık olgusunu irdelemeden önce bu olguyu şekillendiren dilin işlevsel çerçevesine bakmakta yarar vardır. Nitekim, insanların yaşadığı her yerde dil vardır. Dilin kullanıldığı her yerde, konuşulduğu ve işitildiği her yerde, ses önemli bir yer tutmaktadır. Zaten dilin temelini de bu ses dünyası oluşturmaktadır (Siertsema, 1955). Öte yandan el kol hareketleri pek çok şey ifade etse bile, işaret dilleri zaten konuşmanın yenni tutmak için geliştirilmiştir. Bu oluşumda adı geçen dil, doğuştan sağır olanlar tarafından kullanıldığında bile aslında sözlü konuşma sistemlerine bağımlıdır (Kroeber, 1972; Mallery, 1972; Stokoe, 1972). Dil o denli sese bağımlıdır ki tarih boyunca konuşulan binlerce, belki de on binlerce dilden topu topu 106 tanesi edebi eser üretebilecek derecede yazıya bağlanabilmiş, büyük bir kısmı ise hiç yazılamamıştır. Bugün konuşulan 3000 kadar dilden yalnızca 78 tanesinin edebiyatı bulunmaktadır (Edmonson, 1971: 323, 332). Yazının icadından önce kaç dilin yok olduğunu, özünü yitirip başka dillerle kaynaştığını hesaplayacak bir yöntem henüz bulunmuş değildir. Bugün bile konuşulan yüzlerce dil yazılmış değildir, çünkü henüz bunlara uygun bir yazı geliştirilmemiştir. Bu bakımdan değişmeyen tek kalıcı olgu, dilin temelden sözlü oluşudur. (Ong, 1999)

ister alfabeli ister alfabesiz, tümüyle şeklini bulmuş herhangi bir yazı, önce dar çevrelerden topluma girer. Beliren bu yazının doğurduğu yeniliklerin oluşturduğu toplumsal etkiler ve sonuçta bu yeni oluşumun taşıdığı anlamlar da toplumdan topluma değişiklik arz eder. Nitekim, yazı, önceleri giz, büyülü güç taşıyan bir araç olarak ilk toplumlarda saygın bir yer alıyordu (Goody, 1968a:236). Daha sonra, okuryazarlığın tamamen yayıldığı bazı toplumlarda, okuma heveslilerini metnin sakıncalarından koruyacak bir çeşit "hoca" nın okurla metin arasında aracılık etmesi öngörülmüştür (Goody ve Watt, 1968:13). Bazen de okuryazarlık, yalnızca belirli toplum sınıflarına, özellikle sırf din adamlarına mal edilmiştir (Tambiah, 1968:113-4). Böylece halk kitleleri metinlerin içsel bir dini değer taşıdığını hissetmiştir. Örneğin eski Kuzey Afrika uygarlıklarında bazı okuma yazma bilmeyen kişiler, kitabı alınlarına değdirmenin veya okuyamadıkları metinleri içeren upuzun dua şeritlerini ellerinde çevirmenin kendilerine fayda sağlayacağına inanmaktaydı. (Goody, 1968a: 15-16). Eski Yunan'da da, okuryazarlığın başka toplumlarda olduğu gibi dar bir çevreyi aşamadığına kanıt olarak yazıcılık zanaatini verebiliriz. Nitekim, yazının bu topluma girmesinden hemen sonra "yazıcılık zanaatı" nm gelişmesi buna işaret eder (Havelock, 1963; Havelock ve Herschel, 1978). Bu aşamada yazı, "usta" ların işiydi; tıpkı ev veya gemi yapımı için duvarcı veya gemi inşaatçısı tutulması gibi, mektup ya da dilekçe yazmak için de yazıcı tutulurdu. Bu durum Batı Afrika krallıklarında, örneğin Mali'de, Ortaçağ' dan yirminci yüzyıla kadar değişmemiştir (Wilks, 1968; Goody, 1968b). Yazı yazmak bir zanaat olunca, nasıl herkesin her zanaatı bilmesi gerekmiyorsa, herkesin okuryazar olması da gerekmez. Bu görüş uzun yıllar etkisini korumuştur. Yunan alfabesinin icadından ancak üç asır sonra. Platon devrinde yazı zanaat olmaktan çıkıp halkın malı olmuştur ve bunun sonucu kitlelerin yazıyı içselleştirmesiyle düşünme biçimi de değişmiştir (Havelock, 1963). Platon, ve çağdaşları tıpkı bugün bir çok insanın bilgisayarı gördüğü gibi, yazıyı dışsal, yabancı bir teknoloji olarak görüyordu. Oysa bugün, yazıyı öylesine içselleştirmiş, belleğimizin o denli ayrılmaz bir parçası kılmışızdır ki, matbaa ve bilgisayarı kolaylıkla teknoloji olarak nitelendirdiğimiz halde, yazıyı teknoloji olarak görmekte zorlanıyoruz. Fakat yazı (özellikle alfabeli yazı), bir teknolojidir. Bu teknoloji, araç-gereç (kalem, fırça, kağıt, boya, mürekkep gibi) kullanımını zorunlu kılar. Bu bağlamda yazı, modern insanın zihinsel etkinliğini biçimlendiren ve güçlendiren bu teknoloji, tarihin epey geç buluşlanndan biridir. Yaklaşık elli bin yıllık insanlık tarihi içinde bildiğimiz ilk el yazısı v^ya gerçek yazı MÖ

3500 yıllarında Mezapotamya da yaşayan Sümerler in geliştirdiği çivi yazısıdır (Dringer, 1953;Gelb, 1963), (Ong, 1999, s. 108). İlk yazı araç ve gereçlerinin fiziksel nitelikleri bu bağlamda katiplik mesleğini ayakta tutan nedenlerden biridir. Nitekim, "İlk yazıcıların makine yapımı pürüzsüz kağıtları ve tükenmez dayanıklı kalemleri yoktu. O dönemlerde yazı yazılan yüzey, ıslak topraktan tuğlalar; yağ ve kıldan anndırılmış, ponza taşıyla düzleştirilip tebeşirle aklanmış hayvan derişiydi. Aynı şekilde bazen de hayvan derisini ikinci kez kullanmak için bir önceki metin kazınıyordu. Eğer bu sıradan gereçler de yoksa o zaman ağaç kabuğu, papürüş, kurutulmuş yaprak ya da bitkiler, bele bağlanan balmumuyla kaplı, menteşeli defterimsi tahta tabletler, tahta çomaklar (Clanchy, 1979:95) ve başka çeşit tahta veya taş yüzeyler yazı yazmak için kullanılıyordu. Kuşkusuz o yıllarda iki adım ötede kırtasiye dükkanları yoktu. Kağıt yoktu. Yazım aletlerine gelince, kalem yerine çeşit çeşit keskin uçlar, çakımsı bir aletle yontulup ucu tekrar tekrar keskinleştirilen kaz tüyü, mürekkep veya boyayı yaymak için fırça ve başka gereçler kullanılıyordu. Çeşit çeşit mürekkep sığır boynuzlarında veya aside dayanıklı kaplarda karıştırılıp kullanıma hazırlanıyor ve fırçalar. Uzak Doğu' da rastlandığı gibi, sulu boya resim yaparcasına, önce suya batırılıp sonra kuru mürekkebe sürülüyordu. Bu yazı gereçlerini kullanmak özel beceri gerektiriyordu; her "yazıcı" nın uzun yazılar yazabilecek el yatkınlığı, becerisi yoktu. Kağıt yazıyı fiziksel açıdan kolaylaştırdı. Ancak MÖ 2. yüzyıldan önce Çin'de üretilmeye başlayan ve MS 8. yüzyılda Araplar'ın Ortadoğu'ya getirdikleri kağıt, Hıristiyan Avrupa'da ilk kez 12. yüzyılda üretilmeye başlandı." (Ong, 1999, s. 115). Yüzyıllardır süre gelen sözlü alışkanlıkla düşünmek, sonuçta düşünceleri ^ yüksek sesle söyleyerek yazdırmayı özendirmiştir. Fakat aynı özendirme, yazı teknolojisiyle de ilginç bir şekilde devam etmiştir. Nitekim, Ortaçağ da yaşamış İngiliz Orderic Vitalis, yazı yazarken "bütün beden çalışır" der (Clanchy, 1979 :90). Ortaçağ boyunca Avrupa yazarları da sık sık yazıcılardan yararlanmıştır. Düşünceleri kaleme almak, yazıyla birleştirmek, özellikle kısa yazılar yazmak, elbette Antik Çağ'dan beri süre gelse de edebi ve başka uzun yazılar, değişik kültürlerde değişik zamanlarda yaygınlaşmıştır. Ancak, 11. yüzyılın İngiltere'sinde bu tür yazı henüz yaygın değildi. Bu kadar gecikmeyle bile, yazarlık başladığında ise, yazının ruhsal ortamı bugün hayal edilemeyecek derecede sözlü geleneğe bağlıydı. 11. yüzyıl şairi St! Albanslı Eadmer, kendi kendine yazdırıyormuşçasına yazdığını söyler (Clanchy, 1979 :218). Metinlerini kendi eliyle yazan Aquinolu Aziz Tommaso 'nun summa theologiae's\ ("İlahiyat Toplu Yapıtı"), yarı sözlü biçimdedir. Bu eserdeki her bölüm veya "soru", Thomas'ın

düşüncelerine karşı görüşlerin sıralanmasıyla başlar; sonra yazar, kendi görüşünü açıklayıp sırayla karşıt görüşleri yanıtlar. (Ong, 1999, s. 115). Benzer şekilde, ilk şairler de, karşılarında bir dinleyici topluluğu olduğunu hayal ederek şiirlerini yazmıştır. Oysa bugün herhangi bir günümüz romancısı yazdığı kelimelerin sesli etkisini bilse bile, kendini hatip yerine koymaz. Oysa gerçek anlamda okuryazarlıkta yazar ve metin tam anlamıyla kağıt üzehnde bütünleşmiştir. İşte bu yöntem, düşünceye sözle sürdürülen düşünceden apayrı bir biçim verir. Kuşkusuz, burada okuryazarlığın düşünme sürecine etkileriyle ilgili ayrıntıların varlığı da unutulmamalıdır. Yazı Dili Olarak Okuryazarlık Tarih boyunca insanlar, binlerce yıl iletişim amacıyla resimler çizdi. Çeşitli toplumlar, değişik kayıt yolları ya da bellek yardımcıları kullanarak kendine has bir enformasyon oluşturdu. Örnek olarak, İnkaların bir çomağa ip bağlayıp bu iplere başka ipler ekledikleri guipu yöntemi, Kızılderililerin kış sayma takvimleri gibi olgular sıralanabilir. Ancak el yazısı, sırf belleğe destek aracı değildi. Resimle yazılmış olduğu zamanlarda bile, resmin ötesinde olmuştur. Resim, aslında bir nesneyi temsil eder. Bir adım, bir ev, bir ağaç resmi tek başına bir şey söylemez. Bu resimler, uygun bir düzgü (code) veya bir dizi kural yardımıyla belli bir şey ifade edebilir. Bu bağlamda adı geçen düzgü veya kod, resimle açıklanamadığına göre bunu açıklayabilecek tek şey kelimelerdir. Gerçek anlamda yazı olan el yazısı, yalnız resim veya resimle temsil edilen nesnelerin görüntüsü değil, bu oluşumda birinin söylediği ya da söylediği tasavvur edilen sözcenin temsilidir. Bu oluşum dinamikleri içinde, pek çok yazı, dünyanın dört bir bucağında birbirinden bağımsız olarak gelişmiştir (Diringer, 1953; Diringer, 1960; Gelb, 1963): aşağı yukarı MÖ 3500 yıllarında Mezapotamya çivi yazısı; MÖ 3000'de çivi yazısından etkilenmiş olabilecek Mısır hiyeroglifi; MÖ 1200 yılında Minos veya Mikenai "B çizgi" yazısı; MÖ 3000-2400 yıllarında Hint yazısı; MÖ 1500 yılında Çin; MS 50 yılında Maya ve MS 1400 yılında Astek yazısı ile devam eden tarihi gelişim günümüze kadar gelişerek ve değişerek gelmiştir. (Ong, 1999). Sonuç olarak, sözlü kültürden yazıya ve sonra da elektronik bilgi işlemine geçiş toplumsal, ekonomik, politik, dini vb. yapıları kapsar. Ancak bu konular, esas olarak sözlü ve yazılı kültürler arasındaki "zihniyet" farklarını da, dolaylı olarak ilgilendirmektedir. (Ong, 1999). Toplumsal dil, kültür, ya da insan ruhuyla ilgili hiçbir şey basit değildir. Nitekim, nerede insanoğlu varsa orada etkinlik vardır ve her bir insan eylemi diyalektik süreçlerden oluşmaktadır. Bu bağlamda hiçbir şey basitçe

çözülmez. Doğada ve tarihte her çeşitten yapı ve ortamda karşılıklı etkileşim ağları içinde oluşan geçişken diyalektik eylemlerin varlığı söz konusudur. Bu yaklaşım içinde okumayı ve yazmayı öğrenme eylemi; insanoğlunun sözcükleri okumadan önce yaptığı bir şey olan, dünyayı okuma eylemine ilişkin çok kapsamlı bir anlayıştan yola çıkmak zorundadır. (Ong, 1999). Bizler bazen dili bir "iletişim aracı" olarak düşünmeye o kadar alışmışız ki; dilin ilettiğimiz o anlamları yaratmanın yolu olduğunu keşfetmemiz ya da bunun bize anımsatılması şaşırtıcı olabiliyor. Düşüncelerimizi önce düşünüp, sonra sözcüklere dökerken aslında eş zamanlı olarak söylemekte ve anlam vermekteyiz. Gerçekten de dile getirme ve anlam verme eş zamanlı ve birbiri ile bağlantılıdır. Böylece dil bize, anlamlan hatırlama gücünü vermektedir. Dil ayrıca gözde canlandırma gücü de sağlamaktadır. Bu yapı içinde bizler dünyayı adlandırabilir ve böylece onu belleğimizde tutabiliriz. Bu bağlamda onun anlamı üzerine düşünebilir ve değişen, değişmekte olan dünyayı bu çerçevede imgeleyebiliriz. Kısaca dil, sırası gelince değişimi tasarlamanın ve daha ileri dönüşümler getirecek seçimler yapmanın yolu olan eleştirel bir bilincin aracıdır. Böylelikle dünyayı adlandırma gerçekliği, şimdiki an içindeki olaylardan gelecekte oluşacak durumlara veya oluşmaya yanıt niteliğindeki etkinliklere dönüşmektedir. Nitekim, konuşma dilinden yazı diline geçiş, aslında sesten görsel mekana geçiş demek olduğundan, matbaanın görsel mekan kullanımını etkilemesi bu geçişte önemli bir rol oynamıştır. (Ong, 1999). Matbaanın batı kültürü veya zihinsel iktisadına, dolaylı veya dolaysız yan etkileri sıralanmakla bitmez. Sonuç olarak matbaa, sözlü geleneği ve hitabet sanatını akademik eğitimin merkezinden uzaklaştırmıştır. Bu gelişim sürecinde gerek matematiksel çözümleme gerekse cetvel ve diyagram kullanımıyla, matbaa bilginin ölçülmesini geniş çapta mümkün kılıp büyük kitlelere yaymıştır. (Yates, 1966). Nitekim, matbaanın ilk günlerinden 19601ı yıllara kadar basılan alegorik resim veya sözel olmayan benzeri şekillerin okuyucu üzerindeki etki gücü varlığını bugüne kadar büyük bir itina ile korumuştur. Matbaa ile birlikte kullanılan görsellik sadece kitap içinde değil, kabartma kitap kapaklarında da saygın yerini yıllarca korumuştur. Günümüz modern renkli baskı teknikleri ile bu etki farklı anlamsal boyutlara taşınmış olmakla birlikte nostaljisi hala sürmektedir. Elyazması kültürlerinde, bilginin metinlerde korunması sağlanmakla birlikte genelde ses-kulak üstünlüğü hiç yitirilmemiştir. Çünkü, matbaa standartlarına oranla el yazmasını okumak oldukça güçtü. Bu nedenle okur, elyazmasında bulduğu bilginin az da olsa bir bölümünün belleğinde yer etmesine çalışırdı; çünkü elyazmasından bir bilgiyi yeniden arayıp bulmak kolay değildi. Ezberi özendiren ve kolaylaştıran başka bir olgu da,

büyük ölçüde sözlü nitelikli olan elyazmalarının yazılı metinlerinde yer alan sözlü belleği güçlendiren kalıplarıdır. Bu dönemde metinler, okur tek başına olsa bile çoğunlukla yüksek sesle, ağır ağır veya fısıltıyla okunduğu için bellekte kolay yer ediyordu. İlk zamanlar topluluğun önünde ve yüksek sesle okunmuş olmasına karşın, okuma ve yazma işlemi sonuçta insanın tek başına yaptığı bir eylemdir. Tüm bu dinamikler içinde Okuma ve yazma, sözlü kültür insanının aklının ucundan geçemeyecek derecede insan ruhunu zorlamış ve onu bireyselleşmiş bir düşünceye sevk etmiştir. Matbaa yardımıyla geniş kapsamlı ve aynntılı sözlükler basılmaya başlanınca, "düzgün" dil kullanımı da özendirilmiştir. Nitekim, matbaa, modern topluma damgasını vuran "özel hayat" anlayışının gelişmesindeki başlıca unsurlardan biridir. Matbaa sayesinde elyazması kitaplar çok daha ufak ve taşınabilir olmuştur. Kitaplar basıldığı için, okurun kalabalıktan uzak kitabıyla baş başa bir köşeye çekilebileceği ve zamanla tamamen sessiz okuma alışkanlığını kazanacağı ruhsal ortam da zamanla ortaya çıkmış oldu. Elyazması kültüründe ve ilk basılı kitaplar devrinde okuma, bir kişinin geniş bir topluluğa yüksek sesle bir şeyler okuduğu toplumsal bir etkinlikti. Kitapla baş başa kalınabilmek için, bir evin, sessiz sakin bir köşesinin bulunması gerekliydi. Ancak o devirlerde kalabalık ve yoksul ailelerin barındığı evlerde, sessiz sakin çalışılabilecek bir köşe bulamak oldukça güçtü. (Steiner, 1967). Matbaa, zamanla düşünce ve anlatım biçimine hükmetmekten bir türlü vazgeçmeyen işitsel üstünlüğün yerini, yazının başlattığı ama tek başına yeterince destekleyemediği görsel üstünlüğe geçirmiştir. Baskı, yazının hiçbir zaman yapamayacağı etkinlikte kelimeleri yazı mekanına yerleştirir. Başka bir ifadeyle, yazı kelimeleri ses dünyasından görsel dünyaya taşır, matbaa ise bu kelimeleri basılı mekandaki yerlerine hapseder. Matbaanın en önemli özelliği kelimenin mekan içindeki konumunu denetlemektir. Nitekim, basılı metin, elyazmasından çok daha kolay okunur. Baskının kolay okunabilirliğinin yaygın etkileri sonucu, yazılar hızlı ve sessiz okunabilir oldu.(ong, 1999, s. 145). Elektronik teknoloji, telefon, radyo, televizyon ve çeşitli ses kayıt araçları bizi "ikincil bir sözlü kültür çağt'na sokmuş bulunmaktadır. Katılımcı gizemi ve topluluk duygusunu geliştirmesi, yaşanan anı odaklayışı, hatta sözlü kalıpları kullanışıyla, bu ikincil sözlü kültür, "birincil" sözlü kültüre şaşılacak derecede benzemektedir (Ong, 1971: 284-303; 1977: 16-49, 305-41). Fakat yeni sözlü kültür, daha amaçlı ve bilinçlidir; ve bunun temelini de araçların üretimi, işleyişi ve kullanımı için gerekli olan yazı ve matbaa oluşturmuştur. Nitekim ilk örneklerine yazı denetimindeki Yunan trajedilerinde rastladığımız bu özellik, matbaanın icadından sonra Shakespeare devrinde

olgunlaşmış ve matbaanın tamamen içselleştirildiği Romantizm akımından sonra da romanda doruk noktasına erişmiştir (Ong, 1971). Özellikle Ortaçağ "ahlak oyunlan" (morality plays) karakterleri, erdem ve günahların temsilinden ibarettir ve böylesine tek nitelikli karakterler, ancak yazı yardımıyla gerçekleşmiştir. 17. yüzyıl tiyatro yazarı Ben Jonson, Every Man in His Humor ("herkes kendi havasında") ve Volpone ("kurnaz tilki") oyunlarında kahramanlarına biraz daha derinlik kazandırsa da, her oyun kişisi bir erdem veya günahın insan kılığına girmiş temsilidir. Defoe, Richardson, Fielding ve başka erken dönem roman yazarları, hatta bazen Jane Austen da (Watt, 1967: 19-21), roman kişilerine onları tipleştiren adlar vermişlerdir: Lovelace (aşk-ı sergüzeşt), Heartfree (gönlü hür), Allworthy (liyakatli) ve Square (dört köşe) gibi. Günümüzün yüksek teknolojili elektronik kültüründe de, halen Western gibi geri türlerde de ya da mizahi bağlamlarda tek boyutlu kahramanlar yaratılmaktadır. Böylece, matbaanın büyük ölçüde içselleştirilmesiyle kitap, başlangıçtaki gibi kaydedilmiş bir sözce olarak görünmekten çıkıp bilimsel, kurgusal vb. bilgiyi içeren bir nesne olarak algılanmaya başlandı (Ong, 1958b, s, 313). Okuma -Yazma Davranışrnm Etki ve Yorumları Okumanın öğrenilmesi ve okuma kültürünün sahip olduğu toplumsal değerler toplumsal pratiklerle gelişen ve yaygınlaşan özelliklerdir. Bu bağlamda öğrenme, kullanıcının niyet ettiği amaçlar için dünyayı daha geniş kavramak üzere, atalardan kalan okuma ve yazma çerçevesinde geliştirilen sosyo-kültürel değerlerdir. Aslında okuma yalnızca, yazılı sözcüğün ya da dilin kodunu çözmeyi içermez; o daha çok dünyaya ilişkin bilginin önünde gider ve onunla iç içe geçmiştir. Kuşkusuz, dil ve gerçeklik devingen olarak kendi aralarında ilişkilidir. Sonuçta, bir metnin eleştirel biçimde okunmasıyla ulaşılan anlayış, metin ile bağlam arasındaki ilişkiyi açıklar. Bu bağlamda, dünyayı okuma, daima sözcüğü okumanın önünden gider ve sözcükleri okuma, sürekli dünyayı okuma anlamına gelir. Aslında, konuşulan sözcük bizim dünyayı okumamızdan kaynaklanmaktadır. Ancak bir biçimde daha da ileri gidebilir ve diyebiliriz ki; sözcüğü okuma yalnızca dünyayı okumanın değil; onu belirli bir biçimde yazmanın ya da yenidenyazmanın, yani onu bilinçli, pratik çalışma yoluyla dönüştürmenin de ardından gelir. İşte, okuma-yazma sürecinin merkezinde bu devingen hareket vardır (Özdemir, 1997). Bu bilgiler paralelinde okuma yazmaya, bir yandan bilginin ve gücün görüntüsü ile oluşan tarihsel bir kavram veya toplumsal bir uygulama olarak, öte yandan da dil ve deneyim üzerinde yürütülen siyasal ve kültürel

bir mücadele olarak bakmalıyız. Bu yaklaşım içinde okuma yazma iki yanı da keskin bir kılıçtır. Bu kılıç bireysel ve toplumsal güçlenme amacıyla kullanılabileceği gibi, baskı ve egemenlik ilişkilerinin sürdürülmesi için de kullanılabilir. (Özdemir, 1997). Bugün gündemde yer alan "okumaz-yazmazlık" bunalımı genellikle üçüncü dünya ülkelerine indirgenmiştir. Ancak, okumaz-yazmazlık ileri endüstrileşmiş ülkelerin de gelişimini giderek daha çok tehdit etmektedir. Nitekim, Jonothan Kozol' un çok ünlü bir kitabı olan Okumaz-yazmaz Amerika (1985)'da, altmış milyonun üzerinde Amerikalının okumaz-yazmaz ya da işlevsel okumaz-yazmaz olduğunu dile getirilmekte ve ülkede yaşanan bu alandaki bunalımları irdelemektedir. Ağır basan bir biçimde yüksek düzeydeki okumaz-yazmazlığın sonuçları uzun erimlidir, fakat bu olgu bugün geniş ölçüde göz ardı edilmektedir. (Özdemir, 1997). Okumaz-yazmazlık, bir toplumun yalnızca ekonomik düzenini tehdit etmez, aynı zamanda çok derin bir adaletsizlik de oluşturur. Bu adaletsizliğin, okumaz-yazmazların kendileri için karar vermelerinde ya da siyasal sürece katılmalarında yetersizlik gibi, ciddi sonuçları vardır. Bu yüzden, okumazyazmazlık, demokrasinin dokusunu tehdit eder. Toplumun demokratik ilkelerinin altını oyar. Felsefi anlamda ise okuma-yazma kuramı alanında hiçbir şey, farkında olmanın farkındalığından daha önemli değildir. Bu egemen söylem içinde, okumaz-yazmazlık yalnız okuma yazma yetersizliği değil, aynı zamanda kültürel yoksunluk olgusu mantığı içindeki farklılık biçimlerini de adlandırmaya yarayan bir kültürel damgadır. Burada belirtilen "kültürel yoksunluk" egemen kültürün ölçütleriyle değerlendirildiğinde rahatsız edici biçimde alışılmamış ve hatta tehdit edici görünen kültürel akım biçimlerinin olumsuz anlamda yaygınlaşmasıdır. Bu bilgiler ışığında, okuma-yazma davranışı ile ilgili yorumları biraz daha detaylandırmakta yarar vardır. Nitekim, okuma-yazma, geniş siyasal anlamı içinde en iyi olarak, öğrenenler ve dünya arasında var olan çeşitli ilişkileri ve yaşantıları şekillendirip ulaşılabilir kılan binlerce dağınık biçim ve kültürel beceriler bazında anlaşılabilir. Daha özgül bir anlamda ise, eleştirel okumayazma, eleştiri için bir gönderge olmak yanı sıra, edimde bulunan özne için de bir anlatı olmaktadır. Edimci için bir anlatı olarak okuma-yazma; tarihi, yaşantıyı ve öngörüyü geleneksel söylemden ve egemen toplumsal ilişkilerden kurtarma girişimiyle eş anlamlıdır. (Özdemir, 1997).

Okuma Davranışı ve İnsan Beyni Tarihi perspektif dinamikleri içinde yazı kültürünü, bilinç olgusunu ve okuma davranışı ile ilgili zihinsel işlevleri bilmek, okuma davranışını ve kültürünü açıklamak için önemlidir. Bu bağlamda Yusuf Alan tarafından 1999 yılında internette sunulan bilgilere işaret etmekte yarar vardır. (www.people.a2000.nl/aalan/lisan/okuma.html): Nitekim, tarih içinde tüm insanlığın okumaya ayırdığı zaman kuşkusuz basılı olan kitapların sayısı ile yakından ilgilidir. Her geçen gün okuma davranışının artması basılan kitap sayısı ile orantılı olarak artma eğilimi göstermektedir. 16. asırda, Avrupa'da, bir yılda yayınlanan kitap sayısı, en iyimser tahminlere göre, 1000 civarındaydı. Günümüzde, dünya genelinde, bir günde yayınlanan kitap sayısı birkaç bine ulaşmıştır. Bilginin basımı ve yayılımındaki hızlılık her geçen gün artmakla birlikte temelde insan beyninin çalışma prensipleri hiç değişmemiştir. Bu yapı içinde insanın sayısız bilgi verisine ve kitap kaynaklarına etkin bir şekilde ulaşabilmesi önemlidir. Basım ve bilgi dağıtımındaki çeşitlilik ve çokluk ister istemez seçici ve hızlı olmayı zorunlu kılmaktadır. Nitekim, hızlı okuma düşünmeyle iç içedir. Bu melekeyi pratik yaparak kazanmak mümkündür. Çünkü, gerçekten de bir insan ne kadar hızlı düşünüp anlayabiliyorsa, o kadar hızlı ve etkili okuyabilmektedir. Kuşkusuz hızlı ve etkili okuma, kavrama ve idrak etme gibi zihinsel süreçler iç içe gelişmektedir. Bu yapı içinde kavrama ve idrak etme insanın olayları veya yapılanı tahmin etme yeteneği ile ilintilidir. Nitekim, tahmin bu bağlamda ihtimali düşük alternatifleri eleyerek bir sonuca ulaşmaktır. İyi okuyucu, maksimum oranda tutarlı tahmin yapabilendir. Gerçekten de okuma müddetince tahminlerimiz ortaya çıkar, bu tahminler birbirine destek verir ve sonuçta konu kavranılmış ve idrak edilmiş olur. Öte yandan, eğer okunan şey bizim için bir anlam ifade etmiyorsa, idrak işlemi de durmuş olur. Bu yüzden, tahminlerimizle metin içindeki bilgiler paralel oldukça, kavrama çok daha rahat ve hızlı olur. Aynı zamanda, bilgi birikimimizle tahminlerimizdeki tutarlılık arasında doğru bir orantı olduğu bilinmektedir (Alan, 2000). Bu bağlamda, İyi okuyucu anlam ve mana için okur. Okuma işlemi yaparken ve kelimelerin, harflerin, noktaların şifrelerini çözerken bilgisayar gibi davranmaz. İyi bir okuyucu seçici algısı ile gözünün her şeyi beynine iletmesine izin vermez. Gözün görme hızı, beynin işleyiş kapasitesine göre son derece yavaş olduğundan göz, resmettiği materyaller ile çoğu zaman, insan beynini meşgul edemez. Okurken zaman zaman dalmamız ve farklı şeyler düşünmemiz bu sebeptendir. Bu yüzden, etkili bir okuma davranışı için göz hareketleri kontrol altına alınmalı, ritmik atlamalarla arada kalan kelimelerin fark edilip anlaşılmasına alışılmalıdır. Bu atlamalar mümkün olduğunca uzatılmaya, yani görme ve idrak sahaları olabildiğince