YENİ EKONOMİK COGRAFYA VEKALKINMA



Benzer belgeler
YENİ EKONOMİK COGRAFYA VEKALKINMA

İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri

İKTİSAT ANABİLİM DALI ORTAK DOKTORA DERS İÇERİKLERİ. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS

Makro İktisat II Örnek Sorular. 1. Tüketim fonksiyonu ise otonom vergi çarpanı nedir? (718 78) 2. GSYİH=120

Faktör Donatımı Teorisi (Heckscher Ohlin) Karşılaştırmalı Üstünlüklere Eleştiri. Heckscher Ohlin Modelinden Çıkartılan Teoremler

DIŞ TİCARETTE KÜRESEL EĞİLİMLER VE TÜRKİYE EKONOMİSİ

İktisadi Planlamayı Gerektiren Unsurlar İKTİSADİ PLANLAMA GEREĞİ 2

1 TEMEL İKTİSADİ KAVRAMLAR

BİT Büyüme Dalgasının Türkiye Ekonomisine Etkileri

İKTİSAT BİLİMİ VE İKTİSATTAKİ TEMEL KAVRAMLAR

EK : DIŞSAL TASARRUFLAR ( EKONOMİLER )

DENEME SINAVI A GRUBU / İKTİSAT

İçindekiler kısa tablosu

1 İKTİSAT İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

BASIN TANITIMI TÜRKİYE DE BÜYÜMENİN KISITLARI: BİR ÖNCELİKLENDİRME ÇALIŞMASI

Dış Ticaret Politikası. Temel İki Politika. Dış Ticaret Politikası Araçları Korumacılık / İthal İkameciliği

Dış Ticaret Politikasının Amaçları

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1: EKONOMİ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER VE TEMEL KAVRAMLAR...

Yeni Dış Ticaret Teorileri. Leontief Paradoksu

Ekonomide Uzun Dönem. Bilgin Bari İktisat Politikası 1

Klasik ve Neo-klasik Dış Ticaret Teorileri

TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA ÖĞRENCİLERİ BİTİRME PROJESİ YARIŞMASI

Finansal Piyasa Dinamikleri. Yekta NAZLI

DERS NOTU 09 DIŞLAMA ETKİSİ UYUMLU MALİYE VE PARA POLİTİKALARI PARA ARZI TANIMLARI KLASİK PARA VE FAİZ TEORİLERİ

Yasin ÇOBAN İŞLETME İKTİSADI

İÇİNDEKİLER. 1. Bölüm Kamu Ekonomisi Disiplinine Tarihsel ve Analitik bir Perspektiften Bakış,

Çalışma alanları. 19 kasım 2012

1. KEYNESÇİ PARA TALEBİ TEORİSİ

KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜK TEORİSİ

Bölüm 3. Dış Çevre Analizi

ÇALIŞMA EKONOMİSİ II

Talep ve arz kavramları ve bu kavramları etkileyen öğeler spor endüstrisine konu olan bir mal ya da hizmetin üretilmesi ve tüketilmesi açısından

T.C. Kalkınma Bakanlığı

ULUSAL ÖLÇEKTE GELIŞME STRATEJISINDE TRC 2 BÖLGESI NASIL TANIMLANIYOR?

ÜNİTE 4: FAİZ ORANLARININ YAPISI

RUSYA FEDERASYONU ÜLKE RAPORU

DR BEŞİR KOÇ KALKINMA

Mikroiktisat Final Sorularý

İKTİSADA GİRİŞ - 1. Ünite 4: Tüketici ve Üretici Tercihlerinin Temelleri.

EĞİTİMİN EKONOMİKTEMELLERİ. 6. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

Yeni Dış Ticaret Teorileri

Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi

A İKTİSAT KPSS-AB-PS / Mikroiktisadi analizde, esas olarak reel ücretlerin dikkate alınmasının en önemli nedeni aşağıdakilerden

MAKRO İKTİSAT KONUYA İLİŞKİN SORU ÖRNEKLERİ(KARMA)

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014

ÇALIŞMA SORULARI. S a y f a 1 / 6

GENEL SOSYOEKONOMİK GÖRÜNÜM

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ ENERJİ TÜKETİMİ

gerçekleşen harcamanın mal ve hizmet çıktısına eşit olmasının gerekmemesidir

KIRSAL YERLEŞİM TEKNİĞİ


KIRSAL YERLEŞİM TEKNİĞİ

Faktör Donatımı Teorisi (Heckscher Ohlin) Karşılaştırmalı Üstünlüklere Eleştiri. Heckscher Ohlin Modelinden Çıkartılan Teoremler

1. Toplam Harcama ve Denge Çıktı

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

iktisaoa GiRiş 7. Ürettiği mala ilişkin talebin fiyat esnekliği değeri bire eşit olan bir firma, söz konusu

ONBĠRĠNCĠ BÖLÜM BÜYÜME, KALKINMA VE YOKSULLUKLA MÜCADELE

Büyüme, Tasarruf-Yatırım ve Finansal Sektörün Rolü. Hüseyin Aydın Yönetim Kurulu Başkanı

ENERJİ VERİMLİLİĞİ MÜCAHİT COŞKUN

1 MAKRO EKONOMİNİN DOĞUŞU

2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ

DR. BEŞİR KOÇ KALKINMA

Bursa Yenileşim Ödülü Başvuru Raporu

IS LM MODELİ ÇALIŞMA SORULARI

1: YÖNETİM-YERİNDEN YÖNETİME İLİŞKİN KAVRAMSAL ÇERÇEVE...1

BURSA DA İLK 250 ŞİRKET VE İSTİHDAM

İKTİSADİ BÜYÜME. (Teori, Model ve Türkiye Üzerine Gözlemler) Doç. Dr. Adem ÜZÜMCÜ

İşletme Analizi. Ülgen&Mirze 2004

İÇİNDEKİLER. Önsöz... iii. KİTABIN KULLANIMINA İLİŞKİN BAZI NOTLAR ve KURUM SINAVLARINA İLİŞKİN UYARILAR... 1 BİRİNCİ BÖLÜM İKTİSATIN TEMELLERİ

Dış Ticaret Politikası-Giriş Dr. Dilek Seymen Dr. Aslı Seda Bilman


Dünya Ekonomisinde Tarımın Rolü

2018/1. Dönem Deneme Sınavı.

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

A. IS LM ANALİZİ A.1. IS

Üretim/İşlemler Yönetimi 4. Yrd. Doç. Dr. Mert TOPOYAN

Teknolojik Gelişme ve Ekonomik Büyüme:

TARIM VE KALKINMA. Doç.Dr.Tufan BAL. Not: Bu sununun hazırlanmasında, Prof.Dr. Murat Ali DULUPÇU nun ders notlarından faydalanılmıştır.

Üretim Girdilerinin lması

Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL

1. Yatırımın Faiz Esnekliği

FİYATLAR GENEL DÜZEYİ VE MİLLİ GELİR DENGESİ

SORU SETİ 11 MİKTAR TEORİSİ TOPLAM ARZ VE TALEP ENFLASYON KLASİK VE KEYNEZYEN YAKLAŞIMLAR PARA

TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ NE ÜYELİK SÜRECİNDE SAĞLIKTA İNOVASYON

Ders içeriği (7. Hafta)

İKTİSADİ BÜYÜME KISA ÖZET KOLAYAÖF

ŞEHİR YÖNETİMİ Şubat 2018

GENEL EKONOMİ DERS NOTLARI

TÜRKIYE NİN MEVCUT ENERJİ DURUMU

Banka Kredileri ve Büyüme İlişkisi

BÖLGE VE NÜFUSUN GENEL DURUMU. Doç.Dr.Tufan BAL

2. Hafta Dersinin Planı (Bu ders sunumunun hazırlanmasında büyük ölçüde Nevzat Güran ve Sadık Acar ın ders notu ve kitaplarından yararlanılmıştır)

ÜLKELERİN 2015 YILI BÜYÜME ORANLARI (%)

MATEMATiKSEL iktisat

Faktör Donatımı Teorisi (Heckscher Ohlin) Karşılaştırmalı Üstünlüklere Eleştiri. Heckscher Ohlin Modelinden Çıkartılan Teoremler

EKONOMİK SÜREÇ İÇİNDE DEVLETİN FONKSİYONLARI KAMU HİZMETLERİ DIŞSALLIKLAR KAMU HARCAMALARININ ARTIŞINA YÖNELİK GÖRÜŞLER

BİRİNCİ BÖLÜM: KALKINMA VE AZGELİŞMİŞLİK...

Küresel Eğilimler ve Türkiye

B. Sermaye stoğunun durağan durum değerini bulunuz. C. Bu ekonomi için altın kural sermaye stoğu ne kadardır?

Transkript:

YENİ EKONOMİK COGRAFYA VEKALKINMA Celal KÜÇÜKERl*l In this stduy, the so called new economic geography that has included the spatial dimerısion into the mainstream economics, is investigated in terms of the assumptions and theoretical principles of modeliing and policy conclusions are evaluated from the perspectives of economic development. Furthermore the research agenda of the new economic geography, namely the spatial distribution of economic activities and regional convergence is discussed after the canceptual framework of this new approach, which is based on the grounds of increasing retums and externalities and then regiorıal growth and development policy implicatiorıs are summarized. "Ekonomik coğrafya yapmaya başlamak için en azından üç tane önemli neden vardır. Öncelikle ülkeler içerisindeki ekonomik etkinliklerin gerçekleştirildiği yerler başlı başına önemli bir konudur. İki nci olarak uluslararası ve bölgesel iktisat arasındaki ayırım çizgısı giderek bulanıklaşmaktadır. Sonuncusu ve belki de en önemlisi ise entellektüel merakla birlikte bu alanın sağladığı geniş ampirik laboratuvar olanaklarıdır" (P Krugman, Geography and Trade, 1991). ı. Giriş Neden ekonomik etkinlikler az sayıdaki yerlerde ve bu arada kentlerde toplanmakta ve yığılmaktaclır? Bu temel soruya verilen yanıtın altındaki ekonomik açıklama, özünde birbirine zıt iki kuvvetin k arşılıklı etkileşimine dayanmaktadır: Merkezcil yığılma kuvvetleri ile merkez-kaç dağılma [*] Doç.Dr. Hacettepe Ünivertsitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölürnu. Bu çalışmayı okuyarak görüş ve önerilerini sunan Prof. Dr. Tuba Ongun ve Prof. Dr. Kuter Ataç'a teşekk-ur ederim.

2 1 CELAL KÜÇÜKER kuvvetleri. Bu temel sorun doğrultusunda bazı ekonomik etkinliklerio kendilerine yerleşim alanı olarak neden belirli yerleri seçmekte olduğu ve buna bağlı olarak ekonomi için nasıl bir coğrafi örgütlenme örüntüsünün ortaya çıktığı, iktisatçıların karşısında anlaşılması ve yanıtlanması gereken önemli sorular olarak durmaktadır. Bu bağlamda ortaya çıkan çeşitli sorular arasında özellikle ön plana çıkanlar şunlardır: i) Neden yığılma ve saçılına güçleri vardır? ii) Neden farklı bireyler tarafından oluşturulan yığılmalar gözlenmektedir? iü) Neden bölgeler ve kentler, farklı ekonomik etkinlikler üzerinde uzmanlaşmaktadırlar? Bu soruların açıklanmasında kullanılabilecek tek ve evren~el bir model yoktur (Fujita ve Thisse 1996). Bu doğrultudaki soruların yanıtlanabilmesi için sorunun farklı yönleri üzerinde odaklanan çeşitli modeliere gereksinim vardır. Çünkü ekonomik ge lişmenin farklı aşamalannda veya farklı kurumsal ortamlarda ortaya çıkan yersel ekonomik dengeler ve coğrafi yapılanmalar, farklılıklar göstermektedir. İşte bu temel sorunlar üzerinde çeşitli teorik modeller kurarak, yersel ekonomik ilişkileri açıklamaya ve öngörülerde bulunmaya çalışan ekonomik coğrafya branşı, genel iktisat biliminin özel bir uzmanlık alanı olarak tanımlanabilir. İktisat biliminin çeşitli alanları gibi, ekonomik coğrafyanın da teorik gelişimi bir dizi araştırma projesi sonucunda gerçekleşmiştir. Uzaysal ekonominin analitik temellerini Alman geleneğindeki "denge yerleşim teorisi" oluşturur. Von Thünen (1826), Weber (1929) ve Christialler (1933) eserleri üzerine Schumpeter'in öğrencisi olan Lösch ( 1940 )'ın geliştirdiği ünlü Yerleşim Ekonomisi isimli klasiği, uzaysal ekonominin yeni bir bilimsel alan olarak ortaya çıkışında etkili olmuştur. Christaller'in kentlerin hiyerarşik bir yapı oluşturduğu Merkezi Yerler Teorisinde temel varsayım, büyük kentlerin daha büyük pazar alanlarını ve dolayısıyla daha geniş ekonomik etkinlikleri destekleyebileceğine ilişkindir. Klasik yersel ekonomide kentlerin hiyerarşik bir sistem içerisinde dağılması sorununa önerilen açıklama, sıra-büyüklük kuralıdır. Bu ampirik kurala göre kentlerin büyüklükleri ve büyüklük sıralamasındaki yerleri arasında istatistiksel bir ilişki vardır: Bir kentin nüfus büyüklüğü ile sıralamadaki yerinin çarpımı, en büyük kentin büyüklüğüne eş ittir. Bu d oğrultuda ve

gelenekte katkı EKONOMiK YAKLAŞlM 1 3 yapan Lösch (1940), merkezi yerler örüntüsünün etkin biçiminin, altıgen pazar alanlarından oluşan petek tipi olduğunu ileri sürmüştür. Bu anlayışın altındaki ancak sınırlı varsayım, belirli ekonomik etkinliklerio sayıda yerleşim biriminde yapılabileceği üzerinedir. Uzaysal ekonominin bu başlangıç temelleri üzerinde iki alt disiplin gelişmeye başlamıştır. Bunlardan birincisi Isard (1956) öncülüğündeki soyut, formel ve matematiksel bölgesel iktisat literatürüdürjll İkincisi ise Keynesyen konjonktür teorisi, Myrdal-tipi kümülatif nedensellik anlayışı ve Marksist eşitsiz gelişme ve birikim sürecinden oluşan eklektik, çok disiplinli ve ampirik uygulamalara yönelik olan ekonomik coğrafya literatürüdürj2l Krugman (1995)'e göre ekonomik coğrafyanın beş tane kayıp geleneği vardır. Bunlar sırasıyla; Alman yer seçimi teorisi, kümülatif nedensellik, toplumsal fizik, arsa kullanımı ve r ant teorisi ile yerel dışsal ekonomiler gelenekleridir. İşte bu "beş kayıp geleneğin" ileri matematiksel tekniklerle yeniden kurulması, coğrafi iktisadın görevidir. Özellikle Krugman (1991)'in öncülüğünde Venables (1996), Fujita (1989), Arthur (1994), Blanchard ve Katz (1992), Barro ve Sala-i-Martin (1995) gibi ünlü iktisatçıların yer aldığı bu yeni dalga, ekonomik coğrafyadan epistemolojik kopuşunu ve ayırım çizgisini vurgulamak aç ı sından yeni ekonomik coğrafya veya coğrafi iktisat olarak adlandırılmaktadır. 1990'lı yıllarda mekan boyutunun ana akım iktisat içine girişi, artan getiriler/eksik rekabet devriminin dördüncü ve belki de son dalgasını oluşturmaktadır: Eksik rekabet modellerinin kurulabilmesi için gerekli analiz aletlerini geliştiren yeni endüstriyel organizasyon dalgası teorik gelişimin birinci aşamasıdır. İkincisi bu analitik enstrümanları kullanarak, artan getiriler durumunda stratejik ticareti açıklamaya çalışan yeni dış ticaret teorisidir. Üçüncüsü dinamik dışsal ekonomiler ve bilgi yayılmaları temelinde kurulan yeni büyüme teorisi veya içsel büyüme teorisidir. Dördüncü dalga ise iş te bu artan getiriler ve eksik rekabet modelleri çerçevesinde gelişen yeni ekonomik coğrafya veya coğrafi iktisattır (Krugman 1999). [1] Bu literatür özellikle Journal ofregional Science ve onun önderliğindeki Regional Science and Urban Economics, International Regional Science Review ve Urban Economics dergilerinde sürdurülmektedir. [2) Economic G ography önderliğind e ilerleyen bu literatür, aynı zamanda European Urban and Regional Studies, Environment and Planning dergilerinde de ge li ş tiril mektedir.

4 1 CELAL KÜÇÜKER Coğrafi iktisattaki teorik ilerlemeler ve katkılar esas olarak endüstriyel organizasyon literatüründe Chamberlin tipi tekelci rekabet modelleri üzerinde Dixit ve Stiglitz (1977) tarafından geliştirilen model ile başlamıştır. Yaklaşım parasal dışsallıkların modellenmesine olanak tanıdığı için, ana akım iktisadi analiz içine mekan boyutunun girişinin nedeni artık çok belirgindir: Eksik rekabetin modellenebilmesi. Özellikle modern endüstriyel organizasyon alanındaki gelişmeler sonucunda, artan getiriler ve eksik rekabetin modellenebilmesi artık mümkün olduğu için ölçek ekonomilerinin varlığı durumunda ortaya çıkan gelişim örüntülerinin analizi iktisat-dışı kalmaktan kurtulmuştur. Özünde yerel bir olgu olan artan getiriler, dışsallıklar ve eksik rekabet üzerine kurulan bu yeni ekonomik coğrafya literatüründe amaç, mikroekonomik temeller çerçevesinde analitik modeller kurarak, açıklama l ar yapmak ve öngörülerde bulunmaktır. Bu sorunsal içinde artan getiriler, dışsallık lar, yığılma ekonomileri, çoklu-dengeler, öz-örgütlenme, tarihsel kilitlenme, t ekelci rekabet ortamında ürün farklılaşması, beklentiler, kendin i -doğru layan kehanetler, çatallanma, yol-bağımlılık, taşıma maliyetleri, döngüsel ve kümülatif nedensellik gibi kavramların kullanıldığı analitik ve formel modeller geliştirilmiştir. Diğer taraftan ekonomik coğrafyanın güncel araştırma programında endüstriyel bölgeler, ağ ve salkım tipi kümelenme, yenilikçi ortam ve Post Fordizm, esnek-uzmanlaşma ve yeni birikim modeli, sosyal ekonomi, kurumsal iktisat ve Fransız regulasyon ekolünün politik iktisat uzantıları yer almaktadır (Martin 1999). Yeni ekonomik coğrafya literatüründe kalkınma sorununa yönelik olarak iki yaklaşım gelişmiştir. Bunlardan birincisi yerleşim birimleri arasındaki ekonomik gelişmişlik farklarını, fiziksel coğrafya özelliklerindeki farklılıklar ile açıklamaya çalışan diferansiyel coğrafya yaklaşımıdır. D iğeri ise yeni ekonomik coğrafya yaklaşımıdır. Bu yaklaşımda fiziksel coğrafya koşullarında avantaj veya dezavantaj yaratan farklılıklar olmasa bile daha sonra ortaya çıkan gelişim örüntüsünün açıklanmasına yönelik bir sorunsal geliştirilmiştir: N eden bazı yerleşim birimlerinin ekonomik kaderi diğerlerinden farklıdır? Niçin küçük tarihsel rastlantılar, sonradan büyük etkiler yaratarak bazı ülkeleri sanayileşmiş merkez (çekirdek) konumuna getirirken, diğerlerini çevre (periferi) konumunda bırakmaktadır? Herhangi bir yerleşim birimi nasıl dünyanın en büyük mega-kentlerinden birisi haline

EKONOMiK YAKLAŞlM 1 5 ı r ~ gelmektedir? Bu anlamda birinci yaklaşım, dışsal coğrafi koşullar tarafından "önceden belirlenen kaderin öyküsünü", ikinci yaklaşım ise "tarihsel rastlantılar ve şansın öyküsünü" anlatmaktadır. Bu yaklaşımlar ilk bakışta birbirlerinin alternatifi gibi görünse de aslında, "doğal coğrafya farklılıklarının büyük sonuçlar yaratmasının anlaşılması" ile "küçük rastlantısal olayların ekonomik coğrafya için uzun-dönemli sonuçlar yaratmasının anlaşılması" birbirini tamamlamaktadır. Bu çalışmada öncelikle ekonomik coğrafya ve kalkınma ilişkisi üzerine varolan ampirik düzenlilikler veya stilize olgular sergilenmiştir. Bunu izleyen bölümde, coğrafi farklılıklar temelinde geliştirilen AK modelleri içinde, taşıma maliyetlerinin büyüme etkileri incelenerek, modelin öngörüleri sunulmuştur. Bundan sonra çalışmanın ağırlık merkezinde bulunan yeni ekonomik coğrafya yaklaşımının analitik temelleri tartışılmıştır. Son Yıllarda iktisat bilimindeki "coğrafi dönüş" veya ekonomik analizin mekan boyutuna ilişkin olarak coğrafyanın yeniden keşfı ile birlikte ortaya çıkan yeni araştırma programları içindeki ekonomik etkinliklerin yersel yığılmaları ile kentsel 1 bölgesel büyüme ve yakınsama dinamikleri bu bölümde anlatılmıştır. Bu yaklaşım içinde geliştirilen ve artan getiriler, dışsallıklar, eksik rekabet ve yol-bağımlı gelişme kavramıarına dayanan modelierne tekniği özetlenmiştir. Ayrıca ekonomik coğrafya ve yeni ekonomik coğrafya yaklaşımlarını_n metodolajik açıdan farklılıkları belirtilmiştir. Son bölümde ise bu literatürün politika önermeleri ile geleceğe yönelik araştırma gündemi sergilenmiştir. 2.1. Coğrafya ve Ekonomik Kalkınma ilişkisi: Bazı Stilize Olgular Son yıllarda büyümenin ve gelişmenin coğrafi özelliklerine veya ekonomik etkinliklerin gerçekleştirildiği yerlere ilişkin artan bir ilgi gözlenmektedir. Dünya ölçeğinde bakıldığında ekonomik kalkınma farklılıkları ile yerleşim alanları arasında belirli bir ilişkinin varlığı hemen göze çarpmaktadır. Ayrıca yoksul ve varlıklı ülkelerin, gelişmiş azgelişmiş veya merkez-periferi ülkeler biçimindeki ayırırnma karşılık gelen yersel dağılımı için Kuzey-Güney veya Brandt-haritası kavramları kullanılmaktadır. Gelişmenin ülkeler içindeki örüntüsüne bakıldığında, eşitsizlik ve dengesizliğin bir simgesi biçiminde olan bölgesel gelişmişlik farklarının stilize bir olgu gibi durduğu görülmektedir. Global haı:ita incelendiğinde genel olarak iki temel ilişkinin varlığını saptamak

6 1 CELAL KÜÇÜKER mümkündür. Birincisi gelişmişlik düzeyi ile yerleşim boyutu arasında sistematik bir ilişki vardır. 23 45' kuzey ve 23 45' güney enlemleri arasındaki ülkelerin hemen hemen tamamının yoksul, orta ve yüksek enlemlerde bulunan ülkelerin ise varlıklı ülkeler olduğu gözlenmektedir. İkincisi ulaştırma ve pazara erişim olanakları ile gelişmişlik düzeyi arasındaki ilişkidir. Taşımacılığa uygun deniz kıyılarında bulunan ülkeler, genelde kara ülkelerine göre daha yüksek gelir düzeyine sahiptir. Nüfus dağılımı açısından ortaya çıkan olgusal düzenlilikler şöyledir: Öncelikle nüfus yoğunluğu ile gelir düzeyi arasında basit bir ilişki bulunmamaktadır. İkinci olarak Avrasya bölgesindeki nüfus yoğunluğu dünyanın geri kalan bölgelerine göre daha yüksektir. Son olarak da kıyı boyundaki veya kıyı ile nehir bağlantılı bölgelerdeki nüfus, hinteriand alanlarına göre daha yoğun bir biçimde dağılmıştır. Nüfus yoğunluğu ve gelir düzeyi arasındaki ilişkil erin anlaşılınasına yönelik olarak GSYİH yoğunluğu yani km2 başına düşen GSYİH (veya kişi başı GSYİH ile nüfus yoğunluğunun çarpımı) kavramı tanımlanırsa, Kuzey yarımküresinin kıyı kenarlarında bulunan ılıman ülkelerdeki GSYİH yoğunluğunun, dünyanın en yüksek değerlerine ulaştığı görülür. Bu alanlar içinde bulunan Batı Avrupa, Kuzeydoğu Asya ile Kuzey Amerika'nın Doğu ve B at ı kıyıları modern dünyanın çekirdek veya merkez bölgeleridir. Global üretimin çoğunu gerçekleştiren, global ticaret içindeki sermaye mallarımn büyük bir kısmını sağlayan ve aynı zamanda dünya finans merkezlerini barındıran bölgeler buralarıdır. Bu örüntülere daha yakından bakıldığında, 1995 yılında nüfusu bir milyondan fazla olan 150 tane ülkenin (bunlar toplam nüfusun % 99.7'sini oluşturur) tropik ve trepik-olmayanlar açısından ortalama kişi baş ı gelir düzeyleri, 3.326$ ve 9.027$ düzeyindedir. Üstelik bu iki grubun ortalamaları birbirinden istatistiksel olarak anlamlı biçimde farklıdır. Aynı şekilde tropik-olmayan ülkeler, kendi içinde ılıman ve alt-tropikal olarak iki gruba ayrılırsa, 63 ılıman ülkenin kişi başı gelir düzeyleri ortalaması 9.302$ ve 15 alt-tropikal ülkenin kişi başı gelir düzeyleri ortalamas ının da 7.874$ olduğu görülür. 1995 yılına ait satın alma gücü paritesine göre düzeltilmiş olan kişi başı GSYİH değerlerinin sıralam asında 30 zengin ülkenin sadece ikisi (Hong Kong ve Singapur) tropikal ülkedir. Geriye kalan 27 ülkenin 23 tanesi tropik-olmayan ve 4 tanesi alt-tropikal ülkedir.

EKONOMiK YAKLAŞlM 1 7 Coğrafya, "herşey" demek değilse bile, bu olgular ve örüntüler karşısında bazı sorular gündeme gelmektedir. Örneğin iktisat politikaları ve kurumsal özellikler kontrol edilince, ceteris-paribus, ekonomik büyüme açısından coğrafya ne kadar önemlidir? Eğe r coğrafya geçmişte önemli etkilerde bulunmuşsa, acaba günümüzde bu etkiler ne ölçüde varlığını sürdürmektedir? Önceden gelişmiş olanların yığılma ekonomileri, yaparak öğrenme vb gibi etkiler yoluyla kalıcı avantajları var mıdır? Geç kalanlar için teknolojik yayılma-taşma, sermaye ithali ve diğer yakınsama faktörleri 1 gibi avantajların yardımıyla hızlı büyüme göstererek, önceden gelişmiş olanları yakalama olanakları var mıdır? Ekonomik coğrafya ve kalkınma arasındaki ilişkiler üzerine gözlemlerren stilize olgular şöyle özetlenebilir: Ilıman bölgelere oranla tropikal bölgeler kalkınma açısından daha geride kalmıştır. Hinteriand alanlara kıyasla kıyı bölgeleri ile kıyılara nehir yolları ile bağlantılı olan bölgeler kalkınma için oldukça avantajlı olan yerlerdir. Kıta içlerinde yer alan ülkeler denizlere erişerneme nedeniyle dezavantajlı durumdadırlar. Hatta bu ülkeler kıyı ülkelerinin iç kesimlerindeki bölgelerle denize aynı uzaklıkta olsalar bile, sınırlar nedeniyle dış göçün olanaksız olması ve sınıra yakın yerlerde alt-yapı yatırımları yaparak gelişmiş ülkeleriri düzeyine ulaşmalannın çok zor olmasından dolayı, bu dezavantajlı konum daha da derinleşir. Kıyı bölgelerdeki yüksek nüfus yoğunlukları içsel, bölgesel ve uluslararası ticarete erişim açısından ekonomik kalkm:na için uygun koşullar sağlamaktadır. Özellikle alt- yapı şebekelerinde artan getiriler veya nüfus yoğunluklarının gözlemlendiği yerlerde işbölümünün derinleşmesi bu tür uygun koşulları yaratmaktadır. Hinteriand alanlarda ise yüksek nüfus yoğunlukları, kalkınma sürecini tam tersine yavaşlatmakta hatta engellemektedir. Günümüzdeki nüfus artışı ile bir ülkenin ekonomik büyüme potansiyeli arasında negatif bir ilişki vardır. Başka bir deyimle hızlı nüfus büyümesi gösteren ülkelerde hızlı ekonomik büyüme daha az görülmektedir. Fakat genel olarak bakıldığı zaman nüfus artışı ile bir bölgenin endüstriyel anlamdaki modern ekonomik büyüme potansiyeli arasmda güçlü bir tarihsel ilişki gözlenmektedir. -Çünkü nüfus yoğunluklarının sanayi ve hizmet sektörlerinden daha çok tarımsal

8 1 CELAL KÜÇÜKER verimlilik tarafından yönlendirildiği görülmektedir (Gallup, Sachs ve Mellinger 1999). 2.2. Diferansiyel Coğrafya ve Kalkınma: AK Modeli Coğrafya ve kalkınma arasındaki karşılıklı etkileşim inin formel analizi için ekonomik büyüme literatürünün en basit ve eski modeli olan Harrod Domar modelinin AK versiyonu kullamlabilir (Gallup, Sachs ve Mellinger 1999). Ülkelerarası büyüme farklılıklarının açıklanmasında AK modelinin kullandığı parametreler, tasarruf oranı, işgücü artış oranı, sermayenin aşınma oranı, teknik ilerleme ve taşıma maliyetleridir. Ayrıca iktisat politikalarını temsil eden gösterge değişkenler modele sokulabilirler. Bu modellernede dışsal tasarruf oranı, sabit nüfus ve sermayenin sabit aşınma oranı varsayımlarına ek olarak, taşıma maliyetleri ile teknik ilerleme faktörlerinin kökeninde coğrafi özelliklerin etkili olduğu kabul edilir. Örneğin taşıma maliyetleri, uzaklık faktörü ile kıyılardan uzaklık gibi dış ticarete erişiminin fiziksel olanaklanna bağlıdır. Benzer bir biçimde, toplam faktör verimliliğine karşılık gelen teknik ilerlemenin kökeninde yine tropikal veya tropikal-olmayan ülke gibi birçok coğrafi d eğişken bulunmaktadır. Bu varsayımlar altında yazılan, Q=AK biçimindeki bir bütüncül üretim fonksiyonunda sermaye (K), azalan verimlere bağlı olmadan toplam faktör verimliliği (A) ile birlikte üretimi (Q) belirlem ektedir. Sermaye birikimi veya sermayenin evrimini gösteren net yatırımlar, K=dK =l- 8K dt (0<8<.1) biçiminde yazılabilir. Ekonomide tasarruf-yatırım eşitliği gereği; sq = Prl geçerlidir. Denklemlerde, I yatırımları, 8 sermayenin aşınma oranını, P 1 yatırım malları göreli fiyatını ve s tasarruf oramnı göstermektedir. Buradan,

EKONOMiK YAKLAŞlM 1 9 ve ekonominin büyüme oranı, tanımından, I- ôk sa r==--=--8 K P1 elde edilir. Görüldüğü gibi ekonominin büyüme oranı, verimlilik düzeyi ve tasarruf oranı ile pozitif, sermaye mallannın fiyatı ve aşınma oranı ile negatif bir ilişki içindedir. Bu mvdele taşıma maliyetleri eklenirse, bunun etkisi sermaye mallarının göreli fiyatı üzerinde olacaktır. Çünkü özellikle gelişmekte olan ülkelerde, önemli miktarlarda sermaye malı ithal edilmektedir. Taşıma maliyetinin modele katılmasında, her ülkenin ayrı bir nihai mal ürettiği ve yatırımın çeşitli ülkeler tarafından üretilen farklı nihai malların bir karışımı olduğu varsayılır. Dış ticaret kazançlarının varsayıldığı bir durumda, taşıma maliyetleri ile ticaret engelleri büyürneyi azaltan faktörlerdir. Toplam yatırımlar, yurt içi mallar (Id) ile ithal edilen yatırım mailarına (JITI) yapılan yatırım harcamalarına bağlıdır: I= I (Id, Jm). Yatırımlar özel bir durum olarak Cobb-Douglas fonksiyonu biçiminde, olarak yazılırsa bu durumda, fiyat indeksi (Pı) her iki yatırım malının fiyatlarımn geometrik ortalamasına indirgenir: veya

10 1 CELAL KÜÇÜKER Eğer yurtiçi yatırım malları "numeraire" olarak seçilirse (pd=j), bu özel durumda, yatırım malları fıyat indeksi, veya biçimine indirgenir. Burada sabit terim, k == = aa (1 _ a)(i-a) olarak kısaltılmıştır. Açık ekonomi koşullarında dünya fiyatlan pm* ve brüt taşıma maliyetleri t ile gösterilirse (t > 1), bu durumda cü-fiyatları, pm= tpm* biçiminde yazılabilir. Görüldüğü gibi taşıma maliyetleri, cif-faktörü olarak, dünya fiyatları artı nakliye ve sigorta maliyetlerini kapsamaktadır. Sonuçta ekonominin büyüme oranı, y =sa (Pm)"-{I-a) r <ı-a) _ r5 a taşıma maliyetlerini içeren bir biçimde genişletilmiştir. Buna göre büyüme oranı ile taşıma maliyetleri arasında negatif bir ilişki geçerlidir. Bu modelde uzaklık veya dış ticarete fiziksel erişim olanakları gibi coğrafi faktörlere bağlı olan taşıma maliyetleri artarsa, ithal yatırım mallarının fiyatı artacak ve böylece büyüme oranı azalacaktır. Bu bağlamda kıyı ülkeleri veya merkez (çekirdek) ülkelere yakın olan ülkelerin büyüme oranı hinteriand bölgelere kıyasla daha yüksek olacaktır. Ayrıca korumacılık politikası ile ithal fiyatlarımn yükseltilmesinin negatifbüyüme etkisi yarattığı bu denklemden açıkca görülmektedir.

EKONOMiK YAKLAŞlM 1 11 AK modelinin özünde sermaye faktörü için azalan getiriler olmadığı için, sermayenin derinleşmesi sürecinde büyümenin yavaşlama eğilimi ve yakınsama olgusu ortaya çıkmaz. Bu nedenle tasarruf oranı, toplam faktör verimliliği, taşıma maliyetleri veya aşınma oranında avantajlara sahip olan ülkeler, sadece geçici olarak değil fakat sürekli olarak yüksek büyüme oranına sahip olacaklardır. Böylece gelişmiş ve azgelişmiş ülkeler arasındaki açık giderek büyüyecektir. Diğer taraftan AK modeli çerçevesinde "önce hareket ederek" avantaj sağlamanın açıklaması yapılabilmektedir. Tarihin belli bir döneminde taşıma maliyetlerinin ekonomik etkinlikleri belirlemede önemli olduğu fakat daha sonraki dönemlerde, örneğin teknolojik ilerleme nedeniyle bunun öneminin kaybolduğu bir senaryo düşünülürse AK modeline göre, "erken avantaj" ekonomik faaliyetleri canlandırarak, bölgenin diğerlerinin önüne geçmesini sağlayacaktır. Daha sonraki dönemlerde bu avantajlar kaybolsa bile, A, s ve 8 parametrelerinin benzer olması koşulunda, bütün ülkeler aynı büyüme hızında gelişecekleri için erken avantajın sağladığı yüksek gelir düzeyi korunacaktır. Başka bir deyimle büyüme oranlarında yakınsama sağlanırken, gelir düzeylerindeki ıraksama devam edecektir. Öte yandan AK modelindeki sabit getiriler yerine artan getiriler varsayımı ikame edilirse, geçici erken avantajlar sadece gelir düzeylerinde değil fakat büyüme oranlarında da ıraksama yaratacaktır. Çünkü artan getiriler durumunda büyüme oranları, sermaye düzeyinin artan bir fonksiyonudur. Başka bir deyimle gelir düzeyleri arasındaki fark veya gelişme - açığı giderek büyüyecektir. Bu bağlamda ılıman bölgelerdeki denizierin kenarında konurolanmış olan ülkelerin olumlu başlangıç koşulları veya coğrafi avantajları, onlara yüksek düzeyde gelir olanakları sağladığı gibi, bu erken avantajların önemi zaman içinde azalsa bile gelişmişlik farkı süregelecek tir. 3. Yeni Ekonomik Coğrafya: Dışsallıklar ve Artan Getiriler Birçok ekonomik etkinliğin coğrafi olarak yoğunlaşması ve salkım - tipi kümelenmesinin, uzmanlaşma, büyüme ve dış ticaret avantajlarının kaynağını oluşturduğunu ileri süren yeni ekonomik coğrafya sorunsalının temel teorik yapısı, merkezcil ve merkez-kaç kuvvetleri arasındaki çelişki veya zıtların birliği tarafından betimlenir. Krugman (1998)'a göre ekonomik etkinlikterin yersel denge dağılımı, bir yanda yığılma (merkezcil) kuvvetleri ve diğer yanda saçılma (merkez-kaç) kuvvetlerinin bir bileşkesi olarak

12 1 CELAL KÜÇÜKER belirlenmektedir. Coğrafi yoğunlaşmalara yol açan bu kuvvetlerin özet listesi şöyledir. Merkezcil Kuvvetler Pazar ölçeği etkisi (İleriye-geriye doğru bağlantılar) Yoğun işgücü piyasası Saf dışsal ekonomiler Merkez-kaç Kuvvetler Hareketsiz üretim faktörleri Arsarantları Saf negatif dışsal ekonomiler Burada yer alan merkezcil kuvvetler aslında klasik Marshallgil dışsal ekonomilerin kaynaklarıdır. Pazarın büyüklüğü bir yandan geriye-doğru bağlantı-etkileri yaratır. Çünkü ölçek ekonomilerinin geçerli olduğu üretim süreçlerinde pazara yakınlık, yer seçimi kararlarının temel ölçütüdür. Diğer yandan pazarın büyüklüğü ileriye- doğru bağlantı etkileri yaratır. Böylece ara malları sektörünün gelişmesini destekleyerek, bunları girdi olarak kullanan nihai malların maliyetlerinin azalmasına neden olur. Endü;,triyel yoğunlaşma ve salkım biçimindeki kümelenmeler işgücü piyasalarının derinleşmesi ve yoğunlaşmasına yol açarak, uzmanlaşmış becerilerin yer aldığı piyasa katmanlarında hem araştırma ve eşleşme maliyetlerini, hem de iş bulma sürelerini azaltarak büyük ölçekli tasarrufların ortaya çıkmasını sağlar. Ekonomik etkinliklerin coğrafi yak ınlık içinde yığılmasının üçüncü etkisi ise bilgi yayılmaları ve taşmaları yoluyla özünde yerel özelliklere sahip olan dinamik dışsal ekonomiler yaratarak, büyüme oranı üzerinde kalıcı etkiler bırakmasıdır. 3.1. Dışsal Ekonomiler Ana akım iktisat içinde yığılma ve kümelenmelerin kökeninde bulunan yerel dışsallıkların önemi uzun süre ihmal edilmiştir. Ekonomik etkinliklerin coğrafi yoğunlaşması kar topu etkisi gibi göründüğü için, yığılma ve toplanmaya yol açan temel bir merkezcil kuvvet, dışsallıkların varlığında bulunabilir. Ekonomik bireylerin birarada toplanmak istemesinin altında birçok özel faktör vardır. Üretim süreçlerinin çeşitlenınesi ve uzmanlaşması, tüketim sepetindeki ürün sayısının artması, iş bulma ve eşlendirme olanaklarının artmas ı ve dolayısıyla daha yüksek ücretierin elde edilebilmesi, aynı zamanda fırmalar açısından da kendilerine uygun işgücü ve diğer hizmetleri bulma şansının artması ve ürünleri için yeni pazar

EKONOMiK YA KLAŞlM 1 13 t olanaklarının genişlemesi gibi bir dizi özendirici ve verimliliği arttırıcı faktörden söz edilebilir. Bütün bunlar daha genel olarak Marshallgil dışsallıklar kavramı ile tanımlanabilirler: i) kitle üretimi veya ölçek ekonomilerine benzer olan içsel ekonomiler, ii) insan sermayesi birikimi ve yüzyüze iletişim temelinde uzm anlaşmış işgücünün oluşumu, iii) uzmanlaşmış girdi hizmetlerinin gelişmesi, iv) modern alt yapının varlığı. Yeni büyüme teorilerinde Marshallgil dışsallıkların ekonomik kalkınmanın motoru olarak değerlendirilmesinin anlam ı burada ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevede dışsallık kavramı Scitovsky (1954) çizgisinde iki kategori altında tanımlanmış ve çeşitli durumlar için düşünülmüş tür: Birincisi piyasa - dışı etkileşimlerin, bireylerin fayda fonksiyonu veya fırmaların üretim fonksiyonu üzerindeki etkilerini inceleyen teknolojik (saf) dışsallıklardır. İkincisi ekonomik etkileşimlerin, piyasa mekanizmas ı içinde fiyatlar yoluyla ortaya çıkan faydalarına ilişkindir ve parasal dışsallıklar olarak adlandırılır. Ana akım iktisadi analizde parasal dışsal ekonomiler kapsam dışı tutulurken, tam rekabet varsayımını bozmayan saf dışsal ekonomiler kapsanmıştır. Doğal olarak bu ayırımdan önce formüle edilen.marshallgil dışsallıklar, teknolojik ve parasal dışsallıkların bir karışımı olarak gqzükmektedir. Bunun sonucunda her bir dışsallık tipinin, ekonomik etkinliklerin toplanmasına yol açması beklenir. Marshallgil dışsallıkların varlığında yığılmanın nasıl gerçekleştiğini açıklayabilmek için, insan eylemlerinin üretim ve yaratım biçiminde iki kategoriye ayrılması yararlı olacaktır. Birincisi standart anlamıyla üretim etkinliği temelinde yükselen yığılmalardır. Bu türden rutin bir etkinlik çerçevesinde fırmaların ve hane halklannın bir araya toplanması ve yığı lması parasal dışsallıkların varlığını gerektirir. Diğer taraftan insanların aynı zamanda yaratıcı eylemlerden haz aldığı gibi bunlara değ er verdiği bilinmektedir. Üste lik ekonomik yaşamda bireylerin ve firmalarm rekabetçiliklerinin bir kısmı onların yaratıcılığına ilişkindir. Sonuç olarak ekonomik yaşam, bilim ve sanatta olduğu gibi yaratıcıdır ve Lucas 'ın (1 988) da belirttiği gibi, ortak çıkarları paylaşan insan gruplan içindeki kişise l iletişimler yaratıcılık için en önemli girdidir. Bu anlamda hızlı ürün

14 1 CELAL KÜÇÜKER geliştirmede informel, yüz yüze iletişimin en önemli faktör olduğu bilinmektedir. Farklı insanların farklı beceri ve yeteneklere sahip olmaları veri iken böylesi grupların büyüklüğü, önemli ölçek etkileri yaratmaktadır. Üstelik bilgi ve fikirler kamu malı özelliğine sahip oldukları için, yayılma ve taşma etkileri yaratır lar. N eo klasik analizde tam rekabetçi modelin standart varsayımları ile uyumlu olan dışsallıklar, saf teknolojik bilgi taşmalarıdır. Saf dışsallıklar ya da bilgi taşmaları yerel firma kümelenmelerinde oluşmasına karşın, piyasa mekanizması ile yayılmadığı için bu tür ölçek etkileri tam rekabetçi denge modelinde çözümsüzlüklere yol açmaz. Bu nedenle teknolojik dışsallıklar saf dışsallıklar olarak adlandırılır. Artan getiriler ve eksik rekabet tarafından karakterize olan pazarın ölçek büyüklüğü; parasal dışsal ekonomilerin içindeki en önemli faktördür. Bu şekilde yaratma süreçleri oldukça güçlü yığılma ~ğilimlerine yol açarlar. Görüldüğü gibi ekonomik yığılmalar, hem teknolojik hem de parasal dışsallıklar yoluyla ortaya çıkmaktadır. Bilindiği gibi yığılma ekonomilerinin iki standart biçimi vardır: Kentleşme ekonomileri ve yerelleşme ekonomileri. Kentleşme ekonomileri belirli bir bölge ya da kentsel alanda gerçekleştirilen toplam üretimin artması sonucunda üretim maliyetlerinin düşmesine yol açan dışsallıklardır. Yerelleşme ekonomileri ise belirli bir coğrafi alanda özgül bir endüstri dalındaki üretimin artması sonucunda ortaya çıkan dışsal ekonomilerdir. Bu tasarruflar firma için dışsal, fakat endüstri dalı için içseldir. Artan getiriler ve taşıma maliyetleri arasındaki etkileşimden kaynaklanan yığılma ve kümelenme olgusu, literatürde yığılma ekonomileri olarak tanımlanan dışsallıklardan kentleşme ekonomilerine karşılık gelmektedir. Diğer taraftan, ekonomik etkinliğin yerelleşmesi ile ortaya çıkan yerel dışsal ekonomiler, ünlü Marshallgil-üçlü olarak bilinen işgücü piyasalarının birleşmesi, uzmanlaşmış girdi piyasaları ve teknolojik bilgi taşmalarıdır. Bu üçlü içinden ilk ikisi parasal, üçüncüsü ise saf(pür) dışsal ekonomilerdir. Saf artan getiriler/taşıma maliyetleri ile pazar büyüklüğü etkisi, daha geniş bir bölgesel düzeyde geçerlidir. Yerel dışsallıklar ise daha küçük ölçekteki yerelkentsel düzeyde etkili olarak tek bir şehirde veya yörede salkım türü kümelenmelere yol açmaktadır. Dinamik dışsal ekonomiler ise piyasa yapısına ve endüstri-içi veya endüstriler-arası etkileşimi ere bağlı olarak iki kategoride gruplandırılır (Küçüker 1998). Uzmanl aşmış endüstri ve tekelci piyasa yapısında ortaya

EKONOMiK YAKLAŞlM 1 15 1 1 1 i :ı. ı ı çıkan bilgi yayılmaları, standart yerelleşme ekonomilerinin dinamik versiyonudur ve Marshall-Arrow-Romer (MAR) dışsallıklan olarak adlandırılır. Diğer taraftan endüstriyel çeşitleome ve rekabetçi piyasa yapılarında ortaya çıkan ve J acobs dışsallıkları olarak adlandırılan bilgi yayılmaları ise standart kentleşme ekonomilerinin dinamik uzantısıdır (Jacobs 1969, Henderson, Kuncaro ve 1\ırner 1995, Henderson 1997). Daha önce belirtilen bu üç merkezcil kuvvet, üretim birimlerinin ve endüstrilerin coğrafi olarak yakınlığını veya salkım-tipi kümelenmesini sağlayarak, Marshallgit yığılma ekonomilerinin temelini oluşturmaktadır. Post-Fordizm ve esnek uzmanlaşma yaklaşımlarında yığılma ve kümelenmeler, Neo-Marshallgil dışsallıklar kavramı ile açıklanmaya çalışılır. Endüstriyel bölgeler literatüründe yatay ve dikey bütünleşmenin çözülmesi veya ayrışması sonucunda yersel yakınlık, ağ ilişki si içindeki firmalar arası işlem maliyetlerinin azalması, yığılma ekonomileri kavramına yapılan yeni katkılardır. Özellikle saf t eknolojik yayılmanın hızlanması ile güven, paylaşılan değerler ve gelenekler nedeniyle ortaya çıkan işbirliği veya "ticarileştirilmemiş bağımlılık" ilişkileri, dışsallık kavramının yeni boyutlarıdır. Piyasa-temelli ve piyasa dışı ili şkilerden oluşan karmaşık ağ yapısı, aynı zamanda hiyerarşik - olmayan ilişkileri de kapsamaktadır CHenderson 1997, Markusen 1996, ~azdağlı 1998). 1 3.2. Tamamlayıcılık Dışsallıkları Tamamlayıcılık özel bir dışsallık biçimidir. Pozitif veya negatif dışsallıklar faydalanma düzeyine bağlı olmasına karşın, tamamlayıcılık dışsallığı başkalarının seçtiği benzer etkinlik sonucunda göreli tercihlerine ya da alternatiflerin sıralanınasına bağlıdır. Bu anlamda bireysel maliyetlerle t oplumsal kazançlar arasındaki farklılık, bir üretim sistemi veya örgütsel biçim dışsallıklar gösterdiği zaman ortaya çıkmaktadır. Bu sisteme uymanın bireysel fayda ve maliyeti ise kaç tane bireyin bu sistemi uyguladığına kritik ölçüde bağlıdır (Raj 1998). Dışsallıkların tamamlayıcılık biçiminde ortaya çıkm asının önemli sonuçları vardır: Bir eylemi uyarlayanların sayısı arttıkça o eylemin maliyeti azalıyorsa, bu durumda çoklu-dengeler veya tarihsel-kilitlenme sonuçları ortaya çıkmaktadır. Tamamlayıcı dışsallıklar tarafından yaratılan çoklu-dengeler içinde hangisinin gerçekleşeceği tarih tarafından belirlenmektedir. Burada tarih ve dışsallıklar birleşerek özgül bir kilitlenme ortaya çıkarmaktadır. Tamamlayıcılık dışsallığında bir sistemi uyarl amanın

16 1 CELAL KÜÇÜKER maliyeti, halen bu sistemi uygulayanları n sayısına bağlı dı r ve Qwerty sistemi bu duruma bir örnektirl3j. Qwerty sistemi ile donanmış birey sayısı arttıkça, bunlar için gerekli alt-yapı yatırımları ile başlangıç maliyetleri veri iken, uyarlama maliyeti azalm aktadır. Burada Qwerty sistemi optimal Dvorak sistemine göre daha yüksek bir maliyete sahip olmasına rağmen sonuç deği şmemekte dir. Çünkü Dvorak sistemi, bütün kull anıcı düzeylerinde daha düşük bir uyarlama maliyetine sahip olmasına rağmen, kullanıcı sayısı görece az olduğu için Qwerty karşısında tutunamam ı ştır. Buradaki paradaksun açıklanmasında "tarih" önemli bir rol oynamaktadır. Qwerty'nin tarihsel olarak piyasaya daha önce girmesinden dolayı bir avantaj ı vardır. B aşka bir deyimle Qwerty sistemi önceden varolmanın kazandırdığı avantajla, Dvorak sistemi karşısında bir çeşit tar ihsel "kilitlenme etkisi" yaratmıştır. Çoklu-dengeler içinde özel bir durum olan ikili-denge konfigürasyonu için kalkınma literatüründen verilebilecek ilginç bir örnek, düşük - düzey denge tuzağıdır. Dengelerden birisi düşük-düz ey denge noktası diğeri yüksekdüzey denge noktası olmasına rağmen koordinasyon başarısızlığı nedeniyle, çeşitli sektörlerdeki yatırımlar birbirini tamamlayan bir biçimde yapılmamakta ve dolayısıyla "kötü" denge gerçekleşmektedir. Eğer tüm potansiyel yatırımcıların beklentileri ve inançları optimist bir yönde oluşabilirse "koordine edilmiş bir denge" ortaya çıkabilir. Dol ayısıyla burada beklenti oluşum mekanizması ve tarih ön plana çıkmaktadır. Örneğin beklenti oluşumunda tarihsel geçmiş belirleyici bir konumda ise, geçmişinde durgun olan bir bölge gelecekte de bu durgunluğunu sürdürecek ve g eçmişinde can lı olan bir bölge ise gelecekte bu canlılığın ı devam ettirecektir. Burada sistemin parametrelerine bağlı olarak tipik bir çatallanma olgusu ortaya çıkmaktad ır: Tarihsel rastl antılar ani bir biçimde ve farklı uzun-dönem etkiler yaratmaktadır. Ekonominin veya daha genel olarak belirtmek gerekirse bir ekonomik [3) Qwerty... daktilo klavyesinin ilk sırasındaki harflerin dizilişini simgelernektedir. Aslında bu dizi hızlı yazmaya yönelik ergonomik ve ideal (optimal) bir diziliş değildir. Çünkü bu ürünü ilk geliştiren Remington firması luzlı yazrnah.-tan kaynaklanan tuş-ki l itlenmesini engellemek, dolayısıyla ürün imajını korumak için optimal harf dizili ş i yerine, operatörün yazma hızını azaltan bu ikinci veya üçüncü en iyi diziyi seçmişti r. Daha sonral a rı ise bu «tarihsel rastlantı" giderek bir endüstri stan dardı haline gelmiştir. Başka güncel örnekler arasında video teknolojisindeki Betamax ve VHS sistemleri sayılabilir (David 1985).

EKONOMiK YAKLAŞlM 1 17 bireyler topluluğunun "iyi" bir denge noktası varken "kötü" denge durumuna düşmesi, koordinasyon başarısızllğı olarak tanımlanır (Rajl998). Eğer tüm bireylerin eylemleri koordine edilebilirse, ekonomi iyi dengeye doğru hareket edebilir. Fakat bireylerin eylemleri birbirinden bağımsız olduğu için koordinasyon başarısızlığı ortaya çıkmaktadır. Böylesi bir koordinasyon başarısızlığını kırabilmek için "bağlantı" kavramı önemlidir. Tamamlayıcılık dışsallıklarının sonucunda ortaya çıkan ikili-denge sisteminde koordinasyon başarısızlıkları nedeniyle istenmeyen bir denge tuzağından istenen bir denge noktasına ulaşabilmek için, dengeli büyüme çerçevesinde bir "büyük itiş" veya ileri-geri bağlantı etkileri çerçevesinde ve kilit sektör öncülüğünde "dengesiz büyüme stratejisi" önerilmektedir. Ekonomiyi alt-optimal bir sonuçtan daha etkin bir denge noktasına getirmek için iktisat politikalarına alternatif bir mekanizma ise beklentilerin rolü ile ilgilidir. Koordinasyon başarısızlığı durumunda tarihsel başlangıç koşullarının ortaya ç ıkardığı geçici avantajlar, yol-bağımlı ve kümülatif bir süreç içerisinde kendi kendini güçlendirerek devam edecektir. Çünkü düşük-düzey dengeye doğru çekilen ekonomiyi ve momentumu durduracak bir kritik kütle henüz yeterince oluşmamışır. B aşka bir deyimle piyasa mekanizması bu dışsallık sorununu çözemediği için etkin olmayan bir sonuç çıkmıştır. Işte tam burada beklentilerin rolü ortaya çıkmaktadır. beklentilerini bu yönde oluştururlarsa, Eğer ekonomik bireyler etkin olan sonuca inanırlar ve bu durumda tarihin belirleyiciliği kalmayacaktır. Tarih~el ba ş langıç koşullanndan bağımsız olarak varolan durumda oluşturulan beklentiler, tarihin akışını değiştirerek "kendinidoğrulayan kehanetler" yaratacaktır. Tarih ve beklentilerin karşılıklı etkileşimi, nihai sonucu belirlemektedir. Beklentilerin tarih karşısında egemen olması için gerekli ön koşul, geçişin anlık olması varsayımıdır. Eğer geçiş süreci zamana yayılarak inişli çıkışlı bir rota izlemeye başlarsa, beklentiler ertelenecek veya çözülmeye başlayacaktır. Bu koşullarda beklentilerin belirleyici bir rolü yoktur. B aşlangıç koşullan yeniden bütün bir süreci belirleyecek ve tarih yeniden "tarih sahnesine" çıkacaktır. Görüldüğü gibi bu argümanda "önce hareket etmek" eğer bir avantaj sağlıyorsa, bu durumda beklentiler bir rol oynamaktadır. Böyle bir avantaj yeni bir sektöre ilk giriş maliyetlerinden kaynaklanmaktadır. Koordinasyon başarısızlığı sorununa ilginç bir örnek göç sorunudur. Örneğin eski ve yeni olmak üzere iki coğrafi yerleşim bölgesi olsun. Eski yerleşim bölgesinde y

18 1 CELAL KÜÇÜKER ücretler daha yüksek olmasına karşın sabittir. Yeni bölgede ise ücretierin düzeyi göçmenlerin sayısına bağlı olarak oransal bir artış göstermektedir. Kötü denge durumunda nüfusun tamamı eski bölgede yaşamaktadır. Burada sorun kötü dengeden iyi dengeye geçerken koordinasyon içinde bir göçün sağlanabilm esidir. Eski bölgeden yeni bölgeye geç hareket etmenin bir maliyeti vardır. Çünkü kalabalıklaşma nedeniyle uygun konut alanı bulmak zorlaşacaktır. Erken hareket edildiği zaman gelir kaybı olacaktır. Burada bireyler için bir ikilem söz konusudur: "şimdi hareket etmenin gelir kaybı " ile "gelecekte hareket etmenin yüksek maliyeti". Bu ikilem eski bölgeden yenisine göçün altındaki temel dinamik olan beklentilerin rolünü açığa çıkartmaktadır. Eğer başkalarının göç edeceğine ilişkin bir inanç veya beklenti varsa, göç hemen gerçekleşecektir. Bu bağlamda beklentiler tarihe üstün gelmiştir. Diğer taraftan eğer dışsallıklar kendini belirli bir gecikme ile gösteriyorsa, bu kez bir dengeden diğerine geçiş çok zordur ve risk yüklenen veya zararlardan rahatsız olmayan girişimci ve maceraperest bireylerin eylemlerine gereksinim vardır. Bu nedenle tarihsel olarak belirlenmiş dengeler oldukça yapışkandır ve bu kez tarih beklentilere üstün gelmektedir. Diğer taraftan merkez-kaç kuvvetleri içinde yer alarak hem arz, hem de talep tarafından üretimin coğrafi anlamda yoğunlaşmasını engelleyen güçlerden birisi olan hareketsiz faktörler, esas olarak toprak, d oğa l kaynaklar ve dış göç olanağı olmayan işgücünden oluşur. Ekonomik etkinliklerio yoğunlaşmasından dolayı yöresel toprak veya arsa talebinin artarak toprak (arsa) rantım yükseltmesi, daha sonraki yoğunlaşmaları engelleyici bir işieve sahiptir. Benzer bir biçimde trafik, nüfus kalabalıklığı, kirlilik gibi negatif dışsal ekonomilerio artı şı sonucunda, sözkonusu yerleşim yerlerinden kaçış veya ayrılış eğilimleri uyarılmaktadır. Bütün bunlar merkez-kaç kuvvetlerinin tipik örnekleri olarak coğrafi y:ığılmaları engelleyen güçlerdir. 4. Yeni Ekonomik Coğrafya ve Araştırma Programları Son yıllarda iktisat bilimindeki "coğrafi dönüş" veya ekonomik analizin mekan boyutuna ilişkin olarak coğrafyanın yeniden keşfi ile birlikte ortaya çıkan iki yeni araştırma program ı vardır: Bunlardan birincisi ekonomik etkinlikterin yersel yığılmaları, di ğer i ise kentsel 1 bölgesel büyüme dinamikleri ve yakınsama süreci üzerine geliştirilen analizlerdir. Yeni

EKONOMiK YAKLAŞlM 1 19 1 _erin edir. :ıdır. ~ bir ı bir n ak ada ybı" den ~ığ a eya ~i he ~isk ~e st rak tü n ekonomik coğrafya araştırma programlarından birincisinin esas olarak ekonomik etkinliklerin yersel bölgesel dağılımı üzerine odaklanmış olmasına karşın, yaklaşımın kilit kavramı olan artan getiriler aynı zamanda kentsel sistemlerin analizinde kullanılmıştır: Christaller-Lösch tipi merkezi yerler sistemi, von Thünen-Alonso tipi kentsel arsa kullanım payları ve arsa kullanım fonksiyonları, log-doğrusal "sıra büyüklük" kuralı ve kent büyüklüklerinin dağılımı gibi kentsel geometrilerin ekonomik analizleri "yersel öz-örgütlenme"nin tipik göstergeleridir. Başka bir deyimle ekonomik peyzajın anlaşılmasında biyolojik-sistemlerin evrimini belirleyen temel ilkeler içinde yer alan "rastlantısal gelişimden çıkan düzen" fikri kullanılmaktadır (Arthur,l994). Bu anlamda yersel öz-örgütlenme ve rastlantısal gelişimden çıkan düzen soyutlamaları temelde aynı evrimi veya örüntüyü açıklamak amacıyla modeliere dahil edilen kategorilerdir (Krugman 1996). Bu bölümde ekonomik etkinliklerin yersel yığılmaları, artan getiriler ve dışsallıklar t emelinde, kentsel büyüme dinamikleri ve bölgesel yakınsama süreci ise neoklasik ve içsel büyüme teorileri doğrultusunda özetlenmiştir. de /en- ğal ni k n.in arı Lğl, LSU ün an :in ya.ik ne :ni 4.1. Artan Getiriler ve Ekonomik Etkinliklerin Yersel Yığılmaları Yeni ekonomik coğrafya literatürünün birinci _ araştırma programını oluşturan ekonomik etkinliklerin yersel yığılmaları; temelde artan getiriler, ölçek ekonomileri, dışsal ekonomiler ve eksik rekabet üzerine kurulmuştur. Bu tür tamamlayıcılıklar ve dışbükey-olmayan özellikler, dış ticaret ve uzmanıaşmayı belirleme açısından sabit getiriler, tam rekabet ve karşılaştırmalı üstünlüklere göre daha önemli ve etkilidirler. Çünkü pazar ölçeği, teknolojik bilgi taşmaları ve diğer dışsallıklar gibi artan getirilerin t emelinde bulunan bu unsurlar, uluslararası veya ulusal nitelikte değil fakat bölgesel hatta yerevyöresel niteliklerde olduğu için, yerel ekonomik yoğunlaşma ve uzmanlaşma ile dış ticaret arasındaki ilişkilerin analizinde yeni boyutlar açmaktadır. Bu anlamda yeni ekonomik coğrafya, genel olarak iktisat biliminde son yıllarda ortaya çıkan artan getiriler yükselişinin, özel bir uygulama alanı olarak yorumlanabilir.[4} Merkezcil ve merkez-kaç kuvvetleri arasındaki çelişkinin yarattığı [4] Artan getirilere ilgi adaklarunasın ı "yersel ekonominin folk teoremi" olarak adlandıran iktis atçılar vardır (Fujita vethisse 1996).

2 0 1 CELAL KÜÇÜKER dinamiğin açıklanabilmesindeki en büyük sorun, "döngüsel süreç" ve buna bağlı olarak "artan getirilerin" modellenmesindeki analitik güçlüklerdir. Kaldor-Myrdal tipi döngüsel süreç veya mantıksal kurgu, "neden-sonuçyeniden neden" aşamalannda helezonik bir yol izlemektedir. Buna göre, üreticilerin pazara ve diğer ara malı tedarik eden firmalara erişim açısından en uygun yer olarak verdikleri seçim kararları daha sonra pazarın genişlemesine ve tedarikçi firmaların sayısının artmasına yol açmaktadır. İkinci aşama kesintisiz bir biçimde fakat daha büyük ölçekte başlamakta ve bu süreç böylece devam etmektedir. Klasik ekonomik coğrafya literatüründe "döngüsel süreç", kalkınma literatüründe ise Myrdal tarafından "kümülatif nedensellik" olarak kullanılan bu metodoloji, ana akım iktisadi analize 1990'lı yıllara kadar girememiştir. Bunun temel nedeni, özellikle ölçeğe göre sabit getiriler ve tam rekabetçi piyasa varsayımları analizine kıyasla Çünkü ekonomik coğrafya ile betimlenen denge artan getirilerin modellenmesindeki güçlükler olmuştur. literatüründe merkezi bir öneme sahip olan döngüsel süreç açıklamalarının altındaki temel varsayım, firma düzeyinde varolan ölçek ekonomileridir. Ölçek ekonomilerinin olmadığı bir dünyada, firmaların faaliyetlerini yoğunlaştırma la rının hiç bir nedeni yoktur. Sabit veya artmayan getiriler varsayımının coğrafi iktisat açısından son derece önemli uzantıları vardır. Artmayan getiriler ve kaynaklann tek biçim dağılımında ekonomik yapı, her bireyin kendi tüketimi için üretim yaptığı Robinson Crusoe tipine indirgenir. Bu anlamda her yerleşim birimi, ürünlerin son derece küçük ölçekte üretildiği otarşik bir ekonominin temeli olur. Bu nedenle sözkonusu malın tüketicilere arzı, aynı karlılık düzeyindeki bir çok yerel üretim biriminden sağlanabilir. Ayrıca bölgesel pazar genişlediği zaman bu bölgede üretilen ürün çeşidinin artışı beklenmez. Bunun istisnai bir durumu, kaynakların tek biçim olmayan coğrafi dağılımında bir olasılık olarak dış ticaret olanaklarının ortaya çıkmasıyla uzmanlaşma ve yığılma yaratmasıdır. Bu aşamada kaynakların eşit olmayan dağılımını, bir argüman olarak kullanmak amaca uygun olsa bile, bu aslında uzmanlaşma ve ticaretin açıklamasında tek başına yeterli bir açıklama biçimi gibi gözükmemektedir. Ayrıca, bilindiği gibi sermaye veya işgücünün serbestçe hareket edebilmesi varsayımı altında kurulan bir neoklasik ticaret modelinde, doğal kaynakların tek biçim dağılımı durumunda bile, bölgenin büyümesi öngörülmez. Bu nedenle artan getirilerin, ekonomik etkinliklerin coğrafi dağılımının açıklanmasında temel

EKONOMiK YAKLAŞlM 1 21.na lir..ıçre, an ın.ır. ve de tif ze re ~e tr. m le :ı, it :e n ~ı t, li :i r faktör old uğu sonucu ileri sürülebilir (Fujita 1999). Başka bir deyimle bütün bu oluşumların kökeninde veya merkezinde yatan kritik faktör artan getirilerdir. r 5) Ekonomik etkinliklerin en belirgin coğrafi özelliği olan yersel yoğunlaşma aslında artan getirilerin açık bir göstergesidir. Artan getiriler, uzmanlaşma, yersel yoğunlaşma, eksik rekabet ve çoklu denge nedensellik zinciri içinde son analizde belirleyici olan faktör artan getirilerdir (K.rugman 199lb, Puga ve Venables 1996, Ottoviano ve Puga 1997). Artan getiriler ekonomik coğrafyayı çeşitli düzeylerde etkilemektedir. Bu ölçeğin en alt düzeyinde belirli sektörlerin yer seçimi vardır. Bu yerleşme geçici avantajların kilitlenmesi olarak yorumlanmaktadır. Orta düzeyde kentlerin varlığı artan getiri olgusunun bir başka göstergesi durumundadır. En yüksek düzeyde ise kümülatif süreç içindeki eşitsiz bölgesel gelişme, yine kökeninde artan getirilerio bulunduğu bir oluşumdu r. F arklı iktisatçılar artan getirilerio yersel yığılma sürecindeki farklı yönlerini ön plana çıkarmaktadır. Krugman ve Venables (1995) merkezcil yığılma kuvvetlerinin temelde; Marshallgil yerelleşme dışsallıkları üçlüsü olarak bilinen işgücü piyasalarının d erinl eşmes i, teknolojik bilgi taşmalan ve ara mallarının arz-talep bağl antı etkilerinden oluştuğunu ileri sürmektedirler. Bu yerelleşme ekonomileri sonucunda ekonomik etkinliklerin coğrafi kümelenmesi ortaya çıkmaktadır. Daha geniş bir bölgesel düzeyde, parasal dışsallıklar yani pazar ölçeği etkisi ile ekonomik kalkınmanın merkez-çevre örüntüsü ortaya çıkmaktadı r. Bunlara karşılık merkez-kaç kuvvetler arasında, ürün piyasaları ile faktör piyasalarındaki rekabetten dolayı (arsa fiyatları ile ücretierin yükselmesi) ortaya çıkan yersel dağılma (saçılma) eğilimleri sayılabilir. Bu çerçevede taşımacılık maliyetleri ile işgücünün hare ketliliği, yersel yığılma veya dağılma t eğilimlerinin t emel belirleyicileridir. Örneğin taşıma maliyetleri azaldıkça yöreler arası ticaret artacak, yersel yığılma süreci başlayacaktır. Aynı şe kilde işgücünün hareketliliği azaldıkça, dağılma eğilimi egemen olacaktır. [5) Benzer bir durum yersel ekonomi literatüründe geçerlidir. Yerleşim teorisinde belirli faaliyetlerin cografi yoğunlaşmalarında açık veya kapalı olarak kullanılan kavram ölçek ekonomileridir. Örneğin Christialler (1933)'un merkezi yerler hiyerarşisi ile Lösch (1940)'ın altı gen pazar alanlan bu anlayışa göre düzenlenıniştir.

22 1 CELAL KÜÇÜKER Endüstriyel yoğunlaşma üç-yönlü etkileşim içinde gerçekleşen bir eğilimdir: Ölçek ekonomileri, taşıma maliyetleri ve faktör hareketliliği. Buradaki argüman, fırma düzeyinde artan getiriler, taşıma maliyetleri ve yerel dışsallıklar arasındaki karşılıklı etkileşim, başlangıç koşulları ve parametre değerlerine göre bir tek coğrafi denge noktası üreterek ekonomik etkinliklerin yersel yoğunlaşmasına yol açmaktadır. Taşımacılık maliyetlerinin azalması ve böylece çekirdek bölgenin ulaşım bağlantılarının artması tarihsel avantajların kilitlenmesine ve kümülatif nedensellik sürecine katkıda bulunmaktadır. Taşıma maliyetlerine bağlı olarak pazarölçek etkisi (ileri-geri bağlantılar nedeniyle), firmaların büyük pazarlara yakın yerlere yerleşmesine ve döngüsel mantık. gereği firmaların yoğunlaştığı yerlerde pazarların genişlemesine yol açmaktadır. Bölgesel ticaretin artışı, temelde bölgesel yoğunlaşmanın göstergesi, bu ise ölçek ekonomilerinin göstergesidir. O halde taşıma maliyetleri düştükçe ölçek ekonomilerinin potansiyeli yükselecek ve yığılma-yoğunlaşma süreci hızlan acak tır. Bu bağlamda ticaret engellerini kaldıran ekonomik bütünleşme hareketlerinin, kaynakların coğrafi dağılımı üzerindeki etkisi yersel yığılma doğrultusunda olacaktır. Diğer taraftan bu argümanın tersi simetrik olarak doğru değildir. Örneğin belirli ko ş ullarda, seçilen bir endüstrinin kendi otonom gelişimini destekleyecek pazar büyüklüğüne ulaşana kadar geçici ticaret engelleri ile korunması, yani yoğunlaşma eğiliminin durdurulması sonucunda bir malı o bölgede üretmek ve ihraç etmek daha avantajlı olacaktır. Aslında bu argüman, ekonomik k alkınma literatüründe ithal ikamesine yönelik olarak ileri sürülen ünlü "bebek endüstri" tezinin değişik bir ifadesidir. Bu analizden iki açılım çıkartılmaktadır. Birincisi döngüsel süreç aracılığıyla, talebin varolduğu mekan üretimin gerçekleştirildiği mekanı belirleyecek, aynı şekilde üretimin m ekanı diğerini belirleyerek mevcut merkez-çevre örüntüsüne karşılık gelen yersel kilitlenme olgusunu ortaya çıkaracaktır. Fakat parametrelerdeki evrimci bir değişim sonunda, model kritik bir eşik noktasında aniden köklü bir dönüşüm yaparak geometrik yapısını tümüyle değiştirebilmektedir. Örneğin, çevre alanda bulunan bir pazar, evrimci bir büyüme sonunda etkin ölçekteki bir üretim birimini destekleyebilecek noktaya gelebilir. Görüldüğü gibi bu modelde yığılma örüntülerindeki bir değişme ve bir denge durumundan diğerine geçiş oldukça hızlı bir biçimde gerçekleşebilir. İkinci açılım ise beklentiler ve