YÜKSEK RİSKLİ GEBE POPULASYONUNDA ULTRASONOGRAFİK, LABORATUAR VE ANAMNESTİK RİSK FAKTÖRLERİNİN ANEUPLOİDİ ÖNGÖRÜSÜNDEKİ ETKİNLİKLERİ



Benzer belgeler
BİRLEŞİK PRENATAL TARAMA TESTLERİ. Dr. Alev Öktem Düzen Laboratuvarlar Grubu

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI SÜLEYMANİYE SEMİHA ŞAKİR KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ

FETAL ULTRASONOGRAFİK SOFT MARKERLARA YAKLAŞIM

Biyokimyasal Aneuploidi Taraması

DOWN SENDROMU TARAMA TESTİ (1. TRİMESTER)

PRENATAL TARAMA TESTLERİ. Dr.Murat Öktem Düzen Laboratuvarlar Grubu

Fetal NT nin ölçümü için en uygun gebelik haftadır. Baş-popo mesafesi (BPM) en az 45 mm ve en fazla 84 mm olmalıdır

Girişimsel olmayan prenatal tanı testi. Prof.Dr.Mehmet Ali Ergün Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Gebelikte Anöploidi Taraması: İkinci Üçayda Biyokimyasal Tarama. Dr. Atıl Yüksel İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi TMFTP Derneği

Nonimmun Hidrops Fetalis Tanı ve Yaklaşım. Prof. Dr. Acar Koç Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı

FETAL EKOKARDİYOGRAFİ PROF.DR. A.RUHİ ÖZYÜREK

FETAL SAĞLIĞIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Universitäts-Frauenklinik Essen

KROMOZOM ANOMALİLERİNDE YENİ BELİRTEÇLER. Doç.Dr.SEMİH TUĞRUL Medistate Kavacık Hastanesi

BİYOKİMYASAL TARAMA TESTLERİ HALA GEÇERLİLİĞİNİ KORUYOR MU? STRATEJİ NE OLMALI?

Gebelikte Down Sendromu Tanısı için Tarama Testleri ve Güvenilirlikleri. Konu Yazarı Doç. Dr. Ayşe KAFKASLI

NIPT güncel T 21 tarama protokollerine nasıl entegre edilmeli. Dr. H. Fehmi Yazıcıoğlu Perinatolog

Aralıklarla Beta HCH ölçümü ne için yapılır?

2. Trimester Biyometrik Ölçümler ve Kromozom Belirteç Ölçümleri. Doç. Dr. Dilek Şahin

Bebekte doğum öncesinde kromozomsal ve genetik anormalliklerin tespiti amacıyla yapılır.

Doppler Ölçümleri. Dr. Gökhan YILDIRIM

FETAL ULTRASONOGRAFİK ÖLÇÜMLER

Karaciğerde ve anne karnındaki bebeğin plasentasına yapılan bir proteindir. Doğumdan sonra miktarı düşer. Bkz: 4 lü test. Kandaki miktarı ölçülür.

Down sendromu tanısında; 2 limi, 3 lümü, 4 lümü? Doç Dr Serkan Güçlü Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı

Universitäts-Frauenklinik Essen. 1. Trimester Tarama Testi

Dr. Aslıhan Yazıcıoğlu, Prof. Dr. Aydan Biri Yüksek İhtisas Üniversitesi Koru Ankara Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum AD

GİRİŞ VE AMAÇ... 1 GENEL BİLGİLER... 3 GENETİK HASTALIKLAR

KLİNİĞİMİZDE TANISI KONMUŞ HOLOPROSENSEFALİLİ FETUSLARIN SONUÇLARI

Olasılığa Giriş Koşullu Olasılık Bayes Kuralı

Çocuk Mucizesi. Anne-baba adayları için bilgiler

AMNİYON SIVISININ İÇERİĞİ

İkinci Trimester Tarama ve Yorum

Prenatal Tanı. Yrd.Doç.Dr.Özgür ALDEMİR Tıbbi GENETİK A.D.

GENİŞLETİLMİŞ FETAL KALP İNCELEMESİ. Prof. Dr. Lütfü Önderoğlu Acıbadem Ankara Hastanesi

Kliniğimizde fetusun ikinci trimester ultrasonografik taramasında pes ekinovarus saptanan hastaların perinatal ve ortopedik sonuçları

Plasenta Amniyon Çoğul Gebelikler

Ektopik Gebelik. Doç. Dr. Şule Akköse Aydın U.Ü.T.F Acil Tıp AD ATOK

Op.Dr. Meryem Hocaoğlu Prof. Dr. Atıl Yüksel Prof. Dr. Cem Batukan 10/11/2013

Prenatal Taramada Güncel Durum Artık Ultrason Gereksiz mi? Prof. Dr. Ali ERGÜN GATA Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı

Mozaisizm- Kimerizm. Dr. Serdar Ceylaner Tıbbi Genetik Uzmanı

Bu amaçları yerine getirebilmek için genetik danışmanın belli basamaklardan geçmesi gerekir. Bu aşamalar şunlardır:

1966 Steele ve Breg ile başlar. Üretilmiş amniyon sıvısı hücrelerinde fetusun kromozom yapısının saptanabileceğini tespit ettiler İleri anne yaşı ile

Non-İnvaziv Prenatal Tarama (NİPT) Uluslararası kalite güvenceniz

Doğumöncesi tanı ya da prenatal tanı, embriyonik ve fetal tanının tüm yönlerini içermektedir.

The Fetal Medicine Foundation

ERKEN ÇOCUKLUKTA GELİŞİM

GENETİK HASTALIKLAR. Dr.Taner DURAK. Tıbbi Genetik Uzmanı. Bursa Orman Bölge Müdürlüğü Fikir Bahçesi Konferansı

1. Trimester Tarama Testlerinde Güncel Durum. Dr.H. Berkan SAYAL N.E.Ü. Meram Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum ABD. Perinatoloji BD.

Gebelerde Rubella (Kızamıkçık) Yrd.Doç.Dr.Çiğdem Kader

11-14 hafta taramasında Fetal posterior fossa değerlendirmesi

GEBELİK ENDOKRİNOLOJİSİ GEBELİK ENDOKRİNOLOJİSİ

18-22 HAFTA RUTİN FETAL ULTRASONOGRAFİ

Kötü Obstetrik Sonuç Prediksiyonunda Birinci Trimesterin Yeri

DOWN SENDROMU TARAMA TESTİ (2. TRİMESTER) (ÜÇLÜ VEYA DÖRTLÜ TARAMA TESTİ)

GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI

SPİNAL ANOMALİLER VE NTD TANISI (1. VE 2. ÜÇAY)

BÜYÜMENİN DEĞERLENDİRİLMESİ. Prof Dr Zehra AYCAN.

GÖZ HIRSIZI GLOK M (=GÖZ TANSİYONU)

Olgu EKTOPİK GEBELİK. Soru 1. Tanım. Soru 3. Soru yaşında bayan hasta pelvik ağrı yakınmasıyla geliyor. 5 gündür ağrısı var, SAT 1,5 ay önce

Akraba evliliğinin SNP bazlı hücre dışı DNA test sonuçlarına etkisi

Amniyosentezden önce bir şansınız daha var!

Çoğul Gebelikler. Aneuploidi Taraması. Prof Dr. İskender Başer GATA Kadın Dogum AD (E)

Antepartum İntrauterin Hipoksinin Öngörüsü

Pulmoner Venöz Dönüş Anomalilerinin Tanısı

FETAL DİSRİTMİLERDE TANI VE YÖNETİM. Rukiye Eker Ömeroğlu Prof. Dr

İlk Üç Ayda Plasenta Yetmezliğinin Öngörüsü. Doç. Dr. Halil Aslan İstanbul Kanuni Sultan Süleyman EAH Perinatoloji Kliniği

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ

AMNİYON SIVISININ İÇERİĞİ

EBSTEİN ANOMALİSİ. Uzm. Dr. İhsan Alur

Fetal tedavide amniyoinfüzyon ve amniyodrenaj

ALFA FETOPROTEİN (TÜMÖR BELİRLEYİCİSİ)

PERİNATAL HERPES VİRUS İNFEKSİYONLARI. Uzm.Dr.Cengiz Uzun Alman Hastanesi Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları

Sağlıklı Hamilelik BR.HLİ.081

Prof. Dr.İmirzalıoğlu. Tarih Aralığı: Haber Sayısı: 46

TORAKS DEĞERLENDİRME KABUL ŞEKLİ 2 (Bildiri ID: 64)/OLGU BİLDİRİSİ: MEME KANSERİ İÇİN RADYOTERAPİ ALMIŞ OLGUDA RADYASYON PNÖMONİSİ

Erken gebelik (4-10 hf) USG: Neler görmem gerekir ve neler görmeliyim?

Rekürren Gebelik. Ultrasonografi. 20mm. Spontan abortuslarda muhtemel nedenler. 14mm. başvurular kanamalardır Gebeliklerin %25 inde.

Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği

Gebelikte Yapılan Testler Hafta: Gebelikte yapılan ilk kontroldür. Bu haftalarda yapılan tetkikler

ERKEN TANI HİZMETLERİ. Prof. Dr. Ayfer TEZEL

Gebelik ve Trombositopeni

11-14 Haftada Saptayabileğimiz Yapısal Anomaliler. Dr. Gülengül Köken Afyon Kocatepe Üniversitesi

GENETİK HASTALIKLARDA TOPLUM TARAMALARI

2. BÖLÜM FETAL DEFEKTLERİ BELİRLEMEK AMACIYLA KULLANILAN MATERNAL TARAMA TESTLERİ

hafta ultrasonu

NEONATOLOJİDE YENİLİKLER. Doç. Dr. Esra Arun ÖZER Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yenidoğan Kliniği

Dr. Atıl YÜKSEL İstanbul Tıp Fakültesi KHD AD, Perinatoloji BD. Türkiye Maternal Fetal Tıp ve Perinatoloji Derneği

Doppler Ultrasonografi ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ

4. SINIF KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM STAJ PROGRAMI (Grup 3)

Prof.Dr. Mert Kazandı E.Ü.T.F Kadın Hastalıkları ve Doğum AD

AMNİYOSENTEZ YAPILAN HASTALARDA PERİNATAL SONUÇLAR

DR. SAMİ ULUS ÇOCUK HASTANESİ ONKOLOJİ POLİKLİNİĞİNE BAŞVURAN HEMANJİOMLU OLGULARIN EPİDEMİYOLOJİK DEĞERLENDİRMESİ

MEME KANSERİ TARAMASI

İnci TUNCER S.Ü. Selçuklu Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, KONYA

GENETİK TANI YÖNTEMLERİ. Prof.Dr.Mehmet Alikaşifoğlu

Hipertansif Hasta Gebe Kalınca Ne Yapalım?

Gebelik ve Enfeksiyonlar. Prof.Dr. Levent GÖRENEK

IUGG Tanısı-Ayırıcı Tanısı Doğum Zamanlaması

Doppler Ultrasonografisi

Takiplerde hastalarda hangi özelliklere dikkat edilmesi gerektiğini

Transkript:

T.C SAĞLIK BAKANLIĞI SÜLEYMANİYE KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ YÜKSEK RİSKLİ GEBE POPULASYONUNDA ULTRASONOGRAFİK, LABORATUAR VE ANAMNESTİK RİSK FAKTÖRLERİNİN ANEUPLOİDİ ÖNGÖRÜSÜNDEKİ ETKİNLİKLERİ UZMANLIK TEZİ TEZ DANIŞMANI KLİNİK ŞEFİ Op. Dr. Hasan Fehmi YAZICIOĞLU Dr.Fatma TOKER İSTANBUL-2009

TEŞEKKÜR Asistanlık eğitimim sırasında tüm bilgi ve deneyimlerini benden esirgemeyen, yetişmemde büyük emeği geçen her zaman örnek aldığım Klinik Şefimiz Op.Dr. Hasan Fehmi YAZICIOĞLU na, Hastanemizi titiz ve yoğun çalışmalarıyla her anlamda geliştiren Başhekimimiz Op.Dr.Celal YOLA ya, Asistanlık eğitimim süresince bilgi ve deneyimlerinden yararlandığım tüm başasistan ve uzmanlarımıza, Birlikte çalışmaktan onur ve mutluluk duyduğum tüm asistan doktor arkadaşlarıma, Ekip ruhu içinde çalışmaktan büyük zevk aldığım tüm hastane çalışanlarına, Eğitim hayatım boyunca desteğini hiç esirgemeyen aileme, En içten teşekkürlerimi sunarım Dr. Fatma TOKER İstanbul-2009

İÇİNDEKİLER GİRİŞ... 1 GENEL BİLGİLER... 3 MATERYAL VE METOD... 37 BULGULAR... 40 TARTIŞMA... 70 SONUÇ... 75 KAYNAKLAR... 77

GİRİŞ Sağlıklı bir gebeliği takiben sağlıklı bir bebeğe sahip olmak tüm ailelerin en büyük isteğidir. Bunu sağlamada en büyük görev Kadın Doğum hekimlerine düşmektedir. Eski çağlarda nedeni henüz anlaşılamamış olan birçok anomali, doğaüstü kötü güçlerin etkisi olarak yorumlanmış ve tedavisi düşünülmemiştir. Son yıllardaki bilimsel gelişim ve beraberinde gelen teknik ilerlemeler, fetus hakkında daha intrauterin dönemdeyken ayrıntılı bilgi edinmeyi, gerektiğinde intrauterin tedaviyi de beraberinde getirmiştir. Anomalili bebekler aileler ve toplumlar için büyük sorun oluşturmaktadır. Prenatal tanı; fetal kromozomal anomalilerin, diğer fetal malformasyon ve hastalıkların intrauterin olarak saptanması anlamına gelmektedir. Geçtiğimiz son on yılda fetal hastalıkların prenatal saptanmasında kullanılabilecek noninvaziv metodların daha da geliştirilmesinde belirgin bir ilerleme kaydedilmiştir. Fetal kromozomal anormalliklerin taranmasında biyokimyasal testler (ikili serbest -HCG, PAPP-A, üçlü HCG, AFP, ue3 tarama testi) ve ultrasonografi (11-14. hafta tarama Nuchal Translucency, 18-23. hafta tarama) standart prosedür haline gelmiştir (1,2). Günümüzde genetik bozuklukların prenatal dönemde tanınması ve saptanan patolojinin türüne göre gerekli önlemlerin alınması maternal ve fetal tıp biliminin temel amaçlarından biri haline gelmiştir. Son 20 yıl içinde sonografide gerek teknik özellik, gerekse kullanan hekimlerin bilgi ve eğitimindeki sistematik yaklaşımlar sayesinde yaşanan ilerlemeler pek çok anomalinin erken dönemde tanınmasını mümkün kılmıştır. Fetal kromozomal anomali açısından risk taşıyan gebeliklerde kesin tanı konulabilmesi için invaziv prenatal tanı yöntemleri uygulanmaktadır. Son yıllarda infertilite tedavisinde sağlanan gelişmelerin de yardımıyla ileri yaş gebelikleri artmış ve bunun sonucu olarak ta 2. trimesterde yakalanan trisomi 21 olgularının sıklığı 1/740 tan 1/504 e yükselmiştir (3). Klasik olarak ileri anne yaşı ( 35) veya üçlü testte yüksek risk ( 1/270) nedeniyle Down sendromu açısından yüksek riskli olarak nitelenen gebelere amniyosentez (AS) uygulanır. Ancak sadece anne yaşı risk tayininde kullanıldığında tüm trisomi 21 lerin % 47 si yakalanır (3). 1 trisomi 21 olgusu yakalamak için yaklaşık 140 AS yapmak gerekir ve yakalanan her trisomi 21 olgusu için 1 normal bebek AS komplikasyonlarına bağlı olarak kaybedilir (4). Risk tayini için üçlü test kullanıldığında trisomi 21 olgularının % 60-65 i yakalanır, 1 trisomi 21 olgusu yakalamak için ortalama 60-70 AS yapmak gerekir ve her 3-4 trisomi 21 olgusu için 1 normal bebek kaybedilir (5). Bu nedenlerle trisomi 21 açısından yüksek riskli grubu daha iyi tanımlayarak hem AS sayısını (dolayısı ile AS ye bağlı kayıpları) azaltmak hem de duyarlıktan ödün vermemek 1

amacı ile ultrasonografi yardımı ile aneuploidi riskini belirlemek olarak niteleyebileceğimiz genetik sonografi kavramı geliştirilmiştir. Trisomi 13 ve 18 görülen yüksek major anomali sıklığı (%83-100) nedeniyle ultrasonografi çok etkin bir risk tayin aracıdır. Ancak trisomi 21 olgularının yaklaşık %25 inde ultrasonografik olarak major fetal anomali saptanır (4). Bu nedenle başlı başına fetal anomali olarak değerlendirilemeyecek, normal fetuslarda da görülen ancak trisomi 21 li fetuslarda daha sık rastlanılan birçok ultrasonografik belirteçler günümüzdeki genetik sonografinin temelini oluşturur. Çalışmamızda amacımız hastanemizin perinatoloji ünitesinde yüksek riskli gebelik nedeniyle genetik sonografi yapılmış olan gebelerin anamnestik, laboratuar ve ikinci trimester ultrasonografileri ile saptanmış risk faktörlerinin sonuçlarının değerlendirerek, aneuploidi öngörüsündeki etkinliklerini saptamaktır. 2

GENEL BİLGİLER Kalıtsal hastalıklar, tedavisi mümkün olmayan ancak toplumlar arasında farklılıklar gösteren bir hastalık grubudur. Canlı doğan her 100 bebekten ortalama 3'ünde konjenital bir anormallik bulunur, bu anormalliklerin çoğu zaman nedeni bilinmez. Canlı doğan bebeklerin yaklaşık %3'nün yaşamını etkileyen doğumsal yapı bozukluklarının daha çok kalıtsal hastalıklar sonucu oluştuğu bilinmektedir. Gebeliğin erken dönemlerinde kalıtsal hastalıkların, özellikle de kromozom anomalilerinin saptanması erken teşhis, genetik danışma ve gerekirse gebeliğin erken sonlandırılması için endikasyon oluşturmaktadır (6). Spontan düşük olgularının %50-60'ında kromozom anomalisi saptanmaktadır. Böylece majör kromozom anomalilerinin genellikle fetusun canlı doğumuna izin vermediği sonucu ortaya çıkmaktadır. Canlı doğumların ise yaklaşık 1/160'ında kromozom anomalileri saptanmaktadır, doğumsal yapı bozukluklarının yaklaşık %6'sının nedeni kromozom anomalileridir (7). DOWN SENDROMU Down sendromu 21 numaralı kromozomun trizomik olması sonucu oluşur. Bu hastalığın fenotipik bulgulan ilk defa İngiliz Doktor John Langdon DOWN tarafından 1866'da tanımlanmıştır (8). Down sendromu spontan düşüklerin %66-80'ini, mental retarde hastaların %15'ini oluşturur. Vakaların %85'i 1 yaşına kadar ulaşabilirler ve yaşayan Down sendromlu vakaların hayatta kalabilenleri arasında 50 yaşına ulaşanlar %50'dir. Mortaliteye neden olan sebeplerin başında konjenital kalp hastalıkları, solunum yolu enfeksiyonları ve malignansiler gelir. Ölümlerin %10'u lösemi ve diğer malignansilerdendir. Down sendromu 700 doğumda 1 görülmekle birlikte özellikle anne yaşı arttıkça görülme sıklığı artmaktadır. Trizomik sendromların ortak özelliği mayotik non-disjunctiondır, non-disjunctiondan yaş, radyasyon ve viral ajanlar sorumlu tutulmaktadır. Son yıllarda Trizomi-21 için radyasyon ve viral ajanların bir risk faktörü olabilecekleri belirtilmektedir (8, 9). 3

DOWN SENDROMU NUN SİTOGENETİK TİPLERİ A- Regüler Tip Down Sendromu (Trizomi-21): 47,XY+21ve 47,XX+21 tüm hastaların % 94'ünü oluşturur. Mayotik bölünmede 21 no'lu kromozomun ayrılmasındaki başarısızlık (non-disjunction) olarak tanımlanır. Bu vakalarda 3 adet 21 no'lu kromozom mevcuttur (8, 11). B- Translokasyon Tipi Down Sendromu: Tüm hastaların %3.6'sını oluşturur. Fazla olan 21 no'lu kromozom sıklıkla D grubu (13-14-15), nadiren G grubu (21-22) kromozomlardan birisi ile translokasyon oluşturur, 46 XX,t(13q;21q) ve 46 XY,t(13q;21q) gibi (8, 11). C- Mozaik Tip Down Sendromu: Tüm hastaların %2.4'ünü oluşturur. Normal hücre dizileri yanında trizomik hücre dizileri vardır, 46 XX / 47 XX+21 ve 46 XX / 46 XX+13/21 gibi. Genel olarak Down sendromu sitogenetik tipleri ile mental retardasyon ağırlığı arasında kesin bir ilişki yoktur. Down sendromlu çocuklar geç öğrenip çabuk unuturlar, zeka düzeyleri (IQ) 20-85 civarındadır. Ortalama boyları 140-160 cm'dir (8, 11). Prenatal tanı için başvuran ailelerde, daha önceki Down sendromlu çocuğun sitogenetik tipinin bilinmesi hem hastaya kesin tanı konulması hem de ailelere verilecek genetik danışma açısından önemlidir. Down sendromunun prenatal tanısı ancak karyotipleme ile kesinleşir. PRENATAL TANI ENDİKASYONLARI Prenatal tanı endikasyonu gerektiren risk grubundaki hastalar şöyle sıralanabilir: a) İleri anne yaşı (35 yaş ve üstü): Maternal yaş artımı ile kromozomal düzensizlik riski artmakta ve en sık olarak da Down sendromu görülmektedir. Tablo 1 de, canlı doğan bebeklerde anne yaşı ile Down sendromu riski arasındaki ilişki belirtilmiştir (9, 10). TABLO-1: Anne yaşı ile Down sendromu riski arasındaki ilişki Anne Yaşı Down Sendromu Riski 20 1/1667 25 1/1250 30 1/952 35 1/385 40 1/106 45 1/30 4

Tabloya bakıldığında anne yaşı ilerledikçe Down sendromlu bebek doğurma riskinin artmakta olduğu görülür. b) Anomalili bebek doğurma öyküsü: Daha önceden kromozomal anomalili bebeğe sahip olan hastalarda, ikinci bebeğin kromozomal anomali riskinin değerlendirilmesi amacı ile çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Daha önceden Down sendromlu bebeği olan annelerde eğer bebeğin karyotipi 47,XX+21 veya 47,XY+21 ve anne yaşı 25'in altında ise Down sendromunun tekrarlama riski %1-2'dir. Fakat aynı anne 33 yaşından sonra tekrar gebe olursa yaşa bağımlı olarak risk artmaktadır. Bu nedenlerden dolayı daha önceden anomalili bir çocuk doğurmuş gebelere anne yaşına bakılmaksızın, invaziv prenatal tanı işlemleri yapılmalıdır (12). c) Tekrarlayan abortus öyküsü: Gebeliklerin yaklaşık %15-20'sinin düşükle sonuçlandığı düşünülmektedir, ancak kadınların çoğunlukla erken dönemdeki düşükleri fark edememeleri nedeniyle bu oranın daha da yüksek olduğu tahmin edilmektedir. Çeşitli çalışmalarda, tekrarlayan fetal kayıp hikayesi olan gebelerde kromozomal anomalili bebeğe sahip olma riskinin arttığı vurgulanmıştır (15, 16). Luteal faz yetmezliği gibi özel bir nedene bağlanamayan 2 veya daha fazla sayıda spontan abortus hikayesi olan gebelerde kromozomal anomalili fetusa sahip olma riski artmıştır. Anne ve baba gebelik öncesi dönemde genetik açıdan incelenmelidir (16). PRENATAL TANI YÖNTEMLERİ Prenatal tanının başlangıcı 1966'da Steele ve Breg'in bir fetusun kromozom yapısının, amniyotik sıvıdan alınan kültür yapılmış hücrelerin analizi ile belirlenebileceğini göstermesiyle başlamıştır. Genetik hastalıkların önlenmesi ise 1970'lerden itibaren gündeme gelmiştir (7). Prenatal tanıda temel amaç; yaşam süresi kısıtlı, tedavisi olanaksız, ağır bedensel ve zihinsel defektlere yol açan hastalıklar için yüksek risk taşıyan eşlere sağlıklı bir bebek için güvence vermektir. Ayrıca tedavisi mümkün olmayan fetal sağlık problemlerini gebeliğin erken dönemlerinde belirleyip gereğini yapmaktır (17, 18). Prenatal tanıda anne çevreyi oluşturmaktadır, fetus ise hastamızdır. Fetal tıbbın en önemli özelliği doktorun hasta ile doğrudan temas edememesidir. Bu nedenle özel görüntüleme tekniklerine ihtiyaç vardır. Diğer önemli bir husus ise fetusa yapılacak müdahalelerin anne üzerinden yapılması gerekliliğidir, çünkü fetusa başka bir erişim şekli yoktur. Anne üzerinden yapılacak müdahaleler veya yaklaşımlar anneyi doğrudan etkileyecektir. Prenatal tanıda kullanılacak yöntemin olabildiğince non-invaziv olması tercih 5

edilmelidir. Ultrasonografi ve anne kanı ile yapılan incelemeler non-invaziv olarak kabul edilmektedir (18). PRENATAL TANIDA TARAMA TESTLERİ 1.İLK TRİMESTER TARAMA TESTLERİ 1.Biyokimyasal testler a.s -hcg b.papp-a 2.Ultrasonografik tarama (NT ölçümü) 2.İKİNCİ TRİMESTER TARAMA TESTLERİ 1.Biyokimyasal testler a.üçlü test:afp,s -hcg, UE3 b.maternal serum AFP 2.Sonografik testler -Anomali tarama ultrasonu (genetik sonogram) 3.İdrarda yapılan tarama testleri (Beta cor hcg, hiperglikoze hcg) 3.DİĞER TARAMA TESTLERİ a.inhibin A b.s-100 c.sp-1 d.eosinophylic Major Basic Protein (EMBP) e.anne kanında fetal hücreler. Non-invaziv prenatal tanı yöntemleri içinde en sık kullanılanları ultrasonografi ve anne kanından yapılan tarama testleridir (18). Tarama programlarının amacı, fetal sağlık problemlerini doğrudan belirlemek veya riskli gebelikleri tanımlayarak prenatal tanı programlarına sevk etmektir. Ayrıca diğer bir neden de invaziv prenatal tanı yöntemlerinin belli bir komplikasyon hızına sahip olmalarıdır (18). 1. MATERNAL KANDA BAKILAN MARKERLAR Maternal kanda bakılan tarama testleri 1. trimesterde ikili tarama testi (serbest -HCG ve PAPP-A), 2. trimesterde üçlü tarama testi (AFP, serbest -HCG ve ue3)'dir. 16. gebelik haftasında normal fetusa sahip annelerin serumundaki AFP, ue3 (unkonjuge estriol), HCG (Human Chorionic Gonadotropin) konsantrasyonlarının medyan değerinin, Down sendromlu fetus taşıyan gebelerdeki medyan değerlerden farklı olduğunun anlaşılmasıyla bu hormonların riskli grubu taramada kullanılabileceği düşünülerek üçlü test (triple test) olarak kullanılması önerilmiştir. Üçlü tarama testi ile Down sendromlu fetusların %60'ı saptanabilmektedir. 6

1.1.BİRİNCİ TRİMESTER TARAMA TESTLERİ İlk kez 1997 yılında Royal Collage of Obstetrics and Gynecology (RCOG) çalışma grubu 15-22. gebelik haftalarında Down sendromu taramasında kullanılan spesifik serum markerları kadar etkin olabilecek, ilk trimester serum markerlarından söz etmişlerdir. İlk trimesterde kullanılan spesifik serum markerlarından en iyi bilinenleri PAPP-A (Pregnancy Associated Plasma Protein-A) ve serbest -HCG'dir. PAPP-A ve serbest -HCG'nin 9-11. gebelik haftalarında Down sendromu yakalama oranı %5 yanlış pozitiflikle %60'dır. Bu oran yaklaşık olarak 2. trimester üçlü tarama testiyle aynı düzeydedir (19, 20). Trizomi-21'li fetusların maternal serum serbest -HCG seviyeleri ilk trimesterde kromozomları normal olan fetuslara oranla daha yüksek, PAPP-A seviyesi ise daha düşüktür. Sadece anne yaşı kullanıldığında Down sendromu yakalama oranı %30 dur. Anne yaşı ve 11-13 hafta 6 gün arasında ölçülen NT kalınlığının birleştirilmesi etkin bir trizomi 21 tarama metodu olup, %5 invasiv test oranı ile, trizomili gebeliklerin %75 ini tanıyabilmektedir. Bunlara, 11-13. haftalarda anne serumunda serbest β- human chorionic gonadotropin (hcg) ve pregnancy associated plasma protein-a (PAPP-A) analizi de eklendiğinde kromozomal defektlerin yakalanma oranı %85-90 a çıkmaktadır. 2001 yılında, Trizomi 21 li fetüslerin %60-70 inde burun kemiğinin 11-13. haftalardaki ultrason muayenesinde görülmediği bildirilmiştir. Burun kemik muayenesinin birinci trimester ultrason ve serum biyokimya taramasına eklenmesi ile testin duyarlılığı %95 in üzerine çıkarılmıştır (19, 20). Tablo 2 de trisomi 21 taramasında kullanılan değişik metotlara ait yakalama oranlarının kıyaslaması verilmiştir. TABLO-2 :Trizomi 21 taramasında kullanılan değişik metotlara ait yakalama oranlarının (YO) %5 yanlış pozitiflik oranı içerisinde kıyaslanması. Anne yaşı(ay) 30 YO (%) AY ve 15-18. haftalarda maternal serum biyokimyası 50-70 AY ve 11-13hafta 6gün arasında nukal translusensi (NT) 70-80 AY, NT ve 11-13hafta 6gün arasında bakılan maternal serum f-βhcg ve PAPP-A 85-90 AY, NT ve 11-13hafta 6gün arasında fetal nasal kemik (BK) 90 AY, NT, NB ve 11-13hafta 6gün arasında bakılan maternal serum fβhcg ve PAPP-A 95 7

PAPP-A (PREGNANCY ASSOCIATED PLASMA PROTEİN-A) Gebelikte trofoblast hücrelerinden salgılanan ve maternal serumda tespit edilebilen büyük molekül ağırlıklı bir glikoproteindir. Fonksiyonu kesin olarak bilinmemekle birlikte gebeliğin ilk yarısında kan düzeyi sürekli artmaktadır. 14. gebelik haftasına kadar amniyotik sıvıda saptanamamaktadır (19). Trizomi-21'li gebelerde PAPP-A sağlıklı gebeliklere göre daha düşük seviyelerde tespit edilmektedir. İlk kez 1992'de Wald, ilk trimesterde PAPP-A'nın Down sendromlu gebeliklerde normalden düşük olduğunu ileri sürmesiyle çalışmalar başlamıştır. Normal populasyon ortalaması 1 MoM olarak alındığında Down sendromlu gebeliklerde 0.35-0.44 MoM arasında değerlerin bulunduğu bildirilmektedir. Trizomi-18'de de PAPP-A normal değerinden düşüktür (0.32 MoM) (19). PAPP-A tek başına kullanıldığında Trizomi-21 saptama oranı %40, anne yaşıyla birlikte kullanıldığında bu oran %50'dir. PAPP-A düzeylerinin 14. gebelik haftasından sonra Down sendromlu gebelikler ile normal gebelikler arasında fark olmadığı saptanmıştır. Bu nedenle PAPP-A'nın taramada kullanımı 1. trimester ile sınırlı kalmaktadır (19). SERBEST BETA HCG ( -HCG) Hemen tüm insan dokuları tarafından yapılan, karbonhidrat yan zincirleri taşıyan bir glikoprotein hormondur. Plasenta tarafından bu protein glikozillenerek yarı ömrü uzamaktadır. HCG'nin alfa ve beta subünitleri bulunmaktadır. Alfa subüniti FSH, LH ve TSH'nın alfa subünitleriyle ile aynıdır. -HCG sitotrofoblastlardan salgılanmaktadır ve %1'den azı serbest formda bulunmaktadır (19). Down sendromlu etkilenmiş gebeliklerde, 1. ve 2. trimesterde serbest -HCG seviyesi kromozomal olarak normal fetus taşıyan gebeliklere oranla yüksektir. Trizomi-21 bulunmayan gebelikte değer 1 MoM alındığında, Trizomi-21'li gebeliklerde ortalama olarak 1.9 MoM değeri saptanmaktadır. Total -HCG'de bu fark izlenmemektedir. Trizomi-18'de ise serbest - HCG belirgin olarak düşmektedir (0.18 MoM). Serbest -HCG Trizomi-21 ve Trizomi-18 için en spesifik ve en sensitif markerlardır, ayrıca 1. ve 2. trimester taramalarında kullanılabilen en iyi tek markerdır (19). PAPP-A VE SERBEST -HCG KOMBİNASYONU PAPP-A'nın tek başına Down sendromu yakalama oranı %52.2 iken, serbest -HCG'nin yakalama oranı %41.8 düzeylerindedir. Bu iki parametre birlikte kullanıldığında ise Down 8

sendromu yakalama oranı %64'e çıkmaktadır (19). Bu iki serum markerı son derece değerlidir, çünkü bunlara E 3 ve AFP nin eklenmesinin Down Sendromu saptama oranınına katkısı sadece %6 dır. Tablo 3 de anne yaşı ile birinci trimester serum serbest-βhcg ve PAPP-A kombinasyonunun yapılmış olan yayınlarda gözlenmiş trisomi 21 saptama hızları verilmiştir. TABLO-3. Anne yaşı ve birinci trimester serum serbest-βhcg ve PAPP-A kombinasyonunun Trizomi 21 saptama hızları. Çalışma Trizomi 21 Gebelik haftası Tanı oranı (%) Krantz,1996 22 10hf-13hf 63 Wald,1996 77 8hf-14hf 62 Berry,1997 47 9hf-14hf 55 Orlandi,1997 11 9hf-14hf 61 Haddow,1998 48 9hf-15hf 60 Wheeler&Sinosich,1998 17 9hf-12hf 67 De Graff,1999 37 10hf-14hf 55 Spencer,1999 210 10hf-14hf 67 Tsukerman,1999 31 8hf-13hf 69 PAPP-A, SERBEST β-hcg VE FETAL ENSE KALINLIĞI KOMBİNASYONU Ense kalınlığı, fetal ensede subkutan bağ dokusunun ödeme bağlı kalınlaşması ile oluşur. Etyolojide lenfatik sistemde bir patoloji düşünülmektedir. İkinci trimesterde aksiyel planda talamustan geçen bir kesitte ense derisinin kalınlığı ölçülebilir. Birinci trimesterde talamustan geçen kesiti bulmak zor olduğu için sagittal kesitte servikal vertebranın dışı ile ense derisinin dışı arasındaki mesafe ölçülmektedir. 10. ve 14. gebelik haftaları arasında ölçülen subkutan bağ dokusunun kalınlığının 3 mm ve daha fazla olması yaşa bağlı kromozom anomali riskini 10 kat arttırmaktadır. 1. trimesterde görülen ense ödemi %30-50 oranında kromozom anomalileri ile birlikte görülmektedir. Ense ödemi özellikle Down sendromlu fetuslarda sık görülmektedir (21). Gerek normal, gerekse Trizomi-21'li gebelerde ense kalınlığı ile anne serum serbest β- HCG ve PAPP-A seviyeleri arasında belirgin bir ilişki bulunamamıştır. Anne serum serbest β- 9

HCG ve PAPP-A seviyesi, fetal ense kalınlığı ölçümü ile birlikte kullanıldığında Trizomi-21 saptama oranı, %5 yanlış pozitiflik oranı ile yaklaşık %90 civarına ulaşmaktadır (19, 20). Tablo 4 de anne yaşı, NT, birinci trimester serum serbest-βhcg ve PAPP-A kombinasyonunun trisomi 21 saptama hızları verilmiştir. TABLO-4.Anne yaşı, NT, birinci trimester serum serbest-βhcg ve PAPP-A kombinasyonunun Trizomi 21 saptama hızları Çalışma Trizomi 21 Gebelik haftası Tarama(+)(%) Tanı oranı(%) Brizot,1994-1995 80 10hf-14hf 5 89 Orlandi,1997 11 9hf-14hf 5 87 De Graff,1999 37 10hf-14hf 5 85 De Biasio,1999 13 10hf-14hf 3,3 85 Spencer,1999 210 10hf-14hf 5 89 Birinci trimester tarama testleri için optimal zamanlamada, serbest β-hcg ve PAPP-A ile biyokimyasal taramanın 9. hafta ile 13 hafta 6 gün arası, ense kalınlığı taramanın 11. hafta ile 13 hafta 6 günler arasında yapılması önerilmektedir. Maternal serum AFP ve serbest β-hcg kombinasyonu ile taramanın ise 13 hafta 4 gün ile 22 hafta 3 gün arasında yapılması önerilmektedir (19). 1.2. İKİNCİ TRİMESTER TARAMA TESTLERİ 1980-1990'lı yıllar arasında maternal serumda AFP, HCG ve ue3'ün ölçümüne dayanan üçlü tarama testi yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Üçlü tarama testi ile %5 yanlış pozitiflikle Down sendromu yakalama oranı %60 civarındadır. İkinci trimester (16-20. haftalar arası) üçlü tarama testinde Down sendromu haricinde aneuploidi, Trizomi-18, Triploidi ve seks kromozom anomalilerini de tespit etmek mümkündür. Tarama testlerinde kullanılan markerların düzeyi normal populasyondaki ortanca değerinin katları olarak ifade edilmektedir (MoM; Multiple of Median). Her gebelik haftası için normal gebelerden ortalama alınarak elde edilen serum düzeyi 1.0 MoM olarak kabul edilmektedir (22, 23). Cuckle'nin yaptığı metaanalizde -HCG ve AFP kullanılarak 2. trimesterde Down sendromu yakalama oranı %62 olarak 10

bildirilmektedir (27). Bu iki parametreye E3 eklendiğinde oran %65, İnhibin-A eklendiğinde ise oranın %72 düzeylerine ulaştığı bildirilmektedir. ALFA-FETOPROTEİN (AFP) AFP, 590 aminoasitten oluşan bir glikoproteindir. İntrauterin dönemde ilk olarak yolk sac hücrelerinde yapılır, sonra da fetal karaciğer tarafından sentez edilir. 5 ve 12. haftalar arasında anne serumundaki AFP kaynağı karaciğer, amniyon sıvısındaki AFP kaynağı yolk sactır. Bunun dışında gastrointestinal sistem, böbrek ve plasentadan da salgılandığı ileri sürülmektedir. Amniyotik sıvıda AFP'nin esas kaynağı fetal idrardır. 12-14. haftalarda en yüksek seviyesine çıkar ve ondan sonra her hafta %12 oranında azalır (24). Maternal serum AFP düzeyi ise 32. haftaya kadar yavaş yükselir, sonradan düşer ancak gebelik boyunca fetal seruma oranla çok düşük düzeylerdedir. Fetal serum AFP düzeyi, amniyotik sıvı AFP'nin yaklaşık 150-200, maternal serum AFP'nin ise 50.000-100.000 katıdır (23, 24). Fetal kaynaklı AFP'nin anneye geçişi %75-96 transplasental diffüzyon, %6-10 membran diffüzyonu ile olmaktadır. Maternal serum AFP düzeyinde 12. haftadan sonra 32. haftaya kadar haftada %15'lik artış olduğu için test yapılırken gebelik haftasında yapılacak bir hata yanlış sonuç çıkmasına sebep olur. Anne ağırlığı ile AFP arasında negatif korelasyon vardır (25). Açık NTD, omfalosel, gastroşizis, Meckel-Gruber sendromu, renal agenezi, duodenal atrezi, diyafram hernisi, teratom, konjenital nefroz gibi durumların yanında amniyosentez, kordosentez, koryon villus örneklemesi, missed abortus, abortus imminens, fetal ölüm, preeklampsi, oligohidramniyos, ikiz gebelik gibi durumlarda da maternal serum AFP artmaktadır (26). Maternal serum AFP bir tarama testidir. Tarama testi için en uygun zaman 16. ve 18. haftalardır. Çünkü bu haftalarda normal gebelerle NTD olan gebeler arasındaki fark en fazladır. Ancak 15-22. haftalar arasında da taramada kullanılabilir. NTD taramasında günümüzde kabul gören maternal serum AFP sınır değeri 2-2.5 MoM'dur. Down sendromlu gebeliklerde 2. trimesterde maternal serum AFP değeri normalden daha düşüktür. Wald ve Cuckle AFP'nin normal populasyon ortalaması 1 MoM kabul edilirse Down sendromlu gebeliklerde bu değerin 0.75 MoM olduğunu göstermişlerdir (27). Down sendromlu fetuslarda AFP düşüklüğü fetal karaciğerden yetersiz senteze bağlanmaktadır. Tarama testi olarak yaş ile birlikte maternal serum AFP kullanılırsa %6.8 yanlış pozitiflikle Down sendromu yakalama oranı %40'dır. Bunlara HCG ve ue3 eklenmesi ile 11

yapılan üçlü tarama testi daha yüksek yakalama oranlarına sahiptir. Down sendromu riskinin yüksek olduğu durumlarda, maternal serum AFP ve ue3 düzeyi ortalamadan düşük, HCG düzeyi ise yüksek bulunmaktadır. Her 3 parametrenin yaşla korelasyonu sonucu Down sendromu saptama oranı %60-65'lere çıkmaktadır (23). Üçlü tarama testi, ideal olarak 16-20. gebelik haftaları arasında yapılmalıdır. Tarama testlerinde kullanılan biyokimyasal parametrelerin serum düzeyleri toplumlar ve ırklar arasında farklılık gösterebildiğinden testlerin uygulanması sırasında uygun populasyon kontrollerinin sağlanması gereklidir. Yapılan maternal serum tarama testi sonucunda artmış risk ile karşılaşıldığında, testin tekrarı yapılmamalıdır. Çünkü gebelik haftası ilerledikçe etkilenmiş gebelerdeki biyokimyasal markerlar normal populasyona yaklaşmakta ve testin tekrarı Down sendromu yakalama oranını azaltmaktadır (23). UNKONJUGE ESTRİOL (ue3) Gebelikte, estriol 9. haftada fetal adrenal gland kökenli 16-DHEA-S'ın (16 dehidroepiandrosterone sülfat) androjene dönüştürülüp sonradan aromatize edilmesiyle elde edilir. Down sendromundan etkilenmiş gebeliklerde ue3 düzeyi normal gebeliklere göre düşüktür ve ue3 Down sendromu taramasında en az etkili markerdır (23). 2. ULTRASONOGRAFİ Neredeyse tıbbın her alanında kullanılan ultrasonografi obstetrikte en fazla kullanılan yöntemlerden biri haline gelmiştir. Bugüne kadar bilinen bir zararının gösterilememesi nedeniyle prenatal tanı yöntemleri içinde, fetal risk ve annenin rahatlığı açısından en uygun olarak kullanılan yöntemdir. Ultrases dalgalarını kullanan bir alet yardımıyla fetusun incelenmesi ve varsa anomalilerin saptanması esasına dayanır. Rezolüsyonu iyi, yüksek frekanslı "transducer" lerin yapılması ve bunların doppler teknolojisi ile donatılarak fetal damarlarda kan akım hızlarının ölçülmesinde kullanılması fetal tıbba yeni boyutlar kazandırmıştır. Günümüzde fetal anatominin incelenmesi ve malformasyonların ayırdedilmesi ultrasonografinin en önemli kullanım alanları arasındadır. Ancak ultrasonografinin tanısal değerinin en deneyimli ellerde bile %100'e ulaşmadığı bilinmelidir ( 28,29). Ultrasonografi incelemesi abdominal ve/veya vajinal yoldan yapılabilir. Prenatal tanı amacıyla en sık 15 ile 24. haftalar arası tercih edilmektedir. Herhangi bir şekilde artmış bir riski olmayan hastalarda rutin ultrasonografik taramanın optimal zamanı ise 18-20. haftalardır, çünkü bu haftalarda maternal serum tarama sonuçları elde edilmiş, erken gebelik problemleri açığa kavuşmuş, organogenezis tamamlanmış, maternal medikal problemlerin çoğu saptanmış, 12

fetal hareketler başlamış ve fetusun neredeyse tamamı ekranda net olarak görülebilmektedir. Bu haftalarda anomalilerin belirlenmesi kolaydır ve ayrıca problem saptandığında gebeliğin sonlandırılması mümkündür (29,30). 2.1. BİRİNCİ TRİMESTER ULTRASONOGRAFİ Fetal malformasyonların mümkün olduğunca erken dönemde tanınması prenatal sonografinin en önemli amaçlarındandır. Birinci trimester tarama programları çerçevesinde, ultrasonografik fetal NT ölçümü günümüzde en sık uygulanan tarama programlarından birisidir. 2.1.1.NUKAL TRANLÜSENSİ Ense kalınlaşması veya artmış nukal kalınlık kavramı, Dr.Langdon Down tarafından 1866 da gözlenen ve tarif edilen Down Sendromunda çocukların enselerinin gövdelerine göre daha kalın olması görüşü ve Fraser ve Mitchel in 1876 da bu durumun ileri anne yaşıyla ilgili olduğunu bildirmeleri sonrasında, ancak 20.yüzyılın sonlarına doğru sonografik teknolojilerdeki gelişmeler sonrasında klinik değerlendirmeye alınmıştır. Bu durum, ilk olarak Benacarref ve arkadaşları tarafından 1985 yılında ikinci trimester sonografisinde trizomi 21 bulunan fetüslerde sonografide artmış ense kalınlığı kavramını gündeme getirmelerinden sonra aktüalite kazanmaya başlamış ve 1990 lı yılların başlarında bir tarama yöntemi olarak 10-14.gebelik haftaları arasında anne yaşının fetal NT ölçümü ile kombine kullanıldığı çalışmalar başlatılmıştır (31,32). Fetüslerde ensede kalınlaşmanın gebeliğin ilk üç ayında sonografik olarak tespit edilebildiği artık klinik pratikte kabul edilmektedir (31,32,33). NT, fetal ensede cilt altında bulunan ve normalde birinci trimesterde sonografide izlenebilen bir boşluktur. NT artışı ile aneuploidiler (özellikle trizomi 21) arasında yakın bir ilişki bulunduğu birçok çalışmada kanıtlanmıştır (34). 10-14. gebelik haftaları arasında sonografik NT ölçümünün rutin hale getirilmesi için yapılan çalışmalar özellikle trizomili fetüslerin saptanmasına yönelik bazı bulguları ortaya çıkarmıştır. Maternal serumda PAPP-A ve serbest-βhcg ölçümü ile yapılan ilk trimester taramasıyla %63 civarında Down Sendromu tespit oranı elde edilirken, NT ile serum testlerinin kombine edilmesi sonucunda Down Sendromu tespit oranları, %5 yalancı pozitiflikle, %80-90 lara ulaşmaktadır. Tablo 5 de anne yaşı, serbest-βhcg, fetal NT ölçümü ve bu parametrelerin kombinasyonlarının kullanılması halinde test sensitivitesinin kıyaslanması gösterilmiştir (31). 13

Artan NT ile otozomal trizomiler arasındaki ilişkinin gösterilmesi ve Nicolaides tarafından bu yöntemin 11-14. gebelik haftaları arasında bir tarama testi olarak kullanılmasını önermesi ve uygulamasıyla klinik pratikte yerini almıştır (35). NT ölçümü yapılabilmesi için, sonografiyi yapacak kişinin ileri bir eğitim programına katılıp gerekli teorik ve pratik uygulamalar konusunda bir standardizasyonu sağlandıktan sonra tarama programına katılımı söz konusu olmaktadır. Bahsi geçen özel eğitim programından geçmiş araştırmacılardan fetal CRL ve NT ölçümünün yapılması, risk faktörlerinin belirlenmesi (trizomi riski), anne yaşı, gebelik haftasına göre ve CRL ölçümüne göre olması gereken NT ölçümünün saptanması istenmektedir. Türkiye de ve dünyada yaygın olarak kullanılan şekliyle FMF (Fetal Medicine Foundation) tarafından eğitim almış sonografistlere verilen özel bilgisayar programı ile gebenin tarama testi sonucundaki riski belirlenmektedir. Sınır değer olarak 1/300 kullanılmaktadır (31). Nukal translüsensinin 3.5 mm nin üzerinde saptandığı durumlarda serum serbestβhcg ve PAPP-A değerlerinin normal bulunması muhtemel bir kromozomal anomaliyi ekarte ettirmemektedir. 3.5mm nin üzerinde bir NT değerinin saptanması mutlaka bir tanısal test (amniosentez, CVS) yapılmasını gerekli kılmaktadır (36). TABLO-5. Anne yaşı, serbest-βhcg, fetal NT ölçümü ve bu parametrelerin kombinasyonlarının kullanılması halinde test sensitivitesinin kıyaslanması (yanlış pozitiflik oranı %5 olarak alınmıştır) (31) Kullanılan parametre Saptama hızı Anne yaşı 11 (%31) serbest-βhcg 10 (%28) Fetal NT 28 (%78) Anne yaşı + serbest-βhcg 15 (%42) Anne yaşı + fetal NT 28 (%78) Anne yaşı + fetal NT + serbest-βhcg 32 (%86) 14

1)NUKAL TRANSLÜSENSİ ÖLÇÜMÜNÜN TEKNİĞİ VE KURALLARI Gebeliğin ilk trimesterinde terim olarak NT kullanılmaktadır, çünkü ikinci trimesterde bu durum genellikle düzelmekte, bazı vakalarda ise nukal ödem veya nukal kistik higromaya dönüşmektedir. 11-14. gebelik haftasında saptanan NT deki artış, birçok kromozomal anomalinin saptanmasında yol gösterici olması dışında, fetal kardiak anomali ve diğer genetik hastalıkların bir ön bulgusu olarak da karşımıza çıkabilmektedir. NT nin tekniğine uygun olarak ölçülmesi son derece önemlidir. Bu nedenle NT ölçümünde standardizasyonun sağlanabilmesi için FMF tarafından belirtilen aşağıdaki şartlar genel kabul görmektedir : 1) Ölçüm transabdominal veya transvaginal ultrasonografi ile yapılabilir. %95 olguda transabdominal ultrason ile ölçülebilir, sadece %5 olguda transvaginal ultrasonla ölçüm gerekmektedir (Tercih edilen transvaginal ölçümdür). Ultrason cihazının mutlaka cine özelliğine sahip olması ve kaliperler ile 0.1mm lik ölçümler yapılabilmesi gerekmektedir. 0,1 mm lik ölçümün yapılabilmesi teknik olarak ölçümün doğruluk payını %20 artırmakta ve ölçümü daha kolay hale getirmektedir. 2) Ölçüm 11 hafta ile 13 hafta 6 günlük gebelik haftalarında yapılmalıdır. CRL 45-84mm arasında olmalıdır (CRL arttıkça-gebelik yaşı ilerledikçe, NT nin de arttığı unutulmamalıdır). 3) Fetüsün iyi bir sagittal görüntüsü elde edilmelidir. Fetüs nötral pozisyonda olmalıdır. Fetüsün hiperekstansiyonu, ölçülen değerin büyük bulunmasına; hiperfleksiyonu ise değerin olduğundan küçük bulunmasına neden olmaktadır. 4) Görüntü ekranın en az ¾ ünü (%75) kaplayacak şekilde büyütülmelidir. 5) Fetal cilt ile amniotik membran birbirinden iyi ayırt edilmelidir. Erken gebelik haftalarında fetal cilt ile amniotik membran çok sık birbiriyle karışabilmektedir. Spontan fetal hareketler beklenerek veya hastanın karnına ultrason probuyla yapılan hafif, kısa süreli baskılarla fetüsün amniondan uzaklaştığı anda ölçüm yapılmalıdır. 6) Ölçüm esnasında umblikal kordun boyun etrafında (nukal kord) olmamasına dikkat edilmelidir. Aksi halde yanlış pozitif sonuçlar elde edilebilmektedir. 7) Kaliperler ile içten içe olacak şekilde ve genişliğin en fazla olduğu yerden ölçüm yapılmalıdır. 8) Her gebeye en az 10dak lık bir zaman ayrılmalı, üç ölçüm yapılarak, en büyük ölçüm kullanılmalıdır (37,38). 15

ŞEKİL-1. NT ve CRL ölçümü. ŞEKİL-2. Artmış NT in görüntüleri. 2) NUKAL TRANSLÜSENSİ FİZYOPATOLOJİSİNDE OLASI MEKANİZMALAR a. Kalp Yetmezliği: Kalpteki anatomik yapısal bozukluklar, hipoproteinemi, anemi veya yer kaplayıcı lezyonlara sekonder kalp yetmezliği bu gruba girmektedir. Trizomi 21 ve 18 de aortik isthmustaki daralmaya bağlı asendan aortadaki rölatif genişleme, gövdenin üst kısmına giden kan akımının artmasıyla ödem gelişimine yol açabilmektedir. b. Baş ve boyunda venöz konjesyon olması: Amnion rüptüründe fetal vücudun sıkışması, diyafragma hernilerinde görülen superior mediastinal sıkışma ve iskelet displazilerinde gözlenen dar göğüs bu duruma neden olmaktadır. 16

c. Ekstraselluler matrix değişiklikleri: Ekstraselluler matrixi meydana getiren kollajen veya hyalüronik asit miktarındaki değişiklikler NT artışına yol açabilmektedir. Trizomi 21,13, 18 de bozuk kromozomların ekstraselluler matriks proteinlerinin kodlanmasındaki rolü düşünülecek olursa, bu genlerin aşırı ekspresyonunun NT artışına yol açabileceği düşünülmektedir. d.lenfatik sistemin geç veya anormal gelişimi: Venöz ve lenfatik sistem embryolojik hayatta birbirinden bağımsız gelişir. Bu iki sistemin doğal bağlantı noktalarında olan bir gelişme bozukluğu, hipoplazi veya genişlemeler NT artışına yol açabilir. e.nöromusküler bozukluklarda fetal hareketlerin azalması nedeniyle lenfatik drenajda yetersizlik oluşması f.fetal anemi ve hipoproteinemi g.kardiak disfonksiyon veya anemi oluşturan konjenital enfeksiyonlar (39, 40). 2.1.2.BURUN KEMİĞİ Ultrasonografik olarak ilk trimesterde fetüsün burun kemiğinin olup olmadığının gözlenmesine dayanmaktadır. NT ölçümünde olduğu gibi tecrübe gerektirir. Günümüze kadar yapılan çalışmalarda, Trizomi 21 taramasında burun kemik incelemesinin yüksek sensitiviteye sahip olduğu ve invazif test ihtiyacını azalttığı saptanmıştır (41). Burun kemik yokluğu, hipoplazi veya gecikmiş ossifikasyona bağlanmaktadır (42). Kemiğin oluşması çevreleyen fonksiyonel matrikse bağlıdır. Trizomi 21 li fetüslerde yapılan histolojik çalışmalarda kemiğin ekstrasellüler matriks yapısında bozukluklar saptanmıştır. Genin yapısındaki bozukluktan kaynaklanan süperoksit dismutaz artışı, hyalüronik asit artışına yol açmaktadır (Süperoksit dismutaz, hyalüronik asitin serbest radikallere parçalanmasını önleyerek artışına yol açar). Trizomi 21 lilerde tip 6 kollajen de normalden daha fazla bulunmaktadır. Normal kromozom yapısına sahip fetüslerde burun kemik yokluğuna %1 oranında rastlanmakta iken, Nicolaides ve arkadaşları yaptıkları bir çalışmada 15-22 hafta arasındaki Down Sendromlu fetüslerin neredeyse 2/3 ünde burun kemiği göremediklerini bildirmektedir. Ultrasonografide burun kemik saptandı ise fetüsün Down Sendromu olma olasılığı 1/3 oranında azalmaktadır (43). Trizomi 21 lilerde NT artışı burun kemik yokluğundan bağımsızdır, o nedenle bu iki marker erken Trizomi 21 taramasında kombine olarak kullanılabilmektedir (42,43). Bütün bu çalışmalarda burun kemik taramasında %1 lik yanlış pozitiflik oranı ile sensitivitenin %57-86 olduğu bildirilmekte, yanlış pozitiflik oranı %5 alındığında ise %75-93 lere varan sensitivite 17

saptanmaktadır. İlk trimester Trizomi 21 taramasında NT, burun kemik yokluğu ve biyokimyasal markerlar kombine edildiğinde %1 yanlış pozitiflikle %90 üzerinde bir sensitivite tespit edildiği bildirilmektedir (41,42). Kullanımının kolaylığı ve güvenilir olması, yanlış pozitifliği azaltıp yüksek tespit oranları sağlayabilmesi ile güncel bir parametre olarak burun kemik yokluğunun klinikte etkin bir şekilde kullanımı önerilmektedir (44). BURUN KEMİĞİ ÖLÇÜM TEKNİĞİ Burun kemik için tarama, NT ölçümünde olduğu gibi 11-14 gebelik haftaları arasında, CRL 45-84mm arasında iken yapılmaktadır. Yine NT ölçümünde olduğu gibi görüntü ekranın ¾ ünü kaplayacak şekilde büyütülmeli, kaliperler ile 0.1mm lik ölçüm yapılabilmelidir. Fetüsün midsagittal görüntüsü elde edilmeli, ultrason probuyla fetüsün yüzüne dik değil, 45 derece açıyla bakılması gerekmektedir (38). Bu şekilde burun kemiğinin varlığı değerlendirilmektedir (Şekil-3). ŞEKİL-3. Burun kemiği ölçümü 2.1.3.DUKTUS VENOSUS 1)DUCTUS VENOSUSUN BULUNMASI Ductus venosus ve akım profilinin bulunması iki boyutlu real-time görüntü haricinde renkli doppler aracılığıyla da mümkündür (Şekil-4). Duktus venosus, umblikal venden gelen oksijenden zengin kanın kalbe ulaşmasını, foramen ovale yoluyla sol atriuma geçtikten sonra koroner ve serebral dolaşıma gitmesini sağlayan özel bir şanttır. Duktus venosus, tüm prekardial venler arasında fetal myokardial hemodinami ve fonksiyonu hakkında en iyi ve en güvenilir, kolay tekrarlanabilir doppler akım spektrumlarını vermektedir (45). Doppler 18

sinyallerinin en hızlı ve en kolay, fetüsün dorsoposterior pozisyonda olduğu durumda saptandığı bilinmektedir. Venöz damar sistemi hakkında hızlı bir oryantasyonun sağlanabilmesi için, öncelikle v.umblikalisin intrahepatik akım yolunun bulunması gereklidir. Optimal ayarlama ya median sagittal düzlemde ya da fetal abdomenin eğik transversal kesitinde yapılmaktadır (46,47,48,49). İntrahepatik v.umblikalisin uzantısında duktus venosusun başlangıcı saptanmaktadır. Çapı nadiren 2mm yi aşmakta ve seyri boyunca huni şeklinde bir genişleme ile maksimal uzunluğu 20mm olarak saptanmaktadır (50). ŞEKİL-4. Sinus venae portae ve ductus venosus çıkışının birlikte gösterimi. Dorsoposterior vertex prezentasyonu (27.gebelik haftası). Renk kodlaması yardımı ile v.umblikalis ile duktus venosus arasındaki kan akım hızları belirgin olarak ortaya konmaktadır. Duktus venosus, içindeki 3-4 kat hızlı kan akım hızları ile Alliasing etkisi (Şekil-5) olarak da bilinen renk dönüşümüne neden olmaktadır. Akım sinyallerinin kaydı için doppler penceresi (sample volume), direkt olarak duktus venosusun başlangıç noktasına (renk dönüşümünün olduğu nokta) yerleştirilir (46,48). Doppler penceresi bu sırada sadece damarı örtecek genişlikte tutulmalı, aksi halde yakın komşuluktaki hepatik venler ve v.umblikalise ait akımlar artefaktlara neden olmaktadır. Huni şeklindeki yapısı nedeniyle duktus venosusun akım hızı, başlangıç noktasında bitiş noktasına göre daha yüksektir (51). Optimal bir akım eğrisinin elde edilmesi için doppler açısının 30 derecenin altında tutulması önerilmektedir (51). Duvar filtresi de ultrason cihazına göre 100-125Hz arasında bulunmalıdır. 19

ŞEKİL-5. Fetal abdominal median sagittal kesit. Umblikal venlerin (mavi), Duktus venosusa (sarı) boşalışı. Renk değişimi (Alliasing fenomeni) buradaki en yüksek yüksek hızlı bölgeyi yansıtmaktadır. Dorsoposterior vertex prezentasyonu (30.gebelik haftası). 2)AKIM EĞRİLERİ VE ENDEKSLER Doppler sonografi tecrübesi yeterli araştırmacılar, vakaların %94 ünde duktus venosusa ait doppler sinyallerini net olarak ortaya koyabilmektedir (46). Duktus venosusun normal doppler akım eğrisi kalp siklusu sırasında devamlı trifazik bir ileri akım göstermektedir. Duktus venosustaki akım hızları venöz sistemdeki en hızlı akım olarak bilinmekte ve streamlining effect den sorumlu tutulmaktadır. Arteryel damar sistemindeki incelemelere analog olarak, duktus venosustaki akım hızlarının gestasyonel yaş, fetal kalp frekansı, fetal solunum ve vücut hareketlerine bağımlı olduğu bilinmektedir (50). 18. ve 40. gebelik haftalarında maksimum akım hızı ortalamaları 65cm/s den 75cm/s ye çıkmaktadır (50). Solunum hareketlerinin yoğunluğuna bağlı olarak inspirasyon sırasında duktus venosustaki kan akım hızı normalin 2-3 katına çıkabilmektedir. Eğrinin değerlendirmesinde ventrikuler sistol sırasında maksimal akım hızları (S), ventriküler erken diastol (D) ve ventriküler geç diastol (atrial kontraksiyon,a) kullanılmaktadır (Şekil-6). Bu fazlar hemodinamik olarak zamansal hızlı değişim gösteren umblikal ven ve sağ atrium arasındaki basınç gradiyentlerini yansıtmaktadır. Duktus venosus ile sağ atrium arasındaki en büyük basınç gradiyenti, ventriküler sistol esnasında oluşmaktadır. Bu AV kapakların bombeleşmesi (ventil yüzeyi) nedeniyle olmakta, bu da ileri akımla atrial dolumla sonuçlanmaktadır. Bunu takip eden erken diastolde AV kapakların açılmasıyla ventriküllerin pasif dolumu olmaktadır. Bu faz bifazik atrioventriküler akım profilindeki e dalgasına karşılık gelmektedir. Atrial kontraksiyon sırasında (zamansal olarak bu dönem atrioventriküler akım profilindeki a dalgasına karşılık gelmektedir), foramen ovale kapanır ve 20

artakalan atrial kan hacmi aktif olarak sağ ventriküle pompalanır. Bu şekilde enddiastolik sağ ventriküler ve santral venöz basınç ortaya çıkmaktadır. ŞEKİL-6. Duktus venosus akım eğrileri. 3)GEBELİK SEYRİ SIRASINDA FİZYOLOJİK VE PATOLOJİK DEĞİŞİKLİKLER Artan gebelik haftası, plasental direncin azalması ile plasental olgunlaşma sonucunda enddiastolik ventriküler basınçta bir azalmaya neden olmaktadır. Bu özellikle venöz pulsatilite veya preload endekslerinde azalma ile saptanmakta ve esas olarak atrial kontraksiyonlar sırasında akım hızlarındaki artış ile açıklanmaktadır. Preload endekslerindeki yükseliş, kalpteki yükselmiş enddiastolik ventriküler basıncı göstermektedir. Ağır dolaşım santralizasyonunda (örneğin kronik nutritif plasental yetmezlik veya hipovolemi nedeniyle) hipoksiyle myokardial yetmezlik oluşmakta ve fetusun sağ kalbinde santral venöz basınç yükselmesi saptanmaktadır. Bu durumda duktus venosusta atrial kontraksiyon sırasında maksimal akım hızları azalmakta hatta reverse akıma neden olabilmektedir (Şekil-7) (52,53,54,55,56). Kardiak total iflas ve dekompanzasyon kendini sinüs bradikardisi yanında sistolik ve erken diastolik antegrad akımın azalması, retrograd geç diastolik akım hızlarının artışı ile göstermektedir. 21

ŞEKİL-7. Ciddi pulmoner stenozlu bir fetüste atrial kontraksiyonlar sırasında, duktus venosusda retrograd akım (29.gebelik haftası ) Gebeliğin 2. ve 3.trimesterinde gizli veya aşikar kalp yetersizliği gelişirse, a dalgası kaybolabilir veya tersine reverse dönebilir. Kromozomal defekt, kalp anomalileri ve gebelik prognozunun kötü olduğu olgularda 10-13 hafta 6 gün arasında anormal duktal akım gözlenir (Matias ve ark.1998, Borell ve ark. 2003). Trizomi 21 li olguların %80 inde ve kromozomu normal olan fetüslerin %5 nde duktus venosus muayenesinde anormal akım varlığı gözlendi (Nicolaides 2004). Anormal duktal akım ile NT kalınlığı arasında neredeyse yok denecek kadar zayıf bir ilişki bulundu. Bu bulgular duktus venosus muayenesinin, NT ölçümü ile birleştirildiğinde, Trizomi 21 in erken sonografik taramasının etkinliğini artırabileceğini düşündürdü. Duktus venosus incelemesi trizomi 21 in erken sonografik taramasının etkinliğini artırmak için NT ölçümüne eklenebilir. Duktal akım muayenesi, zaman alıcı ve tekniği iyi bilen uygulayıcılara gereksinim duyan bir incelemedir. Bu nedenle, ilk trimester taramasında rutin kullanımı zor olmakla birlikte, fetal NT ve anne serumu biyokimyasal testleri ile yapılan tarama sonucu sınırda olan olgularda, hastaya ait riskin yeniden değerlendirilmesi amacıyla, bazı özel merkezlerde kullanılabilir. 2.1.4.TRİKUSPİD REGURJİTASYONU 1)FONKSİYONEL FİZYOLOJİK TRİKÜSPİDAL KAPAK REGURJİTASYONLARI Atrioventriküler kapakların regürjitasyonları, fetal kan dolaşımının özelliklerinden dolayı ağırlıklı olarak triküspidal kapak mekanizması ile ilgilidir. Sağ kalp dominansı ve triküspidal kapak mekanizmasının yapısal özelliklerinin yanı sıra, yüksek ventriküler afterload gestasyonel yaştan bağımsız olarak tüm fetuslerin %6-7 sinde fonksiyonel triküspidal kapak regürjitasyonu oluşumunu açıklamakta (57,58), ancak neredeyse hiçbir 22

zaman fonksiyonel mitral kapak regürjitasyonu oluşmamaktadır. Bu fizyolojik triküspidal regürjitasyonlar genelde geçici olarak ortaya çıkmakta, erken orta sistolde ve nispeten küçük hacimde ve 2,00m/sn den daha yüksek hızlara sahip transient fizyolojik triküspidal kapak regürjitasyonları da gözlenebilmektedir. 2)PATOLOJİK TRİKÜSPİDAL REGURJİTASYONLAR A:) Kalp kapaklarının anomalileri Ağır triküspidal regürjitasyonlara, kapak mekanizmasının triküspidal kapak displazisi ve Ebstein anomalisiyle ilgili bozukluklarda rastlanmaktadır. Bunlar in utero sağ atriumda şiddetli dilatasyona, hatta bazı olgularda da hidrops fetalis ile sonuçlanan venöz basınç yükselmesine yol açabilmektedir. B:) Kapak halkası dilatasyonları Kapak halkası dilatasyonları, artık fizyolojik olarak nitelendirilemeyen sekonder fonksiyonel triküspidal kapak regürjitasyonlarına yol açmaktadır. Bu durum, dışa akım obstrüksiyonları nedeniyle ventrikülün aşırı hacim veya basınç yükselmesinde ortaya çıkmaktadır. Nitekim, hafif tip triküspidal kapak regürjitasyonları, sol kalbin akım obstrüksiyonlarında ve sonucunda oluşan sağ ventriküler ve arterio-venöz fizyolojik şantlarındaki hacim yüklenmesi nedeniyle meydana gelmektedir. Duktus arteriosus konstriksiyonu gibi çoğu zaman ilaçlarla indüklenen (58), seyrek olarak da spontan olarak çıkan (59) dışa akım obstrüksiyonları ve intakt interventriküler septum varlığında ağır pulmoner obstrüksiyon veya absent-pulmonary-valve sendromu sekonder olarak triküspidal regürjitasyonlara yol açabilmektedir. Triküspid kapak kanın sağ ventriküle dolmasını sağlamaktadır. Kalbin dolumu sırasında kan kapaktan geçer ve de sağ ventriküle dolar, kalbin kasılması sırasında ise normalde kapak kapanarak kanın geri dönüşünü engeller. Eğer kapakta herhangi bir nedenle kaçak meydana gelirse kapaktan geriye doğru kanın bir jet akımı oluşur ve de buna triküspid regürjitasyonu denir. Triküspid regürjitasyonu Down sendromu görülme riskini arttırmaktadır ve bir kombine ilk trimester tarama testi sonucunda elde edilen risk değerini değiştirmek için kullanılabilir. 23

ŞEKİL 8. Triküspid kapağın değerlendirilmesi. 2.2. İKİNCİ TRİMESTER ULTRASONOGRAFİ (GENETİK SONOGRAFİ) Down sendromlu fetusların ultrasonografisinde gözlenen major fetal anomaliler, kardiak defektler (AVSD, Membranöz VSD, Aortik koarktasyon, Çift çıkışlı sağ ventrikül, Fallot tetralojisi), doudenal atrezi, kistik higroma ve hidrops fetalistir. Bu bulgular saptandığında trisomi 21 riski anlamlı derecede yükseldiğinden ayrıca risk modifikasyonuna gerek duyulmadan fetal karyotipleme önerilmelidir. Öte yandan normal fetuslarda da sıklıkla görülebilen, çoğunlukla gelip geçici karakterde, fetusun prognozu üzerinde ciddi etkisi olmayan, ancak trisomi 21 li fetuslarda daha sık görüldüğü için Down sendromunun ultrasonografik belirteçleri olarak kabul edilen değişiklikler (soft markers) Down sendromu riski modifikasyonunda kullanılırlar. Bu belirteçlerin en sık kullanılanları arasında ense plisi kalınlığı, hiperekojen barsaklar, ekojenik intrakardiak odak, kısa ekstremiteler, pyelektazi, hafif derecede ventrikulomegali, geniş pelvik açı, frontal lob kısalığı, klinodaktili, koryoit pleksusu kisti, tek umbilikal arter sayılabilir. Son yıllarda bu belirteçlere burun kemiğinin yokluğu veya hipoplazisi, fasiyal frontomaksillar açı, prenazal ödem, aberran sağ subklavyen arter, perikardial mayi artışı, trikuspit kaçağı, asimetrik dört kadran gibi ekler yapılarak işlemin duyarlılığı arttırılmaya çalışılmaktadır. EN SIK KULLANILAN BELİRTEÇLER VE ULTRASONOGRAFİK ÖLÇÜM VE SAPTAMA STANDARTLARI Tüm ölçüm ve değerlendirmeler 14-20. gebelik haftaları arasında, standart bir protokolle ve deneyimli ultrasonografi uygulayıcılarınca yapılır. 24

2.2.1. ENSE PLİSİ: Ense plisi kalınlığı ölçümü standart arka fossa ve serebellum ölçüm planında yapılır. Net olarak görülen oksipital kemik dış kenarından cilt dış kenarına kadar olan mesafe ölçülür (Şekil 9). 6 mm. ve daha üzeri patolojik kabul edilir. %40 duyarlık ve %0.1 yanlış pozitiflik bildirilmiştir. Bu sınırı 5 mm. ye çekerek duyarlığın, yanlış pozitiflerin sayısında anormal bir artış görülmeden, arttırılabileceği öne sürülmüştür (60). 5 mm. eşik değer için olabilirlik oranı (LHR) 38.7 olarak verilmiştir (60). Şekil 9. Ense plisi ölçümü 2.2.2. HİPEREKOJENİK BARSAKLAR: Barsakların standart 3.5 5 MhZ konveks abdominal prob ile yapılan ve mümkün olduğunca post-processing işlemlerinin kullanılmadığı bir sonografik taramada en az kemik kadar hiperekojen görülmesi demektir (Şekil 10). Prob frekansı arttıkça hiperekojenite sıklığı artar. Aneuploidi yanı sıra başta CMV olmak üzere intrauterin enfeksiyonlarda, intrauterin gelişme kısıtlılığında, intraamniotik kanamada ve kistik fibroziste de barsaklarda ekojenite artışı gözlenebilir. LHR değeri 6.7 22.5 olarak bildirilmiştir (60, 62) 25

Şekil 10. Hiperekojenik barsaklar 2.2.3. KISA FEMUR ve HUMERUS: Femur ve humerus ölçümü proba yakın olan kemikte büyük büyültmede ve hafif oblik pozisyonda yapılır. Sadece diafiz ölçülür (Şekil 11). Uzun kemiklerin kısa olup olmadığı kararı genellikle ölçülen / beklenen uzunluk oranından belirlenir. Beklenen femur uzunluğu 9.3105 + 0.9028 x BPD Beklenen humerus uzunluğu 7.9404 + 0.8492 x BPD Bu oranın femur için 0.91, humerus için 0.90 veya daha küçük olması patolojik kabul edilir (62). LHR, kısa femur için 1.2 ile 5.5, kısa humerus için 5.1 ile 13.4 olarak verilmiştir (60, 62). Şekil 11. Femur ölçümü 2.2.4. PYELEKTAZİ: Fetal abdomenin transvers kesitinde renal pelvisin ön arka çapı ölçümünün 4 mm. veya daha fazla bulunması halidir (Şekil 12). Kimi yazarlar 3 mm. eşik değer ile daha yüksek duyarlılık 26

bildirmişlerdir. Down sendromlu fetusların %17-25 inde normal fetusların %2.8 inde pozitif bulunmuştur (62,64). Ortalama LHR değeri 1.5 ile 5.2 arasında verilmektedir (60, 62). Şekil 12. Bilateral pyelektazi 2.2.5. İNTRAKARDİAK HİPEREKOJENİK ODAK: Kalpte papiller kasların mineralizasyonu sonucu oluşan genellikle sol ventrikül yerleşimli hiperekojenik odaklardır (Şekil 13). Hiperekojenite en az kemiğinki kadar olmalıdır. En iyi apikal 4 kadran kesitinde ve fetal eko için ayarlanmış cihazda tesbit edilebilir. Konum (sağ sol), ekojenite derecesi ve sayının euploidi riskine tesir edebileceği bildirilmiştir. Euploid beyaz ırkta %5-8, asya kökenlilerde %30, aneuploid fetuslarda %16 ile %39 arası sıklıkla bildirilmiştir (65). LHR 1.4 ile 5.4 arasında verilmektedir (60, 62). Şekil 13. İntrakardiak hiperekojenik odak 27