BÜYÜK DURGUNLUĞUN ÖĞRETTİKLERİ



Benzer belgeler
Dolar Kurundaki Günlük Hareketler Üzerine Bazı Gözlemler

ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME ( )

ÜRETİCİ FİYATLARINA GEÇİŞ ETKİSİNDE ARA MALLARI İTHALATININ ROLÜ

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

TÜRKİYE EKONOMİ KURUMU. TARTIŞMA METNİ 2012/25 http :// TÜRKİYE DE CARİ AÇIK TARTIŞMASI. Ercan Uygur

I. Uluslararası Parasal Ortam 1

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Sayı: / 24 Mayıs 2010 EKONOMİ NOTLARI

Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürlüğü Çalışma Tebliğ No:09/5

Ulusal Finans Sempozyumu Dr. İbrahim M. Turhan Başkan Yardımcısı

EŞANLI DENKLEMLİ MODELLER

Finansal Piyasa Dinamikleri. Yekta NAZLI

BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİNE PANORAMİK BAKIŞ...

Para Politikası, Parasal Büyüklükler ve Küresel Mali Kriz Sonrası Gelişmeler. K. Azim Özdemir

İthaf. Bu eseri bize doğruya giden yolu gösteren ve bu doğruyu bulmak için cesaretlendiren sevgili hocamız, Prof. Dr. Özer Ertuna ya ithaf ediyoruz.

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

REEL DÖVİZ KURU TEORİ VE UYGULAMA, KUR-ENFLASYON İLİŞKİSİ VE CARİ AÇIK

İÇSEL BÜYÜME VE TÜRKİYE DE İÇSEL BÜYÜMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLERİN AMPİRİK ANALİZİ

GEFRAN PID KONTROL CİHAZLARI

Finansal Krizler ve Türkiye Deneyimi. Nazlı Çalıkoğlu Aslı Kazdağlı

ELEKTRİK DAĞITIM BÖLGELERİNDE UYGULANACAK FİYAT EŞİTLEME MEKANİZMASI HAKKINDA TEBLİĞ

İçindekiler kısa tablosu

A. ENFLASYON VE İŞSİZLİK A.1. Enflasyon ve Tanımı: Fiyatlar genel düzeyindeki sürekli artışlardır. Temel olarak ortaya çıkış nedenleri üçe ayrılır:

F. Gülçin Özkan York Üniversitesi

Ayrım I. Genel Çerçeve 1

ÜSTEL VE LOGARİTM FONKSİYONLAR

GENEL EKONOMİ DERS NOTLARI

DOĞAL GAZ DEPOLAMA ġġrketlerġ ĠÇĠN TARĠFE HESAPLAMA USUL VE ESASLARI. BĠRĠNCĠ KISIM Amaç, Kapsam, Dayanak, Tanımlar ve Ġstenecek Veriler

Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler

SIVILAŞTIRILMIŞ DOĞAL GAZ DEPOLAMA ŞİRKETLERİ İÇİN TARİFE HESAPLAMA USUL VE ESASLARI

SERMAYE PİYASASI KURULU BAŞKANI SN. DOÇ. DR. TURAN EROL UN

TÜRKİYE EKONOMİSİNDE YAŞANAN GELİŞMELER VE 2011 YILI EKONOMİK BEKLENTİLERİ. Dr.Süleyman Yaşar. 17 Nisan 2011

FİNANS VE MAKROEKONOMİ. Finansal Sistem ve Ekonomik Büyüme. Finansal Krizler ve Ekonomi

Toparlanmanın üçte biri tamam ama bir problemimiz var. Sarp Kalkan Ekonomi Politikaları Analisti

İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri

7.36% 2.9% 17.9% 9.7% % Temmuz 18 Nisan 18 Temmuz 18 Ağustos 18

KÜRESEL EKONOMİ VE TÜRKİYE EKONOMİSİNDE BEKLENTİLER

FİNANSAL RİSKLER & KORUNMA YÖNTEMLERİ

Büyüme, Tasarruf-Yatırım ve Finansal Sektörün Rolü. Hüseyin Aydın Yönetim Kurulu Başkanı

Türkiye de Bütçe Açığı, Para Arzı ve Enflasyon İlişkisi

PARASAL ANALĐZE BĐR BAKIŞ: TÜRKĐYE ÖRNEĞĐ

Dünya Ekonomisi. Bülteni. İstanbul Sanayi Odası Araştırma Şubesi. Ekim Dünya Ekonomisine Küresel Bakış 1

Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi

TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU

Plan Ödemeler Dengesi, tanım, kapsamı Ana Hesap Grupları Cari Denge, Sermaye Hesabı Dengesi Farklı Ödemeler Dengesi Tanımları Otonom ve Denkleştirici


BÖLÜM 5 İKTİSAT POLİTİKALARININ UZUN DÖNEMLİ BÜYÜMEYE ETKİLERİ: İÇSEL BÜYÜME TEORİLERİ ÇERÇEVESİNDE DEĞERLENDİRME

Original Sin olgusu ve BRIC-T ülkelerinin Dış finansmana Dayalı Kalkınması. Tahsin BAKIRTAŞ

SORU SETİ 02 (REVİZE EDİLDİ) FİNAL KONULARI

BÖLÜM I MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ

BAKANLAR KURULU SUNUMU

Banka Kredileri ve Büyüme İlişkisi

REEL KURLAR VE BALASSA- SAMUELSON HİPOTEZİ. Arş. Gör. Almıla BURGAÇ ÇİL

Faizlerin hızla indirilmesi cari açığa çözüm olur mu?

TÜSİAD - KOÇ ÜNİVERSİTESİ EKONOMİK ARAŞTIRMA FORUMU KONFERANSI. Zafer A. YAVAN - TÜSİAD Yasemin TÜRKER KAYA - BDDK

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1: EKONOMİ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER VE TEMEL KAVRAMLAR...

Ö N S Ö Z...vü KISALTMALAR... xxv SİMGELER...xxvii GRAFİK LİSTESİ...xvü TABLO LİSTESİ... *xi KUTU LİSTESİ...xxiv

FİNANSAL YÖNETİME İLİŞKİN GENEL İLKELER. Prof. Dr. Ramazan AKTAŞ

IMF Küresel Ekonomi Raporu Nisan 2016 Çok Uzun Süredir Çok Yavaş Büyüyen Dünya Ekonomisi

TCMB FAĐZ KARARLARININ HĐSSE SENEDĐ PĐYASALARI ÜZERĐNE ETKĐSĐ

MERKEZ BANKASI VE FİNANSAL İSTİKRAR

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ocak 2012, No: 20

7.36% 7.0% 15.8% 9.6% % Haziran 18 Mayıs 18 Haziran 18 Temmuz 18

MAKROEKONOMİ BÜLTENİ MAYIS 2018

Eurasian Journal of Researches in Social and Economics Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi ISSN:


Makro İktisat II Örnek Sorular. 1. Tüketim fonksiyonu ise otonom vergi çarpanı nedir? (718 78) 2. GSYİH=120

CARİ AÇIK NEREYE KADAR?

Çift Üstel Düzeltme (Holt Metodu ile)

Giriş İktisat Politikası. İktisat Politikası. Bilgin Bari. 28.Eylül.2015

1 MAKRO EKONOMİNİN DOĞUŞU

DÖVİZ KURU POLİTİKALARI VE TÜRKİYE DE DÖVİZ KURU OYNAKLIĞININ ETKİLEŞİMLERİ

21. YÜZYILDA TEMEL RİSKLER

İÇİNDEKİLER III. Önsöz

Türkiye de İktisadi Çıkarsama Üzerine Bir Açımlama: Sürprizler Gerçekten Kaçınılmaz mı?

Bankacılık sektörü değerlendirmesi ve 2012 yılı beklentileri

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GELİR AMAÇLI ESNEK EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR

TÜRKİYE'DE ŞEKER FİYATLARINDAKİ DEĞİŞİMİN OLASI ETKİLERİNİN TAHMİNİ: BİR SİMÜLASYON DENEMESİ

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

İKTİSADİ GÖRÜNÜM VE PARA POLİTİKASI. 23 Aralık 2015 Ankara

Küresel gelişmeler, Türkiye ekonomisi ve bankacılık sektörü. 21 Ocak 2015

Ekonomi Bülteni. 29 Ağustos 2016, Sayı: 34. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

2015 NİSAN ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ

TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI. ARAŞTIRMACI BİLİM SINAVI MAKRO İKTİSAT KISMI 6 Eylül 2008

GENEL DEĞERLENDİRME TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI

İKTİSADİ GÖRÜNÜM VE PARA POLİTİKASI. 24 Şubat 2016 Ankara

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI ESNEK EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR

Merkez Bankacılığı

AB Krizi ve TCMB Para Politikası

ÜNİTE:1. Maliye Politikası: Kavramlar, Etkinliği ve Sınırları ÜNİTE:2. Maliye Politikasının Makroekonomik Temelleri ÜNİTE:3

Enflasyon Hedeflemesi, Büyüme ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası

NUROL YATIRIM BANKASI A.Ş YILI İKİNCİ ÇEYREK ARA DÖNEM FAALİYET RAPORU

tepav Küresel Kriz e Karşı ş TEPAV Politika Önerileri TBB İstanbul , 28 Nisan 2009

EKONOMİK GÖRÜNÜM Bursa Ticaret ve Sanayi Odası

Kırılgan Beşlide Satın Alma Gücü Paritesi (SAGP) Hipotezinin Test Edilmesi The Test of Purchasing Power Parity Hypothesis for Fragile Five

İKTİSADİ GÖRÜNÜM VE PARA POLİTİKASI. 25 Mayıs 2016 Ankara

Türkiye 2012 yılını yüzde 2.2 oranında reel büyüme ile

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

OPTIMAL PARA POLITIKASI ÇERÇEVESINDE TAYLOR TIPI FAIZ ORANI REAKSIYON FONKSIYONUN TAHMINI: TÜRKIYE ÖRNEĞI

Ekonomi Bülteni. 28 Aralık 2015, Sayı: 41. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Faik ÖZTRAK CHP Tekirdağ Milletvekili

Transkript:

Erinç Yeldan* yeldane@bilken.edu.r MUTADISMUTANDIS BÜYÜK DURGUNLUĞUN ÖĞRETTİKLERİ Gİrİş Küresel ekonomi 2007 Ağusos undan bu yana süregelen bir kriz oramında yaşıyor. Krizin yayılma biçimi öncelikle finans, daha sonra ise mal icarei piyasalarını ekilediği için çoğunlukla küresel finans krizi olarak beimlenmeke. Oysa, mevcu küresel krizin yapısal kökenlerini sadece finans piyasalarının eknik haalarına veya finansal sisemin eksikliklerine bağlanması kanımca yanılıcı ve eksik bir değerlendirme olacakır. Mevcu kriz, kuşkusuz, finans siseminin küresel ekonomi üzerindeki önlenemez hegemonyası ile yakından ilişkilidir. Ancak söz konusu hegemonya sadece finans kesimi için değil, küresel kapializmin reel sekörleri ve giderek büünü açısından da bir müdahaleyi gerekli kılmakadır. Dolayısıyla 2007 den bu yana yaygınlaşarak derinleşen ve büyük durgunluk (grea recession) diye anılmaya başlayan kriz sürecinin ardında yaan ekenler sadece finansal akivielerin nieliklerinde değil, kapializmin 20. yüzyılın ikinci yarısındaki birikim rejiminin opyekün özelliklerine -ve bu arada ikisa biliminin öğreilerinedayanmakadır. Bu yazının konusunu da özellikle bu son değinilen noka oluşurmakadır: küresel durgunluğun ikisa bilimi ve öğreisi açısından geirdikleri ve (göürdükleri)... * Bilken Üniversiesi, İkisa Bölümü 16

2008/2010 büyük durgunluğu ikisa biliminde neoklasik öğrei ve yönemlerin neredeyse alernaifsiz, ek doğru olarak kurgulandığı bir dönemin ürünü olarak yaşanmakaydı. Ana akım ikisadı olarak algılanan neoklasik öğrei üm lisans ve lisans üsü ders programlarının emel çerçevesini çizmeke ve bu çerçevenin dışına aşan almaşık öğreileri ikisa biliminin dışında olduğu gerekçesiyle dikkae dahi almamaka idi. Sadece sorulara verilen yanıların değil, soruların bizza kendilerinin de sandarlaşırıldığı bu dünyada ikisa öğrencilerinin ana görevi meslekleri boyunca kullanacakları eknik becerileri ve kaniaif yönemleri öğrenmeken ibare hale geirilmişi. Sorgulamayan, kuşku duymayan, araşırmayı sadece ana akım ikisadının sınırları içinde gerçekleşiren bu yapı, küresel krizin nedenlerini algılamaka yeersiz kaldı. Kısaca vurgulamak gerekirse, küresel kriz sadece oksik finansal varlıkların değil, aynı zamanda oksik ders kiaplarının da ürünü oldu. 1 Sadece sorulara verilen yanıların değil, soruların bizza kendilerinin de sandarlaşırıldığı bu dünyada ikisa öğrencilerinin ana görevi meslekleri boyunca kullanacakları eknik becerileri ve kaniaif yönemleri öğrenmeken ibare hale geirilmişi. Krizin düşünsel yapısının ardında duran ana akım ikisa öğreisinin oksik nielikli analizlerini aşağıdaki saırlarda ele alacağız. Yazının bundan sonraki bölümünde birbirine bağlı üç konuyu işleyeceğiz: (1) ana akım ikisadında sermaye kavramının işleniş biçimive asarruf-yaırım dengesinin nieliği; (2) para poliikası ve modern enflasyon hedeflemesi sraejileri; (3) döviz kuru rejimi ve kurda denge kavramı. Ana Akım İkİsadında Sermaye Kavramı Yazının giriş bölümünde vurguladığımız üzere küresel krizin kökenleri ABD hegemonyasında kurgulanan ve adına Breon Woods denilen para siseminde yamakadır. Amerika bu sisemde dünyanın merkez bankası gibi çalışmaka ve dünyanın parası olarak adına dolar denilen kağılar ve buna ek olarak da kendi Hazine Dairesinin finansal kağılarını samakaydı. Niekim, mevcu kriz dalgası bundan önceki üm kriz süreçlerinden çok önemli bir nokada ayrışmakadır: mevcu küresel kriz, insanlık arihinde paranın hiç bir alın ya da değerli madenin sandardına bağlı olmadığı hayali değerlerin hüküm sürdüğü bir finansallaşma sürecine denk gelmişir. Bu dönüşümün yapısal nielikli sorunlarını irdeleyebilmemiz için öncelikle finansallaşma sözcüğünden ne anladığımızı vurgulayalım. Finansallaşma, ya da finansal sekörlerde yaırımların yoğunlaşması sürecinin özü iibariyle daha önceden yaraılmış olan değerin, yeniden değerlendirilmesi olgusunu ifade emekedir. Yani finansal sekörler yeni değer yaramamaka; arım, sanayi ve hizmeler kesiminde yaraılmış olan değeri yeniden değerlendirmekedir. Bu süreçe finansal kar elbee yaraılmakadır. Ancak yaraılan yeni karlar, yeni yaraılmış herhangi bir değere ekabül ememekedir. Finansal şişkinlik kavramından kasedilen budur. Finansallaşma süreci sermaye birikiminin nieliklerini de dönüşüme uğramışır. Başını ABD nin çekiği kapialis dünya, üreim sürecini sahe finansal değerlerle sürdürme gayrei içerisindeyken küresel ekonominin icare ve finans akımların arasındaki dengeyi yok emişir. Dolayısıyla şimdi spekülasyonun ve belirsizliğin hakim olduğu sanal bir dünya değerler sisemi içerisine sürüklendiğimiz ve bu nedenden öürü kapialis pazarlardaki belirsizliğin ve spekülaif anarşinin önüne geçilemediği bir aşamaya ulaşığımız gözlenmekedir. Finansallaşma süreci sermaye birikiminin nieliklerini de dönüşüme uğramışır. Dolayısıyla, sermaye kavramının yapısal özelliklerinin yeniden ele alınması doğru olacakır. Ana akım ikisadı, sermaye birikimi sorununu nesiller boyu sonsuza dek yaşayan bir ükeicinin, yaşam boyu karşılaşmayı beklediği büçe kısıı alında opimal ükeim planının çözümüne dayandırmakadır. Söz konusu ükeici oplam ükeim (ve dolayısıyla asarruf) kararını alırken sadece güncel dönemin gelir kaynaklarına ve malların fiyalarına değil, üm yaşamı boyunca elde emeyi beklediği oplam gelir düzeyi ile fiyaların ve faiz oranının olası seyrini de hesaba ka- 17

Küresel krizin kökenleri ABD hegemonyasında kurgulanan ve adına Breon Woods denilen para siseminde yamakadır. Amerika bu sisemde dünyanın merkez bankası gibi çalışmaka ve dünyanın parası olarak adına dolar denilen kağılar ve buna ek olarak da kendi Hazine Dairesinin finansal kağılarını samakaydı. Niekim, mevcu kriz dalgası bundan önceki üm kriz süreçlerinden çok önemli bir nokada ayrışmakadır: mevcu küresel kriz, insanlık arihinde paranın hiç bir alın ya da değerli madenin sandardına bağlı olmadığı hayali değerlerin hüküm sürdüğü bir finansallaşma sürecine denk gelmişir... Başını ABD nin çekiği kapialis dünya, üreim sürecini sahe finansal değerlerle sürdürme gayrei içerisindeyken küresel ekonominin icare ve finans akımların arasındaki dengeyi yok emişir. Dolayısıyla şimdi spekülasyonun ve belirsizliğin hakim olduğu sanal bir dünya değerler sisemi içerisine sürüklendiğimiz ve bu nedenden öürü kapialis pazarlardaki belirsizliğin ve spekülaif anarşinin önüne geçilemediği bir aşamaya ulaşığımız gözlenmekedir. 18

makadır. Hanehalklarının ükeim ve asarruf paikası böylelikle oraya çıkmakadır. Öe yandan üreici işlemeler sermaye soklarına ilave edecekleri yaırım fonlarını hanehalklarının asarruf havuzundan finanse emekedir. Bir an için ekonominin dışa kapalı olduğunu, dolayısıyla yaırımların sadece iç asarruflardan beslendiğini varsayalım. Cebirsel olarak hanehalklarının problemi en basi haliyle aşağıdaki gibidir: Kısıı Max 0 U(C ) d PC + a =wl + ra -1 Burada C ükeim mikarını, P fiyaı, a ise -zamanında yapılan finansal varlık alışverişleridir (ne asarruflar). wl ifadesi oplam ücre gelirlerini, ra -1 ise geçmiş dönemde birikirilmiş olan finansal varlıklardan elde edilen ne faiz gelirini (eksi ise borç faiz ödemelerini) oluşurmakadır. U(C) hanehalklarının nesiller boyu, sonsuza dek maksimize edeceği fayda fonksiyonunu kurgulamakadır. Neoklasik ikisa bu problemin iyi huylu ve anımlı olması için U(C) üzerine gerekli eknik varsayımları yapmakadır (iç bükeylik, süreklilik, vb.). Söz konusu problemin çözümü bu yazının konusu değil. İlgili okuyucuyu herhangi bir yüksek lisans makro ekonomi ders kiabına yönlendirerek biz analizimize başka bir yönden devam edeceğiz. Bizim açımızdan önemli olan soru, hanehalklarının asarruflarını göseren finans varlıklardaki değişimin (a nin) nerede ve nasıl kullanılacağıdır. Neoklasik model bu soruya işlemelerin üreim faaliyeleri içinde yer vermeke ve işlemelerin üreim eknoloijsini gene iyi huylu ve anımlı bir cebirsel fonksiyon aracılığıyla beimlemekedir. Ürün Q ise sermaye, K, ve emek, L bu fonksiyon aracılığıyla üreilmekedir: Q=f(K,L) Üreiciler oplam karını (yani gelirler PQ ve ücre ve sermaye kullanım maliyeleri, wl ve rk arasındaki farkı) maksimize ederler. Yani üreiciler açısından sorun şudur: Max Pf(K,L) wl - rk Problemin çözümü şu aşamada bizi eknik olarak ilgilendirmiyor. Ana sorumuz sadece şudur: hanehalklarının asarruf çözümleri ile işlemelerin yaırım alebi nasıl bir araya gelecek ve dengelenecekir? Yanı kısa ve neir: finansal fon piyasasında. Yani asarruflar ve yaırım alebi fon piyasasında bir denge faiz oranının çözülmesiyle birbirine eşilenecekir. Faiz oranı serbesçe ekonominin asarruf ve yaırım dengesini sağlayacakır. Dolayısıyla, özel mülkiyee dayalı bir pazar ekonomisinde fiya ve faizlerin serbesliği aracılığıyla ekonomik denge sağlanacakır. Söz konusu dengeye ulaşana kadar gerek hanehalkları, gerekse üreiciler birer opimizasyon davranışı içindedir. O halde ekonomide herkes elinden gelen en iyi çözüme ulaşmakadır. Sözün kısası, piyasa çözümü opimaldir, dengelidir; devlein fiyalara, faize, ya da ücrelere herhangi bir müdahalesi bu dengeyi bozacak, refahı azalacakır. Devle ekonomiye müdahale ememeli; sermaye serbesçe dilediği alana akmalı; faizler serbesçe belirlenmelidir: serbesleşirme, kuralsızlaşırma bu modelin doğal sonucudur. Ancak, buraya kadar gelirken bir hususu alel acele hasır alı eik. Problemlerin cebirsel yapısına geri dönersek, dikkali bir okuyucu hanehalklarınca belirlenen asarruf mikarının a ile göserildiğini; işlemelerin kullandığı sermaye yaırımının ise K ile göserildiğini farkedecekir. Bu sizce basi bir noasyon göserim sorunu mudur? Kuşkusuz hayır. Ana sorumuz sadece şudur: hanehalklarının asarruf çözümleri ile işlemelerin yaırım alebi nasıl bir araya gelecek ve dengelenecekir? Yukarıdaki problemlerde a hanehalklarının finansal varlıklarını, K ise reel üreimde kullanılan sabi sermaye düzeyini vermekedir. Dolayısıyla eğer yukarıda pazar ekonomisinin işleyişine ilişkin üm güzel sonuçlara ulaşmak isiyorsak a = K özdeşliğini gizliden gizliye varsaymamız gerekmekedir. Yani finansal varlıkların değeri = reel sabi sermaye değeri. Finansal sermaye ile reel üreici sermaye özdeş ve aynı değerde varsayılmalıdır. Yoksa hane halklarının finansal siseme sundukları asarruflar, reel üreim sermayesine dönüşürülemeyebilir; yani finans dünyasının spekülaif kumar masalarında (borsalardaki spekülaif balonlarda, ürev ensrümanlarda vs vs) çar çur edilebilir. Neoklasik ana akım ikisa öğreisinin gizlice yapığı emel varsayım asarruf ile yaırımların her zaman özdeşlik nieliğinde birbirine eşi olduğudur. Finansal sermaye ile reel sabi sermaye arasında hiç bir fark yokur. Oysa bu emel varsayım gerçek dünya ile bağdaşmamakadır. Gerçek dünyada sermaye kavramı finansal, konu, veya üreime yönelik sabi 19

sermaye biçimlerine bürünebilir; reel üreim ile ilişkilendirilmesinde farklılık oraya çıkabilir. Gerçek dünyada sermaye heerojen ve çok boyulu bir nesnedir. Oysa neoklasik ikisa sermaye malını homojen ve özdeş ürde ek bir mal olarak değerlendirmekedir. Böylesi bir dünyada hanehalklarının asarruf hacminden fonlanan sermaye ile üreicilerin alep eikleri sermaye arasında fark olamaz; dolayısıyla krizlere yol açan dengesizlikler veya finansal şişkinlikler, köpükler gibi vahim olgular söz konusu değildir. Oysa 2008 sonrası büyük durgunluğa yol açan uluslararası finans ve icare yapısının emelinde yaan olgu, reel ekonomiden koparılmış, spekülaif nielikleri ağır basan, köpükleşirilmiş, sanal değerlere sahip bir finansal sermaye biçimidir. Öyle ki, örneğin Henry Velmeyer ve James Peras ın bizlere ulaşırdığı verilere göre dünya mal piyasalarında her 1 dolarlık sanayi üreimine karşın, finans piyasalarında 25-30 dolarlık finansal işlem gerçekleşirilmekeydi. Başa ABD olmak üzere gelişmiş finans merkezlerinin üremeke olduğu kağı lar dünya icareinde ve dolayısıyla üm küresel ekonominin üreme ve ükeme hacminde büyük bir ivmelenme yaramakaydı. Amerika nın ihala alebi üm dünya ekonomileri için ihracaa dayalı büyüme için büyük fırsa idi. Türk sanayisi de bu olanakan yararlanacak ve 2001 sonrasında küresel piyasalarda ucuz kredi hacminin sağladığı ihala finansmanıyla birlike ihracaını da hızla yükselecekir. Ancak 2007 ye gelindiğinde arık Amerikan ve İngiliz finansal sisemlerinin üremiş oldukları kağıların gerçeke çok da değerli olmadığı; aralarına bazı vasıfsız (sub-prime) nielikli değersiz kağıların da sıkışırıldığı oraya çıkı. Sonradan oksik sözcüğüyle beimlenecek olan bu varlıklar, küresel ekonomideki dengelerin ne kadar sağlıksız ve kırılgan olduğunu ispalamakaydı. 1980 ler dünyası üm ülkelerde emek ücrelerinin baskılandığı ve emeğin milli gelirden aldığı payın gerileildiği baskıcı bir dönemi vermekeydi. Ancak, kapializmin manığı açısından ora sınıfların emek gelirleri düşerken, bu kesimlerin birer ükeici olarak gelirlerinin idame eirilmesi gerekiyordu. Yeni finansallaşmanın geirdiği borçlanma olanakları bir yandan da bu amaca hizme ei. Kredi karları, ükeici fonları, ürev ürünler gibi yeni finansal ürünler gerek Amerika da, gerekse Yükselen Piyasa Ekonomileri diye de anılan ve içerisinde Türkiye nin de bulunduğu kapializmin çevre ülkelerinde yaygınlaşırıldı. Borç finansmanı sayesinde, cari gelirleri düşen ora sınıflar ükeim aleplerini sürdürebilme olanağı buldular. Tasarruflar gerilerken, borçluluk arırıldı. Bir ükeim ve finansal üreim cenneine dönüşürülmüş olan Amerikan ekonomisine ilişkin en çarpıcı gözlem de bu doğruluda Amerikan halkının asarruf oranında gözlenen çarpıcı gerilemeydi. 1980 lerin başında yüzde 10 düzeyinde olan özel asarruf oranı, sürekli gerileyerek 2005 e yüzde 0 a değin gerilemiş idi. Amerikan halkı maaş ve ücrele- Şekil: Özel Tasarruf Oranı, 1980-2008 (Kullanılabilir gelirin yüzdesi olarak) Kaynak: IMF World Economic Oulook, 2008 ve Bağımsız Sosyal Bilimciler, 2009 20.00 Fransa İngilere Almanya Japonya ABD 15.00 10.00 5.00 0.00 1980 1985 1990 1995 2000 2005 20

rindeki gerilemeyi borçlanma yoluyla elafi ediyor; ucuz ihal ürünler Amerika nın mega-alışveriş merkezlerini süslüyordu. Amerikan finans siseminin yaraığı ucuz kredi ve ucuz finansman araçları bu sisemin ana dayanağı idi. Amerika nın başını çekiği bu süreç diğer gelişmiş/sanayileşmiş ülkelerde de yaygınlaşmaka idi. Aşağıdaki grafiken de görüleceği üzere İngilere de de Amerika deki gibi özel asarruf oranlarında büyük çaplı gerilemeler yaşanmış ve finansal borç senelerine dayalı bir genişleme sürecine girilmişi. Yukarıdaki şekilde gözlenen asarruf eğiliminin ani çöküşü neoklasik ikisadın opimizasyon eknikleri ile açıklanamayacak kadar karmaşık arihsel süreçleri yansımakadır. Enflasyon Hedeflemesİ ve Reel Kur Sorunu Enflasyon hedeflemesi yaklaşımı ile merkez bankalarının biricik görevlerinin bundan böyle sadece fiya isikrarını sağlamak ile sınırlı olması gerekiği görüşü kasedilmeke. Bu doğruluda merkez bankaları her yıl periyodik olarak enflasyon hedefleri öngörmeli ve bu öngörülerini de şeffaf bir şekilde bir rapor aracılığıyla kamuoyu ile paylaşmalıdır. Söz konusu rapor da ayrıca merkez bankasının günlük uygulamalarının neler olacağı kamuoyuna açık bir şekilde duyurulmalıdır. Enflasyon hedeflemesi kavramı, 1990 larda önce Yeni Zelanda, ardından da İngilere, Kanada ve Şili merkez bankalarının uyguladıkları yeni para poliikalarının orak adı olarak ikisa yazınına geçi. İlk önceleri söz konusu poliikalar ile kasedilen, merkez bankalarının enflasyon ahminlerini ve uygulayacakları poliikaları piyasa akörleri ile paylaşması ve aldıkları kararları şeffaf olarak ilgili birimlerce paylaşması ilkesinden ibarei. Yani, enflasyonun hedeflenmesinden ziyade, enflasyon ahminin paylaşılması ile yeinilmekeydi. Ancak,1990 lardaki deneyimlerin yakından göserdiği üzere finansal sermaye harekelerinin serbesleşirildiği ve döviz kurlarında da dalgalı/yüzen serbes kur rejiminin benimsendiği bir oramda, merkez bankalarının reel olarak uygulayabilecekleri poliika araçları zaen oradan kalkmış durumda idi. Bu şarlar alında merkez bankalarının bundan böyle enflasyona ilişkin öngörülerini piyasa akörleri ile paylaşmakan başka uygulamaya niyeleneceği pek bir hedef de kalmamışı. Şeffaflık kredibilie, beklenilerin idaresi gibi kavramlar ardına saklanan sözde bağımsız ancak finans sermayesine bağımlı modern merkez bankacılığında Enflasyon Hedeflemesi kavramı böylece 1990 lı yılların sonuna gelindiğinde arışmasız ek doğru olarak neoliberal orodoks makro ekonomi yazınında kabul gördü. Enflasyon hedeflemesi ile bağlanmış olan merkez bankacılığının ana sorusu şudur: Teknik düzeyde, hedeflenen enflasyon düzeyi ne olacak? 21

Bu konuda yapılmış bir analiik çalışma, ya da bir makro ekonomik genel denge perspekifinde herhangi bir değerlendirme ana akım ikisa yazınında gözükmüyor. Bunun muhafazakar neoliberal ikisa açısından çok garip bir durum olduğunu sapamakayız. Zira neoliberal makroekonomi anlayışının emel çıkış nokası mikroemeller yaklaşımıdır. Rasyonalie varsayımı alında bireyler, şirkeler, kurumlar, kıscası ikisadi büün karar alıcılar kararlarını piyasa sinyallerine göre, akılcı olarak opimize ederler. Bu opimizasyon davranışı mikro emelli makro ekonomi öğreisi diye anılıyor. Büün birey ve kurumların mikro emelli opimizasyon oyunu içinde olduğu; piyasaların dengeli ve am rekabeçi varsayıldığı; enformasyonun ise herkesçe eşi paylaşıldığının ve kusursuz kullanıldığının varsayıldığı bu hayali kapializm dünyasında merkez bankalarının biricik görevini belirleyen fiya isikrarı hangi enflasyon oranında hedeflenecekir?. Buna karşın, enflasyon hedeflemesi sraejisinin savunucularının diğer üm makroekonomik analizlerini mikro-emeller yaklaşımıyla sürdürürken, enflasyonun hedefleneceği rakamsal değerin herhangi bir analiik ya da genel denge çerçevesine ourulmadan, neredeyse reasgele bir değer biçilmesi büyük bir eksiklik olarak karşımıza çıkmakadır. Bu konuda genel yaklaşım gelişmiş ekonomiler için kurgulanan düşük enflayon herkes için de iyidir cevabıdır. Oysa, gelişmiş, finansal derinleşmesini amamlamış olgun ekonomiler için uygulanmaka olan yüzde 2-3 oranındaki enflasyon hedefinin, gelişmeke olan piyasa ekonomilerine aynen uygulanması bir anlamda bu ekonomileri boğmaka ve bir enflasyon fobisi yaramakadır. İşsizlik, cari açık, bölgesel eşisizlikler gibi sorunlar karşısında ben merkez bankasıyım, benim ek görevim fiya isikrarıdır; düşük enflasyon, büyüme sağlayacak ve oomaik olarak diğer sorunlar çözülecekir inancıyla hareke eden merkez bankacılığı anlayışı gerçekçi olmayan bir makro ikisa modeline ourulmakadır. Şimdi konunun bir de kuramsal yönüne değinelim: Para eorisi neoklasik ikisadın en soyu ve en eknik konularından birisi olarak bilinir. Neoklasik ikisa paranın değerini, aynı mal ve hizme piyasalarında olduğu gibi, arz ve alep yasalarıyla para piyasasında belirlemeye çalışır. Tam rekabe koşulları varsayılırken, ükeicilere afedilen ercihler paraya olan alep unsurunu; merkez bankaları da para ooriesi olarak paranın arz unsurunu sağlar. Böylelikle paranın değeri arz ve alep bileşenlerinden elde edilmeye çalışılır. Oysa gerçek hayaa para diye ifade eiğimiz şeyin değerinin sadece arz ve alep unsurlarından oluşmadığı yakından bilinen bir gerçekir. Paranın değeri, herşeyden önce beklenilere ve onu üreen ülkenin siyasi ve ekonomik (haa askeri) gücüne dayalı bir olgudur. Niekim, para dediğimiz kağı parçacıklarına değer afedilebilmesi için neoklasik (ve bir al kümesi olarak monearis) ikisadın en çılgın ve gerçek dışı varsayımlarının kurgulanması gerekmekedir. Bu kurguya alernaif kuramlar gelişiren Marxis ikisaçılar ise paranın değerini arz ve alep kavramlarıyla değil, dışsal bir olguya dayanarak, işgücü piyasasında ücreli emeğin konumuyla izah emekedir. Yedek işsizler ordusunun varlığı kapialis bir ekonomide bir yandan ücrelerin baskılandırılarak düşürülmesini ve kârlılığın güvence alına alınmasını sağlamaka, bir yandan da bir değişim aracı ve serve soku olarak paranın değerinin isikrarlı bir dengeye kavuşurulmasına olanak sağlamakaydı. Bu konuda en yakın örneğin ise konumuz olan enflasyon hedeflemesi diye anılan sisem olduğunu gözlemekeyiz. Enflasyon hedeflerini duyuran merkez bankaları aslında maaş ve ücre arışlarının üs sınırının ne olması gerekeceğini duyurmaka, böylece de paranın değerini belirlemiş olmakadır. Dolayısıyla neoklasik yaklaşımın enflasyon hedeflemesi diye önermeke olduğu poliikalar özünde emek ücrelerinin düşürülerek sabilenmesini; ve böylelikle para piyasalarında aranılan nominal çapanın aslında düşük ücre üzerinden kurgulanmasını sağlamakadır. 2001 krizi sonrasında önce örülü, 2006 sonrasında da açık olarak izlenen Enflasyon Hedeflemesi rejimi bir anlamda ücrelerin TL bazında reel olarak sabilenmesi ve gereğinde yeniden esnek biçimde düşürülmesi şanajıyla uygulanması, TL nin de isikrara kavuşurulmasına yol açmışır. Dolayısıyla Enflasyon Hedeflemesi basi eknik bir parasal poliika değil, aslında paraya isikrarlı bir değer yaramak için ücrelerin sabilenmesi/ gerileilmesi işlevini gören bir uygulamadır. Enflasyon Hedeflemesi nin merkez bankacılığı içerisinde modern bir eknik olarak sunulması, özündeki sınıfsal gerçekleri perdeleme amacına yönelik bir sözcük oyunudur. Reel Kurun Önemİ Bu gerçekler alında sadece enflasyon hedeflemesini gözeen muhafazakar merkez bankacılığı yerine ne gibi seçenekler gelişirilebilir? 22

Orodoks enflasyon hedeflemesi sraejisine almaşık bir seçenek, Arjanin, Meksika ve Brezilya ekonomilerinin 2000 sonrası deneyimlerinden yola çıkarak Robero Frenkel, Jaime Ros ve Lance Taylor gibi yapısalcı geleneken gelen ikisaçılar arafından önerilmekedir. (Bkz. Frenkel ve Ros (2009), Frenkel ve Taylor (2006), Epsein ve Yeldan (2009)). Adı geçen ikisaçılar modern merkez bankacılığının sadece enflasyon hedeflemesi ile sınırlandırılmayarak, bunun da öesinde, döviz piyasasında sabi ve rekabeçi bir reel kur hedeflemesini de içeren, daha kapsamlı bir para poliikası oluşurulmasını önermekedir. Yani, alernaif görüşe göre merkez bankaları sadece fiya isikrarını değil, döviz fiyaının reel değerini de gözemelidir. Reel kurun isikrarlı ve rekabeçi bir yapıda gözeilmesinin bir yandan (ülkemizin de en önemli sorunu haline dönüşmeke olan) cari işlemler açığının oluşmasına engel olurken, diğer yandan da emek yoğun ihracaı özendirerek isşizliğin azalılmasına yardımcı olacağı düşünülmekedir. Bu görüşe göre merkez bankaları enflasyonla mücadele hedefinden vazgeçmeden, döviz piyasasında rekabeçi bir reel kuru da hedefleyerek ekonominin acil sorunlarının çözümüne daha akif olarak kakıda bulunabilirler. Bu hedefe ulaşmak için merkez bankaları ekonominin diğer birimleri ile koordineli olarak çalışmalı ve gereğinde sermaye harekelerini daha akif olarak yönlendirmeli, spekülaif ve borçlanmayı özendirici unsurlarından arındırmaya çalışmalıdır. Reel kur hedeflemesi sraejisinin kuramsal kökenleri Cordero (2009) ve Taylor (2004) makaleleri içerisinde ele alınmışır. Taylor, sosyal muhasebe siseminin genel denge perspekifine dayandırdığı çalışmasında, döviz kurunun sal döviz piyasasının arz ve alep unsurlarıyla belirlenebilecek bir fiya olmadığını, döviz kurunun makroekonomik koşullara dayanan ve beklenilerin kurulanmasına bağlı olarak bir genel denge kavramı olduğunu vurgulamakadır. Ana akım ikisadında döviz kuru Mundel (1963) ve Flemşng (1962) arafından kurgulanan modele dayandırılmakadır. Mundel-Fleming modelinde kur rejimi sabi veya serbes yüzen iki seçenek arasında yer alır. Taylor un savlarına göre, döviz kurunun sadece döviz piyasasında dengeyi sağlamakan iare olan bir poansiyel denge fiyaı olarak düşünülmesi yanlışır. Zira, ödemeler dengesi nihayeinde sadece yabancı varlıkların birikirilmesini izleyen bir muhasabe sisemidir; ve bu haliyle ödemeler dengesindeki fon akımını bağımsız bir dengeleme koşulu olarak nielemek yanlışır. Döviz kuru,... ana akım neoklasik ikisadın basileşirerek kurgulamaka olduğu ödemeler dengesinin para poliikası ile ekileşimine değil, zaman içerisinde beklenilerin nasıl yönlendirildiğine bağlıdır (Taylor 2004, sf 223). İkisa yazını kuşkusuz beklenilerin şekillenmesi ve idaresi konularında bolca malzemeye sahip durumdadır. Sandar arbiraj modellerine bakarsak, korunmamış faiz pariesi kuramı alında döviz kurunun beklenen aşınma oranının, ε yabancı faiz oranı i* ile yur içi faiz oranı i arasındaki farka eşi olduğunu görürüz. Yani, korunmamış faiz pariesi alında faizler ve döviz kurunun beklenen aşınma oranı arasında şu ür bir ilişki mevcuur: 1+ i = (1+ i ) + Yeniden yazarsak, i * ε+ k εi εi * ε+ k ε ε = i + Burada sağdan ikinci erim döviz kurunun k-dönemi sonrasında beklenen aşınma mikarını vermekedir. Spo döviz kurundaki e değişim yönü ise iki farklı açıdan değerlendirilebilir: Kısa dönemli operasyonel olarak adlandırabileceğimiz bir görüş, yur içi faiz oranının yabancı faizlerden daha düşük olması durumunda döviz kurunun beklenen değerinin düşeceğini yani ulusal paranın değerleneceğini savunmakadır. Dolayısıyla, eğer i < i* ise. dε ε < 0 d Bu görüş spekülaif diye adlandırılabilecek bir alernaif görüş ile karşılaşırılabilir. Burada yur içi faizlerin, yabancı faizlerden daha düşük olması durumunda, yukarıdakinin ersine döviz kurunun aşınacağı, yani ulusal paranın değer kaybedeceği öngörülmekedir. Döviz kurunun faizlerdeki farklılıklar karşısında nasıl hareke edeceği üzerine spekülaif harekelerin belirleyiciliğini öne çıkaran görüşün kuramsal emelleri kur üzerine şekillenen beklenilere dayanmakadır. Daha pahalı kur düzeyi yerli varlıkların daha pahalı ve dolayısıyla yur içi faizlerin de daha düşük anlamına gelecekir. Eğer beklenen kurda, ε, bir yüselme söz konusu olursa yabancı yaırımcılar yerli varlıklardan uzaklaşacak, dolayısıyla yur içi faizler de yükselme eğilimine girecekir. 1990 sonrasında yaşanan finansal krizlerde döviz kurunun aldığı değerler spekülaif yönlü açıklamaların döviz 23

kurundaki oynaklıkları açıklamada daha yekin olduğunu gösermekedir. Ancak burada bizim açımızdan önemli olan olgu, serbes yüzen kur rejimi alında, döviz kurunu dengeye kavuşuracak bir emel öğenin (fundamenals) eksikliğidir. Döviz kuru sadece kendi beklenen değeri, ε, ve faizler arasındaki farklılıklara göre (spekülasyonun yönüne bağlı olarak) hareke emekedir. Dolayısıyla kurun değeri çoğunlukla önceden ahmini güç ve haa kısmen de irrasyonel bekleni ve davranışlara bağlı olarak belirlenmekedir. Buradan çıkaracağımız sonuç ise döviz kurunun ödemeler dengesini sağlayan, bağımsız bir makro ekonomik fiya değil, kendi paikasında arihsel ve beklenilere dayanarak hareke bir göserge olduğudur. Daha praik bir yaklaşımla, döviz kurunun anlık değeri ödemeler dengesinde döviz arz ve alebi açısından dengede olabilir, ancak söz konusu denge makroekonominin geri kalan değerleri (isihdam, asarruf yaırım dengesi, cari işlemler dengesi, gibi) açısından uyumsuzluk göserebilir. Edwards (2001) arafından gelişirilen bu kavramlaşırmada, döviz kuru eğer uzun dönemli denge paikasından sürekli bir sapma gösermekeyse uyumsuzluk (misalignmen) içerisindedir. Dövizin uzun dönem denge paikası ise, emel gösergeler (fundamenals) veri iken ekonominin iç ve dış dengelerinin eşanlı olarak sağlanabileceği arihsel paikaya dayanmakadır. Bu anlamıyla kurun dengesinde sadece basi saın alma gücü pariesi hesaplamalarına veya dövizin anlık arz ve alep dengesiyle yeinilmemekedir. Buraya kadar edindiğimiz sonuç döviz kuru dengesinin basi bir arz ve alep hesabına dayanmadığı ve dolayısıyla enflasyon hedeflemesi merkez bankacılığının ayrılmaz bşr parçası olarak değerlendirilen serbes yüzen kur rejiminin aslında bir kuramsal hayalden ibare kaldığıdır. Son Sözler Bu çalışmanın ana vurgusu 2007 sonrasında genişleyen büyük durgunluğun sadece bir finansal kriz olmadığı; kapializmin kaçınılmaz krizlerini aşmak için finansallaşma çabasının doğrudan bir ürünü olduğu yönündedir. Ancak, yaşanmaka olan büyük durgunluk sadece kapializmin işleyişinde değil, aynı zamanda bu işleyişin ardında yaan ana akım ikisa öğreisinin savlarından da beslenmişir. Kriz sal oksik finansal varlıkların değil, aynı zamanda oksik ders kiaplarının da bir sonucudur. Kaynaklar Bağımsız Sosyal Bilimciler (2009) Türkiye de ve Dünya da Ekonomik Bunalım İsanbul: Yordam Kiap. Cordero, Jose (2009) Inflaion Targeing and he Real Exchange Rae in a Small Economy: A Srucuralis Approach Epsein ve Yeldan (ediörler) Beyond Inflaion Targeing: Cenral Bank Policy For Employmen Creaion, Povery Reducion and Susainable Growh, Edward Elgar Publishers, içinde. Duménil, G ve D. Lévy (2004) The Real and Financial Componens of Profiabiliy (USA 1948-2000), Review of Radical Poliical Economy, Vol. 36, pp. 82-110. Edwards, S. (2001), Exchange Rae Regimes, Capial Flows and Crisis Prevenion, NBER Working Paper No: 8529. Epsein, Gerald ve Erinç Yeldan (Ediörler) (2009) Beyond Inflaion Targeing: Cenral Bank Policy For Employmen Creaion, Povery Reducion and Susainable Growh, Edward Elgar Publishers. Epsein, Gerald, Ilene Grabel ve Jomo, K.S., (2005) Capial Managemen Techniques in Developing Counries: An Assessmen of Experiences from he 1990 s and Lessons for he Fuure. Gerald Epsein, ed. 2005, Capial Fligh and Capial Conrols in Developing Counries. Norhampon: Edward Elgar Press, içinde. Frenkel, Robero. ve Taylor, Lance. (2009) Real Exchange Rae, Moneary Policy, and Employmen: Economic Developmen in A Garden of Forking Pahs. Epsein ve Yeldan (2009) içinde Böl.2. Peras, James ve Henry Velmeyer (2001) Globalizaion Unmasked: Imperialism in he 21s Cenury Zen Books Shaw, E.S. (1973) Financial Deepening in Economic Developmen, New York: Oxford Universiy Press. Taylor, Lance (2004) Exchange Rae Indeerminacy in Porfolio Balance, Mundell-Fleming and Uncovered Ineres Pariy Models, Cambridge Journal of Economics, 28: 205-227. Yeldan, Erinç (2009) Kapializmin Yeniden Finansallaşması ve 2007-2008 Krizi: Türkiye Krizin Neresinde? Çalışma ve Toplum, sf. 11-28. SONNOTLAR 1. Toksik ders kiapları sözcüğü krizin 2008 boyunca seyri sırasında www.oxicexbooks.com siesinde kullanılmışı. 24