Araþtýrma. Somuncu Baba ve Neseb-i Âlisi Ýnanç ve Kültürümüzde Vakýf Araþtýrma. Darende-Divriði Kaleleri... 10

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Araþtýrma. Somuncu Baba ve Neseb-i Âlisi... 4. Ýnanç ve Kültürümüzde Vakýf... 6. Araþtýrma. Darende-Divriði Kaleleri... 10"

Transkript

1 Gelmedi misli gibi asrýnda Olmadý kimse ânýn fevkýnda Görseler âný Yehûd ü tersâ Der idi Yûsuf-i Ken an âsâ ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý nýn Yayýn Organýdýr Ýki Ayda Bir Yayýnlanýr ISSN: YIL:7 SAYI:26 MAYIS - HAZÝRAN 2000 ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI ADINA ÝMTÝYAZ SAHÝBÝ A.Þemsettin ATEÞ GENEL YAYIN YÖNETMENÝ A.Tacettin ATEÞ YAZI ÝÞLERÝNDEN MESUL MÜDÜR Av. Haki DEMÝR REKLAM ve HALKLA ÝLÝÞKÝLER Hamza CIBIL Yusuf MUTLU - Mehmet ÞEN Ali GENCAL - Yemliha GÖNCÜ Ali AYDOÐAN KAPAK Vakýf Genel Merkezi FOTOÐRAFLAR Bekir SARI TEKNÝK YAPIM AJANS B / Darende Tel: GRAFÝK - TASARIM Aslan TEKTAÞ YAZIÞMA ADRESÝ Zaviye Mah. Hacý Hulûsi Efendi Cad. No: Darende / MALATYA e.mail: somuncubaba@somuncubaba.org. BASIM - YAYIM - DAÐITIM - PAZARLAMA Basýn-Yayýn Tic.San.Ltd.Þti. RENK AYRIM - FÝLM ÇIKIÞ Bizim Repro (312) BASKI Poyraz Ofset (312) Dergide Yayýnlanan Yazýlardan Yazarlarý Mesuldür Kaynak Gösterilerek Ýktibas Edilebilir. TEMSÝLCÝLÝKLER ADANA (322) AMASYA (358) ANKARA (312) ALANYA (242) BURSA (224) ÇAYCUMA (372) G.ANTEP (342) GÖLCÜK (262) GEREDE (374) ÝSTANBUL (216) ÝZMÝR (232) ÝSKENDERUN (326) KAYSERÝ (352) K.MARAÞ (344) ELBÝSTAN (344) KARABÜK (370) KARAMAN (338) KONYA (332) KARAPINAR(332) ILGIN (332) MALATYA (422) MERSÝN (324) OSMANÝYE(322) SAKARYA (264) SAMSUN (362) SÝNOP (368) SÝVAS (346) TOKAT (356) TURHAL (356) ZONGULDAK (378) Baþyazý... 2 Dîvan dan... 3 Araþtýrma ve Neseb-i Âlisi... 4 Kapak Ýnanç ve Kültürümüzde Vakýf... 6 Araþtýrma Darende-Divriði Kaleleri Güncel Fatih Sultan Mehmed Olabilmek Edebiyat Bir Þiir in Doðuþu...14 Basýndan Basýndan Belgelerle Es-Seyyid O. Hulûsi Efendi Altun Silsile Hâce Muhammed Baba Semmasi Sempozyum Dîvan-ý Hulûsi-i Darendevî Araþtýrma Ehl-i Beyt Kültür-Sanat Hulûsi Efendi nin Sanatkârlýðý Tarih Tapu Tahrir Defterlerinde Darende Ekonomi Bilimin Rehberliði Bir Kitap Mark Sykes in Notlarýnda Darende Hadis Hadisler Iþýðýnda Tasavvuf Tomurcuklar Söyle Bana Arkadaþýný Saðlýk Týbb-ý Nebevi Hanýmlara Özel Görgü ve Ziyaret Kurallarý Hatýra Hatýra Fotoðraflarý ile Es-Seyyid O. Hulûsi Efendi Haberler Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî

2 Baþyazý Geçmiþi Yâd Geleceði Murâd "Her çaðýn içinde, üzerine tarihin kokusu sinmiþ kiþiler vardýr. Ne o kiþiyi çaðdan; ne de çaðý o kiþiden ayýrmak mümkündür. Çaðýn süruru ile birlikte hüznünü de tadarak yaþayan bu tür insanlarýn sesleri, gökkubbede asýrlar boyunca çýnlar durur ve ahfad, onlarýn kültür mirasý üzerinde hayat sürerek millîlik vasfý kazanýrlar. Dünyadaki bütün milletler kültürlerinin oluþmasýnda pay sahibi insanlarýn hayatlarý ve fikirleriyle ilgili eserler kaleme almýþlar, gerek dini; gerekse folklorik açýdan bu medeniyet mimarlarýný nesillerine tanýtmayý gaye edinmiþlerdir. Ýslam toplumlarýnda bu tür eserlerin sayýsý, diðer milletlerden ziyade olup gerek hamasi, gerek tasavvufi ve gerekse menkýbevi muhteva ile asýrlar boyunca þarkýn ortak an'anesini beslemiþtir. Siyer ve megazi eserleri baþta olmak üzere, kýsas-ý enbiyalar, evliya tezkireleri, tarihi ve destani hikayeler, gazavatnâmeler hep bu türden eserlerdir. Ancak Türk tasavvuf edebiyatýnýn konu edindiði menkýbevi Ýslam tarihi ile dini-destani anlatýmlar, diðer þark milletlerinden de ötede bir kültür çimentosu olarak medeniyet mozayiðinin teþekkülüne ve Cumhuriyet'e gelene dek Osmanlý halkýnýn mütemadiyen tezekkür ve ittiba ettiði örf kisvesinin biçilmesine zemin hazýrlamýþtýr. Ýþte bu bakýmdan gerek düzyazý, gerekse þiir diliyle söylenmiþ/yazýlmýþ menakýpnamelerin büyük bir önemi vardýr." Yukarýdaki satýrlar edebi kalemlerimizden Ýskender Pala hoca'ya aittir. Üstadýmýzýn da belirttiði gibi din uðrunda çalýþan kahramanlar, bazen zühd ve takvasýyla þöhret bulan veliler, ekseriyetle vefatlarýndan sonra kendilerine ittiba eden insanlar tarafýndan tanýmak tanýtmak amacýyla edebiyat ve tarih dünyamýzdaki mümtaz yerlerini tesbit açýsýndan çeþitli vesilelerle anýlmaktadýrlar. Ýþte Anadolu'muzun manevi mimarlarýndan Yýldýrým Bayezid Han zamaný velilerinden Hacý Bayram-ý Veli hazretlerinin manevi üstadý adýyla þöhret bulan Þeyh Hamid-i Veli (K.S) hazretlerinin ilmi araþtýrmalar ile mübarek kabirlerinin Darende'de olduðu Osmanlý arþivlerindeki vesikalardan anlaþýldýðý gibi, 1991 yýlýndan itibaren; Yine 'nýn evlatlarýndan þair-mutasavvýf Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (K.S) yi tanýmak ve tanýtmak maksadýyla yedi yýl üst üste " ve Hulusi Efendi Sempozyumlarý" düzenlenmiþtir. Bu sempozyumlar ile ilmi ve akademik çevrelerin dikkati konu üzerine çekilmiþ ve çok kýymetli çalýþmalar neticesinde bu yüce þahsiyetler hakkýnda yeni eserler meydana gelmiþtir. Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi'nin dâr-ý bekâya irtihal ettiði Haziran ayý içerisinde gerçekleþtirilen bu tür etkinliklere bu yýl yeni bir çerçeve çizilmiþ olup; " ve Hulûsi Efendi Kültür Etkinlikleri" adý altýnda yukarýda bahsi geçtiði gibi edebi mahiyetli þiir, makale ve diðer dallar baþta olmak üzere her vechesiyle bu yüce þahsiyetleri anlamak ve anlatmak için gayretler sarfedilmektedir. Tabii ki büyük insanlar büyük ufuklu ve büyük düþünce dünyalarý ile örnek ve nev i þahsýna münhasýr zevattýr. Onlarý anlatmak ve dil ile tarif etmek çok da kolay bir þey deðildir. Evliya Çelebi'nin 'nýn çaðdaþý olan ve hatta Bursa Ulu Camiinin açýlýþýnda kendine padiþah tarafýndan vazifenin verilmesine binaen; "Zamanýmýzýn Gavsý, Þeyh Hamid-i Veli () aramýzdadýr benden çok kûþâd hutbesine o layýktýr" diye hürmeti ile bilinen, Anadolu'nun Ýslamlaþmasý için her biri bir yýldýz misali olan Alperenler kervanýnýn önde yürüyenlerinden olan Emir Sultan için: "Senede bir defa Emir Sultan Hazretlerinin Erguvan cem'iyyeti faslý olup her taraftan deniz gibi insanlar toplanýr ki, bu kalabalýk cem'iyyeti anlatmakta kalem âcizdir. Böyle bir cem'iyyet, ancak Emir Sultan sevgisi ile olur" buyurmaktadýrlar. 'nýn Hacý Bayram-ý Veli'yi irþad ile Ankara'ya memur ettiði 14. Yüzyýldaki etkisi kadar, günümüze bu etkinin yansýmalarý medfun bulunduðu Padiþah fermanlarýnda "Defin-i Hâki ýtýrnâk" yani güzel kokulu topraklardan, Darende'nin maneviyat zaviyesinden saçtýðý ýþýklar hala devam etmektedir. Þeyh Hamidi Veli'nin Peygamberimiz Hazreti Muhammed (S.A.V)in nesebinden 24. Kuþaktan evladý olmasý da dikkate alýndýðýnda bu yüce silsilenin 36. Altýn yýldýzý olan Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi' nin de hizmetlerini, mümtaz kiþiliðini ve eserlerini hatta çaðýmýza olan tesirlerini böyle müstesna topluluklarýn iþtirak ettiði cemiyetler vesilesi ile hakikatleri kavrama gayretleri olarak tavsif edebiliriz. Yoksa büyük bir sevgi seli oluþturan gönül dostlarýnýn bu manevi sofralarýndan alýnan tadý ve duyulan gönül hazzýný kelâm ve kalem tarif edemez. O duygular ancak yaþanarak hissedilebilir. Bu vesile ile bütün okuyucularýmýzý Vakfýmýzýn 24 Haziran 2000 tarihinde tertip edeceði " ve Hulûsi Efendi Kültür Etkinlikleri"ne can-ý gönülden davet ediyoruz. Ayrýca Allah'ýn nusreti, büyüklerimizin himmeti ve siz kýymetli okuyucularýmýzýn desteði ile 7. yayýn yýlýný idrak eden dergisinin her geçen gün büyüyerek güçlendiðini ve bu yolda hizmet misyonunu en güzel bir biçimde yerine getirme çabasýnda olduðunu belirtir; Saygýlar sunarýz. Yayýn Heyeti Ey dil yürü zâr eyle kim, zârýn nice bir zar ola, Aç gözünü didarý gör, bu uykudan bîdâr ola. Ölmeden öndin bul memât, hayy ol içüp âb-ý hayât, Hem o1 ki mahv ü mahz-ý zât, cân vâkýf-ý esrâr ola. Dil vuslata nâil olup, cânâna cân vâsýl olup, Her matlabýn hâsýl olup, hâr'ýn gülü gül-zâr ola. At varlýðý varý niden, ko ârýný ârý niden, Bul yâri aðyâri niden, her-dem enîsin yâr ola. Aþýksan, özle yârini terkedüp âr u vârýný, Sâ'y eyle bul dildârýný, kim manzârýn dîdâr ola. Ey cân u dil dîdâra bak, hem hâl u hem ruhsâra bak, Ko gayriyi bu kâre bak, kârýn meðer bir kâr ola. Er sâfiyâne bul safâ, senden kamû olsun nümâ, Âyine-i dildâdeni, tâ görünen ol dîdâr ola. Sa'yet de ol ehl-i ferâð, arada kalmaya niza', Bu sözleri et istima', hep gizliler ahbâr ola. Bul Hakk'a varmaða delîl, görmez gözün olmuþ alîl, Zikret ki Hakk'ý, cân ü dil gencîne-i esrâr ola. Geldin bu ile sen garîb, ol bað-i dosta andelib, Bu derdine bul bir tabîb, zahm-i dilin tîmâr ola. Nâdânla olma yek nefes, bul ehl-i Hakk'ý iþte bes, Bî-keslere ol dâd-ý res, dâd-ý resin Gaffâr ola. Bil alleme'l-esmâ nedir, ismi ve müsemmâ nedir? Hem tâc-ý kerremnâ nedir, âný giyen muhtâr ola. Hasretle eylerem melâl, gör hâlim ey sâhip-kemâl, HULÛSÎ'ye göster cemâl, þevk ile bî-karâr ola. Dîvan dan Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (K.S) 2

3 Araþtýrma Araþtýrma Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ Geçen Sayýdan Devam SOMUNCU BABA KÝTABI ÝLE ALÂKALI BAZI ÝTÝRAZLARA CEVAPLAR Tabakat Kitaplarýnýn hepsi deðil çoðunluðunun Aksaray'da kabrinin bulunduðuna dair olan görüþlerini te'yid eden bir tek arþiv belgesi dýþýnda, baþka bir vesika elimizde mevcut deðildir. Bulunsa dahi ulaþabilmiþ deðiliz. Hocamýzýn yeni bir kaynak olarak takdim ettiði Mir'at'ul-Aþk'ýn da yüzde yüz güvenilir bir kaynak olarak kabul edilmesi mümkün deðildir. Hatta Teracim-i Ahval kitaplarýnýn çoðunluðu 'nýn doðum yerinin yani mevlidinin Kayseri olduðunu ifade etmelerine raðmen, Mir'at'ul-Aþk adlý eserin hem doðum ve hem de ölüm yerinin Aksaray olduðunu belirtmesi, her iki bilgi itibariyle hiç bir kaynak tarafýndan teyit edilmemektedir13. b) Tabakat ve Tarih kitaplarýndan hiç birisi, bir tek tarih yani Darende'li ve neslinden geldiði iddia olunan Hanefi Hoca tarafýndan yazýlan Darende Tarihi adlý çalýþma dýþýnda hiç bir matbu` veya mahtut tabakat yani Teracim-i Ahval kitabý, 'nýn Darende'de medfun olduðunu yazmamaktadýr. Ancak tabakat kitaplarýnýn verdiði bilgilerin ne derece ihtiyatla karþýlanmasý gerektiðini, özellikle 'nýn mürþidi ile alakalý isimlendirmelerde ve Sayýn Hocamýzýn kaynaðýnýn doðum yeri konusunda verdiði bilgide görmüþ bulunuyoruz. Yani Tabakat Kitaplarýndan birinin yaptýðý hatayý, diðerleri, bazan tahkik etmeden veya edemeden tekrar etmekte sakýnca görmemiþlerdir. Tek istisna, Hanefi Hoca denen bir alim tarafýndan kaleme alýnan Darende Tarihi'nin verdiði bilgilerdir14. Bu bilgileri, peþinen red veya kabul etmek ilmi metoda uygun deðildir. Ancak bu ihtimalin varlýðýný, diðer bazý Tabakat Kitaplarýnýn da kabul ettiðini, biraz önce belirtmiþtik. Aynca Ýsmail Hakki'nýn Silsile'de belirttiði "ihtifa etti." ifadesini, bu tarihdeki bilgilerin açýkladýðýný söylemek de mümkündür. c) 'nýn Kabrinin Darende'de olduðu ile alakalý en önemli husus, Darende kolu ile ilgili bütün arþiv belgelerinin ve Darende'deki torunlarýnýn elinde bulunan vesikalarýn, istisnasýz tamamý, Þeyh Hamid-i Veli'den ve bununla alakalý meselelerden bahsederken, "Darende'de defin-i hak-i `itimak olan..." veya "Darende'de medfun olan...:' tabirini kullanmaktadýrlar ki, birinci ifadenin manasý, "Darende'de misk u anber gibi kokan toprakda defnedilmiþ bulunan" manasýný ifade etmektedir.15 Bu ifadeleri taþýyan belgelerin içinde, Padiþah fermanlarý, Divan-ý Humayun'dan geçen ve bir kurul tarafýndan hazýrlanan hükümler ve mahkeme hüccet ve i`lamlarý bulunmaktadýr. Bu tür belgeler, Hicri 1170 tarihine kadar gitmektedir. E) Kanuni ve hatta bir cihette Yavuz ve II.Bayezid devrine kadar uzanan ve Þer`iye Mahkemelerinde þer`i delil olarak kabul edilen Tapu-Tahrir Defterleri kayýtlarý, açýkca, Þeyh Hamid'in Halvethane ve Zaviye'sinin Darende'de bulunduðunu göstermektedir. Tapu-Tahrir defterlerindeki kayýtlarda, mevcut vakýflar, doðrudan Þeyh Hamid'e isnad edilmektedir. Buna karþýlýk, Aksaray'daki kayýtlardan sadece birisinde burada medfun bulunduðu kaydedilmekte ve diðerlerinde tamamen oðlu Baba Yusuf Hakiki'den bahsedilmektedir. Bu durum, Aksaray'daki kolunu inkar manasýna gelmeyeceðinden, 'nýn büyük bir ihtimalle Darende'de medfun olduðunu söylemek mümkündür ve arþiv belgeleri de büyük ekseriyetle bunu ifade etmektedirler. 4) Hocamýz bizim arþiv vesikalarýna itimat etmemizi tenkit ederken, arþiv vesikalarýný tasnif edemediðini ve berâti sultani ve tapu-tahrir kayýtlarý ile diðer vesikalarý birbirine karýþtýrdýðýný görüyoruz. Bir vakfiyyenin veya bir tezkirenin yahut da bir i`lamýn sahte olmasý mümkündür. Ancak Osmanlý Arþivi uzmanlarýnýn bildiði üzere Tapu-tahrir Defterlerinin muhtevalarý doðru yazýlý deliller olarak kabul edilmiþlerdir. Zaten bizim Kitabýmýzda da dikkat çektiðimiz husus budur: Þer`iye Mahkemelerinde delil olarak kullanýlan ve fýkýh kitaplarýnda kuyud-i defatir-i Hakaniye olarak adlandýrýlan Tapu-Tahrir kayýtlarý, Ýslam Hukukunda kesin olan yazýlý delil kabul edilecek kadar güvenilirdir. Hatta Mecelle, "Yalnýz hat ve hatm ile amel olunmaz. Fakat þübhei tezvir ve tasni`den salim ise ma`mulunbih yani medar-ý hükm olur" (Madde 1736); "Berat-ý Sultani ve kuyud-i Defteri Hakani tezvirden emin olmaðla ma`mûlünbihdir" (Madde 1737). Biz diyoruz ki, 937/1530 tarihinde yani Somuncu Babanýn vefatýndan 100 küsür sene sonra tahrir olunan Darende ile alâkalý Tapu Tahrir Defterinde doðrudan 'ya ait Çilehane ve Sofular'a ait vakýf kayýtlarý bulunmaktadýr. Bu vakýflarýn Yavuz zamanýnda Memlüklü Sultaný olan Kansu Gavri tarafýndan berat ile kabul edildiðini de Defter'deki kayýtlardan öðreniyoruz. Bu kayýt, kabrinin orada olmasýný göstermese de, daha sonra yazýlan Arþiv Kayýtlarda orada defnedildiðinin açýkca ifade edildiðini ve 1831 tarihli berat-i Sultani'de ise bunun teyit edildiðini görüyoruz. Halbuki Aksaray ile alakalý 881/1476 tarihli Tapu Tahrir Defteri, 'mn vefatýndan 64 sene sonra tahrir olunmasýna raðmen bu Defter'de ile ilgili deðil de oðlu Baba Yusuf Hakiki ile alâkalý kayýtlarýn bulunduðunu görüyoruz. Vakýflarýn bulunmamasý kabrin de Tuðra; Es-Seyyid Gavs-ý Â zam Þeyh Hâmid Hâmideddin-i Veli bulunmadýðýný göstermese de, daha sonraki belgelerin de son döneme ait bir belge dýþýnda kabir ile alâkalý bilgi ihtiva etmemesi ve de Darende konusunda olduðu gibi, Mecelle'nin yazýlý delil kabul ettiði berat-i Sultani'nin de bulunmamasý, bizi kuvvetli bir ihtimalle ve arþiv belgelerinin kahir ekseriyetinin teyidiyle Darende'de bulunmasý ihtimalini desteklememize vesile olmuþtur ve bu kanaati hala da daha muhafaza etmekteyiz. 5) Hocamýzýn Bibliyografya ile alakalý yaptýðý tenkitleri, her ilim adamýnýn takip edeceði usuller ayrý olmasýndan burada mevzubahs etmiyoruz. Netice olarak þunu ifade edelim ki, denilen maneviyat erinin, maddi açýdan yüce nesebini devam ettiren torunlarý, her ikisi de günümüze kadar gelmek þartýyla, hem Darende'de ve hem de Aksaray'da bulunmaktadýr. Ne Aksaray'dakilerin Darende'dekileri ve ne de Darende'dekilerin Aksaray'dakileri inkar etmelerine, vesikalar ve Osmanlý Devleti'nin her iki kolu da vergiden mu`af tutarak ehemmiyet vermesinden doðan arþiv belgeleri musa`ade etmemektedir. Önemli olan da o mübarek zatýn neslinden gelmedir. Allah'a hamd olsun ki, bu Kitabýmýzla hem bu zamana kadar tamamen yok gibi farz edilen Darende kolu ve hem de.aksaray kolu, çok az inkita` ile neseb þecerelerini öðrenmiþ bulunmaktadýr. Artýk ile alâkalý, sadece Teracim-i Ahval Kitaplarý deðil, arþiv vesikalarý da konuþturulmaya baþlanmýþtýr. Bu hususda katkýda bulunan bütün ilim adamlarýna baþta Hocamýz olmak üzere teþekkür etmeyi bir borç biliyoruz. Eserin ikinci baskýsý yapýlýrken, beni böyle bir çalýþmaya teþvik eden Muhterem Ahmed Aydýn Bolak Beyefendi'ye; eserin tamamlanmasý ve ikinci baskýda da eksikliklerinin tamamlanmasi için yardýmcý olan 'nýn Darende Kolunun temsilcisi Seyyid Hamidüddin Ateþ Efendi'ye; Baba Yusuf Hakiki'nin gerçek bir torunu olan ve 'nýn Aksaray Kolunu temsil eden Sadi Somuncuoðlu'na; bu çalýþmanýn tamamlanmasý için yardýmcý olan herkese teþekkür eder; bu maneviyat erlerinin himmetinden Rabbimizin bizleri mahrum eylememesini can u gönülden niyaz eylerim. DÝPNOTLAR 13 Erünsal,, sh Hanefi Hoca, Darende Tarihi, Hulusi Ateþ Kütüphanesindeki Hususi Nüsha, sh. 5 (Orijinal nüshayý göremedik). 15 Ýkinci Bölüm'de zikredeceðimiz bütün belgeler. 4 5

4 Kapak Kapak Ýsmail PALAKOÐLU Ýlahiyatçý-Araþtýrmacý 6 Ýnanç ve Kültürümüzde Vakýf Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý Genel Merkezi / Darende Vakfýn Tanýmý Ýnsanýn yaradýlýþýnda var olan yardýmlaþma duygu ve düþüncesi, insanlýðýn tarihi ile yaþýttýr. Her toplum, yardýmlaþma hususunda kendi yaþadýðý zamanýn sosyal yapýsýna göre bazý faaliyetlerde bulunmuþtur. Asrýmýzdadýr yardýmlaþmanýn teþkilatlandýrýlmýþ en ideal þeklini ise, vakýf olarak görmekteyiz. Arapça bir kelime olan vakýf, sözlükte yer aldýðý þekliyle; durma, durdurma, hareketten alýkoyma, hapsetme, dinlendirme manâlarýna gelir. Çoðulu Evkâf'týr. Terim olarak da; bir malý veya mülkü satýlmamak kaydýyla ve bazý özel þartlar çerçevesinde bir hayýr iþine tahsis etmek olduðu bilinen vakýf, bugünkü anlamda þöyle tanýmlanabilir: Vakýfýn koyduðu þartlara en zalim, en müstebit hükümdarlar bile dokunamazlar, vakfiyyenin bir harfini bile deðiþtiremezler; ona dokunmak büyük bir vebal teþkil ediyordu. Teyid edici kuvvetleri ve cezai hükümleri maddi deðil maneviydi. Tarihi rivayetler ve mevcut eserler gösteriyor ki dünyada vakýf en evvel dini olarak baþlamýþ ve zamanla insani, medeni içtimai olmak üzere tenevvü etmiþtir. Eski kavimlerde de vakýf mevcuttu. Ýskenderiye Kütüphanesi, Kudüs Havuzlarý, Zemzem kuyusu yollar köprüler, mabetler birer vakýftýr. Bütün bunlar halkýn istifade etmesi için vücuda getirilmiþtir. Vakýf; kiþinin taþýnýr veya taþýnmaz mallarýný hiç bir dýþ tesir altýnda kalmaksýzýn, sýrf kendi rýza ve isteðiyle þahsi mülkiyetinden çýkarýp, hayýr ve hasenat gayesiyle yine kendisi tarafýndan belirtilen þart ve hizmetlerin yerine getirilmesi için ebedi olarak tahsis etmesidir. Bu durumda vakýf kuran kiþiye vâkýf (vakfeden), vakfýn hangi þartlara göre yürütüleceðini belirten yazýlý belgelere de vakfiye denilmektedir. Vakfiyeler, mahkemelerde hakimlerin ve þahitlerin huzurunda tanzim edilen belgeler olmalarýndan dolayý tarihi kýymeti haiz en çok güvenilir belgelerdir. Sadece vakýf hizmetlerinin nasýl yapýlmasý gerektiðini deðil, ayný zamanda, huku- ki, tarihi, coðrafi, toplumsal, iktisadi, dini ve benzeri yönlerden kültürümüzü yansýtan bilgiler açýsýndan da çok önemli bir hazinedir. Vakfiyeler, Allah'a Hamd ü senâ ile baþlar. Hz. Peygamber'e salât ve selâm ile hayýr ve hasenatýn sevabýný teyid eden âyet ve hadisi þeriflerle devam eder. Daha sonra vâkýfla ilgili tescil iþlemini yaptýrmak üzere mahkemeye gelen vâkýf veya yetkili kýlacaðý tescil mütevellisi tayin edilen þahsýn ismi, þöhreti ve ikamet yerleri kaydolunarak vâkýfýn sözleri aynen kayda geçirilir. Burada çoðunlukla vakfýn mahiyeti, devamý için tahsis edilen para miktarý, vakfolunan mallar arasýnda akar varsa bunlarýn yer, mevki ve sýnýrlarý, vakfýn nasýl yönetileceði, vakýf gelirlerinin harcanacaðý yer ve þekli, kimlerin mütevelli olacaðý ve diðer görevlilerle hizmet ehlinin özellikleri ile alacaklarý ücretler belirtilir. Hakim, yapýlan vakýf kanuna uygunsa vakfýn doðruluk ve gerekliliðine hükmeder. Son kýsmýnda vakfýn þartlarýný deðiþtirip, bozanlar veya vakfiyede yazýlý þartlarý yerine getirmeyenler için beddualara ve bunun Allah katýnda da makbul bir davranýþ olmadýðýný belirten ayetlere yer verilir. En sonunda vakfiyenin tescil tarihi ve þâhit olanlarýn adlarý yazýlýr. Böylece kurulan vakfýn belirtilen özellikleri haiz vakfiyesi mahkeme siciline kaydedilip bir sureti hâkim tarafýndan mühürlenerek ilgiliye verilir. Vakfýn Tarihçisi Dini inanç ve düþüncelerin güçlü olduðu müesseseler olarak asýrlar boyunca toplumun maddi ve manevi ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasýnda en büyük görevi üstlenen vakýflarýn ilk olarak ne zaman ortaya çýktýðý hususunda bilim adamlarýnca çeþitli görüþler ortaya atýlmýþtýr. Bir kýsým araþtýrmacýlar vakfýn Ýslamiyetten önce de var olduðu fikrini savunarak, eski Türklere, Roma ve Bizans Ýmparatorluðuna ya da Cahiliye devrine kadar dayandýrmaktadýr. Ýslam hukukçularýnýn ortaya koyduklarý nazari sistemlere göre ise vakýf, doðrudan doðruya Ýslâmdan kaynaklanmaktadýr. Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) in Fedek Bahçesi'ni, Hz. Ömer (r.a) ve Hz. Osman(r.a)'ýn kýymetli arazilerinden büyük bir kýsmýný insanlarýn yararýna tahsis etmeleri, vakýf hadisesini Ýslami bir çehreye bürümüþtür. Cumhuriyet öncesi kurulan bütün vakýflarýn kuruluþ senedi olan vakfiyelere bakýldýðýnda ayet ve hadislere yer verilmiþ olduðu görülecektir. Bu da vakfýn hukuki hüviyetini Ýslâm'dan sonra almasý görüþünü kuvvetlendirmektedir. Emeviler ve Abbasiler döneminde hýzla geliþen vakýflar Abbasiler döneminde hukuki esaslarý da belirlenerek bütün Ýslam alemine yayýlmýþtýr. Selçuklu imparatorluðunun kuruluþu ile birlikte vakýflar daha fazla önem kazanmýþ, ayný zamanda Müslümanlarýn yayýlmasýna önemli katkýda bulunan Türkler, Ýslamýn beraberinde getirdiði hayrî, dinî, sosyal niteliklere sahip bir müessese olan vakýflarýn da en büyük savunucusu ve uygulayýcýsý olmuþlardýr. Öyle ki Selçuklu Sultanlarý ile devlet adamlarý bu alanda birbirleriyle yarýþýr hale gelmiþlerdir. Daha sonra kurulan beylikler de bulunduklarý yerlerde bu yüce müesseseyi geliþtirmiþler ve yenilerini eklemiþlerdir. Vakýflar, en mükemmel ve en görkemli dönemini ise Osmanlýlar devrinde yaþamýþtýr. Sayýlarý yüz binleri aþan, insanlýða hizmette geniþ alanlara yayýlan Türk-Ýslâm Vakýflarýnýn sanat yönüyle de zirveye ulaþmasý bu dönemde olmuþtur. Osmanlý'nýn Anadolu'da ve hakimiyetini sürdürdüðü her memlekette, aradan yüzyýllar geçmesine raðmen adým baþýna bir vakýf eserine rastlamamýz, bu dönemdeki vakýf inkiþafýnýn en güzel ve en açýk delilidir. Temelinde Allah rýzasý, hayýr duygusu, insanlýk ve yurt sevgisi yatan vakýflarýn geliþmesinin baþlýca sebeplerinden biri de Ýslam dininin hayri ve içtimai hizmetlere verdiði önemdir. Hz. Muhammed (S.A.V) zamanýndan itibaren müslümanlar arasýnda adeta bir yarýþma hamlesi ile kurulmuþ olan vakýflar, Türk-Ýslâm toplumunda büyük ilerleme kat ederek, yüzyýllarca milletimizin ortak yardýmlaþma duygularýnýn tercümaný olmuþtur. Bugün bile bütün canlýlýðý, bütün haþmeti ile varlýðýný sürdüren vakýflar hizmet alanlarýný toplumun ihtiyaçlarý oranýnda arttýrarak,devam ettirmiþtir. Yüzyýllardýr devam ede gelen ve bir çok kamu hizmetini yürütmüþ olan, bu arada topluma ahlâk, fazilet ve karþýlýklý sevgi, saygý hislerini aþýlayan bu büyük ve tarihi kuruluþ, bilhassa Osmanlý Ýmparatorluðu zamanýnda en ileri seviyeye ulaþan hizmetleri ile toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel hayatýna geniþ ölçüde katkýda bulunmuþtur. Zamanla artan vakýf hizmetlerinin saðlýklý bir þekilde yürütülmesini saðlamak üzere 1241 H./1826 M. tarihinde "Evkâf-ý Humâyûn Nezâreti" resmen kurulmuþ ve Darphane Nâzýrý Hacý Yusuf Efendi ilk nazýrlýða atanmýþtýr. Cumhuriyetin kurulmasýndan ve medeni kanun'un kabulünden sonra da vakýflar bir müddet daha eski esaslara göre idare edilmiþtir. Vakýflar idaresinde asýl deðiþiklikler 5 Haziran 1935 tarihinde yürürlüðe giren 2762 sayýlý "Vakýflar Kanunu" ile yapýlmýþtýr. Bu kanunun I. maddesine göre vakýflar; Mazbut, Mülhak ve Cemaat ve Esnaf vakýflarý olmak üzere üç kategoride toplanmýþtýr. Mazbut Vakýflar; doðrudan doðruya Vakýflar Genel Müdürlüðü tarafýndan idare edilen vakýflardýr. Mülhak Vakýflar; Vakýflar Genel Müdürlüðü'nün denetimi altýnda mütevellileri tarafýndan idare edilen vakýflardýr. Cemaat ve Esnaf Vakýflarý ise; Mülhak Vakýflarla birlikte mütalaa edilmekle beraber, bazý özel durumlarda ayrý iþleme tabi tutulur. Ayrýca, 1967'de Medeni Kanunun vakýfla ilgili kýsmýnda yapýlan deðiþiklikle 903 sayýlý kanuna göre kurulan Yeni Vakýflar vardýr ki, son yýllarda sayýlarý ve hizmet alanlarý oldukça çoðalmýþtýr. Geçmiþteki Vakýf Hizmetlerine Kýsa Bir Bakýþ Günümüzde pek çok bakanlýklar ile belediyelerin yaptýklarý hizmetler, eskiden vakýf kanalýyla gerçekleþtiriliyordu. Çok geniþ ve deðiþik sahalarda hizmet veren vakfýn asýl amacý, insan þahsiyetinin ve insan hayatýnýn korunmasý ve geliþtirilmesi, insanlarýn hayatta karþýlaþabilecekleri maddi ve manevi 7

5 Kapak Kapak zorluklarýn, ýzdýraplarýn dindirilmesi, hayatýn güzelleþtirilmesi, insan haysiyetinin ve toplumsal. düzenin her türlü tehlike ve sarsýntýlardan korunmasý olmuþtur. Bu maksatla vakýf yoluyla camiler, mescitler, namazgâhlar, mektepler, medreseler, kütüphaneler, dergâhlar, darüþþifalar, hastaneler, aþevleri, kervansaraylar, çeþmeler, su yollarý ve tesisleri, yollar, köprüler, deniz fenerleri, kale ve istihkamlar, spor saha ve tesisleri, mesire yerleri, dul ve yetim evleri, emzirme ve büyütme yuvalarý, kýþýn tehlikelerle dolu olan yüksek daðlarda ve geçitlerde can kurtaran istasyonlarý niteliðinde barýnaklar ve bunun gibi nice hayrat binalar meydana getirilmiþ ve bunlarýn büyük bir kýsmý zamanla mimarî ve tarihî açýdan deðerli birer anýt haline gelmiþtir. Kýþ aylarýnda kuþlarýn beslenmesi, hasta ve garip leyleklerin bakým ve tedavisine, bayram günlerinde þehir ve kasabalarda top atýlarak çocuklarýn sevindirilmesine, halkýn neþe ve mutluluðunun arttýrýlmasýna, alýþveriþ edenlerin aldatýlmasýný önlemek üzere çarþý ve pazarlara ölçek ve kantar konulmasýna, evlatlýklarýn hýrpalanýp azarlanmamalarý için kýrdýklarý kap-kacaðýn tazmin edilmesine, yoksul ve öksüz kýzlara çeyiz verilmesine, düðünlerinin yapýlmasýna, çalýþamayacak kadar yaþlý olan veya sakatlanan meslek ve sanat erbabý ile iþçilere yardým için fonlar tahsisine, halka yararlý eserler yazdýrýlýp çoðaltýlmasýna, ceza evlerindeki mahkumlarýn bazý ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasýna, halkýn gýda ihtiyacýnýn düþünülmesine, et fiyatlarýnýn kýþ aylarýnda yükselmemesini saðlayacak tedbirlere, ýslâh edilmiþ koyunluklar kurmaya ve tarýmýn geliþtirilmesine kadar pek çok hizmet yine vakýf kanalýyla uygulanmýþtýr. Geçmiþteki sayýsýz sosyal ve hayrî hizmetlerinden bir kýsmý arz edilen vakýflarýn Türk sosyal hayatýnýn çekirdeði olduðunu söylemek yerinde olur. Vakfýn Sebebi ve Hikmeti Ýslam'da vakýflarýn baþlýca sebebi ihtiyaç sahiplerine hizmet, manevi yükselme, iyi niyetlerle Allah'ýn rýzasýna eriþmektir. Rasül-i Ekrem (a.s.) ve Sahabe-i Kiram bizzat vakýf yapmýþlardýr. Vakýf sadaka-i cariyeden addolunur. "Hayýr yapýn..." mealindeki ayet buna iþaret eder. Ýslamda ilk vakýf Hz. Peygamber (a.s.) zamanýnda, Medine'de baþlamýþtýr. Hz. Peygamber Hicret'in 32. Ayýnda Medine'de kendisine ait yedi hurma bahçesini vakfedip gelirini "Havadis-i Dehre" yani Ýslamýn müdafaasýný gerektirecek iþlere ve diðer lüzumlu ihtiyaçlara tahsis etmiþtir. "Sevdiðimiz malýnýzdan infak (yani tasadduk) etmedikçe ahiret sevabýna nail olamazsýnýz" mealindeki ayetin nüzulü, vakýflarýn geliþmesine sebep olmuþtur. Bir hadis-i þerife göre: "Ýnsanlar ölünce amelleri son bulur. Ancak, üç þeyle devam eder; bunlarda sadaka-i cariye, kendisinden istifade edilen ilim ve ana babasýna hayýr dua da bulunacak salih evlattýr." 8 Sadaka-i cariye; vakýf demektir ki, onun menfaati yeryüzünde devam eder gider. Diðer bir hadisi þerifte: Hz. Ömer (r.a.) pek kýymetli bir hurmalýðý hakkýnda, "Bunu tasadduk edeyim mi?" diye Rasuli Ekrem'den sormuþ, O da: "Aslýný satýlmaz, baðýþlanmaz, mirasa konmaz olarak infak et, ancak gelirinden infak olunsun (verilsin)." Diye emredince; Hz. Ömer de o þekilde hurmalýðý vakfetmiþtir. Vakýflarýn Manevi Mesuliyetleri Hemen hemen bütün faaliyetlerin sonunda; vakfedenin þart ve arzusu hilafýna iþ yapanlara beddua edilerek lanetlenir. "Kim ki bunu iþittikten sonra, deðiþtirmeye kalkarsa vebali onun üzerinedir. Þüphesiz Allah Semi' ve Alim'dir." (Bakara 180) Buna Selçuk Hükümdarlarýndan Ebu'l-Feth Keykavus bin Keyhüsrev'in kýzý Seyyide Fatma Hatun'un 21 Zilhicce 700 (M. 21 Aðustos 1300) tarihli vakfiyesinden bir misal verelim: "... Ýþte bunlarýn kaffesi zevabýt ve þeratiti havi mevani'- den hali bir vakfý sahih-i þer'i ve hasbi sarih-i mer'i oldu ki, kýyamete kadar bunlar satýlmaz, hibe edilmez, irs olamaz, binaenaleyh hiçbir sultan saltanata isnat ederek ve hiçbir kadý akýl ve zekasýna güvenerek ve sair ahaliden Allah'a, ahiret gününe iman eden bir kimse için ne bu vakfiyeyi ve ne de bundan bir þey iptal etmek ve ahkamýný bozmak helal olmaz. Her kim bunlardan bir þeye cür'et ederse kendisi gazab-ý Ýlahi'ye maruz kalmýþ olur. Varacaðý yer de Cehennem olur. Cehennem varýlacak ne fena bir yerdir, Allah'ýn, meleklerin ve bütün halkýn lanetleri onun üzerine olsun..." Osmanlýlarda Vakýflar, Hayýr Müesseseleri ve Ýmar Hareketleri Osmanlýlar Anadolu ve Balkanlar Türkiyesi'nde kurma yolunda olduklarý ve kurduklarý süzülmüþ, durulmuþ be ehlîleþmiþ bir devlet nizâmý ile dünyâ görüþünü cemiyet ölçüsünde ifâdelendirerek halkla el ele yürürken, Garb'da feodalizmin dayandýðý fideicommis'e karþý, Türkler vakýf müessesesini kurmuþlardýr. Bilindiði gibi, Garb'ýn bu þartlý vasiyet usûlü yerine, mülkü de topraðý da en faal mânâsýnda bir amme hizmeti vâsýtasý kýlýp hem vâkýfýn zürriyetinin hem de halkýn faydalanacaðý bir teþkilât olarak, cemiyete mâl etmiþlerdir. Gene bilindiði üzere, bu tesîsler yalnýz köy ve kasabalarda deðil, þehirlerde de içtimâî yardým, saðlýk, san'at, ziraat ve irfan þebekesi hâlinde topraðýn üstünü ve cemiyetin içini zaptetmiþ oluyordu. Esâsen o devirlerde, köyle þehir birbirlerinden ancak hacim ve ölçü itibariyle farklý, içtimâî ve iktisâdî teþkilât bakýmlarýndan ise hemen hemen müþterek þart ve imkânlara sâhip birer medenî ve geliþmiþ sosyal uzviyet idi. Vakýf, imâr ve hayrat anlayýþýndan hareket eden kollektif þuûrun himmetiyle, köy, kasaba ve þehirler, alýnlarýna yedikleri Türk-Ýslam damgasý ile âdetâ cennet misâli þenlenmiþ ve bereketlenmiþti. Ama birbirlerine el uzatýrcasýna þehri þehre, köyü köye baðlayan hanlar kervansaraylar, köprüler, çeþmeler, câmiler, mescidler, tekkeler, baðlar bahçeler, çiftlikler ile bir san'at mozayiki gibi iþlenen vatan topraklarýnýn muhteþem manzarasýný þu birkaç sahifede anlatmak ne mümkün. Müesseselerini kütlenin çeþitli ihtiyaçlarýna cevap verici birer canlý merkezler olarak kurmaya baþlamýþ ve kurmuþ olan Osmanlýlar, bu îmâr, hayýr ve kültür faaliyetierini memleketin her köþesinde tatbîk edegelmiþlerdir. Kýsa zamanda medreseler, mektepler, dershâneler, arastalar, bedestenler, dükkânlar kurup memlekete vakfedenler; bir yanda pâdiþahlar, þehzâdeler, sultanlar, vâlidesultanlar, ikbâller, hasekiler, kalfalar, tayalar gibi hânedâna ve saraya mensup olanlardan baþka, zengin fakir, bütün bir cemiyet de, bu îmar ve kültür faaliyetine iþtirâki âdetâ gelenekleþmiþ bir îman îcâbý bilmekteydi. Bilhassa bu tesîslerin dîne baðlý eðitim ve öðretîm müesseselerinden baþka sivil ve askerî müesseselerden, evler, konaklar, kasýrlar, saraylar, yalýlar, kaleler, eðitim müesseseleri olarak da: Sýbyan mektepleri, medreseler, týp, hukuk, ilâhiyat kütüphâneleri, dârülhadîsler, dârülkurrâlar, dârülmesnevîler, iktisadî müesseselerden ise, bedestenler, çarþýlar, kapanlar, loncalar, kârhâneler, tophâneler, darphâneler bilhassa en göze çarpanlardý. Sosyal müesseselerden, þifâhâne, hastahâne, aceze bakým yurtlarý, körhâneler, cüzamlýlar tekkesi, aþevleri, imâretler, dulhâneler, çocuk emzirme ve büyütme yurtlarý, gene halkýn hizmetinde olan tesîslerdi. Hâtýra tesîsleri olarak: Mezar, türbe ve lâhidler de bunlar arasýnda bulunmakta idi. Su mîmârîsi olarak ise: Çeþmeler, sebiller, þadýrvanlar, su yollarý, su terâzileri, kemerler, bendler, köprüler, spor mîmârîsi vazifesini gören gök meydanlar, ok meydanlarý, kemankeþ tekkeleri, spor âbideleri, zorhânaler mevcuddu. Bu tesîslerden mezhep, millet, din ve ýrk farký gözetmeden her muhtaca hattâ hayvanlara bile faydalanmak îmkâný verilmiþti. Böylece millî servet, idâre, medeniyet ve san'at târîhimizde vakýf ve tesîs adýyla yer alýrken, bu milli medeniyet müesseseleri Osmanlýlarda yalnýz dini ve medeni hukuk müesseseleri þeklinde kalmayarak içtimai manada büyük deðer kazanmýþ ve zamanla çeþitli istihaleler geçirerek idari mahiyete bürünmüþ ve devlet teþkilatý içine girmiþtir. Þeyh Hamid-i Velî Camii Ýhya ve Onarým Derneði'nden Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfýna 1965 yýlýnda yayýnlanan adlý kitapta; Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi'nin baþkaný bulunduðu Þeyh Hamid-i Veli Cami Ýhya ve Onarým Derneðinin faaliyetleri þöyle anlatýlýyor. "Hamidettin-i Veli'nin Darende'yi yurt olarak seçtiði günlerden zamanýmýza kadar gerek halk ve gerekse bizzat önceleri Padiþahlýk ve sonra Cumhuriyet Hükümetimiz tarafýndan verilen yardýmlar, bahþedilen vakfiye gelirleri ve teberrular ile bu yer inþa ve ihya olagelmiþtir. Ancak özel bir mühürlü sandýk kanalý ile toplanýlan baðýþlarda hiç kimse zorlanmadan, tamamen gönül arzusu ile verilen kuruþçuklarla iþler yürütülmeye baþlanmýþtýr. Ýlk önemli çalýþmalar ise 1960 yýlýnda kurulan, caminin Ýhya ve Onarým Derneði kanalý ile olmuþ: Cemiyetler Kanunu çerçevesinde resmen kurulan Derneðin fahri ve faal baþkanlýðýný Osman Hulûsi Efendi almýþ, teknik iþlerini Yüksek Mimar Mühendis Þerif Ali Akkurt ve Mimar Mühendis Yücel Sarý yürütmüþler, fahri çalýþmalarý ve üstün görüþleri ile camii bugünkü eþsiz eserlerle süslemiþlerdir. Sanduka kubbesî, zengin kitaplýk, muazzam balýklý havuz, modern abdest alma yerleri, bahçe ve ihata duvarlarý, döþemeler ve beyaz mermer gibi iþlemeli taþtan eski sanat tarzýnda yapýlan kemerli kapýlar derneðin dört yýl içerisinde tamamladýðý elle tutulur eserler olmuþtur. Bu iþler için Dernek kurulduktan sonra, 4 yýl içerisinde TL. gelir temin edilmiþ ve bu eserlere sarf edilmiþtir. Derneðin ilk fýrsatta yapmayý planladýðý iþler ise þöyle sýralanmaktadýr: Caminin iç kýsmýnýn sanduka seviyesine kadar çinilerle döþenmesi, çatý ve ön tavan kýsýmlarýnýn restore edilmesi, eski medresenin yerine halen mevcut kemerlerin üzerine modern bir Kur'an Okulu, kütüphane ve Darende ile çevresini temsil edecek bir müzenin inþa ve tesis edilmesi, -bu kitaplýk ve müzenin nüvesi kurulmuþ olup oldukça kýymetli kitaplar ve müze için önemli tarihi belgeler elde edilmiþtir.- havuz çevresinin ve bahçesinin daha çok deðerlendirilmesi, beyaz kemerli cümle kapýsýnýn önüne eski Türk Sanat tarzýný örnek tutarak beyaz taþtan iþlemeli, kemerli bir çeþme yapýlmasý -bu çeþmenin taþlarý hazýrlanmýþ ve suyu getirilmiþtir- Ýhata duvarlarýnýn dýþ kýsmýnda bir otopark yaptýrýlmasý ve þehir istikametine uzanan caddenin Tohma içerisinden bir duvar çýkarýlarak geniþletilip düzeltilmesi. Bütün bu iþlerin plan ve projeleri hazýrlanmýþ olup sýra ile tatbik edilecektir." Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý Hulûsi Efendi Darende'ye yapýlan her hizmetin yanýnda ve öncüsü, her gönüllü kuruluþun, derneðin baþkanlýðýný yürütmekte idi. Bunlar: çeþitli dernekler, Okul aile birlikleri, civar köy ve kasabalarýn camii dernek baþkanlýklarý gibi yirmiye yakýn gönüllü hizmet kuruluþunun baþkanýdýr. Hizmetlerin daha kapsamlý ve daha programlý bir þekilde yürütülmesi düþüncesiyle 1986 yýlýnda yine kendi baþkanlýðýnda eðitim, saðlýk, kültür ve sosyal amaçlý kamu yararýna hizmetler yapacak Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi'nin Vakfýný kurmuþlardýr. Yazýmýzýn baþýndan itibaren anlatmaya çalýþtýðýmýz inancýmýzýn ve ecdadýmýzýn vakýf anlayýþýný Hulûsi Efendi'nin kurmuþ olduðu bu vakfýn faaliyetlerinde bulmak mümkündür. Bütün hizmetleri hiçbir karþýlýk beklemeden yalnýzca Allah rýzasý için "Hulusî kalp" ve "Halis niyyetle" yapýldýðýný; kýsa zamanda büyük projelerin gerçekleþmesindeki samimiyetten ve tecelliyattan görmek mümkündür. Vakfýn hizmetlerine maddi manevi yardýmlarýný esirgemeyen gönül dostlarýmýza ve hemþehrilerimize bu vesile ile en derin saygý ve muhabbetlerimizi sunuyoruz. BÝBLÝYOÐRAFYA 1- Cengiz/Adýgüzel/Gülseren,, Ankara M. Zeki Pakalýn, Osmanlý Tarih Deyimleri ve Terimleri Söz. MEB, Yay. Ýst Nazif Öztürk, Vakýf Müessesesi TDV Yay. Ankara Oktay Aslanapa, XIII. Y.Y de Türk San atý, Kültür Bak. Yay Osman Çataklý, Vakýflar ve Önemi, Hakses, Haziran 1974, S Son On Yýlda ( )Vakýflar, VGM. Yay,

6 Araþtýrma Araþtýrma Anadolu da Ýki Þehir DARENDE-DÝVRÝÐÝ KALELERÝ *Resul KESENCELÝ Eski kent (Darende) bugünkü Darende kasabasýnýn hemen yakýnýnda bulunan Zengibar kalesinin içindeydi. 1070'lerden sonra kalenin eteðindeki düzlükte yerleþim baþladý. 39 Bu da gösteriyor ki Türklerin (Selçuklu - Alparslan dönemi) Anadolu'ya gelmesiyle birlikte þehrin alanlarý geniþledi ve yerleþim sahasý büyüdü. Selçuklu Türkleri bölgeleri Ýslamlaþtýrýrken insanlarýn hayat sahalarýný geniþletip, coðrafi alanlarý yaþamaya açtýlar. a) Zengibar Kalesi Tohma havzasýnýn en ünlü ve en büyük kalesi zengibar kalesidir. 40 Kalenin kuzey ve doðu taraflarý derin sarp olup tohma ýrmaðý ile çevrili bulunmaktadýr. Güneyi ve batýsý ise kara ile çevrilmiþtir. Tohma suyu kuzey yönünden dar bir boðaza girer, iki tarafý metre yüksekliðindeki kayalar arasýnda tahminen metre gidildikten sonra Köprügözü denilen yerde daha geniþ bir vadiye akmaya baþlar. Kalenin toprakla çevrili taraflarý da kayalýktýr. Kalenin kapýsý ise batýdadýr. Hemen hemen orta bir yere rastlar, kapýya taþ basamaklara çýktýktan sonra varýlýr. Kapý taþtan örülmüþ bir kemere 41 baðlanmýþtýr. Kalenin üs tarafý oldukça düz sayýlýr. Tamamen taþtan olup üstünde de topraða rastlanmaz. Kalenin deðiþik yerlerinde kale burçlarýnýn izlerine rastlanmaktadýr. Kalenin doðu tarafýnda ise bir kapýnýn olduðu bellidir. Bu kapý Tohma Irmaðýna inen bir dik merdivene açýlmaktadýr. Merdiven kayalara oyularak yapýlmýþtýr. Seksen basamaktan oluþan bu merdivenle Tohmaya inilir. Ayrýca merdivenlerin hemen karþýsýndaki maðarada çýkan ýlýk kaynak suyuna eriþilir. 42 Zengibar Kalesi tarihte deðiþik medeniyetlerin eline geçmiþ ise de Ýslam tarihinde Hz. Ömer zamanýnda Ýslam ordularý bu bölgeye gelmiþ hatta Halid bin Velid komu- Divriði Kalesi Fotoðraflar: Aslan TEKTAÞ 10 tasýndaki üç Müslüman asker burada þ e h i t düþmüþtür. Kalenin Ýslamlara geçmesi hususunda þunu da söyleyebiliriz. Battal Gazinin amcasý ve kayýn pederi Hasan Gazi burada þehit düþmüþtür. Türbesi halen kalenin doðusunda bulunan Hasan Gazi tepesindedir. 43 Ancak bu coðrafi sahanýn Ýslamlaþmasý ve Türkleþmesi ise kesin olarak 1071 Malazgirt savaþýndan sonra olmuþ bölgeye Ýslamlar iskan ederek bu mekanlar Müslümanlaþtýrýlmýþtýr. Divriði Kalesi b) Divriði Kalesi XIII. yüzyýlda yapýlmýþ olan Divriði Kalesi iç ve dýþ kale olmak üzere iki bölümdür. Kale içersinde yiyecek ambarý, cephanelikler, sarnýçlar bulunmaktadýr. Kale kesme taþtan daire planlý olarak yapýlmýþtýr. Günümüzde ise sadece dýþ kale surlarýnýn bir bölümü ile kare biçimindeki atýþ kulesi kalmýþtýr. 44 Divriði kalesinde günümüzde dikkati çeken kalýntý kare planlý taþ kuledir. Dik yamaçlý bir tepe üzerinde dörtgen biçiminde dört kapýlý kesme taþtan yapýlan kale XIII. yüzyýldaki Mengüceklere aittir. Kale camiinin üstündeki iki satýrlýk kitabede buranýn 1181'de Mengücekoðlu Seyfeddin Darende Zengibar Kale Kapýsý Divriði Kalesindeki Aslan Heykelleri ve Surlar Þehinþah bin Süleyman tarafýndan yaptýrýldýðý yazýlýdýr. Baþka bir kitabede de mimarýnýn Meraðlý Hasan bin Firuz olduðu kayýtlýdýr. 45 Emir Þehinþahýn mezarý kalenin eteðinde ( ) tarihli kitabeyi ihtiva eden Sitte Melik türbesinde bulunmaktadýr. Bu türbe ile Ulu Camii yakýnýndaki Kamerüddin türbesi ehram þeklindeki bir dam ile örtülü sekiz köþeli binalardýr. 46 Kalenin hemen eteðinde ise baðlý, bahçeli çok güzel evler, üstü kapalý gayet süslü bir çarþý ile camii, tekke ve hamam bulunmaktadýr. 47 4) Sonuç 1071 Malazgirt zaferinden sonra Anadolu'nun Ýslamlaþmasý ve Türkleþmesi baþlamýþ askeri fütuhatýn arkasýndan bölgelere gelen Mürþid ve Derviþler halkla sýcak iliþkilere girmiþler, coðrafi sahalarda yeni sosyal tesisler inþa ederek; vakýf, hastane, cami, tekke ve zaviye yapmak suretiyle bölgeleri hayata açmýþlardýr. Böylece bölgelerde idarî-malî-sosyal müesseseler oluþturmuþlar eski halk (Hýristiyan tebaa) ise Ýslam'a ýsýnarak benimsemeye baþlamýþtýr. Böylece hem Selçuklu fetih hareketleri kolaylaþmýþ hem de Anadolu'nun Ýslamlaþmasý tamamlanmýþtýr. Darende ve Divriði'de ayný özellikleri görmemiz mümkündür. Bölgelerin Ýslamlaþmasýnda Þeyh ve derviþler rol alýrken bazý yer adlarý da bu mezkur þahýslarýn isimleriyle adlandýrýlmýþtýr. Öyleki bu sahalarýn her yerinde evliya ve gazi türbelerine rastlanýr ki bu þahýslarýn bölgeler üzerindeki etkileri apaçýk görülür, hissedilir. Bu coðrafi mekanlar birer açýk hava müzesi gibidir; nereye gitseniz, nereye baksanýz bir güzellik, mükemmellik, muhteþemlik hissedersiniz. Her yerde, her alanda bu özelliklerin bulunmasý bizlere bu deðerlere sahip çýkýlmasý gerekliliðini anlatýr, ispatlar. Tarih süreci içerisinde Darende ile Divriði ayný kader birliðini yaþamýþ bir bölgedir. Bu iki þehirden biri hangi devlet veya beyliðin hakimiyetine girdiyse diðeri de ayný kaderi paylaþmýþtýr. Devletlerin bu fetih, imar ve iskan politikasý bu iki þehri birbirinden ayrýlmaz bir bütün haline getirmiþtir. Yapýlan sanat eserleri; camiler, hastaneler, zaviyeler ve diðer sosyal tesisler bu mekanlarda ayný iþlev ve özelliklere sahip olmuþtur. Darende ile Divriði'nin birbirini tamamlar iki þehir özelliðinde olduðunu arþiv belgeleri de bizlere ispatlamaktadýr. Ayný defterlerde iki þehir ile ilgili ayný bilgilerin olmasý da bu iki þehrin kendi bünyesinde bir iç-içelik bir ahenklik, bir bütünlük arz ettiðini bizlere göstermektedir. Öyleki! Bu iki þehir (Darende-Divriði) ilmî yapý, dini özellik, coðrafi saha, fetih hareketi, siyasî yapý, idarî özellik, diplomatik, stratejik, jeopolitik olarak ayný sistemin içerisinde yer alýp ayný kaderi paylaþmýþlardýr. Bu iki þehir maddi ve manevi ayný deðerler yekununun bir bütünü olmuþlar ayný zaman ve zemin içerisinde kendi süreçlerini tamamlarken tüm görünüþ açýlarýyla kader birlikteliði yapmýþlardýr. Tarih, zaman, mekan, kader, nitelik, nicelik olarak ayný sistemi paylaþan bu iki þehir Anadolu tarihi içerisinde birer medeniyet abidesi olduklarýný insanlara göstermiþlerdir. - B Ý T T Ý - Divriði Kalesinde Bulunan Harap Haldeki Camii DÝPNOTLAR 39 Ana Britanica, c.6, s Zengibar Kalesi için; Darendeli H. Hulûsi ATEÞ Efendi Zengibar isminin TAÞKALE anlamýna geldiðini söylemektedir. 41 Günümüze gelene kadar çeþitli sebeplerden dolay kale kapýsý harap olmuþ fakat kemer halen bulunmaktadýr. 42 Mehmet Ali Cengiz, Tohma Havzasý, Malatya 1987, s Cengiz, a.g.e., s Ana Britanica, c.7, s Türkiye Diyanet Vakfý Ýslam Ansiklopedisi, c.9, s Ýslam Ansiklopedisi, c.3, MEB, s Ýslam Ansiklopedisi, c.3, s.598; Türkiye Diyanet Vakfý Ýslam Ansiklopedisi, c.9, s

7 Güncel Güncel "Fâtih Sultan Mehmed Olabilmek" Ahmed Aydýn Bolak Ýslâm'ýn Yüce Peygamberi, "Konstantaniyye mutlaka fetholunacaktýr. Onu fetheden kumandan ne mübarek kumandandýr... Onu fetheden asker ne mübarek askerdir." buyurmuþlar, Ýstanbul'un fethini gerçekleþtirecek askeri ve kumandanýný böyle tarif etmiþlerdir. Konstantin'in tesis ettiði günden Ýslâm'ýn sancaðýnýn dalgalandýðý o kutlu güne kadar Ýstanbul, 1129 sene Ýslâm'ýn dýþýnda ömür sürmüþ, 827 senede on ciddi muhasara geçirmiþ, Feth-i Mübin'e ve oradaki müjdeye mazhar olmak isteyen sayýsýz Ýslâm mücahidi Ýstanbul surlarý önünde þehit düþerek rahmete kavuþmuþlardýr. Fetih, bilindiði gibi, "açmak" (kilidi açmak, kitabý açmak) ve "bir memleketi zaptetmek" demektir. Fâtih ise onu "açan, zapteden, ele geçiren kimse"ye denilmektedir. Peki... Fethedenin, yâni "Fâtih"in böyle bir müjdeye mazhar olabilmesi için hangi sýfatlarý hâiz bulunmasý lâzýmdýr?.. Evvela, muktedir olmasý lazýmdýr... Kabiliyet ve kudretinin, feth'i mümkün kýlacak bir dehaya, azim, sabýr ve metanete, kýsacasý iman'a sahip olmasý lazýmdýr... Bir kimsenin betahsis "insan" olmasý "Fâtih" olmasý için kâfi deðildir. O imana sahip olmasý, o imanla beraber sevk u idare kabiliyetine, karar isabet ve sür'atine de sahip olmasý lâzýmdýr Adâlet'e sahip olmasý, adâletin icrâsýný süflileþtirmemesi, adâleti ve idareyi zâlimleþtirmemesi; adâleti "insanýn sevgisi"yle fakat "Allah'ýn kahrý"yla beraber tatbik etmesi lâzýmdýr!.. Kararlarýnda derin bir tefekkürün ve tedbirin dâima yer almasý ve cihan yýkýlsa kararlarýndan tâviz vermemesi, "fikr-i tâkýyb"de emsâlsiz olmasý lâzýmdýr. Genç veya ihtiyar dâima canlý, güçlü, elindeki silâhý sýrtýndaki zýrhý süs için taþýmayan, bahadýrlýk ve cesâretinden kimsenin zerrece kuþkusu bulunmayan bir yiðit, bir civanmerd olmasý lâzýmdýr...ki, yirmi iki yaþýnda, atýnýn üzerinde ilerlediði zaman, arkasýndaki ordu peþinden sel gibi aksýn!.. Ordusunun fertlerinden bir tekinin bile, onun mertliðinden, cesâretinden, adâletinden, insâniyetinden ve îmânýndan þüphe etmemesi lâzýmdýr...ki, Fâtih olabilsin! Önder bir þahsiyete sahip olmasý, "lider" vasfýný taþýmasý ve Kutup Yýldýzý gibi parlamasý lâzýmdýr. Yüzünü görmeyen askerin bile, gecenin karanlýðýnda onu semada görebilmesi lâzýmdýr. Bir güneþ gibi parlayan îmanla, azimle görülmesi lâzýmdýr. Ve tabiî, emir ve kumanda kâbiliyetine sahip bulunmasý, bir"stratej" olmasý lâzýmdýr. Emrindeki kuvvetlerin ona kayýtsýz-þartsýz itaat etmesi lâzýmdýr. O ki "i'lâ-yi kelimetullah" için cihâd emri vermiþtir. "Cihâd"ýn mânâsýný bilmesi lâzýmdýr. Cihâd'ýn mânâsýný bilmiyorsa o bir katildir!. Yýðýnlarý, kendisine inanlarý ölüme sürüklemektedir. Ama onun ordusundaki askerler, ölürken, Allah'ýn emrine inkýyadla onun emrini ayný seviyede görmüþler ve böyle þehid olmuþlardýr. Ona bu imân lâzýmdýr!.. O "þehâdeti" emrettiði zaman þehid olanlar bihakkýn þehid oldular. O "gazâ"yý emrettiði zaman gâzi olanlar bihakkýn gâzi oldular!.. Onun askerleri, o, "fecr-i hücûm içindeki tekbir aþkýna" þehâdet veya gaza rütbesine ulaþan askerleri, münkâd olduklarý irâdeye meclüb olmalýdýrlar!.. O, mutlak itaat içindeki, o "methedilmiþ" askerler... Bir askerin, kumandanýna korkuyla, vazifeten veya öyle olmasý gerektiði için deðil; meclûbiyyetle inkýyâd içinde olmasý lâzýmdýr. Týrmandýklarý surlarýn üzerinde arkadaþlarý perde-perde ölürken. Ölüm gözlerinin önündeyken kan kokusu, barut kokusu etrafý sarmýþken..þehâdete tereddütsüz koþacak derecede kumandanýna meclüb olmasý lâzýmdýr... Fetih'den evvel her birisi günde kýrkar defa Sure-i Fâtiha'yý okuyarak kendi nefislerini fethetmiþ, kendi nefislerinde feth'i gerçekleþtirmiþ bu askerlerle Feth'i mümkün kýlmak, ancâk o Fâtih'e müyesserdir. Bir ordu düþününüz ki, her bir askerinin nefsi "Fatiha" ile zaptedilmiþtir. Ýþte o zaman "Fâtih" olmanýz mümkündür! O sebeple Resûlullah, sadece Kumandan'ý methetmiyor; "..yalnýz o kumandan deðil, onun askeri de mutlu askerdir.."diyor... O asker ki, bu vasýflarýyla þu mübarek memleketi bizlere hediye etmiþtir.. O asker ki, hayatý ve imâný idrak ede- bilmiþtir.. Onlarýn inancýna göre Allah yolunda þehâdat, makamlarýn en yücesidir. Onlar, ruhlarý musaffâ, azimleri nice surlarý devirmiþ, dillerinde kelime tevhid ile tekbir, gönüllerinde Resûlullah'ýn müjdesi olan askerlerdir... Genç kardeþlerim! Yarýn her birinizin, bu memleketin Fâtih'i olmasý mukadderdir. Fâtih olabilmeniz için evvelâ nefislerinizi fethetmeniz; evvelâ îmânla ahlâkýnýzýn, Allah'la Devletiniz'in birleþmesi lâzýmdýr. Allah'la Devletiniz, imânla ahlâkýnýz ve hayâtýnýzla imânýnýz bir olmadýðý müddetçe, sizlerin, Fâtih'in nesilleri olmanýz mümkün deðildir!.. Ýçlerinizden Fâtih'ler yetiþtireceðiniz gibi, "Fâtih'in Askerleri" olmak mecburiyetindesiniz.. Sizler, etrafýnda çepeçevre düþmanla yaþayan bir mübarek milletsiniz. Eðer Feth'in bininci yýlýný da yaþamak istiyorsanýz. Torunlarýnýzýn torunlarýnýn, Feth'in bininci yýlýný bizim gibi hür ve müstakil bir vatan üzerinde yaþamalarýný istiyorsanýz, her biriniz, Fâtih'in askeri gibi ahlak ve amelde beraber olmak mecburiyetindesiniz. Size, tarihimizde sayýsýz örnek ve nasihat vardýr. Ama hiçbir örnek olmasa bile, Fâtih ve Fâtih'in Askerleri, ahlakýnýz için, imânýnýz için, Devletinizi pâyidar kýlmak için size kâfi örnektir." *Bkz: Lale Mecmuâsý Sayý:3 Kasým 1985 Resim: Hayat Mecmuâsý Sayý:22, 29 Mayýs 1959 Ýmtisâl-i câhidû fi llah olupdur niyyetim Dîn-i Ýslâm ýn mücerred gayretidir gayretim Fatih Sultan Mehmed 12 13

8 Edebiyat Edebiyat bir þiir in doðuþu Yrd. Doç. Dr. Cemil GÜLSEREN* Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatý son dönem þairleri içerisinde husûsî bir yeri olan Osman Hulûsi Efendi "Dîvân-ý Hulûsî-i Dârendevî" adlý eseri ile literatüre geçmiþtir. Ayrýca birçok üniversitede tez konusu olarak da ele alýnmýþ ve iþlenmiþtir. Darende'de düzenlenen sempozyumlarda da O. Hulûsî ATEÞ'in edebî yönü, sahasýnda otorite ilim adamlarýnca dile getirilmiþtir. Biz bu yazýda söylenenleri tekrar etmekten çok onun "þiir yazma" noktasýndaki becerisi, pratikliði ve çabukluðu yanýsýra, duyuþ zenginliðini ortaya koyan bir þiirinden söz edeceðiz. Osman Hulûsî Efendi ile bir sohbetlerinde Darendeli âlim merhum Hacý Esat (Iþýk) Efendi Fuzûlî'den bir gazel okur ve arkasýndan; "Hulûsî sana bir hafta mühlet buna benzer-yakýn (bu manada, bu çerçevede demek istemiþ) bir þiir de sen yaz. Görelim." Verilen sürenin bir hafta olduðunu söylerler. Hulûsî Efendi hemen oracýkta bir kaðýt kalem olarak on dakikada bir þiir yazmýþ. Sohbetin nihayetinde Hacý Esat Efendi'ye uzatmýþ. Hacý Esat Efendi'nin cevabý; "Pes doðrusu sana söylenecek söz yok." olmuþtur. Okuyucularýmýz için söz konusu þiiri de verdikten sonra bugünkü Türkçeyle açýklamaya çalýþacaðým. Fuzûlî'nin gazeli: 1. Penbe-i merhem-i dað içre nihândur bedenüm Diri oldukça libâsun budur ölsem kefenüm (Bedenim, yaralarýma konulan merhemli pamuklar içinde görünmez hâle gelmiþtir. Vücudumu kaplayan bu pamuklar yaþadýkça elbisem, ölürsem kefenimdir.) Selamet, esenlik insanýn üzerine giydiði, sarýndýðý bir elbise gibi düþünülmüþtür. Bu dünyada saadet de selâmet de geçicidir. Herþey deðiþir. Ýnsanýn elbisesi de kirlenir, eskir ve deðiþtirilir. 2. Câný cânân dilemiþ virmemek olmaz ey dil Ne nizâ' eyleyelüm ol ne senündür ne benüm (Ey gönül! Caný, cânân istemiþ; vermemek olmaz. Niye boþ yere kavga edelim. O, ne senindir, ne de benim.) Gerçek sevgili âþýktan canýný ister, yani maddesini. Çünkü can, bana Hakk'ýn bir emanetidir. Onundur. Can gönülden ayrý ve hatta birbirine düþman durumundadýr. 3. Daþ deler âhum ohý þehd-i lebün þevkinden N'ola zenbûr evine benzese beytü'l-hazenüm (Bal gibi tatlý dudaðýnýn arzusuyla ettiðim âhýmýn oku taþý deler. Bu yüzden hüzünlerle dolu evim, arý peteði gibi delik delik olsa buna þaþýlmaz.) "Beytü'l-hazen" hüzünler evi demektir. Yakup Peygamber'in, oðlu Yusuf'un hasretiyle kederler içinde yaþadýðý evine denir. 4. Tavk-ý zencîr-i cünûn dâ'ire-i devletdür Ne revâ kim meni andan çýhara za'f-i tenüm (Boðazýma geçirilen delilik zinciri, benim için bir mutluluk halkasýdýr. Vücudumun zayýflýðý beni o halkadan çýkarsýn istemem.) Eskiden delileri boyunlarýndan veya ayaklarýndan zincir ile baðlarlardý. Þair, vücudunun zayýflayýp incelerek zincirin halkasýndan çýkýp kurtulacaðýndan korkmaktadýr. Çünkü o aþkla zincire vurulmuþ bir deli olmaktan memnundur. Daire, "halka" anlamýyla þair için bir mutluluk halkasý olduðu gibi, devlet dairesi anlamýnda da kullanýlmýþtýr. O zaman da devlet dairesinde bulunmak "rahatlýk" içinde yaþamak demekti. 5. Iþk ser-geþtesiyem seyl-i siriþk içre yirüm Bir habâbem ki hevâdan doludur pîrehenüm (Aþk ile avare dolanýp duruyorum. Yerim gözyaþlarý seli içinde olup gömleðim aþk havasýyla dolu bir su kabarcýðýyým.) Habab içinde hava bulunan su üzerindeki kabarcýktýr. Akan, bir su üstünde âvâre döner dolaþýr. "Hava" tevriyeli kullanýlmýþtýr. Hem su kabarcýðýnýn içindeki hava, hem de aþk arzusu ve hevesi demektir. Þair, kendisini, gömleði aþk arzusuyla dolmuþ olarak gözyaþý seli üzerinde bir kabarcýða benzetmiþtir. 6. Bülbül-i gam-zedeyem bâðu bahârum sensin Dehen ü kadd ü ruhun gonce vü serv ü semenüm (Gamlý bir bülbülüm. Bahçem ve baharým sensin. Goncam, aðzýn; servim, senin boy bosun; benim beyaz gönlüm de yanaðýndýr.) Madde âleminde gonca, servi, beyaz gül vardýr. Ýstenilen ve sevilen þeylerdir. Bülbül baharda bunlarýn âþýðýdýr. Ancak bülbül mecaz âþýkýdýr. Gonca yerine senin aðzýný yani fenâfillahý, servi yerine senin vahdetini, beyaz gül yerine de senin yüzünü görmek istiyorum demek istiyor. 7. Ýdemem terk Fuzûlî ser-i kûyun yârun Ne kadar zulm yiri ise manahoþdur vatanum (Fuzûlî, yarin köyünü yani vahdet âlemini terk edemem. Orada her ne kadar mütemâdiyen bana zulmediliyorsa da yine vataným bana güzeldir.) Aþýklarýn vataný evvelki makamlarý olan âlem-i ervahtýr, Elest Bezmidir. Yârin diyârýnda yâr, daima âþýklara zulmeder. Bu onlarý olgunlaþtýrmak içindir. Fuzûlî'nin bu gazelde iþlediði konu çerçevesinde Osman Hulûsî ATEÞ'in yazdýðý ve daha sonra Dîvân-ý Hulûsî-i Darendevî'nin 172. sahifesinde yer alan þiiri: 1. Sen-ben deyu gezerdim ilm-i rüsum içinde Bu benliðim býraktým, geçtim o nazlý tenden (Sen-ben diyerek adet(ler) üzre ben de gezerdim. Usûlüne göre yaþardým. Ancak bu benliðimi býraktým "ben"likten ayrýldým, geçtim o nazlý tenden. Geçici olaný býraktým. Benlik nefistir. Benlik dünyadýr.) 2.Bildim ki benliðimmiþ aradaki o perde Benliðimi yok ettim, çýktým libâs-ý benden (Benimle o dost, o yâr, o sevgili -Hakk- arasýndaki perdenin benim "benliðim" olduðunu bildim ve benliðimi yok ettim. O benlik donundan o dünyalýðý temsil eden benlik elbisesinden sýyrýldým, çýktým. O zaman anladým ki yârim ile aramdaki engel benlikmiþ yani nefsimmiþ.) 3.Bir mürde idi câným iþbu libâs içinde Hayyým, hayâtý buldum çýkýnca ol kefenden (Anladým ki o benlik elbisesi içindeki diri gibi gözüken caným hakikatte bir ölü idi. Ondan çýkýnca dirildim, hayâtý buldum. Asýl kefenim meðer o elbise imiþ. Þimdi canlandým.) 4. Gördüm ki benliðimdir boynumda bir selâsil Tahrîk edince âný kurtuldum her resenden Esat Efendi ve Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (K.S) (Yine gördüm ki boynumda bir zincir gibi duran benim benliðimdir. Silkinince ondan, o baðdan kurtuldum. Yani benlik zinciri beni dünyaya köle eden bir bað idi. Kendime gelip de kýmýldatýnca iþte o zaman benliðin esaretinden kurtuldum.) 5. Geldim cihâna lâkin bildim ki bir garîbem Benlik beni ayýrmýþ efsûs ki ol vatandan (Dünyaya geldim lâkin bir garib olduðumu gördüm. Yazýk ki o benlik beni o vatandan ayýrmýþ. Eyvah ki beni esas garîb býrakan beni yârimden ayrý düþüren yine benim benliðimmiþ. Tabii ki burada vatan sevgilinin yaný, yârin diyârýdýr. Malumdur ki, "Ben" var iken "yâr" bilinmez. Yâre ulaþýlmaz. "Benlik" baþka yer tanýmaz. Benlik gerçek dosta ulaþtýrmaz. Benlik sadece kendini sevdirir. Öyle olunca da garîb kalýrsýn, kimsesiz kalýrsýn.) 6. Bir ses iþitti kûþem ko benliðini yâr ol Çâk eyleyüp giribân çýktým o pirehenden (Gönlüm-yüreðim bir ses iþitti; benliðini býrak dost ol, yakýn gel. Bunun üzerine o gömlekten yakasýný yýrtýp, paralayýp çýktým. Yani çaðrý üzerine aþk arzusuyla hüzünlendim ve silkinip, o gömleðimi yýrtýp bu varlýk elbisesinden soyundum.) 7. Bu sözleri Hulûsî yazmak muhâl olurdu Dâd olmasaydý tâ ki ol serv-i kad semenden (Hulûsî, bu sözleri yazmak mümkün olmazdý. Hulûsî, ta ki o servi -selvi- boylu deðerli yârim, o beyaz gülüm ihsan etmeseydi bu sözleri yazmak olur muydu? Olmazdý.) Divân-ý Hulûsi-i Darendevideki þiirin orjinali * Afyon Kocatepe Üniversitesi, Uþak Eðitim Fakültesi

9 Basýndan 16 17

10 Altun Silsile Altun Silsile Hâce Muhammed Baba Semmasi K.S. Mevlüt SARIOÐLU Necmettin SARIOÐLU Hace Muhammed Baba Semmasi Hz. nin Kabri / Semmas Köyü-Buhara S i; Orta boylu, gökçek yüzlü ve esmer tenliydi. Bu hasletleriyle beraber evvela Cenab-ý Hakk'ýn ihsaný Þ Nurlara mazhar olduðu, yüzünden belli eden simaya ve sonrada kendinden evvelki piranýn eriþilmez himmetleriyle batýn alemine eþi bulunmaz mertler yetiþtirmiþ ve sahipti. Keskin nazarlara sahip, Hacegan silsilesinin köþe taþlarýndan birisi olan bu Pir ; Ramiten'e beþ, Buhara'ya onbeþ kilometre uzaklýktaki Semmas köyünde dünyaya gelmiþlerdir. Hazret, memleketinde bir süre dini ilimlerin tahsili ile meþgul oldu. Zahiri ilimlerinde belli bir derinlik kazandýktan sonra manevi ilimlere yöneldi. Kendileri onlara verdiði ýþýkla asýrlar ötesine yol göstermiþtir. Genellikle talebelerini kendisi seçerdi. Bunlara emsal; Hace Dâniþmend, merd-ü meydan Seyyid Emir Külal, evladýndan olan Havace Mahmud ve en son din gününe kadar kurduðu yol hüküm ferma olan Hace Muhammed Bahaeddin-i Tarikat-ý Aliyyenin füyuzat ve tasarrufunu Azizan Buhari ( Þah-ý Nakþibend) Hazretleridir. Hazretlerinden almýþlardýr. Bütün yarýmlarý tamamlayýcý ve Hakk'ýn tasarrufunu en ücra diyarlara yetiþtirici, zahir ve batýn ilimlerinde zirveye çýkmýþ bir zat idi. Murakabe, müþahede ve keþif hallerinin tamamýyla donatýlmýþ bir ehli hal idi. Ziraatla ziyadesiyle uðraþmýþ, kendi üzüm baðýný budarken, nebatatýn tesbihini duyarak kesilen dallarýn Allah'ý zikretmesi halinden etkilenip, çoðu zamanlar býçak elinden düþerek seyr mertebesine geçmiþtir. Ali Ramiteni Hazretleri vefatý öncesinde ýhvanlarýna Muhammed Baba Semmasi'yi iþaret ederek; " Buna baðlanýn,emrini tutun, sað olduðu sürece onun yanýndan ve yolundan ayrýlmayýn" diye vasiyette Semmasi Hazretleri, Emir Külal Hazretlerini er meydanýnda güreþirken nazar etti. Onun gürbüz vucudunda en az beni kadar güçlü maneviyat istidadýný keþfederek er meydanýndan tutup gönül erleri meydanýna almýþtýr. Sýrtýnda ki kispeti çýkartýp derviþlik kisvesini giydirdi ve gönül sultanlarý makamýna erdirdi. "Bu er, zahirin deðil, batinin pehlivanýdýr. Nice insan onun elinden kemale erecektir" buyurmuþlardýr. Veliler baþbuðu olan Þah-ý Nakþibend Hazretleri daha doðmadan Baba Semmasi tarafýndan Kasr-ý Hinduvan'da keþfedilmiþtir. Zira Semmasi Hazretleri, müridleriyle Þah-ý Nakþibendin ailesinin bulunduðu Kasr-ý Hindüvan dan bulunmuþtur. geçerken "Burada benim burnuma bir yiðit kokusu geliyor. Yakýnda bu yiðit sayesinde Kasr-ý Hindüvan, Kasr-ý Arifan olsa gerek."der. Birkaç zaman sonra köye tekrar gelen Muhammed Baba Semmasi Hazretleri, bu sefer "Koku artmýþ, bu yiðit dünya'ya gelmiþ olmalý." der. Onun velayet kokusunu doðumundan üç gün sonra ta Semmas 'da olan Baba Semmasi Hazretleri, Seyyid Emir Külal Hazretlerini yanýna alarak Kasr-ý Hindüvan'a gelmiþtir. Daha üç günlük bir ercümend olan Þahý Nakþibend Hazretlerini kucaðýna almýþ ve Seyyid Emir Külal Hazretlerine emanet ederek þu tembihatý yapmýþtýr; - "Emir! Bahaeddin bizim evladýmýzdýr. Onun þimdiden evladlýða kabul ettik. Benim maneviyat sinemde neyi emdinse, ayný maneviyatý bu evladýmýza aktarmazsan ruzi mahþerde mes'ulsun. Emaneti evvele Cenabý Hakk'a sonra da sizedir." Diyerek Emir Kûlal Hazretlerini bu hususta uyarmýþlardýr. Bu sözler üzerine Emir Külal Hazretleri de gayrete gelip" Bu konudaki emirleriniz baþým üzerine baþým üzere. Emirlerinizi yerine getirme konusunda ihmal gösterir, gevþek davranýrsam mert deðilim" demiþtir. Bu þahitli ispatlý mukavele ile Bahaddin Nakþibend Hazretlerinin irþad hizmeti Emir Külal Hazretlerine havale edilmiþtir. Daha sonra da Ýhvanýna dönerek "Dünyaya gelmeden kokusunu aldýðýmýz yiðit iþte budur. Zamanýnýn en büyük imam ve mürþidi olacaktýr" buyurmuþlardýr. Bahaddin -i Buhari Hazretleri anlatýr ki; Evlenmek istediðim zaman büyük babam beni, uðurlu ayaðýyla hanemizi bereketlendirsin ve bize yardýmcý olsun diye Þeyhi Muhammed Baba Semmasi Hazretlerine gönderdi. Ona, gideceðim günün gecesi, içimde gözyaþý ve dua isteði kabardý. Muhammed Baba Semmasi Hazretlerinin mescidine gidip, iki rekat namaz kýldým. Cenab-ý Hakk'a þöyle dua ettim. " Ýlahi! Bana belalarýna karþý tahammül için kuvvet ve aþkýn yüzünden doðacak mihnetlere, meþakkat ve sýkýntýlara karþý güç ver." Sabahleyin hocamýn huzuruna vardýðýmda : - Bir daha dua ederken Ýlahi! senin rýzan neredeyse, kulunu orada bulundur diye dua et. Eðer Allah dostuna bela gönderirse, yine inayetiyle belaya sabýr ve tahammülünü de ihsan eder. Ancak Allah'tan ne geleceðini bilmeden, bela ister gibi dua etmek doðru deðildir, buyurdu. Bir gece ki halimi keþfettiðimi anladým. Yine Þah-ý Nakþibend Hazretleri anlatýr ki; Hace Muhammed Baba Semmasi Hz. nin Külliyesinin Giriþ Kapýsý Bu görüþmeden sonra sofra hazýr oldu. Birlikte sofraya oturup karnýmýzý doyurduk. Sofradan çekildikten sonra Muhammed Baba Semmasi Hazretleri bana bir ekmek parçasý uzatýp, saklamamý emrettiler. Hikmetini anlamadým ve düþünmeye baþladým. " Sofradan daha yeni kalktýk. Bu ekmeði ne yapacaðým acaba?" O sýrada bana; -Faydasýz düþüncelerden kalbi muhafaza etmek lazýmdýr, diye buyurdu. Ben mahcubiyetle boynumu eðip teslimiyet gösterdim. Birlikte bir köye gitmek üzere yolculuða çýktýk. Bir tanýdýðýn evine abdest tazelemek için misafir olduk. Misafir olduðumuz ev sahibi çok sýkýntýlýydý. Sebebi sorulduðun da ; Ýkram edecek bir kâse sütü olduðunu, ancak süte batýracak ekmeði olmadýðýný söyledi. Bunun üzerine Semmasi Hazretleri bana dönerek; - Ýþte sakladýðýn ekmeðin sahibi bu. Sakladýðýn ekmeði buna ver, diye buyurdular." Meydana gelen bu haller, benim ona karþý olan hayranlýk ve baðlýlýðýmý daha da artýrdý." Muhammed Semmasi Hazretleri, aþklý, cezbeli ve çoþkulu bir mürþiddi. Kendisine ait bir üzüm baðý vardý. Çoðu kere üzümleri kendi elleriyle budardý. Ancak budama sýrasýnda bazen kendinden geçer, aklý baþýndan gider, kendisi de yere yýðýlýrdý. Bu hal belki nebatatýn tesbihini duymasý ve kesilen dallarýn tesbihinden farið olduðunu hissetmesi sonucu meydana gelen üzüntünün eseriydi. Tasavvuf alemine; Hace Sufi Suhari, Hace Daniþmend Ali ve Külal gibi þahsiyetleri kazandýrmýþtýr. Görülüyor ki ; Havace Semmasi Hazretleri keramet ve keþifte son noktaya gelmiþtir. Her ne kadar bu alemde keramet ve keþif ölçü olmasa dahi, bazý cevherlerin tespitinde ve mütereddid itikata sahip kiþileri iknasýna baþvurulan bir unsur olmuþtur. Çünkü adý geçen Pir; Emir Külal Hazretlerini güreþ meydanlarýnda takip etmiþ ve onu mübarek nazarýyla avlayarak kendi terbiye ve irþadý altýna almýþtýr. Buhara ziyaretimiz esnasýnda Muhammed Baba Semmasi hazretlerinin mütevazi kabrini ziyaret ettik. Buhara yakýnlarýndaki Semmas tümeninde tuðla iþlemeli Taç kapýdan geçildikten sonra etrafý açýk, tuðla ile örülen mezarýn bazý kýsýmlarý mermerle kaplanmýþ mütevazi bir kabir. Baþýnda üç tuð var. Eski kabir kitabesi ve yeni kitabesi var. Eski mescidinin yanýnda yeni mescid inþa edilmiþ. Etrafýnda kayýsý bahçeleri ve yerleþim merkezi var

11 Altun Silsile Dediler Kutb ul Evliya Muhammed Baba Semmâsi Geçüp a la dan â laya urûc etdi anýn câný Muhammed Baba Semmasi Hazretlerinin Kabir Kitabesi ve Kitabenin Manzum Türkçe'si; Bismillahirrrahmanirrahim Bakilik ve yalnýzlýk Allah'ýn sýfatýdýr Hakk'ýn nice sevgili veli kullarý vardýr Onlar için korku ve hüzün yok dû cihanda En makbul insanlardýr onlar Hakk'ýn yanýnda Bu mütevazi kabir mukaddes bir mekandýr Allah'ýn rahmetine kavuþmuþ bir Pîrandýr Mevla'nýn maðfireti bu þeyhin üzerine Tariki Hacegândan olan gönül erine Muhammed Baba Semmasi Hazretleri Cenab-ý Allah vermiþ buna nice sýrlarý Öyle bir mürebbi ki talebe bir ercümend Ondan feyiz alacak Bahaeddin Nakþibend Vefaatýndan önce çok iþaret etmiþtir Seyyid Emir Külal'e emanet eylemiþtir Allah bu velileri insanlýk için mürþid Kurtarýcý olarak göndermiþ sýrr-ý tevhid Hicri yediyüz ellibeþ senesinde Vuslatý mevla oldu ol bekâ ülkesinde Bu köyde medfundürur mübarek kabirleri Cennetiyle müþerref kýlsýn Allah bizleri. Cenab-ý Zülcelal o hakikat erlerinin nazarlarýndan ve yüce himmetlerinden bizleri ayýrmasýn. Hicretin 755 senesinde Bað-ý Rýdvan'a ulaþan bu pirimizi de bizden hoþnud etsin. Amin KAYNAKLAR: 1-Ýslam Alimleri Ansiklopedisi s; Allah Dostlarý C:7, s: Türk Þiirinde Tasavvuf ve DÝVAN-I HULÛSÎ-Ý DARENDEVÝ Doç. Dr. Yakup ÇÝÇEK M.Ü. Ýlh. Fak. Öðretim Üyesi Ýslâmi ilimlerden biri olan Tasavvuf, Ýslâm güneþinin aleme doðduðu ilk günden beri bir çok müslüman tarafýndan ele alýnmýþ ve çeþitli yöntemleriyle tanýtýlmaya çalýþýlmýþtýr. Bazý Alimler onu nesir yanlarýyla anlatýrken, kimileri de, bu konuda "þiirle anlatým" tercih etmiþlerdir. Dinî hayatý tamamlama konusunda olan tasavvufa yönelik bu ilgi, oranlarý farklý olsa da, müslüman olan her millet için söz konusudur. Nitekim bugün, tasavvufu; mahiyetini ve bu hayatý yaþamanýn sonuçlarýný anlatan, farklý lisanlarla yazýlmýþ bir çok esere, özellikle arapça ve farsça kaynaða. sahip bulunmaktayýz. Kendileriyle iftihar ettiðimiz ecdadýmýz da, Ýslamla müþerref olduktan sonra, bilhassa iç derinliðini ve gönül dünyasýný imar etmeyi esas almasý sebebi ile, tabiatýna uygun görerek tasavvufu, içten benimsemiþ ve dini hayatlarýnda bu ilme geniþçe yer vermiþlerdir. Bunun tabiî bir sonucu olarak bir çok mutasavvýfýmýz, mahiyeti, konularý ve sonuçlarýyla tasavvuf ilmini, "Divan"larýnda veya baþka bir isimle telif ettikleri eserlerinde manzum olarak, özellikle mana derinliði ve edebî üstünlüðü bakýmýndan etkileyici bir þekilde anlatmýþlardýr. Bu konuda bugün, bir bakýma dünyanýn ilgisine mazhar olan ve müslümanlar için de birer öðünç vesilesi bulunan Mevlana'yý, Yunus Emre'yi unutmak mümkün mü? Ayrýca memnuniyetle ifade etmek lazým ki, ülkemizin bir çok bölgesinde nice Yunuslar Mevlanalar yetiþmiþtir ve yetiþmeye devam edecektir. Halkanýn çaðýmýzdaki temsilcilerinden olarak merhum Osman Hulûsî Efendi'yi ve merhum Halil Ýbrahim Soðukoðlu'nun adlarýný anmadan geçemeyiz. Genelde dini ilimleri tahsil etmenin ardýndan tasavvufý eðitimlerini, seyr ü sülükleriyle ikmal eden bu muhterem insanlar; zengin mana dünyalarý, derin feraset ve basiretler ve gönülleri cezbeden imrendirici davranýþlarýyla bir çok dini ilim ve irfanlarý, manzum olarak pek etkileyici bir þekilde dile getirmiþ, böylece bir çok tasavvufý anlayýþýn halk tarafýndan nesilden nesile aktarýlmasýna vasýta olmuþlardýr. Bunun Kafkaslarýndan Balkanlara kadar Osmanlý ülkesinin her tarafýnda dini bilgilerin yerleþmesinde ve islamî geleneklerin doðup geliþmesinde gözardý edilemeyecek bir anlamý ve önemi vardýr. Takdir edileceði gibi bir teblið sýnýrlarý içerisinde, "Türk Þiirinde Tasavvuf" konusunu ele alýp örnekleriyle anlatmak mümkün deðildir. Bu itibarla, tasavvufu çeþitli yönlerinden ele alýp tanýtan Þeyh Ýbrahim'in "Tasavvuf" adlý uzunca þiirini bir örnek olarak vermek istiyorum. Bundan sonra da, merhum Osman Hulûsî Efendi'nin "DÝVAN-I HULÛSÎ-Ý DARENDEVÝ" isimli divanýnda yer verdiði bazý görüþlerine kýsaca temas edip sözlerimi noktalamak durumundayým. Tasavvuf üzerinde görüþ beyan edenler, bazen onu tarif ederken bazan da tasavvufý hayatýn herhangi bariz bir özelliðine dikkat çekmiþlerdir. Mesela Þeyh Galib (v.1799), her müslümanýn, ama bu arada özellikle mutasavvýfýn en bariz vasýflarýndan biri olan ilahi iradeye teslimiyetine deðinerek bir þiirinde þöyle demektedir: Tedbirini terk eyle takdir Huda'nýndýr. Sen yoksun o benlikler hep vehm ü gümanýndýr. Dini ilimlerden biri olan tasavvufun, Kur'an ve Hadis'teki asýllarýna baðlý kalarak bu çizgisinin dýþýna çýkmamasý, üzerine önemle durulan konulardan biridir. Bu hassasiyet, islamýn ilk yýllarýndan itibaren canlý tutulmaya çalýþýlmýþtýr. Örnek olarak, farklý dönemlerde yaþamýþ tasavvuf tarihinin mümtaz þahsiyetlerinden üç ulu mutasavvýfýn görüþlerine kulak verebiliriz: Cüneyd Baðdadi: "Bir kimse ki sözünde, hâl ve hareketinde Kitab ve Sünnet'e uymazsa,ona uyulmaz" buyuruyor. 1 Hoca Bahaeddin Nakþibend (v. 791/1389): "Bütün hâllerinde ayaðýný emîr ve nehiy seccadesi üzerine koyasýn. Sünnete baðlanýp mucibince amel edesin. Tâviz ve bid'atlardan uzaklaþýp, her an Rasülullah (s.a)'in hadislerini rehber kabul edesin." 2 Mevlânâ Celâleddin Rûmi: "Ben can tende durdukça, Kur'an'ýn bendesiyim ve Muhammedü'l-muhtar (s.a.)'in yolunun topraðý, ayaðýnýn tozuyum. Eðer biri benim sözlerimde, bundan baþka bir þey naklederse, naklettiði sözden de, kendisinden de rahatsýz olurum." 3 Olanlar Þeyhi Ýbrahim Efendi (v 1066/1655): Tasavvufi târiflerin en seçkinlerini "Tasavvuf" adlý manzûmesinde toplamýþtýr. Manzûmenin her beyti ayrý bir târifý mâhiyyetindedir. 4 AKSARAY OLANLAR DERGAHl ÞEYHÝ ÝBRAHÝM EFENDÝ'NÝN TASAVVUF MANZÛMESÝ 1. Bidâyette tasavvuf sîfâ bî-can olmaða derler Nihâyette gönül tahtýnda sultan olmaða derler Tasavvuf mesleðine intisab etmek istiyen sîfâ, bu dergâha girerken, maddî varlýðýndan sýyrýlmalý ve kendinde bir varlýk görmelidir. Bu tarzda baþlayan manevi yolculuðun (seyr u sülük) nihayetine ulaþan kimse gönül tahtýnýn sultâný olur. 2. Tarikatte ibarettir tasavvuf mahv-ý süretten Hakikate suray-ý sýrda mýhmân olmaða derler Tarikatta tasavvuf; suretin (maddi varlýðýn) yok farz edilmesinden ibarettir. Bu yolda hakikate ulaþanlar, ilahi olan sýr sarayýnýn misafiri olurlar

12 Sempozyum Sempozyum 3. Bu âb u killibasýndan tasavvuf âri olmaktýr Tasavvuf cism-i sûfi nâr-i yezdân olmaða derler Tasavvuf, toprak ve sudan ibaret olan sûretten temizlenmektir. Varlýðýndan soyulan derviþ, cismini saflaþtýrarak, Allah Teâlâ'nýn nurû olur. (O'nunla görür, O'nunla iþitir, O'nunla tutar ve O'nunla yürür.) 4. Tasavvuf lem'ayý enârý mutlaktan uyarmaktýr. Tasavvuf (teþ-i aþk ile sûzân olmaða derler Tasavvuf, gönülde mutlak nûrlardan bir ýþýk yakarak, aþk ateþi ile yanýp tutuþmaktýr. Aþk bir þem-i ilahidir benim pervânesi Þevk bir zincirdir gönlüm anýn divanesidir. Þeyh Galip (v.1799) 5. Tasavvufta þerâit nâme-i hestâði dürmektir Tasavvuf ehl-i þer'u ehl-i iman olmaða derler Tasavvufta esas olan, varlýk kitabýný dürerek, varlýðýndan geçmektir. Bana bende demen bende deðilem Bir ben vardýr bende. benden içeru Yunus Emre Tasavvuf, hem þerîat, hem îman ehli olmaktýr. 6. Tasavvuf ârif olmaktýr hakîmen âdetullâha Tasavvuf cümle ehli derde dermân omaða derler Tasavvuf hakimâne bir tarzda âdetullâhý (sünnetullah) anlamak, bütün dert sahiplerinin derdine derman olmaktýr. 7. Tasavvuf ten týlsýmýn ism miftâhýyla açmaktýr. Tasavvuf bu imâret külli vîrân olmaða derler. Her düðümün bir týlsýmla açýldýðý söylenir. Tenin týlsýmý da "Allah" isminin anahtarý olan "Bismillâh" ile açýlýr. Tasavvuf ma'mûr olan bu varlýðý tamâmen vîrân etmek, nefse nisbet ruhu beslemektir. 8. Tasavvuf sîfâ kâlâ hâle tebdîl eylemektir bil Dahi her sözki söyler âb-ý hayvân olmaða derler Tasavvuf, sûfinin kâlini (sözünü ve bilgisini) hale tebdîl etmesidir. (Ýlmiyle amil olma) Hâl ehli olan, söylediklerini ve bildiklerini bizzat yaþayan bir kimsenin her sözü, baþkalarý için hayat iksiri hükmündedir. 9. Tasavvuf ilm-i ta'bîrât u te'vîlâtý bilmektir. Tasavvuf can evinde sýrr-ý Sübhân olmaða derler Tasavvuf, ta'bir ve te'vil ilmine vâkýf olmak, Kitap ve Sünnet'in esrarýný anlamaktýr. Tasavvuf kalbi, ilahi sýrlarýn mecrasý ve mir'âtý yapmaktýr. 10. Tasavvuf hayret-i kübrâda mest ü vâlih olmaktýr. Tasavvuf Hakk'ýn esrârýnda hayrân olmaða derler Tasavvuf, büyük bir hayret ve dehþetle kendinden geçmek, Hakk'ýn namütenahi esrarý karþýsýnda hayran kalýp ürpermektir. 11. Tasavvuf kalb evinde mâsivâllahý gidermektir Tasavvuf kalb-i mü'min arþ-ý Rahman olmaða derler Tasavvuf, gönül hanesinden mâsivâyý temizlemek, kalbini Rahman'ýn arþý yapmaktýr. Kalb-i mü'min arþ-ý Rahman'dýr Âný yýkmak ziyade tuðyandýr. 12. Tasavvuf her nefeste þarka vü garba eriþmektir Tasavvuf bu kamâ halka nigehbân olmaða derler Tasavvuf, her an, þarkta ve garbtaki müslümanlarý düþünmek, onlarýn sevincine ve tasasýna ortak olmak, ihtiyaç sahiplerine hizmet etmektir. Tasavvuf, bütün halký görüp gözetmeye çalýþmaktýr. 13. Tasavvuf cümle zerrat-ý cihanda Hakk'ý görmektir Tasavvuf gün gibi kevne nümâyan olmaða derler Tasavvuf, cihanýn bütün zerrelerinde Hakk'ý müþahade etmektir. Sûfi güneþ gibidir. Ýnsanlarý zulmetten nûra ulaþtýrýr. Bir kitabullah-ý a'zandýr serâser kainat Hangi harfi yoklasan manasý hep Allah çýkar. 14. Tasavvuf anlamaktýr yetmiþ iki milletin dilin Tasavvuf âlem-i akla Süleyman olmaða derler Tasavvuf, yetmiþ iki milletin dilini bilmek, herkesin halinden anlamaktýr. Hz. Süleyman nasýl kuþ diline varýncaya kadar bütün di1leri biliyorsa, tasavvuf erbâbý da akýl alemine Süleyman olmalýdýr. 15. Tasavvuf urvetü'l-vüska-i yükün cân ile çekmektir Tasavvuf mazhar-ý âyât-ý gufrân olmaða derler Tasavvuf. Kur'an-ý Kerim'in hükümlerine bütün gücüyle baðlanmak ve ölünceye kadar bu inancýný devam ettirmektir. Böyle bir davranýþ içinde bulunan sîfâ, gufran âyetlerinin mazharý olur. 16. Tasavvuf ismi a'zamla tasarruftur bütün kevne Tasavvuf câmi-i ahkâm-ý Kur'an olmaða derler Tasavvuf, bugün kâinâta "Ýsm-i a'zam"la tasarruf etmektir. Böyle bir davranýþ içinde bulunan sîfâ, gufran âyetlerinin mazharý olur. 17. Tasavvuf her nazarda zât-ý Hakk'a nâzýr olmaktýr Tasavvuf süfiye her müþkil âsân olmaða derler "Ýsm-i a'zam", Allah Tealâ'nýn Kur'an-ý Kerim'de geçen yüz isimden doksan dokuzu belli olan "Esmâü'l-Hüsnâ"sýnýn fevkindeki adýna verilen isim olarak bilinir. Herkes tarafýndan bilinmeyen bu isme vâkýf olan kimse Allah Teâla'nýn izniyle tasarruf imkanýna sahip olur diye bir inanç vardýr. Tasarruf sâhibi Allah Teâlâ'dýr. Cenâb-ý Hakk`ýn nâmütenâhi olan esmâ ve sýfâtýnýn tecellileri, çeþitli suretlerde hariçte zahir olur. 18.Tasavvuf ilm-i Hakk`a sinesini mahzen etmektedir Tasavvuf sifâ bir katreyken; ummân olmaða derler Tasavvuf, Hakk'ýn ilmine kalbini mahzen etmektedir. Ledünnî ilme sahip olmak ve bu suretle beþeriyete faydalý hale gelmektir. Bu sayede bir katreden ibaret bulunan sîfâ umman haline gelmiþ olur. 19.Tasavvuf külli yakmaktýr vücudun nâr-ý lâ. ile Tasavvuf nâr-i illâ ile insân olmaða derler Tasavvuf, mâsivayý yok farzetmek, onu "lâ" ateþiyle yakmak ve "illâ" nûruyla insân-ý kâmîl olmaktýr. (Lâ mevcûde illâ Hu). 20.Tasavvuf onsekiz bin aleme dopdolu olmaktýr Tasavvuf nüh felek emrine ferman olmaða derler Tasavvuf, kâinattan haberdar olmak, onsekiz bin âlem hakkýnda bilgi edinmek, eyþanýn künhüne vukuf kesbedip dokuz feleðin (güneþ sistemi) emrine ferman olmaktýr. 21.Tasavvuf "kul kefâ billâh" ile da'vetdürür halký Tasavvuf "irciâ" lafzýyla mestân olmaða derler Tasavvuf, "kul kefâ billah" 5 âyetiyle insanlarý Hak yola dâvet etmek, "irciâ" 6 emrinin zevkiyle kendinden geçmektir. Ehl-i tevhid olmak istersen sivâya meyli kes Aç gözün merdâne bak, Allah bes, bâkâ heves! 22.Tasavvuf gande bin kerre ölüp yine dirilmektedir Tasavvuf cümle âlem cismine cân olmaða derler Tasavvuf, Hakk'ýn namütenahi kudretini müþahade edip kendinden geçmek, ölmeden evvel ölmek, rûhen diri kalmaktýr. Tasavvuf, bütün alemin cisminin rûhu olmak, onlarý ihyâ etmek, Hakk Teala'nýn "Hayy" isminin mazharlarý olmaktýr. 23.Tasavvuf zât-ý insan zât-ý Hak'da fani olmaktýr Tasavvuf "kurbu" ve ednâ'da pinhân olmaða derler Tasavvuf, sufinin kendi varlýðýný, gerçek varlýkla yok etmesi, bu sayede "Kurbu ev ednâ" makamýna ulaþmasýdýr Tasavvuf câný cânâna verip âzâde olmaktýr Tasavvuf cân-ý cânân cân-ý cânân olmaða derler Tasavvuf, caný sevgiliye verip, mâsivâ sûretinden kurtulmak, gerçek sevgilinin caný olmaktýr. 25.Tasavvuf bende olmaktýr hakikat hak ey Ýbrahim Tasavvuf þer-i Ahmed dilde bürhan olmaða derler Tasavvuf, Allah Teâlâ'ya kul olmak, Peygamber (S.A.V) Efendimiz'in þeriatini gönülde bir delil olarak yaþatmaktýr. Aslýnda sahabe yolunu izleyen Allah'ý devamlý olarak aklýnda tutan, kalp temizliðini her þeyin üstünde gören, kendilerini gaflet ve dünya hayatýnýn kötü etkilerinden koruyan, iç kuvvetlerini ve ruhi kabiliyetlerini geliþtirmeye çalýþan mü'minlerin yoluna "tasavvuf" denmiþtir. Tasavvuf, marifetullah denilen Yüce Allah'ý bütün isim ve sýfatlarý ile tanýmak ve nefsi tezkiye etmek için gerekli olan bilgi ve eðitimi veren dini bir ilimdir. Yine tasavvuf, Ýnsan'ýn Yüce Allah tarafýndan sevilmesi ve buna baðlý olarak da Yüce Mevla'yý sevmesi için gerekli olan tüm konularý ele alýp inceler. Diðer taraftan þunuda bilmek lazýmdýr ki, ruhani ve ilahi aleme ait binlerce tecelliyi içinde bulunduran tasavvuf, özü itibariyle dile getirmekten uzaktýr. Bu itibarle onun hakkýnda söylenecek sözler, bir oluþu bir realiteyi ifade zaruretinin sürüklediði mecburiyetin bir ürünüdür. Çünkü dinin zahirini de aþan bir iç tecrübenin kazandýrdýðý bilgi, geride býraktýðý þubelerin terimleri ile açýklanamaz. Gerçekte tasavvufun iki ana kaynaðý vardýr. Bunlardan Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (K.S) biri Kur'an, diðeri de sünnettir. Ciddi her araþtýrma, tasavvufun kavram ve terimlerinden adap ve erkanýna kadar bütün varlýðýyla bu iki kaynaða dayandýðýný gösterecektir. Müessesenin Peygamberimiz devrinde Bu adla anýlmamýþ olmasý, o zaman olmadýðýný ifade etmez. A. NEFÝS TEZKÝYESÝ Merhum Hulûsi Efendi, divaný'nýn hemen baþýnda nefsin tezkiyesine ve onun isteklerine boyun eðmeyip ona hakim olmaða deniyor. Bilindiði gibi kemal yolculuðunda önce kötü alýþkanlýk ve davranýþlardan kurtulmak ve sonra da iyi huylarý kazanmak gelir: Gönül, nefsine hakim oluben eyle zafer peyda, Ziyasý, kalbi rûþen kýlmaða et bir kamer peyda. Gönül pasýn silip at, cümle pak olsun için dýþýn Hakayýk gevherine et derununda makar peyda. 8 Ey gönül hak idi, aslýn sen yine hak olagör, Derd Hakký'yla yanûben cümleden pak olagör. Sana can u dil verüben ismini Adem koydu, Nefsini katl eyleyüben kurb-i levlak olagör. Þuðl-i dünyadan arýt içini hiç çekme elem, Nûr-i aþk ile tutuþup sinesi çak olagör. Kendini mir'at kýl ta kim tecelli ede hakk, Bu varlýk ile nahrem-i Settâr'e varýlmaz

13 Sempozyum Sempozyum Bir kâr kazanmaklýða geldin bu cihana, Sermaye gerek yoksa o pazara varýlmaz. Tevhid-i maarifle pak olmadýn ey dil, Sýr vermeðe bir vakýf-i esrara varýlmaz. 10 Koyup mâl-ü menâli âr ü ýrzýndan ümidin kes, Hüdâ'dan gayri bir þuðli olan kalb-i selim olmaz. Bugünkü Cennet-i Ýrfaný bulmazsa kiþi yarýn, Nider þol Cennet'i bulsa âna dârün'n-naim olmaz. Çoþkun bir sel gibiyiz, coþarýz seller ile, Gonca bir gül gibiyiz, kokarýz güller ile, Birgün toprak oluruz, tozarýz yeller ile, Nam ü niþanýmýz yok, derviþe þan gerekmez, Yokluk yolcularýna, baþka niþan gerekmez. 11 Bu nefsi katl edip ey cân selamet ber-kenâre çýk, Anýn katline tevhid gibi bir keskin seffak olmaz. 12 Alemi sen kendinin kölesi, kulu sanma, Sen Hakk için alemin kölesi ol, kulu ol. Nefsin hevasý ile maðrur olup aldanma, Yüzüne bassýn kadem her ayaðýn yolu ol. Gararsýz hem ivazsýz hizmet et her canlýya, Kimsesizin düþkünün ayaðý ol, eli ol. Allah için herkese hürmet et de sev, sevil, Her göze diken olma sünbülü ol, gülü ol. Ýncitme sen kimseyi kimseye incinme hem, Güler yüzlü tatlý dil her aðýzýn balý ol. Nefsine yan çýkýp ta Kâ'be'yi yýksan dahi, Ýncitme gönül yýkma ger uslu ger deli ol. Güneþ gibi þefkatli, yer gibi tevazu'lu. Su gibi sehavetli merhametle dolu ol. 13 Görüldüðü gibi Seyyid Hulûsi Efendi gönül pasýnýn silinip atýlmasýna. Kurbiyet sahibi olmak üzere kötü niyet ve isteklerin katledilmesini, Huda'dan baþka bir þuðli olanýn selim kalb sahibi olamayacaðýný ve Kabe'yi yýksan dahi hiçbir gönlü yýkmamanýn gerektiðini güzel ifadeleriyle dile getiriyor. Nitekim bir hadiste, bir mü'minin dokunulmazlýðýnýn, muazzam olan Kabe'nin hürmet ve dokunulmazlýðýndan önce geldiði ve daha önemli olduðu açýkca dile getirilmektedir. 14 Ýnsan'ýn kötü arzu ve niyetlerinden oluþan nefis, Kur'an'da da yerilmektedir: "Ben böyle yapmakla nefsimi temize çýkarmak istemiyorum. Çünkü nefis, daima kötülüðü emreder." 15 Nefsine ve þehevi isteklerine esir olanlar, kalb temizliðine ulaþamazlar. 16 B. VUSLAT Merhum Seyyid Hulûsi Efendi, bir kýsým þiirlerinde Yüce Allah'ýn hoþnutluðuna ulaþmayý, vuslat makamýna ermeyi anlatmaktadýr. Örnek olarak birkaç tanesine kulak verebiliriz: Can ver yoluna îmân-ý hâkîkât odur ancak, Yoksa söz ile menzil-i dildara erilmez, Mehr-i rûhunun þu'lesini etme temennî, Ol mihr taleb kýlmaz isen âra erilmez. 17 Her dilbere dil verme safaya doyamazsýn, Bir yar ile yar ol ki, likaya doyamazsýn, Âlemde gönül derdine bir çare ararsan Binlerce tabibe Aný sorsan duyamazsýn. 18 Kiþi vuslata talib olmalý, vasýta bulunur: (Divan, 31) Bülbül-i þeydâ olana gülmü bulunmaz a gönül Yüce Allah bir ayette þöyle buyuruyor: "Mü'min erkek ve kadýnlar birbirlerinin velisidir. Dostudur. Onlar iyiliði emreder ve kötülükten meneder." 19 "Nebi (as), mü'minlere canlarýndan daha ileridir." 20 "Ey mü'minler, benim de sizin de düþmanýnýz olan kimseleri dost-veli edinmeyiniz." 21 Eðer buldunsa ey dil yari hasýl oldu maksadýn (s. 40) Ne istersin daha, matlub-ý gayrin sana la lâ'dýr. C. SABIR Boyun vere her zahmete katlana, Sabýr ede her acýya tatlana, Mihnet çeke yaya iken atlana, Hakîkat güllerin derem der ise. 22 "Ýnanýp iyi iþler yapanlar birbirlerine hakký ve sabrý tavsiye edenler ziyandan kurtulmuþlardýr." 23 "Rabbinin hükmüne sabret ve onlardan hiçbir günahkara ve inkarcýya itaat etme." 24 D. GÜZEL AHLÂK El ile döðseler de, dil ile söðseler de, Bin kez incitseler de, bir can incitmeyesin. 25 Abdullah b. Amr, dedi ki, insanlýða rehber olarak gönderilen Ýslam Peygamberi, "Ahlaký en güzel olanýnýz en iyiniz ve en hayýrlýlarýnýzdýr" buyurmuþtur. 26 "Müslüman güzel ahlaký, iyi huyu ve cömertliði ile çok oruç tutan ve geceleri Kur'an okuyan kiþinin derecesine eþittir." 27 "Kötülüðün ve kötülüðe özenmenin islamda asla yeri yoktur. En iyi müslüman olanlar ahlaký en güzel olanlardýr." 28 E. NAMAZ Nefsin baþý hoþ olur, gerçi bi-namaz ile, Sen namazý býrakma mi'rac et namaz ile. 29 Mü'minin mi'racýdýr kalbi huzur ile namaz, Kýl huzur ile namazýn sýrr-ý esrâ ândadýr. 30 F. TEVBE Ey gönül gel edelim tevbeler isyanýmýza, Dahi bel baðlayalým sýdk ile sultanýmýza. 31 Yüce Allah, "Ey iman edenler, hepiniz toptan Allah'a tevbe ediniz ki, kurtuluþa eresiniz." (32) buyurmuþtur. Resulullah (S.A.V), "Günahýndan tevbe eden, hiç günah iþlemyen gibidir." (33) buyurmuþtur. Tevbe, saliklerin vuslata ermeleri için ilk menzilleridir. 34 Enes b. Malik, Nebi (a.s)'ýn þöyle buyurduðunu naklediyor "Allah'ýn en çok sevdiði kimse, tevbe eden gençlerdir." (35) Aslý günahlardan piþman olmak demek olan tevbe hakkýnda bir çok ayet olduðunu biliyoruz. Bir kýsmý þunlardýr: 2/160; 3/86-90, 135, 136; 4/17, 18, 26, 110; 5/39, 40; 7/135; 9/104, 112; 17/25; 19/60; 25/70, 71; 43/25; 66/8; 85/10; 39/54; 11/3-5. Merhum müellifin bu konudaki fikir ve gayretleri tamamen yerindedir. G. ÖLÜM Bugün yarýn diye diye geçti ömür, gitti ömür, Beyhude gam yiye yiye, geçti ömür, gitti ömür, Bir yâre dil baðlamadýn, eksiðini saðlamadýn, Gece-gündüz aðlamadýn, geçti ömür, gitti ömür. 36 Elinde var iken fýrsadý ganimet bil Heba olmadan ömür tahrik-i Mustafa'yý tut. 37 Bir gün gelir bu hayat-ý alem hayal olur, Dehrin nesi varsa cümle pâ-mâl olur. Her demi zevk ile geçen eyyamýn, Akibet encamý firkat melal olur. 38 Yýllarca süren senlik benlik yok olur ya, Her nesnede bu âdet-i Hakk mutlak olur ya Kim yâd'a getirmez bu günü ahmak olur ya, Vâlâ güher isen de yerin toprak olur ya, Talan ola varlýk, gide can, yâr ola cânân, Nettim, nideyim, n'oldu bakýn âlem-i ebdân. 39 H. TEVAZU Bir paçavra gibiyim Mezelletten günahtan. Sen'den baþka kimim var, Yüz urup yalvaracak. 40 Geldin amma bu ele, yoktur evin gurbettesin Hangi eldesin, senin yurdun ve ad ü sanýn nedir? 41 Çaðladýk sellir gibi, Açýldýk güller gibi, Çiðnenip yollar gibi, Havalandýk toz olduk. 42 I. TEVEKKÜL Birlik yoludur bendeye esbâb-ý tevekkül, Maksâda yeter bend eyle erbâb-ý tevekkül, Tedbir ile bitmez iþi takdir-i Hudâ'nýn Takdire rýza vermedir adab-ý tevekkül. Mufaddal ezvakýna bakýn da âlemin, Beyhude gafletle geçirme bir demin, Bað-ý behiþt ise de aþk deðiþ varýný, Ger hakiki evladý isen Adem'in. 43 Yüce Allah Buyuruyor: "Kim Allah'a (Talak, 65/3) tevekkül ederse O, ona kafidir." (Ýbrahim, 14/11) "Mü'minler Allah'a tevekkül etsinler." "Eðer mü'min iseniz Allah'a tevekkülediniz." (Maide, 5/23) "Eðer inanmaktan yüz çevirirlerse de ki; Allah bana yeter. O'ndan baþka hiçbir tanrý yoktur. O'na tevekkül ettim. (Tevbe, 9/129) O, büyük Arþ'ýn sahibidir." Tevekkülün yeri kalbdir. Tedbirve sebebe tevessül kalbdeki tevekküle zýt deðildir. "Dediler ki, Allah'a tevekkül ettik; Rabbimiz, bizi zalimlere tecrübe konusu yapma, onlarý bize (Yunus, 11/85) musallat etme." "Ben, benim de sizinde Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. Hiçbir canlý yoktur ki, Onu dilediði gibi (Hûd, 11/56) yönetmesin..." "Ve hep hayy olan Yüce Allah'a tevekkül et ve senâ ederek Onu tesbih et. Kullarýnýn günahlarýný O'nun bilmesi (Furkan, 25/58) yeterlidir." Ý. SEHER VAKTÝ Cûþa gelir dað ile taþ, feryad eder vakt-i seher, Her nesneyi kaplar telaþ, feryad eder vakt-i seher, Ol demde gül handan olur, bülbül görüp nâlân olur, Her ehl-i dil þâdan olur, feryad eder vakt-i seher. 44 Ol demde Zât-ý Kibriya, aþýklara eyler salâ, Olan bu sýrra âþina, feryad eder vakt-i seher.45 Kalk ey gönül feryada gel, vakt-i seher, vakt-i seher Mahbûb ü aþký yâda gel, vakt-i seher, vakt-i seher 46 Her seher aðla, su gibi çaðla, Râz ü þeb aðla, bî-çare gönlüm. 47 Kitaplarý okumayý, irþadý ve tebliði çok seven ve gerçekten geniþ kapsamýyla salih amel kavramýný anlayarak örnek bir hayat sürdürmüþ olan merhum Þeyh Osman Hulûsî Efendi'nin "DÝVAN-Ý HULÛSÎ-Ý DARENDEVÝ" isimli eserinde yer alan þiirlerini kýsa bir zamanda baþtan sona gözden geçirdim. Merhum müellifin çok derin ve geniþ bir iç dünyasýna sahip olduðunu hissettim. Aynen islam tarihi boyunca bir çok meþhur mutasavvýfta gördüðümüz gibi, çeþitli dini bilgiler onun dilinde de sade, anlaþýlýr ve tatlý bir þiir dili ve uslubuyla ifadeye konmuþtur. Baþtan sona iç dünyasýný ihya edici ve yeþertici bilgi ve ifadelerle dolu olan bu divanda merhum müellif; nefsin-iç dünyasýnýn kötü niyet ve düþüncelerden temizlenmesini, iyilerle samimi müminlerle ayný inancýn paylaþýlmasýný, bu manada onlarla beraber olmasýný, ölüm gelmeden bütün kötü niyet ve davranýþlarýn katledilmesini, tevbeyi, sabrý, Yüce Allah'a karþý yükümlü olduðumuz kulluk görevini hiç unutmamayý, Allah ve Peygamberini sevmeyi, insanlara iyilik edilmesi ve onlara karþý daima alçak gönüllü davranýlmasýný, namazýn huzur içinde devamlý olarak kýlýnmasýný, tevekkül, dua ve her gerektiðinde insanlara yardýmcý olunmasýný, kendisine has o güzel uslubuyla dile getirmiþtir. Türk toplumu, tanzimat öncesi döneminde, dünya 24 25

14 Sempozyum çapýnda yol gösterici mürþid-rnütefekkir alimler yetiþtirememekte, kainatýn tek kurtarýcýsý islamlýðý, bütün saffet ve asliyetiyle beþeri hamlelere hakim ve yapýcý bir makamda tutmamak, vecd ve aþkýný kaybetmek, meydaný bir kýsým istismarcýlara kaptýrmýþ olmak yüzünden bu hale gelmiþ; bu yüce din þahýslarýn temsil kadrosunda en nazik yerinden yaralanmýþtýr. Daha sonraki dönemlerde ise islamý; kendi içinden, layýk ve emredici olduðu terakki servetlerinden mahrum eden liyakatsýz temsilciler, kendi dýþýndan da, emredici olduðu terakki servetlerine kavuþturmak için rakip dünyayý teftiþsiz ve murakebesiz kopyacýlýðýna götüren sahte aydýnlar (kendi) mecrasýndan çýkarmaya çalýþmýþlardýr. Ýslâm tarihi boyunca irþad ve teblið görevini büyük bir özen ve liyakatla yerine getiren mürþid mutasavvýflar, bu konuda da Peygamberimizin davranýþlarýný ve doðruyu gösterici buyurduklarýný ana ilke olarak göz önünde bulundurmuþlardýr. Çünkü her alanda olduðu gibi, bu alanda da bütün kemal Peygamber'i taklidle elde edilir. Bu taklit keyfiyeti iþin esasýdýr. Bütün islâm ilimleri kitapla elde edileceði halde, tasavvufý bilgi ve kemaller mürþidle taklit edilmesine dayanýr. Mürþid, nebinin yerini tutan bir kýymetler taþýyýcýsýdýr. Peygamber, bütün hayatý ve kâinatý temsil eden "güzellikler ve iyilikler bütünü" olduðundan peygamberi taklit alalade bir taklitten farklýdýr. Bütün yaratýcýlýklarýn temelinde bu vardýr. O halde, peygamberin manevi zenginliklerinin cârisi sayýlan mürþidi taklit de yüceltici ve erdirici olacaktýr. Çünkü mürþid olmak için Resulde fâni olmak (fenâ firresul) þartý konmuþtur. Böyle olunca da mürþid insaný, bizzat peygamberin getirdiði erdemlere, güzelliklere sahip hale getirecektir. Resülde fâni olmanýn Allah'da fâni olmakla sonuçlanacaðýný þu ayet göstermektedir. "O sana bey'at edenler, gerçek Allah'a bey'at etmiþ olmaktadýrlar. Allah'ýn eli onlarýn ellerinin üstündedir..." (Fetih/10) Tasavvufta en önemli kavramlardan biri olan bey'at yani mürþide baðlanmanýn icrasý (buna el alma, intisap, nisbet vs. de denir) hem maddi yapýsý, hem de esprisi bakýmýndan. bu âyete dayanmaktadýr. Bey'atle mürþide teslim olan onun kiþiliðinde Peygamber'e teslim olmuþtur. Çünkü mürþid Peygamber vekilidir. Peygamber'e teslim olanýn, yani onunla bey'atleþenin Allah'la bey'atleþtiði ise Kur'an'ýn bildirdiði bir gerçektir. O halde fenâ konusunda þu sýrayý, Kur'anî bir realite olarak görüyoruz. Mürþidde fani olmak (fena fiþ þeyh, fena fýtmürþid), 2. Resûl'de fani olmak (fena fir Resul), 3. Fena fillah (Allah Resul Mürþid) tablosu çýkacaktýr. Burada düðüm noktasý mürþitdir. Çünkü o peygamberin ve sonuç olarak da Allah'ýn temsilcisidir. Her þeyden önce onun, Allah'da fâni olmuþ bir kamil insan olmasý esastýr. Beþeri ve bedeni bütün meyillerden sýyrýlmýþ, bütün hareket ve sükunu Allah'ýn iradesine baðlanmýþtýr. Burada bizim dikkat çekeceðimiz nokta mürid dediðimiz sýradan bir insanýn, en ileri ruhi kudretle dolu bir insan tarafýndan erdiriliþinin sýrrýdýr. Tasavvuf edebiyatýnda deniz, tevhidin sembolüdür. Birlik gayesini güden bütün küçük sular, dört bir yandan akýp denize ulaþýrlar. Veya denize ulaþmak gayreti içindedirler. Mürþid bu parça ve kýsmen kirlenmiþ, bulanmýþ sularý Allah'da fani olmuþ benliðinde toplar ve bu birliðin sonsuz mutluluðunu onlara yaþatýr. Mürþidin erdiricilik vasfý onun bir insaný kamil olmasýndan kaynaklanýr. O kamil insan olan mürþid, zorunlu olarak bir ayaðý beþeri alemde olmakla birlikte ilahi vasýflarý temsil eden üstün bir insandýr. Kendisine böylesine önemli mana yüklenen mürþidin birtakým üstün nitelikleri vardýr. Mürþid herþeyden önce insandýr. O, bir eli beþeri vasýflarda, bir eli ilahi vasýflarda bir vasýta insandýr. Ýmamý Rabbani, "insan çok adi vasýflarýn zebunu olarak yaratýlmýþtýr. Böyle bir varlýðýn Allah'a ulaþmasý için, hem insana, hem de Allah'a baðlýlýðý olan bir vasýta varlýða ihtiyaç vardýr. O da kamil insandýr diyor. Bu kamil insana, Peygamber mertebesine çýkarmamak þartýyla her türlü paye verilebilir. Ancak islam düþüncesi, mertebesi ne olursa olsun, hiçbir veliyi Peygamberle ayný hizaya çýkarmaz. Çünkü Peygamberlik yalnýz Allah vergisiyle elde edilebilir. Ýnsanýn gayretiyle elde edilen velilik onunla bir çizgiye yükselmez. Mürþid, bir silsile ile Hz.Peygamber'e ulaþmalýdýr. O halde tarikat terbiyesi görmemiþ kiþi, mertebesi ne olursa olsun, tasavvufi manada mürþid sayýlamaz. Çünkü, mürþidliðin temel vasýflarýndan olan "Peygambere varis olma" keyfiyeti, ancak silsile sayesinde mümkündür. Vakýa tasavvuf tarihinde üveysilik diye bir kurumdan söz edilmiþtir. Üveysilik, bir þeyhe, sonuç olarak da bir silsileye baðlý olmadan manevi terbiyesini tamamlamýþ olmayý ifade eder. Ancak burada da, maddeten olmasa da bir intisap vardýr. Fark þudur ki üveysi intisabýný, "ruhi alemde, ruhani yolla" yapar. Mesela Peygamber'den veya ölmüþ bir mürþidden bu yolla eðitim görebilir. Þöyle veya böyle, üveysilik kurumunun tasavvuf tarihinde de önemsendiði söylenemez. Hakim ve itibarlý tarz, daima mürþidin bir silsile ile Peygamber'e baðlý olmasýnýn esas alýnýþýdýr. Silsilede yer almýþ olmak, mürþidin bir icazeti ile belirlenir. Ýcazet, yazýlý olabilir. Önemli olan bunun ispatlanmasýdýr. Ýcazetin en yaygýn veriliþ þekillerinden biride hýrka giydirmektir. Mürþidin hýrka giydirmesi, müridin þu veya bu ölçüde irþada ehliyetinin vesikalandýrýlmasýdýr ki bu, manevi zincirde yer almak demektir. Türk tasavvuf tarihinde mürþide ifade için daha çok þeyh veya pir deyimleri kullanýlýr. Tabirlerin ilki arapça, ikincisi Farsçadýr. Þeyh kelimesinin, daha hicri ikinci asýrda ve tabiun tarafýndan bugünkü anlamda kullanýldýðýný görüyoruz. Hicri 110'larda ölen Yezid b.meysare þöyle diyor: "Þeyhlerimiz dünyayý alçak ve sefil görürler ve ona yanaþmazlardý." Þeyh için verilen taným ise þudur: "Þeriat ve hakikat ilimlerinde kemale ermiþ insan." Ýslami kavramlarý tanýtan eserleriyle ünlü Tehanevi'nin bu tanýmý gösteriyor ki þeyh iki ilmi birleþtirmiþ olacaktýr: Þeriat ilimleri (kitabý ilimler), hakikat ilimleri (tasavvufi eðitim ve deruni tecrübe ile elde edilen ilimler). Mürþidin vasýflarýný, bir liste halinde toplayan sufi yazarlar vardýr. Biz burada, biri, ilk devirlerden biri de son devirlerden olmak üzere, iki örnek vereceðiz: Hicri 440'da ölen ve Ýbn Sina'ya da mürþidlik yaptýðý kabul edilen Ebû Said Ýbn Ýbil Hary Mürþidin vasýflarýný þöyle sýralýyor: 1. Örnek olmalý ki mürid ona bakarak kendini yönlendirsin. 2. Tarikatten yetiþmiþ olmalý ki, tarikat terbiyesi verebilsin. 3. Edep ve halak güzellikleriyle bezenmiþ olmalý ki güzellikle bezendirebilsin. 4. Cömert olmalý ki malýný müridleri uðruna harcayabilsin. 5. Müridin malýnda gözü olmamalý ki müridiyle arasýna engel girmesin. 6. Ýþaretle kadir olduðu öðüdü sözlü olarak vermemeli. 7.Baþkalarýna öðütlediklerinin tümünü önce kendi yapmalý. 8. Yasakladýðý þeylerin tümünden önce kendi sakýnmalý. 9. Allah rýzasý için kabul ettiði müridi, insanlarýn rýzasý için terk etmemeli. Muahhar bir kaynak olan Mir'at'ül- Makaasýd'da yazar Ahmed Rif'at (v.1876) mürþidin vasýflarý baþlýðý altýnda þunlarý yazýyor: "Þeyh olan kiþi þu fiillerle mukayyed olmalýdýr: 1. Bütün hallerde ehli sünnet velcemaat yolu üzre olmalýdýr. 2. Batýni ilimlerden anlamalý ve böylece kendine arzedilen olayý isabetsiz biçimde yorumlamamalýdýr. 3. Akýllý ve kemal sahibi olup derviþleriyle tatlý sohbet etmelidir. 4. Cömert olmalýdýr. 5.Cesur olmalý ve Allah'dan gayri kimseye boyun eðmemelidir. 6. Þehvetten ve kadýndan sakýnmalýdýr. 7. Dünyaya sevgi beslememeli, müridin malýna göz dikmemeli, zorunlu haller dýþýnda çiftlik vs. ile uðraþmamalýdýr. 8. Müridlerine müþfik davranmalýdýr. 9. Yumuþak huylu olmalýdýr. 10. Baðýþlayýcý, affedici olmalýdýr. 11. Güzel ahlaklý olmalýdýr 12. Müridinin kendi iþleri dururken onu alýp özel iþlerinde çalýþtýrmamalýdýr. 13. Soylu, ruhen asil ve mert olmalýdýr. Çünkü bu vasýflar Peygamber Ehlibeytinin vasýflarýdýr. 14. Tevekkül içinde olmalýdýr. 15. Teslimiyet ve Allah'dan razý olma haline ulaþmýþ olmalýdýr. 16. Kaza ve kadere rýza göstermelidir. 17.Vakar sahibi olmalý, ahdine vefalý olmalýdýr 18.Acelecilikten uzak, sakin olmalýdýr. 19. Karar verip azmettiði þeyden dönmemelidir. Zühd hareketi veya zahidane hayat, Ýslam tarihin, Tâbiîn yani sahabileri görenler devrinde raslanmaktadýr. Bu devrin, isimleri saygýyla anan zâhidlerden bazýlarý þunlardýr: Hasan Basrî, Üveys Karanî, Said b.müseyeeb, Said b.cübeyr, Vehb b.münebbih, Habib Acemî, Erve b.zütbeyr, Mutarraf b.abdullah, Ýbn Sîrîn, Ferkad es-sebeni, Muhammed b. Vâsi', Mâlik b.dînar vs. Sahabileri izleyenlerin devri demek olan Tabiun, devrinin, tasavvuf tarihi bakýmýndan en tipik þahsý, hicri 110 da ölen Hasan el Basrî'dir. Denebilir ki Hz.Ali'nin sahabiler içindeki Mevkiini, Tâbiun içinde Hasan Bâsrî temsil etmektedir. Hasan Basrî, baþta Ýbn Abbas olmak üzere en büyük sahabilerden dersler almýþ seçkin bir ilim ve irfan önderidir. Onun belirgin nitelikleri içinde tasavvufî hayatý seçkin bir kadroya öðretme ve dini metinler üzerinde ilk tasavvufi yorumlarý yapmada ön sýrayý iþgal eder. Ýlave edelim ki Hasan el Basri, devrinin ünlüleri tarafýndan "sözü peygamberin sözüne benziyor." diye övülecek kadar ilim ve irfan sahibi olmanýn yaný sýra, emsalsiz bir hatip olmakla da temayüz etmiþtir. Asrýmýzýn büyük mutasavvýflarýndan biri olan Osman Hulûsî Efendi'nin irþad ve tebliðdeki büyük muaffakiyetleri, gýbta ile müþaade edilmektedir. Onu daha yakýndan tanýmak üzere, hayatýný bir takým çalýþmalarýn mesela master veya doktora tezlerinin yapýlmasý faydalý olacaktýr. Saygýlarýmla... DÝPNOTLAR 1. Risale-i Kuþeyhi, s Mevlana Cami, Nefehât, s: Tahir Olgun, I, Selçuk Eraydýn, Tasavvuf ve tarikakar s. 5. Ankebut, 29/ Fecr, 89/ Necm, 53/ Osman Hulûsî Efendi; Divan-ý Hulûsi-i Darendevi, s.l 9. A.g.e.s.6l. 10. A.g.e.s A.g.e.s A.g.e.s A.g.e s et-terðib ve't-terhib, V Yusuf, 12/53; Kýyamet, 75/2; Nebe, 78/38; Fecr, 89/27-28; Þems, 91/7,8, Kuþeyhi, s Divan-ý Hulûsi-i Darendevi, s A.g.e.s Tevbe, 9/ Ahzab, 33/ Mimtehine, 60/ Divan-ý Hulûsi-i Darendevi s Aþr 103/ Ýnsan, 76/24; Bakara, 2/45,153,157; Ali Ýmran, 31/15-17,200: nahl, 16/ ; Taha, 20/130; Hacc, 22/85; Kenan, 28/54,79,80; Ankubut, 29/58-59; Lokman, 31/17; Gafir, 40/50; Kaf. 50/ Divan-ý Hulûsi-i Darendevi, s et-tergib ve't Terhib, V A.g.e.V A.g.e.V Divan-ý Hulûsi-i Darendevi, s A.g.e.s A.g.e.s Nur, 24/ Ýbn-i Mace, Zühd, 30; Ýbn Hanbel, I, Risale-i Kuzeyri. s Ýbn Hanbel, I, Divan-ý Hulûsi-i Darendevi, s A.g.e.s.l Divan-ý Hulûsi-i Darendevi, s.68; Ayrýkobak: Ali Ýmran, 3/143.; Nisa, 4/78; Enbiyâ, 21/34,35; Cuma, 2/8; Mülk, 67/2; Hakka. 69/ Divan-ý Hulûsi-i Darendevi, s A.g.e. s A.g.e. s Divan-ý Hulûsi-i Darendevi, s.98; Tevazu hakkýnda ayetler; Nur, 24/30; Furkan, 25/63; Lokman, 31/ Divan-ý Hulûsi-i Darendevi, s.261; Tevekkül hakkýnda ayetler; Ali Ýmran 3/159; Nisa, 4/81; Maide, 5/11, Enfal, 8/6l; Tevbe, 9/51,129; Yunus, 10/85, Hud, 11/56; Furkan, 25/58,75; Þuara. 26/216,217; Neml, 27/79; Ahzab, 33/3,48; Zümer 39/36,38; Mucadele, 58/11; Teðabun, 64/13, Talak, 65/3, Müzemmil, 73/ Divan-ý Hulûsi-i Darendevi, s Divan-ý Hulûsi-i Darendevi, s a.g.e. s a.g.e. s.l Y. Nuri Öztürk, Tasavvufun Ruhu ve Tarikatlar, Ýst.l988, s.58 vd. Es-Seyyid O. Hulûsi Efendi (K.S) nin Kabri / Darende 26 27

15 Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (K.S) Þeyh Abdurrahman-ý Erzincani Darende Ýlahiyat Fakültesi Hulûsi Efendi Yüksek Öðr. Hacý Naciye Haným Kýz Öðrenci Aiþe-i Sýddýka Haným Yük. Öðr. Kýz Öðrenci Darende Anadolu Ýmam-Hatip ve Ýmam-Hatip

16 Araþtýrma Araþtýrma Mehmet UÇARALP Ýlahiyatçý-Araþtýrmacý E h l i B e y t "Ev halký" anlamýna gelen Ehl-i Beyt terkibi ev sahibiyle onun eþini, çocuklarýný, torunlarýný ve yakýn akrabalarýný kapsamýna alýr. Cahiliyye devri Arap toplumunda kabilenin hakim ailesini ifade eden Ehl-i Beyt tabiri, Ýslami dönemden itibaren günümüze kadar sadece Hz. Peygamber(S.A.V.)'in ailesi ve soyu manasýna gelen bir terim olmuþtur. Kur'an-ý Kerim'de ehl ve beyt kelimeleri birçok ayette geçer. Bu ayetlerden anlaþýldýðýna göre ehl "sahip, taraftar" gibi sözlük anlamlarýndan baþka "ayný mekaný paylaþanlar; bir dine yahut peygambere inananlar; zevce"; beyt de "ev, Allah evi (cami)" ve "aile" manalarýnda kullanýlmýþtýr. "Ehl-i Beyt" terkibi ise üç ayette geçmektedir. Bunlarýn birinde Hz. Ýbrahim'in (Hud 11/73), birinde Hz. Musa'nýn (el Kasas 28/12) birinde Hz. Peygamber(S.A.V.)'in (el Ahzab 33/33) Ehl-i Beyt'i zikredilerek Hz. Musa'nýn ev halký, diðerlerinin de hanýmlarý kastedilmiþtir. Hz. Peygamber(S.A.V.)'in hanýmlarýna hitap eden ayette Allah'ýn onlarý buyruklarýna itaat etmeye çaðýrdýðý ve böylece kendilerini günahlardan (Bkz, TDV, Ý.A. C.10, s.498) temizlemeyi dilediði anlatýlmýþtýr. Hadis olarak nakledilen çeþitli rivayetlerde de Ehl-i Beyt tabiri yer almaktadýr. Bunlarýn bazýsýnda ashabýn (Buhari, "þavm", 30), bir çoðunda ise Hz. Peygamber(S.A.V.)'in ev halkýndan bahsedilmiþtir. Resul-i Ekrem(S.A.V.)'in ev halkýndan söz eden rivayetlerin bir kýsmýnda belirtildiðine göre Rasulullah ashaba, Kuran ile Ehl-i Beyt'inden ibaret olan iki deðerli kaynak býraktýðýný söylemiþ (Sekaleyn hadisi) ve (Müsned V, 181; Müslim, onlar hakkýnda dikkatli olmalarýný istemiþtir. "Feza'ilüs-Sahabe", 36) E hli B eyt Hz. Peygamber(S.A.V.)'in Ehl-i Beyt'ine kimlerin dahil olduðu meselesinde farklý görüþler mevcuttur. Bazý rivayetlere göre Rasul-i Ekrem (S.A.V.), Hz. Zeyneb (R.A.) ile evlendiði gün baþta Hz. Aiþe (R.A.) olmak üzere bütün hanýmlarýnýn odalarýný dolaþmýþ, her birine, "Allah'ýn selamý üzerinize olsun ey Ehl-i Beyt!" diye hitap etmiþ ve onlarýn Ehl-i Beyt'in asýl mensuplarý olduðunu vurgulamýþtýr. (Buhari, "Tefsir", 33/8) Diðer bazý rivayetlere (el Ahzab 33/33) göre ise Ehl-i Beyt'e iliþkin ayet Hz. Peygamber (S.A.V.) hanýmlarýndan Ümmü Seleme(R.A.)'nin odasýnda iken nazil olmuþ, Rasulullah da orada bulunan veya sonradan gelen Hz. Ali (R.A.), Hz. Fatýma (R.A), Hasan ve Hüseyin(R.A.)'i abasýnýn altýna alarak "Allah'ým bunlar benim Ehl-i Beyt'imdir, onlarý günahlarýndan temizle!" diye dua etmiþtir. Bunun üzerine Ümmü Seleme kendisinin Ehl-i Beyt'ten olup olmadýðýný sormuþ, Peygamberimiz (S.A.V.) ona, "Sen zaten kendi yerindesin, sen hayýr üzeresin" þeklinde cevap vermiþtir. (Tirmizi, "Menakýb" 31) Diðer bir telakkiye göre sadaka almalarý haram kýlýnan Ebu Talib, Akîl, Ca'fer ve Abbas (R.A.)'ýn ailesine mensup olanlar yanýnda Abdullah bin Mes'ud ile Selman-ý (Buhari "Feza'ilül- Farisi (R.A) gibi sahabilerde Ehl-i Beyt'e dahildir. ashab" 27; Müslim "Feza'ilü's-sahabe" 37; Tirmizi "Zekat" 25; Ýbn Hiþam, III, 224) Ehli Sünnet alimlerinin Ehl-i Beyt kapsamýna dahil olanlara iliþkin görüþlerini iki noktada toplamak mümkündür. 1. Ehl-i Beyt kapsamýna sadece Hz. Peygamber (S.A.V.) hanýmlarý dahildir. Zira Ýbn Abbas'tan (R.A.) nakledildiðine göre Ehl-i Beyt ayeti onlar hakkýnda nazil olmuþtur. Nitekim ayetin öncesiyle sonrasýnda Peygamber hanýmlarýna hitap edilmekte ve sadece onlarla ilgili bazý ilahi (Ýbnü'l Cevzi VI, 381, Þevbani, IV, 278, 279; DMT, II, 605- emirlerden bahsedilmektedir. 610) 2. Söz konusu ayet Hz. Peygamber(S.A.V.)'in hanýmlarýna hitap ettiðine göre Ehl-i Beyt'ten öncelikle onlar anlaþýlmakla birlikte, müzekker zamiri kullanýlmak suretiyle Ehl-i Beyt'in Hz. Peygamberin bütün çocuklarýný, kadýn erkek bütün torunlarýný, amcalarýný ve onlarýn çocuklarýyla torunlarýný, hatta bütün akrabalarýný yani Beni Haþim'i kapsamýna alacak þekilde geniþ bir muhtevaya sahip bulunduðu ileri sürülmüþtür. Ehl-i Beyt bu derece geniþ kapsamlý olduðunu bildiren rivayetlerin varlýðý da bunu iþaret etmekte, örfen de Ehl-i Beyt bu manada anlaþýlmaktadýr. Ehl-i Sünnet alimlerinin çoðunluðu bu görüþtedir. (Maturidi, II, vr. 584a; Fahreddin Er-Razi, XXV, 209; Ýlahi Zahir, s.19) Ehl-i Sünnet Alimlerine göre Ehl-i Beyt menbuplarý Hz. Peygamberin Hz. Peygamberin (S.A.V.) neslinden gelme þerefini taþýmakla birlikte hiçbir zaman hata ve günah iþlemekten korunmuþ deðildirler. Ýslam tarihinde Hz. Hasan (R.A.) neslinden gelenlere "Þerif", Hz. Hüseyin (R.A.) soyundan gelenlere "Seyyid" adý verilmiþ, kendilerine hürmet ve muhabbet göstermek Hz. Peygamberi (S.A.V.) sevmenin bir tezahürü kabul edilmiþ, halk arasýnda tanýnmalarý için farklý kýyafetlerle dolaþmalarý saðlanmýþtýr. Ýsimleri, þecereleri ve ahlaki durumlarýný tespit eden teþkilatlar (TDV, Ý.A. C:2, s.304) kurulmuþtur. Es-Seyyid Osman Hulusi Efendiþiirlerinden birinde "Hulusi sulbumuz el Hak Rasulün Aline mülhak Altun Silsilenin mutlak (Divan-ý Hulûsi) Hep kavmi kardaþý güldür" diye buyurur. Aþure Gününün Fazileti Ýbn-i Abbas (R.A.) rivayet eder: - Allah'ýn Resulü (S.A.V.) Medine'ye geldiði zaman Aþure günü yahudilerin oruç tutmakta olduklarýný gördü. Sebebini sordu. Onlar, "Allah, o günde, Hz. Musa'yý ve Beni Ýsraili Firavunun þerrinden kurtardý. Biz de buna hürmeten oruç tutuyoruz!" dediler. Resulullah (S.A.V.) "Biz Musa'ya sizden daha lâyýðýz!" dedi. Ve o günü oruç tutulmasýný iyi buldular. Fakat, "Yahudilere benzemiþ olmamak için aþure gününden bir gün önce ve bir gün sonra oruçlu bulununuz!" buyurdular. Aþure gününün hakkýnda birçok haberler vardýr. Adem(A.S.)'in o gün yaratýldýðý, o gün de Cennete konulduðu, o gün tövbesi kabul edildiði, arþ, kürs, gökler, yer, güneþ, ay ve yýldýzlarýn o günde yaratýldýðý, Ýbrahim (A.S.)'in o günde doðduðu, Nemrut'un ateþinden o günde kurtulduðu... rivayetleri bunlar arasýndadýr. Bu mevzuda Allah'ýn Resulü (S.A.V.)'nden rivayet edilen bazý Hadis-i Þerifler þöyledir. "Kim Aþure Günü aile efradýna geniþlik verirse Allah da bütün sene boyunca ona geniþlik verir." (Beyhaki) "Aþure Günü yapýlan iyiliðin sevabý bire yetmiþ bindir." (Taberani) Peygamber Efendimizin torunu Hz. Hüseyin (R.A.)'in Aþure Günü (Muharrem ayýnýn onuncu günü) maruz kaldýðý musibet, Onun Allah indinde kadrinin ve derecesinin yükseldiðine ve yine Allah'ýn onu pak Ehl-i Beyt'in yüksek makamlarýna dahil ettiðine delâlet eden bir þehitliktir. Kim o günü, Hz. Hüseyin (R.A.) Efendimizin maruz kaldýðý musibeti anmak isterse, sadece bütün insanlarýn fani olduklarýný ve herkesin Allah'a döneceðini hatýrlayýp düþünmesi lazýmdýr. Rafýzîlerin, þiilerin ve diðer ehli delaletin bidat yollarýna katiyen düþmemeli, aþýrý hareketlerden kaçýnýlmalýdýr. Büyük insanlarýn imtihanýnda büyük olduðunun idrakine vararak, yaþanan bu hadiselerden ders çýkarmaya, Takdiri ilahi karþýsýnda her zaman yaþanan olaylarý tevekkülle karþýlamaya çalýþmalýdýr. Ehl-i Beyt açýsýndan Aþure Gününün anlamý çok büyüktür. Þeyh Hamid-i Veli Camii mimberinden tarihinde irad edilen þu hutbe konunun önemine dikkatlerimizi çekiyor; Muhterem Müslümanlar; Malumunuz olduðu gibi, Aþure günü, Arabi aylarýn birincisi olan Muharrem ayýnýn ondördüncü günüdür. Muharrem ayý, Ýslâmi yýlýn baþlangýcý olmasý hasebiyle, müslümanlarca büyük bir önem arz eder. Bu ay, þehrullah olarak anýlýr. Muharremin onuncu günü aþure günü olarak, içinde pek mühim hadiselerin cereyan ettiði hatýralý bir gündür. Bu günde Hz. Adem aleyhisselamýn tövbesi kabul oldu ve affolundu, Bu günde Hz Nuh aleyhisselamýn tufandan kurtulmasý ve gemisinin selamete ermesi, Hz.Ýbrahim aleysisselamýn, Nemrud ateþinden halas bulmasý, Hz. Musa aleyhisselamýn, kavmi Ýsrailoðullarý ile Firavun'un zulmünden kurtulmalarý, Hz. Eyyub aleyhisselamýn, hastalýðýndan þifâyab olmasý ve ýzdýraplarýnýn sona ermesi, Bu tür hadiseler aþura gününde cereyan etmiþtir. Peygamber Efendimiz hadisi þerifte "Ramazandan sonra en makbul oruç ilahi ay olan Muharremde tutulan oruçtur." Buyurarak bu ayda oruç tutulmasý için müslümanlarý davet etmiþtir. Diðer bir hadiste ise "Aþura gününde evladü iyaline bolluk gösterenin, bütün senesinde Allah bolluk ihsan eder." buyurulmuþtur. Aþure gününde seyyid-üþ þüheda Hazreti Ýmam Hüseyin (R.A.) kerbelada 55 yaþlarýnda iken Sinan bin Enes tarafýndan þehid edilmiþtir. Bu elim hadise imanlý gönüllerde saklanan bu kudsi hasret, o þehadet incisinin ebedi sadefi olmuþtur. Rasulullahýn, kucaðýnda taþýdýðý ve dizlerinde beslediði o aziz, nazenin torununa ihanet ellerini uzatanlarýn avuçlarýnda deðil imanýn, insanlýðýn bile tozlarýný aramak abestir. Allah zalimleri bilir ve cezasýný verir. Bizim bu husustaki üzüntülerimiz, kader hükmüne razý olan bir müsibetzedenin aðlayýþlarýna benzer. Ayeti Celilede "Allahýn izni olmaksýzýn hiçbir musibet gelmez. Allaha iman edenin kalbini o, doðruya çevirir. Allah her þeyi bilendir. Allaha itaat ediniz; Rasülüne itaat ediniz! Dönerseniz Rasülümüzün sadece açýk bir tebliði vardýr. Allahtan baþka mabud yok..ancak o!... ve müminler yalnýz Allaha güvensinler..." Her müminin hâdiselere karþý durumu: bu ayetlerde beyan edilmiþtir. Bu vesile ile yeni senemize, Kur an ve Sünnet nasihatlarý ile girelim. Mübarek þehidlerin þefaatlerine nail olmamýzý, memleket ve milletimizin huzur ve saadete ermesini Yüce Rabbimizden niyaz ederim* 1- Müminlere Hutbeler A. Þeref Güzelyazýcý Surei Dehr ayet Tac 2/83 - Tirmizi 3/

17 Araþtýrma Kültür - Sanat Sanat ve Estetik Anlayýþýmýzdan Bir Kesit ve Hulûsi Efendi (K.S)'nin Sanatkârlýðý Musa TEKTAÞ Kerbela Hz. Hüseyin (R.A.) Efendimizin Þehadeti: Hz. Hüseyin (R.A.) Efendimiz, Hicretin 4. yýlýnda Hz. Hasan (R.A.) Efendimizden 14 ay sonra dünyaya gelmiþtir. Süt annesi Hz. Abbas (R.A.)'ýn zevcesi Ümmü'l-Fadl'dýr. Hz. Ali (R.A.) Efendimiz tarafýndan "Harb" ismi konulmuþtur. Allah (C.C.), Cebrail (A.S.) vasýtasýyla ismi þeriflerini deðiþtirmiþ ve koyacaðý ismi Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimize bildirmiþtir. Bu olay Peygamberimiz (S.A.V.)'in üç torunu içinde aynen tekrar edilmiþtir. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, Hz. Hasan ve Hüseyin (R.A.)'e bakýp: "Allah'ým! Ben, bunlarý seviyorum. Sen de sev bunlarý!" (Tirmizi-sünen c.5, s. 661) diyerek dua etmiþtir. "Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ki, onlar benim, dünyada kokladýðým iki (Ahmed b. Hanbel - Müsned 5675, Tirmizi-Sünen c.5, s. 657, Hadis, Reyhanýmdýr!" Buhari-Sahih c. 4, s. 217) "Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i seven beni sevmiþ, onlara kin (Ahmed b. Hanbel-Müsned c.2, s.288, Ýbn-i Mâce-Sünen tutan, bana kin kin tutmuþ olur!" c.1, s.51) "Hüseyin, bendendir, bende Hüseyin'denim! Allah'ý seven, Hüseyin'i sever!" buyurmuþtur. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) zevceleri Ümmü Seleme'nin evinde uykuya dalar, üzüntülü olarak uyanýr. Bu durum üç defa tekrar eder. Avucunda kýrmýzý bir toprak bulunur ve onu öper! Ümüm Seleme (R.A) nedir bu? diye Peygamber (S.A.V.)'e sorar. Peygamberimiz (S.A.V.)'de "Hüseyin için, Cebrail, bunun Irak topraðýnda öldürüleceðini bana haber verdi. Bu da oranýn topraðýdýr!" buyurur. Peygamberimiz (S.A.V.), Ümmü Seleme (R.A.)'ye topraðý verirken "Bu toprak kan haline gelince, Hüseyin þehit edilir!" buyurur. Ümmü Seleme, onu, sýrça bir çanak içinde yanýnda saklar. Hz. Hüseyin (R.A.) Efendimiz hicretin 61. yýlýnda Muharrem ayýnýn onunda, Cuma günü öðleden sonra þehit edildi. Þehid edildiðinde 57 yaþýnda idi. Hz. Hüseyin (R.A.) Efendimizin, hasta olarak yatan 23 yaþýndaki oðlu Aliyy'ül Asgar ile 4 yaþýndaki oðlu Ömer'den baþka ailesinden kurtulan olmadý. Hasan'ül-Basri Hazretlerinin dediði gibi yeryüzünde böyle kitle halinde bir aile katliamý görülmemiþtir. Hz. Hüseyin (R.A.) Efendimizin ashabýndan toplam 72 kiþi þehit olmuþtur. Kerbela'da Hz. Hüseyin (R.A.) Efendimizi ve ashabýný þehit edenlerin tamamý çeþitli belalara uðrayarak ölmüþlerdir. (Mes'udi-Muruccuzzeheb c.3, s.77) Yezid, içkiye çok düþkündü. Oruç (Belazuri - Ensabü'l-Eþraf c.4, s.17) tutacak olsa onu içki ile açardý. Maymunlara, yaban eþeklerine türlü türlü elbiseler giydirir, çalgýlar, eðlencelerle vakit geçirirdi. Yezid, Huvvarýn nahiyesinde sarhoþ olarak avlandýðý sýrada yaban eþeðinin üzerindeki maymunun üzerine binmiþ, yaban eþeði tepilip koþturulunca, düþmüþ boynu (Belazuri - Ensabü'l-Eþraf c.4, kýrýlmýþ, karný yarýlmýþ ve ölmüþtür.(hicri 64) s.2) (Bu Konuda Bkz: M. Asým Köksal, Ýslam Tarihi, Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciasý. Akçað yay. Ank 1984) Hz. Hüseyin in Türbesi "Yaratýlaný yaratandan ötürü sevmek" mefhumu, insanlara genel manada güzellikleri telkin eder. Yaratýlmýþlarýn en þereflisi olan insan elbette ki, "ahsen-i takvim" üzere yaratýldýðýndan fýtri olarak da, cismi olarak da en güzel bir surette yaratýlmýþtýr. Onun içindir ki, güzel insanlarýn becerikli ellerinde þekillendirdiði her þey, hatta dillerinden dökülen kelimeler bile bir sanat eseri olarak izhar olmuþtur. Arapça sana'a fiilinden türeyen sanat, çeþitli ansiklopedilerde onu "insanlarýn gördükleri, his ve tasavvur ettikleri olaylarý ve güzellikleri insanlarda estetik bir heyecan uyandýracak tarzda ifade etmesi" diye tarif edilebilir. Daha açýk bir ifade ile; herhangi bir çalýþmanýn sanat eseri olabilmesi için, bir insanýn elinden çýkmýþ olmasý, güzel olmasý ve orijinal olmasý gibi þartlara haiz olmasý gerekmez. Allahü Teala'nýn kudretiyle yaratýlan tabii güzellikler insanda hem heyecan uyandýrmakta hem de güzellikler sergilemektedir. Ýnsanlarýn ürettiði ancak basit bir masanýn veya bir rahlenin her hangi bir sanat anlayýþý taþýmadýðý dikkate alýndýðýnda genel olarak güzellik taþýyan her þey bir sanat eseridir. Ýnsaný diðer canlýlardan üstün yapan özellik onun maddi tarafý deðildir. Çünkü bu diðer canlýlarda da bulunan görülen ortak bir özelliktir. Halbuki insanýn gerçek varlýðýný ortaya koyan en mühim amiller; onun dini- ahlakî, ilmi ve sanat yönüdür. Ýslam tarihi incelendiðinde; insanlýk tarihinde sanat eserlerinin ve estetik düþüncenin Ýslam'la hayat bulduðu görülür. Peygamber Efendimiz (S.A.V) in oðlu Ýbrahim'in kabrinde bulunan bir taþ parçasýnýn göze çirkin görülmesinden dolayý kaldýrýlmasýný istemesi Ýslam Peygamberinin güzel düþüncesine ve estetik anlayýþýna bir timsaldir. Yine Kur'anýn ve ezanýn güzel sesle okunmasýný teþvik etmesi de bu grupta deðerlendirilebilir. 1 Kabul ettiðimiz bu yüce din, yalnýz doðruluk, iyilik gibi ahlaki umdeleri deðil, güzellik ve güzellik adýna varolan deðerleri de ihtiva etmektedir. Bir Kudsi Hadiste "Allah güzeldir, güzelliði sever" buyurulmaktadýr. Yerlerin, göklerin, bitkilerin, hayvanlýðýn insanlýðýn güzelliði ve yalnýz gövdede deðil ruhta, sözde, iþte ve yaþayýþta güzellik Ýslamýn ideal hedefi olmuþtur. Kurana göre Allah yaratýcýdýr. Hem de yarattýðýný güzel yaratýcýdýr. Allah yarattýklarýna dileðince en uygun, en iyi biçimi, biçimlerin en güzelini verir. Onun için Allah sadece bitkilerin, hayvanlarýn, insanlarýn yaþamasýna uygun olarak deðil, güzel bir barýnak olarak da yaratmýþtýr. Yeryüzü bu bakýmdan bir sanat þaheseridir. Renk ve biçim güzellikleri Kur'an-ý Kerim'de þöyle dile getirilmiþtir: "Yeryüzünü de döþedik iþte biz onu ne güzel döþemiþizdir." 2 Kur'anî güzellik tema'sý ve Yüce Allah'ýn bâkiliði kültür ve medeniyetimizin mimari, musiki, edebiyat ve tezyini sanatlarýmýzýn doðrudan temel kaynaðýdýr. Ýslam dininin varlýk ve Allah'ýn bakiliðini anlayýþý Ýslam sanat eserlerinin hususiyetlerini belirlemesin olmazdý. Bu belirleme gövdeden, suretten kaçmak, ruha ve manaya sadelikte güzelliði arayarak yaklaþma þeklinde kendini gösterir. 3 Ýslâm sanatý" baþlýðý altýnda toplanan bütün beþeri birikim, bir baþka deðerler bütünü tarafýndan iðfal edilmemiþ ve zihin kodlarý teþevvüþe uðratýlmamýþ, deðerlerinden ve kendilerinden Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi (K.S) emin bir Müslüman 32 33

18 Kültür - Sanat Kültür - Sanat hâletinin eþyayý ve tabiatý tefsirini ifade ediyordu. Þekli bir standardýn çok üstünde itaat edilen bir deðerler silsilesinin eþyaya aksetmiþ haliyle Ýslâm sanatý, "mahalli" olana tanýdýðý büyük hareket serbestisi ile beynelminel bir lisaný tahkim etmiþti. Pek az ama pek nafiz kaideleri olan, zaman ve mekân üzerinde son derece dayanýklý ve temel kaideye itaat kaydýyla her nevi dýþavuruma hürmetkâr bir sanat telakkisinden söz ediyoruz; sanatkâra "kul" olduðunu ve "Yaradana" tabi bulunduðunu daima hatýrlatan bir sanat. Ýslam sanatýnýn neþvünemasý, sadece "kalb-i selîm"in yeniden ele geçirilmesine baðlý bir keyfiyettir. Ýçinde debelendiðimiz þüphe hâli ancak "kalb-i selîm" ile izâle olunabilir; sadece sanat yapmak için deðil, varlýðýn her cinsiyle yeniden ayný lisaný tekellüm edebilmek için evvela kalb-i selim'e muhtacýz. 4 Ýslam sanatlarýnýn özellikle Selçuklu ve Osmanlý döneminde çok büyük ilerleme kaydettiði bilinmektedir. Ýþte bunun esas kaynaðý din ve tasavvuf faktörüdür. Din sanatsýz sanat da dinsiz düþünülemez. Osmanlý gibi dini kültürün yaygýn olduðu toplumlar sanatýn geliþimine beþiklik etmiþ dünyaca meþhur birçok sanatçý ve sanat eserinin meydana gelmesine, esas itibariyle Ýslam'ýn köklü müesseselerinden olan tekke kültürü vesile olmuþtur. Ýnsaný her yönüyle tanýma ve gönül tezgahýnda dokuma mekanlarý olan tasavvuf merkezleri, bir nevi sanat ve zenaat mektepleridir. Bir mürþidi kamilin rahle-i tedrisinden geçmeyen, olgunlaþmamýþ ruhlarýn estetik düþünceden mahrum olduðunu söylemek mümkündür. Çünkü tasavvuf insana sevmeyi, sevilmeyi ve güzel düþünce ortamýný temin eder. Böyle bir ortamda yetiþen hem ilim sahibi, hem edeb numunesi hem de; eþyada hakikati görebilen bir gönül ayinesine sahip olur. Tasavvuf insanýn ve eþyanýn gerçek suretini görme melekesi kazandýran bir okuldur. Allahü Teala; "Size sûret verip, sûretinizi en güzel þekilde yaratmýþtýr; dönüþ O'nadýr" 5 buyurmuþtur. Ýþte gerçek manada tasavvuf alanýnda irþad olan ve hakiki bir mürþidin eteðinden tutan her salik, dünyaya bu gözle bakar ve hakikati bu merhaleden görür. Her yönüyle kamil insan modeli olarak örnek alýnabilecek þahsiyetlerden biri de Darendeli Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi (K.S) dir. Onun tasavvuf âleminde þekillendirdiði gönülleri tarif etmek, anlatmak mümkün deðildir. Ancak gençlik yýllarýndan itibaren uðraþ verdiði bir çok sanat dalýnda seçkin hizmetlerde bulunmuþtur. Dülgerlik, mühürcülük, ciltçilik, dizgicilik ve her yönüyle estetik kabiliyeti yine onun memlekete kazandýrdýðý birçok mimari yapýda kendini göstermiþtir. Güzellik arzeder dilber güzeldir Güzel görmek göze lûtf-i ezeldir 6 "Aslýnda güzel olan sevgili, kendi güzelliðini gösterir, açar; ancak bu güzelliði görebilen gözdeki kabiliyet ezelde verilmiþse mümkündür" beyanýyla açýklayabileceðimiz bu beyitteki mâna, derinlemesine ve hassasiyetle incelenip, bir genelleme yapýlacak olursa; "güzeli görebilecek göz lazým" demektir. Yani güzel sanatlarla meþgul olmak ve onlarý algýlayabilmek için de bir ruh, estetik kabiliyet gerekmektedir. Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi'nin son devirde yetiþmiþ mutasavvýf bir divan þairi olduðunu biliyoruz. Divan þiirinin büyük edebiyat sanat dallarýndan olduðu tartýþmasýz. Doç. Dr. Ýrfan Gündüz, Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi'nin "Tarikat ve Ýrþad Anlayýþý" adlý tebliðinde; Hulusi Efendi'nin þiirlerini gazellerini dikkate aldýðýmýz zaman sanki Fuzuli'nin, Niyazi Mýsri'nin çizgisini takip ediyor. Ama serbest vezinli þiirlerine baktýðýmýz zaman divanýnda ayný yunus Emre gibi sevgi nükteli ifadelerle gönlünüzü irdeliyor kendimize getiriyor. Bu yüzden Osman Hulusi Efendinin en önemli irþad özelliði þiiri estetik her unsuru irþadýnda gerçekten cazip bir þekilde araç olarak kullanmasýdýr. Hulusi Efendi'nin bir baþka yönü Nuh meþreb olmasýdýr. Bilindiði gibi Ýslam tasavvufunda her sanat bir pirin sahabenin veya bir peygamberin manevi gölgesinde icra edilmiþ, her sanata bir Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi Ceviz Aðacýndan Yaptýðý Kütüphanenin önünde pir verilmiþtir. Marangozlarýn pîri Nuh (A.S) dýr. Çünkü Kuran-ý Kerim'de Biz Nuh'a dað gibi gemiler yapmasýný öðrettik" buyuruyor. Hulusi Efendi'ye bir bakýyoruz, çok yiðit birinci sýnýf bir marangoz. Hulusi Efendi de Davud(A.S )'ýn meþrebi de vardýr. O elinin emeðiyle geçinen ve bir sanat icra eden örnek bir þahsiyettir." diye bahseder. 7 Biz bu yazýmýzda daha çok Hulusi Efendi'nin el becerisi ile meydana koyduðu eserleri ve daha çok bu konulardaki sanat anlayýþýna deðineceðiz. Çocukluk yýllarýndan itibaren babasý Seyyid Hasan Feyzi Efendi tarafýndan bir sanat öðrenmesi için ilk önce köþger yanýna verilmiþtir. Ayakkabý fabrikalarýnýn olmadýðý o dönemde Darende de köþgerlik mesleði tabii olarak revaçta idi. Hatta çarþý içerisinde bu mesleðin icra edildiði ve adlarýnýn verildiði "Köþgerler" sokaðý vardýr. Cumhuriyetin ilk yýllarýnda halkýn fakru zaruret içerisinde olduðu günlerde milletin çarýk giydiði ve deriden imal edilen yemeni adý verilen üzeri açýk ve ökçeli ayakkabý imalini de gerçekleþtiren köþger adý verilen ayakkabý tamir ustasý yanýnda bir müddet çalýþtýktan sonra bir marangoz yanýnda dülgerlik sanatýný öðrenmiþtir. Darende çarþýsýnda bir marangoz dükkaný açarak, kapý, pencere, dolap, yayýk, ekmek tahtasý ve ev mobilyalarý gibi eþyalar üretmiþtir. Darendeli iþ adamlarýndan Abdurrahman Baþer Bey'le yapýlan bir röpörtajda; "Çocukluk yýllarýmda Darende'de Osman Eþiyok ustanýn yanýnda marangoz çýraðý olarak çalýþýrdým. Çarþý baþýnda Hulusi Efendi hazretlerinin de marangoz dükkaný vardý. Ustam bir gün askere gitti ve giderken bana; "Oðlum Abdurrahman, yapamadýðýn bir iþ olursa veya her ne konuda baþýn daralýrsa Hulusi Efendi'ye gider danýþýrsýn, o sana yardýmcý olur" dedi. Gerçekten de ustam yokken daima her iþimde Hulusi Efendi'ye danýþýrdým, o da bana her hususta yardýmcý olurlardý." diyor. Yine Darendeli olup halen Bandýrma da ticaretle uðraþan Kaya kardeþlerin babasý Ali Kaya bir gün Hulusi Efendi'ye bir sofra tahtasý yaptýrýr. O sofra tahtasýnýn evine götürdükten sonra çok misafiri gelen gideni olur ve bolluða berekete kavuþur. Uzun yýllarla o sofrada yemek yer. Ondan sonra evlatlarýna "Bu sofra tahtasýný Hulusi Efendi yapmýþtý, onu evimize getirdikten sonra Allah'ýn izni ile fakirlik görmedik. Vasiyyetimdir bu sofra tahtasýný teberrüken saklayýnýz" diye tembihte bulunur. (Bedrettin Ateþ le yapýlan röpörtajdan) Üstad Ahmet Turan Alkan, "Üç Noktanýn Söylediði" isimli kitabýnda erbab-ý zenaatýn içinden dülgerleri seçerek þu satýrlarla o becerikli elleri tarif etmiþ, halk arasýnda zamanýn mimarlarý olarak görüldüðünü ifadeyle; Mimari tasarýmýn dülgerlikten çok ayrý bir iþ olduðunu nice yýllar sonra öðrendim; halbuki bizim mahalleliler mimarlýk diye ayrý bir dülgerlik branþýnýn olduðundan habersiz idiler. Evin ilk tasarýmýný hanýmlar yapýyorlardý; "Ortanca oðlan ekeleþti, mutfaðýn yanýna bir göz oda çevirmeli. Büyük oda þurdan olsun, merdiven buradan bükülsün, üstü sekili olsun; bahçe kapýsýný tam buradan isterim". Esas veriler, evin hanýmý tarafýndan kararlaþtýrýlmýþsa da, teknik seviyede iþin kotarýlmasý ve son rötuþlar daima "usta" ya kalýyordu. Onlarýn ne müthiþ adamlar olduðunu sonradan öðrendim. Bir arkadaþýn dükkanýna iki metrelik düz tahta merdiven yaptýrmak için dil dökmediðimiz marangoz kalmadý. Dediler ki, "merdiven yapmak sanat iþidir; biz ancak önceden bildiðimiz düz iþleri yaparýz. Sen bir eski dülger bul, bir günde merdiveni kaneviçe gibi dokusun, bizden hayýr bekleme!" O saat þehrin bütün Þeyh Hâmid-i Veli Hz. Ceviz Sandukasý marangozlarý gözümden düþtü ve onlarýn zihnimden þehrin bütün elektrikli fýrýn tamircileri için tahsis ettiðim edna raflardan birine iliþtiriverdim. Oysaki marangozluk ne mübarek, ne temiz ve ne kadar iç açýcý bir zenaattýr. Malzemelerin en asaletlisiyle mübarek aðaçla çalýþýrlar ve onlarý elleri köknar, ladin, meþe ve diþbudak kokar. Yonga ve talaþlarýn baþtan çýkarýcý konfetisi arasýnda insanlar günün her saatinde iþe yarayacak eþyalar imal ederler. Hamur tahtasý resim çerçevesi, fýrýn küreði, kitap rafý, beþik, kýzak, masa, sandalye ve daha neler. "Yok hoca, senin bildiðin marangoz kalmadý bu çarþýda" dediklerinde dünyam karardý. Vitrin, mutfak dolabý, kapý, pencere neyse ama öbürleriyle uðraþan yok artýk. Üstadýn serzeniþte bulunduðu kadar var. Hulusi Efendi gibi, sanat abideleri artýk yok denecek kadar az. Gönül tahtýnda mutena bir yer kazanan ve aðacý elinde istediði þekle sokan, kaba bir kalasý zarif bir rahleye dönüþtüren kabiliyetlerde onlarla gitmiþ her halde. Yine Türkiye'nin en büyük camilerini projesine imza atan Mimar Necip Dinç (ki Necip Bey, Adana Merkez Sabancý Camii, Sivas Paþa camii, Rusya Kostroma Camii gibi büyük eserlere imza atmýþtýr) bir röpörtajýnda, Es- Seyyid Osman Hulusi Efendiyi yakýndan tanýma fýrsatý buldum. Kendisinin yapýmýna vesile olduðu birkaç projeyi çizme þerefi bize nasip oldu. Mimari tasarýmý, sanat anlayýþý ve estetik düþüncesi bakýmýndan Hulusi Efendi yüzyýlýmýzýn Mimar Sinan'ýydý. Yapýmýna vesile olduðu eserlerde bunu görmek mümkün" demektedir. Modernitenin insan muhayyilesinde þekillenen geliþimi mimari yapýlarda kendini daha çok göstermiþtir. Hulusi Efendi'nin yapýlmasýna vesile olduðu ve çok emek verdiði Balaban Þeyh Abdurrahman-ý Erzincani Camii ve Külliyesi bazý tenkitlere raðmen son yollarda modern tarzda inþaa edilmiþ camii mimarisinin nâdide örneklerindendir. Yüksek Mimar Þerif Ali Akkurt'un çizdiði bu projenin Hulusi Efendi'nin desteðiyle hayatiyete geçirilmesi modern mimariye de bu yüce þahsiyetin nasýl katkýlarýnýn olduðunun bir delilidir. Memleketin baþkentinde bile modern camii mimarisinin tartýþýldýðý 1960'lý yýllarda "füze þeklinde minareli camii" olarak halk arasýnda tanýmlanan ve üstten bakýlýnca minaresinin sancaðý, camii nin ise Türk Hakanýnýn otaðýný temsil ediyor olmasý, füze þeklindeki minaresinin teknolojiyi simgelemesi ve camii nin beþ köþesinin Ýslâm ýn beþ þartýný ifade etmesini düþünürsek Ýslam'ýn mimariye olan estetik yansýmasýný burada görürüz yýlýnda Darende'ye ziyarete gelen bir profesör o günlerde inþaatý tamamlanan ve Ýlahiyat Fakültesi binasý olacak olan bu eseri görünce Efendi Hazretlerine hitaben; "Hocam, ben Dünyanýn bir çok memleketini gezdim ve üniversitelerini gördüm. Sizin bu fakülte binasýnýn yapýmýnda esas aldýðýnýz sývasýz tuðla örgünün bir örneðine Harward Üniversitesinde rastladým. Mimari estetik açýsýndan bu eserin bir ben

19 Kültür - Sanat Tarih zerine Türkiye'de rastlamak mümkün deðildir, sizleri tebrik ederim" di-yerek yapý planýnda onun ne kadar zarif ve ileri düþündüðünü ifade etmiþtir. Hulusi Efendi, Þeyh Hamid-i Veli Camiinin çatýsýnýn ahþap kýsýmlarýný onarmýþ, yine Þeyh Hamid-i Veli camiinin mimber ve türbe sandukasýnýn yapýmýnda marangoz Mahir Usta'ya yardýmcý olmuþtur. Sýrasý gelmiþken þunu da ilave edelim; Aslen Selanik göçmenlerinden olup, Darende'ye yerleþen ve Cumhuriyet döneminde zorunlu iskana tabi tutulmuþ Rum asýllý bir vatandaþ olan marangoz "Gazar", Müslüman olup; Ahmet Mahir ismini almýþ ve Darende'deki bir çok camiinin ahþap kýsýmlarýný onarmýþ veya yeniden yapmýþtýr. Darende Ýbrahim Yusuf Paþa Camiinin ahþap kapýsýný yapan Mahir Usta için kapý üzerinde kitabe de ismide geçmektedir. Kitabe de þöyle yazýlýdýr; 36 Lutf-i hakka mazhar oldu akibet Ýhtida etti gelüp usta Gazar Ahmet mahir diye nam verdiler Olduðu çün san'atýnda pür hüner Bak ne zîba yaptý bab-ý camii Bed nazardan sakla çeþmin el-hazer Tarih-i inþasý Zevkî pek celî Çýksa onbir deyne Allah Ðafer (H M. 1947) 8 Ahmet Mahir Usta'nýn Þeyh Hamid-i Veli camii mimberi ve türbe sandukasýný yaparken Hulusi Efendi'nin bizzat bu konuda kendine yardýmcý olduðu bilinmektedir. Mimberin özelliklerine geçmeden evvel ahþap iþçiliðimizin geçmiþine bakmak gerekiyor. Þerife Sezgin'in "Türk Ahþap Ýþçiliðine Bir Örnek" baþlýklý tebliðinde; Geleneksel Türk sanatýnda, aðaç iþleri üzerindeki çalýþmalarýn baþlangýcý oldukça yenidir. Aðaç iþi sanat eserlerinin mimari elemanlarýný geliþimi, meydana getirdiði ekoller, sanatkârlarý ve diðer kültür çevreleri ile karþýlaþtýrýlmasýndan oluþan bilgiler sýnýrlýdýr. Ýslam dininde canlý varlýklarýn tasvirleri yasak kýlýndýðýndan, oymacýlýk (aðaç iþçiliði) baðýmsýz bir sanat olarak geliþimi, her zaman mimariye baðlý olarak bir süsleme ögesi olmuþtur. Selçuklu dini yapýlarý içerisinde hazýrlanmýþ kapý, mimber ve mezar sandukasý gibi büyük ahþap eserler, oymalý ve ajurlu teknikle süslenmiþtir. Türk mimari sanatýnda ahþap detaylarla oluþmuþ, birbirinden güzel sütunlar, baþlýklar, kapý, pencere kanatlarý, dolap kapaklarý, tavanlar kiriþler,konsollar yapýlmýþtýr. Sanduka, mimber, kürsü, rahle, raf, kutu, çekmece, kavukluk, Kur'an ve cüz mushaflarý da onlarý tamamlamýþtýr. Yumuþaklýk derecelerine göre ceviz, elma armut, sedir, gül ve abanoz aðacýndan yapýlan bu tür eserler üzerinde de aðaç oyma sanatçýlarý deðiþik teknikler denemiþlerdir. Söz gelimi; kündekâri, rölyef( kabartma), kafes, kakma ve boyama teknikleri gibi. Ýslam diniyle meydana çýkan mimberler genellikle camii ve mescidlerde Cuma günleri hatiplerin hutbe okumak için üzerine çýktýklarý merdivenli yüksek kürsüdür. 9 Þeyh Hamid-i Veli Camii mimberini 1960'lý yýlarda Ahmet Mahir Usta yapmýþ olup, Gürün lü Rahmi Usta ve Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi'nin de yardýmlarýyla türbe sandukasýnýn tamamlanmasý saðlanmýþtýr yýlýnda ceviz mimberi tamamladýktan sonra türbe sandukasýnýn üst kýsmýný tamamlamadan vefat eden Mahir Ustanýn kalan iþlerini oðlu Nadir Usta ikmal etmiþtir. Mimber ceviz aðacýndan oyma tekniði ile yapýlmýþtýr. Bitkisel motifler barok özeliði göstermektedir. Kapý aynalýðýnda "La ilahe illallah Muhammedün Resulullah" kabartma olarak yazýlýdýr. Kapýnýn taç kýsmý yarým daire þeklinde ahþap taç vardýr. Korkuluk trabzanlarý gayet zarif ve estetik düþünülmüþtür. Taht kýsmýndan yukarýya üst kýsým dört burmalý sütun üzerine yükselir. Sakal-ý Þerif sandukasý ve üzerindeki üst alýnlýkta Dehîlek Ya Rasulallah" yazýlýdýr. Mimberin külahýnýn tepesinde ise lâle motifli üzerinde Allah" yazan âlem bulunmaktadýr. Alt yan kýsýmlarýnda görülen çiçek demetleri ve barok süslemeler insaný etkileyen bir güzellik oluþturmaktadýr. Mimberin en dikkat çekici kýsýmlarýndan biri ise, dürülerek katlanan ve tamamen ahþap olan kapýsýdýr. Türbe sandukasý da cevizden yapýlmýþtýr. Burmalý dört sütun üzerine 23 dilimli (Mevlana türbesi örneði) kubbe, bordür ve nebati kabartmalarla tezyin edilmiþtir. Ayrýca camiinde iki tane gömme dolap tarzýnda cüzlük dolap bulunmaktadýr. Hulusi Efendi 1945 yýlýnda fahri olarak Þeyh Hamid-i Veli Camii imam-hatipliði görevine baþlamasýyla, çarþýdaki birkaç yýldan ibaret olan kýsa esnaflýk hayatýný býrakýr ve o maharetlerini görev yaptýðý camiinin tamirinde gösterir. Camiinin çatýsýný tamir eder, hazire ile kitaplýðýn ters tavaný ile iç mahfellerin ahþap iþlerinde emeði geçer. Yine kurduðu Þeyh Hamid-i Veli Kütüphanesinin ahþap kitap dolaplarýný bizzat kendi elleriyle yapar. 10 -D E V A M E D E C E K - DÝPNOTLAR 1-Bkz: Nusret Çam, Ýslamda Sanat Resim ve Mimarî, Ank, Zariyat-48 3-Doðan Erdinç, Revak Dergisi, Sivas1991 s.5 4-A.Turan Alkan, Yataðýna Kýrgýn Irmaklar,s.197, Ötüken Neþriyat,Ýst, Teðabün-3 6-Divan-ý Hulusi-i Darendevî,.s Ýrfan Gündüz, Hulusi Efendi'nin Ýrþad ve Tarikat Anlayýþý, Sempozyum Tebliðleri, s.225,ank, Naci Toprak, Yusuf-Ýbrahim Paþa Camii, Dergisi, Y:1, S.4,s.29,Ocak Þerife Sezgin, Türk Ahþap Ýþçiliðine Bir Örnek, Teblið Metni,4.Ulusal El sanatlarý Sempozyumu, Ýzmir, Naci Toprak, Þeyh Hamid-i Veli Camii, Dergisi, Y:3, S.10,s.29, Eylül 1996 D a r e n d e Osmanlý Yönetimine Kadar Darende ve 1530 (H. 937) Tarihli Tapu Tahrir Defterine Göre Darende nin Ýdâri Taksimatý Ýlkçaðda adý Turanda yahut Taranta olarak geçen Darende nin kuruluþ tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Ancak yapýlan kazýlar neticesinde buranýn çok eski bir yerleþme yeri olduðu anlaþýlmýþtýr. Özelikle ilçeye baðlý köylerde yapýlan kazýlarda, Hititler e, Sümerler e, Asurlular a ait çeþitli tarihi kalýntýlara rastlanmýþ, buranýn tarihi âdeta Malatya þehir tarihi ile iç içe bir seyir takip etmiþtir. Eski çaðlardan beri yerleþim yeri olduðunu belirttiðimiz Darende ayný zamanda önemli bir ticaret ve ulaþým merkezi konumundaydý. Nitekim Hitit baþkenti Hattuþaþ tan baþlayan bir ticaret ve ulaþým yolu "Kaniþ (Kültepe/Kayseri), Gürün, Darende, Maldiya (Malatya) üzerinden Urfa ya kadar uzanýyordu". Anadolu da Hitit hakimiyetinin sona ermesinden sonra Batý Anadolu da kurulan devletlerden Frig lerin nüfuzu Darende ye kadar uzanýyordu. Nitekim Frig sanatýnýn þaheserlerinden bir tanesi Darende nin 10 km. Güneybatýsýnda ki Palanga dadýr. Roma Ýmparatorluðu devrinde bölgenin, Ýmparatorluðun hududunda yer almasý dolaysýyla önem kazandýðý ve bu özelliði sebebiyle zaman zaman Sasaniler ile olan mücadelelere sahne olduðu ve hatta I. Husrev Anûþîrvân ( ) tarafýndan yaðmalandýðý görülmektedir. Ýmparatorluðun Doðu ve Batý Roma olmak üzere ikiye ayrýlmasýndan sonra (M.S 395) Darende, Doðu Roma dediðimiz Bizans ýn sýnýrlarý dahilinde kalmýþtýr. VII. Yüzyýldan itibaren bu bölgede islâm ordularý görülmeye baþlamýþ, Ýslâm-Bizans mücadeleleri Tarsus-Malatya-Erzurum hattý boyunca süregelmiþtir. Bu mücadeleler sýrasýnda Halife Hazreti Ömer ( ), kaçmakta olan Turanda (Darende) halkýný Malatya ya yerleþtirmiþ, Ca vana a-haris i de buraya vali olarak tayin etmiþtir. VII. Yüzyýlda benzer çarpýþmalar devam etmiþ, II. Justinianus un ( / ) imparatorluðu sýrasýnda Bizans ta iç karýþýklýklar baþ gösterince bundan faydalanan Emeviler Halife Abdullah b. Abdülmelik zamanýnda Darende yi 701 veya 702 ye tekabül eden yýlda (H.82) kuþatmýþlar ancak burayý bir yýl sonra ellerine geþirmiþlerdir. Fakat daha sonra Erzurum ve Misis ile beraber Darende de tekrar Bizans nüfuzuna girmiþtir. IX. Yüzyýla gelindiðinde bölgede Arap-Bizans çatýþmasý devam etmiþ, hatta 871 de Bizans imparatoru I. Basileius ( ) Malatya yý almak için evvela Theprike (Divriði) ve Taranton (Darende) üzerine yürümüþtür. Bugünkü Çermikli Suyu yakýnýnda karargahýný kurmuþ, fakat seferinde muvaffak *G.O.P Üniversitesi Tarih Böl.. Öðr. Üyesi T a r i h i Tapu Tahrir Defterlerine Göre Darende Dr. Songül ÇOLAK olamamýþtýr. Darende, Selçuklularýn bölgeye ulaþmalarýna kadar geçen zaman süresince Bizans nüfuzu altýnda kalmýþ, XI. Yüzyýldan itibaren Tuðrul Bey zamanýnda Selçuklular vasýtasýyla Türk hakimiyeti ile tanýþmýþtýr. Ancak Darende nin esas olarak türkleþmesi 1071 Malazgirt savaþýndan sonra baþlamýþ, Daniþmendliler zamanýnda gerçekleþmiþtir. Nitekim Daniþmendliler, Ermeni Gabriel elindeki Malatya ve çevre topraklarý alýndýktan sonra fethettikleri topraklara bizzat nitelikli iþgücüne sahip kiþileri aileleri ile birlikte getirerek yerleþtiriyorlardý. Ayrýca ekonomik canlýlýðý saðlamak için onlara evler, tarým araçlarý tohumluk daðýtýp vergiden muaf tutuyorlar idi. Bu suretle Darende ve çevresinde Türk nüfusunun sayýsý ve etkinliði artýrýlmýþtýr. Ýlk beylikler zamanýnda Anadolu nun türkleþmesi konusundaki iskân siyâseti Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu sultanlarý zamanýnda da devam etmiþtir. Þöyle ki; Büyük Selçuklu Devleti nin himâyesi altýnda Anadolu nun doðudan gelen Türk kitleleri tarafýndan iskâný bilhassa Melikþah ýn padiþahlýðý ile sistematik olarak baþlamýþtýr. Daha sonraki dönemde ise Anadolu Selçuklularýnýn kurucusu Süleymanþah ýn emri ile Doðu ve Orta Anadolu steplerine Türk kabileleri yerleþtirilmiþtir. Bu þekilde harap ve bakýmsýz olan Anadolu þehirleri büyük canlýlýk kazanmýþtýr. Bunu takiben moðol baskýsý karþýsýnda türkmenlerin insan seli halinde batýya doðru akmasý ile Anadolu nun Türkleþmesi tamamlanmýþtýr. Zira yeni ve büyük bir göçün sebebi olarak moðollar Türkiye de ki Türk-Ýslâm nüfusunu büyük nisbette artýrmýþlardýr. Öyle ki, göçebe aþiretlerden baþka belli bir maddi kaynaða sahip fikir ve sanat adamlarý, zengin tüccarlar, köylüler, derviþler akýn akýn Anadolu ya yerleþiyorlar, buradaki Türk ekseriyetini çoðaltýyorlardý. Osmanlý Devleti kurulduðu sýralarda Anadolu da Selçuklu Devleti nin yýkýlmasýndan sonra kurulmuþ pek çok beylik bulunuyordu. Darende bu beylikler içerisinde Memlûklere tâbi olan Dulkadiroðullarý hâkimiyetindeydi. Bu beylikler, Padiþah I. Murad dan ( ) itibâren Anadolu da siyasi birliðin kurulmasý amacýyla Osmanlý topraklarýna katýlmaya baþlamýþlardý. Nitekim bu yöndeki muvaffakiyeti ile dikkati çeken Yýldýrým Bayezýt ( ), Divriði tarafýna giderek Behisni ile beraber Darende yi de ülkesine katmýþ, Mýsýrlýlarý da Malatya dan kovmuþtur. Memlûklerin düþmanlýðýný üzerine çeken Bayezýt, Timur tehlikesi karþýsýnda kendisini siyasi bir yalnýzlýk içinde bulmuþtur. Çünkü bu sýralarda doðuda Osmanlý Devleti için rakip bir 37

20 Tarih Tarih güç olarak Timur tehditi baþgöstermiþti. Hâkimiyetine batýyý da katmak isteyen Timur un istilâsý Anadolu ya ulaþtýðý sýrada, Darende ve Divriði emirlerinin, topraklarýný terkederek kaçtýklarý görülmektedir. Ankara savaþýndan sonra Timur, Anadolu beylerine eski topraklarýný geri vermiþ, Darende bu kargaþa ortamýnda Memlûklerin eline geçmiþtir. Osmanlý Devleti nin baþýna I. Çelebi Mehmed ( ) geçerek devleti yeniden kurmuþ, bundan sonra baþa geçen II. Murad ( ) Dulkadiroðlunun kýzýný oðlu II. Mehmed e ( ) alarak akrabalýk baðý oluþturmuþtur. Fatih Sultân Mehmed ile Osmanlý Devleti kuruluþ devrini tamamlamýþ, teþkilatlý bir düzene kavuþmuþtur. Bu sýrada devlete rakip bir güç olarak Memlûkler bulunuyordu. Osmanlý devletindeki bu geliþmeden çekinen Memlûk hükümdarý Kayýtbay (1401(_)-1496), Dulkadiroðullarýný iki devlet arasýnda tampon bir güç olarak görüyordu. Bu sebepledir ki Dulkadiroðullarý beyliði iki ülke arasýnda anlaþmazlýk konusu hâlinde II. Bayezýd ( ) zamanýnda mücadele mevkii olmuþtur. II. Bayezýd, daha saðlýðýnda iken oðullarý arasýnda taht kavgalarýný görme þanssýzlýðýný yaþamýþtý. Selim, Korkud ve Ahmed arasýndaki bu çekiþmede en ateþli olarak Selim görülüyordu. Nitekim Selim babasýna karþý tahtý ele geçirmek üzere harekete geçince uzun bir takiple karþýlaþmýþtý. Ýþte bu ortamda Selim önce Amasya yý sonra da Darende yi sýðýnak yeri olarak seçmiþti. Yavuz Selim ( ) Osmanlý padiþahlýðýný elde ettikten ve iç güvenliðini saðladýktan sonra, doðu ve güney siyasetinin bir gereði olarak Memlûkler üzerine yürümüþtür. Yavuz, Memlûk seferine çýkarken önce Halep ve ona baðlý Ayýntab, Malatya, Divriði, Darende, Minþar, Gömü dolaylarýný almýþ, bu þekilde Darende Osmanlý Yönetimi altýna girmiþtir Tahririne Göre Darende nin Ýdârî Taksimatý 1530 (H.937) tarihli Darende ye ait Tapu Defteri Ýstanbul Baþbakanlýk Arþivinde Tapu-Tahrir Kataloðunda 408 numarada kayýtlýdýr. 408 numaralý Tapu-Tahrir Defterinin baþ tarafý eksik olup, toplam 771 sayfadan ibarettir. Ýçerisinde Malatya livasýnýn nahiyelerinde ki nüfus hasýlatý, mâlikâneleri ve evkâfý ile Gerger ve Divriði kanunnâmeleri yer almaktadýr. Defterin sayfalarý arasý Darende kazâsýný ihtiva etmektedir. Mevzuubahis ettiðimiz defter esas olmak üzere, Osmanlý idâri yapýsý içerisinde 1530 Tahririne göre Darende nin idârî taksimatýna bakacak olursak, söz konusu edilen tarihte Darende Ovacuk nahiyesi, Ayvalu nahiyesi ve Gürün nahiyesi olmak üzere üç nahiyeden müteþekkildir. (Bkz. Tablo II) 1530 Tarihinde Darende Kazasýndaki Nahiyelere Baðlý Köyler ve Gelirleri Köyler ve Mahalleler H M Ýmam Sipahi Sipahi Pir-i Fani Gelir* Ovacuk Nahiyesi zade ve Gaib 1. Aþudu Müslüman Gayri Müslim Çekte Çorumlu Gerimter Gökderen Güdül Hantaros Müslüman Gayri Müslim Ýsbekçür Karadiðin Kýzýlkilise Mâdi Mangebus Mezgidan Mýðdý Salhisar(?) Setrek-i Süflâ *Gelir toplamlarý alýnýrken defterde kaydedilmiþ olan rakamlar esas alýnmýþtýr Tarihinde Darende Kazasýndaki Mahalleler ve Nüfuslarý Mahalleler H M Ýmam Sipahi S.zade Piri Fani ve Gâib 1. Mevlânâ Miraþ Nâm-ý Diðer Ali Fakih Mescid-i Minare Mescid-i Zeyni Mescid-i Ahmed Fakih Nâm-ý Musa Beg Mescid-i Çaðlu Ýlyas Fakih Mescid-i Hacý Ali Mescid-i Beg Þeyh Cum'a Hacý Mescid-i Halife Mahalle-i Ermeniyan tahririne göre Ovacuk nahiyesinin 20 köy ve ikisi gayrimüslim biri müslim olmak üzere üç mahallesi ve 23 mezre asý bulunmaktadýr. Bugün Sivas ili sýnýrlarý içerisinde yer alan Gürün nahiyesinin 12 köy, dört gayrimüslim ve bir müslim olmak üzere beþ mahalle ve 22 mezre asý mevcuttur. Ayvalu nahiyesi ise 25 köyü, bir gayrimüslim mahallesi ve 88 mezre asý ile geniþçe bir alaný kaplamaktadýr. Nüfus açýsýndan bakýlacak olursa, Darende kazâ merkezinde 10 u müslim, bir tanesi gayrimüslim olmak üzere toplam 11 mahalle bulunmaktadýr (Bkz. Tablo I). Kazâda vergi mükellefi müslim hâne sayýsý 367 dir. Bir hâneyi beþ kiþi kabul edecek olursak þehirdeki tahmini müslim nüfus sayýsýna ulaþýrýz ki, bu da 1835 dir. Bu deðerin merkezdeki toplam nüfus içerisindeki oraný %89.07 dir. Kazâ merkezindeki 1 gayrimüslim mahallenin ise 45 hânesi ve 1 mücerredi bulunmaktadýr. Buna göre þehirdeki gayrimüslim nüfus 225 olup, toplam þehir nüfusuna oraný % dir. Bu verilerden anlaþýlacaðý üzere kazâ merkezinde gayrimüslimlerin sayýsý müslim nüfusa oranla oldukça azdýr. Darende nüfusunun yarýdan fazlasý köylerde (karye) meskûndur. Bu sebeple hem kazâya baðlý köy sayýsý, hem de köylerde yaþayan nüfus fazladýr tahririnde 57 köy kaydedilmiþtir. Köyler içerisinde en fazla nüfusa 133 hane ile Ovacuk nahiyesine baðlý Aþudu köyü sahiptir (Tablo II). Bir hane 5 kiþi kabul edildiði takdirde iki mücerred ile birlikte 665 kiþilik nüfusuyla Aþudu kazânýn en büyük köyü durumundadýr. Buna mukâbil kazânýn en küþük köyü Gürün nahiyesine baðlý tek hâneli Sazcuðaz-ý Süflâ ve Ayvalu nahiyesine baðlý yine tek hâneli Ayubozan(_) dýr.ayrýca iki veya üç hane gibi pek az nüfusu barýndan ve deftere karye diye kaydedilmiþ 5 yerleþim yeri daha bulunmaktadýr. Genel bir ifâde ile XVI. yüzyýlda Darende köylerinde toplam 1406 hanede 317 si mücerred olmak üzere toplam 7030 kiþi meskûndur. Köy baþýna yaklaþýk olarak %24.66 hâne düþmektedir. Öte yandan Darende Tapu Tahrir defterinde mezre alarýn çokluðu dikkati çekmektedir. Kazâda toplam 131 mezre a bulunmaktadýr. Bu mezre alar ya ahalisi daðýlmýþ eski köyler, ya da iskân yerleri ödevini gören sahalardýr. Ýktisâdi yapý bakýmýndan ele aldýðýmýzda XVI. Yüzyýlda Darende ve çevresinin ekonomisinin temelini tarýmdan saðlanan ürünlerin oluþturduðu görülür tahririnden kazâda en fazla arpa, buðday, darý ve baðcýlýk ürünlerinin yetiþtirildiði anlaþýlmaktadýr. Buðday ve arpa üretiminin büyük kýsmý mezre alardan saðlanýp, Ayvalu nahiyesine baðlý Hasbük-i Süflâ ile Çakan buðday üretiminde, ve yine Hasbük-i Süflâ arpa üretiminde ilk sýrada yer almaktadýr.meyve üretimi yönünden ise 1530 tarihinde Darende pek zengin görülmemektedir. Buna karþýlýk bügün de olduðu gibi 1530 larda baðcýlýk Darende de önemli bir uðraþtýr. Tarýmsal üretimin yanýsýra hayvancýlýk kazânýn diðer bir ekonomi kaynaðý olarak görülmektedir. Zira söz konusu ettiðimiz tarihte gerek koyun sayýsýnýn fazlalýðý ve gerekse koyunlardan saðlanan gelirin gibi önemli bir meblað tutmasý bunu ortaya koymaktadýr. Netice itibarýyla Darende çok eski bir yerleþim yeri ve ticaret merkezi olarak, Osmanlý Devleti nin XVI. Yüzyýl idâri, iktisadî ve ictimai yapýsýnýn aydýnlanmasýnda çok yönlü- mevcut arþiv meteryallerinin- araþtýrýlmasý gereken bir kazâ olarak görülmektedir. DÝPNOTLAR 1- Darkot, Besim, "Malatya", Ýslâm Ansiklopedisi (ÝA), C. VIII, s "Darende", Yurt Ansiklopedisi; C.VIII, s Sevim, Veli, "Frigler", Anadolu Uygarlýklarý, C. II, s Darkot, Besim, a.m., s Doðuþtan Günümüze Büyük Ýslâm Tarihi, Ýstanbul 1992, C. II, s Yýldýz, H. Dursun, "Bizans Tarihi", Anadolu Uygarlýklarý, C. III, s Darkot, Besim, a.m., C. VIII, s Yücel, Yaþar, Ali Sevim, Türkiye Tarihi, Ankara 1990, s Tabakoðlu, Ahmet, Türk Ýktisat Tarihi, Ýstanbul 1986, s Köprülü, Fuad, Osmanlý Devletinin Kuruluþu, Ankara 1988, s Geniþ bilgi için bkz. Köprülü, Fuad, a.e., s Akdað, Mustafa, Türkiye nin Ýktisadi ve Ýçtimai Tarihi, Ýstanbul 1979, C. I, s. 310, Neþri, Kitâb-ý Cihan-nümâ (yay. M.A. Köymen, F.R. Unat), Ankara 1987, s Yücel, Yaþar, Timur un Ortadoðu-Anadolu Seferleri ve Sonuçlarý ( ), TTKB, Ankara 1988, s Hammer, J.Von, Osmanlý Tarihi, (Çev. Mehmet Ata), Ýstanbul 1991, C. I, s. 270, Uzunçarþýlý, Ýsmail Hakký, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu- Karakoyunlu Devletleri, Ankara 1988, s Hoca Saadettin, Tacü t-tevârih (Sad. Ýsmet Parmaksýzoðlu), Ýstanbul 1979, C. IV, s Hoca Saadettin, a.e., s Mücerred bekâr fakat baþkasýna muhtaç olmadan kendi geçimini temin edebilen Müslüman erkeklere denilmektedir. Bkz. Ünal, Mehmet Ali, Osmanlý Müesseseleri Tarihi, Isparta 1997, s Tapu Defteri (TD) 408, s Arýkan, Zeki, "XV. Yüzyýlda Divriði Sancaðý", X. T.T.K. ne Sunulmuþ Bildiri (22-26 Eylül 1986), C.V., Ankara 1994, s

ÖRNEK RESTORASYONLAR SERGÝSÝ

ÖRNEK RESTORASYONLAR SERGÝSÝ 210 ÖRNEK RESTORASYONLAR SERGÝSÝ Örnek Restorasyonlar Sergisi Vakýf eseri için restorasyon, adeta ikinci bahar demektir. Zor, çetin ve ince bir iþtir. Bu nedenle, tarihi ve kültürel deðerlerimizin baþarýlý

Detaylı

Resim 170- Hattat Halim Bey in istifli celî sülüs besmelesi. Ýmza kýsmýnda Halim Bey, Hamid Bey in talebesi olduðunu belirtmiþtir. (Ýsmail Yazýcý Koleksiyonu) 133 Resim 171- Sivas Burûciye Medresesi nde

Detaylı

Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ

Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ çevresine. Bu adý ona bir kuyrukluyýldýz vermiþ. Nasýl mý

Detaylı

AÐLAYAN VAKIF ESERLERÝ SERGÝSÝ

AÐLAYAN VAKIF ESERLERÝ SERGÝSÝ 224 AÐLAYAN VAKIF ESERLERÝ SERGÝSÝ Aðlayan Vakýf Eserleri Sergisi Tarihimizde çok önemli roller üstlenmelerine raðmen bazý vakýf eserlerimiz günümüzde oldukça kötü haldedir. Bu eserlerin tespiti, yeniden

Detaylı

Saman-i Viran-i Evvel Camii (Çukur Çeþme Camii)

Saman-i Viran-i Evvel Camii (Çukur Çeþme Camii) 264 Âbideler Þehri Ýstanbul Saman-i Camii (Çukur Çeþme Camii) camiinin minaresi deðiþik bir biçimde inþâ edilmiþtir. Süleymaniye Camii nin doðusunda arka cephesinde yer alan ve Çukur Çeþme Mescidi olarak

Detaylı

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum ÇEVRE VE TOPLUM 11. Bölüm DOÐAL AFETLER VE TOPLUM Konular DOÐAL AFETLER Dünya mýzda Neler Oluyor? Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum Volkanlar

Detaylı

Simge Özer Pýnarbaþý

Simge Özer Pýnarbaþý Simge Özer Pýnarbaþý 1963 yýlýnda Ýstanbul da doðdu. Ortaöðrenimini Kadýköy Kýz Lisesi nde tamamladý. 1984 yýlýnda Ýstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü nü bitirdi.

Detaylı

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn 4. SINIF COÞMAYA SORULARI 1. BÖLÜM 3. DÝKKAT! Bu bölümde 1 den 10 a kadar puan deðeri 1,25 olan sorular vardýr. 1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn toplamý kaçtýr? A) 83 B) 78 C) 91 D) 87

Detaylı

ERHAN KAMIŞLI H.Ö. SABANCI HOLDİNG ÇİMENTO GRUP BAŞKANI OLDU.

ERHAN KAMIŞLI H.Ö. SABANCI HOLDİNG ÇİMENTO GRUP BAŞKANI OLDU. ERHAN KAMIŞLI H.Ö. SABANCI HOLDİNG ÇİMENTO GRUP BAŞKANI OLDU. Sendikamýz Yönetim Kurulu Üyesi Erhan KAMIÞLI, 28 Mart 2001 tarihi itibariyle H.Ö. Sabancý Holding Çimento Grubu Baþkanlýðý'na atanmýþtýr.

Detaylı

T.C YARGITAY 9. HUKUK DAÝRESÝ Esas No : 2005 / 37239 Karar No : 2006 / 3456 Tarihi : 13.02.2006 KARAR ÖZETÝ : ALT ÝÞVEREN - ÇALIÞTIRACAK ÝÞÇÝ SAYISI

T.C YARGITAY 9. HUKUK DAÝRESÝ Esas No : 2005 / 37239 Karar No : 2006 / 3456 Tarihi : 13.02.2006 KARAR ÖZETÝ : ALT ÝÞVEREN - ÇALIÞTIRACAK ÝÞÇÝ SAYISI Yargýtay Kararlarý T.C Esas No : 2005 / 37239 Karar No : 2006 / 3456 Tarihi : 13.02.2006 KARAR ÖZETÝ : ALT ÝÞVEREN - ÇALIÞTIRACAK ÝÞÇÝ SAYISI Davalý þirketin ayný il veya diðer illerde baþka iþyerinin

Detaylı

Kapak. Kültür Hatýralarla Güzel Koku... 30. Tomurcuklar

Kapak. Kültür Hatýralarla Güzel Koku... 30. Tomurcuklar Somuncu Baba Esselâm ey yâr-i ðârý bâ-safâ Esselâm ey cümle varý bâ-vefâ Esselâm ey cân-u gönlüm kýblesi, Esselâm ey cümle derdime devâ ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI Somuncu Baba KÜLTÜR-EDEBÝYAT

Detaylı

5. 2x 2 4x + 16 ifadesinde kaç terim vardýr? 6. 4y 3 16y + 18 ifadesinin terimlerin katsayýlarý

5. 2x 2 4x + 16 ifadesinde kaç terim vardýr? 6. 4y 3 16y + 18 ifadesinin terimlerin katsayýlarý CEBÝRSEL ÝFADELER ve DENKLEM ÇÖZME Test -. x 4 için x 7 ifadesinin deðeri kaçtýr? A) B) C) 9 D). x 4x ifadesinde kaç terim vardýr? A) B) C) D) 4. 4y y 8 ifadesinin terimlerin katsayýlarý toplamý kaçtýr?.

Detaylı

MALÝYE DERGÝSÝ ÝÇÝNDEKÝLER MALÝYE DERGÝSÝ. Ocak - Haziran 2008 Sayý 154

MALÝYE DERGÝSÝ ÝÇÝNDEKÝLER MALÝYE DERGÝSÝ. Ocak - Haziran 2008 Sayý 154 MALÝYE DERGÝSÝ Ocak - Haziran 2008 Sayý 154 Sahibi Maliye Bakanlýðý Strateji Geliþtirme Baþkanlýðý Adýna Doç.Dr. Ahmet KESÝK Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü Doç.Dr. Ahmet KESÝK MALÝYE DERGÝSÝ ÝÇÝNDEKÝLER Yayýn

Detaylı

Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ.

Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ. Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ. Her yeri altýn kaplý olan bu sarayda onlarca oda, odalarda pek çok

Detaylı

Dövize Endeksli Kredilerde KKDF

Dövize Endeksli Kredilerde KKDF 2009-10 Dövize Endeksli Kredilerde KKDF Ýstanbul, 12 Mart 2009 Sirküler Sirküler Numarasý : Elit - 2009/10 Dövize Endeksli Kredilerde KKDF 1. Genel Açýklamalar: 88/12944 sayýlý Kararnameye iliþkin olarak

Detaylı

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi'nden Haberler *1 Þubat 2016 tarihinde faaliyetlerine baþlayan Suruç Mülteci Danýþma Merkezi; mülteci, sýðýnmacý ve

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi'nden Haberler *1 Þubat 2016 tarihinde faaliyetlerine baþlayan Suruç Mülteci Danýþma Merkezi; mülteci, sýðýnmacý ve MD Mülteci Danýþma M TOHAV e-bülten n S AYI: 2 TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi Ýletiþim Bilgileri Adres: Yýldýrým Mah. Ziyademirdelen Sok. N0: D: 1 Suruç/ÞANLIURFA Tel: 0 (414) 611 98 02 TOHAV Suruç

Detaylı

Gelir Vergisi Kesintisi

Gelir Vergisi Kesintisi 2009-16 Gelir Vergisi Kesintisi Ýstanbul, 12 Mart 2009 Sirküler Sirküler Numarasý : Elit - 2009/16 Gelir Vergisi Kesintisi 1. Gelir Vergisi Kanunu Uyarýnca Kesinti Yapmak Zorunda Olanlar: Gelir Vergisi

Detaylı

Âbideler Þehri Ýstanbul 129

Âbideler Þehri Ýstanbul 129 Âbideler Þehri Ýstanbul 129 130 Camii hih Planý. Kaynak: Türk Sanatý Tarihi gece ışýklandýrýlmýş dýş görünümü. Divanyolu nda, Sultan Ahmet karşýsýnda, Sultanahmet tramvay durağýnýn hemen yanýnda bulunan

Detaylı

ALPER YILMAZ KIZILCAÞAR MAHALLESÝ MUHTAR ADAYI

ALPER YILMAZ KIZILCAÞAR MAHALLESÝ MUHTAR ADAYI Kýzýlcaþar Geleceðe Hazýrlanýyor Gelin Birlikte Çalýþalým ALPER YILMAZ KIZILCAÞAR MAHALLESÝ MUHTAR ADAYI Mart 2014 ALPER YILMAZ Halkla Bütünleþen MUHTARLIK Ankara Gölbaþý Kýzýlcaþar Köyünde 4 Mart 1979

Detaylı

ünite1 Sosyal Bilgiler

ünite1 Sosyal Bilgiler ünite1 Sosyal Bilgiler Ýletiþim ve Ýnsan Ýliþkileri TEST 1 3. Ünlü bir sanatçýnýn gazetede yayýnlanan fotoðrafýnda evinin içi görüntülenmiþ haberi olmadan eþinin ve çocuklarýnýn resimleri çekilmiþtir.

Detaylı

MedYa KÝt / 26 Ýnsan Kaynaklarý ve Yönetimi konusunda Türkiye nin ilk dergisi HR DergÝ Human Resources Ýnsan Kaynaklarý ve Yönetim Dergisi olarak amacýmýz, kurulduðumuz günden bu yana deðiþmedi: Türkiye'de

Detaylı

1 Sinmiþ analar, kavruk çocuklar Her sene bazý çevreler ve kiþiler "kadýnlar günü de ne demek, erkekler günü diye bir sey var mý ki'' "Aslýnda bir gün deðil, her gün kadýnlar günü

Detaylı

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Kanguru Matematik Türkiye 2017 4 puanlýk sorular 1. Küçük bir salyangoz, 10m yüksekliðinde bir telefon direðine týrmanmaktadýr. Gündüzleri 3m týrmanabilmekte ama geceleri 1m geri kaymaktadýr. Salyangozun direðin tepesine týrmanmasý

Detaylı

.:: TÇÝD - Tüm Çeviri Ýþletmeleri Derneði ::.

.:: TÇÝD - Tüm Çeviri Ýþletmeleri Derneði ::. Membership TÜM ÇEVÝRÝ ÝÞLETMELERÝ DERNEÐÝ YÖNETÝM KURULU BAÞKANLIÐINA ANTALYA Derneðinizin Tüzüðünü okudum; Derneðin kuruluþ felsefesi ve amacýna sadýk kalacaðýmý, Tüzükte belirtilen ilke ve kurallara

Detaylı

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Kanguru Matematik Türkiye 2015 3 puanlýk sorular 1. Aþaðýdaki þekillerden hangisi bu dört þeklin hepsinde yoktur? A) B) C) D) 2. Yandaki resimde kaç üçgen vardýr? A) 7 B) 6 C) 5 D) 4 3. Yan taraftaki þekildeki yapboz evin eksik parçasýný

Detaylı

Mart 2010 Otel Piyasasý Antalya Ýstanbul Gayrimenkul Deðerleme ve Danýþmanlýk A.Þ. Büyükdere Cad. Kervan Geçmez Sok. No:5 K:2 Mecidiyeköy Ýstanbul - Türkiye Tel: +90.212.273.15.16 Faks: +90.212.355.07.28

Detaylı

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6] K U R B A N Şartlarını hâiz olub,allah a yaklaşmak amacıyla kesilen kurban;hz. Âdem in çocuklarıyla başlayıp [1],Hz. İbrahim-in oğlu İsmail-in kurban edilmesinin emredilmesi[2],daha sonra onun yerine koç

Detaylı

Spor Bilimleri Derneði Ýletiþim Aðý

Spor Bilimleri Derneði Ýletiþim Aðý Spor Bilimleri Derneði Ýletiþim Aðý Spor Bilimleri Derneði, üyeler arasýndaki haberleþme aðýný daha etkin hale getirmek için, akademik çalýþmalar yürüten bilim insaný, antrenör, öðretmen, öðrenci ve ilgili

Detaylı

Ücretlerin Bankalardan Ödenmesi Zorunlu Hale Getirilmiþtir

Ücretlerin Bankalardan Ödenmesi Zorunlu Hale Getirilmiþtir 2008-96 Ücretlerin Bankalardan Ödenmesi Zorunlu Hale Getirilmiþtir Ýstanbul, 19 Kasým 2008 Sirküler Sirküler Numarasý : Elit - 2008/96 Ücretlerin Bankalardan Ödenmesi Zorunlu Hale Getirilmiþtir 4857 sayýlý

Detaylı

BOSNA-HERSEK TEKİ KÜLTÜR, BİLİM VE EĞİTİM ÜZERİNDEKİ OSMANLI ETKİSİ: MEVCUT DURUM

BOSNA-HERSEK TEKİ KÜLTÜR, BİLİM VE EĞİTİM ÜZERİNDEKİ OSMANLI ETKİSİ: MEVCUT DURUM Prof. Dr. Cazim HADZİMEJLİS* BOSNA-HERSEK TEKİ KÜLTÜR, BİLİM VE EĞİTİM ÜZERİNDEKİ OSMANLI ETKİSİ: MEVCUT DURUM Osmanlıların Balkanlarda çok büyük bir rolü var. Bosna Hersek te Osmanlıların çok büyük mirası

Detaylı

Hac Organizasyonumuz; Turizm Bakanlýðý, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý ve Türsab Denetim ve Kontrolü Altýndadýr! KUTSAL YOLCULUK HAC...

Hac Organizasyonumuz; Turizm Bakanlýðý, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý ve Türsab Denetim ve Kontrolü Altýndadýr! KUTSAL YOLCULUK HAC... 2013 Organizasyonu KUTSAL YOLCULUK HAC... Dilleri, renkleri ve kültürleri farklý milyonlarca inananýn birlikte hareket ettiði hac, Allah katýnda siyahýn beyazdan, Arab'ýn Acem'den, Türk'ün Kürt'ten üstünlüðü

Detaylı

SSK Affý. Ýstanbul, 21 Temmuz 2008 Sirküler Numarasý : Elit /75. Sirküler

SSK Affý. Ýstanbul, 21 Temmuz 2008 Sirküler Numarasý : Elit /75. Sirküler 2008-75 SSK Affý Ýstanbul, 21 Temmuz 2008 Sirküler Numarasý : Elit - 2008/75 Sirküler Sosyal Güvenlik Kurumu'na Olan Prim Borçlarýnýn Ödeme Kolaylýðýndan Yararlanmamýþ Olanlara, Tekrar Baþvuru Ýmkâný Ge

Detaylı

17 ÞUBAT kontrol

17 ÞUBAT kontrol 17 ÞUBAT 2016 5. kontrol 3 puanlýk sorular 1. Ahmet, Beril, Can, Deniz ve Ergün bir çift zar atýyorlar. Ahmet Beril Can Deniz Ergün Attýklarý zarlarýn toplamýna bakýldýðýna göre, en büyük zarý kim atmýþtýr?

Detaylı

ünite1 Sosyal Bilgiler Verilenlerden kaçý sosyal bilimler arasýnda yer alýr? A. 6 B. 5 C. 4 D. 3

ünite1 Sosyal Bilgiler Verilenlerden kaçý sosyal bilimler arasýnda yer alýr? A. 6 B. 5 C. 4 D. 3 ünite1 Sosyal Bilgiler Sosyal Bilgiler Öðreniyorum TEST 1 3. coðrafya tarih biyoloji fizik arkeoloji filoloji 1. Ali Bey yaþadýðý yerin sosyal yetersizlikleri nedeniyle, geliþmiþ bir kent olan Ýzmir e

Detaylı

Vergi Usul Kanunu Ceza Hadleri

Vergi Usul Kanunu Ceza Hadleri 2008-107 Vergi Usul Kanunu Ceza Hadleri Ýstanbul, 24 Aralýk 2008 Sirküler Sirküler Numarasý : Elit - 2008/107 Vergi Usul Kanunu'nda Yer Alan Ve 01.01.2009 Tarihinden Ýtibaren Uygulanacak Had Ve Tutarlar

Detaylı

Matematik ve Türkçe Örnek Soru Çözümleri Matematik Testi Örnek Soru Çözümleri 1 Aþaðýdaki saatlerden hangisinin akrep ve yelkovaný bir dar açý oluþturur? ) ) ) ) 11 12 1 11 12 1 11 12 1 10 2 10 2 10 2

Detaylı

STAJ BÝLGÝLERÝ. Önemli Açýklamalar

STAJ BÝLGÝLERÝ. Önemli Açýklamalar Öðrencinin Adý ve Soyadý Doðum Yeri ve Yýlý Fakülte Numarasý Bölümü Yaptýðý Staj Dalý Fotoðraf STAJ BÝLGÝLERÝ Ýþyeri Adý Adresi Telefon Numarasý Staj Baþlama Tarihi Staj Bitiþ Tarihi Staj Süresi (gün)

Detaylı

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Kanguru Matematik Türkiye 2017 3 puanlýk sorular 1. Aþaðýdaki seçeneklerden hangisinde bulunan parçayý, yukarýdaki iki parçanýn arasýna koyarsak, eþitlik saðlanýr? A) B) C) D) E) 2. Can pencereden dýþarý baktýðýnda, aþaðýdaki gibi parktaki

Detaylı

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar 1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar İÇİNDEKİLER KUR AN NEDİR? KUR AN-IN AMACI? İNANÇ NEDİR İBADET NEDİR AHLAK NEDİR KISSALAR AYETLER KUR AN NEDİR? Kur an-ı Hakîm, alemlerin Rabbi olan Allah ın kelamıdır.

Detaylı

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Kur ân-ı Kerim de Oruç Ey müminler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günler içinde Oruç tutmanız farz kılındı. Umulur ki, bu sayede, takva mertebesine

Detaylı

DENEME Bu testte 40 soru bulunmaktadýr. 2. Bu testteki sorular matematiksel iliþkilerden yararlanma gücünü ölçmeye yöneliktir.

DENEME Bu testte 40 soru bulunmaktadýr. 2. Bu testteki sorular matematiksel iliþkilerden yararlanma gücünü ölçmeye yöneliktir. 1. Bu testte 40 soru bulunmaktadýr. 2. Bu testteki sorular matematiksel iliþkilerden yararlanma gücünü ölçmeye yöneliktir. 1. 3 2x +1 = 27 olduðuna göre, x kaçtýr? A) 0 B) 1 C) 2 D) 3 E) 4 4. Yukarýda

Detaylı

Araþtýrma Somuncu Baba ve Neseb-i Âlisi... 4. Kapak Ýhramcýzâde Ýsmail Hakký Toprak (KS.).. 6. Gezi Özbekistan Gezisi Semerkant...

Araþtýrma Somuncu Baba ve Neseb-i Âlisi... 4. Kapak Ýhramcýzâde Ýsmail Hakký Toprak (KS.).. 6. Gezi Özbekistan Gezisi Semerkant... Cân mürgünün ezkârý dîdâr-ý Karîbullah Her demdeki efkârý dîdar-ý Karîbullah Almýþ ezelî varýn kýlmýþ ana ikrârýn Görmüþ gül-i ruhsârýn dîdâr-ý Karîbullah ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI KÜLTÜR-EDEBÝYAT

Detaylı

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Kanguru Matematik Türkiye 2015 3 puanlýk sorular 1. Hangi þeklin tam olarak yarýsý karalanmýþtýr? A) B) C) D) 2 Þekilde görüldüðü gibi þemsiyemin üzerinde KANGAROO yazýyor. Aþaðýdakilerden hangisi benim þemsiyenin görüntüsü deðildir?

Detaylı

Depo Modüllerin Montajý Öncelikle depolarýmýzý nerelere koyabileceðimizi iyi bilmemiz gerekir.depolarýmýzý kesinlikle binalarýmýzda statik açýdan uygun olamayan yerlere koymamalýyýz. Çatýlar ve balkonlarla

Detaylı

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Kanguru Matematik Türkiye 2015 3 puanlýk sorular 1. Aþaðýda verilen iþlemleri sýrayla yapýp, soru iþareti yerine yazýlmasý gereken sayýyý bulunuz. A) 7 B) 8 C) 10 D) 15 2. Erinç'in 10 eþit metal þeridi vardýr. Bu metalleri aþaðýdaki

Detaylı

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Kanguru Matematik Türkiye 2017 4 puanlýk sorular 1. Dünyanýn en büyük dairesel pizzasý 128 parçaya bölünecektir. Her bir kesim tam bir çap olacaðýna göre kaç tane kesim yapmak gerekmektedir? A) 7 B) 64 C) 127 D) 128 E) 256 2. Ali'nin

Detaylı

Yeni zirvelere doðru, mükemmellikle... ÝNÞAAT, TAAHHÜT VE MÜHENDÝSLÝK GÜÇLÜ BAÞLADI GÜCÜNE GÜÇ KATARAK DEVAM EDÝYOR! Deðerlerimiz Vizyonumuz Mevcut kültür, iþ ahlaký ve deðerlerini muhafaza ederken, tüm

Detaylı

ÝNSAN KAYNAKLARI VE EÐÝTÝM DAÝRE BAÞKANLIÐI

ÝNSAN KAYNAKLARI VE EÐÝTÝM DAÝRE BAÞKANLIÐI ÝNSAN KAYNAKLARI VE EÐÝTÝM DAÝRE BAÞKANLIÐI MEMUR PERSONEL ÞUBE MÜDÜRLÜÐÜ GÖREV TANIMI Memur Personel Þube Müdürlüðü, belediyemiz bünyesinde görev yapan memur personelin özlük iþlemlerinin saðlýklý bir

Detaylı

EÞÝTSÝZLÝKLER. I. ve II. Dereceden Bir Bilinmeyenli Eþitsizlik. Polinomlarýn Çarpýmý ve Bölümü Bulunan Eþitsizlik

EÞÝTSÝZLÝKLER. I. ve II. Dereceden Bir Bilinmeyenli Eþitsizlik. Polinomlarýn Çarpýmý ve Bölümü Bulunan Eþitsizlik l l l EÞÝTSÝZLÝKLER I. ve II. Dereceden Bir Bilinmeyenli Eþitsizlik Polinomlarýn Çarpýmý ve Bölümü Bulunan Eþitsizlik Çift ve Tek Katlý Kök, Üslü ve Mutlak Deðerlik Eþitsizlik l Alýþtýrma 1 l Eþitsizlik

Detaylı

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi Açýldý TOHAV'ýn mülteci ve sýðýnmacýlara yönelik devam ettirdiði çalýþmalar kapsamýnda açtýðý SURUÇ MÜLTECÝ DANIÞM

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi Açýldý TOHAV'ýn mülteci ve sýðýnmacýlara yönelik devam ettirdiði çalýþmalar kapsamýnda açtýðý SURUÇ MÜLTECÝ DANIÞM MD Mülteci Danýþma M TOHAV e-bülten n S AYI: 1 TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi Ýletiþim Bilgileri Adres: Yýldýrým Mah. Ziyademirdelen Sok. N0: D: 1 Suruç/ÞANLIURFA Tel: 0 (414) 611 98 02 TOHAV Suruç

Detaylı

Geometriye Y olculuk. E Kare, Dikdörtgen ve Üçgen E Açýlar E Açýlarý Ölçme E E E E E. Çevremizdeki Geometri. Geometrik Þekilleri Ýnceleyelim

Geometriye Y olculuk. E Kare, Dikdörtgen ve Üçgen E Açýlar E Açýlarý Ölçme E E E E E. Çevremizdeki Geometri. Geometrik Þekilleri Ýnceleyelim Matematik 1. Fasikül ÜNÝTE 1 Geometriye Yolculuk ... ÜNÝTE 1 Geometriye Y olculuk Çevremizdeki Geometri E Kare, Dikdörtgen ve Üçgen E Açýlar E Açýlarý Ölçme Geometrik Þekilleri Ýnceleyelim E E E E E Üçgenler

Detaylı

TÜRKÝYE BÜYÜK MÝLLET MECLÝSÝ ÜYELERÝNÝN ÖDENEK, YOLLUK VE EMEKLÝLÝKLERÝNE DAÝR KANUN

TÜRKÝYE BÜYÜK MÝLLET MECLÝSÝ ÜYELERÝNÝN ÖDENEK, YOLLUK VE EMEKLÝLÝKLERÝNE DAÝR KANUN TÜRKÝYE BÜYÜK MÝLLET MECLÝSÝ ÜYELERÝNÝN ÖDENEK, YOLLUK VE EMEKLÝLÝKLERÝNE DAÝR KANUN Kanun Numarasý : 3671 Kabul Tarihi : 26/10/1990 Resmi Gazete :Tarih: 28/10/1990 Sayý: 20679 Ödenek, Yolluk, Diðer Mali

Detaylı

01 Kasým 2018

01 Kasým 2018 Geri Dönüþüm Markasý... www.adametal.com.tr 01 Kasým 2018 Ada Metal Demir Çelik Geri Dönüþüm San. ve Tic. A.Þ. 1956 yýlýndan bu yana, özellikle metal sektöründe, fabrikalarýn üretim artýklarýný toplayýp

Detaylı

Ýlk 1 Mayýs Þiiri Ve Nezihe MERÝÇ

Ýlk 1 Mayýs Þiiri Ve Nezihe MERÝÇ Ýlk 1 Mayýs Þiiri Ve Nezihe MERÝÇ Nezihe MERÝÇ BÜKÜLMEZ, Amele Cemiyeti'ne üye olmuþ, düzyazýlarýnda da toplumcu görüþlerini açýklamýþtýr. Yaþar Nezihe'nin, 'yoksullarýn' ve 'acýlarýn' þairi olarak tanýtýlmasý,

Detaylı

Bakým sigortasý - Sizin için bilgiler. Türkischsprachige Informationen zur Pflegeversicherung. Freie Hansestadt Bremen.

Bakým sigortasý - Sizin için bilgiler. Türkischsprachige Informationen zur Pflegeversicherung. Freie Hansestadt Bremen. Gesundheitsamt Freie Hansestadt Bremen Sozialmedizinischer Dienst für Erwachsene Bakým sigortasý - Sizin için bilgiler Türkischsprachige Informationen zur Pflegeversicherung Yardýma ve bakýma muhtaç duruma

Detaylı

Güvenliðe Açýlan Sosyal Pencere Projesi ODAK TOPLANTISI SONUÇ RAPORU

Güvenliðe Açýlan Sosyal Pencere Projesi ODAK TOPLANTISI SONUÇ RAPORU Güvenliðe Açýlan Sosyal Pencere Projesi ODAK TOPLANTISI SONUÇ RAPORU 13 OCAK 2011 Bu program, Avrupa Birliði ve Türkiye Cumhuriyeti tarafýndan finanse edilmektedir. YENÝLÝKÇÝ YÖNTEMLERLE KAYITLI ÝSTÝHDAMIN

Detaylı

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. BÜYÜKLERİN HİKMETLİDEN SÖZLERİ Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. Buyruldu ki; Faziletli kimseler için (hiçbir yer) gurbet sayılmaz. Cahilin ise

Detaylı

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Kanguru Matematik Türkiye 2017 Kanguru Matematik Türkiye 07 4 puanlýk sorular. Bir dörtgenin köþegenleri, dörtgeni dört üçgene ayýrmaktadýr. Her üçgenin alaný bir asal sayý ile gösterildiðine göre, aþaðýdaki sayýlardan hangisi bu dörtgenin

Detaylı

Faaliyet Raporu. Banvit Bandýrma Vitaminli Yem San. A.Þ. 01 Ocak - 30 Eylül 2010 Dönemi

Faaliyet Raporu. Banvit Bandýrma Vitaminli Yem San. A.Þ. 01 Ocak - 30 Eylül 2010 Dönemi 10 Faaliyet Raporu Banvit Bandýrma Vitaminli Yem San. A.Þ. 01 Ocak - 30 Eylül 2010 Dönemi Ýçindekiler Yönetim ve Denetim Kurulu Temettü Politikasý Risk Yönetim Politikalarý Genel Kurul Tarihine Kadar Meydana

Detaylı

3. FASÝKÜL 1. FASÝKÜL 4. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL 5. FASÝKÜL. 3. ÜNÝTE: ÇIKARMA ÝÞLEMÝ, AÇILAR VE ÞEKÝLLER Çýkarma Ýþlemi Zihinden Çýkarma

3. FASÝKÜL 1. FASÝKÜL 4. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL 5. FASÝKÜL. 3. ÜNÝTE: ÇIKARMA ÝÞLEMÝ, AÇILAR VE ÞEKÝLLER Çýkarma Ýþlemi Zihinden Çýkarma Ýçindekiler 1. FASÝKÜL 1. ÜNÝTE: ÞEKÝLLER VE SAYILAR Nokta Düzlem ve Düzlemsel Þekiller Geometrik Cisimlerin Yüzleri ve Yüzeyleri Tablo ve Þekil Grafiði Üç Basamaklý Doðal Sayýlar Sayýlarý Karþýlaþtýrma

Detaylı

Almanya da ve Türkiye de Yafll l k ve Yafll lara Bak fl Güncel Durum, Sosyal ve Felsefi Tan mlar

Almanya da ve Türkiye de Yafll l k ve Yafll lara Bak fl Güncel Durum, Sosyal ve Felsefi Tan mlar Almanya da ve Türkiye de Yafll l k ve Yafll lara Bak fl Güncel Durum, Sosyal ve Felsefi Tan mlar Burhan Ersoy Bana verilen süreyi ekonomik kullanmak suretiyle Osmanlı ve Selçuklu Vakıflarında İnsan Olgusu

Detaylı

Yükseköðretimin Finansmaný ve Finansman Yöntemlerinin Algýlanan Adalet Düzeyi: Sakarya Üniversitesi Paydaþ Görüþleri..64 Doç.Dr.

Yükseköðretimin Finansmaný ve Finansman Yöntemlerinin Algýlanan Adalet Düzeyi: Sakarya Üniversitesi Paydaþ Görüþleri..64 Doç.Dr. MALÝYE DERGÝSÝ Temmuz - Aralýk 2011 Sayý 161 Sahibi Maliye Bakanlýðý Strateji Geliþtirme Baþkanlýðý Adýna Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü Yayýn Kurulu Baþkan Füsun SAVAÞER Üye Ali Mercan AYDIN Üye Nural KARACA

Detaylı

Yat, Kotra Ve Her Türlü Motorlu Özel Tekneler Ýçin Geçerli Olan KDV Ve ÖTV Ora

Yat, Kotra Ve Her Türlü Motorlu Özel Tekneler Ýçin Geçerli Olan KDV Ve ÖTV Ora 2009-40 Yat, Kotra Ve Her Türlü Motorlu Özel Tekneler Ýçin Geçerli Olan KDV Ve ÖTV Ora Ýstanbul, 25 Aðustos 2009 Sirküler Numarasý : Elit - 2009/40 Sirküler Yat, Kotra Ve Her Türlü Motorlu Özel Tekneler

Detaylı

Adým Adým Çelik Kapý Montaj Þemasý

Adým Adým Çelik Kapý Montaj Þemasý Montaj Klavuzu 09 Adým Adým Çelik Kapý Montaj Þemasý Baþlamadan Gerekenler : Küçük Spiral (Avuç) Taþlama (Kesme Taþý ile) El Matkaý Su Terazisi Keski Çekiç Levye Çimento Ayarlanailen Gerdirme Aparatý Ýnþaat

Detaylı

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi'nden Haberler 1 Þubat 2016 tarihinde faaliyetlerine baþlayan Suruç Mülteci Danýþma Merkezi; mülteci, sýðýnmacý ve

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi'nden Haberler 1 Þubat 2016 tarihinde faaliyetlerine baþlayan Suruç Mülteci Danýþma Merkezi; mülteci, sýðýnmacý ve MD Mülteci Danýþma M TOHAV e-bülten n S AYI: 3 TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi Ýletiþim Bilgileri Adres: Yýldýrým Mah. Ziyademirdelen Sok. N0: D: 1 Suruç/ÞANLIURFA Tel: 0 (414) 611 98 02 TOHAV Suruç

Detaylı

TEST. 8 Ünite Sonu Testi m/s kaç km/h'tir? A) 72 B) 144 C) 216 D) 288 K 25 6 L 30 5 M 20 7

TEST. 8 Ünite Sonu Testi m/s kaç km/h'tir? A) 72 B) 144 C) 216 D) 288 K 25 6 L 30 5 M 20 7 TEST 8 Ünite Sonu Testi 1. 40 m/s kaç km/h'tir? A) 72 B) 144 C) 216 D) 288 2. A noktasýndan harekete baþlayan üç atletten Sema I yolunu, Esra II yolunu, Duygu ise III yolunu kullanarak eþit sürede B noktasýna

Detaylı

Ovacýk Altýn Madeni'ne dava öncesi yargýsýz infaz!

Ovacýk Altýn Madeni'ne dava öncesi yargýsýz infaz! Asýlsýz iddia neden ortaya atýldý? Ovacýk Altýn Madeni'ne dava öncesi yargýsýz infaz! 19 Haziran 2004 tarihinde, Ovacýk Altýn Madeni ile hiçbir ilgisi olmayan Arsenik iddialarý ortaya atýlarak madenimiz

Detaylı

Ýçindekiler Kayseri Ýli Yardým Derneði Ýstanbul Þubesi Adýna Sahibi, Dernek Baþkaný Yayýn Yönetmeni Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü M. Orhan CEBECÝ Dergi Komisyonu Gamze POSTAAÐASI Rýfat DEDEMAN Danýþma Kurulu

Detaylı

Bolkar Daðlarý. AKD054 Acil Gerileme (-1)

Bolkar Daðlarý. AKD054 Acil Gerileme (-1) Bolkar Daðlarý AKD054 Acil Gerileme (-1) Ali Ýhsan Gökçen Yüzölçümü : 399366 ha Yükseklik : 210 m - 3524 m Boylam : 34,46ºD Ýl(ler) : Mersin, Niðde, Konya Enlem : 37,26ºK Ýlçe(ler) : Ereðli, Pozantý, Ulukýþla,

Detaylı

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim: 3. SINIF 1.ta haf * Okuyalım: Eșek * Matematik: Çevremizdeki Üçgenler * Alıștırma-Bulmaca: Sözcük Avı * Gezelim-Görelim: Doğal Yașam Parkı * Alıștırma-Bulmaca: Sıradaki Șekil Hangisi * Doğa: Karıncaların

Detaylı

Metin 5. Ahmed-i Yesevî nin Menkabevî Hayatı

Metin 5. Ahmed-i Yesevî nin Menkabevî Hayatı 214 215 Metin 5 Ahmed-i Yesevî nin Menkabevî Hayatı Halkın muhayyilesi üzerinde kuvvetli intibalar bırakan her şahsiyet, hattâ daha hayatında iken menkıbesinin teşekkül ettiğini görür. O menkıbeler uzun

Detaylı

3. Tabloya göre aþaðýdaki grafiklerden hangi- si çizilemez?

3. Tabloya göre aþaðýdaki grafiklerden hangi- si çizilemez? 5. SINIF COÞMY SORULRI 1. 1. BÖLÜM DÝKKT! Bu bölümde 1 den 10 a kadar puan deðeri 1,25 olan sorular vardýr. Kazan Bardak Tam dolu kazandan 5 bardak su alýndýðýnda kazanýn 'si boþalmaktadýr. 1 12 Kazanýn

Detaylı

ünite 3. Ýlkokullarla ilgili aþaðýdakilerden hangisi yapýlýr? Vatan ve ulus sevgisinin yerdir. 1. Okulun açýlýþ töreninde aþaðýdakilerden

ünite 3. Ýlkokullarla ilgili aþaðýdakilerden hangisi yapýlýr? Vatan ve ulus sevgisinin yerdir. 1. Okulun açýlýþ töreninde aþaðýdakilerden ünite 1 OKUL HEYECANIM TEST 1 3. Ýlkokullarla ilgili aþaðýdakilerden hangisi yanlýþtýr? Hayat Bilgisi Vatan ve ulus sevgisinin öðrenildiði yerdir. 1. Okulun açýlýþ töreninde aþaðýdakilerden hangisi yapýlýr?

Detaylı

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ Kur an-ı Kerim : Allah tarafından vahiy meleği Cebrail aracılığıyla, son Peygamber Hz. Muhammed e indirilen ilahi bir mesajdır. Kur an kelime olarak okumak, toplamak, bir araya

Detaylı

2014 2015 Eðitim Öðretim Yýlý ÝSTANBUL ÝLÝ ÝLKOKULLAR ARASI 2. Zeka Oyunlarý Turnuvasý 7 Mart Silence Ýstanbul Hotel TURNUVA PROGRAMI 09.30-10.00 10.00-10.45 11.00-11.22 11.35-11.58 12.10-12.34 12.50-13.15

Detaylı

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta İktisat Tarihi I 13-14 Ekim II. Hafta Osmanlı Kurumlarının Kökenleri 19. yy da Osmanlı ve Bizans hakkındaki araştırmalar ilerledikçe benzerlikler dikkat çekmeye başladı. Gibbons a göre Osm. Hukuk sahasında

Detaylı

KUDÜS TE BULUNAN TARİHİ OSMANLI ESERLERİ

KUDÜS TE BULUNAN TARİHİ OSMANLI ESERLERİ KUDÜS TE BULUNAN TARİHİ OSMANLI ESERLERİ 2 www.mirasimiz.org.tr KUDÜS TE BULUNAN TARİHİ OSMANLI ESERLERİ Kudüs, Müslümanlarca kutsal sayılan bir şehirdir. Yeryüzündeki ikinci mescid, Müslümanların ilk

Detaylı

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır. 4.MEKTUP MEVZUU : a) Mübarek ramazan ayının faziletleri. b) Hakikat-ı Muhammediye'nin (kabiliyet-i ulâ) beyanı.. Ona ve âline salât, selâm ve saygılar.. c) Kutbiyet makamı, ferdiyet mertebesi.. NOT : İMAM-I

Detaylı

Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Ziyareti:

Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Ziyareti: Türk Ocakları Genel Merkezi Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Efendi BARUTCU, Türk Ocakları nın 100 üncü kuruluş yıldönümü kutlamaları çerçevesinde, Sönmeyen Ocak Türk Ocakları ve Türkiye nin Geleceği konulu

Detaylı

Hiç Bitmeyen Destek. Örnek 100. Çözüm. Vakýflar 1. Bir hizmetin gelecekte

Hiç Bitmeyen Destek. Örnek 100. Çözüm. Vakýflar 1. Bir hizmetin gelecekte Hiç Bitmeyen Destek Vakýflar 1. Bir hizmetin gelecekte de yapýlmasý için bazý þartlarla ve resmi bir yolla ayrýlarak, bir topluluk veya bir kimse tarafýndan býrakýlan mülk ya da paraya vakýf denir. 2.

Detaylı

Sonuç. Beylikler dönemi, Anadolu'da Türk kültür ve medeniyetinin gelişmesi

Sonuç. Beylikler dönemi, Anadolu'da Türk kültür ve medeniyetinin gelişmesi 78 ağaçları bulunan yer, Ermenek'e bağlı Görme! Köyü'nde 32 Paşaçukuru olarak bilinen yer, Ermenek'te Emir Ahmed mülkü civarındaki yer, Ermenek'e bağlı Gargara Köyü'nde 33 yer, Mut Medresesi yakınındaki

Detaylı

21-23 Kasým 2011 Çeþme Ýzmir www.tgdfgidakongresi.com organizasyon Ceyhun Atýf Kansu Caddesi, 1386. Sokak, No: 8, Kat: 2, 06520 Balgat / Ankara T:+90 312 284 77 78 F:+90 312 284 77 79 Davetlisiniz Ülkemiz

Detaylı

3. Çarpýmlarý 24 olan iki sayýnýn toplamý 10 ise, oranlarý kaçtýr? AA 2 1 1 2 1. BÖLÜM

3. Çarpýmlarý 24 olan iki sayýnýn toplamý 10 ise, oranlarý kaçtýr? AA 2 1 1 2 1. BÖLÜM 7. SINIF COÞMAYA SORULARI 1. BÖLÜM DÝKKAT! Bu bölümde 1 den 10 a kadar puan deðeri 1,25 olan sorular vardýr. 3. Çarpýmlarý 24 olan iki sayýnýn toplamý 10 ise, oranlarý kaçtýr? 2 1 1 2 A) B) C) D) 3 2 3

Detaylı

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Kanguru Matematik Türkiye 2017 4 puanlýk sorular 1. þaðýdaki þekilde kenar uzunluklarý 4 ve 6 olan iki eþkenar üçgen ve iç teðet çemberleri görülmektedir. ir uðurböceði üçgenlerin kenarlarý ve çemberlerin üzerinde yürüyebilmektedir.

Detaylı

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ 5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ Allah İnancı Ünite/Öğrenme Konu Kazanım Adı KOD Hafta Tarih KD1 KD2 KD3 KD4 KD5 KD6 Allah Vardır ve Birdir Evrendeki mükemmel düzen ile Allahın (c.c.) varlığı ve birliği

Detaylı

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Aynı kökün kesmek, kısaltmak anlamı da vardır. Kıssa, bir haberi nakletme, bir olayı anlatma hikâye etmek. Bu Arapça'da kassa kelimesiyle ifade edilir. Anlatılan hikâye ve olaya da "kıssa" denilir. Buhâri, bab başlıklarında "kıssa"yı "olay" anlamında

Detaylı

ALİ HİMMET BERKÎ SEMPOZYUMU KASIM Hukuk Fakültesi Konferans Salonu, Kampüs / ANTALYA. Düzenleyenler

ALİ HİMMET BERKÎ SEMPOZYUMU KASIM Hukuk Fakültesi Konferans Salonu, Kampüs / ANTALYA. Düzenleyenler ALİ HİMMET BERKÎ SEMPOZYUMU 23-24 KASIM 2018 Hukuk Fakültesi Konferans Salonu, Kampüs / ANTALYA Düzenleyenler Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Antalya İl Müftülüğü

Detaylı

YAZI ÝÞLERÝ KARARLAR VE TUTANAKLAR DAÝRE BAÞKANLIÐI

YAZI ÝÞLERÝ KARARLAR VE TUTANAKLAR DAÝRE BAÞKANLIÐI YAZI ÝÞLERÝ KARARLAR VE TUTANAKLAR DAÝRE BAÞKANLIÐI ENCÜMEN VE KARARLAR ÞUBE MÜDÜRLÜÐÜ 5393 Sayýlý Belediye Kanununun 35. maddesi gereði Baþkanlýk Makamýnca Encümen Gündemine girmek üzere havale edilen

Detaylı

Vakıfların toplumsal yaşamımızdaki hizmetlerini şöyle sıralayabiliriz. 1. Dini hizmetler. 2. Sağlık hizmetleri. 3. Eğitim ve öğretim hizmetleri

Vakıfların toplumsal yaşamımızdaki hizmetlerini şöyle sıralayabiliriz. 1. Dini hizmetler. 2. Sağlık hizmetleri. 3. Eğitim ve öğretim hizmetleri Bir hizmetin sürüp gidebilmesi için, kişilerin kendi istekleriyle bağışladıkları para ve mülklere Vakıf denir. Bağışlanan mülklerin, eserlerin geleceğe sağlıklı kalabilmeleri korunmalarına bağlıdır. Geçmişin

Detaylı

MALÝYE DERGÝSÝ ULAKBÝM ISSN 1300-3623

MALÝYE DERGÝSÝ ULAKBÝM ISSN 1300-3623 MALÝYE DERGÝSÝ ISSN 1300-3623 Temmuz - Aralýk 2007, Sayý 153 YAZI DANIÞMA KURULU Prof. Dr. Güneri AKALIN Prof. Dr. Abdurrahman AKDOÐAN Prof. Dr. Figen ALTUÐ Prof. Dr. Engin ATAÇ Prof. Dr. Ömer Faruk BATIREL

Detaylı

ünite1 Kendimi Tanıyorum Sosyal Bilgiler 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez?

ünite1 Kendimi Tanıyorum Sosyal Bilgiler 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez? ünite1 Sosyal Bilgiler Kendimi Tanıyorum TEST 1 3. 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez? A) Nüfus cüzdaný B) Ehliyet C) Kulüp kartý D) Pasaport Verilen

Detaylı

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 10 Sayı 1 Ocak-Haziran 2010 ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ISSN: 1303-3670 Sahibi

Detaylı

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn.

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn. ünite1 Türkçe Sözcük - Karþýt Anlamlý Sözcükler TEST 1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? Annemle þakalaþýrken zil çaldý. Gelen Burcu ydu. Bir elinde büyükçe bir poþet, bir elinde bebeði vardý.

Detaylı

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz. Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır. Ataullah İskenderî Söz ilaç gibidir. Gereği kadar sarf edilirse fayda veriri; gerektiğinden fazlası ise zarara neden olur. Amr bin As Sadece

Detaylı

T.C. MÝLLÎ EÐÝTÝM BAKANLIÐI EÐÝTÝMÝ ARAÞTIRMA VE GELÝÞTÝRME DAÝRESÝ BAÞKANLIÐI KENDÝNÝ TANIYOR MUSUN? ANKARA, 2011 MESLEK SEÇÝMÝNÝN NE KADAR ÖNEMLÝ BÝR KARAR OLDUÐUNUN FARKINDA MISINIZ? Meslek seçerken

Detaylı

ÝÞÇÝ SAÐLIÐI VE ÝÞ GÜVENLÝÐÝ PROJESÝ

ÝÞÇÝ SAÐLIÐI VE ÝÞ GÜVENLÝÐÝ PROJESÝ ÝÞÇÝ SAÐLIÐI VE ÝÞ GÜVENLÝÐÝ PROJESÝ EÐÝTÝM SEMÝNERÝ RESÝMLERÝ Çimento Ýþveren Dergisi Özel Eki Mart 2003, Cilt 17, Sayý 2 çimento iþveren dergisinin ekidir Ýþçi Saðlýðý ve Ýþ Güvenliði Projesi Sendikamýz

Detaylı

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205) Zikir, hatırlayıp yâd etmek demektir. İbâdet olan zikir de Yüce Allah ı çok hatırlamaktan ibârettir. Kul, Rabbini diliyle, kalbiyle ve bedeniyle hatırlar ve zikreder. Diliyle Kur ân-ı Kerim okur, duâ eder,

Detaylı

7. ÝTHÝB KUMAÞ TASARIM YARIÞMASI 2012

7. ÝTHÝB KUMAÞ TASARIM YARIÞMASI 2012 7. ÝTHÝB KUMAÞ TASARIM YARIÞMASI 2012 KÝMLER KATILABÝLÝR? Yarýþma, Türkiye Cumhuriyeti sýnýrlarý dahilinde veya yurtdýþýnda okuyan T.C. vatandaþlarý veya K.K.T.C vatandaþý, 35 yaþýný aþmamýþ, en az lise

Detaylı

2014-2015 Eðitim Öðretim Yýlý ÝSTANBUL ÝLÝ ORTAOKULLAR ARASI "4. AKIL OYUNLARI TURNUVASI" Ýstanbul Ýli Ortaokullar Arasý 4. Akýl Oyunlarý Turnuvasý, 21 Þubat 2015 tarihinde Özel Sancaktepe Okyanus Koleji

Detaylı

OKUL ÖNCESÝ EÐÝTÝM KURUMLARI YÖNETMELÝÐÝNDE DEÐÝÞÝKLÝK YAPILMASINA D YÖNETMELÝK Çarþamba, 10 Eylül 2008

OKUL ÖNCESÝ EÐÝTÝM KURUMLARI YÖNETMELÝÐÝNDE DEÐÝÞÝKLÝK YAPILMASINA D YÖNETMELÝK Çarþamba, 10 Eylül 2008 OKUL ÖNCESÝ EÐÝTÝM KURUMLARI YÖNETMELÝÐÝNDE DEÐÝÞÝKLÝK YAPILMASINA D YÖNETMELÝK Çarþamba, 10 Eylül 2008 6 Eylül 2008 CUMARTESÝ Resmî Gazete Sayý : 26989 YÖNETMELÝK Millî Eðitim Bakanlýðýndan: OKUL ÖNCESÝ

Detaylı