YÜKSEK LİSANS TEZİ T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRKİYE DE SUÇ GELİRLERİ İLE MÜCADELEDE KAMU KURUMLARININ ROLÜ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "YÜKSEK LİSANS TEZİ T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRKİYE DE SUÇ GELİRLERİ İLE MÜCADELEDE KAMU KURUMLARININ ROLÜ"

Transkript

1 ÖZDEN ÇAĞLAR KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI YÖNETİM BİLİMLERİ BİLİM DALI T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ TÜRKİYE DE SUÇ GELİRLERİ İLE MÜCADELEDE KAMU KURUMLARININ ROLÜ ÖZDEN ÇAĞLAR TEMMUZ 2015 KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI YÖNETİM BİLİMLERİ BİLİM DALI TEMMUZ 2015

2

3 TÜRKİYE DE SUÇ GELİRLERİ İLE MÜCADELEDE KAMU KURUMLARININ ROLÜ Özden ÇAĞLAR YÜKSEK LİSANS KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI YÖNETİM BİLİMLERİ BİLİM DALI GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMMUZ 2015

4

5

6 iv TÜRKİYE DE SUÇ GELİRLERİ İLE MÜCADELEDE KAMU KURUMLARININ ROLÜ (Yüksek Lisans Tezi) Özden ÇAĞLAR GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ Temmuz, 2015 ÖZET Suç geliri yasaların suç saydığı fiillerden elde edilen her türlü ekonomik menfaat ve değer olarak ifade edilebilir. Sözlük anlamıyla yasa dışı yollardan sağlanan kazanç olarak tanımlanan suç geliri, kirli para gibi terimlerle de anılmaktadır. Uluslararası literatürde ise bu kapsamda suç geliri (proceeds of crime), kirli para (dirty money), karapara (black money) veya suç parası (criminal fund) terimleri kullanılmaktadır. Suç geliri ekonomik, sosyal ve hukuki olmak üzere farklı açılardan tanımlanabilir. Ulusal mevzuatımızda suç geliri suçtan kaynaklanan malvarlığı değeri olarak tanımlanmıştır. Çalışmamızın amacı, suç geliri kavramını her açıdan ele almak, ülkemizde suç gelirleri ile mücadele eden belli başlı kurumları tanıtmak ve bunların iç işleyişlerini ortaya koyarak suç gelirleri ile mücadeledeki yerlerine ilişkin genel bir çerçeve çizmektir. Çalışmamızda suç gelirlerine ilişkin ulusal ve uluslararası mevzuata değindikten sonra ülkemizde suç gelirleri ile mücadelenin etkinliğini ortaya koymak adına ülke uygulamalarına da yer verilmiştir. Böylece hem anglo-sakson hukuk sistemi hem de Kıta Avrupa sı hukuk sistemi açısından konu ele alınmıştır. Nihai olarak konu ile ilgili değerlendirmeler yapılmıştır. Suç gelirleri ile mücadelede, aklama ve terörün finansmanı ile mücadelenin önemine vurgu yapılarak uygulama ile mevzuata yönelik eleştiri ve önerilerde bulunulmuştur. Bilim Kodu : 1116 Anahtar Kelimeler : Suç geliri, Karapara, Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı, Suçtan Sayfa Adedi Tez Danışmanı Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama, Terörün Finansmanı : 173 : Prof. Dr. Mehmet Akif ÖZER

7 v THE ROLE OF THE PUBLIC INSTITUTIONS IN COMBAT PROCEEDS OF CRIME IN TURKEY (M.Sc. Thesis) Özden ÇAĞLAR GAZI UNIVERSITY INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES July 2015 ABSTRACT Proceeds of crime means, any economic benefit derived from criminal actions. Literally defined as gains from illegal ways. It is also known as dirty money. In international literature proceeds of crime, dirty money, black money and criminal fund terms are also used. The proceeds of crime can also be defined by different ways as economic, social and legal. In our national legislation proceeds of crime is defined as assets derived from crime. Purpose of this study is to make a comprehensive analysis of proceeds of crime by promoting the main corporations work in the frame of money laundering and financing terrorism offences and reveal their role by expressing the corporations inner actions. In this study, after having made as much as detailed legal regulations based explanation about proceeds of crime, the cases in different countries are discussed to show Turkey s efficiency on combating proceeds of crime. And by this way, our thesis subject is approached in terms of the Anglo Saxon and Continent of Europe legal systems. At the end of our study, we put an emphasis on the importance of fight laundering proceeds of crime and financing terrorism while combating with proceeds of crime. Also assessments related with the issue are done and made criticism and suggestions related to application and legislation. Science Code : 1116 Key Words : Proceeds of Crime, Dirty Money, Assets Derived From Crime, Page Number Supervisor Laundering Proceeds of Crime, Financing Terrorism : 173 : Prof. Dr. Mehmet Akif ÖZER

8 vi TEŞEKKÜR Suç gelirleri ile mücadele birçok boyutun göz önünde bulundurularak işletilmesi gereken bir süreçtir. Suç gelirleri ile mücadele ederken en büyük sorun bunların aklamaya tabi tutulması riskidir. Suç gelirlerinin aklanması suçu, suç gelirlerinin ekonomik sisteme entegre edilmesi sonucu ortaya çıkan suç türlerindendir. Aklama ve terörün finansmanı suçu ile mücadelede, öncelikle ekonomide yer alan sektörlerin suçun önlenmesine yönelik duyarlılıklarının arttırılması gerekir. Aynı zamanda önleyici tedbirlerin yasal düzenlemelerle ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu konuda, ekonomide yer alan ilgili birey ve müesseselerin üzerlerine düşen yükümlülükleri yerine getirmeleri bir gerekliliktir. Bu çalışmamızın amacı, ülke ekonomisinde istikrarın sağlanmasında önemli yeri bulunan suç gelirlerinin elde edilmesinin ve bunların aklanmasının önlenmesi hususunda ayrıntılı bilgi vermektir. Bunun yanı sıra, gerek mevzuat gerekse ilgili kurumların çalışmaları hakkında ayrıntılı bilgilere yer verdikten sonra konu ile ilgili ülke uygulamalarına değinerek Türkiye nin bu konudaki etkinliğini ortaya koyabilmek amaçlanmaktadır. Tezimizde, suç gelirleri ile ilgili ulusal ve uluslararası düzenlemeler, suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı suçu ile mücadeleye ilişkin ulusal ve uluslararası alanda ne gibi aşamalar kaydedildiği detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Ülke olarak bu konudaki etkinliğimiz ve alınması gereken tedbirler hususunda gerekli tespitler yapılmaya çalışılmıştır. Bu çalışmamda değerli katkılarını esirgemeyen Gazi Üniversitesi öğretim üyesi sayın Doç. Dr. Süleyman ÇELİK ve tez danışmanım sayın Prof. Dr. Mehmet Akif ÖZER e teşekkürü bir borç bilirim. Ayrıca tez yazım sürecindeki engin anlayış ve sabırlarından dolayı eşim Musa ÇAĞLAR ve oğlum Yahya Burak ÇAĞLAR a sonsuz sevgilerimi sunarım.

9 vii İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET... iv ABSTRACT... v TEŞEKKÜR... vi İÇİNDEKİLER... vii ÇİZELGELERİN LİSTESİ... xi KISALTMALAR... xii GİRİŞ... 1 BÖLÜM 1 SUÇ GELİRLERİ İLE İLGİLİ KAVRAMSAL ÇEVÇEVE 1.1 Suç Geliri - Karapara Kavramı Kayıtdışı Ekonomi-Karapara İlişkisi Suç Gelirleri İle İlgili Uluslararası Mevzuat Uluslararası Kuruluşlar Mali Eylem Görev Gücü (Financial Action Task Force- FATF) Egmont Grubu (Egmont Group of Financial Intelligence Units) Birleşmiş Milletler Mali Suçlarla Mücadelede Uluslararası Bilgi Değişimi Önleyici Tedbirler Bastırıcı Tedbirler Operasyonel Tedbirler BÖLÜM 2 SUÇ GELİRLERİ İLE MÜCADELEYE İLİŞKİN BAZI ÜLKE UYGULAMALARI VE ÖRNEK OLAYLAR 2.1. Amerika Birleşik Devletleri nde Suç Gelirleri ile Mücadele... 37

10 viii Sayfa 2.2. Birleşik Krallık ta Suç Gelirleri ile Mücadele Avrupa Birliği nde Suç Gelirleri ile Mücadele Fransa da Suç Gelirleri ile Mücadele BÖLÜM 3 SUÇ GELİRLERİ İLE MÜCADELEYE İLİŞKİN ULUSAL DÜZENLEMELER VE MÜCADELEDE ROL ALAN BELLİ BAŞLI KURUMLAR 3.1. Ulusal Düzenlemelere Genel Bakış sayılı Suç Gelirlerinin Aklanması Hakkında Kanun Türk Ceza Kanunu Sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Yönetmelikler Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine İlişkin Yükümlülüklere Uyum Programı Hakkında Yönetmelik Aklama Suçu İncelemesi Hakkında Yönetmelik Tebliğler Mali Suçları Araştırma Kurulu Genel Olarak Görev ve Yetkileri Suç Gelirleri ile Mücadeledeki Rolü Adalet Bakanlığı Genel Olarak Görev ve Yetkileri Suç Gelirleri ile Mücadeledeki Rolü Emniyet Genel Müdürlüğü Genel Olarak Görev ve Yetkileri Suç Gelirleri ile Mücadeledeki Rolü

11 ix Sayfa 3.5. Jandarma Genel Komutanlığı Genel Olarak Görev ve Yetkileri Suç Gelirleri ile Mücadeledeki Rolü Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Genel Olarak Görev ve Yetkileri Suç Gelirleri ile Mücadeledeki Rolü Sermaye Piyasası Kurulu Genel Olarak Görev ve Yetkileri Suç Gelirleri ile Mücadeledeki Rolü Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Genel Olarak Görev ve Yetkileri Suç Gelirleri ile Mücadeledeki Rolü Kaçakçılık Türleri Narkotik Madde Kaçakçılığı Silah Kaçakçılığı Tarihi Eser Kaçakçılığı Nükleer Madde Kaçakçılığı Sigara ve İçki Kaçakçılığı Akaryakıt Kaçakçılığı Göçmen Kaçakçılığı Emtia -Ticari Eşya- Kaçakçılığı Gümrük Kaçakçılığı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Genel Olarak Görev ve Yetkileri Suç Gelirleri ile Mücadeledeki Rolü SONUÇ

12 x Sayfa KAYNAKLAR ÖZGEÇMİŞ

13 xi ÇİZELGELERİN LİSTESİ Çizelge Sayfa Çizelge yılı Yükümlülüklere Uyum Denetimleri Çizelge 3.2. Savcılıklara Yapılan Suç Duyurularının Yıllar İtibariyle Dağılımı ( ) Çizelge yılı Eğitim ve Bilgilendirme Faaliyetleri Çizelge yılında MASAK a intikal eden bildirim türleri Çizelge 3.5. ŞİB Sayılarının Yıllara ve Kaynaklarına Göre Dağılımı ( ) Çizelge 3.6. Yabancı Muadil Kuruluşlarla Yapılan Bilgi Alışverişinin Yıllara Göre Dağılımı ( ) Çizelge yılı Analiz ve Değerlendirme Çalışmaları Sonucu İstihbari Nitelikte Bilgilendirme Yapılan Kurumlar:

14 xii KISALTMALAR Bu çalışmada kullanılmış kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aşağıda sunulmuştur. Kısaltmalar a.g.e. a.g.m AB ABD BM FATF MASAK SPK BDDK ŞİB ŞİBF TCK TMK USC USD VUK Açıklamalar Adı Geçen Eser Adı Geçen Makale Avrupa Birliği Amerika Birleşik Devletleri Birleşmiş Milletler Financial Action Task Force/Mali Eylem Görev Gücü Mali Suçları Araştırma Kurulu Sermaye Piyasası Kurulu Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Şüpheli İşlem Bildirimi Şüpheli İşlem Bildirim Formu Türk Ceza Kanunu Terörle Mücadele Kanunu United States Code / Birleşik Devletler Kanunu Amerikan Doları Vergi Usul Kanunu

15 1 GİRİŞ Suç gelirinin elde edilmesinin ve kullanılmasının önlenmesi en az suç işlenmesinin önlenmesi kadar önemli bir görevdir. Pek çok suçlunun ve suç örgütünün suç işlemesinin temel saiki gelir elde etmek ve bu geliri istediği doğrultuda kullanmaktır. Ülkemizde suç gelirleri ile mücadele kapsamında bir mihenk taşı olan 4208 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu dönemde suçluların elde ettikleri suç gelirin kullanabilmek için işledikleri aklama suçuna konu olan malvarlığı değerlerinin elde edildiği öncül suçlar sayma yöntemi ile belirlenmişken, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun aklama suçunun düzenlendiği 282. maddesinde alt sınırı altı ay ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar denilmek suretiyle eşik yaklaşımı benimsenmiştir sayılı Kanunda kullanılan karapara kavramı yerine ise suçtan kaynaklanan malvarlığı değeri ibaresine yer verilmiştir (İpek, 2000: 85). Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerleri kavramının içine; suç işlemek suretiyle elde edilen malvarlığı değeri, suç işlemek dolayısıyla elde edilmiş olan malvarlığı değeri ve hem suç işlemek suretiyle hem de suç işlemek dolayısıyla elde edilen malvarlığı değerinin dönüştürüldüğü tüm malvarlığı değerleri girmektedir. Özünde yasadışı kökenli malvarlığına yasallık ve meşruluk görünümü vermeyi amaçlayan aklama suçu, suçtan elde edilen nakit formdaki yüksek miktardaki meblağın öncelikle şekil değiştirmesi, daha ufak boyutlara indirgenmesi ve daha sonra el değiştirmesi suretiyle de işlenebilecektir. (Değirmenci, 2007: 9). Tezimizin birinci bölümünde; konu ile ilgili düzenleyici tüm ulusal mevzuata ve ayrıca suç gelirleri ile mücadeleye yönelik kurulmuş olan uluslararası kuruluşlara ve getirilmiş standartlara, mücadelede uygulanan yöntemlere yer verilecektir. Ayrıca konu ile ilgili önleyici, bastırıcı ve operasyonel tedbirlere de değinilecektir. Kasım 1996 da 4208 Sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun un yürürlüğe girmesi ve Şubat 1997 de Mali Suçları Araştırma Kurulunun kurulması ile birlikte Türkiye de suç gelirlerinin aklanması suçu ile mücadele fiili olarak başlamış ve bu yönde çalışmalara hız verilmiştir. Suç gelirleri ile mücadelede uluslararası hukuksal araçların oluşturulması büyük önem taşımaktadır. Bu suç tipi ile mücadelenin esası, küresel ölçekte mevzuatların uyumlaştırılmasına dayanmaktadır (Değirmenci, 2008:142). Gerek uluslararası arenada aklama ve terörün finansmanı ile mücadele standartlarının gelişmesi, gerekse uluslararası ekonomik ve finansal ilişkilerin daha önceki dönemlerle karşılaştırılamayacak kadar

16 2 artması, gelişen şartlara uygun yasal düzenlemeleri gerektirmiş; bu bakımdan suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı ile mücadelede etkinliğin sağlanmasını teminen çok sayıda düzenlemeler içeren 5549 sayılı Kanun 18 Ekim 2006 tarih ve sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir (Aykın,Sözmen,2008:149). Söz konusu Kanunda; aklama suçunun cezalandırılması ve soruşturulması konusunda temel ceza ve usul kanunlarının uygulanması esası benimsendiğinden Kanun metninde bu yöndeki düzenlemelere yer verilmemiştir. Daha önce yönetmelik ve tebliğlerle belirlenen yükümlülüklerle ilgili temel esaslar ise 5549 sayılı Kanun kapsamına alınmış ve yükümlülüğe aykırı davranışların cezalandırılmasında ikili bir ayrıma gidilmiştir. Buna göre daha önce hapis cezası yaptırımı öngörülen kimlik tespiti, şüpheli işlem bildirimi gibi bazı temel yükümlülüklerin ihlalinde idari para cezası uygulaması benimsenmiştir. Suç gelirleri ile mücadele ulusal boyutunun yanı sıra uluslararası boyutu da bulunan bir mücadele alanıdır. Tezimizde; bu amaçla ortaya konulan başlıca uluslararası enstrümanlara da kronolojik sıra esas alınarak yer verilecektir. Çalışmamızın ikinci bölümünde; suç gelirleri ile mücadelede rol alan belli başlı kurumların görev ve yetkileri genel anlamda ele alınarak suç gelirleri ile mücadeledeki rolüne ayrıntılı olarak değinilecektir. Bu bölümde sırasıyla; Mali Suçları Araştırma Kurulu, Adalet Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası na değinilecektir. Çalışmamızın üçüncü bölümünde; karşılaştırma yapma imkanı vermesi adına diğer ülke uygulamalarına yer verilecek; çeşitli ülkelerde suç gelirleri, suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı ile mücadele kapsamında ne tür yasal düzenlemeler getirildiği ele alınacaktır. Bu bölümde sırasıyla, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Avrupa Birliği düzenlemeleri, Fransa ve Almanya ya değinilecektir. Çalışmamızın dördüncü bölümünde; bazı örnek olaylar ortaya konularak suç geliri ve suç gelirlerinin aklanması kavramlarının okuyucunun zihninde somutlaştırılmasına çalışılacaktır. Çalışmamızın sonuç kısmında ise suç gelirlerine, suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanına yönelik mevzuata, bu hususta getirilmesi gereken tedbirlere ve yapılması

17 3 gereken düzenlemelere ilişkin değerlendirmelerde bulunulacaktır. Ülkemizde çok ayaklı bir yapı ile sürdürülen suç gelirleri ile mücadelenin hangi yönlerden desteklenirse daha verimli olarak yürütülebileceği hususu tartışılacaktır. Bu anlamda, kurumlar arası koordinasyonun ve eşgüdümün değerine ve önemine vurgu yapılacaktır.

18 4

19 5 BÖLÜM 1 SUÇ GELİRLERİ İLE İLGİLİ KAVRAMSAL ÇEVÇEVE 1.1 Suç Geliri - Karapara Kavramı İngilizce literatürde genel olarak dirty money (kirli para) terimi ile ifade edilen ve suçtan elde edilmiş gelir manasına gelen karapara kavramı, Fransızca kaynaklarda da yine kirli para manasına gelen I argent sale (kirli para) kavramı ile ifade edilmektedir. Uluslararası literatürde ise karapara kavramı, suç ekonomisi, yasadışı para, yeraltı ekonomisi, kara ekonomi olarak adlandırılmaktadır (Ergül, 2005:1). Karapara aklama, suç gelirinin suç ile ilişkisinin geriye dönük olarak fark edilmeyecek şekilde kesilerek ekonomik bir varlığa dönüştürülmesidir (Yeandle, Mainelli, Berndt, Healy, 2005:11). Karapara günlük konuşma dilinde; haksız kazanç, gayri meşru para kavramları ile de ifade edilmektedir (Ümütli, 2006:2). Paranın kara olarak nitelenmesinin sebebi; karanlık olması, kaynağının meşru olmaması, bir suç neticesinde meydana gelmesi ve dolayısı ile haksız kazanç olmasıdır. Bu nedenle paranın bu şekilde nitelenmesi, onun yalnızca hukuk kurallarına aykırılığını değil, aynı zamanda toplum nazarında da hoş olarak karşılanmadığını ifade etmektedir (Mutlu, 2008:295). Karapara; en genel ifadeyle suçtan elde edilen para, kirli para olarak basit bir şekilde tanımlanabilir. Bu kavram önceleri uyuşturucu ticaretinden elde edilen gelir anlamında daha dar biçimde kullanılırken zamanla kaynaklandığı suçlar çeşitlenmiş ve hemen hemen her tür ciddi suçtan elde edilen gelir, karapara olarak tanımlanmaya başlamıştır. Meri mevzuatımızda karapara ifadesi yerine suç geliri, suçtan elde edilen gelir ifadeleri kullanılmaktadır. Karapara aklama ise yasa dışı faaliyetlerden elde edilen gelir ve menfaatlerin, yasalmış gibi gösterilerek ekonomik sisteme entegre edilmesidir (Çelik, Koçağra, Güler, 2000:1). Karapara aklanmasında yaşanan ilk örnek; ABD de içki yasağının olduğu 1920 li yıllarda, Al Capone adlı mafya babasının içki kaçakçılığından elde ettiği gelire, yasal görüntü vermek için çamaşırhaneler zinciri kurması ve buradan elde ettiği yasal gelirlerle içki kaçakçılığından elde ettiği geliri karıştırarak muhasebe kayıtlarına geçirmesi; gelirin vergisini de ödeyerek, yasal bir gelir haline getirmesidir (Güner, 2000: 193).

20 6 Dünya çapında aklanan karaparanın miktarı tam olarak bilinmemektedir. Bu konuda yapılan çeşitli değerlendirmelerde ve araştırmalarda oldukça farklı sonuçlar ortaya çıkmıştır. Değerlendirmeleri yapanlar ve ulaştıkları sonuçlar aşağıda belirtilmiştir (Biagioli, 2008: 88). 1) Avrupa; Baker (2005): Yıllık 230 milyar ABD Doları Walker (1998): Yıllık 1 trilyon ABD Doları 2) OECD Ülkeleri; Schneider (2007): 1.1 trilyon ABD Doları 3) Dünya çapında; Walker (1998): Yıllık 2.85 trilyon ABD Doları IMF (1998): Dünyadaki yıllık toplam yurtiçi hasılanın yüzde 2 ila 5 i (640 milyar ABD Doları-1.6 trilyon ABD Doları) Reuter ve Truman (2004): milyar ABD Doları Baker (2005): Yıllık 1 trilyon ABD Doları 1.2 Kayıtdışı Ekonomi-Karapara İlişkisi Ekonomiler, kayıt altına alınan ekonomiler ve kayıt altına alınmayan ekonomiler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır (Savaşan,1994:52). Kayıt altına alınan ekonomiler fiilen gerçekleşmiş ekonomik faaliyetlerin resmi olarak kayıt altına alınmasıyla oluşmaktadır. Kayıt altına alınan ekonomilerde gerçekleşen ekonomik faaliyetler resmi kayıtlara geçirilmekte, vergilendirilmeye tabi tutulmakta ve kamu ekonomisine konu olmaktadır (Taşdelen, 1994:470). Kayıt altına alınmayan ekonomi ise fiilen gerçekleşmiş olduğu halde resmi makamlara bilgi verilmeyen, kamu otoritelerinin resmi kayıtlarına girmeyen ekonomik faaliyetlerdir. Kayıt dışı ekonomi kavramı genel itibariyle fiilen gerçekleşmiş olmasına rağmen resmi kayıtlara girmeyen, GSMH hesapları dışında kalarak resmi GSMH nin doğru olarak ölçülememesine neden olan ve vergilendirilemeyen ekonomi kesimini ifade etmektedir (Yılmaz, 1994:16). Kayıt dışı ekonomi ile mücadelede en temel

21 7 amaç, kamu finansmanı için gerekli olan gelirin kayıtlı ekonomideki bireylerin vergi yükünü arttırmadan kayıt dışı ekonomi sektörünün vergilendirilmesinin sağlanmasıdır (Bakkal, 2007:2). Kayıt dışı ekonomiye ilişkin ilk ekonomik araştırmalar 1940 lı yılların başlarında yapılmasına rağmen, bu konuda ilk bilimsel katkı Gutmann ın 1977 de yayınlanan The Subterranean Economy - Yeraltı Ekonomisi isimli makalesiyle olmuştur. Bu sebeple, 1980 lere kadar kayıt dışı ekonomi uluslararası bir olgu olarak görülmemiştir. Kayıt dışı ekonomiye ilişkin ilk uluslararası konferans ise 1983 yılında Almanya nın Biefeld eyaletinde yapılmıştır. Bu konferansın amaçlarından biri kayıt dışı ekonominin tanımsal problemleri hakkında genel ilkelere varmak olduğu halde, katılımcılar bu konuda herhangi bir uzlaşmaya varamamışlardır ve kayıt dışı ekonomiyi açıklamak için çok farklı tanımlamalar kullanılmıştır (Prokhorov, 2001:7). Kayıt dışı ekonomi, ekonomilerin yapısına ve genel seyrine göre farklı biçimlerde ortaya çıkmakta ve bu niteliklerine göre çok faklı şekillerde tanımlanmaktadır. Bu nedenle, literatürde birbirinden farklı çok sayıda kayıt dışı ekonomi tanımı bulunmaktadır. Bu kavramın muğlaklığı aslında daha çok ilgi çekmesine de yol açmaktadır. Aşağıda kayıt dışılığın farklı yönlerine vurgu yapan bazı tanımlara yer verilmiştir. Ulusal düzeyde en genel ve kabul gören tanımlamayla kayıt dışı ekonomi; bilinen istatistik yöntemlerine göre tahmin edilemeyen ve gayri safi milli hasıla (GSMH) hesaplarını elde etmede kullanılamayan gelir yaratıcı ekonomik faaliyetlerin tümüdür (Derdiyok, 1993: 54). Dar ve geniş anlamda ele alınacak olursa; dar anlamda kayıt dışı ekonomi iktisadi faaliyetlerden yasal olup, belgeye bağlanmamış olanları ifade ederken, geniş anlamda kayıt dışı ekonomi yasal faaliyetlerin yanında uyuşturucu ve kadın ticareti, kumar, silah kaçakçılığı gibi faaliyetleri de kapsamaktadır (Işık, Acar, 2003: 118). Kayıt dışı ekonomi GSMH, vergi ve istihdam açısından da tanımlanmıştır. GSMH açısından kayıt dışı ekonomi; tanım olarak GSMH hesapları içinde olmasına rağmen kapsanamayan üretim ve gelirlerin büyüklüğünü, vergi açısından; vergilenmesi gerektiği halde çeşitli sebeplerle vergi yetkililerinden gizlenen ve denetlenemeyen gelirleri, istihdam açısından; sosyal güvenlik kurumlarına kayıtlı olmadan çalışan kesimleri ve toplam istihdamda gözükmeyen ve işsiz olduğu kabul edilen eksikleri ifade etmektedir (Ilgın, 2002:145). Bunların yanında kayıt dışı iktisadi faaliyetler; kayıtlı ekonominin boşluklarını kullanan, herhangi bir kayıtlı

22 8 örgütte kaydı olmayan, vergi ve sosyal güvenlik sistemince (çoğunlukla) izlenemeyen, yasalar tarafından düzenlenmemiş iktisadi faaliyetler olarak tanımlanmıştır (Çolak, Bekmez, 2007:40). Vergi idaresi açısından ise kayıt dışı ekonomi; iktisadi faaliyetlerden vergi idaresinin bilgisi dışında bırakılan ve vergi kaçırma amacı olan tüm faaliyetlerdir (Gücenme, 2004: 23). Kayıt dışılığı ortaya çıkaran ekonomik nedenlerden bir diğeri de ekonomilerin genellikle küçük ve orta boy işletmelerden (KOBİ) oluşmasıdır. KOBİ lerin dış finansman sağlama olanaklarının kısıtlı olması ve risk sermayesi yatırım ortaklığı, KOBİ borsaları, kredi garanti fonu gibi kurumların henüz yeterince yerleşmemiş olduğu ülkelerde bu durum işletmeleri aynı zamanda bir oto-finansman yolu olan daha az vergi ödeme yoluyla faaliyetlerini finanse etmeye itmektedir. Ayrıca işletmeler küçüldükçe kayıt dışı işçi çalıştırma artmaktadır. Çalıştırılan işçi sayısına bağlı olarak getirilen bazı yükümlülükler de işletmeleri küçük işletme seklinde yeni arayışlara yöneltmektedir (Acar, Işık, 2003:120). Kayıt dışılığı etkileyen diğer bir faktör ise ülkedeki gelir dağılımıdır. Gelir dağılımının kayıt dışı ekonomiyle ilişkisi, gelirden düşük pay alan grupların gelirlerini artırmak amacıyla kayıt dışı istihdama arz yaratması durumunda ortaya çıkmaktadır. Gelirlerin yetersizliği karşısında düşük gelir grubunda bulunan bireyler ya ek iş talebiyle işgücü piyasasına çıkmakta ya da nitelikleri itibariyle işgücü piyasasına dahil olmayan kadınlar ve hatta eğitimlerinin aksaması pahasına çocuklar bu piyasaya dahil olmaktadır. Gerek ek iş talebiyle piyasaya çıkan işgücü, gerekse kadın ve çocuklar, üretken istihdam alanlarının yetersiz olması veya konumlarının zorlaması nedeniyle büyük ölçüde kayıt dışı sektörde istihdam şansı aramaktadır (DPT, 2015:3). İster gelişmiş ister gelişmekte olsun tüm ekonomilerde büyüyen ve çeşitlenen ekonomik faaliyetler ve bu faaliyetlerin meydana geldiği şehirlerin büyüme hızları (hem nüfus hem de iş hacmi bakımından) devletin kontrolü ve denetimi dışında pek çok ekonomik üretimin meydana gelmesine sebep olmaktadır. Bu faaliyetler yasadışı faaliyetler olmamasına rağmen resmi bir kimliğe de sahip değillerdir. Kayıt dışılık, ekonomiler açısından bir sorun olup kaynağını enformel sektör oluşturmaktadır (Sassen, 1994:291). Geçmişte enformel kesim sadece ayakkabı boyacıları ve kibrit satıcıları topluluğu olarak tanımlanırken enformel üretimin kentin birçok gereksinimini sağladığını; inşaat, taşımacılık, dağıtım,

23 9 gıda ve içecek üretimi, berberlik, çamaşırcılık gibi yasal faaliyetlerden; hırsızlık, çalınmış mal ticareti, kaçakçılık gibi yasadışı faaliyetlere kadar uzandığını ileri sürenler olmuştur. Ayrıca bu kesimin kayıtlı kesimle ilişki halinde olabileceği ifade edilmiştir (Özar, 1996: ). Nitekim, 1980 lere gelindiğinde ise, enformel sektörün kayıtlı kesimle ve ihracat potansiyeliyle ilişkisi üzerinde durulmuştur. Enformel kesimin devletin düzenleme ve denetleme alanı dışında faaliyet göstermesinin üretim maliyetlerini düşürüp düşürmediği, kayıtlı kesimin dış piyasalarda rekabet gücünü artırmak amacı ile özellikle düşük maliyet ile üretim yapan enformel kesimle ilintili olduğu düşünülmüştür (Özar, 1996:510). Enformel ekonomik faaliyetler, hukuken statüsü tanımlanmamış olan ya da hukuken statüsü tanımlanmış olsa bile yasalara uygun işletilmeyerek yasadışı konuma düşen ve böylece kurumsallaşamayan bir yapı arz eden üretim ve çalışma ilişkilerini ifade eder (Güngör, 1995:203). Yani enformel ekonomi, devletin düzenleyici çatısı altında olmayan veya bunlara uyan faaliyetler dışındaki diğer tüm gelir yaratıcı faaliyetleri de kapsamaktadır (Sassen, 1994:292). Enformel ekonomik faaliyetler ulusal ekonominin her alanında görülebilir. Ancak sektör yoğunlukları, sektörler itibariyle farklılık gösterebilmektedir. Bir ekonomide aynı zaman diliminde üretilen mal çeşitleri hem formel hem de enformel olabilir. Bu durumda ekonomide bazı mallar gizli olarak üretilmektedir. Bu tür malların üretiminin yapıldığı sektör de enformel sektördür (Kolm ve Larsen, 2003:2). ILO; enformel ekonomik faaliyetleri, kayıtlı olup olmama kriterine göre belirlemektedir. ILO ya göre enformel ekonomik faaliyetlerin temel amacı bu sektördeki kişilere istihdam ve gelir yaratmaktır. Dolayısıyla bu sektörde uğraşanlar, bu alanın ekonomik ajanlarıdır. Bu ajanlar, tipik olarak küçük bir yönetim anlayışıyla çalışan üretim faktörü bileşeninde sermayenin payının oldukça az olduğu emek yoğun küçük işletmelerdir (Şişman, 1999:30,31). Enformel ekonomi kavramı, devlet denetimi ve düzenlemesi dışında kalan ve kayıtdışı gerçekleşen üretim ve dağıtım faaliyetlerini de kapsar. Enformel sektör, yasadışı mal ve hizmet hareketlerini değil, yasal olmasına rağmen üretimi ve dağıtımı kayıtdışı gerçekleşen mal ve hizmetleri kapsar (Yükseker, 2003:43). Gelişmiş ülkelerde kayıtdışı ekonominin önemli boyutlarda olduğu konusunda kanıtlar vardır. Bu ülkelerde GSMH nın %8 i ile %30 u arasında kayıtdışı ekonomi oranı tespit edilmiştir. Gelişmiş ülkelerdeki kayıtdışı ekonominin büyüklüğü gelişmekte olan ülkelerdeki ve geçiş ekonomilerindeki kayıtdışı ekonomilerden daha küçüktür. Bu tahminler gelişmiş ülkelerde de kayıtdışı ekonominin boyutunun dikkate değer düzeylerde olduğunu göstermektedir (Fleming, 2000:407).

24 10 Yasadışı ekonomik faaliyetlerin en önemli ayırt edici özelliği, bu faaliyetlerin yasal bir dayanağının olmaması ve yasaların suç saydığı veya yasakladığı faaliyetlerle ilişkili olmasıdır. Yasadışılık özelliği sadece faaliyetin kendisinde olabileceği gibi yapılma biçiminde de görülebilir. Yani esas itibariyle yasaların kabul ettiği bir faaliyetin, yasaların dışına çıkarak yapılması bu faaliyeti yasadışı yapabilir. İkinci özellik olarak, yasadışı faaliyetlerin yasal faaliyetlere oranla daha yüksek bir getiriye sahip olmasıdır. Burada sorun yasadışı ekonomik faaliyetlerin neye odaklandığına bağlıdır. Bu şekildeki odaklanmalar kayıtdışı ekonominin doğası içinde bulunur. Kanunlarda ne kadar çok yazılı kural olursa o kadar fazla insan bu yazılı kuralları ihlal edecektir. Bu kuralların çokluğu kayıtdışı ekonominin büyümesine neden olur (Epstein, 1994: ). Suç ekonomisi, araştırmacıların kesin olarak anlaşmaya varamadıkları bir kavramdır. Eğer bir aile; gelirinin %20 sinden daha fazla oranda harcamada bulunuyorsa, bu ailenin kayıt dışı bir geliri olduğunu kabul etmişlerdir. Buna göre 1977 yılında kayıtdışı ekonominin GSMH nın %2.3 ü ile %3 ü oranında olduğunu tespit etmişlerdir (Dilnot-Morris,1984:124). Bu ailelerinden bir kısmının kayıt dışı ekonomiye dahil geliri olduğu varsayılırsa bulunan bu oran %6 ile %8 arasında çıkabilir (O Higgins, 1989: ) yılını baz alınan çalışmada işsizlik ve gelir vergisi değişkenleri ele alınarak kayıtdışı ekonomi 1979 yılı için %3 ile %10.9 arasında tespit edilmiştir (O Higgins, 1989: ). İşlem hacmi yaklaşımı ile 1981 de kayıt dışı ekonominin GSMH nin %15 i oranında olduğu belirtilmektedir. Bazı araştırmacılar ise hane halkı gelir ve harcama raporlarını kullanarak tahminde bulunmuştur. Buna göre araştırmacılar 1991 yılındaki harcama ve gelir arasındaki farkı 315 milyon dolar olarak bulmuş ve bu oranın gerçek rakamdan çok düşük bir oranda olduğunu söylemiştir. Hane halklarının gelirlerinin %4 lük bir kısmını hiç harcamadıklarını ve bunun tahminlere dahil edilmesinin gerektiğini belirtmiştir de kayıtdışı ekonominin GSMH ya oranını %8.1, 1992 de ise %8 olarak bulunmuştur (Paglin, 1994: ). Şehirleşmenin artması ile birlikte köyden kente göçün bir sonucu olarak, suçların da arttığı söylenebilir (Gümüş, 2004:99). Örnek olarak, uyuşturucu madde ve silah kaçakçılığı gibi talep esnekliği son derece sert olan mal türlerinin yasadışı ticaretini konu alan faaliyetlerden elde edilen gelirin çok yüksek olması, yasadışı eylem yasadışı gelir zincirinin oluşmasına ve bu zincirin halkalarının birbirini besleyen bir sebep sonuç ilişkisi içinde bulunması ise suç ekonomisinin doğmasına olanak sağlamıştır (MASAK, 2015:1).

25 11 Bu ekonominin temel özelliği, faaliyet alanının tamamı ile yasalarca yasaklanmış olmasıdır. Suç ekonomisinin bir diğer özelliği de, mücadelede önceliğin güvenlik güçlerinde olmasıdır. Ortaya çıkan kazancın belirlenmesi ve vergilendirilmesi ise daha sonraki aşamadır (Kılıçdaroğlu, 2000:18). Tanımdaki suç ekonomisi kavramı; iktisadi, ticari ve mali suçların tümünü içermektedir. Ekonomik suçlar içerisine, karşılığında gelir elde etmeye yönelik tüm yasadışı faaliyetler girer. Bu nedenle hırsızlık, kaçakçılık, dolandırıcılık, yağmacılık, nüfuz ticareti, sahtecilik, rüşvet, kadın ticareti vb. gibi suçların yanı sıra, çıkar karşılığı adam öldürme veya kaçırma gibi suçlarda ekonomik suçların içerisinde incelenebilir (Günay ve Şahbazov, 1999:126). Ekonomik suçlar günümüz dünyasında en önemli yasadışı faaliyet alanı haline gelmiştir. Diğer taraftan dengesiz ya da yetersiz kalkınma ile aşırı gelişmişlik ortamlarının her ikisinin yaşandığı ülkelerde suç oranları diğer ülkelere nispeten yüksektir. Suç işleyenler ekonomik gücü kendi tekelleri altına almaya çalışmakta bu güç vasıtası ile özellikle az gelişmiş veya geçiş aşamasındaki bazı ülkelerde politik gücü de etkileri altına almaktadırlar (Yetim, 2000:6). Suç ve diğer yer altı ekonomik faaliyetleri hayatın bir gerçeğidir. Birçok toplum bunları kontrol etmek için çeşitli ölçütler getirmektedir. Amerika da kayıt dışı ekonominin genel olarak yasadışı faaliyetlerden (uyuşturucu ticareti vb.) ve enformel sektörden kaynaklandığı görülmektedir. Feige, Gutmann ve Tanzi nin çalışmaları bu konuda ABD de yapılan çalışmalara örnektir. Örneğin; Amerikan vatandaşları vergi kaçakçılığı karşısında, hırsızlık gibi diğer yasadışı faaliyetlere göre daha az suçluluk duymaktadırlar (Frey, 1994:93). İtalya Ulusal İstatistik Enstitüsü nün (ISTAT) verileri ile Bovi nin yapmış olduğu yılları arasındaki araştırma ve Tanzi nin ekonometrik yaklaşımına göre kayıtdışı ekonominin tahmini boyutları %21.2-%22.6 arasındadır (Bovi, 2000:11). Contini, İtalya da kayıt dışı ekonomiyi ölçmek için istihdam yaklaşımını kullanmıştır. Bu yöntem İtalya nın kayıt dışı ekonomisini ölçmek için pek çok kez kullanılmıştır. Contini; kayıt dışı istihdamın toplam istihdama oranını 1970 lerin sonları için yapmış olduğu çalışmada 1976 da %8.9 ve 1977 de %9.8 arasında olduğunu bulmuştur. Bu değişimin sebebini de; İtalya için yapılan çalışmaların çoğunun, kayıt dışı ekonominin boyutunu çalışan sayıları yolu ile tespit etmeye çalışmasından kaynaklandığını söylemiştir (Contini,1998: ). Yasadışı faaliyetlerde bulunanlar hakkında tutulan istatistikler bir araya getirildiğinde, bu faaliyetlerin meydana gelme sıklığı ve bu faaliyetlerin büyüklüğü, ülkenin kaynaklarının dağılımının etkin olması açısından kritik bir öneme sahiptir (Schneide, 2001:1).

26 Suç Gelirleri İle İlgili Uluslararası Mevzuat - Uluslararası Sözleşme ve Metinler Suç gelirleri ile mücadelede uluslararası hukuksal araçların oluşturulması büyük önem taşımaktadır. Bu suç tipi ile mücadelenin esası, küresel ölçekte mevzuatların uyumlaştırılmasına dayanmaktadır (Değirmenci, 2008:142). Bu amaçla ortaya konulan başlıca uluslararası enstrümanlara kronolojik sıra esas alınarak aşağıda değinilecektir. - Suç Kaynaklı Paranın Saklanması ve Transferlerine İlişkin Tedbirler Hakkındaki R (80) 10 Sayılı Tavsiye Kararı Suç Kaynaklı Paranın Saklanması ve Transferlerine İlişkin Tedbirler Hakkındaki R (80) 10 Sayılı Tavsiye Kararı tarihinde Avrupa Konseyi Uzmanlar Komitesi toplantısında kabul edilmiştir ve suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin aklanması ile mücadelede oluşturulan ilk uluslararası hukuksal araçtır. Uluslararası bankacılık sisteminin, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin aklanması amacıyla kullanımını önlemeye yöneliktir ve tavsiye niteliğinde olup imzalayan devletler üzerinde bağlayıcılığı yoktur (Dönmez, 2010: 69). - Basel Komitesi İlkeler Bildirisi tarihinde Belçika, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Hollanda, İsveç, İsviçre, İngiltere, ABD ve Lüksemburg Merkez Bankası temsilcileri ve denetim otoritelerinden oluşan Basel Komitesi, İlkeler Bildirisi ni yayınlamıştır. Söz konusu Bildiride mali kurumlar aracılığı ile karapara aklanmasının önlenmesine yönelik olarak bankalar açısından getirilen kimlik tespiti ve diğer önleyici tedbirler düzenlenmektedir (MASAK, 2015:1). - Uyuşturucu ve Psikotrop Maddeler Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi 1988 yılında kabul edilen Viyana Sözleşmesi olarak anılan sözleşme ile uyuşturucu madde suçları ve ilgili faaliyetler sonucu elde edilen gelirlerin aklanması suç olarak düzenlenmişitr. Yani öncül suç olarak sadece uyuşturucu suçları kabul edilmiştir.

27 tarih ve sayılı Resmi Gazetede Uyuşturucu ve Psikotrop Maddeler Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun yayımlanmış ve söz konusu sözleşmeye Türkiye de taraf olmuştur (Dönmez, 2010: 66). - Suç Kaynaklı Gelirlerin Aklanması, Aranması, Zapt Edilmesi ve Müsaderesi Hakkında Avrupa Konseyi Sözleşmesi 1990 yılının Kasım ayında kabul edilen Strasburg Sözleşmesi olarak anılan sözleşme ile aklama suçunun tanımı genişletilmiş ve her türlü suçtan elde edilen gelirin aklanması suç haline getirilmiştir. Öncül suçların kapsamına herhangi bir ayrım yapılmaksızın tüm suçlar dahil edilmiştir (Dönmez, 2010: 70). - Avrupa Birliği 91/308/EEC Sayılı "Mali Sistemin Karaparanın Aklanması Amacıyla Kullanılmasının Önlenmesi Hakkında Konsey Direktifi" tarihinde yayımlanan Direktif ile Viyana Sözleşmesine benzer bir şekilde sadece uyuşturucu madde suçları öncül suç olarak kabul edilmiş ve mali kurumlara birtakım yükümlülükler getirilmiştir (MASAK, 2015:1). - Sınır Aşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi Aralık 2000 tarihlerinde Palermo da kabul edilen Sözleşme Palermo Sözleşmesi olarak anılmaktadır. Türkiye tarafından tarihinde kabul edilmiştir. Bu sözleşmeye göre tüm suçlar öncül suç olarak belirlenmiş herhangi bir sınır veya eşik benimsenmemiştir. Ayrıca önemli bir nokta öncül suç failinin aklama suçunun faili olması yönünde Sözleşmede bir zorunluluk bulunmamasıdır (UN, 2014:1). - Avrupa Birliğinin 2005/60/EC Sayılı Konsey Direktifi tarihinde yayımlanan Direktif ile 91/308/EEC sayılı Direktif yürürlükten kaldırılmış ve 2005/60/EC sayılı Konsey Direktifi ile Avrupa Konseyi, suç gelirlerinin izlenmesi, dondurulması, ele geçirilmesi ve müsaderesi için gerekli çalışmaları yapmakla görevlendirilmiştir. Bu Direktifin getirdiği en önemli yenilik mali sistemin karapara aklamanın yanı sıra terörizmin finansmanı amacıyla da kullanımının önlenmesi yükümlülüğünü getirmesidir tarihli Direktifte kıymetli taş, maden veya sanat eseri

28 14 gibi değerli mal satıcıları ve müzayedeciler kendileri tarafından yapılan EURO yu aşan işlemlerinde kapsam altına alınmış iken, 2005 tarihli Direktifte tüzel veya gerçek kişi ürün satıcıları tek işlem veya birbiri ile bağlantılı birden fazla EURO yu aşan işlemlerde nakit ödeme yapıldığında kapsam altına alınmıştır. Ayrıca kayyım kurumu ve şirket hizmet sağlayıcıları bu Direktif ile kapsam altına alınmıştır (EU, 2014:1) Uluslararası Kuruluşlar Mali Eylem Görev Gücü (Financial Action Task Force- FATF) Kısaca FATF olarak anılan bu uluslararası kuruluşun, 1989 yılında Paris te gerçekleştirilen G-7 Zirvesinde OECD bünyesinde oluşturulmasına karar verilmiştir. FATF uluslararası bir organ olup amacı, ulusal ve uluslararası düzeyde karapara aklama ve terörizmin finansmanı ile mücadele amacıyla politika geliştirmektir. Söz konusu politikalar, bu tür gelirlerin gelecekteki suç faaliyetleri için kullanılmasını ve meşru ekonomik faaliyetleri etkilemesini önlemeyi amaçlamaktadır (Aydın, 2008:201). Türkiye FATF e yılında üye olmuştur yılında FATF tarafından suçtan kaynaklanan malvarlığının aklanmasının önlenmesinde rehber mahiyetinde olan 40 Tavsiye (40 Recommendations) yayımlanmıştır. Bu tavsiyeler 1996 ve 2003 yıllarında revize edilmiştir (FATF,2014:1). ABD de bulunan ikiz kulelerin terör amaçlı bir eyleme maruz kalmasının ardından terörizmin finansmanı ile mücadeleye yönelik Dokuz Özel Tavsiye yayımlanmıştır (FATF, 2014:1). Bunlara sırada aşağıda yer verilmiştir: 1- Birleşmiş Milletler Belgelerinin Onaylanması ve Yürürlüğe Konması: Her ülke Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair 1999 tarihli Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ni onaylamak ve tam olarak uygulamak için acil önlemler almalıdır. Ülkeler, terörist eylemlerin finansmanının önlenmesi ve durdurulmasına ilişkin Birleşmiş Milletler Kararlarını, özellikle 1373 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararını derhal yürürlüğe koymalıdır.

29 15 2- Terörizmin, Terörist Eylemlerin ve Terör Örgütlerinin Finansmanının Suç Haline Getirilmesi: Her ülke, terörizmin, terörist eylemlerin ve terörist örgütlerin finansmanını suç haline getirmelidir. Ülkeler, bu suçların karapara aklamanın öncül suçları olarak düzenlenmesini temin etmelidirler. 3- Terörist Malvarlıklarının Dondurulması ve Müsaderesi: Terörist eylemlerin finansmanının önlenmesi ve durdurulmasına ilişkin Birleşmiş Milletler Kararları uyarınca, her ülke terörizmin ve terörist örgütlerin finanse edilmesinde kullanılan paraların veya diğer malvarlıklarının gecikmeksizin dondurulması için gerekli önlemleri uygulamalıdır. Her ülke, terörizmin, terörist eylemlerin veya terörist örgütlerin finansmanına ait veya bunların finansmanında kullanılan ya da kullanılması tasarlanan malvarlığına el konulması ve bu malvarlığının müsaderesi için yetkili otoritelere imkan sağlayan yasal önlemleri de içeren önlemler benimsemeli ve yürürlüğe koymalıdır. 4- Terörizmle İlgili Şüpheli İşlemlerin Bildirimi: Karaparanın aklanmasının önlenmesine dair yükümlülüklere tabi olan mali kurumlar veya diğer işletmeler veya varlıklar, fonların terörizm, terörist eylemler veya terörist örgütlerle bağlantılı veya ilgili olduğundan ya da bunun için kullanıldığından şüphelenirlerse ya da şüphelenmek için makul nedenleri olursa, şüphelerini yetkili otoritelere derhal bildirmelidirler. 5- Uluslararası İşbirliği: Karşılıklı yasal yardım veya bilgi değişimine dair bir anlaşma, düzenleme veya diğer bir mekanizmaya dayanarak, her ülke bir diğer ülkeye, terörizmin, terörist eylemlerin ve terörist örgütlerin finansmanına ilişkin davalar, idari araştırma ve soruşturmalar ile cezai ve medeni uygulamalarda mümkün olan maksimum yardımı sağlamalıdır.

30 16 Ülkeler, terörizmin, terörist eylemlerin veya terörist örgütlerin finansmanı ile suçlanmış şahıslar için güvenli sığınaklar sağlanmamasını teminen olası tüm önlemleri almalı ve mümkün olduğu takdirde bu şahısların suçu işledikleri ülkeye iade edilmesi için yürürlüğe konmuş prosedürlere sahip olmalıdır. 6- Alternatif Havale Yöntemleri: Her ülke, gayri resmi bir para veya değer transfer sistemi veya ağı aracılığıyla transfer de dahil olmak üzere, para veya değer transferi hizmeti sağlayan şahıs veya tüzel kişiliklerin lisanslı veya kayıtlı olmaları ve bankalara ve banka dışı mali kurumlara uygulanan tüm FATF Tavsiyelerine tabi tutulmalarının sağlanabilmesi için gerekli önlemleri almalıdır. Her ülke, bu hizmeti yasadışı bir şekilde yerine getiren şahısların veya tüzel kişiliklerin idari, medeni veya cezai yaptırımlara tabi olmasını temin etmelidir. 7- Elektronik Transfer: Ülkeler, para havale edenler de dahil olmak üzere mali kurumların fon transferlerinde ve ilgili mesajlarda havaleyi yapan kişiye ilişkin tam ve makul bilgileri (isim, adres, hesap numarası) temin etmelerini gerekli kılmak için önlemler almalıdır ve söz konusu bilgi transfer veya ödemeler zincirindeki mesajlarda yer almalıdır. Ülkeler, para havale edenler de dahil olmak üzere mali kurumların, havaleyi yapan kişiye ilişkin tam bilgiyi (isim, adres, hesap numarası) içermeyen şüpheli fon transferi faaliyetlerini sıkı bir şekilde incelemelerini ve izlemelerini sağlamak için önlemler almalıdır. 8- Kar Amacı Gütmeyen Kuruluşlar: Ülkeler, terörizmin finansmanı amacıyla kötüye kullanılabilen varlıklarla ilgili kanun ve yönetmeliklerin yeterliliğini yeniden gözden geçirmelidir. Kar amacı gütmeyen kuruluşlar özellikle istismara açıktır ve ülkeler bunların; (i) terörist örgütler tarafından yasal varlık süsü verilerek,

31 17 (ii) varlıkların dondurulması önlemlerinden kaçmak amacı da dahil olmak üzere, terörizmin finansmanının sağlanması amacıyla kendi çıkarları doğrultusunda kullanılarak, (iii) yasal amaçlı fonların el altından terörist örgütlere saptırılmasını gizleyerek veya saklayarak, kötüye kullanılmasını engelleyecek tedbirleri almalıdır. 9- Kuryeler Aracılığıyla Para Nakli: Ülkeler, nakit para ve para yerine geçen kıymetli evrakların fiziksel sınır ötesi naklini tespit etmek için bir bildirim sistemi ya da diğer beyan yükümlülüklerini de içeren önlemler almalıdır. Ülkeler, kendi yetkili makamlarının terörizmin finansmanı ya da karapara aklama ile bağlantısı olduğundan şüphelenilen ya da yanlış olarak bildirilen ya da beyan edilen nakit ya da para yerine geçen kıymetli evrakların durdurulması ya da engellenmesine ilişkin yasal yetkilere sahip olmalarını sağlamalıdır. Ülkeler, yanlış bildirim(ler) ya da açıklama(lar) yapan kişilerle ilgili olarak etkili, orantılı ve caydırıcı yaptırımların uygulamaya konmasını sağlamalıdır. Nakit para ya da para yerine geçen kıymetli evrakların terörizmin finansmanı ya da karapara aklama ile bağlantılı olması durumunda ülkeler söz konusu para ya da araçların müsaderesine imkan veren Tavsiye 3 ve Özel Tavsiye III'e uygun yasamaya ilişkin olanları da içeren önlemler almalıdır. 40 Tavsiye Kararı 4 ana başlık altında kırk adet tavsiyeden oluşmaktadır. A. Yasal Sistemler kapsamında (T.1-3) ; Aklama Suçunun Kapsamı, Geçici Tedbirler ve Müsadere B. Finansal Kuruluşlarca ve Finansal Olmayan Mesleklerce Alınması Gereken Tedbirler kapsamında (T.4-25) ;

32 18 Müşterinin Tanınması ve Kayıtların Saklanması Şüpheli İşlem Bildirimi ve Uyumun Sağlanması Aklama ve Terörizmin Finansmanını Engelleyecek Diğer Tedbirler, FATF Tavsiyelerini (yeterince) Uygulamayan Ülkelere Yönelik Alınacak Tedbirler, Düzenleme ve Denetim, C. Karapara Aklama ve Terörün Finansmanı ile Mücadele için Kurumsal ve Diğer Tedbirler Kapsamında (T.26-34) ; Yetkili Otoriteler, Görev ve Kaynakları, Tüzel Kişilerin Şeffaflığı ve Bu Konudaki Düzenlemeler, D. Uluslararası İşbirliği (35-40) kapsamında; Karşılıklı Adli Yardımlaşma ve Suçluların İadesi, İşbirliğinin Diğer Şekilleri, alt başlıkları mevcuttur. FATF e üyelik için; grubun tavsiyelerini uygulamak ve düzenli karşılıklı değerlendirmeleri gerçekleştirmek konusunda siyasi düzeyde tüm faaliyetleri icra etmek, bulunduğu yerde bölgesel mali eylem mücadele gruplarının tam üyesi olmak veya bölgesel mali eylem mücadele gruplarının olmadığı yerlerde bu tür gruplar kurmak için lider olmak veya FATF ile çalışmak için hazır olmak, stratejik olarak önemli bir ülke olmak, uyuşturucu kaçakçılığından ve diğer ciddi suçlardan elde edilen gelirlerin aklanmasını suç olarak kabul etmek ve mali kurumlara müşterisini tanıma ve olağandışı ve şüpheli işlemleri bildirme yükümlülüğü getirmek şartları aranmaktadır (Değirmenci, 2008:149). FATF metodolojisinde finansal olmayan iş ve meslek gruplarına yönelik olarak da aklama ve terörün finansmanı ile mücadele kapsamında birtakım düzenlemeler yapılması gerektiği belirtilmiş ve finansal olmayan meslek grupları şu şekilde sıralanmıştır;

33 19 Kumarhaneler, Emlakçılar, Kıymetli maden tacirleri, Kıymetli taş tacirleri, Avukatlar, noterler, diğer bağımsız hukuk işlerini yürütenler ve muhasebeciler, müşterileri için veya onlar adına aşağıda belirtilen faaliyetlerle ilgili mali işlemlerden; gayrimenkul alım-satımı, para, menkul kıymet yada diğer varlıklarının idare edilmesi, banka, tasarruf veya menkul kıymet hesaplarının idaresi; şirketlerin kurulması, faaliyette bulunması ve idaresi için gereken işlemlerin organizasyonu; tüzel kişilerin yada düzenlemelerin kurulması, faaliyette bulunması yada idaresi işleri ve işletmenin tüzel kişiliğinin alım-satımı. Kayyımlık kurumları ve şirket hizmeti sağlayanlar müşterisi için aşağıdaki faaliyetlerle ilgili işlemleri düzenledikleri ya da gerçekleştirdiklerinde; tüzel kişiliğin kurucu acentesi gibi hareket edilmesi şirketin yöneticisi veya sekreteri, bir ortaklığın ortağı ya da diğer tüzel kişilerle ilgili benzer görevde bulunanlar gibi hareket edilmesi ya da bir başka kişiye bu yetkiyi verme amacıyla düzenleme yapılması bir şirkete, ortaklığa veya tüzel kişiye merkez büro; iş adresi ve yazışma adresi sağlanması, bir ekspres kayyımlık kurumunun kayyımı gibi hareket edilmesi ya da bir başka kişiye bu yetkiyi verme amacıyla düzenleme yapılması; bir başka kişi adına gerçek hissedar gibi hareket edilmesi. FATF üye ülkelere ziyaretlerde bulunmakta ve yerinde değerlendirmeler yaparak tavsiyelere uyuma ilişkin Değerlendirme Raporları hazırlamaktır (Yıldız, 2004:27,28) Egmont Grubu (Egmont Group of Financial Intelligence Units) 1995 yılında Brüksel deki Egmont Arenberg Sarayında bir araya gelen bir grup mali istihbarat birimi tarafından uluslararası işbirliğini kolaylaştırmak amacıyla bir ağ oluşturulmasına karar verilmiştir. Bu organizasyon ismini söz konusu toplantının yapıldığı

34 20 saraydan almaktadır (EGMONT, 2014:1). Grubun amacı aklama suçu ile mücadelede mali istihbarat birimleri arasında işbirliği oluşturmak, karşılıklı bilgi alışverişinde bulunmaktır tarihinde Egmont Grup Amaç Bildirgesi ni yayımlamıştır tarihinde ise Mali İstihbarat Birimleri Arasında Bilgi Değişiminde En İyi Uygulamalar (Best Practises) belgesi yayımlanmıştır. Egmont Güvenli Ağı (Secure Web) vasıtasıyla yapılacak olan bilgi değişiminde birtakım ilkeler söz konusudur. Bunların başlıcaları; bilginin talepte belirtilen amaca uygun kullanılması, izin alınmadan üçüncü tarafa bilgi verilmemesi, verilen bilgilerin gizliliğinin ve güvenliğinin sağlanması olarak sıralanabilir. Ayrıca karşılıklı bilgi değişiminde EGMONT Secure Web ve standart bir form kullanılmalı, talep kısa sürede cevaplandırılmalı, her talebe ayrı bir referans numarası verilmeli ve irtibat görevlisinin iletişim bilgileri yer almalıdır. Egmont Grubunun halihazırda 116 üyesi bulunmaktadır. Türkiye 1998 yılı Şubat ayında üyelik başvurusunda bulunmuş ve Haziran ayında üyeliğe kabul edilmiş olup, 2001 yılının Mayıs ayından itibaren de ESW nin fonksiyonlarından yararlanmaktadır (EGMONT, 2014:1). Uluslararası metinlerdeki düzenlemeler doğrultusunda, şüpheli işlem bildirimi nin karaparanın aklanması ile mücadele sisteminin olmazsa olmaz bir parçası haline gelmesi merkezi bir birim ihtiyacını doğuran en önemli etken olmuştur. Kısaca bir mali kurum aracılığıyla gerçekleştirilen bir işlemde olağanüstü, alışılmadık bir durum veya şüpheyle karşılaşılması halinde, bu işlemin ve işlemi gerçekleştirenlerin yetkili otoritelere bildirilmesini gerekli kılan şüpheli işlem bildirim yükümlülüğü bu bildirimin nereye yapılacağı, bu bildirimlerin ne gibi işlemlere tabi tutulup, nasıl analiz edileceği ve ulaşılan sonuçlardan nasıl yararlanılabileceği sorularını da beraberinde getirmiştir. Bu kapsamda, karaparanın aklanması ile mücadelede, ülkelerin bankalar ve mali kurumlara şüpheli işlem bildiriminde bulunma ve bilgi verme zorunluluğu yüklemeleri sonucunda, her bir ülke tarafından, bildirime konu olan mali bilgileri toplamak, analiz etmek ve yetkili birimlere iletmekle görevli mali istihbarat birimleri (FIU) oluşturulmuştur. Egmont Grubu çalışmalarını, üye ülke temsilcilerinin katılımı ile düzenlenen toplantılar yoluyla gerçekleştirmektedir. Grubun oluşturulması, karaparanın aklanmasıyla mücadelede uzun ve yoğun çalışmaların ürünüdür ve temellerini çeşitli uluslararası girişim ve kararlardan almıştır. Viyana Konvansiyonu, Basel İlkeler Bildirisi ve özellikle FATF 40 Tavsiye Kararında teşvik edilen karaparanın aklanmasının önlenmesinde uluslararası

35 21 işbirliğinin sağlanması hususu Grubun oluşturulmasında etkili olmuştur. Hedeflere ulaşmada somut adımlar atılabilmesi amacıyla çalışma grupları oluşturulmuştur. Bunlardan mevzuat çalışma grubu (Legal Working Group); potansiyel üyelerin adaylığını incelemekte ve mali istihbarat birimleri arasında işbirliği de dahil olmak üzere tüm yasal yönlerini ele almaktadır. Ayrıca Egmont Grubun resmi belgelerinin hazırlanmasına da aracılık etmektedir. Eğitim Çalışma Grubu (Training Working Group); üye ülkelerin mali istihbarat birimlerinin ihtiyaçlarına dayalı olarak uluslararası ve bölgesel seminerler düzenlemekte, arındırılmış örnek olay çalışmaları dağıtmakta ve dünya çapında teknik yardım koordinasyonu sağlamak üzere diğer uluslararası organizasyonlarla birlikte çalışmaktadır. Outreach Çalışma Grubu global mali istihbarat birimi ağını genişletme ve geliştirme üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu grup potansiyel aday mali istihbarat birimleri ile ön iletişim kurmaktan ve bir mali istihbarat biriminin Egmont üyeliğine hazır olup olmadığını belirlemek üzere değerlendirmeler yapmaktan sorumludur. Operasyonel Çalışma Grubu (Operational Working Group) üye mali istihbarat birimlerinin operasyonel bölümleri arasında artırılmış işbirliğini teşvik etmekte ve mali istihbarat birimleri tarafından toplanan bilgileri kullanarak çalışma ve tipolojilerin geliştirilmesini koordine etmektedir. Bilgi Teknolojisi Çalışma Grubu (Information Technology Working Group) ise mali istihbarat birimlerine teknik destek sağlamakta, tavsiyelerde bulunmakta, mali istihbarat birimleri arasında elektronik bilgi değişimini kolaylaştırmak için çalışmalarda bulunmakta, bilgi teknolojisi ile ilgili konularda diğer çalışma gruplarına destek sağlamaktadır (MASAK, 2015:1). Egmont Grubu faaliyetlerini bu beş çalışma grubuyla sürdürmektedir. Hedefler doğrultusunda temel kararlar ise üye ülkelerin FIU larının başkanlar düzeyinde temsil edildiği Genel Kurul toplantılarında ele alınmaktadır. Grubun karar organı genel kurul iken, yürütme organı bu çalışma gruplarıdır. Egmont Grubu nun 1996 yılında Roma da yaptığı toplantıda, Grubun çalışmalarına yön verebilmek için en azından ortak kriterlerin belirlendiği bir FIU tanımı kabul edilmiştir yılında ise bu tanım, terörün finansmanını da kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmiştir. Buna göre; mali istihbarat birimi; suçtan elde edildiğinden şüphe duyulan gelirlere ve potansiyel terörün finansmanına veya karapara aklama ve terörün finansmanı ile mücadele amacıyla ulusal mevzuat ve düzenlemelerin gerektirdiği mali bilgilere ilişkin

36 22 bildirimleri toplamak, analiz etmek ve ilgili makamlara sevk etmekle sorumlu merkezi ulusal birimdir. FIU tanımı yapılmasıyla güdülen amaç, karapara aklama ve terörün finansmanıyla ilgili FATF ve diğer uluslararası organizasyonlardan farklı olarak Egmont Grubuna ait ve onun faaliyetlerinde esas alacağı tanıtıcı ve ayırt edici ortak bir kavram geliştirmektir. FIU tanımı yapılırken bir yandan, FIU ların diğer idari birimlerden farkı vurgulanmaya çalışılırken, diğer yandan da bu birimlerin içerisinde yer aldıkları teşkilatların yapılarına göre idari, adli ya da polis kapsamında olmalarına değinilmiştir (MASAK, 2015:1). Egmont Grubunca kabul edilen tanımdan da anlaşılacağı üzere, FIU ların temel fonksiyonu karapara aklama ve terörün finansmanı ile ilgili olarak mali bilgileri toplamak, analiz etmek ve ilgili birimlere sevk etmektir. Ancak bu birimlerin ortak özelliği bu olmasına rağmen yetki ve görev alanlarının sadece bunlarla sınırlı kalması konusunda bir kural yoktur. Bazı mali istihbarat birimlerinin aynı zamanda kendilerinin de inceleme ve karapara aklama soruşturması yapma yetkileri bulunmaktadır. FIU lar arası bilgi değişimini daha kapsamlı ve sistematik hale getirmek için Egmont Grubu nun çalışmaları kapsamında iki önemli gelişme sağlanmıştır. Bunlardan ilki; Egmont Güvenlik Ağı (Egmont Secure Web-ESW) olarak adlandırılan, FIU lar arası bilgi değişimi dahil, doğrudan ve hızlı bir iletişimi sağlayan bir bilgisayar ağı sistemi; diğeri ise sistematik olarak bilgi değişimini amaçlayan Memorandum of Understanding- MOU dur (MASAK, 2015:1). Egmont Grubu nun ESW projesi 1997 yılında faaliyete geçirilmiştir. ESW, kamuya açık olmayıp, sadece ağa dahil olan FIU larca kullanılabilmektedir. Bir FIU nun ağa dahil olabilmesi için bu FIU nun Egmont Grubu nca aranan kriterlere sahip olması ve bu Gruba dahil olması gerekmektedir. ESW nin asıl amacı, FIU lara finans kuruluşları tarafından gönderilen mali bilgilerin suistimal edilme tehlikesine karşı korumak, ortak bir havuzda toplayarak, kişisel verileri gizliliği ilkesini ihlal etmeden paylaşmaktır. Ayrıca ESW, FIU lar arası güvenli bir e-mali haberleşmesi ve diğer FIU lar tarafından siteye konan bilgi ve dokümanlara (mevzuat, tipoloji v.b.) ulaşılabilmesi imkanını vermektedir.

37 23 Egmont a şu anda 139 ülke üye olup, ülkemiz üyelik için Şubat 1998 de müracaat etmiş ve Haziran 1998 de üyeliğe kabul edilmiştir. FIU olarak MASAK 5549 sayılı Kanunun 19/1 nci maddesinin (m) bendi ile yabancı ülkelerdeki muadil kurumlarla bilgi ve belge değişiminde bulunmakla yetkili kılınmıştır. MASAK, Mayıs 2001 tarihinde de ESW ye dahil olarak ve güvenli ağın bilgi paylaşımı ve haberleşme fonksiyonlarından yararlanmaktadır (MASAK, 2015:1) Birleşmiş Milletler Birleşmiş Milletler şemsiyesi altı ana organın koordineli çalışması ile tamamlanmaktadır. Her organın da otoritesi altında çeşitli spesifik alanlarda çalışan komite, komisyon ve çalışma guruplarından oluşan alt/yardımcı organları bulunmaktadır. Her bir organın idari, temsil ve prosedürel işleyişleri farklılık arz etmektedir. Ancak en geniş anlamda BM insan hakları, kalkınma ve güvenlik alanlarında faaliyet gösteren organlarla ayakta durmaktadır. Ana organlar arasında üye tüm ülkelerin eşit kabul edildiği, küresel önemi olan konularda tüm üyelerin fikirlerini rahatlıkla ifade ettiği, BM Şartı nda değinilen herhangi bir sorunun tartışılabildiği diğer bir ifade ile uluslararası toplumun sesini duyurabildiği ve dinlendiği tek ana organ Genel Kurul dur. Bu nedenle Genel Kurul bir dünya meclisi hükmündedir. Küresel konularda çok fazla ön plana çıkan diğer bir ana organ ise Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi dir. BM şartının 26. Maddesi gereği güvenlik ve barış başlıkları altında faaliyet yürüten politik bir organdır ve insan hakları konusunda aldığı kararlar özellikle daimi üyelerinin politik istek ve kararlılıklarına bağlıdır. Uhdesinde herhangi bir daimi askeri güç bulunmamaktadır. Bu gücü üyelerin desteğinden sağlamaktadır (Forsythe, 2012:63). BM nin diğer organlarından olan Sekreterlik, BM nin yürüttüğü misyon ve programları Dünya nın pek çok yerinde bulunan istasyonları aracılığı ile takibini gerçekleştirir. Ekonomik Sosyal Konsey ise ekonomik ve sosyal konularda çalışmalar yürütür. BM bütçesinin büyük bir kısmını bu çalışmaları yürütmede kullanır (UN Charter, 2013:1). BM nin ana organlarından bir diğeri olan Uluslararası Adalet Divanı ise ülkelerin başvuruları neticesinde uluslararası ihtilafları hukuki olarak çözüme kavuşturan ve BM nin

38 24 diğer organlarına da hukuki konularda yardımcı olan bir mahkemedir. Kurulduğu zamanda uluslararası davalara bakan tek mahkemedir. Bu gün özellikle ticaret, insan hakları, uluslararası suçlar ve deniz hukuku olmak üzere çeşitli davalara bakan uluslararası mahkemeler de faaliyetlerini yürütebilmektedir. Ancak Uluslararası Adalet Divanının en önemli özelliği onun evrensel olmasıdır (Greenwood, 2011: ). 193 üye ülkenin birer temsilcilerinden oluşur. BM nin barış, güvenlik, yeni üyelerin kabulü ve bütçe gibi konularda 2/3 lik çoğunlukla karar alan ana organlarından biridir. Diğer konularda ise basit çoğunluk ile karar alınabilmektedir. Eylül ve Aralık ayları arasında düzenli olarak toplanmaktadır. Bu toplantılarda Şartında yer alan konularda çok taraflı oturumlarforumlar düzenlemektedir. Ayrıca GK uluslararası hukukta standart belirleme ve kodifikasyon görevini de yerine getirmektedir ( General Assembly of the United Nations, 2014:1). Genel Kurul un BM Şartında yer alan görevleri arasında; silahsızlandırma da dahil, uluslararası barış ve güvenliğin sürdürülmesi için prensipler üzerinde fikir yürütme ve tavsiyede bulunma, BMGK nın üzerinde çalışmadığı uluslararası anlaşmazlıkları görüşme, uluslararası politik işbirliğini arttırmak için çalışma başlatma ve tavsiyelerde bulunma, temel hak ve hürriyetlerin gerçekleştirilmesi, ekonomik, sosyal, insani, eğitim ve sağlık alanlarında uluslararası işbirliğinin sağlanması, ülkeler arası ilişkileri bozacak durumlarda barışçıl çözüm üretme, BMGK dan veya diğer organlardan raporlar alarak gereğini yerine getirmeye çalışma, BM bütçesini ve üye ülkelerin finansal değerlendirmelerini belirleme gibi pek çok konu yer almaktadır (General Assembly of the United Nations, 2014:1). Genel Kurul, BMGK nın Şartla kendisine verilen herhangi bir görevi daimi üyelerinden dolayı yerine getirememesi durumunda harekete geçebilmektedir. Barış ve güvenlik konularında 2/3 çoğunluğu aransa da son zamanlarda kararlar için bir konsensüs çabası söz konusudur. Başkan delegelere danıştıktan ve mutabakat sağladıktan sonra bahsedilen konularda oylama olmaksızın bir kararı da kabul edebilmektedir. Genel Kurul un alt organları ise; masalar, komisyonlar, konseyler ve paneller, çalışma grupları ve diğerleridir. Daha önce de değinildiği gibi BMGK, beş daimi ve iki yıllık sürelerle seçilen on geçici olmak üzere onbeş üyeden oluşur. Herhangi bir konuda toplanan konseyin karar alabilmesi için dokuz oy yeterli olmakla birlikte daimi üyelerden herhangi birinin veto etmesi halinde karar alınamamaktadır.

39 25 BM Şartında BMGK nın görev ve sorumluluklarından bazıları şu şekilde sıralanmıştır. a. BM nin prensip ve amaçları doğrultusunda uluslararası barış ve güvenliği sürdürme, b. Uluslararası sürtüşmelere sebep olabilecek anlaşmazlıkları ve durumları soruşturma, c. Silahlanmayı düzenleyecek kuruluşların planlanmasını formüle etmek, d. Saldırganlıkları engellemek için üye ülkelerin yaptırımları ve diğer güç kullanılmasını içermeyen önlemleri uygulamasını sağlamak, e. Saldırganlara karşı askeri önlemler almak, f. Genel Kurul için yeni üyeleri tavsiye etmek, g. Genel Kurul a Genel Sekreterin seçilmesinde tavsiyede bulunmak ve GK ile birlikte Uluslararası Adalet Divanında görev alacak hakimlerin seçilmesini sağlamak (UN Security Council, 2013:1). Sosyal, kültürel, ekonomi, sağlık ve eğitim alanlarında araştırmalar yaparak Genel Kurula, üye ülkelere ve uzmanlık ajanslarına raporlar aracılığı ile bilgi sunar ve tavsiyelerde bulunur. Ekonomik Sosyal Konsey, üç yıllığına olmak üzere her yıl 18 üyenin seçilmesi ile 54 üyeden oluşur. Bu üyeler coğrafi dağılımlara göre seçilirler (UN ECOSOC, 2013:1). Mütevelli konseyi BM nin ana organlarından biri olarak kurulmuştur. Ancak 1 Kasım 1994 yılında faaliyetlerini askıya almıştır. Bu konseyin amacı kendi kendini yönetmede zafiyet yaşayan bölgelerin yönetme becerisi kazanmalarına yardımcı olmaktır. Konsey düzenli toplanmayı askıya almış olsa da konsey başkanının, Genel Kurul un veya BMGK nın çağrısı ile tekrar toplanması mümkündür (BM, 2014:1). BM Şartı ile kurulan divan, ana organlar arasında merkezi New York dışında olan tek ana organdır. Uluslararası Adalet Divanı Hollanda nın Lahey kentindedir. Divan (Mahkeme) heyeti Genel Kurul ve BMGK tarafından seçilen onbeş yargıçtan oluşmaktadır. Ülkelerin başvuruları sonucunda uluslararası hukuk, anlaşmalar ve teamüllere göre karar vermektedir. Ayrıca BM nin diğer organlarının hukuki konularla ilgili sorularına cevap vererek tavsiyelerde bulunur ve uluslararası hukuk alanında kodifikasyon görevini yerine getirir (Uluslararası Adalet Divanı, 2013:1).

40 26 Sekreterlik dünyanın birçok yerinde bulunan istasyonları aracılığı ile BM şartının kendilerine verdiği görevler ile yürüttükleri çalışmalar konusunda BM nin diğer organlarına, yöneticilerine programlar ve politikalarla ilgili hizmet sunarlar. Başında BMGK nın tavsiyesi ve Genel Kurul un görevlendirmesi ile beş yıllığına bir Genel Sekreter bulunur. Görevleri BM nin ilgilendiği tüm konuları kapsamaktadır. Bünyesinde yaklaşık personelle faaliyet yürütmektedir (BM, 2013:1) Mali Suçlarla Mücadelede Uluslararası Bilgi Değişimi Dünya ekonomisinin küresel bir yapı haline gelmesiyle suçlar ve bunun özelinde mali suçlar küresel bir yapı kazanmıştır. Ülke ekonomileri bazında meydana gelen yakınlaşmalar, genişlemeler mali suçların işlenmesini daha kolay, hızlı ve sınır tanımaz bir hale getirmiştir. Günümüzde milyonlarca dolar saniyeler içinde dünyada bir tur atabilir hale gelmiş ve bu nedenle elde edilen suç gelirlerinin izinin sürülmesi zorlaşmıştır. Bu açıdan bakıldığında örneğin, Afrika da uyuşturucu ticaretinden elde edilen para Almanya ya ve buradan Avusturya üzerinden New York a ve oradan da İngiltere ye saniyeler içinde ulaştırılabilmektedir. Bahsedilen hususlar bir arada düşünüldüğünde mali suçlarla mücadelenin her bir ülkenin kendi sınırları içinde ayrı ayrı yürütülemeyeceği ve dolayısıyla uluslararası işbirliğinin zorunlu olduğu ortaya çıkmıştır. Küreselleşmenin meydana getirdiği aklama yöntem ve araçları, suç piyasası aktörlerine dünyanın değişik bölgelerine rahatça hareket etme ve bu aktörlerin sahip oldukları değerleri kolaylıkla transfer edebilme imkanı tanımakla birlikte küreselleşme, bu suçlarla mücadele eden kanun uygulama birimlerine aynı ölçüde imkanlar sağlayamamaktadır. Ülkelerin kanuni düzenlemeleri ve ulusal egemenlik unsurları, sınırsız bir dünyada yaşayan suç piyasası aktörleri ile mücadele eden kolluk birimleri ve adli birimler için sınırların devam ettiği bir dünya anlamına gelmektedir. Başka bir deyişle, ülke sınırları suçluları değil bunlarla mücadele eden birimleri durdurmaktadır. Bu noktada, en az organize suç örgütleri kadar organize olabilmek için uluslararası işbirliğinin önemi sıklıkla vurgulanır hale gelmiştir. Hiçbir ülke uluslararası organize suç örgütleri ve bunların devasa boyutlara ulaşan aklanmış gelirleri ile tek başına mücadele edememekte, her ülkenin paranın transfer edildiği ülke makamları ile işbirliği içinde olması zaruret arz etmektedir. Böylelikle gerek kara paranın en önemli öncül suçları olan uyuşturucu ticareti, silah kaçakçılığı, insan ticareti gibi suçlarla ve gerekse aklama suçu ile mücadele için

41 27 uluslararası işbirliği ve ülke mevzuatlarının birbirleriyle uyumlulaştırılmasına yönelik uluslararası girişim ve anlaşmalar gündeme gelmiştir (Aykın, 2010:20,21) Önleyici Tedbirler Devlet şeklinde organize olmuş her toplulukta ortaya çıkan suçun, sosyal bir hastalık olarak devamlı geri dönmesi karşısında, önlemek, tedavi etmekten daha iyidir sözü geçerlidir. Bu yüzden suçun önlenmesi, suça karşı mücadeleyi, suçun meydana gelmesini engelleyecek metodlar vasıtasıyla tamamlar. Konumuz itibariyle ele aldığımızda önleyici tedbirler dendiğinde suçun oluşumunu önlemek amacıyla belirli faaliyetlerde bulunmak için konulan birtakım şartlar, yükümlülükler akla gelmektedir. Suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanının önlenmesine ilişkin mevzuat açısından bakıldığında bu tedbirler; müşterini tanı, bildirim yükümlülüğü, düzenleme ve denetim ile ilgili yaptırımlardan oluşmaktadır. Müşterinin tanınması ilkesi, yükümlüler nezdinde işlem yapanların gayrimeşru faaliyetlerde bulunup bulunmadığının ortaya konulması açısından önem arz etmektedir. Bildirim yükümlülüğü, suç gelirlerinin aklanmasına yönelik teşebbüslerin bulunması ihtimaline karşı yetkili makamların uyarılmasını sağlamaktadır. Düzenlemeler, aklamanın önlenmesine yönelik kanunların uygulanmasını sağlamakta ve müşterinin tanınması ile bildirim yükümlülüklerine ilişkin konuları detaylandırmaktadır. Denetim ise detaylandırılan bu hususlara mali ve mali olmayan kurumların riayetlerinin izlenmesini amaçlamaktadır. Önleyici tedbirlerin son unsuru olan yaptırımlar ise, önleyici tedbirler kapsamında getirilen yükümlülüklere riayet etmeyen kişi ve kurumları ceza tehdidi altına almaktadır (Değirmenci, 2007:238) Bastırıcı Tedbirler Suç gelirleri ile mücadele sistemi iki sütunlu bir yapıya benzemektedir. Bu sütunlardan bir tanesi bastırıcı tedbirleri diğeri ise önleyici tedbirleri ifade eder. Bu sütunları birbirine bağlayan, yani iki yapıda da kullanılan ise uluslararası işbirliği mekanizmasıdır. Bastırıcı tedbirler bir suçun ortaya çıkarılmasına yönelik yapılan her işlem olarak değerlendirilebilir. İncelemeler, soruşturmalar, yargılama, hapis ve müsadere cezaları bastırıcı tedbirler kapsamındadır (Aykın, 2008:5).

42 28 Bastırıcı tedbirler, suçun işlenmesi ile meydana gelen tüm olumsuz sonuçların giderilmesine yönelik faaliyetlerdir. Bastırıcı tedbirler, suç işlendikten sonra suçlunun ve suç gelirinin tespiti ile ilgilenir. Bu tedbirler ile suçluların cezalandırılması ve suç gelirinin müsaderesi hedeflenmektedir. Bunlar suç işlendikten sonra suçlunun cezalandırılmasına yönelik olarak gerçekleştirilen faaliyetleri kapsamaktadır. Bastırıcı tedbirleri aklama ve terörün finansmanı suçları açısından ele aldığımızda verilecek hapis veya para cezaları ve alınacak güvenlik tedbirleri akla gelecektir. Suç geliri elde eden tüzel kişiler söz konusu olduğunda bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacaktır. Tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirleri ise 5237 sayılı TCK nın 60 ıncı maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; Bir kamu kurumunun verdiği izne dayalı olarak faaliyette bulunan özel hukuk tüzel kişisinin organ veya temsilcilerinin iştirakiyle ve bu iznin verdiği yetkinin kötüye kullanılması suretiyle tüzel kişi yararına işlenen kasıtlı suçlardan mahkûmiyet halinde, iznin iptaline karar verilir. Müsadere hükümleri, yararına işlenen suçlarda özel hukuk tüzel kişileri hakkında da uygulanır (Aykın, 2008:238). Ancak söz konusu hükümlerinin uygulanmasının işlenen fiile nazaran daha ağır sonuçlar ortaya çıkarabileceği durumlarda, hakim bu tedbirlere hükmetmeyebilir. Bastırıcı tedbirlerden olan faaliyet izninin iptali, müsadere gibi güvenlik tedbirleri suçlular açısından caydırıcılık özelliği taşımaktadır. Suç gelirinin elde edildiği suçlar ile mücadele edilebilmesi için, bu suçtan elde edilen mali menfaatlerin yok edilmesi ve aklanan değerlerin müsadere edilebilmesi için bunlara el konulması gerekir. Günümüzde büyük suçlarla mücadele etmenin en iyi yolunun suç işleyenleri yasadışı gelirlerinden mahrum etmek olduğu yönünde mutabakat oluşmuştur (Kocasakal, 2000:130). Kasıtlı bir suçtan mahkumiyet halinde, suçun işlenmesine özgülenmiş veya suçtan meydana gelmiş veya kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olmak koşuluyla suçta kullanılmak üzere hazırlanmış bir eşyanın veya suçun işlenmesi ile

43 29 elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların mülkiyetinin devlete geçirilmesi işlemine müsadere denilmektedir (Öztürk, Erdem, 2006:325). Müsadere, bir şeyin mülkiyetinin devlete geçmesi sonucunu doğuran bir yaptırımdır. Eski TCK da müsaderenin hem ceza hem de güvenlik tedbiri yönü vardır. Ancak Yeni TCK da eşya müsaderesi ve kazanç müsaderesi güvenlik tedbiri başlığını taşıyan ayrı bir bölümde yer almaktadır. Dolayısıyla eşya müsaderesinin artık sadece bir güvenlik tedbiri olduğu söylenebilir (Özbek, 2006: 594). Bu açıdan bakıldığında müsadereye hükmedilmesi için bir suçun işlenmesi zorunlu olmakla birlikte bu suçtan dolayı bir kimsenin cezaya mahkum edilmesi gerekmemektedir. Müsadereyi çeşitli sınıflandırmalara tabi tutmak mümkündür. Genel müsadere ve özel müsadere ayrımı mevcuttur. Genel müsadere suçlunun tüm malvarlığının mülkiyetinin devlete intikalidir ve anayasamız tarafından yasaklanmıştır. Anayasa nın 38. maddesinde genel müsadere cezası verilemez biçimindeki kural ayrık durumlara izin vermeyen mutlak bir düzenleme niteliğindedir. Özel müsadere ise sadece suçla ilgisi olan eşyanın mülkiyetinin devlete intikalidir. TCK daki hükümlerin içeriğinden de birtakım sınıflandırmalara gidilebilir. Örneğin; eşya müsaderesi, eşdeğer müsadere, kazanç müsaderesi, kaim değer müsaderesi (KOM,2014:1). TCK md 5 e göre bu kanunun genel hükümleri tüm özel ceza kanunları için geçerli olacaktır. Bu durumda ister TCK da ister özel kanunlarda yer alsın tüm suç tipi için müsadere ve kazanç müsaderesinin uygulanması mümkün olacaktır. TCK md 54 hükmü şu şekildedir; (1) İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir. (2) Birinci fıkra kapsamına giren eşyanın, ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir surette imkansız kılınması halinde; bu eşyanın değeri kadar para tutarının müsaderesine karar verilir.

44 30 (3) Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyebilir. (4) Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir. (5) Bir şeyin sadece bazı kısımlarının müsaderesi gerektiğinde, tümüne zarar verilmeksizin bu kısmı ayırmak olanaklı ise, sadece bu kısmın müsaderesine karar verilir. (6) Birden fazla kişinin paydaş olduğu eşya ile ilgili olarak, sadece suça iştirak eden kişinin payının müsaderesine hükmolunur. TCK nın 54. Maddesinin gerekçesinde şu noktalara yer verilmiştir; Müsadere ve suç nedeniyle mülkiyetin devlete geçmesi başlığını taşıyan yaptırımlar tasarıda fer i ceza olarak düzenlenmiştir. Bilindiği üzere müsadere, bir şeyin mülkiyetinin devlete geçmesini sağlayan bir yaptırımdır. Bu nedenle müsadere yanında suç nedeniyle mülkiyetin devlete geçmesi adıyla ayrı bir yaptırım düzenlemesi, bilimsel açıdan doğru olmadığı gibi kavram karışıklığına da yol açabilecektir. Ayrıca, müsadere yaptırımı bir ceza olarak öngörülmesine rağmen, suç dolayısıyla hiç kimse mahkum edilmese de müsadereye hükmedilebilmesi kabul edilmiştir. Ceza niteliğindeki bir yaptırıma, bir kimsenin mahkumiyeti olmadan başvurulamayacağı açıktır. Belirtilen bu sakıncaların giderilmesi ve müsaderenin anayasada yer alan mülkiyet hakkını zedelememesi için, suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen eşyanın müsaderesine karar verileceği kabul edilmiştir. Ancak, bunun için, eşyanın iyiniyetli üçüncü kişilere ait olmaması gerekir. Başka bir deyişle, kişinin suçun işlenmesine iştirak etmemesi, suçun işlenişinden haberdar olmaması durumunda, sahibi bulunduğu eşya bir suçun işlenmesinde kullanılmış olsa bile, müsadereye hükmedilmeyecektir. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanmış olan eşya ise, suçun icra hareketlerine henüz başlanmamış ise, sadece bu nedenle müsadere edilemeyecektir. Ancak bu eşyanın niteliği itibariyle kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda müsaderesine hükmedilecektir. Yapılan yeni düzenleme ile getirilen temel

45 31 değişiklik müsaderenin hukuki niteliğinin bir güvenlik tedbiri olduğunun kabul edilmesidir. İşte bu nedenledir ki, müsadereye hükmedilmesi için bir suçun işlenmesi zorunlu olmakla birlikte, bu suçtan dolayı bir kimsenin cezaya mahkum edilmesi gerekmemektedir. Örneğin suçun işlenmesinde kullanılan tehlikeli eşya, bunu kullanan fail çocuk veya akıl hastası olması nedeniyle cezalandırılamasa dahi, müsaderesine hükmedilebilecektir. 2. fıkraya göre, müsadere konusu eşyanın ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesi başka bir surette imkansız kılınması halinde; bunun değeri kadar para tutarının müsaderesine hükmedilecektir. 3. fıkrada ise, müsaderede orantılılık kuralı kabul edilmiştir. Buna göre, suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında müsaderesine hükmedilmeyecektir. Maddenin 4. fıkrasında, yasak olan eşyanın müsaderesine ilişkin hükme yer verilmiştir. Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşyanın her halde müsaderesine hükmolunacaktır. 5. fıkrada, kısmi müsadere; 6. fıkrada ise, müşterek veya iştirak halinde mülkiyete konu eşyanın müsaderesi düzenlenmiştir. TCK md. 54 te eşya müsaderesi, suç ile ilgili eşya ve değerinin müsaderesi ve konusu suç teşkil eden eşyanın müsaderesi olmak üzere ikiye ayrılarak düzenlenmiştir. 1. Suç ile İlgili Eşya ve Değerinin Müsaderesi Suç ile ilgili eşya ve değerinin müsaderesi, üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya bir suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın devlete intikal etmesidir. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya ise, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması halinde müsadere edilir. Koşulları; a. Eşyanın suçta kullanılması, kullanılmak üzere hazırlanması veya suçtan meydana gelmesi;

46 32 Suçun işlenmesinde kullanılan eşya, suçun icra hareketlerinin yapılmasına katkı sağlayan, suçun işlenmesini kolaylaştıran eşyadır. Müsadere için o eşyanın suçta kullanılmasının mümkün olması yeterli değildir; kullanıldığının ya da en azından kullanılmak üzere hazırlandığının sabit olması gerekir (BM, 2005:2). Suçun işlenmesinde kullanılan eşya gibi, suçun işlenmesine tahsis edilen eşya da müsadere edilir. Suçun işlenmesine tahsis edilen eşyanın, suçta kullanılmış olması gerekli değildir (Certel, 2008: 38). Suçta kullanılmak üzere hazırlanan eşya, suçun işlenmesinde kullanılmak maksadıyla hazırlanmış ve henüz suçta kullanılmamış olmakla birlikte, suçun işlenmesinden beklenen neticenin elde edilmesine yardım eden eşyadır. Suçun icrai hareketlerinin yapılmasını kolaylaştırma amacıyla hazırlanmış eşyadır. Suçun icra hareketlerine başlanmışsa bu eşya müsadere edilir. Suçun icra hareketlerine başlanmamış ise müsaderenin mümkün olabilmesi kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlike yaratmasına bağlıdır (Certel, 2008:40). Suç işlenmesi neticesinde bir eşyanın meydana gelmesi halinde de söz konusu eşya müsadere edilecektir. b. Kasıtlı bir suçun işlenmiş olması; Taksirle işlenen suçlarda müsadereye gidilemeyecektir. Yargıtay da bir kararında, müsadereye karar verilebilmesi için, sanığın eyleminin suç teşkil edip etmediği, kime ait olduğu saptanmalıdır. Müsadere eyleme bağlıdır Eylem suç oluşturmuyorsa, eşyanın müsaderesine karar verilemez demek suretiyle, müsadereye karar verilebilmesi için her şeyden önce ortada işlenmiş bir suçun bulunması gerektiği konusuna açıklık getirmiştir (Öztürk, Erdem, 2005: 329). c. Eşyanın iyiniyetli üçüncü kişilere ait olması; Bu madde bağlamında iyiniyet, failin eşyanın suçun işlenmesinde kullanılacağını veya suçun işlenmesi suretiyle elde edildiğini bilmemesidir. Eşya, üçüncü bir kişiye aitse ve bu üçüncü kişi de eşyanın suçta kullanıldığını bilmiyorsa, müsadereye konu olamaz. Yargıtay bir kararında, sanık, annesinin bulundurma ruhsatlı tabancasını, izni dışında taşıdığına göre, müsaderesine karar verilmesi yasaya aykırıdır sonucuna varmıştır (Öztürk, Erdem, 2005: 328).

47 33 Birden fazla kişinin paydaş olduğu eşya ile ilgili olarak, yalnızca suça iştirak eden kişinin payının müsaderesine hükmolunur. d. Oranlılık ilkesinin dikkate alınması; Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyebilir. Müsadere edilecek eşyanın ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderenin başka bir surette imkansız kılınması halinde, bu eşyanın değeri kadar paranın müsaderesine hükmedilir. 2. Konusu Suç Teşkil Eden Eşyanın Müsaderesi TCK md. 54/4 te, üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir şeklinde, yasak olan eşyanın her durumda müsadere edileceği düzenlenmektedir. Burada eşyanın faile ait olup olmaması önemli değildir (Türk Hukuk: 2014). Kaçakçılık suç geliri elde edilen suç türlerinin başında yer almaktadır. Bu suça ilişkin olarak da gerek ulusal gerekse uluslararası bazda bastırıcı tedbirler ön plana çıkmakta, gerektiğinde uluslararası işbirliğine konu olabilmektedir. Özellikle kıymetli maden kaçakçılığı suçlarında uluslararası işbirliği büyük önem taşımaktadır. Uluslararası arenada da suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin müsaderesine ilişkin örnek olaylar mevcuttur. ABD Uyuşturucu ile Mücadele İdaresi tarafından ortaya çıkarılan ve Amerikan mahkemelerince 40 milyon ABD doları değerindeki altın, gümüş ve mücevherin müsaderesi ile sonuçlanan uluslararası bir aklama olayında; Panama hükümeti ile yapılan ortak çalışma sonucunda, Panama merkezli aklayıcıların uyuşturucu ticaretinden elde ettikleri geliri aklamak için kuyumculuk şirketi kurdukları ve altın, gümüş ve mücevherleri ABD ye transfer ettikleri ortaya çıkarılmıştır (Prnewswire, 2014:1). Suçlar ile mücadelede en etkili yöntem suçluların suç işleyerek elde ettiği gelirlerin izinin sürülerek müsadere edilmesidir. Ülke dışına çıkarılan malvarlıklarının geri alınmasında da

48 34 müsadere konusunda etkin bir uluslararası işbirliği gerekmektedir. Birleşmiş Milletler tarafından başlatılan Çalınmış Malvarlıklarının Geri Alınması (Stolen Asset Recovery- StAR) Girişimi ne paralel olarak, Avrupa Birliği tarafından da organize suçla mücadelede öncelikli sırayı suç gelirlerinin müsaderesi ve geri alınması almaktadır (Topkaya, 2014:74,75). Bu kapsamda Avrupa Birliği nce malvarlıklarının geri alınması ve müsaderesi konusunda yapılan çalışmalar arasında yer alan 2007/845/JHA numaralı Suç Gelirlerinin İzinin Sürülmesi ve Tespitine Yönelik Üye Ülkelerin Mal Varlıklarının Geri Alınması Birimleri-Müsadere Ofisleri (Asset Recovery Offices-ARO) Arasında İşbirliğinin Geliştirilmesi Hakkında 6 Aralık 2007 Tarihli Konsey Kararı uyarınca AB üyesi ülkelerde suç gelirlerinin izini süren, müsadere işlemini gerçekleştiren, el koyulan malvarlığının idaresini sağlayan ve müsadere işlemlerinde temas noktası olarak görev alan ulusal malvarlığı geri alım birimlerinin kurulması ya da belirlenmesi istenmektedir. ARO ya sahip olmayan Avrupa Birliği üyesi ülkeler tarafından en kısa süre içerisinde ulusal düzeyde etkin, malvarlığının izini süren ve etkili bir dondurma mekanizmasına sahip olan ve bilgi değişiminde bulunan yapıya sahip malvarlığı geri alım birimleri kurmaları beklenmekte olup, kurulacak olan ulusal ARO ların görevlerini etkin bir şekilde yerine getirebilmesi için aşağıda belirtilen görev ve yetkilere sahip olması istenmektedir (AB, 2014:1): Suç gelirlerinin izini sürmek, Suç gelirlerinin dondurulması ve suç gelirine el koyma işlemini gerçekleştirmek, Müsadere işleminin gerçekleştirilmesinde rol almak, El konulan malvarlığının idare edilmesini sağlamak, Müsadere işlemlerinin gerçekleştirilmesinde merkezi bir temas noktası olmak ve bu konudaki uluslararası talepleri almak, Malvarlıklarının dondurulması, el konulması ve müsaderesine ilişkin ilgili istatistikleri toplamak, Suç gelirlerini tespit etmek ve bu gelirlerin izini sürmek amacıyla finansal kayıtlar da dahil ilgili tüm veri tabanlarına (tapu kayıtları, şirket bilgileri, motorlu taşıt kayıtları, mahkumiyet istatistikleri, vergi bilgileri, suç kayıtları, sosyal güvenlik ve finansal kuruluşlar kayıtları) ulaşmak, Gerekli bilgileri temin edecek zorlayıcı bir güce sahip olmak,

49 35 Malvarlıklarına 72 saat gibi kısa bir süre içerisinde, söz konusu suç gelirlerinin belirlenmesi ile el konulmasına veya müsaderesine ilişkin mahkeme kararının icrasına kadar geçen süre içerisinde kaçırılmasına engel olmak için geçici dondurma işlemi yapabilmek, Diğer yetkili makamlar ile birlikte ortak soruşturma yürütme yetkisine sahip olmak. Ayrıca, ülkelerin malvarlıklarının geri alınması birimlerini kurmalarını destekler nitelikte üst düzey bir Avrupa Birliği Konferansı, Europol, Avusturya ve Belçika tarafından Mart 2008 tarihinde organize edilmiş olup bu konferans ve CARIN in çalışmaları sonucunda etkin bir ARO kurulması için, ARO ların Bilgi Değişimi ve Koordinasyon Görevi ile ilgili olarak 2006/960/JHA14 numaralı Avrupa Birliği üyesi ülkelerin kanun uygulayıcı birimleri arasında bilgi ve istihbarat değişimini kolaylaştıran Konsey Çerçeve Kararı uyarınca ARO ların hızlı bir şekilde bilgi değişiminde bulunulmasının faydalı olacağı ifade edilmiştir (Eur-Lex, 2014:1). Bunun yanı sıra, ARO lardan karşılıklı adli yardım talebinde bulunulmadan, bilgi alınmasını teminen yapılması gereken düzenlemelerin netleştirilmesi ve dondurma ve müsadereye ilişkin talepler için kullanılan formların daha kolay bir uygulama sağlamak amacıyla revize edilmesi gerektiği belirtilmiştir (Eur-Lex, 2014:1). ARO lar arasında iletişimi sağlamak amacıyla standart bir güvenlik ağının kurulmasının ve ARO lar arasındaki koordinasyonun sağlanması görevinin ise EUROPOL ün finansal incelemelerde başarılı sonuçlar alan, sadece 2007 yılında suç gelirlerinin izinin sürülmesi konusunda 133 incelemeye yön veren ve ARO lara uzman desteği sağlayan Suç Geliri Bürosu na (Criminal Asset Bureau) verilmesinin uygun olacağı vurgulanmıştır. Ayrıca 2008 yılında İrlanda da varlıkların geri alınması birimi kurulması konusunda da Suç Geliri Bürosu görevlendirilmiş ve bu konuda ortak çalışma yapılmıştır. Ayrıca Macaristan, Polonya, Litvanya gibi bazı Avrupa Birliği üyesi ülkelerde varlıkların geri alınması ofislerinin kurulması konusunda Europol Mali Suç ve Varlık Birimi (The Europol Financial Crimes and Property Unit - EFCPU) tarafından uzman desteği sağlanmıştır (Irish Naturalisation and Immigration Service, 2015:1). Bu kapsamda Avrupa Birliği nce malvarlıklarının geri alınması ve müsaderesi konusunda yapılan çalışmalar arasında yer alan 2007/845/JHA numaralı Suç Gelirlerinin İzinin

50 36 Sürülmesi ve Tespitine Yönelik Üye Ülkelerin Mal Varlıklarının Geri Alınması Birimleri- Müsadere Ofisleri (Asset Recovery Offices-AROs) Arasında İşbirliğinin Geliştirilmesi Hakkında 6 Aralık 2007 Tarihli Konsey Kararı alınmıştır. Bu Karar ile Avrupa Birliği üyesi ülkelerin 18 Aralık 2008 tarihi itibariyle bu Konsey Kararı doğrultusunda işbirliği yapmasını sağlayan ARO kurmaları gerektiği ve bu müsadere ofislerinin müsadere işlemlerinde merkezi temas noktası olacağı belirtilmiştir. Kara paranın aklanmasına ilişkin Eylem Planı nın komisyona 12 Eylül 2008 tarihinde sunulmasının ardından Türkiye fasla dair Müzakere Pozisyon Belgesi ni Kasım 2008 de AB Komisyonu na sunmuştur ve 18 Aralık 2008 tarihinde fasıl müzakerelere açılmıştır. Müzakere Pozisyon Belgesi nin Aklama ile Mücadele başlıklı bölümünde, ilk hazırlanan taslağında ARO yapılanmasına ilişkin taahhüdümüz yer almamış olup, Komisyon un Adalet, Özgürlük ve Güvenlik Genel Müdürlüğü nün Türkiye Masası vasıtasıyla Dışişleri Bakanlığı na bildirilen görüş üzerine Müzakere Pozisyon Belgesi ne eklenmiştir. Sonuç olarak Müzakere Pozisyon Belgesi nde ülkemizde en geç üyelikten iki sene öncesine kadar Malvarlıklarının Geri Alınması Birimi yapılanmasının ihdas edilmesine yönelik ulusal taahhüdümüz yer almaktadır (Börekçi, Yurdakul, 2011: 184) Operasyonel Tedbirler Günümüzde suçla mücadeleye ilişkin olarak uygulanan tedbirlerden biri de operasyonel tedbirlerdir. Suçla mücadelede etkinlik sağlanabilmesi adına önleyici tedbirlerin yanısıra alınması şart olan operasyonel tedbirler de mevcuttur. Suç geliri açısından suçlularca kullanılmaya müsait olan sektörde faaliyet gösterenlerin ihbar veya şikayetlere bağlı olarak denetlenmesi, gerektiğinde yerinde incelemelerin yapılması ve aklama ve terörün finansmanına ilişkin olarak suç şüphesinin mevcut olduğu durumlarda ilgili kurumlar arası işbirliği bu noktada büyük önem arz etmektedir. Örneğin; Cumhuriyet Başsavcılıkları, MASAK ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından CMK maddeleri kapsamındaki teknik takip, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi, izleme gibi tedbirlerin uygulamaya konularak ortak çalışmalar yürütmek ve karşılıklı bilgi alışverişi sağlamak suretiyle operasyonel faaliyetler yürütülmesi bu kapsamda değerlendirilebilir.

51 37 BÖLÜM 2 SUÇ GELİRLERİ İLE MÜCADELEYE İLİŞKİN BAZI ÜLKE UYGULAMALARI VE ÖRNEK OLAYLAR Suç gelirleri ile mücadele hususunda ülke uygulamalarına ilişkin olarak tezimizde anglosakson hukuk sisteminin geçerli olduğu Amerika Birleşik Devletleri ile Birleşik Krallık ve Kıta Avrupası hukuk sisteminin geçerli olduğu Avrupa Birliği ülke örnekleri ele alınarak her iki sistemde de suç gelirleri ile mücadelenin nasıl uygulandığını ortaya koymak hedeflenmiş ve bu sebeple bu ülkelere yer verilmiştir Amerika Birleşik Devletleri nde Suç Gelirleri ile Mücadele Amerika Birleşik Devletlerinde tüm kanuni düzenlemelerin US Code adı altında tek bir yasa altında toplanmış olduğu görülmektedir. Tüm kriminal ve örgütlü suçların son derece geniş bir şekilde düzenlendiği dikkati çekmektedir. Kanuni düzenlemelerden ve uygulama yaklaşımlarından görüleceği üzere anılan suçlar konusu sorunlar bir bütün olarak ele alınıp, konuyla ilgili kurumlara ilişkin görev ve yetki dağılımı yapılmıştır. Organize suçlarla mücadelede; Gümrük, Dışişleri Maliye ve/veya Hazine, Yargı, İnsan ve Sağlık Birimi, Gizli Servis çatısı altında pek çok birimin yetkilendirildiği görülmektedir. Söz konusu birimler içinde gümrük birimlerinin anılan konuda son derece geniş ve derinlemesine soruşturma yetkisine sahip olduğu belirtilmektedir. Uyuşturucu ve insan trafiği ve/veya kaçakçılığı da dahil kriminal suçlarla ilgili önemli bilgi bankalarının bulunduğu görülmekte ve bu bilgi bankalarından ilgili tüm birimlerin gerekli koşullar oluştuğunda yararlandığı belirtilmektedir. Dolandırıcılık ve kaçakçılık, silah ve uyuşturucu ticareti, radyoaktif ve nükleer materyal kaçakçılığı, insan ticareti, suç gelirlerini aklama ve mali suçlar gibi bir dizi suçu içermekte olan organize suç kavramı günümüzde artık bir global sorun haline gelerek tüm ülkeleri birlikte mücadele etmeye itecek niteliğe bürünmüştür. Bugün işlevsel olan organize suç gruplarının çoğunun, birden çok suç çeşidini maddi menfaat temini saikiyle işlediği tüm ülkelerce bilinmektedir. Bu suçlardan elde edilen maddi menfaat ise yukarıda da ayrıntılı

52 38 olarak bahsedildiği üzere suç geliri olarak tanımlanmakta ve bu suçlarla mücadele aynı zamanda suç gelirleri ile mücadele anlamına da gelmektedir. Bu suçlardan özellikle, hemen hemen tüm ülkelerde etkin hale gelen, uyuşturucu ticareti ile insan kaçakçılığı öncelikli mücadele gerektiren suçlar içerisine girmiş durumdadır. Gerek insan kaçakçılığı ve ticareti ile uyuşturucu trafiğinden elde edilen gelirlerin terörist eylemler amaçlı kullanılıyor olması, gerekse sözü edilen suçlar sonucu ve esnasında insan hakları ihlalleri ile insan sağlığı ve can güvenliği tehditlerinin gerçekleşiyor olması, anılan suçlarla uluslararası alanda mücadele edilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır (Kaya, 2001:15). ABD de yapılanmış bulunan Homeland Security Department isimli Bakanlık, 22 devlet birimini bünyesinde toplamıştır. ABD Göçmen ve Gümrük İcra Ofisi içerisinde tüm soruşturmaların Soruşturma Bölümü altında bulunan Müfettişlik birimi ile gerçekleştirildiği, Gümrük Müfettişlerinin Homeland Security içerisinde en geniş soruşturma birimi olduğu belirtilmektedir. Apayrı bir birim olarak soruşturma Biriminin 6000 ayrı memur(veya kolluk) çalışanı bulunduğu, 156 özel, 26 çok özel ve geniş yetkilere sahip müfettişin görev yaptığı görülmektedir. İnceleme ve soruşturmaların Finansal Soruşturmalar, Soruşturma Servisi, Ulusal Güvenlik Soruşturmaları, Kaçakçılık/Kamu Güvenliği Soruşturmaları, Uluslararası Organize Birimler başlıkları altında yapılmakta olduğu anlaşılmaktadır. Soruşturma birimi içerisinde 56 dış ülke müfettişinin de yer aldığı görülmektedir. İnceleme ve soruşturma biriminin yıllık bütçesi 1 milyar dolar olarak gözükmektedir (Ice, 2014:1). Soruşturma Birimince uyuşturucu yakalamaları sonrası finansal boyut inceleme ve soruşturmalarının müfettişlerce koordine edilerek gerçekleştirilip, suç gelirlerinin aklanması suçu sonrası konuya ilişkin para ve mallar zapt edilmektedir. Örneğin 2005 yılı Ocak ayında yapılmış bir soruşturma sonucunda uyuşturucu kaynaklı suç gelirlerinin petrol çıkarma artezyen kuyuları için harcanmakta olduğu tespit edilip, söz konusu petrol çıkarma ekipmanlarının zapt edilmiş olduğu belirtilmektedir (Ice, 2014:1). Homeland Security Maliye (Hazine) Bölümü ABD de finansal suçların bilgi bankasının uygulama ve yönetiminden sorumludur. Kara para aklama gibi organize suçlar karşısında, ilgili acentanın başı olarak, uluslararası anlaşmalar ve müzakereleri dahilinde Kongreye yol gösterir. Maliye Departmanı 7 milyondan fazla finansal işlemi analiz eder, yıldan yıla raporlar, yargılama ve diğer birimlerle bilgi alışverişinde sağlar.

53 39 ABD de uyuşturucu pazarının çökertilmesi, Kolombiya ve Meksika gibi üretim ve transit ülkelerini, uyuşturucu ile mücadele konusunda finanse etmek, konuyla ilgili meslek edinenleri bulmak yolunda gözden kaçırmaları en aza indirmek, uyuşturucu tüccarları ve üretim yapılan ülkeler üzerinde baskı noktası oluşturmak, kaçak yakalamalarında etkili olmak şeklinde amaçlar taşımaktadır. Uyuşturucu ile mücadelede uyuşturucu kaçakçılarının aslında para için çalışan birer iş adamı gibi oldukları, bu yüzden onları bu kazançtan mahrum etmeyi başarmanın belki de en önemli adım olduğu belirtilmektedir. Birleşmiş Milletlerin yaptığı çalışmalarda insan trafiği ve insan kaçakçılığı uluslararası suç aktiviteleri içinde en hızlı büyüyen kısım olarak dikkati çekmektedir. Birleşik Devletler hükümetinin açıklamasına göre sayısı yılda olan kurbanların kadarının Birleşik Devletlerde bulunduğu anlaşılmaktadır. Kadın ve çocuklar bu sayıda daha fazla yer kaplamaktadır. Trafikçiler kurbanlarla birlikte hareket edebilirler, bazen de onları başka bir organizatöre satabilirler. Bunlar modern çağın köleleridir. İnsan kaçakçılığı; taşımayı kolaylaştırmak, uluslararası sınırları illegal yöntemlerle aşmak, bunu gerçekleştirirken bir veya daha çok ülkenin kanunlarını çiğnemek, gizlice veya aldatma yoluyla yapılabildiği gibi sahte belge kullanma yolu ile de yapılabilmektedir. Kaçakçılık yolu ile Birleşik Devletlere illegal giriş yapan kaçakçıların sayısı, insan trafiğine nazaran daha yüksektir. Bir kişinin kaçakçı iken, herhangi bir noktada trafik mağduru olması da mümkün olmaktadır. Tam tersi olarak, insan kaçakçılığında, kişinin kaçakçıyla, yapılan işin bedelini ödemek için çalışmak üzere anlaşmaya varmasıyla da söz konusu olabilir. Diğer yandan, yukarıda belirtilen dışında, ekonomik yetersizlikler bir kenara bırakılsa dahi; anılan kriminal suçlarla mücadelede ülkemizde yetkili kurumlar arasında işbirliğinin arttırılması amaçlı toplantılar yapılıp, mücadelede kısa, orta ve uzun vadeli stratejik hedef ve uyguma yöntemlerinin belirlenmesi, rapor konusu suçlara ilişkin gerekli noktalarda istihdam edilecek uzman personel yetiştirilmesi, gümrük teşkilatının, daha etkin ve modern bir hale getirilebilmesi hedefinde önemli görülen, gümrüğün ekonomik ve mali öneminin yanı sıra her türlü suçla mücadelede stratejik öneminin büyüklüğünün açıklanmasına yönelik çalışmalar mutlak suretle yapılmalıdır. ABD de 2001 yılında yasalaşan Vatanseverlik Yasası nın (USA PATRIOT ACT) 314. maddesine göre çıkartılan yönetmelikler, suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı faaliyetlerinin caydırıcılığına yönelik prosedürler oluşturmuştur. Bu yönetmelikler, iki

54 40 yönden bilgi paylaşımını artırmaktadır. Bunlardan birincisi; federal yasa uygulayıcı kamu kuruluşlarının, terörün finansmanı veya suç gelirlerinin aklanması şüphesi uyandıran işlemler hakkında finansal kuruluşlardan bilgi talep edebileceği bir mekanizma oluşturmaktadır ve ikinci olarak finansal kuruluşların, terörizm veya suç gelirlerinin aklanması suçunu içerebilecek faaliyetlerin belirlenmesi ve bildirilmesi amacıyla kendi aralarında bilgi paylaşımını teşvik etmektedir (FINCEN, 2014:1). Amerika Birleşik Devletleri Banka Gizliliği Kanunu Danışma Grubu ABD Kongresi tarafından 1992 yılında kurulmuş olup, FinCEN in (ABD nin Finans İstihbarat Birimi) yöneticisi başkanlık etmektedir. Grup; Banka Gizliliği Kanununa (BSA) ilişkin hususların sektör temsilcileri, düzenleyiciler ve yasa uygulayıcı kuruluşlar arasında tartışıldığı birincil forum işlevini görmektedir. Danışma Grubu, yasa uygulayıcı kuruluşların BSA verilerinden daha fazla yararlanması ve bunun finansal kuruluşların yasaya uyum konusundaki yükümlülükleri üzerindeki etkisinin minimize edilmesi yöntemleri hakkında ABD Hazine Bakanlığı na tavsiyelerde bulunmaktadır (USCODE, 2014:1). ABD hükümeti, ABD li düzenleyiciler ve finansal kuruluşlar ile bunların Ortadoğu/Kuzey Afrika ve Latin Amerikalı meslektaşları arasında bağlantı oluşturan bir Özel Sektör Diyalog Programı başlatılmıştır (Treas, 2014:1). Bu etkinlikler dizisi, ülke içi ve bölgesel suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı riskleri, uluslararası suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı standartları ve bu konularda yaşanan bölgesel gelişmeler ve terörün finansmanı ve suç gelirlerinin aklanmasıyla mücadelede ABD hükümetinin benimsediği politikalar ile özel sektör uygulamaları hakkında bilinç düzeyinin artırılmasını hedeflemektedir (USmenapsd, 2014:1) Birleşik Krallık ta Suç Gelirleri ile Mücadele İngiltere nin temel mali düzenleyicisi konumundaki Mali Hizmetler Birimi nin (FSA), Mali Suçlar Politika Dairesi nden Hannah LYNES Avrupa Birliği (AB) gerekliliklerine ve İngiltere nin risk bazlı yaklaşımı üzerine yoğunlaşmıştır. Ms. LYNES in üzerinde durduğu konular esas itibariyle aşağıdaki gibi özetlenebilir. 1- Mali Hizmetler Birimi 2- Elektronik Para

55 41 3- AB ve İngiltere de konuyla ilgili yasal çerçeve 4- İngiltere nin risk bazlı yaklaşımı 5- Elektronik Para ve Aklama Riski 6- Elektronik Para ile İlgili Kimlik Yükümlülükleri 7- Kilit Mesajlar FSA mali hizmetleri ve mali piyasaları düzenleyen, konusunda uzmanlaşmış bağımsız idari bir otoritedir. FSA nın kanunen gözetmek zorunda olduğu hedefler şunlardır; Piyasaya olan güven, kamu bilinci, tüketici haklarının korunması ve mali suçlar ile mücadele. FSA faaliyetlerini yürütürken etkinlik ve ekonomi ilkelerini rehber almaktadır. FSA, mali hizmetleri ve mali piyasaları düzenlerken ve denetlerken, mali şirketlerin yönetimini sorumlu tutan, orantılılığı gözeten, yeniliklere önem veren, konunun uluslararası niteliğini ve küresel standartları dikkate alan ve rekabeti koruyan bir yaklaşımı haizdir. Öte yandan İngiltere de yaygın kullanım alanına sahip olan elektronik paranın yüksek risk taşıdığına inanılmamaktadır. Elektronik para ihraç eden kuruluşlar nispeten daha küçük ölçekli işletmeler oldukları için Mali Hizmetler Biriminin sahip olduğu teknoloji bu riski karşılamaya kafi gelmektedir. Buna karsın elektronik paranın sahip olduğu hız da kuşkusuz bir risk unsurudur. Risk düzeyini artıran ya da olumsuz yönde etkileyen faktörler şu şekilde sıralanabilir. İşlemlerin değeri ve tekrarlanma sıklıkları, Sınır aşan işlemler, Satın alınan ürün (bahis, kumar vs), Zincirin tüm halkalarında kimlik tespitinin mümkün olmaması, Yüz yüze olmayan işlemler, Müşteri tabanının büyüklüğü, Müşteri başına düşen hesap veya kartların sayısının çokluğu, Nakden yapılan iadeler, Riski azaltmanın yolları ise ürün tipinin önceden tasarlanması, kurulan sistemler ve yapılacak denetimlerdir. Bu kapsamda şu tedbirler sayılabilir:

56 42 Kimlik kontrolleri, İşlemlerin izlenmesi, Şüpheli İşlem Bildirimleri, Malvarlıklarının dondurulması, Uyum görevlisi/bildirim görevlisi atanması, Üst yönetimin taahhütleri/sorumluluğu, Personelin eğitimi, Kayıtların saklanması. E-para alanındaki AB gereklilikleri temelde, 2000/46/EC (Ek-1) ve 2000/28/EC (Ek-2) sayılı direktifler ile belirlenmiş bulunmaktadır. Diğer taraftan, 2001/97/EC sayılı AB Direktifi İngiltere de halen yürürlüktedir. Elektronik para ihraççıya karsı ileri sürülebilen ve alınan bir fon mukabilinde bir cihaz üzerine yüklenebilen ve ihraççı dışındaki kimselerce bir ödeme aracı olarak kabul gören parasal bir değer olarak tanımlanmaktadır. 2005/60/EC sayılı AB Direktifinin içselleştirilmesi çalışmaları ise halen Hazine Bakanlığı bünyesinde devam etmektedir. Öte yandan FATF in 7 nci özel Tavsiyesi uyarınca elektronik fon transferlerini düzenleyen bir yönetmelik de (Payments Regulation 1781/2006) 1 Ocak 2007 de yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Elektronik-para konusunda yoğun ve yaygın bir denetim yapılması İngiltere de olası ve mantıklı görünmemektedir. Bu alanda faaliyet gösteren şirketler nispeten küçük ölçekli işletmelerdir. İngiltere nin risk bazlı yaklaşımı büyük ölçüde bu alandaki AB parametrelerine dayanmaktadır ve denetimde orantılılığı, ilkelere ve kurallara dayalı düzenlemeyi ve üst yönetimin sorumluluğunu esas almaktadır. Risk bazlı yaklaşım ile kaynakların orantılı kullanımı kast edilmektedir. İlkelere dayalı yaklaşım ise, şirketlerin uzmanlığından yararlanmayı mümkün kılmakta, müşteriler için kolaylığı suçlular için zorluğu ifade etmektedir. AB nin 2000/46/EC sayılı elektronik para direktifi küçük ölçekli para tedarikçilerinin kapsamdan çıkarılmasına imkan vermektedir. Bu nedenle, İngiltere de banka ve tut-sat kredisi veren kuruluşlarla (building societies), uzmanlaşmış e-para tedarikçilerinin aksine küçük ölçekli e-para tedarikçileri FSA nın değil Gelir ve Gümrük İdaresinin (HM Revenue and Customs) yetki alanında yer almaktadırlar.

57 43 İngiltere nin suç gelirleri ile mücadele alanındaki mevzuatı bir piramide benzetilirse, hiyerarşik olarak bu piramidin tepesinde Suç Gelirleri Kanunu (Proceeds of Crime Act POCA) yer alır. Bunun hemen altında kimlik tespiti ve bildirim yükümlülüklerine ilişkin yönetmelikler, üçüncü sırada Mali Hizmetler Biriminin yayınlamış olduğu El Kitabı, en alt sırada ise kanuni bir bağlayıcılığı olmayan ancak hem mahkemeler, hem FSA, hem de mali sektör tarafından yön gösterici olarak kabul edilen bir endüstri kılavuzu (Joint Money Laundering Steering Group- JMLSG Guidance) yer almaktadır. Bu kılavuz mesleki birliklerden oluşturulmuş olan (JMLSG) bir yönlendirme komitesi tarafından hazırlanmıştır. Mali piyasalarda faaliyet gösteren şirketlerce kurulmuş olan 17 adet mesleki birlik 1990 yılından itibaren çeşitli kılavuzlar hazırlamaktadır. Son olarak yayınlanan bu kılavuz elektronik-paraya ilişkin bir bölüm içermektedir. Bu endüstri kılavuzunun önemi, yükümlülerin bu kılavuza uydukları ölçüde cezai sorumluluklarının da azalmasından kaynaklanmaktadır Avrupa Birliği nde Suç Gelirleri ile Mücadele Birlik kurumları, Antlaşmalar'da kendilerine verilen yetkiler çerçevesinde ve belirlenen usul, şart ve amaçlara uygun olarak hareket eder. Dolayısıyla, Birlik sınırlı yetki ilkesine tabi olup, ancak üye devletler tarafından açıkça yetkilendirildiği alanlarda düzenleme yapıp bağlayıcı kural koyabilir, tedbir alabilir. Avrupa Birliği kurumsal yapısı içerisinde yasama faaliyeti, ayrı ayrı görevleri bulunan üç temel kurum olan; Komisyon, Parlamento ve Konsey'in işbirliği ile gerçekleşir. Yasama sürecinde her bir kurumun görevi, yetkisi ve sorumluluğu birbirinden farklıdır. AB'de karar alma faaliyeti "Olağan Yasama Usulü" ve "Özel Yasama Usul" leri aracılığıyla gerçekleştirilir. Özel Yasama Usulleri'nden olan Danışma Usulü ve Muvafakat Usulü istisna niteliğindedir. Aksi belirtilmediği takdirde uygulanacak olan usul ise kural olarak Olağan Yasama Usulü'dür. Avrupa Parlamentosu'na karar alma sürecinde gerçek anlamda yasa koyucuya benzer bir yetki tanıyan olağan yasama usulünde Parlamento'ya yasama süreci çerçevesinde Konsey ile ortaklaşa karar verme ve veto yetkisi tanınmıştır. Bu usulde, Komisyon yasama önerisini hazırlar ve yasama işlemi ancak Parlamento ile Konsey'in anlaşması ile yapılabilir. Parlamento'nun bir yasama önerisini reddi veto etkisi doğurur. Parlamento bu usulde yasama önerisine değişiklikler de önerebilir ve Konsey tarafından da benimsenmesi halinde tasarruf bu şekilde yasalaşabilir. Ancak

58 44 Antlaşmalar'da açıkça belirtilen hallerde Özel Yasama Usulleri'nin uygulanması söz konusu olabilir. Özel Yasama Usulleri, diğerlerinin yanı sıra özellikle; "Danışma Usulü" ve "Muvafakat Usulü" şeklindedir. Danışma usulünde Komisyon'un hazırladığı öneri hakkında Parlamento görüş bildirir, ama bu görüş bağlayıcı değildir, Konsey konuyu Parlamento'nun görüşünü aldıktan sonra bu görüşe uymadan da karara bağlayabilir. Muvafakat usulünde ise Parlamento'nun Komisyon önerisine ya da Birliğin taraf olacağı bir anlaşmaya onay vermesi halinde o tasarruf Konsey tarafından kabul edilebilir veya ilgili anlaşma Konsey tarafından imzalanabilir. Birliğin taraf olacağı pek çok uluslararası anlaşma muvafakat usulüne tabidir. Yeni üyelerin Birliğe katılımını sağlayan katılım antlaşmaları da Parlamento'nun muvafakatini gerektirir. Bundan başka, antlaşmalar' da, "Bütçenin Onaylanması" "Komisyonun Düzenleme Yapması" gibi özel usullerin uygulandığı karar yöntemlerine de yer verilmektedir. AB'de yasama faaliyeti yapılırken öneri kural olarak Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanır ve Konsey ile Parlamento'ya sunulur. Bu çerçevede Ekonomik ve Sosyal Komite ile Bölgeler Komitesi gibi bazı danışma organlarına da danışılması gerekebilir. Parlamento'nun ve Konsey'in üzerinde anlaştığı öneri, Konsey tarafından nihai olarak karara bağlanır (ABGS, 2014:1). Suç Gelirleri Hakkında 20 Kasım 2008 tarih ve COM(2008)766 numaralı Avrupa Komisyonu Bildirisi (Commission of the European Commities, 2008) ile mal varlıklarının geri alınması birimleri ile ilgili olarak Ulusal Malvarlıkların Geri Alınması Birimlerinin (AROs) Kurulması, ARO ların Yapısı, Görev ve Yetkileri, Müsadere Konusunda Avrupa Birliği Üyesi Olmayan Ülkeler ile İşbirliği ve ARO ların Etkin Bir Şekilde Çalışması İçin Alınması Gereken Tedbirler gibi konularda detaylı açıklamalarda bulunulmuştur. Avrupa Birliği, malvarlıklarının geri alınması birimlerinin (ARO) üye ülkeler içerisinde el koyma ve müsadere konularında koordinasyonu sağlayacak bir birim olarak işlev görmesini ve bu birim sayesinde bu alanda uzmanlaşmış bir kadro ile organize suç ile etkin bir mücadele amaçlamaktadır. Avrupa Birliği üyesi her ülkenin suç gelirinin izini süren, müsadere işlemini gerçekleştiren, el koyulan malvarlığının idaresini sağlayan ve müsadere işlemlerinde temas noktası olarak görev alan ulusal malvarlıklarının geri alınması birimi (müsadere ofisi) (Asset Recovery Office-ARO) kurması ve bu birimin müsadere işlemlerinde bir takas odası gibi çalışarak, uluslararası işlemlerde işbirliği içerisinde olması istenmektedir. Avrupa Birliği üyesi ülkelerde ulusal malvarlıklarının geri alınması birimlerinin (ARO) kurulmasıyla; diğer ülkeler ile işbirliği gerektiren yani sınır aşan

59 45 yolsuzluk gibi suç kaynaklı gelirlere el konulması ve suç gelirlerinin müsadere edilmesi koordinasyonu tek bir merkezden yapılacak olup, bu ofisler suç gelirlerine el koyma işlemini gerçekleştirecek ve bu konuda gelen uluslararası talepler için bir odak noktası olacaktır. Ayrıca; bu ofisler diğer ülkelerden alınacak olan müsadere ile ilgili talepler için merkezi temas noktası olarak görev yapacak olup, malvarlıklarının dondurulmasına, el konulmasına ve müsaderesine ilişkin ilgili istatistiklerin toplanması ve eğitim çalışmaları konusunda da sorumlu olacaktır. Böylece, Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında müsadere işlemlerinde tek tip bir terminoloji, içerik ve formların kullanılmasıyla uygulamada kolaylık sağlanacaktır. Bu birimlerin aklama ve terörün finansmanı ile mücadele eden ülke mali istihbarat birimlerine benzer nitelikte olması beklenmekte olup, Avrupa Komisyonu tarafından kurulacak olan bu yeni birimler ile birlikte aşağıda belirtilen yasal düzenlemelerin de yapılması gerektiği belirtilmektedir (Conventions, ): Suça ilişkin mahkûmiyet kararına gerek olmaksızın müsadereye imkan veren kanuni bir düzenleme (Civil Confiscation-Sivil Müsadere), FATF (The Financial Action Task Force) in şüpheli işlem bildirimlerine ilişkin 13. Tavsiyesinin Avrupa Birliği müktesebatı içerisine alınması, Haksız mal edinimine (Unjustifed Asset) ilişkin yeni bir suç ihdas edilmesi, (Bu sayede kanun uygulayıcı birimler bir kişinin beyan edilmiş geliri ile orantısız malvarlığına sahip olduğu gerekçesiyle bu malvarlığına el koyabilecektir.) Belirlenmiş bazı ciddi suç kategorilerinden mahkumiyet halinde mecburi müsadere (mandatory confiscation) sisteminin geliştirilmesi (ABGS, 2011:1). Konsey Çerçeve Kararı öncesinde ARO işlevini gören kurumlara sahip olan Almanya, Avusturya, Belçika, Estonya, Fransa, İrlanda, Hollanda ve Birleşik Krallık gibi ülkelerin müsadere ofislerinin organizasyon yapılarında, görev, yetki ve uygulamalarında farklılıklar bulunmaktaydı. Ayrıca bu ülkelerdeki birimlerin müsadere ile ilgili konulardaki uygulamalarında da farklılıklar bulunabilmekteydi. Örneğin; Birleşik Krallık ta müsadere edilen malvarlıkları, geri alma işleminde rol alan yetkili otoriteler arasında paylaştırılmakta, İtalya da ise sivil toplum örgütlerine sosyal amaçlı kullanılmak üzere verilmektedir. Bu gibi sebeplerden dolayı, Avrupa Birliği tarafından ARO lar ile ilgili bir düzenleme yapılarak bu konudaki uygulamalarda ve ülkeler arasında gerçekleştirilecek işbirliğinde yeknesaklığın sağlanması amaçlanmıştır. Müsadere ofislerinin etkin bir şekilde fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için, ARO ların mal varlıklarının geri alınması

60 46 konusunda rol alan kanun uygulayıcı birimler, yargı erki, vergi makamı, sosyal yardım, gümrük ve diğer ilgili birimleri içerisinde barındıracak şekilde multidisipliner bir yapıda kurulması önerilmektedir. Ayrıca ARO içerisinde görev yapacak olan birimlerden mal varlıklarının geri alınması konusunda kendi yetkilerini kullanabilmeleri ve müsadere ofisleri içerisinde mesleki gizlilik kurallarına tabi olmadan bilgi paylaşımında bulunabilmeleri beklenmektedir (AB, 2014:1). Bunların yanı sıra; ARO ya sahip olmayan Avrupa Birliği üyesi ülkeler tarafından en kısa süre içerisinde ulusal düzeyde etkin, malvarlığının izini süren ve etkili bir dondurma mekanizmasına sahip olan ve bilgi değişiminde bulunan yapıya sahip malvarlığı geri alım birimleri kurmaları beklenmekte olup, kurulacak olan ulusal ARO ların görevlerini etkin bir şekilde yerine getirebilmesi için aşağıda belirtilen görev ve yetkilere sahip olması istenmektedir. Suç gelirlerinin izini sürmek, Suç gelirlerinin dondurulması ve suç gelirine el koyma işlemini gerçekleştirmek, Müsadere işleminin gerçekleştirilmesinde rol almak, El konulan malvarlığının idare edilmesini sağlamak, Müsadere işlemlerinin gerçekleştirilmesinde merkezi bir temas noktası olmak ve bu konudaki uluslararası talepleri almak, Malvarlıklarının dondurulması, el konulması ve müsaderesine ilişkin ilgili istatistikleri toplamak, Suç gelirlerini tespit etmek ve bu gelirlerin izini sürmek amacıyla finansal kayıtlar da dahil ilgili tüm veri tabanlarına (tapu kayıtları, şirket bilgileri, motorlu taşıt kayıtları, mahkumiyet istatistikleri, vergi bilgileri, suç kayıtları, sosyal güvenlik ve finansal kuruluşlar kayıtları) ulaşmak, Gerekli bilgileri temin edecek zorlayıcı bir güce sahip olmak, Malvarlıklarını 72 saat gibi kısa bir süre içerisinde, söz konusu suç gelirlerinin belirlenmesi ile el konulmasına veya müsaderesine ilişkin mahkeme kararının icrasına kadar geçen süre içerisinde kaçırılmasına engel olmak için geçici dondurma işlemi yapabilmek, Diğer yetkili makamlar ile birlikte ortak soruşturma yürütme yetkisine sahip olmak.

61 47 Ayrıca, ülkelerin malvarlıklarının geri alınması birimlerini kurmalarını destekler nitelikte üst düzey bir Avrupa Birliği Konferansı, Europol, Avusturya ve Belçika tarafından Mart 2008 tarihinde organize edilmiş olup bu konferans çalışmaları sonucunda etkin bir ARO kurulması için, ARO ların Bilgi Değişimi ve Koordinasyon Görevi ile ilgili olarak ARO ların 2006/960/JHA14 numaralı Avrupa Birliği üyesi ülkelerin kanun uygulayıcı birimleri arasında bilgi ve istihbarat değişimini kolaylaştıran Konsey Çerçeve Kararı uyarınca hızlı bir şekilde bilgi değişiminde bulunulmasının faydalı olacağı ifade edilmiştir (FATF-GAFI, 2014:1). Bunun yanı sıra, ARO lardan karşılıklı adli yardım talebinde bulunulmadan, bilgi alınmasını teminen yapılması gereken düzenlemelerin netleştirilmesi ve dondurma ve müsadereye ilişkin talepler için kullanılan formların daha kolay bir uygulama sağlamak amacıyla revize edilmesi gerektiği belirtilmiştir. ARO lar arasında iletişimi sağlamak amacıyla standart bir güvenlik ağının kurulmasının ve ARO lar arasındaki koordinasyonun sağlanması görevinin ise EUROPOL ün finansal incelemelerde başarılı sonuçlar alan, sadece 2007 yılında suç gelirlerinin izinin sürülmesi konusunda 133 incelemeye yön veren ve ARO lara uzman desteği sağlayan Suç Geliri Bürosu na (Criminal Asset Bureau) verilmesinin uygun olacağı vurgulanmıştır. Ayrıca 2008 yılında İrlanda da varlıkların geri alınması birimi kurulması konusunda da Suç Geliri Bürosu görevlendirilmiş ve bu konuda ortak çalışma yapılmıştır. Ayrıca Macaristan, Polonya, Litvanya gibi bazı Avrupa Birliği üyesi ülkelerde varlıkların geri alınması ofislerinin kurulması konusunda Europol Mali Suç ve Varlık Birimi (The Europol Financial Crimes and Property Unit - EFCPU) tarafından uzman desteği sağlanmıştır (Irish Naturalisation and Immigration Service, 2008:1) Fransa da Suç Gelirleri ile Mücadele Karapara aklama ile ilgili düzenlemeler 13 Mayıs 1996 tarih ve Sayılı Kanun ile yapılmıştır. Karapara aklama suçu Ceza Yasası nın 3. Kitabının üç fasıldan ibaret olan 2.bölümüne karapara aklama adındaki 4.fasıl (dokuz bentten oluşan 324. madde ) eklenerek oluşturulmuştur. Yasanın 324. Maddesinde karapara aklamanın tanımı şu şekilde yapılmıştır: Cürüm işleyerek doğrudan veya dolaylı olarak kazanç sağlayan faile ait mal varlığının veya paranın kaynağının herhangi bir şekilde saptırılarak farklı gösterilmesi.

62 48 Cürümden elde edilen kazançların parasal sisteme yerleştirilmesi, dönüştürülmesi veya gizlenmesi olduğu gibi bu fiillere yardım etmek de karapara aklama suçu kapsamına girmektedir. Karapara aklama suçunun profesyonel olarak işlenmesi ve organize suç örgütleri tarafından işlenmesi ağırlaştırıcı sebeptir. Uyuşturucu suçlarından elde edilen kazançların aklanması suçu ayrıca düzenlenmiştir. Ayrıca gümrük Yasasında da karapara aklama ile ilgili çeşitli hükümler mevcuttur. Fransız Ceza Yasasına göre suç veya cürüm olduğunu bilerek bir şeyi gizlemeyi, bulundurmayı, transfer etmeyi veya transferine aracılık etmeyi veyahut ta suç veya cürümlerden kaynaklanan gelirden her ne suretle olursa olsun kasten fayda sağlamayı yasadışı sayar. Bu fiiller, daimi suretle profesyonel eylemler olarak yapılırsa veya organize örgütlerce işlendiğinde daha da ağırlaştırılmak üzere 5 yıl hapis ve 2.5 milyon Fransız Frankı para cezası ile cezalandırılır. Fransız Ceza Yasasına göre, narkotikle ilgili yasa maddelerini ihlal eden failin malvarlığının kaynağını hileli olarak yanlış göstermeyi veya ceza yasası maddelerinin ihlaliyle elde edilen gelirin yerleştirilmesi, gizlenmesi veya dönüştürülmesine kasten yardımcı olmayı suç sayar. Bu çeşit fiillere 10 yıl hapis, 1 milyon Fransız Frankı para cezasının yanı sıra müsadere de dahil diğer önlemler ile cezalandırılır. Gümrük yasalarında da karapara aklanmasıyla ilgili hükümler bulunmaktadır. Buna göre fonların uyuşturucu madde olarak sınıflandırılmış bulunan zararlı madde ve bitkilerle ilgili yasa hükümlerini doğrudan ya da dolaylı olarak ihlali sonucunda elde edildiğini bilen bir kişice, Fransa ve yabancı ülkeler arasında ihracat, transfer ve tazmini gibi finansal işlemlerini yapmak veya yapmaya kalkışmak bir aklama suçudur. Bu suç, 2 yıldan 10 yıla kadar hapis, yasadışı fonların müsaderesi ve bunun eşiti veya beş katı değerinde para cezasıyla cezalandırılır (Türk Hukuk Sitesi, 2014:1). Fransa da da, karapara aklama suçlarının soruşturulması bünyesinde malî uzmanların (uzmanlaşmış asistanlar) yer aldığı malî savcılıklar ve sorgu hakimlerince, yargılama ise ekonomik ve malî konularda uzmanlaşmış mahkemelerde yapılmakta ve Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü bünyesinde, karaparaya karşı adlî mücadelenin ulusal düzeyde koordinasyonuyla görevli bir birim bulunmaktadır (Türk Hukuk Sitesi, 2014:1).

63 Almanya da Suç Gelirleri ile Mücadele Karapara Aklama suçu Ceza Yasasının 261. Maddesinde düzenlenmiştir, Yasadışı kazançların, semerelerinin veya zilyetlerinin hem gizlenmesini hem değiştirilmesini suç saymıştır. Bu bölüm, tüm ciddi suçlardan (1 yıldan fazla hapis cezası gerektiren suçlardan) ve bunların dışındaki diğer öncül suçlar sonucunda elde edilen kazançların kastî olarak veya ihmalle aklanmasını kapsamaktadır. Bu Diğer Suçlar listesi, 1 Aralık 1994 de organize ve kar amaçlı işlendiği takdirde; zimmet, dolandırıcılık, teşvik dolandırıcılığı, kalpazanlık, aktif ve pasif rüşvet suçlarını kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Karapara aklama suçuna yardım ve iştirak da suçtur. Suç gelirlerini bilerek aklama suçu için öngörülen ceza suçun ağırlığına göre 5-10 yıl hapis cezası, ihmalle işlenen aklama suçunun cezası ise 2 yıla kadar hapis cezası veya para cezasıdır Suç Gelirleri İle Mücadeleye İlişkin Örnek Olaylar Suç gelirleri ile mücadeleye ilişkin olarak bazı ülke uygulamalarına değindikten sonra örnek olaylar üzerinden gidilerek suç gelirlerinin elde edilmesi ve aklanmasına ilişkin bu karmaşık sürecin daha net ortaya konulacağı düşünülmektedir. Zira suçlular suç gelirini elde ettikten sonra rahatlıkla kullanmak için bu geliri aklama yoluna gideceklerdir. Bu sebeple karmaşık işlemler gerçekleştirerek yasa uygulayıcıların dikkatini çekmeden elde ettikleri kirli parayı yasalmış gibi göstermeye çalışacaklardır. Bu bölümde yer vereceğimiz örnek olaylar söz konusu karmaşık süreç hakkında fikir vermek adına oluşturulmuş kurgular olup 1, altın piyasası suç gelirlerinin elde edilmesi ve aklanması hususunda oldukça yaygın olarak kullanıldığından bu alanda örnekler üzerinde durulmuştur. İlk örnek olayımızda; Cumhuriyet Savcılığı tarafından MASAK a intikal ettirilen ve X Ülkesinden alınan bir adli yardım talebinde; elmas kaçakçılığı ile suçlanan 3 kişiye ait bilgilere yer verilmiş ve MASAK ın olayı aklama suçu açısından ele alması istenmiştir. Söz konusu adli yardım talebinde; şahıslardan birinin Türkiye de kuyumcu işletmesi sahibi olduğu ve kaçak elmasların kuyumcu işletmesinin yasal faaliyetleri sonucu elde edildiği izlenimi verdiği ifade edilerek diğer iki şahsın yurtdışında elmas kaçakçılığı faaliyetinde bulunduktan sonra kaçak elmasları fiziki olarak saklanmasının kolay olmasından faydalanarak yurda soktukları ifade edilmiştir. Emniyet Genel Müdürlüğü ile 1 MASAK Resmi Web Sitesinde yer alan tipolojilerden faydalanılmıştır.

64 50 yapılan bilgi alış verişi sonucunda şahıslardan birinin yakalandığı ve elması üzerinde gizleyerek gümrükten giriş yaptığını itiraf ettiği öğrenilmiştir. Yapılan araştırmada kuyumcu işletmesine ait belgelerde tahrifat yapıldığı ve sahte belge düzenlendiğinin tespit edilmesi nedeniyle aklama suçuna dair ciddi emareler bulunduğundan hareketle, şahısların malvarlıklarına tedbir konulması için ilgili savcılıklara talepte bulunulmuş ve yapılan tespitler Cumhuriyet Savcılığına intikal ettirilmiştir. 2 İkinci örnek olayımızda; Türkiye deki bir terör örgütü ile bağlantısı olan Türk vatandaşı Bay A, örgüt tarafından gerçekleştirilen bir banka soygunundan elde edilen meblağı örgütün ihtiyaçları için kullanmak amacıyla aklamak istemektedir. Bu amaçla hesabının bulunduğu Bankadaki altın fonuna suç geliri olan USD yi yatırır ve üzerinden 6 ay geçtikten sonra altının fiyatındaki değişimden dolayı kazandığı tutarla birlikte söz konusu meblağı aynı bankadaki vadesiz mevduat hesabına transfer eder. Şahıs elindeki meblağı yurtdışına transfer ederek suç gelirinin izinin sürülmesini zorlaştırmayı amaçlamaktadır. Bu sebeple yurtdışında gerçekleşen bir müzayededen kıymetli bir elmas satın alır ve bu müzayedecinin yurtdışındaki banka hesabına elmasın karşılığı olan meblağı Türkiye de bulunan banka hesabından havale eder. Bay A nın hesabında uzun zamandır yüksek tutarlı para hareketlerinin gerçekleşmesinden ve şahıs hakkında basında birtakım olumsuz haberlerin yer almasından şüphelenen banka yetkilisi, Bay A hakkında şüpheli işlem bildiriminde bulunur ve durum MASAK a intikal ettirilir. 3 Üçüncü örnek olayımızda; X Altın Ticaret Ltd. Şti. isimli bir firma tarafından sanal ortamda gramlık külçeler halinde altın satışının yapıldığı bir internet sitesinde 4 şahıslar kredi kartı hesapları ile altın alım-satım işlemi yapabilmektedir. Z isimli bir kamu görevlisi zimmetine yüksek tutarda para geçirmiş olup bu sitede kısa aralıklarla oldukça yüksek tutarlı altın alım işlemleri gerçekleştirmektedir. Söz konusu şahıs zimmet suçundan elde ettiği geliri, yüz yüze olmadığı ve yasal takibattan daha kolay kaçabileceği düşüncesiyle sanal ortamda değerlendirmeyi tercih etmektedir. Emniyet güçleri tarafından yapılan bir tahkikat esnasında durum açığa çıkmış ve konu MASAK a intikal ettirilmiş, yapılan inceleme neticesinde Bay Z nin suç gelirini kaynağından uzaklaştırmak maksadıyla altın 3 FATF Yılı Tipoloji Raporu ndan derlenmiştir. 4 Örneğin Chipgold ( isimli bir internet sitesi aracılığı ile bu tarz altın satışı gerçekleştirilmektedir.

65 51 alım-satımı yaptığı ve daha sonra eline geçen meblağ ile de gayrimenkul aldığı anlaşıldığından, hakkında aklama suçundan dolayı suç duyurusunda bulunulmuştur. Dördüncü örnek olayımızda; bir suç örgütü adına aracılık faaliyeti yürüten kişi, kurduğu şirket aracılığı ile altın madeni aradığı konusunda gerçek olmayan bir beyanda bulunmuştur. Tüm gerekli izinler alınmış ve daha sonra suç örgütü, suç gelirleri ile dünya pazarından işlenmemiş altın satın almıştır. Aracı firma ise, örgütün suç gelirleriyle satın almış olduğu bu altınları bulmuş gibi deklare etmiştir. Böylece aklanmış durumda olan kıymetli madeni rahatlıkla kullanmışlardır (EGM-KOM, 2008: 33). Durum bir vergi incelemesi esnasında ortaya çıkmış ve konu aklama ve terörün finansmanı suçları açısından da ele alınmak üzere MASAK a intikal ettirilmiştir. MASAK tarafından durum ortaya çıkarılmış ve olayla bağlantılı kişiler hakkında aklama suçundan dolayı suç duyurusunda bulunulmuştur.

66 52

67 53 BÖLÜM 3 SUÇ GELİRLERİ İLE MÜCADELEYE İLİŞKİN ULUSAL DÜZENLEMELER VE MÜCADELEDE ROL ALAN BELLİ BAŞLI KURUMLAR 3.1. Ulusal Düzenlemelere Genel Bakış Kasım 1996 da 4208 Sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun un yürürlüğe girmesi ve Şubat 1997 de Mali Suçları Araştırma Kurulunun kurulması ile birlikte Türkiye de suç gelirlerinin aklanması suçu ile mücadele fiili olarak başlamış ve bu yönde çalışmalara hız verilmiştir sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanunun 2/a maddesinde karaparanın tanımı yapılarak, karapara olarak nitelendirilebilecek her türlü menfaat ve değerin Kanunun 2/b maddesinde sayılan fiillere tabi tutulması karapara aklama suçu olarak nitelendirilmiştir. Karapara aklama suçundan bahsedebilmek için öncelikle Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendinde sayılan fiillerin işlenmesi, bu fiillerin işlenmesi suretiyle bir maddi menfaat ve değer in elde edilmesi, daha sonra da söz konusu maddi menfaat ve değerlerin Kanunun 2/b maddesinde sayılan fiillere tabi tutulması gerekmektedir. Yani karapara aklama suçu için öncelikle 4208 sayılı Kanunda sayılan suçlardan birinin işlenmesi ve bu suçtan dolayı gelir elde edilmesi gerekmektedir. Bu durumda sayılan suçlardan biri işlenmeden gelir elde edilmişse ya da söz konusu suçlardan biri işlendiği halde gelir elde edilmemişse karaparadan ve aklama suçundan bahsedilemeyecektir sayılı Kanunun 2/a maddesine göre karapara; sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun daki suçların, sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Kanun daki suçların, sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanun daki suçların, sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması Hakkında Kanun daki suçların, sayılı Vergi Usul Kanunu nun 359/b maddesindeki vergi kaçakçılığı suçunun,

68 sayılı Bankalar Kanunu nun 22 nci maddesinin 4 üncü fıkrasındaki zimmet suçunun, sayılı Sermaye Piyasası Kanunu nun 47 nci maddesinin 1 inci fıkrasının (A) bendinin 1 ila 7 numaralı alt bentlerindeki sermaye piyasası suçlarının, 8- Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredilen veya TMSF tarafından tasfiyeye tabi tutulan bankalara dair iflas ve konkordatoya ilişkin olarak 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu nun 333 üncü maddesindeki suçun, sayılı Türk Ceza Kanunu ndaki Devletin Şahsiyetine Karşı Cürümler ve aynı kanunun 179, 192, 211 ila 220, 264, 316, 318, 319, 322, 325, 332, 333, 335, 339, 341, 342, 350, 403, 404, 406, 435, 436, 495, 496, , 500, 504 ve 506. maddelerindeki fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen para veya para yerine geçen her türlü kıymetli evrak veya mal veya gelirler veya bir para biriminden diğer bir para birimine çevrilmesi de dahil, sözü edilen para, evrak, mal veya gelirlerin birbirine dönüştürülmesinden elde edilen her türlü maddi menfaat ve değeri ifade etmektedir. Karapara aklama suçu 4208 sayılı Kanunun 2/b maddesinde; elde edilen karaparanın, elde edenlerce meşruiyet kazandırılması amacıyla değerlendirilmesi veya elde edildiği bilinen karaparanın başkalarınca iktisap edilmesi veya bulundurulması veya elde edilen veya elde edildiği bilinen karaparanın elde edenlerce veya başkaları tarafından kaynak veya niteliğinin veya zilyet ya da malikinin değiştirilmesi, gizlenmesi veya sınır ötesi harekete tabi tutulması veya sınır ötesi harekete tabi tutulduğunun gizlenmesi veya 2/a maddesinde sayılan suçların hukuki sonuçlarından failin kaçmasına yardım etmek amacıyla; kaynağının veya yerinin değiştirilmesi, transfer yoluyla aklanması veya tespitini engellemeye yönelik filler olarak tanımlanmıştır. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerleri kavramı hukukumuza 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu nun 282. maddesi ile girmiştir. Madde gerekçesinde suçtan kaynaklanan malvarlığı değerleri kavramı; suç işlemek suretiyle veya dolayısıyla elde edilmiş olan ibaresi ile açıklığa kavuşturulmuştur (Değirmenci, 2007: 9). Malvarlığı; bir kişiye ait, değeri para ile ölçülebilen hakların bütünü şeklinde tanımlanmaktadır (Değirmenci, 2008: 109).

69 55 Ülkemizde 4208 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu dönemde aklama suçuna konu olan malvarlığı değerlerinin elde edildiği öncül suçlar sayma yöntemi ile belirlenmişken, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun aklama suçunun düzenlendiği 282. maddesinde alt sınırı altı ay ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar denilmek suretiyle eşik yaklaşımı benimsenmiştir sayılı Kanunda kullanılan karapara kavramı yerine ise suçtan kaynaklanan malvarlığı değeri ibaresine yer verilmiştir (MASAK, 2015:1) sayılı Kanunda sayma yönteminin belirlenmesi ile sayılan suç türleri kadar önemli olan ve yine maddi menfaat temini amacıyla işlenilen daha pek çok suç sonucu elde edilebilecek maddi menfaat kara para kapsamı dışında tutulmuştur. Bu, Kanunun diğer eksiklerinin yanında en önemli eksikliklerinden biri olarak görünmektedir (İpek, 2000: 85) tarihinde yürürlüğe giren 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunda, aklama suçu tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 282. maddesinde düzenlenen suça atıfta bulunularak düzenlenmiştir. Bu maddede 5918 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten sonra 1 yıl olan öncül suç alt sınırı 6 ay olarak değiştirilmiş ve suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçu; alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini, yurt dışına çıkarmak veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla, çeşitli işlemlere tabi tutmak olarak düzenlenmiş ve öncül suçların tespitinde liste yönteminden vazgeçilerek eşik yöntemi belirlenmiştir. Cezası ise üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası olarak düzenlenmiştir. Ayrıca 5918 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle aklama suçunun işlenmesine iştirak etmeksizin, bu suçun konusunu oluşturan malvarlığı değerini, bu özelliğini bilerek satın alan, kabul eden, bulunduran veya kullanan kişinin iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerleri kavramının içine; suç işlemek suretiyle elde edilen malvarlığı değeri, suç işlemek dolayısıyla elde edilmiş olan malvarlığı değeri ve hem suç işlemek suretiyle hem de suç işlemek dolayısıyla elde edilen malvarlığı değerinin dönüştürüldüğü tüm malvarlığı değerleri girmektedir. Bu tanımlama kanaatimizce uygulamada ortaya çıkabilecek kafa karışıklıklarının önünü almak açısından oldukça yerindedir. Bu husus değerlendirildiğinde, özünde yasadışı kökenli malvarlığına yasallık ve meşruluk görünümü vermeyi amaçlayan aklama suçu, suçtan elde edilen nakit formdaki

70 56 yüksek miktardaki meblağın öncelikle şekil değiştirmesi, daha ufak boyutlara indirgenmesi ve daha sonra el değiştirmesi suretiyle de işlenebilecektir. Bu sebeple, örneğin elmas alımı yoluyla dönüştürülen ve kıymetli bir madene çevrilmiş durumda olan malvarlığı da yine suç geliri olma niteliğini koruyacaktır (Değirmenci, 2007: 9). Bilindiği üzere aklayıcıların amacı yasadışı gelir getirici faaliyetlerden elde ettikleri suç gelirlerini rahatça ve yakalanma korkusu olmadan kullanabilmektir. Suç işlemedeki asıl hedeflerine ulaşabilmek için aklama eylemini gerçekleştirmek zorundadırlar. Birleşmiş Milletler tarafından yapılan bir tahmine göre bir yılda aklanan suç geliri miktarı 1,5 trilyon dolar civarındadır. IMF bu rakamı 2 trilyon dolar olarak tahmin etmektedir (Aydın, 2008: 8). Aklama suçunu altın kaçakçılığı örneği üzerinden daha net açıklayabiliriz. Bu suç aklama suçunun oluşumuna zemin oluşturabilecek suç türlerindendir. Altın kaçakçılığı büyük miktarlardaki belirli metallerin uluslararası piyasada yasadışı dönüşümüne imkan sağlayan küresel bir sorundur. Altın kaçakçılığının, en büyük alternatif bankacılık sistemi olan hawala 5, CUBS 6 gibi sistemlerle yakın ilişkisi vardır. Altın kaçakçılığı suçu özellikle Hindistan, Pakistan, Dubai, Kuzey Amerika, Güney Amerika, Belçika, Hong Kong, Singapur, İsviçre ve Tayland gibi ülkelerde oldukça popülerdir ve bu ülkeler altın kaçakçılığı operasyonlarının başlangıç noktası olarak kullanılırlar. Bahsedilen ülkelerden birinde kanun dışı yollar kullanılarak altın satın alınır ve bu altın paranın aktarılmak istenildiği ülkeye transfer edilir. Eğer ilgili ülke söz konusu altın için bir beyan mecburiyeti getirmişse altın bu mecburiyetten kaçınmak için parçalama yöntemine tabi tutularak küçük parçalar halinde ülkeye sokulur. Artık altına dönüşmüş olan para gönderilen ülkede satılarak paraya altın ticaretinden elde edilmiş süsü verilir. Bu sayede karapara altına dönüştürülerek aklanmış olur. Terörist gruplar tarafından kıymetli maden ve taş ticaretinin sıklıkla tercih edilen bir gelir elde etme yöntemi olduğu FATF tipoloji raporlarından anlaşılmaktadır. Bu kıymetlerin kolay taşınır ve gizlenebilir olması dolayısı ile sınır ötesi etme imkanı da oldukça yüksektir ve bu durum aklama suçuna meydan vermektedir. Bunun dışında altın gümüş ve mücevherlerin uyuşturucu ticaretinde kullanılması çok yaygındır ve bunun birçok yöntemi bulunmaktadır. Örneğin; altın veya mücevher 5 Hawala sisteminin temel direği güvendir ve kelime anlamı olarak güven ve referans anlamına gelir. Yoksul adam bankası ya da Doğu Birliği-Eastern Union olarak isimlendirilir. 6 CUBS un yapısı hawala sistemi ile paraleldir genellikle yasal ticari işlemlerde; mücevher dükkânları, seyahat acenteleri, döviz büroları, finans şirketleri ve ihracat şirketleri tarafından kullanılır.

71 57 uyuşturucu parası ile alınır ve bir başka ülkeye kaçırılır. Daha sonra bu mallar yüksek karla tekrar satılır. Bu karlar tekrar uyuşturucu üretmek amacıyla kullanılır. Bir diğer yöntem ise altın ithalatının gerçek değerinden daha yüksek bir değer ile faturalandırılarak yapılmasıdır. Gümrük görevlilerinin her yükü kontrol etme imkanı bulunmadığından çoğu kaçakçılar taşıdıkları altının miktarını abartarak gösterirler. Bu yöntem ile şahıslar beyan ettikleri miktardan daha fazla miktarlardaki altını sevk etmiş olurlar. Mücevher ve altın yükü, taşıyıcılar tarafından para karşılığında hava yolu ile de rahatlıkla başka bir ülkeye taşınabilir. Bu durumda taşıyıcılar için risk olarak görünen şey metal dedektörlerinin taşınan altın ya da mücevheri fark etmesidir (Aydın, 2008: 275,276). Suç organizasyonu mensupları ve terörü finanse edenler tarafından elde edilen gelirlerin kaynağından ayrılarak yasal ekonomik sisteme entegre edilmesi sürecini gizlemek amacıyla kullanılan pek çok metot mevcuttur. Finansal sistemin kullanılması bu yöntemlerden bir tanesidir. Bu sistem; karmaşık işlemler içermesi, paranın izinin sürülmesinin yapılan işlem sayısı ve çeşidinin arttırılması ile zorlaştırılmasına olanak sağlaması, uluslararası bazda bakıldığında birtakım yasal uygulamaların ülkeden ülkeye değişiklik göstermesi gibi sebeplerden kaynaklanan boşluklar nedeniyle suçlular ve suç organizasyonlarınca tercih edilmektedir. Yukarıda bahsedilen karmaşık finansal sistemin kullanılmayarak, taşıyıcılar vasıtası ile fiziksel olarak suç gelirinin hareket ettirilmesi bir diğer metod olarak gösterilebilir. Söz konusu suç geliri para formunda olabileceği gibi, yüklü tutarların dikkat çekme olasılığına karşı kıymetli maden, taş veya mücevher formunda daha sıklıkla kullanılacaktır. Örneğin TL. nin fiziken bir noktadan diğer bir noktaya taşınmasındansa TL. değerinde küçük bir pırlantanın taşınması suçlular açısından çok daha kolay ve mantıklı olacaktır. Suç gelirinin paradan farklı bir şekle dönüştürülmesi amacıyla aklayıcının satın almak istediği bir pırlantanın alım-satım işleminin yapıldığı işletmede, suç gelirinin form değiştirip izinin sürülmesi zorlaşmadan yetkili birimlerce ele geçirilebilmesi amacına yönelik her türlü tedbir alınmış olmalıdır. Kıymetli madenlerden kullanım alanı en yaygın olan altın; zaman içerisinde fiyatında meydana gelen değişiklikler ve özellikle zaman zaman meydana gelen yüksek artış sebebiyle aklayıcılar ve terörü finanse edenler tarafından tercih edilen bir araç olabilmektedir.

72 58 Altının fiyatında meydana gelen değişikliklerden faydalanarak suç gelirinin aklanmasına bir örnek olarak; TL. tutarında bir gelir elde eden uyuşturucu tacirinin bu meblağı, 10 yıl önce satın aldığı TL. lik altının fiyatının artması sonucu elde ettiğini beyan etmesi ve gerekli belgeleri düzenleyerek TL. tutarındaki suç gelirini aklaması gösterilebilir. Bunu önlemenin yolu ise altın veya diğer kıymetli madenlerin alım-satımı esnasında gerekli kayıtların düzenli bir şekilde tutularak bu sektörün tamamen kayıt altına alınması ve gerçekten böyle bir durumun varlığının kayıtlar incelenerek ortaya konulabilmesidir. Ayrıca kaçakçılıktan gelir elde eden şahıs ya da şahısların kuracakları bir paravan şirket aracılığıyla elde ettikleri geliri bu şirketin yasal geliriymiş gibi göstererek yasal sisteme sokmayı amaçlamaları muhtemeldir. Kaçakçılık suçunun işlenmesinin önüne geçilmesi için de yapılan işlemlerin kayıt altına alınmasının sağlanması, sahte belge kullanımının önüne geçilmesi ve bu amaçla paravan şirketlerin kullanılmasının engellenmesi gerekmektedir sayılı Suç Gelirlerinin Aklanması Hakkında Kanun Gerek uluslararası arenada aklama ve terörün finansmanı ile mücadele standartlarının gelişmesi, gerekse uluslararası ekonomik ve finansal ilişkilerin daha önceki dönemlerle karşılaştırılamayacak kadar artması, gelişen şartlara uygun yasal düzenlemeleri gerektirmiş; bu bakımdan suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı ile mücadelede etkinliğin sağlanmasını teminen çok sayıda düzenlemeler içeren 5549 sayılı Kanun 18 Ekim 2006 tarih ve sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir (Aykın, Sözmen,2008:149). Söz konusu Kanunda; aklama suçunun cezalandırılması ve soruşturulması konusunda temel ceza ve usul kanunlarının uygulanması esası benimsendiğinden Kanun metninde bu yöndeki düzenlemelere yer verilmemiştir. Daha önce yönetmelik ve tebliğlerle belirlenen yükümlülüklerle ilgili temel esaslar ise 5549 sayılı Kanun kapsamına alınmış ve yükümlülüğe aykırı davranışların cezalandırılmasında ikili bir ayrıma gidilmiştir. Buna göre daha önce hapis cezası yaptırımı öngörülen kimlik tespiti, şüpheli işlem bildirimi gibi bazı temel yükümlülüklerin ihlalinde idari para cezası uygulaması benimsenmiştir sayılı Kanunda öngörülen bir diğer önemli değişiklik ise aklamanın önlenmesine yönelik tedbirlerin terörün finansmanı için de uygulanmasıdır sayılı Kanunun

73 59 Uygulama Yönetmeliği gereğince yükümlüler, işleme konu malvarlığının yasa dışı yollardan elde edildiğine dair şüpheli bir hususun bulunması halinde bu işlemleri MASAK a bildirmek zorundadır sayılı Kanunda ise işleme konu malvarlığının yasa dışı amaçlarla kullanıldığına dair şüpheli bir hususun varlığı halinde de şüpheli işlem bildirim zorunluluğu öngörülmüştür. Böylece özellikle terörün finansmanı amacıyla kullanılan fonlar ve ilgililer hakkında gerekli tedbirlerin alınması amaçlanmıştır (MASAK, 2015:1) Türk Ceza Kanunu Hukuk sistemimizde ilk olarak 4208 sayılı Kanunla tanımlanan aklama suçu, tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama başlıklı 282 nci maddesinde yeniden düzenlemiştir. Maddeye göre; Alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini, yurt dışına çıkaran veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla, çeşitli işlemlere tabi tutan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu suçun işlenmesine iştirak etmeksizin, suçun konusunu oluşturan malvarlığı değerini, bu özelliğini bilerek satın alan, kabul eden, bulunduran veya kullanan kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kamu görevlisi tarafından veya belli bir meslek sahibi kişi tarafından bu mesleğin icrası sırasında söz konusu suçun işlenmesi halinde, verilecek hapis cezası yarı oranında artırılır. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin aklanması suçunun, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır. Bu suçun işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. Kovuşturma başlamadan önce suç konusu malvarlığı değerlerinin ele geçirilmesini sağlayan veya bulunduğu yeri yetkili makamlara haber vererek ele geçirilmesini kolaylaştıran kişi hakkında bu maddede tanımlanan suç nedeniyle cezaya hükmolunmaz.

74 Sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Bu kanun ile esas olarak üç temel alanda düzenleme yapılmaktadır. Bu kanunun yürürlüğe girmesi öncesinde 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 8 inci maddesinde yer almakta olan terörün finansmanı suçu yürürlükten kaldırılarak, Türkiye nin tarafı olduğu Birleşmiş Milletler Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Uluslararası Sözleşmenin gereklerinin iç hukukumuzla bağdaştırılması için bazı küçük değişiklikler ile bu Kanunda yeniden düzenlenmiştir. Bu Kanunun yürürlüğe girmesi öncesinde Bakanlar Kurulu Kararı çıkartılması suretiyle uygulanan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin Taliban ve El Kaide ye yönelik 1267 (1999) sayılı Kararı ekinde listelenen kişilerin malvarlıklarının dondurulmasına ilişkin mekanizma, bugüne kadarki uygulamalar ile paralel olacak şekilde hüküm altına alınmıştır. Yabancı devletlerin terörist eylemler gerçekleştirdiği veya bu türden eylemlere finansman sağladığı hususunda makul sebepler bulunan kişi, kuruluş ve organizasyonların malvarlıklarının dondurulması taleplerinin, karşılıklılık esasına göre karşılanması için Bakanlar Kurulu Kararıyla işletilebilecek idari bir mekanizma ihdas edilmiştir. Ülkemiz de aynı Karara dayanarak yabancı devletlerden terörist eylemler gerçekleştirdiği veya bu türden eylemlere finansman sağladığı hususunda makul sebepler bulunan kişi, kuruluş ve organizasyonların malvarlıklarının dondurulmasını talep edebilecektir. Kanunun 3 üncü maddesinde sayılan fon sağlanması ve toplanması yasak olan fiillerin gerçekleştirilmesinde kullanılması amacıyla veya kullanılacağını bilerek ve isteyerek bir teröriste veya terör örgütlerine fon sağlanması veya toplanması terörün finansmanı suçunu oluşturmaktadır. Bu filler şunlardır: a) Bir halkı korkutmak veya sindirmek ya da bir hükümeti veya uluslararası kuruluşu herhangi bir eylemi gerçekleştirmeye veya gerçekleştirmekten kaçınmaya zorlamak amacıyla, kasten öldürme veya ağır yaralama fiilleri. b) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında terör suçu olarak kabul edilen fiiller.

75 61 c) Türkiye nin taraf olduğu 1999 tarihli Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin ekinde yer alan 9 adet Sözleşme ve Protokollerde yasaklanan ve suç olarak düzenlenen fiiller (MASAK, 2015:1). Kanunun terörizmin finansmanı suçunu yeniden düzenleyen 4/1. Maddesinde 3 üncü madde kapsamında suç olarak düzenlenen terör eylemlerinin gerçekleştirilmesinde tümüyle veya kısmen kullanılması amacıyla veya kullanılacağını bilerek ve isteyerek belli bir fiille ilişkilendirilmeden dahi bir teröriste veya terör örgütlerine fon sağlayan veya toplayan kişi, fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır denilmektedir. Buna göre suçun işlenebilmesi için özel kast aranmaktadır. Suçun olası kast ile ya da taksirle işlenebilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla bir kişiye terörizmin finansmanı suçunun isnat edilebilmesi için o kişinin sağladığı ya da topladığı fonun Kanunda sayılan terör eylemlerinde kullanılacağını bildiğinin ve istediğinin iddia makamlarınca ispat edilmesi gerekecektir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, beş daimi ve iki yıllığına BM Genel Kurulunca seçilen on geçici üyeden oluşmaktadır. Beş daimi üye olan Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Rusya, İngiltere ve Fransa nın konsey kararlarını veto hakkı vardır. Türkiye de, yılları arasında Güvenlik Konseyi'nin geçici üyesi olarak görev yapmıştır. BM Şartının VII. Bölümü uyarınca BM Güvenlik Konseyi tarafından alınan kararlar tüm üye devletler açısından uygulamaya konmaları için ayrıca imzalama ve onaylama şartı gerektirmeksizin bağlayıcı niteliktedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1267 (1999) ve devamı niteliğindeki Kararları, Taliban ve El-Kaide tarafından dünya genelinde gerçekleştirilen terör saldırılarının ardından bundan sonra gerçekleşmesi muhtemel terör saldırılarını engelleyebilmek ve bu örgütlenmelerin idamelerini önlemek amacıyla ilgili kişi ve kuruluşların mal varlıklarının dondurulması, bu kişilere seyahat yasağı getirilmesi, silah ambargosu uygulanması gibi yaptırımları içermektedir. Bu kararlar uyarınca, Usame Bin Ladin, Taliban ve El Kaide mensupları ile bunlarla ilişkisi bulunan kişi ve gruplar hakkında yaptırımların uygulanmasını sağlamak, bunları denetlemek ve konsolide liste oluşturmakla görevli bir Yaptırım Komitesi kurulmuştur. El Kaide ve Taliban Yaptırımlar Komitesi, 2011 yılında alınan 1988(2011) ve 1989(2011) sayılı BMGK Kararları ile Taliban ve El kaide olarak ikiye ayrılmıştır. Anılan örgütlere yönelik yaptırımlardan biri de ilgili listelerde yer alan kişi ve kuruluşların malvarlıklarının dondurulmasıdır. Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında

76 62 Kanunun yasalaşmasından önceki süreçte, ( ) Bakanlar Kurulu Kararları ile anılan listelerde adı geçen kişilerin Türkiye deki malvarlıkları idari kararla dondurulmuştur. Bugüne kadar ilki 2001 yılında olmak üzere 14 adet Bakanlar Kurulu Kararı alınarak kararların ekindeki listelerde yer alan kişi ve kuruluşların, Türkiye deki malvarlıkları her türlü hak ve alacakları dondurulmuştur tarihinde kabul edilen, 1373 (2001) sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararında; terörizmin finansmanının iç hukukta ağır cezayı gerektiren bir suç olarak düzenlenmesi, terörist ve terör örgütü üyelerine ait tüm mal varlıklarının ve ekonomik kaynaklarının gecikmeksizin dondurulması, üye ülkelerin terörizmle mücadele için aralarında yoğun bir işbirliği gerçekleştirmeleri, birbirlerinden terör ve terörün finansmanıyla bağlantılı olduğunu tespit ettikleri kişi ve kuruluşların malvarlıklarının dondurulmasını talep edebilmeleri, teröristlere ve terör örgütlerine, doğrudan veya dolaylı olarak mali kaynak yaratılmasının engellenmesi hususları öngörülmüştür. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin üye ülkeler açısından bağlayıcı nitelikte olan bu kararı kapsamında yabancı devletler, kendilerine karşı suç işleyen teröristler, terör örgütü üyeleri ya da bunlara finansal destek sağlayan kişilerin malvarlıklarının dondurulması için ülkemizden talepte bulunabilmektedir. Aynı karar kapsamında Türkiye de, mücadele ettiği terör örgütü üyeleri veya bunlara finansal destek sağlayan kişi ve kuruluşların malvarlıklarının dondurulması için yabancı devletlerden talepte bulunabilecektir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1267 (1999) Kararları kapsamında sadece Taliban ve El-Kaide ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle listelenen kişilere ilişkin olarak ülkemizde Bakanlar Kurulu kararı çıkartılacaktır. Diğer taraftan, yabancı bir devlet tarafından ülkemizden kişi, kuruluş ve organizasyonların malvarlıklarının dondurulmasının talep edilmesi halinde, bu talep Kanun uyarınca oluşturulan Değerlendirme Komisyonunca değerlendirilerek Bakanlar Kurulu tarafından karara bağlanabilecektir. Değerlendirme Komisyonu, Türkiye de işlenen terör eylemlerini gerçekleştirdiği ya da terörü finanse ettiği hususunda makul sebeplerin varlığına istinaden kişi, kuruluş veya organizasyonların; yabancı ülkelerde bulunan malvarlığının dondurulması talebiyle Bakanlar Kuruluna öneride bulunulmasına karar verebilir. Değerlendirme Komisyonu, Türkiye de işlenen terör eylemlerini gerçekleştirdiği ya da terör finanse ettiği hususunda makul sebepler bulunan kişilerin Türkiye de bulunan malvarlığıyla bağlantılı olarak,

77 63 ilgililer hakkında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca soruşturma açılması talebiyle suç duyurusunda bulunulmasına karar verebilir. Buradan açıkça görüleceği üzere Türkiye de işlenen terörün finansmanı suçuna ilişkin olarak Kanun ile yeni herhangi bir tedbir mekanizması getirilmemektedir. Türkiye de terörün finansmanı suçunun işlenmesi halinde bundan önceki süreçte olduğu gibi mevcut Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerinin uygulanmasına devam olunacaktır. Dolayısıyla Türkiye de işlenen terörün finansmanı suçuna ilişkin olarak Bakanlar Kurulunun veya kanun hükmüne göre oluşturulan Değerlendirme Komisyonunun herhangi bir dondurma yetkisi bulunmamaktadır. Bu Kanuna göre Bakanlar Kurulunun görev ve yetkileri şunlardır; - Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1267 (1999), 1988 (2011) Taliban ve 1989 (2011) sayılı El-Kaide kararlarıyla listelenen kişi, kuruluş veya organizasyonların tasarrufunda bulunan malvarlığının dondurulmasına karar vermek, - Yabancı bir devletin, terörün finansmanı suçuna ilişkin yabancı ülkede işlenen ve Türkiye de bulunan mal varlığının dondurulması talebi üzerine karar vermek, - Yabancı devletlerden, terörün finansmanı suçuna ilişkin mal varlığının dondurulması talebinde bulunmak. Değerlendirme Komisyonu nun görevleri Kanun da şu şekilde sıralanmaktadır: - Yabancı bir devlet tarafından bir kişi, kuruluş veya organizasyonun tasarrufunda olan ve Türkiye de bulunan malvarlığının dondurulmasına ilişkin olarak iletilen talebi değerlendirir ve değerlendirme sonuçlarını Bakanlar Kuruluna sunar. - Türkiye de işlenen terörün finansmanı suçuna ilişkin makul sebeplerin bulunması halinde, Türkiye de bulunan malvarlığı için ilgililer hakkında 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca soruşturma açılması talebiyle Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunur. - Türkiye de işlenen terörün finansmanı suçuna ilişkin yabancı ülkelerde bulunan malvarlığının dondurulması talebiyle Bakanlar Kuruluna öneride bulunur. Uluslararası standartlara göre Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararlarının, terörü finanse eden fon veya diğer malvarlıklarının kaçırılmasının ya da elden çıkarılmasının önlenmesi amacıyla gecikmeksizin uygulanması gerekmektedir.

78 64 Malvarlığının dondurulmasının geçici ve acil bir tedbir olması dikkate alındığında, terörist fonların ve malvarlığının elden çıkarılmasına fırsat verilmeyecek bir aciliyette idari bir mekanizma kurulması zarureti bulunmaktadır. Bu nedenle, ABD, Almanya, Fransa, Hollanda, İngiltere, İspanya, İsviçre, İtalya, Kanada, Rusya da olduğu gibi ülkemizde de sürecin hızlı bir şekilde yürütülmesini sağlayacak idari bir mekanizma oluşturulmuştur. Malvarlığının dondurulmasının idari bir kurula verilmesi Anayasal sistemimiz açısından da bir uyumsuzluk taşımamaktadır. Anayasanın 35 inci maddesinde, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu, ancak bu hakkın kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceği düzenlenmiştir. Buna göre, idare tarafından kamu yararı bulunduğu durumlarda mülkiyet hakkına kanunla yapılan sınırlamalar meşru görülmektedir. Nitekim, değişik kanunlarda idareye mülkiyet hakkını sınırlandırma yetkisi veren düzenlemeler yer almaktadır. Diğer taraftan, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 22 Şubat 2007 tarihli kararındaki, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, BM Şartının VII. Bölümü çerçevesinde alacağı kararlar üye devletler yönünden bağlayıcı nitelik taşımaktadır. Üye ülkelerin üstlendikleri bu yükümlülüğü yerine getirmek için iç hukuklarında ayrıca bir yasal düzenleme aranmasına gerek yoktur. Üye ülke olarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine, diğer bir deyişle Bakanlar Kuruluna düşen görev, alacağı bir karar ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, Antlaşmanın VII. Bölümü çerçevesinde almış olduğu zorlayıcı önlemleri Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yürürlüğe koymak ve uygulanır hale getirmektir. Dolayısıyla, Birleşmiş Milletler Antlaşmasının üye ülkelere getirdiği bu yükümlülüğün yerine getirilmesi ve Güvenlik Konseyince belirlenen zorlayıcı önlemlerin uygulamaya konulması hususunda Bakanlar Kurulunun yetkili olduğunun kabulü gerekmektedir. Dondurulmasına karar verilen malvarlığının yönetimi, ilgili gerçek veya tüzel kişiye bırakılmaktadır ancak Mali Suçları Araştırma Kurulu tarafından izin verilebilecek işlemler dışında malvarlığının ortadan kaldırılması, tüketilmesi, dönüştürülmesi, transferi, devir ve temlik edilmesi veya sair tasarruf işlemleri yasaklanmaktadır. Dondurulan malvarlığından ödenmesi gereken vergi, resim, harç, kira, sosyal güvenlik primi gibi kamu kurumu veya kamu kurumu niteliğindeki kuruluşlara yapılacak her türlü zorunlu ödemeler, izin alınmaksızın gerçekleştirilebilir. Malvarlığı dondurulan gerçek kişinin ve bakmakla yükümlü olduğu yakınlarının asgari geçimlerini sağlamak veya ticari işletmeler ve diğer

79 65 tüzel kişilerin faaliyetlerine devam edebilmelerini temin etmek üzere dondurulan malvarlığı içerisinden harcama yapabilmesine izin verilebilecektir. Malvarlıklarının dondurulmasına ilişkin olarak Bakanlar Kurulu tarafından alınan kararlara karşı, 2575 sayılı Danıştay Kanunu ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu çerçevesinde başvuru ve dava açma hakkı mevcuttur. Ayrıca 1267 (1999) sayılı Taliban ve El-Kaide ye ilişkin BM Güvenlik Konseyi Kararları kapsamındaki listelere karşı yapılacak itirazlar, Mali Suçları Araştırma Kurulu tarafından Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla BM Güvenlik Konseyine iletilecektir. İtirazlar ombudsman mekanizması aracılıyla değerlendirilip karara bağlanacaktır Sayılı Kanun un öngördüğü cezalar aşağıdaki şekildedir; Terörün finansmanı suçu bakımından; - Fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde fail, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. - Suçun kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. - Suçun bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. Dondurma kararının yerine getirilmesi bakımından; - Malvarlığının dondurulmasıyla ilgili alınan kararın gereğini yerine getirmeyen veya yerine getirmekte ihmal veya gecikme gösteren kişilere, fiil daha ağır bir cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası verilir. - Malvarlığının dondurulmasıyla ilgili alınan kararın gereğini yerine getirmeyen kişinin, bir tüzel kişinin organ veya temsilcisi olması veya organ veya temsilcisi olmamakla birlikte, tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde görev üstlenmiş bulunması halinde ayrıca bu tüzel kişiye onbin liradan yüzbin liraya kadar idari para cezası verilir.

80 66 Bu Kanuna göre MASAK ın görev ve yetkileri; a) Malvarlığının dondurulması kararları ilgili gerekli mali araştırmayı yapmak ve araştırma sonuçlarını Değerlendirme Komisyonuna sunmak, b) Malvarlığının dondurulması kararlarının yerine getirilmesinden sorumlu olmak, c) Nezdinde malvarlığı bulunan gerçek ve tüzel kişiler ile ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına dondurma işlemini gerçekleştirmek için talepte bulunmak, d) Dondurulan malvarlığı üzerinde, Kanunun 13 üncü maddesinin 2 ve 3 üncü fıkralarında belirtilen işlemlerin yapılmasına izin vermek, e) Malvarlığının dondurulması kararının kaldırılmasına ilişkin kararları, dondurma kararını yerine getiren kişi, kurum veya kuruluşlara bildirmek, f) Nezdinde malvarlığı bulunduran kişi ve kuruluşların dondurma kararına uygun hareket edip etmediğini ve dondurulan malvarlığının yönetiminin bu Kanun hükümlerine uygun olarak yerine getirilip getirilmediğini denetlemek, g) Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına karşı yapılacak başvuruları Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine iletilmesini sağlamak, h) Değerlendirme Komisyonunun sekretarya hizmetlerini yürütmek olarak belirtilmiştir Yönetmelikler Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik tarih ve sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Tedbirler Yönetmeliği 5549 sayılı Kanuna istinaden hazırlanmıştır. Yönetmeliğin hazırlanmasında; bilişim alanındaki gelişmeler, finansal araçlardaki çeşitlenmeler, finansal faaliyetlerin hızlı, karmaşık ve sınır tanımayan bir boyut kazanması hususları göz önünde bulundurularak

81 67 ülkemiz ihtiyaçlarını karşılamak ve aynı zamanda mevzuatımızı uluslararası standartlarla uyumlu hale getirmek amacı göz önünde tutulmuştur (MASAK, 2015:1). Yönetmelikte temel olarak; Yükümlüler, Müşterinin tanınmasına ilişkin esaslar, Şüpheli işlem bildirimine ilişkin esaslar, Bilgi ve belge vermeye ilişkin esaslar, Yükümlülük denetimi, Gümrük idaresine yapılacak açıklama, Muhafaza ve ibraz konuları düzenlenmiştir. Tedbirler Yönetmeliği ve bu Yönetmelikte değişiklik yapan Yönetmeliklere göre yükümlüler; aşağıda sayılanlar ile bunların şube, acente, temsilci ve ticari vekilleri ile benzeri bağlı birimleridir: Bankalar. Bankalar dışında banka kartı veya kredi kartı düzenleme yetkisini haiz kuruluşlar. Kambiyo mevzuatında belirtilen yetkili müesseseler. Ödünç para verme işleri hakkındaki mevzuat kapsamındaki ikrazatçılar, finansman ve faktoring şirketleri. Sermaye piyasası aracı kurumları, vadeli işlemler aracılık şirketleri ve portföy yönetim şirketleri. Yatırım fonu yöneticileri. Yatırım ortaklıkları. Sigorta, reasürans ve emeklilik şirketleri ile sigorta ve reasürans brokerleri. Finansal kiralama şirketleri. Sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde takas ve saklama hizmeti veren kuruluşlar. Saklama hizmeti ile sınırlı olmak üzere İstanbul Altın Borsası Başkanlığı. Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü ile kargo şirketleri. Varlık yönetim şirketleri. Kıymetli maden, taş veya mücevher alım-satımı yapanlar.

82 68 Cumhuriyet altın sikkeleri ile Cumhuriyet ziynet altınlarını basma faaliyeti ile sınırlı olmak üzere Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü. Kıymetli madenler borsası aracı kuruluşları. Ticaret amacıyla taşınmaz alım-satımıyla uğraşanlar ile bu işlemlere aracılık edenler. İş makineleri dahil her türlü deniz, hava ve kara nakil vasıtalarının alım-satımı ile uğraşanlar. Tarihi eser, antika ve sanat eseri alım-satımı ile uğraşanlar veya bunların müzayedeciliğini yapanlar. Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü, Türkiye Jokey Kulübü ve Spor Toto Teşkilat Başkanlığı dahil talih ve bahis oyunları alanında faaliyet gösterenler. Spor kulüpleri. Noterler. Savunma hakkı bakımından diğer kanun hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 35 inci maddesinin ikinci fıkrası kapsamındaki işlerden taşınmaz alım-satımı, şirket, vakıf ve dernek kurulması, idaresi ve devredilmesi gibi işlerle sınırlı olmak üzere serbest avukatlar. Bir işverene bağlı olmaksızın çalışan serbest muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavirler. Finansal piyasalarda denetim yapmakla yetkili bağımsız denetim kuruluşları. Bunlardan merkezi yurt dışında bulunan yükümlünün Türkiye deki şube, acente, temsilci ve ticari vekilleri ile benzeri bağlı birimleri de yükümlü sayılırlar. Merkezi Türkiye de bulunan yükümlünün yurt dışındaki şube, acente, temsilci ve ticari vekilleri ile benzeri bağlı birimleri, faaliyet gösterdikleri ülkenin mevzuatı ve yetkili otoritelerinin izin verdiği ölçüde Tedbirler Yönetmeliği hükümlerini uygulamak zorundadır. Yönetmelikte yer alan temel tedbirler, başta finansal kuruluşlar olmak üzere yükümlülerin iş ilişkisi içinde oldukları müşterilerini tanımalarını, aklama ve terörün finansmanı ile ilgili olarak karşılaştıkları şüpheli işlemleri Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığına bildirmelerini, ilgili bilgi ve belgeler ile kayıtları muhafaza ve yetkili birimlerce istenildiğinde ibraz etmelerini içermektedir (MASAK, 2015:1). Aklama ve terörün finansmanı suçunun önlenmesinde en önemli unsur, müşterinin tanınmasıdır. Yönetmelik, yükümlülerce gerektiğinde risk temelli yaklaşımlar

83 69 benimsenerek müşterinin tanınması konusunda gerekli tüm önlemlerin alınmasına ve aklamanın yanı sıra terörün finansmanının önlenmesi konusunda da yeterli dikkat ve özeni göstermelerinin sağlanmasına yönelik hükümler içermektedir. Müşterinin tanınması sadece kimlik tespiti yapılması ile sınırlı bir yükümlülük olmadığından aklama ve terörün finansmanı bakımından yüksek risk taşıyan müşterilerin, iş ilişkilerinin ve işlemlerin belirlenmesi de önleyici tedbirler kapsamında düzenlenmiştir. Yükümlülere şüpheli işlemlerin yanı sıra karmaşık ve olağandışı büyüklükteki işlemlere özel dikkat gösterme zorunluluğu getirilmek suretiyle bu tür işlemlerin yakın takibi amaçlanmıştır (MASAK, 2015:1). Önleyici tedbirlerin ana unsurlarından olan şüpheli işlem bildiriminde ise yükümlü gruplarının sunduğu hizmetlerin, aklamanın yanı sıra terörün finanse edilmesi amacıyla da kötüye kullanılmasının engellenmesi ve bildirim mekanizmasının sağladığı bilgi paylaşımı ile bu suçların önlenmesi ve tespiti amaçlanmıştır. Yönetmelikte, ayrıca getirilen yükümlülüklere uyum düzeyinin ve ihlallerin tespiti ile yükümlülüklere uyumun sağlanmasına yönelik yükümlülük denetimine ilişkin ayrıntılı düzenlemelere yer verilmiştir (MASAK, 2015:1) Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine İlişkin Yükümlülüklere Uyum Programı Hakkında Yönetmelik tarih ve sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yönetmelik ile amaçlanan, suç gelirlerinin aklanmasının ve terörün finansmanının önlenmesi amacıyla yükümlülerin uyum programı oluşturmaları ve uyum görevlisi atamalarına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine İlişkin Yükümlülüklere Uyum Programı Hakkında Yönetmelik te; uyum programı ve uyum programı oluşturacak yükümlülere değinilmiş bu yükümlüler şu şekilde sayılmıştır; Bankalar (TC. Merkez Bankası ile kalkınma ve yatırım bankaları hariç), Sermaye piyasası aracı kurumları, Sigorta ve emeklilik şirketleri,

84 70 Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü (Bankacılık faaliyetiyle sınırlı olmak üzere), Uyum Yönetmeliğinde; yukarıda sayılan yükümlülerce suç gelirlerinin aklanmasının ve terörün finansmanının önlenmesine yönelik olarak oluşturulacak olan uyum programının, Kanun ve Kanun uyarınca çıkarılan Yönetmelik ve Tebliğlere gerekli uyumun sağlanması amacıyla risk temelli bir yaklaşıma sahip olması öngörülmekte ve bu yönde uyum görevlisi atanması ve uyum birimi oluşturulmasını da kapsayan birtakım tedbirler hükme bağlanmaktadır. Ayrıca uyum programı oluşturmasına gerek olmaksızın münhasıran uyum görevlisi atama zorunluluğu olan yükümlülerde şu şekilde sıralanmıştır (MASAK, 2015:1); Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ile kalkınma ve yatırım bankaları, Bankalar dışında banka kartı veya kredi kartı düzenleme yetkisini haiz kuruluşlar, Kambiyo mevzuatında belirtilen yetkili müesseseler, Ödünç para verme işleri hakkındaki mevzuat kapsamındaki finansman ve faktoring şirketleri, Reasürans şirketleri, Finansal kiralama şirketleri, Sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde takas ve saklama hizmeti veren kuruluşlar, Vadeli işlemler aracılık şirketleri Aklama Suçu İncelemesi Hakkında Yönetmelik tarih ve sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Aklama Suçu İncelemesi Hakkında Yönetmelikte geçen inceleme ifadesinden kasıt; aklama suçunun işlendiği hususunda olguların varlığının tespitine yönelik denetim elemanları tarafından yapılan araştırma ve inceleme çalışmaları dır. Başkanlık doğrudan veya Cumhuriyet savcısının talebiyle inceleme başlatabilmektedir. Yönetmelikte bahsi geçen denetim elemanları; Maliye Müfettişleri, Hesap Uzmanları, Gümrük Müfettişleri, Gelirler Kontrolörleri, Bankalar Yeminli Murakıpları, Hazine Kontrolörleri ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ve Sermaye Piyasası Kurulu Uzmanlarıdır.

85 Tebliğler - MASAK Genel Tebliği Sıra No: tarih ve sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5 Sıra Nolu Masak Genel Tebliği ile basitleştirilmiş tedbirler konusu düzenlenmiştir. Buna göre işlem türleri bakımından aklama ve terörün finansmanı riskinin düşük olarak değerlendirilebileceği durumlarda müşterinin tanınması ilkesiyle ilgili uyulması gereken hususların basitleştirilerek uygulanmasına imkan tanınmaktadır. Bu durum Tedbirler Yönetmeliğinin 26. maddesine dayanmaktadır. Söz konusu maddede müşterinin tanınmasına yönelik tedbirler bakımından yükümlülerin daha basit tedbirler almalarına Maliye Bakanlığınca izin verilebileceği belirtilmektedir. Basitleştirilmiş tedbirlerin uygulanabileceği durumlar şunlardır (MASAK, 2015:1); Finansal Kuruluşların Kendi Aralarında Gerçekleştirdikleri İşlemler, Müşterinin Kamu İdaresi veya Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşu Olduğu İşlemler, Maaş Ödemesi Kapsamında Toplu Müşteri Kabulüne İlişkin İşlemler, Çalışanlara Ücretlerinden Kesinti Yapılmak Suretiyle Emeklilik Hakları Sağlayan Emeklilik Planları ve Kişinin Haklarını Temlik Etme Yetkisi İçermeyen Emeklilik Sözleşmelerine İlişkin İşlemler, Müşterinin Hisseleri Borsaya Kote Edilmiş Şirket Olduğu İşlemler, Ön Ödemeli Kartlara İlişkin İşlemler. - MASAK Genel Tebliği Sıra No:13 Bu Tebliğin amacı, şüpheli işlem bildirimine 7 ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Yükümlüler tarafından, şüpheli bir işlemle karşılaşıldığında, işlem hakkında yetki ve imkanlar ölçüsünde araştırma yapıldıktan sonra, edinilen bilgi ve bulgular çerçevesinde, ŞİB formu doldurulmak suretiyle Başkanlığa şüpheli işlem bildiriminde bulunulur. Şüpheli işlemler, herhangi bir parasal sınır gözetmeksizin Başkanlığa bildirilir. Şüpheli işlem kavramında geçen işlem ifadesi tek bir işlem ile sınırlı olmayıp, birden çok işlemi kapsayabilir. Birden çok işlem bir arada ele alınarak değerlendirildiğinde şüphe arz eden işlemler için tek bir ŞİB formu düzenlenir. Bildirim sürecinde, işlemin niteliği veya müşteri profiliyle ilgili daha ayrıntılı araştırma yapılması gerekebilir. Yetki ve imkanlar 7 ŞİB

86 72 ölçüsünde yapılacak bu araştırmanın amacı, şüpheyi destekleyecek ek bulguların olup olmadığını tespit etmektir. Araştırma yapılırken, müşterinin, kendisi hakkında bildirimde bulunulacağından şüphelenmesine neden olacak tutum ve davranışlardan kaçınılır. Şüpheli işlem bildirimini gerektiren durumlarda yükümlüler tarafından gerekli kimlik tespit işlemleri yapılır. Bildirime konu şüpheli işlemin teşebbüs aşamasında kaldığı ve gerçekleştirilmediği durumlarda da kimlik tespiti yükümlülüğü mümkün olduğu ölçüde yerine getirilir. Bildirimde bulunulan işlemle ilgili olarak yeni bilgi ve bulgular elde edildiği takdirde, tekrar ŞİB formu doldurulur ve daha önce yapılan bildirime ek olduğu belirtilerek gecikilmeksizin Başkanlığa gönderilir. Şüpheyi destekleyen bilgi ve belgeler ŞİB formuna ek yapılır. İşleme konu malvarlığının suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanıyla ilgili olduğuna dair belge veya ciddi emare bulunması halinde, Başkanlık ŞİB formu doldurularak ( çok ivedi kaydı içerecek şekilde) bilgilendirilinceye kadar, talep edilen işlemin gerçekleştirilmesinden imtina edilir. Şüphelenilen işlemi gerçekleştirmekten kaçınmanın imkansız olduğu ya da işlemi gerçekleştirmekten imtina etmenin işlemin faydalanıcılarını tespit etme çabalarını engelleyebileceği durumlarda bilgilendirme, işlemden hemen sonra da yapılabilir. 16/9/2008 tarihli ve sayılı Resmî Gazete de yayımlanan Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine İlişkin Yükümlülere Uyum Programı Hakkında Yönetmeliğin 4 ve 29 uncu maddeleri uyarınca uyum görevlisi atamak zorunda olan yükümlüler ile bunların şube, acente, temsilci ve ticari vekilleri ile benzeri bağlı birimlerinin şüpheli işlem bildirim yükümlülüğü, uyum görevlisi tarafından yerine getirilir. Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinin, şüpheli işlemleri uyum görevlisi aracılığıyla bildirim yükümlülüğü bankacılık faaliyetiyle sınırlı olup, diğer faaliyetleriyle ilgili olan şüpheli işlem bildirim yükümlülüğünün de uyum görevlisi vasıtasıyla yerine getirilmesi mümkündür. Uyum görevlisi, kendisine bildirilen veya resen öğrendiği şüpheli olabilecek işlemler hakkında, yetki ve imkanları ölçüsünde araştırma yaparak edindiği bilgi ve bulguları değerlendirmek ve şüpheli olduğuna karar verdiği işlemleri Başkanlığa bildirmekle görevli ve yetkilidir. Şüpheli işlemle karşılaşılması durumunda, söz konusu işlem yükümlü nezdinde (şube, acente, temsilci ve ticari vekilleri ile benzeri bağlı birimleri dahil) belirlenen dahili prosedür doğrultusunda uyum görevlisine bildirilir. Dahili bildirim kuralları yazılı olarak belirlenir ve tüm çalışanlarca bilinmesi sağlanır. Uyum görevlisine yapılacak bildirimlerin

87 73 usulü serbestçe belirlenebilir. Ancak, sözlü bildirim bir usul olarak belirlenemez. Bu kapsamda e-posta veya dahili bildirime imkan veren yazılımlar kullanılabilir. Yükümlü nezdinde veya aracılığıyla yüz yüze olmayan işlemler yapılmasını mümkün kılan internet bankacılığı, telefon bankacılığı, ATM gibi interaktif uygulamalar kullanılarak yapılan işlemlerde veya izleme ve kontrol faaliyetleri sırasında şüpheli bir işlemin gerçekleştirildiğinin tespiti halinde, durum yine belirlenecek dahili prosedür doğrultusunda uyum görevlisine bildirilir. Bu durumda kimlik tespitinde, yükümlü bünyesinde mevcut bilgi ve belgeler esas alınır. Uyum görevlisi, kendisine bildirilen veya resen öğrendiği şüpheli işlemi, yükümlü bünyesinde mevcut diğer bilgi ve belgeler ile ilgili kanun, yönetmelik, tebliğ ve diğer mevzuatı göz önünde bulundurmak suretiyle değerlendirir. Uyum görevlisi, bu değerlendirme sürecinde, yükümlü bünyesindeki tüm birimlerden kendi görev alanı ile ilgili her türlü bilgi ve belgeyi talep edebilir. Bu kapsamda kendisinden bilgi ve belge istenen birimler de istenilen bilgi ve belgeleri vermek ve uyum görevlisine gerekli kolaylığı sağlamak zorundadır. Yükümlülerce, 11/10/2006 tarihli ve 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan bildirim yükümlülüğüne, ikinci fıkrasında yer alan gizlilik hükümlerine ve bu Tebliğle getirilen hususlara riayet edilmemesi halinde mezkur Kanunda öngörülen cezalar uygulanacaktır Mali Suçları Araştırma Kurulu Günümüz dünyasında birçok ülkede faaliyet gösteren mali istihbarat birimlerinin (Financial Intelligence Unit - FIU) fonksiyonu suç gelirleri ve bunların aklanması ile mücadele etmektir. Ülkemizde bu mücadele esas itibariyle, Maliye Bakanlığı bünyesinde ana hizmet birimi statüsünde ve doğrudan Maliye Bakanına bağlı olarak görev yapan Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı nca yürütülmektedir. Bu anlamda MASAK ın temel fonksiyonu da suç gelirlerinin aklanması alanındaki gelişmeler ile aklama suçunun önlenmesi ve ortaya çıkarılmasına yönelik yöntemler konusunda araştırmalar ve sektörel çalışmalar yapmak, önlemler geliştirmek, veri toplamak, toplanan verileri analiz etmek ve değerlendirmek, araştırma ve incelemeler yapmak veya yaptırmak ve elde edilen bilgi ve sonuçları ilgili makamlara iletmektir. MASAK, anılan fonksiyonları icra edebilmek için politika oluşturulmasına katkıda bulunmakta, uygulama stratejileri geliştirmekte, belirlenen politikalar çerçevesinde kanun, tüzük ve yönetmelik taslakları hazırlamakta, uygulamaya ilişkin gerekli diğer düzenlemeleri yapmakta, ilgili kurum ve kuruluşlar arasında

88 74 koordinasyon sağlamakta, görüş ve bilgi alışverişinde bulunmaktadır. MASAK, tarihinde yürürlüğe giren 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının önlenmesine Dair Kanun ile kurulmuş 17 Şubat 1997 tarihinde faaliyetine başlamıştır. MASAK ın, Maliye Bakanlığı nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararname nin 8 inci maddesinin (g) bendiyle Maliye Bakanlığı bünyesinde ana hizmet birimi olduğu; 5549 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinde de doğrudan Maliye Bakanına bağlı olarak çalışacağı hüküm altına alınmıştır. Mali Eylem Görev Gücü (FATF), 29 uncu tavsiyesinde; ülkelerden şüpheli işlem bildirimlerini alan, analiz eden ve ilgili birimlere dağıtan ulusal merkezi bir makam oluşturmalarını istemektedir. Bu çerçevede Türkiye nin Mali İstihbarat Birim i (Financial Intelligence Unit- FIU) olarak kurulan MASAK, temel FIU fonksiyonlarının yanı sıra düzenleyici, denetleyici ve eğitici bir rol de üstlenmiştir. Maliye Bakanlığının Stratejik Planında yer alan Kayıtlı ekonomiyi genişletmek ve mali suçları azaltmak stratejik amacı kapsamında, MASAK ın en önemli stratejik hedefi suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı ile etkin mücadele etmek tir. Bunun yanında, kayıtlı ekonomiyi büyütmek ve genişletmek stratejik hedefine yönelik katkı verilmektedir. MASAK tarafından, stratejik amaç ve hedefine ulaşılması amacıyla aşağıdaki çalışmalara öncelik verilmektedir; Suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı suçlarına ilişkin alınan ihbar ve şüpheli işlem bildirimlerinin analiz ve değerlendirme çalışmalarını mümkün olan en kısa sürede tamamlamak. Başkanlığımıza gelen ihbar ve şüpheli işlem bildirimlerinde bahsi geçen ve risk teşkil edebilecek konularda yığın verilerden yararlanarak ve sektörel analizlere tabi tutarak, suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı ile mücadelede etkinliğin arttırılmasına katkı sağlamak. Bu amaçla, başta bankalar olmak üzere gerçek ve tüzel kişilerden istenecek bilgi ve belgelerin analize uygun şekilde standart formatta ve güvenli ortamda alınmasına ilişkin çalışmaları tamamlamak. Yükümlü gruplarına yönelik suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı ile mücadelede önleyici tedbirler olarak bilinen yükümlülükler konusunda eğitim

89 75 faaliyetleri düzenleyerek, yükümlülerin farkındalıkları artırmak ve bu tedbirleri uygulamalarını sağlamak. Yükümlülerin, suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı ile mücadele kapsamında getirilen yükümlülüklere uyum sağlamaları amacıyla, yükümlüler nezdinde yükümlülüklere uyum denetimleri yapmak. Suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı ile mücadelenin etkin ve verimli bir şekilde gelişmesi amacına uygun olarak, işbirliği ve eşgüdüm halinde olunan yasa uygulama birimleri, diğer ilgili kurum ve kuruluşlarla etkin ve proaktif çalışmalar yürütmek. Uyuşturucu kaçakçılığı, sigara kaçakçılığı, tefecilik, akaryakıt kaçakçılığı, insan ticareti ve bilişim suçları gibi öncül suçlardan elde edilen suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine yönelik çalışmalara ağırlık vermek. Aklama suçu incelemeleri ve yükümlülük denetimlerinde etkinliğin artırılması amacıyla denetim elemanları ile iletişim ve işbirliğinin geliştirilmesine yönelik faaliyetler düzenlemek. Uluslararası işbirliğinin sağlanması amacıyla, yabancı ülke mali istihbarat birimleri ile istihbari amaçlı bilgi değişimine imkan sağlayan mutabakat muhtıraları imzalamak. Uluslararası standartlara uygun bir şekilde terörün finansmanı ile etkin mücadele amacıyla kurumsal kapasiteyi geliştirmek. Malvarlıklarına el konulması kapsamında adli birimlerden gelecek hesaplama ve raporlama taleplerini etkili bir şekilde yerine getirmek üzere kurumsal kapasiteyi geliştirmek Genel Olarak Görev ve Yetkileri MASAK ın görev ve yetkileri tarihinde yürürlüğü giren 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının önlenmesi Hakkında Kanun ile yeniden belirlenmiştir (MASAK, 2014:1). MASAK ın görev ve yetkilerinin sayıldığı 5549 sayılı Kanunun 19 uncu maddesi şöyledir: (1) Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı doğrudan Maliye Bakanına bağlı olup görev ve yetkileri şunlardır:

90 76 a) Suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi amacıyla politika hazırlamak ve uygulama stratejileri geliştirmek, bu amaçla kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak, ortak çalışmalar yapmak, görüş ve bilgi alışverişinde bulunmak. b) Belirlenen politikalar çerçevesinde kanun, tüzük ve yönetmelik taslakları hazırlamak, bu Kanun ile buna ilişkin Bakanlar Kurulu kararlarının uygulanması konusunda düzenlemeler yapmak. c) Suç gelirlerinin aklanması alanındaki gelişmeler ile aklama suçunun önlenmesi ve ortaya çıkarılmasına yönelik yöntemler konusunda araştırmalar yapmak. ç) Suç gelirlerinin aklanmasını önlemek amacıyla sektörel çalışmalar yapmak, önlemler geliştirmek ve uygulamayı izlemek. d) Kamuoyu duyarlılığını ve desteğini artırmaya yönelik çalışmalar yapmak. e) Suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanının önlenmesi kapsamında veri toplamak, şüpheli işlem bildirimlerini almak, analiz etmek ve değerlendirmek. f) Değerlendirme sürecinde gerek duyulduğunda kolluk ve diğer birimlerden kendi görev alanlarında inceleme ve araştırma yapılması talebinde bulunmak. g) Bu Kanun kapsamına giren işlemler ile ilgili olarak, araştırma ve inceleme yapmak veya yaptırmak. ğ) Yapılan araştırma ve inceleme sonucunda aklama suçunun işlendiği hususunda olguların varlığının tespiti halinde, Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre gerekli işlemler yapılmak üzere Cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunmak. h) Cumhuriyet savcıları tarafından intikal ettirilen konuları incelemek ve aklama suçunun tespitine ilişkin talepleri yerine getirmek. ı) Aklama veya terörün finansmanı suçunun işlendiğine dair ciddi şüphelerin mevcut olması durumunda konuyu ilgili Cumhuriyet savcılığına intikal ettirmek. i) Kanun ve ilgili mevzuat kapsamında yükümlülük denetimi yapılmasını sağlamak. j) Kamu kurum ve kuruluşları, gerçek ve tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kuruluşlardan her türlü bilgi ve belgeyi istemek.

91 77 k) Bilgi ve ihtisasına ihtiyaç duyulması halinde, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanların Başkanlık bünyesinde geçici olarak görevlendirilmelerini talep etmek. l) Görev alanına giren konularda uluslararası ilişkileri yürütmek, görüş ve bilgi alışverişinde bulunmak. m) Yabancı ülkelerdeki muadil kurumlarla bilgi ve belge değişiminde bulunmak, bu amaçla uluslararası antlaşma niteliğinde olmayan mutabakat muhtırası imzalamak. Başkanlık, aklama suçunun araştırılması ve incelenmesi görevlerini denetim elemanları vasıtasıyla yerine getirir. Görevlendirilecek denetim elemanları Başkanın talebi üzerine ilgili birim amirinin teklifi ve bağlı veya ilgili bulundukları Bakanın onayı ile belirlenir. Başkanlığın talebi üzerine görevlendirilecek denetim elemanları görevlendirme konusuna giren hususlarda bilgi ve belge istemeye, araştırma ve inceleme yapmaya, uygulamayı takip ve denetlemeye, bu maksatla her türlü evrakın tetkikine yetkilidir. Belirlenen görev ve yetki kapsamında MASAK aşağıda belirtilen fonksiyonları icra etmektedir (MASAK, 2014:1): Politika belirleme ve mevzuat geliştirme Veri toplama, analiz, değerlendirme Denetim Koordinasyon İnceleme Aklama kavramı en geniş anlamıyla yasadışı yollardan elde edilen kazançların kaynağının gizlenmesi veya niteliğinin değiştirilmesi suretiyle yasal görüntü kazandırılarak ekonomik sisteme sokulmasıdır. Aklama suçunun, bu suça kaynaklık eden öncül suçtan ayrı bir suç olarak sayılmasındaki asıl amaç, suç gelirlerinden yararlanan kişileri bu gelirlerden mahrum etmek suretiyle, kazanç elde etmek amacıyla işlenen suçların engellenmesidir. Bu nedenle aklama suçu ile mücadele, öncül suçlarla mücadelenin de önemli bir aracı olarak görülmektedir. Aklama suçu ile mücadelenin bastırıcı ve önleyici tedbirler olmak üzere iki temel boyutu bulunmaktadır. Suç işlendikten sonra suçlunun ve suç gelirinin tespiti ile ilgili olan bastırıcı tedbirler; aklamanın suç haline getirilmesini, bu suçu işleyenlerin tespit edilmesini, soruşturulmasını, yargılanmasını ve cezalandırılmasını, aklamaya konu mal

92 78 varlığı değerlerinin tespitini, takibini, el konulmasını ve müsaderesini kapsamakta olup, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu nda düzenlenmiştir. Suçun işlenmesini engellemeye yönelik önleyici tedbirler ise, günümüzde bilişim alanındaki gelişmeler nedeniyle hızlı, karmaşık ve sınır tanımayan bir boyut kazanan finansal faaliyetlerin aklayıcılar ve terörü finanse edenler için uygun ortamlar oluşturması karşısında aklama ve terörün finansmanı ile mücadelede suç gelirlerinin ekonomik sisteme sokulmasının önlenmesini amaçlamaları nedeniyle son derece önemlidir. Bu kapsamda suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı ile mücadele amacıyla düzenlenen müşterinin tanınması, şüpheli işlemlerin bildirimi, iç kontrol, iç denetim, risk yönetimi ve uyum görevlisi atanması gibi önleyici tedbirlerin yükümlülerce etkin bir şekilde uygulanması ile aklama fiillerinin gerçekleştirilmeden ortaya çıkarılarak engellenmesi ve finansal sistemin bu suçların işlenmesinde araç olarak kullanılmasının önlenmesi sağlanmaktadır. Suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı ile mücadelede önleyici tedbirlerin önemine uluslararası düzenlemelerde de vurgu yapılmış ve ülkeler bu çerçevede gerekli önlemleri almaları konusunda uyarılmıştır (MASAK, 2014:1). Sınır aşan örgütlü suçların önlenmesi ve bu çerçevede ülkeler arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi amacıyla 2000 yılında Birleşmiş Milletler nezdinde hazırlanan ve ülkemizin de tarihi itibarıyla taraf olduğu Sınır Aşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi (Palermo Konvansiyonu) organize suçlarla mücadele amacıyla hazırlanan ilk düzenleme niteliğini haiz olup, aklama ile mücadele amacıyla önleyici tedbirlere de yer vermiş bulunmaktadır. Sözleşmede, bankalar ve banka dışı mali kuruluşlar ile karapara aklamaya müsait diğer kurumlara; kimlik tespiti, kayıtların saklanması ve şüpheli işlem bildirimi yükümlülüklerinin getirilmesi suretiyle konunun önleyici tedbirler boyutuna da değinilmiş ve ülkelerden bu çerçevede gerekli düzenlemelerin yapılması istenilmiştir (MASAK, 2014:1). Aklama kavramı en geniş anlamıyla yasadışı yollardan elde edilen kazançların kaynağının gizlenmesi veya niteliğinin değiştirilmesi suretiyle yasal görüntü kazandırılarak ekonomik sisteme sokulmasıdır. Aklama suçunun, bu suça kaynaklık eden öncül suçtan ayrı bir suç olarak sayılmasındaki asıl amaç, suç gelirlerinden yararlanan kişileri bu gelirlerden mahrum etmek suretiyle, kazanç elde etmek amacıyla işlenen suçların engellenmesidir. Bu nedenle aklama suçu ile mücadele, öncül suçlarla mücadelenin de önemli bir aracı olarak görülmektedir.

93 79 Terörün finansmanının engellenmesine yönelik etkili önlemlerin oluşturulması ve benimsenmesi amacıyla ülkeler arasında işbirliğinin geliştirilmesi için 1999 yılında Birleşmiş Milletler nezdinde hazırlanan ve ülkemizin tarihinde imzaladığı ve tarih ve 4738 sayılı Kanun ile uygun bulduğu Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme de sözleşme ekinde sayılan antlaşmalar çerçevesinde suç teşkil eden eylemler ile niteliği veya kapsamı itibariyle, bir halkı korkutmak, ya da bir hükümeti veya uluslararası örgütü herhangi bir eylemi gerçekleştirmeye veya gerçekleştirmekten kaçınmaya zorlamak amacını gütmesi halinde, bir sivilin ya da bir silahlı çatışma durumunda muhasemata doğrudan katılmayan herhangi başka bir kişiyi öldürmeye veya ağır şekilde yaralamaya yönelik diğer tüm eylemlerin gerçekleştirilmesinde kullanılması niyetiyle veya kullanılacağını bilerek, doğrudan veya dolaylı olarak, yasa dışı bir şekilde ve kasten, fon sağlanması veya toplanmasının suç olarak ihdas edilmesi, bu suçların işlenmesi için kullanılan veya kullanılması için oluşturulan fonların veya bu suçlardan temin edilen kazançların tespiti, bulunması, dondurulması, el konulması için iç hukuk uyarınca gerekli tedbirlerin alınması öngörülmektedir. Keza, Birleşmiş Milletler Şartının 7. Bölümü Uyarınca, BM Güvenlik Konseyi nin kararları tüm BM ye üye ülkeler açısından bağlayıcılık taşımaktadır sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararı ( ) Karar ekinde Taliban, El Kaide ve Usame Bin Ladin le bağlantılı kişi ve kuruluşlar listelenerek ve bu kişi ve kuruluşların malvarlıklarının dondurulması talep edilmiştir sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararında ( ) terörün finansmanının önlenmesi için adli ve idari tedbirlerin alınması, yabancı ülkeler tarafından yapılacak terörist malvarlıklarının dondurulması taleplerinin yerine getirilmesi uluslararası işbirliği ve bilgi değişimi yapılması, en kısa sürede, tarihli BM Terörün Finansmanının Önlenmesine ilişkin Uluslararası Sözleşmesi de dahil olmak üzere, terörizme ilişkin uluslararası sözleşme ve protokollere taraf olunması öngörülmektedir. Terörün finansmanı, terör eylemlerinin gerçekleştirilmesinde veya teröristler ya da terör örgütleri tarafından kullanılacağını bilerek ve isteyerek fon sağlanması veya toplanmasını ifade etmektedir. Terör örgütlerinin finans kaynaklarının kurutulması ve elde edilen fonların dağıtım kanallarının engellenmesi terörle mücadelede hayati öneme sahiptir.

94 80 Uluslararası boyut kazanan ve önemli miktarlarda fon kaynağına ulaşan terörle etkin bir mücadele için klasik tedbir ve uygulamaların yanında terör örgütlerinin finans kaynaklarının da kurutulması gerekmektedir. Bu gereklilik, terörle mücadeleye terörün finansmanı ile mücadele boyutunu da eklemiştir. Konseyin bu Kanun kapsamındaki terör ve terörizmin finansmanıyla mücadeleye ilişkin kararlarının uygulanması ile terörizmin finansmanı suçunun düzenlenmesi ve terörizmin finansmanının önlenmesi amacıyla malvarlığının dondurulmasına ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir. Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik tarihli ve sayılı Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmelik ile Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun uygulanmasına yönelik olarak; terör ve terörizmin finansmanıyla etkin mücadele edilmesi kapsamında; malvarlığının dondurulması kararlarının alınması, icrası, kaldırılması, dondurulan malvarlığının yönetimi ve denetimine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir. Bu kapsamda, ülkemizde aklama ve terörün finansmanı suçları ile ilgili olarak temel önleyici tedbirlere 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun da yer verilmiştir. Bu tedbirler için yasal zeminde genel bir çerçeve çizilmiş, finansal araçlardaki çeşitlenmeler ve bunun sonucu olarak aklama yöntemlerine her geçen gün yenilerinin eklenmesi hususu da göz önünde bulundurularak, ayrıntılı düzenlemelerin ikincil düzenlemelerle yapılması öngörülmüştür. Bu çerçevede hazırlanan Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik, Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine İlişkin Yükümlülüklere Uyum Programı Hakkında Yönetmelik ile 5, 6, 7, 8, 9 ve 10 Sıra No lu Mali Suçları Araştırma Kurulu Genel Tebliğleri yürürlüğe girmiştir tarihli ve sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik te önleyici tedbirler ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Aklama suçunun önlenmesinde en önemli unsur olan müşterinin tanınması ilkesi kapsamında, kimlik tespitinin yanı sıra aklama ve terörün finansmanı bakımından yüksek risk taşıyan

95 81 müşterilerin, iş ilişkilerinin ve işlemlerin belirlenmesi de alınması gereken bir tedbir olarak düzenlemede yerini almıştır. Yönetmelikte ayrıca önleyici tedbirlerin ana unsurlarından olan şüpheli işlem bildirim yükümlülüğünün esasları yeniden düzenlenmiş, yükümlülere karmaşık ve olağandışı büyüklükteki işlemlere özel dikkat gösterme zorunluluğu getirilmek suretiyle bu tür işlemlerin de takibi amaçlanmıştır. Söz konusu yükümlülüklere uyumun yükümlüler nezdinde oluşturulacak bir sistem dahilinde sağlanmasını teminen hazırlanan ve dayanağını 5549 sayılı Kanun un Eğitim, iç denetim, kontrol ve risk yönetim sistemleri ile diğer tedbirler başlıklı 5 inci maddesinden alan Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine İlişkin Yükümlülüklere Uyum Programı Hakkında Yönetmelik ise yükümlülerin risk temelli bir yaklaşımla oluşturacakları uyum programına yönelik hükümler içermektedir. Bu düzenleme esas itibarıyla aklama suçuyla mücadelede önleyici mekanizmanın etkinliğini sağlamaya yönelik olup, yükümlülerin gerek aklamanın gerekse terörün finansmanının önlenmesi konusunda yeterli dikkat ve özeni göstermelerinin sağlanması amaçlanmıştır. Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik ve Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine İlişkin Yükümlülüklere Uyum Programı Hakkında Yönetmelik ile ilgili önleyici tedbirlere ilişkin daha detaylı hususlar Mali Suçları Araştırma Kurulu Genel Tebliğlerinde düzenlenmiştir. Bu çerçevede; yükümlüler tarafından müşterinin tanınması ilkesi kapsamında uyulması gereken basitleştirilmiş tedbirler 5 ve 9 Sıra No lu Mali Suçları Araştırma Kurulu Genel Tebliğlerinde, yükümlüler tarafından suç gelirlerinin aklanmasının ve terörün finansmanının önlenmesi kapsamında şüpheli işlem bildiriminde bulunulması yükümlülüğünün etkin, zamanında ve uygun şekilde yerine getirilmesine yönelik açıklamalar 6 Sıra No lu Mali Suçları Araştırma Kurulu Genel Tebliğinde, yükümlülerin sürekli iş ilişkisi içinde bulundukları müşterilerinin kimlik tespiti kapsamındaki bilgilerinin Yönetmeliğe uygun hale getirilmesi ile kimlik tespiti kapsamındaki diğer açıklamalar ise 7 Sıra No lu Mali Suçları Araştırma Kurulu Genel Tebliğinde düzenlenmiştir yılında 5 Sıra No lu Mali Suçları Araştırma Kurulu Genel Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 10 Sıra No lu Tebliğ ile emeklilik sözleşmesinin mesafeli satış kapsamında çağrı merkezi vasıtasıyla düzenlenmesi halinde basitleştirilmiş tedbirler açısından takip edilecek usule ilişkin açıklamalar yer almıştır (MASAK, 2014:1).

96 Suç Gelirleri ile Mücadeledeki Rolü Aklama suçu ile mücadelenin bastırıcı ve önleyici tedbirler olmak üzere iki temel boyutu bulunmaktadır. Suç işlendikten sonra suçlunun ve suç gelirinin tespiti ile ilgili olan bastırıcı tedbirler; aklamanın suç haline getirilmesini, bu suçu işleyenlerin tespit edilmesini, soruşturulmasını, yargılanmasını ve cezalandırılmasını, aklamaya konu mal varlığı değerlerinin tespitini, takibini, el konulmasını ve müsaderesini kapsamakta olup, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu nda düzenlenmiştir. Suçun işlenmesini engellemeye yönelik önleyici tedbirler ise, günümüzde bilişim alanındaki gelişmeler nedeniyle hızlı, karmaşık ve sınır tanımayan bir boyut kazanan finansal faaliyetlerin aklayıcılar ve terörü finanse edenler için uygun ortamlar oluşturması karşısında aklama ve terörün finansmanı ile mücadelede suç gelirlerinin ekonomik sisteme sokulmasının önlenmesini amaçlamaları nedeniyle son derece önemlidir. Bu kapsamda suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı ile mücadele amacıyla düzenlenen müşterinin tanınması, şüpheli işlemlerin bildirimi, iç kontrol, iç denetim, risk yönetimi ve uyum görevlisi atanması gibi önleyici tedbirlerin yükümlülerce etkin bir şekilde uygulanması ile aklama fiillerinin gerçekleştirilmeden ortaya çıkarılarak engellenmesi ve finansal sistemin bu suçların işlenmesinde araç olarak kullanılmasının önlenmesi sağlanmaktadır. Suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı ile mücadelede önleyici tedbirlerin önemine uluslararası düzenlemelerde de vurgu yapılmış ve ülkeler bu çerçevede gerekli önlemleri almaları konusunda uyarılmıştır. Sınır aşan örgütlü suçların önlenmesi ve bu çerçevede ülkeler arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi amacıyla 2000 yılında Birleşmiş Milletler nezdinde hazırlanan ve ülkemizin de tarihi itibarıyla taraf olduğu Sınır Aşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi (Palermo Konvansiyonu) organize suçlarla mücadele amacıyla hazırlanan ilk düzenleme niteliğini haiz olup, aklama ile mücadele amacıyla önleyici tedbirlere de yer vermiş bulunmaktadır. Sözleşmede, bankalar ve banka dışı mali kuruluşlar ile karapara aklamaya müsait diğer kurumlara; kimlik tespiti, kayıtların saklanması ve şüpheli işlem bildirimi yükümlülüklerinin yerine getirilmesi suretiyle

97 83 konunun önleyici tedbirler boyutuna da değinilmiş ve ülkelerden bu çerçevede gerekli düzenlemelerin yapılması istenilmiştir. Terörün finansmanının engellenmesine yönelik etkili önlemlerin oluşturulması ve benimsenmesi amacıyla ülkeler arasında işbirliğinin geliştirilmesi için 1999 yılında Birleşmiş Milletler nezdinde hazırlanan ve ülkemizin tarihinde imzaladığı ve tarih ve 4738 sayılı Kanun ile uygun bulduğu Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme de sözleşme ekinde sayılan antlaşmalar çerçevesinde suç teşkil eden eylemler ile niteliği veya kapsamı itibariyle, bir halkı korkutmak, ya da bir hükümeti veya uluslararası örgütü herhangi bir eylemi gerçekleştirmeye veya gerçekleştirmekten kaçınmaya zorlamak amacını gütmesi halinde, bir sivilin ya da bir silahlı çatışma durumunda muhasemata doğrudan katılmayan herhangi başka bir kişiyi öldürmeye veya ağır şekilde yaralamaya yönelik diğer tüm eylemlerin gerçekleştirilmesinde kullanılması niyetiyle veya kullanılacağını bilerek, doğrudan veya dolaylı olarak, yasa dışı bir şekilde ve kasten, fon sağlanması veya toplanmasının suç olarak ihdas edilmesi, bu suçların işlenmesi için kullanılan veya kullanılması için oluşturulan fonların veya bu suçlardan temin edilen kazançların tespiti, bulunması, dondurulması, el konulması için iç hukuk uyarınca gerekli tedbirlerin alınması öngörülmektedir. Keza, Birleşmiş Milletler Şartının 7. Bölümü Uyarınca, BM Güvenlik Konseyi nin kararları tüm BM ye üye ülkeler açısından bağlayıcılık taşımaktadır sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararı ( ) Karar ekinde Taliban, El Kaide ve Usame Bin Ladin le bağlantılı kişi ve kuruluşlar listelenerek ve bu kişi ve kuruluşların malvarlıklarının dondurulması talep edilmiştir sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararında ( ) terörün finansmanının önlenmesi için adli ve idari tedbirlerin alınması, yabancı ülkeler tarafından yapılacak terörist malvarlıklarının dondurulması taleplerinin yerine getirilmesi uluslararası işbirliği ve bilgi değişimi yapılması, en kısa sürede, tarihli BM Terörün Finansmanının Önlenmesine ilişkin Uluslararası Sözleşmesi de dahil olmak üzere, terörizme ilişkin uluslararası sözleşme ve protokollere taraf olunması öngörülmektedir yılında suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı ile mücadele mevzuatımızı uluslararası standartlarla paralel düzeye getirmek amacıyla 6415 sayılı Terörizmin

98 84 Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun tarihli ve sayılı Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Anılan Kanun ile terör ve terörizmin finansmanıyla etkin mücadele edilmesi kapsamında; 1999 tarihli Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin bu Kanun kapsamındaki terör ve terörizmin finansmanıyla mücadeleye ilişkin kararlarının uygulanması ile terörizmin finansmanı suçunun düzenlenmesi ve terörizmin finansmanının önlenmesi amacıyla malvarlığının dondurulmasına ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir. Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik tarihli ve sayılı Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmelik ile Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun uygulanmasına yönelik olarak; terör ve terörizmin finansmanıyla etkin mücadele edilmesi kapsamında; malvarlığının dondurulması kararlarının alınması, icrası, kaldırılması, dondurulan malvarlığının yönetimi ve denetimine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir. Bu kapsamda, ülkemizde aklama ve terörün finansmanı suçları ile ilgili olarak temel önleyici tedbirlere 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun da yer verilmiştir. Bu tedbirler için yasal zeminde genel bir çerçeve çizilmiş, finansal araçlardaki çeşitlenmeler ve bunun sonucu olarak aklama yöntemlerine her geçen gün yenilerinin eklenmesi hususu da göz önünde bulundurularak, ayrıntılı düzenlemelerin ikincil düzenlemelerle yapılması öngörülmüştür. Bu çerçevede hazırlanan Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik, Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine İlişkin Yükümlülüklere Uyum Programı Hakkında Yönetmelik ile 5, 6, 7, 8, 9 ve 10 Sıra No lu Mali Suçları Araştırma Kurulu Genel Tebliğleri yürürlüğe girmiştir tarihli ve sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik te önleyici tedbirler ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Aklama suçunun önlenmesinde en önemli unsur olan müşterinin tanınması ilkesi kapsamında, kimlik

99 85 tespitinin yanı sıra aklama ve terörün finansmanı bakımından yüksek risk taşıyan müşterilerin, iş ilişkilerinin ve işlemlerin belirlenmesi de alınması gereken bir tedbir olarak düzenlemede yerini almıştır. Yönetmelikte ayrıca önleyici tedbirlerin ana unsurlarından olan şüpheli işlem bildirim yükümlülüğünün esasları yeniden düzenlenmiş, yükümlülere karmaşık ve olağandışı büyüklükteki işlemlere özel dikkat gösterme zorunluluğu getirilmek suretiyle bu tür işlemlerin de takibi amaçlanmıştır. Söz konusu yükümlülüklere uyumun yükümlüler nezdinde oluşturulacak bir sistem dahilinde sağlanmasını teminen hazırlanan ve dayanağını 5549 sayılı Kanun un Eğitim, iç denetim, kontrol ve risk yönetim sistemleri ile diğer tedbirler başlıklı 5 inci maddesinden alan Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine İlişkin Yükümlülüklere Uyum Programı Hakkında Yönetmelik ise yükümlülerin risk temelli bir yaklaşımla oluşturacakları uyum programına yönelik hükümler içermektedir. Bu düzenleme esas itibarıyla aklama suçuyla mücadelede önleyici mekanizmanın etkinliğini sağlamaya yönelik olup, yükümlülerin gerek aklamanın gerekse terörün finansmanının önlenmesi konusunda yeterli dikkat ve özeni göstermelerinin sağlanması amaçlanmıştır. Terörizmin son yıllarda ulaşmış olduğu uluslararası boyut göz önüne alınarak, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu, Mali Eylem Görev Gücü vb. uluslararası organizasyonlar tarafından bağlayıcı nitelikte ya da tavsiye niteliğinde birtakım düzenlemeler oluşturulmaktadır. Bu kararlar çoğunlukla bazı terör örgütleri veya teröristlere yönelik olmak üzere, bunlarla bağlantılı olan kişi ve kuruluşların malvarlıklarının dondurulmasına ilişkin düzenlemeleri içermekte ve bu konuda devletleri işbirliğine çağırmaktadır. Bu kararların en önemlileri 1267(1999), 1988(2011) ve 1989(2011) sayılı kararlardır. Anılan kararlarla El Kaide ve Taliban kaynaklı terörizme finansal destek sağlayan kişi ve kuruluşların listesi belirlenerek, Birleşmiş Milletler üyesi devletlere bu listede yer alan kişi ya da kuruluşların malvarlıklarının dondurulması yükümlülüğü getirilmektedir sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun un 2 nci maddesine göre malvarlığının dondurulması; malvarlığının ortadan kaldırılmasının, tüketilmesinin, dönüştürülmesinin, transferinin, devir ve temlik edilmesinin ve sair tasarrufi işlemlerin önlenmesi amacıyla, malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisinin kaldırılması veya kısıtlanmasıdır.

100 86 MASAK ın mücadele alanı içerisinde yer alan aklama suçu sürecini kavramak için konu, öncül suç ve suç geliri kavramları ile birlikte değerlendirilmelidir. Genel olarak aklamadan bahsedebilmek için; Bir suç işlenmiş (Öncül suç), Bu suç sonucunda herhangi bir ekonomik değer elde edilmiş (Suç geliri), Bu ekonomik değerleri yasadışı nitelikten çıkarıp bunlara yasal görünüm kazandırmaya yönelik fiillerin işlenmiş olması gerekmektedir. Aşağıda aklama ile ilgili temel kavramlar açıklanmıştır: Öncül suç; suç gelirinin elde edilmesini mümkün kılan suçtur. Hukuki olarak suç gelirine kaynak teşkil eden bu suçlar, benimsenen yaklaşıma göre ülke mevzuatlarında farklı şekillerde belirlenmişlerdir. Öncül suç belirlemede kullanılan yaklaşımlar şu şekilde belirtilebilir (Alp, 2014:11): Tüm ağır suçların öncül suç olarak kabulü, Tüm suçların veya belirli kategorideki ağır suçların veya belirli hapis cezası sınırını aşan suçların öncül suç olarak kabulü, Öncül suçların sayma suretiyle belirlenmesi, Karma yaklaşım. Ülkemizde 4208 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu dönemde öncül suçlar sayma yöntemi ile belirlenmişken, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun aklama suçunun düzenlendiği 282. maddesinde alt sınırı altı ay ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar şeklinde eşik yaklaşım benimsenmiştir. Suç geliri; yasaların suç saydığı fiillerden elde edilen her türlü ekonomik menfaat ve değer olarak ifade edilebilir. Sözlük anlamıyla yasa dışı yollardan sağlanan kazanç olarak tanımlanan suç geliri, kirli para gibi terimlerle de anılmaktadır. Uluslararası literatürde ise bu kapsamda suç geliri (proceeds of crime), kirli para (dirty money), karapara (black money) veya suç parası (criminal fund) terimleri kullanılmaktadır.

101 87 Suç geliri ekonomik, sosyal ve hukuki olmak üzere farklı açılardan tanımlanabilir. Aklama suçuna konu olabilecek suç geliri doğal olarak hukuki olarak tanımlanan suç geliridir ki, bu da ülke mevzuatlarında öncül suç olarak belirlenmiş fiillerden elde edilen her türlü değerdir. Karaparanın tanımı yapılırken dikkat edilmesi gereken noktalardan bir tanesi de karaparanın ekonomik, ahlaki, sosyal ve hukuki tanımlarının birbirinden farklı olduğudur. Karaparanın bu dört açıdan yapılması gereken tanımını tek ortak tanıma indirgemek karapara sorununun analiz edilmesi, incelenmesi ve önlenmesi açısından yanılgılara yol açabilecektir. Sosyal anlamda karapara; dolaylı olarak da olsa toplumsal hayata zarar veren faaliyetlerden elde edilen her türlü kazanç olarak tanımlamak mümkündür. Ahlaki anlamda karapara; yasalarla yasaklanmış olsun veya olmasın, karapara olarak adlandırılsın veya adlandırılmasın toplum nazarında suç sayılan hareketler sonucunda elde edilen tüm kazançlar olarak tanımlanabilir. Ekonomik anlamda karapara; kanunlar tarafından suç sayılan fiillerin yanı sıra, ekonomik hayatı düzenleyen kural ve usuller ihlal edilerek elde edilen kazanç olarak nitelendirilebilir. Bu çerçevede ekonomi açısından, vergi kaçakçılığı suretiyle yahut vergiden kaçma çabasıyla bazı ekonomik faaliyetlerin usulsüz, gizli yapılması yoluyla elde edilen kazançları karapara kapsamında değerlendirmek mümkündür. Hukuki anlamda karapara; ülke mevzuatlarında öncül suç olarak belirlenmiş fiillerden elde edilen kazançlardır. Yasa dışı islerden sağlanan kirli para ya yasallık sağlama, yani karapara aklama ihtiyacı, suç ve suçlulukla özdeş bir tarihi geçmişe sahiptir. Karaparanın aklanması teriminin kullanılması ise nispeten yenidir. Ancak bu hileli yol şu ya da bu şekilde, siyasî, ticarî ya da hukukî nedenlerle ekonomik transferin varlık ya da niteliğinin gizlenmesi gerektiği durumlarda hep uygulanmıştır. Orta Çağda, Katolik kilisesi hem bir suç hem de ölümcül bir günah kabul ettiği tefeciliği yasaklıyordu. Ödünç verdikleri paraların faizini almak isteyen alacaklılar ve tüccarlar modern gizleme, transfer ve karapara aklama tekniklerinin öncüsü birçok uygulama keşfetmişlerdi. Amaç ya alınan faizleri görünmez yapmak (varlıklarını gizleyerek) ya da bunlara başka bir görünüş

102 88 (niteliklerini gizleyerek) vermektir (İpek, 2000: 38). Bu amaçla birçok hile kullanılıyordu. Tüccarlar yabancı meslektaşlarıyla ödemeleri görüştükleri zaman kambiyo fiyatlarını, faizleri de kapsamaya yetecek şekilde şişiriyorlardı. Bu kişiler bazen aldıkları faizlerin özel bir risk primine karşılık olduğunu iddia ediyorlar ya da borçlu ve alacaklı önceden ödemenin geciktirilmesi konusunda anlaşarak faizin ödemenin gecikmesinin cezaî şartı olduğu izlenimini oluşturuyorlardı (Zalopany, Madinger, 2003: 34). Karapara aklama gibi, genellikle onunla birlikte anılan vergi cennetleri de uzun bir geçmişe sahiptir. XII inci yüzyıl baslarında Atlas Okyanusunda Avrupalı ticaret gemilerine saldıran korsanlar, orada harcayacakları paraları kabul etmekten çekinmeyen vergi cennetlerinden ilk yararlananlar arasındadırlar. Bu suçlular, islerini bırakma zamanı geldiğinde kendilerine çoğunlukla yabancı bir ülkede sığınak arıyorlardı (İpek, 2000: 68). Günümüzdeki kimi vergi cennetlerinin benzeri olan Akdeniz in şehir devletleri, korsanların servetleriyle birlikte kendi ülkelerinde yerleşmesini sağlamak için aralarında rekabete girişiyorlardı yılı muhtemelen suç parası zilyetlerine sağlanan ilk modern af sayılabilir. Bu tarihte İngiltere, mesleklerini terk eden korsanlara hem tam bir af hem de suç gelirlerini muhafaza hakkı tanımıştır (İpek, 2000: 68). Karapara kavramı, ilk başlarda, uyuşturucu ve psikotrop maddelerin satışından elde edilen kazanç olarak kabul edilmiştir. Daha sonra bu tanıma örgütlü suçlar da dahil edilmiştir. Artık kavram birçok ülkede, her türlü suçtan elde edilen kazançları kapsar hale gelmiştir (Yetim, 2000:56) teki Cenevre Anlaşması ile uyuşturucu maddelerin geniş çapta yasaklanmasından sonraki yıllarda, karaparanın varlığı dünya ölçeğinde bir problem olarak ortaya çıkmıştır. Fakat 1974 dünya ekonomik bunalımına kadar uluslararası nitelikte gerçek bir karapara probleminden bahsedilemez (Yetim, 2000:56). Bununla beraber, uyuşturucu kaçakçılığının, uluslararası suç örgütlerinin en önemli gelir kaynağı haline geldiği 1970 li yıllardan itibaren karapara ve buna paralel aklama işlemleri dikkat çekici bir yaygınlık kazanmıştır yılları arasında ise dünyada dolasan dolar miktarının hızlı artışına paralel olarak, ekonomik küreselleşme ve serbestleşmenin aklayıcılara sunduğu yeni imkanlarla karapara aklama faaliyetleri, eşi görülmemiş bir şekilde artış göstermiş, uyuşturucu ticareti ve ekonomik suçluluğun ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir (Yetim, 2000:188) li yılların sonundan itibaren dünya çapında örgütlü suçluluğun artısı, karapara trafiğini hızlandırırken, teknoloji ve iletişim alanındaki gelişmeler de aklama yöntemlerinin çoğalmasına neden olmuştur (Yetim, 2000:185).

103 89 Karaparanın aklama sürecine sokulması, bir göle atılan taş gibidir. Taşın suya vurduğu görülür. Ardından suyun yüzeyinde halka halkla dalgacıklar oluşur ve birkaç saniye için de olsa taşın suya düştüğü nokta hala görülebilir. Fakat taş derinlere battıkça dalgalanmalar biter. Taş dibe ulaştığında ise, izleri çoktan silinmiş hatta kendisinin bulunması imkansız hale gelir. Karaparanın aklanması da aynı şekilde olur. Paranın suç ile olan bağı ortadan kaldırıldıktan sonra tespit edilmesi imkansız bir hal alır (Kocasakal, 2000: 112). Bir karapara aklama işleminde dört ana amaç bulunur: İlk olarak, paranın gerçek sahibi ve kaynağı gizlenmelidir. İkinci olarak, paranın şekli değiştirilmelidir. Üçüncü olarak ise bu paranın tabi işlemlerle ilgili iz ve ipuçları ortadan kaldırılmalıdır. Son olarak sahip olunan para çeşitli yollarla yasal ekonomik sisteme dahil edilmelidir (Kocasakal, 2000: 114). Karapara aklama işleminin en görünür, dolayısıyla suçlular açısından en riskli aşaması yerleştirme aşamasıdır. Dönüştürme de denilen bu aşamada, doğrudan yasa dışı işlerden elde edilen büyük tutarlardaki nakit paraların yasal ekonomi içine sokulması ya da kaçak olarak ülke dışına transferi söz konusudur. Ancak bütün karapara aklama yöntemlerinde yerleştirme aşaması gerekmemektedir. Amaç, suçtan elde edilen kazancın nakit formundan kurtarılmasıdır (Kocasakal, 2000: 134). Bunun için ya klasik finans kuruluşları kullanılır; örneğin mevduat hesabı açılır, anonim tahviller ve döviz alınır, uluslararası havale yapılır, ya da gazinolar, çamaşırhaneler, barlar, restoranlar, oteller gibi nakit paranın döndüğü sektörler ile değerli metal ve mücevherat ticaretinin yapıldığı piyasalar kullanılır. Ayrıca, pahalı lüks mallar satın alınıp bunlar tekrar elden çıkarılabilir. Örneğin, sanat eserleri, antika, pahalı arabalar ve gayrimenkuller alınabilir (Kocasakal, 2000: 135). Finans kurumları söz konusu olduğunda, nakit para banka mevduat hesaplarının yanı sıra, ödeme emirleri veya elektronik transferlerle ekonomik sisteme girmektedir. Örneğin, karapara yurt içinde veya yurt dışında bir bankaya yatırılır. Yurt içindeki bir bankadan yurt dışındaki bir bankaya gönderilir. Yurt dışı kaynaklı kredi temini olarak gösterilip ekonomik sisteme dahil edilebilir (Mavral, 2003: 135). Yukarıda bahsedilen teknikler suçluların hayal gücüne, bilgi, beceri ve imkanlarına göre çeşitlilik arz edecektir. Bütün bu teknikleri uygularken özellikle yasal mevzuattaki boşlukları ve aksaklıkları kullanmayı da ihmal etmeyeceklerdir. Ayrıştırma aşamasında para kaynağının kirli olduğunu gizlemek, yani yasa dışı kazancı kaynağından ayırmak için ve karapara sahiplerinin gerçek kimliklerini gizlemek amacıyla,

104 90 sıklık, hacim ve karmaşıklık açısından yasal işlemlere benzeyen bir dizi ekonomik işlem yapılmaktadır. Takip edilebilme riskini en aza indirme amacıyla, mümkün olduğu kadar hızlı biçimde çok fazla işlem yapılmasına özen gösterilir. Bu asama karışık bir bankacılık bürokrasisi gerektirmektedir. Küçük miktarlara bölünen para, dünya bankacılık sistemine girdikten sonra bankadan bankaya, ülkeden ülkeye aktarılmaya başlar. Kuşku uyandırmamak için banka ya da ülkelerin her birinde kısa sürelerle tutulur ve bazen bu süreç içinde diğer parçalarla birleşerek katlanır. Bundan dolayı bu aşama katmanlama olarak da adlandırılır. Ayırma tekniği sayesinde, yüzlerce hesap üzerine yayılan ve bölünen paralar, daha sonra onları yönlendiren örgütlerin arzusuna göre tam bir özgürlükle kullanabilecekleri belirli ekonomik merkezlerde yeniden bir araya getirilir. Bütünleşme aşamasında kirli paraya yasal bir görünüm diğer bir ifadeyle yasal bir kimlik kazandırılmaktadır. Bu aşamada, para yasal ekonomi içinde yeniden kullanılmakta ya da yatırıma tabi tutulmaktadır. Artık kaynağı büyük ölçüde gizlenmiş olan para yasal işlere, gayrimenkule, tahvile ve bonoya yatırılmakta ve böylece aklanan paralar yasal fonlarla karışmaktadır. Karapara aklayıcıları her zaman yetkililerden bir adım ilerde olmak zorundadırlar. ABD Uyuşturucuyla Mücadele Bürosunun yayınladığı bir makalede, para aklama teknikleri ancak hayal gücüyle sınırlıdır şeklinde bu durum belirtilmiştir (Kocasakal, 2000: 113). Görüldüğü gibi bu son aşamada artık daha önceki iki aşama geçildiği için, paranın elde edildiği kaynağa ilişkin sorulabilecek muhtemel bir soruya yasal bir açıklama yapılabilecek veya böyle bir sorunun sorulmasını gerektirmeyecek normal bir işlem görüntüsü elde edilmiş olacaktır. Dünyada gelişmiş ve gelişmekte olan pek çok ülkede, bu suçtan elde edilen yüksek miktarlardaki paraları basit bir şekilde banka hesabına yatırmak, beyan edilen gelirler hakkında o ülkelerdeki ekonomik otoritelerin dikkatlerini çekecek ve bazı sorular sormaya yöneltecektir (İpek, 2000: 144). Belirli sayılarla sınırlandırılmayacak kadar karapara aklama yöntemi mevcuttur. Ancak pek çoğu ortak özelliklere sahiptir. En sık başvurulan yöntemler aşağıda belirtilmiştir. En yeni kaynaklar, bugüne kadar ortaya çıkarılmış 180 civarında yöntem bulunduğunu belirtmektedir. En bilinen yöntem karaparanın fiziki olarak, kazanıldığı ülkeden bir başka ülkeye naklidir. Bu yöntemde para, fiziksel olarak dışarıya, kambiyo kontrolü olmayan ve tercihen bankacılık sırrına sahip bazı ülkelere taşınmaktadır. Yabancı ülkede, para serbestçe kullanılabilecek bir bankaya ya da diğer bir ekonomik kuruluşa yatırılır. Para bundan böyle, tüm dünyada finans piyasalarında normal biçimde devreden yasal kaynaklı fonlara karışacaktır (İpek, 2000: 132). Çok başvurulan

105 91 yöntemler arasında bazıları şunlardır; Paravan şirketlerin kurulması, sahte ve şişirilmiş faturalar kullanılması, yabancı ülkede olan paranın teminat olarak gösterilmesi suretiyle bulunduğu yerdeki bir bankadan kredi alınması, kumarhane ve bahis işletmelerinin açılması, vergi muafiyeti bulunan ülkelerden alınan kredi kartlarının kullanılması, nakit alımların yapılması, paranın kıymetli evraka dönüştürülmesi, serbest ekonomik bölgelerde sunulan hizmetlerden yararlanılması, turizm şirketlerinin kurulması ve gayrimenkule yatırım yapılması. Sanat eseri ticareti, kontrolü en az olan karapara aklama yöntemlerinden biridir. Bir sanat eserinin değeri göreceli ve ölçülmesi pek mümkün değildir. Bu nedenle yapılan pek çok müzayedede zaman zaman fiyatlar aşırı derecede yükselmektedir (İpek, 2000:137). Özetle, bir karapara aklama işlemini başarmak için ilk kural, her zaman mümkün olduğu ölçüde yasal bir işleme benzer şekilde işlem yapmaktır. Bu itibarla, aklama teknikleri genelde yasal işletmeler tarafından kullanılan metotlardır. Ülkelerin nakit çıkışını sınırlandırması (belli bir miktarın üstü için bildirim yükümlülüğü koymaları) nedeniyle; nakit parayı fiziksel olarak illegal yollardan ülkeden çıkartıp nakit para üzerine denetimi olmayan ve banka gizliliği prensibinin mevcut olduğu bir ülkeye taşımaktır. Taşıma işlemi genellikle profesyonel kuryeler tarafından yapılmaktadır. Genellikle nakitler valizlere doldurularak, gemi yükü içinde, uluslararası nakliye şirketleri aracılığı ile ve hatta özel uçaklar gibi pek çok yöntemle ülke dışına taşınır. Yurt dışına çıkarılan para daha sonra banka hesabına yatırılıp yasal bir nitelik kazandırılır. Bir diğer yöntem olan şirinler yöntemi nin temel özelliği, devletin nakit muamelelerinde koyduğu sınıra çok yakın miktarların kullanılmasıdır. Bu yöntem için pek çok insana ihtiyaç vardır. Bu kişiler yüksek miktarlardaki parayı parçalayarak, kimlik bildirimi gerektirmeyecek miktarları, dikkat çekmeden, banka muamele ve havalelerini kullanarak diğer ciro edilebilir değerler haline getirip parayı aklamış olurlar. Bazı ülkeler, vergi cenneti ya da sınır ötesi merkez olarak nitelendirilmektedir. Bu ülkelerde gelirler üzerinde vergi yoktur veya çok düşük bir vergi vardır, banka veya ticaret gizliliği esası bulunmaktadır. Nakit para üzerinde kontrol yoktur. Ticari şirket, banka ya da sigorta şirketi kurmak ya da sahip olmak kolaydır. Politik ve ekonomik istikrar, ulaşım imkanları ve modern iletişim vasıtalarının varlığı, giriş kolaylığı, coğrafî konum olarak gelişmiş ülkelere yakınlık diğer özellikler olarak sıralanabilir. Bu ülkeler küçük ve az nüfuslu ancak pek çok uluslararası banka ve şirkete sahiptir. Örneğin: Manş Adaları

106 92 (Yaklaşık nüfus, 120 banka), Bahama Adaları ( nüfus, 382 uluslararası finans kurulusu), Lüksemburg ( civarı nüfus, 143 banka). Vergi cenneti sayılan bu ülkelerdeki faaliyetlerin çoğu yasaldır ancak yasadışı aktiviteler ve karaparanın aklanması için ideal zemini oluşturmaktadır (Coşkun, 2003: 89). Paravan şirketler, herhangi bir ticaret veya imalat faaliyetinde bulunmayan şirketler olarak tanımlanabilir. Önce çok küçük bir sermaye ile bir şirket kurulur, kanuni bir iş yapıyormuş gibi gösterilir. Belirli bir süre sonra bu şirket sermayesini büyüterek veya büyütmüş gibi gösterilerek başka bir şirket adını alır. Böylece sayısız şirket kurularak paraya kanuni zemin hazırlanır. Bu hayali şirketlerin fonları absorbe etmek ve gerçek kaynak ya da niteliğini gizlemekten başka fonksiyonları yoktur. Esas amaç, ayırma aşamasında fon transferlerini bu şirketler üzerinden geçirilmesi suretiyle, inceleme anında iz sürmeyi zorlaştırmaktır (Coşkun, 2003: 92). Lokantalar, süper marketler, fastfood lar, çamaşır yıkama, otomobil yıkama merkezleri vb. işletilerek yapılan yöntemdir. Bu tip yerlerde günde kaç pizza satıldığının, ne kadar kişinin yemek yediğinin, ne kadar çamaşır veya arabanın yıkandığının denetimi zor bir iştir. Bu nedenle, kazancını yüksek gösterip yasadışı yollardan gelen karapara ile yasal yollardan elde edilen gelirler karıştırılarak paranın kaynağı gizlenebilir. Örneğin; Fransa'da, büyük reklamlarla çok lüks bir restoran açılmıştır. Ne zaman yer ayırtılmak istense, boş masa bulunmadığı belirtilmektedir. Lokantanın önünden geçildiğinde masaların kurulu, binanın ışıklı ancak kapıların hep kilitli olduğu ve hiç kimsenin olmadığı görülmektedir. Ancak kayıtlara bakıldığında lokanta sahiplerinin çok büyük karlar elde etmekte ve bunun vergisini de seve seve ödemekte oldukları tespit edilmiştir (Coşkun, 2003: 135). Kara para aklamada bir yöntem de parayı kumarhanelere yatırmaktır. Gazinolar, birçok finansal işlemin (kredi açılması, vade uzatılması, kiralık kasa hizmeti verilmesi, çeklerin ciro edilmesi, fonların havale edilmesi) gerçekleştirilmesine imkan veren yerlerdir. Aklayıcılar çok büyük miktarda nakit parayı gazinoya yatırabilir ve bunu yaparken de herhangi bir bildirimin yapılmamasını isteyebilir. Herhangi bir bildirimde bulunmadan gazinoya yatırılan para artık gazino çekleri ile her an çekilebilir veya transfer edilebilir. Öte yandan karapara bildirim limitinin altında, dikkat çekmeden fişe çevrilebilir. Karaparanın kumar kazancı olarak gösterilmesi mümkün olabilir. Döviz büroları ve talih oyunları da aklayıcılar tarafından sıklıkla kullanılmaktadır. Karapara aklama, aklın,

107 93 teknolojinin gelişimi, ilgili ülkedeki yasal boşluklar ve denetim eksiklikleri nedeniyle sayılamayacak kadar çoğaltılabilir. Aklama ile mücadele kapsamında hazırlanan uluslararası sözleşmelerde aklama fiilleri ayrıntılı olarak belirtilmiştir. Örneğin Türkiye nin de taraf olduğu Sınıraşan Organize Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin Suç Gelirlerinin Aklanmasının Suç Haline Getirilmesi başlıklı 6 ncı maddesinde; Suç geliri olduğu bilinen malvarlığının yasadışı kaynağını gizlemek veya olduğundan değişik göstermek veya öncül suçun işlenmesine karışmış olan herhangi bir kişiye işlediği suçun yasal sonuçlarından kaçınmasına yardım etmek amacıyla dönüştürülmesi veya devredilmesi, Bir malvarlığının suç geliri olduğunu bilerek; gerçek niteliğinin, kaynağının, yerinin, kullanımının, hareketlerinin veya mülkiyetinin veya malvarlığına ilişkin hakların gizlenmesi veya olduğundan değişik gösterilmesi, Devletlerin kendi hukuk sisteminin temel kavramlarına tabi olarak, tesellüm anında bu tür bir malın suç geliri olduğunu bilerek; edinilmesi, bulundurulması veya kullanılması, bu maddede belirtilen suçlardan herhangi birini işlemeye veya teşebbüse örgütlü olarak veya suç işleme konusunda anlaşarak yardım, yataklık, kolaylaştırmak ve yol göstermek suretiyle katılınması aklama fiilleri olarak belirtilmiştir. MASAK görev ve yetkileri dahilinde aklama suçu ile mücadele ederek suç gelirlerinin izinin sürülmesinin kolaylaştırılmasını engellemeye yönelik çalışmalar yürütmektedir (MASAK, 2014:1). MASAK ın suç gelirleri ile mücadeledeki etkinliğini analiz etmek için faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan bilgi paylaşımı, aldığı şüpheli işlem bildirim sayıları ve savcılık ve mahkemelere gönderdiği çalışmalara bakmak gereklidir. MASAK ın etkinliğini ölçerken mahkemelerde verilmiş aklama ve terörün finansmanı suçu mahkumiyetlerine bakmak kanımızca doğru bir yaklaşım değildir. Her kurum kendi görev alanına giren konularda yetkilidir ve yargının faaliyet alanına giren konulara bakarak bir başka kurumun etkinliğini ölçmek doğru bir yaklaşım olarak görülmemektedir. MASAK ın 2013 yılı Faaliyet Raporu verilerine göre; 2013 yılında MASAK adet şüpheli işlem bildirimi almıştır. Önceki yıllara bakıldığında şüpheli işlem sayılarında

108 94 sürekli yükselen bir trendin olduğu görülmekte ve bu yükümlülere yönelik olarak yapılan eğitim ve bilgilendirme faaliyetlerinin yararlı olduğunu göstermektedir. Görev ve yetkileri dahilinde MASAK 2013 yılında yabancı muadil kuruluşlardan 33 adet bilgi talebinde bulunmuş ve 292 adet bilgi talebi alınmıştır. Bu veriler uluslararası işbirliğine önem verildiğini göstermektedir. Ayrıca bu dönemde 64 adet analiz ve değerlendirme dosyası sonuçlandırılmıştır. Terörün finansmanı suçu kapsamında sonuçlandırılan dosya sayısı ise 14 dir. Ayrıca aklama suçu açısından 238, terörün finansmanı ve terör örgütü üyesi olmak suçlarından ise 39 kişi hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur. MASAK aynı zamanda terörün finansmanı ile mücadele görev ve yetkisini de haizdir tarihinde Birleşmiş Milletler nezdinde hazırlanan Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmede; terörün amacı, bir topluluğun gözünü korkutmak veya bir hükümeti veya uluslararası örgütü bir şey yapmaya veya yapmamaya zorlamak olarak tarif edilmiştir. Terör örgütlerinin amaç ve stratejileri farklılık gösterse de genel olarak faaliyetlerini geniş bir alana yaydıkları ve faaliyetlerinin finansmanı için de organizasyonun büyüklüğü ve faaliyet alanının genişliği ile doğru orantılı olarak çeşitli girişimlerde bulundukları bilinmektedir. Teröristlerin ve terör örgütlerinin temel amacı gelir elde etmek olmasa da faaliyetlerini finanse edebilmeleri için mali desteğe ihtiyaç duymaktadırlar. Bu nedenle, terör örgütleri mali kaynak bulmak ve terör faaliyetlerini gerçekleştirmek amacıyla bu fonları ihtiyaç duyan kişilere gönderme çabası içerisindedirler. Teröristler ve terör örgütleri, faaliyetlerinin finansmanında kullanılan fonların gerçek sahiplerinin kimliğinin gizlenmesi veya yasa uygulama birimleri ile yükümlülerin dikkatini çekmemesi için yasadışı yollardan elde edilen gelirleri yasal takipten korumak için kullanılanlara benzer yöntemler kullanılmaktadır. Böylece bir taraftan terör eylemlerinin gizliliği sağlanarak terörü finanse edenlerin asıl suçla ilgisinin kurulması engellenirken, diğer taraftan terörün finansmanı için ayrılan fonlara el konulması veya bu fonların müsaderesinin önüne geçilir. Ancak terörün finansmanı için yapılan mali işlemlerin çoğunlukla küçük tutarlarda olması ve daha önemlisi elde edilen fonların yasal yollardan da elde ediliyor olması, bu fonların takip ve tespitini, aklama suçunun takip ve tespitine göre daha zor hale getirmektedir. Terör örgütlerini diğer suç örgütlerinden ayıran temel özellik, güttükleri amaçta kendini göstermektedir. Terör örgütlerinin nihai amacı geleneksel suç örgütlerinden farklı olarak gelir elde etmek değil, elde ettikleri gelirle ideolojilerini gerçekleştirmek ve faaliyetlerinin

109 95 devamını sağlamaktır. Bu bağlamda, terör sadece yasadışı kaynaklardan elde edilen fonlarla değil, aynı zamanda yasal yollardan elde edilen kaynaklarla da finanse edilebilmektedir. Fonların yasal yollardan elde edildiği durumda aklanması gerekli olmamakla birlikte, terör örgütleri yine de yasal finans kaynaklarını ve bağlantılarını gizleme ihtiyacı duymaktadırlar. Bu ihtiyaç, terör örgütlerinin fonları yetkili birimlerin dikkatini çekmeden toplamak ve kullanmak için aklamaya benzer yöntemler bulmalarını gerekli kılmaktadır. Aklama suçunda işleme konu fonun kaynağının tespiti, terörün finansmanında ise daha çok fonun kullanım yeri önem arz etmektedir. Zira yasal bir fonun terörün finansmanında kullanılması bu fonu yasadışı bir niteliğe dönüştürmektedir (MASAK, 2014:1). Herhangi bir mali işleme konu olan fon ve diğer varlıkların teröristler veya terör örgütleri ile bağlantılı olduğunu veya söz konusu değerlerin bunlar tarafından kontrol edildiğini veya terör amacıyla kullanılacağını bilerek işlem gerçekleştiren bir mali kuruluşun (pek çok ülke hukukuna göre) yasadışı bir eyleme iştirak ettiği ve suç işlediği açıktır. Hangi yoldan elde edilmiş olursa olsun işleme konu olan fonların ve diğer varlıkların teröristler ve terör örgütleri ile ilgili olup olmadığına dikkat etmeksizin iş ilişkisi kurulması ve işlem tesis edilmesi ilgili mali kuruluşa önemli derecede itibari, fonksiyonel ve yasal risk getirecektir. Bu riskler, teröristlerin ve bunlarla bağlantılı kişi ve kuruluşların, ilgili mali kuruluşun denetim ve izleme prosedürünün eksikliğinden, açık noktalarından ve ihmalinden faydalanmak suretiyle teröre mali kaynak aktarmaları durumunda daha ciddi boyutlara ulaşacaktır. Yükümlülerin terörün finansmanında suistimal edilmemeleri ve risklerle karşılaşmamaları için aklamanın önlenmesine yönelik tedbirlerin yanı sıra terörün finansmanın önlenmesine yönelik de risk temelli yaklaşımlar ihdas etmeleri ve uygulamaları gerekmektedir. Bu kapsamda yükümlülerin özellikle; terörizm konusunda riskli bilinen ülkelerle yapılan mali işlemler, bu ülkelerle bağlantılı müşteri hesapları, kar amacı gütmeyen veya yardım faaliyetlerinde bulunan kuruluşlar, elektronik transferler, konusunda daha dikkatli olmaları gerekmektedir.

110 96 Ayrıca müşterinin tanınması, kayıtların saklanması, şüpheli işlem bildirimi gibi karapara aklama ile mücadelenin temel unsurlarının terörün finansmanıyla mücadele açısından da uygulanması gereklidir. Başta mali kuruluşlar olmak üzere bütün yükümlüler, nezdinde gerçekleştirilen bir işlemin şüpheli olduğunu değerlendirdiklerinde bu durumu yetkili birim(ler)e iletmeleri gerekmektedir (MASAK, 2014:1). Teröristlerin ve terör örgütlerinin nihai amacı gelir elde etmek olmasa da faaliyetlerini finanse edebilmeleri için mali kaynak bulmak zorunda oldukları malumdur. Terörün finansmanı yasadışı kaynaklardan sağlanabileceği gibi yasal sayılan kaynaklardan da sağlanabilmektedir. Bu kaynaklar şöyle özetlenebilir: Aidat ve bağışlar: Terör örgüt üyesi olmayan ve örgütle bağlantısı bulunmayan kişiler tarafından gönüllü olarak veya duyulan korku nedeniyle terör örgütlerine maddi yardımda bulunulabilir. Bu bağış veya yardımlar doğrudan nakit olarak yapılabileceği gibi yiyecek, ilaç, araç-gereç sağlamak gibi yollardan da yapılabilir. Kar amacı gütmeyen kuruluşların kullanılması: Kar amacı gütmeyen kuruluşlar aracılığıyla toplanan bağışlarla da terör örgütlerine mali kaynak sağlanabilmektedir. Bağışta bulunan kişiler çoğu zaman verdikleri paraların terör örgütlerine aktarılacağını bilmemekte, bu kuruluşların beyan ettiği yasal amaç çerçevesinde kullanılacağı düşüncesiyle maddi yardımda bulunmaktadırlar. Örgütsel yayınlardan elde edilen gelirler: Terör örgütleri, yayınladıkları gazete, dergi ve kitapları ideolojilerini yaymak ve teorik eğitimlerde taraftarlarını eğitmek amacıyla kullanmanın yanında bu yayınları sempatizanlarına satarak mali kaynak sağlamaktadırlar. Dış destekler: Tarih boyunca terörizm, bazı devletlerin (iç ve uluslararası siyasetlerinin gereği olarak görülüp) doğrudan veya dolaylı olarak kullandığı ve kullanmakta olduğu bir dış politika aracı olmuştur. Terör örgütlerinin büyümesinde dış desteğin büyük payı bulunmaktadır. Dış desteği olmayan terörist bir hareketin faaliyetlerini sürdürmesi ve sadece içi kaynaklarla beslenme, barınma, eğitim, silah vb. ihtiyaçlarını karşılaması zordur.

111 97 Terör örgütlerine destek veren ülkeler örgütlere sığınma hakkı vererek, dernek, yayın organı gibi yan kuruluşlar açmasına izin vererek, kamp silah, cephane ve mühimmat yardımı yaparak, barınma, giyecek, yiyecek gibi lojistik imkan sağlayarak yardımda bulunmaktadır. Ticari faaliyetler: Terör örgütü üyesi olan, üyelikten ayrılmış veya terörün finansmanı ile görünüşte bağlantısı olmayan kişilerce işletilen kuruluşların oluşturulması ve yasal ticari kazançların aktarılması ile de terör örgütlerine destek verilebilmektedir. Sosyal etkinlikler: Düzenlenen konser, şölen, sergi ve gösteri gibi sosyal etkinlikler yoluyla terör örgütleri tarafından yüksek tutarlı paralar toplanabilmektedir. Uyuşturucu kaçakçılığı: Getirisi çok yüksek, nakliyesi kolay, alıcısı bol, talep elastikiyeti sert, tedavüldeki değerli para karşılığı takası mümkün, üretimi zahmetsiz, pazarlama ağı kolay bir mal olan uyuşturucu terör örgütleri için önemli bir gelir kaynağıdır. Fidye alma: Fidye amaçlı adam kaçırma faaliyetleri örgütlerin kullandığı finansman yöntemlerinden biridir. Örgüt bu faaliyetlerde başarısını kanıtladığında adam kaçırmasına gerek kalmayıp korkutma ya da tehdit yoluyla gelir temin etmeye devam edebilmektedir. Sahtecilik: Günümüzün baskı teknolojisi ve ihtiyaç duyulan her türlü baskı araç, gereç ve malzemenin kolaylıkla bulunabilmesi örgütleri sahtecilikte adeta uzmanlaştırmıştır. Örgütler sahte para basmanın yanı sıra, sahte pasaport basmada da uzmanlaşmışlardır. Başta kendi mensuplarına sahte pasaport ve kimlik basan örgütler, talep halinde organize suç örgütlerine de sahte pasaport ve kimlik basarak gelir temin edebilmektedirler. İnsan kaçakçılığı: Yasadışı göç organizasyonları ile yakın bağlantı içinde olan terör örgütleri insan kaçakçılığı vasıtasıyla hem kendilerine maddi gelir sağlamakta hem de eleman temin etmekte yoluna gitmektedirler. Bunların dışında dolandırıcılık, soygun, gasp ve hırsızlık gibi yasadışı eylemler de terörün finansman kaynakları arasında bulunmaktadır (MASAK, 2014:1). Suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanıyla mücadele mekanizmasında en önemli kurumsal yapıların başında mali istihbarat birimleri gelmektedir. Mali istihbarat birimleri arasında işbirliği yapılmasına yönelik olarak kurulan EGMONT Grubu mali istihbarat

112 98 birimini; Suçtan elde edildiğinden şüphe duyulan gelirlere ve potansiyel terörün finansmanına veya karapara aklama ve terörün finansmanı ile mücadele amacıyla ulusal mevzuat ve düzenlemelerin gerektirdiği mali bilgilere ilişkin bildirimleri toplamak (ulusal mevzuatın izin verdiği ölçüde bunları talep etmek), analiz etmek ve ilgili makamlara sevk etmekle sorumlu merkezi ulusal birim şeklinde tanımlamaktadır. Günümüzde suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanıyla mücadele eden her ülkede idari yapısı, yeri, yetkisi değişse de mali bilgileri alan, analiz eden, sonuçlarını ilgili birimlere dağıtan (mali istihbarat fonksiyonu) bir mali istihbarat birimi bulunmaktadır. Ülkemizin mali istihbarat birimi olan MASAK tarafından da, yapılan analiz çalışmaları sonucunda gerekli görülen hususlarda ilgili kurum ve kuruluşlar bilgilendirilmektedir. MASAK ın suç gelirleri ile mücadeledeki etkinliğini analiz etmede kullanılabilecek en iyi araç gerçekleştiren faaliyetleri gözden geçirmektir. Aşağıda MASAK ın faaliyetlerine ilişkin detaylı bilgiler içeren tablolara yer verilmiştir.

113 99 Çizelge yılı Yükümlülüklere Uyum Denetimleri Yükümlü Grubu 2012 yılından devam edip tamamlanan 2013 de başlanıp tamamlanan Bankalar Sermaye Piyasası Aracı Kurumları Sigorta ve Emeklilik Şirketleri Faktoring Şirketleri Yetkili Müesseseler Finansal Kiralama 2-2 Şirketleri Finansman 1-1 Şirketleri İkrazatçılar 2-2 Kargo Şirketleri 5-5 PTT A.Ş Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü Kıymetli Maden, Taş Mücevher Alım Sat.Yapanlar Ticaret Amacıyla Taşınmaz Alım Satımıyla Uğraşanlar İle Bu İşlemlere Aracılık Edenler Tarihi Eser, Antika ve Sanat Eseri Alım Satımı İle Uğraşanlar veya Bunların Müzayedeciliğini Yapanlar Toplam MASAK Faaliyet Raporu, 2013 Toplam

114 100 Çizelge 3.2. Savcılıklara Yapılan Suç Duyurularının Yıllar İtibariyle Dağılımı ( ) YILLAR Dosya Sayısı Kişi Sayısı MASAK Faaliyet Raporu, 2013 Çizelge yılı Eğitim ve Bilgilendirme Faaliyetleri Katılımcı Birimler Faaliyeti Sayısı Süresi (Saat) Eğitici Sayısı Katılımcı Sayısı Yükümlü Grupları Yasa Uygulama Birimleri Denetim Birimleri Toplam MASAK Faaliyet Raporu, 2013 Çizelge yılında MASAK a intikal eden bildirim türleri Bildirim Türleri 2013 Şüpheli İşlem Bildirimleri Savcılık ve Mahkeme Talepleri 97 Diğer Bildirimler 401 Toplam MASAK Faaliyet Raporu, 2013

115 101 Çizelge 3.5. ŞİB Sayılarının Yıllara ve Kaynaklarına Göre Dağılımı ( ) Yükümlü Bankalar Aracı Kurumlar Finansman, Faktoring ve Finansal Kiralama Şirketleri Sigorta ve Emeklilik Şirketleri Noterler PTT Gen. Müd Yetkili Müesseseler (Döviz Bürosu) Kargo Şirketleri Serbest Muhasebeciler, Mali Müşavirler Talih ve Bahis Oyunları Alanında Faa.Göst. İş Makineleri Dahil Her Türlü Deniz, Hava ve Kara Nakil Vasıtalarının Alım-Satımı İle Uğraşanlar Kıymetli Maden, Taş ve Mücevher Al. Sat.Yapanlar Toplam MASAK Faaliyet Raporu, 2013

116 102 Çizelge 3.6. Yabancı Muadil Kuruluşlarla Yapılan Bilgi Alışverişinin Yıllara Göre Dağılımı ( ) Yıl Gelen Talepler Giden Talepler MASAK Faaliyet Raporu, 2013 Çizelge yılı Analiz ve Değerlendirme Çalışmaları Sonucu İstihbari Nitelikte Bilgilendirme Yapılan Kurumlar: Kurum Adı Kişi Sayısı Emniyet Genel Müdürlüğü 518 Cumhuriyet Savcılıkları/Mahkemeler 139 Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 96 Dışişleri Bakanlığı 55 Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı 26 Gelir İdaresi Başkanlığı 2 TOPLAM 836 MASAK Faaliyet Raporu, 2013 Yukarıda yer alan tabloları ele aldığımızda; yükümlülerin yükümlülüklere uyumlarının senelik olarak MASAK tarafından denetlendiği, diğer Kurumlara yönelik eğitim ve bilgilendirme faaliyetlerinin gerçekleştirildiği görülmektedir. Bu durum MASAK ın etkinliğin arttırılması hususuna önem verdiğini ve bu amaçla kurumlar arası iş birliği ve karşılıklı etkileşimi ön plana çıkardığını gözler önüne sermektedir. MASAK bir mali istihbarat birimi olması sebebiyle temel fonksiyonu; mali istihbaratı alıp analiz ederek gerek gördüğü durumlarda diğer kurumlarla bilgi paylaşımında bulunmasıdır. Bu temel fonksiyonun etkinliği en iyi ŞİB sayılarına bakarak değerlendirilebilir. Tablo 5. te görüleceği üzere MASAK a intikal eden toplam ŞİB sayısı yıllar itibariyle artan bir ivme kazanmıştır. Bu, yükümlü gruplarına verilen eğitimlerin bir sonucudur ve etkinliğin arttırılmasına yönelik önemli bir adımdır Adalet Bakanlığı Adalet Bakanlığının yapısı gün ve 2992 sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 2. Maddesinde sayılmıştır. Bakan, Bakanlık kuruluşunun en üst amiridir ve Bakanlık hizmetlerinin mevzuata, hükümetin genel siyasetine, milli

117 103 güvenlik siyasetine, kalkınma planlarına ve yıllık programlara uygun olarak yürütülmesini ve Bakanlığın faaliyet alanına giren konularda diğer bakanlıklarla işbirliği ve koordinasyonu sağlamakla görevli ve Başbakana karşı sorumludur. Bakan, emri altındakilerin faaliyet ve işlemlerinden sorumlu olup, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatının ve bağlı kuruluşunun faaliyetlerini, işlemlerini ve hesaplarını denetlemekle görevli ve yetkilidir. Bakanlık Müsteşarı, Bakanın emrinde ve onun yardımcısı olup, Bakanlık hizmetlerini Bakan adına ve Bakanın direktif ve emirleri yönünde Bakanlığın amaç ve politikalarına, kalkınma planlarına ve yıllık programlara, mevzuat hükümlerine uygun olarak düzenler ve yürütür. Bu amaçla Bakanlık Teftiş Kurulu hariç Bakanlık kuruluşlarına gereken emirleri verir ve bunların uygulanmasını takip eder ve sağlar (Adalet Bakanlığı, 2015:1) Genel Olarak Görev ve Yetkileri Adalet Bakanlığının görevleri; a) Kanunlarda kurulması öngörülen mahkemeleri açmak ve teşkilatlandırmak, ceza infaz ve ıslah kurumları, icra ve iflas daireleri gibi her derece ve türdeki adalet kurumlarını planlamak, kurmak ve idari görevleri yönünden gözetim ve denetimini yapmak ve geliştirmek, b) Bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konularında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna teklifte bulunmak, c) Kamu davasının açılması ile ilgili olarak kanunların Adalet Bakanına verdiği yetkinin kullanılması ile ilgili çalışma ve işlemleri yapmak, ç) Avukatlık ve Noterlik Kanunlarının Bakanlığa verdiği görevleri yapmak, d) Adli sicilin tutulması ile ilgili hizmetleri yürütmek, e) Türk Ticaret Kanunu ile Ticaret Sicili Tüzüğünün Bakanlığa verdiği görevleri yapmak, f) Adalet hizmetlerine ilişkin konularda, yabancı ülkelerle ilgili işlemleri yerine getirmek, g) Adalet hizmetleriyle ilgili konularda, gerekli araştırmalar ve hukuki düzenlemeleri yapmak, görüş bildirmek,

118 104 ğ) Bakanlıklarca hazırlanan kanun ve kanun hükmünde kararname taslaklarının Bakanlığa gönderilmesinden önce Türk hukuk sistemine ve kanun yapma tekniğine uygunluğunu incelemek, h) İlgili mevzuat hükümlerine göre infaz ve ıslah işlerini düzenlemek, ı) İcra ve İflas daireleri vasıtasıyla, icra ve iflas işlemlerini yürütmek, i) Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak olarak sayılmaktadır (Adalet Bakanlığı, 2015:1) Suç Gelirleri ile Mücadeledeki Rolü 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 20. maddesinde Mali Suçlarla Mücadele Koordinasyon Kurulunun görevleri, üyeleri ve çalışma şekli aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir; Suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine ilişkin kanun taslakları ile Bakanlar Kurulu kararlarıyla yürürlüğe girecek yönetmelik taslaklarını değerlendirmek, uygulamayla ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyon sağlamak üzere Mali Suçlarla Mücadele Koordinasyon Kurulu oluşturulmuştur (Sedefoğlu, 2009:118). Koordinasyon Kurulu; Maliye Bakanlığı Müsteşarının başkanlığında, Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanı, Gelir İdaresi Başkanı, Vergi Denetim Kurulu Başkanı, İçişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, Adalet Bakanlığı Kanunlar Genel Müdürü, Dışişleri Bakanlığı Ekonomik İşler Genel Müdürü, Hazine Kontrolörleri Kurulu Başkanı, Sigorta Denetleme Kurulu Başkanı, Hazine Müsteşarlığı Mali Sektörle İlişkiler ve Kambiyo Genel Müdürü, Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürü, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Rehberlik ve Teftiş Başkanı, ( tarihli ve 640 sayılı KHK'nın ve geçici 2. maddeleri dolayısıyla ünvan güncellenmiştir.)

119 105 Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürü, ( tarihli ve 640 sayılı KHK'nın 40. ve geçici 2. maddeleri dolayısıyla ünvan güncellenmiştir.) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkan Yardımcısı, Sermaye Piyasası Kurulu Başkan Yardımcısı ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkan Yardımcısı katılımları ile oluşur (Sedefoğlu, 2009:119). Koordinasyon Kurulu yılda en az iki defa toplanır. Görüldüğü üzere Adalet Bakanlığı da Koordinasyon Kurulunda görev almaktadır. Koordinasyon Kurulu, suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine ilişkin kanun taslakları ile Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe girecek yönetmelik taslaklarını değerlendirmek ve uygulamayla ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyon sağlamakla görevli ve yetkilidir. Başkan, Koordinasyon Kurulu toplantılarını düzenlemek ve gerektiğinde Kurulu olağanüstü toplantıya çağırmak; çalışmaların verimli ve etkin bir şekilde yürütülmesini sağlamak; toplantılarda alınan karar ve önerileri ilgili makamlara bildirmekle görevli ve yetkilidir. Koordinasyon Kurulunun üyeleri, alınan kararların kendi kurum ve kuruluşlarında etkin bir şekilde uygulanmasını takip etmek ve sonuçlarını Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığına iletmekle görevli ve yetkilidir (MASAK, 2014:1). Koordinasyon Kurulu, Nisan ve Eylül aylarında olmak üzere yılda iki kez olağan olarak toplanır. Koordinasyon Kurulu toplantılarına dördüncü maddede sayılan üyeler veya bunların herhangi bir nedenle işlerinden geçici veya sürekli olarak ayrılmaları durumunda yerlerine usulüne uygun şekilde atanan vekilleri iştirak eder. Bu kimseler yerlerine başkalarını gönderemezler. Koordinasyon Kurulunun olağan toplantı gündemi, tarihi ve yeri Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığının önerisi üzerine veya resen Başkan tarafından tayin edilerek toplantı tarihinden en az onbeş gün önce üyelere bildirilir. Koordinasyon Kurulunu olağanüstü toplantıya çağırabilir. Koordinasyon Kurulu, oy hakkı bulunan üye sayısının yarısından bir fazlası ile toplanır. Kararlar, toplantıya katılan üyelerin çoğunluğu ile alınır. Üyeler çekimser oy kullanamazlar. Oyların eşitliği halinde

120 106 başkanın oyu iki oy sayılır. Koordinasyon Kurulunun sekreterya hizmetleri Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığınca yürütülür (MASAK, 2014:1). MASAK, kendisine iletilen dosyalardan suç gelirlerinin aklandığına ilişkin ciddi şüpheler tespit ettiği takdirde dosyayı ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına göndermek zorundadır. Uygulamada daha çok banka ve özel finans kuruluşları tarafından MASAK a şüpheli işlem bildirimleri yapılmakta, veriler üzerinde yapılan araştırma ve inceleme sonucu, şuç şüphesi tespit edilirse düzenlenen rapor Cumhuriyet Başsavcılıklarına iletilmektedir. Yaptığı inceleme ve araştırmalara rağmen MASAK, yargılama makamı değildir. Dolayısıyla MASAK tarafından suç duyurusunda bulunulan dosyalar hakkında cumhuriyet başsavcılıkları tarafından dava açılması şart değildir ancak dava açılmamasının sebepleri takipsizlik kararında detaylandırılmalı ve sonuç karardan MASAK bilgilendirilmelidir. Bir öncül suça bağlı olarak suç gelirlerinin aklandığını tespit eden cumhuriyet savcısı, dosyayı inceleme ve araştırması için MASAK a göndermek zorunda değildir. Cumhuriyet savcısı, aklama suçunu tespit edebilmek için kendisi dosyaya uzman bilirkişi atayabilir. Ancak özellikle büyük miktarları bulan suç gelirlerinin aklanması, çok sanıklı dava dosyalarında çokça aklama yönteminin kullanılması, aklama faaliyetinde uluslararası işlemlerin kullanılması, uluslar arası suç örgütleri tarafından öncül suçların işlenmesi halinde, dosya MASAK a gönderilmelidir. Çünkü bu boyuttaki aklama işlemlerinin karmaşıklığı MASAK ile çalışmayı zorunlu kılmaktadır. Adalet Bakanlığının suç gelirleri ile mücadelede belki de en büyük katkısı yasa yapım aşamasında olmaktadır. Suç gelirlerinin elde edilmesinin önlenmesine ilişkin olarak hazırlanan yasalar ne kadar açık ve suçlu açısından boşluk kalmayacak şekilde hazırlanırsa bu hem ulusal hem de uluslararası arenada elimizi güçlendirecektir sayılı ve 19 Kasım 1996 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak kabul edilen 4208 sayılı Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine Dair Yasa ile kara para aklama suçu adında bağımsız bir suç tipi oluşturulmuştur Sayılı yasa ile para aklama suçunun ayrı bir suç tipi olarak düzenlenmesinden önce Türk Ceza Yasa sında cürüm işleyenlerin saklanması ve cürmün delilerini yok ekmek suçu (TCK m.269), cürüm eşyasının satın almak ve saklamak (TCK m. 512), ticaret muamelatında ve rehin almakta gerekli olan tedbirlerin ihmali (TCK m. 578, ) ve genel müsadere hükmü (TCK m.36) yasal

121 107 mevzuatımızda yer almaktaydı. Ancak uluslararası alanda oluşturulan sözleşmeler doğrultusunda, özellikle suç gelirlerini aklama ve suç gelirlerinin aklanması suçunun hukuk sisteminde yeni bir suç olarak oluşturulması ile suç gelirlerinin aklanması kavramının mevcut sistemden ayrı olarak düzenlenip tanımlanmasını gerektirmiştir. Çalışmamızın birinci bölümünde bahsettiğimiz gibi Türkiye suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede oluşturulan tüm bu sözleşmeleri imzalamış ve sözleşmelerde belirtilen hükümleri Viyana Konvansiyonu nun 3/1. maddesine göre; her bir tarafın belirlenen fiileri kasti olarak işlenmesi durumunda kendi hukuk sistemlerinde suç olarak tanımlaması için gerekli önlemleri alacağı hüküm altına alınmıştır (Üstün, 2008: 64). Strazburg Konvansiyonu nun 6/3. maddesine göre; aynı maddenin 1. fıkrasında belirtilen eylemlerin bazısını veya tamamını kendi iç hukuk sistemlerine göre suç saymak için gerekli önlemler alınmalıdır. FATF in 40 Tavsiye Kararlarının genel çerçevesinin Viyana Konvansiyonu nun tüm hükümlerini yerine getirmek için önlemler alınması ve onaylamak için çaba gösterilmesi olduğu belirtilmiştir. Yasal mevzuatta düzenleyeceğini taahhüt etmiştir. Anayasamızın 90. maddesine göre, usulüne uygun olarak imzalanan uluslararası sözleşmeler yasa hükmündedir. Bu durumda ülkemizde de yasal alanda suç geliri kavramının ayrı bir suçu tipi olarak düzenlenmesi uluslararası alanda imzalamış olduğu sözleşmelerin bir sonucudur sayılı yasa, kara para aklama suçunun oluşabilmesi için, iki ön şart öngörmektedir. Bunlar TCK 296. Maddesinin ihlal edilmemiş olması ve aklama fiillerine konu mal veya gelirin yasanın 2/a maddesinde gösterilen bir suçtan elde edilmesidir sayılı yasanın 2. Maddesinde; uyuşturucu madde kaçakçılığı, gümrük kaçakçılığı, silah ve mühimmat kaçakçılığı, kültür ve tabiat varlıkları kaçakçılığı, organ ve doku kaçakçılığı, vergi ziyaı, sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık ve hileli iflas, rüşvet ile devlet şahsiyetine ve şahıs hürriyetine karşı işlenen bir takım suçların işlenmesi neticesinde elde edilen tüm gelirlerin yasallaştırılması çabaları suç olarak sayılmış ve yasanın 7. maddesinde bu suçları işleyen şahıslar için iki yıldan beş yıla kadar hapis, aşır para ve müsadere cezaları öngörülmüştür. Yükümlülüklerin konu olarak yer almadığı 4208 sayılı yasada; suç gelirlerini aklamanın öncül suçları belirlenmiş, suç gelirleri (m. 2/a) ve suç gelirlerini aklama suçu tanımlanmış (m. 2/b) ve aklama suçunun cezası tanımlanmış (m. 7) tespit edilmiştir. Doktrinde suçluyu koruma cürmü olarak anılan 213 suçu düzenleyen TCK 296. Maddesi hükmüne göre, her kim, hapis cezasından asaşı olmayan cezayı müstelzim bir cürüm isledikten sonra bu cürmün icrasında faillerle evvelce ittifak etmiş ve cürmü neticelendirmekte yardımı

122 108 dokunmuş olmaksızın, bir kimsenin o cürümden istifadesini temine veya hükümetçe icra olunacak tahkikatı yanlış yola sevk etmese yahut hükümetin araştırmalarına veya hükmün icrasına karşı faili gizlemeye yardım eder yahut hakkında yakalama veya tevkif müzekkeresi çıkarılmıs olan bir kimsenin saklı bulunduğu yeri bildiği halde yetkili mercilere derhal haber vermezse veya her kim bu cezaları istilzam eden bir cürmün eser ve delillerini yok eder yahut bunları bir suretler değiştirir veya bozarsa cezalandırılır demektedir (Dönmezer, 1995: 436). Bunlar, 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Yasasında yer alan suçlar, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Yasadaki suçlar, 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Yasadaki suçlar, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması Hakkındaki Yasadaki suçlar, 213 sayılı Vergi Usul Yasası nın 359. maddesinin b fıkrasındaki suç ve Türk Ceza Yasasındaki bazı suçlardır. Ülkemizde Ceza Yasası ilk olarak 1889 tarihli İtalyan Ceza Yasasını esas alarak hazırlanmıştır. Çeviri yolu ile alınan yasanın uygulanma aşamasında yasa birçok eleştiriye neden olmuştur. Bunun en önemli nedeni ise ülkelerin ekonomik, sosyal, kültürel yapılarında yer alan farklıkların doğal bir sonucu olarak uygulamada yasanın Türkiye de ihtiyaçları karşılamak için yeterli olmaması ve birçok defa değişikliğe uğramasıdır. Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Yasası, daha önce 4208 sayılı yasa ile düzenlenen suç gelirlerini aklama suçunu, yasanın özel hükümlerin yer aldığı ikinci kitapta, Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler başlığını taşıyan dördüncü kısımda Adliyeye Karşı Suçlar başlığını taşıyan ikinci bölümde Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama başlıklı 282. maddesi ile yeniden düzenlemiştir Sayılı Türk Ceza Yasası 4208 Sayılı Yasa düzenlemesinden önemli ölçüde farklılıkları beraberinde getirmiştir Sayılı Yasada suç geliri kaynağı olan öncül suçlar, yasa maddesinde listeleme usulüne gidilerek suçlar tek tek belirtilmekteydi. Bunun doğal sonucu, suç gelirlerini aklama suçunun ispatı zordu. Çünkü yasaya göre aklama suçundan bahsedebilmek için; hem aklanan paranın kaynağının sayılı suçlardan birisi olduğunun, hem de para aklamayı doğuran (öncül) suçun işlenmesinde, aklanan paranın öncül suçlardan elde edildiğini bildiğinin kanıtlanması gerekmekteydi. Dolayısıyla, 4208 sayılı yasaya göre aklama faaliyetinin tespitinde çifte ispat gerekliliği söz konusuydu. 765 Sayılı Türk Ceza Yasası 1 Temmuz 1926 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Ancak 5237 Sayılı Yasada yer alan düzenleme ile artık aklama suçu genel ceza yasasında düzenlenerek, 4208 Sayılı Yasanın sayma sisteminden vazgeçilmiş ve eşik değeri getirilerek genel

123 109 aklama suçu, sistem olarak kabul edilmiştir. Böylece birçok suç kapsama dahil edilmiş, tüzel kişiler için uygulanacak yaptırımlar daha belirginleştirilmiş, aktif pişmanlık halinde cezasızlık hali öngörülmüş ve 4208 sayılı yasada yer alan ağırlaştırıcı ve hafifletici sebepler değiştirilmiştir. Bir diğer ifade ile 5237 sayılı yasada öncül suç kapsamı da genişletilerek yasal mevzuatta yerini almıştır Sayılı Kanun uluslararası çevrelerde takdirle karşılanmış ve Avrupa Birliği Türkiye ilerleme raporlarında geniş yer bulmuştur (Küçükuysal, Köse, 2012:125). Bu sayede sayma sisteminin sakıncaları ve 4208 sayılı yasaya yöneltilen eleştiriler son bulmuştur. Adalet Bakanlığı suç gelirleri ile mücadelenin önemli bir ayağı olan suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı ile mücadele hususunda MASAK ile de ortaklaşa çalışmalar yürütmekte ortak çalıştaylar ve seminerler düzenlenerek kurumlar arası koordinasyon sağlanmaktadır. Adalet Bakanlığı suç gelirleri ile mücadelede hem suçun ortaya çıkmasından önce yasa yapım esnasında hem de suç gerçekleştikten sonra suçluların cezalandırılması hususunda önemli bir rol ifa etmektedir. Bu bağlamda Adalet Bakanlığının etkinlik analizi ancak suç gelirleri ile mücadeleye ilişkin oluşturulan yasaların ve verilen cezaların etkinliğini değerlendirmekle mümkündür. Ülkemizde özellikle son yıllarda suç gelirlerinin aklanması suçu gibi elde edilen suç gelirinin suçlularca kolayca kullanılmasını önlemek amacıyla yapılan mevzuat düzenlemelerinde büyük gelişme gözlenmiştir. Söz konusu mevzuata yukarıda ayrıntıları ile değinilmiş olmakla bu düzenlemelerin etkinliğin düzeyi ile yakından ilgisi olduğu açıktır Emniyet Genel Müdürlüğü Emniyet Genel Müdürlüğü, rütbeleri polis memurluğundan başlayıp emniyet genel müdürlüğüne kadar uzanan, tüm il ve ilçelerde örgütlenmiş, kırsalda görevini askeri polis olan jandarmaya bırakmış, kentte ise görevi kendisi yöneten iç güvenlikten sorumlu devlet teşkilatıdır. 10 Nisan 1845 tarihinde temeli atılmıştır.

124 Genel Olarak Görev ve Yetkileri İl Emniyet Müdürlüklerinde adli polis görevi için şube kuruluşuna gidilmiştir. Ancak karakollarda kovuşturucu polis görev yapmaktadır. Suç soruşturmaları, Emniyet Teşkilat Kanununda yer alan temel prensiplere uygun olarak, yetkili adli makamların talimatları doğrultusunda yapılır. Kamu düzenini bozucu bir suç işlendiğinde adli polis delilleri toplamak, suçu işleyen şahısları yakalamak, cumhuriyet savcısı adına soruşturmayı yürütmek ve suçluları adalete teslim etmekle yükümlüdür sayılı PVSK'nun 2. maddesi 6. bendinde de polisin adli görevi belirtilerek; "İşlenmiş olan bir suç hakkında Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ile diğer kanunlarda yazılı görevleri yapmak" diye belirtilmiştir. İdari polis, adli polise gerekli hallerde veya savcının isteği üzerine yardımla mükelleftir. İdari polis, adli polisi ilgilendiren bir olay karşısında kaldığı zaman, bir taraftan adli polis görevini yerine getirmekle beraber, diğer taraftan adli polisi haberdar eder ve adli zabıta gelince işi ona bırakır. Teorik olarak adli ve idari polis görevlerini ayırmak mümkün olmakla birlikte, tatbikatta bunların görevlerinin sınırlarını ayırmak mümkün değildir (EGM, 2014:1). Sosyal ve genel düzenle ilgili kanun, nizam ve emirlerin yapılmasını sağlayan, suçu oluşundan evvel önleyici tedbirler alan polise idari polis denir. İdari polis, önleyici, koruyucu ve yardım edici görevleri yapmak için suç oluşturan unsurları göz önüne alarak o mahalde merkez, karakol, nokta, devriye ve motorlu ekipler kurar. Yurt içine zararlı kişi ve maddelerin girmemesi için giriş kapılarında gerekli kontrolleri yapar, umuma açık yerlerde suçların oluşmaması için tedbirler alır. Ruhsatsız silahları yakalamak için aramalar yapar, genel ahlaka uygun olmayan hareketleri önler. Açılması izne bağlı yerlerden izinsiz açılanları kapatır. Halkı rahatsız edici hareketlerin olmamasını sağlar (EGM, 2014:1). Toplu hareketlerin, gösteri yürüyüşlerinin, grevlerin kanun içerisinde devamını sağlar, terkedilmiş çocukların ilgili müesseselere yerleştirilmesine dair hizmetleri yapar. Sinema, tiyatro gibi yerlerdeki toplu çıkışlarda suçların oluşmasını önler ve bunun dışındaki diğer önleyici zabıta hizmetlerini görür. İdari kolluğun en belirgin özelliği, önleyici nitelikte olmasıdır. İdare, kanunların suç saydığı fiillerin oluşmaması için önceden bazı önlemler alır ve uygular, emir ve yasaklar koyar, gerektiğinde kuvvet kullanarak bu faaliyetleri engeller. Eğer olmuşsa devamına engel olarak kamu düzenini sağlamış olur ve düzenin

125 111 devamlı olmasını temin eder. İdari kolluk, kural olarak suçluları izleyici, delilleri toplayıcı değil, düzenleyici, önleyici ve durdurucudur (EGM, 2014:1) Suç Gelirleri ile Mücadeledeki Rolü 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu; suç gelirlerine elkoyma ve müsadere yoluyla suçla mücadelede, mağdur haklarını da gözeterek etkili düzenlemeler ile yeniliklere yer vermiştir. Yeni yasal düzenlemeler ile kazanç elde etmek amacıyla işlenen suçların cazibesinin ortadan kaldırılması amaçlanmıştır. Aynı zamanda elde edilen maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların suç faillerinden zorla alınarak kamu vicdanının rahatlatılması ve ceza adaletinin tam anlamıyla gerçekleştirilmesi öngörülmüştür. El koyma; suçun veya tehlikelerin önlenmesi amacıyla veya suçun delili olabileceği veya müsadereye tabi olduğu için, bir eşya üzerinde, rızası olmamasına rağmen, zilyedin tasarruf yetkisinin kaldırılması işlemidir. Arama sonucunda bazı eşyaya elkoyma söz konusu olduğunda, hakim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile elkoyma işlemi gerçekleştirilebilir. Hakim kararı olmaksızın yapılan elkoyma işlemi, yirmidört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını elkoymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde elkoyma kendiliğinden kalkar. Kolluk kuvvetleri tarafından uygulanan el koyma işlemi de suç gelirinin veya suçtan elde edilen eşyanın kaçırılma ihtimalini önlemesi adına önemli bir uygulamadır. Tüm bunların yanı sıra; Emniyet Genel Müdürlüğü suç gelirleri ile mücadele anlamında diğer kurumlarla işbirliği içerisinde faaliyetlerini yürütmektedir. Emniyet Genel Müdürlüğü mali suçlarla mücadele konusunda gelişen ve değişen şartlara karşı dinamik ve aktif bir yapı geliştirerek planlı operasyonlarla mücadelesini sürdürmektedir. Emniyet Genel Müdürlüğü 2014 yılı Faaliyet Raporunda yer alan bilgilere göre; mali suçlar ve dolayısıyla suç gelirleri ile mücadele kapsamında ülkemizde 2013 yılında , 2014 yılında ise olay meydana gelmiştir. Yakalanan şüpheli sayısı 2013 yılında ve 2014 yılında ise dir. Yakalanan şüpheli sayısının bir önceki yıla göre artması caydırıcılık faktörü göz önünde bulundurulduğunda Emniyet Genel Müdürlüğü nün etkinliğini de ortaya koymaktadır.

126 Jandarma Genel Komutanlığı Türkiye Cumhuriyeti Jandarması, sorumluluk alanında emniyet ve asayiş ile kamu düzeninin korunmasını sağlayan, diğer kanun ve nizamların verdiği görevleri yerine getiren, silahlı, askeri bir güvenlik ve kolluk kuvvetidir. Jandarma Genel Komutanlığı; eğitim ve öğretim ile askerî kanun ve nizamların kendisine verdiği görevler yönünden Genelkurmay Başkanlığına, emniyet ve asayiş görevlerinin ifası yönünden İçişleri Bakanlığına bağlıdır Genel Olarak Görev ve Yetkileri 2803 Sayılı Jandarma Teşkilat Görev ve Yetkileri Kanunu gereği, Jandarmanın görevleri, Mülkî, Adlî, Askerî ve Diğer Görevler olmak üzere dört ana başlık altında toplanmaktadır (Jandarma, 2014:1). Mülki görevleri; suç işlenmeden önce alınan, önleyici nitelikteki kolluk tedbirlerini ve bu çerçevede icra edilen faaliyetleri kapsamaktadır. Bu görevler, suç ortamını daha oluşmadan önlemek bakımından büyük önem arz etmekte ve yapılan görevlerin çoğunluğunu oluşturmaktadır. Adlî görevler, suç işlendikten sonra, kanunlarda belirtilen tüm adlî faaliyetleri ihtiva etmektedir. Cumhuriyet Savcılarının talimatı doğrultusunda suçlarla ilgili delilleri; aramak, bulmak, toplamak ve yetkili makamlara göndermek, suçları ortaya çıkarmak ve suçluları yakalayıp adalete teslim etmek adlî görevler kapsamındadır. Askerî görevler; askerî kanun ve nizamlar ile Genelkurmay Başkanlığı tarafından verilen görevlerdir. Diğer görevler ise; mülkî, adlî ve askerî görevler dışında kalan, kanun ve nizamlar ile emir ve alınan kararlar doğrultusunda ifa edilmesi gereken, tesis ve şahıs koruması ile nakil emniyeti gibi görevlerdir (Jandarma, 2014:1) Suç Gelirleri ile Mücadeledeki Rolü Jandarma Genel Komutanlığı kolluk kuvveti olması neticesinde adli ve idari alanda suç gelirleri ile mücadelede ortak çalışmalara katılmakta ve özellikle büyük bir suç geliri mecrası olan uyuşturucu ile mücadele alanında büyük rol oynamaktadır. Jandarma Genel Komutanlığı, narkotik ve psikotrop madde kaçakçılığı ile mücadele faaliyetlerini; a sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu,

127 113 b sayılı Türk Ceza Kanunu, c sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu, ç sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun, d sayılı Uyuşturucu Maddelerle İlgili Kanun, e sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun çerçevesinde yürütmektedir (Jandarma, 2014:1). Narkotik ve psikotrop madde kaçakçılığı ile yasadışı ekim suçlarının önlenmesi, izlenmesi ve araştırılması görevleri, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Daire Başkanlığı koordinatörlüğünde İl Jandarma Komutanlıkları bünyesindeki KOM birimleri marifetiyle yürütülmektedir. Jandarma Genel Komutanlığı sorumluluk bölgesinde, yıllarında narkotik ve psikotrop madde kaçakçılığı olayı meydana gelmiş, bu olaylarda şüpheli ile birlikte, 9 ton eroin, 184 ton esrar, 56 kg morfin, 4,5 ton kimyasal madde ve 613 bin adet sentetik tablet ele geçirilmiştir. Ayrıca uluslararası işbirliği kapsamında, gerçekleştirilen istihbarî bilgi paylaşımı neticesinde Avusturya, Romanya, Ukrayna ve Bulgaristan ülkelerinde toplam kg eroinin yakalanması sağlanmıştır. Narkotik ve psikotrop maddeler ile mücadele eden birimlerde görevli personelin uzmanlık eğitimlerine büyük önem verilmektedir. Jandarma Okullar Komutanlığı tarafından her yıl, İl Jandarma komutanlıkları KOM birimlerinde görevli personele Narkotik ve Psikotrop Madde Kaçakçılığı ile Mücadele kursu verilmektedir. Ayrıca İstanbul ve Van illerinde bulunan bilgisayar destekli eğitim araçları kullanılarak yerinde eğitim faaliyetleri icra edilmektedir. Narkotik ve psikotrop madde kaçakçılığı ile mücadelede etkinliği artırmak maksadıyla suç analizleri yapılmakta, suç ve suçlu profilleri çıkarılmakta, suçluların kullandıkları yöntemler ve güzergahlar tespit edilmekte ve bu tespitler doğrultusunda ast birlikler yönlendirmektedir (Jandarma, 2014:1). Suçla mücadelede; diğer kolluk kuvvetleri, Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (TUBİM), Türkiye Uluslararası Uyuşturucu ve Organize Suçlarla Mücadele Akademisi (TADOC) başta olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği ve koordinasyon sağlanmaktadır. Bunun yanında Türkiye de görevli (24) ülkeden (50) Narkotik İrtibat Görevlisi ile işbirliği yapılmakta ve

128 114 karşılıklı bilgi paylaşımının gerçekleştirildiği Narkotik İrtibat Görevlileri Toplantıları na düzenli olarak iştirak edilmektedir. Öte yandan ikili ve uluslararası anlaşmalar ile ulusal mevzuat çerçevesinde yabancı ülke makamları ve bu alanda faaliyet gösteren uluslararası kurum ve kuruluşlarla irtibatlı olarak mücadeleye devam edilmektedir. Bu kapsamda, ABD Uyuşturucu ile Mücadele Teşkilatı (DEA), AB Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı Gözlem Merkezi (EMCDDA), Uluslararası Uyuşturucu Maddeler Kontrol Kurulu (INCB), Uyuşturucu Madde Kaçakçılığı İle Mücadele Eden Ulusal Kolluk Kuruluş Bölüm Başkanları (HONLEA), BM Uyuşturucu Maddeler Komisyonu (UMK), Orta ve Yakındoğu Yasadışı Uyuşturucu Ticareti Alt Komisyonu (OYUTAK) ile işbirliği yapılmaktadır. Söz konusu uluslararası işbirliği kapsamında Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) ile birlikte Kırsal Alan Narkotik ve Psikotrop Madde Kaçakçılığı ile Mücadele Kapasitesinin Güçlendirilmesi Projesi yapılmış, proje sonucunda Kırsal Alan Uyuşturucu ile Mücadele Uygulama Planı hazırlanmış ve İçişleri Bakanının onayını müteakip ilgili Bakanlık ve Kurumlara yayımlanarak yürürlüğe konulmuş, uygulama planındaki hedefler doğrultusunda sorumlu kurumlarla çalışmalar sürdürülmektedir (Jandarma, 2014:1). Jandarma Genel Komutanlığı özellikle kaçakçılık suçlarına ilişkin olarak gerçekleştirdiği yakalamalarla suç gelirinin elde edilmesinin önüne geçmekte ve bu alanda önemli çalışmalar gerçekleştirmektedir. Jandarma Genel Komutanlığı 2013 yılı Faaliyet Raporu incelendiğinde; Kurumun görev alanına giren mali suçlara ilişkin olarak sayısal anlamda azalma yaşandığı görülmekte olup, etkinliğin arttırılması konusunda özelliklere operasyonlara katılan personele yönelik olarak mali suçlara ilişkin olarak delil toplama konusunda eğitimlerin verilmesi birincil öneme sahiptir 3.6. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 1999 yılında bankacılık sektörünün düzenlenmesi ve denetlenmesindeki parçalı yapının ortadan kaldırması ve sektöre ilişkin tek bir bağımsız denetleyici ve düzenleyici kurumun kurulması kararlaştırmıştır. Buradaki temel amaç, düzenleme ve denetimin etkinliğinin artırılması ve bağımsız bir karar alma mekanizmasının oluşturulmasıdır. Bu gelişmelerin sonucu olarak, 4389 sayılı Bankacılık Kanunu ile Haziran 1999 da Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu nun (BDDK) kurulmasına karar verilmiş ve Kurum Ağustos 2000 de faaliyetlerine başlamıştır. BDDK idari ve mali özerkliğe sahip bir kamu kurumudur. Kurumun merkezi Ankara dadır ve İstanbul da bir ofisi bulunmaktadır. İdari

129 115 ve mali özerklik, Kuruma üç temel alanda özerk hareket edebilme yetkisi vermektedir. Kurum, mevzuatla kendisine verilen düzenleme ve denetlemeyle ilgili görev ve yetkileri kendi sorumluluğu altında bağımsız olarak yerine getirir ve kullanır. Kurumun kararları yerindelik denetimine tabi tutulamaz. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi Kurumun kararlarını etkilemek amacıyla emir ve talimat veremez. Kurum, görev ve yetkilerini etkin şekilde yerine getirmek amacıyla yeterli sayı ve nitelikte personeli istihdam eder (BDDK, 2014:1) Genel Olarak Görev ve Yetkileri Kurum, Bankacılık Kanununda belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde kendisine tahsis edilen mali kaynaklarını görev ve yetkilerinin gerektirdiği ölçüde, kendi bütçesinde belirlenen usul ve esaslar dahilinde serbestçe kullanır. Kurumun giderleri, denetime tabi kuruluşlarca yapılan ödemelerle karşılanır. Yapılacak yıllık ödeme tutarı, söz konusu kuruluşların bir önceki yılsonu bilanço toplamlarının onbinde üçünü geçemez. Kurulun görev ve yetkileri şunlardır (BDDK, 2014:1): Düzenlemek ve denetlemekle görevli olduğu sektör veya alanla ilgili uluslararası ilke ve standartlarla uyumlu ikincil düzenlemeleri yapmak ve kararlar almak, Kurumun stratejik planını, performans ölçütlerini, amaç ve hedeflerini, hizmet kalite standartlarını belirlemek, insan kaynakları ve çalışma politikalarını oluşturmak, Kurumun hizmet birimleri ve bunların görevleri hakkında öneride bulunmak, Kurumun stratejik planı ile amaç ve hedeflerine uygun olarak hazırlanan bütçe teklifini görüşmek ve karara bağlamak, Kurumun performansını ve mali durumunu gösteren raporları onaylamak, Başkanın önerisi üzerine, başkan yardımcıları ve daire başkanlarını atamak, Taşınmaz alımı, satımı, kiralanması konularındaki önerileri görüşüp karara bağlamak, Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak Suç Gelirleri ile Mücadeledeki Rolü BDDK nın finansal alanda faaliyet gösteren bir düzenleyici ve denetleyici kurum olması, suç gelirleri ile mücadele alanında da önemli roller üstlenmesine yol açmaktadır. Bilişim

130 116 teknolojileri ve finansal sistemlerde kullanılan araçların çeşitliliğine paralel olarak her geçen gün yeni tip bankacılık işlemleri yoluyla karapara aklama yöntemleri ortaya çıkmaktadır. Aklayıcıların teknolojiyi ve finansal sistemi kullanabilme yetilerine bağlı olarak bu örnekler fazlasıyla çoğaltılabilir. Karapara aklanmasında bankaların bilerek ya da bilmeyerek dahil oldukları işlemler, sunmuş oldukları ürün ve hizmetler ile yakından ilgilidir. Bankalar müşterilerine sundukları; nakit işlemler, elektronik transfer işlemleri, off-shore bankacılık, on-line bankacılık hizmetleri, yatırım işlemleri, muhabir bankacılık, elektronik para ve ön ödemeli kartlar, çeşitli kredi işlemleri ve müşterilerine ulaştıkları alternatif dağıtım kanalları ile karaparanın aklanmasına aracılık edebilirler. Diğer taraftan geçmişte uygulaması olmakla birlikte artık günümüzde kullanılmayan mevduat sertifikası gibi bankacılık ürünleri de karapara aklayıcıların sıklıkla kullandıkları ürünlerden olmuşlardır. Karapara aklayıcıların kullanımına oldukça açık durumda bir bankacılık ürünü olan mevduat sertifikaları 1980 li yıllarda Türk bankacılık sisteminde önemli bir yere sahip olmuştur. Mevduat sertifikaları, karşılığı tamamen tahsil edildikten sonra alıcısına verilen ve el değiştirme yoluyla tedavül edilebilen, kıymetli evrak niteliğini haiz belgelerdir (Çeker, 2004:16). Mevduat sertifikası bankacılık sistemimize Bakanlar Kurulu nun 29/05/1980 tarih ve 8/909 sayılı Kararı ile girmiş, Merkez Bankasının 30/01/1997 tarih ve sayılı Resmi Gazete de yayımlanan 97/1 sıra no lu Mevduat Sertifikaları Hakkında Tebliği ile de uygulamadan kaldırılmıştır. Hamiline yazılı mevduat sertifikaları özellikle karapara sahiplerinin ya da mevduatını gizlemek isteyen kişilerin kullandığı bir ürün olmuştur. Hamiline yazılı mevduat sertifikasını elinde bulundurun kişi, üzerinde yazılı olan tutar ile birlikte işlemiş faizini bankadan talep hakkına sahip olmaktadır. Vade sonunda ödeme yapabilmek için sertifikanın ibrazı zorunlu olup, belge ibraz edilmediği sürece tahsilat yapılması mümkün değildir (Çeker, 2004:17). Mevduat sertifikaları için kimlik tespit yükümlülüğü olmaması bu sertifikaları mevduattan ayıran en önemli özelliktir. Mevduat sertifikalarının 1980 li yıllarda ortaya çıkması ve büyük bir talep görmesi o dönemdeki Türkiye ekonomisinin durumu ile de yakından ilgilidir. 1980'lerdeki baş gösteren döviz ihtiyacı siyasi iktidarı bu tarz uygulamalara itmiştir. Ekonominin reel kesiminde hayali ihracat aracılığıyla; finans kesiminde ise kayıtsız şartsız açılan döviz tevdiat hesapları ve sırdaş hesaplarla karapara aklamanın kapıları ardına kadar açılmıştır.

131 117 Sırdaş hesaplar 1986 ve 1987 yıllarında sırasıyla, bankacılık sektöründeki toplam mevduatın % 5 ve yüzde % 5.7' sine kadar tırmanmıştır (Uyanık, 1996:10). Sırdaş hesap, bankanın mevduat sertifikası satması esasına dayanan bir ürün olup müşterinin ne bu sertifikayı satın alırken, ne de bozdururken kimlik beyan etmesine gerek olmuyordu. Türk bankacılığındaki mevduat sertifikası uygulaması 19/11/1996 tarih ve 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun un yayımlanmasının akabinde Merkez Bankasının 97/1 sıra no lu Mevduat Sertifikaları Hakkında Tebliği ile uygulamadan kaldırılmıştır. b) Hesap Açılması: Suç geliri sahibi, bankada hesap açtırmak ve bu hesap üzerinden işlemler yapmak yoluyla aklama faaliyetini gerçekleştirebilir. Diğer taraftan paranın bankaya yatırılması mali ya da yasal kovuşturmaya uğrama riskini de artırır. Bunun için suç geliri sahipleri genellikle kendi kontrolleri ya da etkileri altında olan başka kişiler adına hesap açtırmayı tercih ederler (Kennedy, 2005:306). Bankada hesap açılması suretiyle karapara aklanmasının en temel yöntemlerinden bir tanesi gerçek faydalanıcının adına hareket eden kişilere ya da hayali isimler adına hesap açılmasıdır. Paravan şirketler adına açılan hesaplar da bu kategoride değerlendirilebilir. Buradaki nihai amaç suç gelirinin fark edilmeden bankacılık sistemine sokularak mevduat halini alması ya da transfer edilebilmesidir. Bu iş için karmaşık bankacılık işlemleri ile pek çok kişiye ya da firmaya ait hesaplar kullanılabilir (FATF, 1996:4). c) Elektronik Transfer İşlemleri: Suç gelirinin nakit olarak taşınması her zaman yetkili otoritelerce el konulma riskini taşır. Bu sebeple paranın nakit dışı formda başka bir yere gönderilmesi her zaman daha güvenilir bir yöntem olmaktadır. Suç geliri elde edenler bankaların sunmuş oldukları transfer hizmetlerini kullanarak gelirlerini kolaylıkla ülke dışına çıkarıp aklanmasını sağlayabilirler. Elektronik transfer işlemleri karaparanın aklanması aşamalarında kullanılan en önde gelen bankacılık hizmetidir (FATF, 1996:4). Özellikle belirli bir tutar üzerindeki transfer işlemlerinin raporlanmasının ya da kimlik tespitinin zorunlu olmadığı ülkelerde elektronik transfer işlemleri rahatlıkla karaparanın aklanmasında kullanılabilmektedir. d) Kredi İşlemleri: Suç geliri sahipleri gelirlerinin kaynağını kredi olarak göstererek aklama faaliyetini gerçekleştirebilmektedirler Bu yöntemde genellikle off-shore bankalar kullanılmaktadır. Suç geliri sahibi yurtiçindeki bir bankadan kredi kullanmakta, teminat olarak da off-shore bankaya yatırdığı suç gelirini teminat göstermektedir. Kredinin

132 118 vadesinde ödenmemesi üzerine banka off-shore daki paraya el koymakta böylelikle karapara aklanmaktadır. e) Off-shore bankacılık işlemleri: Off-shore merkezler, iş çevrelerine sağladıkları finansal ve profesyonel hizmetler ile vergisel kolaylıklar sayesinde popüler merkezler haline gelmiştir. Bu merkezlerin vergi cennetleri olması aynı zamanda karapara cenneti olarak da algılanmalarına yol açmaktadır. Bu algılamanın doğru olarak yönetilmesi gerekir çünkü vergisel avantajlardan yararlanan her türlü para karapara değildir (Commonwealth Secretariat, 2006:42). OECD Finansal İstikrar Forumu nda Off-shore merkezlerin kullanım yöntemleri sıralanmıştır (Commonwealth Secretariat, 2006:45): Off-shore bankacılık lisansı: Çok uluslu şirketler yabancı para işlemlerini daha düşük maliyetle ve kolaylıkla yapmak için off-shore bölgelerde banka sahibi olmaktadırlar. Ayrıca yurtdışı yatırımların finansmanı için de bu bankaları kullanabilmektedirler. Uluslararası off Shore şirketler: Yabancı ülkelerde hisse senedi, tahvil vb. yatırımların yapılması amacıyla off shore merkezlerde şirketler kurulabilmektedir. Sigorta şirketleri: Ticari şirketler, off shore merkezlerde riski düşürmek, vergi avantajından faydalanmak ve sermaye yeterliliği gibi yükümlülüklerden kaçınmak üzere sigorta şirketi kurmaktadırlar. Varlık yönetimi ve koruması: Zayıf ekonomilere sahip ülkelerdeki varlıklı kişiler, sahip oldukları varlıkları ekonomik krizlere, kanun koyucunun keyfi uygulamalarına, sermayenin serbest dolaşımına getirilecek sınırlamalara karşı yurtdışı off-shore merkezlere aktarmaktadırlar. Vergi Planlaması: Varlıklı kişiler off-shore merkezlerin vergisel avantajlarından faydalanmak üzere varlıklarını bu ülkelere aktarmaktadırlar. Vergi Kaçakçılığı: Off-shore merkezlerde kurulu bankalar, müşteri sırrı kapsamında sağladıkları hizmetler ile bu müşterilerin vergi kaçırmalarına aracılık edebilmektedirler. Off-shore bankaların yasal mevzuata, vergisel düzenlemelere, faiz oranı ve döviz kurlarına ilişkin muafiyetleri ve hizmetlerindeki yüksek gizlilik prensibi aklayıcılar için elverişli bir ortam yaratmaktadır. Off-shore bankalar aracılığı ile suç gelirinin elde edildiği ülkenin

133 119 yargı alanının dışına çıkarılması karaparaya ilişkin delil olabilecek kayıtların bulunmasını zorlaştırıcı bir durum olmaktadır (Kennedy, 2005:307) yılında alınan karar ile Türkiye de off-shore banka veya şubesinin kurulması imkânı ortadan kalkmıştır. Ancak bankaların veya kişilerin yurtdışı off-shore merkezlerle ilişki kurmasını engelleyecek herhangi bir hüküm veya karar bulunmamaktadır. f) Muhabir bankacılık: Ödeme sistemlerinin çok geliştiği ve finansal sınırların kalktığı günümüz dünyasında suç geliri sahipleri bir ülkede elde ettikleri gelirlerini başka bir ülkeye gönderirken bankaların gelişmiş muhabir bankacılık ağlarından sıklıkla yararlanmaktadırlar. Muhabir bankacılık, banka hizmetlerinin yurtdışında anlaşma yapılan bir başka banka aracılığı ile yerine getirilmesidir. Muhabir banka, yurtiçindeki bankaya yurtdışında fiziksel olarak var olmadan işlemlerini sürdürme ve müşterilerine hizmet sunma imkânı tanımaktadır. Bugün uluslararası düzeyde faaliyet gösteren bankalar binlerce yerel bankanın muhabir hizmetlerini yürütmektedir. g) Telefon, internet, ATM vb. alternatif dağıtım kanalları: Bankaların müşterilerine sunmuş oldukları alternatif dağıtım kanalları aracılığı ile suç geliri sahipleri, fonlarını 7 gün 24 saat kontrol edebilmekte ve istedikleri zaman bunları istedikleri yere online olarak transfer edebilmektedir. Müşterilerin bankaya gitmeden alternatif dağıtım kanalları aracılığıyla işlem yapabilmeleri müşterinin tanınması ilkesinin uygulanmasını zorlaştıran bir gelişme olmuştur. Geleneksel bankacılıkta yüz yüze yapılan işlemlerin yerini artık internetten veya telefon üzerinde yapılan işlemler almaktadır. Yüz yüze gelinmeyen müşterinin gerçek anlamda tanınması ise banka açısından çok kolay olmamaktadır. Karapara aklayıcılar kontrollerinde tuttukları birçok hesap aracılığıyla internet üzerinden işlem yaparak çoğu zaman tespiti çok zor olan karmaşık işlemler ile paralarını aklayabilmektedirler. h) Yatırım işlemleri: Bankaların sunduğu menkul kıymet alım-satım işlemleri, türev işlemler ve döviz işlemleri karapara aklayıcılar için uygun enstrümanlar olabilmektedir. Bankalar son derece karmaşık olan bu hizmetleri global bazda ve çok hızlı bir şekilde verebilmektedirler. ı) Elektronik para ve ön ödemeli kartlar: Elektronik para genellikle internet üzerinden alışveriş yapmak için geliştirilmiş peşin ödemeli bir ödeme mekanizmasıdır.

134 120 Elektronik para, kart tabanlı veya internet tabanlı olabilir. Elektronik para son dönemde karapara aklayıcıların sıklıkla kullandığı yöntemlerden birisi olmuştur. Avrupa Birliği Ekektronik Para Direktifinde elektronik paranın yalnızca bankalar ya da elektronik para kuruluşları tarafından çıkarılabileceği ifade edilmiştir (FATF, 2010: 15). Elektronik para kuruluşları ise karaparanın aklanmasının önlenmesinde sorumlu kuruluşlar arasında sayılmıştır. Ön ödemeli kartlar ise üzerindeki mikroçipte parasal bir değer barındıran ve ticari işlemlerde ödeme yapılmak maksadıyla kullanılan, kullanıldıkça içerdiği parasal değer azalan plastik bir karttır. Finansal kuruluş, karta yüklediği parasal değeri kullanıcının hesabından kestiği için, kartın çalınması ve kaybolması gibi durumlar bu kuruluşlar için tehlike arz etmemektedir yılı için ABD de nüfusun % 17 sinin ön ödemeli kart kullandığı ve ve bu kartların yıllık hacminin 120 milyar ABD Doları olduğu değerlendirilmiştir (FATF, 2010: 13). Ön ödemeli kartların ortaya çıkmasının bir sebebi de geleneksel olarak bankacılık sistemi dışındaki nüfusun bankacılık hizmetlerine erişimin sağlanmasıdır. Örneğin ABD de sosyal güvenlik yardımı alan dört milyon kişinin banka hesabının olmadığı belirlenmiş bu kişilere klasik yöntem olan banka çeki yerine içerisinde sosyal yardım tutarının olduğu smart kartlar dağıtılmıştır (FATF, 2010: 12). Ön ödemeli kart üzerine yüklenecek olan miktar konusunda herhangi bir limit olmaması ve karttan karta transferin mümkün olması durumunda, karaparanın hareket aracı olarak, paradan daha çekici olabilmektedir. Ayrıca, ön ödemeli kartlar suç geliri sahiplerine genellikle küçük kupürlü banknotları büyükleri ile değiştirilmesi veya daha büyük parasal değer taşıyan nakit benzeri varlıklara dönüştürülmesi konusunda da çok önemli bir imkân yaratmaktadır. i) Kredi kartları: Kredi kartları gün geçtikçe karapara aklayıcıların ve terörist örgütlerin daha sıklıkla kullandıkları araçlar haline gelmektedir. Bunun başlıca sebepleri kredi kartlarının kullanım kolaylığı ve kredi kartı bilgilerinin internet üzerinden ele geçirilerek çeşitli amaçlarla kullanılmasıdır. Suç geliri sahipleri paralarını aklamak için zaman zaman başkaları adına çıkarılan kredi kartlarını kullanabilmektedirler. Aklayıcılar bu kredi kartlarından alışveriş yapmakta karşılığını ise nakit olarak kart sahibine ödemektedirler. Satın alınan mallar, sonradan tekrar satılarak paraya da çevrilebilmektedir. Bir diğer

135 121 yöntem ise kredi kartına yüklü tutarda para yatırılarak bu paranın bahis ya da kumar internet siteleri araclığı ile başka bankadaki hesaplara aktarılmasıdır. Kişilerin kredi kartı bilgilerinin ele geçirilmesi sonucunda da kredi kartları, aklamada kullanılabilmektedir. Örneğin 2007 yılında ABD de yaşanan bir olayda birçok kişinin kredi kartı bilgilerini ele geçiren şebeke üyeleri bu kartlarla ön ödemeli hediye kartlarından almışlardır. Şebeke üyeleri tarafından bu hediye kartları ile alışveriş yapılmış ya da iade edilerek bedelleri tahsil edilmiştir. Hediye kartlar ile alınan mallar da satılarak nakde çevrilmiştir (FATF, 2010: 14). j) Kiralık kasalar: Suç geliri sahipleri paralarının yasal soruşturmalara karşı güvenli bir şekilde saklanması için banka kiralık kasalarını kullanabilirler. Böylelikle para olabileceği en güvenli yerde saklanırken ihtiyaç duyulduğu anda rahatlıkla çekilebilir (Kennedy, 2005:307). Kiralık kasalar bizzat suç geliri sahibi adına kiralanabilir ancak bu durum soruşturmaya uğrama ihtimali sebebiyle genellikle tercih edilmez. Kiralık kasalar genellikle akraba ya da bizzat suç geliri sahibi adına hareket eden kişiler adına kiralanır. Bankaların karapara sebebiyle maruz kaldığı riskler esas olarak operasyonel riskin konusunu oluşturmaktadır. Diğer taraftan yasal risk, itibar riski gibi riskler de operasyonel risklere bağlı olarak ortaya çıkan risklerdir. 1 Kasım 2006 tarih ve sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik, operasyonel riski, Banka içi kontrollerdeki aksamalar sonucu hata ve usulsüzlüklerin gözden kaçmasından, banka yönetimi ve personeli tarafından zaman ve koşullara uygun hareket edilememesinden, banka yönetimindeki hatalardan, bilgi teknolojisi sistemlerindeki hata ve aksamalar ile deprem, yangın ve sel gibi felaketlerden veya terör saldırılarından kaynaklanabilecek zarar olasılığı olarak tanımlamıştır. Basel Komitesi tarafından Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesi ve Standartına İlişkin dokümanda operasyonel risk; yetersiz veya başarısız dahili süreçler, insanlar ve sistemlerden veya harici olaylardan kaynaklanan kayıp riski olarak tanımlanmıştır. Bu tanım yasal riski içermekte ancak stratejik ve itibar riskini dışarıda bırakmaktadır. En geniş şekliyle operasyonel risk kredi riski ve piyasa riski dışında kalan tüm riskler olarak tanımlanabilir (Candan, Özün, 2006:211). Tanımlardan da görüleceği üzere operasyonel riske neden olan faktörler insan, sistem, süreç ve dışsal faktörler olmak üzere dört başlık altında toplanmaktadır:

136 122 İnsan: Banka personelinin eğitim yetersizliği, ihmali, görevin kötüye kullanılması gibi nedenlerle ortaya çıkan riskler insan faktörünün sebep olduğu risklerdir. Finansal piyasalarda yaşanan değişim ve gelişimle birlikte çok sayıda yeni hizmet ve ürün ortaya çıkmıştır. Yaşanan bu hızlı değişimler, banka personelinin mevcut bilgi düzeyinin yeniliklere ve gelişimlere karşı zayıf kalmasına neden olmakta ve hata yapılma olasılığını artırmaktadır (Bolgün, Akçay, 2005: 607). Sistemler: Banka sistemindeki bir hata ya da genel olarak mevcut sistemin kapasitesinin faaliyet yükünü karşılayamaması sonucu, bankalar operasyonel riske maruz kalabilirler (Bolgün, Akçay, 2005:608). Bankalar teknoloji ağırlıklı olarak çalışan kurumlardır. Son yıllarda bankalardaki ürün ve hizmet çeşitliliğin artmasına paralel olarak banka sistemlerinin çok daha karmaşık bir hale gelmesi sistem sorunları sebebiyle ortaya çıkan risklerin boyutunu da büyütmüştür. Kullanılan sistemlerin banka ihtiyaçlarını karşılayamaması, sistem geliştirme ve uygulamada yaşanan aksaklıklar, sistem tasarımının iyi yapılamaması, sistemdeki kapasite yetersizliği, sistem güvenliğinin yeterince sağlanmaması gibi nedenlerle ortaya çıkan riskler veri kayıplarına, banka hizmetlerinin kesintiye uğramasına, banka hesaplarının manipülasyonuna neden olabilir. Karaparanın aklanması amacıyla sisteme yönelik girişimler de operasyonel risk kapsamında değerlendirilmektedir. Bankalarda karaparanın aklanmasına ilişkin tedbirler teknolojik çözümler geliştirilmesini gerekli kılmış ve bu konuda çeşitli sistemler oluşturulmuştur. Bu kapsamda geliştirilen sistemlere ilişkin; - İşlem proseslerindeki teknolojik yetersizlikler, - Kayıt ve doküman tutulmasındaki yetersizlikler, - Raporlama sistemlerindeki yetersizlik ve hatalar, - Müşteri bilgilerinin girişi, güncellenmesi ve doğrulanması ile ilgili yetersizlikler, - Sahtecilik-dolandırıcılık girişimlerine karşı sistemsel güvenlik ve istihbarat sistemlerinin işleyişine ilişkin yetersizlikler sistem kaynaklı operasyonel riskleri ortaya çıkarmaktadır (TBMM, 2010:1). Süreçler: Banka iş süreçlerinin, tanımlı olmaması, hatalı, eksik veya yetersiz olması, dokümante edilmemesi, doğru olarak uygulanmaması, iç kontrol sistemlerinin düzgün oluşturulmaması sonucunda ortaya çıkan riskler süreç kaynaklı risklerdir. Operasyonel riske neden olan süreç faktörü, ödeme ve teslimat riski, belgeleme ve sözleşme riski, banka içi ve banka dışı raporlama, proje riski ve değişim yönetimi, satış ve hizmet riski, banka sistem ve varlıklarının kontrolü,

137 123 görev tanım ve yetkilerinin belirlenmemesi başlıkları altında toplanabilir (Teker, 2006:32). Dış etkenler: Banka mensubu olmayan kişi veya kurumların dolandırıcılık veya sahtekarlık girişimleri, genel güvenliği tehlikeye sokan girişimleri, taahhütlerini yerine getirmemeleri, banka varlıklarına zarar vermeleri ile doğal afetler ve terör saldırıları, hükümet politikaları veya denetim otoritelerinin uygulamaları sonucu ortaya çıkan riskler dış kaynaklı risklerdir. Operasyonel risk, tüm diğer risklerin tetikleyicisi ve nedeni durumundadır, kayıp olayı ya finansal veya finansal olmayan riskler ya da operasyonel kayıp olayı olarak ortaya çıkmaktadır (Çağıl, 2006:69). Basel Komite bu konuda uygulamalarda standardın sağlanması amacıyla operasyonel risk kayıp olaylarını yedi başlık altında toplamıştır (Mazıbaş, 2005:4): 1. Banka içi hile ve dolandırıcılık olayları: İçeriden en az bir kişinin iştirak ettiği farklı davranma ve ayrımcılık eylemleri hariç, dolandırma, zimmete geçirme ya da tabi olunan mevzuatı ihlal edilmesinden kaynaklanan zararlar, 2. Banka dışı ve hile ve dolandırıcılık olayları: Üçüncü kişilerin dolandırıcılık faaliyetleri ve mevzuata uygun olmayan usulsüz işlemlerinden kaynaklanan zararlar, 3. İstihdam uygulamaları ve işyeri güvenliğiyle ilgili kayıp olayları: İstihdam, sağlık veya iş güvenliği konusundaki mevzuata aykırı davranışlar veya ayrımcılık, ırkçılık gibi nedenlerle karşılaşılan davalar ve sonucunda ödenen tazminatlar sebebiyle oluşan kayıpla, 4. Müşteriler, ürünler ve iş uygulamalarına ilişkin kayıp olayları: Müşterilere karşı olan yükümlülüklerin, kasıtsız olarak bilgi eksikliği veya ihmal sonucunda yerine getirilememesinden veya ürünün niteliğinden dolayı oluşan zararlar, 5. Fiziki varlıklara verilen zararlarla ilgili olaylar: Doğal afetler, terör olayları vb. sebeplerle banka fiziksel varlıklarının zarar görmesi veya yok olması, 6. Faaliyetlerin durması ve sistem hatalarına ilişkin kayıp olayları: İşin kesintiye uğraması, sistem arızaları sebebiyle ortaya çıkan kayıplar,

138 İşleme, teslimat ve süreç yönetimine ilişkin kayıp olayları: Hatalı iş süreçleri yönetimi sebebiyle ticari muhatap ve satıcılarla olan ilişkilerde yaşanan kayıplar. Karaparanın aklanması sebebiyle bankaların maruz kaldığı risklerin başlangıç noktasını suç geliri elde eden kişinin bu gelirini aklamak üzere bankayı kullanma girişimi oluşturmaktadır. Bu girişim banka açısından dış etken kaynaklı operasyonel risk olarak ortaya çıkmaktadır. Karaparaya ilişkin olarak uygulama imkanı olmayan veya uygulanması durumunda bankanın hizmet veremez hale gelmesine neden olabilecek yasal düzenlemeler, hükümet politikaları veya denetim otoritelerinin uygulamaları sonucu ortaya çıkan riskler de dış kaynaklı risklerdir. Basel Komitesi tarafından yapılan tanımda da belirtildiği üzere operasyonel risk tanımı yasal riski de içermektedir. Yasal risk, dava açılması, banka aleyhinde yargılama yapılması veya sözleşmeler dolayısıyla bankanın durumunun veya operasyonlarının ters yönde etkilenme ihtimalini ifade eder (Alp, 2005:4). Bu anlamda bankanın karaparanın aklanmasına ilişkin yasal mevzuata uymaması sebebiyle maruz kalacağı kayıplar yasal riski oluşturmaktadır. Dünyanın çeşitli ülkelerindeki bankalar zaman zaman karapara aklamaya aracılık ettikleri gerekçesiyle yasal cezalar ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Örneğin; ABD de bu konuda yürütülen soruşturmalar neticesinde bankalar, karaparaya ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmedikleri gerekçesiyle çok yüklü miktarlarda cezalarla karşı karşıya kalmışlardır. Aralık 2005 de Hollanda'nın en büyük bankalarından ABN Amro Bank, hakkında Amerikan Bankacılık Faaliyetlerini Kontrol Bürosu tarafından yürütülen soruşturma sonucunda ABD'deki bankacılık faaliyetleri sırasında kuralları ihlal ettiği gerekçesiyle 80 milyon dolar para cezasına çarptırılmıştır (Radikal, 2014:1). Cezanın gerekçesi olarak ABN Amro nun New York şubesi tarafından gerçekleştirilen işlemlerde terör örgütlerinin parasal işlemlerinin yeterince izlenmemesi ve gerekli bilgileri Amerikan makamlarına aktarılmaması gösterilmiştir. Bunun dışında, ABD de Ekim 2004 de AmSouth Bank 50 milyon dolar, Riggs Bank Mayıs 2004 ve Ocak 2005 de 25 milyon dolar ve 41 milyon dolar, Şubat 2005 de City National Bank 750 bin dolar, Ağustos 2005 de Arab Bank 24 milyon dolar para cezasına çarptırılmıştır (Ravindran, 2014:1). Karaparaya ilişkin yasal mevzuata aykırı uygulamalar bankaları lisans iptaline kadar giden müeyyidelerle de karşı karşıya bırakabilmektedir. Japonya nın bankacılık denetleme ve düzenleme kurumu olan FSA (Financial Service Agency) nın yapmış olduğu inceleme sonucunda amacını aşan alım-satım işlemlerinin yapılması, kara parayı engellememe, müşterinin tanınması kurallarına uymama gibi gerekçelerle 17/09/2004 tarihinde

139 125 Citibank ın Marunouchi Şubesi ile buna bağlı Osaka, Nagoya ve Fukuoka Şubelerini 30/09/2005 tarihinden geçerli olmak üzere kapatmıştır. 26/06/2009 tarihli FSA kararıyla, Citibank ın bütün satış operasyonları yine benzer gerekçelerle 15/07/200914/08/2009 tarihleri arasında askıya alınmıştır (Financial Service Agency, 2014:1) sayılı Kanun un Cezalar, Elkoyma ve Kararların Bildirimi başlıklı 3. Bölümünde Kanun da belirtilen yükümlülüklere uymama sonucunda öngörülen cezalar belirlenmiştir. Yükümlülük İhlalinde İdari Ceza başlıklı 13. Maddesinde; kimlik tespiti, şüpheli işlem bildirimi ve devamlı bilgi vermeye ilişkin yükümlülüklerden herhangi birini ihlâl eden yükümlüler için beşbin Türk Lirası idarî para cezası verileceği, yükümlünün banka, finansman şirketi, faktoring şirketi, ikrazatçı, finansal kiralama şirketi, sigorta ve reasürans şirketi, emeklilik şirketi, sermaye piyasası kurumu veya yetkili müessese olması halinde, idarî para cezası iki kat olarak uygulanacağı, ayrıca kimlik tespiti, şüpheli işlem bildirimine ilişkin yükümlülüklere uyulmaması durumunda yükümlülüğü yerine getirmeyen görevliye de ikibin TL idarî para cezası verileceği belirtilmiştir. Kanun un Yükümlülük İhlalinde Adli Ceza başlıklı 14. maddesinde ise bilgi ve belge verme ile muhafaza ve ibraz yükümlülüklerini ihlal eden kimselerin bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılacağı öngörülmüştür. Ülkemizde 4208 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu dönemde aklamaya konu değerlerin elde edildiği öncül suçlar tek tek sayılmışken, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun aklama suçunun düzenlendiği 282. maddesinde alt sınırı altı ay ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar denilmek suretiyle eşik yaklaşımı benimsenmiştir. Söz konusu maddede; alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini, yurt dışına çıkaran veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla, çeşitli işlemlere tâbi tutan kişinin, üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılacağı, bu suçun işlenmesine iştirak etmeksizin, bu suçun konusunu oluşturan malvarlığı değerini, bu özelliğini bilerek satın alan, kabul eden, bulunduran veya kullanan kişinin iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı, suçun, kamu görevlisi tarafından veya belli bir meslek sahibi kişi tarafından bu mesleğin icrası sırasında işlenmesi halinde, verilecek hapis cezası yarı oranında artırılacağı belirtilmiştir.

140 126 Türkiye de MASAK tarafından gerçekleştirilen yükümlülük denetimi; bir veya birden fazla yükümlü veya yükümlünün herhangi bir acente vb. nezdinde biri veya tümü yönünden yapılan programlı veya münferit yükümlülüklere uyum denetimleri şeklinde veya somut bir olaya istinaden daha önceden tespit edilmiş bir yükümlülüğe aykırı hususun tüm unsurları ile ortaya konulması ve hakkında ceza uygulanacak kişi veya kişilerin tespit edilmesi amacıyla yapılan yükümlülük ihlali incelemesi şeklinde gerçekleştirilmektedir. İtibar riski, olumsuz kamuoyu görüntüsünün kurumun mevcut ve ilerideki geliri ve sermayesi üzerinde yaratacağı etki olarak tanımlanabilir. Bu etki kurumun yeni iş ilişkileri kurmasını ya da mevcut iş ilişkilerini sürdürmesini etkileyerek kurumu finansal kayıp, yasal takip ve müşteri kaybı riski ile karşı karşıya bırakabilir. Olaya bankacılık açısından bakıldığında ise itibar riski, bankanın faaliyetlerindeki başarısızlıklarından dolayı ya da mevcut yasal düzenlemelere uygun davranılmaması sonucu ortaya çıkar (Alp, 2005:4). İtibar riski, bankanın faaliyetleri hakkında giderilmesi zor olumsuz etki ve görüntü yaratan eylemler olabilir. Kamuoyunda banka hakkında oluşan olumsuz görüntü bankanın yeni müşteri ilişkilerini kurma veya mevcut müşterilerini koruma yeteneğini önemli ölçüde zayıflatır. Bankanın mali yapısı konusunda ortaya çıkabilecek olumsuz bir görüntü paralarını bankaya teslim eden mudiler için hassas bir konu olup bankanın mali yapısının düzelmesi durumunda dahi bu olumsuz imajın düzeltilmesi uzun zaman alır. İtibar riski, banka sistemlerinin veya ürünlerinin istenen sonuçları vermemesi ya da iyi çalışmaması durumunda da ortaya çıkabilir. Bankanın sistemlerinin iç veya dış kaynaklı olarak kesintiye uğraması ya da güvenlik açıklarının ortaya çıkması bankaya olan güvenin sarsılmasına yol açabilir. Müşteri ilişkilerinin iyi yürütülmemesi, müşteri sorunlarının çözümüne ilişkin süreçlerin düzgün çalışmaması da itibar riskini ortaya çıkaranlar etkenlerdendir. Yoğunlaşma riski, bankanın belirli bir varlık veya yükümlülüğünün, bankanın aktif veya pasifinin önemli bir oranını oluşturması halinde ortaya çıkan riski ifade eder. Diğer bir ifade benzer (Alp, 2005:6). Örneğin banka mevduatının ya da kredilerinin sınırlı sayıda müşteri üzerinde toplanması bu müşterilerin kaybı halinde bankanın önemli riskler ile karşı karşıya kalması sonucunu doğurur. Bu yüzden bankalar yoğunlaşma riskine karşılık perakende bankacılık gibi müşteri tabanını artıracak uygulamalara ve ürünlere yönelmektedirler. Yoğunlaşama riskinin engellenmesine yönelik olarak bankaların kendi uygulamaları yanında kamu otoritesinin de kredi sınırlamaları benzeri uygulamaları

141 127 olabilmektedir. Bankaların yoğunlaşma riskine karşı önlem olarak müşteri sayılarını artırmaları bankalar açısından en akılcı çözüm olarak uygulanmaktadır. Bunu yapmanın yolu ise müşterilerin iyi tanınmasından geçmektedir. Müşterinin tanınması yalnızca kimlik tespiti ile sınırlı olmamakta aynı zamanda müşterilerin ticari, iş ve hatta sosyal ilişkilerinin takibini gerektirmektedir. Karapara aklayıcıların uyguladığı yöntemlerden birisi olan suç gelirinin parçalara bölünerek farklı kişiler adına açılan hesaplar yoluyla bankacılık sistemine sokulması yoğunlaşma riskini doğurabilecek yöntemlerden birisidir. Şekil 3 de yer alan örnekte de görüleceği üzere banka tarafından 4 farklı mevduat müşteri olarak bilinen ve banka mevduatının toplam % 40 ına sahip A, B, C ve D müşterilerinin aslında X şahsı tarafından yönlendirilen kişiler olması durumunda X şahsının vereceği bir kararla banka bir anda mevduatının % 40 ını kaybedebilir. Buradaki örnekte X şahsının sahip olduğu mevduatın kaynağının suç geliri olması durumunda olayın vahameti daha da artmaktadır. Çünkü bu durumda banka bilmeyerek de olsa hem suç gelirinin aklanmasına aracılık etmiş olmaktadır hem de paranın bankadan çekilmesi ile finansal sıkıntı içine girmektedir. Bankalar aracılığıyla yapılan nakit transferlerinde bazı işlemler şüpheli işlem niteliği taşırlar. Karapara aklayıcılarının kullanabileceği işlemlere şu şekilde örnek verilebilir; uyuşturucu ve kaçakçılık gibi suçlar ile terörist organizasyonların mevcut olduğu ülkelerden ve sınır ötesi merkezlerden (off-shore merkezler) veya bu ülke ve merkezlere büyük meblağlı transferlerin yapılması, kişinin banka nezdindeki hesaplarında anormal bir artışın tespit edilmesi ve bu hesaplara kısa sürelerde büyük miktarda giriş çıkışların olması, kötü bir ünü olan, belli bir iş kaynağı, ticari geçmişi ve alt yapısı olmayan bir kişi adına veya hesabına büyük miktarlarda nakit hareketlerinin olması veya yurt dışından büyük miktarlarda nakit para gelmesi, çok sayıda kişinin makul bir açıklama yapmadan, ayrı ayrı hesaplardan aynı hesaba para transferleri yapması, müşterilerin küçük miktarlarda ve çok sıklıkla hesaplarına para yatırması ve bunun toplamının büyük miktarlara ulaşması ve aynı hesaplarda tutulan paraların parçalara bölünerek ayrı ayrı hesaplarda tutulması (Kalem, 2004:20). Banka transferleri yoluyla, karapara aklayıcıları nakit parayı kolayca muhabir bankalar yardımıyla yurtdışına çıkarmaktadırlar. Banka hesaplarının kullanılması yoluyla karaparanın aklanmasında değişik yöntemler bulunmaktadır. Bunları; sahte isimle hesap açmak, toplama hesap açılması, geçici banka hesabı açılması, hesaben ödeme şeklinde örneklendirebiliriz. Sahte isimle hesap açma yöntemi, artık hesap açma sırasında kimlik tespitinin zorunlu olmasından dolayı uygulama imkanını zor bulmaktadır. Toplama hesap açma işlemi ise

142 128 kendi ülkeleri dışında çalışan işçilerin küçük miktarlarda yatırdıkları paranın hesapta birikmesi ve bunu ülkelerine göndermesi durumunu ifade eder. Tamamen yasal olarak işleyebilen bu süreç aklayıcılar tarafından kullanılabilmektedir. Hesaben ödeme yöntemi en fazla tercih edilen yöntemlerdendir. Yabancı banka veya banka toplulukları, mali bir kurumda vadesiz mevduat hesabı açtıktan sonra müşterilerinin bütün hesap ve çeklerini kendi banka veya banka topluluğunun yerel şubesindeki tek bir hesaba aktarırlar. Yabancı müşterilerin hesap üzerinde alt-hesap sahibi sıfatıyla imza yetkisi bulunur ve bu müşteriler normal uluslararası bankacılık işlemlerini yaparlar. Hesaben ödeme yöntemi; müşterini tanı ilkesi ile şüpheli işlemleri bildirme ilkesinin uygulanmasını önemli ölçüde engellemektedir. Hesaben ödeme yöntemini müşterilerine sunan birçok banka; söz konusu hesabı kullanan kimseler hakkında bilgi ve belgeye sahip değildir. Bu sebeplerden dolayı bu yöntem büyük ölçüde karapara aklama tehlikesini ortaya çıkartmaktadır (Dursun, 2008: ). Kıyı Bankacılığı olarak tanımlanan off-shore bankacılığı; genelllikle serbest bölgelerde kurulan merkezlerde faaliyet gösteren ve ülke içindeki bankacılık sisteminin tabi olduğu yasal düzenlemelere tabi olmayan, ülke dışından sağlanan fonların ülke dışında veya koşullara göre ülke içinde kullandırılması için cazip çalışma koşullarının sağlandığı bankacılık türüdür. Kıyı Bankacılığı kuruluş kolaylığı, yurtiçi bankalarının tabi olduğu kambiyo sınırlamaları ve kontrollerinden muaf tutulması ve kredi fazileri, kredi verme yükümlülükleri gibi hükümetin koyduğu kurallara uyma zorunluluğu olmaması sebebiyle aklayıcılar tarafından tercih edilmektedir (Güner; 2003: 127). Birçok ülkede Kıyı Bankacılığı şeklinde faaliyet yapılmasına izin verilen off-shore merkezler bulunmaktadır. Önemli Kıyı Bankacılığı merkezleri; Aruba, Anguilla, Antigua, Bahamalar, Belize, Bahreyn, Bermuda, Barbados, İngiliz Virgin Adaları, Cayman Adaları, Cook adaları, Kosta Rika, Çin, Dominik, Gibraltar, Grenada, Guernsey, Alderney, Sark, Hong Kong, İrlanda, Dublin, Jersey, Lihtenştayn, Lüksenburg, Man Adası, Madeira, Liberya, Macau, Maderira, Marşal Adaları, Monako, Montserrat, Nauru, Niue, Panama, Paraguay, Rusya, Samoa, Seyşel, St Kitts ve Nevis, St Lucia, St Vinceny ve The Grenadiens, İsveçre, Tayvan, Tayland, Tonga, Tunus, Turks ve Caicos Adaları, Uruguay, Vanuatu, Malezya Malta, Mairutus, Hollanda Antileri, Singapur, Kıbrıs Rum Kesimi, Filipinler, Amerika ve KKTC dir (Danzanjamts, 2008:33). Kıyı bankacılık merkezlerinin hemen hemen tamamında karapara aklanmaktadır (Güner; 2003: 237). Bu merkezlerden

143 129 bazılarında (Liberya, Mairutus, Tunus, Nauru) karapara aklama suç kapsamında bile değildir (Aydın; 2011: 172). Ülkemizde Kıyı Bankacılığı, BDDK kuralları ile çalışmaktadır. Ancak devlet bu bankalardaki mevduatları garanti altına almaz. Garanti altına almadığı mevduatları da sıklıkla denetlemez. Bu durumda karapara aklayıcıları, kıyı bankalarında paralarını rahatça aklayabilmektedirler (Şen, Yalçın, 2007: 78). İnternet bankacılığının hızla gelişmesi ile birlikte online işlemlere olan ilgi artmış karapara aklamada kullanılabilecek yeni yöntemler ortaya çıkmıştır. Bu nedenle günümüzde karapara aklamayla mücadelede en önemli alanlardan bir tanesi internet bankacılığıdır. Çünkü internet aracılığıyla faaliyet gösteren finansal kuruluşlar zaman ve yer kısıtı olmaksızın, gün geçtikçe artan sayıda finansal hizmeti internet üzerinden sunabilmektedirler. Bu hizmetler arasında, doğrudan ödemeler, elektronik fon transferleri, çek ihraçları, hisse senedi alımları, hesap açma-kapama gibi işlemler yer almaktadır. İşlem yapan kişinin kimliğinin tespit edilememesi ve bağlantıyı kuran kişinin kimliğini doğrulatma olanağının bulunmaması, işlem yapan kişinin bu işlemi nereden gerçekleştirdiğinin belirlenememesi gibi nedenlerden dolayı gerçek kimliğini saklamak isteyen bir kişi dünyanın herhangi bir yerinden hesabıyla bağlantı kurma ve hesabını kontrol etme imkanına sahip olacaktır. Yapılan işlemlerle ilgili herhangi bir kaydın tutulmaması, dolayısıyla işlemlerin yetkililerce izlenememesi nedeniyle şüpheli işlemlerin takip ve rapor edilmesinin güçlüğünden dolayı karapara aklayıcıları için önemli fırsatlar yaratılmış olmaktadır (Yazıcı; 2008: 160). Oto finans borç yönteminde ise amaç, karaparanın kaynağının kredi geliri olarak değerlendirilmesi ve finansal sisteme sokulmasıdır. Bu aşamada (Türkiye Bankalar Birliği, 2013); 1)Karapara aklayacak kişi off-shore merkezine gider ve kara parayı burada faaliyet gösteren A bankasına yatırır (daha sonra bu parayı bir başka ülkedeki B bankasına da aktarabilir). 2) Daha sonra kendi ülkesindeki C bankasına başvurarak A (veya B) bankasındaki hesabını teminat göstermek suretiyle kredi talebinde bulunur. C bankası da bu krediyi kendisine verir. 3) Aldığı kredi ile istediği yatırımı yapar (Otel alabilir vs).

144 130 4) Kredisini C bankasına geri ödemez. C bankası da bu kişinin teminat gösterdiği A (veya B) bankasındaki parasını haciz eder. Böylece bu kişinin karaparası otel veya bir başka yatırım şeklinde aklanmış olarak ortaya çıkmaktadır. Elektronik para; yatırılmış değer veya satış noktası terminalleri vasıtasıyla, iki cihaz arasında doğrudan transferleri veya internet gibi açık bilgisayar ağları üzerinden ödemeleri yapmak için önceden ödenmiş ödeme mekanizmalarına verilen isimdir. Yatırılmış değer ürünleri donanım veya kart tabanlı mekanizmalar ve yazılım veya ağ tabanlı mekanizmalardır (Kalem, 2004: 20-26). Akıllı kartlara istenildiği kadar yükleme yapılabildiği gibi, karttan karta transfer de kolaylıkla gerçekleşmektedir. Elektronik ortamda yapılan bu işlemler paranın hacimsel sorununu da ortadan kaldırmaktadır. Yapılan transferlerde herhangi bir kayıt tutulmaması, kağıt parada olduğu gibi seri numaralarının olmamasından dolayı aklayıcılar için bir cazip bir fırsat yaratmaktadır (Yazıcı; 2008: 162). Muhabir Bankacılık, bir bankanın başka bir bankaya, fonların transfer edilmesini, dövizlerin değişimini veya diğer mali işlemlerin yapılmasını sağlar. Muhabir Bankalar, muhatap bankalarına bir ya da birden fazla para biriminde vadeli ve vadesiz mevduat hesabı, uluslararası fon transferi, çeklerin paraya çevrilmesi, muhabir hesaplar aracılığıyla ödeme yapılması ve kambiyo hizmetleri gibi çeşitli hizmetleri vermektedirler. Bu hesapları açtıran bankalar, off-shore bankalar ve göstermelik bankalar (shell banks) olabileceği gibi, banka lisansının anti-karapara aklama denetimlerinin zayıf olduğu bölgelerden alındığı ve bu bölgelerde kurulu bankalar da olabilir. Bu bankalardan bazıları suç faaliyeti ile ilişkili olabileceği gibi, müşterilerinden bazılarının da suç faaliyeti ile ilgili olabileceği ya da müşterilerinin anti-karapara aklama önlemlerinin olmadığı ülkelerde bulunan bankaların müşterileri olması muhtemeldir (Kalem, 2004: 20-26). Bu bağlamda BDDK yapacağı denetimler ve MASAK ile ortak yürüteceği çalışmalarla bankacılık yolu ile suç geliri elde edilmesi ve bunun aklanmasına yönelik mücadelesine devam etmektedir. Mali suç ve suç geliri kavramları ele alındığında ilk akla gelen şüphesiz bu suça konu gelirin bankacılık sistemi faaliyeti dolayısıyla kısa sürede el değiştirme ihtimalidir. Günümüzde fonların fiziki olarak bir yerden bir yere naklinden ziyade yüz yüze olmayan bankacılık sistemi tercih edilmektedir. Tam da bu noktada BDDK tarafından denetimi yapılan ve uygulanması sağlanan ilgili mevzuat gereğince elektronik para transferlerinde de birtakım denetim mekanizmaları mevcuttur. Bu anlamda BDDK nın

145 131 etkinliğinden söz ettiğimizde ilk aklan gelen BDDK tarafından gerçekleştirilen denetimlerin etkinliğidir. BDDK Başbakanlık Teftiş Kurulu, Meclis Araştırma Komisyonları, MASAK, Cumhuriyet savcılıkları ve diğer ilgili kurum ve kuruluşların taleplerine istinaden yapılan incelemeler de gerçekleştirmektedir. BDDK risk odaklı denetim yaklaşımını benimsemiştir. Kurumun denetim döngüsü, bankalar nezdinde riskli görülen alanların belirlenerek denetimde önceliğin bu alanlara verilmesi, mevcut kaynakların belirlenen alanlara yönlendirilmesi suretiyle ilgili faaliyet alanlarında detaylı incelemelerin yapılmasının sağlanması, böylelikle uzun vadede bankaların mali yapıları ile ilgili daha sağlıklı değerlendirme ve derecelendirme imkânına kavuşulmasını temin etmek üzere tasarlanmıştır. BDDK nezdinde suç gelirleri ile mücadele anlamında yapılan denetimlerin de bu yaklaşımın yerinde ve etkili bir şekilde uygulanması ile daha da artacağı düşünülmektedir Sermaye Piyasası Kurulu Sermaye Piyasası Kurulu 8, tasarrufların menkul kıymetlere yatırılarak halkın iktisadi kalkınmaya etkin ve yaygın bir şekilde katılmasını sağlamak ve sermaye piyasasının güven, açıklık ve kararlılık içinde çalışmasını, tasarruf sahiplerinin hak ve yararlarının korunmasını düzenlemek ve denetlemek amacıyla 1981 yılında çıkarılan 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ile kurulmuştur Genel Olarak Görev ve Yetkileri 06/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ile Kurulun görev, yetki ve sorumlulukları yeniden düzenlenmiştir. Kurul idari ve mali özerkliğe sahip bir kamu tüzel kişisidir ve kendisine verilen görev ve yetkileri kendi sorumluluğu altında bağımsız olarak yerine getirir ve kullanır. Kurulun ilgili olduğu Bakan, Başbakan tarafından görevlendirilen Bakan dır (SPK, 2014). Sermaye piyasasının güven açıklık ve kararlılık içinde çalışmasını ve tasarruf sahiplerinin yani yatırımcıların hak ve yararlarının korunmasını sağlamak hedefleri doğrultusunda, Kurulun temel amaçları (SPK, 2014); Sermaye piyasalarının ve kurumlarının işleyiş kurallarını belirlemek, Piyasadan fon kullanan şirketlerin belli kurallara uygun olarak en iyi şekilde yararlanmalarını sağlamak, 8 SPK

146 132 Sermaye piyasasına yatırım yapan tasarruf sahiplerinin hak ve yararlarını korumak, Piyasaların adil ve etkin çalışmasını sağlamaktır. Kurul bu hedeflere Kanun, yönetmelik ve tebliğlerle düzenlemeler yaparak, piyasaların gözetim ve denetimini sağlayarak ulaşmaya çalışmaktadır. Sermaye Piyasası Kurulu, Kurul Karar Organı ve Başkana bağlı olarak Kurul faaliyetlerini yürüten teşkilattan oluşur. Kurul Karar Organı, biri başkan, biri ikinci başkan olmak üzere yedi üyeden oluşur. Kurul Başkanı, Başkanlık teşkilatının da başıdır. Üyeler, yükseköğrenim sonrası mali piyasalar, ekonomi, maliye, işletme, sermaye piyasaları, bankacılık veya finans alanında veya bu alanlarla ilgili hukuk dallarında en az on yıl deneyim sahibi olan veya yukarıda sayılan öğrenim dallarında en az on yıl öğretim üyeliği yapan kişiler arasından Bakanlar Kurulunca atanır. Üyelerden en az birinin hukuk fakültesi mezunu olması, en az birinin bu fıkrada belirtilen on yıllık deneyimi özel sektör sermaye piyasası kurumlarında kazanmış olması, en az birinin de Kurul da asgari on yıl çalışmış olması şarttır. Bakanlar Kurulu, üyelerden birini Başkan olarak görevlendirir. Kurul Karar Organı, Kurul Başkanının teklifi ile üyelerden birini ikinci başkan ve birini başkan vekili olarak seçer. Başkanın izin, hastalık, yurt içi ve yurt dışı görevlendirme ve görevde bulunmadığı diğer haller ile görevden alınması veya üyeliğinin düşmesi durumlarında ikinci başkan, onun da bulunmadığı hallerde başkan vekili Başkana vekalet eder. Kurul başkan ve üyelerinin görev süresi beş yıldır. Süreleri biten Başkan ve üyeler bir defalığına tekrar atanabilir. Kurul çalışmaları Kurul başkanına bağlı Başkan Yardımcılıkları altında çalışan hizmet birimleri tarafından yürütülmektedir (SPK,2014). Kurulun görev ve yetkileri şunlardır (SPK, 2014): 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ile verilen görevler ile bu Kanunun emrettiği uygulamaların yerine getirilmesini ve öngörülen neticelerin sağlanmasını teminen gerekli olan iş ve işlemleri yapmak. Kamunun zamanında, yeterli ve doğru olarak aydınlatılmasını sağlamak amacıyla genel ve özel nitelikte kararlar almak. Kanun kapsamına giren kurum ve ortaklıkların bağımsız denetim, derecelendirme, değerleme ve bilgi sistemleri denetimi faaliyetine ilişkin şartları ve çalışma esaslarını belirlemek ve bu şartları taşıyanları listeler halinde ilan etmek.

147 133 Finansal istikrar ve ulusal veya uluslararası mevzuatın gereklerinin sağlanması amacıyla diğer finansal düzenleyici ve denetleyici kurumlarla her türlü iş birliğini yapmak ve bilgi alışverişinde bulunmak. Sermaye piyasalarında düzenleme ve denetimle yetkili muadili yabancı kurumlar ile sermaye piyasalarıyla ilgili olarak karşılıklılık ve mesleki sırrın korunması ilkeleri çerçevesinde karşılıklı bilgi alışverişinde bulunulmasına ve belge taleplerinin karşılanmasına, yabancı ülkelerdeki sermaye piyasalarında faaliyet gösteren kuruluşların Türkiye deki merkez, şube veya ortaklıkarı ile yazılı bir sözleşme çerçevesinde dışarıdan hizmet aldıkları kurumlarda denetim yapılmasına ve gerekli idari tedbirlerin alınmasına, bu kapsamda yürütülecek faaliyetlere ilişkin masrafların paylaşımına yönelik ikili veya çok taraflı mutabakat zabıtları imzalamak ve sermaye piyasalarıyla ilgili her türlü iş birliğini yapmak. Sermaye piyasalarının gelişmesini teminen yeni sermaye piyasası kurumlarına ve araçlarına ilişkin usul ve esasları düzenlemek ve bunları denetlemek. Halka açık ortaklıklarda görev alacaklar, sermaye piyasası kurumlarının yönetici ve diğer çalışanlarının mesleki eğitimi, mesleki yeterliliği ve mesleki ehliyetlerini gösterir sertifika verilmesine ilişkin esasları belirlemek, bu amaçlarla merkez veya şirket kurmak ve bunların faaliyet usul ve esaslarını belirlemek. Sermaye piyasasında yatırımcı ve tasarruf sahiplerine yönelik olarak yatırım tavsiyesinde bulunacak kişiler ve kuruluşların uyacakları ilke ve esasları belirlemek. Kamuyu Aydınlatma Platformunun işletim ve çalışma esasları ile bu Kanun kapsamında Kurula yapılacak bildirim ve başvuruların usul ve esaslarını belirlemek. Sermaye piyasası kurumlarının, halka açık şirketlerin, borsaların ve öz düzenleyici kuruluşların bilgi sistemlerinin işletimine ve bu Kanun çerçevesindeki denetimine ilişkin usul ve esasları belirlemek. Yerli veya yabancı akademisyen veya uygulamacılardan oluşan çalışma gruplarına veya kişilere, mevcut veya gelecekteki düzenleme tercihlerinde esas teşkil etmek üzere sermaye piyasalarına ilişkin ulusal veya uluslararası nitelikli bilimsel araştırmalar yaptırmak. Kurulun üyesi bulunduğu uluslararası kuruluşlar, mali, iktisadi ve mesleki teşekküller ile Türkiye nin doğrudan üyesi bulunduğu uluslararası kuruluşların

148 134 çalışmalarına katılmak, bu kuruluşlarla ortak projeler geliştirmek ve projelerine katkıda bulunmak. Kurulun görev alanı ile ilgili uluslararası kuruluşlara, mali, iktisadi ve mesleki teşekküllere üye olmak Suç Gelirleri ile Mücadeledeki Rolü Sermaye Piyasası Kurulu, sermaye piyasası işlemlerinin yapılması esnasında şüpheli işlemlere ve suç gelirinin oluşmasına veya dönüştürülmesine fırsat vermemek adına çalışmalar yürütmekte ve sıkı denetimler yapmaktadır. Aracı kurumlar ve yatırımcılar mercek altına alınmaktadır. Açık kaynaklarda yer alan haberlerden derlenen bilgilere göre, hisse senetlerinde yaptığı işlemlerle yapay fiyat ya da piyasa oluşturduğu izlenimi doğuran yatırımcıları davet eden SPK uzmanları, üç ayda 20'den fazla yatırımcıyı sorgulamıştır. SPK'nın denetimlerini yerinde bulan aracı kurumlar ise son zamanlarda kurumun yüksek hacimli işlemleri de takibe aldığını, bunun da bazı yatırımcıları tedirgin ettiğini dile getirmişlerdir. Doğrudan bir dosya oluşturmak ya da suç duyurusu yapmak yerine incelemelerin en başından yatırımcı ile irtibata geçerek yapıldığını belirten SPK uzmanları, yatırımcıyı davet edip özellikle manipülasyon kalıplarına uyabilecek, şüphe çeken işlemleri neden yaptıklarını sorguladıklarını ifade etmişlerdir. SPK uzmanları, incelemelerinde işlem hacminin ve miktarının boyutunun önemi olmadığını da vurgulamaktadırlar. İfadesini aldıkları yatırımcıların 1 ya da 1 milyon lotluk işlem yapmasının öneminin olmadığını, aksine işlemlerde art niyet olup olmadığına baktıklarına dikkat çeken SPK uzmanları, sorgulama ve ifadeler alındıktan sonra söz konusu yatırımcı benzer şüpheli işlemleri tekrarlamıyorsa bunun kendileri için olumlu bir sonuç olduğunu belirtmişlerdir. Piyasa Gözetim ve Denetim Dairesi'nin ana amaçlarından birinin borsa işlemlerini izlemek olduğunu kaydeden SPK uzmanları, daha yatırımcı odaklı çalışmaktadırlar. Dikkatlerini çeken işlemleri yapan yatırımcılarla hemen irtibata geçildiği ifade edilmektedir. SPK'nın Piyasa Gözetim ve Denetim Dairesi'nin piyasanın doğru işlemesi için var olduğunu, çalışmaların olumlu bulunduğunu belirten bazı aracı kurum genel müdürleri ise denetimlerin bir miktar arttığından şikayetçidirler. SPK'nın özellikle yüksek volümlü, günde birkaç milyon liralık işlem yapan müşterilere dikkat ettiğini belirten yetkililer, bu tür yatırımcıların kendi taraflarınca uyarılmasını, limitlerinin kısılmasını ya da hesaplarının kapatılmasını talep ettiklerini ifade etmektedirler.

149 135 Ülkemizde sermaye piyasalarında karapara ile mücadelede esas alınan şüpheli işlem tipleri de MASAK 6 No lu tebliğde sıralanmıştır (MASAK, 2014:1). Bunlar; Müşterinin, yaptığı işlemlerden kar amacı gütmüyormuş, yatırımlarının riskini ve maliyetlerini umursamaz gibi görünüyormuş izlenimi vermesi. Mantık dışı ve zararla sonuçlanan ilginç emirler vermesi, işlemler gerçekleştirmesi. Piyasa şartlarıyla ters orantılı, müşterinin aldığı menkul kıymeti süresinden önce aniden kapatması. Müşterinin, makul bir sebep olmadan değişik aracı kuruluşlar nezdindeki hesabı ile ilişkisi olmayan başka kişilerin hesaplarına sürekli menkul kıymet transferi yapılması. Müşterinin normal işi ile ilgili faaliyetleriyle uyuşmayan miktarlarda menkul kıymet veya diğer piyasa araçlarından satın alması. Menkul kıymet yatırımlarının müşteri ile ilişkisi olmadığı açık olan üçüncü taraflara aktarılması. Müşteri veya şirket bazında Sermaye Piyasası Kurulunca işlem yasağı getirilmiş olması. Sermaye Piyasası Kurulunca işlem yasağı getirilmesine rağmen yasaklı kişiler veya kurumların dolaylı olarak işlem yapıyormuş şüphesi doğuran işlemler. SPK tarafından yukarıda belirtilen şüpheli işlemlerin piyasada mevcut olup olmadığı titizlikle incelenmekte ve bu bağlamda suç gelirlerinin izinin sürülmesinin zorlaştırılması engellenmeye çalışılmaktadır. SPK, sermaye piyasalarında işlenebilecek olan suçların önlenmesi ve işlendiğinde tespiti fonksiyonlarını yerine getirerek suç gelirleri ile mücadelede oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Sermaye piyasası suçları arasında en yaygın olan suçlardan biri manipülasyon suçudur. Manipülasyon Fransızca kökenli bir sözcüktür. En basit anlamı elle işleme veya işletilme, idaredir. Ustalık ve beceri ile yönlendirme ve kontrol etme, etik olmayan bir biçimde kontrol etme veya etkileme anlamlarını da içerir (Püsküllüoğlu, 2001:294). Sermaye piyasası hukuku açısından değerlendirildiğinde farklı tanımlara rastlamak mümkündür (Evik, 2004:76). Yapılan tüm tanımların ortak noktası kişinin karar alma sürecine ilişkin dışarıdan yapılan bir etkiyi içeriyor olmasıdır. Diğer bir ifade ile manipülasyon doğal sürece yapılan etkiyi ifade eden bir sözcüktür. Hukukî açıdan bakıldığında manipülasyon kavramının üzerinde uzlaşmaya varılmış genel kabul gören tam

150 136 bir tanımı yoktur (SPK, 2010:1). Manipülasyon ile ilgili tanımlarda temel hareket noktası fon arzı ve talebinin karşılaşarak fiyatın kendiliğinden oluşması gereken piyasalarda fiyat oluşum mekanizmasına müdahale eden işlemlerdir. Sermaye piyasasında piyasa dolandırıcılığı (manipülasyon), 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun 9 107'nci maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında birer suç tipi olarak düzenlenmiştir. Piyasa dolandırıcılığı, çok farklı yöntemlerin kullanılması suretiyle yapılabilir. Ancak gerek teorik olarak üzerinde uzlaşılan, gerek uygulamada sık sık ortaya çıkan bazı işlem kalıplarını, piyasa dolandırıcı işlem örnekleri olarak ortaya koymak mümkündür. Piyasalar üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle, piyasa dolandırıcılığına ilişkin olarak ceza hukukunda yer alan dolandırıcılık hükümlerinden ayrı bir suç olarak düzenleme yapılması ve bu konuda belirli işlem türlerine yasaklamalar getirilmesi ihtiyacı doğmuştur (SPK,2014:1). İşlem bazlı piyasa dolandırıcılığı SPKn'nun 107 nci maddesinin birinci fıkrasında (107/1) düzenlenmiştir. Anılan düzenleme uyarınca, "Sermaye piyasası araçlarının fiyatlarına, fiyat değişimlerine, arz ve taleplerine ilişkin olarak yanlış veya yanıltıcı izlenim uyandırmak amacıyla alım veya satım yapanlar, emir verenler, emir iptal edenler, emir değiştirenler veya hesap hareketleri gerçekleştirenler" hakkında 2 yıldan 5 yıla kadar hapis ve beş bin günden on bin güne kadar adli para cezası verileceği hükme bağlanmıştır (SPK:2015:1). SPKn'nun 107 nci maddesinin ikinci fıkrasında (107/2), aynı maddenin birinci fıkrasında (107/1) öngörülen işlem bazlı piyasa dolandırıcılığına paralel olarak, sermaye piyasası araçlarının fiyatlarını, değerini ve yatırımcıların kararlarını etkileyebilecek bilgiye dayanan bazı fiiller cezai müeyyideye bağlanmıştır. Anılan düzenleme, "sermaye piyasası araçlarının fiyatlarını, değerlerini veya yatırımcıların kararlarını etkilemek amacıyla yalan, yanlış veya yanıltıcı bilgi veren, söylenti çıkaran, haber veren, yorum yapan veya rapor hazırlayan ya da bunları yayan" kişilerin 2 yıldan 5 yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılacağını hükme bağlamıştır (SPK, 2014:1). Kurulun 2013 yılı Faaliyet Raporu incelendiğinde ikincil mevzuat düzenlemeleri ile etkinliği arttırmaya yönelik adımlar atıldığı görülmekte olup TL olarak kabul edilen 2013 Mali Yılı Bütçesine ilişkin olarak, yıl içerisinde TL gider yapılmış ve TL gelir elde edilmiştir. 9 SPKn

151 Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Türkiye-Avrupa Topluluğu 36 ncı Ortaklık Konseyinin tarihli Kararı ile tarihinde başlamak üzere taraflar arasında Gümrük Birliği tesisi öngörülmüştür. Avrupa Birliği mevzuatına uyuma ilişkin tarihinden itibaren Gümrük Birliği uygulamaları Türk gümrüklerinde başlatılmıştır. Ülkemizin Gümrük Birliğine girmesi nedeniyle Topluluk Gümrük kodunda yer alan hükümlerin, Ortaklık Konseyi Kararı gereğince Gümrük Kanununa yansıtılması amacıyla 4458 sayılı Gümrük Kanunu 1999 da yayımlanmış ve 2007 yılında yayımlanan 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu ile de bütün gümrük suçlarına ilişkin yeni düzenlemeler yapılmıştır tarihli ve 5622 sayılı Tasfiye İşleri Döner Sermaye İşletmeleri Genel Müdürlüğü nün Gümrük Müsteşarlığına Bağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile TASİŞ Genel Müdürlüğü, Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı na (mülga) bağlanmıştır. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı (mülga) ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığı nın (mülga) bazı birimlerini birleştiren tarihli sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 640 sayılı Gümrük ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile kurulmuştur Genel Olarak Görev ve Yetkileri 06/04/2011 tarih ve 6223 sayılı Kanun kapsamında bakanlıkların yeniden yapılandırılması çerçevesinde, 08/06/2011 tarih ve sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 640 sayılı Gümrük ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığının kuruluş, görev, yetki ve sorumlulukları belirlenmiş olup, Bakanlığın görevleri şunlardır (Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, 2014): a) Gümrük politikasının hazırlanmasına yardımcı olmak ve uygulamak; gümrük hizmetlerinin süratli, etkili, verimli, belirlenmiş standartlara uygun şekilde yürütülmesini sağlamak ve denetlemek. b) İç ticaret hizmetlerine ilişkin ana hedef ve politikaların belirlenmesine yardımcı olmak, belirlenen ticaret politikasını uygulamak, gerekli koordinasyonu sağlamak. c) Diğer kurum ve kuruluşların iç ticaret politikasını etkileyen faaliyet, temas ve düzenlemelerinin, genel ticaret politikasına uygunluğunu sağlamak; ilgili kurum ve

152 138 kuruluşlar ile işbirliği halinde söz konusu faaliyet, temas ve düzenlemelerin koordinasyonunu ve yürütülmesini temin etmek. ç) Gümrük Kanunu, gümrük işlemleriyle ilgili diğer mevzuat ve uluslararası sözleşmelerin uygulanmasını sağlamak; gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma ilişkin iş ve işlemleri yürütmek; gümrük kontrolüne tabi kişi, eşya ve araçların muayene ve kontrolünü yapmak. d) Gümrük tarifesini hazırlamak; gümrük vergileri ile gümrük idarelerince tahsil edilmesi gereken vergi, fon ve diğer mali yüklerin tahakkuk, tahsil, takip ve kontrolünü yapmak; ertelenmiş kontrol ve sonradan kontrol hizmetlerini yürütmek; ihtilaflı durumlarda uzlaşmaya ilişkin işlemleri düzenlemek ve yürütmek; gümrük işleriyle ilgili istatistiki bilgileri üretmek, toplamak, değerlendirmek ve açıklamak. e) Geçici depolama yerleri, antrepolar, ambarlar, lojistik merkezleri, tasfiyelik eşya depoları, mağazalar ve satış reyonları açılması ve işletilmesine izin vermek, işletmek, işlettirmek ve denetlemek; gümrük mevzuatına göre tasfiyelik hale gelen eşyanın tasfiye işlemlerini yürütmek. f) Gümrüklü yer ve sahalarda münhasıran, Türkiye Cumhuriyeti Gümrük Bölgesinde gerektiğinde ilgili kuruluşlarla işbirliği yapmak suretiyle kaçakçılığı önlemek, izlemek ve soruşturmak. g) Kara ve demiryolu kapıları ile gümrük teşkilatı bulunan hava ve deniz limanlarında, serbest bölgeler, antrepolar ile gümrüklü yer ve sahalarda ve Türkiye Cumhuriyeti Gümrük Bölgesinde gümrük muhafaza görevlerini yerine getirmek. ğ) Gümrüklü yer ve sahalarda koordinasyonu sağlamak ve kamu düzeninin bozulmasını önleyecek tedbirleri almak. h) Bakanlık hizmetlerine ilişkin olarak uluslararası kuruluşların ve Avrupa Birliğinin çalışmalarını takip etmek, Avrupa Birliğine uyum çalışmalarını yürütmek ve bu konularda görüş oluşturmak. ı) Teknik mevzuatı bulunmayan ve doğrudan tüketiciye sunulan ürünlerin piyasa gözetimi ve denetimini yapmak veya yaptırmak, denetimlere dair mevzuat, politika ve uygulamaların koordinasyonunu sağlamak.

153 139 i) Ticaret odaları, sanayi odaları, ticaret ve sanayi odaları, deniz ticaret odaları, ticaret borsaları, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, esnaf ve sanatkar meslek kuruluşlarına ait hizmetleri ilgili diğer bakanlıklarla işbirliği suretiyle yürütmek. j) Evrensel kabul görmüş tüketici haklarının sağlanması ve korunmasına yönelik hukuki ve idari tedbirleri almak, tüketicinin korunmasını sağlayıcı inceleme, araştırma ve düzenlemeler yapmak. k) Esnaf ve sanatkarlar ile kooperatifçiliğe ilişkin politikaları, ilke ve hedefleri ilgili kuruluşlarla işbirliği yaparak belirlemek, stratejiler geliştirmek, sonuçları izlemek ve değerlendirmek. l) Şirketler, kooperatifler ve ticaret sicili memurlukları ile esnaf ve sanatkar sicil kayıtlarıyla ilgili hizmetleri yürütmek ve bunları denetlemek. m) Bakanlığın görev alanına giren konularda laboratuvarlar kurmak ve çalışmalarını yürütmek. n) Gümrük müşaviri ve yardımcılarıyla yetkilendirilmiş gümrük müşavirlerine ilişkin gerekli düzenlemeleri yapmak ve denetlemek. o) Mevzuatla Bakanlığa verilen diğer görev ve hizmetleri yapmak Suç Gelirleri ile Mücadeledeki Rolü Gümrük ve Ticaret Bakanlığı özellikle kaçakçılıkla mücadele konusunda üslendiği hayati rolle suç gelirleri ile mücadele anlamında baş aktörlerden biri konumundadır. Bilindiği üzere elde edilen suç geliri kaçakçılık kaynaklı olabileceği gibi elde edilmiş olan suç gelirinin aklanması safhasında da kaçakçılık faaliyetlerinden faydalanılmaktadır. İşte tam da bu noktada Gümrük ve Ticaret Bakanlığı devreye girmekte ve aldığı önlemlerle, Teftiş Kurulu bünyesinde yaptığı denetimlerle suç gelirleri ile mücadele alanında faaliyet göstermektedir. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Teftiş Kurulu; 640 sayılı Kanun Hükmünde Kararname nin 649 sayılı KHK ile değişik 16. maddesine göre, Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı Bakan'ın emri veya onayı üzerine Bakan adına şu görevleri yapar: Gümrük bölgesi içinde bulunan bütün nakil vasıtalarını, bunların yük ve eşyasını, personel ve yolcularını muayene etmek, Bakanlığın denetimine tabi gümrük ambar, antrepoları ve serbest bölgelerdeki mevcut

154 140 mallar ile bunların kayıtlarını incelemeye, teftiş etmek ve gerektiğinde Bakanlık ve Hazinenin haklarını koruyacak tedbirlerin alınmasını sağlayıcı önerilerde bulunmaya, acil ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Bakanlık ve Hazinenin haklarını koruyucu tedbirler almak (Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, 2014:1). Denetime tabi olan gerçek ve tüzel kişiler, gizli dahi olsa bütün belge, defter ve bilgileri ibraz etmek, para ve para hükmündeki evrakı ve ayniyatı ilk talep halinde Gümrük ve Ticaret Müfettişlerine göstermek, Gümrük ve Ticaret Müfettişlerinin saymasına ve incelemesine yardımcı olmak zorundadır. Gümrük ve Ticaret Müfettişleri, görevleri sırasında tüm resmî daire, kurum, kuruluş ve kamuya yararlı derneklerle, gerçek ve tüzel kişilerden gerekli yardım, bilgi, evrak, kayıt ve belgeleri istemeye yetkilidir; kanunî engel olmadıkça bu isteğin yerine getirilmesi zorunludur. Gümrük ve Ticaret Müfettişleri tarafından düzenlenen raporlar, öncelikle Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı bünyesinde oluşturulan Rapor Değerlendirme Komisyonlarına sunulur; Komisyonların yaptığı değerlendirme sonucunda hazırlanan rapor dikkate alınarak işlem yapılır. Rapor Değerlendirme Komisyonlarının teşekkülü ile çalışma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir. Gümrük ve Ticaret Müfettişlerinin hangi grup başkanlığı bünyesinde görev yapacağı Bakan tarafından belirlenir. Gümrük ve Ticaret Müfettişleri ve Müfettiş Yardımcılarının mesleğe alınmaları, yetiştirilmeleri, yeterlik sınavları, görev, yetki ve sorumlulukları ile Başkanlığın çalışma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir (Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, 2014:1). Gümrük Müfettişleri ayrıca 5449 sayılı Suç Gelirlerinin aklanmasının Önlenmesine İlişkin Kanun un 2 nci maddesi uyarınca inceleme ve soruşturma konusunda yetkili hale gelmişlerdir. Bu da aklama ve terörün finansmanı ile mücadele hususlarında Bakanlığa yetki veren bir düzenlemedir. Kurum, gümrük kontrollerinde akaryakıt, sigara ve uyuşturucu kaçakçılığı olaylarını ortaya çıkarmakta ve bu anlamda suç gelirleri ile mücadelede önemli rol oynamaktadır. Gümrük Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlükleri eliyle yurdun çeşitli yerlerinde kaçakçılık faaliyetlerinin önüne geçilmektedir. Kurumun çalışmalarına örnek vermek adına, Nisan 2014 te litre kaçak akaryakıt İzmir de ele geçirilmiştir (Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, 2014:1). Kaçakçılık; bir devletin yasalarına karşı gelinerek yapılan ticarettir. Terim anlamı ise, vergi vermeden, düzen kullanarak yasalarca alım satımı yasak edilen nesnelerin yurda

155 141 sokulması, yurttan çıkarılması, gizlice alınıp satılması ve bundan bir kazanç sağlanması eylemidir (TDK, 2014:1). Bu girişim, ülkeden çıkan eşya için, ihracat kaçakçılığı ; ülkeye giren eşya için, ithalat kaçakçılığı şeklinde sınıflandırılmaktadır (Erman, 1981:28). 16. yüzyılın sonlarında Osmanlı İmparatorluğu nda maden kaynaklarının ilgi görmesi üzerine, devletin bu kaynakları dışarıya satılmasını yasaklamasıyla ihracat kaçakçılığı ortaya çıkmış; batının ürettiği işlenmiş sanayi ürünlerini ülkede pazarlanmasını sınırlanmasıyla, ithalat kaçakçılığı ortaya çıkmıştır Kaçakçılık Türleri Narkotik Madde Kaçakçılığı Sözlük anlamına göre uyuşturucu; uyuşturma özelliği olan, uyuşturan, hareketten ve gereği gibi düşünmekten alıkoyan narkotik madde olarak tanımlanmıştır (TDK, 2014:1). Narco sözcüğü Yunancada uyku anlamındadır ve İngilizceye narcotic olarak geçmiştir. Keyif veren, yatıştıran, uyanıklık sağlayan maddeler için de kullanılmaktadır. Uyuşturucu maddeler; ağrı kesici özelliği çok kuvvetli olan, kısa sürede bağımlılık oluşturabilen, merkezi sinir sistemine etkileri sebebiyle kullanıcıda durgunluk hali ortaya çıkaran, kullanıcının yaşam fonksiyonlarının ağırlaşmasına sebep olan, bedeni ve ruhi faaliyetlerini geçici olarak değiştiren, bu faaliyetleri normal çalışmalarının dışına çıkartan bitkisel veya sentetik bileşimlerdir (Savaş ve Mollamahmutoğlu, 1995: 3345). Bir diğer tanıma göre uyuşturucu; kanunlarımızda, ülkemizin imzaladığı uluslararası sözleşmelerde uyuşturucu madde olduğu kabul edilen, tıbbi ve bilimsel amaçlar dışında imalatı, ithalatı, ihracatı, satılması, alınması, bulundurulması, nakledilmesi, kullanılması yasak olan ya da izne bağlanan doğal ve yapay maddelerdir (TADOC, 2004:3). Uyuşturucu madde kaçakçılığı, dünya uyuşturucu ticareti ve trafiği kapsamında ele alınmalıdır. Bu kapsamda uyuşturucu maddelerin ülkemize giriş yaptığı doğu ve batı sınırlarımız, uyuşturucu madde kaçakçılığı açısından önemli bir konumdadır. Uyuşturucu madde kaçakçılığı ile etkin bir mücadele için risk analizi ve istihbarat çalışmaları büyük önem taşımaktadır (KİHBİ, 2014:1).

156 Silah Kaçakçılığı Güvenlik ihtiyacı insanların önceliklerinin başında gelmektedir. Devletler de vatandaşlarına bu hizmeti vermek zorundadır. Bir ülkede güvenlik tam olarak sağlanmamışsa kaygı taşıyan vatandaşların silaha olan talepleri artacaktır. Silah kaçakçılığının asıl amacı; diğer kaçakçılık suçlarında da olduğu gibi maddi kazanç elde etmektir. Silah kaçakçılığının maddi sebepleri olduğu gibi terör örgütlerinin silah ve mühimmata duyduğu ihtiyaç sonucu da yapılmaktadır. Soğuk savaş sonrasında askeri tehditlerin yerini uluslararası terörizm, çeşitli silahların kontrol olmadan ve izinsiz yayılması, organize suçlar, uyuşturucu madde kaçakçılığı gibi çeşitli riskler ve tehditler almıştır. Bu riskler ve tehditler içerisinde, küçük ve hafif silahlar ulusal ve uluslararası arenada insan güvenliğini tehdit eden en büyük tehlikelerden biri olarak görülmektedir (Kalender, 2010: 33) Tarihi Eser Kaçakçılığı Yurt içinde korunması gereken taşınır kültür ve tabiat varlıklarının, kaçak yollarla yurt dışına çıkarılması, yurt içinde alınıp satılması, bulundurulması tarihi eser kaçakçılığının konusunu teşkil etmektedir. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu nda; kültür varlıkları tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklar, tabiat varlıkları da jeolojik devirlerle, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait olup ender bulunmaları veya özellikleri ve güzellikleri bakımından korunması gerekli, yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan değerler olarak tanımlanmıştır. Bu eserlerin yasal olmayan yollarla yurtiçi ve yurtdışı ticaretini yapmaya tarihi eser kaçakçılığı denilmektedir. Ülkemizin yüzyıllardır birçok medeniyete ev sahipliği yapması nedeni ile sahip oldukları kültür ve tabiat varlıklarının bir ölçüde koruyabilmiş olmasına rağmen oldukça önemli eserlerimiz de yurtdışına kaçırılmıştır. Bu eserler arasında o kadar nadide parçalar vardır ki halen daha değeri para ile ölçülememektedir Nükleer Madde Kaçakçılığı Çağımızda hızla ilerleyen teknolojinin sonucu olarak kısa zamanda çok insan öldürebilen silahlar üretilebilmiştir. Ülkemiz, nükleer maddelere sahip bulunan ve bu maddeleri

157 143 zenginleştiren ülkelere yakın bir konumda bulunmasından dolayı nükleer madde kaçakçılığı yönünden riskli bir alandadır. SSCB nin dağılmasından ve Körfez Savaşı ndan sonra Türkiye de ve dünyada nükleer madde kaçakçılığı olaylarında artış görülmüştür. Türkiye de; ülkenin coğrafi konumu, nükleer maddeler konusunda gümrüklerimizdeki denetimlerin yetersizliği, kanunlarımızda ilgili düzenlemelerin yetersizliği gibi nedenlerle bu kaçakçılık çeşidi görülmüştür. Nükleer madde kaçakçılığı, klasik kaçakçılık suçları dışında daha ciddi bir öneme sahip yeni bir suç çeşidi olarak görülmektedir. Nükleer madde kaçakçılığına konu olan maddelerin fiyatlarının çok yüksek olması, bu büyük gücü elinde bulundurma amacı taşıyan suç şebekelerinin ve terör örgütlerinin bu kaçakçılık çeşidine yönelmesine sebebiyet vermiştir (KOM, 2005: 84) Sigara ve İçki Kaçakçılığı Ülkemizde üretilmesine ve ithalatına izin verilen sigara ve içki çeşitlerinin, suç örgütlerince yasal olmayan yollarla yurda sokulması veya sahte üretiminin yapılması, yüksek miktarda vergi kaybına neden olmasının yanında terör örgütlerine önemli bir finansman sağlamaktadır. Kaçak sigaralar, Türkiye ye çoğunlukla kara sınırlarından sokularak satılmaktadır. Ayrıca transit olarak yurtdışından deniz yoluyla gelen kaçak sigaralar da iç piyasaya sürülmektedir. Sigara kaçakçılığı son yıllarda özellikle, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde giderek artan bir suç çeşidi olarak görülmektedir. Bu bölgelerdeki bazı illerde gerçekleştirilen operasyonlar sonucunda ele geçen sigara oranlarındaki artış, buralarda faaliyetlerini sürdüren suç örgütlerinin büyüklüğünü göstermektedir. Ülkemizdeki içki kaçakçılığı, genellikle üretici fabrikalarda ve gümrüksüz eşya satış mağazaları olan free-shop larda denetimlerin yetersiz olması, dağıtım kanalları arasındaki mal ve para transferlerinin kontrol altında tutulmaması gibi nedenlerden dolayı meydana geldiği söylenebilir (Kalender, 2010: 49) Akaryakıt Kaçakçılığı Ülkemizin; komşu olduğu petrol üreten ülkelerde akaryakıt fiyatlarının düşük olması, akaryakıt kaçakçılığının suç ve terör örgütlerince karlı ve kolay bir iş olarak görülmesi gibi nedenlerle bazı kişilerin kolay ve haksız para kazanma arzusu, bu kaçakçılığın temel nedenini oluşturmaktadır. Toplanan vergi gelirlerinde akaryakıt ürünlerinin önemli bir yeri kapsadığı göz önünde bulundurulduğunda, bu kaçakçılığın ülkemize büyük miktarlarda vergi kaybına sebebiyet verdiği görülecektir. Bu kaçakçılık çeşidi deniz sınırımızın olduğu bölgelerde genellikle büyük tanker gemileriyle, güneydoğu sınırımızda kamyonların

158 144 depolarında ve doğu sınırımızda ise at veya katırlarla sınır hattını aşarak yapılmaktadır (KİHBİ, 2014:1) Göçmen Kaçakçılığı 20. yüzyılın son döneminde özellikle iletişim teknolojilerinin gelişmesi ile kendini gösteren küreselleşme, gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler veya az gelişmiş ülkeler arasındaki gelişmişlik farkını daha da artırmış, az gelişmiş ülkeler daha fakirleşmiştir. Bunun sonucu olarak bu ülkelerden başta Avrupa ülkeleri olmak üzere, gelişmiş batılı ülkelere göç hareketlerinde olağanüstü bir artış olduğu gözlenmiştir. Yasadışı göçe sebep olan etkenler şu şekilde sıralanabilir: Dünya nüfusunun hızlı artışı, Üçüncü dünya ülkelerinde işsizliğin kronik olarak devamı, Ulaşım ve iletişim imkanlarının kolaylaşması, Fakir ülkelerdeki insanların beklentilerinin yükselmesi, Bazı ülkelerdeki siyasi kargaşa, Bölgesel savaşlar, Bazı terörist örgütlerin faaliyetleri, Ucuz işgücüne olan talebin artması, Yasadışı göç ve göçmen kaçakçılığı ile mücadele yasalarının etkin olmaması, Yasadışı girişlerin yeterince cezalandırılmaması. Türkiye coğrafi konumu itibariyle doğusunda yaşanan istikrarsızlıklar, beraberinde getirdiği ekonomik sıkıntılar, insan hakları ihlalleri ve yaşanan iç savaşlarla, batısında yer alan refaha sahip iş gücüne ihtiyaç duyan Avrupa ülkelerinin arasında köprü vazifesi görmesi sebebiyle yoğun yasadışı göç hareketlerine konu olmaktadır. Özellikle Ortadoğu ve Asya dan Avrupa ya yönelik yasadışı göç güzergahlarının çoğunun üzerinde bulunmaktadır (KİHBİ, 2014:1) Emtia -Ticari Eşya- Kaçakçılığı Emtia; mallar, eşyalar anlamına gelmekte olup satmak için piyasaya sürülmüş ticari mallardır. Sigara, içki ve otomobil dışındaki diğer maddelerin kaçakçılığına emtia kaçakçılığı denilmektedir. Ev eşyaları, elektronik cihazlar, giyim eşyaları, gıda maddeleri emtianın tanımı içine girer. Emtia kaçakçılığı, ithal izni olan firmaların ülkemize ticari amaçla getirdikleri eşyaların yanında yasal belgelerden yararlanılarak yasadışı yollardan

159 145 ülkemize başka mallar getirilmesi veya 4458 sayılı Gümrük Kanununa göre zati eşyaların vergi muafiyetinden yararlanılması şeklinde malların ülkemize sokulması durumu olarak karşımıza çıkmaktadır (KİHBİ, 2014:1) Gümrük Kaçakçılığı Gümrük kaçakçılığı devlet için çok büyük bir önem arz etmesine ve önlenmesi için kanun ve yönetmelikler düzenlenmesine rağmen gümrük kaçakçılık fiilinin tanımı tam olarak yapılmamıştır. Ancak gümrük kaçakçılığı kavramının iyi incelenmesi ve belirlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle Dünya Gümrük Örgütünce gümrük kaçakçılığı: Ticari Eşya sevkiyatı üzerindeki vergi, resim ve harçları ödemeden kaçınmak veya buna teşebbüs etmek, Ticari eşya için uygulanmakta olan yasaklama, sınırlama ve kısıtlamalardan kaçınmak veya buna teşebbüs etmek, Herhangi bir vergi iadesi, sübvansiyon veya ödemeyi haksız yere almak veya buna teşebbüs etmek, İş hayatında meşru rekabet ilke ve uygulamalarını zedeleyici haksız ticari avantaj elde etmek veya buna teşebbüs etmek, amaçlarıyla gümrük mevzuat hükümlerinin herhangi bir şekilde ihlalidir (Bütün, 2008: 11). Gümrük kaçakçılığı, ülkelerin yasalarına aykırı bir davranış, bir suçtur. Temelinde ekonomik ve mali nedenler yatmaktadır. İthalatı veya ihracatı yasak bir malın veya eşyanın ithalatını veya ihracatını yapmak veya teşebbüs etmektir. Ya da ithalatı mümkün olan bir mal veya eşyayı gümrük işlemi yaptırmadan, vergisini ödemeden veya eksik ödeyerek ithal etmektir (Ertuğrul, 2002: 34) sayılı Kanuna göre gümrük kaçakçılığı suçları, kanunun üçüncü maddesinin bir ila yedinci fıkraları ile on ikinci ve on dördüncü fıkralarında belirtilen fiillerden oluşmaktadır. Gümrük kaçakçılığı suçları, ekonomik suçlar kategorisinde değerlendirilmektedir sayılı Kanunun üçüncü maddesinin 1.fıkrasında Eşyayı, gümrük işlemlerine tabi tutmadan, gümrük kapılarından geçirmeden ithal etmek fiilleri kaçakçılık suçu olarak sayılmıştır. Eşyanın, gümrük işlemine tabi tutularak ithal edilmesi; 4458 sayılı Gümrük Kanunu ve Gümrük Yönetmeliği ne göre ithalat yoluyla yurda getirilmek istenen eşyanın beyanının uygun rejim hükümlerine göre yapılarak her türlü vergi ve resimleri ödenmesi

160 146 suretiyle ithalatına çalışılması halidir. Gümrük işlemlerini yapacak merci Gümrük idaresidir (Günay, 2007: 24). Bu kaçakçılık suçunun oluşabilmesi için ithal edilen eşyanın gümrük vergi ve resminden muaf olmaması gereklidir. Ayrıca söz konusu eşyanın vergisinin daha sonradan ödenmiş olması da, suçun teşekkülüne engel değildir (Erman, 1981: 3). Eşyanın gümrük kapıları haricinde bir yerden ülkemize sokulması halinde ceza artırılmaktadır. Gümrük kapısından kaçak eşyanın sokulmaya teşebbüsü halinde devlet tarafından alınan tedbirlerle engellenebilmesi ihtimali nedeniyle eşyanın yakalanma şansı varken, gümrük kapıları dışında böyle bir ihtimalin zayıf olması ve bu teşebbüste devlet otoritesinin hiçe sayılması nedenleriyle böyle bir yaptırıma gidilmiştir. Kaçakçılığa konu olan eşyayı gümrük vergilerini kısmen veya tamamen ödememek amacıyla sahte belgelerle gümrük işlemlerini yaptırarak yurda sokma fiili de suçtur. Sahte belge kullanma kavramını resmi ve özel evrakta yapılan sahtecilikler oluşturmaktadır sayılı Kanunun üçüncü maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen gümrük kaçakçılığı suçuna konu eşya, ithalatı sırasında gümrük vergileri ödenmesi gereken bir eşyadır. İthalatı sırasında gümrük vergileri ödenmesi gerekmeyen eşya doğal olarak bu suçun konusu değildir. Bu suçun oluşabilmesi için eşyanın; sahte belge kullanılarak ithalatının gerçekleşmesi veya teşebbüs edilmesi ve gümrük vergilerinin tamamının veya bir kısmının ödenmemesi gerekmektedir (Günay, 2007: 42) sayılı Kanunun 3.maddesinin ikinci fıkrasında geçen sahte belge ifadesinden beyannameye eklenmesi gereken, beyanname açılmadan önce verilmesi gereken belgelerin anlaşılmalıdır. Beyanname ekleriyle bir bütündür. Ekli belgelerde sahte olanının bulunmaması ve doğru bilginin beyanname eklerinden anlaşılması koşuluyla, beyannamedeki yanlışlıklardan dolayı eksik vergi ödenmesini doğuran bir durumun ortaya çıkması halinde sadece para cezası uygulanmaktadır. Uygulamada bu suçun işleniş şekillerinin söyle tasnife tutulduğu gözlenilmiştir: Sahte belge kullanarak gümrük vergilerini ödemeden veya eksik ödemek suretiyle eşyanın ithalatı, Sahte belge kullanarak, gümrük vergileri ödenmediği halde ödenmiş göstererek eşyanın ithalatı, Sahte belge kullanarak, gümrük vergilerine tabi eşyayı muaf göstererek eşyanın ithalatı (Günay, 2007: 43).

161 147 Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu nun üçüncü maddesinin üçüncü fıkrasında transit rejimi hükümlerine göre taşınan serbest dolaşımda bulunmayan eşyanın gümrük bölgesinde bırakılması düzenlemiştir. Bu suça konu eşya, transit rejimi hükümlerine göre Türkiye Cumhuriyeti Gümrük Bölgesine gümrük kapılarından getirilen ve Gümrük Kanunu na göre işleme tabi tutulan serbest dolaşımda bulunmayan eşyadır. İthalat vergileri ve ticaret politikası işlemleri uygulanmayan, serbest dolaşıma girmemiş eşya ile ihracatla işlemleri tamamlanmış eşyanın, gümrük gözetimi ve denetimi altında Türkiye Gümrük Bölgesi içinde transit rejimi hükümlerine tabidir (Kılıç, 2007: 161). Gümrük Kanunu nun 128.maddesine göre; Geçici ithalat rejimi, serbest dolaşıma girmemiş eşyanın ithalat vergilerinden tamamen ya da kısmen muaf olarak ve ticaret politikası önlemlerine tabi tutulmaksızın, Türkiye Gümrük Bölgesi içinde kullanılması ve bu kullanım sırasındaki olağan yıpranma dışında, herhangi bir değişikliğe uğramaksızın yeniden ihracına olanak sağlayan hükümlerin uygulandığı rejimdir. Gümrük Kanununa göre serbest dolaşımda olmayan eşyanın Türkiye ye geçici olarak ithal edilmesine belli şartlarda izin verilebilir. Bundaki amaç; ihracatı artırmak, ihraç ürünlerinin uluslararası piyasadaki rekabet gücünü arttırmak ve ihracat pazarlarını geliştirmektir. Ayrıca; ülkede bulunan makine ve ekipmanlarla yapılması zor olan veya yapılamayan bazı işlerin yapılması, toplumsal ve ekonomik açıdan önemli olan hizmetlerin yerine getirilmesi gibi amaçlar doğrultusunda serbest dolaşımda bulunmayan eşyanın ülkeye geçici olarak girmesine izin verilir. Suça konu eşya belirli bir amaç doğrultusunda kullanılmak veya işlenilmek amaçlarıyla, Türkiye ye geçici ithalat veya dahilde işleme rejimi çerçevesinde getirilen eşyadır. Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu nun üçüncü maddesinin dördüncü fıkrasında bu kaçakçılık suçu iki farklı uygulanış tarzıyla karşımıza çıkmaktadır. Birincisi; belirli bir amaç doğrultusunda geçici olarak ithal edilen eşyanın ithalatı gerçekleşmesine rağmen yurt dışına çıkartılmaması veya sahte belgeler düzenlenerek çıkarmış gibi işlem yapılmasıdır (Kılıç, 2007: 168) sayılı kanunun 3. Maddesinin 5. fıkrasında kaçakçılık fiiline katılmayan ancak eşyanın kaçakçılık fiili sonucu elde edildiğini bilerek ticari amaçla satın alan, satan, saklayan, taşıyan kişiler hakkında düzenlemeler yapılmıştır. Suça konu eşya 5607 sayılı Kanunun bir ila dördüncü maddeleri arasındaki fiillerine konu olan ve Türkiye ye ithalatı mümkün olan eşyadır. Bu suç tipinin özelliği gereği, fail kanun maddesinde belirlenen hareketlerden bir tanesini yaptığında suçu işlemiş sayılacaktır. Kanunda, suç olarak

162 148 öngörülen fiiller saymak suretiyle bunları aynı suç tipinde saymıştır. Seçenekli hareketli karma suçların kapsamına giren bu fiilde bahsedilen her fiil kendi başına suçun oluşumu için yeterlidir. Fakat söz konusu eşyanın kaçak olarak ithalatı faaliyetine doğrudan fail veya yardım eden fail sıfatlarıyla da katılmamış olması gerekir (Kılıç, 2007:184) sayılı Kanunun 3. maddesinin 6. fıkrasında vergiden muaf olarak ithalatı yapılan eşyanın amacı dışında tahsis edilmesi, satılması, devredilmesi veya bu özelliğinin bilinerek satın alınması fiilleri düzenlenmiştir. Suça konu eşya, ithalatı sırasında gümrük vergileri alınması gerekirken, çeşitli nedenlerden dolayı bu vergilerden kısmen veya tamamen muaf tutulan eşyadır. Suç ithalattan sonra yapılan hareketleri kapsıyorsa da aslında bu suç ithalatla bağlantılıdır. Eşyanın ithalatı sırasında veya ithal edildikten sonra vergi muafiyeti uygulanmışsa ve bu şarta uyulmamışsa bunun sonucu olarak muafiyetin kendiliğinden hükümsüz olması gayet doğaldır. Kanunda muafiyet suistimalinin önüne geçmek için bu tür hareketler suç kabul edilerek yaptırıma bağlanmıştır. Bu suç kapsamındaki eşyanın serbest dolaşıma giriş rejimine tabi tutulmuş olması da gerekmektedir (Kılıç, 2007: 196). İthalatı yasak eşya; belirli kanun hükümlerince Türkiye ye ithali yasaklanmış, kullanılması, taşınması, bulundurulması, satılması veya satın alınması da kanun gereği yasak olan eşyadır. İthali yasak eşyayı, kaçak olduğunu bilerek satın alan, satan, taşıyan veya gizleyen kişi de, ithal edenle aynı ceza ile cezalandırılır (Kılıç, 2007: 215). İhracat sözlük anlamı ile bir ülkenin ürettiği malları başka bir ülkeye veya ülkelere satmasıdır. Başka bir tabirle dış satımdır. ülkenin mamul ve ürünlerini yabancı ülkelere satmasıdır (TDK, 2014:1). İhracat, ekonomik büyümenin finansmanı açısından da önemlidir. İhracat kaçakçılığı suçları 5607 sayılı Kanunun üçüncü maddesinin 12. maddesi ve 14. maddesinde düzenlenmiştir sayılı Kanun un üçüncü maddesinin on ikinci fıkrasında ihracatı yasak eşyanın ihraç edilmesi suç olarak tanımlanmıştır. Kanunda ihracatı yasak eşyanın ihraç edilmesi fiilleri kaçakçılık suçu olarak düzenlenip yaptırıma bağlarken, ülkenin ekonomik öncelikleri, toplumun sağlık ve güvenliğini teminat altına alınması amaçlanır. Türkiye de 1980 li yıllardan beri devletin ekonomik politikası ihracata dayalı kalkınma modelidir. Bunun sonucunda olarak devlet ihracatı geliştirmek amacıyla teşvik tedbirleri almıştır. Vergi iadesi, düşük faizler gibi parasal destekler verilmek suretiyle Türkiye nin ihracatı geliştirilmeye çalışılmıştır. İhracata konu malın özelliklerini değişik göstererek

163 149 teşvik, sübvansiyon veya parasal iadelerden, yararlanmak suretiyle haksız kazanç sağlamak suç olarak kabul edilmiştir. İhracat gerçeklemediği halde gerçekleşmiş gibi göstermek hayali ihracatın bir türüdür. Hayali ihracat yöntemleri çeşitlidir: Sahte ihracat, ihracat yapılmadığı halde belge üzerinde yapılmış gösterilerek haksız kazanç sağlanması; ticari değeri bulunmayan malın ihracatı, malın fiyatının yüksek gösterilerek gerçek fiyatına göre saptanan parasal iadeden yüksek kar sağlamak; malı farklı göstermek, parasal iadenin farklılığı nedeniyle işlenmemiş malı işlenmiş gibi göstererek çıkar sağlamak örnektir (Bütün, 2008:88). Bir devletin kaçakçılıkla mücadelesindeki amaç, ülkenin ekonomisinin zarar uğramaması ve ülkenin güvenliğinin sağlanmasıdır. Bir devletin kaçakçılıkla mücadelede üzerinde durması gereken hususlar: Ekonominin kayıt altına alınmasıdır. Ülkede, ekonomi kayıt altına alınabildiği takdirde, kaçakçıya hareket alanı kalmayacaktır. Kaçakçılıkla mücadelede idari ve cezai tedbirlerle birlikte ekonomik ve sosyal tedbirlerinden alınmasıdır. İstihbarata yeteri kadar önem verilmesi ve yeterli fonların ayrılmasıdır. Sahil Güvenlik, Gümrük, Polis ve Jandarma teşkilatlarının çalışmalarının uyum içerisinde olmasıdır. Kaçakçılıkla mücadelede uluslararası koordinasyonun sağlanmasıdır. Suçluların teknolojiyi oldukça iyi bir şekilde takip ettikleri ve kanun uygulayıcı birimlerden kaçmak amacı ile bu teknolojiyi kullandıkları düşünüldüğünde, bunlarla mücadele eden kamu kurumlarının da aynı şekilde yeniliğe açık olmaları bir gerekliliktir. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından kaçakçılıkla mücadelede; 1. Gümrük İhbar Programı, 2. Kara Kapıları Taşıt Takip Programı, 3. Kaçakçılık Bilgi Bankası (KBB) Programı, 4. Gemi Takip Programı (GTP), 5. Konteyner Takip Programı (KTP) 6. Liman Yönetimi Bilgi Sistemi, (LYBS) 7. Türk Boğazları Gemi Trafik Hizmetleri (TBGTH) Sistemi, 8. Otomatik Tanımlama Sistemi (AIS), 9. Silah Takip Programı, 10. Alo 136 Gümrük Muhafaza İhbar Hattı,

164 Gümrük Güvenlik Sistemleri (GÜMSİS): Gümrük sahalarının denetim ve kontrolünü, araçların kayıt ve takibini sağlamak üzere; - Araç ve Konteyner Tarama (X-Ray), - Plaka Okuma, - Kapalı Devre Televizyon Sistemi (CCTV), - Araç Takip, - Nükleer Madde Tespit ve Algılama, isimli programlar kullanılmaya başlanmıştır. Bu şekilde, suç gelirleri ile mücadelede etkinlikte bir artış yaşanacağı açıktır Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası A.Ş. banknot ihraç eden, hükümetin para ve kredi politikasını yürüten, veznedarlık görevini üstlenmiş ve devletin iktisadi ve mali danışmanlığını yapan yasal olarak bağımsız bir ekonomik kurumdur. Kağıt para (banknot) basma tekelini elinde bulundurur ve bu yetkiye istinaden bağımsız olarak para politikasını belirler. Ayrıca Hazine Müsteşarlığı'na bağlı olan Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü'nce basılan madeni paraların tedavülü de Merkez Bankası'nca sağlanmaktadır. Merkez Bankası EFT (Elektronik Fon Transferi), EMKT (Elektronik Menkul Kıymet Transferi) sistemlerinin Türkiye'deki sahibi olup (TCMB, 2014), Tüm Dünya Bankalararası Mali İletişim Topluluğu'nun (Society for Worldwide Interbank Financial Telecommunication - SWIFT) Türkiye ayağını yürütmektedir (SWIFT, 2014:1). Banka büyük Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) olarak adlandırılan büyük bir veri tabanına sahiptir. Bu veri tabanındaki bilgiler İngilizce ve Türkçe olarak kullanıcıların hizmetine açılmıştır. TCMB'nın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka temel amacıyla çelişmedikçe ülkenin kalkınması için uygulanacak politikaları da desteklemeye çalışmaktadır. Banka para politikasının uygulanmasında tek başına yetkilidir. Fiyat istikrarını sağlamak amacıyla belirleyeceği politika dahilinde para politikası araçlarını serbestçe kullanabilmektedir. Bankanın politika araçlarını uygulamada ve ekonomiyi takip etmede ihtiyaç duyacağı bilgileri toplama ve kurumları denetleme hakkı bulunmaktadır Genel Olarak Görev ve Yetkileri Ülkemizde Merkez Bankası nın asli görevi, fiyat istikrarının korunması olmakla beraber, Banka, para politikasının yürütülmesi ve para basımı yetkilerine sahiptir. Merkez

165 151 bankaları, pek çok ülkede mali sistemin denetim yetkisine de sahip olarak sistemi denetlemekle görevlidir. Bu bağlamda, denetim fonksiyonu gereği karaparanın aklanmasının önlenmesinde de önemli bir rol üstlenmektedirler. Yine bazı ülke merkez bankaları, aklama ile mücadelede tam yetkiye sahip olurken, bazı ülke merkez bankalarının ise sınırlı anlamda yetkilere sahip veya suç gelirleriyle mücadelede özel bir görev ve yetkisi olmadığı görülmektedir (Yeşiladalı, 2000: 32). Bankanın görev ve yetkileri 3 başlık altında toplanabilir; 1. Banknot basma ve paranın dolaşımını sağlama: Para politikasına uygun olarak ihtiyaç duyulan ülke para birimi cinsinden banknot basmak. Paraların dolaşımını ve hacmini düzenlemek için gerekli teşkilatlanmayı sağlar, yöntemleri ve teknik alt yapıyı sağlar ve işletir. 2. Para politikasını belirlemek: Banka fiyat istikrarı amacına uygun olarak para politikası belirler ve uygular. Bu amaçla faiz oranlarının belirler ve bankalara nihai kredi merci olarak hizmet eder. Ayrıca para politikası amacının gerçekleştirmek için mali piyasaları yakından takip ederek, faaliyet gösteren kuruluşların uygun hareket edip etmediklerini denetleyebilmektedir. Denetim alanı dışındaki hallerde banka denetlemeye yetkili diğer kurum ve kuruluşları bilgilendirmek ve onlarla işbirliği yapmaktadır. 3. Hükümetin mali ajanlığını yerine getirmek: Banka hükümetin alacak ve borçlarının ödenmesinde ve hükümetin ekonomik gidişle ilgili bilgilendirilmesinde doğal mali ajandır. Bu amaçla açılacak kamu borçlanma ihalelerine aracılık yapmaktadır. Yine hükümetin mali ajanlığı çerçevesinde ekonomik durumla ilgili olarak ortaya çıkan gelişmeler hakkında hükümeti ve diğer kurum ve kuruluşları bilgilendirir Suç Gelirleri ile Mücadeledeki Rolü Ülkelerin merkez bankaları suç gelirleri ile mücadele konusunda karşılaştırılarak incelendiğinde; İrlanda Merkez Bankası tarafından gerçekleştirilen gözetim ve denetim faaliyetlerinin, mali sektörde karaparayla mücadele tedbirleri bakımından sağlam bir temel oluşturduğu söylenebilir. Mücadelenin The Irısh Bankers Federation (İrlanda Bankacılar Federasyonu), The Irish Insurance Federation (İrlanda Sağlık Federasyonu) gibi mali sektör kuruluşlarınca sağlanan destekle daha da güçlü hale geldiği gözlemlenir. Hollanda Merkez Bankası ise kredi ve yatırım kuruluşları ile döviz büfeleri üzerinde denetim yetkisine sahiptir; aynı zamanda banka, bu kuruluşların yönetim ve idari yapısını kontrol

166 152 ederek ilgili kuruluşların karaparayla mücadelede yeterli önlem almalarını, yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlar. Yine Yunanistan Merkez Bankası nın da bankalar, leasing ve factoring Şirketleri, döviz büfeleri gibi kuruluşlar üzerinde denetim yetkileri mevcuttur (Mavral, 2003: 393). Konuya TCMB açısından baktığımızda, TCMB aklamanın önlenmesine ilişkin 4208 Sayılı Kanun un hazırlık çalışmalarında aktif bir rol almıştır; ancak günümüzde karaparayla mücadelede özel bir görev ve yetkiyle donatılmamıştır. Mevzuat doğrultusunda banka sadece, MASAK tarafından istenecek bilgi ve belgeleri vermekle yükümlü sınırlı bir yetkiye sahiptir (Yeşiladalı, 2000: 32) sayılı Merkez Bankası Kanunu'nun 4.II/d maddesinde de TCMB nin, sadece kendi alanına giren, ilgili konularda bankaların mali yapılarını izleme yetkisi verilmiştir. Yine incelemeler sırasında veya sonrasında karaparaya yönelik bir işlemden şüphelenilmesi halinde Merkez Bankası nın da diğer Kurumlar gibi MASAK Başkanlığı'na bildirimde bulunma sorumluluğu mevcuttur. Suç gelirleri ile mücadelede diğer ilgili kurumlarda olduğu gibi TCMB nin de kurumlararası işbirliğine gereken özeni göstermesi ve herhangi bir şuç şüphesi veya bir suçla ilişkili olabilecek bilgi veya bulgu edindiğinde suç gelirleri le mücadele eden diğer kurumlarla bilgi paylaşımında bulunmalıdır.

167 153 SONUÇ Suç gelirleri ile mücadele denildiğinde ülkemizde ilk akla gelen kurum Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı dır. MASAK, suç gelirlerinin aklanması alanındaki gelişmeler ile aklama suçunun önlenmesi ve ortaya çıkarılmasına yönelik yöntemler konusunda araştırmalar ve sektörel çalışmalar yapmakta, önlemler geliştirmekte, veri toplama, toplanan verileri analiz etme ve değerlendirme çalışmaları yürütmekte, araştırma ve incelemeler yaparak veya yaptırarak elde edilen bilgi ve sonuçları ilgili makamlara iletmektedir. MASAK, anılan fonksiyonları icra edebilmek için politika oluşturulmasına katkıda bulunmakta, uygulama stratejileri geliştirmekte, belirlenen politikalar çerçevesinde kanun, tüzük ve yönetmelik taslakları hazırlamakta, uygulamaya ilişkin gerekli diğer düzenlemeleri yapmakta, ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyon sağlamakta, görüş ve bilgi alışverişinde bulunmaktadır. Ülkemizde suç gelirlerinin aklanması ile mücadele, 1996 yılında çıkarılan 4208 sayılı Kanunla hukuki bir kimlik kazanmış ve 5549 sayılı Kanun yürürlüğe girinceye kadar da 4208 sayılı Kanun, bu mücadelenin hukuki dayanağını oluşturmuştur. Ancak zaman içinde, gerek uluslararası boyutta aklama ile mücadele yöntemlerinin gelişmesi, gerekse uluslararası ekonomik ve finansal ilişkilerin daha önceki dönemlerle mukayese edilemeyecek derecede artması, ülkemizde de aklama ile mücadelede yeni bir kanuni düzenleme yapılması ihtiyacını doğurmuştur. Bu ihtiyaçtan hareketle hazırlanan 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun, tarihinde yürürlüğe girmiş, bu Kanun ile terörün finansmanının önlenmesi kapsamında veri toplamak, şüpheli işlem bildirimlerini almak, analiz etmek ve değerlendirmek de MASAK ın görevleri arasına dahil edilmiştir. Suç gelirlerinin aklanmasıyla mücadele ederek etkin bir ekonomi ve temiz bir toplum oluşmasına katkıda bulunmayı kendisine hedef olarak belirlemiş olan Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı, bu hedefe ulaşma anlamında teknolojiden de yararlanmak suretiyle mücadele kapasitesini önemli ölçüde arttırmış olup bundan sonra da bu kapasiteyi arttırmaya ve kendisinden beklenilen fonksiyonları en iyi şekilde yapma gayreti içinde olmaya devam etmektedir. Elbette suç geliri ile mücadelenin tek boyutu aklama ile mücadele değildir. Aynı zamanda terörün finansmanı ile mücadelede bu noktada önem arz etmektedir. Bilinmektedir ki terör hem suç gelirleri ile hem de legal yollardan elde edilen gelir ile finanse edilmektedir. Önceleri terör örgütlerinin bazı ülkelerce finanse edildiği yaygın bir kanaat iken günümüzde terör örgütlerinin legal veya illegal yollarla kendi

168 154 kendilerini finanse ettikleri ortaya konmuş ve bunu önleme yolunda önemli adımlar atılmış, önemli mevzuat çalışmaları yapılmış ve kanun ve yönetmelikler yürürlüğe konulmuştur. Suç geliri yani suçtan gelir elde edilmesi ile mücadele ancak gelir getirici suçların önlenmesi ile mümkün olabilecektir. Gelir getirici suçlardan sağlanan kazançla mücadelenin ülkemizdeki en etkin yöntemi müsaderedir. Müsadere; hukukumuzda güvenlik tedbiri olarak nitelendirilmekte olup bunun yanı sıra 6415 sayılı Kanunla getirilen çok yeni bir düzenleme olan malvarlığının geri alınması sistemi mevcuttur. Ancak 6415 sayılı Kanunla getirilen bu düzenleme Birleşmiş Milletler Kararlarına atıf yapılarak bazı özel durumlarda kullanıldığından ve kullanım alanı geniş olmadığından dolayı müsadere kadar yaygın kullanılabilecek bir mekanizma değildir. Ülkemizde suç gelirleri ile mücadelenin etkinliğini ortaya koyabilmek ancak müsadere tedbirinin etkinliğini ölçmekle mümkün olabilecektir. Tezimizde ayrıntılı olarak değinildği üzere ülkemizde birçok kurum suç gelirleri ile bunun elde edilmesi, aklanması ve terörün finansmanında kullanılması noktasında farklı alanlarda mücadele etmektedir. Eski hukuk sistemlerinde, çok kapsamlı, mülkiyet hakkına açık müdahale oluşturan, işlenen suçla orantılı olmayan ve hatta suçla ilintili olma şartını dahi içermeyen, genel müsadere yaptırımı öngörülmüştür. Ancak temel hak ve özgürlüklerden mülkiyet hakkının açık ihlali niteliğinde olan genel müsadere yaptırımına çağdaş ceza hukuku sistemlerinde yer verilmemiştir. Bu doğrultuda evrensel insan hakları belgeleri ile temel hak ve özgürlüklerin ülke bazında güvencesini oluşturan anayasalarda, genel müsadere yaptırımına başvurulamayacağı net bir şekilde açıklanmıştır (Örücü,1976:73). Öncelikle gerekli olan; müsaderenin hukuki niteliğinin bir güvenlik tedbiri olduğunun kabul edilmesidir. İşte bu nedenledir ki, müsadereye hükmedilmesi için bir suçun işlenmesi zorunlu olmakla birlikte, bu suçtan dolayı bir kimsenin cezaya mahkum edilmesi gerekmemektedir. Örneğin; suç işlenmesinde kullanılan tehlikeli eşya, bunu kullanan fail çocuk veya akıl hastası olması nedeniyle cezalandırılamasa dahi müsaderesine hükmedilecektir (Yerdelen, 2006:1). Müsadere suç işleyen kişinin malvarlığının tamamı veya sadece suçla ilgili olan kısmının devlete geçmesi hallerine göre genel ve özel müsadere olarak ikiye ayrılmaktadır. Genel müsadere; suçlunun taşınır ve taşınmaz bütün malvarlığı üzerindeki mülkiyetini kaldıran ve bunların devlete geçmesini sağlayan bir ceza olarak tanımlanmaktadır. Genel müsadere artık hemen hemen hiçbir hukuk sisteminde bulunmayan bir müessesedir. Zira suçlunun tüm malvarlığının elinden alınması sebebiyle müsaderenin bir tedbir olması ve suçlu

169 155 yanında ailesini de doğrudan etkilediğinden cezaların şahsiliği ilkesini de ihlal eden bir uygulamadır (Öztürk ve Erdem, 2005:303). Anayasamız m.38/9 da genel müsadere cezasının verilemeyeceğini açıkça düzenlemiştir. Genel müsadere cezası Anayasa nın 38/7 maddesindeki ceza sorumluluğunun şahsiliği ve 13. maddesindeki insan haklarının demokratik toplum gereklerinin dışında sınırlanamayacağı kurallarına da aykırıdır. Bu şekildeki kural, kanun koyucuyu genel müsadere anlamına gelecek bir ceza koyamayacağı konusunda sınırlandırmaktadır. Kanunla düzenlenmiş şartların varlığı halinde, suçla ilgili olan belli bazı eşyaların ya da kazancın mülkiyetinin devlete geçmesine özel müsadere denir. Çağdaş ceza hukuklarında genel müsadere yasaklanmış iken, müsadere konusu eşya veya kazancın suçla ilgili ve doğrudan bağlantılı olduğu özel müsadere öngörülmekte ve meşru görülmektedir. Hatta bazen suç için öngörülen asıl cezadan da etkili bir tedbir olarak işe yaramaktadır. Özellikle organize suçlarda suçluların temel suç işleme saiki çoğu zaman gelir elde etmek olmaktadır ve yakalandıkları durumlarda alacakları diğer cezalardan ziyade elde ettikleri gelire el konulması durumunda daha fazla zarar görmekte ve daha sonra suç işlemelerini önlenmesi noktasında daha caydırıcı bir ceza olmaktadır. Suç gelirlerinin aklanması suçu, suç gelirlerinin ekonomik sisteme entegre edilmesi sonucu ortaya çıkan suç türlerindendir. Suç gelirleri ile mücadele etmek için öncelikle ekonomide yer alan sektörlerin suçun önlenmesine yönelik duyarlılıklarının arttırılması ve öncelikle önleyici tedbirlerin yasal düzenlemelerle ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu konuda ekonomide ilgili birey ve müesseselerin üzerlerine düşeni yapmalarının sağlanması gerekmektedir. Konu üzerine çalışmalar yapan yazarların eserleri incelendiğinde suçtan kaynaklanan malvarlığı değeri kavramının farklı biçimlerde tanımlandığı görülmektedir. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerleri kavramının içine; suç işlemek suretiyle elde edilen malvarlığı değeri, suç işlemek dolayısıyla elde edilmiş olan malvarlığı değeri ve hem suç işlemek suretiyle hem de suç işlemek dolayısıyla elde edilen malvarlığı değerinin dönüştürüldüğü tüm malvarlığı değerleri girmektedir (Değirmenci, 2007: 9). Bu tanımlama kanaatimizce uygulamada ortaya çıkabilecek kafa karışıklıklarının önünü almak açısından oldukça yerindedir. Özünde yasadışı kökenli malvarlığına yasallık ve meşruluk görünümü vermeyi amaçlayan aklama suçu, suçtan elde edilen nakit formundaki yüksek miktardaki meblağın öncelikle şekil değiştirmesi, daha ufak boyutlara indirgenmesi ve daha sonra el değiştirmesi suretiyle de işlenebilecektir. Bu sebeple, örneğin elmas alımı yoluyla dönüştürülen ve kıymetli bir madene çevrilmiş durumda olan malvarlığı da yine suç geliri olma niteliğini koruyacaktır.

170 156 Bilindiği üzere suçluların amacı yasadışı gelir getirici faaliyetlerden elde ettikleri suç gelirlerini rahatça ve yakalanma korkusu olmadan kullanabilmektir. Bu sebeple suç işlemedeki asıl hedeflerine ulaşabilmek için aklama eylemini gerçekleştirmek zorundadırlar. Birleşmiş Milletler tarafından yapılan bir tahmine göre bir yılda aklanan suç geliri miktarı 1,5 trilyon dolar civarındadır. IMF bu rakamı son yıllar için 2 trilyon dolar olarak tahmin etmektedir (Aydın, 2008: 8). Suç gelirleri ile mücadelede uluslararası hukuksal araçların oluşturulması büyük önem taşımaktadır. Bu suç tipi ile mücadelenin esası, küresel ölçekte mevzuatların uyumlaştırılmasına dayanmaktadır. Bunun sebebi suç gelirinin sınır aşan suçlardan da elde edilebileceği ve suçtan edilen gelirin yurtdışın çıkarılarak izinin sürülebilmesinin zorlaştırılması riskidir. Suç gelirleri ile mücadelenin bir diğer önemli ayağı ise terörün finansmanı ile mücadeledir. Terörle mücadelede terör örgütlerinin finans kaynaklarının tespit edilerek bu kaynaklardan mahrum bırakılması her geçen gün önemini daha da artırmaktadır. Bilindiği üzere bu finans kaynaklarından başlıcası suç gelirleridir. Klasik suçla mücadele yöntemlerinin organize suçlarda fazla etkili olmadığı görüldüğünden, suçluları suç gelirinden mahrum etmek ve dolayısıyla çıkar amaçlı suç işlenmesini önlemek amacıyla karapara aklama suçunun ülke mevzuatlarına dahil edilmesi ile birlikte, terörün uluslararası bir boyut kazanması ve terör örgütlerinin diğer organize suç örgütleri gibi uyuşturucu ticareti ve benzeri alanlarda faaliyet göstermek suretiyle önemli miktarlarda suç geliri elde etmeleri nedeniyle terörle etkin bir şekilde mücadele etmek için klasik tedbir ve uygulamaların yanında terör örgütlerinin finans kaynaklarının kurutulması gereği fikri büyük kabul görmeye başlamıştır (Aydın, 2008: 343). Böylece terörle mücadelenin var olan boyutlarına terörün finansmanı ile mücadele boyutu da eklenmiştir. Suç organizasyonu mensupları ve terörü finanse edenler tarafından elde edilen gelirlerin kaynağından ayrılarak yasal ekonomik sisteme entegre edilmesi sürecini gizlemek amacıyla kullanılan pek çok metot mevcuttur. Finansal sistemin kullanılması bu yöntemlerden bir tanesidir. Bu sistem; karmaşık işlemler içermesi, paranın izinin sürülmesinin yapılan işlem sayısı ve çeşidinin arttırılması ile zorlaştırılmasına olanak sağlaması, uluslararası bazda bakıldığında birtakım yasal uygulamaların ülkeden ülkeye değişiklik göstermesi gibi sebeplerden kaynaklanan boşluklar nedeniyle suçlular ve suç organizasyonlarınca tercih edilmektedir. Altın ve mücevher sektörü suç geliri ve suç gelirlerinin aklanması suçlarında hem organize suç örgütleri hem de terör örgütlerince oldukça sık kullanılan bir sektördür. Kıymetli

171 157 maden, taş, mücevher sektörü ile ilgili riskli bir nokta internet üzerinden yapılan kıymetli taş ve altın alım-satımı olarak karşımıza çıkmaktadır. Yüz yüze yapılan işlemlere nispeten daha az prosedür gerektiren ve yapılan işlem şüpheli bir mahiyette ise bunun daha rahat gizlenebildiği bir alım-satım türü olmasından dolayı aklayıcılar ve terörü finanse edenlerin internet aracılığıyla işlem yapıyor olma riski bulunmaktadır. Bu sebeple bu tarz alımsatımların yapılmasına olanak sağlayan firmaların da müşterinin tanınması esasına sıkı sıkıya uymalarının sağlanması gerekmektedir. Kıymetli, maden, taş, mücevher alım-satımı yapanlara ilişkin olarak söz konusu sektöre yönelik bilgilendirici çalışmalara öncelikle ağırlık verilmesi gerektiği görülmektedir. Örneğin illerdeki kuyumcu odalarının web sitelerine aklama ve terörün finansmanı ile mücadele mevzuatının ve hazırlanan broşürlerin eklenmesi başlangıç itibariyle faydalı olacaktır. Ardından sektör tacirlerinin bu alandaki bilgi birikiminin ve duyarlılığının artırılması amacı ile eğitimler ve seminerler verilmelidir. Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü ve Kıymetli Maden Aracı Kurumlarının da kıymetli madenlerin alım-satımını gerçekleştirmeleri sebebiyle söz konusu eğitim ve seminerlere katılımları sağlanmalıdır. Kıymetli taşlar yüksek miktarlardaki değeri fiziksel olarak oldukça küçük şekillerde taşıma, nakletme özellikleri, suçlular ve suç örgütlerince saklama ve transferde araç olarak kullanılabilme riskini barındırmaktadırlar. Bu sebeple yurda giriş çıkışlarda gümrük kontrollerinin kıymetli taş taşıyıcılarına özel dikkat gösterecek şekilde yapılması hususunun Gümrük idarelerine bildirilerek konuya öncelik ve önem verilmesi gerektiği ifade edilmelidir. Bu sektöre özgü alınacak olan bazı tedbirlerle suç organizasyonlarının elde edecekleri suç gelirlerinin önünün alınabileceği düşünülmektedir. Bu durum nakit para akışının yoğun olduğu diğer sektörler için de geçerli olup altın ve mücevherat sektörü olgunun daha somut olarak ortaya konulması adına örnek olarak ele alınmaktadır. Aşağıda bu sektördeki boşluklara ilişkin tespitlere yer verilmiştir; İlgili ticaret odasına ve üst birlik olarak Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonuna kayıtlı olan kuyumcular tarafından altın alım-satım işlemleri esnasında kimlik tespiti yapılmadığı, meblağ yüksek olsa dahi sadece fatura düzenlemekle yetinildiği anlaşılmıştır. Kuyumcuların kuruluşları veya yürüttükleri faaliyetler esnasında bünyelerinde alım-satımını gerçekleştirdikleri kıymetli madenleri, Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğünden, İstanbul Altın Borsasından ve serbest piyasadan temin ettikleri anlaşılmıştır. Kuyumcular bünyesinde külçe altın alım-satımı yapılmamaktadır.

172 158 Çantacı olarak tabir edilen şahıslar imalat atölyelerinden gelerek yanlarında getirdikleri altın ve mücevherden mamül takı ve ziynet eşyalarını kuyumcuların beğenisine sunarak sipariş üzerine üretim yapılması amacıyla atölyelere bilgi verilmesi sonrası kuyumcuların siparişleri yine bu çantacılar vasıtasıyla yerine ulaştırılmaktadır. Kuyumcuların aklama ve terörizmin finansmanı suçları ile ilgili bilgilerinin olmadığı gözlemlenmiş ve mevzuattan da bihaber olunduğu anlaşılmıştır. Gümüş alım-satımı altın alım-satımı ile aynı işleyişe göre gerçekleştirilmekte, kuyumcu bünyesinde gümüş alım-satımı yapılabildiği gibi; ayrı bir gümüşçü işletmesi ve genelde gümüş ve saat satılan işletmelerde gerçekleştirilmektedir. Gümüş alım-satımı yapanlar da kuyumcular gibi kuyumcular odasına bağlı olarak faaliyette bulunmaktadırlar. Kuruluş ve işleyişte aynı prosedür uygulanmaktadır. Kuyumcular tarafından pırlanta gibi kıymetli taşların da alımı satımı yapılmakta bu alım-satım da altın ve gümüş ile aynı işleyişe dayalı olarak gerçekleşmektedir. Kuyumcuların ayrı bir meslek kanunlarının olmayışının sektörün düzenlenmesinde yetersizliklere yol açtığı görülmüş ve kuyumculara yönelik olarak yetkili müesseseler örneğinde olduğu gibi spesifik bir mevzuat ihtiyacı olduğu anlaşılmıştır. Örneğin kuruluş esnasında herhangi bir sermaye limiti bulunmamaktadır. Başvuru yapan herkes 500 TL. sermaye ile olsa dahi kuyumcu işletmesi kurabilmekte bu da uygulamada sorunlara yol açmaktadır. Ayrıca bir üst birlik ihtiyacı da söz konusudur. Ülkemizde kıymetli, maden, taş, mücevher alım-satımı yapanlara ilişkin aklama ve terörün finansmanı ile mücadele mevzuatı genel itibariyle teoride oldukça etkindir. Örneğin FATF metodolojisinde bu sektörün aktörleri için USD ve üzeri nakit işlemlerde yükümlülüklerden söz edilmekteyken ülkemiz mevzuatında böyle bir limit belirlenmemiş ve kapsam daha geniş tutulmuştur. Bunlar gerek önleyici gerekse bastırıcı tedbirlerin etkinliği bakımından olumlu düzenlemelerdir. Ancak teorinin pratiğe de dökülmesi zorunluluğu bulunduğundan, öncelikle işe bu sektörde faaliyet gösterenlerin söz konusu mevzuattan haberdar edilmesi ve farkındalığın artırılması ile başlanmalıdır.

173 159 Finansal sitemin kullanılmayarak, taşıyıcılar vasıtası ile fiziksel olarak suç gelirinin hareket ettirilmesi bir diğer metod olarak gösterilebilir. Söz konusu suç geliri para formunda olabileceği gibi, yüklü tutarların dikkat çekme olasılığına karşı kıymetli maden, taş veya mücevher formunda daha sıklıkla kullanılacaktır. Bu sebeple suç geliri denildiğinde yalnızca nakit formda gelir akla gelmemelidir. Örneğin TL. nin fiziken bir noktadan diğer bir noktaya taşınmasındansa TL. değerinde küçük bir pırlantanın taşınması suçlular açısından çok daha kolay ve mantıklı olacaktır. Suç gelirinin paradan farklı bir şekle dönüştürülmesi amacıyla aklayıcının satın almak istediği bir pırlantanın alım-satım işleminin yapıldığı işletmede, suç gelirinin form değiştirip izinin sürülmesi zorlaşmadan yetkili birimlerce ele geçirilebilmesi amacına yönelik her türlü tedbir alınmış olmalıdır. Kıymetli madenlerden kullanım alanı en yaygın olan altın; zaman içerisinde fiyatında meydana gelen değişiklikler ve özellikle zaman zaman meydana gelen yüksek artış sebebiyle aklayıcılar ve terörü finanse edenler tarafından tercih edilen bir araç olabilmektedir. Ayrıca altın kaçakçılığından gelir elde eden şahıs ya da şahısların kuracakları bir paravan şirket aracılığıyla elde ettikleri geliri bu şirketin yasal geliriymiş gibi göstererek yasal sisteme sokmayı amaçlamaları muhtemeldir. Altın kaçakçılığı suçunun işlenmesinin önüne geçilmesi için de yapılan işlemlerin kayıt altına alınmasının sağlanması, sahte belge kullanımının önüne geçilmesi ve bu amaçla paravan şirketlerin kullanılmasının engellenmesi gerekmektedir. Bahsedilen sebeplerden dolayı kıymetli maden, taş ve mücevher alım-satımı faaliyeti ile iştigal edenler adına da aklama ve terörün finansmanı suçları ile mücadele kapsamında birtakım yükümlülükler getirilmiştir. Suç geliri olgusu toplumların oldukça büyük bir kısmını etkisi altına alabilecek nitelikte olduğundan bu suç ile mücadele tüm toplumların yararınadır. Bu çerçevede birçok ülkede bu suçun oluşumunu engellemeyi hedefleyen bildirim sistemleri geliştirilmiştir. Uluslararası arenaya bakıldığında daha çok finansal kuruluşlar üzerinde yoğunlaşıldığı görülse de yapılan iş ve verilen hizmet icabı aklama ve terörün finansmanı suçları için kullanılabileceği öngörülen bazı finansal olmayan kuruluşlara da birtakım yükümlülükler getirilmiştir. Altın ve mücevherat sektörüne ilişkin olarak yukarıda yapılan tespitlerin diğer ticari faaliyet alanları açısından da rahatlıkla yapılabileceği aşikârdır. Bu sebeple özellikle düzenleyici ve denetleyici kurumların üzerinde çalıştıkları sektörlere ilişkin suç geliri elde edilmesini önleyecek düzenlemeleri yapması ve gerekli altyapıyı kurması büyük önem arz etmektedir.

174 160 Mali Eylem Görev Gücü nün (FATF) suç gelirleri ile mücadelenin iki ayağı olan suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı alanında alınan önlemler ile ilgili olarak ülkemizde yaptığı değerlendirmelerde genel olarak; MASAK a gönderilen şüpheli işlem bildirimi sayısında önemli ölçüde artış olmasına karşın Türk mali sektörünün hacmi ve niteliği dikkate alındığında bildirimlerin düşük kaldığı ve şüpheli işlem bildirimlerinin çoğunun bankalardan geldiği ve finansal olmayan kuruluşlardan hiç gelmediği veya çok az geldiği vurgulanmıştır. Denetimlerin ise sektörel olarak kapsamlı olmamakla birlikte genel olarak etkin olduğu kanaatine varılmıştır. FATF tarafından bu hususlarda eleştirilen ve değerlendirmede tam not alamayan Türkiye de belirli meslek grupları üzerinde uyum denetiminin de tam olarak sağlanamadığı ve mali istihbarat birimine belirli sektörlerden ulaşan herhangi bir şüpheli işlem bildiriminin mevcut olmadığından hareketle yapılan çalışmaların etkinliğinin ölçülemediği ifade edilmiştir. MASAK faaliyet alanı kapsamında suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı ile mücadelede, temel mali istihbarat birimi fonksiyonları olan aklama ve terörün finansmanı suçlarına ilişkin toplanan verileri ve şüpheli işlem bildirimlerini analiz, değerlendirme ve ilgili birimlere sevk faaliyetlerinin yanı sıra düzenleme ve koordinasyon, aklama suçu incelemeleri, yükümlülük denetimleri ve yükümlü grupları ile yasa uygulama birimlerinin eğitimleri ve bilgilendirilmeleri faaliyetlerini de yoğun bir şekilde sürdürmektedir. Bu faaliyetlerin tamamı etkinliğin arttırılması noktasında önem arz etmekte olup artarak devam etmesi elzem görülmektedir. Yükümlü çalışanlarının, suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı ile mücadelede önleyici tedbirler olarak bilinen yükümlülükler konusundaki farkındalıklarının ve bu tedbirleri uygulamalarındaki etkinliklerinin artırılmasını sağlamak maksadıyla yapılan eğitim faaliyetleri suçun önlenmesi ve tespiti kapsamında hayati önem taşımaktadır. MASAK ın etkinliğini ölçmede kullanılabilecek önemli bileşenlerden biri de gerçekleştirilen bu eğitimler olmalıdır. Kurumlar arası koordinasyonun göstergesi olan ortak toplantı, çalıştay ve seminerlerin sayısının arttırılması gerekliliği ise etkinlik analizinde karşımıza çıkan bir diğer bileşendir. Bu ortak çalışmalara örnek olarak Başkanlığımızca şüpheli işlem bildirim sisteminin daha etkin hale getirilmesi amacıyla yapılan çalışmalar kapsamında, mevcut elektronik şüpheli işlem bildirimi (e-şib) sisteminin yeniden geliştirilmesiyle oluşturulan MASAK.ONLINE Sisteminin tanıtılması ve değerlendirilmesi amacıyla, İstanbul da

175 161 bankaların uyum görevlileri ve yetkililerine yönelik düzenlenen çalıştay gösterilebilir. Bu tarz çalışmalar koordinasyonu kuvvetlendiren öğelerin başında gelmektedir. Gerçekleştirilen eğitim ve çalıştay faaliyetleri sonucunda, MASAK a şüpheli işlem bildirimi gönderen bankalar dışındaki finansal kuruluş sayısı her geçen yıl artmakta ayrıca yine bankalar dışındaki finansal kuruluşlardan toplamda alınan şüpheli işlem bildirimi sayısı da yükselmektedir. Bu durum finansal olmayan kuruluşlar arasında da farkındalığın arttırılmasına yönelik faaliyetlerin başarılı olduğuna ve bunlara ağırlık verilmeye devam edilmesi gerekliliğine birer işarettir. Ayrıca Başkanlığımıza kazandırılan Entegre Mali İstihbarat Sistemi (EMİS) ile, daha önce farklı kapasite ve özellikteki yazılımları birbirine entegre ederek üretilen çözümler, tamamen MASAK ihtiyaçlarına göre üretilmiş özgün yazılımlar ile değiştirilmiştir. Aynı zamanda, EMİS ile finansal istihbarat sürecinin adımları olan veri toplama, verilerin bütünleşik hale getirilmesi ve analiz edilmesi süreçlerinde tamamen otomasyona geçilmiştir. MASAK bünyesinde yürütülen uluslararası projeler ile de ülkeler arası eşgüdümün sağlanması hedeflenmekte ve bu yolla etkinlik arttırma çalışmaları yürütülmektedir. Avrupa Birliği tarafından desteklenmekte olan Birleşik Krallık, Kuzey İrlanda (Ulusal Suç Birimi ) ve Türkiye (Mali Suçları Araştırma Kurulu/MASAK) ile yürütülecek olan Terörün Finansmanı ve Aklama ile Mücadelede Etkinlik Projesi kapsamında iki ülke mali istihbarat birimi arasındaki bilgi alışverişi neticesinde faydalanıcı kurum olan MASAK ın etkinliğine katkı sağlanması hedeflenmektedir. Yukarıda bahsi geçen hususlardan yola çıkılarak, suç gelirleri ile mücadelenin iki önemli ayağı olan suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı ile mücadelede Türkiye de faaliyet gösteren başlıca kurum olan MASAK ın bünyesinde gerçekleştirilen yükümlülük eğitim, denetim faaliyetlerinin sıklaştırılması gerekmekte ve bu sayede mali sektörün mercek altına alınarak suç gelirlerinin izinin sürülmesinin zorlaştırılması veya bunların terörün finansmanında kullanılmasının önüne geçilmesinin sağlanması mümkün olacaktır. Ayrıca tezimizde ayrıntılı bir biçimde ele alındığı üzere suç gelirleri ile mücadele birçok kurumun rol aldığı bir süreçtir ve bu sebeple kurumlar arası eşgüdümü ve koordinasyonu sağlayacak girişimler ön plana çıkarılmalı, bu yönde mevzuat değişikliklerine gidilerek

176 162 ilgili kurumların ortak çalışmalar yapabilmelerinin önü açılmalıdır. Diğer ülke incelemelerinden de anlaşılacağı üzere suç gelirleri ile ulusal mücadelede koordinasyonun sağlanması için eşgüdüme dayalı bir kurumsal yapı oluşturulması gerekmekte olup, bunun sağlanması için farklı kurum temsilcilerini içinde barındıracak çalışma gruplarının katılımıyla, hassasiyetle şekillendirilmesi gereken yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır.

177 163 KAYNAKLAR Aklama Suçu İncelemesi Hakkında Yönetmelik (RG: /26603) 1 Sıra No.lu MASAK Genel Tebliği (RG: /23217) 2 Sıra No.lu MASAK Genel Tebliği (RG: /24217) 3 Sıra No.lu MASAK Genel Tebliği (RG: /24664) 4 Sıra No.lu MASAK Genel Tebliği (RG: /24932) 5 Sıra No.lu MASAK Genel Tebliği (RG: /26842) 6 Sıra No.lu MASAK Genel Tebliği (RG: /27010) 7 Sıra No.lu MASAK Genel Tebliğ (RG: /27072) 8 Sıra No.lu MASAK Genel Tebliği (RG: /27239) 2006/960/JHA: Council Framework Decision of 18 December 2006 on simplifying the exchange of information and intelligence between law enforcement authorities of the Member States of the European Union 2006/960/JHA: Council Framework Decision of 18 December 2006 on simplifying the exchange of information and intelligence between law enforcement authorities of the Member States of the European Union 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (RG: /17416) 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu (RG: /20843) 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun (RG : / 22822) 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (RG: /25611) 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (RG: /25673) 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun (RG: /26323) Dilnot, A. CN Morris, (1981). What do we know about the black economy, Fiscal Studies, Wiley Online Library. ABGS, (2011). Avrupa Birliği Antlaşması ve Avrupa Birliği nin İşleyişi Hakkında Antlaşma, Ankara. Acar, M., Isık N. (2003). Kayıtdışı Ekonomi: Ölçme Yöntemleri, Boyutları, Yarar ve Zararları Üzerine Bir Değerlendirme, Erciyes Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Sayı: 21, Kayseri.

178 164 Akgül Yılmaz, G. (1994). Kayıtdışı Ekonomi; Ulusal ve Küresel Boyutları ve Dinamiklerinin Analizi, Türkiye de Vergi Kayıp ve Kaçakları, Önlenmesi Yolları, 19. Türkiye Maliye Sempozyumu, Ankara: Yaklaşım Yayıncılık, Alp, A.İ. (2005, Ocak-Şubat). Bankalarda Kara Para Aklama Risk Yönetimi, Active Bankacılık ve Finans Dergisi. Aydın, S. (2008). Karapara Aklama ve Terörizmin Finansmanı, Adalet Yayınevi, Ankara. Aykın, H. (2008). Aklama İle Mücadele Sisteminde Önleyici Tedbirler, Karapara Aklama ve Terörizmin Finansmanı, Editör: S. Aydın,, Adalet Yayınevi, Ankara. Aykın, H. (2010). Aklama ve Terörün Finansmanı ile Mücadelenin Küresel Boyutu, Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı, Yayın No: 2010/406, Ankara. Aykın, H., Sözmen, H.K. (2008). Terörün Finansmanı, MASAK Yayın No:12, Ankara. Bakkal, U. (2007). Kayıt Dışı Ekonomi, İstanbul: Derin Yayınları. Bank Secrecy Act, 31 USC 5311, (United States) Biagioli, A. (2008). Financial Crime as a threat to the welath of nations, A costeffectiveness approcah, Journal of Money Laundering, Vol.11, No.1, s.88. BM Suç Önleme ve Suçla Mücadele 11. Kongresi Bangkok, Nisan 2005 (A/CONF.203/13) Bovı, M., (2002). The Nature of the Underground Economy: Some Evıdence From OECD Countrıes, Istituto di Studi e Analisi Economica ISAE, Rom. Börekci, H., Yurdakul, M.O. (2011). Avrupa Birliği ve Türkiye nin Katılım Sürecinde MASAK, Ankara. Cagan, Phillip. (1958). The Demand for Currency Relative to the Total Money Supply, Journal of Political Economy, 66. Certel, A. (2008). Müsadere, Ankara. Contını, B., (1989). The Irregular Economy of Italy: A Survey of Contributions, The Underground Economies: Tax Evasion and Information Distortion, Cambridge University Press. Çelik, K., Koçağra, S. I., Güler, K. (2000). Karapara Aklama (Tanımı, Aşamaları, Yöntemleri ve ilgili Uluslararası Çalışmalar), MASAK Yayınları No: 1, Ankara. Çolak, Ö.F. ve Bekmez, S. (2007). Kayıtdışı Ekonomi ve Siyasal Tercihler, Bir Oyun Teorisi Analizi (1. Basım). Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. Değirmenci, O. (2008) Sayılı Kanunda Düzenlenen Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama Suçunun 4208 Sayılı Kanundaki Düzenleme İle Karşılaştırılması, Karapara Aklama ve Terörizmin Finansmanı, Süleyman AYDIN, (Editör), Ankara: Adalet Yayınevi.

179 165 Derdiyok, T. (1993). Türkiyenin Kayıtdışı Ekonomisinin Tahmini, Türkiye İktisat Dergisi. Dönmez, U., (2010). Kara Para ve Türkiye de Karaparanın Aklanması, Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Dönmezer, S. (1995). Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, İstanbul. DPT. (2001). Kayıtdışı Ekonomi VIII Beş Yıllık Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonu Raporu. Epsteın, S. (1994). A Queer Encounter: Sociology and the Study of Sexuality, Sociological Theory, 12(2). Ergül, E. (2005). Kara Ekonomi ve Aklama Suçu, Ankara: Adalet Yayınevi. Erman, S. (1981). Kaçakçılık Suçları Ticari Ceza Hukuku, İstanbul: Vakfı Matbaası. Ertuğrul, M. (2002). Kaçakçılık Suçları ve İlgili Konular. Ankara: Seçkin Yayınları. European Union Law (2006). 2006/960/JHA:Council Framework Decision of 18 December 2006 on simplifying the exchange of information and intelligence between law enforcement authorities of the Member States of the European Union Evik, A. H. (2004). Sermaye Piyasası Araçlarının Değerini Etkileyebilecek Aldatıcı Hareketler Yapma (Manipülasyon) Suçları, Ankara. FAGAN, J. (1998). Exploring the Underground Economy: Studies of Illegal and Unreported Activity, Contemporary Sociology, 27(1). FATF Third Mutual Evaluation Report On Anti-Money Laundering And Combating The Financing Of Terrorism (AML/CFT) Turkey, 2007 FATF, Methodology For Assessing Compliance With The FATF 40 Recommmendations And The FATF 9 Special Recommendations, (FATF 40+9 Tavsiye Kararlarına Uyumun Değerlendirilmesi İçin Metodoloji). Feige, E.L. (1989). The Meaning and Measurement of The Underground Economy, The Underground Economies, Edgar F., ed. Cambridge: Cambrigde Universty Press. Financial Action Task Force (FATF), The 40 Recommendations, Fleming, Matthew H., Roman, J. ve Farrell, G. (2000). The Shadow Economy, Journal of International Affairs, 53(2). Forsythe, D. P., (2012). The UN Security Council and Human Rights: State Sovereignty and Human Dignity, International Policy Analysis. Greenwood, C. (2011). The Role of the ICJ in the Global Community, University of California, Journal of International Law and Policy, 17(2). Gücenme, Ü. (2004). Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele ve Vergi Denetiminin Yeniden Yapılandırılması, Muhasebe ve Finansman Dergisi, (23).

180 166 Gümüş, E. (2004). Crime in Urban Areas: An Empirical Investigation, Akdeniz Üniversitesi İİBF Dergisi, (7). Günay, A., Şahbazov, R., (1999). Küreselleşme Sürecinde Mali Suçlar ve Mali Suçları Önlemeye Yönelik Olarak Yapılan Çalışmalar, Vergi Sorunları Dergisi, (130). Güner, S. (2003). Organize Suç Örgütleri Kara Para ve Aklanması, (Birinci Basım). Ankara: Bilgi Yayınevi. Güngör, K. (2003). Ağır Vergi Yükünün Kayıtdışı Ekonomi Üzerindeki Etkisi ve Türkiye, Vergi Sorunları Dergisi, (172). Higgins, M. O., (1989). Assessing The Underground Economy in United Kingdom, The Underground Economies, Cambridge Universty Press, New York. (175). Irish Naturalisation and Immigration Service, (2008). Criminal Assets Bureu, Annual Report. İpek, H., (2000 ). Önemli Bir Sorun; Karapara ve Kara Paranın Aklanması, İstanbul: Beta Yayınları. Kalem, M. (2004). Bankalar Aracılığıyla Karapara Nasıl Aklanmaktadır? Active Dergisi. Kalender, A, (2010). Gümrük Kaçakçılığıyla Mücadelede Yaşanan Sorunlar İstanbul Örneği , Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Kocaeli. Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair 4208 Sayılı Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik (RG: /23037) Kaya, S., (2009). Uluslararası Alanda Polisiye İşbirliğinin Gelişimi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, XXVIII, (1). Kaya, Ü, (2001). Organize Suçlarla Mücadelede ABD Örneği, Gümrük Müfettişleri Derneği, Gümrük Dergisi, (55). Kılıç, K., (2007). Açıklamalı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu, Ankara: İsmat Matbaacılık. Kılıçdaroğlu, K. (2000). Suç Ekonomisini Önleme, Yargı Cephesi ve Sorunlar, Vergi Dünyası, (225). Kocasakal, Ü. (2000). Karapara Aklama Suçu, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Kocasakal, Ü. (2000). Karapara Aklama Suçu, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Kolm, A. S., Larsen, B. (2003). "Wages, Unemployment, and the Underground Economy," CESifo Working Paper Series, CESifo Group Munich. Küçükuysal, B., Köse, Y. (2012). Karaparanın Aklanması Sorunu: Bir Türkiye Perspektifi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi.

181 167 Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, (1983). Kanun No: MASAK, Faaliyet Raporu, (2013). MASAK-TBB. (2003). Karaparanın Aklanması Suçu ile Mücadele ve Bankaların Yükümlülükleri MASAK-TBB, TBB Yayınları, Yayın No: 235, Ankara. Mavral, Ü., (2003). Karapara, Kayıtdışı Ekonomi İlişkisi ve Türkiye ye Yansımaları, Ankara: Maliye ve Hukuk Yayınları. Money Laundering Act, Federal Law Gazzette, (Germany) Money Laundering Control Act of 1986 (Public Law ), Federal Register/Vol.68, No.35/ /Proposed Rules,31 c-cfr Part 103 Mutlu, K. (2008). Karapara Ekonomisinin Sosyolojik Temelleri, Karapara Aklama ve Terörizmin Finansmanı, Ed. Süleyman Aydın, Ankara: Adalet Yayınevi. Örücü, E., (1976). Mülkiyet Hakkının Sınırlanması, İstanbul: İstanbul Hukuk Fakültesi Yay., No:473. Özar, Şemsa, (1996). Kentsel kayıtdışı kesimde istihdam sorununa yaklaşımlar, METU Studies in Development, (23). Özbek, V. Ö, (2006). Yeni Türk Ceza Kanununun Anlamı, Ankara: Seçkin Yayıncılık, I. Öztürk, B., Erdem M. R., (2006). Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, (9.Baskı). Ankara: Seçkin Yayıncılık. Paglın, M. (1994). The Underground Economy, New Estimates from Households Income and Expenditure Surveys, The Yale Law Journal, 103(8). Parkin, M., Powell M., Matthews K., Economics, (1997). Third Edition, Edinburg, Addision Wesley Longman LTD. Pek, A. (2004). Suçun Sosyolojik ve Kriminolojik Analizi, Polis ve Sosyal Bilimler Dergisi, 2(2). Portes, A., Sassen-Koob, S. (1987). Making It Underground: Comparative Material on the Informal Sector in Western Market Economies, The American Journal of Sociology, 93(1). Püsküllüoğlu, A. (2001). Türkçe deki Yabancı Sözcükler Sözlüğü, Ankara. Savaş, V., Mollamahmutoğlu S. (1995). Türk Ceza Kanununun Yorumu, (Madde ), Ankara. Savaşan, F. (1994). Türkiye de Kayıtdışı Ekonomi ve Vergi Kaybı Tahminleri, Türkiye de Vergi Kayıp ve Kaçakları, Önlenmesi Yolları, 19. Türkiye Maliye Sempozyumu, Ankara: Yaklaşım Yayıncılık.

182 168 Schneider, F., Braithwaite, V., Reınhart M. (2001). Individual Behaviour in Australia s Shadow Economy: Facts, Empirical Findings and Some Mysteries, Australian Taxation Office, Working Paper, The Australian National University, No:19. Sedefoğlu, C. (2009). Suç Gelirlerinin Aklanmasında Önleyici ve Denetleyici Kurumlar; Mali Suçları Araştırma Kurulu ve Mali Eylem Görev Gücü, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik (RG: /26751) Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (RG: /26848) Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine İlişkin Yükümlülüklere Uyum Programı Hakkında Yönetmelik (RG: /26999) Şen, Y. F. ve Yalçın, E. (2007). Global Bir Suç: Suçtan Elde Edilen Gelirlerin Aklanması ve Ortaya Koyduğu Sorunlar, Polis Bilimleri Dergisi. Şişman, Y. (1999). Ekonomik Faaliyetlerde Enformelleşme ve Türkiye de Enformel Ekonomik Faaliyetlerde Çalışanlara Yönelik Sosyal Politikalar-Eskişehir deki Seyyar Satıcılar Üzerine Bir Alan Araştırması, Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eskişehir. Tanzı, V. (1984). Yeraltı Ekonomisi, çev. Mustafa Açıkalın, Maliye Dergisi, (70). Taşdelen, A. (1994). Vergi Hukuku Kurallarının Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesindeki Önemi, Türkiye de Vergi Kayıp ve Kaçakları, Önlenmesi Yolları, 19. Türkiye Maliye Sempozyumu, Ankara: Yaklaşım Yayıncılık. The Council of the European Union, Convention on the Protection of the European Communities Financial Interests. Türkkan, E. (1995). Yasadışı İktisadi Faaliyetler ve Suç Örgütleri, Yeni Forum, 16, (312). Ümütli, M. (2006). İslam Hukukunda Rüşvet Suçu ve Hukuki Sonuçları, Yüksek Lisans Tez, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Üstün, O., (2008) Sayılı Suç Gelirlerini Aklamasının Önlenmesi Hakkında Kanun İle Getirilen Temel Değişiklikler, Bankacılar Dergisi, 64(III). Yazıcı, A. (2008). Yeni Karapara Aklama Yöntemleri Olarak Akıllı Kartlar ve İnternet, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. Yeandle, M., Mainelli M., Berendt A. ve Healy B. (2005). Anti-money laundering requirements: costs, benefits and perceptions, City Research Series No: 6, Corporation of London. Yerdelen, E. (2006). Soruşturma ve Koruma Tedbirleri, Ankara: Adil Yayınları.

183 169 Yeşiladalı, D. (2000). Karaparanın Aklanması ile Mücadelede TC. Merkez Bankası'nın Rolü, Bankacılar Dergisi, (32). Yetim, S. (2000). Kara Paranın Aklanması, Boyutları ve Mafyokrasi, İstanbul: Nesil Matbaacılık. Yıldız, Ö. (2004). FATF 40 Tavsiye Kararları Kapsamında Türk Karapara Aklama İle Mücadele Mevzuatının Değerlendirilmesi, Yeterlilik Tezi, Mali Suçları Araştırma Kurulu. Yılmaz, I. (1999, Nisan). Kayıtdışı Ekonomi ve Türkiye deki Boyutları, DPT Uzmanlık Tezleri, Yayın No: DPT Yükseker, H.D. (2003). Laleli-Moskova Mekiǧi: kayıtdışı ticaret ve cinsiyet ilişkileri. Ankara: İletişim Yayınları. Zalopany, S., Madinger, J., (2003). Money Laundering. İnternet: Bovı, M., An Improvement of the Tanzi method for the Estimation of Italian Underground Economy, Web: adresinden 2 Aralık 2014 tarihinde alınmıştır. İnternet: MASAK, Suç Gelirlerinin Aklanması ile Ulusal Mücadele, Web: adresinden 15 Kasım 2014 tarihinde alınmıştır. İnternet: EURLEX, Web: EN:PDF, adresinden 15 Kasım 2014 tarihinde alınmıştır. İnternet: FATF-GAFİ, Web: 1ş1ş1,00.html adresinden 15 Kasım 2014 tarihinde alınmıştır. İnternet: EGMONT, Web: adresinden 15 Kasım 2014 tarihinde alınmıştır. İnternet: INTERPOL, Web: adresinden 15 Ocak 2015 tarihinde alınmıştır. İnternet: Kriminoloji, Suçun Önlenmesinin Yolları, Web: adresinden 15 Kasım 2014 tarihinde alınmıştır. İnternet: KOM, Web: adresinden 10 Kasım 2014 tarihinde alınmıştır.

184 170 İnternet: Criminal Assets Bureau, Web: 20Report% pdf/Files/Criminal%20Assets%20Bureau%20-%20Annu al%20report% pdf adresinden 15 Kasım 2014 tarihinde alınmıştır. İnternet: MASAK, Palermo Konvansiyonu, Web: adresinden 15 Kasım 2014 tarihinde alınmıştır. İnternet: Adalet Bakanlığı, Bakanlığın Görev ve Yetkileri, Web: adresinden 15 Kasım 2014 tarihinde alınmıştır. İnternet: MASAK, Koordinasyon Kurulu, Web: adresinden 12 Ocak 2015 tarihinde alınmıştır. İnternet: TCK, Ceza Kanunu, Web: adresinden tarihinde alınmıştır. İnternet: EGM, Asayiş, Web: adresinden 11 Kasım 2014 tarihinde alınmıştır. İnternet: JGK, Web: adresinden 15 Kasım 2014 tarihinde alınmıştır. İnternet: BDDK, Kurum Bilgileri, Web: ddkkitapcik16_07son.pdf adresinden 15 Kasım 2014 tarihinde alınmıştır. İnternet: SPK, Web: enuheader=-1 adresinden 15 Kasım 2014 tarihinde alınmıştır. İnternet: MASAK, Tebliğler, Web: adresinden 10 Kasım 2014 tarihinde alınmıştır. İnternet: Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Teftiş Kurulu, Web: adresinden 15 Kasım 2014 tarihinde alınmıştır. İnternet: ICE, Cornerstone Reports, Web: http.// adresinden 10 Kasım 2014 tarihinde alınmıştır. İnternet: FINCEN, Web: adresinden tarihinde alınmıştır. İnternet: US Treasury, Web: adresinden 10 Aralık 2014 tarihinde alınmıştır.

185 171 İnternet: Joint Money Laundering Steering Group, JMLSG Guidance, Web: adresinden 10 Ocak 2015 tarihinde alınmıştır. İnternet: United Nations, Background, Web: adresinden 11 Şubat 2015 tarihinde alınmıştır. İnternet: Adalet Bakanlığı, Tarihçe, Web: adresinden 15 Kasım 2014 tarihinde alınmıştır. İnternet: KİHBİ, Web: alınmıştır. adresinden 10 Ocak 2015 tarihinde İnternet: EUROPAL, Mandate, Web: adresinden 15 Kasım 2014 tarihinde alınmıştır. İnternet: Türk Hukuk Sitesi, Kanunlar, Web: adresinden 15 Kasım 2014 tarihinde alınmıştır. İnternet: Aktan, C. C., Global Suçlar Sorunu, Web: adresinden 15 Kasım 2014 tarihinde alınmıştır.

186 172

187 ÖZGEÇMİŞ 173 Kişisel Bilgiler Soyadı, adı : Çağlar, Özden Uyruğu : T.C. Doğum tarihi ve yeri : / Kdz. Ereğli Medeni hali : Evli Telefon : Faks : - ozden0703@gmail.com Eğitim Derece Yüksek lisans Eğitim Birimi Gazi Üni. Sosyal Bilimler Enstitüsü Mezuniyet tarihi - Lisans Ankara Üniversitesi, SBF Eylül 2005 Lise Kdz. Ereğli Anadolu Lisesi Haziran 2001 İş Deneyimi Yıl Yer Görev 2007-Halen Mali Suçları Araştırma Kurulu Maliye Uzmanı Yabancı Dil İngilizce Yayınlar - Hobiler Sinema, belgesel, yürüyüş

188 GAZİ GELECEKTİR...

Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesi Politikası

Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesi Politikası Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesi Politikası Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. Hakkında 1944 yılında Türkiye nin perakende bankacılık odaklı ilk ulusal çaplı özel bankası olarak

Detaylı

İÇİNDEKİLER v xiv xv xvi

İÇİNDEKİLER v xiv xv xvi İÇİNDEKİLER Sunuş W Önsöz v ŞEKİLLER LİSTESİ xiv TABLOLAR LİSTESİ xv KISALTMALAR xvi Giriş 1 BİRİNCİ BÖLÜM KARA PARA AKLAMAYA İLİŞKİN KAVRAMSAL ÇERÇEVE 1.1. Kara Para Aklama 5 1.1.1. Viyana Konvansiyonuna

Detaylı

MALİ SUÇLARI ARAŞTIRMA KURULU BAŞKANLIĞI (MASAK)

MALİ SUÇLARI ARAŞTIRMA KURULU BAŞKANLIĞI (MASAK) MALİ SUÇLARI ARAŞTIRMA KURULU BAŞKANLIĞI (MASAK) MİSYON ÇALIŞMASI Tablo 1. Misyon Çalışması Sonuçları Konsolide Misyon İstikrarlı bir ekonomi için gelir ve harcama politikalarının hazırlanması, uygulanması,

Detaylı

BANKALAR BİRLİĞİ TOPLANTISI

BANKALAR BİRLİĞİ TOPLANTISI BANKALAR BİRLİĞİ TOPLANTISI Mürsel Ali KAPLAN MASAK Başkanı 11 Ağustos 2010 İstanbul SUNUM İÇERİĞİ Aklama ve Terörün n Finansmanı Suçlar ları MASAK Başkanl kanlığının n Yapısı ve Fonksiyonları Şüpheli

Detaylı

Dr. Hasan AYKIN. Giriş. Viyana Konvansiyonu

Dr. Hasan AYKIN. Giriş. Viyana Konvansiyonu AKLAMA İLE MÜCADELE ve BİRLEŞMİŞ MİLLETLER Dr. Hasan AYKIN Giriş Birleşmiş Milletler uluslararası güvenlik için önemli bir tehdit oluşturan uyuşturucu ticareti ve sınır aşan organize suç örgütleri ile

Detaylı

NADİR METAL RAFİNERİ SANAYİ VE TİCARET A.Ş. SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASININ VE TERÖRÜN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ HAKKINDAKİ ŞİRKET POLİTİKASI VE UYGULAMA

NADİR METAL RAFİNERİ SANAYİ VE TİCARET A.Ş. SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASININ VE TERÖRÜN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ HAKKINDAKİ ŞİRKET POLİTİKASI VE UYGULAMA NADİR METAL RAFİNERİ SANAYİ VE TİCARET A.Ş. SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASININ VE TERÖRÜN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ HAKKINDAKİ ŞİRKET POLİTİKASI VE UYGULAMA İLKELERİ 1 NADİR METAL RAFİNERİ SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

Detaylı

TERÖRÜN FİNANSMANI. Ömer Lütfi YALÇIN Aklama Suçu İnceleme Şube Müdürü

TERÖRÜN FİNANSMANI. Ömer Lütfi YALÇIN Aklama Suçu İnceleme Şube Müdürü TERÖRÜN FİNANSMANI Ömer Lütfi YALÇIN Aklama Suçu İnceleme Şube Müdürü TERÖRÜN FİNANSMANI İLE MÜCADELENİN ÖNEMİ Terörle mücadelede başarılı sonuçlar alınabilmesi için: Terör örgütlerinin yurt içi ve yurt

Detaylı

KARAPARANIN AKLANMASIYLA MÜCADELE KONUSUNDAKİ TEMEL ULUSLARARASI METİNLER VE OLUŞUMLAR

KARAPARANIN AKLANMASIYLA MÜCADELE KONUSUNDAKİ TEMEL ULUSLARARASI METİNLER VE OLUŞUMLAR KARAPARANIN AKLANMASIYLA MÜCADELE KONUSUNDAKİ TEMEL ULUSLARARASI METİNLER VE OLUŞUMLAR Hasan AYKIN Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkan Yardımcısı Yayım Yeri ve Tarihi: Uluslararası Ekonomik Sorunlar,

Detaylı

Suç ekonomisi ile kayıt dışı ekonominin örtüştüğünü ifade eden Sayın Şimşek, bu konuyla mücadelede son derece kararlı olduklarını vurguladı.

Suç ekonomisi ile kayıt dışı ekonominin örtüştüğünü ifade eden Sayın Şimşek, bu konuyla mücadelede son derece kararlı olduklarını vurguladı. Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı ( MASAK) ve Gazi Üniversitesinin müşterek düzenlediği ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı

Detaylı

MALİ SUÇLARI ARAŞTIRMA KURULU ŞÜPHELİİŞLEM BİLDİRİM YÜKÜMLÜLÜĞÜ

MALİ SUÇLARI ARAŞTIRMA KURULU ŞÜPHELİİŞLEM BİLDİRİM YÜKÜMLÜLÜĞÜ MALİ SUÇLARI ARAŞTIRMA KURULU ŞÜPHELİİŞLEM BİLDİRİM YÜKÜMLÜLÜĞÜ 1 ŞÜPHELİ İŞLEM BİLDİRİMDE BULUNMANIN ÖNEMİ ŞÜPHELİ İŞLEM BİLDİRİMİ, ORGANİZE SUÇLARLA VE TERÖRLE MÜCADELENİN ÖNEMLİ BİR PARÇASIDIR. ŞÜPHELİ

Detaylı

KAR AMACI GÜTMEYEN KURULUŞLARIN TERÖRÜN FİNANSMANI AMACIYLA KÖTÜYE KULLANILMALARININ ÖNLENMESİNE YÖNELİK REHBER

KAR AMACI GÜTMEYEN KURULUŞLARIN TERÖRÜN FİNANSMANI AMACIYLA KÖTÜYE KULLANILMALARININ ÖNLENMESİNE YÖNELİK REHBER T.C. MALİYE BAKANLIĞI MALİ SUÇLARI ARAŞTIRMA KURULU BAŞKANLIĞI KAR AMACI GÜTMEYEN KURULUŞLARIN TERÖRÜN FİNANSMANI AMACIYLA KÖTÜYE KULLANILMALARININ ÖNLENMESİNE YÖNELİK REHBER Şubat, 2009 GİRİŞ Dernek ve

Detaylı

MALİ SUÇLARLA MÜCADELE

MALİ SUÇLARLA MÜCADELE MALİ SUÇLARLA MÜCADELE OSMAN ÖZTÜRK VERGİ BAŞMÜFETTİŞİ İZMİR, 15/03/2018 AJANDA MALİ SUÇ VE MALİ SUÇLA MÜCADELE KAVRAMSAL ÇERÇEVE HUKUKİ ÇERÇEVE HUKUKİ DÜZENLEMELERDEKİ GENEL İLKELER AKTÖRLER KARA PARA

Detaylı

5549 Sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun İle Getirilen Temel Değişiklikler

5549 Sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun İle Getirilen Temel Değişiklikler Bankacılar Dergisi, Sayı 64, 2008 5549 Sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun İle Getirilen Temel Değişiklikler Oktay ÜSTÜN * Değerli katılımcılar, Bankalar Birliği nin değerli temsilcileri,

Detaylı

ING BANK A.Ş. SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASININ VE TERÖRÜN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ POLİTİKASI

ING BANK A.Ş. SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASININ VE TERÖRÜN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ POLİTİKASI ING BANK A.Ş. SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASININ VE TERÖRÜN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ POLİTİKASI ING Bank A.Ş. politikasının temelinde müşteri kaynaklı uyum riskinin yönetimi bulunmakta, ayrıca; Sürekli olarak

Detaylı

YENİ TÜRK TİCARET KANUNU

YENİ TÜRK TİCARET KANUNU YENİ TÜRK TİCARET KANUNU İsmail YÜCEL İç Ticaret Genel Müdür V. 8 Şubat 2012 Yeni Türk Ticaret Kanunu - Şeffaflık, - Hesap Verebilirlik, - Kurumsallaşma, - Elektronik Ortamda Hukuki İşlem Tesis Edebilme

Detaylı

BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç ve Kapsam MADDE 1-(1)Bu Tebliğin amacı, şüpheli işlem bildirimine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Dayanak MADDE 2-(1)Bu Tebliğ, Suç Gelirlerinin

Detaylı

YOLSUZLUKLA MÜCADELEDE SON 10 YILDA YAŞANAN GELİŞMELER BAŞBAKANLIK TEFTİŞ KURULU 2010

YOLSUZLUKLA MÜCADELEDE SON 10 YILDA YAŞANAN GELİŞMELER BAŞBAKANLIK TEFTİŞ KURULU 2010 YOLSUZLUKLA MÜCADELEDE SON 10 YILDA YAŞANAN GELİŞMELER BAŞBAKANLIK TEFTİŞ KURULU 2010 Sunum Planı Yolsuzlukla Mücadele Alanında Bugüne Kadar Yapılanlar Yapılan Çalışmaların Uluslar arası Yolsuzluk Ölçümlerine

Detaylı

79/267/EEC sayılı direktife göre izin verilmiş ve bu direktifte yer alan faaliyetleri yürüten sigorta şirketini;

79/267/EEC sayılı direktife göre izin verilmiş ve bu direktifte yer alan faaliyetleri yürüten sigorta şirketini; KARA PARANIN AKLANMASINDA MALİ SİSTEMİN KULLANILMASININ ÖNLENMESİNE İLİŞKİN 91/308/EEC SAYILI DİREKTİFTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA 2001/97/EC SAYILI DİREKTİF 91/308/EEC sayılı direktif aşağıdaki gibi

Detaylı

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI FASIL 4: SERMAYENİN SERBEST DOLAŞIMI

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI FASIL 4: SERMAYENİN SERBEST DOLAŞIMI AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI FASIL 4: SERMAYENİN SERBEST DOLAŞIMI Ekim 2011 1 SERMAYENİN SERBEST DOLAŞIMI 1. Faslın Kapsamı 2. AB Müktesebatı 3. Ulusal Mevzuat 4. Müzakere Sürecinde Gelinen Aşama 5. Yapılması

Detaylı

Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı. Mali Eylem Görev Gücü KPA ve TF ile Mücadele Türkiye III. Tur Karşılıklı Değerlendirmesi

Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı. Mali Eylem Görev Gücü KPA ve TF ile Mücadele Türkiye III. Tur Karşılıklı Değerlendirmesi Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı Mali Eylem Görev Gücü KPA ve TF ile Mücadele Türkiye III. Tur Karşılıklı Değerlendirmesi Aklama ile mücadelede ülkemizde atılan önemli adımlar

Detaylı

SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASININ VE TERÖRÜN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ POLİTİKASI

SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASININ VE TERÖRÜN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ POLİTİKASI SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASININ VE TERÖRÜN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ POLİTİKASI ZİRAAT KATILIM BANKASI A.Ş. SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASININ VE TERÖRÜN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ POLİTİKASI Suç gelirlerinin aklanması

Detaylı

KARAPARA AKLANMASININ ÖNLENMESİ

KARAPARA AKLANMASININ ÖNLENMESİ Kanun Adı : Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine, 2313 SayIlI Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi HakkInda Kanunda, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda ve 178 Sayılı Maliye BakanIığının Teşkilat ve Görevleri

Detaylı

EIPA LÜKSEMBURG İLE İŞBİRLİĞİ KAPSAMINDA GERÇEKLEŞTİRİLEN FAALİYETLER

EIPA LÜKSEMBURG İLE İŞBİRLİĞİ KAPSAMINDA GERÇEKLEŞTİRİLEN FAALİYETLER EIPA LÜKSEMBURG İLE İŞBİRLİĞİ KAPSAMINDA GERÇEKLEŞTİRİLEN FAALİYETLER I. EIPA Lüksemburg ile İşbirliği Kapsamında 2010 Yılında Gerçekleştirilen Faaliyetler AB Hukuku ve Tercüman ve Çevirmenler için Metotlar

Detaylı

TİCARÎ SIR, BANKA SIRRI VE MÜŞTERİ SIRRI HAKKINDA KANUN TASARISI

TİCARÎ SIR, BANKA SIRRI VE MÜŞTERİ SIRRI HAKKINDA KANUN TASARISI TİCARÎ SIR, BANKA SIRRI VE MÜŞTERİ SIRRI HAKKINDA KANUN TASARISI Amaç ve kapsam MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı; kamu kurum ve kuruluşları ile iktisadî, ticarî ve malî sektörlerde üretim, tüketim ve hizmet

Detaylı

ANKARA ANONİM TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ

ANKARA ANONİM TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ ANKARA ANONİM TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesi Hakkında KURUM POLİTİKASI Bu politika, Ankara Anonim Türk Sigorta Şirketi Yönetim Kurulu nun 11.12.2017

Detaylı

5549 sayılı RLERİNİN N AKLANMASININ ÖNLENMESİ HAKKINDA KANUN

5549 sayılı RLERİNİN N AKLANMASININ ÖNLENMESİ HAKKINDA KANUN 5549 sayılı SUÇ GELİRLER RLERİNİN N AKLANMASININ ÖNLENMESİ HAKKINDA KANUN TCK & 5549 sayılı Kanun Aklama suçuyla mücadelenin iki temel boyutu bulunmaktadır. Önleyici tedbirler Caydırıcı tedbirler TCK &

Detaylı

SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASININ VE TERÖRİZMİN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ KAPSAMINDA İŞLEMLERİN ERTELENMESİNE DAİR YÖNETMELİK YAYIMLANDI

SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASININ VE TERÖRİZMİN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ KAPSAMINDA İŞLEMLERİN ERTELENMESİNE DAİR YÖNETMELİK YAYIMLANDI Sirküler Rapor Mevzuat 01.08.2016/93-1 SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASININ VE TERÖRİZMİN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ KAPSAMINDA İŞLEMLERİN ERTELENMESİNE DAİR YÖNETMELİK YAYIMLANDI finansmanının önlenmesi ve bu suçlarla

Detaylı

Şeffaflık, Sürdürülebilirlik ve Hesap Verilebilirlikte Yeni Yaklaşımlar: Finansal Raporlama ve Denetim Penceresinden Yeni TTK

Şeffaflık, Sürdürülebilirlik ve Hesap Verilebilirlikte Yeni Yaklaşımlar: Finansal Raporlama ve Denetim Penceresinden Yeni TTK Şeffaflık, Sürdürülebilirlik ve Hesap Verilebilirlikte Yeni Yaklaşımlar: Finansal Raporlama ve Denetim Penceresinden Yeni TTK Prof. Dr. Serdar ÖZKAN İzmir Ekonomi Üniversitesi İzmir Ticaret Odası Meclis

Detaylı

7536 İKİNCİ BÖLÜM Görev, Yetki ve Sorumluluklar

7536 İKİNCİ BÖLÜM Görev, Yetki ve Sorumluluklar 7535 KARAPARANIN AKLANMASININ ÖNLENMESİNE, 2313 SAYILI UYUŞTURUCU MADDELERİN MURAKEBESİ HAKKINDA KANUNDA, 657 SAYILI DEVLET MEMURLARI KANUNUNDA VE 178 SAYILI MALİYE BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA

Detaylı

Sirküler Rapor Mevzuat /29-1

Sirküler Rapor Mevzuat /29-1 Sirküler Rapor Mevzuat 07.01.2016/29-1 TÜRK PARASI KIYMETİNİ KORUMA HAKKINDA 32 SAYILI KARARA İLİŞKİN TEBLİĞ (TEBLİĞ NO: 2008-32/34) DE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ YAYIMLANDI ÖZET : Tebliğde Yolcu

Detaylı

Bireysel Emeklilik Aracılığı Faaliyetinde Bulunacak Kişilerde Aranan Nitelikler ve İstenen Belgeler

Bireysel Emeklilik Aracılığı Faaliyetinde Bulunacak Kişilerde Aranan Nitelikler ve İstenen Belgeler Resmi Gazete Tarih: 5 Mart 2003 Sayı: 25393 Hazine Müsteşarlığından: Bireysel Emeklilik Aracılığı Faaliyetinde Bulunacak Kişilere İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2004/1) (9 Nisan 2008 tarihli ve 26842 sayılı

Detaylı

SİRKÜLER NO: POZ-2012 / 106 İST, 11.12.2012 420 SIRA NO LU VUK GENEL TEBLİĞİ YAYIMLANDI

SİRKÜLER NO: POZ-2012 / 106 İST, 11.12.2012 420 SIRA NO LU VUK GENEL TEBLİĞİ YAYIMLANDI SİRKÜLER NO: POZ-2012 / 106 İST, 11.12.2012 ÖZET: Mükelleflere ait elektrik ve doğal gaz abonelikleri ve tüketim bilgileri vergi idaresince takip edilecektir. 420 SIRA NO LU VUK GENEL TEBLİĞİ YAYIMLANDI

Detaylı

Mali Suçları Araştırma Kurulu Genel Tebliği (Sıra No: 13) (25.08.2014)

Mali Suçları Araştırma Kurulu Genel Tebliği (Sıra No: 13) (25.08.2014) Mali Suçları Araştırma Kurulu Genel Tebliği (Sıra No: 13) (25.08.2014) 25 Ağustos 2014 PAZARTESİ Resmî Gazete Sayı : 29099 TEBLİĞ Maliye Bakanlığından: MALİ SUÇLARI ARAŞTIRMA KURULU GENEL TEBLİĞİ (SIRA

Detaylı

Bilmek Bizler uzmanız. Müşterilerimizi, şirketlerini, adaylarımızı ve işimizi biliriz. Bizim işimizde detaylar çoğu zaman çok önemlidir.

Bilmek Bizler uzmanız. Müşterilerimizi, şirketlerini, adaylarımızı ve işimizi biliriz. Bizim işimizde detaylar çoğu zaman çok önemlidir. Randstad Group İlkesi Başlık Business Principles (Randstad iş ilkeleri) Yürürlük Tarihi 27-11 -2009 Birim Grup Hukuk Belge No BP_version1_27112009 Randstad, çalışma dünyasını şekillendirmek isteyen bir

Detaylı

2011/1.DÖNEM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK SINAVLARI SERMAYE PİYASASI MEVZUATI 24 Mart 2011-Perşembe 18:00

2011/1.DÖNEM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK SINAVLARI SERMAYE PİYASASI MEVZUATI 24 Mart 2011-Perşembe 18:00 2011/1.DÖNEM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK SINAVLARI SERMAYE PİYASASI MEVZUATI 24 Mart 2011-Perşembe 18:00 SORULAR SORU 1: Aracı Kurumlarda Uygulanacak İç Denetim Sistemine İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ ve

Detaylı

SAYDAMLIĞIN ARTIRILMASI VE YOLSUZLUKLA MÜCADELE ALANINDA SON YILLARDA YAPILAN BAŞLICA DÜZENLEMELER HAKKINDA BİLGİ NOTU

SAYDAMLIĞIN ARTIRILMASI VE YOLSUZLUKLA MÜCADELE ALANINDA SON YILLARDA YAPILAN BAŞLICA DÜZENLEMELER HAKKINDA BİLGİ NOTU SAYDAMLIĞIN ARTIRILMASI VE YOLSUZLUKLA MÜCADELE ALANINDA SON YILLARDA YAPILAN BAŞLICA DÜZENLEMELER HAKKINDA BİLGİ NOTU KANUNLAR Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulmasına İlişkin

Detaylı

187 SAYILI İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİNİ GELİŞTİRME ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ, 2006

187 SAYILI İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİNİ GELİŞTİRME ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ, 2006 187 SAYILI İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİNİ GELİŞTİRME ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ, 2006 ILO Kabul Tarihi: 15 Haziran 2006 Yürürlüğe Giriş Tarihi: 20 Şubat 2009 Uluslararası Çalışma Örgütü Genel Konferansı, Uluslararası

Detaylı

YURT DIŞINDAN TÜRKİYE YE GETİRİLEN VARLIKLARA İLİŞKİN TEBLİĞ YAYIMLANDI.

YURT DIŞINDAN TÜRKİYE YE GETİRİLEN VARLIKLARA İLİŞKİN TEBLİĞ YAYIMLANDI. YURT DIŞINDAN TÜRKİYE YE GETİRİLEN VARLIKLARA İLİŞKİN TEBLİĞ YAYIMLANDI. tarihli ve 29906 tarihli Resmi Gazete de yayımlanan 6736 Sayılı Kanuna ilişkin 4 Seri No lu Genel Tebliğ ile Yurt Dışından Türkiye

Detaylı

TEBLİĞ PİYASA BOZUCU EYLEMLER TEBLİĞİ (VI-104.1)

TEBLİĞ PİYASA BOZUCU EYLEMLER TEBLİĞİ (VI-104.1) 21 Ocak 2014 SALI Resmî Gazete Sayı : 28889 Sermaye Piyasası Kurulundan: TEBLİĞ PİYASA BOZUCU EYLEMLER TEBLİĞİ (VI-104.1) Amaç ve kapsam MADDE 1 (1) Bu Tebliğin amacı, makul bir ekonomik veya finansal

Detaylı

MASAK Şüpheli. Tebliğ 14.01.2014. www.gsghukuk.com

MASAK Şüpheli. Tebliğ 14.01.2014. www.gsghukuk.com MASAK Şüpheli İşlem Bildirimine İlişkin Taslak 14.01.2014 www.gsghukuk.com Şüpheli İşlem Bildirimine İlişkin Taslak 5337 sayılı Suç Gelirleri nin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair

Detaylı

BİRİNCİ KISIM KARAPARA AKLANMASININ ÖNLENMESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam ve Tanımlar

BİRİNCİ KISIM KARAPARA AKLANMASININ ÖNLENMESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam ve Tanımlar KARAPARANIN AKLANMASININ ÖNLENMESİNE, 2313 SAYILI UYUŞTURUCU MADDELERİN MURAKEBESİ HAKKINDA KANUNDA, 657 SAYILI DEVLET MEMURLARI KANUNUNDA VE 178 SAYILI MALİYE BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Safiye Nur BAĞRIAÇIK. ÜRETİM VE İŞ SIRLARININ KORUNMASI (Özellikle Haksız Rekabet Hukuku Açısından)

Yrd. Doç. Dr. Safiye Nur BAĞRIAÇIK. ÜRETİM VE İŞ SIRLARININ KORUNMASI (Özellikle Haksız Rekabet Hukuku Açısından) Yrd. Doç. Dr. Safiye Nur BAĞRIAÇIK ÜRETİM VE İŞ SIRLARININ KORUNMASI (Özellikle Haksız Rekabet Hukuku Açısından) İÇİNDEKİLER SUNUŞ...VII ÖNSÖZ... IX İÇİNDEKİLER...XIII KISALTMALAR...XXI GİRİŞ...1 KONUNUN

Detaylı

21- BÖLGESEL POLİTİKA VE YAPISAL ARAÇLARIN KOORDİNASYONU

21- BÖLGESEL POLİTİKA VE YAPISAL ARAÇLARIN KOORDİNASYONU 21- BÖLGESEL POLİTİKA VE YAPISAL ARAÇLARIN KOORDİNASYONU I- ÖNCELİKLER LİSTESİ ÖNCELİK 21.1 Topluluk standartlarına uygun hukuki ve idari çerçeve ile bölgesel politikaların programlanması, yürütülmesi,

Detaylı

YENİ VARLIK BARIŞI KANUNU ÖZET BİLGİLER

YENİ VARLIK BARIŞI KANUNU ÖZET BİLGİLER YENİ VARLIK BARIŞI KANUNU ÖZET BİLGİLER Varlık Barışına ilişkin düzenlemeleri de içeren 21.05.2013 tarih ve 6486 sayılı Kanun 29.05.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanun un

Detaylı

Tanımlar ve Kısaltmalar Madde 3- Bu Yönetmelikte geçen;

Tanımlar ve Kısaltmalar Madde 3- Bu Yönetmelikte geçen; TÜBİTAK BİLİM, TEKNOLOJİ VE YENİLİK POLİTİKALARI DAİRE BAŞKANLIĞININ TEŞKİLAT, YETKİ VE SORUMLULUKLARI İLE ÇALIŞMA USUL VE ESASLARINA İLİŞKİN YÖNETMELİK Amaç ve Kapsam Madde 1- Bu Yönetmelik ile, Bilim

Detaylı

Bankacılığa İlişkin Mevzuat Değişiklikleri ve Yeni Düzenlemeler

Bankacılığa İlişkin Mevzuat Değişiklikleri ve Yeni Düzenlemeler Bankacılar Dergisi, Sayı 62, 2007 Bankacılığa İlişkin Mevzuat Değişiklikleri ve Yeni Düzenlemeler (1 Temmuz 2007-30 Eylül 2007) I. Bankacılık Kanunu na İlişkin Düzenlemeler 29 Eylül 2007 tarih ve 26658

Detaylı

T.C ALANYA BELEDİYESİ KIRSAL HİZMETLER MÜDÜRLÜĞÜ YÖNETMELİK

T.C ALANYA BELEDİYESİ KIRSAL HİZMETLER MÜDÜRLÜĞÜ YÖNETMELİK T.C ALANYA BELEDİYESİ KIRSAL HİZMETLER MÜDÜRLÜĞÜ YÖNETMELİK 1 ALANYA BELEDİYESİ KIRSAL HİZMETLER MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV, YETKİ VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Hukuki Dayanak, Tanımlar, Temel

Detaylı

SİRKÜLER İstanbul,

SİRKÜLER İstanbul, SİRKÜLER İstanbul, 17.12.2012 Sayı: 2012/246 Ref:4/246 Konu: ELEKTRİK DAĞITIM LİSANSI ALMIŞ ŞİRKETLER İLE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ TÜZEL KİŞİLİKLERİNE VE DOĞALGAZ DAĞITIM LİSANSI ALMIŞ ŞİRKETLERE ABONELERİ

Detaylı

Dar Kapsamlı Sermaye Piyasası Mevzuatı ve Meslek Kuralları

Dar Kapsamlı Sermaye Piyasası Mevzuatı ve Meslek Kuralları 1. Aşağıdakilerden hangisi finansal piyasaların fonksiyonlarından değildir? A) Reel piyasaya kaynak sağlamak B) Sermaye birikimini oluşturmak C) Firmaların karşı karşıya kaldığı riskleri dağıtmak veya

Detaylı

ERTÜRK YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK VE BAĞIMSIZ DENETİM A.Ş. SİRKÜLER 2014/106

ERTÜRK YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK VE BAĞIMSIZ DENETİM A.Ş. SİRKÜLER 2014/106 ERTÜRK YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK VE BAĞIMSIZ DENETİM A.Ş. SİRKÜLER 2014/106 Konu: Şüpheli İşlem Bildirimine İlişkin Usul Ve Esasları Yeniden Belirlemek Amacıyla İhdas Edilen 13 Sıra No lu MASAK Genel Tebliği

Detaylı

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı HATA BİLDİRİM FORMU (Usulsüzlük, Yolsuzluk, Etik Kural İhlali)

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı HATA BİLDİRİM FORMU (Usulsüzlük, Yolsuzluk, Etik Kural İhlali) Hata adı: Hata türü: (yönetim/operasyonel/stratejik/bilgi Teknolojileri/izleme ve raporlama) Hatanın gerçekleşme tarihi: Hatanın sebepleri/olası sebepleri: Hatanın etkilediği faaliyet/süreç adı: Sorumlu

Detaylı

Bankacılığa İlişkin Mevzuat ve Yeni Düzenlemeler *

Bankacılığa İlişkin Mevzuat ve Yeni Düzenlemeler * Bankacılar Dergisi, Sayı 56, 2006 Bankacılığa İlişkin Mevzuat ve Yeni Düzenlemeler * (Ocak-Mart 2006) 1. Bankacılık Kanununa İlişkin Düzenlemeler 31 Ocak 2006 tarih ve 26066 sayılı Resmi Gazete de; Maden

Detaylı

T.C. BURSA NİLÜFER BELEDİYE BAŞKANLIĞI Ruhsat ve Denetim Müdürlüğü ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Genel Hükümler

T.C. BURSA NİLÜFER BELEDİYE BAŞKANLIĞI Ruhsat ve Denetim Müdürlüğü ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Genel Hükümler T.C. BURSA NİLÜFER BELEDİYE BAŞKANLIĞI Müdürlüğü ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Genel Hükümler Amaç Madde 1 - Bu yönetmeliğin amacı Bursa Nilüfer Belediye lığı Müdürlüğü nün hukuki statüsünü, teşkilatını,

Detaylı

ULUSAL VE ULUSLARARASI ALANDA KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASINA DUYULAN İHTİYAÇ

ULUSAL VE ULUSLARARASI ALANDA KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASINA DUYULAN İHTİYAÇ ULUSAL VE ULUSLARARASI ALANDA KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASINA DUYULAN İHTİYAÇ Günümüzde gerek devlet kurumları gerekse özel kuruluşlar, her gün binlerce kişiye ilişkin çeşitli bilgilere ulaşabilmektedir.

Detaylı

En Fazla Bilgi Talebi Gönderen Yabancı Muadil Kuruluşların Dğılımı (2013)

En Fazla Bilgi Talebi Gönderen Yabancı Muadil Kuruluşların Dğılımı (2013) En Fazla Bilgi Talebi Gönderen Yabancı Muadil Kuruluşların Dğılımı (2013) İÇİNDEKİLER BAŞKANIN SUNUŞU...1 I. SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI VE TERÖRÜN FİNANSMANIYLA MÜCADELE...4 II. MASAK HAKKINDA GENEL BİLGİLER...8

Detaylı

VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ (SIRA NO:420) Resmî Gazete 7 Aralık 2012 CUMA Sayı : 28490 Maliye Bakanlığından:

VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ (SIRA NO:420) Resmî Gazete 7 Aralık 2012 CUMA Sayı : 28490 Maliye Bakanlığından: VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ (SIRA NO:420) Resmî Gazete 7 Aralık 2012 CUMA Sayı : 28490 Maliye Bakanlığından: 1. Giriş 1.1. Ülkemizin önemli ekonomik sorunlarından biri olan kayıt dışılık; rekabet gücünü

Detaylı

izlenmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında kurulmuştur. IMF'ye bağlıbirimler: Guvernörler Konseyi, İcra Kurulu, Geçici Kurul, Kalkınma Kurulu

izlenmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında kurulmuştur. IMF'ye bağlıbirimler: Guvernörler Konseyi, İcra Kurulu, Geçici Kurul, Kalkınma Kurulu DÜNYA EKONOMİSİ Teknoloji, nüfus ve fikir hareketlerini içeren itici güce birinci derecede itici güç denir. Global işbirliği ağıgünümüzde küreselleşmişyeni ekonomik yapının belirleyicisidir. ASEAN ekonomik

Detaylı

TÜRK-ARAP SERMAYE PİYASALARI FORUMU 2013 TÜRKİYE

TÜRK-ARAP SERMAYE PİYASALARI FORUMU 2013 TÜRKİYE TÜRK-ARAP SERMAYE PİYASALARI FORUMU 2013 TÜRKİYE 20 Eylül 2013, İstanbul DR. VAHDETTİN ERTAŞ SERMAYE PİYASASI KURULU BAŞKANI KONUŞMA METNİ 1 Sayın Maliye Bakanım, Yurt dışından gelen değerli misafirlerimiz,

Detaylı

6- REKABET POLİTİKASI

6- REKABET POLİTİKASI 6- REKABET POLİTİKASI 8 Mart 2001 tarihli Katılım Ortaklığı Belgesinin yayımlanmasından bugüne kadar yapılmış olan idari düzenlemeler Ek 6.1 de gösterilmiştir. I- ÖNCELİKLER LİSTESİ ÖNCELİK 6.1 Rekabet

Detaylı

Ön Ödemeli Konut Satışlarında Sözleşmeden Dönme Hakkında Değişiklik

Ön Ödemeli Konut Satışlarında Sözleşmeden Dönme Hakkında Değişiklik BÜLTEN NO:101 Ön Ödemeli Konut Satışlarında Sözleşmeden Dönme Hakkında Değişiklik 684 sayılı KHK ile Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun un ön ödemeli konut satışına ilişkin 45.maddesi değiştirilmiştir.

Detaylı

PİYASA BOZUCU EYLEMLER TEBLİĞİ (VI-104.1)

PİYASA BOZUCU EYLEMLER TEBLİĞİ (VI-104.1) Sermaye Piyasası Kurulundan: Amaç ve kapsam PİYASA BOZUCU EYLEMLER TEBLİĞİ (VI-104.1) MADDE 1- (1) Bu Tebliğin amacı, makul bir ekonomik veya finansal bir gerekçeyle açıklanamayan, borsa ve teşkilatlanmış

Detaylı

SERMAYE PİYASASI HUKUKU

SERMAYE PİYASASI HUKUKU SERMAYE PİYASASI HUKUKU KISA ÖZET KOLAYAOF 2 Kolayaof.com 0 362 2338723 Sayfa 2 İÇİNDEKİLER 1. ÜNİTE- SERMAYE PİYASASI HUKUKU VE SERMAYE PİYASASININ İŞLEYİŞİ... 4 2. ÜNİTE- SERMAYE PİYASASI ARAÇLARI...

Detaylı

Türkiye İş Kurumundan: TÜRKİYE İŞ KURUMU HİZMETLERİNİN ELEKTRONİK ORTAMDA YÜRÜTÜLMESİ HAKKINDA YÖNETMELİK. Resmi Gazete Sayısı. Resmi Gazete Tarihi

Türkiye İş Kurumundan: TÜRKİYE İŞ KURUMU HİZMETLERİNİN ELEKTRONİK ORTAMDA YÜRÜTÜLMESİ HAKKINDA YÖNETMELİK. Resmi Gazete Sayısı. Resmi Gazete Tarihi Türkiye İş Kurumundan: TÜRKİYE İŞ KURUMU HİZMETLERİNİN ELEKTRONİK ORTAMDA YÜRÜTÜLMESİ HAKKINDA YÖNETMELİK Resmi Gazete Sayısı 26968 Resmi Gazete Tarihi 15.08.2008 BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve

Detaylı

Kurumsal Şeffaflık, Firma Değeri Ve Firma Performansları İlişkisi Bist İncelemesi

Kurumsal Şeffaflık, Firma Değeri Ve Firma Performansları İlişkisi Bist İncelemesi T.C İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı Finans Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi Özeti Kurumsal Şeffaflık, Firma Değeri Ve Firma Performansları İlişkisi Bist İncelemesi Prof.

Detaylı

«VERGİ ANLAŞMALARI VE UYGULAMASI» KONULU SEMİNER

«VERGİ ANLAŞMALARI VE UYGULAMASI» KONULU SEMİNER ANKARA YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI EV SAHİPLİĞİNDE «VERGİ ANLAŞMALARI VE UYGULAMASI» KONULU SEMİNER Dr. Hüseyin IŞIK Ankara, 08.05.2015 Seminer OECD Modeli, BM Modeli ve Türkiye-Almanya Vergi Anlaşması

Detaylı

İŞ GÜVENLİĞİ KÜLTÜRÜ

İŞ GÜVENLİĞİ KÜLTÜRÜ Dr. Salih DURSUN İŞ GÜVENLİĞİ KÜLTÜRÜ KAVRAM MODELLER UYGULAMA Beta Yay n No : 2668 İşletme - Ekonomi : 558 1. Baskı Mart 2012 - İSTANBUL ISBN 978-605 - 377-692 - 5 Copyright Bu kitab n bu bas s n n Türkiye

Detaylı

TARIM VE KIRSAL KALKINMAYI DESTEKLEME KURUMU. Mali Yardımlar ve IPA N. Alp EKİN/Uzman

TARIM VE KIRSAL KALKINMAYI DESTEKLEME KURUMU. Mali Yardımlar ve IPA N. Alp EKİN/Uzman TARIM VE KIRSAL KALKINMAYI DESTEKLEME KURUMU Mali Yardımlar ve IPA N. Alp EKİN/Uzman 2 AB MALİ YARDIMLARI Ekonomik ve sosyal gelişmişlik farklılıklarını gidermek 3 AB MALİ YARDIMLARI AB Üyeliğine hazırlanmaları

Detaylı

VERGİ SİRKÜLERİ NO: 2016/ Sayılı Kanun Kapsamında Yurt Dışındaki Varlıkların Türkiye ye Getirilmesine İlişkin Tebliğ Yayımlandı.

VERGİ SİRKÜLERİ NO: 2016/ Sayılı Kanun Kapsamında Yurt Dışındaki Varlıkların Türkiye ye Getirilmesine İlişkin Tebliğ Yayımlandı. DRT Yeminli Mali Müşavirlik ve Bağımsız Denetim A.Ş. Deloitte Values House Maslak No1 34398 İstanbul Tel: + 90 (212) 366 60 00 Fax: + 90 (212) 366 60 15 www.deloitte.com.tr www.verginet.net VERGİ SİRKÜLERİ

Detaylı

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık İÇİNDEKİLER FİNANS, BANKACILIK VE KALKINMA 2023 ANA TEMA SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA: FİNANS VE BANKACILIK ALT TEMALAR Türkiye Ekonomisinde Kalkınma ve Finans Sektörü İlişkisi AB Uyum Sürecinde Finans ve Bankacılık

Detaylı

Türkiye ve Almanya arasında Eşleştirme Projesi

Türkiye ve Almanya arasında Eşleştirme Projesi Türkiye ve Almanya arasında Eşleştirme Projesi Proje İsmi: Sermaye Piyasası Kuruluna Avrupa Birliği Sermaye Piyasası Standartlarına Uyumda Yardım (TR04-IB-FI-01) Taraflar: Almanya ve Türkiye - - Alman

Detaylı

KAPSAM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK LTD. ŞTİ.

KAPSAM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK LTD. ŞTİ. Sirküler No : 2013/19 Sirküler Tarihi : 25.02.2013 Konu : Elektronik Fatura Kullanımına İlişkin Usul Ve Esasları Belirleyen 397 Sıra No'lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde Yapılan Değişiklikler 21.02.2013

Detaylı

SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASININ ve TERÖRÜN FİNANSMANININ ÖNLENMESİNE DAİR UYUM YÖNETMELİĞİ

SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASININ ve TERÖRÜN FİNANSMANININ ÖNLENMESİNE DAİR UYUM YÖNETMELİĞİ SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASININ ve TERÖRÜN FİNANSMANININ ÖNLENMESİNE DAİR UYUM YÖNETMELİĞİ Bankacılık mesleğinin temeli güven, itibar ve istikrardır. Pasha Yatırım Bankası A.Ş. bu çerçevede, suç gelirlerinin

Detaylı

18- EĞİTİM, ÖĞRETİM VE GENÇLİK

18- EĞİTİM, ÖĞRETİM VE GENÇLİK 18- EĞİTİM, ÖĞRETİM VE GENÇLİK Göçmen İşçi Çocuklarının Eğitimine İlişkin Yönetmelik, 14 Kasım 2002 tarih ve 24936 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelik kapsamında yapılan

Detaylı

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI Uluslararası Arka Plan Uluslararası Arka Plan Birleşmiş Milletler - CEDAW Avrupa Konseyi - Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

Detaylı

İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ

İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER MÜDÜRLÜĞÜ MART 2018 Hazırlayan: Yağmur Özcan Uluslararası

Detaylı

04- SERMAYENĐN SERBEST DOLAŞIMI

04- SERMAYENĐN SERBEST DOLAŞIMI ÇIKARILMASINDA YARAR GÖRÜLEN YASAL DÜZENLEMELER (KANUN) I. 2007-2008 YASAMA DÖNEMĐNDE (01/10/2007-30/09/2008) ÇIKARILMASINDA YARAR GÖRÜLEN YASAL DÜZENLEMELER Çıkarılacak Yasal Adı 04.0007.1.01 Sigortacılık

Detaylı

FİNANSAL KURUMLAR PARA PİYASASI KURUMLARI

FİNANSAL KURUMLAR PARA PİYASASI KURUMLARI FİNANSAL KURUMLAR PARA PİYASASI KURUMLARI Bankalar Merkez Bankaları Ticaret Bankaları Yatırım Bankaları Kalkınma Bankaları Katılım Bankaları Eximbank BDDK Uluslararası Bankacılık BANKALAR Finansal Aracılık

Detaylı

BİRİNCİ BÖLÜM... 1 KAYIT DIŞI İSTİHDAM... 1 I. KAYIT DIŞI EKONOMİ...

BİRİNCİ BÖLÜM... 1 KAYIT DIŞI İSTİHDAM... 1 I. KAYIT DIŞI EKONOMİ... İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM... 1 KAYIT DIŞI İSTİHDAM... 1 I. KAYIT DIŞI EKONOMİ... 1 A. Kayıt Dışı Ekonominin Tanımı ve Kapsamı... 1 B. Kayıt Dışı Ekonominin Nedenleri... 4 C. Kayıt Dışı Ekonominin Büyüklüğü...

Detaylı

01.03.2013 ERTÜRK YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK VE BAĞIMSIZ DENETİM A.Ş. SİRKÜLER 2013/44

01.03.2013 ERTÜRK YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK VE BAĞIMSIZ DENETİM A.Ş. SİRKÜLER 2013/44 01.03.2013 ERTÜRK YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK VE BAĞIMSIZ DENETİM A.Ş. SİRKÜLER 2013/44 KONU: Elektronik fatura düzenlemeleri ile elektrik ve gaz dağıtım şirketleri için getirilen, abone ve tüketim bilgilerinin

Detaylı

Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı

Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı İÇİNDEKİLER BAŞKANIN SUNUŞU...4 I. SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI VE TERÖRÜN FİNANSMANIYLA MÜCADELE...7 II. MASAK HAKKINDA GENEL BİLGİLER... 10 A. Vizyon ve Misyon... 10 B. Yetki, Görev ve Sorumluluklar...

Detaylı

FASIL 9: MALİ HİZMETLER

FASIL 9: MALİ HİZMETLER AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI FASIL 9: MALİ HİZMETLER Ekonomik ve Mali Politikalar Başkanlığı Ekim 2011 1 SUNUM PLANI FASLIN KAPSAMI MÜKTESEBAT YAPISI KOMİSYON DEĞERLENDİRMELERİ GELİNEN AŞAMA YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR

Detaylı

T.C. Sağlık Bakanlığı Dış ilişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü

T.C. Sağlık Bakanlığı Dış ilişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü T.C. Sağlık Bakanlığı Dış ilişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü Görevleri (663 sayılı KHK ya istinaden) MADDE 14- (1) Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır: a) Sağlık

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...V İÇİNDEKİLER...VII TABLOLAR LİSTESİ...XIII ŞEKİLLER LİSTESİ...XV KISALTMALAR...XVII

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...V İÇİNDEKİLER...VII TABLOLAR LİSTESİ...XIII ŞEKİLLER LİSTESİ...XV KISALTMALAR...XVII İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...V İÇİNDEKİLER...VII TABLOLAR LİSTESİ...XIII ŞEKİLLER LİSTESİ...XV KISALTMALAR...XVII BİRİNCİ BÖLÜM GİRİŞ VE GENEL BİLGİLER I. GİRİŞ...1 II. GENEL BİLGİLER...2 İKİNCİ BÖLÜM AVRUPA BİRLİĞİ

Detaylı

Türkiye de Bankacılık Sektörü Eylül

Türkiye de Bankacılık Sektörü Eylül Türkiye de Bankacılık Sektörü 2012-2016 Eylül Bu çalışma, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Türkiye İstatistik Kurumu, Sermaye Piyasası Kurumu, Bankalararası

Detaylı

6563 Sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Çerçevesinde E-ticaret Uygulamaları

6563 Sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Çerçevesinde E-ticaret Uygulamaları 6563 Sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Çerçevesinde E-ticaret Uygulamaları Perakende ve Elektronik Ticaret Dairesi Av. Bahar EMRE Gümrük ve Ticaret Uzmanı 09/01/2017 Kanunun Kapsamı

Detaylı

Yard. Doç. Dr. Ali Hakan EVİK TÜRK CEZA HUKUKU NDA HİLELİ VE TAKSİRLİ İFLAS SUÇLARI

Yard. Doç. Dr. Ali Hakan EVİK TÜRK CEZA HUKUKU NDA HİLELİ VE TAKSİRLİ İFLAS SUÇLARI Yard. Doç. Dr. Ali Hakan EVİK TÜRK CEZA HUKUKU NDA HİLELİ VE TAKSİRLİ İFLAS SUÇLARI İÇİNDEKİLER TEŞEKKÜR...VII İÇİNDEKİLER... IX KISALTMALAR...XIII GİRİŞ...1 Birinci Bölüm Hileli ve Taksirli İflas Suçları

Detaylı

İÇİNDEKİLER GİRİŞ:... 1

İÇİNDEKİLER GİRİŞ:... 1 İÇİNDEKİLER GİRİŞ:... 1 Birinci Ayrım: MİLLETLERARASI ÖRGÜT TEORİSİ... 3 I. Milletlerarası Örgütlerin Doğuş Nedenleri... 3 II. Uluslararası İlişkiler ve Milletlerarası Örgütler... 5 III. Milletlerarası

Detaylı

T.C. CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ DIŞ İLİŞKİLER BİRİMİ YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

T.C. CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ DIŞ İLİŞKİLER BİRİMİ YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar T.C. CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ DIŞ İLİŞKİLER BİRİMİ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç ve kapsam MADDE 1 Bu Yönerge, Cumhuriyet Üniversitesi nin ulusal ve uluslararası akademik

Detaylı

İhracat kontrolleri kapsamında firmalar için ticaret riskleri

İhracat kontrolleri kapsamında firmalar için ticaret riskleri Kuzey YMM ve Bağımsız Denetim A.Ş. Eski Büyükdere Cad. Orjin Maslak No:27 Maslak, Sarıyer 34398 İstanbul - Turkey Tel: +90 212 315 3000 Fax: +90 212 234 1067 ey.com Ticaret Sicil No : 479919 Mersis No:

Detaylı

Editör Prof. Dr. H. Ercüment ERDEM GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ TİCARET HUKUKU ANABİLİM DALI E. ÖĞRETİM ÜYESİ HUKUK POSTASI 2016

Editör Prof. Dr. H. Ercüment ERDEM GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ TİCARET HUKUKU ANABİLİM DALI E. ÖĞRETİM ÜYESİ HUKUK POSTASI 2016 Editör Prof. Dr. H. Ercüment ERDEM GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ TİCARET HUKUKU ANABİLİM DALI E. ÖĞRETİM ÜYESİ HUKUK POSTASI 2016 ERDEM & ERDEM Ortaklık Avukatlık Bürosu Valikonağı Caddesi Başaran

Detaylı

FASIL 23 YARGI VE TEMEL HAKLAR

FASIL 23 YARGI VE TEMEL HAKLAR FASIL 23 YARGI VE TEMEL HAKLAR Öncelik 23.1 Yargının verimliliği, etkinliği ve işlevselliğinin arttırılması 1 Mevzuat Uyum Takvimi Tablo 23.1.1 No Yürürlükteki AB mevzuatı Taslak Türk mevzuatı Kapsam Sorumlu

Detaylı

INTOSAI KAPASİTE GELİŞTİRME KOMİTESİNİN FAALİYETLERİ

INTOSAI KAPASİTE GELİŞTİRME KOMİTESİNİN FAALİYETLERİ YÜKSEK DENETİM DÜNYASINDAN HABERLER INTOSAI Kapasite Geliştirme Komitesinin Faaliyetleri Uluslararası Kara Para Aklama ile Mücadele Sempozyumu INTOSAI KAPASİTE GELİŞTİRME KOMİTESİNİN FAALİYETLERİ Kapasite

Detaylı

(SİRKÜLER 2013 19) Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği Sıra No:424 yayımlanmış olup, bu tebliğde;

(SİRKÜLER 2013 19) Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği Sıra No:424 yayımlanmış olup, bu tebliğde; 04.03.2013 (SİRKÜLER 2013 19) Konu: E-Fatura Kullanma İzni, İş Yeri Elektrik ve Doğalgaz Abonelik ve Sarfiyat Bildirimi, Kıymetli Madenler Aracı Kuruluşların Kıymetli Maden Alım/ Satımında Belge Düzeni,

Detaylı

Kişisel Verilerin Korunması. Av. Dr. Barış GÜNAYDIN

Kişisel Verilerin Korunması. Av. Dr. Barış GÜNAYDIN Kişisel Verilerin Korunması Av. Dr. Barış GÜNAYDIN bgunaydin@yildirimhukuk.com.tr Gizlilik ve Kişisel Veri Gizlilik herkesi ilgilendiren en temel toplumsal değerlerden biridir. Gerek tüm ticari alışverişimiz

Detaylı

139 Makarios Avenue, Zavos Business Center, 3. Kat 3021 Limasol, Kıbrıs Investments Ltd Tel: , F:

139 Makarios Avenue, Zavos Business Center, 3. Kat 3021 Limasol, Kıbrıs Investments Ltd Tel: , F: YATIRIM TAZMİNAT FONU POLİTİKASI RELIANTCO INVESTMENTS LTD Nisan 2017 YATIRIMCI TAZMİNAT FONU POLİTİKASI Şirket, 2002 Yatırım Firmaları Yasası ile kurulan ve 144(I)/2007 ("Yasa") ile değiştirilerek yenilenen

Detaylı

VERBİS. Kişisel Verileri Koruma Kurumu. Veri Sorumluları Sicili. Nedir?

VERBİS. Kişisel Verileri Koruma Kurumu. Veri Sorumluları Sicili. Nedir? VERBİS Kişisel Verileri Koruma Kurumu Veri Sorumluları Sicili 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanun un Veri Sorumluları Sicili başlıklı 16.maddesine göre Kurulun gözetiminde, Başkanlık tarafından

Detaylı

Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı

Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı İÇİNDEKİLER BAŞKANIN SUNUŞU...4 I. SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI VE TERÖRÜN FİNANSMANIYLA MÜCADELE...6 II. MASAK HAKKINDA GENEL BİLGİLER...9 A. Vizyon ve Misyon... 9 B. Yetki, Görev ve Sorumluluklar... 9

Detaylı

Bu nedenle çevre ve kalkınma konuları birlikte, dengeli ve sürdürülebilir bir şekilde ele alınmalıdır.

Bu nedenle çevre ve kalkınma konuları birlikte, dengeli ve sürdürülebilir bir şekilde ele alınmalıdır. 1992 yılına gelindiğinde çevresel endişelerin sürmekte olduğu ve daha geniş kapsamlı bir çalışma gereği ortaya çıkmıştır. En önemli tespit; Çevreye rağmen kalkınmanın sağlanamayacağı, kalkınmanın ihmal

Detaylı

Franchise İlişkilerinin Değerlendirilmesi ve Özel Kapsamlı Hizmetler

Franchise İlişkilerinin Değerlendirilmesi ve Özel Kapsamlı Hizmetler Franchise İlişkilerinin Değerlendirilmesi ve Özel Kapsamlı Hizmetler Franchise İlişkileri Markanızın başarısı, sadece Şirketinizin performansına değil, markanızın doğrudan veya dolaylı olarak tüketici

Detaylı

BANKALARDA OPERASYONEL RİSK DENETİMİ

BANKALARDA OPERASYONEL RİSK DENETİMİ BANKALARDA OPERASYONEL RİSK DENETİMİ Dr. Korcan Demircioğlu T. Garanti Bankası A.Ş. Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Operasyonel Risk Yönetiminin Önemi Amaçları ve Hedefleri Nelerdir? Hedefler Amaçlar Daha

Detaylı