YÜKSEK LİSANS TEZİ T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "YÜKSEK LİSANS TEZİ T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ"

Transkript

1 ÇAĞRI COŞKUN İKTİSAT ANABİLİM DALI ULUSLARARASI İKTİSAT BİLİM DALI T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARININ YERLİ YATIRIMLAR ÜZERİNE ETKİLERİ: TÜRKİYE UYGULAMASI ÇAĞRI COŞKUN MAYIS 2015 İKTİSAT ANABİLİM DALI ULUSLARARASI İKTİSAT BİLİM DALI MAYIS 2015

2

3 DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARININ YERLİ YATIRIMLAR ÜZERİNE ETKİLERİ: TÜRKİYE UYGULAMASI Çağrı COŞKUN YÜKSEK LİSANS TEZİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ULUSLARARASI İKTİSAT BİLİM DALI GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MAYIS 2015

4

5

6 iv DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARININ YERLİ YATIRIMLAR ÜZERİNE ETKİLERİ: TÜRKİYE UYGULAMASI (Yüksek Lisans Tezi) Çağrı COŞKUN GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ Mayıs 2015 ÖZET Günümüzde gelişmekte olan ülkelerin ekonomik büyüme kapsamında gerekli olan yatırımları gerçekleştirecek sermaye birikimleri yetersizdir. Bu kapsamda söz konusu ülkeler, ihtiyaç duydukları yatırımları gerçekleştirebilmek için yabancı yatırımlara ihtiyaç duymaktadırlar. Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yatırımın yapıldığı ülke üzerinde önemli etkileri olduğu özellikle son yıllarda savunulan bir faktör haline gelmiştir. Bu kapsamda doğrudan yabancı sermaye yatırımlarıyla yerli yatırımların birbirlerinin tamamlayıcısı oldukları kabul edilmektedir. Bu çalışmada, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yerli yatırımlar üzerine etkileri Türkiye ekonomisi kapsamında değerlendirilmiştir. Çalışmada 2002:Q1-2014:Q3 dönemine ait değişkenler kullanılarak zaman serisi analizi yapılmıştır. Bu bağlamda Johansen eşbütünleşme testi uygulaması ile ele alınan değişkenler arasındaki uzun dönemli ilişkinin olup olmadığı tespit edilmiş ve daha sonra Granger nedensellik testi yapılmıştır. Yapılan testlerde elde edilen sonuçlara göre, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ve GSYH nin yerli yatırımlar üzerinde uzun dönemli etkisi tespit edilmiştir. Hata düzeltme modelinde yer alan kısa dönem katsayıları incelendiğinde ise, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarındaki artışın ilk anda dışlama etkisine neden olduğu, ancak zamanla bu etkinin zayıflayıp tersine dönerek yerli yatırımlar üzerindeki etkisinin pozitif olarak bu dışlama etkisini giderdiği görülmüştür. Nedensellik analizinde elde edilen sonuçlar kapsamında ise, doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile birlikte GSYH nin yerli yatırımlar için önem arz eden göstergeler olduğu sonucuna varılmıştır. Bilim Kodu : 1174 Anahtar Sözcükler : Doğrudan yabancı sermaye yatırımları, yerli yatırımlar, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yerli yatırımlar üzerine etkileri, doğrudan yabancı sermaye yatırımların dışlama ve artırma etkisi, eşbütünleşme Sayfa Adedi : 137 Tez Danışmanı : Yrd. Doç. Dr. Erol BULUT

7 v EFFECTS OF FOREIGN DIRECT INVESTMENTS ON THE DOMESTIC INVESTMENTS: TURKEY APPLICATION (M. Sc. Thesis) Çağrı COŞKUN GAZİ UNIVERSITY INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES May 2015 ABSTRACT Today, the capital accumulation to realize the investments required within the scope of economic growth of the developing countries is inadequate. Therefore, these countries need foreign direct investments to realize the domestic investments. It is a recently supported factor that the foreign direct investments have important effects on developing countries. In this context, the foreign direct investments and the domestic investments are considered to be supplementary. The aim of this study is to evaluate the effects of the foreign direct investments on the domestic investments within the scope of Turkish economy. In the study, a time-series analysis was made by using the variables belonging to 2002:Q1-2014:Q3 period. As a result, whether there is a long-term relationship between the undertaken variables was identified by implementing Johansen co-integration test and then Granger causality test was applied. According to the results of these tests, the foreign direct investments and the GDP have long-term effect on the domestic investments. When analyzing the short-term coefficients in the error correction model, the increase in the foreign direct investments is noticed to cause crowding-out effect at first stage. But this effect reduces and reverses in time, which positively removes this crowding-out effect on the domestic investments. And according to the results of causality analysis, foreign direct investments and GDP are important indicators for domestic investments. Science : 1174 Key Words : Foreign direct investment, domestic investment, the effect of FDI on the domestic investment, crowding-out effect and crowding-in effect, co-integration Page : 137 Supervisor : Asst. Prof. Erol BULUT

8 vi TEŞEKKÜR Türkiye ekonomisinde doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yerli yatırımlar üzerine etkilerini incelediğim bu çalışma sayesinde, bilgi ve üretkenlik konusunda elde ettiğim birikime rağmen, aslında her şeyin ne kadar başında olduğumu anladım. Uzun ve yoğun geçen bu sürecin sonunda, azmetmek ve inanmanın insanı sonuca götüren en büyük etken olduğuna bir kez daha inandım. Çalışmalarım süresince akademik anlamda görüş ve yardımlarını esirgemeyen danışman hocam Yrd. Doç. Dr. Erol BULUT a içten teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca yine tüm zorluklara ve mesafelere rağmen akademik paylaşımlarıyla bana destek olan hocam Arş. Gör. Halil İbrahim GÜNDÜZ e teşekkürü bir borç bilirim. Çalışmamın yoğun ve stresli günlerinde beni motive ederek her an yanımda olan değerli ailem, her an beni teşvik eden ve inancımı diri tutan biricik yol arkadaşım Ezgi VARDAL; siz olmadan bu çalışma olmazdı. Çalışmamın ilgili kişilere yararlı olmasını dilerim. Çağrı COŞKUN

9 vii İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET... iv ABSTRACT... v TEŞEKKÜR... vi İÇİNDEKİLER... vii ÇİZELGELERİN LİSTESİ... xii ŞEKİLLERİN LİSTESİ... xiv SİMGELER VE KISALTMALAR... xv GİRİŞ BÖLÜM DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI 1.1. Yabancı Yatırımın Tanımı ve Kapsamı Dolaylı yabancı sermaye yatırımları Doğrudan yabancı sermaye yatırımları Çok uluslu şirketler Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının tarihsel gelişimi Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Türleri Yapılan yatırımın mülkiyet durumuna göre Ortak girişim ve tam mülkiyete dayalı bağlı şirket (Joint ventures and full-ownership) Şirketler arası birleşmeler ve satın almalar (Mergers and acquisitions) Stratejik birleşmeler (Strategic alliances) Yapılan yatırımın yeni işletme yaratmasına göre Yeşil alan yatırımları (Greenfield investments)... 18

10 viii Sayfa Kahverengi alan yatırımları (Brownfield investments) Satın alma ve birleşmeler (Acquisitions and mergers) Yapılan yatırımın üretim zincirindeki yerine göre Yatay yatırımlar (Horizontal investments) Dikey yatırımlar (Vertical investments) Yapılan yatırımın amacına göre Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarına İlişkin Teoriler Tam rekabet varsayımına ilişkin teoriler Farklılaşan getiri oranı teorisi Portföy teorisi Çıktı ve piyasa büyüklüğü teorisi Eksik rekabet varsayımına ilişkin teoriler Endüstriyel organizasyon teorisi İçselleştirme teorisi Konum teorisi Eklektik teori (OLI teorisi) Ürün yaşam devreleri teorisi Oligopolistik tepki teorisi Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımı Kararlarını Kaynak Ülke ve Ev Sahibi Ülke Açısından Etkileyen Faktörler Kaynak ülke açısından etkileyici faktörler Ev sahibi ülke açısından etkileyici faktörler Politik faktörler Yatırım ortamına ilişkin faktörler Ekonomik faktörler Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Ev Sahibi Ülke Üzerindeki Etkileri... 47

11 ix Sayfa Ekonomik büyüme üzerine etkileri Ödemeler dengesi üzerine etkileri Dış ticaret üzerine etkileri İstihdam ve ücretler üzerine etkileri Verimlilik ve teknoloji aktarımı üzerine etkileri BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİ VE DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI 2.1. Dünyada ve Türkiye de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları Dünyada doğrudan yabancı sermaye yatırımları Türkiye de doğrudan yabancı sermaye yatırımları yılı öncesi doğrudan yabancı sermaye yatırımları yılları arası doğrudan yabancı sermaye yatırımları yılları arası doğrudan yabancı sermaye yatırımları yılı ve sonrası (4875 sayılı DYSY yasası sonrası) doğrudan yabancı sermaye yatırımları Türkiye de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Özellikleri Sektörel dağılım Ülkelere göre dağılım Firma sayısına göre dağılım Özelleştirme yoluyla doğrudan yabancı sermaye yatırımları Birleşme-satın alma yoluyla doğrudan yabancı sermaye yatırımları Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları İçin Türkiye nin Konumu Türkiye nin dünyadaki doğrudan yabancı sermaye yatırımları içindeki yeri... 84

12 x Sayfa Doğrudan yabancı sermaye yatırımı çekmede Türkiye nin sahip olduğu avantajlar ve dezavantajlar BÖLÜM DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARININ YERLİ YATIRIMLAR ÜZERİNE ETKİLERİNİN ANALİZİ 3.1. Literatür Taraması Araştırmanın Metodolojisi Durağanlık ve birim kök testleri Dickey-Fuller (DF) birim kök testi Genişletilmiş Dickey-Fuller (Augmented Dickey-Fuller, ADF) birim kök testi Phillips ve Perron (PP) birim kök testi KPSS birim kök testi Eşbütünleşme analizi ve hata düzeltme modeli Granger nedensellik testi Araştırmanın Veri Seti Araştırmanın Temel Hipotezi ve Model Tahmini Araştırma Bulguları Birim kök-durağanlık analizi sonuçları ADF birim kök testi sonuçları PP birim kök test sonuçları KPSS birim kök testi Johansen eşbütünleşme testi sonuçları Granger nedensellik analizi sonuçları SONUÇ VE ÖNERİLER KAYNAKÇA

13 xi Sayfa EKLER EK-1: ADF Birim Kök Testi Sonuçları EK-2: PP Birim Kök Testi Sonuçlar EK-3: KPSS Birim Kök Testi Sonuçları EK-4: Johansen Eşbütünleşme Testi Sonuçları EK-5: Hata Düzeltme Modeli Sonuçları EK-6: (3.19) Numaralı Denklem Sonuçları EK-7: Granger Nedensellik Testi Sonuçları ÖZGEÇMİŞ

14 xii ÇİZELGELERİN LİSTESİ Çizelge Sayfa Çizelge 1.1. Gelişmiş ülkelerde ve GOÜ lerde DYSY girişleri (milyon $) ( ) Çizelge 1.2. Dünyada DYSY girişleri (Milyon $) ( ) Çizelge 1.3. Yapılan yatırımın amacına göre DYSY Çizelge 1.4.DYSY yi etkileyen faktörler (Ev sahibi ülke açısından) Çizelge 1.5. DYSY yi belirleyen faktörlerin etkileri Çizelge 2.1. Dünyada DYSY girişleri (Milyon $) ( ) Çizelge 2.2. Gelişmiş ülkelerde ve GOÜ lerde DYSY girişleri (Milyon $) ( ) Çizelge 2.3. Dünyada çeşitli bölgeler kapsamında DYSY den alınan pay (%) Çizelge yılları arası Türkiye de DYSY dağılımı Çizelge yılları arası Türkiye de DYSY dağılımı Çizelge 2.6. Dünyada, GOÜ lerde ve Türkiye de DYSY girişleri ( ) Çizelge yılları arasında izin verilen DYSY sektörel dağılımları (milyon $) Çizelge yılları arasında DYSY sektörel dağılımları (milyon $) Çizelge 2.9. Türkiye ye gelen DYSY nin ülkelere göre dağılımı (milyon $) Çizelge Yıllar itibariyle kuruluş türlerine göre ÇUŞ sayısı Çizelge 2.11.ÇUŞ sayısının sektörlere göre dağılımı Çizelge ÇUŞ sayısının ülkelere göre dağılımı Çizelge Sermaye büyüklüğü açısından ÇUŞ ların ülkelere göre dağılımı ( ) 77 Çizelge ÇUŞ sayısının illere göre dağılımı Çizelge Türkiye de yıllar itibariyle özelleştirme bedelleri ( ) ($) Çizelge Dünyada en fazla DYSY çeken ilk 10 ülke (milyar $) Çizelge 3.1. Analizde kullanılan değişkenlere ait bilgiler Çizelge 3.2. Analizde kullanılan değişkenlere ait istatistiki bilgiler Çizelge 3.3. ADF birim kök testi sonuçları

15 xiii Çizelge Sayfa Çizelge 3.4. PP birim kök testi sonuçlar Çizelge 3.5. KPSS birim kök testi sonuçları Çizelge 3.6. Johansen eşbütünleşme testi sonuçları Çizelge 3.7. Hata düzeltme modeli sonuçları Çizelge 3.8. Granger nedensellik testi sonuçları

16 xiv ŞEKİLLERİN LİSTESİ Şekil Sayfa Şekil 1.1. ÇUŞ ların örgütlenme yapısı Şekil 1.2. Ürün devreleri aşamaları Şekil 2.1. Yabancı sermaye izinlerinin sektörel dağılımı Şekil 2.2. İzin verilen DYSY nin sektörel dağılımı ( ) Şekil 2.3. DYSY lerin sektörel dağılımı ( ) Şekil yılında imalat sanayinde DYSY nin dağılışı Şekil yılında hizmetler sektöründe DYSY dağılışı Şekil Yılları arası özelleştirmeler yoluyla gelen DYSY (milyon $) Şekil yılları arasındaki özelleştirmelerde yerli ve yabancı yatırımcı payları 80 Şekil 2.8.Türkiye de toplam birleşme ve satın alma işlem sayısı ( ) Şekil 2.9. Türkiye de toplam birleşme ve satın alma işlem değeri ( ) (milyar $). 82 Şekil Türkiye deki DYSY girişlerinin dünya toplamı içindeki payı (%) Şekil Türkiye deki DYSY girişlerinin GOÜ ler içindeki payı (%) Şekil 3.1. Yerli Yatırımlar Serisi Grafiği Şekil 3.2. DYSY Serisi Grafiği Şekil 3.3. GSYH Serisi Grafiği

17 xv SİMGELER VE KISALTMALAR Bu çalışmada kullanılmış bazı kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aşağıda sunulmuştur. Kısaltmalar AB ABD ADF AIC ÇUŞ DF DPT DYSY GOÜ GSYH HDT IMF KPSS OECD OLI PP TCMB TÜFE TÜİK UNCTAD VAR WB / DB Açıklama Avrupa Birliği Amerika Birleşik Devletleri Genişletilmiş Dickey-Fuller Akaike Bilgi Kriteri Çok Uluslu Şirket Dickey Fuller Devlet Planlama Teşkilatı Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları Gelişmekte Olan Ülke Gayri Safi Yurtiçi Hasıla Hata düzeltme terimi Uluslararası Para Fonu Kwiatkowski, Phillips, Schmidt ve Shin Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı Eklektik Teori Phillips Perron Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tüketici Fiyat Endeksi Türkiye İstatistik Kurumu Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı Vektör Otoregresif Model Dünya Bankası

18 xvi Kısaltmalar WTO / DTÖ YASED Açıklama Dünya Ticaret Örgütü Yabancı Sermaye Derneği

19 1 GİRİŞ Günümüzde gelişmekte olan ülke (GOÜ) lerin en temel sorunlarından biri, ekonomik büyümeleri için gerekli olan yatırımları sağlayacak sermaye birikimine sahip olmamalarıdır. Ekonomik büyümenin en önemli belirleyicilerinden biri yatırımlardır. Eğer bir ülkenin tasarrufları yetersizse, yatırım yapmak için sermaye ihtiyacını yabancı tasarruflar ile karşılamaya çalışır. Bu ise dış kredi, borçlanma veya ülkeye yabancı sermaye girişi sağlayarak gerçekleştirilir. Dolayısıyla GOÜ ler sürdürülebilir büyüme, uluslararası piyasalarda rekabet edebilme ve gelişmiş ülkelerin ileri teknolojilerini yakalayıp o ülkelerle rekabet edebilme gereksinimlerine bağlı olarak, yabancı sermaye yatırımlarını artırıcı yönde politikalar benimsemişlerdir. Diğer taraftan, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası dünyadaki sermaye birikiminin sürekli olarak artışı, yeni yatırım alanlarına ve bölgelere yönelik ilgiyi artırmıştır. Bu gelişmelere bağlı olarak sermaye birikimi olan gelişmiş ülkelerden ödemeler dengesi sorunu yaşayan GOÜ lere sermaye yatırımlarında önemli artışlar meydana gelmeye başlamıştır. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) tanımlamasına göre doğrudan yabancı sermaye yatırımları (DYSY); bir ülkedeki yerleşik olan firmaların, farklı bir ülkede yerleşik olan firmaların üretim, dağıtım ya da diğer ekonomik faaliyetleri üzerindeki uzun dönemli kontrol hakkını, diğer ifadeyle yatırımcı ve firma arasındaki uzun dönemli bağımlılık ilişkisini ifade etmektedir. Bu yatırımlar genellikle uluslararası faaliyet gösteren çok uluslu şirket (ÇUŞ) lar aracılığı ile gerçekleştirilmekte ve gittikleri ülkelerin sabit sermaye birikimine para sermaye, teknoloji ve yönetim bilgisi yoluyla katkıda bulunmaktadır. DYSY, GOÜ lerin ilerleme sürecinde; ekonomik büyümeye finansman olanağı sağlama, ödemeler dengesini iyileştirme, ticaretin gelişmesi sonucu ihracat kanallarını artırma, teknolojik yenilikleri ve bilgi birikimini ülkeye taşıma, işgücünü nitelikli hale getirme ve istihdamı artırma gibi olumlu etkiler yaratabilmektedir. Ancak bu yatırımların bir ülkenin ekonomik büyümesine olumlu katkı sunabilmesi için, o ülkenin bazı ekonomik ve sosyal kriterleri sağlaması gerekmektedir. GOÜ lerin bazılarını karşılamakta zorlandığı bu kriterler arasında; eğitim düzeyi, teknoloji seviyesi, finansal gelişmişlik, gerekli

20 2 mevzuatların varlığı, vergi sistemi, ticaret ve yatırım politikaları, bürokratik yapı ve piyasa büyüklüğü sıralanabilir. Diğer yandan DYSY yi gerçekleştiren ÇUŞ ların elde edeceği karları kendi ülkelerine transfer etmeleri sonucunda, yatırımın yapıldığı ülkede döviz kayıpları meydana gelebilmektedir. Buna bağlı olarak cari açık yükselmekte ve ödemeler dengesi bozulmaktadır. Yaşanabilecek ekonomik krizlerde yabancı sermayenin ülkeyi terk etmesiyle krizler daha da derinleşebilmektedir. Diğer yandan DYSY nin çevre için yaratacağı olumsuzlukları engellemek amacıyla bir takım önlemler alınması da zorunludur. Bunlara ek olarak; ekonomide büyük firmaların yer alması ekonomi politikalarının uygulanmasında bağımsızlığı engelleyebilmektedir. DYSY, ülkedeki yerli yatırımlar üzerinde de etkiler yaratmaktadır. Bu bağlamda, söz konusu yatırımların yerli yatırımlar üzerinde olumlu bir etkisi mevcut ise, toplam yatırımlarda meydana gelen artış oranı, ülkede yapılan DYSY deki artış oranından daha fazla olacaktır. Buna crowding-in (içleme veya artırma) etkisi denir. Buna bağlı olarak ülkedeki sermaye birikiminin yetersiz olduğu durumda yabancı yatırımlar, ev sahibi ülkenin üretim kapasitesini ve istihdam olanaklarını artırabilir, teknolojiyi de yanında getirerek ilgili sektörlerin kademeli olarak gelişmesini ve rekabetin artmasını sağlayabilir, ithalata bağımlılığı azaltabilir. Diğer yandan toplam yatırımlar, ülkede yapılan DYSY deki artış oranından daha düşük oranda artıyorsa bu durumda crowding-out (dışlama) etkisi söz konusu olmaktadır. Buna bağlı olarak da yabancı yatırımlar ülkedeki yerli firmaların büyüme ve bilgi birikimini olumsuz etkileyebilir, yerli firmaların nitelikli emek ve sermaye girdisini azaltabilir. Dışlama ya da artırma etkisi DYSY nin yerli yatırımları ikame edici veya tamamlayıcı özelliği ile yakından ilgilidir. Yabancı yatırımlar yerli yatırımları ikame edici ise, yabancı firmalar (çoğunlukla ÇUŞ lar) yerli firmalarla yer değiştirebilirler; tamamlayıcılık söz konusu ise, yabancı yatırımlar yerli firmaların gelişmesini ve etkinleşmesini sağlayabilir. Bu çalışmanın amacı, DYSY nin yerli yatırımlar üzerine etkilerini Türkiye ekonomisi açısından analiz etmektir. Bu kapsamda, özellikle DYSY nin yerli yatırımlar üzerindeki dışlama (crowding-out) ve artırma (crowding-in) etkileri tespit edilmeye çalışılacaktır. Yerli literatürün incelenmesi neticesinde DYSY nin yerli yatırımlar üzerindeki etkisini inceleyen

21 3 sınırlı sayıda çalışma olduğu görülmüştür. Dolayısıyla söz konusu etkilerin tespiti kapsamında bilgi eksikliği bulunmaktadır. Bu çalışmada söz konusu etkilerin tespiti sayısal analiz yöntemleriyle belirlenmeye çalışılacaktır. Ayrıca çalışmanın 2002Q1-2014Q3 arası dönem verileri ile gerçekleştirilmesi, Türkiye ekonomisinde söz konusu etkilerin güncel durumlarını ortaya koyması açısından önem taşımaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde DYSY ve ÇUŞ tanımı ve kapsamı açıklanacak, yabancı sermaye yatırımlarının tarihsel gelişimi, türleri ve ilgili teorileri incelenecektir. Daha sonra yabancı yatırım kararlarını kaynak ülke ve ev sahibi ülke açısından etkileyen unsurlar ve yabancı yatırımların çeşitli ekonomik değişkenler kapsamında ev sahibi ülke üzerinde yarattığı etkiler üzerinde durulacaktır. İkinci bölümde, dünyada ve Türkiye de DYSY nin gelişimi ve dağılımından bahsedildikten sonra Türkiye ye sektör, ülke, özelleştirme, birleşme ve satın alma yoluyla gelen DYSY incelenecek, ardından Türkiye nin yabancı yatırımlar içinde dünyadaki yeri ve yabancı yatırımı çekme konusunda sahip olduğu avantajlı ve dezavantajlı yönleri tespit edilecektir. Üçüncü ve son bölümde ise DYSY nin yerli yatırımlar üzerine etkilerine dair literatür incelemesi yapılacak, daha sonra bu etkiler Türkiye ekonomisi kapsamında zaman serisi analizi yardımıyla elde edilecek sonuçlarla tespit edilmeye çalışılacaktır. Çalışma 2002:Q1-2014:Q3 dönemini kapsayacak olup, bu bağlamda Johansen eşbütünleşme testi uygulaması ile ele alınan değişkenler arasındaki uzun dönemli ilişki tespit edilecek ve daha sonra değişkenler arasındaki nedensellik olgusu hata düzeltme modelini temel alarak Granger nedensellik analizi ile incelenecektir. Sonuç bölümü, model tahmini sonucunda elde edilen ampirik bulgulara dair değerlendirme ve önerileri içermektedir.

22 4

23 5 1. BÖLÜM DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI Bir ülkede bir firmayı satın almak, yeni kurulan bir firma için kuruluş sermayesi sağlamak veya mevcut bir firmanın sermayesini artırmak yoluyla yapılan ve sermaye ile birlikte teknoloji, işletmecilik bilgisi, teknik bilgi (know-how) ve yatırımcının kontrol yetkisini de beraberinde getiren yatırımlara doğrudan yabancı sermaye yatırımları (DYSY) denilmektedir (Karluk, 2003: 486). Bu bölümde, söz konusu yatırımların tarihsel gelişimi ve bir ülkeye giriş şekilleri üzerinde durulacak, ardından bu yatırımları gelişen dünya ekonomisi kapsamında açıklayan yaklaşımlar teorik açıdan incelenecek, daha sonra kaynak ülke ve ev sahibi ülkenin yabancı yatırım kararlarında etkili olan faktörler ile yabancı yatırımların çeşitli ekonomik değişkenler kapsamında ev sahibi ülke üzerine etkileri üzerinde durulacaktır Yabancı Yatırımın Tanımı ve Kapsamı Yabancı yatırımlar, bir ülkenin karşılığını değişik biçimlerde ileride ödemek üzere başka ülkelerden temin ederek kısa sürede ekonomik gücüne ekleyebileceği mali veya teknolojik veya mali ve teknolojik kaynaklar olarak tanımlanmaktadır (Akdiş, 1998). Bu kaynaklar; gittiği ülkenin ekonomisine kısa sürede mevcutlarını aşan bir yatırım ve tüketim imkanı sağlayan, mal ve hizmet üretimi yapmak için geldiğinde kar elde eden, borç olarak geldiğinde ise ana para ve faiz ödemesi yapılmak kaydıyla dış ülkelerden temin edilen iktisadi ve teknolojik kaynaklardır (Uras, 1979: 27). Diğer yandan 4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırım Kanunu na göre yabancı yatırım; yabancı yatırımcı tarafından yurtdışından getirilen şirket menkul kıymetleri (devlet tahvilleri hariç), T.C. Merkez Bankası tarafından alım satımı yapılan konvertibl para şeklinde nakit sermaye, makine ve teçhizat, sınai ve fikri mülkiyet hakları ile yurtiçinden sağlanan ve yeniden yatırımda kullanılan, yabancı gerçek ve tüzel kişilerin hissesine karşılık gelen kar, temettü, satış, tasfiye ve tazminat bedelleri ile lisans, işletmecilik bilgisi anlaşmalar karşılığında ödenen değerleri ifade etmektedir.

24 6 Yabancı sermayenin içeriğini; yabancı yatırımcının şirketin dağıtılmayan ve tekrar yatırıma aktarılan kar payı, yabancı yatırımcının nakit veya ayni sermaye yoluyla ana şirketten aldığı hisse ve borç senetleri, yabancı yatırımcının şirketten aldığı nakit dışı makine ve üretim hakları ve yabancı yatırımcının sağladığı ticari ve diğer krediler oluşturmaktadır (Karluk, 2003: 486). Ülkeler, doğal kaynaklarını kullanılabilir hale getirmek ve mevcut üretim faktörlerini etkin bir şekilde kullanmak için, yurt içinde olmayan veya daha elverişli koşullarda yurt dışında bulunan sermayeye ihtiyaç duyarlar. Uluslararası alanda oluşan bu sermaye hareketleri; banka kredileri ve dış yardımlar, doğrudan yabancı sermaye (portföy) yatırımları ve dolaylı yabancı sermaye yatırımları olarak üç şekilde ifade edilebilir. Dünya ekonomisindeki gelişmelere bağlı olarak her bir sermaye hareketinin yönü ve miktarı değişebilmekte ve ülke ekonomilerini doğrudan etkileyebilmektedir. Aşağıda banka kredileri ve dış yardımlar dışında kalan dolaylı ve doğrudan yabancı sermaye yatırımları açıklanacaktır. DYSY kapsamında ise çok uluslu şirket (ÇUŞ) tanımı ve DYSY tarihsel gelişimi açıklanacaktır Dolaylı yabancı sermaye yatırımları Dolaylı yabancı sermaye yatırımları (portföy yatırımları); tasarruf sahiplerinin uluslararası sermaye piyasalarında ülke riski, kur riski, politik risk, ekonomik risk gibi riskleri üstlenmek suretiyle, sermaye kazancı, faiz ve pay geliri gibi finansal karlar elde etmek amacıyla, şirketin yönetimine müdahale etmeksizin hisse senedi, tahvil ve diğer sermaye piyasası araçlarına yaptığı yatırımlardır. Bu kapsamda portföy yatırımlarının genellikle faiz ve kar oranının düşük olduğu ülkelerden yüksek olduğu ülkelere doğru yöneldiği görülmektedir. Uluslararası portföy yatırımları, kısa vadede kar amacı üzerine kurulmuş olmaları nedeniyle ve likiditelerinin yüksek olmasının da etkisiyle, bulundukları ülkedeki ekonomik ve siyasi gelişmelere çok duyarlıdırlar. Yüksek miktarda uluslararası portföy yatırımı alan ülkeler, özellikle GOÜ ler, her an bir mali krize girme riskini almaktadır. Örneğin, kamu finansman açığı yaşayan bir ülke hala yüksek reel faiz politikası izleyerek bu açıkları

25 7 borçlanma yoluyla kapatmayı seçmektedir. Yüksek reel faizler kısa vadeli yabancı fonların ülkeye girişini özendirmektedir. Yüksek faizlerin çekiciliği ile ülkeye giren fonlar geçici bir rahatlama sağlarlar. Fakat bu fonlar olumsuz beklentiler karşısında kısa sürede ve büyük miktarlarda ülkeyi terk ettikleri için ekonomik dengeleri altüst edip mali krizlere yol açabilirler (Arıkan, 2006: 7) Doğrudan yabancı sermaye yatırımları DYSY; bir ülkedeki yerleşik bir firmanın, farklı bir ülkede uzun vadeli ve kalıcı ekonomik çıkar elde etme amacını ifade etmektedir. Kalıcı çıkar kavramı, yabancı sermaye yatırımcısı firma ile yatırım ve yatırımın kontrolü kapsamındaki uzun dönemli bağımlılığı ifade etmektedir. (OECD, 2008: 14) Daha geniş bir ifade ile DYSY (foreign direct investments); bir şirketin üretimini, kurulu bulunduğu ülkesinin sınırlarının ötesine yaymak üzere ana merkezinin dışındaki ülkelerde üretim tesisi kurması veya mevcut üretim tesislerini satın alması olarak tanımlanmaktadır. DYSY nin en önemli özellikleri, yatırımcının yurt dışındaki tesisin mülkiyetine kısmen veya tamamen sahip olması ve aynı zamanda onun yönetim ve denetimini elinde bulundurmasıdır. Dışarıdaki işletme genellikle ana şirketin elindeki teknoloji, ticari sırlar, yönetim bilgileri, ticaret unvanı (trademark) ve öteki kolaylıklardan yararlanır. Karşılığında ise, kısmen ya da tamamen kazanılan karları, ham madde, yarı işlenmiş veya mamul malları ana merkeze aktarır (Seyidoğlu, 2009: 600). Tanımın detaylandırılmasında, DYSY nin şirket yönetimi üzerinde etkin bir güce sahip olmasına vurgu yapıldığı görülür. Kuşkusuz burada önemli soru, etkin gücün ne olduğu ya da ne kadar sermayenin etkin güç için yeterli olabileceğidir. OECD tanımlamasına göre bir ülkedeki firmanın, yabancı ülkedeki firma sermayesinde % 10 ya da daha fazlasını kontrol yeteneği etkin güç olarak ifade edilmektedir. Kısaca merkezi farklı ülkede bulunan bir şirketin başka bir ülkedeki şirket sermayesinin % 10 ya da daha fazlasına sahip olması doğrudan yabancı sermaye yatırımı tanımı için yeterlidir (Elmas, 2008).

26 8 Yabancı sermaye yatırımları kapsamına girseler de gerek DYSY gerek ise portföy yatırımları birbirinden farklı yatırım türleridir. DYSY nin ana özelliği yurt dışında yeni yapılan veya satın alınan mevcut bir üretim tesisinin yönetiminin yabancı şirketin elinde veya denetiminde olmasıdır. Portföy yatırımlarında ise hisse senedi sahibinin işletme yönetimi üzerinde ancak dolaylı bir denetim hakkı vardır. Portföy yatırımları bir şirketin hisse senetlerinin yabancılar tarafından satın alınmasından ibarettir. Bu tür yatırımlarda yabancı ülkeye yalnızca bir döviz girişi söz konusu olur. DYSY ise ülkede bulunma süresine göre, uzun vadeli yabancı sermaye akımları arasında yer aldığından ve yatırım kapasitesi arttırıcı etkisinden dolayı GOÜ lerin büyüme amaçlı kullandıkları sermaye hareketleridir. Uluslararası iktisat literatüründe "doğrudan" kelimesi, sermayeyle birlikte değişen ölçüde teknoloji, know-how, işletmecilik bilgisinin de ülkeye geldiğini açıklamaktadır. Böylece DYSY, ülkeye yüksek reel faiz ve hisse senedi geliri nedeniyle gelen portföy yatırımlarından ayrılmaktadır. DYSY ağırlıklı olarak ürün ve hizmetlerin üretimi ile ilgili çok uluslu şirket (ÇUŞ) lar tarafından yapılır. Portföy yatırımını yapanlar ise finansal kurumlar, kurumsal yatırımcılar veya doğrudan doğruya bireysel yatırımcılardır. Portföy yatırımları DYSY ye göre çok daha hareketli, değişken ve geçici niteliktedir. Bu tür yatırımları yapanların hedefi kısa dönemde olabildiğince yüksek getiri elde etmektir. DYSY de ise yatırımcı, uzun vadeli hedeflere göre hareket eder. Bu tür yatırımların ülkeyi terk etmesi çok daha güçtür. Ayrıca portföy yatırımı ülkeyi terk ettikten bir süre sonra, koşullar düzelince tekrar geri dönebilir. DYSY için bu durum çoğu kez söz konusu değildir (Seyidoğlu, 2009: 602; Mangır, 2008) Çok uluslu şirketler Çok uluslu şirket (ÇUŞ), ana merkezi genellikle bir gelişmiş ülkede bulunan, kendi denetimi altındaki bağlı şirketler ya da şubeler aracılığıyla, üretim, pazarlama ve ihracat gibi dallarda faaliyet gösteren; ciroları, üretim ve ihracat düzeyleri, satış hasılatları ve kârlarıyla dev ekonomik güçleri temsil eden, amacı dünya çapında kar maksimizasyonu olan şirketlerdir (Ongun, 1998). J. H. Dunning e göre ÇUŞ ları doğrudan yabancı yatırımlar yaparak birden fazla ülkede gelir getiren aktif değerlere sahip olan veya bunları kontrol eden, dolayısıyla kaynak ülke dışında mal ve hizmet üreten, özetle uluslararası üretim yapan firma olarak

27 9 tanımlamak mümkündür. R. Vernon ise ÇUŞ ları organizasyon yapılarına veya işletme stratejilerine bağlı olarak açıklamaktadır. Ona göre ÇUŞ, çeşitli milliyetlere sahip ve geniş bir firmalar grubunu kontrol eden ana şirket tir (Karluk, 2003: 500). Bu şirketler ana merkezlerinin dışında kalan ülkelerdeki şubeleri (veya bağlı şirketler) kanalıyla üretim faaliyetinde bulunurlar. Yabancı ülkelerde üretim tesisi edinmenin de iki yolu olabilir. Birincisi, sıfırdan başlayarak tamamen yeni bir fabrika veya sermaye tesisi kurmaktır. Diğeri ise yabancı ülkede halen mevcut bir tesisi devralmak biçiminde olur. İlk durumda yatırımın yapıldığı ülkenin (ev sahibi ülke) sermaye stokunu artırıcı etki doğurur. İkinci durumda ise sermaye stokunda bir artışa neden olmaz. (Seyidoğlu, 2009: 601; UNCTAD, 2005: 297). Diğer taraftan ÇUŞ lar bir piyasaya yavru şirket veya ortak girişim kurmak yoluyla girmektedir. Yavru şirket, ÇUŞ ların ev sahibi ülkede tamamen kendine bağlı % 100 yabancı sermayeli yeni bir firma kurması, yerli bir firmayı tümüyle satın alması veya yerli bir firmanın % 50 den fazla mülkiyetine sahip olacak şekilde ortaklık kurması şeklinde gerçekleşmektedir. Ortak girişim ise, ÇUŞ ların ev sahibi ülkede faaliyet gösteren yerli bir firma ile ya da kamu kurumları ile bir araya gelerek yeni bir tesis kurması ya da mevcut tesisin paylaşılması şeklinde gerçekleşmektedir. ÇUŞ lar üretimlerini ölçek ekonomilerine, sermaye güçlerine ve ar-ge faaliyetlerine dayandırarak avantaj elde etmektedirler. Düşük ücret maliyetlerinin olduğu yerlere üretimlerini kaydırarak maliyet avantajına, üretimlerini diğer şirketleri aracılığıyla farklı pazarlara sunarak da yüksek gelir avantajına sahip olmaktadırlar. Ar-ge faaliyetlerini ise genellikle yetişmiş işgücünün daha çok bulunduğu gelişmiş ekonomilerde yürüterek bu piyasaların sağladığı avantajlardan da faydalanmaktadırlar. Bağlı şirketlerin dünya genelinde sağladığı bilgi akışı sayesinde ürün için en uygun ulusal firma, değer biçimi, fayda-maliyet analizi, tüketici zevkleri ve piyasa şartları hakkında karar verilmektedir (Salvotore, 2001: 362). Sahip oldukları ileri teknolojiyi kendi tekelci yapılarını gözeterek uluslararası faaliyetlerinde yaygınlaştırırken, faaliyet gösterdikleri piyasaların rekabet şartlarını bizzat veya ortak olarak anlaşma yoluyla belirlemektedirler. Böylece şirket

28 10 karlarını maksimize ederken, ekonomik istikrarsızlıklardan etkilenme riskini de minimize etme imkanına sahip olmaktadırlar. Kaynak: Karluk, 2003: 504 Şekil 1.1. ÇUŞ ların örgütlenme yapısı Yukarıdaki Şekil 1.1 de ana şirket, sistemin karar alma merkezi olarak gösterilmiştir. Sistemin amaçları ve faaliyetlerinin kontrolü ana merkezden yapılmaktadır. Kuruluş, ülke seçimi, ekonomik büyüklük, bağlı şirketler tarafından gerçekleştirilecek ürün çeşidi, bağlı şirketler arasındaki ticaretin yönü, hacmi ve bileşimi ile bağlı şirketler tarafından ulusal pazarlar için üretilecek mal ve hizmetler konusunda alınacak kararlar ana şirket tarafından kararlaştırılmaktadır. Bu stratejik kararlar, sistemin üyeleri arasında bir faktör ve ürün akış modeli yaratmaktadır. Ana şirkete bağımlı şirketler, şekilden de görülebileceği gibi çeşitli ülkelerde bulunmaktadır. Şekilde mevcut altı bağlı şirketin tamamı ana şirket ile ilişkili olduğu gibi bazıları da kendi aralarında üretim, sermaye, teknoloji ve yönetim ilişkilerine sahiptir. Örneğin, Almanya daki B1 şirketi kendi üretmiş olduğu ürünlerin bir kısmını İngiltere de faaliyette bulunan B6 şirketine transfer ederken, bu şirket de bu malları kendi üretimine girdi olarak kullanmaktadır. Aynı şekilde Japonya daki B4 şirketi nihai mallarını Hollanda daki B5 şirketine göndermekte ve bu şirket de söz konusu malları Hollanda da pazarlamaktadır. Fransa daki şirkette oluşan atıl fonlar, sistemin İtalya daki parçası olan B3 şirketinin sermaye genişlemesi için kullanılabilmektedir. Hollanda da faaliyette bulunan B5, yeni geliştirdiği bir üretim

29 11 teknolojisini İtalya daki B3 e transfer edebilmektedir. İngiltere deki B6 şirketinin yöneticisi Fransa daki B2 şirketine geçebilmektedir. Aynı şekilde bazı ürünler ve faktör hizmetleri, bağlı bir şirketten ana şirket A ya aktarılabilmektedir (Karluk, 2003: 504). Teknolojik gelişmelerin arkasında ar-ge harcamaları ve beşeri sermaye vardır. Parasermaye ile beşeri sermayeyi bir araya getirip üretim sürecine sokarak uluslararası üretimi belirleyenlerin başını çeken ise ÇUŞ lardır. Bu nedenle dış ticaret teorileri de doğrudan veya dolaylı olarak ÇUŞ ların rolünü ve devletin özellikle ihracata yönelik politikalarını gündeme getiren yaklaşımlar benimsemektedirler (Yılmaz, 2010: 196). ÇUŞ ların faaliyet gösterdikleri ekonomiye yaptıkları en önemli katkı, ortaya çıkardıkları yeniliklerdir. Bu şirketler uluslararası ticaret ve üretim yoluyla yeni fikirleri, ürünleri, yönetim şekillerini ve diğer yenilikleri tüm dünyaya yaymaktadırlar. Ayrıca genellikle teknolojik açıdan ileri şirketlerdir ve dünyadaki toplam ar-ge harcamalarının büyük bir kısmından sorumludurlar. Hiçbir diğer kuruluş ya da organizasyon dünya ekonomisine bu katkıyı aynı ölçüde yapamamaktadır (Arıkan, 2006: 21). Ancak bununla birlikte bu şirketlere yönelik eleştiriler de yoğunlaşmıştır. Bu eleştiriler; ülkelerin ulusal ekonomi politikalarını bağımsız şekilde belirleyememeleri, yabancı sermaye yatırımlarının küresel ekonomik krizlerin tetikleyicisi olması, ÇUŞ ların sendikalaşma faaliyetlerini dışlayıcı etkide bulunması, teknolojik kirliliğe neden olması, uluslararası piyasalardaki mali ve sosyolojik dengeleri bozması, vergi kaçırma durumları vb. konularda yoğunlaşmaktadır. Günümüzde ÇUŞ ların ticari faaliyetleri ve dolayısıyla dünya ekonomisindeki belirleyici rolü giderek artmaktadır. Özellikle 1980 sonrası küreselleşme eğilimine paralel olarak, WTO (Dünya Ticaret Örgütü), IMF (Uluslararası Para Fonu) ve WB (Dünya Bankası) gibi kuruluşların serbestleşmeye yönelik politikalar uygulaması sonucunda ÇUŞ lar uluslararası ticarette ve DYSY nin gerçekleştirilmesindeki etkinliklerini hızla artırmaktadır. UNCTAD verilerine göre, 1990 ların başlarında faaliyet gösteren ÇUŞ ların sayısının ve bu şirketlere bağlı yabancı iştiraklerin de dolayında olduğu tahmin edilmektedir yılı itibariyle bu sayı yaklaşık e, yabancı bağlı iştiraklerin sayısı ise e yükselmiş; DYSY stokları 15 trilyon doları, toplam satışları ise 31 trilyon dolarla dünya gayri safi hâsılasının % 10 unu aşmıştır. Bu şirketler küresel ihracatın üçte

30 12 birini gerçekleştirmektedir. Küresel üretimde başrolü dünyadaki en büyük 100 ÇUŞ oynamaktadır. Bu şirketler tüm ÇUŞ lara ait toplam varlıkların % 10 unu, satışların % 16 sını ve istihdamın da % 12 sini oluşturmaktadırlar Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının tarihsel gelişimi Birinci Dünya Savaşından önceki dönemde yaklaşık olarak üç yüzyıl boyunca sermaye, tabii kaynaklar ve nüfusa oranla yoğun olduğu alanlardan daha az yoğun olduğu alanlara akmıştır. Bu akım 19. yüzyılda en yaygın hale gelmiştir lü yıların ilk yarısında İngiltere nin, ihtiyaç duyduğu hammadde, madenler ve petrolün çıkarılması için sömürgelerde yaptığı yatırımlar, yabancı sermaye yatırımlarının başlangıcını temsil etmiştir. Çünkü endüstri devriminin bir sonucu olarak 19. yüzyılın ikinci yarısında, özellikle batının sanayileşen ülkelerindeki hızlı sermaye birikimi, büyük şirketleri bu sermayeden en fazla kar sağlayacak yatırım alanlarını aramaya yöneltmiştir. Ayrıca bu yatırımların şekli daha çok DYSY şeklinde gerçekleşmeye başlamıştır. Yatırım alanları ise, Avrupa endüstrisinin ihtiyacı olan hammaddeleri sağlayacak, doğal kaynak ve ucuz işgücüne sahip dönemin sömürgeleri ve bağımsız az gelişmiş ülkeleri olmuştur (Akdiş, 1988). 19. yüzyıla kadar yabancı sermaye olarak Batı Avrupa sermayesinden söz edilirken, Birinci Dünya Savaşını izleyen yıllarda ABD yabancı sermaye yatırımlarında ön sırayı almıştır li yıllardan itibaren DYSY bir önceki döneme göre büyük oranda artış göstermiştir. Büyük ekonomik buhranın yaşandığı 1929 yılından önceki dönemde ( ), sermaye ihracı sanayileşmiş ülkelerden az gelişmiş ülkelere doğrudur. Bu sermaye akımı daha çok portföy yatırımları şeklindedir. Ancak dünya ekonomik krizi yabancı sermaye yatırımları için yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Daha önce yabancı sermaye yatırımı yapan ülkeler bu yatırımlarını tasfiye etmeye yönelmişlerdir (Akdiş, 1988). İkinci Dünya Savaşı na kadar İngiltere ve ABD öncülüğünde gelişen DYSY; merkez ülkelerde ihracat yapan sektörlerde, çevre ülkelerde ise tarım ve madencilik gibi sektörlerde yoğunlaşmıştır. Savaştan sonraki yıllarda ÇUŞ ların da daha önemli bir güç haline gelmesiyle, DYSY de önemli artışlar yaşanmıştır. GOÜ lerin ekonomik büyüme

31 13 politikaları bu dönemde ön plana çıkmış ve yabancı sermayeye olan taleplerini artırmıştır. IMF verilerine göre 1960 yılı itibariyle GOÜ lerdeki yabancı sermaye miktarı 2 milyar dolar iken, 1982 yılında 10 milyar dolara yükselmiştir. Diğer yandan Avrupa da savaşın ortaya çıkardığı siyasal ve ekonomik koşullar ABD yatırımlarının önemini artırmış, yabancı yatırımlar endüstri ve altyapı sektörlerinde yoğunlaşarak artmıştır li ve 1980 li yıllarda ise yapılan yatırımlar azalmaya başlamıştır. Amerikan şirketleri, yatırımları için kendilerine yeni bölgeler aramaya başlamışlardır. Bunun bir nedeni, Avrupa da artan ücretlerin yarattığı maliyet artışıdır. Avrupa para birimlerinin ABD doları karşısında değer kazanması da Avrupa da yatırım yapmanın çekiciliğini azaltmıştır. Bu dönemde GOÜ ler yatırım açısından önem kazanmıştır (Arıkan, 2006: 15). Diğer yandan 1980 yılından sonra ülke ekonomileri dışa açılmaya başlamış, sermaye hareketleri serbestleşmiş, özelleştirme ve firma birleşmelerine yönelik teşvik amaçlı düzenlemeler yapılmıştır. Yaşanan bu değişimler sonucunda yabancı sermaye yatırımları dünya genelinde artış göstermiştir ve GOÜ ler, gelişmiş üretim merkezlerine dönüşmüştür (Çizelge 1.1) lı yıllarda yabancı yatırımlardaki artışın büyüme üzerindeki etkisi açık şekilde Asya ülkelerinde görülmüştür. GOÜ lere yönelik yabancı yatırımların önemli bir kısmı bu ülkelere gitmiştir. Ancak 1990 ların ikinci yarısından itibaren, özellikle 1997 yılındaki Uzakdoğu Krizi nden sonra GOÜ lerin yabancı sermaye girişleri içerisindeki payı sürekli azalmıştır. Bu yılda dünyada, 485 milyar ABD dolar tutarındaki yatırımın % 43 ü GOÜ lere gitmiştir. Yine Asya Krizi, Rusya Krizi ve diğer küresel krizlerin etkisiyle 2000 yılında bu oran %18 e gerilemiştir (Çalışkan, 2003). Ancak daha sonraki dönemlerde bu ülkelerin hukuki altyapılarında görülen liberalleşme eğilimi, bu ülkelere yapılan yabancı sermaye yatırımlarını yeniden ve büyük oranda artırmıştır. Çizelge 1.1 de GOÜ lere ve gelişmiş ülkelere yönelik DYSY yıllık dönemler itibariyle karşılaştırılmıştır. Çizelgedeki verilerden de anlaşılacağı gibi, 1980 li yıllarda GOÜ lerde uygulanan serbestleşme politikaları sonucunda DYSY tutarı büyük artışlar göstermeye başlamıştır. Günümüzde ise GOÜ lere yönelik yatırım miktarı gelişmiş ülkelere yönelik

32 14 yatırım miktarını geçmiştir. Bu durumun gerçekleşmesinde ÇUŞ ların ve ülkelerin ekonomi politikalarındaki değişimlerin oynadığı rol büyüktür. Çizelge 1.1. Gelişmiş ülkelerde ve GOÜ lerde DYSY girişleri (milyon $) ( ) Yıl Gelişmiş Ülkelere DYSY Girişi GOÜ lere DYSY Girişi Yıl Gelişmiş Ülkelere DYSY Girişi GOÜ lere DYSY Girişi Kaynak: UNCTAD Statistics Dünyadaki sermaye birikiminin sürekli olarak artışı, günümüzde yeni yatırım alanlarına ve bölgelere yönelik ilgiyi de sürekli olarak artırmaktadır. Bu kapsamda DYSY, günümüz ülkelerinin ekonomi politikalarında giderek daha önemli bir yere sahip olmaktadır. Söz konusu yatırımlarda seneler itibariyle gerçekleşen artışlar Çizelge 1.2 de sunulmuştur de 70 milyar ABD doları civarında olan DYSY girişi, 1990 da 207 milyar dolara, 1995 te 341 milyar dolara, 2000 de 1,38 trilyon dolara ulaşmıştır de dünyadaki DYSY girişi ise 2 trilyon dolarla 1980 sonrası en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Ancak 2008 yılında ortaya çıkan ve 2009 yılında başta gelişmiş ülkeler olmak üzere, birçok ülkeyi etkileyen ekonomik kriz nedeniyle bu tutar önemli ölçüde (2008 de 1,8 ve 2009 da 1,22 Milyar dolar) azalmış ve 2013 de 1,45 trilyon dolar olarak gerçekleşmiştir (Çizelge 1.2).

33 15 Çizelge 1.2. Dünyada DYSY girişleri (Milyon $) ( ) Yıl DYSY Girişi Yıl DYSY Girişi Yıl DYSY Girişi Kaynak: UNCTAD Statistics 1.2. Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Türleri DYSY, yatırımın gerçekleştirileceği ülkelere farklı şekillerde giriş yapabilmektedir. Bunları genel olarak yapılan yatırımın mülkiyet durumuna göre, yapılan yatırımın yeni işletme yaratmasına göre, yapılan yatırımın üretim zincirindeki yerine göre ve diğer farklı değişkenlere göre sınıflandırmak mümkündür Yapılan yatırımın mülkiyet durumuna göre DYSY, yatırımın mülkiyeti açısından çeşitli etkenlere bağlı olarak farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda yabancı yatırımcılar yerli yatırımcılarla ortak bir şirket kurabilmekte, kendi mülkiyetinde veya diğer yabancı firmalarla bir şirket kurabilmekte, farklı bir tüzel kişilik adı altında birleşerek veya mevcut bir tüzel kişilik altında bir araya gelerek faaliyette bulunabilmekte veya çeşitli fırsatlardan yararlanmak amacıyla stratejik birleşmeler sağlayabilmektedir.

34 Ortak girişim ve tam mülkiyete dayalı bağlı şirket (Joint ventures and fullownership) Ortak girişim, bir veya daha fazla yabancı yatırımcının ev sahibi ülkeye gelerek bu ülkede diğer bir veya birkaç yerli yatırımcı ile ortak bir işletme kurmasıdır. Ortak girişimde işletmelerden her birinin farklı kaynaklara sahip olması bir avantaj oluşturmaktadır. Böylece ortak girişimin, yeni bir sektörde faaliyet göstermenin yol açtığı riskleri azalttığını, küçük işletmelere büyük şirketlerle rekabet etme ve yeni teknolojileri kolayca elde edebilme olanağı verdiğini söylemek mümkündür. Diğer taraftan ana ülke şirketi yerli ortağın iç piyasadaki tecrübesinden, ülkedeki yasal düzenlemeler hakkında sağlayacağı yardımlardan yararlanabilmek nedeniyle ortak girişimi (joint venture) tercih edebilmektedir (Seyidoğlu, 2003: 720). Ortak girişimler; üretim, satın alma, pazarlama, dağıtım, ar-ge amaçlı kurulabilen ve rakipler arasındaki işbirliğine olanak tanıyabilen bir yapıya sahiptir. Örneğin üretime yönelik bir ortaklığın kurulmasında taraflar, yalnızca karşılıklı teknolojinin, bilginin, fikri mülkiyet haklarının veya personelin değişimini yapabilmekte veya ayrı bir teşebbüs halinde ortak bir girişim kurarak da amaçlarına ulaşabilmektedirler (Claydon, 1986: 157). Tam mülkiyete dayalı bağlı şirket ise, bir veya daha fazla yabancı yatırımcının ev sahibi ülkeye gelerek kendi başına kurduğu bir işletme türüdür. Ortak girişim ile arasındaki temel farklılık, ev sahibi ülkeden bir yatırımcının mülkiyet üzerinde söz sahibi olup olmadığıdır. DYSY içinde tam mülkiyete dayalı şirketler, şirketteki kararların alınmasında yerli ve yabancı ortaklar arasındaki uyumsuzluğu ortadan kaldırmak açısından, ortak girişimlere göre daha çok tercih edilen bir kuruluş türüdür. Ayrıca bu tercihi ev sahibi ülkenin piyasa yapısı, üretim teknolojisi, tüketim kalıpları, fikri mülkiyet hakları vs. etkilemektedir Şirketler arası birleşmeler ve satın almalar (Mergers and acquisitions) Şirket birleşmeleri; iki veya daha fazla şirketin bir araya gelip, hukuki varlıklarını sonlandırarak yeni bir şirket kurmaları ve faaliyetlerini bu şirket adı altında devam ettirmeleri olarak tanımlanabilmektedir. Böylece şirketler birleşme yoluyla daha büyük

35 17 ölçek ekonomilerinden faydalanmak ve verimliliği artırmak için tüm kaynaklarını, piyasa güçlerini ve pazar paylarını bir araya getirmektedirler. Ayrıca ihtiyaç duydukları teknolojiyi geliştirmek yerine, çok daha düşük maliyetle mevcut teknolojiye ulaşma imkanı elde etmektedirler. Böylece şirketlerin rekabet gücü ve karlılığı artmaktadır. Şirket satın almaları ise ev sahibi ülkedeki bir işletmenin varlıklarının veya hisselerinin tamamının veya önemli bir kısmının bir veya daha fazla yabancı yatırımcı tarafından satın alınmasıdır. Bu tür DYSY sayesinde hızlı ve kolay şekilde yabancı bir piyasaya girme imkanı bulan şirket; ayrıca teknoloji, deneyim, yeni ham madde arzı ve daha iyi dağıtım ve pazarlama kanalları da elde etmiş olmaktadır. Diğer yandan firmaların farklı milliyetlere ait olması, farklı gelenekleri benimsemeleri, birleşme ve satın alma sonucu istihdam ve işçi ücretlerinde meydana gelen olumsuz gelişmeler, şirketlerin toplu sözleşmeler açısından farklı anlayışlar benimsemiş olmaları gibi durumlar, birleşme ve satın almadaki olumsuz unsurlar olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bu yatırımlar ülkedeki net yatırımlarda veya üretimde nadiren bir artışa neden olmaktadır. Çoğu zaman uluslararası yatırımcı ile birleşen şirkette oluşacak sinerjilerden dolayı yatırımlarda bir azalma bile söz konusu olabilmektedir (Çapraz ve Demircioğlu, 2003) Stratejik birleşmeler (Strategic alliances) Stratejik birleşmeler son yıllarda yaygın olarak uygulanmaya başlanan bir DYSY çeşididir. Firmalar bu tür birleşmeleri ar-ge faaliyetlerini paylaşmak, piyasaya doğru zamanlama ile girebilmek ve ortak pazarlama ve hizmet sunmanın faydalarından yararlanabilmek amacıyla yaparlar. Özellikle ar-ge maliyetlerinin yüksek olduğu ve piyasaya girişte zamanlamanın önem taşıdığı ileri teknoloji ürünleri için bu yatırım türü uygun bir yaklaşım olmaktadır (Seyidoğlu, 2003: 722). Stratejik birlik oluşturmada izlenen bir yol, iki firma hisse senetlerinin bir bölümünün birbirleri ile değiştirilmesinden ibarettir. Bu birleşme türü portföy yatırımı olmaktan öteye gidemez. Daha geniş kapsamlı bir stratejik birlik oluşturma şeklinde ise firmalar hisse senetlerini değiştirmenin yanında mal ve hizmet üretimi için ortak bir

36 18 girişimde bulunabilmekte ya da bir tarafın belirli bir piyasada diğerini temsil edeceği şekilde ortak pazarlama ve hizmet anlaşmaları yapabilmektedirler. Bu yatırım türüne stratejik birleşme denilmektedir (Kurtaran, 2007). Ar-ge giderlerinin yüksek olduğu ve piyasaya girişte zamanlamanın önem taşıdığı ileri teknoloji kullanılan sektörlerde yaygındır. Bu tür yatırımlar nedeniyle ülkelerde rekabeti engelleyici sonuçlar meydana gelmektedir Yapılan yatırımın yeni işletme yaratmasına göre DYSY ev sahibi ülkede yeni işletme yaratması açısından; yeni bir şirket kurularak yeni bir sabit sermaye stoku oluşturulması, pazar olanaklarından yararlanmak ve pazara hızlı giriş yapmak amacıyla var olan bir yerli yatırımın satın alınarak yeniden inşa edilmesi veya yerli firmanın hisselerinin satın alınması şeklinde gerçekleştirilebilir Yeşil alan yatırımları (Greenfield investments) Yeşil alan yatırımları (greenfield investment); yabancı bir şirket tarafından ev sahibi ülkede tamamen yeni yaratılan varlıklar veya yerli şirketlerde var olan varlıkların transferi şeklinde sabit sermaye stokunu artıran yatırımlardır. Bu yatırımlarda ÇUŞ lar ev sahibi ülkede yeni üretim, dağıtım ve ar-ge tesisleri kurmaktadır. DYSY gibi yeşil alan yatırımları da ÇUŞ ların merkezinden yabancı ülkedeki şubelerine yapılan tüm finansal transferleri içerir (Calderon ve diğerleri, 2004). Yeşil alan yatırımları ya da yeni projeler ev sahibi ülke stoklarını, sermaye verimliliğini ve istihdamı direkt olarak artıran yatırımlardır (UNCTAD, 2006: 17). Bu tip yatırımlar günümüzde daha çok GOÜ lerde yoğunluk kazanmaktadır. Yabancı yatırımcının amacı; tamamen kendi teknolojisi, üretim metodu ve yönetim anlayışıyla, kendi mülkiyetinde yeni bir işletme kurarak, bu sayede karını maksimize etmektir. Ancak birleşme ve satın alma şeklindeki yatırımlara kıyasla, bu yatırımlar daha tedrici gerçekleşmektedir. Ayrıca yatırımların net getirisini elde etmek de diğer yatırımlara göre daha uzun zaman almaktadır.

37 Kahverengi alan yatırımları (Brownfield investments) Kahverengi alan yatırımları, yeşil alan yatırımları ile satın alma yatırımlarının bir karması şeklindedir. Bu tip yatırımlarda bir satın alma gerçekleşir, fakat işletmenin şekillenmesinde ev sahibi ülkedeki işletmenin üretim faktörlerinden ziyade yabancı yatırımcının getirdiği faktörler etkindir. Bu yatırımlar, GOÜ lerde satın almalar şeklinde gerçekleşen DYSY nin, yeniden inşa edilerek yeşil alan yatırımlarına dönüştürülmesi şeklinde oluşur. Genelde pazara erken girmek ve yerli işletmenin pazar payını kullanmak için satın alma şeklinde gelen yabancı yatırımcıyı yerli firmanın organizasyon yapısı tatmin etmeyebilir. Bu da yabancı yatırımcıyı yeni yatırıma sevk eder. Bu şekilde yatırımcı kendi kaynaklarını, satın aldığı şirketin varlıkları ile birleştirerek yeni bir işletme oluşturur (Meyer, 1998) Satın alma ve birleşmeler (Acquisitions and mergers) Yabancı yatırımcının ev sahibi ülkeye ait firmanın hisselerini satın alması ile gerçekleşmektedir. Böylece yerli piyasaya hızlı ve kolay şekilde giriş imkanı bulunmaktadır. Yatırımın sonucunda sadece firmanın aktifleri el değiştirmekte ve yeni yatırımlara gidilmediği sürece üretim artışı, istihdam artışı ve yeni işletmeler yaratılmamaktadır (UNCTAD, 2006: 17). Yeşil alan yatırımlarında yatırım yapan firma kendi kaynaklarını yerli firma varlıkları ile birleştirirken, satın alma şeklindeki yatırımlar birincil olarak yerli firma varlıklarını kullanır ve bunları yatırımı yapan firmanın yönetim anlayışı ile birleştirir (Meyer, 1998) Yapılan yatırımın üretim zincirindeki yerine göre Doğrudan yabancı yatırım kararı verilirken uluslararası ticaret engellerinin varlığı veya ülkeler arası faktör fiyatlarındaki farklılıklar göz önüne alınmakta, söz konusu yatırımlar yatay veya dikey yatırım şeklinde gerçekleştirilebilmektedir.

38 Yatay yatırımlar (Horizontal investments) Uluslararası ticaret engellerinin mevcut olması ve taşıma maliyetlerinin fazla olması durumunda tercih edilen bir yatırım yöntemidir. Buna göre, yabancı yatırımcı ev sahibi ülkeye ihracat yapamıyorsa veya yapsa bile rekabet edemiyorsa, böyle durumlarda ev sahibi ülkede yatırım yaparak piyasa hakimiyeti sağlamayı amaçlamaktadır. Bu şekilde ev sahibi ülke piyasasında satış yapma fırsatı bulmaktadır (Hanson, 2001) Dikey yatırımlar (Vertical investments) İletişim, ulaştırma ve diğer birçok alandaki teknolojik ilerleme ve liberalleşme akımlarına rağmen, hala ülkeler arasında faktör fiyatları ve faktör donatımlarında farklılıklar mevcuttur. Bu durumda üretiminde farklı faktörler gereken malların üretimi aşamalara ayrılmakta ve her bir aşama kendi faktörünün ucuz olduğu ülkelerde gerçekleştirilmektedir. Sermaye yoğun aşama sermayenin ucuz, emek yoğun aşama ise emeğin ucuz olduğu yerlerde gerçekleştirilerek maliyet minimize edilmektedir (Hanson, 2001) Yapılan yatırımın amacına göre DYSY amaçlarına göre; piyasaya yönelik, verimliliğe yönelik, kaynağa yönelik ve varlığa yönelik olarak dörde ayrılmaktadır. Yatırımcı tarafından, yatırım yapılan ülkenin seçiminde piyasa koşulları ön plana çıkabilir. Bu kapsamda yatırımcılar, piyasaya yönelik yatırım yapmak amacıyla piyasa büyüklüğü, coğrafi koşullar, piyasa büyüme hızı gibi faktörleri dikkate almaktadır. Diğer taraftan yabancı yatırımcılar, yatırımlarını verimliliğe yönelik amaçlar doğrultusunda gerçekleştirebilirler. Bu bağlamda yabancı yatırımcılar, ölçek ekonomisinden faydalanabilme ve kaynak maliyetlerinin verimliliğe göre ayarlanabilmesi gibi koşulları göz önüne almaktadır. Diğer yandan yatırımlar, üretim faktörlerinin maliyet açısından daha uygun olduğu bölgelere veya nitelikli işgücü arzının ve teknik becerilerin daha yoğun olduğu bölgelere yönelme amacı taşıyabilmektedir. Çizelge 1.3 de yatırım amaçları kapsamında ev sahibi ülkede aranan özellikler belirtilmiştir.

39 21 Çizelge 1.3. Yapılan yatırımın amacına göre DYSY Yapılan Yatırımın Amacı Piyasaya Yönelik (Yatay Yatırım) Verimliliğe Yönelik (Dikey Yatırım) Kaynağa Yönelik Varlığa Yönelik Kaynak: Loewendahl ve Ertuğrul, Ev Sahibi Ülkede Aranan Özellikler - Piyasa büyüklüğü - Piyasanın büyüme hızı - Bölgesel ve küresel piyasalara erişim - Ülkeye özgü tüketici tercihleri - Piyasaların yapısı - Yerli iş gücü - Emek verimliliğine göre ayarlanan kaynak maliyetleri - Diğer girdi maliyetleri (Ulaştırma, ara ürün vb.) - Ölçek ekonomileri için bölgesel ekonomilere üyelik - Hammadde - Düşük maliyet, vasıfsız işgücü - Vasıflı işgücünün varlığı - Üniversitelerin ve araştırma enstitülerinin kalitesi - Yüksek öğrenim mezunu işgücü arzının genişliği - Yenilikçi kapasite, pazarlama ağları, kültürel tutumlar - Teknolojik adaptasyon, teknik beceriler - Ar-ge ve DYSY sınıfları ve eşik değeri 1.3. Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarına İlişkin Teoriler DYSY nin teorik kökleri Adam Smith ve David Ricardo gibi klasik iktisatçıların görüşlerine dayanmaktadır. Klasik dış ticaret teorilerine göre uluslararası alanda uzmanlaşmanın yarattığı ölçek ekonomileri ve verimlilik artışı sayesinde ekonomik büyüme sağlanabilmektedir. Ancak bu teoriler, üretim faktörlerini sabit tutarak sadece mal akımları ile dış ticareti açıklamaya çalışmaktadır. Neo-klasik teoriler de tam rekabet şartları altında faktörlerin uluslararası alanda hareketsizliği varsayımına dayandığı için, ÇUŞ ların faaliyetlerini açıklamakta yetersiz kalmıştır. DYSY nin 1950 li yıllarda özellikle gelişmiş ülkeler arasında büyük miktarlara ulaşmasıyla ve ilerleyen dönemlerde küreselleşmenin de etkisiyle yabancı yatırımları açıklamakta yeni yaklaşımlar geliştirme ihtiyacı doğmuştur. Bu kapsamda DYSY ile ilgili teoriler önemli değişim ve ilerleme göstermiştir. Bu teoriler özellikle DYSY nin nedenleri üzerinde durmakta; neden yatırımda bulunulan ülkeyi seçtikleri, yerli firmalarla nasıl rekabet ettikleri, ihracat yapmak yerine neden doğrudan yatırımı tercih ettikleri ile ilgilenmektedirler. Ancak yine de günümüzde bu teoriler DYSY yi tam olarak açıklama gücüne sahip değildir. Aşağıda tam rekabet ve eksik rekabet varsayımı kapsamında

40 22 incelenecek olan teorilerden her biri kendini gerçek dünyanın karmaşıklığından soyutlayarak, doğrudan yabancı yatırım olgusu için basit ve genel bir model sunmayı amaçlamaktadır Tam rekabet varsayımına ilişkin teoriler Bu başlık altında Farklılaşan Getiri Oranı Teorisi, Portföy Teorisi, Çıktı ve Piyasa Büyüklüğü Teorisi incelenecektir. Bu teoriler mal ve faktör piyasasında tam rekabet koşullarının geçerli olduğu varsayımına dayanmaktadır. Bu teoriler daha çok gelişmiş ülkeler arasındaki yabancı sermaye hareketlerini açıklamaya yönelik ortaya atılan teorilerdir Farklılaşan getiri oranı teorisi Farklılaşan Getiri Oranı Teorisine göre DYSY; yatırımdan beklenen marjinal getiri oranı sermayenin marjinal maliyetine eşitleninceye kadar, yatırımın getirisinin düşük olduğu ülkeden getirinin yüksek olması beklenen ülkeye doğru akmaktadır. Teori açıkça, riskin tarafsız olduğunu kabul etmektedir, yatırımcı yatırım kararını verirken dikkate aldığı tek parametre yatırımdan beklenen getiri oranıdır (Moosa, 2002: 24). Bir firma yurt dışında yatırım yapma kararı verirken, bu yatırımın yurtdışındaki beklenen getirisi ile aynı yatırımı yurt içinde yapılması halinde elde edebileceği getiriyi karşılaştırarak kar maksimizasyonu çerçevesinde getirisi daha yüksek olan yatırımı seçmektedir (Öztürk, 2004). Bu görüş ile ilgili olarak getirilen eleştiriler mevcuttur. Bunlardan biri, ülkelerin aynı anda hem doğrudan yabancı yatırım yapmaları hem de kendi ülkelerinde bu yatırımları kabul ettikleri gerçeğidir. Farklı getiri oranları teorisinin doğru olması, DYSY akışlarının herhangi bir ülke için tek yönlü olması anlamına gelmektedir. Diğer bir eleştiri ise, teorinin DYSY ile sermayenin beklenen getiri oranı arasında bir ilişki kurmasıdır. Beklenen getiri oranları, firmaların açıkladıkları kar rakamları ile hesaplanmaktadır; ancak çoğu zaman gerçekleşen kar ile beklenen kar farklı olabilmektedir (Moosa, 2002: 25).

41 lilerde Amerikan firmalarının özellikle Batı Avrupa da giderek artan yatırımlarından sağladıkları karların kendi ülkelerinden sağladıkları karlardan daha fazla olmaya başlamasıyla, bu teorilerin popülaritesi artmıştır. Ancak teorinin geçerliliği zaman içerisinde sorgulanmaya başlanmıştır. Çünkü teorik olarak ÇUŞ lar, kısa ve orta vadede kâr dışında bir amaçla da doğrudan yatırım yapabilmektedirler. Piyasaya girme amacına uygun olarak satış gelirlerini maksimize etmek ya da ticaret engellerini aşmak gibi çok farklı amaçlarla uluslararası faaliyetlerde bulunabilmektedirler. Bundan daha önemlisi yabancı yatırımcıların riskten kaçınma eğiliminde olmaları, doğrudan yatırım kararı alınırken sadece getiri oranlarının değil aynı zamanda risklerin de göz önüne alındığını göstermektedir. Yatırımcının amacı getiri oranını maksimize etmek yerine birim risk başına getiriyi maksimize etmek ya da birim getiri başına riski minimize etmek olabilir (Moosa, 2002: 25) Portföy teorisi Farklılaşan Getiri Oranı Teorisi yabancı yatırımları getiri oranları farkı ile açıklamakta, riski tarafsız olarak kabul etmektedir. Ancak yatırım kararı alınırken risk tarafsızlığı varsayımı terk edildiğinde; risk, yatırımda göz önüne alınması gereken bir değişken haline gelmektedir. Bu önerme kabul edildiğinde, farklılaşan getiri oranı teorisi yetersiz kalmaktadır. Bu durumda yabancı yatırımları açıklamada portföy teorisine başvurulmaktadır. Bu teori, yatırım çeşitlendirmesi ile riski azaltma fikrine dayanmaktadır (Moosa, 2002: 26). Temelleri 1950 li yıllarda Tobin (1958) ve Markowitz (1959) tarafından atılan portföy teorisine göre yatırım getirinin pozitif, riskin ise negatif bir fonksiyonudur. Bu nedenle yatırımcılar, yatırım portföyünü oluştururken hem sermayenin getirisini hem de risk faktörünü dikkate almakta ve karşılaştıkları riskleri azaltmak için yatırımlarını değişik ülkeler veya sektörler arasında paylaştırmaktadırlar (Öztürk, 2004). Yani yatırımcıların elde edeceği getiriler reel kura, beklenen enflasyon oranına, diğer finansal araçların getirisine bağlı olduğu kadar, yatırımın yapıldığı ülkenin risk düzeyine de bağlıdır ve yatırımcılar hem getirisi hem de riski yüksek olan yatırımlardan kaçınmaktadır.

42 Çıktı ve piyasa büyüklüğü teorisi Bu teorilere göre DYSY, çıktının veya satışların bir fonksiyonu olarak ele alınmaktadır. Çıktı ve satışlar, ev sahibi ülkenin piyasa hacminin büyüklüğü ile ölçülmektedir. Piyasa büyüklüğü olarak ise ülkenin GSYH si ölçü olarak alınır. ÇUŞ lar yatırımlarını, yatırımın yapıldığı ülke içerisinde toplam satışlardaki artışa bağlı olarak artırmaktadırlar, böylece ülkedeki yatırım miktarı GSYH ile birlikte artmış olur (Agarwall, 1980). Tam rekabet koşullarına dayanan klasik varsayımların geçerliliğini koruduğu bir ortamda ortaya çıkan bu teoriler, DYSY yi firmaya özgü nedenlerden çok yatırım yapılan ülkeye özgü nedenlerle açıklamaktadır. Ancak küreselleşen dünyada tam rekabet piyasası varsayımlarının saf haliyle geçerliliğini koruduğu bir ülke mevcut değildir. Bu nedenle mal ve faktör piyasalarında tam rekabet koşullarının geçerli olmaması ve küresel yatırım yapan ÇUŞ ların genellikle monopol, düopol, triopol ve oligopol piyasalarda varlıklarını sürdürmeleri iktisatçıları eksik rekabet piyasası koşullarına dayanan teoriler geliştirmeye yöneltmiştir (Şener, 2008: 27) Eksik rekabet varsayımına ilişkin teoriler Çalışmanın bu bölümünde eksik rekabet piyasası koşulları altında elde edilen avantajlar göz önünde bulundurularak, firmaların portföy yatırımı yapmak yerine neden DYSY kararı aldıkları konusu incelenecektir. Bu kapsamda geliştirilen teoriler, daha çok gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerdeki sermaye hareketlerini açıklamaya yöneliktir Endüstriyel organizasyon teorisi Endüstriyel Organizasyon Teorisi, Hymer tarafından 1960 yılında doktora tezi olarak sunulmuş ve 1976 da basımı gerçekleştirilmiştir. Daha sonra ise Kindleberger (1969), Caves (1982) ve Dunning (1988) tarafından geliştirilmiştir. Bu teoriye göre, bir firma başka bir ülkede şube açarsa, yerli firmalarla rekabet etmek açısından bir takım dezavantajlarla karşı karşıya kalmaktadır. Bu dezavantajlar dil farklılıklarından, kültürden, yasal düzenlemelerden ve diğer ülkeler arası farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Örneğin

43 25 bir ÇUŞ, ev sahibi ülkedeki yerli işgücünün yabancı yatırım bünyesinde çalışmayı daha riskli görmesi nedeniyle, yerli firmalardan daha çok ücret ödemek zorunda kalabilmektedir. Bu gibi dezavantajlara rağmen yatırım yapmaya karar vermek için iyi bilinen bir marka ismine, patentli teknolojilere, ölçek ekonomilerine, pazarlama gücüne, yönetsel becerilere ve bunun gibi diğer firmaya özgü avantajlara sahip olmak gerekmektedir. Bu avantajlar sayesinde firmanın tekelci güç kazanarak, yalnızca kendi ülkesinde elde edeceğinden daha yüksek bir getiri elde etmekle kalmayıp, ev sahibi ülkedeki yerli firmalardan da daha yüksek bir getiri oranına sahip olması söz konusu olmaktadır (Agarwall, 1980: 749; Moosa, 2002: 30; Yılmaz, 2010: 274). Hymer klasik dış ticaret teorilerinin ve tam rekabete dayalı teorilerin DYSY yi açıklayamadığını ortaya koymuş, daha sonra da endüstriyel organizasyon yaklaşımı ile firmaların doğrudan yabancı sermaye yatırımı ya da uluslararası üretim faaliyetlerinin nedenlerini açıklamaya çalışmıştır. Buna göre firmalar risk ve belirsizlik, bilgi edinme ve işlem maliyetleri, döviz kurundaki istikrarsızlık ve yabancılara olan güvensizlik durumlarında portföy yatırımı yerine DYSY yi tercih etmektedirler. Bu kapsamda piyasa aksaklıklarından yararlanarak rakipleri üzerinde sahip oldukları avantajları kullanmakta (pazar payı, yönetsel yetenekler, teknolojik üstünlük, sermayeye erişim, ölçek ekonomileri), rekabet üstünlüğü sağlamakta ve firma faaliyetlerini çeşitlendirmektedirler. Yani ÇUŞ lar ve DYSY piyasa aksaklıkları sonucu olarak ortaya çıkmaktadır (Hymer, 1976: 24-27). Bu teori, DYSY nin incelenmesinde piyasalarda eksik rekabet olması durumunu ortaya koyması açısından yenilikler getirmiş, piyasa ve endüstri yapısına değinerek kendisinden sonra ortaya atılan teorilere öncülük etmiştir İçselleştirme teorisi Hymer ve Caves (1971) in önemli katkılarına rağmen uluslararası üretim teorisinin ortaya çıkışı içselleştirme yaklaşımının geliştirilmesi ile olmuştur. İçselleştirme yaklaşımı, Hymer hipotezine bağlı olmakla birlikte, firma teorisine dayanan bir analizdir. Buckley ve Cason un ileri sürdüğü, Hennert, Dunning, ve Rugman ın katkıda bulunduğu bu teorinin

44 26 çıkış noktası uluslararası piyasalardaki aksaklıklar, gecikmeler ve asimetrik bilgidir. İçselleştirme teorisiyle uluslararası firmaların lisans anlaşmaları ve yönetim anlaşmaları gibi yollar yerine, neden DYSY yi tercih ettiklerine açıklama getirilmeye çalışılmıştır. Hem yabancı piyasalarda meydana gelen belirsizlikler hem de firmanın sahip olduğu kendine özgü avantajları firma içinde kullanmak istemesi, firmaların üretimiyle ilgili mal/hizmet piyasalarını içselleştirmesine neden olur. Teoriye göre doğrudan yabancı yatırım, firmanın içsel işlemleri ile piyasa işlemlerini yer değiştirmesi suretiyle meydana gelir (Moosa, 2002: 32). Uluslararası firmaların yaptıkları içselleştirmeleri; yatay olarak bütünleşmiş ÇUŞ lar firmaya özgü üstünlüklerini (patent vb.) korumak için yaptıkları DYSY, düşey olarak bütünleşmiş ÇUŞ ların bir malın (örneğin petrol) tüm üretim aşamalarını içermek için yaptıkları DYSY, riskin uluslararası alanda çeşitlendirilmesine ve dağıtımına dayanan yatırımlar olarak üç grupta toplamak mümkündür (Öztürk, 2004). Bu yaklaşıma göre, firmalar ilişkili bulundukları tüm piyasa faaliyetlerini kendi bünyesinde toplayarak, kendi kendine yeterli olma ve diğer firmalara olan bağımlılıklarından kurtulma çabası içindedirler. Bu tip yapıya kavuşabilmek için de faaliyette bulundukları sektörlerin tüm piyasalarını firma sistemi içinde toplamak, yani içselleştirmek zorundadırlar. İşte firmanın kendi bünyesinde meydana gelen bu içselleştirme durumu uluslararası piyasalarda gerçekleştiği zaman firma ÇUŞ haline gelmekte ve aynı zamanda doğrudan yabancı yatırım yapmış olmaktadır (Buckley ve Casson, 1976: 33, Yılmaz: 280). İçselleştirme teorisine göre, bilgi, deneyim, pazarlama ve yönetsel beceri gibi girdiler için tam rekabet koşullarına uygun piyasalar bulunmamaktadır. Bu nedenle, firmalar kendi organizasyonları dahilinde içsel bir pazar oluşturmaktadırlar. Bu durum, firmaların söz konusu girdileri firma içinden sağlamasının marjinal maliyeti ile bu girdileri dışarıdan temin etmenin maliyeti eşitleninceye kadar devam etmektedir (Coase, 1960: 396).

45 27 Firmalar söz konusu içselleştirmelerle dışa bağımlılıklarını, risk faktörlerinin olumsuz etkilerini ve belirsizlikleri azaltarak büyümeyi sağlayacaklardır. Diğer yandan ticaret engelleri, sermaye hareketlerine getirilen sınırlamalar, ülkeler arası vergi oranı farklılıkları gibi hükümetlerin yaptığı düzenlemelerin etkilerini en aza indirecek şekilde firma içi fiyat belirleyebilme ve piyasalar arasında fiyat farklılaştırması uygulayabilme avantajlarına sahip olacaklardır (Agarwal, 1980: ) Konum teorisi Bu teoriye göre doğrudan yabancı yatırım, işgücü ve doğal kaynaklar gibi üretim faktörlerinin uluslararası alanda hareketsiz olmalarından kaynaklanmaktadır. Üretim faktörlerinin bazılarının hareketsiz olması, üretim faktörlerinin maliyetlerinde farklılıklar yaratmaktadır. Örneğin, bir ülkedeki ücretler düzeyinin yatırım kaynağı ülkedeki ücretler düzeyine göre düşük olması, emek yoğun endüstrilerde faaliyette bulunan firmaların ücret düzeyinin düşük olduğu bu ülkelerde üretim yapmayı tercih etmelerine neden olmaktadır. Aynı durum diğer üretim faktörleri için de geçerlidir. Firmalar üretim faktörlerinin daha ucuz ve kolay elde edilebileceği yerlerde üretim yapmayı seçebilmektedirler (Moosa, 2002: 33). Konum teorisini açıklamada diğer bazı unsurlar da söz konusudur. Örneğin, firmaların pazarlama ve rekabet gücünü artırmak istemesi, ulaştırma maliyetleri, işgücü maliyetine ek olarak işgücü verimliliğine olan ihtiyacı, mal veya hizmet pazarlamak istedikleri ülkede tarife ve kotalar gibi ticaret engellerinin bulunması ve söz konusu ülkede yasal düzenlemelerin bulunması gibi nedenler de doğrudan yabancı yatırımın yer seçiminde önemli rol oynamaktadır. Konum Teorisine göre, ekonomik faaliyet alanlarının oluşumu kısmen üretim faktörleri maliyetine dayanmakla birlikte, daha çok dışsal alan ve ölçek ekonomileri olanakları sağlayan piyasa dışsallıklarına dayanmaktadır. Bu faaliyet alanları bir kere kurulduktan sonra, varlıkları daha çok bu faaliyetlerin mutlak talebi tarafından belirlenmektedir ve klasik anlamda optimal yeri temsil etmediği durumlarda da geçerlidir (Katseli, 1992: 29). Diğer yandan Konum Teorisi, Endüstriyel Organizasyon Teorisini tamamlayıcı rol oynamaktadır. Çünkü Konum Teorisindeki ülke ve coğrafyaya özgü analiz, Endüstriyel Organizasyon Teorisindeki sektör ve piyasalara özgü analizi desteklemektedir.

46 Eklektik teori (OLI teorisi) Eklektik teori (OLI Teorisi) Dunning tarafından (1977, 1979, 1988) endüstriyel organizasyon teorisi, konum teorisi ve içselleştirme teorisi yardımıyla, tüm bu teorileri kapsayan bir model olarak ortaya konmuştur. Bu teori üç soruya cevap aramaktadır. Birincisi; bir ülkede belirli mala belirli bir talep varsa, bu talep neden o ülkede bulunan yerli firma tarafından ya da o ülkeye ihracat yapan yabancı bir firma tarafından karşılanmamaktadır? İkincisi; üretim hacmini artırmak isteyen bir firma, kendi ülkesinde üretip ihraç etmek, kendi ülkesinde farklı alanlarda üretim yapmak, portföy yatırımında bulunmak veya sahip olduğu teknolojiyi lisans olarak vermek yerine neden doğrudan yabancı yatırım yapmaktadır? Üçüncüsü ise; firmalar doğrudan yabancı yatırımı neden daha karlı görmektedirler? (Moosa, 2002: 36-37). OLI Teorisinin ismi, içerdiği kavramların İngilizce baş harflerinin bir araya getirilmesiyle oluşmaktadır. Buna göre O (ownership) sahiplik üstünlüklerini, yani işletmenin yalnızca kendinde bulunan üretim ayrıcalıklarını; L (location) konumla ilgili üstünlükleri, yani yatırımın yapılacağı piyasa konumuyla ilgili üstünlükleri; I ise (internalization) içselleştirme üstünlüklerini, diğer bir deyişle şirketin bir piyasaya neden başka yollarla değil de doğrudan yatırım şeklinde gireceğini açıklamaktadır (Seyidoğlu, 2009: 609). Bu teoriye göre, yukarıdaki üç üstünlük koşulunun sağlandığı durumda bir firma yabancı yatırım yapma yoluna gider. Sahiplik üstünlüğü, sahip olunan firmaya özgü fikri sınaî mülkiyet hakları, teknolojik üstünlükler, organizasyon ve yönetim modelleri, ticari markalar, dağıtım kanalları, bilgi ve finans kaynaklarına erişim üstünlükleri, firmanın ölçek büyüklüğünden dolayı elde ettiği ucuz girdi temin edebilme ve ölçek ekonomilerinden yararlanabilme imkânı, ÇUŞ a ev sahibi ülke firmaları karşısında avantaj sağlamaktadır (Göver, 2005). Konum üstünlükleri, doğrudan yabancı yatırımın hangi ülkede yapılacağını belirleyen üstünlüklerdir. Ev sahibi ülkenin düşük ücret maliyetleri, yatırım teşvikleri, daha ucuz hammadde ve enerji gibi bazı konumsal (coğrafi) üstünlüklere sahip olması gerekmektedir (Öztürk, 2004). İçselleştirme üstünlükleri ise, firmanın bir piyasaya neden alternatif metodlar yerine doğrudan yatırım yaparak girdiğini açıklamaktadır. Firmanın kendine ait bir lisansı veya patenti varsa, bunu

47 29 kendinin kullanması, satmasından ya da kiraya vermesinden daha avantajlı olursa, firma doğrudan yabancı yatırımı tercih etmektedir. Ev sahibi ülke firmaları ile lisans anlaşması yapmanın farklı bir hukuki ve idari yapıya daha kolay uyum sağlama, piyasaya giriş maliyetlerini düşük tutma gibi avantajları vardır. Buna rağmen; ÇUŞ tarafından lisans yoluyla kullandırılan teknolojinin taraflar arasında bir uyuşmazlık ortaya çıktığında lisans alan firma tarafından taklit edilebilme riski, lisans anlaşmasına konu olan know-how veya teknolojinin nitelikli işgücü tarafından kullanılması gerekliliği gibi durumlar nedeniyle DYSY lisanslamaya tercih edilebilmektedir (Göver, 2005). Eklektik teoriye göre, bütün DYSY çeşitleri bu üç koşul altında açıklanabilmektedir. Sahiplik, konum ve içselleştirmeden doğan üstünlükler zaman içinde değişebilmektedir, ayrıca ülkelerin kendine özgü özellikleri de önemli bir faktördür ve her ülkenin durumunun kendi koşulları altında incelenmesi gerekmektedir (Moosa, 2002: 38). Ancak teori, firmaların davranışlarını ele alırken, stratejinin rolünü göz ardı ettiği için eleştirilmektedir. Bir ülkeye doğrudan yabancı yatırım yapıldığında, yerli firmalar bu yatırıma karşı bir tepki geliştirecektir. Bu tepki savunma veya saldırı şeklinde olabilmektedir. Savunma şeklinde bir tepki olursa, firmalar pazar payını paylaşmak için birleşme veya satın alma yoluna başvurmaktadır. Tam tersi durumda ise fiyat rekabeti veya yabancı firmanın kendi pazarını ele geçirmeye çalışma yolunu seçebilmektedirler. Kısacası DYSY dinamik bir süreçtir. Bu durum 1970 li yıllarda ABD ye Avrupa firmalarının yatırım yapmasıyla birlikte gözlemlenmiştir (Jones ve Wren, 2006: 37) Ürün yaşam devreleri teorisi Ürün yaşam devreleri teorisi Vernon (1966) tarafından İkinci Dünya Savaşı ndan sonra Amerikan ÇUŞ larının genişlemesini ve artan DYSY yi açıklamak üzere geliştirilmiştir (Moosa, 2002: 38). Teoriye göre, bir ürünün hayat devresinde üç aşama vardır. Bunlar; yenilik aşaması, olgunlaşma aşaması ve standartlaşma aşamasıdır. Üretimin ilk dönemi olan yenilik aşamasında, ürünü geliştiren firma monopol gücüne sahiptir ve daha çok yerli piyasadaki yüksek gelir grubuna yönelik üretim yapmaktadır. Ürüne olan talep esnek değildir, böylece üretici firma yüksek fiyat politikası izleyebilmektedir. Üretimin bu aşamada gelişmiş ülkede yapılmasının ve sadece yerli piyasaya yönelik olmasının nedeni;

48 30 ücret düzeyinin nispeten yüksek olmasına rağmen, başlangıçta üretim teknolojisinin yeni oluşu ve bu teknolojinin kalifiye işgücünü gerektirmesi, dış piyasaya oranla ulaşım masraflarının düşük olması, firma merkezine yakınlık ve yeterli iç talebin varlığıdır (Vernon, 1996: 196). Aşağıda söz konusu ürün devreleri aşamaları Şekil 1.2 de gösterilmiştir. Kaynak: Vernon, 1966: 199 Şekil 1.2. Ürün devreleri aşamaları Ürün belirli bir talep seviyesine ulaşarak iç piyasada yeterince olgunlaştığında ve başka ülkelerden de ürüne yönelik talepler artmaya başladığında, üretim miktarı artırılarak ihracata başlanmaktadır. Yenilikçi firma, üretim teknolojisini bu aşamada da kendi elinde tutmayı tercih etmektedir. Yeni geliştirilen ürünün satışları ve bu satışlara bağlı olarak artan firma karları başka firmaları da söz konusu ürünü üretmek için harekete geçirecektir. Üretimin olgunlaşma aşamasında ürüne ait teknolojiye diğer firmalar tarafından da ulaşılmasıyla piyasadaki üretici sayısı artacaktır. Buna bağlı olarak yeniliği ilk gerçekleştiren firmanın monopol gücü ve karı azalmaya başlayacaktır (Vernon, 1996: 197).

49 31 Ürünün ve üretim teknolojisinin standartlaştığı son aşamada ise artan rekabete bağlı uzmanlaşma ve üreticiler arası fiyat rekabeti söz konusu olmaktadır. Bu rekabet üretim yeri seçimini etkilemektedir. Ürün standartlaştığı için üretim de standartlaşmakta ve ürünün maliyeti önem kazanmaya başlamaktadır. Ulaştırma maliyetlerinin eklendiği ilk üretim yerindeki maliyetlerin dış ülkedeki maliyetler ile karşılaştırılması sonucunda üretimin; maliyetin daha düşük olduğu GOÜ lere kayıp kaymayacağı kararı verilmektedir (Agarwal, 1980: 751, Vernon, 1966: 192). Bu bağlamda, sürecinin sonuna gelindiğinde yeni ürün artık yenilikçi firmanın ülkesinde üretilmemekte, ülke bu ürüne duyduğu ihtiyacı tamamen ithalatla karşılamaktadır. İlk aşamada teknolojik yenilik içeren ürün ise artık her yerde serbestçe üretilebilen bir mal haline gelmiştir (Göver, 2005). Sonuç olarak, piyasaya sürülen yeni bir ürün önce dış ticarete konu olmakta sonra da doğrudan yabancı yatırıma neden olmaktadır. Bu nedenle Vernon un teorisi hem uluslararası mal ticaretini hem de doğrudan yabancı yatırımı kapsaması açısından önemlidir, ayrıca uluslararası ticaret ve yabancı üretim arasındaki ilişkileri ve belirleyici unsurlar ile dinamik ilişkileri ortaya koyan ilk teoridir. Ayrıca, talep uyarıcıları, teknolojik önderlik ve açık maliyetler, bilgi ve iletişim maliyetleri gibi kavramların üzerinde durması açısından önem arz etmektedir. Ancak diğer taraftan bu teori, lisans ve yönetim anlaşmaları gibi konularda açıklamalar getirmemektedir. Ayrıca kaynak temelli, etkinlik arayan, yeniliğe ve teknolojiye dayalı endüstrilerde faaliyet gösteren ÇUŞ ların doğrudan yabancı yatırım davranışlarını da açıklamamaktadır (Yavan, 2006: 74) Oligopolistik tepki teorisi Oligopolistik Tepki Teorisine göre, birkaç büyük firmanın egemen olduğu bir piyasada (oligopol piyasası) firmaların birisinin kar, fiyat, satış, yatırım vs. gibi kritik konularda aldıkları bir karara, diğerleri de benzer bir kararla tepkide bulunmaktadırlar. Buna göre, benzer bir malı ihraç eden iki firmadan birinin yabancı piyasada doğrudan yatırım yaparak orada bir üretim üssü oluşturması, onun dış piyasayı ele geçirerek diğer firmanın ihracatının azalmasına neden olabilmektedir. Çünkü bu firma, yabancı piyasada daha düşük maliyetle üretim yaparak, müşterilere yakın olduğu için onlara satış sonrası hizmetleri sağlayarak yeni bilgi ve beceri elde ederek ve değişik mal ve hizmetler üreterek

50 32 bir rekabet üstünlüğü sağlayabilmektedir. Dolayısıyla, bu olumsuzluklardan kurtulmak için ikinci firmanın izlemesi gereken yol, ilk firma gibi yatırımını dış piyasalara yapmaktır (Seyidoğlu, 2009: 609). Lideri izle (follow the leader) stratejisi denilen bu yaklaşıma göre, oligopol piyasasında faaliyet gösteren bu firmalar, birbirlerine olan yüksek bağımlılığı nedeniyle rakiplerinin dış ülkeye yaptıkları bu tür yatırımları kendi varlıklarına karşı bir tehdit olarak algılamakta ve pazar paylarını koruyabilmek için doğrudan yabancı yatırımı bir tepki olarak gerçekleştirmektedirler. İlk yatırımı yapan firma genellikle söz konusu endüstride lider konumu ele geçirmekte ve diğer firmalar da strateji gereği onu izleyerek yatırım yapmaktadırlar. Bu konuda yapılan öncü çalışmada, Frederick Knickerbocker ABD deki ÇUŞ ların sanayi sektöründeki doğrudan yatırımlarını incelemiş ve bu yatırımlarda oligopolistik tepkinin etkilerini araştırmıştır. 187 büyük firmayı kapsayan bu araştırmada, 1948 ile 1967 yılları arasında, herhangi bir sektörde yapılan doğrudan yatırımların % 50 ye yakın bir oranının üç senelik bir zaman diliminde, % 75 inin de yedi senelik bir zaman dilimi içerisinde yapıldığı sonucunu elde etmiştir. Bu çalışmadan çıkardığı başka bir sonuç ise, ürün çeşitliliği fazla olan şirketlerin, ürün çeşitliliği sınırlı olan şirketlere nazaran rakiplerinin doğrudan yatırımlarını daha az önemsedikleridir (Arıkan, 2006: 26-27) Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımı Kararlarını Kaynak Ülke ve Ev Sahibi Ülke Açısından Etkileyen Faktörler DYSY nin gerçekleşebilmesi için ev sahibi ülkenin talebe yönelik çekici faktörlere ve kaynak ülkenin arza yönelik itici faktörlere sahip olması gerekmektedir. DYSY nin yapılmasını hazırlayan ya da hızlandıran bu faktörler önce kaynak ülke açısından, daha sonra ev sahibi ülke açısından değerlendirilecektir Kaynak ülke açısından etkileyici faktörler Doğrudan yabancı yatırım kararı alınırken yatırımcının göz önünde bulundurduğu bir takım faktörler bulunmaktadır. Bu faktörler kısaca; hammadde kaynakları, ticaret yapılan ülkelerdeki tarife ve kotalardan kaçınma, mevcut piyasaların korunması veya yeni piyasaların yaratılması, monopolcü güç yaratılması, yurtiçi kısıtlamalar, yatırımları

51 33 uluslararası çeşitlendirme, üretim faaliyetlerinde bütünleşme, rekabetçi gücün korunması ya da artırılması, ulaşım ve üretim esnekliğinden faydalanma ve ticari sırların korunması isteğidir. Hammadde Kaynakları: Hammadde kaynakları yeryüzünde dengeli bir biçimde dağılmadığından yatırımların gerçekleşmesi için kaynak zenginliği belirleyici olmaktadır. Bu kaynaklara sahip olmayan ve büyük miktarda üretimde bulunan firmalar, ihtiyaç duydukları hammaddeleri dış pazarlardan sağlamaktadırlar. Bu durum, iki nedenden dolayı firmaların hammadde kaynaklarının bulunduğu ülkelerde doğrudan yabancı yatırım yapmasını gerektirmektedir. Bunlardan birincisi, mamul malın üretiminde kullanılan hammadde ithalinin ticari kısıtlamalar veya siyasi nedenlerle ülkeye girişinin engellenmesidir. Diğer neden ise, firmanın üretimde kullanılan hammaddeyi üreterek daha fazla kâr yaratmak istemesidir (Candemir, 2006). Tarife ve Kotalardan Kaçınma: Ülkelerin yerli sanayilerini korumak için veya başka amaçlarla ithalata getirdikleri kısıtlamalar karşısında, söz konusu ülkeye ihracat yapan firmaların ihraç pazarlarını kaybetme riskleri ortaya çıkmaktadır. Bu durumda tarife ve kotalardan korunarak ticaret engellerini aşmanın ve pazarı tekrar ele geçirmenin en iyi yolu, doğrudan yatırım ile söz konusu piyasada üretime başlamaktır. Bu kapsamda ticaret engelleri ile doğrudan yabancı yatırım arasında bir bağlantı bulunmaktadır. Mevcut Piyasaların Korunması veya Yeni Piyasa Arayışı: Firmalar rakipleri karşısında avantaj elde etmek amacıyla ya da rakiplerinin firma karşısında elde edebileceği avantajlardan korunmak amacıyla doğrudan yabancı yatırıma yönelmektedir. Bu kapsamda, ülke piyasalarında üretim yapan firmaların birçoğunun, piyasalardaki doygunluk ve verimlilik artışı nedeniyle karlılıklarının düşmesine bağlı olarak ülke piyasalarındaki yatırım fırsatları azalmaktadır. Firmaların kendi ülkelerinde yatırım fırsatlarının az olması, yatırımlardan elde edilen gelirlerin düşmesi, özellikle temel endüstrilerde ileri derecede doygunluk ve normalin üstünde kapasitelerin kar tıkanıklığı yaratması göz önüne alınırsa, DYSY yoluyla yeni piyasalara açılmak, firmalara daha yüksek kar olanakları sağlamaktadır (Candemir, 2009).

52 34 Monopolcü Güç Yaratılması: Sahip oldukları sermaye, marka, yönetim bilgisi, ar-ge bilgisi ve ileri teknoloji ile belirli mallarda üstünlük sağlayarak monopol gücüne sahip olan firmalar, yüksek fiyat uygulayarak elde ettikleri kârı ve rekabet üstünlüğünü uluslararası alanda da elde etmeye ve korumaya çalışırlar. Yüksek fiyat uygulamasından dolayı firmalar, o piyasalara mal ihraç etmek yerine direk o pazarlara yönelik yatırımı tercih ederler. Bu kapsamda rakiplerine göre üstünlüğe sahip olan bir firma, sahip olduğu avantajları kullanarak uluslararası piyasalara daha kolayca açılabilmektedir. Aslında firmaların ulusal sınırlar içerisinde uğraş alanlarını değişik endüstrilerde yaygınlaştırmaları ve doğrudan yabancı yatırıma girişmeleri talep yönünden iç piyasalarda doyuma ulaşma ve kar oranlarının düşeceği beklentilerinin sonucudur. Bu yüzden, iç talep henüz yeterli bir düzeye ulaşmamış olsa bile dış piyasayı ele geçirmek amacıyla ilgili piyasada yatırım yoluna gidilir (Candemir, 2006). Yurtiçi Kısıtlamalar: Son yıllarda özelikle bazı gelişmiş ülkelerde çevre standartlarının giderek yükselmesi, bazı ülkelerde bir takım finansal hizmetlerin kısıtlanması vb. nedenler, yatırımcıları bu kısıtlamaların daha esnek olduğu ülkelerde yatırıma yöneltmektedir. Yatırımları Uluslararası Çeşitlendirme: Yabancı yatırımlar, firma hissedarları açısından dolaylı olarak portföy çeşitlenmesi sağlar. Üretimin tek bir piyasa ile sınırlı kalması durumunda, nakit akımları göreceli bir istikrarsızlık gösterir. Firma, ürün çeşitlendirmesi ile bunu bir ölçüde dengelemeye çalışır. Fakat söz konusu istikrarsızlığın aynı ülkedeki tüm ürünlerin satış koşullarını benzer şekilde etkilemesi söz konusu olabilmektedir. Yani çeşitlendirme ile sistematik risk giderilemez; oysa firma, üretimini uluslararası düzeyde çeşitlendirerek bu riski azaltabilmektedir. Çünkü tüm ülke ekonomileri aynı yönde dalgalanma sergilemez (Seyidoğlu, 2003: 726). Üretim Faaliyetlerinde Bütünleşme: Üretimde bütünleşme, üretimin ilk aşamasından son ürün aşamasına kadar olan faaliyetlerin veya aynı üretim aşamasındaki faaliyetlerin tek yönetim altında toplanması amacıyla gerçekleştirilir. Firmalar üretim faaliyetlerinde bütünleşmeye giderek, üretim girdilerini güvenceli şekilde elde etmeyi ya da üretimin belirli aşamalarını farklı ülkelerde gerçekleştirerek kendilerine maliyet

53 35 avantajı sağlamayı amaçlamakta ve bu kapsamda üretimlerini farklı ülkelerde yaygınlaştırmaktadırlar. Rekabetçi Gücün Korunması ya da Artırılması: Piyasadaki rekabet koşulları bir firmanın yeni piyasalar arayışına girmesine neden olabilmekte ve yurt dışında yatırım kararı almasında etkin rol oynayabilmektedir. Belirli bir endüstri dalından birkaç firma doğrudan yabancı yatırım yaptığı takdirde, aynı endüstrideki diğer firmalar da savunmacı veya saldırgan bir strateji izleyerek doğrudan yabancı yatırımlara yönelebilirler. Bu yatırımların en yaygın hali yabancı bir firma ile birleşme şeklindedir. Bu kapsamda firmalar mevcut rekabet gücünü koruyabilmek ve hatta artırabilmek amacıyla hareket ederler. Rakip işletmelerin bu tür yatırımlara girişmelerinin nedenlerinden biri, sahip oldukları ve gelecekte ele geçirebilecekleri olası piyasaları yitirmemek, diğeri de yatırım yapan diğer firmaların farklı piyasalarda edindiği bilgi ve deneyim nedeniyle iç piyasalarda üstünlük kurmasını engellemektir. Ticari Sırların Korunması: Ticari hayatta olumlu isim yapan firmalar, kendi ürünlerinin kalitesine ve marka imajlarına zarar gelmemesi için, lisans anlaşmaları yoluyla ürünlerinin aynı kalitede üretilemeyebileceği ihtimaline karşılık üretimlerini yurtdışında da kendileri gerçekleştirmeyi tercih edebilirler. Özellikle GOÜ ler açısından bu tür DYSY önemli kaynak, istihdam ve ihracat imkanı yaratsa da yerli firmalarla işbirliği çerçevesinde bağlantı kurulması ve bilginin paylaşılması açısından etkisiz kalmaktadır. Üretime ilişkin bilgilerin gizliliğinin önemli olduğu durumlarda da DYSY lisanslı üretime tercih edilmektedir. Çünkü lisans sahibi, bu bilgilerin dışarıya sızmasında patent sahibi kadar özen göstermeyebilir. Özellikle yüksek teknoloji içeren yatırımlarda bu gizlilik önem arz etmektedir (Candemir, 2009). Ulaşım ve Üretim Esnekliği: Hizmet verdiği piyasalardan konum olarak uzakta bulunan ÇUŞ ların birçok endüstri alanında ulaşım maliyetleri ve tüketiciler ile aynı yerde bulunma gerekliliği, DYSY yi belirleyen önemli etkenlerden biridir. Özellikle hizmet endüstrilerinde ÇUŞ lar hizmet sağlamak için tüketici ile aynı yerde bulunmak zorundadır. Diğer yandan tüketiciye ulaşımı maliyetli olan ürünler, ürünün üretimi için gerekli ara malları veya hammaddelere göre daha fazla taşıma maliyeti gerektirebilmektedir. Üretim

54 36 faaliyetlerini tüketim alanlarının yakınlarında gerçekleştirmek gerek taşıma maliyetlerini düşürmek gerekse de üretim sürecinde ölçek ekonomilerinden faydalanmak gibi avantajlar sunmaktadır. Bu şekilde ana firma, yabancı ülkelerde şubeler açma yoluyla üretimin son aşamasını bu ülkelerde gerçekleştirebilmektedir. Bu durumda üretimde kullanılan ara malları ve hammaddeler ana ülkeden ithalat yoluyla karşılanır. Ancak bu tür yatırımların yol açtığı maliyetlerin yüksekliği, üretim verimliliğini artırmak isteyen firmaları yatırımdan vazgeçirecek boyutlarda da gerçekleşebilmektedir Ev sahibi ülke açısından etkileyici faktörler UNCTAD tarafından 1998 Dünya Yatırım Raporu nda DYSY yi etkileyen faktörler üç ana başlık altında toplanmıştır. Bunlar; politik faktörler, yatırım ortamına ilişkin faktörler ve ekonomik faktörlerdir. Bu faktörler Çizelge 1.4 de verilmektedir. Bu faktörler esas olarak yatırımların ana amacı olan karı ve kar transferini sağlayan ve yabancı sermayenin varlığının ve geleceğinin güvencesini oluşturan faktörler olarak değerlendirilmektedir. Yabancı yatırımcılar, yatırım kararını verirken ev sahibi ülkenin sahip olduğu politik koşulların yanında o ülkenin sahip olduğu ekonomik faktörleri ve dolayısıyla yatırım ortamına ilişkin faktörleri de göz önünde bulundururlar. Buna bağlı olarak ülke hükümetleri piyasa koşulları, vergi ve ticaret politikaları, yatırım teşvikleri, işgücü, tüketici tercihleri ve daha birçok faktör kapsamındaki uygulamalarla bu tür yatırımları etkileyebilmektedir.

55 37 Çizelge 1.4.DYSY yi etkileyen faktörler (Ev sahibi ülke açısından) Faktör Grupları Faktörler Politik Faktörler - Ekonomik, politik ve sosyal istikrar - Yabancı yatırımlara ilişkin uluslararası anlaşmalar - Vergi politikası - Ticaret politikası - Özelleştirme politikası - Piyasaların yapısı ve işleyişine ilişkin politikalar - Yabancı iştiraklerin anlaşma standartları Yatırım Ortamına İlişkin Faktörler - Yatırım teşvikleri - Yatırım promosyonları - Maliyetler (rüşvet, bürokratik etkinlik vb.) - Yatırım sonrası hizmetler - Sosyal etkenler Yatırım Stratejileri Pazara Yönelme Faktörler - Pazar büyüklüğü ve kişi başına milli gelir - Piyasaların büyümesi - Bölgesel ve küresel piyasalara giriş imkanı - Tüketici tercihleri - Piyasaların yapısı Ekonomik Faktörler Kaynağa/ stratejik varlığa yönelme - Hammaddeler - Düşük ücretli vasıfsız işgücü - Vasıflı işgücü - Ar-ge - Fiziki altyapı (havaalanları, yollar vb.) - Teknolojik, yenilikçi ve diğer yaratılmış varlıklar Etkinliğe yönelme - Kaynakların maliyeti ve işgücünün verimliliği - Diğer girdilerin maliyeti (iletişim, ara mallar) - Bölgesel entegrasyon anlaşmasına üyelik Kaynak: UNCTAD, World Investment Report, (Aktaran: Candemir, 2009) Politik faktörler DYSY üzerinde önemli etkilere sahip olan başlıca politik faktörler; ekonomik, politik ve sosyal istikrar, vergi politikası, yatırım teşvikleri, uluslararası anlaşmalar, ticaret politikası, özelleştirme politikası, ülkenin kısa ve uzun dönemli politik rolü, piyasaların yapısı ve işleyişine ilişkin politikalar ve yabancı iştiraklerin anlaşma standartlarıdır.

56 38 Ekonomik, Politik ve Sosyal İstikrar: DYSY için ekonomik, politik ve sosyal istikrar büyük önem taşımaktadır. Yatırımlar için risk oluşturabilecek unsurlar ve ortaya çıkabilecek istikrarsızlıklar, yatırımların uzun dönemli seyretmesine engel olmaktadır. Diğer yandan bu yatırımlar başka ülkelere yönelebilmekte veya yerli sermayenin de yurtdışına çıkmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle, DYSY yi çekebilmek için ülkenin öncelikle siyasi açıdan istikrarlı bir yapıya sahip olması gerekmektedir. Dolayısıyla hükümet politikaları DYSY yi ülkelerine çekebilmek amacıyla gerekli istikrarlı koşulların oluşturulmasında önemli rol oynamaktadır. Diğer yandan yatırım yapılacak ülkenin iç politik istikrarının yanında dış politikasındaki istikrar da önemli bir unsurdur. Ayrıca devlet yöneticilerinin DYSY ye olan yaklaşımları da oldukça önemli bir faktördür. Ülkedeki politik istikrarsızlığın artması, yabancı yatırımcının ülke risk primini yükseltmesine ve yatırım yapmak için daha yüksek getiri beklemesine yol açacaktır. Vergi Politikası: DYSY için yatırım yapılacak ülkedeki vergi oranlarının durumu ve vergi mevzuatının uygunluğu, yatırım kararını etkileyen ve yatırımları bu bölgelere yönlendiren en önemli unsurlardan biridir. Gelişen rekabetçi ortam hükümetler üzerinde bölgesel anlaşmalarla vergi politikalarını uyumlaştırmak konusunda baskı yapmaktadır. Dolayısıyla ülkelerini DYSY için çekici duruma getiren ülkeler, örneğin yerli yatırımcı ile yabancı yatırımcıya aynı vergi politikası uygulandığında ya da yabancı yatırımcılarla ikili vergi anlaşmaları yapıldığında, daha çok tercih edilecektir (Candemir, 2009). Yatırım Teşvikleri: Yatırımlar için sağlanan teşvikler de DYSY yi çekmekte önemli bir rol oynamaktadır. Bu doğrultuda yabancı yatırımları çekmek isteyen GOÜ ler çeşitli teşvik tedbirleri uygulamakta ve bu konuda rekabet etmektedirler. Yatırım kararı aşamasında ya da firma faaliyetinin ilk yıllarında, firmanın yükümlülüklerinde sağlanan indirimler, muafiyetler, istisnalar ya da yatırıma uygun finansman olanakları sağlanması teşvik aracı olarak kullanılabilmektedir. Bu kapsamda en çok uygulama alanı bulan teşvikler; kurumlar vergisi ve gümrük vergilerinde istisnalar ve indirimler, üretim tesisi kurulacak yerlerin bedavaya sunulması ve ucuz enerjiden faydalanma imkanlarının sağlanmasıdır. Uluslararası Anlaşmalar: Doğrudan yabancı yatırım kararı verilmesinde söz konusu ülkenin dünya ticaret sistemine ve bu sistemin bünyesinde oluşturulan uluslararası

57 39 anlaşmalara ne ölçüde katılım sağladığı da büyük öneme sahiptir (Candemir, 2006). Hükümetler, uluslararası anlaşmalara dahil olarak ve yaptıkları düzenlemelerle mevcut yatırım uygulamalarının değişmeyeceğini yatırımcılar için garanti etmektedir. Uygulamada uluslararası anlaşmalar; iki ülke arasında yapılan ikili anlaşmalar (çifte vergilendirme gibi), Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA) veya Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) gibi bölgesel anlaşmalar, Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS) veya Ticaretle İlişkili Yatırım Tedbirleri (TRIMS) gibi çok taraflı anlaşmalar şeklinde yapılabilmektedir (Tomak, 2006). İdari İşlemler: Bürokratik engeller, idari prosedürler ve işlemler yabancı yatırımları olumsuz etkileyebilmektedir. Bu tür işlemler için etkin ve hızlı işleyen süreçlerin geliştirilmesi, yabancı yatırımların ülkeye gelişinde önemli bir avantaj oluşturmaktadır. Sonuç olarak yabancı yatırımcılar, yatırımlarını makul bir süre içinde gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Bu bağlamda bürokratik işlemler, kısa sürede sonuçlandırılmalı, bu süreçte yapılacak işlemler açık, basit ve anlaşılabilir olmalıdır Yatırım ortamına ilişkin faktörler Yabancı yatırımcılar öncelikle, nasıl bir yatırım ortamında faaliyette bulunacaklarını göz önünde bulundururlar. Özellikle GOÜ lerin yabancı yatırım çekme konusunda sağladığı imkan ve koşullar, yatırım yapacak ÇUŞ ların yatırım kararında büyük öneme sahiptir. Kurumsal Etkinlik ve Kalite Anlayışı: GOÜ ler etkin bir yönetimin yol açacağı etkin ekonomik büyüme sayesinde daha fazla yabancı yatırım çekme başarısı gösterebilmektedir. Ayrıca kurumsal etkinlik ve kalite anlayışı da yatırım ortamını elverişli kılan durumlardandır. Kurumların etkin olmaması, politik belirsizlik, rüşvet gibi sorunlar karşısında yatırım maliyetleri artmakta ve karlılık azalmaktadır. Bu durumda yabancı yatırımcılar açısından belirsiz bir yatırım ortamı oluşmaktadır. Son yıllarda özellikle GOÜ lerde yatırım ortamının/iş ortamının iyileştirilmesine yönelik öncelikli çalışmalar yapılmaktadır. Bu kapsamda ülkemizde de 11 Aralık 2001 tarihli Bakanlar Kurulu Prensip Kararı ile kabul edilen Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu (YOİKK) kurulmuştur. YOİKK; Türkiye de yatırımlarla ilgili

58 40 düzenlemeleri rasyonel hale getirmek, yatırım ortamının rekabet gücünü artıracak gerekli düzenlemeleri tespit ederek politika önerileri geliştirmek, işletme dönemi de dahil olmak üzere yatırımın her safhasında, ulusal ve uluslararası yatırımcıların karşılaştığı idari engellere çözüm üretmek amacını taşımaktadır. Şeffaflık: Yabancı yatırımcıların yatırım ortamına ilişkin olarak dikkate aldığı diğer bir konu ise yatırım yapılan ülke yönetimindeki şeffaflık anlayışıdır. Şeffaflık kavramı; hukukun üstünlüğü, ekonomi politikalarının belirli olması, ilgili mevzuatların açık ve tutarlı olması, ulusal kanunların anlaşmazlıklar hakkında uluslararası tahkime izin vermesi ve kamu yönetiminde yolsuzluk ve rüşvet olmaması şeklinde tanımlanabilmektedir. Şeffaflığın sağlanması; firmaların yeni yatırım yapabilmeleri, yatırımlarından elde edecekleri getirilerinin tahmin edilmesi ve meydana gelecek risklerin minimize edilmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Şeffaflığın zayıf olması, yatırımcılar için ek maliyet ve risk anlamına gelmektedir. Bu durum ise yatırımları olumsuz etkileyen bir unsur haline gelmektedir. Mülkiyet Haklarının Korunması: Yatırımcıların telif ve patent haklarının korunmasında veya yatırımlardan doğan sözleşmelerin uygulanmasında meydana gelebilecek olumsuzluklar ve ihlaller yatırımcılara olumsuz yönde etki etmektedir. Bu durum ise DYSY nin yurtdışına kaçmasına neden olacaktır. Buna bağlı olarak ev sahibi ülkede yatırımcıların sahip olduğu söz konusu hakların korunması, güvenilir bir yatırım ortamının sağlanması açısından büyük öneme sahiptir. Kültürel ve Siyasi Yakınlık: Yabancı yatırımların bir ülkeye çekilmesinde etkili olan diğer faktörlerin yanı sıra kültürel yakınlık, siyasi yaklaşım gibi bir takım faktörlerin de etkili olduğu gözlemlenmektedir. Bu kapsamda yatırımcılar, çıkarlarına uygun hareket ederek rasyonel yatırım fırsatlarına ilgisiz kalabilmektedirler. Yani bazı ülkelerde faaliyet gösteren firmalar din, dil, kültür ve coğrafya bakımından kendilerine yakın olan ülkelerde yatırım yapmayı tercih etmektedir. Firmaların halkını tanıdıkları, kültürüne yabancı olmadıkları, alışkanlıklarını ve tepkilerini bildikleri bir ülkede yatırım, üretim ve satış yapması daha kolay olabilmektedir.

59 Ekonomik faktörler Yabancı yatırımları çekmek için rekabet gücü elde etmeye çalışan ülkelerin ekonomik göstergeleri, DYSY yi cezbetme açısından en etkili faktörlerdir. Uluslararası sermayenin yatırım aşamasında değerlendirmeye aldığı başlıca ekonomik göstergeler; ülkelerin piyasa büyüklükleri, gerçekleşen reel ekonomik büyüme, dış ticarete açıklık seviyesi, öngörülebilir enflasyon oranları, istikrarlı döviz kuru, yurtiçi yatırımların durumu, işgücü maliyetleri ve altyapı durumu olarak sıralanabilir. Piyasa Büyüklüğü: Ev sahibi ülke piyasasının büyüklüğü yabancı bir yatırımcının yatırım yerine ilişkin karar verirken en fazla dikkate aldığı faktör olup, teorik olarak doğrudan yabancı yatırım düzeyi ile pozitif ilişkilidir. Piyasa büyüklüğü, bu potansiyelden yararlanmak isteyen yabancı yatırımcıların o ülkeye ihracat yapmak yerine doğrudan yabancı yatırım yapmayı tercih etmelerine neden olur. Yabancı yatırımcı açısından piyasa hacminde meydana gelen bir genişleme, ürettiği mal ve hizmetlere olan talebin yüksek olmasına ve buna bağlı olarak ev sahibi ülkede yaptığı satışlarından elde ettiği karları içselleştirmesine olanak sağlar. Böylece büyük piyasalar yabancı yatırımcı için cazibe kaynağı haline gelmektedir. Bunun yanında piyasada kişi başına düşen milli gelirin, dolayısıyla tüketicilerin alım gücünün yüksek olması da yatırımları çekici bir etken olmaktadır. Diğer yandan piyasa büyüklüğü hipotezine bağlı olarak; büyük bir piyasa, ölçek ekonomilerinden yararlanmaya, gelişmiş ülkelerde işlem maliyetlerini düşürmeye ve kaynakların etkin kullanımına imkan sunmaktadır (Agarwal, 1980: 746; Candemir, 2006; Chakrabarti, 2003). Büyüme Oranı: Ekonomik büyüme, yıllık bazda milli gelirdeki değişim olarak tanımlanmaktadır. DYSY ile ekonomik büyüme arasında iki yönlü bir ilişki olduğu varsayılmaktadır. Buna göre ekonomik büyüme yabancı yatırımı ülkeye çekerken yabancı yatırımlar da ülkenin ekonomik büyümesini hızlandırmaktadır. Büyümenin DYSY üzerindeki etkisinin daha iyi anlaşılabilmesi için, hızlı ve yavaş büyüme oranlarına sahip ülkelerin karşılaştırılması gerekmektedir. Daha hızlı büyüyen ekonomilerin daha geniş tüketim imkânları ve yabancı yatırımcılarda istikrar ve güven

60 42 algısı yarattıkları düşünülmektedir. Bu kapsamdaki ülkeler firmalara nispi olarak daha iyi fırsatlar sunmakta, daha iyi kâr olanakları sağlamaktadırlar (Gövdere, 2003). Ekonomik büyüme ile yabancı yatırımlar arasındaki güçlü ilişki yüksek büyüme oranlarına sahip GOÜ ler için daha gerçekçidir. Nispeten daha düşük büyüme oranlarına sahip gelişmiş ülkeler için yapılan çalışmalarda ekonomik büyüme ile yabancı yatırımlar arasında zayıf bir ilişki bulunmuştur. Bunun sebebi ise bu ülkelere yönelen yatırımların amaç ve niteliklerinin farklı olmasıdır. Borensztein, Gregorio ve Lee nin 69 GOÜ ye yönelik yabancı yatırımlar üzerinde yaptıkları araştırmada ekonomik büyüme, beşeri sermaye ve DYSY arasında güçlü bir ilişki bulunmuştur. Bu ülkelerde yabancı firmalar yerli firmalara göre daha verimli çalışmakta, ülkenin teknolojik ve beşeri altyapısını kuvvetlendirmekte ve böylece ekonomik büyümeye katkı sağlamaktadır (Borensztein ve diğerleri, 1995). Dışa Açıklık Seviyesi: Neoklasik iktisadi yaklaşıma göre dış ticaret hacminin gayrisafi yurtiçi hâsılaya oranı ulusal ekonominin dışa açıklığının göstergesi olarak kabul edilmektedir. Bu oran, aynı zamanda ticaret kısıtlamalarının bir boyutu olarak ya da yatırımcılar nezdinde sermayenin ülkeye rahatlıkla giriş ve çıkış yapabilmesine ilişkin olarak önemli bir göstergedir. Dışa açıklık, yabancı yatırımcı açısından, bir ülkenin mal ve hizmet hareketlerinin uluslararası ölçekte serbest dolaşım kurallarına tabi olacağı kararını yansıtmaktadır. Bu kapsamda DYSY nin ticaret edilebilir sektörlere yöneldiği varsayımından hareketle, dışa açıklık oranı yüksek olan ülkelerin daha fazla yabancı yatırım çekeceği kabul edilmektedir (Chakrabarti, 2001). Ancak ülke ekonomisinin dışa açıklığının yabancı yatırımlar üzerindeki etkisi, yatırım tipine bağlı olarak değişmektedir. Dışa açık ekonomilerin daha fazla yabancı yatırım çektiği yaygın olarak kabul edilmekle birlikte ticari sınırlamaların da bazı DYSY de pozitif etkiye sahip olduğu görülmektedir. Şöyle ki; ev sahibi ülke piyasalarına hizmet etmeyi amaçlayan ÇUŞ lar, eğer söz konusu ülkeye ticari sınırlamalardan dolayı kendi ürünlerini ithal etmekte zorlanıyorsa o zaman bu ülkede şube açmayı tercih edebilir. Buna karşın ihracata yönelik yatırımlarda bulunan ÇUŞ lar, daha açık bir ekonomide yatırım

61 43 yapmayı tercih etmektedir (Gövdere, 2003). Çünkü dışa açıklık düzeyi yüksek olan ekonomilerde, yatırımcı açısından üretim girdilerinin ithal edilmesi ve üretilen malların ihraç edilmesi daha kolay olmaktadır. Bölgesel ticari blokların hızlı gelişimi uluslararası ticareti olumlu etkilemekte ve iç piyasaların daha çok rekabete açılmasına ve dolayısıyla uluslararası rekabete açılamayan yerli şirketlerin bazı sorunlarla karşı karşıya kalmamak için yabancı ortak girişimlere yönelmelerine neden olabilmektedir. Bu da dorudan yabancı sermaye yatırımlarına daha açık piyasaların oluşmasına katkıda bulunmaktadır (Kurtaran, 2007). Döviz Kuru: ÇUŞ lar farklı ülkelerde faaliyet gösterdikleri için çok sayıda para birimi ile çalışmak durumundadırlar. Bu nedenle döviz kurlarındaki değer artış ve azalışlarının yanında yüksek dalgalanmalar ve istikrarsızlıklar, yatırım yapan ÇUŞ ların hem kârlılığını hem de üretim yeri tercihini etkilemektedir. Döviz kurundaki riskin düşük seviyede de olsa artması, ÇUŞ ların kur riskinden kaçınmak amacıyla yatırım yerlerini değiştirmelerine neden olabilmektedir. Bu nedenle ev sahibi ülkedeki para biriminin istikrarlı ve dengeli bir kur politikasıyla yönetilmesi gerekmektedir. Döviz kurları, ülkelerin refah seviyelerini ve işgücü maliyetlerini etkilediği gibi, DYSY yi da birçok yönden etkilemektedir. Döviz kurunun ÇUŞ lar için bir sorun mu yoksa fırsat mı olduğu, üretilen malın satıldığı ya da hammadde kaynaklarının sağlandığı ülke olmasına göre değişebilmektedir (Caves, 1996: 55). Bu kapsamda ev sahibi ülke para birimindeki bir değerlenme, o ülkeye yapılan yabancı yatırımları hem azaltıcı hem de artırıcı etkide bulunabilmektedir. Para biriminin değerlenmesi bu ülkedeki tüketicilerin satın alma gücünü yükselteceği için, ev sahibi ülke piyasalarına hizmet verecek doğrudan yabancı yatırım girişini artırabilmektedir. Diğer yandan, değerlenen ulusal para, ÇUŞ ların uluslararası ticaretteki rekabet gücünü azaltmaktadır. Bu durum uluslararası ticarete yönelik üretimde bulunan yabancı sermaye yatırımlarında düşüş yaşanmasına neden olabilmektedir. Ev sahibi ülkenin parasında meydana gelen bir değer kaybı ise, yabancı yatırımcıların refah seviyesini ve onların yerli mallarına yönelik harcamalarını arttırabilir. Buna ek olarak reel bir değer kaybı, daha ucuz hale gelen yerli işgücüne yönelik avantaj sağlama amacına bağlı olarak ülkeye sermaye akışını arttırabilir. Çünkü karşılaştırmalı

62 44 üretim maliyetleri gibi unsurlar, reel döviz kuru seviyesi ile yakından ilişkilidir (Candemir, 2006). İşgücü Maliyetleri: ÇUŞ lar, üretimde yüksek miktarda işçi gerektiren sektörlerde düşük ücretlerden faydalanabilmek için üretim merkezlerini GOÜ lerde kurmaktadır. Her hangi bir sektörle sınırlı kalınmaksızın, bir ürünün üretimindeki emek yoğun safhayı GOÜ lere kaydırmak, ÇUŞ ların küresel stratejisinin bir parçası haline gelmiştir (Arıkan, 2006: 31). Diğer yandan bir bölgedeki daha yüksek ücret seviyesi ürün fiyatlarını yükselterek yerli ve uluslararası piyasada daha az rekabetçi olunmasına yol açmaktadır (Chakrabarti, 2001). Fakat yatırım kararlarının alınmasında sadece işgücü maliyetlerinin etkili olduğunu söylemek pek yerinde olmaz. Ücretler yanında, işgücü verimliliği, yetenekleri ve becerileri de değerlendirmeye alınmalıdır. Hatta günümüzde ücretlerin, üretim maliyetleri içindeki azalan payı nedeniyle DYSY için cazibesinin de azaldığını savunan görüşler bulunmaktadır. Yabancı yatırımcılar, GOÜ lerin daha düşük maliyetli iş gücüne sahip olduğu bu üstünlüğü karşısında, düşük maliyet kadar kalifiye işgücünü de önemsemektedirler (Öztürk, 2004). Yüksek verimliliğe ve becerilere sahip işgücü; ücretleri yüksek dahi olsa, karlılığın yanı sıra üretim kalitesinin de artmasına yardımcı olacaktır (Bayraktar, 2003; Gövdere, 2003). DYSY nin GOÜ lerde emek yoğun, gelişmiş ülkelerde ise teknoloji yoğun sektörlere yöneldiği varsayımı altında, GOÜ lere yapılan DYSY için düşük ücretler cazip durumdayken, gelişmiş ülkeler için işgücünün verimliliği ve niteliği önemlidir. Dış Ticaret Açığı: DYSY yi etkileyen faktörler arasında önemli olan bir başka faktör de ülkenin dış ticaret açığı durumudur. Torissi (1985), ticaret fazlasının dinamik ve sağlıklı bir ekonominin göstergesi olduğunu, bu nedenle de DYSY yi teşvik ettiğini belirtmektedir. Bu alanda yapılan diğer çalışmalar da aynı yönde bulgular ortaya koymuştur. Frey (1985) ve Hein (1992), ticaret fazlası ve DYSY arasında güçlü bir pozitif ilişkinin bulunduğunu açıklamaktadır (Chakrabarti, 2001). Fiyat Düzeyinin İstikrarı: Ev sahibi ülkelerin enflasyon düzeyi, yabancı yatırım kararlarında etkili olmaktadır. Genellikle fiyat düzeyinin yükselmesi şeklinde görülen istikrarsızlıklar, ekonomide belirsizliği ve riski artırarak piyasa mekanizmasının etkinliğini büyük ölçüde azaltmaktadır. Riskin artması DYSY yi olumsuz yönde etkileyebilir. Ancak

63 45 DYSY den elde edilmesi beklenen karlılık, yüksek enflasyona bağlı riskin olumsuzluklarını yok edecek ölçüde ise, ÇUŞ lar DYSY yi gerçekleştirebilirler. Yine de genel olarak ÇUŞ lar, enflasyon düzeyi düşük ve istikrarlı ülkelerde yatırım yapmayı tercih ederler. Böylelikle yüksek enflasyon ve istikrarsızlığa bağlı ortaya çıkacak fiili sermaye kayıplarına ve belirsizliğe karşı kendilerini savunmuş olurlar (Candemir, 2006). Altyapı: DYSY ile ev sahibi ülkenin iletişim, enerji, ulaşım ve dağıtım açısından gelişmiş bir fiziki altyapıya sahip olması arasında pozitif bir ilişki vardır. Bu kapsamda işgücünün niteliği, enerji altyapısı, ülkedeki organize sanayi bölgeleri, ulaşım ağı, iletişim imkanları gibi altyapı unsurları yatırım kararlarında etkili olmaktadır. Bu durum yerli piyasaya hizmet veren yabancı yatırımlar açısından ve uluslararası ticarete konu olan malların ihraç edilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Diğer taraftan ülkedeki alt yapı sistemlerinin gelişmişliği toplam yatırım maliyetlerini dolaylı yoldan sübvanse ederek karlılığı ve verimliliği artırmakta ve daha fazla yabancı yatırım çekme olanağı sağlamaktadır (Kurtaran, 2007). Diğer Faktörler: Yukarıda açıklananlar haricinde DYSY yi etkileyen daha birçok faktör bulunmaktadır. Bunlardan bazıları; doğal kaynakların bolluğu, dış borçların durumu, sendikalar, işsizlik oranı, yurtiçi tasarruf oranı ve yurtiçi yatırımlar şeklinde sıralanabilir. Yukarıda açıklanan bazı ekonomik faktörlerin DYSY üzerindeki etkinliğini belirlemeyi amaçlayan çalışmaların bir kısmı Çizelge 1.5 de verilmiştir. Dikkat edilecek olursa, piyasa büyüklüğü ile ilgili araştırmaların hepsinde DYSY üzerinde pozitif etki sonucuna ulaşılmıştır. Diğer taraftan işgücü maliyeti, ticaret engelleri, büyüme oranı, açıklık, ticaret açığı, döviz kuru, vergiler faktörlerin DYSY yi belirleyici rolleri ise çalışmaların ortaya çıkardığı sonuçlar açısından farklılık göstermekle birlikte, büyüme oranı ve dışa açıklık gibi unsurların DYSY üzerinde negatif bir etkisi bulunmamıştır. Ayrıca döviz kuru ve vergi faktörlerinin DYSY üzerinde pozitif etki yarattığı sonucuna ulaşan çalışmalar sınırlıdır.

64 46 Çizelge 1.5. DYSY yi belirleyen faktörlerin etkileri DYSY yi Etkileyen Faktörler Piyasa Büyüklüğü İşgücü Maliyeti Ticaret Engelleri Büyüme Oranı Açıklık Ticaret Açığı Farklı Çalışmalarda DYSY Üzerinde Gözlemlenen Etkiler Pozitif Negatif Önemsiz Bandera & White (1968) Schmitz & Bieri (1975) Swedenborg (1979) Lunn (1980) Dunning (1980) Kravis & Lipsey (1982) Night (1985) Schneider & Frey (1985) Culem (1988) Wheeler & Mody (1992) Sader (1993) Tsai (1994) Shamsuddin (1994) Billington (1999) Pistoresi (2000) Caves (1974) Swedenborg (1979) Nankani (1979) Wheeler & Mody (1992) Schmitz & Bieri (1972) Lunn (1980) Bandera & White (1968) Lunn (1980) Schneider & Frey (1985) Culem (1988) Billington (1999) Kravis & Lipsey (1982) Culem (1988) Edwards (1990) Pistoresi (2000) Culem (1988) Tsai (1994) Shamsuddin (1994) Goldsbrough (1979) Saunders (1982) Flamm (1984) Schneider & Frey (1985) Culem (1988) Shamsuddin (1994) Pistoresi (2000) Culem (1988) Torissi (1985) Schneider & Frey (1985) Hein (1992) Dollar (1992) Lucas (1993) Pistoresi (2000) Owen (1982) Gupta (1983) Lucas (1990) Rolfe & White (1991) Sader (1993) Tsai (1994) Beaurdeau (1986) Blonigen & Feenstra (1996) Night (1988) Tsai (1994) Schmitz & Bieri (1972) Wheeler & Mody (1992) Döviz Kuru Edwards (1990) Caves (1988) Contractor (1990) Froot & Stein (1991) Blonigen (1995) Blonigen & Feenstra (1996) Caldero & Rossell (1985) Sader (1991) Blonigen (1997) Tuman & Emmert (1999) Vergiler Swenson (1994) Hartman (1984) Grubert & Mutti (1991) Hines & Rice (1994) Loree & Guisinger (1995) Guisinger (1995) Cassou (1997) Kemsley (1998) Barrel & Pain (1998) Billington (1999) Kaynak: Chakrabarti, (Aktaran: Gövdere, 2003) Wheeler & Mody (1992) Jackson &Markowski (1995) Yulin & Reed (1995) Porcano & Price (1996)

65 Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Ev Sahibi Ülke Üzerindeki Etkileri DYSY nin hem yatırımcı ülke hem de ev sahibi ülke açısından ekonomik, sosyal ve kültürel birçok etkisi bulunmaktadır. Ülkelerin, özellikle de GOÜ lerin ekonomik büyüme ve refahlarını artırmak amacıyla başvurdukları DYSY, ekonomide milli gelir, ödemeler dengesi, istihdam, ücretler ve teknoloji gibi birçok makro değişkeni harekete geçirmektedir ve bu değişkenler ülkelerin ekonomik performanslarını yansıtması açısından büyük önem taşımaktadır. Ancak bu etkiler, gelişmiş ülkelerde ve GOÜ lerde farklılık göstermektedir. Bu kısımda DYSY nin ev sahibi ülke açısından ekonomik etkileri incelenecektir Ekonomik büyüme üzerine etkileri GOÜ lerdeki milli gelirin düşük ve tasarruf oranlarının yetersiz olması, ekonomik büyümeyi gerçekleştirmek amacıyla, ihtiyaç duyulan sermayenin DYSY yoluyla karşılanmasını gerekli kılmaktadır. DYSY nin meydana getireceği en öncelikli ve temel etkilerden biri, bu yatırımın ev sahibi ülkenin çıktı düzeyinde ve dolayısıyla ekonomik büyümesinde yaratacağı etkidir. DYSY; bir taraftan mevcut yatırım oranlarını artırarak, diğer taraftan ise ev sahibi ülkedeki beşeri sermaye ve kurumsal yapı ile etkileşim sonucu toplam faktör verimliliğindeki ve kaynak kullanımındaki verimliliği artırarak ekonomik büyümeyi etkilemektedir. Bu etki ise DYSY ye bağlı olarak dış ticaret akımlarındaki yayılmalar, ev sahibi ülke sektörlerindeki diğer dışsallıklar ve ev sahibi ülkenin yapısal unsurları üzerindeki etkileri yoluyla meydana gelir (OECD, 2002: 9). Yabancı yatırımın, yapıldığı ülkede yaratılan katma değerden kendi payına isabet eden kısmı çıkarıldıktan sonra elde kalan gelir ve yabancı sermayeye bağlı olarak harekete geçen yan sektörlerin yaratacağı katma değer milli hasılaya katkıda bulunurken; emek, sermaye ve diğer üretim faktörlerine olan talepteki artış sayesinde bireyler ve firmalar daha fazla gelir elde ederek daha fazla tasarruf ve yatırım yapma imkanına kavuşacaktır. Tüm bu etkilere bağlı olarak ekonomik büyüme sağlanabilmektedir.

66 48 Çoğunlukla GOÜ lerde gözlemlenen bu tür ekonomik büyüme etkisinin, yabancı yatırımların doğrudan bir etkisi veya farklı bir nedenden kaynaklanan bir etki olması durumuna tam olarak açıklık getirilememiştir (OECD, 2002: 9-10) Ödemeler dengesi üzerine etkileri DYSY, ev sahibi ülkenin hem ihracatını hem de ithalatını artırması açısından ödemeler dengesi üzerinde çeşitli etkiler yaratmaktadır. Ev sahibi ülkeye gelen yabancı sermaye ilk etapta ödemeler bilançosunun sermaye kaleminde artışa neden olacak, ancak bu artış makine ve teçhizat gibi fabrika kurulum maliyetlerinin karşılanması için ülkenin ithalatındaki artışla dengelenecektir. Daha sonra yatırımların üretime başlamasıyla oluşan ihracat artışı ve ithal ikame edici etkiler, ödemeler bilançosu üzerinde pozitif etki meydana getirecektir. Ancak diğer taraftan ÇUŞ un üretimde kullandığı ithal girdiler ve üretim faktörleri nedeniyle ödemeler dengesindeki olumlu etkinin bir kısmı ortadan kalkabilecektir. Ayrıca yurtdışına yapılan kâr transferleri ve lisans ödemeleri de ödemeler dengesinde olumsuz etki yaratmaktadır (Akdiş, 1998; Seyidoğlu, 2003: 729). Yukarıdaki açıklamalar ışığında, DYSY nin ödemeler dengesi üzerinde yaratacağı net etki şu şekilde hesaplanmaktadır (Ongun, 1998): Bt = It + Xt + St - ( Rt + Mt + Gt + Dt ) I: Yabancı yatırımcının döviz olarak getirdiği sermaye X: Yabancı yatırımcının ihraç ettiği ürünlerden edilen döviz geliri S: Yabancı şirketin üretimi sonucu sağlanan ithal ikamesi R: Transfer edilen kârlar M: İthal edilen sermaye malları, hammaddeler ve ara mallar G: Yabancı üretim faktörlerine ödenen ve transfer edilen gelirler (yabancı işçi için ücret, teknoloji için lisans, kredi için faiz) D: Yıllık olarak ayrılan amortisman değeri B: Yabancı yatırımın ödemeler bilançosuna etkisi t: Zaman

67 Dış ticaret üzerine etkileri Yabancı yatırım gerçekleştiren firmaların tarife dışı engelleri aşmak amacıyla ürün veya hizmetlerini kendi ülkelerinde üreterek diğer ülkelere ihracat yapmak yerine, üretimlerini doğrudan ihracat yaptıkları ülkelerde gerçekleştirmeleri sonucunda uluslararası ticaret hacminde bir azalış gözlemlenebilmektedir. Diğer yandan günümüzde ÇUŞ ların dünya ticaretindeki ağırlığının artmasıyla birlikte geleneksel olarak yapılan ticaretin yanında ÇUŞ ların kendi içlerinde farklı üretim alanlarına aktarmak amacıyla yapılan hammadde ve ara mal ticareti de uluslararası ticarette yerini almıştır. Dünya ticaretinin üçte biri ÇUŞ ların üretim süreçlerine bağlı olarak kendi aralarında gerçekleştirdiği firma içi ticaretten kaynaklanmaktadır. Bu kapsamda doğrudan yabancı yatırım ile uluslararası ticaret arasında tamamlayıcı bir ilişki mi yoksa ikame edici bir ilişki mi olduğu sorusundan çok firmaların katma değer yaratan faaliyetlerini nerede konumlandırmak istedikleri sorunu ortaya çıkmaktadır (Broadman, 2005: ) İstihdam ve ücretler üzerine etkileri DYSY, GOÜ lerin önemli sorunlarının başında gelen yüksek işsizlik oranı konusunda önemli bir etkiye sahip olabilmektedir. Bu etkinin derecesi ev sahibi ülkedeki yabancı yatırımların yeşil alan yatırımları (greenfield investment) veya satın alma ve birleşme şeklindeki yatırımlar oluşuna göre değişmektedir. Yeşil alan yatırımları; yabancı bir şirket tarafından ev sahibi ülkede tamamen yeni yaratılan varlıklar veya yerli şirketlerde var olan varlıkların transferi şeklinde sabit sermaye stokunu artıran yatırımlardır. Bu yatırımlarda ÇUŞ lar ev sahibi ülkede yeni üretim, dağıtım ve ar-ge tesisleri kurmaktadır (UNCTAD, 2006: 17). Bu tesis yatırımları sonucunda ev sahibi ülke işgücünden istifade edilir. Bunun ise ev sahibi ülkede istihdam artırıcı etkisi vardır. Bu etki, firmanın yerli üreticilerle doğrudan rekabet etmemesi durumunda daha da artmaktadır. Diğer yandan bu etkinin yanında, yerli firmalarda da yeni iş olanaklarının doğması şeklinde dolaylı etkiler ortaya çıkabilmektedir. Ancak bu yatırımların satın alma veya birleşme şeklinde olması durumunda, genellikle mevcut altyapı değişmemekte ve böylece yatırım yapılan ülkedeki

68 50 istihdam etkisi, yeşil alan yatırımlarının etkisi kadar açık olmamakta, hatta bazen negatif olmaktadır (Goldberg, 2004). Bir ülkedeki ücretler, yabancı şirketlerin girişinden ya da varlığından birkaç değişik yönde etkilenirler. İlk olarak, yapılan çalışmalara göre yabancı sermayeli şirketler, genellikle aynı sektörde faaliyet gösteren yerli şirketlerden daha yüksek ücret vermektedirler. Bunun değişik nedenleri olduğu savunulmaktadır. ÇUŞ lar gittikleri ekonomilerdeki kişiler tarafından iyi şekilde karşılanmak için, beraberinde getirdikleri bilgi ve teknolojinin yerli piyasadaki rakiplerine ulaşmasını engellemek amacına bağlı olarak işten ayrılma oranını düşük tutmak gerektiğinden ya da yerli piyasadaki iyi kalifiye edilmiş işçileri istihdam edebilmek için ücretleri yüksek tutabilmektedirler (Arıkan, 2006: 42). DYSY nin ücretler üzerindeki etkisi, nitelikli yabancı işgücü sayesinde ev sahibi ülke çalışanlarının verimliliğinin artması şeklinde gerçekleşmektedir. Artan verimlilik, ücretlerin yükselmesini sağlamaktadır. Yabancı şirketler tarafından verilen yüksek ücretlerin, ilgili sektörlerdeki yerli firmalara yansıması (spillover effect) üzerine yapılan çalışmalar henüz kesin bir sonuca ulaşmamakla birlikte, DYSY deki artış ile yüksek ücretler arasında bir korelasyon bulunmaktadır. Meksika ve Venezüella da yabancı ortaklı firmaların etkilediği ücret artışları yerli işgücü piyasasına çok fazla yansımamakta, ancak ABD deki yabancı yatırımların ücretler üzerindeki etkisi zayıf olmakla beraber yabancı firmalardaki ücret değişimleri yerli işgücü piyasasına çabuk yayılmaktadır (Aitken ve diğerleri, 1996) Verimlilik ve teknoloji aktarımı üzerine etkileri Sınai yatırımların konu bakımından çeşitlenmesi, yatırımların büyüklük kazanması, tüketim mallarından aramalı ve yatırım malları üretimine geçiş, ihracat olanakları ve zorunlulukları, iç ve dış piyasalardaki rekabet nedeniyle kalite maliyet unsurlarının ön plana çıkması gibi durumlar sanayi kesiminde teknolojinin önemini arttırmıştır. Bu önem sanayinin gelişmesine paralel olarak gittikçe de artmaktadır (Uras, 1979: 48). ÇUŞ lar dünyadaki ar-ge harcamalarının büyük bir bölümünü gerçekleştirmekte ve teknolojik yeniliklerde rekabetçi durumda bulunmaktadırlar. Diğer yandan ÇUŞ lar, özellikle GOÜ lerdeki yerli şirketlere göre daha verimli çalışmaktadırlar. Bunun nedeni,

69 51 üretim ölçeklerinin yerli şirketlere göre daha geniş olması ve üretimde daha çok sermaye yoğun teknolojiler kullanmalarıdır. Bu bağlamda, teknolojik yenilik ve üstünlüklere sahip olmak, üretim süreçlerinde verimliliği artırmak, bir ülkenin kalkınmasında büyük öneme sahiptir (Arıkan, 2006: 43). GOÜ lerin gelişmiş ülkeler ve ÇUŞ ların elinde bulunan teknolojik avantajları ülkelerine çekebilmeleri iki şekilde mümkündür. İlki, teknik bilginin lisans anlaşmaları, teknik yayımlar, resmi teknik yardım programları ve diğer haberleşme araçları ile transfer edilmesidir. Bu, yatırımcılar tarafından çok tercih edilen bir yöntem değildir. Bu tür lisans anlaşmaları yapıldığında bazı sınırlamalar getirilmekte ve firmanın rekabet gücünü engellemektedir. Diğer yandan bu lisans anlaşmaları, ev sahibi ülkelerin teknoloji elde etmek için çok daha büyük maliyetlere katlanmalarına neden olmaktadır. İkinci olarak ise yabancı yatırımcılar, yenilikleri doğrudan yabancı yatırım şeklinde bizzat ev sahibi ülkeye getirmektedirler. Bu kapsamda, gerçekleşen teknoloji aktarımı sayesinde ev sahibi ülkede üretim faktörlerinde etkinlik sağlanmakta ve rekabet üstünlüğü yaratacak hizmet ve ürünlerin üretimi gerçekleşebilmektedir (Karluk, 1983: 13). Diğer yandan yerli işgücünün önce ÇUŞ larda, daha sonra yerli firmalarda istihdam edilmesi; söz konusu teknolojinin işgücü yoluyla ev sahibi ülkeye transfer edilmesine olanak sunmaktadır. GOÜ ler yabancı yatırım yoluyla yeni olan teknolojiyi transfer ederek ülkedeki vasıfsız işgücünün eğitilmesi ve yönetim becerisi kazanma anlamında birçok avantaj elde etmektedirler. Bu kapsamda yabancı sermaye, teknoloji ile birlikte üretim yönetimi ve işletmecilik alanlarındaki yenilikleri ve çoğunlukla yönetici ve üst seviyede teknisyen niteliğindeki personelini de beraberinde getirmektedir. Yabancı sermayenin GOÜ ler açısından esas katkısı bu noktada ortaya çıkmaktadır. Çünkü sadece teknoloji transferi yeterli olmamakta, bu teknolojinin ülke şartlarına uyumu, uygulanacak teknik ve idari kadronun yetiştirilmesi de önem taşımaktadır (Akdiş, 1988).

70 52

71 53 2. BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİ VE DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI Günümüzde GOÜ ler DYSY yi ülkelerine çekebilmek için yoğun çaba göstermektedirler. Ancak gerek yabancı sermayenin geldiği ülkedeki ekonomik yapı gerekse yabancı yatırımcıların kendine özgü yapıları itibariyle her ülke farklı oranlarda yabancı sermaye çekmektedir. Yabancı sermayeye en çok ihtiyaç duyan ve bu konuda çok çeşitli ekonomik teşvikler uygulayan ülkelerden biri de Türkiye dir (Düzgün, 2008). Bu bölümde öncelikle dünyadaki DYSY hakkında bilgi verilecek, daha sonra Türkiye deki DYSY 1980 öncesi dönem, yılları arası dönem, 1989 yılında sermaye hareketlerinde yapılan kanuni ve yapısal değişikliklerden sonraki dönem ve 2003 yılında kabul edilen 4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırım Kanunu sonrası dönem kapsamında incelenecektir. Daha sonra ise Türkiye ye gelen DYSY sektör, ülke, firma sayısı, özelleştirme, satın alma ve birleşme kapsamında incelenerek Türkiye nin dünyadaki DYSY içindeki yeri ve yabancı yatırım çekme konusundaki avantaj ve dezavantajlarına değinilecektir Dünyada ve Türkiye de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları Dünya ülkelerinin DYSY ile tanışması İkinci Dünya Savaşı sonrası döneme tekabül etmektedir. Özellikle 1957 de Avrupa Ekonomik Topluluğu nun kurulması ile DYSY de çok hızlı bir artış olmuştur. Çeşitli küresel dalgalanmalara rağmen DYSY günümüze kadar artarak gelmiştir. Yabancı yatırımcıların risk ve getiri unsurlarına bağlı olarak artan şekilde GOÜ lere yatırım amaçlı yöneldiği görülmektedir. GOÜ lerin büyüme ihtiyacına bağlı olarak ihtiyaç duyduğu DYSY yi çekebilmek için Türkiye gibi birçok ülke yoğun çaba göstermektedir. Türkiye de özellikle 1980 sonrası gerekli yatırım ve ekonomik gelişme ortamını sağlamanın bir yolu olarak sermaye hareketlerini artan seviyede serbest hale getirmiş ve yabancı sermaye yatırımlarından daha fazla faydalanma yoluna gitmiştir. Bu bağlamda Türkiye doğrudan yabancı yatırımcılar açısından giderek artan bir öneme sahiptir.

72 Dünyada doğrudan yabancı sermaye yatırımları Dünya ülkelerinin, DYSY yi tanıması, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde başlamaktadır. Dünya ekonomisinde yaşanan küreselleşme süreci ile birlikte serbest ticaret bölgeleri ve bölgesel çapta serbestleşen mal ve sermaye hareketleri hızla gelişmiş, uluslararası ekonomi üzerinde DYSY, ÇUŞ lar ve diğer uluslararası üretim şekilleri önem kazanmaya başlamıştır. Bu gelişime rağmen genel olarak GOÜ lerde 1990 lı yıllara kadar yabancı yatırımı yapacak kişilere ve şirketlere karşı bir güven problemi söz konusu olmuştur (Devlet Planlama Teşkilatı *DPT], 2000: 3) li yıllara kadar genellikle sermaye ihraç eden gelişmiş ülkeler arasında gerçekleşen doğrudan yabancı sermaye hareketlerinden 1990 lı yıllarda GOÜ ler de önemli oranda pay almaya başlamışlardır. Bu gelişmelerde, 1980 lerin sonunda yaşanan borç krizine bağlı olarak GOÜ lerin borçlarını ödeyemez duruma düşmelerinin ve bu nedenle yabancı sermayeyi ülkelerine çekmek için çeşitli önlemler almalarının payı olduğu tahmin edilmektedir li yıllarda ülke ekonomilerinin artan ölçüde dışa açılması, sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi, özelleştirmenin yaygınlaşması ve firma birleşme ve devirlerine yönelik teşvik edici düzenlemeler yabancı sermaye yatırımlarının ivme kazanmasına katkıda bulunmuştur. Bu yıllarda GOÜ lerin hızla büyümelerinin nedenlerinden biri de yabancı sermayeden yararlanma olanakları olmuştur. Yabancı sermaye konusunda hem sanayileşmiş ülkelerin hem de GOÜ lerin tutumlarındaki lehte değişiklikler sonucu, bu ülkelerin yabancı sermaye yatırımları hızla artmıştır li yılların sonunda Sovyetler Birliği nin dağılması ve Çin in artan ölçüde dünya ekonomisi ile bütünleşme çabaları yabancı sermaye yatırımlarının hızlanmasını sağlamıştır. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı nın (UNCTAD) çeşitli yıllar itibariyle yayınladığı Dünya Yatırım Raporu nda (World Investment Report) yer alan istatistiklere göre (Çizelge 2.1); dünya genelinde gerçeklesen DYSY 1980 de 54 milyar dolar iken 1990 yılında 207 milyar dolar düzeyine yükselmiş, 1990 lı yıllar itibariyle sürekli artış eğilimine girerek 1995 yılında 341 milyar dolara, 1999 yılında 1,078 trilyon dolara, 2000 yılında ise 1,38 trilyon dolara yükselmiştir de ise 2 trilyon dolarla 1980 sonrası en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Ancak 2008 yılında ortaya çıkan ve 2009 yılında başta

73 55 gelişmiş ülkeler olmak üzere, birçok ülkeyi etkileyen ekonomik kriz nedeniyle bu tutar önemli ölçüde düşmüş ve 2009 yılında, en yüksek seviye olan 2007 seviyesinin yaklaşık % 40 altına düşerek 1,22 trilyon dolar düzeyine gerilemiştir ve 2011 yıllarındaki DYSY ise sırayla 1,4 trilyon dolara ve 1,7 trilyon dolara yükselmiş ve 2012 yılında 1,33 trilyon dolar seviyesine geriledikten sonra 2013 yılında 1,45 trilyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Çizelge 2.1. Dünyada DYSY girişleri (Milyon $) ( ) Yıl DYSY Girişi Yıl DYSY Girişi Yıl DYSY Girişi Kaynak: UNCTAD Statistics Yukarıdaki veriler kapsamında anlaşılacağı gibi yılları arasında yıllık olarak % 24 dolayında artış göstermiş olan DYSY, döneminde 6 kattan fazla artış göstermiştir. UNCTAD verilerine göre; 1990 yılında dünya genelinde yabancı sermaye stoku 1,8 trilyon dolar iken, 2000 yılında bu tutar yaklaşık 7,2 trilyon dolar, 2010 yılında 18,9 trilyon dolar ve 2013 yılında 23,4 trilyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu kapsamda dünya genelinde 1990 yılında yabancı sermaye stokunun dünya GSYH sine oranı % 7 olarak gerçekleşirken, 2000 yılında bu oran % 21, 2010 yılında % 29 ve 2013 yılında ise % 31 olarak gerçekleşmiştir. Diğer taraftan 1990 yılında dünyadaki yıllık DYSY nin dünya GSYH sine oranı % 0,9, 2000 yılında % 4,2, 2010 yılında % 2,2 ve 2013 yılında % 1,9 olarak gerçekleşmiştir lı yıllarda yabancı yatırımlardaki artış açık şekilde Asya ülkelerinde görülmüştür. GOÜ lere yönelik yabancı yatırımların önemli bir kısmı bu ülkelere gitmiştir.

74 56 Ancak 1997 yılındaki Uzakdoğu Krizi nden sonra GOÜ lerin yabancı sermaye girişleri içerisindeki payı sürekli azalmıştır. Bu yılda dünyada, 485 milyar ABD dolar tutarındaki yatırımın % 43 ü GOÜ lere gitmiştir. Yine Asya Krizi, Rusya Krizi ve diğer küresel krizlerin etkisiyle 2000 yılında bu oran % 18 e gerilemiştir (Çalışkan, 2003). Ancak daha sonraki dönemlerde bu ülkelerin hukuki altyapılarında görülen liberalleşme eğilimi, bu ülkelere yapılan yabancı sermaye yatırımlarını yeniden ve büyük oranda artırmıştır. Çizelge 2.2 deki verilere göre 2003 yılında dünyadaki 589 milyar dolarlık yatırımın % 33 ü, küresel ekonomik krizin yaşandığı 2009 yılında ise % 46 sı GOÜ lere gitmiş, bu oran 2012 ve 2013 yıllarında % 58 olarak gerçekleşmiş ve gelişmiş ülkelere giden yabancı sermaye tutarını geride bırakmıştır. Sonuç olarak GOÜ ler gelişmiş ülkeleri geride bırakarak günümüz DYSY nin yarısından fazlasını elde etmektedir. Çizelge 2.2. Gelişmiş ülkelerde ve GOÜ lerde DYSY girişleri (Milyon $) ( ) Yıl Gelişmiş Ülkelere DYSY Girişi GOÜ lere DYSY Girişi Yıl Gelişmiş Ülkelere DYSY Girişi GOÜ lere DYSY Girişi Kaynak: UNCTAD Statistics Günümüzde ÇUŞ ların ticari faaliyetlerine bağlı olarak dünya ekonomisindeki belirleyici rolü güçlenmektedir. Bunda özellikle 1980 yılından sonra küreselleşme eğilimine paralel olarak, WTO, IMF ve WB gibi kuruluşların serbestleşmeye yönelik politikalar uygulamasının büyük etkisi bulunmaktadır. UNCTAD verilerine göre, 1990 lı

75 57 yılların başlarında faaliyet gösteren ÇUŞ ların sayısının ve bu şirketlere bağlı yabancı iştiraklerin de dolayında olduğu tahmin edilirken, 2007 yılı itibariyle bu sayı yaklaşık e, yabancı bağlı iştiraklerin sayısı ise e yükselmiş; doğrudan yabancı yatırım stokları 15 trilyon dolar, toplam satışları ise 31 trilyon dolarla dünya gayri safi hâsılasının % 10 unu aşmıştır. Çizelge 2.3. Dünyada çeşitli bölgeler kapsamında DYSY den alınan pay (%) Yıl G-20 Ülkeleri (%) ABD (%) Latin Amerika Ülkeleri (%) Güneydoğu Asya Ülkeleri (%) BRIC Ülkeleri (%) ,1 30,8 13,6 6,5 3, ,4 35,3 12,5 1,3 6, ,6 23,2 4,6 10,6 2, ,3 17,5 9,0 23,2 13, ,0 22,6 7,0 10,3 5, ,5 10,5 4,4 4,3 11, ,6 11,7 4,6 3,8 15, ,4 12,9 9,1 8,6 20,3 Kaynak: UNCTAD Statistics Çizelge 2.3 de, G-20 ülkeleri, ABD, Latin Amerika ülkeleri, Güneydoğu Asya ülkeleri ve BRIC ülkeleri kapsamında doğrudan yabancı yatırım girişlerinin dünyadaki DYSY içinde elde ettiği paylar bazı yıllar kapsamında incelenmiştir. Buna göre, G-20 ülkelerinin DYSY içindeki payı 1980 yılında % 76 dolayında iken bu oran 2000 yılında % 65 ve 2013 yılında % 54 e gerilemiştir. Diğer yandan ABD nin elde ettiği yabancı yatırımların dünya genelinde 1980 yılında % 30, 2000 yılında % 22 ve 2013 yılında % 12 civarında gerçekleşerek yıllar itibariyle bir düşüş gözlemlenmektedir. Latin Amerika ülkeleri ise 1980 yılında % 13, 2000 yılında % 7 ve 2013 yılında % 9 payla, dünya genelindeki doğrudan yabancı yatırım elde etmedeki seyrini sürdürmektedir. Güneydoğu Asya ülkeleri ise 1990 lı yıllarda elde ettiği % 23 pay ile büyük bir yabancı yatırım çekme başarısı elde etmiş, ancak 1997 deki Asya Krizi nden sonra bu orandaki büyük düşüşten sonra 2013 yılında % 9 civarında gerçekleşmiştir. Diğer taraftan BRIC ülkeleri yıllar itibariyle istikrarlı şekilde yabancı yatırımdan elde ettikleri payları artırmış, 1980 yılında % 3,7, 2005 yılında % 11 ve 2013 yılında % 20 paya sahip olmuştur.

76 Türkiye de doğrudan yabancı sermaye yatırımları Türkiye ye giriş yapan DYSY, ilgili dönemler itibariyle izlenen iktisadi politika ve stratejiler kapsamında ayrı olarak ele alınacaktır. Buna bağlı olarak bu kısımda Türkiye'de yer alan yabancı sermaye yatırımları 1980 öncesi dönem, arası dönem, arası dönem ve 2004 sonrası dönem olarak dört bölümde incelenecektir yılı öncesi doğrudan yabancı sermaye yatırımları Türkiye ye DYSY nin girişi, 1834 yılındaki Ticaret Anlaşması ile Osmanlı Devleti zamanında başlamıştır. Ancak bu dönemde yabancı sermaye girişleri çok zayıf seyretmiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra 1923 yılında gerçekleştirilen ilk girişim olan İzmir İktisat Kongresi ile birlikte yabancı sermaye ile ilgili önemli adımlar atılmıştır. Öncelikle yerli girişimcileri destekleyerek onları güçlendirmeyi amaçlayan kongre, kalkınma kapsamında yabancı sermayeye karşı olumlu bakış açısı geliştirilmesini benimsemiştir. Bu yıllarda harekete geçirilen liberal ekonomik politikalar 1929 yılındaki Dünya Ekonomik Bunalımı nedeniyle devam ettirilememiş, 1930 lu yıllardan sonra devletçilik politikaları uygulanma alanı bulmuştur. Tekel oluşturan yabancı sermayeli şirketler özelleştirilmiş ve sanayi gelişimi kapsamında tamamen yerli imkanlar kullanılmıştır. Yabancı sermayenin ülkemize geliş şekli, geliş amacı ve transferler hakkında ilk düzenlemeler 1930 yılındaki Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkındaki Kanun ile yapılmış ve ilk defa Maliye Bakanlığı yabancı sermaye konusunda yetkili kılınmıştır (Karluk, 1983: 47). Ancak 1947 yılında Türk Parasını Kıymetini Koruma Yasasına ilişkin olarak çıkarılan 13 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı, ilgili kanunun döviz transferi kapsamındaki kontrollerini değiştirici rol üstlenmiştir yılında kabul edilen 5583 sayılı yasa, Türkiye ye gelen yabancı sermayeye ve dışarıdan borç alan yerli girişimcilere transfer hakkı vermiştir yılında çıkarılan 5821 sayılı kanun, daha önce uygulanan 5583 sayılı kanunun yerine geçmiş ve yabancı sermaye konusundaki kısıtlamaları azaltmıştır sayılı Yabancı Sermaye Teşvik Kanunu nun kabul tarihi ise 18 Ocak 1954 tür. Aynı yıl çıkarılan 6326 sayılı kanun petrol üretimi

77 59 konusunda spesifik düzenlemeleri içermektedir sayılı yasa yatırımları izne tabi tutsa da niteliği gereği liberaldir. Yabancı sermayeye transferler konusunda sağlanan kolaylık, yerli yatırımcı ile benzer muamelelere tabi olma açısından neo-klasik iktisadın gereklerine uygundur (Elmas, 2008). Bu kapsamda yabancı sermaye için elverişli bir ortam yaratılmaya çalışılmış, yabancı sermaye faaliyet alanı kısıtlamaları ortadan kaldırılmıştır. Ancak yine de yabancı sermaye elde etmede gereken başarı sağlanamamıştır. Hazine Müsteşarlığı verilerine göre, 1954 yılına kadar Türkiye ye giriş yapan yabancı sermaye stoku 2,8 milyon dolar iken, bu tutar 1960 yılına kadar 17,3 milyon dolar, 1970 yılına kadar 105 milyon dolar ve 1979 yılına kadar ise 228 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir öncesi dönemde yabancı sermaye yatırımlarının çekilmesi konusunda başarısız olunmuştur. Liberalleşme yolunda adımlar atılarak gerekli yasal düzenlemeler yapılmasına rağmen uygulamada muhafazakar yaklaşımlar sergilenmesi, diğer yandan 1960 yılından sonra uygulanan ithal ikameci sanayileşme politikaları gibi nedenlerin bu başarısızlıktaki etkisi büyük olmuştur yılları arası doğrudan yabancı sermaye yatırımları 1954 de 6224 sayılı Kanun ile dönemin en liberal yabancı sermaye kanununu uygulamaya koyan Türkiye, 1980 li yıllarda uygulanmaya başlanan liberalizasyon politikaları ve kambiyo mevzuatında yapılan değişiklikler sonucu yürürlüğe konulan Yabancı Sermaye Çerçeve Kararları da dikkate alındığında, bu alanda en liberal mevzuata sahip ülkeler arasında yer almaktadır. 24 Ocak 1980 Ekonomik İstikrar Tedbirleri kapsamında uluslararası sermaye ile ilgili düzenlemeler de yapılmıştır. 8/168 sayılı Yabancı Sermaye Çerçeve Kararnamesi tarihinde yürürlüğe girmiştir (DPT, 2000: 8). Karara göre; Türkiye de yatırım yapacak kuruluşların ülkenin kalkınmasına faydalı olması, Türk özel sektörüne açık alanlarda faaliyet göstermesi, tekel ve imtiyaza sahip olmaması gerekir. Yabancı sermaye iştiraklerinde aranan koşullar Kararnamede şöyle belirlenmiştir: Yatırımın sabit sermaye tutarı 2-50 milyon dolar ve asgari iştirak miktarı 1 milyon dolar olmalıdır. İştirak oranı % 10 ile % 49 arasında belirlenmiştir. Teknolojik değişim içeren

78 60 yatırım alanlarında ihracat koşulu vardır. Hizmeti daha rasyonel yürütebilmek ve işleri çabuklaştırmak amacıyla görev ve yetkiler Devlet Planlama Teşkilatı na (DPT) bağlı Yabancı Sermaye Dairesi nde toplanmıştır (Elmas, 2008). (Devlet Planlama Teşkilatı, 8 Haziran 2011 tarihinde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname ile DPT ismi ve kamu idareleri içindeki statüsü değiştirilerek Kalkınma Bakanlığı adını almıştır.) Söz konusu kararnamede 13 Mart 1986 tarihinde değişiklik yapılarak kararnamenin kapsamı daha da genişletilmiştir. Tüm bu gelişmeler sonucunda yerli ve yabancı sermaye oranı ile kâr ve ana sermaye transferine, yabancı personel istihdamına, altyapı ile ilgili kamu yatırımlarında yap-işlet-devret modeli ile joint-venture (ortak girişim) şeklindeki girişimlere izin verilmiştir. Sermaye giriş ve çıkışlarında serbestleştirme sağlanarak yabancı sermayeye güven verici bir ortam sağlanmaya çalışılmıştır. Çizelge yılları arası Türkiye de DYSY dağılımı Yıllar İzin Verilen Yabancı Fiili Girişler Yabancı Sermayeli Firma Sermaye (milyon $) (milyon $) Sayısı (birikimli) Kaynak: Hazine Müsteşarlığı İstatistikleri Çizelge 2.4 de belirtildiği üzere, izin verilen yabancı sermaye miktarı 1980 yılında 97 milyon ABD doları iken 1981 yılında 338 milyon dolara yükselmiştir. Aynı dönemde fiili yabancı sermaye girişleri 1980 yılında 35 milyon dolar iken 1981 yılında 141 milyon dolara yükselmiştir yılındaki yasal düzenlemelerin etkisi ile 1986 yılında 364 milyon dolar olan yabancı sermaye izinleri 1987 yılında 655 milyon dolar olmuştur. Diğer taraftan fiili giriş yapan yabancı sermaye tutarı 1988 yılında 488 milyon dolara ve 1989 yılında 855 milyon dolara yükselmiştir. Türkiye de yabancı yatırım gerçekleştiren firma sayısı da

79 61 giderek artan bir seyir izlemiştir yılında 78 olan yabancı sermayeli firma sayısı 1987 yılında 836 olarak gerçekleşmiş ve 1989 yılı itibariyle sayısına ulaşmıştır. Özetle; 24 Ocak 1980 Kararları ile getirilen yeni düzenlemelerde yabancı sermayeye daha gerçekçi bir gözle bakılmış, geçmişte karşılaşılan güçlüklere süratli çözümler getirilmeye çalışılmış, yeni yatırım izinleri verilmiş, yabancı sermayeye güven veren siyasi ve ekonomik ortam yaratılmaya özen gösterilerek yabancı sermaye girişlerinin bir ölçüde de olsa hızlandırılması sağlanmıştır (Candemir, 2006). Türkiye de gerçekleştirilen doğrudan yabancı yatırım miktarı önceki dönemlere kıyasla artmış, ancak bu artış büyük boyutlara varmamıştır. Bu duruma neden olarak; ülkede belirgin bir siyasi belirsizliğin olması, yüksek enflasyon ortamı ve bunun yanında devam eden makroekonomik istikrarsızlıklar gösterilebilir yılları arası doğrudan yabancı sermaye yatırımları 1989 yılında Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanununda yapılan değişimle blokaj uygulamasına son verilmiş ve kar transferine kolaylık sağlanmıştır tarih 95/6990 sayılı Yabancı Sermaye Çerçeve Kararı ve bu konuda çıkarılan 2 Nolu tebliğde ise amaç; yabancı sermaye girişlerini kolaylaştırmak ve özendirmektir. Diğer taraftan tebliğde, yabancı sermaye faaliyetleri monopoller yaratmamak ve özel imtiyaz oluşturmamak kaydıyla Türk özel sektörüne açık olan tüm alanlara genişletilmiş, iştirak oranı ve miktarı konusundaki kısıtlamalar ile sermaye, kar vb. hakların transferinde vergileme dışındaki kısıtlamalar kaldırılmıştır. Kambiyo mevzuatı çerçevesinde yabancı sermaye tarafından her tür dış kredi sağlanması, menkul kıymet işlemi yapılması ve teşvik tedbirlerinden yararlanılması mümkün kılınmıştır. Yabancı sermaye, yerli sermaye ile aynı hak ve yükümlülüklere tabi kılınmıştır (Elmas, 2008) yılı öncesinde doğrudan yabancı yatırım girişlerinin büyük bölümü gelişmiş ülkelere gerçekleştirilirken, 1990 yılı sonrasında GOÜ lerin payı önemli ölçüde artmıştır. Ancak Türkiye nin payı ise tersine gerilemiştir. Türkiye 1980 li yıllardan sonra oldukça liberal politikalar izlenmesine karşın, yabancı sermaye girişleri açısından Macaristan, Polonya ve Çek Cumhuriyeti gibi yakın zamanda dışa açılmış ülkelerin dahi gerisinde

80 62 kalmıştır. UNCTAD verilerine göre, Türkiye 1990 yılında tüm dünyadaki DYSY nin % 0,33 üne sahip olurken, bu oran 1995 yılında % 0,26 ya ve 2000 yılında % 0,07 ye gerilemiş, 2001 yılında % 0,4 e yükselmiş, ancak yaşanan ekonomik krizin de etkisiyle 2002 yılında % 0,15 ve 2003 yılında % 0,10 olarak gerçekleşmiştir. Politik sıkıntılar yaşayan Türkiye, yabancı yatırımcılar açısından 1990 lı yıllarda yatırım yapılabilirlik açısından riskli bir ülke konumunda görülmüştür. Türkiye ye içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi istikrarsızlıklar nedeniyle, Gümrük Birliği ne kabul edildikten sonra da beklendiği ölçüde yabancı sermaye girişi, ticaret artışı ve pazar genişlemesi gerçekleşmemiştir. Çizelge yılları arası Türkiye de DYSY dağılımı Yıllar İzin Verilen Yabancı Sermaye (milyon $) Fiili Girişler (milyon $) Yabancı Sermayeli Firma Sayısı (birikimli) Kaynak: Hazine Müsteşarlığı İstatistikleri Çizelge 2.5 de belirtildiği üzere, izin verilen yabancı sermaye tutarı 1990 yılında 1,86 milyar dolar, 1993 yılında 2,06 milyar dolar olarak gerçekleşmiş, 1995 yılında Yabancı Sermaye Çerçeve Kararlarında yapılan düzenleme ile bu tutar 2,93 milyar dolara yükselmiştir. Ancak söz konusu yıllarda fiili yabancı sermaye girişlerinde belirgin bir değişiklik yaşanmamıştır yılındaki özelleştirmeler sayesinde fiili yabancı sermaye girişlerdeki artışın ardından 2002 yılında izin verilen 2,24 milyar dolarlık yabancı sermaye karşısında sadece 590 milyon dolar fiili yabancı sermaye girişi gerçekleşmiştir. Türkiye ye giriş yapan yabancı sermaye miktarı 1990 yılında 1 milyar dolarla GOÜ ler arasında kişi başına çekilen yabancı yatırım tutarında ilk sırada yer almıştır. Diğer

81 63 taraftan Türkiye de 1994 yılında yaşanan ekonomik bunalımın ardından 5 Nisan Kararları olarak bilinen ekonomik önlemlerin alınmasıyla DYSY 1995 yılında tekrar yükselişe geçmiştir. Gümrük Birliği ne katılım sonucu yabancı yatırımcıların Türkiye ye bakış açıları değişmeye başlamışken, hükümetin istifa etmesi sonucu yeniden olumsuz bir hava hakim olmuş ve 1996 yılında izin verilen 3,83 milyar dolarlık yabancı sermayenin sadece 964 milyon doları ülkeye giriş yapmıştır. Yine 1997 ve 1998 yıllarında da bu durum değişmemiştir yılında Güneydoğu Asya da başlayan ve 1998 yılında Rusya krizi ile daha da şiddetlenen uluslararası krizden Türkiye de büyük ölçüde olumsuz etkilenmiştir. Bu yılda imalat sanayine yapılan DYSY nin % 44 ünü oluşturan imalat sanayi yatırımlarının büyük çoğunluğu ise montaj sanayi niteliğinde olan otomotiv sanayine yönelik olarak gerçekleşmiştir. Diğer taraftan 2000 yılında Ulaştırma Bakanlığı nın gerçekleştirdiği GSM ihalesi sonucunda Türkiye ye bir seferde 1,23 milyar ABD doları yabancı sermaye girişi gerçekleştirilmiştir. GSM yatırımının taksitlerinin 2001 yılına uzaması sebebi ile 3,28 milyar dolar ile o zamana kadarki en yüksek seviyesine ulaşmış bulunan DYSY, o dönem yaşanan ekonomik kriz ve uluslararası kuruluşların verdiği düşük kredi notunun da etkisiyle 2002 yılında 590 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Yatırım gerçekleştiren yabancı sermayeli firma sayısı ise 1990 yılında 1 856, 1997 yılında ve 2002 yılında olarak gerçekleşmiştir. Aşağıdaki Şekil 2.1 de Türkiye deki doğrudan yabancı sermaye izinlerinin yıllar itibarıyla sektörel dağılımı gösterilmektedir. Buna göre, tarım sektörünün payının çok düşük olduğu görülmektedir. Diğer taraftan yıllar itibari ile imalat sektörünün payı azalırken hizmetler sektörünün payı ise artmıştır yılında imalat sektörünün payı % 91 dolayında iken, bu oran seneler itibariyle azalarak 1990 yılında % 65, 2000 yılında % 36 ve 2002 yılında % 40 olarak gerçekleşmiştir. Tarım sektörü ise 1980 yılında % 0,25 olan payını 1990 yılında % 3,5 ve 2000 yılında yaklaşık % 5 e çıkarmış ancak 2002 yılında % 1 pay alabilmiştir. Diğer taraftan hizmetler sektörü söz konusu dönemde en büyük DYSY artışı sağlanan sektör olmuş ve 1980 yılında toplam içerisindeki payı yaklaşık % 8,5 iken bu oran 1990 yılında % 28, 2000 yılında % 61 ve 2002 yılında % 58 olarak gerçekleşmiştir.

82 ,5 60,94 34,53 65,23 67,95 36,45 28,72 28,91 61,4 40,24 8,49 0 2,72 3,52 1,08 1,95 1,46 58, İmalat (%) Tarım (%) Hizmetler (%) Şekil 2.1. Yabancı sermaye izinlerinin sektörel dağılımı Kaynak: Hazine Müsteşarlığı, Yabancı Sermaye Raporu, Söz konusu dönemde küreselleşmeyle birlikte DYSY de artış ve hükümetin özellikle imalat sanayinde yeni teknoloji yatırımları gerçekleşmesini beklemesi karşısında, Türkiye ye gelen yabancı sermaye genellikle bankacılık ve ticaret gibi sabit yatırım derdi olmayan ve yüksek kar getirisi olan alanlara kaymış, altyapı yatırımlarının özelleştirilmesini ve iç pazardaki tekel rantını da ele geçirmeyi beklemiştir (Kazgan, 2009: 246) yılı ve sonrası (4875 sayılı DYSY yasası sonrası) doğrudan yabancı sermaye yatırımları 2003 yılı ve sonrası DYSY ye ilişkin en önemli gelişme, bu yatırımların gerçekleştirilmesinde izin ve onay sisteminin kaldırılarak, yatırım işlemlerinin daha hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesini amaçlayan 4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu nun, tarih ve sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmesidir. Bu kanunun amacı, DYSY nin özendirilmesine, yabancı yatırımcıların haklarının korunması ile yatırım ve yatırımcı tanımlarında uluslararası standartlara uyulmasına, DYSY nin gerçekleştirilmesinde izin ve onay sisteminin bilgilendirme sistemine dönüştürülmesine ve tespit edilen politikalar yoluyla DYSY nin artırılmasına ilişkin esasları düzenlemektir (Doğrudan Yabancı Yatırım Kanunu, 2003). Bu kanun ile birlikte, yabancı sermaye ile kurulacak şirket ve şubeler ile iştirakler için Hazine Müsteşarlığı ndan ön izin

83 65 alma zorunluluğu kaldırıldığından, artık DYSY ye ilişkin veriler izin bazında tutulmamaktadır. Kanun ile yabancı yatırımcıya eskiden olduğundan daha avantajlı hak ve imkânlar sağlamak, yabancı yatırımcının yerli yatırımcıdan farkını en aza indirmek, yabancı yatırımcının başvurması gereken bürokratik prosedürü azaltmak suretiyle nihaî olarak yabancı yatırımcıyı Türkiye de yatırım yapmaya özendirmek ve teşvik etmek amaçlanmıştır (Gökyayla ve Süral, 2004). Yasaya göre yatırımın kapsamında, yatırımcı tarafından yurtdışından getirilen nakit sermaye, şirket menkul kıymetleri, makine ve teçhizat, sınai ve fikri mülkiyet hakları ile yurt içinden sağlanan yeniden yatırımda kullanılan kar, hasılat ve yatırımla ilgili diğer haklar, doğal kaynakların aranması ve çıkarılmasına ilişkin haklar yer alır Sayılı Kanuna göre, yabancı sermayeli şirket kurabilmek için yabancı ortak başına asgari dolar sermaye getirilmesi şartı ve limited ya da anonim şirket kurma zorunluluğu kaldırılmıştır. Kanun tam anlamıyla liberal niteliklere sahiptir. Yabancı yatırımcı yerli yatırımcı ile eşit muamele görmektedir. Kar transferi konusunda tam serbesti söz konusudur. Kamulaştırmaya ilişkin olarak ilkelerin uluslararası anlaşma metinlerine uygun düzenlenmesi sağlanmış, yani kamulaştırmanın bu anlaşmalarda belirtilen koşullar olmaksızın gerçekleşmeyeceği ifade edilmiştir. Kanunda, yabancı yatırımcıların net kar, temettü, satış, tasfiye ve tazminat bedellerinin, lisans, yönetim vb. anlaşmalar karşılığında ödenecek meblağların ve dış kredi anapara-faiz ödemelerinin, bankalar veya özel finans kurumları aracılığıyla yurtdışına serbestçe transfer edilme garantisi vardır (Elmas, 2008).

84 66 Çizelge 2.6. Dünyada, GOÜ lerde ve Türkiye de DYSY girişleri ( ) Yıllar Dünya (milyon $) GOÜ ler (milyon $) Türkiye (milyon $) Türkiye nin Dünyadaki Payı (%) Türkiye nin GOÜ ler İçindeki Payı (%) ,28 0, ,37 0, ,00 2, ,36 4, ,10 3, ,08 2, ,70 1, ,63 1, ,95 2, ,99 1, ,88 1,65 Kaynak: UNCTAD Statistics, itibariyle Türkiye ye giriş yapan DYSY ve bu yatırımların dünya ve GOÜ ler içinde elde ettiği paylar Çizelge 2.6 da gösterilmiştir. Buna göre; Türkiye ye 2003 yılında gelen DYSY 1,7 milyar dolar olarak gerçekleşmiş ve Türkiye söz konusu yatırımlar kapsamında dünya genelinde % 0,28 ve GOÜ ler içinde % 0,86 pay alabilmiştir yılından sonra, Doğrudan Yabancı Yatırım Kanunu nun yürürlüğe girmesi, Avrupa Birliği (AB) ile müzakere süreçlerine girilmesi ve ekonomik göstergelerde artış yaşanmasına bağlı olarak Türkiye deki DYSY artmaya başlamıştır. Bu bağlamda 2005 yılındaki 10,03 milyar ABD doları DYSY ile dünyada % 1 ve GOÜ ler içinde % 2,93 pay elde edilmiştir. Bu dönemde söz konusu yatırımlardaki artışta, yapılan özelleştirme faaliyetlerinin de önemli bir payı bulunmaktadır. Ayrıca Türkiye 2006 yılında en fazla doğrudan yabancı yatırım gerçekleştirilen 20 ülke arasında 17. sırada yer alırken, 2007 yılında bu sıralamada 23. sıraya gerilemiştir yılında 22 milyar dolar tutarında Türkiye de şimdiye kadarki en büyük doğrudan yabancı yatırım gerçekleştirilmiş, bu kapsamda dünyada % 1,10 ve GOÜ ler içinde % 3,72 lik paya sahip olunmuştur. Küresel ekonomik krizin etkisiyle 2008 ve 2009 yılında tüm dünyada azalış gösteren DYSY, Türkiye de de sırasıyla 19,76 milyar dolara ve 8,62 milyar dolara gerilemiştir. Bunun yanında dünya genelindeki payı % 0,7 ve GOÜ ler içindeki payı da % 1,6 ya gerilemiştir yılı da benzer seyretmiş ve 2011

85 67 yılındaki yabancı yatırımlar 16,17 milyar dolar, 2012 yılında 13,22 milyar dolar ve 2013 yılında ise 12,86 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir itibariyle Türkiye nin dünyadaki yabancı yatırımlar içindeki payı % 0,88 ve GOÜ lerdeki yabancı yatırımlar içindeki payı ise % 1,65 seviyesinde kalmıştır Türkiye de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Özellikleri Bu kısımda Türkiye ye gelen DYSY; yatırımın kaynağı olan ülkeler, yatırımları gerçekleştiren firmalar, yatırımların yoğunlaştığı sektörler ve bölgeler, özelleştirmeler, birleşme ve satın alma şeklinde gerçekleşen yatırımlar kapsamında ele alınarak incelenecektir Sektörel dağılım Türkiye ye giriş yapan DYSY nin sektörel dağılımı incelendiğinde, imalat sektörü ve hizmetler sektörünün en büyük paya sahip sektörler olduğu görülmektedir. Diğer taraftan bu dağılım, dünyadaki yabancı yatırımların sektörel dağılımları ile aynı doğrultuda gerçekleşmektedir. Çizelge 2.7 de Türkiye de yılları arasında izin verilen DYSY nin sektörel dağılımı verilmektedir yılında kabul edilen Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu ile yabancı sermaye için uygulanan izin sistemi kaldırılmıştır. Buna bağlı olarak tarihi itibari ile izine dayalı istatistikler yayınlanmamaktadır. Çizelge 2.7 de görüldüğü gibi, yılları arasında toplamda verilen 34 milyar ABD doları tutarındaki doğrudan yabancı yatırım izninin 17,93 milyar doları imalat sektöründeki, 608 milyon doları tarım sektöründeki, 318 milyon doları madencilik sektöründeki ve 15,13 milyar doları ise hizmetler sektöründeki yatırımlara dağılmıştır. Görüleceği gibi yapılan yatırımlar genellikle imalat ve hizmetler sektöründe yoğunlaşmıştır. Tarım ve madencilik sektörlerine gösterilen ilgi çok düşük seviyededir. DYSY 2000 yılına kadar büyük oranda imalat sektöründe gerçekleştirilmiş, ancak bu yıldan sonra hizmet sektörü yatırımları imalat sektörünü geride bırakmıştır. Bu durumun başlıca nedeni, bankacılık ve iletişim sektörlerindeki yatırımlarda meydana gelen büyük artıştır yılından sonra imalat sektörü her zaman hizmetler sektörünü takip etmiştir.

86 68 Çizelge yılları arasında izin verilen DYSY sektörel dağılımları (milyon $) Yıl İmalat Sanayi (%) Tarım (%) Madencilik (%) Hizmetler (%) TOPLAM , , , ,86 0 0, , , , ,03 1 1, , , ,03 0 0, , , , ,93 2 0, , , , ,37 3 4, , , , ,86 5 0, , , , , , , ,35 3 5, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,27 2 6, , , , , , , , , ,10 2 8, , , , , , , , , , , , , , ,19 1 6, , , , ,74 2 5, , , , ,38 4,9 29,11 1, ,20 48, , , ,82 1,5 17,29 0, , ,93 TOPLAM ,64 1,8 318,20 0, , Kaynak: Hazine Müsteşarlığı, Yabancı Sermaye Raporu, yılları arasında imalat sektöründeki yabancı yatırımlar, toplam DYSY içerisinde ortalama % 53 lük bir paya sahip olmuştur. Ancak bu oran 1980 yılında % 92 (88 milyon dolar) seviyesindeyken 1990 yılında % 65 (1,21 milyar dolar) ve 2002 yılında % 40 (892 milyon dolar) seviyesine gerilemiştir. Diğer taraftan yılları arasında hizmetler sektörü kapsamındaki DYSY ortalama % 44,5 olarak gerçekleşmiştir. Yıllar itibariyle incelendiğinde ise 1980 yılındaki hizmetler sektörünün payı % 8 (8 milyon dolar) iken, bu oran 1990 yılında % 29 a (534 milyon dolar) ve 2002 yılında % 58 e (1 301 milyon dolar) yükselmiştir. Tarım ve madencilik sektörüne yapılan yatırımlar ise düşük düzeylerde seyretmiş, yılları arasında tarım sektörünün ortalama payı % 1,8 ve madencilik

87 69 sektörünün ortalama payı % 0,9 olarak gerçekleşmiştir. Aşağıda Şekil 2.2 de izin verilen DYSY nin % olarak sektörel dağılımları gösterilmiştir. Hizmetler % 44,5 Madencilik % 0,9 Tarım % 1,8 İmalat % 53 İmalat Tarım Madencilik Hizmetler Şekil 2.2. İzin verilen DYSY nin sektörel dağılımı ( ) Kaynak: Hazine Müsteşarlığı, Yabancı Sermaye Raporu, 2002 Aşağıdaki Çizelge 2.8 de Türkiye de 2003 yılı sonrası gerçekleştirilen DYSY nin sektörel dağılımı verilmektedir yılında kabul edilen Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu ile yabancı sermaye için uygulanan izin sistemi kaldırıldığı için, fiili gerçekleşen yatırım tutarları ele alınmıştır. Çizelge 2.8 ve Şekil 2.3 de görüldüğü gibi, yılları arasında imalat sektöründe gerçekleştirilen 26,82 milyar dolarlık toplam yabancı sermaye yatırımı, toplam yabancı yatırımlar içerisinde yaklaşık % 25 paya sahip olmuştur. Hizmetler sektörü ise söz konusu yıllar içerisinde toplam 74,86 milyar dolar yabancı yatırım çekmiş ve ortalama % 72 paya sahip olmuştur. Tarım sektörü kapsamında giriş yapan yabancı yatırımlar % 0,36 lık paya sahip olurken, bu oran madencilik sektöründe % 2 civarında gerçekleşmiştir. Hizmetler % 72 İmalat % 25 Tarım % 0,36 Madencilik % 2 İnşaat Tarım Madencilik Hizmetler Kaynak: TCMB EVDS Şekil 2.3. DYSY lerin sektörel dağılımı ( )

88 70 Yıllar itibariyle bakıldığında (Çizelge 2.8), 2003 yılında imalat sektörünün % 50 lik payına karşılık hizmetler sektörünün payı % 35 tir. Bu oran giderek hizmetler sektörü lehine değişmiş ve 2005 yılında hizmetler sektörü % 90 ve imalat sektörü % 10 paya sahip olmuştur. Birleşme ve satın almaların (M&A) etkisi ile 2011 yılında ivme kazanan ancak 2012 ve 2013 yıllarında düşüşe geçen imalat sektörünün payı 2014 yılı itibarıyla % 40 seviyesine yükselmiştir. Hizmetler sektörü ise söz konusu yıllarda % 50 payla DYSY içerisindeki payını korumuştur. Hizmetler sektöründe en büyük artış finans ve sigorta alanında gözlemlenirken, en ciddi düşüş ise inşaat sektöründe gerçekleşmiştir. Diğer taraftan tarım ve madencilik sektörlerindeki yabancı yatırım tutarları çok düşük seviyede gerçekleşmiştir. Çizelge yılları arasında DYSY sektörel dağılımları (milyon $) Yıl İmalat Sanayi (%) Tarım (%) Madencilik (%) Hizmetler (%) TOPLAM , , , ,30 4 0, , , ,13 5 0, , , ,64 6 0, , , ,58 9 0, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , TOPLAM , , , , Kaynak: TCMB EVDS Şekil 2.4 de 2013 yılında imalat sanayi kapsamında Türkiye ye giriş yapan yabancı yatırımların alt sektörler bazında dağılımı gösterilmektedir. Gıda, içecek ve tütün ürünleri imalatı kapsamında 2013 yılında imalat sektöründe 400 milyon ABD doları yabancı sermaye girişi olmuş ve imalat sektörü içerisinde % 17 lik bir paya sahip olmuştur. Bilgisayar, elektronik ve optik ürün imalatı kapsamında imalat sektörü yatırımlarının % 30 u olan yaklaşık 660 milyon dolarlık yatırım gerçekleştirilmiştir. Diğer taraftan söz konusu dönemde kimyasal ve eczacılık ürünleri 272 milyon dolarlık yatırımla % 13, kauçuk ve plastik ürünleri imalatı yatırımları 168 milyon dolarla % 11, mobilya imalatı 123 milyon dolarla % 7 ve ana metal sanayi 100 milyon dolarla % 6 lık bir paya sahip olmuştur.

89 71 Ana Metal % 6 Diğer % 16 Bilgisayar, Elektronik ve Optik Ürün İmalatı % 30 Bilgi ve İletişim Gıda Ürünleri, İçecek ve Tütün Mobilya % 7 Kimyasal ve Eczacılık Ürünleri Kauçuk Mobilya Ana Metal Kauçuk ve Plastik İmalatı % 11 Kimyasal ve Eczacılık Ürünleri % 13 Gıda Ürünleri, İçecek ve Tütün İmalatı % 17 Diğer Kaynak: TCMB EVDS Şekil yılında imalat sanayinde DYSY nin dağılışı Şekil 2.5 de 2013 yılında Hizmetler sektörü kapsamında Türkiye ye giriş yapan yabancı yatırımların alt sektörler bazında dağılımı gösterilmektedir. Finans ve sigorta faaliyetleri kapsamında 2013 yılında imalat sektöründe 3,41 milyar dolarlık yabancı sermaye girişi olmuş ve hizmetler sektörü içerisinde % 68,5 lik bir paya sahip olmuştur. Toptan ve perakende ticaret kapsamında ise hizmetler sektörü yatırımlarının % 7,5 i olan 377 milyon dolarlık yatırım gerçekleştirilmiştir. Diğer taraftan söz konusu dönemde ulaştırma alanındaki 300 milyon dolarlık yatırım % 13 ve inşaat alanında 178 milyon dolarlık yatırım %3,6 paya sahip olmuştur. Diğer % 14 İnşaat % 3,6 Toptan ve Perakende Ticaret % 7,5 Finans ve Sigorta Faaliyetleri % 68,5 Ulaştırma % 6 İnşaat Toptan ve Perakende Ticaret Ulaştırma Finans ve Sigorta Faaliyetleri Diğer Kaynak: TCMB EVDS Şekil yılında hizmetler sektöründe DYSY dağılışı

90 Ülkelere göre dağılım Türkiye deki DYSY nin ülke gruplarına göre dağılımı incelendiğinde, geçmiş yıllardan beri OECD üyesi ülkelerin büyük paya sahip olduğu görülmektedir. Bu kapsamda yabancı sermayenin yaklaşık % 90 kadarı OECD ülkeleri ve bunların da büyük bölümü AB ülkeleri tarafından gerçekleştirilmektedir yıllarında Türkiye de yapılan DYSY nin ülkeler kapsamında dağılımı Çizelge 2.9 daki gibidir. Türkiye deki en fazla yabancı yatırım Avrupa ülkeleri tarafından yapılmaktadır yılında gerçekleşen 22 milyar ABD doları yabancı yatırımın % 59 u ve 2010 yılındaki 9 milyar dolar yabancı yatırımın % 54 ü Avrupa ülkeleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu oran 2012 de % 59 ve 2014 te % 54 olarak gerçekleşmiştir. Yıllar itibariyle Türkiye ye gelen yabancı yatırımlara Avrupa sermayesi öncülük etmektedir. Avrupa ülkeleri arasında ise Almanya, İngiltere ve Hollanda en önde gelen ülkelerdir. Avusturya, Fransa ve İsviçre de Türkiye de yatırım yapan uluslararası şirketleri ile önemli bir paya sahiptir ve 2006 yıllarında % 50 den fazla yatırım payına sahip olan Hollanda yatırımları, 2007 yılında Avrupa ülkelerinin Türkiye deki uluslararası yatırımları arasında % 42 payla yine ilk sıradayken, Almanya % 7,5 ve İngiltere % 5,5 paya sahip olmuştur. Hollanda şirketlerinin Türkiye deki DYSY içinde ön plana çıkmasında, Türkiye ile Hollanda arasındaki ayrıcalıklı vergi anlaşmalarının büyük etkisi bulunmaktadır. Bazı yabancı yatırımcılar, Türkiye ye kendi ulus kimlikleri yerine Hollanda kimliği ile gelmekte ve bu kapsamda önemli üstünlükler sağlamayı hedeflemektedir yılında Avrupa yatırımları içerisinde ilk sırayı % 12 pay ile İngiltere almış, Almanya ve Hollanda da hemen onu takip etmiştir. 2009, 2010 ve 2011 yıllarında Avusturya uluslararası yatırımları ön plana çıkmış ve Avrupa yatırımlarında en büyük paya sahip olmuştur yılında İngiltere şirketlerinin yatırımları % 25 ile ilk sıradayken, 2013 te % 30 ile Almanya ve 2014 te % 30 ile Hollanda ilk sırada yer almıştır.

91 73 Çizelge 2.9. Türkiye ye gelen DYSY nin ülkelere göre dağılımı (milyon $) ÜLKE / Eylül Avrupa Almanya Avusturya Belçika Fransa Hollanda İngiltere İtalya İsviçre Rusya K. Afrika Ülkeleri ABD Brezilya İsrail KörfezÜlkeleri Azerbaycan Çin G. Kore Hindistan Japonya Kaynak: TCMB EVDS Türkiye de yatırım yapan firmaların ait oldukları ülkeler açısından Avrupa ülkeleri ilk sırayı almaktadır yılında Hollanda söz konusu yatırımların yaklaşık % 25 ini gerçekleştirmiştir. Söz konusu yılda ABD yatırımları da büyük artış göstermiş ve 4 milyar doları geçmiştir yılında Avrupa ülkelerinin üstünlüğünü Körfez Ülkeleri almış ve söz konusu yılda 2 milyar dolarlık yatırım gerçekleştirmişlerdir. 2009, 2010 ve 2011 yıllarında Avusturya yatırımlarda başı çekerken, 2012 yılında İngiltere, 2013 yılında Almanya ve 2014 yılında Hollanda en çok yabancı yatırım gerçekleştiren ülkeler olmuştur. Diğer taraftan özellikle 2010 yılı itibariyle Rusya, Japonya ve Azerbaycan ülkelerinden Türkiye ye gelen yabancı yatırımlardaki artış dikkat çekmektedir. Söz konusu ülkeler yıllar itibariyle Türkiye de gerçekleştirdikleri yatırımları artırmaktadırlar.

92 Firma sayısına göre dağılım 2014 yılı Kasım ayı itibariyle Türkiye de adet uluslararası şirket faaliyet göstermekle birlikte bunun adedi uluslararası sermayeli yeni şirket ve 968 adedi şube kuruluşu, adedi ise yerli sermayeli şirketlere yapılan uluslararası sermaye iştirakidir (Çizelge 2.10). Söz konusu ÇUŞ sayısı 2009 yılındaki % 8 oranındaki azalmanın ardından 2010 ve 2011 yıllarında % 16 ve % 33 oranında artmıştır yılında % 2 azalışa rağmen, diğer yıllardaki şirket kuruluş sayıları arasında ikinci sıradadır. Ayrıca söz konusu şirket sayısı 2013 yılında % 14 azalma göstermiştir. Çizelge Yıllar itibariyle kuruluş türlerine göre ÇUŞ sayısı Yıl Yeni İştirak Şube Toplam /Kasım Genel Toplam Kaynak: Ekonomi Bakanlığı, Uluslararası Doğrudan Yatırım İstatistikleri (Geçici veriler) Diğer taraftan ÇUŞ sayısının yatırımın yapıldığı sektörlere göre dağılımı Çizelge 2.11 de gösterilmektedir. Buna göre 2014 Kasım ayı itibariyle Türkiye deki adet ÇUŞ tan adedi toptan ve perakende ticaret sektörlerinde, tanesi gayrimenkul kiralama ve iş faaliyetleri sektörlerinde, tanesi imalat sanayi sektörlerinde, tanesi ise ulaştırma, haberleşme ve depolama hizmetleri sektörlerinde faaliyet göstermektedir. Tarım sektörü kapsamında toplamda 615 yabancı sermayeli şirket varken madencilikte bu sayı 673 tür. İmalat sanayinde ise ÇUŞ sayısı bakımından kimyasal madde ve ürünlerin imalatı 639 şirket ile ilk sırada yer alırken, gıda ürünleri ve içecek imalatı 545 şirket ile ikinci, tekstil ürünleri imalatı ise 524 şirket ile üçüncü sıradaki alt sektörlerdir.

93 75 Çizelge ÇUŞ sayısının sektörlere göre dağılımı Sektör Kasım Kasım Tarım, Av, Orman ve balık Madencilik ve taş ocağı İmalat Sanayii Gıda Ürünleri ve İçecek İmalatı Tekstil Ürünleri İmalatı Kimyasal Madde ve Ürün. İmalatı B.Y.S. Makine ve Teçh. İmalatı Motorlu Kara Taşıtı, Römork ve Yarı-Römork İmalatı Diğer İmalat Elektrik, Gaz ve Su İnşaat Toptan ve Perakende Ticaret Oteller ve Lokantalar Ulaşım, Haberleşme ve Depolama Hizmetleri Mali Aracı Kuruluş Faaliyetleri Gayrimenkul Kiralama ve İş Faaliyetleri Diğer Toplam Sosyal ve Kişisel Hizmet Faaliyetleri TOPLAM Kaynak: Ekonomi Bakanlığı, Uluslararası Doğrudan Yatırım İstatistikleri Türkiye de doğrudan yabancı yatırım kapsamında ÇUŞ ların ülke gruplarına göre dağılımı Çizelge 2.12 de yer almaktadır. AB ülkelerine ait girişim sayısı adet ile birinci sırada yer aldığı görülmektedir. AB ülkelerinin ÇUŞ ları içinde Almanya adet şirket ile birinci sırayı alırken, onu İngiltere (2 766 adet) ve Hollanda (2 438 adet) izlemektedir.

94 76 Çizelge ÇUŞ sayısının ülkelere göre dağılımı Ülkeler (Birikimli) (Toplam) AB Ülkeleri Almanya Hollanda İngiltere İtalya Diğer AB Ülkeleri Diğer Avrupa Ülkeleri (AB Hariç) Afrika Ülkeleri Kuzey Amerika ABD Kanada Orta ve G. Amerika, Karayipler Yakın ve Ortadoğu Ülkeleri Diğer Asya Çin G. Kore Diğer Diğer Ülkeler TOPLAM Kaynak: Ekonomi Bakanlığı, Uluslararası Doğrudan Yatırım İstatistikleri (Geçici veriler) Türkiye ye gelen DYSY kapsamında kayıtlı sermayesi ABD dolarının üzerine olan şirketler incelendiğinde; 2010 yılında bu şirketlerin sayısı 283 iken 2012 yılında 294 olarak gerçekleşmiştir. Çizelge 2.13 deki bilgilere göre ise, 2013 yılında kayıtlı sermayesi dolarının üzerinde olan 244 şirket varken, bu sayı 2014 yılının Kasım ayı itibariyle 146 ya gerilemiştir. Diğer taraftan kayıtlı sermayesi dolar ve altında olan şirket sayısında ise artış söz konusudur yılında olan söz konusu şirket sayısı 2012 yılında 1 859, 2013 yılında ve 2014 yılında olarak gerçekleşmiştir. Dikkat edilecek olursa, Türkiye de faaliyet gösteren ÇUŞ ların sayısındaki artışın yanında, bu artış daha çok düşük sermayeli şirketlerde gözlemlenmektedir. Diğer yandan, büyük sermayeli şirket sayısında ise azalış söz konusudur. Yine Çizelge 2.13 de ifade edildiği gibi; 2013 yılında Türkiye de yatırım yapan ve kayıtlı sermayesi dolarının üzerinde olan 244 şirketin 112 si AB yatırımcılarının ortağı olduğu şirketlerdir. AB ülkeleri arasında Hollanda 30 adet şirket ile ön plana çıkmaktadır yılı Kasım ayı itibariyle ise söz konusu 146 şirketin 76 sı AB

95 77 yatırımcılarının ortak olduğu şirketlerdir ve bu şirketlerin de 13 ü Almanya yatırımcılarının ortak olduğu şirketlerdir. Bunun yanında kayıtlı sermayesi doları üzerinde olan şirket sayısında Yakın ve Orta Doğu ülkeleri de önemli bir yere sahiptir. Çizelge Sermaye büyüklüğü açısından ÇUŞ ların ülkelere göre dağılımı ( ) Ülkeler < ($) 2014/Kasım ($) > < > AB Ülkeleri Almanya Hollanda İngiltere İtalya Diğer AB Ülk Diğer Avrupa Ülk. (AB Hariç) K. Afrika Ülkeleri Diğer Afrika Ülkeleri Kuzey Amerika ABD Kanada Orta ve G. Amerika, Karayipler Yakın ve Ortadoğu Ülkeleri Diğer Asya Diğer Ülkeler TOPLAM Kaynak: Ekonomi Bakanlığı, Uluslararası Doğrudan Yatırım İstatistikleri (Geçici Veriler) adet ÇUŞ un illere göre dağılımına bakıldığında (Çizelge 2.14); İstanbul ili toplam şirketler içinde yaklaşık % 60 paya sahip olarak ( şirket) ilk sırada bulunmaktadır. İstanbul u % 10 pay ile Antalya (4 394 şirket), % 6 pay ile Ankara (2 483 şirket) ve % 5 payla İzmir (2 100 şirket) illeri takip etmektedir.

96 Çizelge ÇUŞ sayısının illere göre dağılımı İL ŞİRKET SAYISI Toplam ÇUŞ İçindeki Payı (%) ( /Kasım) İstanbul ,42 Antalya ,61 Ankara ,00 İzmir ,07 Muğla ,70 Mersin 994 2,40 Bursa 630 1,52 Gaziantep 573 1,38 Diğer İller ,86 TOPLAM Kaynak: Ekonomi Bakanlığı, Uluslararası Doğrudan Yatırım İstatistikleri Özelleştirme yoluyla doğrudan yabancı sermaye yatırımları Türkiye'de gerçekleştirilen DYSY nin bir bölümü, kamu işletmelerinin sermayesindeki kamu hissesinin tamamı veya bir kısmının yabancı sermayeli şirketlere satışı sonucu gerçekleşmektedir. Şekil 2.6'da Türkiye'de yılları arası özelleştirmeler yoluyla gelen yabancı sermaye tutarları gösterilmiştir Şekil Yılları arası özelleştirmeler yoluyla gelen DYSY (milyon $) Kaynak: Özelleştirme İdaresi Başkanlığı İstatistikleri Bu kapsamda özelleştirme yoluyla yılları arasında toplam 15,47 milyar dolarlık yabancı sermaye girişi sağlanmıştır. Söz konusu dönemde özelleştirme uygulamalarından elde edilen toplam satış geliri 46,1 milyar dolar olup, bunun 15,47

97 79 milyar dolarlık bölümü yabancı sermaye girişi yoluyla gerçekleşmiştir. Bir kalemde en yüksek yabancı sermaye girişi, 2005 yılında Türk Telekom un % 55 inin 6,55 milyar dolar bedelle Ojer Telekomünikasyon A.Ş. ye (Dubai / S.Arabistan / Ürdün / Lübnan) devri ile sağlanmıştır. İhalesi 2005 yılında yapılmakla birlikte, devir sözleşmesi 2006 yılında imzalanan Tüpraş ve Erdemir in özelleştirme değerleri 2006 yılı istatistiklerinde yer almaktadır yılında Telsim, Denizbank, Finansbank ve Petrol Ofisi en büyük özelleştirme işlemleri arasında yer almaktadır. Genel amaçlı yabancı sermaye girişleri ile paralellik arz eden özelleştirmeler yoluyla gelen yabancı sermaye girişleri, genel eğilim doğrultusunda 2008 yılında yaşanan küresel kriz dolayısıyla gerilemiştir ve 2011 yıllarında herhangi bir giriş gerçekleşmemiştir. Bunda yaşanmakta olan küresel finansal krizin etkisi büyüktür. Sağlanan yabancı sermaye girişinin 9,3 milyar doları blok hisse satışı, 2,3 milyar doları varlık satışı, 3,86 milyar doları da işletme ve/veya imtiyaz hakkı devri uygulamaları yolu ile sağlanmıştır (Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, 2012). Çizelge Türkiye de yıllar itibariyle özelleştirme bedelleri ( ) ($) Yıllar Toplam Satış/Devir Bedeli Yıllar Toplam Satış/Devir Bedeli Kaynak: TCMB EVDS Çizelge 2.15'de Türkiye'de yıllara göre özelleştirmelerden elde edilen toplam satış/devir bedelleri gösterilmiştir. Şekil 2.7'de ise yılları itibariyle gerçekleştirilen özelleştirmelerde yerli ve yabancı yatırımcı payları gösterilmektedir. Buna göre, kamu işletmelerinin sermayesindeki kamu hisselerinin satışları sonucu elde edilen

98 80 gelirin % 64'ü yerli sermaye yoluyla ve % 36'sı da yabancı sermaye girişi yoluyla gerçekleşmiştir. Yabancı Sermaye (% 36) 15,47 milyar $ Yerli Sermaye (% 64) 27,6 milyar $ Yerli Sermaye Yabancı Sermaye Şekil yılları arasındaki özelleştirmelerde yerli ve yabancı yatırımcı payları Kaynak: Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Birleşme-satın alma yoluyla doğrudan yabancı sermaye yatırımları Şirket birleşmeleri, iki veya daha fazla şirketin bir araya gelip hukuki varlıklarını sonlandırarak yeni bir şirket kurmaları ve faaliyetlerini bu şirket adı altında devam ettirmeleri şeklinde ifade edilmektedir. Şirket satın almaları ise, ev sahibi ülkedeki bir işletmenin varlıklarının veya hisselerinin tamamının veya önemli bir kısmının bir veya daha fazla yabancı yatırımcı tarafından satın alınması şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tür doğrudan yatırım sayesinde şirketler, yabancı bir piyasaya hızlı ve kolay şekilde girme imkanı bulabilmektedirler. Dünya ekonomisinde son yıllarda gerçekleşen DYSY nin önemli bir kısmı sınır ötesi birleşme ve satın alma işlemlerinden oluşmaktadır. Bu kapsamda ulusal ve uluslararası niteliği bulunan raporlara bakıldığında; raporu hazırlayan kuruluşların çalışma, veri toplama ve analiz yöntemlerinin farklı olması sebebiyle gerek tutar, gerekse işlem bakımından aralarında çeşitli farklılıklar görülmektedir. Ayrıca, bu raporlarda değeri açıklanmamış işlemler için yapılan tahminlerin de farklı olabileceği görülmektedir (Hazine Müsteşarlığı, 2011). Şekil 2.8 de belirtildiği üzere, Türkiye deki birleşme ve satın alma işlemleri yıllar itibariyle artış göstermektedir. Ernst&Young Birleşme ve Satın Alma İşlemleri Raporları

99 81 kapsamında, 2003 yılında 80 işlemden 60 tanesi, 2005 yılında 164 işlemin 103 tanesi Türkiyeli yatırımcılar tarafından gerçekleştirilmiştir. 2006, 2007 ve 2008 yılında yabancı yatırımcıların gerçekleştirdiği işlem sayısı yerli yatırımcıların işlem sayısını geride bırakmıştır. Ayrıca küresel ekonomik kriz etkisiyle birleşme ve satın alma işlemlerinde bir azalma söz konusudur yılı itibariyle gerçekleştirilen işlem sayısı yeniden artmaya başlamış ve yerli yatırımcıların gerçekleştirdiği işlem sayısı yabancı yatırımcıları geride bırakmıştır yılındaki yerli yatırımcı işlemleri 143 olurken, yabancı yatırımcılar 93 işlem gerçekleştirmiştir yılındaki 222 yerli yatırımcı işlemine karşılık 114 yabancı yatırımcı işlemi meydana gelirken, 2014 yılında sırasıyla 199 ve 119 a gerilemiştir Yerli Yatırımcı Yabancı Yatırımcı Şekil 2.8.Türkiye de toplam birleşme ve satın alma işlem sayısı ( ) Kaynak: Ernst&Young Diğer taraftan Şekil 2.9 daki bilgiler kapsamında Türkiye deki birleşme ve satın alma işlemlerinin değeri de artış göstermektedir yılında toplam 1,4 milyar ABD doları olan işlem değerinin yaklaşık 1 milyar doları yerli yatırımcılar tarafından sağlanmıştır ve 2006 yıllarında Türkiye deki uluslararası doğrudan yatırım girişleri, dünya ekonomisindeki eğilime benzer bir yapı göstermektedir yılında dünyadaki toplam doğrudan yatırım içinde sınır ötesi birleşme ve satın alma işlemlerinin payı % 78

100 82 iken, Türkiye de de bu işlemlerin payı 2005 ve 2006 yıllarında % aralığındadır (Hazine Müsteşarlığı, 2007). Ernst&Young Birleşme ve Satın Alma İşlemleri Raporları kapsamında, 2005 yılında Türkiye de birleşme ve satın alma işlemlerinin değeri büyük bir artış göstererek 31 milyar ABD dolarını bulmuştur. Bu değer 2004 yılı değerinin yaklaşık 12 katıdır. Bu değerin meydana gelişinde 17,9 milyar dolarlık işlem hacmi ile yabancı şirketler öne çıkmaktadır yılında ise yabancıların ağırlığı söz konusudur, tahmin edilen tutarın 16,6 milyar doları yabancı yatırımcılar tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu yıldaki işlemler içerisinde finans (% 44) ve telekomünikasyon (% 40,5) sektörleri önemli yer tutmaktadır ,2 9,9 16,9 11,7 16,6 4,6 12,0 16,50 13,10 3,3 13,10 6,4 11,50 10,40 8,60 4,30 5,10 0,5 0,3 1,5 0,90 2,20 1,70 2, Yabancı Yatırımcı Yerli Yatırımcı Şekil 2.9. Türkiye de toplam birleşme ve satın alma işlem değeri ( ) (milyar $) Kaynak: Ernst&Young 2007 yılındaki birleşme ve satın alma işlemleri 25,5 milyar ABD doları seviyesine yükselmiş, bu işlem hacminin yaklaşık 17 milyar dolarını yabancı yatırımcılar gerçekleştirmiştir. İşlem adedi bazında ilk sırayı 14 işlem ile ABD alırken, onu 12 işlem ile Hollanda takip etmiştir. İşlem hacmi açısından ise Hollanda 3,7 milyar dolar ile ilk sırada yer almıştır. Ernst&Young Birleşme ve Satın Alma İşlemleri 2007 yılı Raporu nda öne çıkan önemli bir nokta ise, son yıllarda dünyadaki trende paralel olarak özel sermaye fonlarının Türkiye deki işlemler içerisinde giderek artan paylarıdır. Finansal hizmetler ve enerji

101 83 sektörleri 2007 yılında birleşme ve satın alma işlemlerinin sayısal bazda en fazla yoğunlaştığı sektörler olmuştur (Hazine Müsteşarlığı, 2008) yılında gerçekleşen 172 adet birleşme ve satın alma işlemi içerisinde 86 tanesinin değeri açıklanmış olup, bu işlemlerin tutarı 16,3 milyar ABD dolarına ulaşmıştır. Değeri açıklanmayan işlemler için yapılan tahminler bu tutara eklendiğinde toplam işlem hacmi 18,4 milyar dolar olmaktadır. Bu yılda yapılan işlemlerde dünyadaki finansal kriz nedeniyle 2007 yılına göre % 35 lik bir düşüş ortaya çıkmıştır. Bu yıldaki en hareketli sektörler 87 işlemle imalat ve 44 işlemle taşımacılık olmuştur. Kaynak ülkeler incelendiğinde İngiltere 4,8 milyar dolar ile ilk sırada yer almakta, Avusturya 1,2 milyar dolar ile İngiltere yi takip etmiştir (Ernst&Young, 2009). Ernst&Young Birleşme ve Satın Alma İşlemleri 2009 Raporu na göre, 2009 yılında küresel ekonomik krizin etkisiyle, 2008 yılına göre % 75 dolayında bir azalmayla yaklaşık 4 milyar dolarlık birleşme ve satın alma toplam işlem hacmi meydana gelmiştir. Bu tutar 2010 yılında 26,4 milyar dolara yükselmiş, toplam tutarın 10 milyar doları uluslararası yatırımcılar tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu tutar, toplam işlem hacminin yaklaşık %38 ini oluşturmaktadır. Söz konusu yılda hem işlem hacmi hem de işlem adedi bazında enerji sektörü ilk sırada yer almıştır yılında ise 2010 yılına göre % 50 den fazla düşüşle 11,5 milyar dolarlık işlem hacmi gerçekleşmiş, işlem hacmi bazında yiyecek ve içecek sektörü, işlem adedi bazında ise bilişim sektörü ilk sırada yer almıştır. Geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yılda da yabancıların dahil olduğu işlemlerde, adet bazında AB ülkeleri ve ABD ağırlıklarını korumuştur. En çok işlem yapan ülkeler listesinde ABD ve AB ülkelerinin yanı sıra Rusya, Japonya, Singapur ve Kuveyt yer almıştır. Enerji ve finansal hizmetler sektörleri en büyük işlem hacmine sahip sektörlerdir (Ernst&Young, 2012) yılında 23,2 milyar ABD dolarına yükselen birleşme ve satın alma işlemleri hacminde yerli ve yabancı yatırımcı ağırlığı yaklaşık olarak eşit iken, 2013 yılındaki 13,7 milyar dolarlık işlem hacminin 10,4 milyar doları ve 2014 yılındaki 17,7 milyar dolarlık işlem hacminin 13,1 milyar doları yerli yatırımcıların işlemlerinden meydana gelmiştir.

102 84 Ayrıca 2013 yılı işlem sayısı 2012 yılına göre % 7 artmış olmasına karşın, işlem hacminde % 40 azalma gerçekleşmiştir yılında ise işlem sayısı 2013 yılına göre % 6 azalmasına karşın işlem hacmi olarak % 30 artış meydana gelmiştir Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları İçin Türkiye nin Konumu Türkiye, yurtiçine çekilen yabancı yatırım hacmi açısından birçok ülkenin gerisinde kalmakta, doğrudan yabancı yatırım çekmede dünyadaki payı istenilen seviyeye ulaşamamaktadır. Diğer taraftan ülkedeki yatırımları artırabilmek için gerekli olan tasarruf düzeyi düşük seyretmektedir. Buna bağlı olarak da ülkenin büyüme performansı olumsuz etkilenmektedir. Doğrudan yabancı yatırımların bu kapsamda oynayacağı rol büyük öneme sahiptir. Türkiye, bazı yönlerden yabancı yatırımcılar için cazip bir ülke olma durumunu korumakta; özellikle geniş pazar olanakları, işgücü kapasitesi, demografik ve coğrafi yapısı ile birçok açıdan yatırımcılara avantajlar sağlamaktadır. Diğer taraftan gerekli makro ekonomik dengelerin kurulamaması, kırılgan ekonomik yapının krize neden olma ihtimali, bölgede yaşanan çatışma ve savaşların Türkiye için tehlike arz etmesi gibi faktörler ise yabancı yatırımlar için Türkiye nin cazip bir ülke olarak görülmesini engellemektedir. Bu kısımda Türkiye de gerçekleştirilen DYSY nin dünyadaki yeri ve durumu hakkında bilgi verilecek, daha sonra Türkiye nin DYSY kapsamında sahip olduğu avantaj ve dezavantajlardan bahsedilecektir Türkiye nin dünyadaki doğrudan yabancı sermaye yatırımları içindeki yeri Çizelge 2.16 da dünyada en fazla doğrudan yatırım çeken ilk 10 ülke gösterilmiştir. Türkiye ise UNCTAD Dünya Yatırım Raporlarında yer alan bilgilere göre, dünya genelinde yabancı yatırım çekmede 2008 yılında 20. sırada iken 2009 yılında 30. sıraya gerilemiş ve sonraki yıllarda tekrar yükselişe geçerek 2011 yılında yılında 24. ve 2013 yılında 22. sırada yer almıştır. Ayrıca GOÜ ler arasında da 2011 yılında 13. sırada ve 2012 yılında 14. sırada yer almıştır.

103 85 Çizelge Dünyada en fazla DYSY çeken ilk 10 ülke (milyar $) Sıra 2011 DYSY Sıra 2012 DYSY Sıra 2013 DYSY 1 ABD ABD ABD Çin Çin Çin Belçika Hong Kong 75 3 Rusya 79 4 Hong Kong 96 4 Brezilya 65 4 Hong Kong 77 5 Brezilya 67 5 Singapur 61 5 Brezilya 64 6 Avustralya 65 6 Avustralya 56 6 Singapur 63 7 Almanya 59 7 Rusya 51 7 Kanada 62 8 Rusya 55 8 İngiltere 46 8 Avustralya 50 9 İngiltere 51 9 Kanada 43 9 İspanya Singapur İrlanda Meksika Türkiye Türkiye 13,2 22 Türkiye 12,9 Kaynak: UNCTAD World Investment Report 2013 & 2014 World Economic Forum (WEF) tarafından yıllar itibariyle yayınlanan Küresel Rekabetçilik Endeksi ne göre Türkiye, 2008 yılında 63. sırada yer alırken, 2011 yılında 59. sıraya ve 2013 yılında ise 44. sıraya yükselmiştir. Diğer taraftan Institution for Management Development adlı kuruluşun yayınladığı Küresel Rekabetçilik Endeksi ne göre ise Türkiye 2008 yılında 48. sırada yer alırken 2013 yılında 37. sıraya yükselmiştir. AT Kearney adlı danışmanlık şirketinin yayınladığı Uluslararası Güven Endeksi kapsamında ise Türkiye 2012 yılında 13. sırada yer alırken 2013 yılında 25. sıraya gerilemiştir (YASED, 2014). 1,5 1 0,5 0 1,38 1,01 1,04 1,02 0,95 0,99 0,88 0,68 0,63 0,37 0,27 0, Şekil Türkiye deki DYSY girişlerinin dünya toplamı içindeki payı (%) Kaynak: UNCTAD Statistics, itibariyle Şekil 2.10 da ve Şekil 2.11 de belirtildiği üzere, Türkiye, 1995 yılında gerçekleştirilen DYSY kapsamında dünyadaki yatırımlar arasında % 0,27 ve GOÜ ler

104 86 arasında % 0,78 paya sahip olmuş, bu oran 2000 yılında sırasıyla % 0,08 ve 0,41 olarak gerçekleşmiştir yılında Türkiye deki yabancı yatırımların payı dünya genelinde % 0,37 ve GOÜ ler içerisinde % 0,95 olmuş, GOÜ lerin DYSY içerisinde artan ağırlığına bağlı olarak 2007 yılında dünyada % 1,04 ve GOÜ ler arasında yaklaşık % 4 paya sahip olmuştur. Ancak dünya ve GOÜ ler genelinde değerlendirildiğinde bu oranın düşük bir seviyede kaldığını söylenebilir yılında yaşanan küresel finansal krizin etkisiyle dünya genelindeki payı % 0,68 ve GOÜ ler kapsamındaki payı % 1,6 olarak gerçekleşmiştir yılında da dünya genelindeki yatırımların yaklaşık % 0,88 ini ve GOÜ lerdeki yatırımların % 1,65 ini çekebilme başarısı göstermiştir ,5 4,65 3,9 2,88 2,23 1,6 1,81 1,39 1,65 0,78 0,95 0, Şekil Türkiye deki DYSY girişlerinin GOÜ ler içindeki payı (%) Kaynak: UNCTAD Statistics Doğrudan yabancı sermaye yatırımı çekmede Türkiye nin sahip olduğu avantajlar ve dezavantajlar Türkiye de yatırım gerçekleştiren ÇUŞ lar, yatırım kararlarını alırken Türkiye nin yabancı yatırımlara sunduğu avantajları ve yabancı yatırımın önünü kesen dezavantajları dikkate almaktadırlar. Bu kapsamda Türkiye nin sahip olduğu geniş pazar olanakları, düşük işgücü maliyetleri, yüksek işgücü hacmi, stratejik coğrafi konum ve demografik yapı, Türkiye nin yatırım yapılabilirlik açısından sahip olduğu avantajları yansıtmaktadır. Makro Ekonomik Gelişmeler: Türkiye de son yıllarda ekonomik büyüme oranlarında hızlı bir artış gerçekleşmiştir yılları arasında yıllık ortalama % 4,9 GSYH artışı sağlanmıştır. Ayrıca kamu sektörü ve özel sektör yatırım ve tüketim harcamalarında da hızlı artışlar sağlanmıştır. DYSY ise 2013 itibariyle yaklaşık 125 milyar

105 87 dolar stok değerine ulaşmıştır. Bunun yanında makroekonomik dengelerin kurulamaması, cari açık ve bütçe açığı sorunlarının devam etmesi, siyasi baskının ekonomi üzerinde kırılgan bir yapı oluşturma ihtimali gibi durumlar DYSY üzerinde olumsuz etki yaratmaktadır. Pazar Hacmi: Sürekli artan nüfusu ile Türkiye, GOÜ ler arasında pazar hacmi en cazip ülkeler arasındadır yılı itibariyle Türkiye nüfusu 77 milyon kişiyi geçmiş bulunmaktadır. Ayrıca Türkiye, AB ülkeleri içerisinde en genç nüfusa sahip ülke konumundadır. T.C. Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı nın 2010 yılında yayınladığı Türkiye de Yatırım Yapmak İçin 10 Neden adlı çalışmada 2010 yılında internet kullanıcı sayısının 35 milyon kişiye, kullanılan cep telefonu sayısının 62 milyon adede, kullanılan kredi kartı sayısının 46 milyon adede, hava yolu yolcu sayısının 102 milyon kişiye, yabancı turist sayısının ise 28,5 milyon kişiye ulaştığı belirtilmiştir. Diğer yandan bu tüketim artışı Türkiye için cari açık sorununu da beraberinde getirmektedir. Hükümet politikaları ile artan cari açığı küçültmek için hane halkının özellikle ithal mal tüketimini sınırlandırıcı önlemler alınmaktadır. Bu da Türkiye ye gelecek yabancı yatırımcıların kararlarında etkili olabilmektedir. İşgücü Piyasası: Türkiye deki 1 milyonun üzerinde lise ve üniversite mezunu kişi, AB ile kıyaslandığında en büyük 4. işgücü hacmine, düşük ücret seviyelerine ve uzun çalışma sürelerine sahip bulunmaktadır. Ancak Türkiye nin diğer ülkelerle rekabet edebilmesi için teknoloji yoğun alanlarda doğrudan yatırım çekmesi gerekmektedir. Bunun için de nitelikli ve kalifiye işgücü arzının yüksek olması gerekir. Ancak Türkiye nin özellikle Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında ortalama eğitim düzeyi düşük seviyelerde kalmaktadır. Eğitim seviyesi yüksek olanlar ise kalifiye işgücü olarak yetiştirilememektedir. Ayrıca özellikle teknoloji yoğun sektörlerde faaliyet gösteren yabancı yatırımcılar, kalifiye işgücü arzı yetersizliğinin önemli bir sorun olduğunu her fırsatta belirtmektedirler (Erçakar ve Karagöl, 2011). Coğrafi Konum: Coğrafi açıdan birçok ülkeye göre avantajlı bir konuma sahip olan Türkiye nin Avrupa, Asya ve Ortadoğu nun kesişiminde yer alması, birçok Avrupalı ÇUŞ un, üretimini Türkiye de gerçekleştirerek Asya ve Ortadoğu pazarlarına kolaylıkla erişim

106 88 sağlanması açısından önem taşımaktadır. Diğer taraftan yabancı yatırımların özellikle ülkenin belirli bölgelerde yoğunlaşması, bölgeler arası yatırım farklılıklarını artırmaktadır. Bunların dışında Türkiye de 2000 li yıllara kadar DYSY nin beklenenin altında gerçekleşmesinde bazı yapısal sorunlar rol oynamıştır. Bunlar arasında kronik hale gelen enflasyon, artan ekonomik istikrarsızlık, sürekli yaşanan ekonomik krizler, fikri mülkiyet haklarının yeteri kadar korunamaması, yatırımcılar için giriş ve faaliyet işlemlerinin maliyetinin yüksekliği, yabancı yatırım kapsamında gerekli yasal düzenlemelerin gecikmesi, enerji ve ulaşım kapsamında sahip olunan elverişsiz altyapı öne çıkan başlıca sorunlardır. Türkiye de günümüzde de yabancı yatırım akışını engelleyen bazı faktörler bulunmaktadır. Gerekli makroekonomik dengelerin kurulamaması, kırılgan ekonomik yapının krize neden olma ihtimali, teşvik sistemindeki yetersizlikler, hukuk ve adalet sistemindeki dengesizlikler, insan hakları konusunda Türkiye nin uluslararası alandaki imajı, bölgede yaşanan çatışmaların Türkiye ye de sıçrayabileceği endişesi ve diğer sosyal problemler, Türkiye nin yabancı yatırımlar için cazip bir ülke olarak görülmesinin önündeki bazı engellerdir.

107 89 3. BÖLÜM DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARININ YERLİ YATIRIMLAR ÜZERİNE ETKİLERİNİN ANALİZİ DYSY nin GOÜ ler açısından farklı yenilik ve varlıkları beraberlerinde getirmelerinden dolayı, yatırım yaptıkları ülke için önemli bir yere sahip oldukları görülmektedir. Teknoloji, yönetim becerileri, pazarlama teknikleri ile ürün tasarımı ve uluslararası dağıtım kanallarına erişim gibi konular bu varlıklar arasında gösterilmektedir. Bunun yanı sıra, DYSY nin yatırım yapılan ülke ekonomisi için beklenen etkilerinden en önemlisinin ise büyüme üzerinde yaratacağı pozitif etki olduğu düşünülmektedir. Ülke ekonomisinin büyümesinde DYSY nin etkili olabilmesi için en azından bu yatırımların yurtiçi yatırımlar üzerindeki etkisinin dışlayıcı olmaması gerekmektedir (Açıkalın, 2009). Bu açıdan bakıldığında DYSY nin yerli yatırımlar üzerindeki dışlama (crowding-out) ya da artırma (crowding-in) etkisinin olup olmadığı önem arz etmektedir. Dışlama etkisinin bulunması durumunda, yerli yatırımlardaki artış oranı yabancı yatırımlardaki artış oranının gerisinde kalacak, bu durumda DYSY nin yurtiçi yatırımları ikame edici özelliği söz konusu olacaktır. Böylelikle piyasada yabancı firmalarla yerli firmaların yer değiştirdikleri görülecektir. Artırma etkisinin bulunma durumunda ise, yerli yatırımlardaki artış oranı yabancı yatırımdaki artış oranından daha büyük olacağından, söz konusu yatırımlar arasındaki tamamlayıcılık ilişkisine bağlı olarak yabancı yatırımlar yerli firmaların gelişmesine katkıda bulunacaktır (De Mello ve Luiz, 1999). Bu bölümde öncelikle DYSY nin yerli yatırımlar üzerindeki etkisine ait literatür kısaca özetlenerek söz konusu etkinin araştırıldığı çalışmalar ve bunların ortaya koyduğu sonuçlar sunulacaktır. Bu kapsamda, konuyu ele alan temel yabancı çalışmaların bahsedildikten sonra Türkiye de yapılmış olan ampirik çalışmalara yer verilecektir. Literatür taramasına bakıldığı zaman yerli yatırımlar üzerinde gelir, DYSY, faiz ve döviz kuru gibi çeşitli değişkenlerin etkilerinin incelendiği görülmektedir. Bu tez çalışmasında ise DYSY nin yerli yatırımlar üzerindeki etkisi ele alınacaktır. Yerli literatürün incelenmesi neticesinde DYSY nin yerli yatırımlar üzerindeki etkisini inceleyen sınırlı sayıda çalışma olduğu görülmüştür. Bundan dolayı bu çalışmada Türkiye de DYSY nin yurtiçi yatırımlar

108 90 üzerine etkileri incelenecek ve buna bağlı olarak yurtiçi yatırımları dışlama (crowding-out) ve içleme (crowding-in) etkileri ortaya konulacaktır. Ardından Türkiye deki DYSY nin yurtiçi yatırımlar üzerine etkileri sayısal olarak hesaplanacaktır. Buna bağlı olarak yapılacak ekonometrik analizde, söz konusu etki birim kök ve durağanlık testleri, eşbütünleşme analizi ile hata düzeltme modeli ve nedensellik testi gibi zaman serisi ekonometrisi yazınında genel kabul görmüş teknikler yardımıyla incelenecektir Literatür Taraması Gelişmiş ülkeler ile karşılaştırıldıklarında birçok GOÜ de yerli piyasa hacminin yetersiz ve kişi başı gelirin düşük olduğu görülmektedir. Bunun yanı sıra yatırım, üretim ve ihracat artışlarının büyük ölçüde ithal mallara ve teknolojilere dayanmakta olduğu gözlemlenmektedir. Söz konusu ülkelerin uzun vadeli büyümeleri için ihtiyaç duydukları üretim ve ihracat artışı, DYSY nin önemini giderek artırmaktadır. DYSY nin ülke ekonomisine etkisinin piyasa büyüklüğüne, ekonominin dışa açıklık oranına ve yatırımın türüne göre farklılık gösterdiği görülmektedir. Buna ek olarak DYSY diğer sermaye akımlarıyla karşılaştırıldıklarında, finansal krizlere karşı daha istikrarlı olmaları nedeniyle de GOÜ ler tarafından etkili bir dış finansman kaynağı olarak ele alınmaktadır. Ayrıca DYSY nin, gittikleri ülkeler hakkında diğer yatırımcılar için olumlu etkiler yaratarak potansiyel yatırımların artması için referans olabildikleri görülmektedir. Büyüme amacıyla DYSY yi bir dış finansman kaynağı olarak gören ülkeler, söz konusu yatırımları çekerek daha yeni ve ileri teknolojileri de ülkeye transfer etme imkanı bulabilmekte, teknoloji gerektiren alanlarda yoğunlaşan yatırımlar sayesinde ülkenin emek faktörü daha kalifiye hale gelebilmektedir. Bununla birlikte, üretim ve ihracatta da artış sağlanabilmektedir. Bu tür dışsal fayda yayılmaları (spillover) ile DYSY; ülke ekonomilerinde bir bütün olarak verimliliği artırabilmekte, onların büyümelerine katkıda bulunabilmektedir. Bu konuda yapılan çalışmaların birçoğunda DYSY nin büyüme üzerinde pozitif etkisinin olduğu bulunmuştur. Örneğin Borenzstein, De Gregorio ve Lee (1995) tarafından yapılan ve 69 GOÜ yü içeren bir çalışma, DYSY nin GSYH ye oranındaki % 1 lik bir artışın ev sahibi ülkede kişi başı GSYH yi % 0,8 artışa yol açabileceğini ifade etmektedir. Aynı tür etki, Kumar ve Pradhan (2002) tarafından GOÜ ler üzerine yapılan çalışmada da

109 91 ortaya konmuştur. Ancak Singh (1988) ise 73 ülke kapsamında yaptığı çalışmada, DYSY nin büyüme üzerinde ya çok az etkisinin olduğunu ya da hiçbir etkisinin olmadığını ortaya koymuştur. Diğer taraftan, DYSY nin bir ülkeye gelmesi için, ekonomik istikrarın ve uygun koşulların olması gerekmektedir. Bu yüzden ekonomik büyümenin de DYSY üzerinde olumlu bir etkiye sahip olabileceği kabul edilmektedir. Ekonomik büyümenin bir diğer kaynağı da yerli yatırımlardır. Yerli yatırımlar Keynesyen toplam talebin en önemli belirleyicisidir. Buna göre yatırımlardaki bir artış, çarpan ve sonrasında hızlandıran mekanizmasıyla ekonomik büyümeyi artıracaktır (Bilgili ve diğerleri, 2007). DYSY ile ilgili geleneksel görüşe göre, DYSY ile yerli yatırımlar birbirlerinin tamamlayıcısıdır. DYSY, yerli yatırımların yoğun olduğu bir sektöre yönelirse, yerli firmalar rekabetten zarar görmemek için sermaye stoklarını güncellemekte ya da artırmaktadırlar. Bu durum sermayenin derinleşmesi olarak tanımlanmaktadır. Eğer DYSY yurtiçi yatırımların az olduğu sektörlere yönelirse, bu sektörlerde ortaya çıkacak rekabetten yerli firmalar pozitif yönde etkilenecektir (De Mello ve Luiz, 1999). DYSY, bir ülkedeki yetersiz sermaye birikimi nedeniyle düşük olan üretim kapasitesini ve istihdam olanaklarını artırmakta, beraberindeki teknolojik birikim ile yatırım yapılan sektörlerin kademeli olarak gelişmesini ve rekabetin artmasını sağlamakta, sanayinin ara ve yatırım malı üretmesine katkıda bulunmakta ve ülkenin ithalata bağımlılığını azaltmaktadır (Borenzstein, Gregorio ve Lee, 1995). Bosworth ve Collins (1999), dönemi kapsamında 58 GOÜ üzerine yaptıkları araştırmada, DYSY deki 1 dolarlık artışın yerli yatırımları yaklaşık 50 sent artırdığı sonucuna ulaşmışlardır. Bu bağlamda, DYSY toplam yatırımlarla bağlantılıdır ve yerli yatırımları dışlayarak onlarla yer değiştirdikleri söylenemez. Desai, Foley ve Hines (2005a), ABD üzerine yaptıkları çalışma kapsamında, DYSY nin ABD yurtiçi yatırımları üzerinde destekleyici etkisinin olduğunu ve DYSY deki % 10 luk bir artışın ABD yurtiçi yatırımlarını % 2,2 civarında artırabileceğini ifade etmişlerdir. Yatırımı yapan şirketler, üretimlerini tek bir ülkede gerçekleştirmek yerine, kendi ülkeleri

110 92 ve yabancı ülke arasında kombine ederek yatırımın maliyetini azaltmayı hedeflemektedirler. Ayrıca Desai, Foley ve Hines (2005b) tarafından 1980 li ve 1990 lı yıllar için 26 OECD ülkesi kapsamında yapılan çalışmada, ülkeden dışarıya çıkan DYSY nin sermaye oluşumu üzerinde her iki dönemde de anlamlı negatif etkisini tespit edilmiş, ülkeye gelen DYSY nin ise sermaye oluşumu üzerinde pozitif katsayılı etkisinin istatistiki olarak anlamlı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Cardoso ve Dornbusch (1989), DYSY nin faktör piyasasına olan etkileriyle de yerli yatırımları olumlu etkileyeceğini ifade etmektedirler. Yabancı yatırımcıların ilgili piyasalardaki mal ve girdilere yönelik artan talepleri, hem ilgili üretim faktörü sahiplerinin hem de yerli firmaların gelirlerini artırmaktadır. Markusen ve Venables (1997) a ait çalışma; DYSY nin, ürettiği nihai mal için girdi sağlayan yurtiçi şirketlerle olan ilişkisini ön plana çıkarmış, bu ilişkinin güçlü olması halinde DYSY nin ülke kalkınmasına olumlu katkıda bulunacağını teorik açıdan göstermiştir. DYSY nin ileri ve geri yönlü sektörel bağlantıları sayesinde pozitif etki yaratmaları da söz konusu olabilmektedir. Bu bağlantılar DYSY nin yerli yatırımlar ile tamamlayıcılık ilişkisi olması halinde belirgin olmaktadır. Kim ve Seo (2003), DYSY nin gittiği ülkelerde yayılma etkisi ve diğer pozitif dışsallıklar sayesinde yerli firmaları yatırıma teşvik edeceğini söylemektedirler. Onlara göre, yabancı yatırımlar yerli yatırımların yetersiz kaldığı yüksek risk barındıran yeni endüstrilerin kurulmasında öncülük edebilmektedir. Hejazi ve Pauly (2003), bir ülkeye gelen DYSY nin ülkedeki sermaye stokunu artırdığı ya da ülkeden çıkan DYSY nin ülkedeki sermaye stokunu azalttığı yolundaki genel kabulün yanlış olduğunu, DYSY nin sermaye stoku üzerindeki etkisini anlayabilmek için yatırımın arkasındaki teşvik edici faktörlerin daha önemli ve belirleyici olduğunu belirtmişlerdir. Driffield ve Hughes (2003), DYSY nin yığın ekonomisi oluşturma özelliğini ve yerli yatırımlarla tamamlayıcılık ilişkisini vurgulamıştır. Buna karşılık, yapılan ampirik çalışmaların bir kısmında DYSY'nin yerli yatırımlar üzerinde dışlama etkisine (crowding-out) sahip olduğu yönünde bulgulara ulaşıldığı

111 93 görülmektedir. Bu bağlamda DYSY, yerli yatırımların büyüme ve bilgi birikimini negatif etkileyerek veya yerli firmaların yabancı yatırımlar nedeniyle nitelikli emek ve sermaye kapsamındaki girdilerini azaltması şeklinde ortaya çıkabilmektedir. Agosin ve Mayer (2000) in GOÜ leri kapsayan çalışmasında; Asya ve Latin Amerika ülkelerinde DYSY politikalarının hızlı şekilde serbestleştirilmesine bağlı olarak artan DYSY sonucunda, Asya ülkelerinde artırma (crowding-in) etkisinin, Latin Amerika ülkelerinde ise dışlama (crowding-out) etkisinin ortaya çıktığı belirtilmiştir. DYSY nin yerli yatırımlar üzerindeki olumlu etkileri garanti değildir. Bazı durumlarda, toplam yatırımlar DYSY den daha az artabilmekte, hatta bir ülkedeki DYSY artışı karşısında ülkenin ekonomik büyümesi olumsuz etkilenebilmektedir. Ev sahibi ülkede ihracat ve ithal ikamesi potansiyeli olan sektörler rekabete açıktır; ancak yerli yatırımcılar potansiyel olarak rakip olmalarına rağmen ÇUŞ lar ile rekabet edememektedir. Diğer taraftan bebek endüstrilerin başlangıçtaki uzun ve maliyetli öğrenme sürecine katlanmaları zordur. Bu nedenle DYSY, bu sektörlerde faaliyet gösteren yerli yatırımcılar için engel oluşturabilmektedir. Ayrıca ÇUŞ'ların uzmanlaşmaya bağlı olarak nitelikli iş gücü istihdam edebilme kapasiteleri yerli firmalara göre daha fazladır. Bu bağlamda DYSY, yarattığı dışsallık sebebiyle toplam yatırım ve büyüme üzerinde negatif bir etkiye sahip olmaktadır. Apergis, Katrakilidis ve Tabakis (2006) in 30 ülkenin yer aldığı panel eşbütünlük ve nedensellik analizi çalışmasında, çalışmanın kapsadığı dönem ve ülkeler kapsamında tek değişkenli modele bağlı elde edilen sonuçlar, DYSY ile yurtiçi yatırımlar arasında anlamlı çift yönlü ve dinamik bir ilişki bulunduğu yönündedir. Çok değişkenli model kapsamında ise ikame ilişkisi bulunmuştur. Yabancı yatırımlar yurtiçinde ücret ve girdi fiyatlarını artırmakta ve buna bağlı olarak girdi kullanımının ve istihdamın azalmasına neden olmaktadır. Diğer taraftan, ithalatı artırarak ödemeler bilançosunu olumsuz etkilemektedir. Bu durumlar, yurtiçinde mevcut verimlilik koşullarının kaybolmasına, sermaye mallarının fiyatının artışına ve yurtiçi yatırımların azalmasına neden olmaktadır. Aitken ve Harrison (1999) yapmış oldukları çalışmada 1976 ile 1989 yılları arasında 4000 den fazla Venezüella kuruluşunu değerlendirmiş ve DYSY nin üretim avantajlarından yararlanarak ve aynı sanayi dalında tamamıyla yerli şirketlerin üretimini olumsuz etkileyerek dışsallık yarattığı sonucuna varmışlardır. Bu kapsamda, teknolojik açıdan

112 94 yabancı ve yerli yatırımlar arasında büyük farklılıklar varsa ve ev sahibi ülkenin emek piyasasında yeterli kalifiye işgücü yoksa eksik rekabet piyasalarında faaliyet gösteren yabancı yatırımlar yurtiçi yatırımları piyasadan çıkmaya zorlayacaktır. Başka çalışmalar genelde yabancı yatırımların yerli yatırımlar üzerindeki olumlu etkilerini gösterse de, bu sonuçlar ÇUŞ ların daha üretken sektör ve kuruluşlarda yatırım yapma eğilimleri ile açıklanabilmektedir. Her şey hesaba katıldığında, DYSY nin ekonomideki net etkisinin oldukça küçük olduğu ortaya çıkmaktadır. Diğer taraftan Feldstein (1995), OECD ülkeleri üzerine yaptığı çalışmada, DYSY nin yerli yatırımlar üzerinde dışlayıcı etkiye sahip olduğunu ileri sürmüştür. Fry (1993), 16 GOÜ kapsamında yaptığı çalışmada, ülkeye gelen DYSY nin ülkedeki toplam yatırımları azalttığı sonucuna ulaşmıştır. Agosin ve Machado (2005); Asya, Afrika ve G. Amerika kıtalarındaki 36 GOÜ yü kapsayan panel veri çalışmasında; DYSY nin toplam yurtiçi yatırımları olumlu etkileyeceği kabulünün geçersiz olduğunu ileri sürmüşlerdir. Konu ile ilgili olarak Türkiye üzerine yapılan çalışmalar da mevcuttur. Bilgili, Düzgün ve Uğurlu (2007) nun Türkiye de 1992:1-2004:4 dönemini kapsayan çalışmalarının sonucunda; ilk iki dönem için DYSY deki bir artışın yerli yatırımları azalttığı söylenmektedir. Devam eden dönemlerde söz konusu etki her ne kadar pozitif olsa da genel olarak DYSY nin yerli yatırımları azalttığı söylenmektedir (Bilgili ve diğerleri, 2007). Açıkalın (2009) ın çalışmasında, Türkiye için yerli yatırımların DYSY nin nedeni olduğu tespiti yapılmıştır. Yani, yürütülen Granger nedensellik testleri yurtiçi yatırımlardan DYSY ye doğru nedensel bir ilişkinin varlığını ifade ederken, bu ilişkinin ters yönde çalışmadığını göstermiştir. Ayrıca VAR parametre tahmin analizi ve etki-tepki fonksiyonları ile varyans ayrıştırma analizlerine göre, yurtiçi yatırımların geçmiş değerlerindeki hareketler cari dönemdeki DYSY hareketlerini olumlu etkilemektedir. Atan, Özağ ve Kaya (2004), Türkiye için yılları arası dönemi kapsayan panel veri çalışmalarında sektörel bir analiz yaparak, Türkiye'nin aldığı DYSY nin gıda, içki ve tütün sanayi ile dokuma, giyim eşyası ve deri sanayinde toplam yatırımlar üzerinde negatif dışsallığa sahip olduğunu ifade etmişlerdir. Buna karşın DYSY, metal ana sanayi ve

113 95 metal eşya-makine, teçhizat, ulaşım aracı sanayinde nötr etkiye sahipken, diğer imalat sanayi üzerinde ise artırma etkisine sahiptir. Başar ve Lebe (2008) nin çalışmasındaki ilk tahmin sonuçları, dönemi için DYSY nin reel özel yatırımlar üzerinde tamamlayıcı bir etkiye sahip olduğu (crowdingin), fakat bu tamamlayıcılığın oldukça zayıf kaldığı ve son olarak reel özel yatırımların gecikmeli değerinin ise pozitif etkisinin olduğu yönündedir. İkinci tahmin sonuçları ele alındığında da birinci tahmin sonuçlarına yakın etkilerin ortaya çıktığı görülmektedir. Yukarıda DYSY nin yerli yatırımlar üzerine etkilerine dair iktisat literatüründe yer alan çalışmalar kısaca özetlenmiş olup, çalışmanın bundan sonraki kısmında ekonometrik analiz teknikleri kullanılarak Türkiye için DYSY nin yerli yatırımlar üzerindeki etkileri incelenecektir. Bu amaçla, öncelikle kullanılan ekonometrik analiz teknikleri hakkında bilgi verilecek, ardından analiz için gerekli olan veri seti ve model tahmini açıklanacak, daha sonra ise ampirik uygulama sonuçlarına yer verilecektir Araştırmanın Metodolojisi Çalışmanın bu bölümünde, Türkiye için DYSY nin yerli yatırımlar üzerindeki etkisi analiz edilecektir. Bu analiz birim kök ve durağanlık testleri, eşbütünleşme analizi ile hata düzeltme modeli ve nedensellik testi gibi zaman serisi ekonometrisi yazınında genel kabul görmüş teknikler yardımıyla yapılacaktır. Bu noktada öncelikle, çalışmada kullanılacak olan tekniklerden kısaca bahsedilecektir Durağanlık ve birim kök testleri Zaman serisi analizinde gözlenen bir veri setinden yararlanılarak serinin tahmin edilmesi stokastik bir süreç vasıtasıyla gerçekleşmektedir. Böylece geliştirilen bir zaman serisi modelinden yararlanılarak ulaşılan stokastik sürecin zamana bağlı olarak değişip değişmediğinin bilinmesi gerekmektedir. Eğer bir stokastik sürecin niteliği zaman boyunca aynı kalmayıp değişiklik gösteriyorsa, yani seri durağan değilse serinin geçmiş ve gelecek yapısını basit bir cebirsel modelle ifade etmek mümkün olmamaktadır. Eğer stokastik süreç zaman boyunca sabit ise, serinin geçmiş değerleri kullanılarak seriye ait sabit

114 96 katsayılı bir model elde edilebilmektedir. Bu mantık, tek denklemli regresyon modellerindeki değişkenler arasında değişmeyen ilişki şeklinde anlaşılabilir (Kutlar, 2007: ). Belirtilen problemlerin ortadan kaldırılabilmesi amacıyla zaman serilerinin kullanıldığı ampirik çalışmalara bu serilerin durağanlığı araştırılarak başlanılmaktadır. Bir zaman serisinin ortalaması ve varyansı zaman içinde değişmiyor ise ve iki dönem arasındaki kovaryansı, bu kovaryansın hesaplandığı döneme değil de yalnızca iki dönem arasındaki uzaklığa bağlı ise, bu zaman serisinin durağan olduğu kabul edilmektedir (Gujarati, 2001: 713). Granger ve Newbold (1974), durağanlık özelliği göstermeyen serilerle çalışıldığında sahte regresyon problemiyle karşılaşılabileceğini göstermişlerdir. Durağan bir yapıda olan seriler ile çalışıldığında ise böyle bir sorunun ortaya çıkmadığı görülmektedir. Bu nedenle, zaman serisi verisi kullanılarak yapılacak olan çalışmalarda öncelikle serilerin durağanlığının araştırılması gerekmektedir. Durağan olmayan zaman serileri kullanılarak oluşturulan modellerde ise zaman serileri trend içermekte, değişkenler arasında bir ilişki varmış gibi değerlendirilmektedir. Durağan olmayan verilerle tahmin edilen regresyonun tahmin sonuçlarına güvenilemez. Yüksek t değerleri ve R 2 değerleri elde edilse de bu regresyonun sahte regresyon olma olasılığı bulunmaktadır. Buna bağlı olarak durağan olmayan zaman serileriyle yapılan analizler, sadece bu seriler arasında bir eşbütünleşme ilişkisi varsa gerçek ilişkiyi yansıtabilmektedir. Zaman serilerinin durağan olması için, zaman içinde varyansın ve ortalamanın sabit olması gerekmektedir. Diğer taraftan gecikmeli iki zaman periyodundaki değişkenlerin kovaryansı değişkenler arasındaki gecikmeye bağlıdır. Yani serinin ortalaması, varyansı ve kovaryansı zamandan bağımsızdır. Genel olarak, ortalamasıyla varyansı zaman içinde değişmeyen ve iki dönem arasındaki ortak varyansı, bu ortak varyansın hesaplandığı döneme değil de yalnızca iki dönem arasındaki uzaklığa bağlı olan olasılıklı bir süreç durağandır (Gujarati, 2001: ).

115 97 Sürecin durağan olması aşağıdaki gibi de ifade edilebilir (Tarı, 2010: 375): - Sabit aritmetik ortalama = E(Y t ) = μ - Sabit varyans: VAR Y t = E(Y t - μ) 2 = σ 2 - Gecikme mesafesine bağlı kovaryans = E*(Y t - μ) (Y t-k - μ)+ Durağan olmayan seriler ancak d sayıda fark alınmasıyla durağan hale getirilebilmektedir (Engle ve Granger, 1987). Durağan olmayan bir seri için bir kez fark alma işleminden sonra seri durağanlık özelliğine sahip oluyorsa bu seri birinci mertebeden durağandır ve I(1) şeklinde gösterilmektedir. Bir serinin durağanlığının belirlenmesinde birim kök ve durağanlık testlerinden yararlanılmaktadır. Birim kök testlerinde temel hipotez serinin birim kök içerdiğini yani durağan olmadığını, alternatif hipotez ise serinin birim kök içermediğini yani durağan olduğunu göstermektedir. Durağanlık testlerinde temel hipotez seri durağandır şeklinde, alternatif hipotez ise seri birim köklüdür şeklinde kurulmaktadır (Kwiatkowski ve diğerleri, 1992). Birim kökün varlığını tespit etmek için ampirik çalışmalarda yaygın olarak kullanılan yöntemler Dickey ve Fuller (1979) tarafından geliştirilen Dickey-Fuller (DF) testi ve Genişletilmiş Dickey-Fuller (ADF) testi, Phillips ve Perron (1988) tarafından geliştirilen Phillips-Perron (PP) testi ve Kwiatkowski, Phillips, Schmidt ve Shin (1992) tarafından geliştirilen KPSS birim kök testidir. Bu testlerin uygulanmasının esas amacı değişkenlerin durağanlık mertebelerinin belirlenmesidir. Bu çalışmada Genişletilmiş Dickey-Fuller (ADF) ve Phillips-Perron (PP) birim kök testleri ile Kwiatkowski, Phillips, Schmidt, Shin (KPSS) durağanlık testinden faydalanılmıştır Dickey-Fuller (DF) birim kök testi Durağanlık mertebesinin belirlenmesinde kullanılmakta olan en temel birim kök testi, Dickey ve Fuller (1979) tarafından geliştirilen DF birim kök testidir. Bu testte bir serinin durağan olmaması birim kök içermesi alternatifiyle test edilmektedir (Asteriou ve Hall, 2007).

116 98 Serinin birim köklü içerip içermediği, sabit ve/veya trend gibi unsurları barındırmasına bağlı olarak 3 farklı model vasıtasıyla analiz edilmektedir; ΔY t = δy t-1 + ε t (3.1) ΔY t = μ + δy t-1 + ε t (3.2) ΔY t = μ + αt + δy t-1 + ε t (3.3) Birim kök analizi yapılan değişken Y t için Y t nin birinci farkı ( Y t =Y t -Y t-1 ), Y t değişkeninin bir gecikmeli değeri ile açıklanmaktadır. ε t ise hata terimidir ve durağan olduğu varsayılmaktadır. (3.1) nolu modelden farklı olarak, (3.2) ve (3.3) modellerde bulunan μ ve t sırasıyla sabit parametre ve trendi göstermektedir. Bu testte H 0 temel hipotezi H 0 :δ=0 şeklinde, alternatif hipotez H 1 ise, H 1 :δ<0 şeklinde kurulmaktadır. Temel hipotez serinin birim kök içerip ve durağan olmadığını, alternatif hipotez ise serinin durağan olduğunu ifade etmektedir. Bu test için her 3 modelde de yer alan Y t-1 in katsayısı olan δ un t istatistiği test istatistiğidir. Standart t dağılımına sahip olmayan test istatistiği t δ, Dickey-Fuller tarafından geliştirilen bir dağılımdan hareketle elde edilen tablo değerleri ile karşılaştırılmaktadır (Dickey ve Fuller, 1979) Genişletilmiş Dickey-Fuller (Augmented Dickey-Fuller, ADF) birim kök testi DF testinde, hata terimleri ε t için otokorelasyonsuz olduğu varsayımı yapılmaktadır (Gujarati, 817). Hata terimlerinin otokorelasyonlu olması durumuna karşı Dickey ve Fuller (1981) Genişletilmiş Dickey-Fuller (ADF) testini geliştirmiştir (Dickey ve Fuller, 1981). Bu testte kurulan modellerde DF testinden farklı olarak, Y t bağımlı değişkenin gecikmeli değerleri de bağımsız değişken olarak yer almaktadır. ADF testlerinde gecikme uzunluğunun belirlenmesi çok önemlidir. Çünkü testin sonucu gecikme uzunluklarına bağlı olarak değişmektedir. Durağanlığının belirlenmesinde kullanılan en kabul görmüş test olan ADF testinde;

117 99 k t t-1 i t-1 t i=1 ΔY = δy + α ΔY + ε (3.4) k t t-1 i t-1 t i=1 ΔY = μ + δy + α ΔY + ε (3.5) k t t-1 i t-1 t i=1 ΔY = μ + αtδy + α ΔY + ε (3.6) modelleri kurulmaktadır. Burada Y t, DF testinde olduğu gibi, Y t -Y t-1 e eşittir. Benzer şekilde μ ve t sırasıyla sabit parametreyi ve trendi, ε t hata terimini ifade etmektedir. DF testinde olduğu gibi ADF testinde de temel hipotez serinin birim kök içerdiği, alternatif hipotez ise serinin durağan olduğu şeklindedir. Benzer şekilde Y t-1 in katsayısı olan δ ya ait t istatistiği test istatistiği olarak kullanılmakta, temel hipotezin reddi için ise test istatistiğinin Davidson Mackinnon kritik tablo değerleri ile karşılaştırılması sonucu karar verilmektedir Phillips ve Perron (PP) birim kök testi DF ve ADF testleri için hata terimlerinin istatistiki olarak bağımsız oldukları ve sabit varyanslı oldukları varsayılmaktadır. Bu noktada hata terimlerinin korelasyonsuz ve sabit varyansa sahip olduklarından emin olmak gerekmektedir (Asteriou ve Hall, 297). Phillips ve Perron (1988) bu testlerde yapılmış olan varsayımları esnetmişlerdir. Başlangıç regresyonunu ADF testindeki gibi gecikmeli bağımlı değişkenlerle geliştirmek yerine, hata terimlerine ilişkin daha esnek varsayımları olan bir Dickey-Fuller süreci oluşturmuşlardır. ADF testi hata terimlerini bağımsız ve homojen olarak kabul ederken, Phillips-Perron (PP) testi ise hata terimlerinin zayıf bağımlı ve hetorojen dağılımlı olmasına olanak tanımaktadır. PP birim kök testinde ADF birim kök testinden farklı olarak, alternatif formların hiçbirinde bağımlı değişkenin gecikmeli değerleri yer almamaktadır (Enders, 1995: 239). Phillips-Perron (PP) testinde; Y = a + a Y + ε * * t 0 1 t-1 t Y = a + a Y + a (t - T / 2) + ε * * * t 0 1 t-1 2 t (3.7)

118 100 şeklinde tanımlanan ana regresyon modelleri kurulmakta, ve bu modellerde Fourier dönüşümü kullanılarak serinin sahip olduğu bileşenler analiz edilmektedir (Wang,2003). Burada T gözlem sayısı iken ε t hata terimlerini göstermektedir. Bu testte ε t hata teriminin beklenen ortalamasının sıfıra eşit olduğu kabul edilmektedir. Ancak PP testinde, DF ve ADF testlerinden farklı olarak hata terimlerinin varsayımları konusunda yapılan sınırlamalar dikkate alınmamaktadır (Enders, 1995: 239). PP testinde de DF ve ADF testlerinde olduğu gibi, temel hipotez serinin birim kök içerdiği durumu alternatif hipotez ise serinin durağan olduğu durumu göstermektedir. Test istatistiği ise, Davidson Mackinnon kritik tablo değerleri ile karşılaştırılmaktadır KPSS birim kök testi Birim kök testleriyle karşılıklı kullanılabilecek alternatif bir test ise Kwiatkowski, Phillips, Schmidt ve Shin (1992) tarafından geliştirilen KPSS durağanlık testidir. Bu testte birim kök testlerinden farklı olarak serinin durağan olduğunu belirten temel hipotez, serinin birim köklü olduğunu söyleyen alternatifine karşı sınanmaktadır. Diğer testlerin hipotezleri hem birim kök hem durağanlığa göre yorumlanırken, KPSS testi sadece durağanlığı söyleyen hipotez üzerine kurulmaktadır (Bilgili ve diğerleri, 2007). KPSS testinde aşağıdaki gibi tanımlanan bir eşitlikte; Y X + Z (3.8) t = t t Z t durağan bir seri iken X t, X t =X t-1 +v t şeklinde tanımlanmaktadır. X t içerisinde yer alan v t, ortalaması sıfır varyansı σ 2 olmak üzere bağımsız ve özdeş dağılmaktadır. Bu testte temel olarak hata terimi v t nin durağan olup olmadığı sınanmaktadır (Kwiatkowski ve diğerleri, 1992). Bu testte Z t ve Y t ye ait çeşitli varyans tahmincileri kullanılarak test istatistiği hesaplanmakta, Kwiatkowski ve diğerleri (1992) de bulunan kritik değerler ile karşılaştırılmaktadır Eşbütünleşme analizi ve hata düzeltme modeli Durağan olmayan serilerde durağanlığı sağlamak için, serilerin birinci, ikinci, üçüncü, vd. farkları alınmaktadır. Ancak farkların alınması, sadece değişkenin geçmiş

119 101 dönemlerde maruz kaldığı kalıcı şokların etkisini yok etmekle kalmayıp, aynı zamanda dönemler arasında, bu şoklar dışında var olabilecek uzun dönemli ilişkilerin de ortadan kalkmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla, bu şekilde durağanlaştırılmış seriler arasında bulunacak bir regresyon ise, uzun döneme ait tüm bilginin de yok edilmesi nedeniyle, bir uzun dönem denge ilişkisi vermeyecektir. Eşbütünleşme (co-integration) analizi, iktisadi değişkenlere ait seriler durağan olmasalar bile, bu serilerin durağan bir doğrusal kombinasyonunun var olabileceğini ve eğer varsa, bunun ekonometrik olarak belirlenebileceğini ileri sürmektedir. Diğer taraftan eşbütünleşme yaklaşımı, uzun dönem serilerinde fark almaktan kaynaklanan bilgi kaybını ve çözümsüzlüğü önleyen bir yaklaşımdır (Tarı, 2010: 415). Seriler arasında eşbütünleşme ilişkisi olması, değişkenlerin uzun dönem denge değerlerinden sapmalarının geçici olduğu ve bu sapmaların bir hata düzeltme mekanizması ile düzeltildiği anlamına gelir. Bu nedenle eşbütünleşik seriler hata düzeltme modelleri ile modellenmektedir. Eğer seriler eşbütünleşik ise, bu serilerin hata düzeltme modeli (ECM) ile gösterilmeleri mümkün olmaktadır. Eşbütünleşik olmayan serileri (uzun dönemde dengeye gelmeyen seriler) dengeye getirecek bir mekanizma oluşturulması zordur. Diğer taraftan her eşbütünleşik serinin hata düzeltme modeli çalışmayabilir. Örneğin yurtiçi yatırım ve DYSY serilerinin eşbütünleşik olması, ikisi arasında uzun dönemli bir denge ilişkisinin olduğunu göstermektedir. Fakat kısa dönemde bir dengesizlik olabilir. Bulunan hata düzeltme terimi yurtiçi yatırım serisinin kısa ve uzun dönem değerleri arasında bir köprü görevi görmektedir. Yapılan literatür taraması sonuçları zaman serisi analizlerinde yaygın olarak eşbütünleşme testleri Engle-Granger eşbütünleşme testi veya Johansen ve Juselius tarafından geliştirilmiş Johansen eşbütünleşme testleri kullanılmaktadır. Eşbütünleşme kavramı ve teorisi ilk olarak Engle-Granger tarafından geliştirilmiştir. Engle-Granger eşbütünleşme testi tek denkleme dayalı ve EKK (En küçük kareler) yöntemi kullanan bir testtir. Değişkenlerin düzey değerlerinin tahmin edilmesi ile bulunan hata

120 102 teriminin geleneksel VAR (Vektör Otoregressif Model) modelinde yerine konması suretiyle işleyen bir sürece sahiptir (Bozkurt, 2007: 111; Tarı, 2010: 425). Engle-Granger eşbütünleşme testi; Y = a + a X +u (3.9) t t 0 1 t 1t X = b +b Y +u (3.10) 0 1 t 2t regresyonlarından biri kullanılarak yapılabilmektedir. Bu regresyonlardan biri bulunarak, onun yardımı ile e t hata terimleri elde edilir. Eşbütünleşme sürecinde sırayla; serilerin aynı dereceden bütünleşik olup olmadıkları araştırılır, seriler aynı dereceden bütünleşik ise, yukarıdaki eşbütünleşme regresyon denklemlerinden biri kurulur, ardından denge hata terimlerinin durağan olup olmadıkları araştırılır. Yani eşbütünleşme test edilir (Kutlar, 2007: 349; Tarı, 2010: 416). Engle-Granger yöntemi uygulamada ciddi bir kullanıma sahip olsa da bazı eksiklikler barındırmaktadır. Değişkenler arasında sadece tek bir uzun dönemli denge ilişkinin olduğu kabul edilmektedir. Bunun yanı sıra iki değişkenli bir sistemde değişkenin birine ait eşitlikte eşbütünleşme ilişkisi varken, diğer değişkene ait eşitlikte böyle bir ilişki görülmeyebilir. Bağımlı değişken seçimi eşbütünleşme testinin farklı sonuçlar vermesine neden olmaktadır. Bu durum değişkenler arasındaki ilişkide bir belirsizliğe neden olmaktadır. Kalıntılar temelinde bir test olması, ikiden fazla değişken sistemde yer aldığı zaman hatalı sonuçların elde edilmesine neden olmakta, 2 değişkenin olduğu durumda görülen problem yine ortaya çıkmaktadır. 2 aşamalı bir tahmin tekniği olması da bu testin eksik yönlerinden biri olarak görülmektedir. Bu ve benzeri eksiklikleri gidermek için çok değişkenli modellerde eşbütünleşmenin araştırılabilmesi için Johansen yöntemi geliştirilmiştir (Enders, s.f ). Johansen (1988), Johansen ve Juselius (1990) tarafından maksimum olabilirlik yöntemi kullanılarak seriler arası eşbütünleşme sayısının belirlendiği Johansen eşbütünleşme testi, değişkenler arasında var olabilecek tüm farklı eşbütünleşme ilişkilerinin tahminine olanak veren bir yöntemdir.

121 103 Johansen yöntemi, Dickey-Fuller yönteminin çok değişkenli bir genelleştirmesi şeklinde meydana gelmektedir. Bu testte eşbütünleşik vektörlerin varlığı ve sayısı araştırılmakta iken modele dahil edilen değişkenlerin birinci mertebeden durağan olmaları gerekmektedir (Enders, s.f.348). Testte En Çok Olabilirlik (EÇO) yöntemi esas alınarak hata düzeltme modeli (VEC) üzerinden yapılmaktadır. Yöntemin uygulama aşamalarını kısaca özetlersek; ilk aşamada modele dahil edilecek tüm değişkenlerin durağan olup olmadıkları ve durağan değil ise kaçıncı dereceden durağan oldukları tespit edilir. İkinci aşamada VAR modelinin gecikme uzunluğunun tahmin edilmesi gerekmektedir. Gecikme uzunluğunun belirlenmesinde VAR modeli için hesaplanan AIC, SC, HQ ve FPE istatistiklerinden yararlanılmaktadır. Üçüncü aşamada tahmin edilen VAR modelinin diagonastik testlerinin yapılarak uygunluğu denetlenmekte ve katsayılar matrisi üzerinden eşbütünleşen vektörler tahmin edilmektedir. Son aşamada ise tahmin edilmiş eşbütünleşen vektörlerin ve düzeltme katsayılarının üzerinde teoriden gelen kısıtlamalar test edilmektedir (Enders, 1995: ). modelinde; Aşağıda tanımlanmış n değişkenli ve k gecikmeli bir vektör otoregresif (VAR) k t i t-i t i=1 Y = A Y + ε (3.11) Y t gözlem vektörü, A i i. gecikme için katsayılar matrisi ve ε t hata terimleri vektörü olmak üzere, (3.11) numaralı eşitlikte verilen model VEC şeklinde ifade edildiğinde; k-1 * t t-1 i t-i t i=1 ΔY = ΠY + Γ ΔY + ε (3.12) k k * i j i j=1+k i=1 Γ = - A ve Π = A -I (3.13) Bu modelde yer alan Π matrisi, hata düzeltme katsayılarını ve eşbütünleşik vektörleri içermek üzere; Johansen yönteminde yapılan çalışmaların esas amacı, uzun

122 104 dönem katsayılar matrisi olan Π nin değişkenler arasındaki uzun dönem ilişkiler hakkında bilgi içerip içermediğini araştırmaktır. Π matrisi şu şekilde ayrıştırılabilir; Π = αβ (3.14) Burada α hata düzeltme katsayılarına ilişkin vektör iken, β' eşbütünleşme matrisidir. Bu test temel olarak Π matrisinin rankının incelenmesine dayanmakta, Π matrisinin öz değerleri ile sıra sayısına bakılarak değişkenler arasındaki eşbütünleşme ilişkisi belirlenmektedir. p, kritik değer olmak üzere eğer Rank (Π)=p ise, Π matrisi tam ranka sahiptir ve X t vektör süreci durağandır. Eğer Rank (Π)=r<p ise durağan olmayan değişkenler arasında uzun dönemde r tane durağan, doğrusal kombinasyon var demektir Granger nedensellik testi Regresyon analizi, değişkenler arasındaki bağımlılık ilişkileri ile uğraşmaktadır. Ancak, değişkenler arasındaki bu bağımlılık mutlaka bir nedensellik ilişkisi ifade etmemektedir. Regresyon analizinde değişkenler arası bağımlılık ilişkisi araştırılırken, bağımlı ve bağımsız değişken ayrımı ile baştan ilişkilerin yönü hakkında bir ön koşul bulunmaktadır. Fakat nedensellik analizinde böyle bir ön koşul olmayıp, değişkenler arasındaki sebep-sonuç ilişkileri araştırılmaktadır. Böylece modelde yer alan birden fazla sayıda değişken arasındaki iki yönlü (karşılıklı) veya tek yönlü ilişkinin varlığı ve gecikme yapısı belirlenmektedir. Granger (1969) tarafından geliştirilen nedensellik testleri, uzun dönemli zaman serilerine uygulanabilmektedir. Serilerin durağan olmaları gerekmektedir; fakat aynı mertebeden durağan olma zorunluluğu yoktur. Yöntem, örnek büyüklüğünden ve verilerin yıllık veya mevsimlik olma durumundan etkilenir. Ayrıca ilişkilerdeki gecikmeli değişken sayısı ve gecikme uzunluğuna karşı çok duyarlıdır (Bozkurt, 2007:91; Tarı, 2010: ).

123 105 Granger nedensellik testi, aşağıdaki modellerin tahminine dayanmaktadır (Granger, 1969: 431): m m X = a X + b Y + ε (3.15) t j t-j j t-j t j=1 j=1 m m Y = c X + d Y + η (3.16) t j t-j j t-j t j=1 j=1 Granger nedensellik analizinde yukarıdaki modellerde hata teriminden önce yer alan bağımsız değişkenin gecikmeli değerlerine ait katsayıların grup halinde sıfıra eşit olup olmadığı test edilmektedir. İlk denklemdeki bj gecikmeli değer katsayılarının belirli bir anlamlılık düzeyinde sıfırdan farklı olması, Y nin X in nedeni olduğunu göstermektedir. Aynı şekilde ikinci denklemdeki dj gecikmeli değer katsayılarının belirli bir anlamlılık düzeyinde sıfırdan farklı olması ise X in Y nin nedeni olduğunu göstermektedir. Bu durumda Y ile X arasında karşılıklı bir nedensellik ilişkisinden bahsedilir. Sadece ikinci denklemdeki dj gecikmeli değer katsayıları sıfırdan farklı ise X den Y ye doğru tek yönlü, sadece ilk denklemdeki bj gecikmeli değer katsayıları sıfırdan farklı ise Y den X e doğru tek yönlü nedensellik vardır. Hem bj hem de dj gecikmeli değer katsayılarının sıfırdan farklı olmaması, iki değişken arasında herhangi bir nedensellik ilişkisinin olmadığını ifade eder Araştırmanın Veri Seti Bu çalışmada Türkiye için DYSY nin yerli yatırımlar üzerindeki etkisinin varlığı ekonometri teknikleri kullanılarak analiz edilecektir. Analize dahil edilecek dönemin belirlenmesinde; bir taraftan Türkiye de 2002 yılı sonrası ekonomik, hukuki ve politik alanda yaşanan gelişmelere bağlı olarak, diğer taraftan da 2003 yılında kabul edilen 4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırım Kanunu na bağlı olarak artış gösteren DYSY göz önüne alınmıştır. Söz konusu dönem aynı zamanda tüm dünyadaki DYSY de büyük artışların kaydedildiği bir dönemdir. Bu kapsamda, analizde 2002: :03 dönemini kapsayacak şekilde üçer aylık veriler kullanılmıştır. Veri setine ilişkin tanımlayıcı bilgiler Çizelge 3.1 de verilmiştir. Burada belirtilmesi gereken bir ayrıntı şudur: Ekonometrik analize dahil edilen DYSY verilerinin anlamlı sonuçlar üretebilmesi açısından söz konusu veriler kapsamında,

124 106 gayrimenkul yatırımları gibi önemli tutarlar içeren verilerin de dahil edildiği doğrudan yabancı yatırım verileri kullanılmıştır. Çizelge 3.1. Analizde kullanılan değişkenlere ait bilgiler Değişken Kısaltma Açıklama Veri Kaynağı Yerli Yatırımlar yy t Cari fiyatlarla GSYH rakamlarından gayrisafi sabit sermaye oluşumuna dair rakamlar (kamu sektörü + özel sektör) elde edilmiş, ardından her dönem için verilerin logaritması alınmış ve veriler mevsimsel etkilerden arındırılmıştır. TCMB EVDS kodu: TP.UR.GG09.C TCMB Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları dysy t Cari fiyatlarla ABD doları cinsinden elde edilen doğrudan yabancı yatırım girişleri ilk olarak ortalama döviz kuru ile TL ye dönüştürülmüş ve ardından her dönem için verilerin logaritması alınmış ve veriler mevsimsel etkilerden arındırılmıştır. TCMB EVDS kodu: TP.OD.Z15.1:C-9 TCMB Gelir g t Cari fiyatlarla GSYH rakamlarının logaritması alınmış ve veriler mevsimsel etkilerden arındırılmıştır. TCMB EVDS kodu: TP.UR.GG01.C Değişkenlere ait veriler Şekil 3.1., Şekil 3.2. ve Şekil 3.3. te yer almaktadır. TCMB Şekil 3.1. Yerli Yatırımlar Serisi Grafiği

125 107 Şekil 3.2. DYSY Serisi Grafiği Şekil 3.3. GSYH Serisi Grafiği Serilere ait grafikler incelendiğinde serilerin temelde mevsimsellik özelliğine sahip oldukları görülmektedir. Serilerin mevsimsellik dışındaki trend gibi diğer bileşenlerinin analiz edilebilmesi için TRAMO/SEATS mevsimsellikten arındırma işlemi uygulanmıştır. Bunun yanı sıra geometrik artış özelliği gösteren serilerin logaritması alınmıştır. Çalışmada kullanılan verilerin nihai haline ilişkin tanımlayıcı istatistikler Çizelge 3.2. de verilmiştir.

126 108 Çizelge 3.2. Analizde kullanılan değişkenlere ait istatistiki bilgiler yy t dysy t g t Gözlem Sayısı Aritmetik Ortalama 24, , ,09810 Medyan 24, , ,16781 Maksimum 25, , ,81044 Minimum 23, , ,04686 Standart Sapma 0,5251 1,0824 0, Çarpıklık -0,6281-0,9011-0, Basıklık 2,6799 2,9373 2, Korelasyon Matrisi yy t dysy t g t yy t 1,0000 0,8471 0,9846 dysy t 0,8471 1,0000 0,8015 g t 0,9846 0,8015 1, Araştırmanın Temel Hipotezi ve Model Tahmini Literatür taraması sonucunda DYSY nin yurtiçi yatırımlara önemli bir etkisinin olabileceği ve DYSY deki artışın çeşitli kanallar yoluyla yurtiçi yatırımları olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebileceği bulgusuna ulaşan iktisadi ve ampirik araştırmalar yapıldığı görülmüştür. Konu ile ilgili yerli literatür, DYSY nin yurtiçi yatırımlar üzerindeki etkisini analiz eden kısıtlı düzeyde çalışma yapıldığını göstermektedir. Bunun yanı sıra DYSY nin GOÜ ler için ne derece bir öneme sahip olduğu sorusunun sorgulanması ile Türkiye için DYSY nin yurtiçi yatırımlara olan etkisinin analizi oldukça yeni ve araştırılmaya değer bir konu olarak düşünülmektedir. Bu nedenle, çalışmada DYSY nin yurtiçi yatırımlara olan etkisi aşağıda belirtilmiş olan hipotezler çerçevesinde analiz edilmiştir. - H 0 : DYSY nin yurtiçi yatırımlar üzerinde etkisi bulunmamaktadır. - H 1 : DYSY nin yurtiçi yatırımlar üzerinde etkisi bulunmaktadır. Ayrıca; - H 0 : DYSY yurtiçi yatırımların nedeni değildir. - H 1 : DYSY yurtiçi yatırımların nedenidir.

127 109 Yukarıda belirtilen temel hipotezler, aşağıda ifade edilen denklemden hareketle analiz edilecektir. yy t = β 0 + β 1 dysy t + β 2 g t + u t (3.18) Analizde serilerin düzey değerlerinde durağan olmamaları durumuyla karşılaşılabileceği gerekçesiyle; (3.18) numaralı eşitlik, kısım 3.2. de teorik çerçevesi ele alınan tekniklerden faydalanılarak tahmin edilecektir. (3.18) numaralı eşitlikte verilen denklem, dysy ve g değişkenlerinin yy üzerindeki etkilerinin pozitif olduğu şeklindedir Araştırma Bulguları Çalışmanın devamında Türkiye için DYSY nin yerli yatırımlara etkileri üzerine yapılacak ekonometrik analize ait, söz konusu etkinin ölçüldüğü birim kök ve durağanlık testleri, eşbütünleşme analizi ile hata düzeltme modeli ve nedensellik testi uygulama sonuçlarına yer verilecektir Birim kök-durağanlık analizi sonuçları Kısım 3.4. de ele alınan hipotezlerin analiz edilebilmesi için (3.18) numaralı eşitlikte verilmiş olan denklemde yer alan değişkenlerin kaçıncı mertebeden durağan olduklarının bilinmesi gerekmektedir. (3.18) numaralı denklemde yer alan değişkenlerin durağanlık mertebelerinin belirlenmesinde, Genişletilmiş Dickey-Fuller (Augmented Dickey-Fuller, ADF) birim kök testi ile Phillips ve Perron (PP) birim kök testlerine ek olarak Kwiatkowski, Phillips, Schmidt ve Shin (1992) tarafından geliştirilen KPSS durağanlık testinden faydalanılmıştır ADF birim kök testi sonuçları Denklem (3.18) de yer alan değişkenlerin durağanlık mertebelerinin belirlenmesinde yapılan ADF birim kök testi sonuçları Çizelge 3.3. de yer almaktadır (Ayrıntılı bilgi için Bkz. EK-1).

128 110 Çizelge 3.3. ADF birim kök testi sonuçları Değişkenler Sabit %1 - %5 - %10 Kritik Değerler Sabit ve Trend %1 - %5 - %10 Kritik Değerler yy t -1,5688 (1) -3,5713-2,9225-2,5992-2,6861 (1) -4,1567-3,5043-3,1818 yy t -3,1923 (0) -3,5713-2,9225-2,5992-3,2141 (0) -4,1567-3,5043-3,1818 dysy t -2,1901 (1) -2,9225-2,5992-1,9218 (1) -4,1567-3,5043-3,1818 dysy t -11,8083 (0) -3,5713-2,9225-2,5992-4,5477 (0) -4,1706-3,511-3,1855 g t -1,8743 (1) -3,5713-2,9225-2,5992-3,3080 (1) -4,1567-3,5043-3,1818 g t -3,9045 (2) -3,5777-2,9252-2,6001-4,2920 (2) -4,1658-3,5086-3,1842 Not: Maksimum gecikme uzunluğu Schwert (1989) yöntemi ile 10 belirlenmiştir. Parantez içindeki değerler, Akaike Bilgi Kriterine (AIC) kullanılarak belirlenen optimal gecikme uzunluklarıdır. % 1 - % 5 - %10 Kritik Değerler, Mackinnon (1996) makalesinden alınmıştır. Çizelge 3.3. de verilmiş olan ADF birim kök testi sonuçları, hem sabitli hem de sabitli ve trendli ADF modellerinde, yy t, dysy t ve g t değişkenlerinin I. mertebeden durağan olduğunu göstermektedir PP birim kök test sonuçları Denklem (3.18) de yer alan değişkenlerin durağanlık mertebelerinin belirlenmesinde yapılan PP birim kök test sonuçları Çizelge 3.4. de yer almaktadır (Ayrıntılı bilgi için Bkz. EK-2).

129 111 Çizelge 3.4. PP birim kök testi sonuçlar Değişkenler Sabit %1 - %5 - %10 Kritik Değerler Sabit ve Trend %1 - %5 - %10 Kritik Değerler yy t -2,6941 (3) -3,5683-2,9212-2,5986-2,6972 (3) -4,1525-3,5023-3,1807 yy t -3,1923 (0) -3,5713-2,9225-2,5992-3,2141 (0) -4,1567-3,5043-3,1818 dysy t -3,2477 (4) -3,5683-2,9212-2,5986-3,5307 (4) -4,1525-3,5024-3,1807 dysy t -12,0426 (1) -3,5713-2,9224-2, ,8990 (0) -4,1567-3,5043-3,1818 g t -3,7364 (2) -3,5683-2,9212-2,5986-4,9324 (1) -4,1525-3,5024-3,1807 g t -3,4404 (8) -3,5713-2,9225-2,5992-3,5727 (7) -4,1567-3,5043-3,1818 Not: Maksimum gecikme uzunluğu Schwert (1989) yöntemi ile kullanılarak 10 bulunmuştur. Optimal gecikme uzunluğu Bartlett kernel spectral estimation yöntemi ve Newey-West Bandwidth kriterleri kullanılmıştır. Kritik değerler Mackinnon (1996) dan alınmıştır. Optimal gecikme uzunluğu Akaike Bilgi Kriterine (AIC) göre hesaplanarak parantez içinde verilmiştir. Çizelge 3.4. de verilmiş olan PP birim kök testi sonuçları, hem sabitli hem de sabitli ve trendli PP modellerinde, yy t, dysy t ve g t değişkenlerinin I. mertebeden durağan olduğunu göstermektedir KPSS birim kök testi Johansen Eşbütünleşme analizinin uygulanabilmesi için serilerin II. mertebeden durağan olmamaları gerekmektedir. Bu nedenle ADF ve PP birim kök testlerinden elde edilen sonuçları tamamlaması amacıyla, KPSS durağanlık testinden de faydalanılmıştır. Çizelge 3.5. de verilmiş olan KPSS durağanlık testi sonuçları, yy t, dysy t ve g t değişkenlerinin I. mertebeden durağan olduğunu göstermektedir (Ayrıntılı bilgi için Bkz. EK-3).

130 112 Çizelge 3.5. KPSS birim kök testi sonuçları Değişkenler Sabit %1 - %5 - %10 Kritik Değerler Sabit ve Trend %1 - %5 - %10 Kritik Değerler yy t 0,8886 (5) 0,7390 0,4630 0,3470 0,1404 (5) 0,2160 0,1460 0,1190 yy t 0,3238 (4) 0,7390 0,4630 0,3470 0,1096 (0) 0,2160 0,1460 0,1190 dysy t 0,6428 (5) 0,7390 0,4630 0,3470 0,1853 (5) 0,2160 0,1460 0,1190 dysy t 0,2635 (3) 0,7390 0,4630 0,3470 0,0565 (2) 0,2160 0,1460 0,1190 g t 0,9477 (5) 0,7390 0,4630 0,3470 0,1873 (5) 0,2160 0,1460 0,1190 g t 0,5523 (4) 0,7390 0,4630 0,3470 0,1646 (3) 0,2160 0,1460 0,1190 Not: Kritik değerler Kwiatkowski-Phillips-Schmidt-Shin (1992) makalesinden elde edilmiştir. Maksimum gecikme uzunluğu Schwert (1989) yöntemi ile kullanılarak 10 bulunmuştur. Optimal gecikme uzunluğu Akaike Bilgi Kriterine (AIC) göre hesaplanarak parantez içinde verilmiştir. Birim kök testi uygulamaları sonucunda; yerli yatırımlar, DYSY ve GSYH değişkenlerinin birinci mertebeden durağan oldukları tespit edilmiştir. KPSS durağanlık testi de bu sonucu teyit etmektedir. Bu durum, Türkiye için yatırım olgusunun dinamik bir yapı sergilediğini, yerli yatırımların ülkeye gelen yabancı yatırımlar ile gelir düzeyinden etkilenebileceğini göstermektedir Johansen eşbütünleşme testi sonuçları Johansen eşbütünleşme testinde (3.18) numaralı denklemde yer alan değişkenler bağımlı ve bağımsız değişken ayrımı olmaksızın analiz edilmektedir. Buna ek olarak bu yöntem VAR analizine ile gerçekleştirilmekte ve VAR modeli için uygun gecikme uzunluğu istatistiki kriterler yardımıyla seçilmektedir. Bu çalışmada uygun gecikme uzunluğu SC

131 113 kriteri kullanılarak 5 bulunmuştur. (3.18) numaralı denklemde yer alan değişkenler arasındaki eşbütünleşme ilişkisi ile ilgili olarak Johansen eşbütünleşme testi sonuçları Çizelge 3.6. da verilmiştir (Ayrıntılı bilgi için Bkz. EK-4). Çizelge 3.6. Johansen eşbütünleşme testi sonuçları H 0 :rank=r İz İstatistiği %5 Kritik Değer Olasılık Değeri Maximum Özdeğer İstatistiği %5 Kritik Değer Olasılık Değeri r==0 31,69769 * 29, , , , ,1921 r<=1 9, , ,2892 8, , ,3736 r<=2 1, , ,1950 3, , ,0678 Çizelge 3.6. da verilmiş Johansen Eşbütünleşme testi sonuçlarına göre test istatistiklerine bakılarak (3.18) numaralı denklemde yer alan değişkenler arasında yalnızca bir eşbütünleşme vektörü olduğu tespit edilmiştir. Değişkenlerin birbirlerini etkileyip etkilemediklerini analiz eden söz konusu test sonuçlarına göre, uzun dönemde yerli yatırımların seyrinde DYSY nin ve gelirin etkisinin bulunmaktadır. (3.18) numaralı denklem içerisinde yer alan değişkenler arasındaki eşbütünleşme ilişkisinin tespitinden sonra hata düzeltme modeline geçilmektedir. Hata düzeltme modeli sonuçları Çizelge 3.7. de yer almaktadır (Ayrıntılı bilgi için Bkz. EK-5).

132 114 Çizelge 3.7. Hata düzeltme modeli sonuçları Değişken Katsayı Standart Hata t İstatistiği yy t-1 0, (0,13568) [ 6,21896] yy t-2-0, (0,16985) [-0,51329] yy t-3-0, (0,16619) [-0,49305] yy t-4-0, (0,15423) [-1,02790] dysy t-1-0, (0,01192) [-2,61974] dysy t-2-0, (0,01407) [-0,58861] dysy t-3 0, (0,01424) [ 1,05108] dysy t-4 0, (0,01117) [ 0,06230] g t-1 0, (0,38426) [ 1,96177] g t-2 0, (0,39561) [ 0,35273] g t-3-0, (0,39276) [-0,94032] g t-4 1, (0,35694) [ 2,90961] HDT -0, (0,05389) [-2,63616] Sabit -0, (0,01476) [-2,20879] Çizelge 3.7. de yer alan Hata Düzeltme Modeli sonuçlarında, hata düzeltme teriminin (HDT) gecikmesinin negatif ve istatistiki anlamlı olduğu görülmektedir. Buradan hareketle, (3.18) numaralı denklem içerisinde yer alan değişkenlerin oluşturduğu sistem için uzun dönem dengeden sapma her çeyrek dönemde yaklaşık % 14 oranında düzelmektedir. Yaklaşık 7 dönem gibi bir süre zarfında sistem dengeye gelecektir. Bu sonuç ile Türkiye için 2002:1-2014:3 döneminde doğrudan yabancı yatırım değişkeninin yurtiçi yatırım değişkeni üzerindeki etkisinin uzun dönemli olduğu anlaşılmaktadır. Hata düzeltme modelinin tahmin süreciyle birlikte DYSY nin yurtiçi yatıtımları uzun dönemde nasıl etkilediğini gösteren (3.18) numaralı denklem ise; yy t = 2, ,065dysy t + 0,95g t (3.19) şeklinde tahmin edilmiştir (Ayrıntılı bilgi için Bkz. EK-6). Böylelikle DYSY de meydana gelen %1 oranındaki bir artış yurtiçi yatırımlarda % 0,06 oranında bir artış meydana getirmektedir. Buna ek olarak gelirde meydana gelen %1 oranında artış ise

133 115 yurtiçi yatırımlarda % 0,95 oranında bir artış getirmektedir. Uzun dönemli katsayıların işaretleri ve büyüklükleri beklentiler yönündedir. Bu sonuç ile DYSY nin yerli yatırımlar üzerinde uzun dönemli etkisi, gelirin yerli yatırımlar üzerindeki etkisinden büyük çıkmayarak yerli yatırım kararında gelirin DYSY den daha büyük oranda etkisinin bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. Hata düzeltme modelinde yer alan kısa dönem katsayıları incelendiğinde ise, DYSY deki artışın ilk anda (kısa dönemde) yerli yatırımlar üzerinde dışlama (crowding-out) etkisine sahip olduğu, ancak zamanla (uzun dönemde) bu etkinin zayıflayıp tersine dönmesiyle DYSY nin yurtiçi yatırımlar üzerinde gerçekleşen artırma (crowding-in) etkisinin dışlama etkisini giderdiği ve yerli yatırımlarda artış meydana geldiği görülmektedir. Bunun yanı sıra, gelir seviyesinde meydana gelen artışların ise yerli yatırımları pozitif yönde etkilemekte olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuçlar eşitlik (3.19) da elde edilen uzun dönem denkleminde elde edilen bulgularla paralellik göstermektedir Granger nedensellik analizi sonuçları (3.18) numaralı denklemde yer alan değişkenler arasındaki nedensellik olgusu hata düzeltme modelini temel alarak Granger nedensellik analizi yaklaşımı ile incelenmiştir. Çizelge 3.8. Granger nedensellik testi sonuçları Temel Hipotez Gecikme Uzunluğu Test İstatistiği Olasılık Değeri dyy yy 4 9, ,0450 t t g t yy 4 9, ,0459 t Çizelge 3.8. de verilmiş olan Granger nedensellik testlerinin sonuçlarına göre (Ayrıntılı bilgi için Bkz. EK-7), test istatistiklerine ait olasılık değerleri α, 0,05 anlamlılık düzeyinden küçük çıkmış, bu bağlamda dysy nin yy nin nedeni olmadığı temel hipotez ( dyy yy ) ile g nin yy nin nedeni olmadığı temel hipotez ( g yy ) reddedilmiştir. t t Böylelikle 2002: :03 döneminde Türkiye de DYSY ile GSYH nin yerli yatırımlar için t t

134 116 öncü nitelikte değişkenler oldukları bulgusuna ulaşılmıştır. Bu değişkenlerin yerli yatırımlar için önem arz eden göstergeler olduğu sonucu, daha önceki analizlerde elde edilen bulguları destekler niteliktedir.

135 117 SONUÇ VE ÖNERİLER İkinci Dünya Savaşı na kadar İngiltere ve ABD öncülüğünde gelişen DYSY; merkez ülkelerde ihracat yapan sektörlerde, çevre ülkelerde ise tarım ve madencilik gibi sektörlerde yoğunlaşmıştır. Diğer yandan 1980 yılından sonra küresel çapta rekabet gücü kazanmak isteyen ÇUŞ lar sahip oldukları sermaye birikimini GOÜ lere taşımaya başlamışlardır. Bu bağlamda ülke ekonomileri dışa açılarak yabancı yatırımları teşvik amaçlı düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Bu gelişmeler kapsamında yabancı sermaye yatırımları dünya genelinde artış göstermiş ve GOÜ ler, DYSY içerisinde önemli bir paya sahip olmaya başlamıştır. Yabancı yatırım adı altında ülkelere giriş yapan portföy yatırımlarının aksine uzun dönemli yatırımlar olarak ortaya çıkan DYSY, GOÜ ler tarafından sürdürülebilir büyüme ve uluslararası piyasalarda rekabet edebilmenin önemli bir aracı olarak görülmüştür. DYSY GOÜ lerin ilerleme sürecinde; ticaretin gelişmesi sonucu ihracat artışı sağlama, ödemeler dengesini iyileştirme, teknoloji ve bilgi birikimini ülkeye taşıma, nitelikli işgücü yaratma, istihdamı artırma ve bu kapsamda ekonomik büyümeye katkıda bulunma gibi olumlu etkiler yaratabilmektedir. Diğer taraftan DYSY, ülkedeki yerli yatırımları artırma (crowding-in) veya dışlama (crowding-out) yoluyla etkileyebilmektedir. Dışlama ya da artırma etkisi DYSY nin yerli yatırımları ikame edici veya tamamlayıcı özelliği ile yakından ilgilidir. Yabancı yatırımlar yerli yatırımları ikame edici ise, yabancı firmalar yerli firmalarla yer değiştirebilirler; tamamlayıcılık söz konusu ise, yabancı yatırımlar yerli firmaların gelişmesini ve etkinleşmesini sağlayabilmektedir. Söz konusu yabancı yatırımların yerli yatırımları artırıcı yönde etkilemesi, ev sahibi ülkenin üretim kapasitesini ve istihdam olanaklarını artırabilir, teknolojiyi de yanında getirerek ilgili sektörlerin kademeli olarak gelişmesini ve rekabetin artmasını sağlayabilir, ithalata bağımlılığı azaltabilir. Ancak yabancı yatırımların dışlama etkisi söz konusu ise, ülkedeki yerli firmaların büyüme ve bilgi birikimi olumsuz etkilenebilir, yerli firmaların nitelikli emek ve sermaye girdisi azalabilir. Doğrudan yabancı yatırıma ihtiyaç duyan ülkeler; bir taraftan eğitim düzeyi, teknoloji seviyesi, mevzuat düzenlemeleri, vergi sistemi, ticaret ve yatırım politikaları,

136 118 bürokratik yapı ve piyasa büyüklüğü gibi bazı ekonomik, hukuki ve sosyal kriterleri sağlamaya çalışırken, diğer taraftan çeşitli teşvik uygulamaları geliştirerek yabancı yatırımları ülkelerine çekmeye çalışmaktadırlar. Türkiye, yabancı sermayeye en çok ihtiyaç duyan ve bu konuda çok çeşitli ekonomik teşvikler uygulayan ülkelerden biri olmasına rağmen, ülkeye giren DYSY ekonomik büyümeyi destekleyecek düzeye çıkamamıştır yılında yabancı sermaye ile ilgili ilk yasal düzenleme olan 5583 sayılı kanun kabul edilmiştir. Daha sonra, 1954 yılında Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu yürürlüğe girmiştir. Yine de 1980 li yıllara kadar Türkiye deki DYSY miktarı düşük kalmıştır. 24 Ocak 1980 İstikrar Kararları ile söz konusu liberalizasyon süreci devam etmiş, ancak ekonomideki güvensizlik ortamı, enflasyon, politik istikrarsızlık gibi nedenlere bağlı olarak DYSY de yeterli seviyede bir artış gerçekleşmemiştir yılında, 4875 sayılı Doğruda Yabancı Yatırımlar Kanunu yürürlüğe girmesi ile DYSY nin gerçekleştirilmesinde izin ve onay sistemi kaldırılmış ve tespit edilen politikalar yoluyla DYSY nin artırılmasına ilişkin esaslar kapsamlı şekilde düzenlenmiştir. Bunun sonucu olarak ülkeye giren yabancı sermaye miktarında artış sağlanmasına rağmen, bu artış teknoloji alanında ilerleme ve yenilik sağlayacak, ihracata ve istihdamı artırmaya yönelecek alanlarda gerçekleşmemiştir. Tüm bu gelişmelere rağmen Türkiye; geniş pazar olanakları, işgücü kapasitesi, demografik ve coğrafi yapısı gibi birçok açıdan yabancı yatırımcılar için cazip bir ülke olarak görülmektedir. Ayrıca Türkiye birçok uluslararası anlaşmanın tarafı olarak, güvenli bir yatırım ortamı sağlama konusunda ilerlemeler kaydetmiştir (Gümrük Birliği Anlaşması, İkili Ticaret Anlaşmaları, Uluslararası Tahkim Anlaşması, Çifte Vergilendirmeyi Önleyici Ticaret Anlaşmaları, vb.). Diğer taraftan gerekli makro ekonomik dengelerin kurulamaması, kırılgan ekonomik yapının krize neden olma ihtimali, bölgede yaşanan çatışma ve savaşların Türkiye için tehlike arz etmesi gibi faktörler ise yabancı yatırımlar için Türkiye nin cazip bir ülke olarak görülmesini engellemektedir. Çalışmada, Türkiye ekonomisi kapsamında DYSY nin yerli yatırımlar üzerindeki etkileri analiz edilmiştir. Söz konusu etkiler 2002: :03 dönemini kapsayacak şekilde üçer aylık veriler kullanılarak zaman serisi analizi ile tespit edilmeye çalışılmıştır.

137 119 Model kapsamında uygulanan birim kök testleri sonucunda; yerli yatırımlar, DYSY ve GSYH değişkenlerinin birinci mertebeden durağan oldukları tespit edilmiştir. Bu durum, Türkiye için yatırım olgusunun dinamik bir yapı sergilediğini, yerli yatırımların ülkeye gelen yabancı yatırımlar ile gelir düzeyinden etkilenebileceğini göstermektedir. Daha sonra doğrudan yabancı yatırım, yerli yatırım ve GSYH değişkenlerinin birbirlerini etkileme durumu Johansen eş bütünleşme testi yardımıyla analiz edilmiş ve uzun dönemde yerli yatırımların seyrinde DYSY nin ve gelirin etkisinin bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. Eşbütünleşme analizinden sonra kurulan hata düzeltme modeli ile DYSY deki artışların kısa dönemde yerli yatırımlar üzerinde dışlama (crowding-out) etkisine sahip olduğu, fakat uzun dönemde artırma (crowding-in) etkisinin gerçekleştiği ve yerli yatırımlarda artış meydana geldiği sonucuna ulaşılmıştır. Bunun yanı sıra, gelir seviyesinde meydana gelen artışların ise yerli yatırımları pozitif yönde etkilemekte olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca nedensellik analizi sonuçları, DYSY ile birlikte GSYH nin yerli yatırımlar için önem arz eden göstergeler olduğunu ifade etmekte ve daha önceki analizlerde elde edilen bulguları desteklemektedir. Çalışmanın ortaya çıkardığı sonuçlara bağlı olarak, DYSY de meydana gelebilecek değişimler karşısında yerli yatırımlarda da kalıcı değişimlerin meydana gelebilecek olması nedeniyle bazı kamusal tedbirlerin alınması önerilmektedir. Yabancı yatırımlarda uluslararası düzeyde ortaya çıkabilecek herhangi bir şoktan yerli yatırımların etkilenmemesi ya da bu etkinin şiddetinin azaltılması için yerli yatırımları destekleyici ve tamamlayıcı tedbirlerin uygulanması gerekmektedir. Ayrıca, DYSY de meydana gelebilecek artışların yerli yatırımlarda daha fazla pozitif etkiye sahip olabilmesi için ortak piyasayı temel alan politikaların kamu tarafından üretilmesi gerekliliği düşünülmektedir. Diğer taraftan yerli yatırımların ana kaynağı olan gelir düzeyinde meydana gelebilecek ciddi bir negatif şoktan yerli yatırımların çok fazla etkilenmemesi için, yerli yatırımlarda üretkenlik artışının sağlanması gerektiği düşünülmektedir.

138 120

139 121 KAYNAKÇA Açıkalın, S. (2009). Türkiye de doğrudan yabancı yatırımlar ve yurtiçi yatırımlar arasındaki nedensellik ilişkisi. Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2(1), Agarwal, J. P. (1980). Determinants of Foreign Direct Investment: A Survey. Welwirtschaftliches Archiv, 116(4), Agosin M. R. and Machado, R. (2005). Foreign ınvestment in developing countries: Does it crowd in domestic Investment?. Oxford Development Studies, 33(2), Agosin M. R. and Mayer, R. (2000). Foreign investment ın developing countries: Does crowd in domestic investment?. UNCTAD Discussion Paper, 146, it Aitken B. J. and Harrison A. E. (1999). Do domestic firms benefit from direct foreign investment? Evidence from Venezuela. American Economic Review, 89(3), Aitken, B. J., Harrison, A. E. and Lipsey, R. E. (1996). Wages and foreign ownership: A comparative study of Mexico, Venezuela, and the united states, Journal of International Economics, 40(3-4),3-22. Akdiş, M. (1988). Dünya'da ve Türkiye'de yabancı sermaye yatırımları ve beklentiler. YASED Yayınları, No:33, Alpar, C. (1980). Çok uluslu şirketler ve ekonomik kalkınma. (3. Baskı). Ankara: Turhan Kitabevi, Apergis N., Katrakilidis C. P. and Tabakis N. M. (2006). Dynamic linkages between FDI Inflows and Domestic Investment: A panel cointegration approach. Atlantic Economic Journal, 34(4), Arıkan, D. (2006). Türkiye de doğrudan yabancı sermaye Yatırımları. İstanbul: Arıkan Yayınevi, Asteriou, D. and Hall, S. G. (2007). Applied econometrics. Londra: palgrave Macmillan, Atan, M., Özağ E. F. ve Kaya, S. (2004). Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının toplam yatırımlar üzerindeki Etkisi. Ekonomik Yaklaşım Dergisi, 51(15), Başar, S. ve Lebe, F. (2008). Doğrudan yabancı yatırımların dışlama etkisi: Türkiye üzerine bir uygulama. TİSK Akademi Dergisi, 3(6), Batmaz, N. ve Tunca, H. (2005). Doğrudan yabancı sermaye yatırımları ve Türkiye ( ). (1. Basım). İstanbul: Beta Yayınları, 6. Bayraktar, F. (2003). Dünyada ve Türkiye de doğrudan yabancı sermaye yatırımları. Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş., Genel Araştırmalar, GA/03-1-1, Ankara

140 122 Bilgili, F., Düzgün, R. ve Uğurlu, E. (2007). Büyüme, doğrudan yabancı sermaye yatırımları ve yurtiçi yatırımlar arasındaki etkileşim. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 23(2), Borensztein, E., Gregorio, J. and Lee, J. (1995). How does foreign direct ınvestment affect economic growth?. NBER Working Paper, No: 5057, Bosworth, B. P. and Collins, S. M. (1999) Capital flows to developing economies: implications for saving and investment. Brookings Papers on Economic Activity 1, Bozkurt, H. (2007). Zaman Serileri Analizi. Ankara: Ekin Kitabevi, Broadman, H. G. (2005). From Disintegration to Reintegration, Eastern Europe and The Former Soviet Union in International Trade. Washington, DC: World Bank. Buckley, P. and Casson, M. (1976). The Future of the Multinational Enterprise. London: Macmillan, 33. Calderon, C., Loayza, N. and Serven, L. (2004). Greenfield foreign direct ınvestment and mergers and acquisitions: Feedback and macroeconomic effects. World Ban Policy Research Working Paper, No: 3192, 1-4. Candemir, A. (2006). Türkiye de doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını etkileyen faktörler: Bir uygulama. YASED Yayınları, 62-68, 102. Candemir, A. (2009). Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarını Etkileyen Faktörler. Ege Akademik Bakış Dergisi, 9(2) Cardoso E. A. and Dornbusch R. (1989). Foreign private capital flows. in: H.B. Chenery T. N., srinivasan eds. Handbook of development economics, Vol. 2, Caves, R. E. (1996). Multinational enterprise and economic analysis. Cambridge survey of economic literature, (Second Edition). Cambridge University Pres, Chakrabarti, A. (2001). The determinants of foreign direct ınvestment: sensitivity analyses of cross-country regressions. Kyklos, 5(1), Chakrabarti, A. (2003). A theory of the spatial distribution of foreign direct ınvestment. International Review of Economicsand Finance, 12, Claydon, J. M. (1986). Joint-Ventures: An analysis of commision decision. European Competition Lawreview, Coase, R. H. (1960). The nature of the firm. Economica, New Series, 4(16), Çalışkan, Ö. (2003). Dünya yatırım raporu-2002 çerçevesinde doğrudan yabancı yatırımlar üzerine değerlendirmeler. Dış Ticaret Dergisi, 8(27),

141 123 Çapraz, İ. ve Demircioğlu, İ. (2003) Türkiye den yurtdışına doğrudan sermaye yatırımları ve Türk yatırımcıları. İTO Yayın No: 2003/14, De Mello and Luiz R. (1999). Foreign direct ınvestment-led growth: Evidence from time series and panel data. Oxford Economic Papers, 51, Desai, M. A., Foley, C. F. and Hines, J. R. (2005a). Foreign direct ınvestment and the domestic capital stock. American Economic Review Papers and Proceedings, 95(2), Desai, M. A., Foley, C. F. and Hines, J. R. (2005b). Foreign direct ınvestment and domestic economic activity. NBER Working Paper No , Devlet Planlama Teşkilatı. (2000). Doğrudan yabancı sermaye yatırımları özel ihtisas komisyonu raporu. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dickey, D. A. and Fuller, W. A. (1979). Distribution of the estimators for autoregressive time series with a unit root. Journal Of The American Statistical Association, 74(366), Dickey, D. A. and Fuller, W. A. (1981). Likelihood ratio statistics for autoregressive time series with a unit root. Econometrica, 49(4), Driffield N. and Hughes D. (2003). Foreign and domestic investment: Regional Development or Crowding Out?, Regional Studies, Vol. 37, sf Dunning, J. H. (2001). The eclectic (OLI) paradigma of international pruduction: Past, present and future. International Journal of The Economics of Business, 8(2), Düzgün, R. (2008). Doğrudan yabancı sermaye yatırımları ve yurtiçi yatırımlar arasındaki eşbütünleşme İlişkisi: Türkiye Örneği. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 9(1), Elmas, F. (2008). Ortodoks ve Heterodoks İktisat Açısından Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Türkiye., G. E. Arslan. (Editör). Çeşitli yönleriyle Cumhuriyet in 85. yılında Türkiye ekonomisi. Ankara. Gazi Üniversitesi, Hasan Ali Yücel Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayını No: 4, Enders, W. (1995). Applied econometric time series. Iowa State University. New York: John Wiley & Sons Inc., , , Engle, R. F. and Granger, C. W. J. (1987). Cointegration and error correction: Representation, Estimation and Testing. Econometrica, 55(2), Erçakar, M. E. ve Karagöl, E. T. (2011). Türkiye de doğrudan yabancı yatırımlar. SETA Analiz Dergisi, (33), Ernst & Young. (2009, Ocak). Birleşme ve satın alma işlemleri 2008 Raporu. Ernst & Young Türkiye

142 124 Ernst & Young. (2010, Ocak). Birleşme ve satın alma işlemleri 2009 raporu. Ernst & Young Türkiye Ernst & Young. (2012). Birleşme ve satın alma işlemleri 2011 raporu. Ernst & Young Türkiye. Ocak 2012, Feldstein, M. (1995). The effects of outbound foreign direct investment on the domestic Capital Stock. In M. Feldstein, J. R. Hines, Jr. and Hubbard, R. G. (eds.), The Effects of Taxation on Multinational Corporations, University of Chicago Press, Fry, M. J. (1993). Foreign direct investment in a macroeconomic framework: Finance, efficiency, incentives and distortions. Policy Research Working Papers, WPS 1141, The World Bank, Goldberg, L. (2004). Financial-sector foreign direct ınvestmentand host countries: New and old lessons. Federal Reserve Bank of New York Staff Reports, 183, 5-6. Gökyayla, C. D. ve Süral, C. (2004) sayılı doğrudan yabancı yatırımlar kanunu ve getirdiği yenilikler. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 6(2), Gövdere, B. (2003). Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Belirleyicilerinin Günümüzdeki Geçerliliği. Dış Ticaret Dergisi, Sayı: 28, Göver, Z. T. (2005). Doğrudan yabancı yatırımların uluslararası ticaret etkileri: türkiye değerlendirmesi. Ankara: T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Ekonomik Araştırmalar Genel Müdürlüğü Araştırma ve İnceleme Dizisi, 40, 3-7. Granger, C. W. J. (1969). Investigating causal relations by econometric models and crossspectral methods. Econometrica, 37(3), Granger, C. W. J. and Newbold, P. (1974). Spurious regressions in econometrics. Journal of Econometrics, 2(2), Gujarati, D.N. (2001). Basic econometrics. (2. Baskı). New York: MC-Graw-Hill,Inc., , 817. Hanson, G. H. (2001). Should countries promote foreign direct investment?, United Nations conferenceon trade and development, United nations ve center for International Development, Harvard University, G -24 Discussion Paper Series, 9, 2001, Hazine Müsteşarlığı. (2007). Uluslararası doğrudan yatırımlar 2006 yılı raporu. Ankara: Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü, Hazine Müsteşarlığı. (2008). Uluslararası doğrudan yatırımlar 2007 yılı raporu. Ankara: Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü, 5-6. Hazine Müsteşarlığı. (2011). Uluslararası doğrudan yatırımlar 2010 yılı raporu. Ankara: Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü

143 125 Hejazi, W. and Pauly, P. (2003) Motivations for FDI and domestic capital formation. Journal of International Business Studies, 34(3), Hymer, S. H. (1976). The ınternational operations of national firms: A studyof direct Foreign Investment. Cambridge: MIT Press, Johansen, S. (1988). Statistical analysis of cointegration vectors. Journal of Economic Dynamics and Control, 12(2-3), Johansen, S. and Juselius, K. (1990). Maximum likelihood estimation and inference on cointegration With applications to the demand for money. Oxford Bulletin of Economics and Statistics, 52(2), Jones J. and Wren C. (2006). Foreign Direct Investment and the Regional Economy. Brookfield, VT, USA: Ashgate Publishing Group, Karluk, R. (1983). Türkiye de Yabancı Sermaye Yatırımları. İstanbul: İTO Ekonomik Yayınlar Dizisi, No: 13, 13,47. Karluk, R. (2003). Uluslararası Ekonomi. (7. Baskı). İstanbul: Beta Yayınevi, Katseli, L. T. (1992). Foreign Direct Investment and Trade Inter-Linkages in the 1990s: Experience and Prospects of Developing Countries. Centre for Economic Policy Research (CEPR), Discussion Paper Series. No: 687, Kazgan, G. (2009). Tanzimat tan 21. Yüzyıla Türkiye Ekonomisi Birinci Küreselleşmeden İkinci Küreselleşmeye. (4.Baskı). İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 246. Kim, D. D. and Seo, J. S. (2003). Does FDI Inflow Crowd Out Domestic Investment in Korea? Journal of Economic Studies, 30(6), Kumar, N. and Pradhan, J. P. (2002). Foreign Direct Investment, Externalities and Economic Growth in Developing Countries: Some Empirical Explorations and Implications for WTO Negotiations on Investment. RIS Discussion Papers, Kurtaran, A. (2007). Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırım Kararları ve Belirleyicileri. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 10(2), Kutlar, A. (2007). Ekonometriye Giriş. (1. Baskı). Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, , Kwiatkowski, D. P., Phillips, C. B., Schmidt, P. and Shin, Y. (1992). Testing The Null Hypothesis of Stationarity Against the Alternative of a Unit Root. Journal of Econometrics, Vol.54, Loewendahl, H. and Ertuğrul E. (2001). Turkey's Performance in Attracting Foreign Direct Investment Implications of EU Enlargement. European Network of Economic Policy Research Institutions, Working Paper No. 8, 48.

144 126 Mangır, F. (2008, Nisan). Doğrudan Yabancı Yatırımlar Ve Türkiye. Uluslararası Sermaye Hareketleri ve Gelişmekte Olan Piyasalar Sempozyumu, Bandırma, 109. Markusen, J. R. and Venables, A. J. (1997). Foreign Direct Investment as a Catalyst for Industrial Development. NBER Working Paper, No.6241, Meyer, K. E. (1998). Direct Investment in Economies in Transition. Cheltenham: Elgar. Meyer, K. E. and Estrin, S. (1998). Entry Mode Choice in Emerging Markets: Greenfield, Acquisition, and Brownfield. Center for East European Studies Working Paper, No: 18, 3-4. Moosa, I, A. (2002). Foreign Direct Investment: Theory, Evidence and Practice. New York. Palgrave Macmillan, OECD. (2002). Foreign Direct Investment for Development, OECD. (2008). Benchmark Definition of Foreign Direct Investment, 14. Ongun, M. T. (1998). Yabancı Sermayenin Doğrudan Yatırımları: Türkiye Ekonomisi Sektörel Analizi. Turhan Kitabevi, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB). (2012). Rakamlarla Özelleştirme, Türkiye'de ve Dünyada Özelleştirme Uygulamaları ve Özelleştirme Fonunun Kaynak ve Kullanımları. Derleyen: M. Necati Doğan, Ankara, Öztürk, L. (2004). Serbest Bölgelerdeki Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları: Dünyadaki Uygulamalara Teoriler Işığında Bir Bakış. Akdeniz İ.İ.B.F. Dergisi (7), Phillips, P. C. B. and Perron, P. (1988). Testing For a Unit Root in Time Series Regression. Biometrica, Vol: 75(2), Seyidoğlu, H. (2003). Uluslararası İktisat, Teori Politika ve Uygulama. (15. Baskı). İstanbul: Güzem Can Yayınları, Seyidoğlu, H. (2009). Uluslararası İktisat, Teori Politika ve Uygulama. (17. Baskı). İstanbul: Güzem Can Yayınları, Singh, R. D. (1988). The Multinationals Economic Penetration, Growth, Industrial Output and Domestic Savings in Developing Countries: Another Look. The Journal of Development Studies, 25(1), Şener, S. (2008). Yabancı sermaye. Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları Tarı, R. (2010). Ekonometri. (6. Baskı). Kocaeli: Umuttepe Yayınları, Tomak, D. (2006). Dolaysız yabancı sermaye yatırımları ve Türkiye. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

145 127 UNCTAD. (2005). World Investment Report 2005: Transnational corporations and the internationalization. New York and Geneva, UNCTAD. (2006). World investment report 2006: FDI From developing and transition economies: Implications for development. U.N. Publications, New York and Geneva, Uras, G. (1979). Türkiye de yabancı sermaye yatırımları. İstanbul: İktisadi Yayınlar, Formül Matbaası, 27,48. Vernon, R. (1966). International investment and international trade in the product cycle. Quarterly Journal of Economics, C.80, Wang, P. (2003). Financial econometrics methods and models. London: Routledge, 16. YASED Uluslararası yatırımcılar derneği. (2014) Yıl Sonu Uluslararası Doğrudan Yatırımlar Değerlendirme Raporu. No:4, 4-5. Yavan, N. (2006). Türkiye de doğrudan yabancı yatırımların lokasyon seçimi üzerine uygulamalı bir araştırma, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Yılmaz, Ş. E. (2010). Dış ticaret kuramlarının evrimi. (2. Baskı). Ankara: Efil Yayınları, İnternet: Ekonomi Bakanlığı, Uluslararası doğrudan yatırım istatistikleri. ( 16 Ocak 2015 de alınmıştır. İnternet: Hazine Müsteşarlığı, Veri dağıtım sistemi. ( 22 Ocak 2015 de alınmıştır. İnternet: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası. EVDS (Elektronik Veri Dağıtım Sistemi). ( atistikler/elektronik+veri+dagitim+sistemi+evds1) 2 Şubat 2015 de alınmıştır. İnternet: UNCTAD.( Şubat 2015 de alınmıştır.

146 128

147 EKLER 129

148 EK-1: ADF Birim Kök Testi Sonuçları 130

149 EK-2: PP Birim Kök Testi Sonuçlar 131

150 EK-3: KPSS Birim Kök Testi Sonuçları 132

151 EK-4: Johansen Eşbütünleşme Testi Sonuçları 133

152 EK-5: Hata Düzeltme Modeli Sonuçları 134

153 EK-6: (3.19) Numaralı Denklem Sonuçları 135

154 EK-7: Granger Nedensellik Testi Sonuçları 136

155 137 ÖZGEÇMİŞ Kişisel Bilgiler Soyadı, adı : COŞKUN, Çağrı Uyruğu : T.C. Doğum Tarihi ve Yeri : Ankara Medeni Hali : Bekar Telefon : - Faks : - E-posta : coskuncagri@hotmail.com Eğitim Derecesi Okul/Program Mezuniyet Yılı Yüksek Lisans Gazi Üniv. / Uluslararası İktisat Devam ediyor Lisans Gazi Üniv. / İşletme 2009 Lise Ankara Anıttepe Lisesi 2003 İş Deneyimi, Yıl Çalıştığı Yer Görev devam ediyor DSİ Genel Müdürlüğü Memur Yabancı Dil İngilizce Hobiler Müzik, tasarım

156 GAZİ GELECEKTİR...

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4 FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4 Prof. Dr. Yıldırım Beyazıt ÖNAL 6. HAFTA 4. GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERE ULUSLAR ARASI FON HAREKETLERİ Gelişmekte olan ülkeler, son 25 yılda ekonomik olarak oldukça

Detaylı

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ III Bölüm 1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ 13 1.1.Türkiye Ekonomisine Tarihsel Bakış Açısı ve Nedenleri 14 1.2.Tarım Devriminden Sanayi Devrimine

Detaylı

İçindekiler kısa tablosu

İçindekiler kısa tablosu İçindekiler kısa tablosu Önsöz x Rehberli Tur xii Kutulanmış Malzeme xiv Yazarlar Hakkında xx BİRİNCİ KISIM Giriş 1 İktisat ve ekonomi 2 2 Ekonomik analiz araçları 22 3 Arz, talep ve piyasa 42 İKİNCİ KISIM

Detaylı

TÜRKİYE EKONOMİSİ MAKRO EKONOMİK GÖSTERGELER (NİSAN 2015)

TÜRKİYE EKONOMİSİ MAKRO EKONOMİK GÖSTERGELER (NİSAN 2015) TÜRKİYE EKONOMİSİ MAKRO EKONOMİK GÖSTERGELER (NİSAN 2015) Hane Halkı İşgücü İstatistikleri 2014 te Türkiye de toplam işsizlik %10,1, tarım dışı işsizlik ise %12 olarak gerçekleşti. Genç nüfusta ise işsizlik

Detaylı

DIŞ TİCARETTE KÜRESEL EĞİLİMLER VE TÜRKİYE EKONOMİSİ

DIŞ TİCARETTE KÜRESEL EĞİLİMLER VE TÜRKİYE EKONOMİSİ DIŞ TİCARETTE KÜRESEL EĞİLİMLER VE TÜRKİYE EKONOMİSİ (Taslak Rapor Özeti) Faruk Aydın Hülya Saygılı Mesut Saygılı Gökhan Yılmaz Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürlüğü

Detaylı

FİNANSAL KURUMLAR PARA PİYASASI KURUMLARI

FİNANSAL KURUMLAR PARA PİYASASI KURUMLARI FİNANSAL KURUMLAR PARA PİYASASI KURUMLARI Bankalar Merkez Bankaları Ticaret Bankaları Yatırım Bankaları Kalkınma Bankaları Katılım Bankaları Eximbank BDDK Uluslararası Bankacılık BANKALAR Finansal Aracılık

Detaylı

Yasin ÇOBAN İŞLETME İKTİSADI

Yasin ÇOBAN İŞLETME İKTİSADI Yasin ÇOBAN İŞLETME İKTİSADI İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... VII BİRİNCİ BÖLÜM İŞLETME İKTİSADI 1. İŞLETME İKTİSADININ TANIMI... 1 2. İŞLETME İKTİSADININ TARİHİ... 1 3. İŞLETME İKTİSADININ KONUSU... 1 4. İŞLETME

Detaylı

İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ

İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER MÜDÜRLÜĞÜ MART 2018 Hazırlayan: Yağmur Özcan Uluslararası

Detaylı

NDEK LER I. Finansal stikrarın Makroekonomik Unsurları II. Bankacılık Sektörü ve Di er Finansal Kurulu lar

NDEK LER I. Finansal stikrarın Makroekonomik Unsurları II. Bankacılık Sektörü ve Di er Finansal Kurulu lar İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... i İÇİNDEKİLER... iii TABLO LİSTESİ... v GRAFİK LİSTESİ... vii KUTU LİSTESİ... xiv KISALTMA LİSTESİ.... xvi GENEL DEĞERLENDİRME... xvii I. Finansal İstikrarın Makroekonomik Unsurları...

Detaylı

PAZAR BÜYÜKLÜĞÜ YATIRIM MALĐYETLERĐ AÇIKLIK EKO OMĐK VE POLĐTĐK ĐSTĐKRAR FĐ A SAL ĐSTĐKRAR

PAZAR BÜYÜKLÜĞÜ YATIRIM MALĐYETLERĐ AÇIKLIK EKO OMĐK VE POLĐTĐK ĐSTĐKRAR FĐ A SAL ĐSTĐKRAR FDI doğrudan yabancı yatırım, bir ülke borsasında işlem gören şirketlerin hisselerinin bir diğer ülke veya ülkelerin kuruluşları tarafından satın alınmasını ifade eden portföy yatırımları dışında kalan

Detaylı

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014 ORTA VADELİ PROGRAM (2015-201) 8 Ekim 2014 DÜNYA EKONOMİSİ 2 2005 2006 200 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 T 2015 T Küresel Büyüme (%) Küresel büyüme oranı kriz öncesi seviyelerin altında seyretmektedir.

Detaylı

Plan Ödemeler Dengesi, tanım, kapsamı Ana Hesap Grupları Cari Denge, Sermaye Hesabı Dengesi Farklı Ödemeler Dengesi Tanımları Otonom ve Denkleştirici

Plan Ödemeler Dengesi, tanım, kapsamı Ana Hesap Grupları Cari Denge, Sermaye Hesabı Dengesi Farklı Ödemeler Dengesi Tanımları Otonom ve Denkleştirici Ödemeler Dengesi Doç. Dr. Dilek Seymen Araş. Gör. Aslı Seda Bilman 1 Plan Ödemeler Dengesi, tanım, kapsamı Ana Hesap Grupları Cari Denge, Sermaye Hesabı Dengesi Farklı Ödemeler Dengesi Tanımları Otonom

Detaylı

ULUSLARARASI DOĞRUDAN YATIRIMLAR 2010 YIL SONU DEĞERLENDİRME RAPORU

ULUSLARARASI DOĞRUDAN YATIRIMLAR 2010 YIL SONU DEĞERLENDİRME RAPORU ULUSLARARASI DOĞRUDAN YATIRIMLAR 2010 YIL SONU DEĞERLENDİRME RAPORU (February 2011) 2010 YILINDA TÜRKİYE YE ULUSLARARASI DOĞRUDAN YATIRIM GİRİŞLERİ 8,9 MİLYAR DOLAR OLDU 2010 yıl sonu itibari ile uluslararası

Detaylı

Ekonomi Bülteni. 17 Ekim 2016, Sayı: 40. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 17 Ekim 2016, Sayı: 40. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı Ekonomi Bülteni, Sayı: 40 Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı Ekonomik Araştırma ve Strateji Dr. Saruhan Özel Ezgi Gülbaş Orhan Kaya Deniz Bayram 1 DenizBank

Detaylı

Bölüm 1 Firma, Finans Yöneticisi, Finansal Piyasalar ve Kurumlar

Bölüm 1 Firma, Finans Yöneticisi, Finansal Piyasalar ve Kurumlar Bölüm 1 Firma, Finans Yöneticisi, Finansal Piyasalar ve Kurumlar Yatırım (Sermaye Bütçelemesi) ve Finanslama Kararları Şirket Nedir? Finansal Yönetici Kimdir? Şirketin Amaçları Finansal piyasalar ve kurumların

Detaylı

BÖLÜM BANKALARIN FAALİYET ALANLARININ GELİŞİMİ

BÖLÜM BANKALARIN FAALİYET ALANLARININ GELİŞİMİ İÇİNDEKİLER SUNUŞ...xiii ÖN SÖZ... xv TABLOLAR LİSTESİ... xvii ŞEKİLLER VE GRAFİKLER LİSTESİ... xix BİRİNCİ BÖLÜM BANKALARIN FAALİYET ALANLARININ GELİŞİMİ 1. Bankacılık Faaliyet Alanları... 1 1.1. Mevduat

Detaylı

TEMEL MAKROEKONOMİK GÖSTERGELER - BÜYÜME

TEMEL MAKROEKONOMİK GÖSTERGELER - BÜYÜME 1 TEMEL MAKROEKONOMİK GÖSTERGELER - BÜYÜME 12.0 Türkiye GSYİH Büyüme Oranları(%) 10.0 9.4 8.4 9.2 8.8 8.0 6.0 4.0 6.8 6.2 5.3 6.9 4.7 4.0 4.0 5.0 2.0 0.7 2.1 0.0-2.0-4.0-6.0-8.0-5.7-4.8 Tahmin(%) 2014

Detaylı

BAKANLAR KURULU SUNUMU

BAKANLAR KURULU SUNUMU BAKANLAR KURULU SUNUMU Murat Çetinkaya Başkan 12 Aralık 2016 Ankara Sunum Planı Küresel Gelişmeler İktisadi Faaliyet Dış Denge Parasal ve Finansal Koşullar Enflasyon 2 Genel Değerlendirme Yılın üçüncü

Detaylı

AB Krizi ve TCMB Para Politikası

AB Krizi ve TCMB Para Politikası AB Krizi ve TCMB Para Politikası Erdem Başçı Başkan 28 Haziran 2012 Stratejik Düşünce Enstitüsü, Ankara Sunum Planı I. Küresel Ekonomik Gelişmeler II. Yeni Politika Çerçevesi III. Dengelenme IV. Büyüme

Detaylı

İÇİNDEKİLER İŞLETME İÇİNE YÖNELİK ÇALIŞMA SERMAYESİ YÖNETİMİ

İÇİNDEKİLER İŞLETME İÇİNE YÖNELİK ÇALIŞMA SERMAYESİ YÖNETİMİ İÇİNDEKİLER Şekiller Listesi... viii Tablolar Listesi... ix Kısaltmalar Listesi... x Giriş... 1 Birinci Bölüm İŞLETME İÇİNE YÖNELİK ÇALIŞMA SERMAYESİ YÖNETİMİ 1.1. Çalışma Sermayesi Yönetimi Anlayışının

Detaylı

İÇİNDEKİLER YAZAR HAKKINDA

İÇİNDEKİLER YAZAR HAKKINDA İÇİNDEKİLER YAZAR HAKKINDA... ii ÖNSÖZ... iii 2. BASIM İÇİN ÖNSÖZ... iv İÇİNDEKİLER... v ŞEKİLLER... xi TABLOLAR... xiii KISALTMALAR... xv GİRİŞ... 1 BÖLÜM 1: FİNANSAL SİSTEMİN EKONOMİ İÇERİSİNDEKİ YERİ...

Detaylı

Ekonomi Bülteni. 15 Ağustos 2016, Sayı: 32. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 15 Ağustos 2016, Sayı: 32. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı Ekonomi Bülteni, Sayı: 32 Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı Ekonomik Araştırma ve Strateji Dr. Saruhan Özel Ezgi Gülbaş Orhan Kaya 1 DenizBank Ekonomi Bülteni

Detaylı

Türkiye Ekonomisindeki Son Gelişmeler

Türkiye Ekonomisindeki Son Gelişmeler Türkiye Ekonomisindeki Son Gelişmeler Risk Yönetimi ve Kontrol Genel Müdürlüğü Ekonomik Analiz ve Değerlendirme Dairesi TÜRKİYE EKONOMİSİ BÜYÜME VE MİLLİ GELİR Kişi Başına GSYH, cari fiyatlarla 2010 yılında

Detaylı

SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN KAMU ALTYAPI YATIRIMLARININ SERMAYE PİYASALARI ARACILIĞIYLA FİNANSMANI KONULU

SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN KAMU ALTYAPI YATIRIMLARININ SERMAYE PİYASALARI ARACILIĞIYLA FİNANSMANI KONULU SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN KAMU ALTYAPI YATIRIMLARININ SERMAYE PİYASALARI ARACILIĞIYLA FİNANSMANI KONULU SPK 7. ARAMA KONFERANSI NDA YAPTIĞI KONUŞMA METNİ 26 ARALIK

Detaylı

I. Uluslararası Parasal Ortam 1

I. Uluslararası Parasal Ortam 1 İÇİNDEKİLER Ön Söz Teşekkür Öğrenciye Editör ün Notu XI XIII XV XIX I. Uluslararası Parasal Ortam 1 1. Döviz Piyasası 3 Döviz İşlem Hacmi 3 Coğrafi Döviz Kuru İşlemi 4 Spot Döviz Kurları 7 Döviz Arbitrajı

Detaylı

Bölüm 1 (Devam) Finansal Piyasalar & Kurumlar

Bölüm 1 (Devam) Finansal Piyasalar & Kurumlar Bölüm 1 (Devam) Finansal Piyasalar & Kurumlar İşlenecek Konular Finansal piyasalar ve kurumların önemi Tasarrufların şirketlere akışı Finansal piyasaların ve aracıların fonksiyonları Değer maksimizasyonu

Detaylı

2006 YILI EGE BÖLGESİ NİN 100 BÜYÜK FİRMASI

2006 YILI EGE BÖLGESİ NİN 100 BÜYÜK FİRMASI 2006 YILI EGE BÖLGESİ NİN 100 BÜYÜK FİRMASI Ege Bölgesi Sanayi Odası nın 1982 den beri sürdürmekte olduğu Ege Bölgesi nin 100 Büyük Sanayi Kuruluşu çalışması, bölgemiz sanayiinin içinde bulunduğu duruma,

Detaylı

HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI EKONOMİK ARAŞTIRMALAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI EKONOMİK ARAŞTIRMALAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI EKONOMİK ARAŞTIRMALAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ AYLIK EKONOMİK GÖSTERGELER KASIM 2016 Hazine Müsteşarlığı Matbaası Ankara, 30 Kasım 2016 İÇİNDEKİLER TEMEL EKONOMİK GÖSTERGELER i I. ÜRETİM I.1.1.

Detaylı

5.21% -11.0% 25.2% 10.8% % Eylül 18 Ağustos 18 Eylül 18 Ekim 18 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER. Piyasalar

5.21% -11.0% 25.2% 10.8% % Eylül 18 Ağustos 18 Eylül 18 Ekim 18 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER. Piyasalar ÖZET GÖSTERGELER Piyasalar USD/TRY 5.50 Altın (USD) 1,225 Ekim 18 EUR/TRY 6.24 Petrol (Brent) 76.2 BİST - 100 90,201 Gösterge Faiz 24.4 Büyüme Sanayi Üretimi Enflasyon İşsizlik 5.21% -11.0% 25.2% 10.8%

Detaylı

UDY Akışları Önündeki Risk Faktörleri

UDY Akışları Önündeki Risk Faktörleri ULUSLARARASI DOĞRUDAN YATIRIMLAR DEĞERLENDİRME RAPORU Ağustos 2011 TÜRKİYE YE ULUSLARARASI DOĞRUDAN YATIRIM GİRİŞLERİ 2011 YILI İLK YARISINDA 6,2 MİLYAR DOLAR OLDU 2011 yılının ilk yarısında, Türkiye ye

Detaylı

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM GENEL OLARAK YATIRIM VE YATIRIM PROJELERİ

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM GENEL OLARAK YATIRIM VE YATIRIM PROJELERİ İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM GENEL OLARAK YATIRIM VE YATIRIM PROJELERİ PLANLAMA... 1 PLANLAMANIN ÖZELLİKLER... 3 YATIRIM PROJESİ... 4 YATIRIM PROJELERİNİN SINIFLANDIRILMASI... 5 Yeni Mal ve Hizmet Üretmeye

Detaylı

İşletmelerin Büyüme Şekilleri

İşletmelerin Büyüme Şekilleri Yrd.Doç.Dr. Gaye Açıkdilli Yrd.Doç.Dr. Erdem Kırkbeşoğlu İŞLETMELERİN BÜYÜMESİ İşletmelerin Büyüme Nedenleri Optimum büyüklüğe ulaşma Piyasalarda etkinliği arttırarak kar elde etme olanaklarını arttırma

Detaylı

Ödemeler Dengesi Doç. Dr. Dilek Seymen Araş. Gör. Aslı Seda Bilman 1 Plan Ödemeler Dengesi, tanım, kapsamı Ana Hesap Grupları Cari Denge, Sermaye Hesabı Dengesi Farklı Ödemeler Dengesi Tanımları Otonom

Detaylı

Bankacılık sektörü. 2011 değerlendirmesi ve 2012 yılı beklentileri

Bankacılık sektörü. 2011 değerlendirmesi ve 2012 yılı beklentileri Bankacılık sektörü 2011 değerlendirmesi ve 2012 yılı beklentileri Şubat 2012 İçerik Bankacılık sektörünü etkileyen gelişmeler ve yansımalar 2012 yılına ilişkin beklentiler Gündemdeki başlıca konular 2

Detaylı

HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI EKONOMİK ARAŞTIRMALAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI EKONOMİK ARAŞTIRMALAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI EKONOMİK ARAŞTIRMALAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ AYLIK EKONOMİK GÖSTERGELER EKİM 2015 Hazine Müsteşarlığı Matbaası Ankara, 22 Ekim 2015 İÇİNDEKİLER TEMEL EKONOMİK GÖSTERGELER i I. ÜRETİM I.1.1.

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Contents I. KISIM İŞLETMECİLİK İLE İLGİLİ TEMEL BİLGİLER

İÇİNDEKİLER. Contents I. KISIM İŞLETMECİLİK İLE İLGİLİ TEMEL BİLGİLER İÇİNDEKİLER Contents I. KISIM İŞLETMECİLİK İLE İLGİLİ TEMEL BİLGİLER 1.Bölüm: TEMEL İŞLETMECİLİK KAVRAM VE TANIMLARI... 2 Giriş... 3 1.1. Temel Kavramlar ve Tanımlar... 3 1.2. İnsan İhtiyaçları... 8 1.3.

Detaylı

Finansal Amaç, Finans Fonksiyonu, Finansal Çevre 3 38

Finansal Amaç, Finans Fonksiyonu, Finansal Çevre 3 38 İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM Finansal Amaç, Finans Fonksiyonu, Finansal Çevre 3 38 I. Finansman Nedir?, 6 Finansal Yönetim, 7; Yatırımlar, 9; Finansal Pazarlar, 10; Finansal Kurumlar, 13; Finansal Araçlar

Detaylı

EGELİ & CO.: REEL YATIRIMLAR İÇİN YERLİ ve YABANCI FİNANSAL YATIRIMCIYI TARIM SEKTÖRÜNE ÇEKECEĞİZ

EGELİ & CO.: REEL YATIRIMLAR İÇİN YERLİ ve YABANCI FİNANSAL YATIRIMCIYI TARIM SEKTÖRÜNE ÇEKECEĞİZ Egeli & Co. Yatırım Holding A.Ş. 13 Ekim 2010 Basın Bülteni EGELİ & CO.: REEL YATIRIMLAR İÇİN YERLİ ve YABANCI FİNANSAL YATIRIMCIYI TARIM SEKTÖRÜNE ÇEKECEĞİZ Halka açık bir şirket olan Egeli & Co. Yatırım

Detaylı

Geleceği Şimdiden Tüketmek Hazırlayan: Prof. Dr. Veysel ULUSOY Yard. Doç. Dr. Çiğdem Özarı

Geleceği Şimdiden Tüketmek Hazırlayan: Prof. Dr. Veysel ULUSOY Yard. Doç. Dr. Çiğdem Özarı CARİ AÇIK Geleceği Şimdiden Tüketmek Hazırlayan: Prof. Dr. Veysel ULUSOY Yard. Doç. Dr. Çiğdem Özarı II Yay n No : 2964 İşletme-Ekonomi Dizisi : 608 1. Baskı - Ekim 2013 İSTANBUL ISBN 978-605 - 377-988

Detaylı

TÜRKİYE EKONOMİSİNDEKİ SON GELİŞMELER

TÜRKİYE EKONOMİSİNDEKİ SON GELİŞMELER TÜRKİYE EKONOMİSİNDEKİ SON GELİŞMELER 27 EKİM 2017 BÜYÜME VE MİLLİ GELİR Kişi Başına GSYH, cari fiyatlarla 2013 yılında 12.480 dolar, 2014 yılında 12.112 dolar, 2015 yılında 11.019 dolar, 2016 yılında

Detaylı

TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI TABLO LİSTESİ

TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI TABLO LİSTESİ TABLO LİSTESİ Tablo I.1. Ödemeler Dengesi (Milyar ABD doları) 6 Tablo I.2. Cari İşlemler Açığını Finanse Eden Taraflar (Milyar ABD doları) 7 Tablo I.3. Seçilmiş Ekonomilerde Cari İşlemler Dengesinin GSYİH

Detaylı

Finansal Piyasalar ve Bankalar

Finansal Piyasalar ve Bankalar Finansal Piyasalar ve Bankalar Genel Olarak Finansal Piyasalar Piyasa neresidir? Finansal Piyasaların Ekonomi İçindeki Yeri Finansal Sistemi Oluşturan Piyasalar Finansal Piyasalar Para Piyasaları Sermaye

Detaylı

Kamu Finansmanı ve Borç Göstergeleri

Kamu Finansmanı ve Borç Göstergeleri Kamu Finansmanı ve Borç Göstergeleri HAZIRLAYAN.1.14 RAPOR Doç.Dr.Binhan Elif YILMAZ Arş.Gör.Sinan ATAER 1. KAMU FİNANSMANI 13 yılının on aylık döneminde merkezi yönetim bütçe dengesi 7.664 milyon TL lik

Detaylı

KOÇTAŞ YAPI MARKETLERİ TİC. A. Ş. 31 ARALIK 2014 TARİHİ İTİBARİYLE HAZIRLANAN FİNANSAL TABLOLAR

KOÇTAŞ YAPI MARKETLERİ TİC. A. Ş. 31 ARALIK 2014 TARİHİ İTİBARİYLE HAZIRLANAN FİNANSAL TABLOLAR KOÇTAŞ YAPI MARKETLERİ TİC. A. Ş. 31 ARALIK 2014 TARİHİ İTİBARİYLE HAZIRLANAN FİNANSAL TABLOLAR İÇİNDEKİLER SAYFA BİLANÇO... 1-2 KAR VEYA ZARAR VE DİĞER KAPSAMLI GELİR TABLOSU... 3 ÖZKAYNAKLAR DEĞİŞİM

Detaylı

Ekonomi Bülteni. 14 Kasım 2016, Sayı: 44. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 14 Kasım 2016, Sayı: 44. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı Ekonomi Bülteni, Sayı: 44 Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı Ekonomik Araştırma ve Strateji Dr. Saruhan Özel Ezgi Gülbaş Orhan Kaya Deniz Bayram 1 DenizBank

Detaylı

2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ

2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ 2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ TEPAV EPRI Dış Politika Etütleri AB Çalışma Grubu 9 Kasım 2005 Ankara Zeynep Songülen

Detaylı

CİGNA FİNANS EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. PARA PİYASASI LİKİT KAMU EMEKLİLİK YATIRIM FONU 01.01.2015 30.06.2015 DÖNEMİ ALTI AYLIK RAPORU

CİGNA FİNANS EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. PARA PİYASASI LİKİT KAMU EMEKLİLİK YATIRIM FONU 01.01.2015 30.06.2015 DÖNEMİ ALTI AYLIK RAPORU CİGNA FİNANS EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. PARA PİYASASI LİKİT KAMU EMEKLİLİK YATIRIM FONU 01.01.2015 30.06.2015 DÖNEMİ ALTI AYLIK RAPORU Bu rapor Cigna Finans Emeklilik ve Hayat A.Ş. Para Piyasası Likit Kamu

Detaylı

BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİNE PANORAMİK BAKIŞ...

BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİNE PANORAMİK BAKIŞ... İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİNE PANORAMİK BAKIŞ... 1-20 1.1. Temel Makro Ekonomik Göstergelere Göre Türkiye nin Mevcut Durumu ve Dünyadaki Yeri... 1 1.2. Ekonominin Artıları Eksileri; Temel

Detaylı

Makro Veri. Cari açık yeni rekorda. Tablo 1: Cari Denge (milyon $) -month,

Makro Veri. Cari açık yeni rekorda. Tablo 1: Cari Denge (milyon $) -month, Makro Veri Ödemeler Dengesi: Cari açık yeni rekorda İbrahim Aksoy Ekonomist Tel: +90 212 334 91 04 E-mail: iaksoy@sekeryatirim.com.tr Cari denge Aralık ta 7,5 milyar $ rekor açık verirken, rakam, piyasa

Detaylı

Yatırımcılara dünyayı vadediyoruz.

Yatırımcılara dünyayı vadediyoruz. Yatırımcılara dünyayı vadediyoruz. Akbank T.A.Ş. B Tipi Franklin Templeton Şemsiye Fonu na Bağlı Yabancı Menkul Kıymetler Alt Fonları Akbank - Franklin Templeton işbirliği ile dünya çapında yatırım fırsatı:

Detaylı

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ ÜNİTE FİNANSAL YÖNETİM VE FONKSİYONLARI 1. GİRİŞ... 19

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ ÜNİTE FİNANSAL YÖNETİM VE FONKSİYONLARI 1. GİRİŞ... 19 İÇİNDEKİLER BİRİNCİ ÜNİTE FİNANSAL YÖNETİM VE FONKSİYONLARI 1. GİRİŞ... 1 2. FİNANSAL YÖNETİMİN FONKSİYONLARI... 2 2.1. Yatırım Kararları... 2 2.1. Finansman Kararları... 3 2.1. Dividant Kararları... 4

Detaylı

BANKA DIŞI FİNANS KESİMİNİN GELİŞİMİ VE GELECEĞİ DR. GÜRMAN TEVFİK KURUMSAL YATIRIMCI YÖNETİCİLERİ DERNEĞİ

BANKA DIŞI FİNANS KESİMİNİN GELİŞİMİ VE GELECEĞİ DR. GÜRMAN TEVFİK KURUMSAL YATIRIMCI YÖNETİCİLERİ DERNEĞİ BANKA DIŞI FİNANS KESİMİNİN GELİŞİMİ VE GELECEĞİ DR. GÜRMAN TEVFİK KURUMSAL YATIRIMCI YÖNETİCİLERİ DERNEĞİ SERMAYE PİYASASI KURUMU KONFERANSI 8 MAYIS 2003 1 FİNANSAL SİSTEMİN İŞLEVLERİ I Malların, hizmetlerin

Detaylı

HEDEF GİRİŞİM SERMAYESİ YATIRIM ORTAKLIĞI ANONİM ŞİRKETİ FİYAT TESPİT RAPORUNA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME RAPORU

HEDEF GİRİŞİM SERMAYESİ YATIRIM ORTAKLIĞI ANONİM ŞİRKETİ FİYAT TESPİT RAPORUNA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME RAPORU HEDEF GİRİŞİM SERMAYESİ YATIRIM ORTAKLIĞI ANONİM ŞİRKETİ FİYAT TESPİT RAPORUNA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME RAPORU 3 Şubat 2017 Hedef Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı Anonim Şirketi Halka Arz Fiyat Tespit

Detaylı

HOLLANDA ÜLKE RAPORU 12.10.2015

HOLLANDA ÜLKE RAPORU 12.10.2015 HOLLANDA ÜLKE RAPORU 12.10.2015 YÖNETİCİ ÖZETİ Uludağ İhracatçı Birlikleri nin kayıtlarına göre, Bursa dan Hollanda ya ihracat yapan 361 firma bulunmaktadır. 30.06.2015 tarihi itibariyle Ekonomi Bakanlığı

Detaylı

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖNSÖZ... v İÇİNDEKİLER... vi GENEL EKONOMİ 1. Ekonominin Tanımı ve Kapsamı... 1 1.1. Ekonomide Kıtlık ve Tercih... 1 1.2.

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖNSÖZ... v İÇİNDEKİLER... vi GENEL EKONOMİ 1. Ekonominin Tanımı ve Kapsamı... 1 1.1. Ekonomide Kıtlık ve Tercih... 1 1.2. İÇİNDEKİLER Sayfa ÖNSÖZ... v İÇİNDEKİLER... vi GENEL EKONOMİ 1. Ekonominin Tanımı ve Kapsamı... 1 1.1. Ekonomide Kıtlık ve Tercih... 1 1.2. Ekonominin Tanımı... 3 1.3. Ekonomi Biliminde Yöntem... 4 1.4.

Detaylı

KOÇTAŞ YAPI MARKETLERİ TİC. A. Ş. 31 ARALIK 2013 TARİHİ İTİBARİYLE HAZIRLANAN FİNANSAL TABLOLAR

KOÇTAŞ YAPI MARKETLERİ TİC. A. Ş. 31 ARALIK 2013 TARİHİ İTİBARİYLE HAZIRLANAN FİNANSAL TABLOLAR KOÇTAŞ YAPI MARKETLERİ TİC. A. Ş. 31 ARALIK 2013 TARİHİ İTİBARİYLE HAZIRLANAN FİNANSAL TABLOLAR İÇİNDEKİLER SAYFA BİLANÇO... 1-2 KAR VEYA ZARAR VE DİĞER KAPSAMLI GELİR TABLOSU... 3 ÖZKAYNAKLAR DEĞİŞİM

Detaylı

7,36% 5,1% 15,4% 10,1% 87,1 57,1 2,7 17,75% Mayıs 18 Nisan 18 Mayıs 18 Haziran 18

7,36% 5,1% 15,4% 10,1% 87,1 57,1 2,7 17,75% Mayıs 18 Nisan 18 Mayıs 18 Haziran 18 ÖZET GÖSTERGELER Piyasalar USD/TRY 4,56 Altın (USD) 1.250 Haziran 18 EUR/TRY 5,31 Petrol (Brent) 79,4 BİST - 100 96.520 Gösterge Faiz 19,2 Büyüme Sanayi Üretimi Enflasyon İşsizlik 7,36% 5,1% 15,4% 10,1%

Detaylı

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1: EKONOMİ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER VE TEMEL KAVRAMLAR...

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1: EKONOMİ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER VE TEMEL KAVRAMLAR... İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1: EKONOMİ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER VE TEMEL KAVRAMLAR... 1 1.1. EKONOMİ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER... 3 1.1.1. Romalıların Ekonomik Düşünceleri... 3 1.1.2. Orta Çağ da Ekonomik Düşünceler...

Detaylı

SORU SETİ 11 MİKTAR TEORİSİ TOPLAM ARZ VE TALEP ENFLASYON KLASİK VE KEYNEZYEN YAKLAŞIMLAR PARA

SORU SETİ 11 MİKTAR TEORİSİ TOPLAM ARZ VE TALEP ENFLASYON KLASİK VE KEYNEZYEN YAKLAŞIMLAR PARA SORU SETİ 11 MİKTAR TEORİSİ TOPLAM ARZ VE TALEP ENFLASYON KLASİK VE KEYNEZYEN YAKLAŞIMLAR PARA Problem 1 (KMS-2001) Kısa dönem toplam arz eğrisinin pozitif eğimli olmasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

Detaylı

AÇIKLANAN SON EKONOMİK GÖSTERGELERDE AYLIK DEĞERLENDİRME RAPORU

AÇIKLANAN SON EKONOMİK GÖSTERGELERDE AYLIK DEĞERLENDİRME RAPORU ENFLASYON AÇIKLANAN SON EKONOMİK GÖSTERGELERDE AYLIK DEĞERLENDİRME RAPORU % TÜFE ÜFE Ocak 2011 2012 2011 2012 Yıllık 4,90 10,61 10,80 11,13 Yıllık Ort. 8,28 6,95 8,89 11,11 Aylık 0,41 0,56 2,36 0,38 Yeni

Detaylı

Yeni Dış Ticaret Teorileri. Leontief Paradoksu

Yeni Dış Ticaret Teorileri. Leontief Paradoksu Yeni Dış Ticaret Teorileri Leontief Paradoksu Güçlü teorik temellere dayanan faktör donatımı teorisinin test edilmesine dayanır. Girdi-Çıktı tablosu denilen teknik geliştirilmiştir. Amerika nın tüm dış

Detaylı

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ ÜNİTE EKONOMİK VE FİNANSAL SİSTEM İKİNCİ ÜNİTE PARANIN ZAMAN DEĞERİ

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ ÜNİTE EKONOMİK VE FİNANSAL SİSTEM İKİNCİ ÜNİTE PARANIN ZAMAN DEĞERİ İÇİNDEKİLER BİRİNCİ ÜNİTE EKONOMİK VE FİNANSAL SİSTEM 1 13 1. EKONOMİK SİSTEM 2 2. FİNANSAL SİSTEM 5 3. FİNANSAL SİSTEMİN UNSURLARI 8 4. FİNANSAL PİYASALARIN YAPISI 9 4.1. Borç ve Öz Sermaye Yapısı 9 4.2.

Detaylı

AB Ülkelerinin Temel Ekonomik Göstergeleri Üye ve Aday Ülkeler

AB Ülkelerinin Temel Ekonomik Göstergeleri Üye ve Aday Ülkeler AB inin Temel Ekonomik Göstergeleri Üye ve Sayfa No Nüfus (Bin Kişi) 1 Nüfus Artış Hızı (%) 2 Cari Fiyatlarla GSYİH (Milyar $) 3 Kişi Başına GSYİH ($) 4 Satınalma Gücü Paritesine Göre Kişi Başına GSYİH

Detaylı

DEUTSCHE SECURITIES MENKUL DEĞERLER A.Ş. OCAK HAZİRAN 2012 DÖNEMİ FAALİYET RAPORU

DEUTSCHE SECURITIES MENKUL DEĞERLER A.Ş. OCAK HAZİRAN 2012 DÖNEMİ FAALİYET RAPORU DEUTSCHE SECURITIES MENKUL DEĞERLER A.Ş. Sayfa No: 1 SERİ: XI NO:29 SAYILI TEBLİĞE İSTİNADEN HAZIRLANMIŞ YÖNETİM KURULU FAALİYET RAPORU DEUTSCHE SECURITIES MENKUL DEĞERLER A.Ş. OCAK HAZİRAN 2012 DÖNEMİ

Detaylı

2015 EKİM ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ

2015 EKİM ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ EKİM ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ 17 Aralık Özel Sektörün Yurt Dışından Sağladığı Kredi Borcuna ilişkin Ekim verileri, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından

Detaylı

Kentsel Dönüşümde Finans Aktörleri ve Beklentileri Doç. Dr. Erk HACIHASANOĞLU Araştırma, İş ve Ürün Geliştirme Grup Md.

Kentsel Dönüşümde Finans Aktörleri ve Beklentileri Doç. Dr. Erk HACIHASANOĞLU Araştırma, İş ve Ürün Geliştirme Grup Md. Kentsel Dönüşümde Finans Aktörleri ve Beklentileri Doç. Dr. Erk HACIHASANOĞLU Araştırma, İş ve Ürün Geliştirme Grup Md. 8 Ekim 2013 Ajanda 1- Finansal Aktörler: Güncel Durum A- Güncel Durum: Birincil Konut

Detaylı

İNTEGRAL MENKUL DEĞERLER A.Ş. - BİLANÇO (Tüm Tutarlar, Türk Lirası olarak gösterilmiştir) İncelemeden Bağımsız Denetimden

İNTEGRAL MENKUL DEĞERLER A.Ş. - BİLANÇO (Tüm Tutarlar, Türk Lirası olarak gösterilmiştir) İncelemeden Bağımsız Denetimden İNTEGRAL MENKUL DEĞERLER A.Ş. - BİLANÇO İncelemeden Bağımsız Denetimden Geçmiş Cari Dönem Önceki Dönem Notlar 31.12.2011 VARLIKLAR Dönen Varlıklar 31.968.524 19.723.168 Nakit ve Nakit Benzerleri Not.6

Detaylı

Tekstil-Hazır Giyim Gülay Dincel TSKB Ekonomik Araştırmalar dincelg@tskb.com.tr Kasım 2014

Tekstil-Hazır Giyim Gülay Dincel TSKB Ekonomik Araştırmalar dincelg@tskb.com.tr Kasım 2014 Tekstil-Hazır Giyim Gülay Dincel TSKB Ekonomik Araştırmalar dincelg@tskb.com.tr Kasım 2014 Sektöre Bakış Tekstil ve hazır giyim sektörleri, GSYH içinde sırasıyla %4 ve %3 paya sahiptir. Her iki sektör

Detaylı

2015 HAZİRAN ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ

2015 HAZİRAN ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ HAZİRAN ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ 13 Ağustos Özel Sektörün Yurt Dışından Sağladığı Kredi Borcuna ilişkin yılı ikinci çeyrek verileri, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası

Detaylı

Ekonomi Bülteni. 20 Şubat 2017, Sayı: 8. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 20 Şubat 2017, Sayı: 8. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı Ekonomi Bülteni, Sayı: 8 Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı Ekonomik Araştırma ve Strateji Dr. Saruhan Özel Ezgi Gülbaş Orhan Kaya Deniz Bayram 1 DenizBank

Detaylı

1 TEMEL İKTİSADİ KAVRAMLAR

1 TEMEL İKTİSADİ KAVRAMLAR ÖNSÖZ İÇİNDEKİLER III Bölüm 1 TEMEL İKTİSADİ KAVRAMLAR 11 1.1. İktisat Biliminin Temel Kavramları 12 1.1.1.İhtiyaç, Mal ve Fayda 12 1.1.2.İktisadi Faaliyetler 14 1.1.3.Üretim Faktörleri 18 1.1.4.Bölüşüm

Detaylı

Tüketici güveni yılın en düşük seviyesinde

Tüketici güveni yılın en düşük seviyesinde GÖSTERGELER PROJEKSİYON SANAYİ ÜRETİMİ: Sanayi üretimi Ağustos ayında yıllık bazda artarken, aylık bazda ise geriledi. TÜİK in sanayi üretim endeksi sonuçlarına göre takvim etkisinden arındırılmış endeks,

Detaylı

2015 MAYIS ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ

2015 MAYIS ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ MAYIS ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ 14 Temmuz Özel Sektörün Yurt Dışından Sağladığı Kredi Borcuna ilişkin yılı Mayıs verileri, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından

Detaylı

2015 YILI 2015 İLİŞKİLİ TARAF İŞLEMLERİ VE 2016 YILI YAYGIN VE SÜREKLİLİK ARZ EDEN İLİŞKİLİ TARAF İSLEMLERİ ÖNGÖRÜSÜ RAPORU

2015 YILI 2015 İLİŞKİLİ TARAF İŞLEMLERİ VE 2016 YILI YAYGIN VE SÜREKLİLİK ARZ EDEN İLİŞKİLİ TARAF İSLEMLERİ ÖNGÖRÜSÜ RAPORU 2015 YILI 2015 İLİŞKİLİ TARAF İŞLEMLERİ VE 2016 YILI YAYGIN VE SÜREKLİLİK ARZ EDEN İLİŞKİLİ TARAF İSLEMLERİ ÖNGÖRÜSÜ RAPORU Mali ve İdari İşler Müdürlüğü 04.03.2016 Ege Seramik Sanayi ve Ticaret A.Ş. A-

Detaylı

ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME ( )

ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME ( ) ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME (2014-2016) I- Dünya Ekonomisine İlişkin Öngörüler Orta Vadeli Program ın (OVP) global makroekonomik çerçevesi oluşturulurken, 2014-2016 döneminde; küresel büyümenin

Detaylı

Yatırım Ve Yönetime İlişkin Bilgiler

Yatırım Ve Yönetime İlişkin Bilgiler A. TANITICI BİLGİLER Portföy Bilgileri Halka Arz Tarihi 13.06.2012 2 Temmuz 2012 tarihi itibariyle (*) Yatırım Ve Yönetime İlişkin Bilgiler Portföy Yöneticileri Murat Zaman, Kerem Yerebasmaz, Serkan Şevik,

Detaylı

Berlin Ekonomi Müşavirliği Verilerle Türkiye-Almanya Ekonomik İlişkiler Notu VERİLERLE TÜRKİYE-ALMANYA EKONOMİK İLİŞKİLERİ BİLGİ NOTU

Berlin Ekonomi Müşavirliği Verilerle Türkiye-Almanya Ekonomik İlişkiler Notu VERİLERLE TÜRKİYE-ALMANYA EKONOMİK İLİŞKİLERİ BİLGİ NOTU VERİLERLE TÜRKİYE-ALMANYA EKONOMİK İLİŞKİLERİ BİLGİ NOTU Berlin Ekonomi Müşavirliği Temmuz 2011 1 İÇİNDEKİLER Yönetici Özeti...3 1. Almanya dan Türkiye ye Doğrudan Yatırım Hareketleri...4 2. Türkiye den

Detaylı

Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL

Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL Brezilya: Ülkeler arası gelir grubu sınıflandırmasına göre yüksek orta gelir grubunda yer almaktadır. 1960 ve 1970 lerdeki korumacı

Detaylı

İşletme Finansmanı İÇİNDEKİLER. BİRİNCİ BÖLÜM İşletme Finansmanına Giriş 1 28

İşletme Finansmanı İÇİNDEKİLER. BİRİNCİ BÖLÜM İşletme Finansmanına Giriş 1 28 İşletme Finansmanı ix İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM İşletme Finansmanına Giriş 1 28 I. Finans, Finansman ve Finansal Yönetim Nedir? 5 Finansal Hizmetler, 6; Finansal Yönetim, 6; Finansal Yönetimin Öğrenilmesi,

Detaylı

HAFTALIK MENKUL KIYMET İSTATİSTİKLERİ (23.09.2015 TARİHİ İTİBARIYLA)

HAFTALIK MENKUL KIYMET İSTATİSTİKLERİ (23.09.2015 TARİHİ İTİBARIYLA) HAFTALIK MENKUL KIYMET İSTATİSTİKLERİ (23.09.2015 TARİHİ İTİBARIYLA) İSTATİSTİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ PARASAL VE FİNANSAL VERİLER MÜDÜRLÜĞÜ 1 Ekim 2015 TABLO- 1 YURTDIŞINDA YERLEŞİK KİŞİLERİN PORFÖYÜNDEKİ HİSSE

Detaylı

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık İÇİNDEKİLER FİNANS, BANKACILIK VE KALKINMA 2023 ANA TEMA SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA: FİNANS VE BANKACILIK ALT TEMALAR Türkiye Ekonomisinde Kalkınma ve Finans Sektörü İlişkisi AB Uyum Sürecinde Finans ve Bankacılık

Detaylı

BÖLÜM I MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ

BÖLÜM I MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ İÇİNDEKİLER BÖLÜM I MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ Giriş... 1 1. Makroekonomi Kuramı... 1 2. Makroekonomi Politikası... 2 2.1. Makroekonomi Politikasının Amaçları... 2 2.1.1. Yüksek Üretim ve Çalışma Düzeyi...

Detaylı

FİNANSAL SİSTEM DÜZENLEMELERİ VE EKONOMİK BÜYÜME

FİNANSAL SİSTEM DÜZENLEMELERİ VE EKONOMİK BÜYÜME Niyazi ÖZPEHRİZ FİNANSAL SİSTEM DÜZENLEMELERİ VE EKONOMİK BÜYÜME 1. Giriş Finansal sistemin işleyişi, ekonomik büyüme üzerinde önemli etkilere sahip olabilmektedir. İyi işleyen bankacılık sistemi ve menkul

Detaylı

AÇIKLANAN SON EKONOMİK GÖSTERGELERDE AYLIK DEĞERLENDİRME RAPORU

AÇIKLANAN SON EKONOMİK GÖSTERGELERDE AYLIK DEĞERLENDİRME RAPORU AÇIKLANAN SON EKONOMİK GÖSTERGELERDE AYLIK DEĞERLENDİRME RAPORU BÜYÜME 2011 yılı dördüncü döneme ilişkin hesaplanan gayri safi yurtiçi hasıla değeri bir önceki yılın aynı dönemine göre sabit fiyatlarla

Detaylı

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2008

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2008 UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2008 24 Eylül 2008 İstanbul 1 DÜNYA YATIRIM RAPORU Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Örgütü UNCTAD ın uluslararası yatırımlara ilişkin olarak hazırladığı Dünya Yatırım

Detaylı

ULUSLARARASI EKONOMİK KURULUŞLAR (İKT206U)

ULUSLARARASI EKONOMİK KURULUŞLAR (İKT206U) DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. ULUSLARARASI EKONOMİK KURULUŞLAR (İKT206U)

Detaylı

Ekonomi Bülteni. 15 Mayıs 2017, Sayı: 20. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 15 Mayıs 2017, Sayı: 20. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı Ekonomi Bülteni, Sayı: 20 Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı Ekonomik Araştırma ve Strateji Dr. Saruhan Özel Ezgi Gülbaş Orhan Kaya Deniz Bayram 1 DenizBank

Detaylı

TÜRKĠYE DÜNYANIN BOYA ÜRETĠM ÜSSÜ OLMA YOLUNDA

TÜRKĠYE DÜNYANIN BOYA ÜRETĠM ÜSSÜ OLMA YOLUNDA TÜRKĠYE DÜNYANIN BOYA ÜRETĠM ÜSSÜ OLMA YOLUNDA Nurel KILIÇ Türk boya sektörü; Avrupa nın altıncı büyük boya üreticisi konumundadır. Türkiye de 50 yılı aşkın bir geçmişi olan boya sektörümüz, AB entegrasyon

Detaylı

2012 Nisan ayında işsizlik oranı kuvvetli bir düşüş ile 2012 Mart ayına göre 0,9 puan azalarak % 9 seviyesinde

2012 Nisan ayında işsizlik oranı kuvvetli bir düşüş ile 2012 Mart ayına göre 0,9 puan azalarak % 9 seviyesinde 1 16-31 Temmuz 2012 SAYI: 41 MÜSİAD Araştırmalar ve Yayın Komisyonu İşsizlikte Belirgin Düşüş 2012 Nisan ayında işsizlik oranı kuvvetli bir düşüş ile 2012 Mart ayına göre 0,9 puan azalarak % 9 seviyesinde

Detaylı

2001 2013 Döneminde Türk Bankacılık Sektörü

2001 2013 Döneminde Türk Bankacılık Sektörü 2001 2013 Döneminde Türk Bankacılık Sektörü Prof. Dr. Sudi Apak Beykent Üniversitesi İçerik 2 Slayt 1 - Türk Bankalarında kurum riski bulunmaktadır. 140,00% Türk Bankacılık Sektörünün Aktif Büyüklüğü /

Detaylı

GSYH

GSYH İÇİNDEKİLER GENEL EKONOMİK HEDEFLER Sayfa: TABLO 1: Makroekonomik Büyüklüklerdeki Gelişmeler 3 TABLO 2: Kaynaklar-Harcamalar Dengesi (Cari Fiyatlarla) 4 TABLO 3: Kaynaklar-Harcamalar Dengesi (1998 Fiyatlarıyla)

Detaylı

PERGAMON STATUS DIŞ TİCARET ANONİM ŞİRKETİ FİYAT TESPİT RAPORUNA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME RAPORU

PERGAMON STATUS DIŞ TİCARET ANONİM ŞİRKETİ FİYAT TESPİT RAPORUNA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME RAPORU PERGAMON STATUS DIŞ TİCARET ANONİM ŞİRKETİ FİYAT TESPİT RAPORUNA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME RAPORU 9 Kasım 2015 Pergamon Status Dış Ticaret Anonim Şirketi Halka Arz Fiyat Tespit Raporuna İlişkin Değerlendirme

Detaylı

Türkiye de Yabancı Bankalar *

Türkiye de Yabancı Bankalar * Bankacılar Dergisi, Sayı 52, 2005 Türkiye de Yabancı Bankalar * I. Giriş: Uluslararası bankacılık faaliyetleri, geçen yüzyılın ikinci yarısından itibaren uluslararası ticaret akımlarının ve doğrudan yabancı

Detaylı

ORTA VADELİ PROGRAM

ORTA VADELİ PROGRAM T.C. KALKINMA BAKANLIĞI 2016-2018 ORTA VADELİ PROGRAM TEMEL MAKROEKONOMİK VE MALİ HEDEFLER 11 Ocak 2016 T.C. KALKINMA BAKANLIĞI 2016-2018 ORTA VADELİ PROGRAM TEMEL MAKROEKONOMİK VE MALİ HEDEFLER 11 Ocak

Detaylı

Dersin Amacı: Bilimsel araştırmanın öneminin ifade edilmesi, hipotez yazımı ve kaynak tarama gibi uygulamaların öğretilmesi amaçlanmaktadır.

Dersin Amacı: Bilimsel araştırmanın öneminin ifade edilmesi, hipotez yazımı ve kaynak tarama gibi uygulamaların öğretilmesi amaçlanmaktadır. Dersin Adı: Araştırma Teknikleri Dersin Kodu: MLY210 Kredi/AKTS: 2 Kredi/4AKTS Dersin Amacı: Bilimsel araştırmanın öneminin ifade edilmesi, hipotez yazımı ve kaynak tarama gibi uygulamaların öğretilmesi

Detaylı

GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE SANAYİLEŞMENİN DİNAMİKLERİ VE TEKNOLOJİNİN ETKİNLİĞİNDE SANAYİLEŞME

GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE SANAYİLEŞMENİN DİNAMİKLERİ VE TEKNOLOJİNİN ETKİNLİĞİNDE SANAYİLEŞME T.C. Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE SANAYİLEŞMENİN DİNAMİKLERİ VE TEKNOLOJİNİN ETKİNLİĞİNDE SANAYİLEŞME Betül BÜYÜKÇIVGIN Yüksek Lisans Tezi

Detaylı

Halka Arz ve Borsa İstanbul un Sunduğu Fırsatlar. Click. Alper Yüksel Borsa İstanbul A.Ş. Yurt İçi Kotasyon Pazarlama Sorumlusu

Halka Arz ve Borsa İstanbul un Sunduğu Fırsatlar. Click. Alper Yüksel Borsa İstanbul A.Ş. Yurt İçi Kotasyon Pazarlama Sorumlusu Halka Arz ve Borsa İstanbul un Sunduğu Fırsatlar Click Alper Yüksel Borsa İstanbul A.Ş. Yurt İçi Kotasyon Pazarlama Sorumlusu 12 Mayıs 2015 BORSA İSTANBUL PİYASALARI Pay Piyasası (399) Gelişen İşletmeler

Detaylı

AYDIN TİCARET BORSASI

AYDIN TİCARET BORSASI AYDIN TİCARET BORSASI AYDIN COMMODITY EXCHANGE HAZİRAN 2016 TÜRKİYE NİN TEMEL EKONOMİK GÖSTERGELERİ Ata Mahallesi Denizli Bulv. No:18 09010 AYDIN Tel: +90 256 211 50 00 +90 256 211 61 45 Faks:+90 256 211

Detaylı

Ekonomi Bülteni. 18 Temmuz 2016, Sayı: 28. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 18 Temmuz 2016, Sayı: 28. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı Ekonomi Bülteni, Sayı: 28 Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı Ekonomik Araştırma ve Strateji Dr. Saruhan Özel Ezgi Gülbaş Orhan Kaya 1 DenizBank Ekonomi Bülteni

Detaylı

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık İÇİNDEKİLER FİNANS, BANKACILIK VE KALKINMA 2023 ANA TEMA SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA: FİNANS VE BANKACILIK ALT TEMALAR Türkiye Ekonomisinde Kalkınma ve Finans Sektörü İlişkisi AB Uyum Sürecinde Finans ve Bankacılık

Detaylı