PRİMER SJÖGREN SENDROMU OLAN HASTALARDA BAKTERİÜRİ SIKLIĞININ İNCELENMESİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "PRİMER SJÖGREN SENDROMU OLAN HASTALARDA BAKTERİÜRİ SIKLIĞININ İNCELENMESİ"

Transkript

1 T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI PRİMER SJÖGREN SENDROMU OLAN HASTALARDA BAKTERİÜRİ SIKLIĞININ İNCELENMESİ UZMANLIK TEZİ Dr. ZEYNEP ÇETİN TEZ DANIŞMANI Prof. Dr. ŞEMİNUR HAZNEDAROĞLU ANKARA EYLÜL 2013

2 i

3 ÖNSÖZ İç hastalıkları uzmanlık eğitimi aldığım dönemde yakın destek ve ilgilerini gördüğüm tüm saygıdeğer hocalarıma, Tez çalışmalarımda gösterdiği destekten dolayı tez hocam Prof. Dr. Şeminur Haznedaroğlu na; bu zorlu süreçte yardımını hiç esirgemeyen Prof. Dr. Mehmet Akif Öztürk e, bana bir çok konuda yol gösteren, hekimlik adına örnek teşkil eden Doç. Dr. Abdurrahman Tufan a, gösterdiği ağabey şefkati için Uzm. Dr. Rıdvan Mercan a, idrar kültürü örneklerinin değerlendirmesinde laboratuar ve bilgi desteğini esirgemeyen Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları doktorlarına, Son olarak hayatım boyunca hep yanımda olan ve beni seven aileme sonsuz teşekkür ederim. Dr. Zeynep ÇETİN ii

4 İÇİNDEKİLER Sayfa No: KABUL VE ONAY... i ÖNSÖZ... ii İÇİNDEKİLER... iii KISALTMALAR DİZİNİ... v ŞEKİLLER TABLOLAR DİZİNİ... vii 1. GİRİŞ GENEL BİLGİLER Sjögren Sendromu Tanımı ve Tarihçesi Sjögren Sendromu Tanı Kriterleri Sjögren Sendromu Epidemiyolojisi Sjögren Sendromu Etyopatogenezi Sjögren Sendromu Kliniği Egzokrin Bez Tutulumu Ekstraglandüler Tutulum Sjögren Sendromu da Laboratuvar Oftalmolojik Testler Oral Testler Tükrük Bezi Biyopsisi Ayırıcı Tanı Sjögren Sendromunun Tedavisi iii

5 3. GEREÇ VE YÖNTEM Hastalar Verilerin Toplanması Verilerin İstatistiki Değerlendirmesi BULGULAR TARTIŞMA VE SONUÇ KAYNAKLAR ÖZET SUMMARY ÖZGEÇMİŞ iv

6 KISALTMALAR DİZİNİ AAUG AIDS ANA AUA BUT : Amerikan-Avrupa Uzlaşı Grubu : Akkiz immün etmezlik sendromu : Anti nükleer antikor : Amerikan Üroloji Derneği : göz yaşı kırılma zamanı testi C4 : kompleman 4 CD Cfu CH50 CHOP CRP EBV : farklılık dizisi : koloni forming unit : total kompleman aktivitesi : siklofosfomid/doksorubisin/vinkristin/prednison : C-reaktif protein : Ebstein Barr Virüs E. coli : Escherichia coli ESR GÖRH GÜTF HCV HIV HLA HTLV-1 IFN Ig IL : Eritrosit sedimentasyon hızı : Gastro-Özefagial Reflü Hastalığı : Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi : Hepatit C Virüsü : İmmün yetmezlik virüsü : İnsan lökosit antijeni : İnsan T lenfotrofik virüsü : İnterferon : İmmünglobulin : İnterlökin v

7 IU İYE kd kg KKS M3 MALT mg MRI NS NSAID pss RA RF SLE SPSS SS : internasyonel ünite : idrar yolu enfeksiyonu : kilo dalton : kilogram : keratokonjonktivitis sikka : muskarinik-3 : mukoza ilişkili lenfoid doku : miligram : manyetik rezonans görüntüleme : anlamlı değil : steroid olmayan anti-infalamatuvar ilaç : primer Sjögren Sendromu : romatoid artrit : romatoid faktör : sistemik lupus eritematozus : Statistical Package for Social Sciences : Sjögren Sendromu S. saprofiticus : Stafilococcus saprofiticus SSS 99m Tc UTI : santral sinir sistemi : Teknesyum-99m : Urinary tract infection vi

8 ŞEKİLLER TABLOLAR DİZİNİ Sayfa No: Şekil 1. Sjögren sendromu patogenezi Tablo 1. Amerikan-Avrupa Uzlaşma Grubunun Kriterleri... 7 Tablo 2. Amerikan Romatoloji Birliği nin Kriterleri... 8 Tablo 3. Hastaların genel özellikleri Tablo 4. Primer Sjögren Sendromu olan hastaların çalışma sırasındaki klinik özellikleri Tablo 5. Primer Sjögren Sendromu olan hastaların tanı anında laboratuvar özellikleri Tablo 6. Primer Sjögren Sendromu olan hastalarda idrar kültürü üreme sonuçları Tablo 7. Romatoid artritli hastaların idrar kültürü üreme sonuçları Tablo 8. Kontrol grubunun idrar kültürü üreme sonuçları Tablo 9. Üç grubun yaş, risk faktörü, ilk 6 ay İYE sayısı, piyüri ve üreme açısından karşılaştırması Tablo 10. Üç grubun AUA 7 skorlarının karşılaştırması Tablo 11. Genital kuruluk ile AUA 7 arasındaki ilişki vii

9 1. GİRİŞ Sjögren sendromu, tükrük ve göz yaşı bezlerinin lenfositik infiltrasyonu sonucu kuru göz ve kuru ağıza yol açan sistemik otoimmün bir hastalıktır (1). Hastalık tek başına (primer Sjögren sendromu) veya diğer bir otoimmün hastalık ile beraber (sekonder Sjögren sendromu) görülebilmektedir. Glandüler ve ekstraglandüler tutulum görülebilir. En belirgin glandüler tutulum gözde ve oral mukozada görülmekte olup, keratokonjonktivitis sikka ve kserozise yol açmaktadır. Diğer egzokrin bez tutulumları solunum, sindirim ve genitoüriner sistemde görülmektedir; kuru burun, kuru boğaz, özefagus atrofisi, atrofik gastrit, subklinik pankreatit, disparoni ve vajinal kuruluğa bağlı kaşıntı ile sonuçlanmaktadır. Ektraglandüler tutulum ise artrit/artralji, Raynaud fenomeni, splenomegali, lenfadenopati, lenfoma gibi pek çok şekilde olabilmektedir (2). İdrar yolu enfeksiyonu, alt ve üst üriner sistem epitelinin patojen mikroorganizma ile invazyonu olarak tanımlanır. En sık ekstraintestinal enfeksiyondur ve yüksek prevalansı, sık rekürrensi ve antimikrobiyal direnç gelişiminin sık görülmesi nedeniyle tedavisi zor bir enfeksiyon hastalığıdır. En sık karşılaşılan semptomları, dizüri, sık ve acil idrara çıkma isteğidir. İdrar yolu enfeksiyonu için risk faktörleri; üriner kateter varlığı, cinsel ilişki tipi ve sıklığı, kullanılan kontraseptif yöntemin tipi, tampon kullanımı, kadın için anatomik yapı (kısa üretra, üretra ile vajenin yakın komşuluğu), temizliğin önden arkaya doğru yapılıp yapılmaması ve hamileliktir. İmmünsüpresyon, diğer enfeksiyonlara olduğu gibi idrar yolu enfeksiyonu için de risk oluşturmaktadır. Kadınlar için 1

10 üriner enfeksiyon riskini belirleyen en önemli yaşa özgül faktör östrojendir. Östrojen, vajinal ph nın asidik olmasını kolaylaştırır ve laktobasil proliferasyonunu artırarak, patojen mikroorganizmaların kolonizasyonuna karşı en önemli savunma mekanizmalarını oluşturur. Östrojen eksikliği, vajinal kuruluğun yanı sıra vajinadaki floranın baskın olan laktobasillerden Escherichia coli ve diğer enterobakterilere dönüşmesine de yol açarak üriner enfeksiyon riskini artırır. En sık görülen etken E.coli dir (%85). Bunu %10 ile Staphilococcus saprofiticus izlemektedir. İdrar analizi, laboratuvar incelemede ilk yapılması gereken testtir, olası idrar yolu enfeksiyonu hakkında ilk ipuçlarını verir. Bunlar nitrit ve/veya lökosit esteraz pozitifliği, piyüri ve bakteriüridir. Tanıda altın standart, idrar kültürüdür. Tedavide, antibiyogramda saptanan patojene uygun, direnç gelişme riski az olan antibiyotik seçilmesi esastır (3). Asemptomatik bakteriüri, idrar yolu enfeksiyonu semptom veya bulguları olmayan bir kişiden alınan idrar kültüründe anlamlı miktarda bakterinin izole edilmesi olarak tanımlanır (4). Kadın için ardışık iki idrar kültüründe aynı bakteriyel suşun >10 5 cfu/ml miktarda izole edilmesi asemptomatik bakteriüri olarak tanımlanırken erkek için bir idrar kültüründe >10 5 cfu/ml bakteri izole edilmesi asemptomatik bakteriüri tanısı için yeterlidir. Hem kadın hem de erkek için kateterizasyon mevcutsa bu miktar >10 2 olarak daha aşağı çekilmektedir. Asemptomatik bakteriüriye eşlik eden piyüri tedavi endikasyonu taşımamaktadır. Sağlıklı kadınlardaki bakteriüri prevalansı yaşla birlikte artmaktadır. Örneğin öğrencilerde görülme sıklığı >%1 iken, 80 yaş ve üzerindeki kadınlarda bu oran %20 ye çıkmaktadır. Genç kadınlardaki sıklığı seksüel aktivite ile yakından 2

11 ilişkilidir. Gebe olan ve olmayan kadınlardaki prevalans birbirine benzerdir (%2-7) ancak gebe ve asemptomatik bakteriürisi olan kadınların tedavi edilmesi gereklidir. Asemptomatik bakteriüri, diyabetik kadınlarda daha yaygındır (%8-14) ve sıklıkla diyabetin süresi ve uzun dönem komplikasyonların varlığı ile yakından ilişkilidir. Asemptomatik bakteriüri, sağlıklı genç erkeklerde nadirdir. Prevalans, erkeklerde 60 yaş ve üzerinde obstrüktif üropati ve prostat hipertrofisine bağlı işeme disfonksiyonu nedeniyle artmaktadır. Prevalans diyabetik erkeklerde, diyabetik olmayanlarınkine benzerdir. Üriner kateter varlığı, cinsiyetten bağımsız olarak asemptomatik bakteriüri sıklığını artırmaktadır. Kısa süreli üriner kateter varlığının oluşturduğu risk % 2-7/gün iken uzun süreli üriner kateter veya stent varlığında risk %100 e ulaşmaktadır. Spinal kord yaralanması olan ve kateter, sfinkterotomi veya prezervatif drenaj ile miksiyonu sağlanan kişilerde %50 den fazla, hemodiyaliz hastalarında %28, çoğunlukla nörolojik hastalığa bağlı uzun süreli bakım gören yaşlı kadınlarda %25-50 ve yaşlı erkeklerde %15-40 oranında asemptomatik bakteriüri görülmektedir. Gebelik yoksa veya üriner yolla ameliyat/girişimsel işlem yapılmayacaksa antibiyotik tedavisi önerilmemektedir (5). Sistemik lupus eritematozusu ve romatoid artriti olan hastalarda idrar yolu ile ilgili şikâyetlerin daha fazla olduğunu gösterilmiştir (6, 7). Romatoid artrite bağlı Sjögren sendromu olan hastalarda, sadece romatoid artriti olan hastalara göre daha sık idrar yolu enfeksiyonu geliştiği gösterilmiştir (8). Tıbbi kaynaklarda primer Sjögren sendromlu hastalarda idrar yolu enfeksiyonu sıklığını veya bakteriüri varlığını araştıran bir çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışmada, primer 3

12 Sjögren sendromu olan hastalarda, bakteriürinin sıklık ve risk faktörleri açısından sağlıklı ve romatoid artritli bireylerle olan farklılıklarının belirlenmesi ve bu konuda yapılacak çalışmalara yol gösterici olması amaçlanmıştır. 4

13 2. GENEL BİLGİLER Sjögren sendromu (SS) tüm dünyada en sık görülen sistemik otoimmün hastalıklardan biridir. Genel olarak, orta yaş kadınlar daha çok etkilenmektedir (9). Hastaların çoğunda sikka kompleksi olarak tanımlanan, göz yaşı ve tükrük bezlerinin etkilenmesi sonucu gelişen kuru göz (kseroftalmi) ve kuru ağız (kserostomi) görülmektedir (10). Salgı bezlerinin yanı sıra sinir, kas-iskelet, genito-üriner, hematolojik ve vasküler tutulum da olabilmektedir (11). Primer ve sekonder olmak üzere 2 tip formu bulunmaktadır; primer SS da altta yatan başka bir hastalık bulunmazken, sekonder SS romatoid artrit, sistemik lupus eritematozus, skleroderma gibi başka romatizmal hastalıklarla beraber görülmektedir (12). Tanısı Amerika-Avrupa Uzlaşma Grubu nun kriterlerine göre konulmakla beraber, 2012 yılında Amerikan Romatoloji Birliği tarafından kriterler yeniden düzenlenmiştir (13,14). Tedavide amaç, glandüler ve ekstraglandüler semptom ve bulguların kontrolü, sistemik tutulum, organ hasarı ve fonksiyon kaybının önlenmesi, ve morbidite- mortaliteyi azaltmaktır (13) Sjögren Sendromu Tanımı ve Tarihçesi Sjögren sendromu (SS) göz yaşı ve tükrük bezlerinin lenfositik infiltrasyonu sonucu gelişen kuru göz (keratokonjoktivitis sika) ve kuru ağız ile karakterli otoimmün bir hastalıktır. Bu ekzokrin salgı bezlerinin sitokinler ve metalloproteinazlar aracılığı ile destrüksiyonu ve buna bağlı gelişen disfonksiyon nedeniyle kuruluk gelişmektedir. Diğer otoimmün hastalıkların yokluğunda gelişen bu durum primer sjögren sendromu olarak tanımlanırken, romatoid artrit 5

14 (RA), sistemik lupus eritematozus (SLE), dermatomiyozit, skleroderma gibi otoimmün hastalıklarla beraber bulunduğunda sekonder SS olarak sınıflandırılır (15). SS, ilk olarak 1892 yılında, bilateral parotis ve lakrimal bez büyümesi olan Johann Mikulicz adlı 42 yaşında bir çiftçide tanımlanmış ve Mikulicz sendromu olarak adlandırılmıştır (16). Ancak bu terim, tüberküloz, diğer enfeksiyonlar, sarkoidoz ve lenfoma gibi birçok farklı klinik durumu kapsaması nedeniyle kullanımdan kalkmıştır ancak halen tükrük bezlerinin fokal lenfositik infiltratif görünümünü tanımlamak üzere bazen kullanılmaktadır (17) yılında, İsveçli oftalmolog Henrik Sjögren, kuru ağız ve kuru göz semptomları olan 19 kadında klinik ve histolojik bulguları tanımlamış ve vitamin A eksikliği nedeniyle gelişen kuru gözden ayırmak amacıyla keratokonjoktivitis sikka terimini kullanmıştır (15) yılında da Morgan ve Castleman adlı iki araştırmacı tarafından sunulan bir vaka çalışmasında da Sjögren sendromu terimi kullanılmıştır (18) Sjögren Sendromu Tanı Kriterleri Sjögren Sendromu tanısı Amerikan-Avrupa Uzlaşı Grubu (AAUG) nun kriterlerine göre konulmaktadır (13). Kriterler aşağıdaki tabloda gösterilmektedir: 6

15 Tablo 1. Amerikan-Avrupa Uzlaşma Grubunun Kriterleri I. Oküler belirtiler, Aşağıdaki sorulardan en az birine olumlu yanıt: 1. En az üç aydır, günlük, inatçı, sıkıntılı kuru göz şikayetiniz var mı? 2. Gözlerde tekrarlayan kum veya çakıl hissi var mı? 3. Günde en az 3 kez suni gözyaşı kullanıyor musunuz? II. Oral belirtiler, Aşağıdaki sorulardan en az birine olumlu yanıt: 1. En az üç aydır, günlük ağız kuruluğu hissi var mı? 2. Yetişkin olarak tekrarlayan ve inatçı tükürük bezi şişliği var mı? 3. Kuru gıdaları yutarken sık sık sıvı içecek içmeniz gerekiyor mu? III. Oküler belirtiler, göz tutulumu nesnel kanıtı olarak aşağıdaki iki testten en az biri için olumlu bir sonuç bulunması: 1. Anestezi olmadan yapılan Schirmer testi sonucu, (5 dakika 5 mm) 2. Rose Bengal testi puanı veya diğer göz boya testleri skoru ( 4 van Bijsterveld puanlama sistemine göre) IV. Histopatoloji: Minör tükrük bezinde (normal asinüs görünümü ile tespit edilen), uzman histopatolog tarafından gözlenen, fokal lenfositik siyaloadenit gözlenmesi. Fokus skorunun 1 olması gerekmektedir. Fokus skoru normal görünümlü asinüs dokusuna komşu 4 mm 2 bez dokusunda en az 50 den fazla lenfositin oluşturduğu odak sayısıdır. V. Tükürük bezi tutulumu: Tükrük bezi tutulumu objektif delili olarak, aşağıdaki tanısal testlerin en az biri için olumlu bir sonuç gözlenmesi 1. Stimule edilmemiş tükrük miktarı (15 dakika 1,5 ml) 2. Parotis siyalografisinde, ana kanallarda tıkanıklık olmadan diffüz sialektasis (punktat, kaviter veya destruktif patern) 3. Tükrük bezi sintigrafisinde gecikmiş uptake, azalmış tükrük konsantrasyonu, gecikmiş atılım gözlenmesi VI. Otoantikorlar: Aşağıdaki otoantikorların serumda pozitifliği 1. Ro (SSA) ve La (SSB) antijenlerine karşı antikorların veya her ikisinin pozitifliği Mevcut semptom ve bulguları açıklayacak ilişkili başka bir hastalık yokken, yukarıdaki 6 kriterden dört tanesinin varlığı (bir pozitiflik mutlaka histoloji veya serolojide olacak şekilde) veya objektif kriterler olan III; IV; V ve VI maddelerinden herhangi üçünün pozitif olması durumunda primer Sjögren Sendromu tanısı konulmaktadır. İspat edilmiş bir konnektif doku hastalığı olup; I 7

16 veya II numaralı kriterlerin olması ve ek olarak III, IV, V numaralı kriterlerden ikisini varlığı sekonder Sjögren Sendromu tanısını koydurmaktadır. Lenfoma, AIDS, hepatit C enfeksiyonu, sarkoidoz, graft versus host hastalığı varlığı, baş veya boyuna radyoterapi uygulanması, yarılanma ömrünün 4 katından daha kısa süredir antikolinerjik ilaç kullanılması durumunda kriterler belirleyici değildir (5). Amerikan Romatoloji Birliği nin 2012 de yeniden düzenlediği kriterler aşağıdaki tabloda gösterilmiştir (14). Tablo 2. Amerikan Romatoloji Birliği nin Kriterleri I. Aşağıdaki objektif özelliklerden en az 2 sinin bulunması 1. Pozitif serum anti-ssa/ro ve/veya anti-ssb/la veya pozitif romatoid faktör ve ANA titresi >1: Tükrük bezi biyopsisinde fokal lenfositik siyalodenit saptanması. Fokus skoru > 1 fokus/4 mm 2 3. Oküler boyanma skorunun* > 3 olması ve beraberinde keratokonjonktivitis sikka varlığı II. Aşağıdaki koşulların dışlanması Baş ve boyun bölgesine radyasyon almış olmak Hepatit C enfeksiyonu Akkiz immün yetmezlik sendromu (AIDS) Sarkoidoz Amiloidoz Graft versus host hastalığı IgG4-ilişkili hastalık * okuler boyanma skoru: lissamin yeşili ve florosan kullanılarak korneal ve konjonktival hasarın saptandığı; Rose Bengal, Schirmer ve göz yaşı kırılma zamanı (BUT) testlerinin alternatifi olarak geliştirilmiş testtir. 8

17 2.3. Sjögren Sendromu Epidemiyolojisi Primer Sjögren Sendromu nun toplumda prevalansı yaklaşık % 0,5 olarak gözlenmektedir. Kadınlarda daha sık tespit edilmiştir. Kadın-erkek oranı dokuza bir olarak bulunmuştur (19) yılında Sjögren Sendromu nun, Amerika-Avrupa Uzlaşı Grubu nun kriterlerine dayanılarak yapılmış prevalans çalışmasında, üçüncü basamak bir sağlık merkezine ayaktan başvuran üç yüz hasta değerlendirilmiş ve bu hastaların %13.3 ünde SS saptanmıştır, bunların %2.7 sini primer SS oluşturmaktadır. Üçüncü basamakta SS sıklığı artmaktadır (20). Türkiye de İzmir de yapılmış olan bir çalışmada ise birinci basmak sağlık merkezine başvuran yaklaşık üç bin hasta değerlendirilmiş ve primer SS prevalansı AAUG kriterlerine tüm populasyonda %0.21, kadınlarda %0.38, erkeklerde ise %0 olarak saptanmıştır ve bu sonuca göre Türk toplumundaki primer SS sıklığının daha az olduğu sonucuna ulaşılmıştır (21) Sjögren Sendromu Etyopatogenezi Sjögren sendromunun patogenezi henüz tam anlaşılamamıştır. Hastalığın patogenezinde etkili çok sayıdaki faktör nedeniyle esas nedenin belirlenmesi zorlaşmaktadır (22). Günümüzde hastalığın patogenezini izah eden iki hipotez, altta yatan genetik predispozisyon ve viral etkenlerin yol açtığı otoimmünitedir. Bu viral etkene örnek olarak Epstein-Barr virüsü (EBV) gösterilmektedir. EBV enfeksiyonu sonrası oluşan disfonksiyonel plazmositoid dendritik hücreler yüksek miktarda interferon α (IFN α) üretmeye başlar. Yüksek düzeydeki interferon, 9

18 myeloid dendritik hücreleri uyararak, otoreaktif T hücrelerinin çoğalması ve antikor üreten B hücrelerinin proliferasyonu ile sonuçlanan bir dizi immün yanıta yol açar. Sonuçta, doku ve bezlerin yıkımı ile semptomlar gelişir. Genetik predispozisyon, disfonksiyonel plasmositoid dendritik hücrelerin gelişiminde rol almaktadır (23). Sjögren sendromu, genetik predispozisyona sahip bireylerde, çevresel etkenlerle inflamasyonun tetiklendiği multifaktöriyel kompleks bir hastalık olarak tarif edilmektedir. Hastalık; immün sistemin edinsel (HLA-DR bağımlı) kısmı ile doğal-innate (HLA-DR bağımsız) kısmının devamlı ve karşılıklı etkileşimi ile oluşmaktadır. Patogenez, farklı basamaklardan oluşmaktadır (10): a) Başlangıçta, glandüler epitelyal hücrelerde veya bunların komşuluğunda bulunan stromal/dendritik hücrelerde intrinsik defektler vardır. Bu hücreler normal bir apopitotik siklusa uğrarken anormal apopitotik yolak oluşturulan mutant farelerde sjögren benzeri hastalık gelişmektedir. Hayvan modellerinde epitelyal hücrelerdeki apopitoz bozuklukları, henüz lenfositler ortamda yokken saptanmaktadır. b) Beze özgü viral veya diğer enfeksiyon etkenleri gibi çevresel tetikleyiciler, dendritik veya glandüler hücreleri uyararak HLAbağımsız (doğal-innat) immün sistemi aktive ederler. Aktive doğal immün sistem, bir çok mikroorganizma ve apopitotik ürün tarafından paylaşılan korunmuş (conserved) moleküler paternleri tanıyan Toll ve Toll-like reseptörleri kullanmaktadır. 10

19 c) Kemokinler ve spesifik adezyon moleküllerine yanıt olarak lenfositler ve dendritik hücreler beze göç etmekte ve sonrasında bezde T ve B lenfosit birikmektedir. Bu lenfositlerin aktivasyonunu ise HLA-bağımlı immün sistem sağlamaktadır. d) Ekstraglandüler bulgular, dokuların lenfositler tarafından infiltrasyonu veya patogenetik otoantikorlar aracılığı ile meydana gelir. Anti SS-A ve anti SS-B antikorlar RNA ile kompleks oluşturur, oluşan kompleks tek ve çift iplikli RNA parçaları meydana getirir ve bu parçalar doğal immün sistemi tetikleyen apopitotik hücrelerin oluşumuna katkıda bulunmaktadır. e) Doğal ve edinsel immün sistem birbirini uyarır. İmmün sistemin sitokin oluşturmasında ve tip 1 ve 2 interferonun önemli bir yeri bulunmaktadır. Plazmositik dendritik hücreler ve glandüler epitelyal hücreler, tip 1 interferon üretimine kaynaklık etmektedir. Bu hücreler, enfeksiyon (lipopolisakkarid gibi) veya apopitotik hücre ürünlerinin içerdiği epitoplara bağlanan çok sayıda Toll benzeri reseptör taşırlar. f) Glandüler hasar, fas/fas ligand mekanizması ve perforin/granzim A aracılığı ile oluşur. Hastaların çoğunda bezde kısmi yıkım gösterilmesine karşın, kalan dokunun yanlış ve yetersiz çalışmasına da sitokinler, otoantikorlar ve metalloproteinazlar neden olmaktadır. g) Kuruluk hissi mukozal yüzey ile orta beyindeki spesifik alanlar (tükrük ve gözyaşı nükleusları) arasındaki nöral etkileşim ile 11

20 olmaktadır. Orta beyindeki bu spesifik alanlardan gönderilen adrenerjik ve kolinerjik uyarılar ile salgı sekresyonu düzenlenmektedir (10). Çevresel faktörler, glandüler hücrelerin aktivasyonu Glandüler sistem salgı fonksiyon bozukluğu HLA-DR bağımsız savunma sistemi Lenfosit aktivasyonu ile glandüler yıkım Glandüler vasküler endotelyumun değişimi HLA-DR bağımlı lenfosit infiltrasyonu Şekil 1. Sjögren sendromu patogenezi (10) 2.5. Sjögren Sendromu Kliniği Egzokrin Bez Tutulumu Egzokrin bez tutulumunun major bulguları kuru göz (keratokonjonktivitis sikka) ve kuru ağız (kserostomi) dır. Bu iki bulgu, sikka kompleksi olarak adlandırılmaktadır (24). Keratokonjonktivitis sikka: Gözyaşının sulu bileşeninde azalma nedeniyle ortaya çıkan kerakonjonktivitis sikka (KKS), kuru gözün en yaygın nedenlerinden biridir. Diğer adı, disfonksiyonel göz yaşı sendromudur, ancak yaygın kullanımı yoktur (25). Kerakonjonktivitis sikka semptomları, genellikle uzun zaman içerisinde sinsice ortaya çıkmaktadır. Semptomlar çeşitlidir ve sıklıkla geceleri 12

21 kötüleşmektedir. Hastalar göz kuruluğundan daha çok gözlerde kum hissinden yakınırlar. Kerakonjonktivitis sikkanın paradoksal bulgusu, oküler kuruluk şiddetli olmasına karşın ağlayamama yaygın bir semptom değildir. İrritasyon, kaşıntı, fotofobi, medial kantüste ip gibi kalın birikinti (mukus filamentleri) oluşması diğer semptomlardır. Mukus filamentler özellikle uyanırken ortaya çıkmaktadır. Kerakonjonktivitis sikka komplikasyonları arasında korneal ülserasyon ve göz kapağı enfeksiyonları yer almaktadır (26). Kserostomi: Sjögren sendromunun oral kaviteye etkileri, kronik tükrük sekresyonu hipofonksiyonundan kaynaklanmaktadır. Ağız kuruluğu, özellikle yaşlı hastalarda yaygın bir semptom olmasına karşın azalmış tükrük akımını gösteren objektif kanıtlar daha az hastada saptanmaktadır (27, 28). Kuru ağıza bağlı semptomların SS den kaynaklandığını söyleyebilmek için çoğunlukla tükrük bezi biyopsisi gerekmektedir. Buna karşın, tüm hastalarda gerekli olan bir işlem değildir (26). Hastaların yakınmaları; kraker gibi kuru gıdaların ağız mukozasına yapışması, bu gıdaları tüketirken dilin ağız tavanına yapışması, geceleri su içme ihtiyacı ve buna bağlı olarak yanlarına su alarak yatmaları, uzun süren konuşmalar esnasında konuşma güçlüğü yaşamaları, sık diş çürüğü sorunu, tad duyusunda azalma olması, protez diş kullanırken sıkıntı yaşamaları, ağrıya yol açan anguler şelitis ve kandidaya bağlı oral enfeksiyonlarla sık karşılaşmaları şeklindedir (12). Hastaların dil ve müköz membranları kuru, kırmızı ve parşomen gibidir, dudaklar kuru ve çatlaktır (29). 13

22 Kronik kserostomiye bağlı komplikasyonlar şu şekildedir: Dental çürükleri, hastaların yaklaşık %65 inde görülmektedir (30) Diş etinin geri çekilmesi (31) Oral kandidiyazis (32) Parotis kanalının bakteriyel enfeksiyonu gibi diğer oral enfeksiyonlar Sık boğaz temizleme, öksürük, substernal ağrı gibi semptomlara neden olan laringotrakeal reflü (33) Kronik özefajit Çiğneme ve yutma güçlüğü nedeniyle kilo kaybı Ağız kuruluğunu gidermek için çok sıvı alımına bağlı nokturi (17) Oral Kandidiyazis: Oral kandidiyazis SS nin yaygın bir komplikasyonudur. Hastaların yaklaşık olarak üçte birinde görülmektedir (32). Zaman zaman yanma hissinin, baharatlı veya asitli gıdalara hassasiyetin eşlik ettiği ağrılı ağza yol açmaktadır (34). Tipik olarak sert damağı etkileyen diffüz veya yamalı eritemi içeren eritematöz veya kronik atrofik kandidiyazis şeklinde görülmektedir (17). Tükrük Bezi ve Göz Yaşı Bezi Büyümesi: Hastalık süresi boyunca bazı zamanlarda hastaların %30-50 sinde tükrük bezi büyümesi görülmektedir. Bezler genellikle diffüz olarak etkilenmiştir, serttir ve hassas değildir, süreç kronik veya epizodik seyredebilmektedir. Bu değişiklikler sıklıkla parotis bezlerde görülmektedir, ancak submandibular bezler de aynı derecede tutulabilmektedir. 14

23 tükrük bezinin kontrastlı radyografisinde sialektazi ve periferik dallarda kesinti, MR de ise bezdeki büyüme gösterilebilmektedir. Göz yaşı bezi büyümesi de SS de görülebilmektedir (17). Kadınlarda Görülen Genitoüriner Bulgular: Sjögren sendromu olan kadınlarda disparoninin eşlik ettiği vajinal kuruluk yaygın bir semptomdur (35). Bu semptom bakteriyel ve kandidal enfeksiyonlar ile sıklıkla komplike olmaktadır (17). Üst Hava Yolları Tutulumu: Sjögren sendroml hastaların %50-70 inde burun, sinüsler, posterior farinksteki ekzokrin bezler tutulmaktadır. Hastalarda rekürren nonallerjik rinit ve sinüzit görülmektedir. Larins, trakea ve bronşları içeren en yaygın semptom persistan ve irrite edici öksürüktür. Hasta SS nin diğer tutulumlarını göstermiyorsa, SS tanı konulamadan hasta astım veya bronşit için tedavi görebilmektedir (36). Bronşiyal kuruluk özellikle iki durumda önem kazanmaktadır. Birincisi; üst hava yolu enfeksiyonu varlığında, mukus tıkaç oluşmasına eğilim olmaktadır. Bu durum reçetesiz alınan ve antikolinerjik komponent içeren soğuk algınlığı ilaçlarının kullanımında şiddetlenmektedir. İkincisi, ameliyat edilen hastalarda ameliyat odasının kuruluğu ve antikolinerjik anesteziklerin kullanımına bağlı olarak postoperatif dönemde mukus tıkaç oluşmasıdır (17) Ekstraglandüler Tutulum Egzokrin bez tutulumuna ilave olarak, çok sayıda farklı organ da SS de tutulabilmektedir (37). Bu tutulumlar daha nadir gözlenmektedir. Tutulan organlar 15

24 arasında deri, eklemler ve kaslar, akciğer, kalp, gastrointestinal sistem, karaciğer, böbrekler, lenf nodları, kemik iliği yer almaktadır. Serolojik bulgular: Sjögren sendromlu hastalardaki serolojik anormallikler önemlidir. Çünkü serolojik bulgulara spesifik klinik belirtiler vardır ve bazı hastalarda hastalık fenotipinin oluşmasına katkıda bulunmaktadır (38). Primer SS olan 400 hasta ile yapılmış bir kohort çalışmasının sonuçları şu şekildedir (39): Antinükleer antikor (ANA) - %74 Anti-Ro/SSA antikor - %40 Romatoid faktör (RF) - %38 Anti düz kas antikoru - %35 Anti-La/SSB antikor - %26 Antiparyetal hücre gastrik antikor - %20 Antiperoksidaz antikor - %18 Antitiroglobulin antikor (anti-tg) - %13 Düşük CH50 - %12 Düşük C4 - %8 Kriyoglobulinemi - %9 ANA: ANA pozitif olan hastalarda lenfadenopati, Raynaud fenomeni ve kutanöz vaskülit, ANA negatif olan hastalara göre daha yüksek prevalansta saptanmıştır (39). 16

25 Anti-Ro/SSA ve anti-la/ssb antikorlar: Bu antikorlara sahip olan bireylerde adenopati, periferal nöropati, kutanöz vaskülit, Raynaud fenomeni ve annular eritem gelişme olasılığı daha fazladır (39). Kriyoglobulinler: Kriyoglobulinemisi olan hastalarda parotidomegali, adenopati, kütanöz vaskülit, Raynaud fenomeni, periferal nöropati prevalansı, olmayan hastalardan daha yüksek saptanmıştır (30). Hipergamaglobulinemi ve hipogamaglobulinemi:380 hastadan oluşan bir çalışmada poliklonal veya monklonal hipergamaglobulinemi hastaların %22 sinde saptanmıştır (40). Hipergamaglobulinemi, enfeksiyon, sistemik vaskülit veya diğer nedenlerin yokluğunda gelişen eritrosit sedimentasyon hızındaki yükselmeyi açıklayabilir (29). Aynı çalışmada hipogamamglobulinemi ise hastaların %15 inde görülmüştür (31). Hipogamaglobulinemi, lenfoma gelişmesinin habercisi olabilmektedir (29). Monoklonal gamopati: Yukarıdaki çalışmada yer alan hastaların %22 sinde monoklonal gamopati saptanmış olup birinci sırada IgG tipi gamopati yer almaktadır (31). Monoklonal gamopati varlığı genellikle kriyogobulinlerin varlığı ile koreledir. Bir çalışmada miks kriyoglobulinemi ve monoklonal romatoid faktörü olan hastalarda B-hücreli lenfoma gelişme riski, olmayanlara göre daha yüksek bulunmuştur (41). Kriyoglobulinemi, hipokomplementemi ve purpura triadı ciddi hastalık komplikasyonları ve ölüm ile koreledir (30). 17

26 Deri: Çok sayıda kütanöz sendromun SS ile ilişkisi vardır. Ana deri bulguları kserozis, kütanöz vaskülit, reynoud fenomeni ve annuler eritemden oluşmaktadır (29). Kserozis: SS deki en yaygın kütanöz semptomlar kuruluk ve kaşıntıdır (42). Kserozis kuru, pullu deri ile karakterizedir. Sıklıkla alt ekstremite ve aksiller bölge derisi tutulmaktadır. Derideki bezlerin yağ veya ter salgısındaki azalmadan ziyade, dış yüzey olan stratum korneumun koruma fonksiyonundaki spesifik değişiklikten kaynaklanmaktadır (43). Kserozisle ilişkili faktörler ileri yaş, sık banyo yapma ve düşük nemdir. Semptomlar kışın daha şiddetli olma eğilimindedir. Kserozis tedavisinde ana nokta topikal yumuşatıcılarla deri bakımıdır (29). Kütanöz vaskülit: Kütanöz vaskülit SS li hastaların %10 unda görülmektedir. Kütanöz vaskülit gelişiminin önemli prognostik etkileri vardır. Örneğin, kütanöz vaskülit olan hastalar olmayanlara göre lenfoma gibi SS in ekstraglandüler tutulumları ve hastalığın komplikasyonlarına bağlı ölüm açısından daha yatkındırlar (44, 45). Vakaların çoğunda kütanöz vaskülit kapiller damar, arteriol ve venül gibi küçük dmarları tutmaktadır. Palpabl purpura en yaygın bulgudur fakat ürtikeryal lezyonlar, maküller, papüller ve küçük ülsere alanlar ayrıca gözlemlenebilmektedir. Ürtikeryal lezyonlar kol, gövde ve yüzde görülürken diğer lezyonlar alt ekstremiteye yerleşmektedir (6). 18

27 Raynaud fenomeni: SS li hastaların %13-30 unda Raynaud fenomeni saptanmıştır. Raynaud fenomeni pulmoner fibrozis, artrit, vaskülit ve ANA ile ilişkilidir (46). Annular eritem: fotosensitivite ve annular eritematöz lezyonlar SS li hastalarda görülebilmektedir. Bu lezyonlar polisiklik ve makükopapülerdir ve anti-ro/ssa ve anti-la/ssb antikorları ile ilişkilidir. Üst ekstremiteler, gövde ve yüzde yerleşme eğilimindedir (29). SS de görülen diğer deri lezyonları; eritema nodozum, livedo retikülaris, liken planus, vitiligo, kutanöz amiloidozis, granüloma annulare ve anguler cheilittir (28,47). Kas-iskelet sistemi: Eklemler: SS li hastaların yaklaşık %50 si artraljiden yakınmaktadır, bunların hepsinde artrit kanıtı yoktur (48). Artropati genellikle simetrik, intermittandır, elleri ve dizleri etkilemektedir. Eroziv değildir ve deformite bırakmaz (29). Romatoid faktör SS li hastaların yaklaşık %40 ında mevcuttur ve anlamlı derecede yüksek artiküler semptomlarla ilişkidir. Antisiklik sitruline peptid antikor pozitifliği daha az görülür (49). Kaslar: Proksimal kas güçsüzlüğü şeklinde sinsi başlangıç gösteren hafif bir inflamatuar miyopati SS de görülebilmektedir. %2.5 ile %47 arasında değişen oranlarda bildirilmektedir (50). Ek olarak, bazı asemptomatik hastaların kas biyopsilerinde inflamatuar hücre infiltrasyonu saptandığı bildirilmektedir (51). Sikka semptomları ile birlikte olan belirgin kas zayıflığı ve dramatik yüksek kas 19

28 enzimleri varlığı, SS ile başka bir bağ doku hastalığının birarada olduğu anlamına da gelebilmektedir (29). Tiroid: Tiroid tutulumunun SS de yaygın olup olmadığı tartışmalıdır. Primer SS si olan hastaların %10 ila 70 inde tiroidin yapısal, hormonal veya otoantikor anormalliği mevcuttur (52). Genel populasyona göre SS si olan daha yaşlı ve kadın hastalarda yüksek insidansta tiroid hastalığı mevcuttur den 2000 e kadarki tıbbi literatürde 506 sjögren hastasının %17,6-29 unda hipotiroidizim, hipertiroidizim veya herhangi bir tiroid hastalığı saptanmıştır (53). Akciğer: İntersitisyel akciğer hastalığı, SS de en sık görülen akciğer tutulumudur, sıklıkla asemptomatiktir (54). Radyolojik ve fonksiyonel incelemeler sonrası tanınabilmektedir. Hastaların çoğunun akciğer parankimi lenfositik infiltrasyona uğramaktadır ve sonuçta lenfositik alveolit, intersitisyel pnomoni ve fibrozis gelişmektedir. Solunum yetmezliği nadir gelişen bir komplikasyondur (4). Kalp: Akut perikardit primer SS nin nadir bir komplikasyonu olmasına karşın, önceki perikardite bağlı ekokardiyografik bulgular daha yaygındır. Perikardit öyküsü olan hastalarda sol ventrikül hipokinezisi yaygındır. Ancak bu bulguya bağlı klinik belirti net değildir (29). Gastrointestinal sistem: Disfaji SS de yaygındır. Çoğunlukla tükrük salgısındaki azalmaya bağlıdır ancak özefagus dismotilitesine bağlı olarak da gelişmektedir (55). Bulantı, epigastrik ağrı ve dispepsi diğer sık yakınmalardır. Histolojik incelemede CD4+ T lenfositlerle infiltre atrofik gastrik gösterilebilmektedir. Hastaların önemli bir kısmında antiparyetal hücre antikorları 20

29 mevcuttur. Gastriti olan hastaların MALT lenfoma için predispozan olan helicobakter pylori açısından değerlendirilmesi gerekir (29). Çölyak hastalığının (gluten enteropatisi) SS li hastalardaki prevelansı, genel populasyona göre daha yüksektir (56). Karaciğer: SS ile karaciğer hastalıkları arasında, gerek biyokimyasal testler gerekse primer biliyer siroz, portal hepatik fibrozis veya kronik aktif hepatit gibi hastalıkların biyopsilerine dayanarak, net bir ilişki olduğu saptanmıştır (57).Primer biliyer sirozlu hastalarda artan prevalansta sikka semptomları vardır (58). İdiopatik portal hipertansiyonun SS ve sistemik skleroz ile ilişkisi vardır (59). Böbrekler: İntersitisiyel nefrit, renal tübüler asidoz veya konsantrasyon yeteneğinde azalmaya yol açan renal tübüler disfonksiyon, glomerüler hastalık SS de görülebilmektedir (29). Mesane: Sjögren sendromlu kadın hastalarda dizüri, pollaküri, noktüri veya acil idrar yapma ihtiyacı görülebilmektedir. Üriner enfeksiyon dışlandığında, bu semptomlar intersitisiyel sistite sekonder olarak gelişmektedir. Bu semptom kompleksinin sıklığına dair bir çalışma Finlandiya da yapılmıştır ve SS li hastalarda normal populasyona göre 20 kat fazla bulunmuştur (60). Pankreas: Sjögren sendromunun, pankreasta diffüz veya lokalize şişkinliğe yol açan ve pankreatik kanalı daraltan otoimmün sklerozan pankreatit ile ilişkisi olduğu saptanmıştır. her iki patolojinin birlikte olduğu kişilerde IgG4 ilişkili sistemik hastalık olduğu düşünülmektedir (61). 21

30 Periferik sinir sistemi: Sjögren sendromu, bir dizi komplek periferik sinir sistemi anormalliği ile beraberlik göstermektedir. Periferik nöropati hastaların %10 unda görülmektedir. 92 hastadan oluşan bir çalışmada şu periferik sinir sistemi anormallikleri görülmüştür: Duyusal ataksi, ağrılı duyusal nöropati, saf trigeminal duyusal nöropati, mononöritis multiplex, multipl kranial sinir tutulumları, radikülonöropati, otonom nöropati (62). Santral sinir sistemi: Sjögren sendromunda santral sinir sistemi (SSS) tutulumunun sıklığı tartışmalıdır. Fokal lezyonlardan demans ve multipl sklerozu taklit eden durumlara kadar uzanan spektrumda %20-25 oranında tutulum bildirenler olduğu gibi daha düşük prevalansın saptandığı çalışmalar da mevcuttur (63, 64). Beyin veya spinal kordun herhangi bir kısmı tutulabilir. Tutulum genellikle epizodlar halinde gelmekte, sıklıkla uzun hastalıksız dönemler olmakta ve sonuçta sinsi bir nörolojik defisit gelişmektedir (65). Olası komplikasyonlar ve bazılarının immünsüpresif terapi ile tedavi edilebilmesi açısından SSS tutulumunun erken tanınması önemlidir. Diğer taraftan, nörolojik semptomlar SS başlangıcından önce de gelebilmektedir (56). Sjögren sendromunda görülebilen SSS bulguları şu şekildedir: motor veya duyusal eksikliklere, felçlere veya serebellar sendromlara yol açabilen fokal lezyonlar, ensefalopati veya psikiyatrik anormallik şeklinde bulgu verebilen diffüz beyin lezyonları, akut transvers myelopati veya progresiv myelopati şeklinde olabilen spinal kord tutulumu, subakut aseptik menenjit, korea, optik nörit, hafıza ve konsantrasyonun etkilendiği kognitif disfonksiyon (29). 22

31 Lenfoma: Sjögren sendromlu hastalarda uzun dönemde lenfoma görülmesi önemli bir sorundur. Sjögren sendromunda egzokrin bezlerin lenfositik infiltrasyonunun yanı sıra poliklonal B hücre aktivasyonu görülmektedir. Bu durum lenfoma gelişimi için predispozandır (66). Yaşam boyu non-hodgkin lenfoma gelişme riski SS de %5 tir, bu da normal populasyondan kat daha fazla risk anlamına gelmektedir (29). Bir çalışmada Sjögren tanısından ortalama yıl sonra lenfoma tanı konulmuştur (67). Sjögren sendromlu hastalarda, lenfoma riskinin artmış olduğu klinik durumlar şunlardır: kutanöz vaskülit, periferal nöropati, romatoid faktör pozitifliği, tip II kriyoglobulinemi, anti-ro/ssa veya anti-la/ssb pozitifliği, tükrük bezinin IL-12 ve 18 salgılayan makrofajlar ve dendritik hücrelerle infiltrasyonu (68-70). İnfeksiyöz ajanların lenfomaya dönüşümde etkili olduğuna dair görüşler mevcuttur. Özellikle siyalotropik ve onkojenik potansiyeli olan hepatit C virüsü ön planda düşünülmektedir. Hepatit C enfeksiyonu, SS ve lenfoması olan 25 hasta ile yapılan uluslar arası bir çalışmada B hücreli lenfomanın şu alt tipleri saptanmıştır; mukoza ilişkili lenfoma (MALT), diffüz büyük B hücreli lenfoma ve folliküler lenfoma (59) Sjögren Sendromu da Laboratuvar Sjögren sendromlu hastaların tam kan sayımında anemi ve 1/3 olguda lökopeni görülmektedir. Anemi, kronik hastalık anemisi veya atrofik gastrite eşlik edebilen pernisyöz anemi şeklindedir (71). Anormal lökosit sayımında lenfoma 23

32 olasılığı değerlendirilmelidir. Düşük platelet sayısı da saptanabilmektedir ancak öncelikle lupus ekarte edilmelidir. Alkalen fosfataz ve transaminazlarda yükseklik, elektrolit bozuklukları ile karşılaşılabilmektedir (4). Albumin/globulin oranında ters dönme varsa yani oran<1 ise protein elektroforezi yapılmalıdır, sıklıkla poliklonal gamopati saptanmaktadır (4). Hipergamaglobulinemi %80 hastada görülebilmektedir. C-reaktif protein (CRP) çoğunlukla normaldir (20). Eritrosit sedimentasyon hızı genellikle yüksek olmasına karşın nonspesifiktir. Romatoid Faktör, romatoid artriti olmayan hastalarda yani primer sjögren sendromu olanlarda sıklıkla pozitiftir, seviyesinde zaman içerisinde azalma saptanması lenfoma gelişimi açısından uyarıcıdır (4). Serum immünglobulin düzeyleri, özellikle IgG sıklıkla yüksek saptanmaktadır. Tükrük salgısında da yüksektir. Bunun bez yıkımı ile orantılı olduğu düşünülmektedir (4). ANA yaklaşık olarak %70 hastada pozitiftir (30). Anti-Ro/SSA ve anti-la/ssb antikorları, RNA antijenlerine karşı oluşmuş antikorlardır. Ancak SS için özgül değildir (62). Anti-La antikorları, anti-ro antikoru negatif olanlarda genellikle negatiftir. Antikor titreleri hastalık aktivitesi hakkında bilgi vermemektedir (4). Anti-Ro ve anti-la antikorlarının 52, 54, 60 kd gibi farklı moleküler ağrılıkları vardır. sjögren sendromunda 52 kd lik protein %80 den fazla pozitifken, sistemik lupus eritematozusta özellikle 60 kd lik protein %80 pozitiftir. Bu iki antikor, hastalığın erken başlayışı, uzun hastalık süresi, rekürren 24

33 parotis bezi şişmesi, splenomegali, lenfadenopati ve vaskülit ile giden tablolarla beraberlik göstermektedir (20). Antifosfolipid antikorları, ekstrakte edilebilen nükleoproteinlere karşı antikorlar, organ spesifik antikorlar (tükrük bezi kanalı, tiroid bezi, mide mukozası gibi) da SS li hasta serumlarında saptanabilmektedir (20) Oftalmolojik Testler Keratokonjonktivitis sikkayı değerlendirmek amacıyla kullanılan 3 yaygın test vardır; Schirmer tesi, Rose Bengal testi ve göz yaşı kırılma zamanı (72). Schirmer testi: Schirmer testi ile göz yaşı üretimi ölçülmektedir. Küçük bir steril filtre kağıdı, alt göz kapağının 1/3 lateraline yerleştirilmekte ve ıslanmanın ne kadar olduğu ölçülmektedir (73). 5 dakika sonra kağıttaki ıslaklık ölçülmektedir; ıslaklığın 5 mm den az olması, göz yaşı sekresyonunun azaldığına kuvvetle işaret etmektedir. Ancak bu test SS ye özgül değildir (74). Rose Bengal testi: Konjonktival epitelyum lezyonlarını saptamak için kullanılmaktadır (75). 10 mikrolitre Rose Bengal solüsyonu alt fornix içine konulmaktadır. Hastadan sıvının tüm konjonktiva ve kornea yüzeyine yayılması için iki kez göz kırpması istenmektedir. Biomikroskop yardımı ile boyanmanın miktarına bakılmaktadır (76). Kırmızı noktalar seyrek dağılmışsa 1 pozitif, yoğun serpilmiş ise 2 pozitif, farklı alanlarda birleşmiş, büyük boyanmalar varsa 3 pozitif olarak değerlendirilmektedir. Kalitatif bir test olmasına karşın spesifikliği schirmer testinden daha fazladır. Bu testin %5 yalancı pozitiflik ve negatiflik verme ihtimali vardır (20). 25

34 Göz yaşı kırılma zamanı: Bu test diğer bir faydalı klinik testtir. Göze flöresan ışık uygulanmakta ve son göz kırpma ile koyu, flöresanssız alanlar arasındaki zaman ölçülmektedir. Göz yaşı tabakasında aşırı kırılma olması, musin veya lipid tabakada anormallik olduğuna işaret etmektedir (65). Göz yaşı kırılma zamanı, keratokonjonktivitis sikka-ilişkili inflamasyonun indirekt bir göstergesi olmasına karşın, oküler semptomların şiddeti ve korneal epitelyum tutulumu ile korelasyonu, Schirmer testinden daha iyidir (77) Oral Testler Kserostominin değerlendirilmesi için dört temel test vardır: Tükrük bezi sintigrafisi: Kalitatif tükrük bezi sintigrafisi, tüm major tükrük bezlerinin fonksiyonel değerlendirilmesinde dinamik bir görüntü sunmaktadır (78). Kullanılan radyodiagnostik madde 99m Tc perteknetattır ve ven içi enjeksiyonundan sonraki 60 dakika boyunca ağız içindeki dağılımına bakılmaktadır. SS li hastalarda etken maddenin beze alımı ve tükrüğe salınımı gecikmiştir veya yoktur. Anormal sintigrafi azalmış tükrük akımı ve küçük tükrük bezlerinin lenfositik infiltrasyonunun yoğunluğu ile koreledir. Sintigrafik anormallikler yüksek duyarlı ancak hastalığa özgül değildir (79). Parotis bezi sialografisi: Parotis bezi sialografisi bez kanalının, yağ bazlı kontrast materyal ile kanülasyonu sayesinde yapılmaktadır. Bu yöntem ile kanalların mükemmel görünümü sağlanmasına karşın, kanal rüptürü riski nedeniyle kullanımı sınırlıdır. Akut parotit esnasında yapılmamalıdır (80, 81). 26

35 Sintigrafi ile parotis bez sialografisi karşılaştırıldığında, sintigrafinin korelasyonu daha iyi bulunmuştur (69). Ayrıca sialografi için deneyim gereklidir (71). Sialometri: Sialometri tükrük üretiminin gösterilmesine dayanmaktadır. Öncesinde uyarı verilerek veya verilmeksizin, parotis, submandibular, sublingual bezler veya tüm bezlerin tükrük üretimi ölçülmektedir. Aşikar SS olan hastalarda tükrük akımı azalmıştır. Akımın ölçümü yaş, cinsiyet, ilaçlar ve günün zamanından etkilenmektedir. Normal kişilerden alınan ölçümlerde de farklı akım sonuçları alınmaktadır. Bu nedenle tek bir değer SS için tanısal değildir (82). Saxon testi: Saxon testi tüm sialografinin birmodifikasyonudur. Bu testte, hasta bir gazlı bezi iki dakika boyunca, tükrüğünün yutmadan çiğnemektedir. Gazlı bezin çiğnenmeden önce ve sonraki ağırlığı ölçülmektedir gramdan daha az ağırlık değişimi pozitif olarak kabul edilmektedir. Bu testin dezavantajları; test esnasında bir miktar tükrüğün yutulması, günün zamanı ve tüketilen gıdaya göre değişen tükrük sekresyonu ve testin uyarı verilmeksizin yapılabilmesindeki başarısızlıktır (83). Manyetik rezonans görüntüleme (MRI): MR, tükrük bezlerinin görüntülenmesini sağlayan girişimsel olmayan bir tekniktir (84). MR, ultrasonografi ve bilgisayarlı tomografiye göre tükrük bezlerini değerlendirmede daha üstündür. Tükrük bezi ile korelasyonu iyidir (85) Tükrük Bezi Biyopsisi Dudaktan alınan tükrük bezi biyopsisi, SS den şüphesi olan hastalarda önemli bir tanısal yöntemdir. SS tanısını konfirme etmek veya kuru ağız ve 27

36 bilateral tükrük bezi büyümesine yol açan diğer durumları ekarte etmek amacıyla yapılmaktadır (86). Biyopsi, alt dudağın makroskopik olarak normal, travmatize olmamış kısmından alınmalıdır. Alınan dokunun değerlendirmeye uygun olması için en az 4 lobül içermesi gereklidir (87). Anahtar histolojik görünüm, sıklıkla lobülün merkezinden başlayıp perifere uzanan, fokal lenfosit birikimi veya birikimleridir. En yaygın kabul gören derecelendirme sistemi, her 4 mm 2 de 50 veya daha fazla lenfosit içeren fokus sayısıdır (88, 89). Bir çok kriter sistemine göre SS için bir fokustan daha fazlası gereklidir. Biriken lenfositlerin çoğu CD4+ T lenfositlerdir. Biyopsinin değerlendirilmesinde patoloğun deneyimi de önemlidir (90) Ayırıcı Tanı SS nin ayırıcı tanısı kuru göz, kserostomi ve parotis bezi büyümesi ile giden hastalıkları içine almaktadır. Sarkoidoz, SS nin klinik bulgularını taklit edebilmektedir (91). Minör tükrük bezi biyopsisinde non-kazeifiye granülomların olmaması ve sarkoidozda Ro (SSA) ve La (SSB) antijenlerine karşı antikorların görülmemesi ile bu iki hastalık birbirinden ayırt edilebilmektedir (65). SS ile klinik olarak benzerlik gösteren diğer hastalıklar; lipoproteinemi (tip II, IV ve V), hipertrigliseridemi, diabetes mellitus, Mikulitz hastalığı (son veriler, bu durumun farklı bir hastalık olarak adlandırılmasını önermektedir), kronik graftversus-host hastalığı, amiloidoz, insan immün yetmezlik virüsü (HIV), insan T lenfositik virüs-1 (HTLV-1) ve hepatit C virüsü (HCV) ile gelişen enfeksiyöz hastalıklardır (92). HIV ile enfekte hastalarda sikka semptomları, parotis bezinde 28

37 büyüme, pulmoner tutulum ve lenfadenopati görülebilmektedir. Bu hastalarda HLA-DR5 alloantijeninin prevalansı yüksektir (93). Bu iki hastalık kolaylıkla birbirinden ayırtedilebilmektedir; HIV ile enfekte hastalar genellikle genç erkeklerdir, anti-ro ve anti-la antikorları yoktur ve tükrük bezlerindeki lenfositik infiltrat CD8+ T hücrelerden oluşmaktadır (84). Hepatit C virüsü kronik lenfositik sialadenite yol açarak SS yi taklit etmektedir (94). Bu hastalarda yaş ortalamaları daha yüksek, parotis bezinde büyüme daha az, SS li hastalara göre karaciğerin hastalıktan etkilenmesi daha fazladır. Diğer taraftan SS li hastaların serumlarında da HCV ye karşı antikorlar da nadir değildir (95). Kuru göz yapan ilaçlar; antihipertansifler (beta bloker, alfa bloker), kas gevşeticiler (methokarbomol), antiparkinson ilaçlar (levadopa, karbidopa), antidepresanlar (amitriptilin), dekonjestanlar (psödoefedrin) şeklinde sıralanabilmektedir (2). Hipovitaminozis A, musin yapımındaki azalma nedeniyle kuru göze neden olmaktadır (96). Diyabetes mellitus, malnutrisyon, alkolizmde görülebilen bilateral tükrük bezi büyümesi, SS ile ayırıcı tanıya girmelerine yol açmaktadır (97) Sjögren Sendromunun Tedavisi Sjögren Sendromu geniş klinik spektrumu olan kronik bir hastalıktır. Bu nedenle hastalar fonksiyonel iyilik hali, olası komplikasyon belirtilerinin saptanması ve hastalık seyrinde görülebilecek anlamlı değişiklikler açısından düzenli takip edilmelidir. Sikka semptomlarının giderilmesi tedavide esastır (98). 29

38 Kserostominin tedavisi zordur. Tek başına tümüyle etkili bir yöntem yoktur ve mevcut yöntemlerin çoğu palyatiftir. Şekersiz pastillerle tükrük akımının uyarılması oldukça yararlıdır. Tükrük salınımını azaltan gıdaların tüketimi, sigara içimi ve antikolinerjik ilaçların kullanımından kaçınılmalıdır. Hastaların çoğu yanlarında su, şekersiz limon şekeri veya sakız taşımaktadırlar. Bunların şekersiz olması ve yeterli ağız bakımı diş çürüklerinden kaçınmak için gereklidir (65). Tükrük azlığı ağır düzeyde ise, günde dört kez oral alınan pilokarpin hidroklorid, sekresyonun artırılmasına yardımcı olabilir. Pilokarpin muskarinik M3 reseptörlerine bağlanan kolinerjik bir ilaçtır, düz kasların kasılarak tükrük salınımını artmasını sağlamaktadır. Alındıktan sonra 15 dakika içinde etkinliği başlamakta ve 4 saatte sonlanmaktadır. Terleme ve kızarma gibi yan etkileri hafiftir. Daha yeni olan diğer bir kolinerjik ilaç ise sevimelindir. Bu da tükrük akımını artırmaktadır. Kardiyovasküler hastalığı olan kişilerde kolinerjik ilaçlar dikkatli kullanılmalıdır (99). Son yapılan randomize kontrollü çalışmalarda pilokarpin ve sevimelinin SS deki kuru gözde etkinliği değerlendirilmiştir. Günlük 10 mg pilokarpinin 12 hafta boyunca kullanılmasının, subjektif göz semptomlarında fayda sağladığı görülmüştür. Ek olarak Rose Bengal testinde iyileşme görülürken aynı etki Schirmer testinde görülmemiştir (100). Sevimelin alan hastalarda ise plaseboya göre semptomlarda, göz yaşı dinamiklerinde, genel iyilik halinde istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar saptanmıştır (101). 30

39 İnsan interferon-α (IFN-α) ile yapılan bir çalışmada güvenlik ve etkinlik değerlendirmesi yapılmıştır. Hastalara 24 hafta boyunca günde üç kez 150 IU IFN-α veya plasebo verilmiştir. IFN-α verilen grupta istatistiksel olarak belirgin, semptomlarda gerileme ve tükrük akımında artış saptanmıştır. Belirgin yan etki görülmemiştir (102). Kuru göz tedavisinde, suni göz yaşı kullanılır. Farklı akışkanlık ve koruyuculukta piyasada çok sayıda suni göz yaşı bulunmaktadır. Daha kalın ve visköz olan göz yaşları daha az sıklıkta kullanım sağlamaktadır ancak kirpiklerde kalıntı bırakmaktadır. Daha sulu olanların ise daha sık kullanılmaları gerekmektedir. Bikarbonat tamponlu elektrolit içeren sıvılar, insan göz yaşının elektrolit içeriğini taklit etmektedir ve böylece daha iyi sonuç vermektedir. Yumuşak kontakt lensler korneanın korunmasını sağlayabilmektedir ancak ıslatma ve enfeksiyon açısından yakın takip gerektirmektedir. Sigaradan ve fenotiazin, trisiklik antidepresan, antispazmodik gibi antikolinerjik içeren ilaçlardan sakınmak önemlidir (65). Siklosporin A nın lokal uygulanımının da plaseboya göre faydalı olduğu gösterilmiştir. Beraberinde suni göz yaşı kullanımı, siklosporinin irritasyon yapıcı etkisini hafifletmektedir (103). Siklosporin A nın, göz yaşı bezinin asiner hücrelerindeki prolaktin resepörlerini uyararak etki gösterdiği düşünülmektedir (62). Sjögren sendromlu hastalarda oral kandidiyazis önemli bir sorundur. Mukozal yanmaya ve asitli gıdalara karşı hassasiyete yol açan bu enfeksiyonun tedavisinde topikal nistatin ünite pastil olarak günde 4-5 kez veya klotrimaksazol 10 mg pastil şeklinde günde 5 kez kullanılabilmektedir (104). 31

40 Vajinal kuruluk yağlandırıcı jeller ve nemlendirici losyonlarla tedavi edilmektedir (65). Postmenapozal kadınlarda lokal östrojen kremler kullanılabilmektedir. Steroidli kremler kullanılmaz (95). Anti-TNF-α ajanlar olan infliksimab ve etanercept ile yapılmış olan iki randomize kontrollü çalışma (sırası ile 5 mg/kg ve 50 mg/hafta dozlarda), artralji, yorgunluk ve sikka semptomlarını gidermede yetersiz bulunmuştur (105, 106). Hidroksiklorokin antimalaryal bir ilaçtır ve SS de görülen myalji, artralji ve lenfadenopatiyi geriletmekte etkilidir (107). Benzer yararı bazı SLE hastalarında da gözlenmiştir (108). Bir çalışmada, hidroksikloerokinin göz yaşı miktarını artırmadığı ancak eritrosit sedimentasyon hızını (ESR) gerilettiği gözlenmiştir (109). 6-8 mg/kg/gün şeklinde uygun dozda alındığında, hidroksiklorokin kullanımı güvenlidir, ancak 1/1000 den daha az risk ile gözde birikmektedir. Bu nedenle -12 haftada bir göz kontrolü önerilmektedir (110). Steroid dışı anti-inflamatuar ilaçlara (NSAİD) dirençli hastalarda düşük doz metotreksat artralji ve myaljinin kontrolünde etkili olabilmektedir (111). Sistemik kortikositeroidler (0.5-1 mg/kg/gün prednizon) ve siklofosfamid gibi immünsüpresif ilaçlar diffüz intersitisyel pnomonit, glomerulonefrit, vaskülit ve periferal nöropati gibi ciddi ekstraglandüler tutulumların tedavisinde kullanılmaktadır. Bu ilaçların SS deki etki mekanizması tam olarak bilinmemektedir. Lenfomanın tedavisi histolojik tipi, vücuttaki yerleşimi ve yayılımına bağlıdır (65). SS ve yüksek dereceli lenfoması olan hastalarla yapılmış bir çalışmada siklofosfomid/doksorubisin/vinkristin/prednison (CHOP) ve 32

Prof. Dr. Nuran Türkçapar İç Hastalıkları ABD-Romatoloji BD

Prof. Dr. Nuran Türkçapar İç Hastalıkları ABD-Romatoloji BD Prof. Dr. Nuran Türkçapar İç Hastalıkları ABD-Romatoloji BD Primer Sjögren Sendromu (pss) Göz yaşı ve tükrük bezinin lenfositik infiltrasyonuna bağlı ciddi ağız ve göz kuruluğunun yanı sıra sistemik bulgularla

Detaylı

44 yaşında kadın hasta flask paralizi ile başvurduğu dış merkezden sevk edildi. Şiddetli hipokalemisi(2 meq/lt) olduğu için KCl içeren infüzyon

44 yaşında kadın hasta flask paralizi ile başvurduğu dış merkezden sevk edildi. Şiddetli hipokalemisi(2 meq/lt) olduğu için KCl içeren infüzyon Case 6 44 yaşında kadın hasta flask paralizi ile başvurduğu dış merkezden sevk edildi. Şiddetli hipokalemisi(2 meq/lt) olduğu için KCl içeren infüzyon başlandı. Ek labaratuvar verileri.. RF+ Anti-Ro/SS-A+,

Detaylı

Sjögren sendromu (SS) lakrimal bezler ve tükrük bezleri başta olmak üzere, tüm ekzokrin bezlerin lenfositik infiltrasyonu ile karakterize, kronik,

Sjögren sendromu (SS) lakrimal bezler ve tükrük bezleri başta olmak üzere, tüm ekzokrin bezlerin lenfositik infiltrasyonu ile karakterize, kronik, Sjögren Sendromu Açısından Araştırılan Hastalarda Minör Tükrük Bezi Biyopsisine Ait Histopatolojik Parametreler İle Laboratuar Ve Klinik Özelliklerin Analizi Betül Ünal*, Veli Yazısız**, Gülsüm Özlem Elpek*,

Detaylı

KRİYOGLOBÜLİN. Cryoglobulins; Soğuk aglutinin;

KRİYOGLOBÜLİN. Cryoglobulins; Soğuk aglutinin; KRİYOGLOBÜLİN Cryoglobulins; Soğuk aglutinin; Kriyoglobülin kanda bulunan anormal proteinlerdir ve 37 derecede kristalleşirler. Birçok hastalık sırasında ortaya çıkabilirler ancak vakaların %90ı Hepatit

Detaylı

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP B TEORİK DERS PROGRAMI.

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP B TEORİK DERS PROGRAMI. SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI 08-09 EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP B TEORİK DERS PROGRAMI. Hft Tarih Saat Konu Süre Öğretim Üyesi 03 Eylül 08 09.00 İç Hastalıkları ve Anamnez () Toraks muayenesi

Detaylı

HIV & CMV Gastrointestinal ve Solunum Sistemi

HIV & CMV Gastrointestinal ve Solunum Sistemi Uzm. Dr. Sinem AKKAYA IŞIK Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi HIV & CMV Gastrointestinal ve Solunum Sistemi AIDS CMV; nadir ölümcül İlk vaka 1983 Etkili ART sıklık azalmakta, tedavi şansı

Detaylı

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP C TEORİK DERS PROGRAMI.

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP C TEORİK DERS PROGRAMI. SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI 08-09 EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP C TEORİK DERS PROGRAMI. Hft Tarih Saat Konu Süre Öğretim Üyesi 5 Nisan 09 09.00 İç Hastalıkları ve Anamnez () Toraks muayenesi

Detaylı

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP D TEORİK DERS PROGRAMI.

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP D TEORİK DERS PROGRAMI. SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI 08-09 EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP D TEORİK DERS PROGRAMI. Hft Tarih Saat Konu Süre Öğretim Üyesi 0 Şubat 09 09.00 İç Hastalıkları ve Anamnez () Toraks muayenesi

Detaylı

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP C TEORİK DERS PROGRAMI

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP C TEORİK DERS PROGRAMI SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI 0-05 EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP C TEORİK DERS PROGRAMI Hft Tarih Saat Konu Süre Öğretim Üyesi 0 Nisan 05 09.00 İç Hastalıkları ve Anamnez () Toraks muayenesi

Detaylı

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP A TEORİK DERS PROGRAMI

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP A TEORİK DERS PROGRAMI SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI 0-05 EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP A TEORİK DERS PROGRAMI Hft Tarih Saat Konu Süre Öğretim Üyesi 7 Kasım 0 09.00 İç Hastalıkları ve Anamnez () Toraks muayenesi

Detaylı

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP D TEORİK DERS PROGRAMI

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP D TEORİK DERS PROGRAMI SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI 0-05 EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP D TEORİK DERS PROGRAMI Hft Tarih Saat Konu Süre Öğretim Üyesi 09 Şubat 05 09.00 İç Hastalıkları ve Anamnez () Toraks muayenesi

Detaylı

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP B TEORİK DERS PROGRAMI

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP B TEORİK DERS PROGRAMI SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI 0-05 EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP B TEORİK DERS PROGRAMI Hft Tarih Saat Konu Süre Öğretim Üyesi 08 Eylül 0 09.00 İç Hastalıkları ve Anamnez () Toraks muayenesi

Detaylı

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP B TEORİK DERS PROGRAMI

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP B TEORİK DERS PROGRAMI SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI 05-06 EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP B TEORİK DERS PROGRAMI Hft Tarih Saat Konu Süre Öğretim Üyesi 07 Eylül 05 09.00 İç Hastalıkları ve Anamnez () Toraks muayenesi

Detaylı

mm3, periferik yaymasında lenfosit hakimiyeti vardı. GİRİŞ hastalığın farklı şekillerde isimlendirilmesine neden Olgu 2 Olgu 3

mm3, periferik yaymasında lenfosit hakimiyeti vardı. GİRİŞ hastalığın farklı şekillerde isimlendirilmesine neden Olgu 2 Olgu 3 24 P. I. AĞRAS ve Ark. GİRİŞ Ürtikeryal vaskülit histolojik olarak vaskülit bulgularını gösteren, klinikte persistan ürtikeryal döküntülerle karakterize olan bir klinikopatolojik durumdur (1). Klinikte

Detaylı

Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi

Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi 03.05.2016 OLGU 38 yaşında evli kadın hasta İki haftadır olan bulantı, kusma, kaşıntı, halsizlik, ciltte ve gözlerde

Detaylı

Romatizma BR.HLİ.066

Romatizma BR.HLİ.066 Nedir? başta eklemler olmak üzere, birçok organ ve dokunun doğrudan ya da dolaylı olarak zarar görmesine yol açabilen hastalıklar grubudur. Kanda iltihap düzeyinde yükselmeye neden olup olmamasına göre

Detaylı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 9 Ağustos 2016 Salı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 9 Ağustos 2016 Salı Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 9 Ağustos 2016 Salı Yandal Ar. Gör. Uzm. Dr. Kübra Öztürk Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

Detaylı

MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ. Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D.

MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ. Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D. MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D. Multipl Myeloma Nedir? Vücuda bakteri veya virusler girdiğinde bazı B-lenfositler plazma hücrelerine

Detaylı

Travmalı hastaya müdahale eden sağlık çalışanları, hasta kanı ve diğer vücut salgıları ile çalışma ortamında karşılaşma riski bulunan diğer sağlık

Travmalı hastaya müdahale eden sağlık çalışanları, hasta kanı ve diğer vücut salgıları ile çalışma ortamında karşılaşma riski bulunan diğer sağlık Doç. Dr. Onur POLAT Travmalı hastaya müdahale eden sağlık çalışanları, hasta kanı ve diğer vücut salgıları ile çalışma ortamında karşılaşma riski bulunan diğer sağlık personeli gibi hastalardan bulaşabilecek

Detaylı

Tip 1 diyabete giriş. Prof. Dr.Mücahit Özyazar Endokrinoloji,Diyabet,Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bölümü

Tip 1 diyabete giriş. Prof. Dr.Mücahit Özyazar Endokrinoloji,Diyabet,Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bölümü Tip 1 diyabete giriş Prof. Dr.Mücahit Özyazar Endokrinoloji,Diyabet,Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bölümü ENTERNASYONAL EKSPER KOMİTE TARAFINDAN HAZIRLANAN DİABETİN YENİ SINIFLAMASI 1 - Tip 1 Diabetes

Detaylı

4.SINIF İÇ HASTALIKLARI STAJ PROGRAMI Öğretim Üyeleri: Prof. Dr. Mehmet BAŞTEMİR, Doç. Dr. Selman ÜNVERDİ, Yrd. Doç. Dr.

4.SINIF İÇ HASTALIKLARI STAJ PROGRAMI Öğretim Üyeleri: Prof. Dr. Mehmet BAŞTEMİR, Doç. Dr. Selman ÜNVERDİ, Yrd. Doç. Dr. 4.SINIF İÇ HASTALIKLARI STAJ PROGRAMI Öğretim Üyeleri: Prof. Dr. Mehmet BAŞTEMİR,, GRUP 1 Stajyer Öğrenciler için Haftalık Çalışma Programı* 1. Hafta (16-20 Ekim 2017) Saat 16 Ekim 2017 Pazartesi 17 Ekim

Detaylı

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ 20.05.2010 Giriş I Renovasküler hipertansiyon (RVH), renal arter(ler) darlığının neden

Detaylı

REHBERLER: TEDAVİYE NE ZAMAN BAŞLAMALI? Dr. Behice Kurtaran Ç.Ü.T.F. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD

REHBERLER: TEDAVİYE NE ZAMAN BAŞLAMALI? Dr. Behice Kurtaran Ç.Ü.T.F. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD REHBERLER: TEDAVİYE NE ZAMAN BAŞLAMALI? Dr. Behice Kurtaran Ç.Ü.T.F. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD 1 2 3 4 ANTİRETROVİRAL TEDAVİ HIV eradiksayonu yeni tedavilerle HENÜZ mümkün değil

Detaylı

EnfeksiyonlaKarışabilecek EnfeksiyonDışıNedenler. Dr. Ferit KUŞCU Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hst ve Kli.

EnfeksiyonlaKarışabilecek EnfeksiyonDışıNedenler. Dr. Ferit KUŞCU Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hst ve Kli. EnfeksiyonlaKarışabilecek EnfeksiyonDışıNedenler Dr. Ferit KUŞCU Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hst ve Kli. Mik AD ATEŞ EtkiliART seçenekleriilehiv hastalarında yıllar içinde nedeni

Detaylı

28.02.2015. Sarkoidoz. MSS granülomatozları. Sarkoidoz. Sarkoidoz. Granülom / Granülomatoz reaksiyon

28.02.2015. Sarkoidoz. MSS granülomatozları. Sarkoidoz. Sarkoidoz. Granülom / Granülomatoz reaksiyon Granülom / Granülomatoz reaksiyon Non-enfektif granülomatozlar: Sinir sistemi tutulumu ve görüntüleme Küçük nodül Bağışıklık sisteminin, elimine edemediği yabancı patojenlere karşı geliştirdiği ve izole

Detaylı

TİROİDİTLERDE AYIRICI TANI. Doç.Dr.Esra Hatipoğlu Biruni Üniversite Hastanesi Endokrinoloji ve Diabet Bilim Dalı

TİROİDİTLERDE AYIRICI TANI. Doç.Dr.Esra Hatipoğlu Biruni Üniversite Hastanesi Endokrinoloji ve Diabet Bilim Dalı TİROİDİTLERDE AYIRICI TANI Doç.Dr.Esra Hatipoğlu Biruni Üniversite Hastanesi Endokrinoloji ve Diabet Bilim Dalı Tiroidit terimi tiroidde inflamasyon ile karakterize olan farklı hastalıkları kapsamaktadır

Detaylı

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ Kan, kalp, dolaşım ve solunum sistemine ait normal yapı ve fonksiyonların öğrenilmesi 1. Kanın bileşenlerini, fiziksel ve fonksiyonel özelliklerini sayar, plazmanın

Detaylı

BRUSELLA ENFEKSİYONU. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği

BRUSELLA ENFEKSİYONU. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği BRUSELLA ENFEKSİYONU Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği SUNU PLANI Mikrobiyoloji Epidemiyoloji Patogenez Klinik bulgular Tanı- Ayırıcı Tanı Tedavi GİRİŞ Brusellozis bir zoonitik

Detaylı

Viral Hepatitler. Hepatit A Virus. Viral Hepatitler- Tarihsel Bakış. Hepatit Tipleri. Hepatit A Klinik Özellikler

Viral Hepatitler. Hepatit A Virus. Viral Hepatitler- Tarihsel Bakış. Hepatit Tipleri. Hepatit A Klinik Özellikler Viral Hepatitler- Tarihsel Bakış Viral Hepatitler İnfeksiyöz Viral hepatitler A NANB E Enterik yolla geçen Dr. Ömer Şentürk Serum B D C F, G, TTV,? diğerleri Parenteral yolla geçen Hepatit Tipleri A B

Detaylı

Probiyotik suşları. Prof Dr Tarkan Karakan Gazi Üniversitesi Gastroenteroloji Bilim Dalı

Probiyotik suşları. Prof Dr Tarkan Karakan Gazi Üniversitesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Probiyotik suşları Prof Dr Tarkan Karakan Gazi Üniversitesi Gastroenteroloji Bilim Dalı İnsan ve bakteri ilişkisi İnsan vücudundaki bakterilerin yüzey alanı = 400 m 2 (Tenis kortu kadar) İnsandaki gen

Detaylı

MENENJİTLİ OLGULARIN KLİNİK VE LABORATUAR ÖZELLİKLERİNİN RETROSPEKTİF OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ

MENENJİTLİ OLGULARIN KLİNİK VE LABORATUAR ÖZELLİKLERİNİN RETROSPEKTİF OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ MENENJİTLİ OLGULARIN KLİNİK VE LABORATUAR ÖZELLİKLERİNİN RETROSPEKTİF OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ Mine SERİN 1, Ali CANSU 1, Serpil ÇELEBİ 2, Nezir ÖZGÜN 1, Sibel KUL 3, F.Müjgan SÖNMEZ 1, Ayşe AKSOY 4, Ayşegül

Detaylı

ANTİNÜKLEER ANTİKOR. ANA Paterni İlişkili Antijen Bulunduğu Hastalık. Klinik Laboratuvar Testleri

ANTİNÜKLEER ANTİKOR. ANA Paterni İlişkili Antijen Bulunduğu Hastalık. Klinik Laboratuvar Testleri ANTİNÜKLEER ANTİKOR Kısaltmalar: ANA, FANA. Kullanım amacı: Sistemik romatizmal hastalık yani otoimmun kollajen doku hastalığı olasılığının değerlendirilmesi amacıyla kullanılan bir tarama testidir. Genel

Detaylı

ŞİZOFRENİ HASTALARINDA TIBBİ(FİZİKSEL) HASTALIK EŞ TANILARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

ŞİZOFRENİ HASTALARINDA TIBBİ(FİZİKSEL) HASTALIK EŞ TANILARININ DEĞERLENDİRİLMESİ ŞİZOFRENİ HASTALARINDA TIBBİ(FİZİKSEL) HASTALIK EŞ TANILARININ DEĞERLENDİRİLMESİ Dr. Mehmet Emin Demirkol Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı AMAÇ Bu çalışmada

Detaylı

13/11/2018 Salı UZMANLA KLİNİK- POLKLİNİK VİZİTİ. 14/11/2018 Çarşamba POLKLİNİK VİZİTİ. Hekimin Hukuki Sorumlulukları Av. Sevim Ülkümen Çanak

13/11/2018 Salı UZMANLA KLİNİK- POLKLİNİK VİZİTİ. 14/11/2018 Çarşamba POLKLİNİK VİZİTİ. Hekimin Hukuki Sorumlulukları Av. Sevim Ülkümen Çanak Saat 12/11/2018 08: 30 10: 00 10: 00 10: 50 11: 00 11: 50 13/11/2018 14/11/2018 Hekimin Hukuki Sorumlulukları Av. Sevim Ülkümen Çanak 15/11/2018 Solunum Sistemi ve Kardiyovasküler Sistem Muayenesi Prof.

Detaylı

Prof.Dr.Kemal NAS Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon AD, Romatoloji BD

Prof.Dr.Kemal NAS Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon AD, Romatoloji BD Prof.Dr.Kemal NAS Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon AD, Romatoloji BD Kronik enflamatuar hastalıklar, konak doku ve immun hücreleri arasındaki karmaşık etkileşimlerinden

Detaylı

BÖBREK YETMEZLİĞİ TANI VE TEDAVİ SEÇENEKLERİ DR MÜMTAZ YILMAZ EÜTF İÇ HASTALIKLARI NEFROLOJİ BİLİM DALI

BÖBREK YETMEZLİĞİ TANI VE TEDAVİ SEÇENEKLERİ DR MÜMTAZ YILMAZ EÜTF İÇ HASTALIKLARI NEFROLOJİ BİLİM DALI BÖBREK YETMEZLİĞİ TANI VE TEDAVİ SEÇENEKLERİ DR MÜMTAZ YILMAZ EÜTF İÇ HASTALIKLARI NEFROLOJİ BİLİM DALI Kronik böbrek hastalığı-tanım Glomerül filtrasyon hızında (GFH=GFR) azalma olsun veya olmasın, böbrekte

Detaylı

VASKÜLİTİK NÖROPATİ TEDAVİ REHBERİ Hazırlayanlar: Dr. Can Ebru Kurt, Dr. Yeşim Parman, Dr. Ersin Tan

VASKÜLİTİK NÖROPATİ TEDAVİ REHBERİ Hazırlayanlar: Dr. Can Ebru Kurt, Dr. Yeşim Parman, Dr. Ersin Tan VASKÜLİTİK NÖROPATİ TEDAVİ REHBERİ Hazırlayanlar: Dr. Can Ebru Kurt, Dr. Yeşim Parman, Dr. Ersin Tan Kas ve sinirlerdeki damarların çapları 50 ila 300 μm arasında değiştiğinden vaskülitik nöropatiler çoğunlukla

Detaylı

ÇOCUKLUK ÇAĞINDA KRONİK KARIN AĞRISI

ÇOCUKLUK ÇAĞINDA KRONİK KARIN AĞRISI ÇOCUKLUK ÇAĞINDA KRONİK KARIN AĞRISI Prof. Dr. Aydan Kansu Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme Bilim Dalı 7 y, ~ 1 yıldır karın ağrısı Göbek çevresinde Haftada

Detaylı

TÜMÖR BELİRTEÇLERİNİN KLİNİK TANIDA ÖNEMİ. Doç.Dr. Mustafa ALTINIŞIK ADÜTF Biyokimya AD 2006

TÜMÖR BELİRTEÇLERİNİN KLİNİK TANIDA ÖNEMİ. Doç.Dr. Mustafa ALTINIŞIK ADÜTF Biyokimya AD 2006 TÜMÖR BELİRTEÇLERİNİN KLİNİK TANIDA ÖNEMİ Doç.Dr. Mustafa ALTINIŞIK ADÜTF Biyokimya AD 2006 1 Tümör (kanser), Vücudumuzun herhangi bir hücre veya hücre topluluğunun kontrolsüz bir şekilde çoğalması, büyümesi,

Detaylı

Aşağıdaki 3 kriterin birlikte olması durumunda derin cerrahi alan enfeksiyonu tanısı konulur.

Aşağıdaki 3 kriterin birlikte olması durumunda derin cerrahi alan enfeksiyonu tanısı konulur. TYBD SEPSİS ÇALIŞMASI ENFEKSİYON TANIMLARI Derin Cerrahi Alan Enfeksiyonu(DCAE) Aşağıdaki 3 kriterin birlikte olması durumunda derin cerrahi alan enfeksiyonu tanısı konulur. 1.Cerrahi girişimden sonraki

Detaylı

Prof. Dr. Haluk ERAKSOY İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı

Prof. Dr. Haluk ERAKSOY İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Haluk ERAKSOY İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı HCV İnfeksiyonu Akut hepatit C Kronik hepatit C HCV İnfeksiyonu Akut Viral

Detaylı

10/04/ /04/2019 Pazartesi. Çarşamba

10/04/ /04/2019 Pazartesi. Çarşamba 1 08/04/2019 09/04/2019 10/04/2019 11/04/2019 12/04/2019 08: 30 10: 00 10: 00 10: 50 11: 00 11: 50 12: 00 13: 00 Öğle arası Öğle arası Öğle arası Öğle arası Öğle arası 13: 00 13: 50 İç Staj Tanıtımı Doç.

Detaylı

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın 0341110011

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın 0341110011 Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri Sena Aydın 0341110011 PATOFİZYOLOJİ Fizyoloji, hücre ve organların normal işleyişini incelerken patoloji ise bunların normalden sapmasını

Detaylı

08/02/2019 Pazartesi 06/02/2019. Cuma 08: 30 10: 00 UZMANLA KLİNİK- POLKLİNİK VİZİTİ. Çarşamba UZMANLA KLİNİK- POLKLİNİK VİZİTİ

08/02/2019 Pazartesi 06/02/2019. Cuma 08: 30 10: 00 UZMANLA KLİNİK- POLKLİNİK VİZİTİ. Çarşamba UZMANLA KLİNİK- POLKLİNİK VİZİTİ Saat 04/02/2019 05/02/2019 06/02/2019 07/02/2019 08/02/2019 08: 30 10: 00 10: 00 10: 50 Solunum Sistemi ve Kardiyovasküler Sistem Muayenesi Prof. Dr. Ertan AYDIN 11: 00 11: 50 Hekimin Hukuki Sorumlulukları

Detaylı

İmmünyetmezlikli Konakta Viral Enfeksiyonlar

İmmünyetmezlikli Konakta Viral Enfeksiyonlar İmmünyetmezlikli Konakta Viral Enfeksiyonlar Dr. Dilek Çolak 10 y, erkek hasta Olgu 1 Sistinozis Böbrek transplantasyonu Canlı akraba verici HLA 2 antijen uyumsuz 2 Olgu 1 Transplantasyon öncesi viral

Detaylı

Komplike İdrar Yolu Enfeksiyonları

Komplike İdrar Yolu Enfeksiyonları Komplike İdrar Yolu Enfeksiyonları Dr.Kenan HIZEL Gazi Ü.T.F. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD. İçerik 1. Kompike İYE 2. Piyelonefrit 3. Kateterli hastada İYE 4. Asemptomatik bakteriüri

Detaylı

ANEMİYE YAKLAŞIM. Dr Sim Kutlay

ANEMİYE YAKLAŞIM. Dr Sim Kutlay ANEMİYE YAKLAŞIM Dr Sim Kutlay KBH da Demir Eksikliği Nedenleri Gıda ile yetersiz demir alımı Üremiye bağlı anoreksi,düşük proteinli (özellikle hayvansal) diyetler Artmış demir kullanımı Eritropoez stimule

Detaylı

GAZİANTEP İL HALK SAĞLIĞI LABORATUVARI TEST REHBERİ

GAZİANTEP İL HALK SAĞLIĞI LABORATUVARI TEST REHBERİ GAZİANTEP İL HALK SAĞLIĞI LABORATUVARI TEST REHBERİ 0 1 Test Adı Endikasyon Çalışma Yöntemi Numunenin alınacağı tüp Glukoz Diabetes mellitus (tarama, tedavi) Üre Böbrek yetmezliği Kreatinin Böbrek yetmezliği

Detaylı

MS, gen yetişkinlerin en yaygın nörolojik hastalıklarından birisidir de Sir August D Este tarafından ilk kez tanımlanmıştır.

MS, gen yetişkinlerin en yaygın nörolojik hastalıklarından birisidir de Sir August D Este tarafından ilk kez tanımlanmıştır. Fzt. Damla DUMAN MS, gen yetişkinlerin en yaygın nörolojik hastalıklarından birisidir. 1822 de Sir August D Este tarafından ilk kez tanımlanmıştır. Kuvvetsizlik, spastisite, duyusal problemler, ataksi

Detaylı

TÜLAY AKSARAY TECİMER 4 MAYIS 2013

TÜLAY AKSARAY TECİMER 4 MAYIS 2013 TÜLAY AKSARAY TECİMER 4 MAYIS 2013 Langerhans hücreli histiyositoz(lhh) Castleman Hastalığı (CH) Kimura Hastalığı Kikuchi Fujimoto -Histiyositik nekrotizan lenfadenit Rosai-Dorfman hastalığı Tanım Langerhans

Detaylı

Karaciğer Fonksiyon Bozukluklarına Yaklaşım

Karaciğer Fonksiyon Bozukluklarına Yaklaşım Karaciğer Fonksiyon Bozukluklarına Yaklaşım Dr. Sıtkı Sarper SAĞLAM DR.SITKI SARPER SAĞLAM - KEAH ACİL TIP KLİNİK SUNUMU 04.10.2011 1 Netter in Yeri: DR.SITKI SARPER SAĞLAM - KEAH ACİL TIP KLİNİK SUNUMU

Detaylı

BİRİNCİ BASAMAKTA PRİMER İMMÜN YETMEZLİK

BİRİNCİ BASAMAKTA PRİMER İMMÜN YETMEZLİK 1 İmmün sistemin gelişimini, fonksiyonlarını veya her ikisini de etkileyen 130 farklı bozukluğu tanımlamaktadır. o Notarangelo L et al, J Allergy Clin Immunol 2010 Primer immün yetmezlik sıklığı o Genel

Detaylı

1. HAFTA PAZARTESİ SALI ÇARŞAMBA PERŞEMBE CUMA. Kuramsal Ders Diabetes mellitus: Tanı, sınıflama ve klinik bulgular Nilgün Başkal.

1. HAFTA PAZARTESİ SALI ÇARŞAMBA PERŞEMBE CUMA. Kuramsal Ders Diabetes mellitus: Tanı, sınıflama ve klinik bulgular Nilgün Başkal. 1. HAFTA Volüm dengesi bozuklukları Böbrek hastalıklarında tanısal yöntemler Diabetes mellitus: Tanı, sınıflama ve klinik bulgular Nilgün Başkal Diabetes mellitus komplikasyonları Sevim Güllü Artritlere

Detaylı

Çeşitli nedenlerle oluşabilen karaciğer fibrozisi hemen daima geri dönüşümsüzdür.

Çeşitli nedenlerle oluşabilen karaciğer fibrozisi hemen daima geri dönüşümsüzdür. SİROZ Çeşitli nedenlerle oluşabilen karaciğer fibrozisi hemen daima geri dönüşümsüzdür. İlerleyici ilerleyici karaciğer hastalıkları sonuçta siroz ile sonuçlanan progresif fibrozise neden olur. Safra kanalikülü

Detaylı

Yatan ve Poliklinik Takipli Kanserli Hastalarda İlaç Etkileşimlerinin Sıklığı ve Ciddiyetinin Değerlendirilmesi

Yatan ve Poliklinik Takipli Kanserli Hastalarda İlaç Etkileşimlerinin Sıklığı ve Ciddiyetinin Değerlendirilmesi Yatan ve Poliklinik Takipli Kanserli Hastalarda İlaç Etkileşimlerinin Sıklığı ve Ciddiyetinin Değerlendirilmesi Dr. Ali Ayberk Beşen Başkent Üniversitesi Tıbbi Onkoloji BD Giriş Sitotoksik tedaviler herhangi

Detaylı

ÇOCUKLARDA İDRAR YOLU ENFEKSİYONLARI (TANI&GÖRÜNTÜLEME) DOÇ.DR. DENİZ DEMİRCİ ERCİYES ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÜROLOJİ ANABİLİM DALI

ÇOCUKLARDA İDRAR YOLU ENFEKSİYONLARI (TANI&GÖRÜNTÜLEME) DOÇ.DR. DENİZ DEMİRCİ ERCİYES ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÜROLOJİ ANABİLİM DALI ÇOCUKLARDA İDRAR YOLU ENFEKSİYONLARI (TANI&GÖRÜNTÜLEME) DOÇ.DR. DENİZ DEMİRCİ ERCİYES ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÜROLOJİ ANABİLİM DALI Uriner enfeksiyon Üriner kanal boyunca (böbrek, üreter, mesane ve

Detaylı

56Y, erkek hasta Generalize LAP ( servikal, inguinal, aksiller, toraks ve abdomende ) Ateş Gece terlemesi Lenfopeni IgG, IgA, IgM yüksek

56Y, erkek hasta Generalize LAP ( servikal, inguinal, aksiller, toraks ve abdomende ) Ateş Gece terlemesi Lenfopeni IgG, IgA, IgM yüksek 56Y, erkek hasta Generalize LAP ( servikal, inguinal, aksiller, toraks ve abdomende ) Ateş Gece terlemesi Lenfopeni IgG, IgA, IgM yüksek Sedimantasyon (77mm/saat) CRP 7.67(N:0-0.8mg/dl) Servikal lenf nodu

Detaylı

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ENFEKSİYON RİSKLERİ

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ENFEKSİYON RİSKLERİ SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ENFEKSİYON RİSKLERİ Sağlık hizmeti veren, Doktor Ebe Hemşire Diş hekimi Hemşirelik öğrencileri, risk altındadır Bu personelin enfeksiyon açısından izlemi personel sağlığı ve hastane

Detaylı

İnterstisyel hastalıklar. klarında klinik değerlendirme. erlendirme

İnterstisyel hastalıklar. klarında klinik değerlendirme. erlendirme İnterstisyel akciğer hastalıklar klarında klinik değerlendirme erlendirme Doç.Dr.Dr.Benan.Benan MüsellimM Solunumsal semptomlar Dispne Öksürük Balgam Göğüs s ağrısıa Hemoptizi Alveoler hemoraji sendromları

Detaylı

6 ay önce kadavradan kalp nakli olan 66 yaşındaki kadın hastada inguinal bölgede 3X3 cm da lenf düğümü saptandı. Lenf düğümü cerrahi olarak eksize

6 ay önce kadavradan kalp nakli olan 66 yaşındaki kadın hastada inguinal bölgede 3X3 cm da lenf düğümü saptandı. Lenf düğümü cerrahi olarak eksize 6 ay önce kadavradan kalp nakli olan 66 yaşındaki kadın hastada inguinal bölgede 3X3 cm da lenf düğümü saptandı. Lenf düğümü cerrahi olarak eksize edildi. CD20 CD10 Bcl-6 Bcl-2 Ki-67 MUM-1

Detaylı

Dr. Derya SEYMAN. Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği

Dr. Derya SEYMAN. Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği Dr. Derya SEYMAN Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği Genişlemiş Spektrumlu beta-laktamaz Üreten Escherichia coli veya Klebsiella pneumoniae ya

Detaylı

D Vitaminin Relaps Brucelloz üzerine Etkisi. Yrd.Doç.Dr. Turhan Togan Başkent Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji

D Vitaminin Relaps Brucelloz üzerine Etkisi. Yrd.Doç.Dr. Turhan Togan Başkent Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji D Vitaminin Relaps Brucelloz üzerine Etkisi Yrd.Doç.Dr. Turhan Togan Başkent Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bruselloz Brucella cinsi bakteriler tarafından primer olarak otçul

Detaylı

NEFRİT. Prof. Dr. Tekin AKPOLAT. Genel Bilgiler. Nefrit

NEFRİT. Prof. Dr. Tekin AKPOLAT. Genel Bilgiler. Nefrit NEFRİT Prof. Dr. Tekin AKPOLAT Genel Bilgiler Böbreğin temel fonksiyonlarından birisi idrar üretmektir. Her 2 böbrekte idrar üretimine yol açan yaklaşık 2 milyon küçük ünite (nefron) vardır. Bir nefron

Detaylı

LENFOMALARDA RADYOTERAPİ. Prof. Dr. Nuran ŞENEL BEŞE Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı

LENFOMALARDA RADYOTERAPİ. Prof. Dr. Nuran ŞENEL BEŞE Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı LENFOMALARDA RADYOTERAPİ Prof. Dr. Nuran ŞENEL BEŞE Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı HL EPİDEMİYOLOJİ ve ETYOLOJİ Olguların çoğunluğu 15-30 yaş arası Kadın /Erkek: 1/1,5 Noduler

Detaylı

1. HAFTA PAZARTESİ SALI ÇARŞAMBA PERŞEMBE CUMA. Kuramsal Ders Diabetes mellitus: Tanı, sınıflama ve klinik bulgular Nilgün Başkal

1. HAFTA PAZARTESİ SALI ÇARŞAMBA PERŞEMBE CUMA. Kuramsal Ders Diabetes mellitus: Tanı, sınıflama ve klinik bulgular Nilgün Başkal 1. HAFTA Volüm dengesi bozuklukları Böbrek hastalıklarında tanısal yöntemler Diabetes mellitus: Tanı, sınıflama ve klinik bulgular Nilgün Başkal Diabetes mellitus komplikasyonları Sevim Güllü Artritlere

Detaylı

FİBRİNOJEN DEPO HASTALIĞI. Yrd.Doç.Dr. Güldal YILMAZ Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı Ankara

FİBRİNOJEN DEPO HASTALIĞI. Yrd.Doç.Dr. Güldal YILMAZ Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı Ankara FİBRİNOJEN DEPO HASTALIĞI Yrd.Doç.Dr. Güldal YILMAZ Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı Ankara H. K., 5 yaşında, Kız çocuğu Şikayet: Karında şişlik Özgeçmiş: 8 aylıkken karında

Detaylı

Ses Kısıklığı Nedenleri:

Ses Kısıklığı Nedenleri: Sesin oluşumunda temel olarak üç sistem rol oynamaktadır. Bu sistemlerden birincisi jeneratör sistemdir. Jeneratör sistem basınçlı hava çıkışını sağlayan akciğerler tarafından oluşturulur. İkincisi vibratuar

Detaylı

LOKOMOTOR SİSTEM SEMİYOLOJİSİ

LOKOMOTOR SİSTEM SEMİYOLOJİSİ LOKOMOTOR SİSTEM SEMİYOLOJİSİ Prof.Dr.Ayşe Kılıç draysekilic@gmeil.com AMAÇ Lokomotor sistemin temel yapılarını ve çocuklarda görülen yakınmalarını, öykü, fizik muayene ve basit tanı yöntemlerini öğrenmek

Detaylı

Karaciğer laboratuvar. bulguları. Prof.Dr.Abdullah.Abdullah SONSUZ Gastroenteroloji Bilim Dalı. 5.Yarıyıl

Karaciğer laboratuvar. bulguları. Prof.Dr.Abdullah.Abdullah SONSUZ Gastroenteroloji Bilim Dalı. 5.Yarıyıl Karaciğer ve safra yolu hastalıklar klarında laboratuvar bulguları Prof.Dr.Abdullah.Abdullah SONSUZ Gastroenteroloji Bilim Dalı 5.Yarıyıl 2006-2007 2007 eğitim e yılıy Karaciğer ve safra yolu hastalıklarında

Detaylı

Akut ve Kronik Hepatit B Aktivasyonunun Ayrımı. Dr. Murat Kutlu Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi

Akut ve Kronik Hepatit B Aktivasyonunun Ayrımı. Dr. Murat Kutlu Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Akut ve Kronik Hepatit B Aktivasyonunun Ayrımı Dr. Murat Kutlu Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Akut Hepatit B ve Kronik Hepatit Aktivasyonunun Ayrımı Neden AHB ve KHB-A karışır? Neden AHB ve KHB-A

Detaylı

OTOİMMUN HASTALIKLAR. Prof.Dr.Zeynep SÜMER

OTOİMMUN HASTALIKLAR. Prof.Dr.Zeynep SÜMER OTOİMMUN HASTALIKLAR Prof.Dr.Zeynep SÜMER İmmun tolerans Organizmanın kendinden olan antijeni tanıyarak bunlara karşı reaksiyon vermemesi durumuna İMMUN TOLERANS denir Otoimmunitenin oluşum mekanizmaları

Detaylı

İÇ HASTALIKLARI. 2.GÜN 08.15-09.00 Üriner sistem semiyolojisi N.Y. SELÇUK 09.15-10.00 Üriner sistem semiyolojisi N.Y. SELÇUK

İÇ HASTALIKLARI. 2.GÜN 08.15-09.00 Üriner sistem semiyolojisi N.Y. SELÇUK 09.15-10.00 Üriner sistem semiyolojisi N.Y. SELÇUK 1.GÜN 08.15-09.00 Genel muayene semiyolojisi N.Y. SELÇUK 09.15-10.00 Genel muayene semiyolojisi N.Y. SELÇUK 2.GÜN 08.15-09.00 Üriner sistem semiyolojisi N.Y. SELÇUK 09.15-10.00 Üriner sistem semiyolojisi

Detaylı

GEBELİKTE SİFİLİZ. Dr. Mustafa Özgür AKÇA Bursa Yüksek İhtisas E.A.H. Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği

GEBELİKTE SİFİLİZ. Dr. Mustafa Özgür AKÇA Bursa Yüksek İhtisas E.A.H. Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği GEBELİKTE SİFİLİZ Dr. Mustafa Özgür AKÇA Bursa Yüksek İhtisas E.A.H. Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği SİFİLİZ TANIM T.pallidum un neden olduğu sistemik bir hastalıktır Sınıflandırma: Edinilmiş (Genellikle

Detaylı

ANCA SAPTANMASI VE TANI KRİTERLERİ DR. NİLGÜN KAŞİFOĞLU

ANCA SAPTANMASI VE TANI KRİTERLERİ DR. NİLGÜN KAŞİFOĞLU ANCA SAPTANMASI VE TANI KRİTERLERİ DR. NİLGÜN KAŞİFOĞLU 1 Anti-nötrofil sitoplazmik antikor (ANCA) ANCA ilişkili vaskülitler Nötrofil aktivasyonu, endotelial hücre hasarı ve vaskülit 2 1982 Davies, nekrotizan

Detaylı

Kronik Pankreatit. Prof. Dr.Ömer ŞENTÜRK KOÜ Gastroenteroloji, KOCAELİ

Kronik Pankreatit. Prof. Dr.Ömer ŞENTÜRK KOÜ Gastroenteroloji, KOCAELİ Kronik Pankreatit Prof. Dr.Ömer ŞENTÜRK KOÜ Gastroenteroloji, KOCAELİ Tanım Pankreasın endokrin ve ekzokrin yapılarının hasarı, fibröz doku gelişimi ile karakterize inflamatuvar bir olay Olay histolojik

Detaylı

ÇOCUKLARDA HAREKET SİSTEMİ MUAYENESİ (ROMATOLOJİK MUAYENE) Özgür KASAPÇOPUR

ÇOCUKLARDA HAREKET SİSTEMİ MUAYENESİ (ROMATOLOJİK MUAYENE) Özgür KASAPÇOPUR ÇOCUKLARDA HAREKET SİSTEMİ MUAYENESİ (ROMATOLOJİK MUAYENE) Özgür KASAPÇOPUR HAREKET SİSTEMİ Üç ana yapı taşı Kemikler Kaslar Eklemler Oynamaz eklemler (Kafa tası) Yarı oynar eklemler (Omurga) Oynar eklemler

Detaylı

Prediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller. Dr. Dilara İnan Isparta

Prediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller. Dr. Dilara İnan Isparta Prediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller Dr. Dilara İnan 04.06.2016 Isparta Hepatit B yüzey antijeni (HBsAg) HBV yüzeyinde bulunan bir proteindir; RIA veya EIA ile saptanır Akut ve kronik HBV

Detaylı

Çocukluk çağı santral sinir sistemi demiyelinizan hastalıkları. Prof.Dr. Sebahattin VURUCU

Çocukluk çağı santral sinir sistemi demiyelinizan hastalıkları. Prof.Dr. Sebahattin VURUCU Çocukluk çağı santral sinir sistemi demiyelinizan hastalıkları Prof.Dr. Sebahattin VURUCU Santral sinir sistemi demiyelinizan hastalıkları Genetik olarak yatkın kişilerde Çevresel etkenler tarafından tetiklenen

Detaylı

BİRİNCİ BASAMAKTA PRİMER İMMÜN YETMEZLİK

BİRİNCİ BASAMAKTA PRİMER İMMÜN YETMEZLİK 1 LERDE LABORATUVAR İPUÇLARI GENEL TARAMA TESTLERİ Tam kan sayımı Periferik yayma İmmünglobulin düzeyleri (IgG, A, M, E) İzohemaglutinin titresi (Anti A, Anti B titresi) Aşıya karşı antikor yanıtı (Hepatit

Detaylı

ÇEKİRDEK EĞİTİM PROGRAMI

ÇEKİRDEK EĞİTİM PROGRAMI ÇEKİRDEK EĞİTİM PROGRAMI Tıp Fakülteleri Mezuniyet Öncesi İmmünoloji Eğitim Programı Önerisi in hücre ve dokuları ilgi hücrelerini isim ve işlevleri ile bilir. Kemik iliği, lenf nodu, ve dalağın anatomisi,

Detaylı

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Dönem III - 5. Ders Kurulu. Gastrointestinal Sistem. Eğitim Programı

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Dönem III - 5. Ders Kurulu. Gastrointestinal Sistem. Eğitim Programı ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2017-2018 Dönem III - 5. Ders Kurulu Gastrointestinal Sistem Eğitim Programı Eğitim Başkoordinatörü Dönem Koordinatörü Koordinatör Yardımcısı : Doç.Dr.Erkan

Detaylı

Gastrointestinal Sistem Hastalıkları. Dr. Nazan ÇALBAYRAM

Gastrointestinal Sistem Hastalıkları. Dr. Nazan ÇALBAYRAM Gastrointestinal Sistem Hastalıkları Dr. Nazan ÇALBAYRAM ÇÖLYAK HASTALIĞI Çölyak hastalığı bir malabsorbsiyon sendromudur. Hastalık; gluten içeren unlu gıdalara karşı genetik bazda immünojik bir intolerans

Detaylı

Beslenme ve İnflamasyon Göstergeleri Açısından Nokturnal ve Konvansiyonel Hemodiyalizin Karşılaştırılması

Beslenme ve İnflamasyon Göstergeleri Açısından Nokturnal ve Konvansiyonel Hemodiyalizin Karşılaştırılması Beslenme ve İnflamasyon Göstergeleri Açısından Nokturnal ve Konvansiyonel Hemodiyalizin Karşılaştırılması Halil Yazıcı 1, Abdullah Özkök 1, Yaşar Çalışkan 1, Ayşegül Telci 2, Alaattin Yıldız 1 ¹İstanbul

Detaylı

HODGKIN DIŞI LENFOMA

HODGKIN DIŞI LENFOMA HODGKIN DIŞI LENFOMA HODGKIN DIŞI LENFOMA NEDİR? Hodgkin dışı lenfoma (HDL) veya Non-Hodgkin lenfoma (NHL), vücudun savunma sistemini sağlayan lenf bezlerinden kaynaklanan kötü huylu bir hastalıktır. Lenf

Detaylı

RA Hastalık Aktivitesinin İzleminde Yeni Biyobelirteçler Var mı? Dr. Gonca Karabulut Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı

RA Hastalık Aktivitesinin İzleminde Yeni Biyobelirteçler Var mı? Dr. Gonca Karabulut Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı RA Hastalık Aktivitesinin İzleminde Yeni Biyobelirteçler Var mı? Dr. Gonca Karabulut Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı Biyobelirteç Nedir? Normal biyolojik süreçler, patolojik süreçler

Detaylı

Deneysel Hayvan Modelinde Candida Tropicalis Peritonitinin Tedavisinde Kaspofungin ve Amfoterisin B Etkinliğinin Karşılaştırılması

Deneysel Hayvan Modelinde Candida Tropicalis Peritonitinin Tedavisinde Kaspofungin ve Amfoterisin B Etkinliğinin Karşılaştırılması Deneysel Hayvan Modelinde Candida Tropicalis Peritonitinin Tedavisinde Kaspofungin ve Amfoterisin B Etkinliğinin Karşılaştırılması Melis Demirci, Özlem Tünger, Kenan Değerli, Şebnem Şenol, Çiğdem Banu

Detaylı

HİZMETE ÖZEL. T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu DOSYA

HİZMETE ÖZEL. T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu DOSYA HİZMETE ÖZEL T.C. NORMAL Sayı : 77893119-000- Konu : Asetil salisilik asit içeren tekli veya kombine ilaçlar hk. DOSYA 19.07.2007 tarihli Asetil Salisilik Asit ve Askorbik Asit Kombinasyonu İçeren Preparatlar

Detaylı

Kan Kanserleri (Lösemiler)

Kan Kanserleri (Lösemiler) Lösemi Nedir? Lösemi bir kanser türüdür. Kanser, sayısı 100'den fazla olan bir hastalık grubunun ortak adıdır. Kanserde iki önemli özellik bulunur. İlk önce bedendeki bazı hücreler anormalleşir. İkinci

Detaylı

Vücutta dolaşan akkan sistemidir. Bağışıklığımızı sağlayan hücreler bu sistemle vücuda dağılır.

Vücutta dolaşan akkan sistemidir. Bağışıklığımızı sağlayan hücreler bu sistemle vücuda dağılır. HODGKIN LENFOMA HODGKIN LENFOMA NEDİR? Hodgkin lenfoma, lenf sisteminin kötü huylu bir hastalığıdır. Lenf sisteminde genç lenf hücreleri (Hodgkin ve Reed- Sternberg hücreleri) çoğalır ve vücuttaki lenf

Detaylı

ENFEKTİF ENDOKARDİT: KLİNİK VE EKOKARDİYOGRAFİ BULGULARI

ENFEKTİF ENDOKARDİT: KLİNİK VE EKOKARDİYOGRAFİ BULGULARI ENFEKTİF ENDOKARDİT: KLİNİK VE EKOKARDİYOGRAFİ BULGULARI Dr. Sadık Açıkel Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Kliniği Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji

Detaylı

HEPATİT C VİRUSU Klinik ve Karaciğer Dışı Bulgular

HEPATİT C VİRUSU Klinik ve Karaciğer Dışı Bulgular HEPATİT C VİRUSU Klinik ve Karaciğer Dışı Bulgular Dr. Süda TEKİN KUH İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Sunum içeriği HCV infeksiyonu Klinik Karaciğer dışı tutulum Yönetim HCV - Patogenez

Detaylı

T.C. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi

T.C. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi T.C. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi TIPTA UZMANLIK EĞİTİMİ GİRİŞ SINAVI (TUS) (Sonbahar Dönemi) KLİNİK TIP BİLİMLERİ TESTİ 27 AĞUSTOS 2017 Bu testlerin her hakkı saklıdır. Hangi amaçla olursa olsun,

Detaylı

ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK

ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK ASTIM Dünya genelinde 300 milyon kişiyi etkilediği düşünülmekte Gelişmiş ülkelerde artan prevalansa sahip Hasta veya toplum açısından yüksek maliyetli bir hastalık

Detaylı

SOLİD ORGAN TRANSPLANTASYONLARINDA İMMÜN MONİTORİZASYON

SOLİD ORGAN TRANSPLANTASYONLARINDA İMMÜN MONİTORİZASYON SOLİD ORGAN TRANSPLANTASYONLARINDA İMMÜN MONİTORİZASYON Ali ŞENGÜL MEDICALPARK ANTALYA HASTANE KOMPLEKSİ İMMÜNOLOJİ BÖLÜMÜ Organ nakli umudu Beklenen Başarılı Operasyonlar Hayaller ve Komplikasyonlar?

Detaylı

Patogenez Bronşektazi gelişiminde iki temel mekanizma rol oynar

Patogenez Bronşektazi gelişiminde iki temel mekanizma rol oynar Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Bronşektazi Giriş Subsegmental solunum yollarının anormal ve kalıcı dilatasyonu şeklinde tanımlanır Hastalık olmaktan çok çeşitli patolojik süreçlerin

Detaylı

HIV Enfeksiyonu ve Tüberküloz Birlikteliğinin Değerlendirilmesi

HIV Enfeksiyonu ve Tüberküloz Birlikteliğinin Değerlendirilmesi HIV Enfeksiyonu ve Tüberküloz Birlikteliğinin Değerlendirilmesi =Evaluation of HIV Infection and Tuberculosis Concomitance= Behice Kurtaran, Selçuk Nazik, Aslıhan Ulu, Ayşe Seza İnal, Süheyla Kömür, Ferit

Detaylı

Sunum planı. Epidemiyoloji Tanım Sınıflama Değerlendirme Tedavi Özet

Sunum planı. Epidemiyoloji Tanım Sınıflama Değerlendirme Tedavi Özet Sunum planı Epidemiyoloji Tanım Sınıflama Değerlendirme Tedavi Özet En sık hekime başvuru nedeni Okul çağındaki çocuklarda %35-40 viral enfeksiyonlar sonrası 10 gün %10 çocukta 25 günü geçer. Neye öksürük

Detaylı

ORTOPEDİK PROTEZ ENFEKSİYONLARINDA SONİKASYON DENEYİMİ

ORTOPEDİK PROTEZ ENFEKSİYONLARINDA SONİKASYON DENEYİMİ ORTOPEDİK PROTEZ ENFEKSİYONLARINDA SONİKASYON DENEYİMİ Dr. Şua Sümer Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Enf. Hast. ve Klin. Mikr. AD 17 Mayıs 2016 Prostetik eklem ameliyatları yaşlı popülasyonun artışına

Detaylı

YAYGIN, KAŞINTILI, PAPÜLLÜ DÖKÜNTÜ. Araş. Gör. Dr. Nahide Gökçe ÇAKIR KTÜ AİLE HEKİMLİĞİ ANABİLİM DALI

YAYGIN, KAŞINTILI, PAPÜLLÜ DÖKÜNTÜ. Araş. Gör. Dr. Nahide Gökçe ÇAKIR KTÜ AİLE HEKİMLİĞİ ANABİLİM DALI YAYGIN, KAŞINTILI, PAPÜLLÜ DÖKÜNTÜ Araş. Gör. Dr. Nahide Gökçe ÇAKIR KTÜ AİLE HEKİMLİĞİ ANABİLİM DALI 28.04.2015 34 yaşında erkek hasta 2 gün önce ortaya çıkan kaşıntılı, eritematöz, kaşıntılı, papüler

Detaylı

Kabakulak (Epidemik Parotitis) Prof. Dr. Haluk Çokuğraş

Kabakulak (Epidemik Parotitis) Prof. Dr. Haluk Çokuğraş Kabakulak (Epidemik Parotitis) Prof. Dr. Haluk Çokuğraş 1 Olgu 1: 4 aylık erkek çocuk 2 Üç gündür ateş, boynun sağ yanında şişlik. Bu bölgede yaygın şişlik-kızarıklık ve ısı artışı. Ağız içerisinde Stenon

Detaylı