ANLATIM BİÇİMLERİ Bir düşünceyi, duyguyu ya da olayı sözle (konuşma) veya yazıyla ifade etmeye anlatım denir. Her anlatım farklı bir amaca yönelik olarak gerçekleştirilebilir, örneğin, bir bilgiyi aktarmak, bir olayı hikâye etmek ya da bir manzarayı anlatmak farklı anlatım yöntemleri gerektirir. İşte, anlatımı gerçekleştirirken başvurduğumuz bu yöntemlere "anlatım biçimleri, anlatım türleri" diyoruz. Anlatım biçimleri, ele alınan konunun özelliğine ve bunun işlenmesindeki amaca bağlı olarak değişir. Başka bir ifadeyle anlatıcının seçtiği konu ve amacı, onun kullanacağı anlatım biçimini belirler. Sözlü ve yazılı anlatımda başvurulan başlıca anlatım biçimleri (türleri) şunlardır: BETİMLEYİCİ ANLATIM VE ÖZELLİKLERİ Betimleme, sözcüklerle resim çizme işidir. Görme, dokunma, işitme, tatma ve koklama duyularımız aracılığıyla varlıkların niteliklerini, bu varlıkların duyularımız üzerinde uyandırdıkları izlenimleri belirtmektir. Betimleme, varlıkların belirgin özelliklerini tanıtıp göz önünde canlandırmaktır. Betimle-yici anlatımda okuyucunun çeşitli duyularına seslenilerek anlatılan varlıkla ilgili izlenim kazanılması amaçlanır. Betimlemede asıl olan görselliktir. Bu nedenle gözle algılanan renk ve biçim ayrıntılarına büyük yer verilir. Betimlemelerde yazar, nesnel olabileceği gibi gözlemlerine duygularını, yorumlarını katabilir; düşsel öğelerden de yararlanabilir. Betimleyici Anlatım Özellikleri: 1. Betimlemeler açıklayıcı ve sanatsal betimleme olmak üzere ikiye ayrılır. 2. Kişinin iç dünyasını anlatan betimlemelere tahlil (ruhsal portre) denir. 3. Kişinin dış görünüşünü anlatan betimlemelere fiziksel (simgesel) betimleme denir. 4. Roman, hikâye, tiyatro, gezi yazısı, şiir gibi türlerde kullanılır. 5. Kelimenin yan ve mecaz anlamlarına yer verilebilir. Betimlemelerin iki biçimi söz konusudur: Açıklayıcı Betimleme ve Sanatsal (İzlenimsel) Betimleme a) Açıklayıcı Betimleme: Gözle görülenin anlatıldığı betimleme türüdür. Varlıkların ya da kişilerin dış görünüşüyle, olduğu gibi tanıtılması amaçlanır. Gözlem gücünden yararlanılır fakat kişisel yorumlara pek yer verilmez, duygular belirtilmez. Açıklayıcı Betimlemenin Özellikleri: 1.Bilgi vermek amacıyla yazılır. 2.Genel ayrıntılar üzerinde durulur. 3. Ayrıntılar objektif (olduğu gibi)olarak verilir. 4.Amaç sanat yapmak için değil, bir konu hakkında bilgi vermektir. 5. Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulmaz. 6.Betimlenecek varlığa kişisel duygu ve düşünceler katılmaz. Bu tekniği uygulayan yazarın amacı, okuyucunun görmediği bir görüntüyü, olayı, yeri, okuyucunun kafasında canlandırmaktır. Yazar özellikle görme duyusundan yararlanarak okuyucunun hayalinde sözcüklerle sanki resim yapar. Betimleme özetle, okuyucuya izlenim kazandırmaktır. Bu yöntemde beş duyudan ve hareket öğesinden yararlanılır. Hareket öğesi öyküleme yönteminin de öğesidir. Betimlemelerdeki hareketler birbirinden kopuktur. Neden-sonuç ilişkisiyle birbirine bağlanıp bir olaya yol açmaz. b) Sanatsal (İzlenimsel) Betimleme: Görsellikten çok, izlenim ve sezginin ağır bastığı betimleme türüdür. Varlıkların duyularımız üzerinde uyandırdıkları izlenimleri belirtme amaçlanır, insanların iç dünyasıyla tanıtıldığı, tavır ve davranışlarının ele alındığı ruhsal betimlemeler de bu türe girer. Özel ayrıntılar üzerinde durulur. Yazar, anlatımına duygu ve yorumlarını da katar. Benzetmelere, yinelemelere, düşsel öğelere ve mecazlı söyleyişlere başvurur. Sanatsal (İzlenimsel) Betimleme Özellikleri: 1.İzlenim kazandırmak amacıyla yazılır. 2.Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulur. 3.Ayrıntılar subjektif olarak verilir. 4.Amaç sanat yapmaktır. ÖYKÜLEYİCİ ANLATIM VE ÖZELLİKLERİ Öyküleyici Anlatım tekniğinde yazarın amacı, okuyucuyu bir olay içinde yaşatmaktır. Öyküleyici Anlatım tekniğine hikâye etme de denir. Olay akışı vardır. Olaylar birbiri üzerine gelişir ve zaman durmadan geçer. Genellikle haber kipleriyle çekimlenmiş yüklemler kullanılır.... geldi,... anlatmış,... maviydi v.b. Bu teknikle yazılmış bir parçanın en önemli iki özelliği: Zaman akışının olması ve parçanın bir öyküden veya romandan alınmış izlenimi vermesidir. Öyküleme yöntemi roman ve öykü gibi olay esaslı türlerde kullanılır. Bu teknik düşünce yazılarında pek görülmez. Bir durumdan başka bir duruma geçişi, hareketli bir yaşam kesitini bir olaya bağlı olarak anlatma yöntemidir. Öykülemelerde amaç, okuyucuyu olayların içinde yaşatmaktır. Yani okuru, öykünün kahramanlarından biriyle özdeşleştirerek kendini onun yerine koyarak (empati ile) bir görüşü benimsetmektir. Olay, öykünün belirleyici özelliğidir. Olaysız hiçbir anlatım öykü sayılamaz. Olay; insanların başından geçen, az rastlanan, merak öğesi uyandıran giriş, gelişme (düğüm) ve çözüm bölümleri bulunan anlatımlardır. Günlük konuşmalarımızda "Bak ne oldu..." diye başlayan tüm anlatımlar, güldürücü fıkralar, anekdotlar birer öyküdür. Öykülerin hemen tamamı konuşmaların arasında anlatılır ve bir örnek niteliği kazanır. Bu nedenle ana düşünce bulunurken: "Bu öykü, hangi iddiayı (savı) inandırıcı kılmaya yarayan örnek olabilir?" sorusuna yanıt aranır. Öyküleyici Anlatımın Özellikleri 1.Olay, kişi, mekân ve zaman ortak öğeleridir. 2.Olaylar birinci şahsın ağzından anlatılabilir.(anlatıcı olay kahramanlarından biridir) 3.Sanat metinleri öyküleyici anlatımla yazılır. 4.Olaylar ilahi bakış açısıyla anlatılabilir. 5.Olaylar 3.şahsın ağzından anlatılabilir.(olan biten bir kamera sessizliğiyle izlenip anlatılır 6. Kişi, mekân ve zaman olay ve olay örgüsünü oluşturmak için kullanılan ögelerdir.
7.Öyküleyici anlatım hikâye, roman, anı, söyleşi, görüşme(mülakat) gibi metin türlerinde kullanılır. 8.Öyküleyici anlatımda bir olayın olması şarttır. 9.Yaşanmış olaylarda olay zinciri, kurgulanmış olaylarda olay örgüsü vardır. 10. 3.Şahıs anlatımda anlatıcı her şeyi bilir. 11. Öyküleyici anlatım sanat metinlerinde ve öğretici metinlerde kullanılır. 12.Sanat metinlerinde anlatıcı kurmaca kişi öyküleyici metinlerde ise gerçek bir kişidir. 13.Kelimeler daha çok mecaz ve yan anlamda kullanılır. ÖĞRETİCİ ANLATIM VE ÖZELLİKLERİ Açıklama, aydınlatma, bilgi verme amaçlarıyla oluşturulan metinlerde başvurulan anlatım türüdür. Öğretici Anlatımın Özellikleri 1. Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır. 2. Söz sanatlarına, kelimelerin mecaz anlamlarına yer verilmez. 3. Verilen bilgiler örneklerle ve tanımlarla pekiştirilir. 4. Daha çok nesnel cümleler kullanılır. 5. Açıklama, aydınlatma, bilgi verme amaçlarıyla yazılır. 6. Öğretici metnin anlaşılması ve yorumlanması için okuyucunun verilen bilgiyi kavrayabilecek birikime sahip olması gerekir. 7. İfade hiçbir engele uğramadan akıp gider. 8. Gereksiz söz tekrarı yapılmaz. 9. Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur. 10. Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür. 11. Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir. 12. Bu anlatım türü daha çok ansiklopedilerde ve ders kitaplarında kullanılır. 13. Tarihi metinler, Felsefi metinler, Bilimsel metinler gibi bölümleri vardır. Açıklayıcı Anlatım ve Özellikleri AÇIKLAYICI ANLATIMIN ÖZELLİKLERİ Makale, fıkra, eleştiri ve deneme gibi öğretici özellikler gösteren türlere özgü bir anlatım biçimidir. Herhangi bir konu hakkında bilgiler vermek, bir şeyler öğretmek amacına yöneliktir. Açıklama, bilinmeyeni bilinir kılmaktır. Amaç doğrudan bilgi vermek olduğundan yazar sanatlı söyleyişlere, imalı sözlere pek yer vermez. Açık, anlaşılır bir dil kullanır. Soyutlamalardan, kişisellikten kaçınır. Açıklayıcı anlatım biçiminde amaç bilgilendirme, öğretme olduğundan düşünceyi geliştirmek ve konunun daha iyi biçimde anlaşılmasını sağlamak için "tanımlama, örnekleme, tanık gösterme ve karşılaştırma" gibi düşünceyi geliştirme yöntemlerine başvurulur. Ansiklopedilerde, ders kitaplarında daha çok bu tür bir anlatım görülür. Klasik paragraflarda yani giriş, gelişme, sonuç cümlelerini içeren paragraflarda bu yönteme başvurulur. Önce giriş cümlesiyle konu ve bakış açısı verilir, sonra gelişme cümleleriyle yardımcı düşünceler aktarılır ve ana düşünce belirtilir. Paragraflarda ana düşünce genellikle sonda bulunur ilkesine uygun bir anlatım yöntemidir. TARTIŞMACI ANLATIM VE ÖZELLİKLERİ 1.Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır. 2.Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir. 3.Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür. 4.Gereksiz ifadelere yer verilmez. 5.Karmaşık ve anlaşılması güç cümleler kullanılmaz. 6.Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur. 7.Savunulan ve karşı çıkılan görüşlere yer verilir. 8.İki farklı bakış açısının olduğu konular bu türde işlenmeye daha elverişlidir. 9.Fıkra, deneme, makale, röportaj gibi türlerde kullanılır. 10.Yeteneğe, bilgi ve deneyime göre yöntem belirlenir. 11.Eleştirici bir bakış açısıyla yazılırlar. Anlatım tarzı sohbete varabilir. 12.İhtimal bildirmeyen, kesin, kanıtlanmış bilgiler kullanılır. Bu tekniği kullanan yazarın amacı, okuyucunun herhangi bir konudaki fikrini değiştirmektir. Bir konu üzerinde en az iki görüş vardır. Bu görüşlerden birisi yazarın görüşü, diğeri veya diğerleri başkalarının -belki de okuyucunungörüşüdür. Yazar değişik yöntemler kullanır, deliller getirir, ispatlar yapar ve parçanın sonunda kendi görüşünü haklı çıkarır. Bu teknikle yazılmış parçalarda genellikle karşılıklı konuşma havası vardır. "Bence, bana göre, kanımca, bana öyle geliyor ki" gibi öznel yargı bildiren sözler dikkati çeker. Tartışma yönteminde antitez, tezin önemini belirtmek, doğruluğu konusundaki kuşkulan yok etmek için kullanılır. Hızlı ve ekonomik okumalarda antitez bölümünün atlanması ana düşünceyi kavramayı engellemez. KANITLAYICI ANLATIM VE ÖZELLİKLERİ 1.İnandırma, aydınlatma, kendi görüşünü kabul ettirme amaç edinilir. 2.Kavramları tanımlama ve açıklama önemlidir. 3.Okuyucu ve dinleyiciyi ikna etmek, düşündürmek ve üzerinde durulan konudan uzaklaşmamak için bazı kelime, kelime grupları ve cümleler tekrar edilir. 4. Konuşmacı ve yazar üzerinde durduğu konuyu aydınlatmak ve düşüncelerini kabul ettirmek için örneklere başvurur. 5.Konuşmacı ve yazar konuyu aydınlatmak maksadıyla farklı kişilerin düşüncelerine müracaat eder. 6.Kelimeler ve kelime grupları gerçek anlamında kullanılır. 7.Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır. 8. "Tanımlama, açıklayıcı betimleme, sınıflandırma örneklendirme, karşılaştırma, tanık gösterme, sayısal verilerden yararlanma " gibi düşünceyi geliştirme yollarından faydalanılır. 9.Kanıtlayıcı anlatımda hitap edilen toplumun kültür düzeyi ve beklentileri önemlidir.
DESTANSI (EPİK) ANLATIM VE ÖZELLİKLERİ 1. Olağanüstü olaylar ve kişiler anlatılır. 2. Destan türünün yiğitçe havası vardır. 3. Yapıp etmeler yani fiiller ön plandadır. 4. Tarihi konular ve kahramanlıklar işlenir. 5. Etkileyici bir özellik taşır. 6. Sürekli hareket vardır. 7. Kelimeler mecaz ve yan anlamlarda kullanılabilirler. 8 Şiir, destan, roman, hikâye, tiyatro, destansı anlatımın kullanıldığı türlerdir. 9. Anlatımda abartıya yer verilebilir. 10. Sanatlı bir dil kullanılır. COŞKU VE HEYECANA BAĞLI (LİRİK) ANLATIM VE ÖZELLİKLERİ Genellikle şiir, roman, hikâye, tiyatro gibi edebî türlerde başvurulan, duyguların ön planda olduğu anlatım türüdür. Öyküleyici anlatımda bir olay ya da durumun anlatılması, betimleyici anlatımda kişi, durum ya da varlıkların resmedilmesi, lirik anlatımda ise duyguların ifade edilmesi söz konusudur. Lirik anlatımlarda kelimeler daha çok mecaz ve yan anlamlarıyla kullanılır ve dilin "heyecana bağlı işlev"inden yararlanılır. Lirik Anlatımın Özellikleri 1. Lirik anlatımda dil "heyecana bağlı işlev"de kullanılır. 2. Coşku ve heyecana bağlı anlatım daha çok şiir, roman, hikâye, tiyatro türlerinde kullanılır. 3. Öyküleyici anlatımda bir olay ve durumun anlatılması; betimleyici anlatımda kişi, durum ve varlıkların betimlenmesi; lirik anlatımda ise duyguların ifade edilmesi esastır. 4. Coşku ve heyecana bağlı anlatımlarda kelimeler daha çok mecaz ve yan anlamda kullanılır. 5.Öyküleyici anlatımlarda olay ve durumlar anlatılırken duygusal düşünceler katılmaz. Coşku ve heyecana bağlı anlatımda duygular ve içinde bulunulan ruh hali yansıtılır. EMREDİCİ ANLATIM VE ÖZELLİKLERİ Açıklayıcı ve öğretici yönleri de bulunan emredici anlatımda emir, öneri, telkin anlamı taşıyan ifadelere yer verilir. Bu tür anlatımda dil, "alıcıyı harekete geçirme" işleviyle kullanılır. Sosyal yaşamın düzenlenmesinde, trafik kurallarında, bazı eşyaların kullanma kılavuzlarında, ilaçların kullanma kılavuzlarında emredici anlatım kullanılır. Emredici Anlatımın Özellikleri: 1. Dil alıcıyı harekete geçirme işlevinde kullanılır. 2. Emir, telkin, öneri anlamı taşıyan ifadeler yer verilir. 3. Öğretici ve açıklayıcı yönleri vardır. 4. Cümlelerde fiiller hakimdir. 5. Uyulması beklenen bir üslubu vardır. (Zorlama anlamı vardır) 6. Sosyal hayatın düzenlenmesinde emredici anlatım kullanılır. 7. Trafik kuralları, bazı eşyaların kullanma kılavuzları, ilaçların kullanma kılavuzları emredici anlatıma örnek verilebilir. DÜŞSEL ANLATIMIN ÖZELLİKLERİ 1. Düşsel anlatımda konu; olağanüstü ve fantastik özelliklere sahip, hayal ürünüdür. 2. Zaman belirli ya da belirsizdir; olağanüstü özelliklere sahip olabilir. 3. Mekân, olağanüstü, düşsel öğelerden oluşmuş olabilir. Mekân günlük yaşamda karşılaşamayacağımız niteliktedir. 4. Kişiler çoğu zaman gerçekten uzak kişilerdir. Olağanüstü nitelikte olabilirler. 5. Düşsel anlatımda hayal, varsayım, abartma, kişileştirme gibi unsurlar çok kullanılır. 6. Daha çok di' li veya miş'li geçmiş zaman kipi kullanılır. Örnekler: Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi, Gora, E.T,Yıldız Savaşları Düşsel Anlatımla; Düşsel Olmayan Metinlerin Benzer ve Farklı Yönleri: Benzerlikleri: Her iki anlatımda da yapıyı meydana getiren ögeler (kişi,zaman,mekan,ve olay örgüsü)aynıdır. Farklılıkları: 1.Düşsel anlatımda: D.A.da konu; olağanüstü ve fantastik özelliklere sahip,hayal ürünüdür. Düşsel Olmayan Anlatımda: Konu yaşanmış ya da yaşanabilir olmalıdır. Günlük yaşama ait unsurlar konu olabilir. 2. Düşsel anlatımda: Tema hayali unsurlardan oluşur Düşsel Olmayan Anlatımda: Tema konuyla ilgili olarak günlük yaşama ait, yaşanabilir özelliktedir. 3. Düşsel anlatımda: Zaman belirli ya da belirsizdir. Bazen zaman ötesi nitelikler taşır. Düşsel Olmayan Anlatımda: Zaman belirli ya da belirsizdir. İçinde bulunduğumuz zamanın özelliklerine sahiptir. 4. Düşsel anlatımda: Mekân olağanüstü, düşsel ögelerden oluşmuş olabilir. Mekân günlük yaşamda karşılaşamayacağımız niteliktedir. Düşsel Olmayan Anlatımda: Mekân, olağanüstü düşsel ögelerden uzak sıradan, günlük yaşamda karşılaşacağımız mekânlardır. 5. Düşsel anlatımda: Kişiler çoğu zaman gerçekten uzak kişilerdir. Olağanüstü nitelikte olabilirler. Düşsel Olmayan Anlatımda: Kişiler gerçekte olabilecek, sıradan, günlük yaşamda karşılaşabileceğimiz kişilerdir. GELECEKTEN SÖZ EDEN ANLATIMIN ÖZELLİKLERİ Gelecekten söz eden anlatımın kullanıldığı metin türleri: roman, hikâye, tiyatro, şiir, deneme 1. Gelecekten söz eden metinler varsayım ile oluşmuştur. 2. Gelecekten söz eder. 3. Verilerden yola çıkılarak geleceğe ait tahmin yapılabilir. 4. Olandan çok olması istenilen anlatılır. 5. Gerçekleşmesi mümkün olmayan tasarı ve düşünceler(ütopya) anlatılır. 6. Genellikle gelecek zaman ifadesi kullanılır.
"Gelecekten söz eden anlatım" ile "Düşsel anlatım" arasındaki benzerlik ve farklılıklar: Gelecekten söz eden anlatımda ve düşsel anlatımda kişinin kendi hayal dünyasındakiler dile getirilir ve buna göre bir anlatım yolu seçilir. Düşsel anlatımda gerçeklikle ilgisi olmayan tamamen çağrışımlara dayalı olaylar, kişiler, zamanlar anlatılır ve bu yapı unsuruyla konu ve tema oluşturulur. Gelecekten söz eden anlatımda ise gerçeklerden yola çıkılarak tahmine dayalı bir anlatım yolu benimsenir. Yani gelecekten söz eden anlatım gerçeğe daha yakındır. SÖYLEŞMEYE BAĞLI ANLATIMLA OLUŞTURULMUŞ METİNLERİN ÖZELLİKLERİ Jest ve mimikler anlatımın gücünü arttırır. Sohbet, mülakat ve diyalog, monolog metinleri söyleşmeye bağlıdır. Karşılıklı konuşmalar, bağlama ve konuşulan kişiye göre değişebilir. Görme ve işitmeyle kurulan iletişim önemlidir. Vurgu ve tonlama önemlidir. Hikâye, Roman, Tiyatro, Röportaj, Monolog söyleşmeye bağlı anlatımın kullanıldığı metin türleridir. Roman, hikâye ve tiyatrolardaki karşılıklı konuşmalara diyalog, iç konuşmalara ise monolog denir. Tekrarlar söyleşmeye bağlı anlatımlarda ifadeyi kuvvetlendirir. Söyleşmeye bağlı metinlerde anlatımın süresi sınırlandırılmalıdır. MİZAHİ ANLATIMIN ÖZELLİKLERİ Okuyucuda uyandırılmak istenen etkiye göre düzenlenir. Ses, taklit, hareket ve konuşma önemlidir. Mizahi unsurlarda gerçekten sapma vardır. Mizahi unsurları oluşturmada karşılaştırmalar, durumlar, hareketler, kelime ve kelime gruplarından yararlanılabilir. Amaç okuyucuyu düşündürmek ve eğlendirmektir. Roman, hikâye, tiyatro, şiir, deneme gibi türlerde kullanılır. Mizahi anlatımlarda dil bir olayı anlatmak için kullanılır. (sanatsal, edebi işlevlerde kul.) DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YÖNTEMLERİ 1. TANIMLAMA Bir varlığı, bir kavramı temel niteliğiyle belirtmedir. Yazılarda çoğunlukla soyut kavramlar tanımlanır. Yazar, okuyucunun kafasında sınırları tam çizilemeyen bu kavramları tanımlayarak hem kavrama bakış açısını verir hem de okurun kavrama gücünü artırır. Kimi zaman sözlüksel tanımlara başvurulsa da çoğunlukla, yazar tanımlayacağı şeye, yazdığı savunduğu düşünceye uygun bir tanım getirmeyi dener. Tanım cümleleri ya "... denir."ya da "...dir."şeklinde biter. "Bu nedir?", "Kimdir?" sorusunun yanıtı tanım cümlesidir. "Dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir araçtır."cümlesinde dilin tanımı yapılmıştır. LER 1. Stendhal, 1804'te Pauline'e yazdığı bir mektupta şöyle diyor:"... Gündelik sözcüklere verdiğimiz değişik anlamlar yüzünden yanlış yollara sürükleniyoruz. Sözcüklerin gerçek anlamlarını bulmaya çalışalım. Örneğin; "erdem" sözcüğünün büyük insan toplulukları için yararlı bir şeyler yapmak anlamına geldiğini düşünmek gerek. "Eğitim" sözcüğünün de kişioğlunun kafasını, ruhunu biçimlendirmek olduğunu bellemeli." Bu parçada "erdem" ve "eğitim" kavramları öznel bir biçimde tanımlanmaktadır. 2. Halk, senin benim, bütün teklerin buluştuğu, damlaların gök, elin ayağın beden, akılla duygunun kafa olduğu değişik renk, ses ve kokuların kaynaştığı, birliğe vardığı yerdir. Bu cümlede halk, bireylerin maddi ve manevi bir birleşimi olarak tanımlanmıştır. SORU Korku bir ruh hâlidir, ikide bir gelip giden, bizi yoklayan, dengeleyen... Yüreklilik ise büyük korkular önünde kendimizi yitirerek yaptığımız atılımdır. Her şeyi göze almak değildir, ölüme, tehlikeye meydan okumak değildir, yapacak başka bir şey olmaması hâlidir. Bu parçada düşünceyi geliştirmek için daha çok aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur? A) Betimlemeye B) Tanımlamaya C) Karşılaştırmaya D) Tartışmaya E) Örneklendirmeye (1981 / II) ÇÖZÜM: Parça "korku"nun tanımıyla başlamış,arkasından "yüreklilik'ln tanımıyla devam etmiştir. "Korku"nun tanımı "yüreklilik"! daha iyi kavramamız bakımından yapılmıştır. YANIT : B 2.LEME Soyut kavramları, düşünceleri belirgin kılmak için uygulanan bir anlatım yoludur. Örnekleme soyut bir düşünceye somutluk katar, yazının anlaşılmasını kolaylaştırır. Bu nedenle en sık kullanılan anlatım yoludur. 20 Yazıdaki örnekler, yazarın okuduklarından, dinlediklerinden seçilmiş olabileceği gibi yaşadıklarından, duyup gözlemlediklerinden de seçilmiş olabilir. Yazıda bir sanatçı ya da eser adı verilerek de örnekleme yapılabilir. Ben her okuduğum romanda asıl kendime yaklaştığıma inanıyorum. Her biri çok yanlı gerçeğimizi belli bir yandan açar bana. Neden söz ederse etsin, beni, başkalarını, yaşamayı tanıtır. Balzac "Eugenie Grandef'i yazmasaydı, gecem gündüzüm bencillerle geçtiği hâlde nerden bilecektim bencilliği? "Kızıl ile Kara" olmasaydı benim de öz geçmişimden haberim olmayacaktı. Goste Berling'le kuzeyi dolaşmasaydım, en soğuk geçen kışları bile sevmez, bahar gelince de toprağın coşkusuna kapılmazdım ki. Yazar, "Roman okumak, kişinin kendisini, başkalarını, yaşamı tanımayı öğretir." düşüncesini bazı eserlerden öğrendiklerini örnekleyerek kanıtlamaya çalışıyor. SORU Ankara, tarihin şaşırtıcı terkipleriyle doludur. Burada kerpiç bir duvardan İyonya tarzında bir sütun başlığı fırlar; bir türbe merdiveninin basamağında bir Roma konsülünün şehre gelişini kutlayan bir baş görünür. Ahi Şerafettin'in türbesini, asırlardır Greko Romen aslanları bekler.
Bu yüzden Aslanhane adını alan caminin mihrabında Etilerin toprak ve bereket ilahesinden başka bir şey olmayan bir yılan, meyveler arasında dolanır. Yazar, parçanın ilk cümlesindeki savını inandırıcı kılmak için aşağıdakilerin hangisine özellikle başvurmuştur? A) Örneklemelere ağırlık verme B) Öyküleyici anlatım yolunu seçme C) Konuyu tartışma içinde sunma D) Okurun hayal gücüne dayanma E) Kanılarını öne çıkarma (1982/11) ÇÖZÜM: Parçanın ilk cümlesinde "Ankara'nın, tarihinin şaşırtıcı birleşimlerle (tertipleriyle) dolu" olduğu belirtilmektedir. Sonraki cümlelerde ise bu birleşimi oluşturan kültür kalıntıları tek tek sayılmakta, yani örneklendirilmektedir. Böylece ilk cümledeki savı inandırıcı kılmak için örnekleme yöntemine ağırlık vermiştir. YANIT: A 3. KARŞILAŞTIRMA Herhangi bir düşünceyi açıklamak için iki varlık, iki kavram arasındaki benzerlik ya da karşıtlıklardan yararlanmaktır. Karşılaştırma da somutlaştırmayı sağlayan bir yoldur. Arı, on binlerce yıldır aynı işi en kusursuz biçimde yapar: Düzgün, geometrik ölçülerle peteğini örer ve topladığı bin bir çiçek tozundan, bir kimya laboratuvarının imbiklerinden daha üstün biçimde balını süzer. Oysa insanoğlu uğraştığı on binlerce işi binlerce yıldır giderek geliştirmekte ve hâlâ en kusursuza ulaşmaya çalışmaktadır, işte insan budur. Bu parçada insanla arı karşılaştırılarak verilmiştir. Bu karşılaştırmadan "İnsanoğlu, uğraştığı işi giderek geliştirmekte ve kusursuzluğa ulaşmaya çalışmaktadır." ana düşüncesine ulaşılmıştır. SORU İnsanlığın adım adım ilerlemesini sağlayan şey, kuşkusuz, kişisel kazançların ürün ve buluşların kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır. Hayvanlar dünyasında buna benzer bir olay yoktur; eğitim görmüş bir köpek, başka bir köpeği eğitemez. Bu paragrafın anlatımında aşağıdakilerden hangisi daha ağır basmaktadır? B) Kanıtlama D) Karşılaştırma A)Benzetme C) Örneklendirme E) İlişki kurma (1981 /1) ÇÖZÜM: İnsanda bilginin kuşaktan kuşağa aktarıldığı o nedenle insanlığın sürekli ilerlediği, oysa hayvanlarda bu olguların söz konusu olmadığı anlatılmış, insan ile hayvan arasında karşılaştırma yapılmıştır. YANIT : D Karşılaştırma üç biçimde yapılır 1) Benzerliklerden Yararlanma Varlık ya da kavramların yalnız benzeyen yönleri ele alınarak karşılaştırma yapılır. Andre Maurais'ya göre hikâye, romandan çok tiyatroya yakın bir türdür. Tiyatro gibi onun da sağlam bir çatıya, örgüye, becerikli bir sona, kısacası bir "perde"ye ihtiyacı vardır. Hikâyeden film çıkarmak, romandan film çıkarmaktan daha kolay değildir. Bu parçada öykü ile tiyatronun benzer yönleri sıralanarak karşılaştırma yapılmıştır. 2) Karşıtlıklardan Yararlanma Varlık ya da kavramların yalnız karşıt yönleri ele alınarak karşılaştırmaya başvurulur. SORU Edebiyatın konusu insandır, doğadır; edebiyat bütün olanaklarıyla insanı tanıtmaya yönelmiştir. Eleştirinin konusu ise eserdir; amacı eseri tanıtmak ve değerlendirmektir. Edebiyatta dolaysız bir yaratma söz konusudur. Eleştirmen ise dolaylı yaratan kişidir. Yargılanan bir eser olmadıkça eleştiri de olmaz. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır? B) Karşılaştırma D) Tartışma A) Örneklendirme C) Tanımlama E) Öyküleme (1988/11) ÇÖZÜM: Bu parçanın anlatımında kullanılan yöntem "karşılaştırma"dır. "Edebiyat" ile "eleştiri" konuları yönünden; "edebiyatçı" ile "eleştirmen" yaratmadaki nitelikleri yönünden karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırmada ayrı yönler ele alınmıştır. YANIT: B 3) İlişki Kurma İki olay ya da iki durum arasındaki benzerlikten yararlanarak düşüncenin somutlaşması sağlanır. Okulda iken tahta sıraların üstüne isimlerini çakıyla kazıyan arkadaşlarımız vardı. Bir gün bunlardan birisine: - Ne işe yarayacak bu? diye sormuştum. Küçücük bıçağın ucuyla tahtayı oymaya devam ederek düşünmeden cevap verdi: - Hiiçç... yarına kalır. Günlerden bir gün Persespolis'i geziyordum. Şehrin girişindeki aslanlı kapının duvarında isimlere rastladım. Bunlar, vaktiyle harabeleri gezmeye gelmiş her milletten gezginlerdi. Herkes zamanla yumuşamış taşlara kendi adını kazımıştı. Bunlardan tarihin büyük duvarlarına tutunmak isteyen insanların duygularını gördüm. Sanırım içlerinden birini okul arkadaşım gibi yakalayıp davranışının sebebini sormak mümkün olsaydı, aynı cevabı verecekti. - Hiiçç... Yarına kalır. Bu parçada "bilinçli" olmamakla birlikte sözün uçup gideceğini, ama yazının, böylece insanın yarına kalacağını düşünenlerin davranışı verilmektedir. Yazar, arkadaşı ile gezginlerin davranışlarındaki benzerlikleri arasında ilişki kurarak düşüncesini sunmuştur. 4. TANIK GÖSTERME VE ALINTI YAPMA Bir düşünceyi savunmak, doğruluğunu kanıtlamak için aynı görüşü paylaşan, destekleyen bir kişinin -kimi zaman karşıt görüşün yanlısı bir kişi de olabilir- yazılarından veya konuşmalarından alıntı yapmaktır. Tanıklığına başvurulan kişinin sözü edilen konuda yetkin olması gerekir. Yazar, bu yetkin kişinin sözünü ya kendi sözü hâline getirir (dolaylı anlatım) ya da sözünün tamamını veya bir bölümünü tırnak içinde vererek kullanır (doğrudan anlatım).
Tanık gösterme iki yolla gerçekleşir: Yazar, ya tanığın sözünden yola çıkarak, onun inandırıcılığına dayanıp düşüncelerini geliştirir ya da kendi görüşünü belirttikten sonra tanığa başvurarak düşüncesini inandırıcı kılmaya çalışır. Tanık gösterme atasözleriyle de yapılır. SORU Andre Gide bir yazısında şöyle der: "Sanatçının konusu insandır. Bir insanın yaşamı o insanın düşlerinin de kaynağıdır." Bu söze katılıyorum. ; Çünkü yaşananlarla düşler iç içedir. Sanatçı, yazar, ozan da insan yaşamını, insan düşlerini bir yapıtta gerçeğe dönüştürendir. Başkasına, geleceğe bakandır. Kendi yaşadıklarına, düşlerine herkesi ortak edendir. Bu parçada yazarın, Andre Gide'den bir alıntı yapmış olmasının nedeni aşağıdakilerden özellikle hangisi olabilir? A) Anlatımına akıcılık kazandırma B) Okuyucunun ilgisini çekme C) Sanatçı konusundaki görüşlerini inandırıcı kılma D) Karşıtlıklardan yararlanarak düşüncesini geliş tirme E) Yaşamla sanat eseri arasındaki ilişkiyi kanıtla ma (1981 / II) ÇÖZÜM: Bu paragrafta yazarın düşüncesi şudur:"sanatçı insanı konu alır ve onun yaşamını, düşlerini bir yapıtta gerçeğe dönüştürür." Bu görüşünü inandırıcı kılmak için, Andre Gide gibi ünlü bir sanatçının aynı konudaki bir sözünü paragrafına katıyor, görüşün doğru olduğuna bir kanıt olarak kullanıyor. Cevap bu yüzden C ' dir. YANIT : C Yazıda tanık göstermeye ve alıntılamaya başvurulmasının nedeni, öne sürülen düşüncenin inandırıcı olmasını, kanıtlanmasını sağlamaktır. Bu yüzden atasözleri, özdeyişler düşünceyi inandırıcı kılmak için kullanılabilir. Herkesi her yönüyle bağışlamak bir bakıma herkesi kendinden küçük görmek, kendini herkesten büyük görmek değil midir? Küçüktür, ne yaptığını, ne dediğini bilmez, bağışla; diye diye kişi kendini ne kadar çok yüceltir. Atalarımız boşuna dememişler: "Bağışlamak büyüklüğün ünündendir." Dahası herkesi bağışlamak, biraz olsun tanrısallık, insanüstülük sınavında bulunmak değil midir? Yazar bu paragrafta düşüncesini inandırıcı kılabilmek için atasözünden yararlanma yoluna gitmiştir. 5. SAYISAL VERİLERDEN YARARLANMA Düşüncelerin kanıtlanması, inandırıcı kılınması için araştırma sonuçlarından yararlanma yoluna gidilir. İstatistiklerin -sayılara karşı beslenen güvene bağlı olarak- inandırıcı etkisi, savunulan düşüncelerin sayısal verilerle desteklenmesini getirmiştir. Güvenilir kaynakların sunduğu verilerin kullanılması yazarın inandırıcılığını büyük ölçüde artırır. Ancak genelleşmiş istatistik bilgiler ve kasıtlı olarak veritenler güvenirliği sarsar. SORU (I) Dünyanın en güzel, en lezzetli inciri Türkiye'de yetişir. (II) Yıllık üretim 185 bin ton civarındadır. (III) Kalkınabilmemiz için bu üretimi daha da artırmalıyız. (IV) Öteden beri dışa sattığımız mallar arasında incir önemli bir yer tutar. (V) Bu da incirlerimizin dış ülkelerde nasıl arandığını gösterir. Bu paragrafı oluşturan cümlelerden hangileri, ötekilere göre daha kesin bir biçimde ve kolaylıkla kanıtlanabilir yargılar niteliğindedir? A) I. ile V. B) I. ile IV. C) I. ile III. D) II. ile V. E) II. ile IV. (1981 /I) ÇÖZÜM: İncir'in yıllık üretiminin 185 bin ton olduğu sayısal verilerden yararlanarak kanıtlanabilir. Yine incirin dışa satılan maddeler arasında önemli bir yer tuttuğu da sayısal verilere bakılarak tespit edilebilir. YANIT : E 6. SOMUTLAMA Soyut kavramları benzetme yoluyla açıklamaktır. Kavram, benzetilen varlığın bazı nitelikleriyle kavratılmaya çalışılır. Bu yolla kavram zihinde canlanır, görünürlük kazanır. Örnekleme, tanımlama, karşılaştırma gibi düşünceyi geliştirme yollarında somutlamaya başvurularak düşünce kolayca kavratılır. Benim ruhum hava ile dolu bir şişeye benzer. Bu şişe hiçbir zaman hayat kaynağı olan oksijenden mahrum kalmaz. Bu şişenin içindeki havayı bir boşaltgaç ile istediğiniz kadar boşaltmaya çalışınız, yine içinde biraz olsun oksijen kalır. Ruhumun kanına can veren manevi oksijen de "ümit'tir. Soyut bir kavram olan ümit, oksijene benzetilerek somutlaştırılmıştır. 7. SOYUTLAMA Düşünceleri; somut kavramlara, soyut anlamlar vererek açıklamaktır. Soyutlama yoluyla anlam yoğunlaştırılır. Okurun bilgi ve yaşam birikimine bağlı olarak yorumu sağlanır. Kavramın netleşmesi, okurun çağrışımına bağlıdır. Bu yol daha çok şiirde kullanılır. Saat Çini vurdu birden: pirinççç Ben gittim bembeyaz uykusuzluklardan Kasketimi üstüne eğip acılarımın Sen yüzüne sürgün olduğum kadın Karanlık her sokaktaydın gizli bir köşedeydin 8. BENZETME Çoğunlukla cümle düzeyinde kullanılan, anlamı zenginleştirmeyi amaçlayan bir düşünceyi geliştirme yoludur. Paragrafın içinde yer yer bulunur, anlatıma güç katar. Benzetme, aralarında benzerlik olan iki şeyden benzerlikçe zayıf olanı güçlü olanla anlatmaktır. * Erkenden yağan yoğun kar, sanki beyaz bir ölümdü. * Bu olaydan sonra kendimi kuş gibi hafif hissediyorum. *Bülbülün güle kavuşması gibiydi iki sevgilinin buluşması. * Güneş bu sabah, dalından koparılmış taptaze portakalı andırıyor.