T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DOĞU DİLLERİ ve EDEBİYATLARI (JAPON DİLİ ve EDEBİYATI ) ANABİLİM DALI

Benzer belgeler
Sunum İçeriği: I. Dilbilim Hk. II. Bölüm Hk.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ A ÖĞRENCİ İŞLERİ DAİRE BAŞKANLIĞI

İÇİNDEKİLER 1: DİL VE DÜŞÜNCE ARASINDAKİ İLİŞKİ...

UNI-101 Üniversite Yaşamına Giriş Dersi İNGİLİZ DİLBİLİMİ BÖLÜMÜ

DİL VE İLETİŞİM. Prof. Dr. V. Doğan GÜNAY

ÜNİTE:1. Dil Nedir? ÜNİTE:2. Dil Kültür İlişkisi ÜNİTE:3. Türk Dilinin Gelişimi ve Tarihsel Dönemleri ÜNİTE:4. Ses Bilgisi ÜNİTE:5

Baleybelen Müfredatı

JAPONCA VERME-ALMA İFADELERİNİN ÖĞRETİMİNDE ROL KURAMININ KULLANIMI 1

Seyahat Genel. Türkçe

Seyahat Genel. Türkçe

ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı. ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri. ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri

ANKARA ÜNİVERSİTESİ DİL ve TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ DİLBİLİM BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİĞİ

İletişimin Sınıflandırılması

Anlambilim ve Edimbilim. Giriş Konuları

TÜRK DİLİ 1. Ayşe Serpil BAYTAŞ

BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ TÜRKÇE DERSİ EĞİTİM PLANI

TÜRKÇE ANABİLİM DALI TÜRKÇE EĞİTİMİ BİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI EĞİTİM ÖĞRETİM PLANI

Edebi metin, dilin estetik amaçla kullanıldığı metindir. Bir Metnin Edebi Oluşunu Şu Şekilde özetleyebiliriz:

Çoğuldizge Kuramı. Ünal Yoldaş* Giriş

ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel;

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1 BÖLÜM 2

Temel Kavramlar Bilgi :

Söylem Çözümlemesi (ETI205) Ders Detayları

T.C. DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ANABİLİMDALI İLKÖĞRETİM PROGRAM SINIF ÖĞRETMENLİĞİ TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE YENİ YAKLAŞIMLAR

Ankara Üniversitesi Geliştirme Vakfı Özel İlkokulu/Ortaokulu AİLE İÇİ İLETİŞİM

6. SINIF TÜRKÇE DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı- Tezli Ortak Yüksek Lisans Programı Ders İçerikleri

ÖNSÖZ 5 1 İLETİŞİM SÜRECİ VE EĞİTİM...

BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ TÜRKÇE DERSİ EĞİTİM PLANI

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz.

Dilbilim ve Çeviri (ETI105) Ders Detayları

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

TÜRKÇE MODÜLÜ BİREYSEL EĞİTİM PLANI (TÜRKÇE DERSİ) (1.ÜNİTE) GÜZEL ÜLKEM TÜRKİYE

Dilin Tanımı DİLİN TANIMI, ÖZELLİKLERİ / DİL-MİLLET İLİŞKİSİ

T.C. UFUK ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 6. SINIF TÜRKÇE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Dilbilim Nedir? .Dili bir araştırma konusu olarak ele alan ilk çalışmalara Grek, Hint, Çin, Arap uygarlıklarında rastlanmaktadır.

2.SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ

İnsanlar, tarihin her döneminde olduğu gibi bundan sonra da varlıklarını sürdürmek, haberleşmek, paylaşmak, etkilemek, yönlendirmek, mutlu olmak gibi

T.C. HACETTEPE ÜNĐVERSĐTESĐ Sosyal Bilimler Enstitüsü

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİ İŞLERİ DAİRE BAŞKANLIĞI

BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ ÖĞRETİM PROGRAMI

Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi

Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı- Tezli Yüksek Lisans Programı Ders İçerikleri

İletişim ve İletişim Sürecinde Halkla İlişkiler. Kişilerarası İletişim. Kişisel İlişkiler ve Davranış Geliştirme Süreci

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

1. Uluslararası Karadeniz Dil ve Dil Eğitimi Konferansı, Eylül 2017, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, SAMSUN

1.Bireyden Kitleye. 2.Habere İlk Adım: Gazete. 3.Her Yerdeki Ses: Radyo. 4.Düş mü, Gerçek mi?: Sinema. 5.Evdeki Dünya Televizyon

İÇİNDEKİLER SUNUŞ VE TEŞEKKÜR KİTABIN YAPISI VE KAPSAMI YAZAR HAKKINDA 1. BÖLÜM ÜSTÜN YETENEKLİLİKLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR VE KURAMSAL ÇERÇEVE

Başkent Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. Doç. Dr. S. EKER

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF TÜRKÇE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

RUS DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI BAHAR PROGRAMI

YD 101 İngilizce-I (A1) 4+0 English-I (A1) 4 YD 107 Almanca-I (A-1) 4+0 German-I (A-1) 4 I. Yarıyıl Toplam Kredi 17 I. Yarıyıl Toplam AKTS 30

adres formatı: sokak numarası + ismi eyalet ismi ilçe/il ismi + posta kodu Bayan L. Marshall Aquatechnics Ltd. 745 King Street West End Wellington 068

Ek 1. Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Programı (CEFR) ve Europass Dil Pasaportu:

Ekolojik Tasarımlar ve Sanat

İLETİŞİM - 2 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ

Arnavutça (DİL-2) Boşnakça (DİL-2)

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Öğretim Teknolojileri ve Materyal Geliştirme İLETİŞİM

I. YARIYIL. ALA103 Sözlü İletişim Becerileri I

DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER

Ağ Temelleri 6.Hafta. Öğr.Gör.Volkan ALTINTAŞ

KARġILAġTIRMALI EĞĠTĠM

BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ DİLBİLİM BÖLÜMÜ

JAPONCA KOŞUL ANLATIMLARI -tara, -ba, -to, -nara

HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 :

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TÜRKÇE

İLETİŞİM VE İLETİŞİM SÜRECİ PSİKOLOG PSİKOTERAPİST AİLE DANIŞMANI SİBEL CESUR AKYUNAK

YAZI TÜRLERİ ŞENDA SOLMAZ KONUSUNU YAŞAMDAN ALAN YAZI TÜRLERİ OLAY YAZILARI

EDEBİYAT SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN 12 EYLÜL ŞİİRİ Nesîme CEYHAN AKÇA, Kurgan Edebiyat, Ankara 2013, 334 s.,isbn Sabahattin GÜLTEKİN 1

Teori (saat/hafta) Yerel Kredi Türkçe Dil Becerileri II TRK Yarıyıl 2/14 2/14 3 3

Metin Edebi Metin nedir?

İnanç Psikolojisi: Yaşamı Anlamlandırma Biçiminin Hayat Boyu Gelişimi

DERS BİLGİLERİ Ders Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Dersin Koordinatörü Dersi Verenler Dersin Yardımcıları Dersin Amacı

Hızlı İstatistikler Anket 'İstanbul Kültür Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü Program Çıktıları Anketi' Sonuçlar.

T. C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ TEZ YAZIM KURALLARI

1. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (07 Aralık Ocak 2016)

Matematik Ve Felsefe

BİLİŞSEL AÇIDAN ÇOCUK GELİŞİMİNİN BASAMAKLARI

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

ISBN NUMARASI: ISBN NUMARASI: ISBN NUMARASI: ISBN NUMARASI:

İÇİNDEKİLER. II. Bölüm: DİL BİLİMİ VE GÖREVLERİ GİRİŞ DİL BİLİMİ DEYİNCE DİL BİLİMİNİN AMAÇLARI ÖZET... 24

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (20 Ekim Aralık 2014 )

ÜNİTE:1. Sosyal Psikoloji Nedir? ÜNİTE:2. Sosyal Algı: İzlenim Oluşturma ÜNİTE:3. Sosyal Biliş ÜNİTE:4. Sosyal Etki ve Sosyal Güç ÜNİTE:5

Hedef Davranışlar. Eğitim Programının birinci boyutudur. Öğrencilere kazandırılması planlanan niteliklerdir (davranışlar).

7. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

Ms. Celia Jones 47 Herbert Street Floreat Perth WA 6018 Avusturalyan adres formatı: numara + sokak ismi eyalet ismi ilçe/il + posta kodu Celia Jones,

KIRGIZİSTAN TÜRKİYE MANAS ÜNİVERSİTESİ MODERN DİLLER YÜKSEK OKULU MÜTERCİM - TERCÜMANLIK BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI

KENDİMİZİ İFADE ETME YOLLARIMIZ

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (10 Eylül - 19 Ekim 2018 )

İÇİNDEKİLER. Gelişim Kuramları 22 Eylem Kuramı ve Toplumsal Yapılandırmacılık 28

İçindekiler. İçindekiler... vii 1. BÖLÜM SES TEMELLİ CÜMLE YÖNTEMİ VE YAPILANDIRMACILIK. Yrd. Doç. Dr. Meral GÖZÜKÜÇÜK

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...III

KAVRAMLARIN ANLAMINI KARŞITLARI BELİRLER

İDV ÖZEL BİLKENT ORTAOKULU SINIFLARINA KONTENJAN DAHİLİNDE ÖĞRENCİ ALINACAKTIR.

Transkript:

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DOĞU DİLLERİ ve EDEBİYATLARI (JAPON DİLİ ve EDEBİYATI ) ANABİLİM DALI OSAMU DAZAI IN İNSANLIĞIMI YİTİRİRKEN ADLI ESERİ ve TÜRKÇE ÇEVİRİSİNDEKİ BİRİNCİ KİŞİ ADILI KULLANIMI YÜKSEK LİSANS TEZİ GÜLİZ ENBATAN ANKARA- 2015

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DOĞU DİLLERİ ve EDEBİYATLARI (JAPON DİLİ ve EDEBİYATI ) ANABİLİM DALI OSAMU DAZAI IN İNSANLIĞIMI YİTİRİRKEN ADLI ESERİ ve TÜRKÇE ÇEVİRİSİNDEKİ BİRİNCİ KİŞİ ADILI KULLANIMI YÜKSEK LİSANS TEZİ GÜLİZ ENBATAN TEZ DANIŞMANI PROF. DR. AYŞE NUR TEKMEN ANKARA- 2015

ÖNSÖZ Günümüze kadar Japoncada birinci kişi adılları ile ilgili olarak yapılmış birçok araştırma bulunmaktadır. Ancak bu çalışma Japonca eser ve Türkçe çevirisinde geçen adılların kullanımını, bilişsel dilbilim açısından araştırması bakımından yapılan diğer çalışmalardan ayrılmaktadır. Bu tezde, Osamu Dazai ın İnsanlığımı Yitirirken adlı eserinde geçen birinci kişi adıllarının, Türkçe çeviri esere nasıl yansıdığı (kullanılıp- kullanılmadığı) ortaya konmaktadır. Her iki eserde de kullanılan birinci kişi adılının bulunduğu tümceler belirlenmiş ve bu tümceler üzerinden karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Tez çalışmam süresince bana yol gösteren ve her konuda sabırla yetiştiren, Sayın Danışmanım Prof. Dr. Ayşe Nur Tekmen e, her konuda yardımlarını esirgemeyen hocalarım Yab. Uzm. Dr. Tsuyoshi Sugiyama ve Yab. Uzm. Akara Matano ya, üzerimde emeği olan Ankara Üniversitesi, Japon Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı ndaki bütün hocalarıma ve arkadaşlarıma, çalışmam boyunca bana manevi olarak destek veren aileme ve Baki Doğan a teşekkürlerimi sunuyorum. Güliz ENBATAN i

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...i İÇİNDEKİLER..ii KISALTMALAR ve SİMGELER...iv ÇEVRİ YAZI ve SESLETİM BİÇİMİ..v GİRİŞ..1 I. BÖLÜM KURAMSAL ÇERÇEVE I.1. Bilişsel Dilbilim...5 I.1.2. Dilin Tanımı ve Dilbilimin Alt Dalları...7 I.1.3. Bilişsel Bilimler...18 I.1.4. Bilişsel Dilbilim ve Çalışma Alanları 19 I.2. Bilişsel Dilbilim ve Kavrayış...22 I.2.1. Öznel Kavrayış...25 I.2.2. Nesnel Kavrayış..29 II. BÖLÜM JAPONCADA KİŞİ ADILLARI II.1. Kişi Adılı Tanımı ve Özellikleri...31 II.2. Japoncada Birinci Kişi Adılları Kullanımı ve Yapılan Çalışmalar...39 II.2.1. Jibun Adılının Özellikleri...51 ii

III. BÖLÜM OSAMU DAZAI IN İNSANLIĞIMI YİTİRİRKEN ADLI ESERİNDE BİRİNCİ KİŞİ ADILI KULLANIMI III.1. Mekan... 54 III.1.2. Mekanı Oluşturan Kahramanlar...56 III.1.3. Eserde Birinci Kişi Adılı Kullanımına Bağlı Mekan Oluşumu..59 III.2. Ana Eserde Birinci Kişi Adılı Kullanımı..69 III.3. Çeviri Eserde Birinci Kişi Adılı Kullanımı..108 SONUÇ..158 KAYNAKÇA 160 EKLER. 165 EK-1...165 EK-2 166 EK-3 167 EK-4 168 ÖZETLER...170 I. Türkçe...170 II. III. Japonca..171 İngilizce..172 iii

KISALTMALAR ve SİMGELER Kısaltmalar Bkz: Bakınız B.K.A. : Birinci Kişi Adılı B. Ç.K.A. : Birinci Çoğul Kişi Adılı Örn: Örnek İye. Ek. : İyelik Eki Yön. Ek.: Yönelme Eki Bel. : Belirtme Geç. : Geçmiş zaman vb. : ve benzeri Simgeler O : Kullanılıyor X : Kullanılmıyor - : Çeviride yer almıyor iv

ÇEVRİ YAZI VE SESLETİM BİÇİMİ Japonca sözcüklerin çevri yazıya aktarılmasında kullanılan 3 farklı sistem bulunmaktadır. Bunlar; Kunrei, Hepburn, Nihon biçimleridir. Bu tezde, Japonca sözcüklerin çevri yazıya aktarılmasında Hepburn yazım biçimi benimsenmiştir 1. Ancak, Türkçe çeviri eserde yer alan özel isimler, sesletildikleri biçimde yazılacaktır. Hepburn biçiminde Japoncadaki çoğu hece yazıldığı gibi sesletilir. Ancak farklı okunan sesletimlerde bulunmaktadır. Bunlar aşağıdaki gibidir. Bu sesler; j c olarak, ch ç olarak, sh ş olarak, tsu t, ve s sesleri arasında sesletilmektedir. Ancak t sesine daha yakın bir şekilde tu olarak, bunun dışında fu f ve h sesleri arasında ancak daha çok h sesine daha yakın hu olarak sesletilmektedir. Yukarıda verilen sesletimler dışında da dikkat edilmesi gereken noktalar bulunmaktadır. 1. Hepburn yazım biçiminde ünlü kaymaları (diftong) y harfiyle belirtilmektedir. Buna örnek olarak, みゃ hecesi mya şeklinde yazılarak, aynı şekilde sesletilir. Ayrıca sa ve ta ile başlayan hecelerdeki ünlü kaymalarında y yerine h kullanılmaktadır. Örn: しゃ ちょ heceleri sha ve cha biçiminde yazılarak, şa ve ça biçiminde sesletilir. 2. Hepburn biçiminde, uzun okunuşların, Latin alfabesiyle yazımında iki yöntem bulunmaktadır. 1 Yazım biçimleriyle ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Japonca Dilbilgisi (Tekmen, Takano, 2005) s. 37-40. v

a) Örn: ちゅうおう ve おおきい sözcükleri incelendiğinde; birinci sözcük ou harfi ile biter ve chuuo ya da chuuoh şeklinde yazılır. İkinci sözcük ise oo ile başlar ve ookii şeklinde yazılır. b) Diğer yöntem ise uzun okunan harfin üzerine uzatma işareti (-) koyarak gerçekleştirilir. Bu tezde uzun okunuşlar, uzun okunacak harflerin üzerine uzatma işareti konularak belirtilecektir. Örn: 待遇 taigū Ayrıca ( けいけん ) ve ( せんせい ) gibi ei olarak yazılan sözcüklerde ei sesleri uzun e olarak okunmaktadır. 3. Aynı ünsüz sesin iki defa tekrarlandığını belirten っ imi, aynı harfin iki defa yazımıyla belirtilir. Örn: 国会 ( こっかい ) kokkai 4. Japoncada konu ilgeci は, çevri yazılarda wa biçiminde yazılır ve sesletilir. 5. Yön durumu ilgeci へ ise e biçiminde yazılır ve sesletilir. vi

GİRİŞ Bu tezde, Osamu Dazai in 1 İnsanlığımı Yitirirken adlı eseri ve Türkçe çevirisinde geçen birinci kişi adılları bilişsel açıdan ele alınmıştır. Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan bir kurumdur. Kıran (2001: 75), Jakobson un insanlar arasında yazılı ve sözlü iletişimin gerçekleştirilebilmesi için altı temel öğeye gereksinimin olduğunu belirtmiştir. Bu altı öğe ise; belli bir düzen içeren konuşucu, gönderge, ileti, alıcı, kanal ve koddan oluşmaktadır. Ayrıca dilsel iletişimin başka bir konuşan özneye ya da alıcıya yönelik sözce üreten konuşan bir özne ya da konuşucu arasında gerçekleşen bir alışveriş olduğunu iletmiştir. Konuşucu; iletiyi ifade eden, yazan kişidir. Konuşucu, kendisini ben ya da biz adılıyla ifade etmektedir. Adıl kullanımı konusunda, Amerikan mantıkçı Y. Bar- Hillel in yaptığı kişisel bir deneyim bulunmaktadır. Y. Bar- Hillel, işaret sıfatları, kişi adılları, zaman belirteçleri vb. kullanmadan sadece tek başına anlamı olan sözcükleri kullanarak için büyük özen göstermektedir. Ancak karnının aç olduğunu, sabah kahvaltısını yatağında yapmak istediğini bir türlü anlatamadığını belirtmektedir. Bu örnekten yola çıkarak kişi adılları, işaret sıfatları uzam- zaman belirteçleri olmadan ifade etmek istediğimiz şeyleri tam olarak aktaramamaktayız. Tezin konusunu ise, kişi adılları içerisinde yer alan birinci kişi adılı oluşturmaktadır. Japoncadaki birinci kişi adılları, Türkçedeki birinci kişi adıllarından sayı ve özellik bakımından farklılıklar göstermektedir. Türkçede bir tane birinci kişi adılı (ben) bulunmasına rağmen, Japoncada çok sayıda birinci kişi adılı vardır. Birinci kişi adılı kullanımı, Osamu Dazai ın İnsanlığımı Yitirirken adlı hikâyesi ve 1 Japoncada soyadın, addan önce gelme kuralı bulunmaktadır. Ancak bu tezde, ad ve soyad şeklinde kullanılmaktadır. 1

Türkçe çevirisi karşılaştırılarak ele alınacaktır. Osamu Dazai ın İnsanlığımı Yitirirken adlı eseri yazarın bir anlamda kendi öz yaşam öyküsü özelliğini göstermesi sebebiyle, yazar birinci kişi anlatımına başvurmuştur. Birinci kişi anlatımıyla kaleme alınması sebebiyle, farklı birinci kişi adılları kullanıldığı için bu hikâye incelenecektir. Ana eserde geçen birinci kişi adılları, boku, watashi, ore, atashi, kochira, ware, uchi, jibun dur. Hikâyede kahramanlar tarafından farklı ortamlarda ve muhataplara karşı kullanılan çeşitli adıllar bulunmaktadır. Tezde, boku, watashi, ore, atashi, kochira, ware, uchi adılları ele alınacaktır. Ana eserde geçen her bir kişi adılının kullanım sıklığı ve Türkçe çevirisinde kullanılıp kullanılmadığı araştırılmaktadır. Bunun için de öncelikle ana eserde geçen birinci kişi adıllarının yer aldığı tümceler belirlenmiştir. Ana eserde birinci kişi adılı geçen tümcelerin, Türkçe çevirisine bakılarak birinci kişi adılı kullanımı ele alınacaktır. Jibun birinci kişi adılının, hikâye içerisindeki diğer adıllarla karşılaştırıldığında daha sık kullanıldığı tespit edilmiştir. Jibun birinci kişi adılı 79 sayfalık Japonca hikâye içerisinde 759 yerde geçmektedir. Jibun adılı kullanımı, farklı bir araştırma konusu oluşturması sebebiyle kapsam dışı tutulmuştur. Tez; kuramsal çerçeve, Japoncada kişi adılları, Osamu Dazai ın İnsanlığımı Yitirirken adlı eserdeki birinci kişi adılı kullanımı olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Tezin ilk bölümünü oluşturan kuramsal çerçevede, bilişsel dilbilim ele alınmıştır. Bilişsel dilbilim, dil, dilbilim ve bilişsel bilimler ile bilgilere yer verildikten sonra bilişsel dilbilimde kavrayış konusu (öznel ve nesnel kavrayış) çeşitli örneklerle ele alınmıştır. 2

İkinci bölümde, kişi adılı tanımı ve özellikleri, Japoncada birinci kişi adılları ve kullanımı, jibun birinci kişi adılının özellikleri konuları üzerinde durulmaktadır. İlk olarak, kişi adılı tanımlarına yer verilip, Japonca ve Türkçedeki kişi adıllarının benzer ve farklı özellikleri belirtilmiştir. Türkçede birinci kişi adılı olarak tek bir sözcük kullanılmaktayken, Japoncadaki birinci kişi adıllarının sayıca fazla olmaları ve kullanımında dikkat edilmesi gereken faktörler gibi konulara değinilmiştir. Bunun dışında, Japoncada kişi adılları ile ilgili günümüze kadar yapılmış olan çalışmalara yer verilmiştir. Ayrıca, hikâyede birinci kişi adılı olarak sıkça geçen jibun adılının özellikleri üzerinde durulmuştur. Tezin üçüncü bölümünde ise İnsanlığımı Yitirirken adlı hikâyedeki birinci kişi adıllarının kullanımı, mekan tasviri, mekanı oluşturan kahramanların özellikleri, eserde birinci kişi adılı kullanımına bağlı mekan oluşumu konuları üzerinde durulmuştur. Öncelikle mekan ile ilgili bilgilere yer verilerek, mekanı oluşturan kahramanlar ve özelliklerine değinilmiştir. Tezde her iki eserde geçen birinci kişi adıllarının kullanım farklılıklarının nasıl bir algı yarattıkları ele alınmaktadır. Bunun içinde Türkçede adıl kullanılan ve eksiltilen tümceler ele alınarak açıklanmaktadır. Hikâyede birinci kişi adılı kullanan kahramanların tümcelerine yer verilmiş ve adıl kullanımları incelenmiştir. Son kısımda ise ana eser ve çeviri eserde birinci kişi adılları kullanımı ele alınmıştır. Ana eserde sırasıyla watashi, boku, ore, atashi, ware, uchi, kochira birinci kişi adıllarının geçtiği tümceler ele alınmıştır. Aynı şekilde Türkçe çeviride birinci kişi adıllarının kullanıldığı tümceler tek tek ele alınmıştır. Türkçe çeviride geçen birinci kişi adılları incelemesi sırasında, ana eserde adıl kullanılmamasına 3

rağmen çeviri eserde adıl kullanımının görüldüğü tümceler tespit edilmiştir. Ana eser ve çeviri eserde kullanılan kişi adılları ve kullanımlarıyla ilgili tablo ekte verilmiştir. Bu tabloda, Japonca eserde kullanılan kişi adılları verilmiş ve bu adılların bulunduğu tümceler numaralandırılarak, Türkçe eserde yer alıp almadıkları işaretlenmiştir. Bu adıllar dışında ana eserde birinci kişi adılı kullanılmamasına karşın çeviri eserde görülen birinci kişi adıllarının bulunduğu tümceler de çeviri eserdeki birinci kişi adılı kullanımı ile ilgili bölümde yer almaktadır. 4

I. BÖLÜM KURAMSAL ÇERÇEVE Bu tezde Osamu Dazai ın İnsanlığımı Yitirirken adlı eseri ve Türkçe çevirisinde geçen birinci kişi adıllarının kullanımı bilişsel dilbilim açısından ele alınacaktır. I.1. BİLİŞSEL DİLBİLİM Bilişsel dilbilimle ilgili olarak, yapılan çeşitli tanımlamalar bulunmaktadır. Radden (2008: 1) doğal dillerin insan zekâsının bir ürünü ve bizim bilişsel yapımızın bir bütünü olduğunu, algı, sebep, imgelem ve en önemlisi de etrafımızdaki dünya ve kendi vücut deneyimlerimiz olduğunu belirtmiştir. Momiyama (2010:1), Bilişsel dilbilim; dili insanların sahip olduğu genel bilişsel yetenekler 1, insanların bilişini yansıtan bir olgu ve bilişi (cognition) 2 ise insanların zihinleri ya da duyguları tarafından düzenlenen (zihinsel ya da duygusal) işleyiştir. şeklinde bir tanımlama yapmaktadır. Dil çalışmalarına farklı bir yöntem olarak gösterilen bilişsel dilbilim, 1970 lerde ortaya çıkmıştır. 1980 lerden sonra daha aktif hale gelmekle birlikte çeyrek yüzyıl sonrasında bilişsel dilbilim adı altında pek çok araştırma yapılmaya 1 Momiyama (2010:4-5) insanların sahip olduğu genel bilişsel yetenekleri 3 grupta toplamaktadır. Bunlar: Genelleme, karşılaştırma ve ilişkilendirme dir. Momiyama bu genel yeteneklerin sadece dil alanında kullanmadıklarını, insanların günlük hayatlarında farkında olmadan bu bilişsel yetenekleri kullandıklarını belirtmektedir. Karşılaştırma yeteneğine bir örnek olarak; mağazada alışveriş yapmakta olan bir kişinin, almak istediği ürünü diğer markalarla karşılaştırmasından ya da aklında bulunan ürünle karşılaştırmasından bahsetmektedir. Para ödemek için kasaya yönelen bir kişinin, diğer kasaların önünde bulunan kuyruktaki insan sayılarını karşılaştırarak daha az insanın bulunduğu kasaya yönelmesini de bu şekilde açıklamaktadır. (Bkz. Momiyama, Y., (2010), Ninchigengogaku Nyūmon, s. 1-7) 2 TDK Büyük Sözlükte, Biliş (cognition) sözcüğünün tanımı Canlının, bir nesne veya olayın varlığına ilişkin bilgili ve bilinçli duruma gelmesi, vukuf şeklinde tanımlanmaktadır. 5

başlanmıştır. Araştırmaların çoğunluğu anlambilime (semantics), önemli bir kısmı da tümcebilim (syntax), biçimbilime (morphology) odaklanmıştır. Dil edinimi (language acquisition), sesbilimi (phonology), tarihsel dilbilim (historical linguistics) gibi diğer dilbilim dallarıyla ilişkilendirilerek bilişsel dilbilim çalışmaları yapılmaktadır (Croft ve Cruse, 2004:1). Bilişsel dilbilim, yukarıda bahsedilen dilbilim dallarıyla ilişkili olarak çalışmalar yapması bakımından disiplinlerarası bir bilim dalıdır. Bilişsel dilbilim alanında önemli olan birey ve bireyin duygularını, düşüncelerini hangi bilişsel süreçle karşısındaki kişilere aktardığıdır. Dolayısıyla bilişsel dilbilim çalışmalarında algı ve kavrayış büyük önem göstermektedir. Evans (2012:1) 1970 lerde başlayan bilişsel dilbilim çalışmalarının az sayıda araştırmacı tarafından yürütüldüğünü belirtmektedir. Bu araştırmacılar, Charles Fillmore 3, George Lakoff 4, Ronald Langacker 5 ve Leonard Talmy 6 dir. Yine, Evans bilişsel dilbilimin dünya görüşüyle ilgili olarak bilişsel dilbilimle ilgilenen araştırmacıların dilin kavramsal bir kurumu yansıttığını bildirmekte ve dilin zihnimizdeki bir lens olduğunu, ve zihnin çeşitli taraflarını araştırdığını ifade etmektedir. Ayrıca Dil, kavrama için bir mekanizma oluşturur. Verilen bir dil, dile özgü sembolik birimlerden oluşmaktadır. şeklinde ifade etmiştir. 3 Charles Fillmore, 1929-2014 arasında yaşayan söz dizimi, sözcük semantiği, bilişsel dilbilim alanlarında çalışmalar yapan Amerikalı dilbilimcidir. 4 George Lakoff (1941- ) bilişsel dilbilim, metaforlar ve politika üzerine araştırmalar yapan Amerikalı dilbilimcidir. Eserlerinden bazıları Metaphors We Live by, Women Fire and Dangerous Things, The Political Mind: Why you can t Understand 21st Century American Politics with an 18th- Century Brain dır. Metaphors We Live by adlı eseri, Metaforlar (Hayat, Anlam ve Dil) olarak Türkçeye çevrilmiştir. 5 Ronald Langacker (1942- ), Bilişsel dilbilimin kurucularından ve Bilişsel dilbilgisinin (Cognitive grammer) yaratıcısıdır. Eserlerinden bazılarını Foundation of Cognitive Grammar, Concept, Image and Symbol: The Cognitive Basis of Grammar Volume II, Grammar and Conceptualization, Cognitive Grammer: A Basic Introduction dur. 6 Leonard Talmy, Bilişsel dilbilim, anlambilim, üzerine araştırmalar yapan Amerikalı dilbilimcidir. 6

Yukarıda verilen tanımdan yola çıkarak bilişsel dilbilimde, insanın bilişsel yetenekleri, zihin ve duyguları önemlidir. Yani başka bir ifadeyle bilişsel dilbilim çalışmaları diğer dilbilim alanında yapılan çalışmalardan farklılık göstermektedir. Diğer dilbilim dalları sadece dilin mekanizmasına odaklanırken, bilişsel açıdan yapılan dil çalışmaları insan olgusunu merkeze alarak dili açıklamaya çalışır. I.1.2. DİLİN TANIMI ve DİLBİLİMİN ALT DALLARI Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlamak için gerekli olan bir araçtır. Yüzyıllar boyunca insanlar arasında anlaşmayı sağlayan bu araç ile ilgili olarak çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Günümüzde de dillerin özellikleri ve kullanımları ile ilgili olarak, diğer disiplinlerle birlikte yapılan çalışmalar sürdürülmektedir. Günümüze kadar dilin çeşitli tanımları yapılmıştır. TDK 7 tarafından hazırlanan sözlükte, İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle ve işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan, zeban., Düşünce ve duyguları bildirmeye yarayan herhangi bir anlatım aracıdır. Bunun dışında diğer bir tanımı ise İnsanlar arasında karşılıklı haberleşme aracı olarak kullanılan; duygu, düşünce ve isteklerin ses, şekil ve anlam bakımından her toplumun kendi değer yargılarına göre biçimlenmiş ortak kurallarının yardımı ile başkalarına aktarılmasını sağlayan, seslerden örülü çok yönlü ve gelişmiş bir sistem olarak tanımlanmaktadır. Yukarıda verilen tanımlara göre günlük hayatta ifade edilmesi istenilen şeyler, duygular, dil aracılığıyla aktarılmaktadır. Dil denilen iletişim aracı olmasaydı, kişiler arasında iletişim kurulamaz ve ifade edilmesi istenilen şeyler aktarılamazdı. Dil, 7 Türk Dil Kurumu. www.tdk.gov.tr. (Erişim Tarihi 14.03.2013) 7

insanlar arasındaki iletişimi sağlarken, kişilerin duygu, düşünce ve isteklerini de çeşitli sesler ve işaretler yardımıyla iletme görevi üstlendiği anlaşılmaktadır. Korkmaz (2009) ise dil, yalnızca bireyler arasındaki karşılıklı basit bir anlaşma aracından ibaret değildir; aynı zamanda sosyal bir manevî varlıktır, sosyal bir kurumdur. Çünkü, bir toplumu oluşturan bütün bireyler, birbirlerine bu ortak anlaşma aracını kullanma bağı ile bağlanmıştır. Bunun dışında dil, bir düşünce aracıdır. Yeni fikirlerin ve yaratıcılığın kaynağıdır şeklinde ifade etmektedir. Korkmaz (2009) da belirtildiği gibi, dilin sadece kişiler arası basit bir araç olmadığını, dilin toplumsal bir yönünün bulunduğunu ve toplumu oluşturan bireylerin de dil sayesinde birbirlerine bağlı olduklarını açıklamaktadır. Ayrıca bu iletişimi sağlayabilmek için sese ihtiyaç duyulmaktadır. Ses, dilin iletişim görevini yerine getirmesinde önemli bir unsurdur. Sesin önemini, Vardar (2001) de Saussure (1979) un, dil bir kâğıda da benzetilebilir: Düşünce kağıdın ön yüzü, ses ise arka yüzüdür. Kağıdın ön yüzünü kestiniz mi, ister istemez arka yüzünü de kesmiş olursunuz. Dilde de durum aynı: Ne ses düşünceden ayrılabilir, ne de düşünce sesten şeklinde ifade etmektedir. Bu açıklamada dikkat çeken bir nokta ise dilde söz ve düşüncenin önemidir. Dolayısıyla iletişimin gerçekleştirilebilmesi için sadece ses yeterli değildir. Sesle aynı zamanda düşüncenin de olması gerekmektedir. Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir vasıta; kendine has kuralları içinde yaşayıp gelişen canlı bir varlık; milleti bir arada tutan, koruyan ve milletin ortak malı olan sosyal bir kurum; temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış gizli bir anlaşmalar sistemi ve seslerle örülmüş muazzam bir yapıdır (Ergin, 1962:3). 8

Korkmaz (2009), dili sadece bireyler arasındaki anlaşma aracı olmasından ziyade toplumsal, sosyal bir varlık olarak ele almaktadır. Ergin (1962) de aynı şekilde dili milleti bir arada tutan sosyal bir kurum olarak ifade etmektedir. Dolayısıyla toplumu oluşturan bireyler olmazsa, toplumun oluşturulamayacağı gibi, toplum olmazsa da dilin oluşturulamayacağı sonucuna varılabilir. Ergin in ifade ettiği gibi dil kendine has kuralları içinde yaşayan ve gelişen bir varlıktır. Dilin yaşayan bir varlık olması sebebiyle, dönemlere göre dil kullanımı konusunda çeşitli farklılıklar görülmektedir. Aksan (2009:11-13) dili, İnsanın dünyadaki değeri ve yerini belirleyen, düşünemeyeceğimiz kadar çok yönlü, kimi sırlarını bugün de çözemeyeceğimiz büyülü bir varlık olarak tanımladığımız dil, kullanıldığı toplumun da pek çok özelliklerini, yaşayışını, geleneklerini, dünya görüşünü, yaşam felsefesini, inançlarını, bilim, sanat ve tekniğe katkılarını yansıtır şeklinde ifade etmektedir. Ayrıca Aksan (2009:11-13) dilin, toplum açısından bakıldığında da en başta bahsedilmesi gereken bir kurum olduğunu belirtmektedir. Dil olmadan insanların birlikte yaşamaları, anlaşabilmeleri, dolayısıyla bir toplumu oluşturmaları söz konusu olamayacağından, dilin bir topluluğu topluma dönüştürme özelliği olduğunu belirtmiştir. Bir toplumu ulus yapan bağların en güçlüsü, dildir. Bireyleri ulusuna, yurduna, geçmişine sıkı sıkıya bağlar; uşaktan kuşağa aktarılarak gelen dil, bireyi geçmişle gelecek arasındaki zincirin bir halkası durumuna getirdiği de ifade edilmektedir (Aksan, 2009: 11-13). Bu tanımdan, dilin aktarılması için de bireyin önemi vurgulanmaktadır. Dil sayesinde bireyin geçmişinde yaşadıkları olaylar, duygular, gelecek kuşaklara aktarılabilmektedir. 9

Wilhelm von Humboldt un 8 Cava adasındaki Kavi dili üzerine yaptığı çalışmalarda dil ile ilgili olarak önemli noktaları ortaya koyduğunu belirtmektedir. Humboldt, bu çalışmasında dilin bir yapıt, yapılmış, bitmiş bir iş değil sürekli bir eylem olduğunu öne sürmektedir. Aynı zamanda her dilin ayrı bir içyapısı olduğunu, ulusların dünya görüşlerinin en iyi biçimde, onların dilindeki sözcüklerden izlenebileceğini ortaya koyduğunu belirtmiş ve günümüze kadar gelen bir görüşün, bir akımın temelini oluşturduğunu bildirmiştir (Aksan; 2009: 21). Aksan ın da belirttiği gibi Humboldt un çalışmasından yola çıkarak, dilin kimi sırları günümüzde de hala çözülememektedir. Bu yüzden insanoğlu yüzyıllardır anlaşmayı sağladığı bu sosyal kurumu çeşitli açılardan inceleme ihtiyacını hissetmiştir. Dili çeşitli açılardan ele alarak inceleyen bilim dalına dilbilim adını vermiştir. Vardar (2001:21) dilbilimi genel olarak dil olayını ele alan özel olarak da dilin çeşitli gerçekleşmeleri sayılan doğal dillerin hem belli bir evredeki işleyiş düzenlerini, hem de çeşitli evreler arasındaki işleyişlerini inceleyen bir insan bilimidir olarak tanımlamaktadır. Aksan (2009:24) ise dilbilimi, dilin bütün genel ve özel niteliklerini, yani herhangi bir dile, bir dil öbeğine özgü ya da bütün dillerde görülen özellikleri, dil olaylarını araştırma konusu edinen, dilin ortak ya da tek özelliklerini inceleyen, konuları birçok bilim dallarıyla ilişkili ve geçişme halinde bulunan, geniş çerçeveli bir bilim olarak tanımlamaktadır. 8 Wilhem von Humboldt (1767-1835), Alman filozof ve dilbilimcidir. Karşılaştırmalı dilbilimin kurucusudur. 10

Kıran (2001:37) dilbilimin bir bilim olmasını şu şekilde ifade etmektedir. R. Descartes e göre Bilim, uygulandığı nesneler ne kadar değişik olursa olsun, hep aynı ve tek kalan insan zekâsından başka bir şey değildir. Levi-Strauss ise Gerçeğe ulaşmak için herşeyden önce, onu her türlü duygusallıktan arınmış nesnel bir sentezle yeniden ele almak söz konusu olsa bile, yaşanmış şeyi bir kenara bırakmak gerekir. Freud un Metapsychologie adlı eserinde bilim için Bir bilim açık bir şekilde tanımlanmış temel kavramlardan oluşmalıdır. Gerçekte hiçbir bilim, hatta en eski olanı bile, bu tür tanımlarla başlamaz. Her türlü bilimsel etkinlik için gerçek başlangıç, daha çok ilişkiler içinde düşünülmüş, düzenlenmiş ve sonra bir araya getirilmiş olguların betimlenmesinden ibarettir. şeklindeki bilim tanımlamalarından yola çıkarak, bir bilim dalının var olması için o bilimin iyice belirlenmiş ve sınırlandırılmış bir konusu, yani bir nesnesi ve bu nesneyi inceleyecek bir yöntemi olması gerektiğini belirtmiştir. Saussure un dilbilimle ilgili olarak, Konunun görüş açısından önce var olması şöyle dursun, neredeyse görüş açısı konuyu yaratır. sözüyle nesne ile yöntem arasındaki ilişkiden, nesneyi kendi içinde ve kendisi için incelemeyi anlamak gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca dilbilimin konusunun ya da nesnesinin dil olduğunu ve bundan dolayı da bu nesneyi eş zamanlı bir yöntemle kendi içinde ve yalnız kendisi için incelenmeyi amaçladığını bildirmiştir (Kıran ; 2001:38). İnsanlar arasındaki yazılı ve sözlü iletişimi sağlanması için dil araç olarak kullanılmaktadır. Kıran (2001:75) Jakobson un, yazılı ya da sözlü iletişimin gerçekleştirebilmesi için altı temel öğeye gereksinimin olduğunu belirtmiştir. Bu altı öğe ise; belli bir düzen içeren konuşucu, gönderge, ileti, alıcı, kanal ve koddan oluşmaktadır. Ayrıca dilsel iletişimin başka bir konuşan özneye ya da alıcıya yönelik 11

sözce üreten bir konuşan özne ya da konuşucu arasında gerçekleşen bir alışveriş olduğunu iletmiştir. Bu iletişim sürecinin gerçekleşmesi için, sözcenin bir ileti içermesi gerektiğini, bunun yanında, konuşucuyla alıcının paylaştığı gerçeklik ilişkisinin de herhangi bir anlamı olması gerektiğini bildirmektedir. Bu gerçeklik gönderge olarak adlandırılmaktadır. Konuşucu ile alıcı arasında bir ileti alışverişi olabilmesi için bakış, mimik, ses gibi bir ilişkiye girmeleri ve bunu yaparken de ortak bir kod kullanmaları gerektiğini iletmiştir. Dilsel iletişimin temel öğeleri olarak konuşucu ya da yaza(n)r, alıcı, gönderge, yazılı ileti, kanal ve kodun önemini açıklamaktadır. Kıran a göre konuşucu iletiyi (metni) sözle ifade eden, yazan, kaleme alan kişidir. Bu, iletinin sorumluluğunu üstlenen bir yazar, gazeteci ya da bir notu kaleme alan birisi olabilir. Konuşucu ya da yaza(n)r, kendisini ben ya da biz adılı ile göstermektedir. Bu ben her zaman kişi özelliği göstermekte ve öznelliğini değişik biçimlerde ortaya koymaktadır. Bir metinde birden fazla kişi söz aldığında birbirinden farklı konuşuculardan söz edilir (roman, öykü, masal, tiyatro). Bağlam bu farklı kişilerin ayırt edilmesini sağlar. Ben adılının kullanıldığı değişik türde metinler vardır: mektup, özyaşam öyküsü, günlük, anı, deneme v.b. olarak ifade etmektedir. Kıran (2001:178) Benveniste nin dili biçimsel bir dizge, yalnız bilgi iletmeye yarayan bir kod olarak düşünen yapısalcı görüş çerçevesini aşmayı deneyip, genel bağlama ve alıcılara göre dilin işleyiş sorunlarını ortaya koymaya çalıştığını, böylelikle, söylem çözümlemesinde, öznenin önemi, sözcelem süreci ve dilin iki anlamlama biçimi üzerinde durduğunu belirtmiştir. Ayrıca Kıran, sözcelemi konuşucunun dil aracılığıyla gerçekleştirdiği bir işlemler bütünü olarak açıklamaktadır. Sözcelem, konuşucunun dili kendi hesabına kullanma edimi 12

olduğunu, konuşucunun dili bir araç olarak ele alıp onu söyleme dönüştürdüğünü belirtmektedir. Öznenin dille olan ilişkisi, sözcelemin özelliklerini belirlediğini ve Benveniste nin bu ilişkileri söz, anlam ve sözcelem düzeyi olarak üç düzeyde gerçekleştiğini bildirmektedir. Kıran (2001:179) a göre buradaki sözcelem düzeyi, öznenin bireysel işlemlerinin gerçekleştiği biçimsel çerçevenin çözümlenmesidir ve bu çerçeve dili söylem e dönüştüren dilin karmaşık alt-dizgesi, sözcelemin biçimsel dizgesidir şeklinde tanımlanmaktadır. Enveniste nin konuşucu- dil- bağlam arasındaki karşılıklı ilişkilere sözcelem adını verdiğini bildirmekte ve Enveniste nin bu konuda, sözcelemden önce dil, dilin yalnız bir olanağı olduğunu, sözcelemden sonra dil bir konuşucuya ait olan, alıcıya ses aracılığıyla ulaşan ve karşılık olarak başka bir sözcelem olarak geriye dönen bir söylem durumu şeklinde gerçekleştiğini söylediğini iletmektedir (Kıran, 2001:179). Kıran, şu şekilde devam etmektedir; Bir sözcelem işleminin değişmeyen öğelerinin, sözcelemin kaynağı olan özne yani konuşucu ve bağlamdan oluştuğunu belirtmektedir. Konuşucunun dilin biçimsel dizgesini kendine mal ederek, bir yandan durumunu (kimliğini, zaman ve uzamsal durumunu, duygularını) alıcı ve bağlama göre özel dilsel göstergelerle ya da ikinci planda kalan başka yollarla açıklar şeklinde ifade etmektedir. Konuşucunun durumunu belirleyen özel dilsel dizgeleri, özne (ben), şimdi (zaman belirteçleri), burada (uzam belirteçleri) şeklinde göstermektedir. Ben-şimdi-burada konuşan bir özne olarak kendini ortaya koyarak, söylem durumunu hareket noktası ve merkez alıp uzam ve zamanı düzenlediğini söylemektedir. Kıran (2001:180-181) de iki tür dilsel göstergelerin olduğundan bahsetmiştir. Birinci tür göstergeler yalnızca kavramlara, ikinci tür göstergeler ise sözcelem 13

edimine ve duruma göndermede bulunduğunu iletmektedir. Birinci tür göstergeler kedi, küçük gibi her zaman bağlamdan ve kullanım koşullarından bağımsız olarak bir anlam ifade etmekte ve ikinci tür göstergelere de ben, sen, burada, o gibi birimleri örnek olarak göstermektedir. Bu ikinci tür göstergelerin anlamları bağlama göre ve dolaylı olarak anlaşıldığını belirtmektedir. Kıran, Amerikalı mantıkçı Y. Bar-Hillel in yaptığı kişisel bir deneyimi de şu şekilde aktarmaktadır. Y. Bar- Hillel, sabah uyandığında sadece birinci tür göstergeleri kullanmak ister. Gün boyunca kişi adıllarını, işaret sıfatlarını, uzam ve zaman belirten belirteçleri kullanmamak için büyük özen gösterir. Ancak karnının aç olduğunu ve sabah kahvaltısını yatağında yapmak istediğini anlatamadığını aktarmaktadır. Yukarıda verilen örnekten de anlaşıldığı gibi günlük konuşmalarımızda ikinci tür göstergelere de yer vermekteyiz. Kendi başlarına kullandığımızda fazla anlam içermeyen kişi adılları, işaret sıfatları, uzam ve zaman belirteçleri, konuşma içerisinde anlam kazanmaktadır. Dilbilim, dili farklı açılardan ele alıp inceleyen bir bilim dalı olduğu için çeşitli alt dalları bulunmaktadır. Dilbilimin alt dallarını, genel dilbilim (general linguistics), sesbilim (phonetics), fonoloji (phonology), biçimbilgisi (morphology), dizimbilgisi (syntax), anlambilim (semantics), sözcükbilim (lexicology), sözlükbilgisi (lexicography), adbilim (onomastics), lehçebilim (dialectology), edimbilimi (pragmatics) oluşturmaktadır. Her bir dal ise, dili farklı açılardan inceleyerek dilbilim çalışmalarının yürütülmesini sağlamaktadır. Yukarıda verilen dilbilim dallarına ek olarak, 14

disiplinler arası olarak çalışmalarını yürüten, bilişsel dilbilim (cognitive linguistics), dilbilimi tarihi (history of linguistics),), psikolojik dilbilimi (psycolinguistics), antropolojik dilbilimi (antropogical linguistics) gibi pek çok alan bulunmaktadır. Yukarıda verilen dilbilimin alt dalları çeşitli alanlardan dili araştırmayı amaçlamaktadırlar. Genel dilbilim (general linguistics), Aksan (2009) da Bir dilin, bir dil ailesinin değil, dil denen kurumun dünyadaki ortak niteliklerine eğilen, bütün belirtileriyle dil kurumunu inceleyen bir bilimdir. şeklinde tanımlamaktadır ve kuruluşunun Humboldt a kadar uzanmakta olup, Saussure da bu bilimi aynı adla anmaktadır. Dilin düşünceyle, ruhla ilgisi kaynağı, toplum ve kültür ilişkileri gibi sorunlar bu bilimin kaynağını oluşturmakta olduğunu eklemektedir. Sesbilim (phonetics) ise, insan dilinin seslerinin nasıl meydana getirildiğini, ne gibi nitelikleri olduğunu, ses dalgalarıyla nasıl aktarılarak dinleyene nasıl ulaştırıldığını, dinleyenin bu ses akışını, kısacası, dilin ve bildirişmenin ses yönünü inceleyen bilimdir. Sesbilim bütün dünya dillerindeki sesleri bütün olarak ele almakta ve bütün dillerde ortak olan nitelikleri, eğilimleri, olayları, yasaları araştırmaktadır. Eğer tek bir dili ses yönünden incelerse bu sesbilim olarak değil, sesbilgisi olarak adlandırılmaktadır. Fonoloji (phonology): Saussure un dili bir sistem olarak kabul etmesi kuramından yararlanan Prag dil okulu dildeki öğelerin incelenmesi sırasında tek tek fonemlerin birer görevlerinin bulunduğu görüşünden hareket ederek dil seslerini bu görevleri açısından incelemiş ve fonoloji terimini kullanmışlardır. 15

Fonoloji doğrudan doğruya dildeki öğelere eğilerek, bu öğelerdeki fonemlerle, onların görevleriyle ve sıralanışlarıyla uğraşmaktadır. Sesbilim, konuşma sırasında konuşanda, dinleyende meydana gelen eylemleri ve bildirişmenin fiziksel özelliklerini ortaya koymaya yönelirken, fonoloji, seslerin bildirişmede nasıl etkili olduğunu, nasıl anlam farkları doğurduğunu, kısacası, ses özelliklerinin anlaşmaya katkısını aydınlatmaya çalışmaktadır. Fonoloji görevsel ve yapısal sesbilim olarak nitelenebilmektedir. Biçimbilgisi (morphology), Dillerin biçim açısından özelliklerinin incelenmesi, dil tiplerinin belirlenmesi bakımından önemlidir. Dildeki ekler, kökler, bunların birleşme yolları, eklerin çeşitli görevleri incelenerek dilin türeme ve çekim özellikleri, biçimle ilgili değişik sorunlar ele alınmaktadır. Anlambilim (semantics), Dilin düşünce yanıyla, sesle düşünce arasındaki ilişkilerle ilgilenmektedir. Anlambilim durgun anlambilim ve gelişmeli anlam bilim olarak ikiye ayrılmaktadır. Üçok (1947), Anlam bilimi, kelime içerisine yerleşmiş olan düşünme elemanının veya kavram çekirdeğinin ne şekilde kullanılmakta olduğunu veya ne gibi tesadüfi anlam işlerini kullanabileceğini araştırmaktadır. şeklinde bildirmektedir. Ayrıca Anlam bilimi, durgun anlam bilim ve gelişmeli anlam bilim olarak ikiye ayırmaktadır. Bunları ise; Durgun anlambilim, gelişme ve değişmelerden uzak olarak, sözcük, kavram, kapsam konularıyla eşanlamlılık, çok anlamlılık sorunları ele alınmaktadır. Gelişmeli anlambilim ise; anlam olayı olarak nitelenen anlam değişmelerinin ve söz sanatı olarak sayılan deyim, ad aktarması gibi sorunları ele almaktadır. olarak tanımlamaktadır. 16

Aksan (2009) da sözcükbilimi şu şekilde tanımlamaktadır. Kimi dilcilerin anlambilim ve adbilimi de içine kattıkları ve geniş bir çerçevesi olduğu düşünülen bir bilim dalıdır. Genellikle dilin sözvarlığına, söz hazinesine eğilen, ve dildeki öğelerin, özellikle biçimbilgisi açısından niteliklerini, kökenlerini, tarihsel gelişmelerini, kısacası başlarından geçenleri inceleyen bilim dalı olarak tanımlanmaktadır. Ancak son zamanlarda toplumsal sözcükbilimi adıyla yeni bir inceleme alanı da ortaya çıkmıştır. Toplumsal sözcükbilim ise her sözcüğün kendisinin de bulunduğu anlam alanı içinde ele alınması ve toplumla sıkı ilişkili bir biçimde, bu alan içinde incelenmesidir. Sözlükbilgisi (lexicography), sözcükbilimle yakından bağlılığı olan, ancak yalnızca sözlük hazırlama yolları, yöntemleri ve tekniği konularını işleyen bir bilim dalıdır. Adbilim (onomastics), anlambilimle yakınlığı olan, ancak yöntem bakımından ondan ayrılan ve sözcük- kavram ilişkisine önem veren bir bilim dalıdır. Bu daldaki çalışmalarda herhangi bir kavramdan yola çıkarak, bu kavramın herhangi bir dilde nasıl anlatım bulduğu ve anlatımda hangi etkenlerin rol oynadığı incelenmektedir. Toplumsal dilbilim (sociolinguistics) alanı ise dili, toplumsal işlevi açısından incelemektedir. Bu kavram Selen (2001) de Toplumbilim ve Dilbilim kavramlarının bileşimi olan toplumsal dilbilim (soziolinguistik) 9 Yakın Çağ da ortaya çıkmıştır. şeklinde ifade etmektedir. Ayrıca Yapısalcılığın, dili bir sistem içinde ele aldığını, toplumsal dilbilimin ise; dili sosyal işlevi açısından ele alarak, toplumsal işlevi içinde incelediğini ifade etmiştir. 9 Almancada toplumsal dilbilim anlamına gelen Soziolinguistik sözcüğü kullanılmıştır. 17

Günay (2002:181-185), göstergebilimi adından da anlaşıldığı gibi göstergeleri inceleyen bilim dalı olarak tanımlamaktadır. 10 Yukarıda verilen dilbilimin alt dalları dili farklı açılardan ele alıp, incelemektedirler. Dolayısıyla dilbilimin bazı alt dalları birbirleriyle ilişki içerisindedirler. Edimbilim ya da Pragmatik olarak adlandırılan dilbilim dalı ise bağlam içerisinde söylenilen sözün dinleyici açısından nasıl anlaşıldığıyla ilgilenmektedir. I.1.3. BİLİŞSEL BİLİMLER Bilişsel bilimler (cognitive sciences), zihnin, bilimsel bir şekilde disiplinlerarası araştırılması olarak tanımlanmaktadır. Bilişsel bilimin özelliği disiplinlerarası bir yaklaşım olmasıdır. Disiplinler arası bir yaklaşım olması sebebiyle, farklı alanlarda çalışan araştırmacıların emeklerinin sonucudur. Bilişsel bilimle ilgilenen araştırmacılar zihni bilgi işlem birimi olarak görmektedirler. Friedenberg, Silverman (2006:1) Bilim, yüzyıllardır gözlemlenebilen dış dünyayı anlamamızda büyük gelişmeler sağlamıştır. Fizik; gezegenlerin hareketlerini ortaya çıkarmış, biyoloji ise; hastalıkların nasıl oluştuğunu ortaya çıkarıp nasıl tedavi edilmesi gerektiğini bizlere öğretmektedir. Ancak henüz anlaşılamayan bir konu ise, insanın zihnidir. Zihnin anlaşılmasının zor olması, kolay bir şekilde gözlemleyip, ölçüp, çalıştıramadığımızdan kaynaklanmaktadır. Bu da insan beyninin yaklaşık on 10 Gösterge, bir başka şeyin yerini alabilecek nitelikte olan ve kendi dışında bir başka şeyi gösteren her türlü nesne, olgu ya da varlıktır. 18

milyar sinir hücresi ve nörona sahip olduğunu ve her bir sinir hücresi ve nöronun da on binden fazla nöronla bağlantısı bulunmasından kaynaklanmaktadır. Bu ağ da zihnin temelini oluşturup, algılama, hatırlama ve dil gibi anlaşılması zor zihinsel işlemleri gerçekleştirmektedir. şeklinde ifade etmektedir. Yukarıdaki zihinle ilgili açıklamalardan sonra bilişsel bilimler, zihinle ilgili disiplinlerarası bir bilim olarak tanımlanmaktadır. Bilişsel bilimler daha öncede bahsedildiği gibi pek çok bilim dalıyla yakından ilişkilidir. Bu bilim dallarını şu şekilde sıralayabiliriz. Felsefe (philosophy), psikoloji (psychology), sinirbilim (neuroscience), iletişim ağı (network), dilbilim (linguistics), yapay zeka (artifical intelligence), robotbilim (robotics) gibi çalışma alanlarıyla ilişkilendirilmektedir. Bilişsel bilimlere bağlı olarak bilişsel antropoloji (cognitive antropology), bilişsel dilbilgisi (cognitive grammer), bilişsel dilbilim (cognitive linguistics) gibi alanlarla da etkileşim içerisindedir. I. 1. 4. BİLİŞSEL DİLBİLİM ve ÇALIŞMA ALANLARI Bilişsel dilbilim Taniguchi (2006) günlük hayatımızda ekonomiyle, fenle, resimle müzikle ilgili düşüncelerimizi aktarmada dili araç olarak kullandığımızı bildirmektedir. Bilişsel dilbilimde ise dili kullanan kişinin varlığının önemsendiğini, dilin sadece dil olarak var olmadığını, dili kullanan bizlerin bilişimizin varlığını yansıttığını düşünmekle birlikte, dili bilmenin kendimizi bilmek olduğunu da belirtmektedir. Taniguchi (2006:7) bilişi, algı, kavrayış ve akılda tutma gibi kalbimizin (duygusal) hareketi olarak ifade etmektedir. Bu kavramların, 19

psikolojinin alanına giren araştırma konuları olduğunu, bilişsel dilbilimin ise; psikolojinin bilgisini uygulayarak, kişilerin bilişsel özelliklerinin, kelimelerin anlamını nasıl etkilediğini açıklamaya çalıştığını ifade etmektedir. Yukarıda Taniguchi tarafından bilişsel dilbilimle ilgili yapılan açıklamalara bakıldığında bilişsel dilbilimin, öncelikle kendi düşündüklerimizi (günlük hayatla ilgili ya da özel konularda) aktarmada araç olarak kullandığımız dil kavramında yer alan kişinin varlığının önemli olduğunu iletmiştir. Taniguchi bilişsel dilbilim kavramında da yer alan biliş ile ilgili olarak ise akıl, kavrayış, akılda tutma gibi duygusal hareketlerden oluştuğunu söylemektedir. Tekmen (2011:620), Dilin insanlar arasındaki en temel iletişim olduğunu ve bu temel iletişim aracının, yıllar boyunca içyapısı, kullanıldığı toplum ve bağlamlar açısından araştırılageldiğini belirtmektedir. Yapılan dil çalışmalarına bakıldığında dili merkez alan çalışmalar olduğunu, ancak son zamanlarda bilişsel dilbilim çalışmalarının başlamasıyla yeni bir boyut kazanıp, insanı merkez alan çalışmalar yoğun olarak yapılmaya başlandığını bildirmektedir. Bilişsel dilbilim, dili insanın ne şekilde algıladığını araştırması yönünden edebiyat, çeviribilim gibi diğer alanlardaki çalışmaları da destekleyen alanlar arası bir dilbilim dalı olduğunu belirtmektedir. Bilişsel dilbilim, dili insanın nasıl bir şekilde algıladığını araştırması bakımından disiplinler arası bir bilim dalıdır. Bilişsel Dilbilim aynı zamanda Bilişsel Bilimler (cognitive science) in, dili bilişsel açıdan ele alarak inceleyen bir alt dalını oluşturmaktadır. Bilişsel dilbiliminin konusu dil, insan, algıdır. Bu bağlamda biliş kavramı sıkça kullanılmaktadır. 20

Biliş kavramının günümüze kadar yapılmış pek çok tanımı bulunmaktadır. Biliş, TDK tarafından hazırlanan Büyük Türkçe Sözlük te canlının, bir nesne veya olayın varlığına ilişkin bilgili ve bilinçli duruma gelmesi, vukuf şeklinde tanımlanmaktadır. İngilizce biliş (cognition) kavramı ise Oxford tarafından hazırlanan sözlükte Düşünce deneyim ve duyular aracılığıyla bilgi ve düşünce gerektiren zihinsel hareket veya süreç olarak tanımlanmaktadır. Yukarıda verilen tanımlamalara göre biliş kavramı herhangi bir olay ya da nesneyle ilgili olarak kişinin bilgili ve bilinçli durumda olması olarak açıklanmaktadır. Biliş olayının gerçekleşmesi için olay ya da nesne ile ilgili bilgilere ihtiyaç duyulmaktadır. Biliş kavramını açıklarken bu kavrama yakın olan algı kavramından da bahsetmek gerekmektedir. Arakawa, Moriyama (2009:5) de biliş sözcüğünün tanımını şu şekilde yapmışlardır. Bilişi, algı, ezberleme, düşünce gibi kavramların genel tanımı olarak ifade etmektedirler. Biliş kavramını açıklamada örnek olarak ise; sonbaharda parkta yere düşen yaprakları vermektedirler. Yürüyüş yapan herkesin gözünün önünde düşen yaprakları gördüklerini, kuruyan yapraklara basarken çıkardığı sesi duyduklarını iletmektedir. Ancak biliş, kişilerin gözünün önünde düşen yaprakları görseler ya da yaprağa bastıklarında çıkan sesi duysalar bile bu olaylar sırasında hissettikleri duyguların, ancak kendi algılarında hissedildiği zaman bilişin başladığını belirtmektedirler. Ayrıca, kişiye göre bu duyguyu hemen unutanların olabileceğini ya da daha sonra manzaraya bakıp, sonbaharı uzun süre hatırlayanların da olabileceğini belirtmişlerdir. 21

Bu açıklamalardan yola çıkarak Arakawa ve Moriyama bilişi, dış dünyanın bilgilerini beynin algılayıp, buna bağlı olarak dış dünyaya uygun olarak beynin içindeki bilgileri düzenleme sürecidir şeklinde ifade etmektedirler. Bilişin gerçekleşebilmesi için, içinde bulunduğumuz durumu beynin algılaması ve durumla bilgisinin olması veya bilinçli olması gerekmektedir. Bu olayla günlük hayatımızda da sıkça karşılaşmaktayız. Örneğin, yan odadan kardeşimizin ya da babamızın alçak sesle bize seslendiğini duyarız. Ancak sesi tam olarak alamadığımız için beynimizde sesi tekrar hatırlayarak, kendi ismimizle bağlantılı olup olmadığına karar veririz. Eğer biliş süreci gerçekleşirse, biz bu sesi tanıyıp kendi adımızın söylendiğini anlayabiliriz. Bazı durumlarda dışardan duyduğumuz sesleri algılarız ancak biliş gerçekleşmediği durumlarda yani bizim duyu organlarımızla algıladığımız sözcükleri anlamlı hale getiremeyiz. I.2. BİLİŞSEL DİLBİLİM ve KAVRAYIŞ Konuşucu/ yazan/ yazar anlatmak istediği olayları nasıl ele alacağına ya da anlatmak istediği olayın içerisine kendisini yerleştirip yerleştirmeyeceğine, kendisi karar vermektedir. Bu açıdan bakıldığında, farklı dil konuşucularının, olayları anlatış şekillerinde çeşitli farklılıklar görülmektedir. Bu durum, bilişsel dilbilim alanında önemli bir kavram olan kavrayış (construal) farklılıklarından kaynaklanmaktadır. Kavrayış (construal) kavramı ilk defa Langacker tarafından ortaya atılmıştır (Croft ve Cruse, 2004:103). Her dilde iki çeşit kavrayış bulunmaktadır. 22

Tekmen (2011:620), Bilişsel dilbilim alanında kavrayış kavramı vardır. Konuşmacı söylemde bulunmadan önce algılar ve kavramlaştırır. Bu sırada neleri iletip neleri iletmeyeceğini, hangi kodlamaları açık yapıp, hangi iletmek istemediklerini kodlama dışı bırakacağına karar verir. Diğer yandan, kodlamasını gerçekleştireceği bakış açısını belirler. Bu bilişsel süreç kavrayış olarak aktarılır şeklinde ifade etmektedir. Kavrayış, öznel (subjective) ve nesnel (objective) olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Ikegami (2008:231) öznel ve nesnel kavrayışı şu şekilde tanımlamaktadır. Öznel kavrayışta kavramlaştıran oluşturduğu sahnede yer alır ve sahne kavramlaştıran tarafından algılanabilir. Kavramlaştıran, oluşturduğu sahnede olmasa bile kendisini zihinsel olarak oluşturduğu sahnede görür. Nesnel kavrayışta ise kavramlaştıran oluşturduğu sahnenin dışında yer alır ve kendisi tarafından algılanabilecek şekilde oluşturur. Kavramlaştıran oluşturduğu sahnede yer alsa bile, zihinsel olarak kendisini sahnenin dışında ve kendisi tarafından algılanabilecek şekilde oluşturur. Arakawa ve Moriyama (2009:85), öznel ve nesnel kavrayışı aşağıda verilen şemadaki örneklerle açıklamaktadır. Öznel ve nesnel kavrayışı ifade eden iki şema bulunmaktadır. Sol taraftaki şema, nesnel kavrayış; sağ taraftaki şema ise öznel kavrayışla ilgilidir. 23

Ben Sahne Sahne (Ben) Ben Bilişsel özne Bilişsel özne a. Nesnel Kavrayış b. Öznel Kavrayış Şema 1: Nesnel ve Öznel Kavrayış Yukarıda verilen şemaya baktığımızda sol taraftaki daire ben i, sağdaki ise kızı (daughter) ifade etmektedir. Şema, İngilizce olarak durumu a daki gibi kavranarak, şu şekilde ifade etmektedir. I have a daughter. Fakat, aynı durumu Japoncada b de olduğu gibi ben den bakarak ifade edildiğinde, ifadede geçen nesneden uzaklaşıldığı görülmektedir. Bu, Japoncanın kavrayışından kaynaklanan bir durum olmakla beraber, Musume ga iru ( 娘がいる ) kızım var şeklinde ifade edilmektedir. 24

İngilizcenin, kendini (beni) de başkalaştıran nesnel kavrayışa sahip bir dil olmasına karşın, Japonca kendini (beni) merkeze alan öznel kavrayışa sahip bir dildir. Bu özelliklerinden dolayı kavrayış şekillerindeki farklılıklar görülmektedir. Japonca- İngilizce her iki dilin de özelliklerini ortaya koymaktadır. Her bir dilin kavrayış tarzını etkileyen düşünme tarzı, kültür gibi özellikler bulunmaktadır (Arakawa, Moriyama (2009:86). I.2.1. ÖZNEL KAVRAYIŞ Öznel Kavrayışta (subjective construal) konuşucu/yazar, kendisini konuştuğu sahneye koyarak durumu o anda yaşayan kişi olarak aktarmaktadır. Tekmen (2011) öznel kavrayışla ilgili olarak, öznel kavrayışta konuşucu/yazarın tanımladığı sahnede yer aldığını ve sahneyi kendi gördüğü şekilde yorumladığını belirtmektedir. Örn. 国境の長いトンネルを抜けるとそこは雪国であった Kokkyō-no nagai tonneru-o nukeru-to yukiguni de atta. Sınır-İye. Ek. Uzun tünel- Bel. İl. geç- Koş. kar-lar ülkesi- Geç. Sınırdaki uzun tünelden geçince karlar ülkesiydi. Tekmen (2011:622) 25

Yukarıda verilen örnek, Nobel ödülü alan yazar Kawabata Yasunari nin Karlar Ülkesi (Yukiguni) 11 adlı eserinin giriş tümcesinden alınmıştır. Yukarıdaki örnekte konuşucu/yazarın kendisini sahneye dâhil etmesi ve sahnenin bir parçası olması okuyucuya aktarılmaktadır. Japonca eserdeki tümce, nesnel kavrayışa sahip Seidensticker (1981) tarafından şu şekilde çevrilmiştir. The train came out of the tunnel into the snow country. Seidensticker (1981) Yukarıda Japonca tümcenin İngilizce çevirisi, Türkçe çevirisiyle karşılaştırıldığında kavrayış farklılıkları daha da belirginleşmektedir. Japonca tümceyi Japonca anadil konuşucuları okuduklarında kim tarafından söylenildiğini algılayabilmektedirler. Hatta Japonca anadil konuşucularına tümce gösterildiğinde kişinin kendisinin nerede yer aldığı sorusu yöneltildiğinde trenin içinde bulunduklarını ilettikleri belirtilmiştir. Dolayısıyla nesnel kavrayışa sahip olan İngilizce konuşucuları kendilerini sahneden soyutladıklarından dolayı tren sözcüğünün eklenmesine ihtiyaç duyulduğu görülmektedir. Nesnel kavrayışa yatkın İngilizce konuşucularına karşın, öznel kavrayışa yatkın olan Japonca ve Türkçe konuşucuları kendilerini sahnede kodladıklarından dolayı tren sözcüğünü kullanmadan aktarabilmektedirler. Ikegami (2008) aynı zamanda öznel kavrayışta konuşucunun sahnede bulunmadığı durumlarda bile kendisini sahnenin içinde dâhil ederek durumu/ olayı aktarabilmektedirler. 11 Kawabata, Y., (1935), Karlar Ülkesi (Yukiguni), Shincosha. 26

Örn: 恥の多い人生を向ってきました Haji no ooi jinsei wo mukatte kimashita. Yaşamım utançlarla doludur. / Utanç dolu bir hayat geçirdi. Yukarıda verilen örnek, İnsanlığımı yitirirken adlı hikâyeden alınmıştır. Türkçe konuşucular açısından bakıldığında birinci tekil kişi ya da üçüncü tekil kişi tarafından söylenildiği düşünülebilmektedir. Orijinal metinde adıl kullanılmamasına (yer almamasına) rağmen çevirisinde yaşamım utançlarla doludur, olarak çevrilmiştir. Ancak aynı tümce Utanç dolu bir hayat geçirdi, şeklinde de çevrilebilmektedir. Öznel ve Nesnel kavrayışa sahip diller arasında algı ve algılatmada da farklılıklar bulunmaktadır. Maynard (2007:55) de Japoncanın öznel kavrayışa ve benmerkezci anlatıma sahip bir dil olduğunu belirtmektedir. Japonlar, sahnede kendileri yer almasa bile zihinsel olarak kendilerini konuşlandırırlar. Sahnede yer alsalar bile kendilerini görmedikleri için kendilerini ifade etmeden aktarırlar. Bu bakımdan İngilizce konuşucularından farklılıklar göstermektedirler. İngilizce konuşucularıyla aralarındaki bu farkla ilgili olarak ise; Yamada (1997:25) de Japonya da öğrenciler arasında yaygın olan bir espriden bahsetmektedir. Buna göre ünlü düşünür Descartes 12 Türkçeye Düşünüyorum, öyleyse varım, şeklinde çevrilen sözünü, 12 Descartes, 1596-1650 yılları arasında yaşayan Fransız filozof, matematikçi ve yazardır. Ünlü düşünürün, Türkçeyede Düşünüyorum, öyleyse varım. olarak çevrilen I think, therefore I am. sözü yaygın olarak bilinmektedir. 27

Descartes Japonya da doğsaydı, sözü İngilizce olarak muhtemelen we think, therefore we are ( biz düşünüyoruz, öyleyse biz varız) şeklinde söyleyeceğini belirtmektedir. Hatta Descartes in gerçekten Japonya da doğmuş olsaydı bu sözün see, are (düşünüyorum/anlıyorum, öyleyse varım) şeklinde söyleyeceğini, pek çok edebi eserde bu şekilde yer alabileceğini belirtmektedir. Ancak, aynı tümce Japoncaya aşağıda belirtildiği şekilde çevrilmiştir: われ思う 故にわれあり 13 Ware omou, yueni ware ari. Ben düşünüyorum, öyleyse ben varım. olarak çevrilmiştir. 14 Yani kişi kendisini, Ben düşünüyorum ve öyleyse ben varım. şeklinde birinci kişi adılı kullanarak belirtmektedir. Bu bağlamda İngilizce çeviri ile I think, therefore I am (ben düşünüyorum, öyleyse ben varım) tümcesiyle karşılaştırdığımızda her iki dildeki tümcede birinci kişi adılı kullanıldığı görülmektedir. Yani İngilizce ve Japonca konuşucuları bu tümceyi nesnel kavrayışa göre algılayıp, çevirmişlerdir. Tümceyi, nesnel kavrayışa göre algılayıp, birinci kişi adılı kullanarak aktarmaktadırlar. Japonca konuşucuları açısından bakıldığında birinci kişi adılı kullanılmadan çevirinin anlaşılması oldukça güçtür. Türkçe açısından baktığımızda ise aynı tümce Düşünüyorum, öyleyse varım. olarak 13 Örnekte Descartes in Türkçeye Düşünüyorum öyleyse varım. olarak çevrilen sözü ele alınmıştır. Yamada (1997:25) bu sözden yola çıkarak Descartes, Japonya da doğsaydı nasıl bir şekilde söyleyeceği üzerine varsayımlar yapmaktadır. Öncelikle İngilizce I think, therefore I am. olarak İngilizce ye çevrilen sözü, muhtemelen we think, therefore we are şeklinde söyleyeceğini belirtmektedir. Hatta Descartes in gerçekten Japonya da doğmuş olsaydı, bu sözü Japonların düşünme olayını daha çok İngilizce deki think sözcüğü yerine seeing sözcüğüyle ifade edecektir. İngilizce de tümce yapısı olarak kullanılan bir şey A ise, öyleyse/o zaman B ( If A, then B) dir. Bu tümce kurulumundan yola çıkarak, aynı tümceyi we see, we are olarak ifade etmektedir. Ancak bu haliyle de tam olarak Japonların anlayamayacağını, bu yüzden de we birinci çoğul kişi adılının atılması gerektiğini ve see, are şeklinde ifade edilmesi gerektiğini ifade etmiştir. 14 Descartes in sözünün Japonca çevirisi ve kullanımı Prof. Dr. Ikegami Yoshihiko hocayla konuşma sırasında ortaya çıkmıştır. 28

çevrilmekte ve Yamada (1997:25) de bahsettiği şekildedir. Düşünüyorum, öyleyse varım tümcesinde birinci kişi adılı kullanımı görülmemesine karşın çeviri anlaşılmaktadır. Bu bakımdan Türkçe çevirisi öznel kavrayışa göre çevrilmiştir. Bu bağlamda Türkçe çeviri, Japonca ve İngilizce çevirilerden ayrılmaktadır. I.2.2. NESNEL KAVRAYIŞ Ikegami (2008:231) da belirttiği gibi nesnel kavrayışta (objective construal) konuşucu/yazar kendisini uzamın dışına koyar ve kavramlaştıran oluşturduğu sahnenin içerisinde yer almaz. Oluşturduğu sahneye dışarıdan bir gözlemci olarak bakmaktadır. Nesnel kavrayışta kişi, kendisini dışarıdan bakan bir gözle algılayıp, kendisinin de içinde bulunduğu sahneyi dışardan gözlemleyerek iletmektedir. İngilizce nesnel kavrayışa sahip diller arasında yer almaktadır. Örn: Telefon konuşması sırasında; May I speak to Mr. Jones?. This is he. (Ikegami,2008:234) John Bey ile görüşebilir miyim? Bu O (dur). Yukarıdaki örnekte geçen telefon konuşmasında, telefonu açan kişi kendisine yöneltilen John Bey ile görüşebilir miyim sorusuna bu o (dur) diyerek yanıtlamaktadır. Yani kendisini dışardan bakarak olayın içine dâhil etmemektedir. 29

Nesnel kavrayışa yatkın İngilizce konuşucusu, kendisini uzam dışı olarak işaretlemiştir. Japoncada da eğer konuşucunun kim olduğu bağlam içerisinde anlaşılıyorsa, ayrıca kendisini belirtmesi için birinci kişi adılı kullanımına başvurmaz. Nesnel kavrayışa yatkın olan İngilizce gibi nesnel dillerde ise konuşucu/ yazar, kendisini sahne ya da uzam dışına alarak, gördüğü sahneyi okuyucu ya da dinleyiciye iletmektedir. Konuşucu kendisinden bahsederken, uzam içerisinde ayrıca kendisini belirtmeye gerek duymaktadır. 30

II. BÖLÜM JAPONCADA KİŞİ ADILLARI II.1. KİŞİ ADILI TANIMI ve ÖZELLİKLERİ Kocasavaş, kişi adıllarını; Diğer nesne adları, gibi direkt nesneyi karşılayan kelimeler olmayıp, konuşan, konuşulan, üçüncü şahıs gibi varlıkları temsili olarak veya işaret etmek suretiyle belirleyen kelimelerdir. şeklinde açıklamaktadır. Palmroos (2010:5); Martin (2004:1074) in, adılı, ismin yerine geçen sözcük olarak tanımladığını, bu tanımlamadan yola çıkarak kişi adıllarını da kişi ya da kişilerin yerine kullanılabilen sözcük olduğunu ifade etmiştir. Ergin (2008), kişi adıllarının bütün varlıkların üç şahıs altında toplandığını, üç şahıs teşkil ettiğini belirtmektedir. Bunlardan birincisi konuşan, ikincisi dinleyen, üçüncüsü adı geçendir. Ergin üçüncü tekil kişi adılının kökeninin işaret sıfatı olduğunu belirtmektedir. Bu yüzden de kişi adıllarını, konuşan ve konuşulan şeklinde yani birinci ve ikinci kişi olarak ele almaktadır. Türkçede kişi adılları tekil ve çoğul kişi adılları olmak üzere iki gruba ayrılmaktadırlar. Ayrıca tekil ve çoğul kişi adılları da kendi içinde 1., 2., ve 3., tekil/ çoğul kişi adılı olarak üçerli olmak üzere 6 gruba ayrılmaktadır. Teklik Çokluk 1. Kişi Ben Biz 2. Kişi Sen Siz 3. Kişi O Onlar

Tablo 2.1 Türkçede kullanılan Kişi Adılları 15 Yukarıda verilen tabloya göre; Türkçedeki birinci tekil kişi adılı ben, ikinci tekil kişi adılı sen, üçüncü tekil kişi adılı ise o dur. Çoğul kişi adılları ise; birinci çoğul kişi adılı biz, ikinci çoğul kişi adılı siz, üçüncü çoğul kişi adılı ise onlar dır. Ayrıca duruma bağlı olarak dönüşlülük adılı olan kendi/kendim de birinci kişi adılı olarak kullanılabilmektedir. Japonca ile karşılaştırıldığında Türkçedeki kişi adılları sayı bakımından daha azdır. Kocasavaş (2004: 31), Grönbech in adıl (zamir) sınıfı, fark edilmeden isim sınıfına doğru kayıyor. Dilden hareketle adıl (zamir) olarak gösterilebilecek kelimeler çok azdır ve dış alametlerin olmadığı yerde, bir kelimenin şu veya bu kelime sınıfından sayılması şahsi takdire kalıyor şeklinde açıklamada bulunduğunu belirtmektedir. Suzuki (1973:130), Japoncada kişi adılları sisteminin, Japoncanın kendi dilbilgisi kuralları göz ardı edilerek, başka dillerin dilbilgisi kurallarına göre oluşturulduğunu belirtmektedir. Bu yüzden de bazı sözcüklerin Batı dillerindeki karşılıklarının aksine, Japoncada adıl olarak kullanıldıklarını ve bunun da Japoncadaki adıl sayısını arttırdığını belirtmektedir (Norie, 2002: 14). Türkçede adıllar (zamirler) çekimde değişiklik göstermektedirler. Türkçede adılların çekim sırasında kök değiştirmeleri önemli bir özelliğidir. Kocasavaş (2004) te Türkçe eklemeli bir dil olduğu halde, diğer bütün kelimelerde ekler, kökleri değiştirmeden onlara eklendiği halde, zamirlerin çekiminde köklerde değişiklik gözlenir: ben, sen in yönelme halinde bana, sana olmaları gibi. Fakat bu 15 Kocasavaş, Y. (2004), Türkçede Şahıs Zamirleri, Türk Dil Kurumu, Ankara (s. 32) de yer alan tablo uyarlanarak hazırlanmıştır. 32

değişme bütün zamirlerin bütün çekimlerinde değil, bir kısmının çeşitli çekimlerinde görülür. şeklinde ifade etmektedir. Kocasavaş, Kaya Bilgegil in adılların yönelme eki aldıklarındaki ses olayındaki kalınlaşmanın, Türkçe ile çekimli diller arasında bir yakınlaşma gibi göründüğünü, fakat bunun, kelime kökünün esastan değişmesi değil, bir benzeşme olayı olduğunu iletmektedir. Türkçede 1. ve 2. tekil kişi adılları ben ve sen yönelme ekini aldıklarında, bana ve sana olarak kullanılmaktadırlar. Ancak Japoncada ise yönelme eki aldıklarında adılda herhangi bir değişim görülmemektedir. Bu konu ile ilgili olarak, Osamu Dazai ın Ningen Shikkaku adlı eserinin, İnsanlığımı Yitirirken adıyla Türkçeleştirilmiş çevirisinden alınan örnek tümceler aşağıda verilmiştir. Örn: かいしんあなたが もし 改心 まじめ して あなたのほうから 真面目 わたしそうだんに私に相談 もわたしかんがを持ちかけてくれたら 私も考えてみます Anata ga, moshi, kaishin shite, anata-no hō kara, majime-ni watashi-ni sōdan o mochikaketekuretara, watashi mo kangaetemimasu. düşünürüm. Eğer sen kendini toparlar, ciddiyetle bana danışmak istersen dinler, Yukarıdaki örnekte de görüldüğü gibi, Japonca eserde geçen watashi birinci kişi adılına yönelme eki getirildiğinde Japoncada adılda değişim görülmemektedir. Ancak Türkçe çevirisinde adıl, gelen eke göre uyum sağlamaktadır. Aşağıda bu konuyla ilgili örnek verilmiştir. 33

Örn: それから十年 とすると もう亡くなっているかも知れないね これは あなたへのお礼のつもりで送ってよこしたのでしょう Sorekara jūnen, tosuruto, mō nakunatteirukamoshirenaine. Kore wa, anatae- no orei-no tsumoride okutteyokoshitanodeshō. Ondan sonra, on yıl geçtiğine göre artık ölmüştür belki de. Bunu sana bir teşekkür olsun diye göndermiş olmalı. Yukarıda verilen örnekte Japoncada ikinci kişi adılı olan anata sözcüğüne e (Japonca yön. eki) getirildiğinde anata-e şeklinde kullanılmaktadır. Ancak Türkçe ikinci kişi adılı sen sözcüğüne yönelme eki a, -e getirildiğinde, eke uyum sağlamak için sana şekline dönüşmektedir. Japonca ve Türkçede adıllar ad durumuna girebilmektedirler ve ad gibi iyelik eki alabilmektedirler. Bir adla birlikte tamlama da oluşturup, ilgeçlerle birlikte de kullanılabilmektedirler. Örn: これは 私の字ではない Kore wa watashi-no ji dewanai. Bu benim yazım değil. Yukarıda verilen örneklerde görüldüğü gibi adıllar, iyelik eki alarak tamlama oluşturabilmektedirler. Japoncada da ve Türkçede de adıllarda, iyelik eki almaları durumunda değişiklik görülmemektedir. Öncelikle Japonca ve Türkçe konuşucuları öznel kavrayışa yatkın olmaları sebebiyle durumların ya da olayların içinde kendilerinin yer aldıklarını, kendileri 34

olayların içerisinde yer almasalar da zihinsel olarak kendilerini konumlandırmaktadırlar (Tekmen :2010). Japoncada bağlamdan, konuşucunun kim olduğu anlaşılıyorsa birinci kişi adılı kullanımı eksiltilmektedir. Türkçede ben kullanılmadan da, kişi ekleri kullanılarak mekan oluşturulmaktadır. Dolayısıyla kişi adılı kullanımının farklı bir işlevi olduğu söylenebilmektedir. Ancak, tümcede birinci kişi adılının kullanılıp kullanılmaması arasında farklar bulunmaktadır. Türkçe ve Japoncada kişi adılı kullanılıp kullanılmaması ki bu çalışmada bu konu birinci kişi adılı çerçevesinde ele alınmaktadır. Günlük hayatımızda ben i kullanıp ya da kullanmadığımız pek çok tümce bulunmaktadır. Konuşma anında kişi adılı kullanılıp kullanılmaması iradeli olarak herhangi bir fark gözetmemekle birlikte, algı açısından bakıldığında kişi adılı kullanılıp kullanılmaması önemli bir fark oluşturmaktadır. Türkçede bu durumla ilgili olarak, Gürel (2006:265) de aşağıda verilen örneklerle ben birinci kişi adılının kullanılıp kullanılmamasından doğan farklılıkları açıklamaktadır. Örn: a) Ben çarşıya gidiyorum. b) Çarşıya gidiyorum. Yukarıda a) da verilen örnekte birinci kişi adılı kullanılmaktadır. Ancak b) de birinci kişi adılı kullanılmamıştır. Her iki tümce arasında fark bulunmaktadır. İki cümlenin kullanım mekan tasviri ise şöyledir: Zeynep ve Ali evdedir. Zeynep ders çalışmaktadır. Ali ise diğer odada televizyon izlemektedir. Ali çarşıya çıkmaya karar vermiştir ve bunu Zeynep e haber vermek istemektedir. Böylece a) daki gibi birinci 35

kişi adılı ben i kullanarak ifade etmektedir. Eğer Zeynep, Ali nin hazırlandığını görseydi ve Ali ye nereye gittiğini sorsaydı bu kez b) deki şekilde cevap alacaktı. Örneklere bakıldığında Zeynep in, Ali ye nereye gittiğini sorması yeni bir konu oluşturmaktadır. Ali nin cevabı ise buna bir yorum niteliği taşımaktadır. İlk cümlede konuya Ali nin çarşıya gitmesini birinci kişi adılı kullanarak aktarması konuyu kendisinin başlattığını göstermektedir. Dolayısıyla yeni bir konuya başlarken birinci kişi adılının kullanılması gerekmektedir. Aşağıda, konuyla ilgili başka bir örneğe yer verilmiştir. Örn: Evinize çok sayıda misafiriniz gelmiştir ve geç saatlere varana kadar sohbet devam etmektedirler. Ancak, siz bütün gün işte yorulmuşsunuzdur ve bir an önce uyumak istemektesinizdir. Evdeki misafirler samimi akrabalarınız olduğu için bu durumu onlara anlatmada sıkıntı yaşamamaktasınız. Aşağıda bu durumu ifade edecek tümcelere yer verilmiştir. a. Ben yatıyorum / Ben yatacağım. b. Yatıyorum / Yatacağım. Yukarıda verilen tümcelerin ilkinde birinci kişi adılı kullanımı vardır. Ancak ikinci tümcede birinci kişi adılı kullanımı görülmemektedir. Bu durumda kullanılması uygun olan tümce ise a) seçeneğinde bulunan Ben yatıyorum / Ben yatacağım. dır. Diğer kişilerin sohbetini bölüp, kendisini artık o ortamdan ayırıp, yatma eylemini gerçekleştirmek istediğini belirtmektedir. Bu kullanımda başkalarının ne yapacağını bilmediğini, ancak kendisinin yatmaya karar verdiğinden 36

söz etmektedir. Kişi, ikinci tümceyi ise; misafirleri kendi aralarındaki konuşmayı sürdürürken dolaptan pijamalarını ya da nevresimleri çıkarmaya başladığında bunu gören birisinin kendisine ne yapıyorsun? ya da Yatıyor musun?/ Yatacak mısın? diye soru yöneltmesine karşılık olarak kullanabilmektedir. Dolayısıyla ortamdan kendisini bölmesi gerektiği durumlarda ben birinci kişi adılı kullanımına başvurmaktadır. Eğer, ortamda konuşmada kendisi yer alıyorsa, birinci kişi adılı kullanmadan aktarabilmektedir. Gürel (2006: 265), adıl kullanımının görüldüğü başka bir durumu ise karşıtlıkların olduğu durumlar olarak belirtmektedir. Örn: Arabayı Ahmet yıkamadı ben yıkadım. Öztürk (2002:240) da Enç (1986) Türkçede adılların kullanımının isteğe bağlı ve gereksiz olmadığını, söylem içerisinde her bir durumun belirli bir edimsel işlevi olduğunun Türkçe konuşucuları tarafından bilinmesi gerektiği belirtilmiştir. Öztürk (2002:240) da Erguvanlı ve Taylan (1986) ın bazı durumlarda söyleme bağlı olarak özne olarak konu değiştirici adılının zorunlu olarak bulunmasının ve adıl eksikliğinin olmasının dilbilgisel olarak uygun olmadığını iletmektedir. Bu konu ile ilgili olarak ise aşağıdaki örneklere yer vermiştir. Örn: a) Ben gel-di-m. Ama sen gel-me-di--n. 37

b) Ben gel-di-m. Ama * 16 gel-me-di-n. Örn: a) Bu soru-yu kim sor-du? b) Ben sor-du-m. c) * sor-du-m. Yukarıda verilen örnek tümcelerde a) da Ben geldim. Ama sen gelmedin. Tümcesindeki sen 2. Kişi adılı atıldığında ya da kullanılmadığında cümlede bozukluk görülmektedir. Aynı şekilde Bu soruyu kim sordu? Örneğinde de cevap olarak ben sordum ve birinci kişi adılı ben kullanılmadan sordum olarak iki şekilde cevaplandırılmıştır. Konuşma incelendiğinde soru soran kişinin kim olduğu önemlidir. Dolayısıyla cevapta adıl kullanılması gerekmektedir. Adıl kullanılmadan sordum şeklinde cevaplandığında ise sorunun yanıtını kapsamamaktadır. Türkçede durum bu şekildeyken, Japoncada kişi adılları kullanımı cinsiyet ve konuşucunun muhatapla arasındaki ilişkiye göre çeşitlilik göstermektedir. Konuyla ilgili olarak Ono ve Thompson (2003:322) kişi adıllarının cinsiyetlere göre çeşitlenişini belirtmektedir. 17 Ishiyama (2008:5) te Tsujimura (1968) in saygı dili çalışmalarını sürdürürken birinci kişi adılı olarak 51, ikinci kişi adılı olarak ise 81 adet sözcüğün bulunduğunu iletmektedir. Ishiyama (2008: 14), Japoncada kişi adılı kullanımı dağılımı (hangi formu ve ne kadar sıklıkla kullanıldığı) çeşitli faktörler tarafından (yazarın tarzı, metnin türüne, hedeflenen izleyici/ dinleyici kitlesine göre,) etkilenmekte olduğunu bildirmektedir. 16 * ile gösterilen kısım tümcede adılın kullanılmadığını ifade etmektedir. 17 Bkz Ek-1, Tablo 2.2., Tablo 2.3., Tablo 2.4. 38

Japoncada ikinci ve üçüncü kişi adılları da, birinci kişi adılları gibi çok sayıdadır. Kullanımında dikkat edilmesi gereken çeşitli noktalar bulunmaktadır. Japoncada özellikle ikinci kişi adılı kullanımından kaçınılmaktadır. Japonlar, muhataplarına seslenirken ikinci kişi adılı kullanımı yerine isimleriyle (isim+ -san eki) hitap etmeyi tercih etmektedirler. Eğer ikinci kişi adılı kullanımı gerektiriyorsa, duruma uygun olan adılı seçmeye özen göstermektedirler. Çok resmi bir ortamda kullanılması gereken anata adılı yerine omae adılı kullanıldığında muhatabın tepkisi de farklı olmaktadır. Omae adılı anata adılı ile karşılaştırıldığında kaba bir anlamı vardır. Kavga ortamlarında ya da resmi olmayan ortamlarda kullanılmaktadır. Japoncada kullanılan üçüncü kişi adılları ise ekteki tabloda verildiği gibi, kare ve kanojo sözcükleridir. Kare ve kanojo sözcükleri kullanımında cinsiyet ayrımı bulunmaktadır. Kare adılı erkekleri kanojo adılı ise kadınları belirtmek için kullanılmaktadır. Dolayısıyla kullanımında dikkat edilmesi gerekmektedir. II. 2. JAPONCADA BİRİNCİ KİŞİ ADILLARI KULLANIMI VE YAPILAN ÇALIŞMALAR Günümüze kadar Japoncada birinci kişi adılları ile ilgili yapılan pek çok araştırma bulunmaktadır. Kişi adılları sayı bakımından çok olduğu için, kişi adıllarında oldukça karmaşık birs sisteme dayalı kullanım ayrımı olduğu görülmektedir. Dolayısıyla konuşucu, adıl kullanımında çeşitli faktörleri göz önünde bulundurarak, kullanacağı kişi adılını seçmektedir. Kullanılan kişi adılına göre 39

konuşulan ortamın durumunu ya da konuşucu ve muhatabın ilişkisi hakkında (samimiyet, ast-üst ilişkisi v.b.) konuşmadan ipucu elde edilebilir. Suzuki (1974:142) Japoncada, konuşmanın kimle yapıldığının önemli olduğundan, yani konuşucu ve muhatabın öneminden bahsetmektedir. Yine, eğer İngilizce veya Fransızca anadil konuşucusuna, kendisinden bahsederken kullandığı sözcükler sorulduğunda, I ve je olarak cevapladığını belirtmektedir. Ancak, aynı soru Japonca anadil konuşucusuna yöneltildiğinde, Japoncada birinci kişi adılının sayıca çok olması bakımından watakushi, boku, ore olarak cevaplayacağını ifade etmektedir. Japoncada kişi adıllarının çeşitli kullanım özellikleri bulunmaktadır 18. Birinci (tekil) kişi adılı olarak geçen adıllar watakushi, watashi, atakushi, atashi, boku, ore dir. Bu adıllardan watakushi adılı, kadın ve erkek her iki cinsiyet tarafından kullanılabilmektedir. Ishiyama (2008: 67), watakushi adılının, özel (private) anlamına geldiğini belirtmektedir. Adıl, çok resmi durumlarda kullanılmaktadır. Diğer birinci kişi adılı ise, watashi dir. Watashi birinci kişi adılı tezde ele alınan İnsanlığımı Yitirirken adlı eserde sıkça geçmektedir. Watashi adılı hem erkek hem de kadınlar tarafından kullanılabilmektedir. Resmi durumlarda kullanılan bir sözcük olması bakımından sıkça tercih edilmektedir. Diğer kişi adıllarıyla karşılaştırıldığında Japoncada en sık kullanılan birinci kişi adılıdır. Ishiyama (2008:74) boku adılının ise sözcük olarak köle anlamına geldiğini ifade etmektedir. Erkekler tarafından kullanılan bir adıldır. Kadınlar tarafından kullanımı son zamanlarda manga ve animelerin etkisiyle görülebilmesine 18 Bkz. Ek-1 Tablo 2.2 Japoncada Birinci Kişi Adılları ve Özellikleri 40

rağmen, erkekler tarafından sıkça kullanılmaktadır. Boku adılı watakushi ve watashi adıllarıyla karşılaştırıldıklarında daha samimi ortamlarda ve konuşucunun kendisiyle eşit ya da kendisinden alt statüdeki kişilere karşı kullanılmaktadır. Dolayısıyla boku adılı kullanımında dikkat edilmesi gereken noktalardan birisi de, üst statüde bulunan kişilere karşı kullanılmaması gerektiğidir. Ore adılı, boku adılı ile karşılaştırıldığında daha az resmi ortamlarda kullanılmaktadır. ore adılı da, erkekler tarafından kullanılan bir adıldır ve samimi ortamlarda kullanılmaktadır. Resmi ortamlarda kullanılmaması gerekmektedir. Konuşucu, evde ya da arkadaşlar arasında kendisinden bahsederken ore adılını kullanmayı tercih edebilir. Ancak iş ortamında arkadaşlar arasında ise boku adılını, toplantı sırasında resmi bir ortamda ise ya da üst statüde olan muhatabına karşı ise watashi adılını kullanabilmektedir. Adıl kullanımında önemli olan bir faktör ise cinsiyettir. Konuşucu ya da yazarın cinsiyetine (kadın ya da erkek olmasına) göre, kullandığı adıllar da değişiklik göstermektedir. Bazı adıllar cinsiyet farkı gözetmeksizin kullanılabilirken, bazıları ise sadece kadın ya da sadece erkekler tarafından kullanılmaktadır. Adıl kullanımındaki cinsiyet faktörü aşağıdaki tabloda verilmektedir. Kadınlar Tarafından Erkekler Tarafından Cinsiyet Farkı Tercih Edilen Birinci Kişi Adılları Tercih Edilen Birinci Kişi Adılları Gözetilmeyen Birinci Kişi Adılları 1 Atakushi Boku Watakushi 2 Atashira ore watakushidomo 41

3 Atashi Watashi 3 2 3 Tablo 2.1. Adıl kullanımında Cinsiyet Farkı 19 Japoncada kişi adılı kullanımında önemli bir faktördür. Aynı zamanda konuşucu ve muhatabı arasındaki ilişkiye göre konuşucu, kullanacağı kişi adılını seçmektedir. Dolayısıyla Japoncada kişi adılı kullanımında sosyal ilişkilerin önemi büyüktür. Maynard (2007:263), Japonca birinci kişi adıllarının çeşitliliğinden ve aynı konuşmacının söylem içerisinde kendisini farklı sözcüklerle ifade etiğini belirtmektedir. Maynard bunu self-referencing terms adı altında açıklamaktadır. Muhataba olan yakınlık- samimiyet, birinci kişi adılı kullanımını etkileyen faktörler arasında yer almaktadır. Aşağıda ise birinci kişi adılı çeşitliliği ve adıl kullanımındaki farklılığı gösteren bir örneğe yer verilmiştir: Japonca: Ryōko : Hai, moshi moshi. ore, wata-watashi, ore Shinji: A, ore, A, iya, boku. I, iya. A, janakute, ore, ore, A, iya, ano Ryōko: Shinji- san? İngilizce: Ryōko: Hello. 19 Warnick (1991:110) in Makino ve Tsutsui (1986:28) ye göre hazırlamış olduğu Japoncada kişi adılları listesine göre düzenlenmiştir. 42

Shinji: Oh, it s ore. I mean, boku. No, uh, not so, ore, ore. Ah, no, uh, ore, wata- watashi, no, ore. Ryōko: Shinji? Maynard (2007:263) (Long Vacation,7. Bölüm,1996) Türkçe: Ryōko: Alo. Shinji: A, ben, A hayır ben 20. Ben değil, aslında ben değil de ben 21 Ryōko: Shinji? Yukarıda verilen diyalog Ryōko ve Shinji adlarındaki iki karakter arasında geçmektedir. Shinji, kız arkadaş adayı olan Ryōko ya kendisini tanıtmak istemektedir. Shinji sürekli bir işi olmayan ve iş değiştiren genç bir adam olarak tasvir edilmiştir. Dizide konuşmanın geçtiği sırada barda çalışmaktadır. Zengin bir ailenin kızı olan Ryōko ile konuşurken duraksamaktadır. Ore, boku, watashi gibi adılları kullandıktan sonra son olarak ore adılını kullanmaya karar vermektedir. Bu gibi adılların çeşitliliği de Japonca konuşucularının kendilerini farklı yollarla ifade edebileceklerini ortaya koymaktadır. Yukarıdaki konuşmada çok sayıda kişi adılını 20 Bendeniz sözcüğü Türkçede birinci kişi adılları grubunda yer almamasına karşın, kişinin kendisinden mütevazi olarak söz ettiği durumlarda kullanılmaktadır. 21 Yukarıda tümcede ore, boku, watashi ve İngilizce deki birinci kişi adılı I gibi çok sayıda birinci kişi adılı kullanılmıştır. Verilen tümcede kişinin kendisini karşısındaki kişiye /muhatabına göre kullanacağı kişi adılına karar vermekte zorlandığından söz edilmiştir. Aynı tümcenin Türkçeye çevirisi sırasında sorunla karşılaşılmaktadır. Japonca her bir adılın kullanım ve içerdiği anlam farklılıkları olmasına rağmen bu farklılıkları okuyucuya aktarmak için, Türkçede aynı anlamı karşılayabilecek sözcük bulunmamaktadır. 43

kullanması kendisi ve muhatabı arasındaki ilişkiye karar verememesinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla konuşucu, seçtiği birinci kişi adılına göre muhatabıyla kendisi arasındaki ilişkinin boyutuna karar vermektedir. Japoncada kişi adılı kullanımı seçiminde önemli olan bir diğer faktör ise ast-üst ilişkisidir. Japoncada kullanılan kişi adıllarının sayıca çok olmasının yanında Japoncada kullanılan kişi adılları dönemden döneme değişiklik göstermektedir. Geçmişte kullanılan, ancak günümüzde kullanılmayan çok sayıda kişi adılı bulunmaktadır. Aşağıda verilen tabloda eski dönemlerde kullanılan kişi adılları yer almaktadır. 8. yy a kadar olan dönem a, are, wa, ware, ono, onore, 9.yy ve 11. yy. arası olan dönem wa, ware, maro 12. yy ve 16. yy. arası olan dönem ware, wanami, maro, maru, warawa (byn) 16 yy. 17. yy arası olan dönem mi, midomo, wagami, soregashi, watakushi, kochi, konata, kono hō, wanami, ore, warawa (byn), sessha 17. yy ve 18. yy arası olan dönem kochi, soregashi, watakushi, watashi, washi, watchi, midomo, ore, temae, sessha 19. yy. dan günümüze kadar olan dönem watakushi, watashi, washi, atakushi, atashi, temae, wagahai, boku, ore, ora 44

Tablo 2.5 Japoncada Birinci Kişi Adıllarının Tarihsel Değişimi 22 Yukarıda verilen tabloda, dönemlere göre farklı adılların kullanıldığı görülmektedir. Tabloda 19. Yy. dan günümüze kadar olan dönemde kullanılan adıllar, watakushi, watashi, washi, atakushi, atashi, temae, wagahai, boku, ore, ora dır. Ancak bu adıllara ek olarak uchi adılı eserde geçmektedir. Wetzel (1998:76) da Suzuki (1978;98-100) de yukarıda verilen Birinci kişi adılları listesine kochira sözcüğünün de eklenmesi gerektiğini iletmektedir. kochira sözcüğü anlam olarak burası, bu taraf anlamına gelmektedir. Yani konuşucu kendisinden bahsederken kullanılmaktadır. Yamada (1997), kochira, sochira ve achira işaret adıllarının da kişi adılı gibi kullanıldıklarını ve işaret adıllarının yön belirten adıllar olduklarını burası, şurası ve orası anlamlarında kullanıldıklarını belirtmektedir. Ayrıca kişi adılı olarak kullanıldıklarında ise kochira nın ben ve biz, sochira nın sen ve siz, son olarak da achira nın o ve onlar olarak kullanıldığını ifade etmektedir. ko- so- a- Koko ----- ----- 22 Palmroos, T. (2010), An I for an I The semantic development of the first person pronoun in Japanese, Lund University Bachelor s Thesis, Language- and Literature Centre, Japanese (JAPK11), (s.17) 45

Kokomoto Konata Kore Kochi Konohō Kochito Kochitora Kochira Kocchi 10 ------- Tablo 2.6. İşaret adılı kökenli sözcüklerin birinci kişi adılı olarak kullanımını gösteren liste 23 Yukarıda verilen tabloda, birinci kişi adılı olarak kullanılan 10 adet işaret adılı kökenli sözcüğün olduğunu ve bu adılların ise ko serisine ait olduğu görülmektedir. 23 Yukarıda verilen tablo Ishiyama, O., (2008), Diachronic Perspectives on Personal Pronouns in Japanese, Umi Dissertation, s. 145 te yer alan Tsujimura (1968) nın tablosuna göre uyarlanmıştır. 46

Japoncada birinci kişi adılları ile ilgili olarak günümüze kadar pek çok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalar, Japoncada birinci kişi adıllarının etimolojik olarak incelenmesi, adılların kullanımını etkileyen faktörler gibi çeşitli alanları kapsamaktadır. Özellikle Japonca yı ikinci yabancı dil olarak öğrenen öğrenciler veya iki dil konuşucusu (bilingual) olan kişilerin birinci kişi adılı kullanımı ele alınmıştır. Japonca ortaokul öğrencileri arasında yaygın olarak kullanılan birinci kişi adılları ve cinsiyet farklılıkları da araştırma konularından birisini oluşturmaktadır. Mangalarda, Yakuwarigo ( 役割語 ) Rol- dil olarak adlandırılan konuşmalardaki karakterlerin kullandığı birinci kişi adılları ve özellikleri ile ilgilidir. Mangadaki karakterlerin, eser içinde kullandıkları adıla göre çeşitli özellikleri incelenmiştir. Manga dışında çeşitli edebi eserlerde geçen birinci kişi adılları ele alınmıştır. Yamada (2012), Suzuki Miekichi tarafından yazılan Akaitori adlı çocuk öyküleri derlemelerinde kullanılan birinci kişi adılları ve kullanım sıklıklarıyla ilgili bir araştırma gerçekleştirmiştir. Yaptığı çalışmada Suzuki Miekichi nin yazdığı çocuk öykülerinde yer alan birinci kişi adıllarının kullanım özellikleri ( yaş, statü, cinsiyet) üzerinde durulmuş ve öykülerdeki her bir kahramanın hangi adılı kullanmayı tercih ettiği analiz edilmiştir. Ayrıca birinci kişi adıllarıyla ilgili yapılan çalışmalara ek olarak, dönüşlülük adılı olan jibun un, birinci kişi adılı olarak kullanımıyla ilgili olarak yapılan çeşitli araştırmalar vardır. Japoncada kişi adılları kullanımında eksiltme görülmekle birlikte kişi adılı olarak uygun olan başka sözcükler de kullanılmaktadır. Japoncada kişi adılları ve eksiltilmeleri Japonca dilbiliminde önemli çalışma konularından birisini oluşturmaktadır. McCraw (2010), bu alanlarla ilgili olarak adıl 47

eksiltmeleri konusundaki araştırmacıları (Fry, 2003; Hinds 1978,1980, 1982,; Iida, 1996; Kameyama, 1988; Nariyama, 2003; Ono ve Thompson, 1997; Shibamoto, 1983; Takahashi, 2008) ve kişi adılları ilgili olarak da ise Hinds, 1971; Jablonski, 1999; Lee ve Yonezawa, 2008; Ono ve Thompson, 2003; Yano, 1988 olarak belirtmektedir. Palmros (2010), Japoncadaki birinci kişi adılının anlamsal gelişimi ile ilgili olarak araştırma yapmıştır. Palmros çalışmasında Frellesvig in eski Japoncada 1. ve 2. Kişi adıllarının daha sık kullanıldığını aktarmaktadır. Hideko (2004), Japoncada kullanılan birinci kişi adıllarının fazlalığı ve kullanımları çeşitli ortamlara göre incelenmiştir. Japoncada birinci kişi adıllarının eşcinseller tarafından kullanılırken dikkat edilen noktaların neler olduğu, karşısındaki dinleyici/ muhataba göre kullanım farklılıkları gösterdiği ileri sürülmektedir. Eşcinsellerin, kendi arkadaşları arasında ya da yeni tanıdıkları başkalarına karşı kullandıkları adılların, kendilerini güçlü göstermek istedikleri zamanki kullandıkları adıllardan farklılık gösterdiğini belirtmiştir. Yine aynı eserde Ayumi (2004), kız ve erkek ilköğretim dengi öğrenciler arasında görülen birinci kişi adılları kullanımlarını analiz etmiştir. Çıkan sonuca göre ise; Japoncada kullanılan birinci kişi adıllarının cinsiyetlere göre farklılık gösterdikleri, sadece kadın ya da sadece erkekler tarafından kullanılagelen bazı adılların zamanla karşı cinsler tarafından da kullanılabildiğini belirtmektedir. Özellikle kız çocuklarının boku, ore gibi erkek konuşucular tarafından sıkça kullanılan adıl kullanımlarına başvurdukları görülmektedir. Bu da kişinin kendi 48

çevresinden etkilendiğini ya da anime ve manga karakterlerinden etkilenmiş olabilmesinden kaynaklanmaktadır. Ishiyama (2008), Natsume Sōseki tarafından 1906 da ya Botchan (Küçük Bey) adlı kısa romanda kullanılan birinci kişi adıllarını incelenmiştir. Bu çalışmada Japonca orijinal eser ve İngilizce çevirisinde kullanılan kişi adıllarını belirlemiştir. Buna göre Japonca orijinal eserde yer alan kişi adılları watashi 28, boku 46, ore 477 kez olmak üzere toplam 551 kez birinci kişi adılının kullanıldığı görülmektedir. İngilizce çevirisinde ise I (ben ) adılının 1803, my (benim) 455, me (bana) 429, mine (benimki) 8 kez olmak üzere toplamda 2695 kez kullanıldığını ortaya koymuştur. Palmros (2010:17) de Japoncadaki 1. Kişi adılları tablosunda verilen adılların günümüzde kullanılan birinci kişi adıllarından farklı olduğunu ifade etmektedir. Palmros (2010) daki çalışmasında seçmiş olduğu kişi adılları ile ilgili olarak araştırma yapmıştır. Seçmiş olduğu birinci kişi adılları ise; watashi, boku, ore dir. Ishiyama (2008), Kanaya (2002) de belirtildiği gibi Japoncadaki kişi adıllarına dilbilgisinde yer olmadığını ve kişi adıllarının sözdizimsel ve yapısal olarak isimlerden farklı olmadığını iletmiştir. Japoncadaki kişi adılları ile ilgili olarak Barber (2009:8-15) Birçok araştırmacı Japoncadaki kişi adıllarının diğer dillerle karşılaştırıldıklarında çok sayıda olduklarını ve sosyo-kültürel olarak da farklı olduklarını öne sürmektedirler (Ono & Thompson, 2003: 323) şeklinde ifade etmiştir. Ayrıca Japoncada kişi adıllarının kullanıldıklarındaki işlevleri hakkında çeşitli araştırmalar yapılmıştır (Kurosaki, 2007; Lee & Yonezawa, 2008; Martin, 1975; Ono & Thompson, 2003; Osumi, 2005; Shibatani, 1990; Suzuki, 1978; Thompson, 1993). 49

Norie (2002), Maynard (1997) ve Takubo (1997:13) Japoncadaki adıl sisteminin diğer dillerle karşılaştırıldıklarında fazla gelişmemiş ve kullanımının da kısıtlı olduğu belirtmektedirler. Barber (2009) adıl sistemindeki farklılıklar konusunda Maynard (1997:104) ve Takubo (1997:13) adıl sistemindeki bu farklılığın gerekçesi olarak, Meiji döneminde 24 Japon araştırmacıların Japoncayı Batı dillerinin dilbilgisi özelliklerine göre analiz etmeye çalışmalarından kaynaklandığını ifade etmektedirler. Hashimoto (1948), Kuroda (1945), Wetzel (1994) kişi adıllarının isimlerden ayrılan hiçbir özelliğinin olmadığını belirtmektedir. Bu yüzden de Japoncada Hint- Avrupa dillerinde olduğu gibi kişi adılları sınıflandırılmasının olmadığını ifade etmektedirler. Hinds (1975) buna karşı çıkmaktadır. Kuroda nın tartışmasının İngilizce nin özelliğinden yola çıkarak oluşturduğunu ve bunun Japonca için geçerli olmadığını savunmaktadır (Hinds, 1971:154). Japonca kişi adıllarının hem biçimsel hem de sözdizimsel olarak isimlerden farklı olduklarını belirtmektedir. Bu açıklamadan yola çıkarak da kişi adılları sınıfının oluşturulabileceğini dile getirmiştir. Hinds (1975:132) bu görüşünü devam ettirerek şu şekilde eklemektedir. Japoncadaki kişi adılları İngilizce yle karşılaştırıldıklarında daha kısıtlıdır. Bu da İngilizce deki kişi adıllarında olmayan, Japoncadaki kişi adıllarının sahip olduğu anlamsal özelliklerdendir. Suzuki (1978) Japonca kişi adılları sınıflandırılmasının yapılmasını diğer diller üzerine yapılan araştırmaların körü körüne yapılarak kabul edilmesinden kaynaklandığını belirtmektedir. Böyle bir sınıflandırmanın yapılmasının Japoncadaki dilsel gerçekler açısından uygun olmadığını belirtmektedir. Suzuki de Hinds 24 Meiji dönemi 1868 yılından 1912 senesine kadar olan zamanı kapsayan dönemdir. Japonya da aydınlanma dönemi olarak bilinmektedir. 50

(1978:92) gibi bu yapıların kullanımından mümkün olduğunca kaçıldığından ve konuşmayı konuşucu ve dinleyiciyi başka sözcükler kullanarak belirttiklerini göstermektedir. II.2.1. JİBUN ADILININ ÖZELLİKLERİ Jibun adılı yaygın olarak dönüşlülük adılı olarak kullanılmaktadır. Ancak dönüşlülük adılı olarak kullanımının dışında da farklı kullanımları bulunmaktadır. Kaiser, Ichikawa (2013:146), Jibun adılının 3 farklı kullanımını aşağıdaki şekilde açıklamakta ve örneklemektedirler: 1. Dönüşlülük adılı (reflexive pronouns) 2. Belirsiz kişi adılı (indefinite personal pronouns) 3. Birinci kişi adılı (first person pronouns) 1. Jibun adılı, dönüşlülük adılı olarak kullanıldığında daha önceden söz ettiği kişiye/kişilerden söz etmektedir. Örn: 親は子供にやさしすぎるのは 自分に自信がないからである (Oya)wa kodomo-ni yasashi-sugiru-no wa, jibun ni jishin ga nai kara de aru. The reason why parent are overly kind to their children is because they have no confidence to themselves. Ebeveynlerin çocuklarına karşı aşırı nazik/ hassas olmaları, kendilerine güvenlerinin olmamasındandır. 51

Yukarıda verilen tümcede geçen jibun adılı dönüşlülük adılı olarak kullanılmaktadır. 2. Belirsiz kişi adılı olarak kullanımı ise herhangi bir kişiden söz ettiği durumlarda kullanılmaktadır. Bu kullanımda birisi (one) veya onların (theirs) gibi sözcükleri ifade etmede kullanılmaktadır. Örn: まず自分の必要カロリーを知ること Mazu jibun-no hitsuyō karorī o shiru koto. First, one needs to find out one s calorie requirements. Öncelikle birisi ne kadar kaloriye ihtiyacı olduğunu bilmeli. Yukarıdaki örnektede belirtildiği gibi jibun adılı herhangi bir kimseyi ifade etmektedir. 3. Jibun adılının birinci kişi adılı olarak kullanımı da yaygın olarak görülmektedir. Günümüzde jibun un birinci kişi adılı olarak kullanılması sözlüklerde de yer almaktadır. Nakamura (1982: 31), önceden Japonya da askeriyede watashi, boku nun yerine jibun adılı kullanılmaktadır. Bu boku ve watashi nin içerdiği özelliği sevmediklerinden, jibun un kullanımı ore, boku ve watashi ye göre daha doğal olduğundan dolayı, bu noktada da İngilizce deki birinci kişi adılı olan I a daha yakındır şeklinde ifade etmektedir (Kigawa, 2011:39-65). Jibun adılının birinci kişi adılı olarak kullanımı ile ilgili olarak aşağıda bir örneğe yer verilmiştir. 52

Örn: 会社は自分をどう評価するのか Kaisha wa jibun o dō hyōka suru-noka. How will the company evaluate me? Şirket beni nasıl değerlendirecek? Yukarıda verilen örnekte yer alan jibun adılı birinci kişi adılı yerine kullanılmaktadır. Bu gibi kullanımlar, edebi eserlerde sıkça yer almaktadır. İnsanlığımı Yitirirken adlı hikâyede geçen kişi adıllarına bakıldığında da, en sık kullanılan birinci kişi adılını oluşturmaktadır. 79 sayfadan oluşan bir hikâye içerisinde toplamda 759 kez kullanılmıştır. 53

III. BÖLÜM OSAMU DAZAİ IN İNSANLIĞIMI YİTİRİRKEN ADLI ESERİNDE BİRİNCİ KİŞİ ADILI KULLANIMI III.1. MEKAN Şengül (2010) da mekanla ilgili olarak, arapça kevn kökünden türeyen mekan kelimesi yer, mahal, ev, oturulan yer anlamlarına gelir (Develioğlu, 1992:721). Ayrıca bulunulan çevre, ortam, yaşanan dünya ve kâinat anlamlarını da içer(ir) (Göka, 2001:8). Mekan İngilizce deki space sözcüğününün karşılığı olan ve Türkçe metinlerde zaman zaman, uzam ve uzay olarak kullanılan ve her iki anlamı da kapsayan anlamıyla da kullanılabilir (Akbal Süalp, 2004:89) şeklinde çeşitli tanımlamalardan söz edilmektedir. Şengül (2010) insan mekana ait çevrede ev, iş, eğlenme gibi fiziksel ve ruhsal ihtiyaçlarını giderir. İnsanın evrene hâkim olma mücadelesi tamamen mekanla ilgili bir süreçtir olarak ifade etmektedir. Dolayısıyla içinde hayatımızı geçirdiğimiz mekanın önemi oldukça büyüktür. Ayrıca Tekin (2003:129), mekan, hem gerçek dünyayı hem de kurmaca dünyayı çevresel olarak kuşatır. İnsanın iç dünyasında yaşadığı fırtınalar, çevresiyle çelişik bir karakterde sunularak güçlü bir mekan retoriği oluşturulabilir. Ya da roman kişisinin içinde bulunduğu fiziksel ve ruhsal durum, yaşanan anla uyumlu bir mekan retoriğiyle, güçlü bir şekilde ifade edilebilir. Mekanın ifade edilmesindeki üslup, olay ile mekan arasında kurgunun sağlamlığını öne çıkarabilecek önemli bir unsurdur. Mekan romanda öncelikle sahne görevi görür. Bunun dışında romancı mekan unsurunu: a) olayların cereyan ettiği çevreyi tanımak, 54

b) roman kahramanlarını çizmek, c) toplumu yansıtmak, d) atmosfer yaratmak yönüyle (cihet) kullanılabilir ve o, olayları şekillendirirken bunlardan birini devreye soktuğu gibi, birkaçını da dikkate alabilir şeklinde ifade etmektedir (Şengül, 2010:532). Dolayısıyla yukarıda sözü edilen mekan kavramı, roman kahramanlarını oluşturmada, romanın geçtiği çevreyi betimlemede ve atmosfer yaratma gibi işlevlere sahiptir. Hikâyede de olay, farklı mekanlarda geçmektedir. Roman, başkahraman olan Yozo nun küçüklüğünden başlayarak ilerlemektedir. Yozo, ilk olarak ailesiyle birlikte yaşamaktadır. Daha sonraları ise olay, Yozo nun ailesiyle yaşadığı evden ayrılmasıyla, arkadaşları ve tanıştığı kişilerle birlikte yaşadığı mekanlarda geçmektedir. Başkahraman Yozo, içine kapanık birisi olması sebebiyle genelde hikaye evde geçmektedir. Yozo, Horiki nin evinde yaşamaya başlamıştır. Ancak çok mutlu değildir. Horiki nin kendisine iyi davranmaması sebebiyle bu evde çok fazla kalmamıştır. Daha sonra, tanıştığı bayan Şizuko nun beş yaşlarındaki kızı Şigeko yla birlikte yaşadıkları apartmana taşınmıştır. Karakter olarak zayıf ve başkalarına muhtaç birisi olarak buralarda hayatını sürdürmektedir. Ara sıra içki bağımlısı olması sebebiyle dışarıya çıkmaktadır. Bara da gitmektedir. Orada da tanıştığı kişiler bulunmaktadır. Sigara almaya gittiğinde de tütün 55

dükkânının kızı (Yoşiko) ile tanışmıştır. İçki bağımlılığından kurtulmak için de sıkça eczaneye gidip, ilaca başlamıştır. Yozo, daha sonra abisinin kendisini almaya gelmesiyle, memleketlerinde eski bir eve taşınmıştır. Abisi bu evi Yozo için düzenletmiştir. Ve Yozo ya bakması için Tetsu adında yaşlı bir bakıcı kadın da ayarlamıştır. Yozo, düzenli bir işte çalışmayan, başına buyruk bir hayat sürdürmektedir. Dolayısıyla tanıştığı kişiler ve yaşadığı ortam farklılık göstermektedir. İş hayatı ya da ast- üst ilişkisinin belirgin olarak yaşandığı bir ortam bulunmamaktadır. III.1.2. MEKANI OLUŞTURAN KAHRAMANLAR Mekanın oluşumundaki önemli özelliklerden birisi de kahramanlardır. Hikâyede geçen kahramanlar ve onların özellikleri ile ilgili bilgilere yer verilmiştir. Hikâyenin başkahramanı Yozo adında erkek bir karakterdir. Yozo nun nasıl bir karakter olduğu, küçüklüğünden başlayarak anlatılmaktadır. Yozo nun başından geçen genellikle- üzücü olaylar yer almaktadır. Yozo içine kapanık, çekingen ve her şeyden korkan bir çocuktur. Bazı şeyleri kendi başına düşünemeyen, kendi başına karar vermekte zorlanan birisidir. Sırf başkaları kendisi için bir şey söylediklerinde istemeden de olsa onu yapmaktadır. Babası ve ailesiyle birlikte yaşamaktadır. Bu, ailesiyle birlikta masa başında geçirdikleri yemek saatlerinden anlaşılmaktadır. Yozo okulda da dikkat çekmek ve insanları güldürmek için komiklikler yapmaya başlamıştır. Bu komiklikleri içinden gelerek değil de, sadece dikkat çekmek için yaptığının anlaşılmasını istememektedir. Ancak, birgün arkadaşı bunu açığa çıkarmıştır. 56

Yozo, başkalarının kendisi için uygun gördüğü seçimleri uygulayan ve bundan da oldukça mutsuz ve şikâyetçi olan birisidir. Hayatı umursamayan boşvermiş bir ruh hali vardır. Bir kadınla intihar girişiminde bulunmuştur. Bu intihar girişiminin sonunda ise kadın ölmüş ve kendisi kurtulmuştur. Daha sonraları hayatını kazanmak için karikatür ve resim çizmeye başlamıştır. Alkol bağımlısı haline gelmiştir, ancak bu durumdan mutlu olmadığı için alkolden kurtulmak istemektedir. Alkolden kurtulmak için farklı bir ilaca başlamıştır. İlaç sayesinde alkolden kurtulmuştur. Ancak, bu kez de ilaca karşı bağımlı hale gelmiştir. Babasının ölümünün ardından ağabeyi Yozo yu almaya gelmiş ve ağabeyi eski bir evi Yozo için ayarlamıştır. Yozo burada Tetsu adında yaşlı bir hizmetçiyle birlikte hayatını devam ettirmektedir. Yozo nun babası ise; Yozo nun en korktuğu kişilerden birisidir. Babasının öldüğünü duyunca, üzerinden bir baskının kalktığını düşünecek kadar babasından korkmaktadır. Küçükken babası iş gezisi için şehir dışına çıktığında, kendisinden bir isteğinin olup olmadığını sorduğunda bile kendi sevdiği şeyi isteyememiştir. Babasını mutlu etmek için babasının not defterine arslan maskesi yazmıştır. Babası bu yazıyı görünce oldukça mutlu olmuştur. Yozo ya aşık olan üç kadın karakter bulunmaktadır. Bu karakterler aşağıda belirtildiği gibidir. Bu kadın karakterlerden birincisi Senyukan pansiyoncusunun kızıdır. Kadın, fırsat buldukça Yozo nun yanına gelmektedir. Bir keresinde kardeşlerinin gürültüsünden mektup yazamadığını söyleyerek, Yozo nun yanına gelip mektup yazmıştır. 57

İkincisi kız lisesi kültür bölümünde okuyan ve Yozo nun yoldaş olarak adlandırdığı kadındır. Üçüncüsü ise Ginza daki kadın garsondur. Yozo, Ginza daki kadın garsonun yanında kendisini çok rahat hissetmektedir. Kadın garsonun adının Tsuneko olduğunu düşünmektedir. Tsuneko yla birlikte intihar girişiminde bulunmuş ancak ismini tam olarak hatırlayamamaktadır. Babasının Tokyo daki evine girip çıkan antikacı Şibuta adında bir karakter vardır. Babasının memleketlisi, sağ kolu gibi ve 40 yaşlarında bir adamdır. Okulda da bir zamanlar, Yozo nun velisi olmuştur. Adamın yüzü özellikle dil balığına benzediği için babası, adamı dil balığı olarak çağırmaktadır. Aynı zamanda Yozo da adama dil balığı olarak seslenmektedir. Dükkânında Antikacı Seiryuen diye bir tabelası bulunmaktadır. Dükkânda fazla durmamakta ve dükkânına da kendisinin yerine 17-18 yaşlarında bir genç bakmaktadır. Resim atölyesinde Masao Horiki adında bir öğrenci vardır. Tokyo nun kenar mahallelerinden birinde doğmuştur. Yozo dan 6 yaş büyüktür ve özel bir sanat okulundan mezun olmuştur. Horiki pis ve dar bir sokağın içinde iki katlı bir evde yaşamaktadır. İkinci katta 16 metrekarelik tek bir odayı kullanmaktadır. Alt katta ise Horiki nin yaşlı teyzesi ve genç bir usta ile birlikte takunya yapmaktadırlar. Horiki nin evine ziyarete gelen kadın Kai eyaleti doğumlu ve 28 yaşındadır. 5 yaşındaki kızıyla birlikte Koenci semtinde bir apartmanda yaşamaktadır. 3 yıl önce dul kalmıştır. Yozo, Şizuko (kadın muhabirin adı) Şinjuku ya dergiye çalışmaya gidince 5 yaşındaki kızıyla birlikte evde kalmaktadır. Şizuko adlı muhabirin beş yaşındaki kızının ismi ise Şigeko dur. 58

Barın karşısında küçük tütün dükkânının sahibinin Yoşiko adındaki kızıyla tanışmaktadır. Yoşiko adlı kız 17-18 yaşlarında ve beyaz tenli, dişlek bir kızdır. Yozo, Yoşiko nun saf, tertemiz birisi olduğunu düşünmektedir. Yozo, sigara almak için Yoşiko nun yanına sıkça gitmektedir. Hatta her karşılaştıklarında Yozo ya içkiyi bırakmasını söylemektedir. Yozo da içkinin de etkisiyle Yoşiko ya İçkiyi bırakırsam karım olur musun? bile demiştir. Yoşiko yla nikâhsız olarak Tsukici semti nde Sumida nehri yakınlarında iki katlı ahşap bir evi kiralayıp birlikte yaşamaya başlamışlardır. İçkiyi bırakabilmek için de sıkça eczaneye gitmeye başlamış ve parası olmadığı için de buradaki kadınla yakınlaşmıştır. III.1.3. ESERDE BİRİNCİ KİŞİ ADILI KULLANIMINA BAĞLI MEKAN OLUŞUMU Eserde birinci kişi adılı geçen tümceler ele alınmıştır ve birinci kişi adılı kullanımından yola çıkılarak mekan oluşumu incelenmektedir. Birinci kişi adıllarının geçtiği tümceler ele alınırken, birinci kişi adılı dışında seslenme (hitap) sözcüğü olarak kullanılan baba sözcüğünün, Türkçe çeviride adıl kullanılarak çevirildiği tespit edilmiştir. Aşağıda ise başkahraman Yozo nun, Şigeko adında küçük bir kız çocuğuyla arasında geçen bir konuşma ele alınmaktadır. Bu konuşmadaki ilk tümce Şigeko adlı kız çocuğuna, ikinci tümce ise Yozo ya aittir. Yozo ve Şigeko arasındaki ilişki, Yozo nun Şigeko ve annesiyle birlikte yaşamaya başlamasıyla birlikte baba-kız ilişkisi gibi bir ilişkiye dönmüştür. 59

Örn: おとうちゃん お祈りをすると 神様が 何でも下さるって ほんとう Otōchan 25. Oinori o suruto, kamisama-ga nandemo kudasarutte, hontō. Babacığım. Dua edince tanrının herşeyi vereceği doğru mu? Örnek: うん そう シゲちゃんには何でも下さるだろうけれども お父ちゃんには だめかもしれない Un, sō. Shigechan ni wa nandemo kudasarudarōkeredomo, otōchan-ni wa, dame kamoshirenai. Evet, öyle. Sana her şeyi verecektir ama bana vermez herhalde. Yukarıda verilen örneklere bakıldığında kullanılan Otōchan sözcüğü her iki tümcede de farklı olarak kullanılmıştır. Birinci tümcede Şigeko tarafından babasına 26 bir seslenme vardır. Ancak ikinci sözcük ise babası, kendisini Şigeko nun bakış açısından bakarak ifade etmiştir. Dolayısıyla bu tümcede otōchan sözcüğü, birinci kişiyi ifade etmektedir. Türkçe çevirisinde ise birinci kişi adılı kullanılarak bana şeklinde çevrilmiştir. 25 Otōchan sözcüğü baba veya babacığım gibi bir anlama sahiptir. 26 Başkahraman Yozo, Şigeko nun gerçek babası değildir. Yozo, Şigeko nun annesiyle ilişki yaşamaya başlaması ve Şigeko nun evlerinde yaşamasından dolayı baba diye seslenmektedir. 60

1) 2) Yozo ( otōchan/baba) Şigeko (Shigechan/Kız) Yozo* (Şigeko nun Bakış açısından) Şema 3.1 Yozo ve Şigeko nun otōchan/baba sözcüğü kullanımı Yukarıdaki şemada görülen karakterler Yozo ve Şigeko dur. 1). Durumda Şigeko kendi bakış açısına göre babasına bakmaktadır ve Baba/babacığım şeklinde seslenmektedir. 2). Durumda ise Yozo, Şigeko nun tarafına geçip kendisine doğru bakarak (Şigeko nun bakış açısından) kendisini baba olarak adlandırmakla birlikte birinci kişi yerine koymaktadır. Aşağıda Yozo ve Şigeko arasında geçen konuşmadan başka bir bölüme yer verilmiştir. Bu bölümde yer alan tümceler hikâyenin başkahramanı Yozo tarafından söylenmektedir. Hikâyenin tamamına bakıldığında karakterler tarafından söylenen farklı birinci kişi adıllarının kullanıldığı tümceler tespit edilmiştir. Aşağıda ise ware ve uchi adıllarının geçtiği tümceler incelenmektedir. Yozo, Şigeko ya tanrıdan ne istediği ile ilgili soru sormaktadır ve kendisinin isteğini de aşağıdaki gibi ifade etmektedir: ああ われに冷き意志を与え給え われに 人間 の本質を知らし め給え 人が人を押しのけても 罪ならずや われに 怒りのマスクを与え 給え 61