Benzer belgeler
TARTIŞMA PLATFORMU / DISCUSSION PLATFORM

1. BÖLÜM KAVRAM, TARİHÇE VE KAVRAMLAR ARASI İLİŞKİLER BAĞLAMINDA KENDİ KADERİNİ TAYİN

facebook.com/salthukuk twitter.com/salt_hukuk 1 İçindekiler Milletlerarası Hukuk Çift-İ.Ö. 2. Dönem - Part 5 Pratik

ULUSLARARASI HUKUKUN SEZESSION İÇİN BELİRLEDİĞİ ÇERÇEVE

SELF-DETERMİNASYON İLKESİ VE KUZEY IRAK TA PLANLANAN BAĞIMSIZLIK REFERANDUMU HAKKINDA BİR DEĞERLENDİRME

Prof. Dr. Işıl ÖZKAN Yakın Doğu Üniversitesi Hukuk Fakültesi TANINMAMIŞ DEVLETLERİN YASA, HUKUKİ İŞLEM VE KARARLARININ TANINMASI

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

ÜYE ROBERT CAROLAN TARAFINDAN BİLDİRİLEN KARŞIOY VE MUTABIK GÖRÜŞ YAZISI

Kosova'nın Bağımsızlığı: Türkiye Perspektifinden Bir Analiz

BM Güvenlik Konseyi nin Yeniden Yapılandırılması

Türkiye ve Avrupa Birliği

Salvador, Guatemala, Kamboçya ve Namibya gibi yerlerde 1990 ların barış anlaşmaları ile ortaya çıkan fırsatları en iyi şekilde kullanabilmek için

TÜRK HUKUK DÜZENİNİN YÜRÜRLÜK KAYNAKLARI (2) Dr. Öğr. Üyesi Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü GENELGE NO: 2007/02....VALİLİĞİNE (Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü)

İnsanların, sadece insan olması nedeniyle sahip oldukları devredilemez ve vazgeçilemez haklardır.

ITU Maritime Faculty-MSC.2016 International Organisations

VII. ULUSLARARASI BALKAN BÖLGESİ DÜZENLEYİCİ YARGI OTORİTELERİ KONFERANSI MAYIS 2012, İSTANBUL

C E D A W KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ SÖZLEŞMESİ. Prof. Dr. Feride ACAR

1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları. 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri. 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler

İÇİNDEKİLER EDİTÖR NOTU... İİİ YAZAR LİSTESİ... Xİ

ANAYASA HUKUKU DERSİ

İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER...V KISALTMALAR... XIII GİRİŞ... 1

AK PARTi Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan Bosna-Hersek te

YURTDIŞI İNŞAAT HİZMETLERİ SEKTÖRÜ İÇİN ULUSLARARASI TAHKİM REHBERİ

Dr. Şeyda DURSUN KARAAHMETOĞLU NAKDİ KREDİ SÖZLEŞMESİNİN BANKA TARAFINDAN HAKLI SEBEPLE FESHİ VE SONUÇLARI

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKUNUN KAYNAKLARI

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM: 2004 GENİŞLEMESİ

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX KISALTMALAR... XXI BİRİNCİ BÖLÜM YARGI HAKKI, ULUSLARARASI YETKİ VE TAHKİM

MİLLETLERARASI TİCARİ TAHKİMDE HAKEMLERİN BAĞIMSIZLIK YÜKÜMLÜLÜĞÜ

TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ İLE İLİŞKİLERİ

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

ODTÜ G.V. ÖZEL LĠSESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ZÜMRESĠ Eğitim-Öğretim Yılı. Ders Adı : Siyaset ÇalıĢma Yaprağı 13 SĠYASET

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

Dr. Esra KATIMAN ULUSLARARASI HUKUK BİREYSEL BAŞVURU PROSEDÜRÜ İÇİNDE MAĞDUR STATÜSÜ

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

CEZA HUKUKU- ULUSLARARASI HUKUK. Dr.Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

F. Şeyda TÜRKAY KAHRAMAN ULUSLARARASI SİLAHLI ÇATIŞMALAR HUKUKUNDA KÜLTÜREL VARLIKLARIN KORUNMASI

LAW 104: TÜRK ANAYASA HUKUKU 14 HAFTALIK AYRINTILI DERS PLANI Doç. Dr. Kemal Gözler Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi

LİMİTED ŞİRKETLERDE İMTİYAZLI PAYLAR

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO HBYS Programı. Yargı Örgütü Dersleri

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ

İLTİCA HAKKI NEDİR? 13 Ağustos 1993 tarihli Fransız Ana yasa mahkemesinin kararı uyarınca iltica hakkinin anayasal değeri su şekilde açıklanmıştır:

1.- GÜMRÜK BİRLİĞİ: 1968 (Ticari engellerin kaldırılması + OGT) 2.- AET den AB ye GEÇİŞ :1992 (Kişilerin + Sermayenin + Hizmetlerin Serbest Dolaşımı.

Geçici Hukukî Korumanın Temelleri ve İhtiyatî Tedbir Türleri

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI II. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

MİLLETLERARASI HUKUK AÇISINDAN ÖZERKLİK, FEDERASYON VE BAĞIMSIZ KOSOVA. Alaeddin YALÇINKAYA 1

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

TBMM DIŞİLİŞKİLER VE PROTOKOL MÜDÜRLÜĞÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

Yard. Doç. Dr. SEMİN TÖNER ŞEN Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi ULUSLARARASI HUKUKTA SOYKIRIM, ETNİK TEMİZLİK VE SALDIRI

Yıllık İzindeki İşçi İşten Çıkartılabilir mi?

Devletler Umumi Hukuku II HUK208. Zorunlu. Lisans. Bahar. Örgün Eğitim. Türkçe

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI

CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMESİ, KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMESİ, YÖNETMELİK ve KARARI

: Büro Çalışanları Hak Sendikası (Büro Hak-Sen) GMK Bulvarı 40/2 Kat 2 Maltepe / ANKARA

YRD. DOÇ. DR. ULAŞ KARAN. Uluslararası İnsan Hakları Hukuku ve Anayasa Hukuku Işığında EŞİTLİK İLKESİ VE AYRIMCILIK YASAĞI

Devrim Öncesinde Yemen

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

ÜNİTE:1. Vergi Hukukuna İlişkin Genel Bilgiler ÜNİTE:2. Vergi Hukukunun Kaynakları ÜNİTE:3. Vergi Kanunlarının Uygulanması ÜNİTE:4

İlgili Kanun / Madde 818.S.BK/161

ÜYE DEVLET HÜKÜMETLERİ TEMSİLCİLERİ KONFERANSI. Brüksel, 25 Ekim 2004 CIG 87/1/04 EK 2 REV 1. Konu :

11 Eylül: AET Bakanlar Konseyi, Ankara ve Atina nın Ortaklık başvurularını kabul etti.

HUKUKUNA İLİŞKİN ANLAŞMALAR

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine dönemi için aday olan Türkiye'nin,

ürünümü tüm dünyada koruyabilir miyim?

1. Ceza Hukukunun İşlevi, Kaynakları ve Temel İlkeleri. 2. Suçun Yapısal Unsurları. 3. Hukuka Aykırılık Unsuru

Cansu KOÇ BAŞAR ROMA STATÜSÜ BAĞLAMINDA İNSANLIĞA KARŞI SUÇLARDA DEVLET POLİTİKASI

İDARİ YARGI DERSİ (VİZE SINAVI)

TOPLU İŞ HUKUKU (HUK302U)

Namus adına kadınlara ve kızlara karşı işlenen suçların ortadan kaldırılmasına yönelik çalışma

İsviçre Federal Temyiz Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi nin Tarihli Kararı

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM TOPLUMSAL DÜZEN KURALLARI

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

Haftalık ders sayısı 2, yıllık toplam 74 ders saati Kategoriler Alt kategoriler Ders içerikleri Kazanımlar Dersler arası ilişki IV.

AB NİN BATI BALKANLAR BÖLGESİNE YÖNELİK POLİTİKASI VE BATI BALKAN ÜLKELERİNİN AB ÜYELİK SÜREÇLERİ

Her türlü alıkonulma yerinin düzenli ziyaretler yolu ile denetlenerek kişilerin işkence ve kötü muameleye karşı etkin biçimde korunması amacını

ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARININ TÜRLERİ VE NİTELİKLERİ

151 NOLU SÖZLEŞME KAMU HİZMETİNDE ÖRGÜTLENME HAKKININ KORUNMASI VE İSTİHDAM KOŞULLARININ BELİRLENMESİ YÖNTEMLERİNE İLİŞKİN SÖZLEŞME

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi

2015 YILI 25. DÖNEM MİLLETVEKİLİ GENEL SEÇİMİNDE ADAY OLMAK İSTEYEN KAMU GÖREVLİLERİYLE İLGİLİ REHBER

İ Ç İ N D E K İ L E R

SEKİZİNCİ YÖNERGE ÇERÇEVESİNDE AVRUPA BİRLİĞİNDE BAĞIMSIZ DENETİM

FASIL 23 YARGI VE TEMEL HAKLAR

Dr. Uğur URUŞAK. Ceza Hukukunda Hukuka Uygunluk Sebebi Olarak Bir Hakkın Kullanılması

1.Medya Hukukunun Kavram ve Kaynakları. 2.Basın ve Yayın Faaliyetleri ve Yasal Düzenlemeler. 3.Radyo ve Televizyon Yayıncılığı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ

TÜRK SANAYİCİLERİ VE İŞADAMLARI DERNEĞİ

Uluslararası Hukukta Devlet Görevlilerinin Yargı Bağışıklığı

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Danıştayın yürütmesini durduğu konular: 1. Mesai dışı çalışma,

ABD - AB SERBEST TİCARET ANLAŞMASI Ve TÜRKİYE ÜZERİNE ETKİLERİ

Daima eşit fırsatlar ırkçılığa karşı konu yılı. Federal Hükümetin Ayrımcılıkla Mücadele Ofisi

Dr. TOLGA ŞİRİN Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI IŞIĞINDA BİREYSEL BAŞVURU HAKKI

Transkript:

Uluslararası Hukuk ve Politika Cilt 5, No: 17 ss.1-21, 2009 Self-Determinasyon Hakkı ve Kosova Füsun ARSAVA Özet Self-determinasyon hakkı diğer bir tabirle kendi mukadderatını tayin hakkı (SDR) uluslararası hukukta dinamitlerle yüklü bir kavram olarak nitelendirilmektedir. SDR Birinci Dünya Savaşı nın nedenini oluşturduğu gibi, günümüzde de bağımsızlık hareketlerinin, diğer taraftan da mevcut devletlerdeki farklı etnik grupların taleplerinin dayanağını oluşturmaktadır. Makalede ağırlıklı olarak uluslararası hukukun temel ilkesi olan devletlerin toprak bütünlüğü ilkesi ile SDR nin ne şekilde bağdaştırıldığı Kosova örneğinde ele alınarak değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Self Determinasyon Hakkı, SDR, iç ve dış SDR, Güvenlik Konseyi Kararlarının Bağlayıcılığı, Devletlerin Toprak Bütünlüğü İlkesi GİRİŞ Halkların SDR si Birinci Dünya Savaşı ndan itibaren dünyanın siyasi coğrafyasını büyük ölçüde değiştirmiştir. İkinci Dünya Savaşı ertesinde dekolonizasyon sürecinin tamamlanması ile işlevini tamamladığı düşünülen SDR nin, 20. yüzyılın sonlarında Orta ve Doğu Avrupa daki gelişmelerin ortaya koyduğu gibi önemini kaybetmediği görülmektedir. SDR ye istinat edilen en yeni gelişmeyi Kosova örneği vermektedir. Bu uyuşmazlığın tarafı olan Kosova nın Arnavut halkı halkların SDR ye istinaden Kosova nın Sırbistan dan ayrılarak ayrı, bağımsız bir devlet olmasını istemiştir. Daha 1991 de gerçekleştirilen bir gayri resmi, halkın % 87 sinin katıldığı (oy hakkına sahip) referandumda, % 99.87 oranında Kosova nın bağımsız bir devlet olması iradesi ortaya çıkmıştır. 1 Kosova daki status quo nun dayanağı olan Güvenlik Konseyi nin 10.06.1999 tarihli 1244 sayılı karar Kosova sorununun çözümlenmesi gerektiğine işaret etse de Sırbistan ın muhtariyetten fazla, bağımsızlıktan az; Kosovalıların bağımsızlık Prof. Dr., Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi 1 Hanspeter, Neuhold ve Bruno Simma, Neues europäisches Völkerrecht nach dem Ende des Ost-West- Konflikts?, (Nomos: Baden-Baden, 1996), s. 16 1

F. Arsava şeklinde ortaya attıkları pozisyonları, uluslararası camiada yer alan diğer devletlerin Kosova sorunu çerçevesinde dile getirdikleri görüşler, sorunu içinden çıkılmaz bir noktaya getirmiştir. Çok sayıda devlet Kosova nın kendi devletini kurmasını desteklerken 2 diğerleri örneğin Rusya, Kosova nın diğer benzerlerine örnek olabileceği uyarısı yapmıştır. Albert Bleckmann ın isabetli bir şekilde tespit ettiği üzere, Rusya tarafından temsil edilen bu görüşün arkasında SDR nin hukuki karakterinin ve SDR nin bir sonucu olarak ayrılma hakkının reddi düşüncesi yatmaktadır. SDR anayasa hukuku muvacehesinde ayrılma yasağına ve DH da yer alan egemenlik prensibine ters düşmektedir. 3 Ayrılma hakkı özellikle ülkesinde azınlık problemi olan devletler bakımından önemli bir sorun teşkil etmektedir. Bu açıklamalar ışığında Kosovalıların DH ye göre kendi devletlerini kurma hakkının olup olmadığı, Kosova nın Sırbistan a aidiyetinin DH bakımından ne anlam taşıdığının tartışılması gerekmektedir. Kosovalıların halkların SDR ye münhasıran ayrılma hakkı anlamında istinat etmesi çok etnikli bir devlet olan Sırbistan ın Kosova, daha önce Karadağ gibi mikro devletlere bölünmesine yol açmaktadır. Bu uzlaşmaz milliyetçiliğin Avrupa daki barış düzeni için bir tehlike olduğu aşikârdır. Bu gelişmelerle bağlantılı olarak, SDR ye kimlerin istinat edebileceği, içeriği, kapsamı, sınırları; SDR ve ülkesel bütünlük prensibi arasındaki gerilimin ne şekilde çözülebileceği sorunlarının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Filistin de olduğu gibi Kosova da da farklı iki dinin, kültürün ve dilin mensupları arasında aynı toprak parçası için uyuşmazlık yaşanmıştır. Kosova daki nüfusun % 90 ını oluşturan Arnavutlar çoğunluğu itibariyle müslümandır ve Arnavutça konuşmaktadır. 4 Kosova daki Slav kökenli Sırplar ise nüfusun % 10 unu oluşturmaktadır ve dilleri Sırpçadır; Ortodoks hristiyandır. 14.yüzyılda Sırp egemenlik alanının merkezini oluşturan Kosova yı Sırbistan 1389 da Türklerin kazandığı zaferle kaybetmiş olsa da, Kosova Ortaçağ dan kalan manastırlarıyla Sırplar için kutsal bir toprak oluşturmakta, Sırp milliyetçiliğinin simgesi olarak kabul edilmektedir. 500 yıl kadar Kosova yı yöneten Osmanlı İmparatorluğu, Balkan savaşlarında Kosova yı kaybetmiştir. Arnavutluk bağımsız bir devlet olmuştur. Kosova çoğunluğu Arnavut olan nüfusuyla Rusya nın baskısıyla Arnavutluk a değil, 1913 de Sırbistan a katılmıştır; Birinci Dünya Savaşı ndan sonra da yeni kurulan Yugoslavya Krallığı nın bir parçası olmuştur. Bu durum 1/3 etnik Arnavut un Arnavutluk Cumhuriyeti dışında kalmasına yol açmıştır. Sırbistan ın yeniden kazanılan toprakta derhal başladığı etnik temizlik hareketi sonucu 15.000 sivil Kosovalı hayatını kaybetmiştir. 1941 de Kosova, İtalya ile şahsi birlik içinde olan büyük Arnavutluk un bir parçası olmuştur. İkinci Dünya Savaşı ertesi Kosova, halkın çoğunluğunun karşı iradesine rağmen tekrar Sırbistan a bağlanmıştır. Tito Yugoslavya sında Kosova ya 1974 tarihli anayasa ile çok uluslu federal devlette otonom bir statü tanınmıştır. Bu şekilde Kosova, diğer bir otonom provinz 2 FAZ vom 14.11.2005, Nr.265, s.8 3 Albert Bleckman, Völkerrecht, (Nomos: Baden-Baden, 2001), Rn.1149. 4 Sebastian Weber, Das Sezessionsrecht der Kosovo-Albaner und seine Durchsetzsbarkeit, in AVR 43(2005) 4, s. 498. 2

Self-Determinasyon Hakkı ve Kosova Vojvodina gibi, o zamanki 6 cumhuriyete büyük ölçüde ayrılma hakkı olmaksızın eşit kılınmıştır. Bu şekilde Kosova anayasa, yasama ve bütçe konusunda egemenlik yetkisi elde etmiş ve yasama, yürütme ve yargının kurumsal yapısı 6 cumhuriyetteki kurumsal yapıya uygun olarak şekillendirilmiştir. Pristina da üniversite ve yüksek okullar açılmış, resmi dil olarak da Arnavutça kabul edilmiştir. Silahlı çatışmalara kadar varan gerilim Tito zamanında verilen otonominin 1989 da Sırp Hükümeti tarafından geri alınmasıyla ortaya çıkmıştır. Kosova 1989 dan itibaren doğrudan Sırbistan tarafından yönetilmiştir. Sırpça resmi dil ve eğitim dili olmuştur. 1990 Temmuz da Kosova Parlamentosu ve hükümeti dağıtılmıştır. Arnavut medyası yasaklanmıştır. Arnavut öğretmen ve profesörler işten atılmıştır. Arnavutların protestoları asker ve polis güçlerince bastırılmıştır. Kosova Kurtuluş Ordusu nun, (UÇK) 5 eylemlerine karşı Sırp polis ve ordusu sivil halka şiddet uygulamıştır. Arnavutların oturduğu yerler bombalanarak yerle bir edilmiş, Kosovalılar yurtlarını terk etmeye zorlanmıştır. 6 Uluslararası camia Bosna-Hersek te Serebnica da (1995) soykırım gerçekleştikten ve 300.000 Kosovalının geleneksel yerleşim alanlarını terk etmek zorunda kalmasından sonra dikkâtini bu insanlık dramını önlemek için Kosova üzerinde toplamaya başlamıştır. 7 Paris yakınlarında 1999 Şubat ve Mart ta Rambouillet de yapılan Kosova toplantısında yaşanan başarısızlık ertesi NATO, 24 Mart 1999 da Yugoslavya da hava operasyonlarına başlamıştır. Bu müdahale Kosovalıların topraklarından kaçışlarını daha da arttırmıştır. Haziran 1999 da savaş sona ermiştir. Sırbistan askerlerini Kosova dan geri çekmiştir. 1244 sayılı, 10 Haziran 1999 tarihli Güvenlik Konseyi Kararı ile Kosova de facto Federal Yugoslavya Cumhuriyeti nden ayrılmış ve BM nin yönetimi altına konulmuştur. 8 Kosovalıların SDR ye istinat ettirdikleri kendi devletlerini kurma iddiasının devletlerin (Sırbistan da) toprak bütünlüğü prensibi ile ilişkisi tartışması aşağıda yapılacaktır. DEVLETLER HUKUKU NORMU OLARAK SDR SDR ile ortaya çıkan tüm sorunların bu çerçevede ele alınması bu makale kapsamında mümkün bulunmamaktadır. Burada sadece temel bazı hususlara dikkat çekilmesi sözkonusu olabilecektir. Halkların SDR yi BM Şartı nda 1. Madde 2. Fıkrasında amaçlar arasında ve 55. Madde de zikredilmektedir. SDR özellikle BM Genel Kurulu nun 1514 sayılı kararı ile dekolonizasyon prosedüründe sömürge topraklarına ve halklarına bağımsızlık verilmesinde dayanak oluşturmuştur. SDR 1966 tarihli Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi nin ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi nin aynı lâfza 5 Ushtria Çlirimtare e Kosoves 6 Hans-Joachim Heintze, Ethnische Säuberung unter dem Aspekt der Gebietsbezogenheit des Selbstbestimmungsrechts, bknz.: Ipsen, Völkerrecht, Munih, Beck, 5th ed., 2004, 27, Rn.13 vd. s. 389-442 7 Georg Nolte, Kosovo und Konstitutionalisierung: zur humanitären Intervention der Nato- Staaten, ZaöRV 59(1999), s. 941 vd. 8 Volker Epping, BM Protektorat Ipsen (Hrsg), Völkerrecht, 5th ed. 2004, 5, Rn.31 vd. 3

F. Arsava sahip 1. maddelerinde DH seviyesinde temin edilmesiyle evrensel bir anlam kazanmıştır. BM nin 25. yılını kutlaması vesilesiyle 1970 yılında BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen DH nin temel prensiplerini saptayan Friendly-Relations- Declaration yedi prensipten biri olarak SDR yi ilan etmiştir. Uluslararası Adalet Divanı 1971 de verdiği Namibia ya ve 1975 te verdiği Batı Sahra ya ilişkin görüşlerinden 9 itibaren SDR yi içtihatlarında bugünkü DH düzeninin ayrılmaz bir parçası olarak mütalâa etmektedir 10. Bunun ötesinde SDR sayısız AGİK/AGİT dokümanlarında 11 uluslararası ilişkileri yönlendiren prensipler arasında sayılmıştır 12. Almanya nın yeniden birleşmesiyle ilgili 2+4 anlaşmasının dibacesinde de, Almanya nın halkların SDR nin esas alınarak birleşmesinin sağlandığına işaret edilmiştir 13. KOSOVALILARIN SDR KULLANABİLME HAKKI Yukarıda yapılan açıklamalar, SDR nin pozitif DH düzeninin bir parçası olduğunu ortaya koymaktadır. Bugün hâlâ geçmişte olduğu gibi tartışmalı olan konu SDR nin içerik ve kapsamıdır. Bu karmaşık konuya dalmadan Kosova uyuşmazlığıyla bağlantılı olarak önce Kosovalıların SDR kullanma hakkına sahip olup olmadıklarının ortaya çıkarılması gerekmektedir. BM İnsan Hakları Sözleşmesinin 1. Maddesi ne göre bütün halklar SDR ye sahiptir. 1. madde lâfzından SDR nin muayyen halklarla (sömürge yönetiminde bulunan) sınırlanabileceğine ilişkin bir ipucu çıkarılmasa da, halk kavramının DH de bağlayıcı bir tanımı bulunmamaktadır. Bu nedenle de halk kavramı muayyen olmayan belirlenmemiş bir hukuki kavram olarak görülmektedir. Halk kavramını kenara bırakırsak, potansiyel olarak sömürgeciliğin tasfiyesi çerçevesinde koloni toplumlarının ve yaşadığı ülkede kendini farklı hisseden etnik grupların da SDR kullanma iddiasıyla ortaya çıktığı görülmektedir. Sürekli Adalet Divanının 1930 da etnik gruplarla ilgili olarak yaptığı geleneksel tanımda yer alan objektif ve subjektif unsurların SDR iddiaları çerçevesinde yeniden kullanılması mümkündür 14. Bu tanıma göre etnik gruptan kastedilen muayyen, sınırlanabilen bir toprakta yaşayan, kendi ırk, din, dil veya kültürel özellikleri olan ve bu kendine ait özellikleri koruma iradesinde olan bir grup insandır. 15 Diğer bir ifade ile bir halktan ancak ayrı bir toprakta yerleşik, etnik ve kültürel özelliğiyle 9 ICJ, Legal Consequences for Status of the continued presence of South Africa in Namibia (South- West Africa. Notwithstanding security council resolution 276 (1970) Advisory Opinion, ICJ Rep.1971, s.31; ICJ, Western Sahara, Advisory Opinion, ICJ Rep, 1975, s.71 vd. 10 ICJ, Military Activities in and against Nicaragua (Nicaragua vs. USA), Judgement ICJ Rep. 1986, s.14 vd 11 01.08.1975 tarihli Helsinki Nihai Senedi nin 1.sepet VIII. ilkesi 12 Bknz: Bulletin des Presse- und Informationsamtes der Bundesregierung 1975, s.968 13 12.9.1990 tarihli 2+4 anlaşma (Birleşme anlaşması) için bknz.: RGBl. II, s.1318 vd 14 PCIJ, Greco-Bulgarien Communities, Advisory Opinion, PCIJ Ser.B, No.17, s.21 15 Karl Doehring, Self-Determination, in Bruno Simma (ed.), The Charter of the United Nations, 2 nd ed. (Oxford: Oxford University Press, 2002), Annex Art.1, Rn.29 4

Self-Determinasyon Hakkı ve Kosova ayırt edilebilen bir grup insan bakımından söz edilebilir. Azınlıkların himayesi statüsünden istifade eden ulusal azınlıklardan farklı olarak, bir etnik grubun SDR ye istinat edebilmesi için yerleşik olduğu sınırlanabilen toprakta çoğunluğu teşkil etmesi gerekmektedir. Bu kriterlerin Kosovalılar bakımından uygulanması durumunda, SDR yi kullanma hakkına sahip bir halk ile karşı karşıya olduğumuz ortaya çıkmaktadır: - Sınırlanabilir bir alan olarak Kosova da yaşayan insanların % 90 ı Arnavuttur. - Kosovalı Arnavutlar çoğunluk itibariyle müslümandır. Dini bakımdan bir homojenlik söz konusudur. Aynı durum dil bakımından da geçerlidir. Resmi dil Sırpça olmasına karşılık Kosovalılar Arnavutça ve Sırp Hırvatçası konuşmaktadır. - 20. yüzyıla kadar Osmanlı egemenliğinde yaşayan Kosovalıların ortak tarihi bir mirası bulunmaktadır. - Kosovalıların kendi kültür ve özelliklerini koruma iradesi 1991 de bağımsızlık için gerçekleştirdikleri referandumda da somutlaşmıştır. - Kosovalı Arnavutlar Sırbistan daki ikinci büyük etnik grup olarak Kosova daki 1.6 milyon nüfusları ile Sırbistan ın tüm nüfusunun % 17 sini oluşturmuştur. Yukarıda ortaya konulan tablo halk kavramı ile ilgili tereddütler bulunmasına karşılık, Kosovalıların SDR yi kullanma hakkına sahip olduğunu göstermektedir. 16 Bununla beraber 1244 sayılı BM kararında temkinli bir şekilde SDR ye atıfta bulunulmaktan kaçınılmıştır. Bu formülasyona Kosova halkının, prensip olarak SDR iddia edemeyen azınlık olarak nitelendirilmek istenmesi iradesi yol açmıştır. 17 Kosovalılar doğal olarak Sırp ulusal grubuna nazaran azınlıkta bulunmaktadır. Sırbistan, Avrupa da Rusya dan sonra en çok etnik çeşitliliğe sahip olan ülkedir. Yalnız Vojvodina da büyük, küçük 26 farklı etnik grup bulunmaktadır. Devleti yöneten iki büyük ulusal grup nüfusun sadece % 67 sini oluşturmuştur (nüfusun % 62,6 sını Sırplar, % 5 ini Karadağlılar oluşturmuştur). Karadağlılar Arnavutlardan az olmakla beraber devleti yöneten ulusal grup içinde yer almıştır. Karadağ bağımsız devlet olduktan sonra Sırbistan nüfusunun % 17 sini oluşturan Arnavutlar en büyük azınlık grubunu teşkil etmiştir. Diğer azınlıklar arasında Macarlar, Bosnalılar, Romanlar, Hırvatlar, Slovaklar, Romanyalılar, Bulgarlar, Ruthen, Valach, Türkler, Almanlar, Çekler vs karşımıza çıkmaktadır. Kosovalılara nazaran açık olarak daha küçük bir grup teşkil eden Karadağlılara (Karadağ eyaletinin 615.000 olan nüfusunun sadece 280.000 Karadağlıydı) Sırbistan dan ayrılmadan önce tartışmasız olarak halk niteliği tanınmasına karşılık, onlardan daha büyük bir grup oluşturan Kosovalılara halk niteliğinin tanınmamasının açıklaması bulunmamaktadır. Aynı durum ayrılma 16 Philipp A. Zygojannis, Die Staatengemeinschaft und das Kosovo, Humanitäre Intervention und internationale Übergangsverwaltung unter Berücksichtigung einer Verpflichtung des Intervenierten zur Nachsorge, (Duncker & Humblot, 2003 ), s.253. 17 Christian Tomuschat, General Conclusions, bknz.: ders., 2002, s.335. 5

F. Arsava esnasında Yugoslavya nın tüm nüfusunun % 7,8 ini oluşturan ve toplam 1,8 milyon nüfusa sahip Slovenya bakımından da söz konusudur. Bu durum halk ve azınlık kavramlarının yorumu bakımından yaşanan zorluk kadar, keyfiliği de ortaya koymaktadır. Ulusal yahut etnik bir gruba halk niteliği verilmesi ve bu şekilde SDR istinat edebilmesi için ulusal anayasanın bu gruba özel bir statü vermesi gerekliliği eleştiri konusu olmaktadır. Bir ulusal grubun DH muvacehesinde halk veya azınlık olarak tanınmasının bu grup lehine anayasa tarafından özel bir statünün verilmesi koşuluna bağlanması, devleti yöneten ulusal yahut etnik çoğunluğun eline önemli bir güç verme riski taşımaktadır. 18 Federal Almanya eski Cumhurbaşkanı Roman Herzog un 28.01.1995 te dünya ekonomi forumunda, eski Yugoslavya nın parçalanması ve halkların SDR bağlamında Kosovolıların çok uluslu Yugoslavya da diğer ulusal gruplara nazaran importance components of the state. in fact ve 1974 anayasası ile özel bir statü verildiğinin tartışma konusu olmadığının altını çizerek dünyadaki ortalama 3500 halkın kendi devletini kurmaya kalkması durumunda dünyanın halinin ne olacağını sorması uluslararası camiaya konunun ne denli kritik olduğunu bir kez daha hatırlama olanağı vermiştir. 19 Kosovalılar bakımından Sırplarla bir karşılaştırma yapıldığında bir azınlığın mevcudiyetinden hareket edilse de, bu azınlığın istisnai olarak nihai çare olarak ağır hukuk ihlâllerinden kendilerini korumak için SDR ye istinat etmesi doğaldır. 20 Sırpların Kosovalılara 90 lı yıllarda uyguladıkları etnik temizlik operasyonları Kosovalıların SDR iddialarına dayanak oluşturmuştur. Ulusal gruplar uygulamada etnik yapı dikkate alınmadan yahut alınma olanağı bulunmaması nedeniyle savaş ertesi çizilen sınırlar sonucu oluşan azınlıklar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun en çarpıcı örneklerini birinci dünya savaşı ertesi yapılan Paris anlaşmaları vermektedir. 21 Birinci dünya savaşı ertesinde büyük bir Arnavutluğun yaratılması savaş galipleri tarafından uygun bulunmamış, Arnavutlar birçok devlete dağıtılmıştır. Yeni yaratılan artık Arnavutluk, Arnavut halkının en fazla yarısını içine almıştır, diğer yarısı Karadağ a, Mekodanya ya ve Sırbistan a (Kosova) dağıtılmıştır. Bir ulusal grubun SDR ye istinat edebilmesi için gerekli olan etnik farklılık (dil, din, ırk, kültür) ve ayrı bir yerleşim alanında yaşama gibi unsurlar Kosovalılar için mevcuttur. 22 18 Johannes Niewerth, Der kollektive und der positive Schutz von Minderheiten und ihre Durchsetzung im Völkerrecht, Berlin, 1996, s. 82 19 B.G. Ramcharan, Individual, Collective And Group Rights: History, Theory, Practice and Contemporary Evolution, Indian Journal of International Law 33 (1993), s. 37. 20 Christian, Tomuschat, Protection of Minorities under Article 27 of the International Covenant on Civil and Political Rights. in: Völkerrecht als Rechtsordnung. Internationale Gerichtsbarkeit. Menschenrechte, Festschrift für Hermann Mosler. Rudolf Bernhardt, Wilhelm Karl Geck, Günther Jaenicke and Helmut Steinberger (eds.). (Berlin, Heidelberg, New York: Springer, 1983), s. 949-975. 21 Stefan Verosta, Peace Treaties after World War I, EPIL III, 1997, s. 946 vd. 22 krşt.: Karl, Doehring, Völkerrecht, 2nd ed. 2004. 6

Self-Determinasyon Hakkı ve Kosova SDR NİN İÇERİĞİ SDR ye istinat edebilecek grubun belirlenmesi sorunu yanı sıra SDR nin içeriğinin, maddi hukuk anlamında kapsamının belirlenmesi, özellikle ayrılma hakkı önemli bir tartışma konusu oluşturmaktadır. SDR nin maddi hukuk içeriğinin saptanmasında 16.10.1966 tarihli İnsan Hakları Sözleşmeleri nin resmi tanım olarak kabul edilen aynı içerikteki 1. maddeleri hareket noktası oluşturmaktadır. Bu maddeye göre: Bütün halklar SDR ye sahiptir. Bu hakka istinaden siyasi statülerini serbestçe karara bağlayabilirler; ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmelerini özgürce şekillendirebilirler. Anlaşma tarafı devletler SDR nin gerçekleşmesini destekleyecek ve bu hakka saygı gösterecektir. DH, bir halkın SDR yi hangi yolla icra edeceği hususunu açık bırakmıştır. DH sadece irade teşkilinin dış etkilerden uzak olmasını istemektedir. Dış SDR BM anlaşmalarının 1. maddesinde yeralan resmi tanım halkların SDR ye ipso facto sahip olduğundan hareket etmektedir. Bu hakkın kullanılabilmesi için önkoşulların yerine getirilmesine gerek bulunmamaktadır. Toprakların statüsünün değişikliğine matuf dış SDR bu tartışmalarda halkların genelde SDR yi yeni bir devlet kurarak icra etme yolunu tercih etmeleri nedeniyle merkezi bir noktada bulunmaktadır. 23 Her halkın eşit hakka sahip olması (Halkların hak eşitliği prensibi) ve aynı şekilde SDR sahip olması, hiçbir halkın egemen devlet oluşturma hakkından başka bir çözüme yanaşmamasına neden olmaktadır. Halklara kendi devletini oluşturma hakkı tanıyan dış SDR, devletlerin sınırlarına saygı gösterilmesi prensibi ile bu sınırlar keyfi olarak çizilmiş olsa dahi açık bir tenakuz oluşturmaktadır. Dış SDR mevcut devletlerin toprak bütünlüğünün ve iç işleri alanının korunmasına matuf DH nun temel prensibi olan devletlerin egemen eşitliği prensibi ile gerilim ilişkisi içindedir. DH nun halkların haklarının değil de, devletlerin haklarının temini konusunda yoğunlaşması nedeniyle SDR yi şekillendiren dokümanların egemenliği koruma amacına ağırlık verdiği görülmektedir. 24 Bu durum SDR belirlenmesinde merkezi bir rol oynanan devletler camiasının uluslararası ilişkilere ilişkin temel kurallar konusundaki ortak görüşlerini ve BM organlarının uygulamalarını yansıtan Friendly-Relations Declaration için de geçerlidir. 25 SDR ye ilişkin bölümün sonunda deklarasyon önceki paragraflarda yeralan düzenlemelerin egemen ve bağımsız devletlerin kısmen veya tamamen toprak bütünlüğünü veya siyasi bağımsızlığını bozan veya zarara uğratan önlemlerin alınmasına izin verdiği veya cesaretlendirdiği şeklinde anlaşılmaması gerektiği; ancak ayrılma yasağı getiren, SDR nin kullanılmasına ilişkin bu sınırlamanın halkların hak eşitliği ve SDR prensiplerine saygı gösteren 23 Dietrich Murswiek, Die Problematik eines Rechts auf Sezessions-neu betrachtet, AVR 32(1994), s. 358 24 Felix Ermacora, Die Selbstbestimmungsidee, 1974, s.21. 25 Epping Volker, bknz.: Ipsen, Völkerrecht, 5th ed. 2004, 4 Rn.31vd. 7

F. Arsava ve bunun sonucu olarak da ülkedeki tüm insanların ırk, inanç, renk farkı yapılmaksızın temsil edildiği bir hükümete sahip devletler bakımından toprak bütünlüğünü temin ettiğinin altı çizilmiştir. DH literatüründe e contrario yorumla bu düzenlemeden yoğun bir ayrımcılık durumunda ayrılma hakkının kullanılabileceği sonucu çıkarılmaktadır. 26 Bu koşullar, Kosovalıların ayrılma hakkının bulunduğunu teyit etmektedir. Deklarasyonda e contrario yorumla çıkarılan sonucun doğru olup olmadığı tartışmalıdır. Deklarasyonun sözkonusu hükümlerinden bir ayrılma hakkının istihraç edilip edilemeyeceği açık değildir. Deklarasyonun söz konusu hükümlerinde, egemen bir devletin toprak bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığına müdahaleyi meşru kılan bir yoruma dayanak olacak ipucu bulunmamaktadır. 27 Dietrich Murswiek in işaret ettiği gibi SDR ve egemenlik ilişkisi deklarasyonda bir kısır döngü içinde cevaplandırılmıştır. Sorun cevapsız kalmıştır. Bunun ötesinde deklarasyonda olası tüm ayrımcılık boyutları dile getirilmemiştir. Bir hükümetin tüm halka her konuda eşit muamele etmesi söz konusu olabilir. Ancak bu eşit muamele azınlığın mağdur olmasına yol açabilir. Sırbistan da ve aynı şekilde Kosova da çoğunluğun dili resmi dil ve okullarda eğitim dili olarak kabul edilmiştir. Kosovalılar için bu durum ağır bir mağduriyet olarak mütalâa edilmiştir. İç SDR Dış SDR nin ayrımcılığa istinat eden bu boyutu yanı sıra Friendly-Relation Declaration da iç SDR çerçevesinde SDR nin temsil boyutu karşımıza çıkmaktadır. Bu insan hakları sözleşmelerinin 1.maddesinin orijinal anlayışı muvacehesinde SDR bir halkın kendi seçtiği devlet modeli içinde var olmasını ve teşkilatlanmasını engelleyen dış güçlere yönelik olarak kullanılması düşünülmüştür. İç SDR nin açıklanmasında ortaya konulan bu yaklaşımın güncelleştirilmesi genel iradeye katılımda temsil konusunu gündeme getirmektedir. Egemenlik halkın onayıyla meşruiyet kazanır. Bu nedenle SDR devletin meşruiyeti ile doğrudan ilgilidir. Kullanılan devlet yetkisinde halkın sadece bir kısmının değil, tümünün temsil edilmesi gerekmektedir. Diğer bir değişle kimi münferit ulusal grupların diğer etnik grupların genel iradeye katılmasını engellememesi gerekmektedir. Aksi halde hukuken ayrımcılığa uğrayan gruplar nedeniyle kullanılan devlet yetkisi meşruiyet zafiyeti gösterir. Böyle bir yapıda kullanılan devlet yetkisi ayrımcılığa uğrayan gruplar bakımından Kosova örneğinde olduğu gibi baskı aracı karakteri kazanır. Egemenlik yetkisinin kullanılmasında elementer olarak uzlaşı gerekliliği vardır. Fiziki güç dağılan Doğu Avrupa ülkelerinin gösterdiği gibi sadece görünüşte bir istikrar sağlar, ama hiçbir zaman kullanılan yetkinin meşruiyetini saptayan uzlaşıyı ikâme edemez ve bu nedenle de uluslararası düzen için sağlam bir 26 Doehring, Self-Determination, Annex Art. 1 Rn.29; Kay, Hailbronner, bknz.: Graf Vitzhum, Völkerrecht, 3rd ed. 2004, 3.Abschnitt, Rn.117. 27 Murwiek, Die Problematik eines Rechts auf Sezession neu betrachtet, s.310 8

Self-Determinasyon Hakkı ve Kosova dayanak oluşturamaz. Uluslararası camianın bu çerçevede önemli bir yanlış içinde olduğu görülmektedir. Ayrılma hareketlerinin her ne şekilde olursa olsun önlenmesi gerektiğine ilişkin düşünce bu nedenle mutlak olarak doğru görülmemektedir. Ayrılma uluslararası düzenin istikrarı için tek başına ana tehlike değildir. Status-quo nun korunması görünüşte istikrarı sağlamaktadır. 28 Batı demokrasileri tarafından insan haklarının korunmasına ilişkin zorlamalarla mevcut devletin her ne pahasına olursa olsun toprak bütünlüğünün devamının sağlanması uluslararası düzenin istikrarsızlığına yol açabilmektedir. Etnik-kültürel farklılıkların devlet yapılanmasında temsili olarak yansıması gerekmektedir. İç SDR pür azınlık himayesinin ötesine giderek, kendileri bakımından önemli addettikleri konular bakımından devlet yetkileriyle donatılan ulusal grubun siyasi olarak teşkilatlanmasını beraberinde getirir. Genel iradeye katılımın (temsilin) ne şekilde olacağı kurala bağlanmış değildir. Spesifik duruma bağlı olarak ulusal grubun kendi devlet düzenini örneğin bir federal yapıda gerçekleştirmesi düşünülebilir. Bu istikamette Kosova için de otonom bir statünün verilmesi görüşü ileri sürülmüştür. Uyuşmazlığın süresi, yoğunluğu ve tarihi geçmişi buna izin vermediği gibi, point of no return e eriştikten sonra bu tür çözümler fayda vermemektedir. AB üyesi devletler başlangıçtaki çekimser davranışlarından ve Yugoslav Cumhuriyeti nin devamı konusundaki statu-quo ısrarından vazgeçip, bağımsızlık isteyen ayrılmaya matuf taleplere benzer örneklerde geçmişte destek vermiştir. İç SDR benzer örneklerde dış SDR ye dönüşmüştür. SDR bu örneklerde ülkesel bütünlük prensibini ihlâl etmekle beraber kabul görmüştür. Kosova halkının SDR na benzer örneklerde olduğu gibi AB ülkelerinin başlangıçta destek vermemesini, AT nin özellikle 16 Aralık 1991 tarihli Yugoslav Cumhuriyetleri nin tanınmasına ilişkin kararı ışığında anlaşılmasının mümkün olmadığı görülmektedir. Bu kararda AT ve üye devletler, bağımsız devlet olarak tanınmak isteyen ve belli koşulları, özellikle azınlık haklarını garanti eden ve sınırların dokunulmazlığına saygı göstermeyi taahhüt eden Yugoslav Cumhuriyetleri nin bağımsızlıklarını tanımayı kabul etmiştir 29. Bu çerçevede ortaya çıkan bir başka soru da, kendi devletini oluşturmak isteyen halkın, eski Yugoslavya Cumhuriyetlerinde olduğu gibi kendi iç kurumsal yapısını tamamlamak zorunda olup olmadığıdır. Anayasa hukuku muvacehesinde muayyen bir toprakta kendi kurumsal yapısına sahip olan bir halk SDR kullanma bakımından avantajlı konumdadır. Bu şekilde SDR nin sujesi (hakkı kullanacak halk) ve hakkın kullanılacağı toprak parçası belirlenebilmekte, nasıl ve kim tarafından halkın belirleneceği sorusuna ilişkin zorluk ortadan kalkmaktadır. Ancak, SDR in devletin halka bu hakkı verip vermemesinden bağımsız olarak SDR in kullanılabileceğinin de unutulmaması gerekmektedir. Bu durum söz 28 Stefan, Oeter, Das Selbstbestimmungsrecht im Wandel. Überlegungen zur Debatte um Selbstbestimmung und vorzeitige Anerkennung, ZaöRV, 52 (1992), s.761. 29 Bulletin des Presse- und Informationsamtes der Bundesrepublik Nr.144, 19.12.1991 9

F. Arsava konusu olsa idi, birçok devlet olası ayrılma tehlikesini muhtariyet vermeyerek ortadan kaldırabilirdi. 30 İç SDR Doğu-Batı çatışmasının ortadan kalkmasından sonra da uluslararası camianın çoğunluğu tarafından halâ reddedilmektedir. Demokratik yapıya sahip devletler de bu yaklaşımı benimsemek istememektedir. İster istemez egemenlik paylaşımını beraberinde getiren ulusal grup sorunlarını egemenliğin dezentralize edilmesi yoluyla çözümüne yönelik iç SDR BM ye üye devletlerin çoğu tarafından reddedilmektedir. HALKLARIN SDR SİNİN PROGRAM HÜKÜM KARAKTERİ İç SDR prensibine bir hukuki norm karakterinden çok amaçlara ilişkin program norm karakteri tanınması, bu anlayışın dış SDR için de söz konusu olup olmadığı tartışmasını açmaktadır SDR bir hukuki müessese olarak anlaşıldığı nispette, ayrımcılığa uğrayan halka ayrılma hakkının tanınması gündeme gelmektedir. Aksi takdirde SDR nin fonksiyonu kalmamaktadır. SDR bir halkın varlığının garantisi olmaktadır. DH tarafından garanti edilen, siyasi statüyü belirleme veya doğal kaynaklarını kullanma hakkının, bir halk yok edilebilecekse hiçbir anlam taşımayacağı açıktır. Bir halkın varlığının korunması hiçbir şekilde bu halka ait bireylerin fiziki varlığının korunması ile sınırlı değildir. Halk, SDR nin sujesi olan grup olarak, çoğunluğunu oluşturduğu muayyen bir toprak üzerinde kendi dilini kullanabildiği, kendi kültürünü geliştirebildiği nispette yaşayabilmektedir. Bir devletin SDR ye saygı mükellefiyetini yerine getirmediği nispette, ülkesel bütünlük veya egemenlik prensibine istinat etmesi zora girmektedir. Halkların SDR sini bugün uluslararası teamül hukukunun bir parçası olarak kabul eden 31 hatta SDR yi DH nin emredici normları arasında mütalâa edenler bulunmaktadır. 32 Ancak bu saptamanın açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. DH de tamamlanmış olarak kabul edilen dekolonizasyon süreci dışında halkların SDR yi ne teamül hukuku, ne de emredici norm olarak kanıtlanmış değildir. DH halkların değil, ağırlıklı olarak devletlerin hukukunun düzenleyen bir disiplindir. 33 Demokratik devletlerin dahi SDR nin icrası konusunda yöntem geliştirmediği, devletlerin henüz bu konuda hazır olmadığı görülmektedir. Kosova Sorunu nu, Rusya ve Sırbistan uyuşmazlığı bir iç işleri sorunu olarak görmüş ve uyuşmazlığın Sırbistan tarafından çözülmesi gerektiği üzerinde durmuştur. Devletlerin uygulamasında egemenlik prensibi hiyerarşik olarak önceliğe sahip temel DH prensibi olarak kabul edilmiştir. Daniel Thürer in işaret ettiği gibi, egemen devletler topluğu olarak uluslararası camia bir intihar topluluğu oluşturmamaktadır. SDR ye tam bir geçerlilik sağlanması durumunda, bunun hemen bütün devletlerin kültürel, dini ve etnik azınlıkları olması nedeniyle toprak bütünlüğünü ve ulusal sınırlarını koruması zor olacaktır. SDR nin toprak 30 Murswiek, Die Problematik eines Rechts auf Sezession neu betrachtet, s.501. 31 ICJ, Western Sahara, Advisory Opinion, ICJ Rep.1975, s.31vd 32 H. Gros, Espiell, Der Begriff des Selbstbestimmungsrechts der Völker aus heutiger Sicht, VN 30 (1982), 52vd.; Stefan, Kadelbach, Zwingendes Völkerrecht, in: Schriften zum Völkerrecht Band 101 (Berlin: Duncker & Humblot, 1992), s.264 vd. 33 Ipsen, Völkerrecht, 5th ed. 2004, 1 Rn.5. 10

Self-Determinasyon Hakkı ve Kosova bütünlüğü prensibi ile çatışması SDR nin DH teamül normu olarak geçerli olabilmesini engellemiştir. SDR genel olarak tanınan bir hak olarak uygulanmamaktadır. Uluslararası camiada istikrarlı, homojen, sürekli bir SDR uygulanmasının olmaması nedeniyle teamül hukukunun oluşmasında gerekli objektif unsurun söz konusu olmadığı açıktır. Bunun ötesinde bu çerçevede subjektif unsur olarak opinio iuris in de bulunmadığı görülmektedir. Uluslararası camiada henüz SDR bakımından tam bir hukuki kanaat oluşmamıştır. 34 Devletlerin uygulamasındaki tenakuzların sonucu olarak, dekolonizasyon süreci dışında SDR içerik ve hukuki sonuçları bakımından somut bir çerçeveye oturtulamamıştır. Orta ve Doğu Avrupa devletlerindeki uygulamalar ışığında SDR yi Avrupa bakımından yeniden tanımlama girişimleri erken olarak nitelendirilmektedir. Avrupa nın bugün ortaya koyduğu yaklaşıma göre barışçıl müzâkerelerle uzlaşmaya dayanan bir ayrılma girişiminin askeri güç kullanılarak akamete uğratılması uluslararası barışı tehlikeye sokan SDR ihlâlidir. Çekoslovakya nın dağılması ve Almanya nın birleşmesi, taraf devletlerin mutabakatı ile ayrılma yahut diğer bir devletle birleşme şeklinde kullanılan SDR olarak kabul edilmektedir. Bunun sonucu olarak Çekoslovakya nın dismembratio uygulamasından uluslararası camia sadece bilgilendirilmiş; iki Almanya nın birleşmesinde ise 4 müttefik ve AB üyesi devletler Doğu Almanya nın SDR ye istinat eden kararını tanımıştır. 35 Koşulların mevcudiyeti halinde uluslararası camia tarafından SDR nin tanınması bu çerçevede sadece beyanî nitelikte olmadığı gibi, zorunlu da değildir. SDR iddiası yapıldığı durumlarda, uluslararası camia kendi çıkarlarının da etkilenmesi nedeniyle, konuya müdahil olma hakkını mahfuz tutmaktadır. SDR iddialarında tanınmaya ağırlıklı ve inşai bir anlam yüklenmektedir. Uluslararası camia, Kosova uyuşmazlığının teyit ettiği gibi, silahlı çatışmaların eşlik ettiği SDR ye dayanan ayrılma girişimlerini hukuki değerlendirme yapmadan tanımamaktadır. Ayrılma hakkının tanınmasıyla birlikte uyuşmazlığın diğer tarafı toprak bütünlüğünü iddia edememektedir. SDR nin tanınması devlet olarak tanınma ile eşit tutulamaz. Devlet olmak ve DH sujesi olarak tanınmak ile SDR ye dayanan ayrılma hakkının tanınması birbirinden ayrı olgulardır. SDR ye dayanan ayrılma hakkının tanınması uno acto her zaman bir devlet olmakla sonlanmamaktadır. Bir DH sujesinin mevcudiyetinin kabul için devleti oluşturan unsurların, insan, ülke ve egemenlik unsurlarının olması gerekmektedir Devlet olarak tanınma sadece saptayıcı bir niteliğe sahip 36 iken, SDR ye dayanan ayrılma hakkının tanınması inşai niteliktedir. İki tanımanın uno acto gerçekleşmesi gerekli bulunmamaktadır. Halkların SDR si Uluslararası hukuk düzeninin program hükmü olarak uluslararası camianın tutum ve desteğine bağlı olarak sonuç doğurabilmektedir. Kosova Savaşı nın başladığı 1999 da Kosova nın Sırbistan ın toprak bütünlüğü içinde kalması gerektiğine ilişkin uluslararası camiaya hâkim olan 34 Heintze, Selbstbestimmungsrecht der Völker Herausforderung der Staatenwelt, 1997, s. 120 35 Bleckmann, Völkerrecht, Rn.132. 36 Christian Hillgruber, Die Aufnahme neuer Staaten in die Völkergemeinschaft, Plang, 1998, s.743 vd. 11

F. Arsava yaklaşımın, Kosova nın geleceğiyle ilgili görüşmelerin başladığı 7 yıl sonra tamamen değiştiği görülmüştür. Bu yaklaşım değişimi BM uluslararası camianın doğrudan Kosova nın bağımsızlığını tanımasına yol açmamıştır. Kosovalıların SDR nin tanınması, onların bağımsızlıklarını ilan etmelerinin, diğer bir ifade ile Sırbistan dan ayrılmalarının, ayrılma hakkını kullanmalarının hukuki dayanağını oluşturmuştur. DH ayrılmayı prensip olarak fiili bir olgu olarak değerlendirir. Ayrılmadan sonra bir devletin varlığı için gereken koşulların mevcut olup olmadığı konusunun, hangi koşullar altında ayrılma hakkının kabul edilebileceği konusundan ayırt edilmesi gerekmektedir. Yeni bir devletin oluşumunda, bu gelişmenin hukuka uygun olup olmadığı değil, bunun etkin olarak cereyan edip etmediği önemlidir. Georg Jellinek ten itibaren bir devletin mevcudiyeti için üç unsurun gerekliliği kabul edilmektedir. Bu doktrinin devletlerin hak ve yükümlülüğüyle ilgili 1933 tarihli Montevideo Konvansiyonu nun 1. maddesi nde de yer aldığı görülmektedir. Bu doktrin 1991 de Avrupa Toplulukları tarafından Robert Badinter başkanlığında sosyalist federal Yugoslav Cumhuriyeti nin dağılmasıyla doğan DH sorunları konusunda oluşturulan hakemlik komisyonu çalışmalarında da esas alınmıştır. Ayrılma durumunda ayrılan entitenin devlet olarak nitelendirilebilmesi için kendi toprağında etkin olarak egemenlik yetkisi kullanması gerekmektedir. Etkinlik kriteri uluslararası düzenin istikrarı bakımından çok önemlidir. Etkin devlet yetkisi kullanılması iç egemenlik anlamında toprağında düzen kurma ve bunu devam ettirme ehliyetinin ifadesidir. Bu birliğin ayrıca gerçekten bağımsız olması istenmektedir (birçok eski sömürge gerçekten etkin yetki kullanma durumu olmaksızın uluslararası camiaya katılmıştır). Kosova nın ayrılması ise oldukça farklı siyasi koşullar altında söz konusu olmuştur. Yeni devlet, anavatan tarafından bağımsız kılındığı takdirde etkinlik kriteri önemli değildir. Mevcut devletin iradesine ters şekilde bağımsızlık durumunda ise etkinlik kriteri öne çıkmaktadır. Kosova nın bağımsızlık ilânından sonra etkin ve bağımsız devlet yetkisi kullanma kriterinin gerçekleşmediği iddiası gündeme gelmiştir. Kosova nın bağımsızlığı öncesinde de Kosova da Sırbistan ın egemenlik yetkisi önemli ölçüde sınırlandırılmıştı. Sırbistan ancak Sırpların yoğun yaşadığı Kuzey Kosova da paralel yapılanma gerçekleştirime olanağı bulmuştur UNMIK in etkin yönetiminde Kosova bağımsızlık ilanı anında gerçekten etkin ve bağımsız devlet yetkisi kullanma durumunda mıydı? Özel temsilcinin yasama, yürütme, yönetimde yetki ve gücünün kapsamı Kosova nın kendi egemenlik yetkisini kullanabileceği hiçbir alan bırakmamıştı. 1244 sayılı kararda hernekadar tedricen yerel yönetime yetkinin devredilmesi öngörülse de, son sözü söyleme, karar yetkisi özel temsilciye saklı tutulmuştu. 1244 sayılı karar geçici yönetim çerçevesinde yerel yönetimin teşvik edilmesinde dayanak olabilecek, ancak bir devlet oluşturulmasına dayanak olabilecek içeriğe sahip değildir. Ahtisaari Planı uluslararası bir sivil temsilciye (international civilian representative), BM Genel Sekreteri nin özel temsilcisi gibi olmasa da, tüm ulusal otoritelerin tasarruflarını denetleme, kanunları iptal etme, atama ve işten 12

Self-Determinasyon Hakkı ve Kosova çıkarma dahil olmak üzere tüm egemenlik tasarruflarını yapma yetkisi vermektedir. Şubat 2008 de AB tarafından hukuk devleti misyonu ile kurulan EULEX 37 de suçluların takibi, kamu düzeni ve güvenliği için icrai yetkilerle donatılmıştır. Bunun ötesinde NATO yönetiminde uluslararası güç dışardan gelen tehditlere karşı Kosovayı koruyacaktır ve içerde güvenliği koruyacaktır. Kosova bağımsızlık deklarasyonunda Ahtisaari planını ve Kosova UNMIK geçici yönetimine tâbi olmayı kabul etmiştir. Bu şekilde bir devlet egemenliğinin iki boyutunun da Kosova da olmadığı ortadadır. İç egemenlik ve devlet iradesinin diğer devletlerden bağımsız bir şekilde şekillenmesi (dış egemenlik) Kosova için mevcut değildir. Kosova nın gelecekte etkin bir egemenlik yetkisi ve gerçek bir bağımsızlık elde etmesi çok önemlidir. Kosova bu koşulları özellikle ABD nin desteği için kabul etmek zorundaydı. Kosova ya tanınması ve desteklenmesi için devleti oluşturan unsurları daha sonra tamamlama olanağı tanınmıştır. Bir devletin fiili olarak ayrılma ile ortaya çıkması, ayrılma hakkının mevcudiyeti koşullarına bağlı değildir. DH uzun süre ayrılmanın hukuka uygunluğu konusuyla iştigal etmemiştir. SDR den ayrılma hakkının, dış SDR anlamında istihraç edilip edilemeyeceği konusunda 1970 tarihli devletlerarasında dostça ilişkiler ve işbirliği deklarasyonu bir dönemeç oluşturmaktadır. Bu deklarasyon SDR nin gerçekleşebileceği farklı olanakları zikrederken, bağımsız ve egemen devletlerin toprak bütünlüğünü vurgulamıştır. Devletler uygulamada dekolonizasyon süreci dışında dış SDR nin icrasının uluslararası düzenin istikrarı ve barış için tehlikeli olacağı düşüncesiyle ayrılmayı ağırlıklı olarak reddetmektedir. Bu nedenle DH de hakim olan görüşe göre genel bir ayrılma hakkı reddedilmektedir. Bunun yegane istisnası olarak literatürde mevcut devlet yapısı içinde ağır ayrımcılığın veya diğer insan hakları ihlâllerinin veya halkın varlığını tehdit eden durumların varlığı kabul edilmektedir. Bu istisnai koşullarda SDR kendi devletini kurmaya dayanak olarak kullanılabilmektedir. Diğer durumlarda SDR ilgili devletin toprak bütünlüğüyle uyumlu hale getirilmek durumundadır. Bu şekilde iç SDR ile ilgili devletin toprak bütünlüğü korunabilmektedir. 1999 NATO müdahalesi öncesi Kosova daki ağır insan hakları ihlâlleri ayrılmaya dayanak olabilirdi. 2008 Şubat ındaki bağımsızlığa artık bunun dayanak olması mümkün değildi. Kosova aşağı yukarı 9.5 yıldır uluslararası camianın himayesinde ve 1244 sayılı Güvenlik Konseyi Kararı na göre yerel muhtariyetten istifade etmekteydi. Bu muhtariyet statüsü ve Kosova nın buna bağlı hakları Sırp anayasasında tescil edilmiştir. Bunun dışında Rusya ve Sırbistan ayrılmayı 1244 sayılı kararın ihlâli olarak nitelendirmiştir. KOSOVA NIN TANINMASI DEVLET NİTELİĞİ ÜZERİNDE ETKİ YAPABİLİR Mİ? Tanıma tek taraflı bir tasarruf olarak bir olayın veya muayyen bir hukuki durumun kesin olarak mevcudiyetinden hareket etmektedir. Devletleri tanımanın hukuki sonuçları DH da çok tartışılmıştır. Tanımaya inşai nitelik tanıyanlar, tanıma ile devlet niteliğinin ve sujeliğinin kazanılacağını ileri sürmektedir (literatürde 37 European Union Rule of Law Mission in Kosovo 13

F. Arsava oldukça azınlıkta olan bir görüş olarak). Buna göre Kosova tanıma ile devlet olmuştur. Tanınmamış bir devlet bu görüşe göre devlet olmanın koşullarını yerine getirse bile DH ye tâbi olmak durumunda değildir. Bir devletin kimi devletler tarafından tanınması, kimileri tarafından tanınmaması uluslararası düzende istikrara zarar verir ve devletlerarası ilişkilerde hukuka olan güveni sarsar. Bu nedenlerle tanımaya inşai sonuç tanıyan görüş DH de ağırlıklı olarak reddedilmektedir. Buna karşılık tanımaya saptayıcı nitelik tanıyan görüş, bir devletin ortaya çıkışının etkinlik prensibine göre değerlendirilmesini öngörür. Tanıma sadece gerçek durumun şeklen tespitidir, teyididir. Bu görüşü 1991 de oluşturulan Badinter Komisyonu da Yugoslavya ya ilişkin mütalâasında kabul etmiştir. Tanıma ile bir yapının gerçekten bir devletin özelliklerine sahip olduğu saptanmaktadır. Bu tespit aynı zamanda tanıyan devlete tanınan devleti DH kurallarına göre devlet olarak muamele etme yükümlülüğü getirmektedir. Bu saptama yeni devletle somut ilişkiler kurmaya matuftur. Bu bakış açısıyla tanımanın inşai bir etki göstermesi mümkündür. Tanıma için bir DH mükellefiyeti olmadığı gibi, tanıma halinde ilgili devletle otomatik olarak diplomatik ilişki kurma mükellefiyeti de yoktur. Bu tür bir tanıma ile devlet karakteri kazanılmamaktadır. Bu nedenle DH muvacehesinde ilgili birimin gerçekten devlet olma koşullarını yerine getirmesi halinde tanınması DH ye uygundur. Bu özellikleri olmayan bir yapının tanınması DH de hiçbir etkiye sahip değildir. Ancak her zaman kriterlerin mevcut olup olmadığı belli olmayabilir. Bunun sonucu olarak da hukuka uygun bir tanıma ile iç işlerine karışma gibi sorun yaratan bir durumla karşılaşmak mümkündür. Ancak her devlet kendi takdir ve sorumluluğu ile bu adımı atar. Böyle bir takdir marjı, her türlü kriterin yerine getirilmesine rağmen siyasi nedenlerle tanımadan kaçınmaya da yol açabilmektedir; aynı şekilde kriterleri yerine getirmeyen bir oluşumun da devlet olarak tanınma ile fiilen uluslararası camiaya entegre edilmesi mümkündür. Bu durum özellikle hızlı şekilde BM üye yapılma durumunda ortaya çıkmaktadır. Devlet niteliği bulunmadığına ilişkin itirazın böyle bir durumda artık BM anlaşmasının 4. maddesinin BM üyelerinin devlet olmasından hareket etmesi nedeniyle BM üyeliğine karşı oy kullananlar tarafından yapılması mümkün değildir. BM üyeliği Güvenlik Konseyi tavsiyesi ile Genel Kurul tarafından karara bağlanır 38. Tanımanın bir DH enstrümanı olarak nasıl bir siyasi enstrüman işlevi gördüğü Yugoslavya nın parçalanması ertesinde yeni devletlerin AB üyeleri tarafından tanınması çerçevesinde ortaya çıkmıştır. 16 Aralık 1991 de AB Dışişleri Bakanları Doğu Avrupa ve eski SSCB deki yeni devletlerin tanınması esaslarını kararlaştırmışlardır. Yeni devletlerin tanınmak için buna göre muayyen koşulları yerine getirmesi gerekmektedir. Bunun dışında her bir Yugoslav Cumhuriyeti nin tanınmak için bir prosedüre başvurusu öngörülmüştür. Bu prosedür çerçevesinde Badinter Komisyonu tarafından adayın belirlenen kriterleri yerine getirip getirmediği denetlenmiştir. DH da geleneksel olarak devlet niteliğinin tespitinde kabul edilen kriterlerin Hırvatistan ın, Bosna- Hersek in AB ve üyeleri tarafından tanınmasında kesin ölçü alındığı görülmüştür. Bu örneklerde etkin bir devlet gücünün oluşup oluşmadığına bakılmıştır. Arkasından Slovenya dâhil bu devletler BM e üye olarak alınmıştır. Buna karşılık 38 BM antl., 4.md 14

Self-Determinasyon Hakkı ve Kosova Makedonya AB deki uzlaşmazlık nedeniyle devlet olma kriterlerini en az diğerleri kadar yerine getirdiği halde 1993 e kadar tanınmamıştır. Tanınma çerçevesindeki uygulamalar görüldüğü gibi belli dış koşullara bağlı olarak geleneksel DH kriterleri ile ölçülmemektedir. Kosova nın tanınması konusunda AB de ortak çizgi oluşturulamamış, tanıma her devletin kendi ulusal uygulama ve DH na göre takdirine bırakılmıştır. Kosova nın bağımsızlığını destekleyen devletler bu özel durumda DH nun geleneksel devlet ve tanınma kriterlerinin standartlarını siyasi nedenlerle düşürmeyi kabul etmiştir. Ahtisaari Planı da Kosova için belli koşullara bağlı olarak bağımsızlığı öngörmüştür. Bağımsızlık deklarasyonunda Kosova açıkça bu planı uygulamayı kabul etmiştir. Bu adım atılmadan kimi devletlerin Kosova yı tanıması söz konusu olamazdı. Kosova hernekadar büyük devletlerce desteklense de BM üyelik için yakın vadede çok ümitli olamaz (Rusya vetosu) GÜVENLİK KONSEYİ ÖNCEKİ UYGULAMALARINDA AYRILMA KONUSUNDA ALINAN TUTUM Güvenlik kurulu şimdiye dek ayrılma tasarruflarına hukuka aykırı ilân edip (uluslararası hukuka), bu entitelerin tanınmaması çağrısı yapmıştır 39. Söz konusu resolusyonların BM Anlaşması nın VII. Bölümü muvacehesinde alınıp alınmadığının tam açık olmaması nedeniyle bu kararların bağlayıcı yükümlülükler getirip getirmediği de belli değildir 40. Güvenlik konseyi nin hangi koşullar altında bm anlaşması nın vıı. Bölümü ne göre bir bağımsızlık ilanını bağlayıcı bir etki ile genel olarak geçersiz ilân edilebileceği hususunun bu çerçevede tartışılması mümkün değildir. Devlet olma kriterlerini yerine getirmeyen bir entitenin bağımsızlık ilânı, uluslararası barışı tehdit etse dahi, güvenlik konseyi nin bağımsızlık ilânının geçersizliğini tespit edememesi; yine güvenlik konseyi nin bir devletin kuruluşunu hükümsüz ilân edememesi tartışılması gereken önemli konulardır. Güvenlik konseyi nin yargı yetkisi kullanır gibi bir tutum alması eleştirilmektedir. Güvenlik konseyi nin bu tür yaklaşımı devletlerin oluşumu siyasi ve sosyolojik bir olgu olarak kabul edildiği nispette ve devletlerin kuruluşunda hukuka uygunluğun ve meşruiyetin prensip olarak rol oynamaması nedeniyle eleştirilmektedir. Güvenlik konseyi kararları bm anlaşması nın 25. ve 48. maddelerine göre bağlayıcıdır. Bunun sonucu olarak ayrılan bir entitenin bağımsız bir devlet olarak etkin olma şansı bulunmamaktadır. Bu durumun aynı şekilde uluslararası barış ve güvenliğin korunması için VII. Bölüm muvacehesinde önleyici olarak güvenlik konseyi nin ayrılmayı yasaklaması durumu için de geçerli olması gerekir. Ancak böyle bir durum devletlerin DH ye göre tanıma çerçevesinde sahip oldukları takdir hakkını ortadan kaldırır. 1244 sayılı resolusyon bu anlamda Kosova nın Sırbistan dan ayrılmasını yasaklamakta mıdır? Bunun yorum yoluyla açıklanması gerekmektedir. Güvenlik Konseyi Kararları nın yorumu için kesin kurallar bulunmamaktadır. Resolusyon ve 39 Katanga, Güney Rodezya, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 40 Bunun tek istisnası G.Rodezya ya ilişkin 217 (1965) sayılı karardır. Bu kararda durumun devamının uluslararası barış ve güvenlik bakımından tehdit oluşturduğu saptanmıştır. 15

F. Arsava DH anlaşmaları arasında temel farklar olmakla beraber, Viyana Anlaşmalar Hukuku Sözleşmesi nin madde 31-33 yorum konusunda muayyen ipuçları vermektedir. Güvenlik Konseyi Kararları nın da iyi niyet, kararın diğer hükümleriyle bağlantılı olarak, hedef ve amaçlar ve kavramlara olağan anlam verilerek yorumlanması gerekmektedir. 1244 sayılı resolusyon Kosova nın nihai statüsünü belirlememektedir. 1999 da bu konuda sürekli üyeler arasında bir mutabakat olmadığı için Güvenlik Konseyi siyasi bir süreci harekete geçirmiş ve süreç içinde siyasi bir çözüm bulunmasını öngörmüştür. Resolusyon Kosova nın nihai statüsü için kesin bir düzenleme beklemekle beraber, bu düzenlemenin içeriği konusunda bir şey söylememiştir. Bu sürecin ne kadar olacağı da yine resolusyonda belirtilmemiştir. Resolusyonun 1 sadece siyasi çözümün bazı kurallara göre olacağını öngörmüştür. Bu kurallar resolusyonun 1 ve 2 nolu eklerinde belirtilmiştir. Bu siyasi süreçte Kosova nın özlü bir özerk yönetimi için Rambouillet anlaşması ve Yugoslavya Cumhuriyeti nin ve bölgedeki diğer ülkelerin egemenlik ve ülkesel bütünlüğüne saygı temelinde siyasi bir geçici çerçeve anlaşması yapılacaktır. Güvenlik Konseyi, uluslararası sivil otoritenin kesin çözüme kadar Kosova nın muhtariyet ve kendi kendini yönetmesi konusunda destek olmasını öngörmüştür. Resolusyon ışığında siyasi bir çözüm bulunamamıştır. Kosova Troika sının (AB, ABD ve Rusya dan oluşan) Kosova Kontakt Grup çerçevesindeki girişimi sonuç vermemiştir. Özel temsilci Ahtisaari raporunda müzakere potansiyelinin kalmadığına ve statü sorunu konusunda acil bir çözüm gerekliliğine işaret etmiştir. Bağımsızlık ilanından sonra da Güvenlik Konseyi birçok kez toplanmış, ancak herhangi bir resolusyon çıkmamıştır. Kosova nın ayrılmasına ilişkin 1244 sayılı kararda açıkça bir yasak bulunmamaktadır. 1244 sayılı karar sadece siyasi çözümün belli esaslara göre bulunacağını öngörmektedir. 1244 sayılı resolusyonun en önemli hedefi Kosova da etkin bir geçici yönetim oluşturmaktı. Ayrılmadan sonra bu hedefin takibi sınırlı olarak mümkündür. 1244 sayılı resolusyon muvacehesinde oluşturulan geçici yönetim sadece Kosova için değil, Sırbistan için de bir yönetim olarak öngörülmüştür. Resolusyon, geçici yönetim döneminde ayrılmayı yasaklama hedefi mi gütmüştür? Geçici yönetim kesin düzenlemeye kadar bir köprüleme işlevine sahip olarak düşünülmüştür. Ayrılma yasağı belki sadece kararın dibacesinde ve 1 ve 2 nolu eklerde yeralan müzakere prensiplerinde, Yugoslavya Federal Cumhuriyeti nin (Sırbistan) egemenlik ve toprak bütünlüğünü vurgulayan şartlarında yer almaktadır. Ancak bu görüşe karşı 1 ve 2 nolu eklerde yer alan prensiplerin münhasıran geçici çerçeve anlaşmasının geçerli olduğu siyasi süreçte geçerli olduğu, bu sınırlamaların statü sorununa ilişkin nihai düzenleme bakımından geçerli olduğu hususunda müzakere prensiplerinin lâfzından bir ipucu istihraç edilemeyeceği ifade edilmiştir. Genel Kurul 41, 1999 tarihli Güvenlik Konseyi nin 1244 sayılı kararına atıf yaptığı bir resolusyonunda Yugoslavya Federal Cumhuriyeti nin toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin multi-etnik bir yapının oluşumunda kesin düzenleme yapılıncaya kadar dikkate alınması gerektiğine vurgu yapmıştır. 41 Res.54/183, 17.12.1999 16

Self-Determinasyon Hakkı ve Kosova 1244 sayılı resolusyonun Yugoslavya Federal Cumhuriyeti nin egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygıya ilişkin pasajları Güvenlik Konseyi nin genel uygulamasının bir ifadesidir. Güvenlik Konseyi bu tür formülasyonları kural olarak BM Anlaşması nın VII. Bölümü muvacehesinde bir devlete karşı emredici önlemler karara bağlanırken kullanmaktadır [Irak a karşı alınan Oil- for-food- Programme 42. Güvenlik Konseyi 1271 sayılı (1999) Doğu Timor da geçici bir yönetim oluşturduğu kararında daha sonraki bir tarihte Doğu Timor un bağımsızlığını aynı resolusyonda açık bir şekilde desteklediği halde Endonezya lehine bu tür bir pasaj öngörmemiştir 43. Bütün bu örneklerde egemenlik ve toprak bütünlüğünün vurgulanması kararlaştırılan önlemlerin uygulanması çerçevesinde münhasıran bu prensiplere riayetin hatırlatılmasına matuftur. 1244 sayılı resolusyonda ne açıkça, ne de zımnen Kosova nın nihai statüsüne ilişkin bir düzenleme bulunmaktadır. Karar bu nedenle Kosova nın ayrılmasını yasaklar şekilde yorumlanmamaktadır. Kosova nın tanınması da bu nedenle 1244 sayılı resolusyonun ihlâli anlamını taşımamaktadır. Güvenlik Konseyi nin bir devletin egemenliğini özünde ilgilendiren konularda karar alması hukuka olan güven prensibi ışığında önemli tereddütler yaratabilir. Bu durum Güvenlik Konseyi Kararları nın tek taraflı ve kötü amaçlı yorumlanmasına yol açabilir. Böyle bir gelişmenin ne tür tehlikelere yol açabileceğini ABD nin Irak a askeri müdahalesi göstermiştir. ABD geçmişteki resolusyonlarda müdahale için zımni bir yetki dayanağı bulmaya çalışmıştır. Kosova örneğinde 1244 sayılı kararın gelişmeler dikkate alınmaksızın yorumu, Kosova nın statüsünün belirsizlik içinde kalmasına yol açabilirdi. Aktüel gelişmelerin, resolusyonun devamı ve hukuki etkileri üzerinde etkiye sahip olması, Kosova daki uluslararası sivil ve askeri yönetimin üzerinde de önemli sonuçlar doğurmuştur. 1999 tarihli 1244 sayılı karar Kosova da uluslararası sivil ve askeri otorite için bağımsızlığa kadar öncelikli hukuki dayanak oluşturmuştur. Bağımsızlık ilânından sonra da BM Genel Sekreteri, UNMIK in başındaki özel görevli, Güvenlik Konseyi üyeleri ve Kosova, Sırbistan da 1244 sayılı kararın geçerliliğinden hareket emektedir. Açık olmayan sadece Ahtisaari Plânı nın UNMIK ve EULEX ile ne şekilde uyumlaştırılacağı hususudur. 1244 sayılı Güvenlik Konseyi Kararı ile uluslararası barışı temin ve Kosova krizinde siyasi bir çözüm hazırlamak için uluslararası camiaya bir olanak sağlanmıştır. 1244 sayılı resolusyona esas olan koşullar değişmiştir. Koşulların değişmesi kararın kendiliğinden (aynı anlaşmalar için olduğu gibi) geçersiz olmasına yol açmamaktadır. Ancak çok sıkı koşullarla böyle bir iddia yapılabilmektedir. 1244 sayılı karar geçici yönetime Kosova nın egemen ve bağımsız bir devlet olarak oluşturulması misyonunu vermemiştir. UNMIK, Güvenlik Konseyi nin yan organı olarak BM Şartı 29. madde muvacehesinde bağımsızlıktan sonra da bölgedeki barış ve güvenliğin korunmasından sorumludur. UNMIK kendisine verilen görevi değişen koşullar altında da Güvenlik Konseyi başka bir karar alıncaya kadar devam edecektir. 42 SR-Res. 1242 (1999), 21.5.1999 43 SR-Res. 1272 (1999), 25.10.1999, Absätze 3 v3 12 der Präambel 17

F. Arsava 1244 sayılı kararın dinamik yorumu kimi hükümlerin uygulama dışı kalmasına yol açmıştır. Kosova bağımsızlık deklarasyonunda bir taraftan Ahtisari planı ışığında mükellefiyetlerini, diğer taraftan da 1244 sayılı karar ışığında mükellefiyetlerini kabul etmiştir. Her iki enstrüman farklı koşullardan hareket etmekte ve farklı amaçlar gütmektedir. Bu nedenle Ahtisari plânı büyük ölçüde 1244 sayılı resolusyona atıf yapmamaktadır. 120 günlük geçiş döneminde UNMIK in ve KFOR un 44 1244 sayılı karara istinaden görevlerine devam etmesi kabul edilmiştir. UNMIK in görevi bu süre sonunda sona erecektir ve görevler Kosova hükümetine devir olacaktır. Bu tarihten sonra uluslararası sivil görevli denetimi üstlenecektir. Bu iş için 28 Şubat 2008 de Hollandalı diplomat Pieter Feith tayin edilmiştir. Pieter Feith aynı zamanda AB nin Kosova için özel görevlisidir. Atamalar Viyana da yeni şekillendirilen uluslararası Kosova yönlendirme grubu tarafından yapılmaktadır. Bu yönlendirme grubu (Ahtisari Plânı na göre tesis edilen) sivil görevliyi istişare edecektir, görevlerini denetleyecektir ve Kosova nın Ahtisari Plânı ndan doğan mükellefiyetlerini tam olarak ne zaman yerine getirdiğine karar verecektir. Bu grup Kosova yı tanıyan 15 devlet temsilcilerinden oluşmaktadır (daha önce Kosova Kontakt grubu nda temsil edilen). Rusya bu yeni yönlendirme grubunda yer almayı reddetmiştir. Özel temsilci Ahtisari, AB Konseyi ne özellikle Kosova nın bağımsızlığını destekleyen devletler Kosova nın durumunun emsal olmayacağını, bunun Kosova ya özgü olduğunu vurgulamıştır. Bu vurgunun bağımsızlık ilânının dibacesinde de yer aldığı görülmektedir. Buna uygun olarak Kosova DH muvacehesinde ayrılma hakkına istinat etmemiştir. Sırbistan ve Rusya ise Kosova nın emsal teşkil edeceğine dikkat çekmiştir. Dünyanın birçok yerindeki ayrılıkçı hareketlere Kosova nın tek taraflı bağımsızlık ilânının örnek olacağını, bunun ise ilgili bölgelerde istikrar ve güvenliği tehdit edeceğini ifade etmişlerdir. Bu endişe diğer taraftan potansiyel olarak tehdit altında olan devletlerin separatist eylemleri önlemek için daha sert önlemler almasına yol açabilecektir. DH prensiplerinin ihlâl edilmesi hiçbir zaman otomatik olarak bu prensiplerin normatif bağlayıcılık etkisini kaybetmesi sonucunu doğurmamaktadır. DH teamül kuralları hernekadar devletlerin uygulanmasından etkileniyor ise de, bir teamül kuralının oluşması veya değişmesi o kadar hızlı cereyan etmemektedir. Devletlerin uygulaması ve kanaatleri SDR nin artan önemine rağmen ayrılma hakkının prensip olarak reddedildiğini ortaya koymaktadır. Askeri alanda da NATO yönetimindeki uluslararası güç Kosova nın iç ve dış güvenliğini korumaya devam edecektir. Bu uluslararası güç Kosova nın ulusal güvenlik güçlerinin tesis ve eğitiminde görev alacaktır. Ahtisari Plânı na göre Avrupa Güvenlik ve Dış Politikası çatısı altında bir de hukuk devleti misyonu tesis edilmesi kabul edilmiştir. Bu misyon 4 Şubat 2008 de EULEX-Kosova olarak AB Konseyi tarafından ortak tasarrufla karara bağlanmıştır. Bu karar (EULEXmisyonunun gönderilmesine ilişkin) beklenilen bağımsızlık kararından önce 44 Kosovo Force 18

Self-Determinasyon Hakkı ve Kosova alınmıştır. Hukuk devletine ilişkin her türlü tasarruf EULEX misyonunun denetimine, yönlendirme ve görüşüne tâbi olacaktır. SONUÇ Kosova da geçici yönetim BM Anlaşması nın 41. Maddesi ne istinaden alınan 1244 sayılı resolusyonla kurulmuştur. Bu kararın icra yetkisini Güvenlik Konseyi BM Genel Sekreteri ne vermiştir. Genel Sekreter UNMIK i kurmuş ve misyonun yönetiminin özel bir temsilci üzerinden üstlenmiştir. UNMIK kurumsal hukuk bakımından Güvenlik Konseyinin bir yan organıdır (BM anl. md.29). BM Genel Sekreteri Güvenlik Konseyi tarafından kendisine verilen görevleri yerine getirmekle mükelleftir. UNMIK misyonunun ana sorumluluğunu Güvenlik Konseyi taşımaktadır. UNMIK in kendini feshetme yetkisi yoktur. Genel Sekreter in de Güvenlik Konseyi nin bir yan organını feshetme yetkisi yoktur; aksi halde BM Anlaşması nın 12. maddesi muvacehesinde Güvenlik Konseyi ne saklı tutulan yetkilere müdahale söz konusu olur. UNMIK feshedilmesi Güvenlik Konseyi nin Kararı na bağlıdır. Güvenlik Konseyi şimdiye dek yaptırımların ortadan kaldırılması çerçevesinde yaptırım komitelerinin ortadan kaldırılmasını karara bağlamıştır 45. BM tarafından yürütülen barış misyonları kural olarak muayyen bir zaman dilimi için öngörülmektedir. Bu misyonun uzatılması veya başka bir komisyona devri BM Güvenlik Konseyi nin açık bir kararı ile gerçekleşebilir. Misyonun otomatik olarak sona erdiği durumlarda da Güvenlik Konseyi geleneksel olarak bir resolusyonunda bu duruma değinmektedir. UNMIK in feshi için alınacak karar BM Anlaşması nın 27. Maddesi ne göre sürekli üyelerin her biri tarafından bloke edilebilir. Fesih için actus contrarius gereklidir. Misyonun fonksiyon ehliyetinin korunması için yapısı.yıllar içinde sürekli değiştirilmiştir (Güvenlik Konseyi nde oylama yapılmadan). Bu anlayıştan hareketle UNMIK in fonksiyonunun minimuma indirilmesi mümkündür. AB çerçevesinde olası bir statü düzenlemesi için 2005 ten itibaren polis ve hukuk devletinin teşviki alanlarında görüşler oluşturulmuştur. AB Konseyi 10.4.2006 da hukuk devleti alanında AB ne UNMIK den olası görev aktarılmasında krizlerin sorunsuz atlatılmasını yönlendirecek EUPT 46 oluşturmuştur. EUPT, EULEX misyonu için merkezi plânlama ve hazırlık birimi olarak çalışmaktadır. EULEX misyonunun 1244 sayılı resolusyona uygunluğu oldukça tartışmalıdır. Sırbistan ve Rusya EULEX misyonu için Güvenlik Konseyinin yeni bir kararına ihtiyaç olduğunu ileri sürmektedir. EULEX uluslararası sivil otoritenin (1244 sayılı karara göre) bir parçası olarak görülmemektedir. UNMIK in, 1244 sayılı kararda öngörülen misyonunun EULEX e devri sözkonusu değildir. Güvenlik Konseyi Kosova da uluslararası sivil otoriteye misyon verme yetkisine sahip yegane organdır. EULEX, 1244 sayılı kararın çerçevesi dışında BM Şartı ve Helsinki Nihai Senedi dışında çalışmaktadır. Ancak resolusyon uluslararası bir sivil otoriteden söz ettiği nispette bu sivil otoritenin mutlaka BM misyonu olmasına gerek bulunmamaktadır. Bu sorumluluğun başka bir organizasyon tarafından da üstlenilmesi mümkündür. AB Konseyi EULEX 45 BM anl. VII. Bölüm muvacehesinde 46 European Union Planning Team for Kosovo 19

F. Arsava misyonunun oluşturulmasında BM Genel Sekreteri nin 03.01.2008 tarihli beyanatını esas almıştır. Genel Sekreter periyodik olarak hazırladığı UNMIK raporunda AB nin Kosova da önemli rol oynamaya hazır olduğuna ilişkin bir vurgu yapmıştır. Daha sonraki bir raporunda Genel Sekreter AB nin 1244 sayılı karar ışığında hukuk devleti misyonu gönderme kararına açıkça gönderme yapmıştır. 1244 sayılı karar muvacehesinde faaliyette bulunacak sivil otoritenin BM tarafından yürütülmesi gerekliliği tartışmalıdır. 1244 sayılı kararın 10 u Genel Sekreteri geçici bir yönetim oluşturmakla yükümlü kılmıştır. 10 Genel Sekreter in uluslararası organizasyonlar tarafından desteklenmesinden hareket etmiştir. Kosova nın iktisaden ve sosyal olarak yeniden inşasında katkı yapacak organizasyon sadece genel olarak öngörülmüştür. AB baştan itibaren uluslararası sivil otoritenin Kosova da parçası olmuştur. BM nin sorumluluk alanları olan polis ve yargıda bundan böyle EULEX yetki kullanacaktır. EULEX misyonunun kapsamı ve karmaşık karakteri, şimdiye dek AB nin geçici yönetimdeki rolünün ötesindedir. EULEX in Kosova da görevlerini yerine getirebilmesi için 1900 polis, yargıç, savcı ve gümrük memurları üzerinde yetkisi olacaktır. Uluslararası sivil görevli ve uluslararası askeri otorite yanı sıra EULEX Kosova nın devlet olarak inşasında bağımsız bir rol üstlenmektedir. Bu misyonun 1244 sayılı karar muvacehesinde AB nin yaptığı katkıyı aştığı açıktır. 17 Şubat 2008 tarihli bağımsızlık ilanında Kosova sadece Ahtisari Planı ndan doğan yükümlülükleri tüm kapsamı ile kabul etmemiştir. Bunun dışında Kosova bağımsızlık ilanında Ahtisari Planı nın uygulanmasını denetleyecek uluslararası sivil otoritenin davet edilmesini ve AB tarafından yürütülen hukuk devleti komisyonunun davet edilmesini kabul etmiştir. Kosova aynı şekilde 1244 sayılı resolusyonda ve Ahtisari planında öngörülen görevler için NATO yu da davet etmiştir. DH bakımından bu davetin etkinliği Kosova nın gerçekten bir devlet olmasına ve egemenlik tasarrufları yapabilmesine bağlıdır. NATO yönetiminde askeri otoritenin DH bakımından Kosova tarafından etkin bir davetini gerektirmemektedir. Zira bu davetin hukuki dayanağı eskiden olduğu gibi 1244 sayılı karardır. Aynı durum UNMIK misyonu ile Kosova da bulunan aktörler için geçerlidir. Buna karşılık EULEX misyonu bakımından Kosova nın daveti önemlidir. Ancak Kosova hükümetinin daveti bir Güvenlik Konseyi kararını hiçbir şekilde tam olarak ikâme edemez. Böyle bir davet için feshi-ihbar hakkı içermeyen bu DH anlaşmasının yapılması formülü ortaya atılmıştır. Ahtisari plânı uluslararası Topluluğun denetim fonksiyonunun öngörülen önlemlerin yerine getirilmesi ile sona ereceğini öngörmüştür. Bu yetki uluslararası yönlendirme grubuna aittir. Aynı durum NATO için de söz konusudur. NATO, Kosova kurumlarının sorumluluğu üstlenecek duruma gelmesine kadar Kosova da kalacaktır. Bu çerçevedeki karar yetkisi de NATO da bulunmaktadır. EULEX misyonu da Ahtisari plânının icrası tam olarak gerçekleşene kadar Kosova da kalacaktır. KAYNAKÇA Bleckmann, Albert, Völkerrecht, (Nomos: Baden Baden 2001) Doehring, Karl, Self determination, Bruno Simma (Hrsg), The Charter of the United Nations, 2.Auflage (Oxford: Oxford University Press, 2002) 20