Tuberosklerozlu 19 olgunun geriye dönük olarak değerlendirilmesi



Benzer belgeler
SEREBELLAR VE SUBEPENDİMAL KALSİFİYE NODÜLLERLE KARAKTERİZE TUBEROSKLEROZ: 2 OLGU

Tüberoskleroz kompleksinde renal tutulum

Nörofibromatozis Tip 1 Tanılı Olguların Değerlendirilmesi: Tek Merkez Deneyimi

İki Epileptik Ölüm Olgusunda Postmortem Tanı: Tuberoskleroz Kompleksi Two Epileptic Death Cases with Postmortem Diagnosis: Tuberosclerosis Complex

TUBEROZ SKLEROZ KOMPLEKSİ*

Tüberoskleroz kompleksi tanılı hastalarda epilepsinin özellikleri ve klinik seyri

Türkiye de NF-1 vakalarında klinik izlem konulu diğer bildirilerin özet sunumu. Dr. Sema Saltık İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Nöroloji

Böbrek kistleri olan hastaya yaklaşım

TUBEROSKLEROZ. Dr. Hikmet ÖZLER ( *) Dr. Nezihe KAVAS ( *) ÖZET. SUMıMARY

Tiroidin en sık görülen benign tümörleri foliküler adenomlardır.

Beyin ve Renal Tutulumu Olan Bir Tuberoskleroz Olgusu

Prof Dr Sabahattin ALTUNYURT Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum AD

MEME KANSERİ. Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler

Tuberoz Skleroz Kompleksi, İki Olgu Sunumu

Yediyüzyetmişiki Akciğer Kanseri Olgusunda Cilt Metastazı: 5 Yıllık Deneyimin Analizi

HODGKIN DIŞI LENFOMA

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı

Jarcho Levin Sendromlu Hastalarda Santral Sinir Sistemi veya Nöral Tüp Defekti Birlikteliği; Tek Merkez Tecrübesi

AKCİĞER KANSERİ TANISI KONULDUKTAN SONRA NE YAPILIR HASTA NASIL TAKİP VE İDARE EDİLİR

Beyin Omurilik ve Sinir Tümörlerinin Cerrahisi. (Nöro-Onkolojik Cerrahi)

Mehmet Sait Doğan, Selim Doğanay, Gonca Koç, Süreyya Burcu Görkem, Abdulhakim Coşkun

Yenidoğan döneminde kalpteki kitleler nedeniyle tanı alan tüberoskleroz olguları

Akciğer Kanserinde Cilt Metastazları

GÖĞÜS AĞRISI ŞİKAYETİ İLE BAŞVURAN ÇOCUKLARIN KLİNİK İZLEMİ

Nörovasküler Cerrahi Öğretim Ve Eğitim Grubu Hasta Bilgilendirme Formu

Lafora hastalığı, Unverricht Lundborg hastalığı, Nöronal Seroid Lipofuksinoz ve Sialidozlar en sık izlenen PME'lerdir. Progresif miyoklonik

Renal Biyopsi İşlemine Bağlı Ağrının Değerlendirilmesi

D Vitaminin Relaps Brucelloz üzerine Etkisi. Yrd.Doç.Dr. Turhan Togan Başkent Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji

TPOG İSKİP Merkez Çalışma Kodu: Hasta TC Kimlik No Hasta İsim, Soyadı. Gönüllü Bilgilendirilmiş Onam Formu. Sayın Anne Babalar,

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

SÜT ÇOCUKLARINDA UZUN SÜRELİ PERİTON DİYALİZİNİN SONUÇLARI

Endometriozis. (Çikolata kisti)

Journal of Neurological Sciences [Turkish] 23:(4)# 9; , Araştırma Yazısı

Kriyopirin İlişkili Periyodik Sendrom (CAPS)

TİROİD (GUATR) CERRAHİSİ HAKKINDA SIK SORULAN SORULAR FR-HYE

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ

Beyin tümörü, beyni oluşturan üç bölgeden birinden -beyin, beyincik ve beyin sapıkaynaklanabilir.

Klasik Hodgkin Lenfoma Vakalarında PD-L1 Ekspresyonunun Sıklığı, EBV ile İlişkisi, Klinik ve Prognostik Önemi

Prof.Dr.. Mustafa TAŞKIN. Genel Cerrahi A.B.D.

Dr. Can CELİLOĞLU Adana Numune E.A.H. Çocuk Sağ.ve Hast. Kliniği

Trikoryonik Triamniyotik Üçüz Gebelikte Monofetal Cantrell Pentalojisi

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları ABD, Medikal Onkoloji BD Güldal Esendağlı

LEPROMATÖZ LEPRA (Olgu Sunumu)

MEME HAMA}lTOMU ÖZET SUMMARY. histopathologicala features of this lesion are evaluated and compared with the literature.

Vücutta dolaşan akkan sistemidir. Bağışıklığımızı sağlayan hücreler bu sistemle vücuda dağılır.

Dr Talip Asil Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı

ÇOCUKLARDA KRONİK BÖBREK HASTALIĞI Küçük yaş grubunda doğumda başlayabilen Kronik böbrek yetersizliği Son evre böbrek yetmezliği gelişimine neden olan

Fetal dönemde kardiyak rabdomiyom saptanan iki yenidoğan vakası

Primeri Bilinmeyen Aksiller Metastazda Cerrahi Yaklaşım. Dr. Ali İlker Filiz GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Genel Cerrahi Servisi

ÜST ÜRİNER SİSTEM KANSERLERİNDE GÖRÜNTÜLEMENİN ÖNEMİ

İNVAZİF ASPERGİLLOZ Radyolojik Tanı. Dr. Recep SAVAŞ Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji AD, İzmir

FETAL DİSRİTMİLERDE TANI VE YÖNETİM. Rukiye Eker Ömeroğlu Prof. Dr

ÜRĠNER SĠSTEMĠN OBSTRUKTĠF LEZYONLARININ POSTNATAL ĠZLEMĠ. Dr.Aytül Noyan

Acil Serviste Bilgisayarlı Tomografi Kullanımı. Doç. Dr. M. Ruhi Onur Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji ABD

Dr Ercan KARAARSLAN Acıbadem Üniversitesi Maslak Hastanesi

Tanı: Metastatik hastalık için patognomonik bir radyolojik. Tek veya muitipl nodüller iyi sınırlı veya difüz. Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak

Marjinal Canlı Donörlere Yaklaşım. Dr. Elif Arı Bakır Dr. Lütfi Kırdar Kartal EAH Nefroloji Kliniği

Kardiyak rabdomyom ve sakral hamartomla kliniğe yansıyan tuberosklerozlu bir yenidoğan olgusu

Von Hippel-Lindau(VHL) Sendromu, VHL genindeki heterozigot mutasyonların sebep olduğu, otozomal dominant kalıtımlı bir ailesel kanser sendromudur. 3p2

kistlerin sıklıkla görüldüğü yaşlı hasta grubunda ise artırılması ile ODPKBH tanısının daha da güvenilir biçimde konulması sağlanmıştır. ODPKBH izlemi

Rejyonel Anestezi Sonrası Düşük Ayak

MEME KANSERİ TARAMASI

ENDOMETRİAL KARSİNOM SPORADİK Mİ? HEREDİTER Mİ? Dr Ş.Funda Tanay Eren Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı

Yüz Felci (Fasiyal Palsi)

Topaloğlu R, ÖzaltınF, Gülhan B, Bodur İ, İnözü M, Beşbaş N

Olgularla Antibiyotikler ve Yan Etki Yönetimi Şanlıurfa Toplantısı 20 Kasım 2015

KAFA TRAVMALI HASTALARDA GÖRÜNTÜLEMENİN TANI, TEDAVİ VE PROGNOZA KATKISI. Dr. Fatma Özlen İ.Ü.Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Beyin ve Sinir Cerrahisi AD

İNFEKSİYÖZ ENSEFALİTLER: HSV-1 E BAĞLI OLAN VE OLMAYAN OLGULARIN KARŞILAŞTIRILMASI

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları BD Olgu Sunumu 29 Ocak 2017 Cuma

Ali Haydar Baykan 1, Hakan Sezgin Sayıner 2. Adıyaman Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyoloji Ana Bilim Dalı, Adıyaman

HEMODİYALİZ HASTALARINDA PROKALSİTONİN VE C-REAKTİF PROTEİN DÜZEYLERİ NASIL YORUMLANMALIDIR?

TRD KIŞ OKULU KURS 1, Gün 2. Sorular

Vaka Sunumu Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanserinde(KHDAK) Hedefe Yönelik Tedavi Seçenekleri

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Onkoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu. 2 Aralık 2014 Salı

Kliniğimizde, bir yıllık yenidoğan puls oksimetre tarama testi deneyimimiz ve doğumsal kalp hastalığı sıklığı

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: BELDE ARSAN. İletişim Bilgileri: Adres: Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Akfırat-Tuzla / İSTANBUL

CİDDİ KOMORBİDİTESİ OLAN SEMPTOMATİK PRİMER HİPERPARATİROİDİLİ HASTALARDA RADYOFREKANS ABLASYON SONUÇLARI

MSS anomalilerinde fetal mrg ne kadar katkı sağlıyor?

Hasta kişi ile cinsel temas, Gebelerde anneden bebeğe geçiş ( konjenital Sifilis ), Kan teması ile bulaşır.

BÖBREK HASTALIKLARI. Prof. Dr. Tekin AKPOLAT. Böbrekler ne işe yarar?

DR. SAMİ ULUS ÇOCUK HASTANESİ ONKOLOJİ POLİKLİNİĞİNE BAŞVURAN HEMANJİOMLU OLGULARIN EPİDEMİYOLOJİK DEĞERLENDİRMESİ

1-4 EYLÜL 1992 ERZURUM EDİTÖRLER

MENENJİTLİ OLGULARIN KLİNİK VE LABORATUAR ÖZELLİKLERİNİN RETROSPEKTİF OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ

Çocukluk Çağı Kanserlerinin Epidemiyolojisi Prof. Dr. Tezer Kutluk

Meme Olgu Sunumu. Gürdeniz Serin. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı. 3 Kasım Antalya

SEREBRAL TROMBOZLU ÇOCUKLARDA KLİNİK BULGULAR VE TROMBOTİK RİSK FAKTÖRLERİ

Tiroid nodüllerinde TİRADS skorlamasının güvenirliliği

Ventriküler takikardi EKG si. Dr.Ahmet Akyol Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji ABD 3.Atriyal Fibrillasyon Zirvesi, Antalya 2014

Sarkoidoz. MSS granülomatozları. Sarkoidoz. Sarkoidoz. Granülom / Granülomatoz reaksiyon

Fatma Burcu BELEN BEYANI

hs-troponin T ve hs-troponin I Değerlerinin Farklı egfr Düzeylerinde Karşılaştırılması

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Kliniği

Düşüğe Neden Olan Bir Hipertansif Fibromusküler Displazi Vakası. A Case of Hypertensive Fibromuscular Dysplasia Leading To Abortus

UYKU. Üzerinde beni uyutan minder Yavaş yavaş girer ılık bir suya. Hind'e doğru yelken açar gemiler, Bir uyku âleminden doğar dünya...

MEME KANSERİNDE GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİ

Ankilozan Spondilit BR.HLİ.065

24. ULUSAL TÜRK OTORİNOLARENGOLOJİ & BAŞ - BOYUN CERRAHİSİ KONGRESİ

Dr. Aslıhan Yazıcıoğlu, Prof. Dr. Aydan Biri Yüksek İhtisas Üniversitesi Koru Ankara Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum AD

KAWASAKİ HASTALIĞI Kawasaki Sendromu; Mukokütanöz Lenf Nodu Sendromu;

Penetran Göz Yaralanmaları

Transkript:

Tuberosklerozlu 19 olgunun geriye dönük olarak değerlendirilmesi The retrospective evaluation of nineteen cases of tuberous sclerosis Faruk İncecik 1, Özlem Hergüner 2, Kenan Özcan 3, Akir Altunbaşak 4 Amaç: Tuberoskleroz tanısı koyulan olgularımızın klinik ve laboratuvar bulgularını geriye dönük olarak gözden geçirmek ve literatür ile karşılaştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nöroloji Polikliniği nde tetkik edilerek tuberoskleroz tanısı koyulan 19 olgunun klinik ve laboratuvar özellikleri geriye dönük olarak incelendi. Bulgular: Çalımaya alınan hastaların 14 ü (%73,7) erkek ve 5 i (%26,3) kız idi. Onyedi olgu (%89,4) konvülziyon geçirme nedeni ile, iki olgu (%10,6) ise vücudundaki lekeler nedeniyle başvurmuştu. Ciltte hipopigmente lezyonlar hastaların hepsinde saptandı. Bilgisayarlı beyin tomografisinde en sık saptanan bulgu periventriküler subepandimal nodüller (%89,4) idi. Merkezi sinir sistemi ve cilt bulguları yanında, dört olguda (%21,1) kalp, iki olguda (%10,5) böbrek ve iki olguda (%10,5) göz tutulumu vardı. Çıkarımlar: Literatürlerle uyumlu olarak konvülziyon, hipopigmente deri lezyonu, zekâ-motor geriliği ve beynin görüntülemesinde subepandimal nodüller en sık görülen belirti ve bulgular olarak dikkat çekti. Anahtar kelimeler: komplikasyon, tuberoskleroz Aim: The aim of this study is to evaluate the clinical and laboratory data of cases with tuberous sclerosis retrospectively and to corralate the findings with literature. Material and Method: Nineteen cases diagnosed as tuberous sclerosis at Medıcal Faculty of Cukurova University were evaluated retrospectively with their clinical and laboratory findings. Results: Fourteen of the cases (73.7%) were males and the remainings five were females (26.3%). Nineteen cases (89.4%) were admitted with convulsions and two were admitted with skin lesions. All of the patients had hypopigmented skin lesions. The most common findings recorded at cerebral computarized tomography were periventricular subependimal nodules (89.4%). Beside central nervous system and skin findings, four patients with heart (21.1%), two with kidney, also two with eye involvement were detected. Conclusions: It was is found that convulsions, motor mental retardation, hypomelanotic macules and subependimal nodules at cerebral computarized tomography were the most common signs and symptomes. Key words: complication, tuberous sclerosis. 1 Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2 Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, 3 Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Salıı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, 4 Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Pediatri Nöroloji Bilim Dalı Yazışma adresi: Faruk İcecik. Toros mah. Barı Manço Bulvarı Gökçenbay-2 sitesi, B blok, Kat:8 D:16, Seyhan/ Adana. Tel: 0532 344 23 77 e-mail:fincecik@yahoo.com Alındığı tarih: 06. 04. 2006, kabul tarihi: 10. 08. 2006 156

Giriş Tuberoskleroz, beyin, retina, böbrekler, kalp, deri ve akciğer gibi bir çok sistemi etkileyen nörokütanöz bir hastalıktır. lk kez Bourneville (1) tarafından 1880 yılında tanımlanmış olup, zeka geriliği, konvülziyon ve adenoma sebaseumdan oluşan tanı üçlüsü ile belirgindir. Otozomal baskın (dominan) geçiş gösteren ve kendiliğinden mutasyon oranı yüksek olan tuberosklerozda, pek çok sistemde hamartomlar görülmekte olup, beyin, deri, retina, kemik, kalp, akciğer ve böbrek ise en sık tutulan organlardır. Klinik olarak dirençli epilepsi, zeka geriliği, davranış sorunları ve deri lezyonları ile seyreder (2,3). Bu çalışmada tuberosklerozlu olgularımızın klinik ve laboratuvar bulgularını geriye dönük olarak gözden geçirerek literatür ile karşılaştırmayı amaçladık. (%36,8) akraba evliliği mevcuttu. Hastalığın diğer bulguları arasında, ciltte hipopigmente lezyonlar hastaların hepsinde vardı. Dokuz olguda (%47,3) adenoma sebaseum, üç olguda (%15,7) shagreen lekesi ve bir olguda (%5,2) mikrosefali saptandı. Bilgisayarlı beyin tomografisinde en sık saptanan bulgu periventriküler subepandimal nodüller (%89,4) idi. Sekiz olguda (%42,1) kortikal tuberler, üç olguda (%15,7) beyinde hamartomatöz kitle ve iki (%10,5) olguda şüpheli dev hücreli astrositom saptandı. Merkezi sinir sistemi ve cilt bulguları yanında, dört olguda (%21,1) kalp, iki olguda (%10,5) böbrek ve iki olguda (%10,5) göz tutulumu vardı. Kalp tutulumu olarak dört olguda rabdomiyom, böbrek tutulumu olarak bir olguda anjiyomiyolipom ve bir olguda böbrek kisti saptanırken, göz tutulumu olarak iki olguda retinal astrositik hamartom saptandı. Gereç ve Yöntem Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nöroloji Polikliniği ne 1990-2003 yılları arasında başvuran ve tetkik edilerek tuberoskleroz tanısı konan 19 hasta çalışmaya alındı. Hastaların yaş, cins, konvülziyon başlama yaşı, aile öyküsü, nörolojik ve sistemik muayeneleri, iki nöbet arası elektroensefalografileri (EEG), bilgisayarlı beyin tomografileri (BBT), karın ultrasonografileri, elektrokardiografileri (EKG), ekokardiografileri (EKO) ve göz bulguları değerlendirildi. Tuberoskleroz tanısı, klinik ve görüntüleme bulgularına dayanılarak koyuldu. Nöbet tiplerinin belirlenmesi, ailenin verdiği nöbet tanımı ve EEG bulgularına dayanılarak, Uluslararası Epilepsi ile Savaş Derneğinin (ILAE) sınıflamasına göre yapıldı. Tablo 1: Tuberosklerozlu olguların organ tutulumları Tutulan organ Olgu sayısı Deri Hipopigmente lezyon 19 Adenoma sebaseum 9 Shagreen lekesi 3 Göz Astrositik hamartom 2 Beyin Subepandimal nodül 17 Kortikal tuber 8 Hamartom 3 Dev hücreli astrositom 2 Böbrek Anjiyomiyolipom 1 Böbrek kisti 1 Kalp Rabdomiyom 4 Bulgular Çalışmaya alınan hastaların 14 ü (%73,7) erkek ve 5 i (%26,3) kız idi. Hastaların ortalama başvuru yaşı 31,2141,18 ay (3-156 ay) olup, dokuz olgu (%47,3) ilk bir yaş içinde tuberoskleroz tanısı almıştı. Olguların en sık bavuru nedeni konvülziyon idi. On yedi olgu (%89,4) konvülziyon geçirme nedeni ile başvururken, iki olgu (%10,6) vücudundaki lekeler nedeni ile başvurmuştu. Nöbet geçiren 17 olgunun üçünde (%17,6) infantil spazm, 14 ünde (%82,4) diğer nöbet tipleri saptandı. On üç olguda (%68,4) çeşitli derecelerde zekâ geriliği gözlendi. Üç olguda (%15,7) ailede de tuberoskleroz saptandı. Yedi olguda Tartışma Tuberosklerozun kliniği hastanın yaşına, organ tutulumuna ve organ tutulumunun derecesine bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Yaygınlığı yaklaşık 6 000-12 000 canlı doğumda bir olarak bildirilmektedir (3,4). Ortalama tanı yaşı beş yaştır. Tuberoskleroz hastalığında en sık görülen nörolojik sorun konvülziyon ve zekâ geriliğidir (2,3). Konvülziyonlar, en sık başvuru nedeni olup, çeşitli ve sıklıkla da yaşamın ilk yılı içerisinde başlamaktadırlar. Genel olarak görülen nöbet tipi kısmi ve infantil spazm nöbetleridir. İnfantil spazmın literatürde %20-25 oranında görüldüğü bildirilmektedir (7). Çalışmamızda 17 olgunun (%89,4) başvuru nedeni nöbetlerdi. Nöbet geçiren olgularımızın, 157

Faruk İncecik. Tuberosklerozlu 19 vakanın retrospektif olarak değerlendirilmesi literatürle uyumlu olacak şekilde 12 sinde (%70,6) nöbetler ilk bir yıl içinde başlamıştı ve infantil spazm görülme oranı da %17,6 idi. Tuberosklerozda zekâ gelişimi çoğunlukla etkilenmekte ve zekâ geriliği %50 oranında bildirilmektedir (3,8). Zekâ geriliği olan olgularda konvülziyon görülme sıklığı yüksektir. Ayrıca nöbeti erken yaşlarda başlayanlarda nöbet kontrolü ve seyrin kötü olduğu bilinmektedir (5). Çalışmamızda 13 olguda (%68,4) zekâ geriliği saptadık. Olgularımızın yaklaşık yarısı ilk yaş içinde tanı almıştı ve bunların çoğunda geliş yakınması konvülziyonlardı. Bu durum daha önceki literatür bilgileriyle uyum göstermekteydi. Tuberosklerozda cilt bulguları sık olarak görülmektedir. En önemli cilt bulgusu hipopigmente deri lezyonlarıdır. Bu lezyonlar oval ya da yaprak şeklinde, değişik boyutlarda olup, en sık gövde ve ekstremitelerde görülür. Genel olarak lezyonlar doğumda var olup, yaşamın ilk yıllarında belirgin hale gelirler (4,9). Çalışmamızda tüm olgularımızda hipopigmente deri lezyonları vardı, sadece iki olgumuz bu lezyonların araştırılması için başvurmuştu. Tuberosklerozda deri lezyonları arasında görülen adenoma sebaseum, pembe veya kırmızı papüller şeklinde, kelebek tarzında, burun üzerinde dağılım gösteren anjiyofibrom özelliğinde lezyonlardır. Doğumda nadiren görülür, genel olarak 1-4 yaş arasında gelişirler. İki yaşında olguların 1/3 ünde, daha büyük çocuklarda ise olguların 1/2 sinde görüldüğü bildirilmiştir (7,10). Çalışmamızda, literatürde bildirilen oranlarla uyumlu olacak şekilde dokuz olguda (%47.3) adenoma sebaseum saptadık. Shagreen lekeleri tuberosklerozda daha nadir olarak görülür. Bu lezyonlar genellikle lumbo-sakral veya gluteal bölgede bulunur. Fibromlar, anjiyomlar ve café au lait lekelerinin birlikteliğinden oluşur (10). Biz de üç olgumuzda (%15,7) shagreen lekelerinin varlığını saptadık. Tuberosklerozda, beynin görüntülenmesindeki subepandimal nodüller, tuberler ve dev hücreli astrositomlar tanıda önemli bulgular arasında yer alır. Subepandimal nodüller, yan ventriküllerin yüzeyinden kaynaklanan büyük sıradışı astrositlerden oluşur. Literatürde subepandimal nodüllerin %50 oranında görüldüğünü bildiren yayınlar bulunmasına rağmen (11), Baron ve ark. (8) bu oranı %100 olarak bildirmişlerdir. Biz de olgularımızın %89,4 ünde subepandimal nodül saptadık. Tuberosklerozda görülen kortikal tüberlerde beynin kortikal yapısı bozulmuştur ve bu bölgelerde görüntülemede kolaylıkla görülebilen kalsifikasyonlar gelişir. Kortikal tüberlerin varlığı literatürde %90 oranında bildirilmiştir (8,12). Biz de çalışmamızda sekiz olgumuzda (%42,1) kortikal tüber saptadık. Dev hücreli astrositomlar ise literatürde %17-20 oranında bildirilmiştir (8,12,13). Bizim serimizde bu oran %10,5 idi. Hastaların izlemleri devam ettikçe tümörlü olgu sayımız artabilir. Tuberosklerozun, kalpte en sık rastlanan bulgusu rabdomiyomlar olup, çalışmalarda %50-80 oranında bildirilmektedir (8,14). Rabdomiyomlarda saptanan klinik ve hemodinamik bulguların tümörün sayısına, yerleşim yerine ve tümörün boyutlarına bağlı olduğu bilinmektedir. Bu nedenle hastalar bulgusuz olabildiği gibi, ağır kalp yetersizliği veya ileti yollarına bası nedeniyle aritmi bulgularıyla da gelebilirler (15). Olgularımızda saptanan rabdomiyomlar küçük olduğu için herhangi bir darlık veya yetersizlik oluşturmuyordu. Ayrıca rabdomiyomlarla birlikte Wolf-Parkinson-White sendromu, supraventriküler taşikardi (SVT), atriyoventriküler bloklar, sinüs nodu disfonksiyonu ve ventriküler taşikardiler de bildirilmiştir (16,17). Olgularımızın EKG incelemelerinde aritmi bulgularına rastlanılmadı. Tuberosklerozla ilgili çeşitli çalışmalarda erken dönemde görülen ölümlerin kalp tutulumuna bağlı olarak geliştiği bildirilmiştir (18). Hastanın yaşı ilerledikçe tümörün büyüklüğü giderek azalabilir (19). Tuberosklerozun balşıca kalp bulgusu olan rabdomiyomlar, yenidoğan döneminde tuberosklerozun diğer klinik bulguları olmasa bile hastalığın tanınmasını sağlayabilmektedir. Bir çok sistemi etkileyen tuberoskleroz, özellikle yenidoğan döneminde çeşitli nedenlerle yapılan EKO çalışmalarında rabdomiyomların görülmesiyle tesadüfen erken dönemde tanınabilmektedir (19). Tuberosklerozda, en sık görülen böbrek lezyonları, anjiyomiyolipomlar ve böbrek kistleridir. Ancak böbrek karsinomları da oluşabilir. Anjiyomiyolipomlar, hastaların yaklaşık olarak %50-80 ninde görülür. Fakat böbrek kistlerinin sıklığı tam olarak bilinmemektedir (20,21). Böbrek lezyonları, genelde bulgusuz olup, lezyonun derecesine bağlı olarak bulgu verebilirler (22). Böbrek toplayıcı sisteminin kısmi darlığı, idrar yolu enfeksiyonu, nefrolitiyazis ve kendiliğinden kanamalar en sık görülen komplikasyonlardır. Hastaların %20 sinde hemorajik şok da görülebilir (22,23). Nadiren son dönem böbrek yetersizliği gelişebilir (22). Böbrek tutulumu olan iki olgumuzdan birisi ağrı ve makroskobik hematüri yakınması ile başvurmuştu. İdrar kültüründe üreme olmadı ve piyelonefrit bulguları 158

saptanmadı. Böbrek ultrasonunda sağ böbrek parankimi içinde alt uçta yerleşmiş anjiyomiyolipom saptandı. Sol böbrek normaldi. Tümör genel olarak iyi huyludur, fakat böbrek karsinomu da gelişebilir. Diğer olgumuzda ise tarama sırasında tek taraflı böbrek kisti saptandı. Ancak hiçbir bulgusu yoktu. Anjiyomiyolipomların sıklığı yaşla birlikte artış gösterir. Fakat böbrek kistlerinde böyle bir ilişki yoktur (23,24). Tuberosklerozlu çocuklar düzenli olarak böbrek incelemesinden geçirilmelidir. Böbrek ultrasonografisi ergenlikten önce her iki veya üç yılda, ergenlikten sonra ise her yıl yapılmalıdır. Böbrek bulguları genel olarak 10 yaşından sonra görülür. Bir çalışmada böbrek lezyonlarının iki ile 54 yaş arasında görülebildiği saptanmış ve bunların çoğunun anjiyomyolipom olduğu belirlenmiştir (23). Böbrek tutulumu olan olgularımızdan anjiyomiyolipom saptanan olgumuz dokuz yaşında iken böbrek kisti saptanan olgumuz 12 yaşında idi. Tuberosklerozlu hastalarda retinal tümörler, iriste pigment değişiklikleri ve kolobomlar gibi göze ait bulgular görülebilir. Retinal tutulum ilk defa 1921 yılında Van der Hoeve (25) tarafından tanımlanmıştır. Böbrek tümörlerin (astrositik hamartomlar) yaygınlığının daha önceden yapılan çalışmalarda %3-100 arasında değişkenlik gösterdiği bildirilirken (26,27), Mayo kliniğinin yaptığı bir çalışmada bu oran %49 olarak bildirilmiştir (28). Rowley ve ark. (29) 100 olguluk serisinde 44 olguda retinal hamartom saptanmıştır (29). Ayrıca yaşla, retinal hamartomlar arasında bir ilişki olmadığı da bildirilmiştir (29). Çalışmamızda olgularımızdan ikisinde (%10,5) retinal astrositik hamartom saptadık. Diğer çalışmalardan daha az olarak saptanması, hastaların düzenli göz incelemelerinin zaman zaman aksaması nedeniyle olabilir. Tuberoskleroz ile ilgili kromozom çalışmalarında, iki gen saptanmıştır. Bunlardan TSC1 geninin 9. kromozomda (9q 34.3-hamartin), TSC2 geninin ise 16. kromozomda (16p13.3- tuberin) olduğu belirlenmiştir (30-31). Tuberin geni GTP az aktive protein, ribozomal SK1 kinaz ve 3-kinazı etkinleştirir (32). Tüberin geni hücre çoğalması ve değişiminden sorumludur ve bu gen bozukluğu sonucu vücudun her yerinde hamartomlar izlenir. Özellikle fetal jerminal matriks içinde yer alan kök hücrelerdeki sıradışı gen geçişi sonucu bu kök hücrelerden olacak normal gelişim, değişim ve göç olmayacağından subependimal alanda dağınık doku ve kortekse kadar olan bölgede çizgisel veya nodüler örnekte displastik lezyonlar izlenir. Otozomal baskın geçiş gösteren tuberosklerozda, olguların 3/4'ünde aile öyküsü saptanmayabilir (30). Sunduğumuz çalışmada %15 oranında ailede tuberoskleroz varlıını saptadık. Yüksek geçirgenliğe sahip olup, fenotipik özelliklerin ortaya çıkışı çok değişkenlik gösterebilmektedir. Bu nedenle, tuberoskleroz tanısı konduğunda mutlaka aile taraması yapılmalıdır. Bu tarama özellikle, deri bulgularına yönelik fizik muayene, göz dibi muayenesi, BBT veya beynin manyetik rezonans görüntülemesi ve karın ultrasonografisini içermelidir. Tuberoskleroz tanısının konulması, genetik danışma verilmesi ve yeni ortaya çıkacak olguların önlenmesi açısından önem taşımaktadır. Sonuç olarak, tuberosklerozlu olgularımızda, literatürler uyumlu olarak en sık konvülziyon, hipopigmente deri lezyonu ve zekâ-motor geriliği saptadık. Beynin görüntülemesinde ise en sık subepandimal nodüller görülmekteydi. Bunun yanında böbrek, kalp, göz gibi diğer sistemlere ait bulgular da görülebilmekte ve bunlar bazen hayatı tehdit edecek komplikasyonlara neden olabilmektedir. Bu bulguların bir kısmı yaşla beraber ortaya çıkabileceği için, tanı sırasındaki incelemelerin belirli aralıklarla yapılmasının yararlı olacağını düşünmekteyiz. Kaynaklar 1. Bourneville DM. Sclerose tubereuse der circonvolutions cerebrales: idiotie et epilepsie hemiplegique. Arch Neurol 1880; 1: 81-91. 2. Roach ES, Smith M, Huttenlocher P, Bhat M, Alcorn D, Hawley L. Diagnostic criteria, tuberous sclerosis complex: report of the diagnostic criteria committee of the national tuberous sclerosis association. J Child Neurol 1992; 7: 221-4. 3. Fryer AE, Osborne JP. Tuberous sclerosis a clinical apprasal. Paediatric reviews and communications 1987; 1: 239-55. 4. Osborne JP, Fryer A, Webb D. Epidemiology of tuberous sclerosis. Ann N Y Acad Sci 1991; 615: 125-7. 5. Shepherd CW, Houser OW, Gomez MR. MR findings in tuberous sclerosis complex and correlation with seizure development and mental impairment. Am J Neuroradiol 1995; 16: 149-55. 6. Webb DW, Fryer AE, Osborne JP. Morbidity associated with tuberous sclerosis: a population study. Dev Med Child Neurol 1996; 38: 146-55. 7. Pampiglione G, Moynihan EJ. The tuberous sclerosis syndrome: clinical and EEG studies in 100 children. J Neurol Neurosurg 159

Faruk İncecik. Tuberosklerozlu 19 vakanın retrospektif olarak değerlendirilmesi Psychiatr 1976; 39: 666. 8. Baron Y, Barkovich J. MR Imaging of tuberosclerosis in neonates and young infants. Am J Neuroradiol 1999; 20: 907-16. 9. Fitzpatrick TB. History and significance of white macules, earliest visible sign of tuberous sclerosis. Ann NY Acad Sci 1991; 615: 26. 10. Reed WB, Nickel WR, Campion G. Internal manifestations of tuberous sclerosis. Arch Dermatol 1963; 87: 715. 11. Roach ES, Williams DP, Laster DW. Magnetic resonance imaging in tuberous sclerosis. Arch Neurol 1987; 44: 301. 12. Braffman BH, Bilaniuk LT, Naidich TP, et al. MR imaging of tuberous sclerosis: pathogenesis of this phakomatosis, use of gadopentetate dimeglumine, and literature review. Radiology 1992; 183: 227-38. 13. Menor F, Marti-Bonmati L, Mulas F, Poyatos C, Cortina H. Neuroimaging in tuberous sclerosis: a clinicoradiological evaluation in pediatric patients. Pediatr Radiol 1992; 22: 485-9. 14. Quek SC, Yip W, Quek ST, Chang SK, Wong ML, Low PS. Cardiac manifestation in tuberous sclerosis: a 10-year review. J Pediatr Child Health 1998; 34: 283-7. 15. Distefano G, Sciacca P, Mattia C, Tornambere G. Cardac involvement in tuberous sclerosis in the first months of life: physiopathologic and clinical aspects of cardiac rhabdomyoma. Pediatr Med Chir 1998; 20: 29-32. 16. O Callaghan FJ, Clerke AC, Joffe H. Tuberous sclerosis complex and Wolf-White syndrome. Arch Dis Child 1998; 78: 159-62. 17. Bosi G, Lintermans JP, PellegrinoPA, Svaluto-Moreolo G, Vliers A. The natural history of cardiac rhabdomyoma with and without tuberous sclerosis. Acta Pediatr 1996; 85: 928-31. 18. Shepherd CW, Gomez MR, Lie JT, Crowson CS. Causes of death in patients with tuberous sclerosis. Mayo Clin Proc 1991; 66: 792-6. 19. Marx GR. Cardiac tumors. In: Emmanouilides G, Riemenschneider TA, Allen HD, Gutgesell HP (eds). Heart Disease in infants, Children and Adolescent. 5th. ed. Vol II. Baltimore: Williams and Wilkins, 1995: 1774-6. 20. Ewalt DH, Sheffield E, Sparagana SP, Delgado MR, Roach ES. Renal lesion growth in children with tuberous sclerosis complex. J Urol 1998; 160: 141-5. 21. Bernstein J. Renal cystic disease in the tuberous sclerosis complex. Pediatr Nephrol 1993; 7: 490-5. 22. Pode D, Meretik S, Shapiro A, Caine M. Diagnosis and management of renal angiomyolipoma. Urology 1985; 25: 461-7. 23. Stillwell TJ, Gomez MR, Kelasis P. Renal lesions in tuberous sclerosis. J Urol 1987; 138: 477-81. 24. Narla LD, Slovis TL, Watts FB, Nigro M. The renal lesions of tuberosclerosis (cyst and angiomyolipoma) screening with sonography and computerized tomography. Pediatr Radiol 1998; 18: 205-9. 25. Van der Hoeve J. Augengeschwultse bei der tuberosen Hirnsklerose (Bourneville). Albrecht von Graefes Arch Klin Ophthalmol 1921; 105: 880-98. 26. Critchley M, Earl CJ. Tuberous sclerosis and allied conditions. Brain 1932; 55: 311-46. 27. Shelton RW. The incidence of ocular lesions in tuberous sclerosis. Ann Ophthalmol 1975; 7: 771-4. 28. Robertson DM. Ophthalmic manifestations of tuberous sclerosis. Ann NY Acad Sci 1991; 615: 17-25. 29. Rowley SA, O'Callaghan FJ, Osborne JP. Ophthalmic manifestations of tuberous sclerosis: a population based study. Br J Ophthalmol 2001; 85: 420-3. 30. European chromosome 16 Tuberous Sclerosis Consortium. Identification and characterization of the tuberous sclerosis gene 16. Cell 1993; 75: 1305-15. 31. Fryer AE, Connor JM, Povey S, et al. Evidence that gene for tuberous sclerosis in chromosome 9. Lancet 1987; 1: 659-66. 32. Tee AR, Manning BD, Roux PP, Cantley LC, Blenis J. Tuberous sclerosis complex gene products, Tuberin and Hamartin, control mtor signaling by acting as a GTPase-activating protein complex toward. Rheb Curr Biol 2003; 13: 1259-68. 160