3.3.1. Protista Alemi

Benzer belgeler
LABORATUVAR 4: ÖKARYOTİK HÜCRELER

ADIM ADIM YGS-LYS 46. ADIM CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI-6 PROTİSTA ALEMİ

ÖKARYOT CANLILAR Protista alemi

milyon yıl önce. 500 milyon yıl önce. 385 milyon yıl önce MBG-112 GENEL BİYOLOJİ II TOHUMSUZ BİTKİLER. Doç. Dr. Yelda Özden Çiftçi

ADIM ADIM YGS-LYS 48. ADIM CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI-8 BİTKİLER ALEMİ

9. SINIF KONU ANLATIMI 46 CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI-8 BİTKİLER ALEMİ

Ayxmaz/biyoloji. Şekil 2.

ISPARTA HALIKENT ANADOLULİSESİ ÖĞRETİM YILI 9 A-B-C-D-E SINIFLAR BİYOLOJİ DERSİ 2. DÖNEM 3. YAZILI SINAVI RAKAMLA YAZIYLA PUAN

MBG-112 GENEL BİYOLOJİ II TOHUMLU BİTKİLER DOÇ. DR. YELDA ÖZDEN ÇİFTÇİ. Tarım ve tohumlu bitkiler

PROKARYOT VE ÖKARYOT HÜCRELER

Moleküler biyolojiye giriş. Doç.Dr.Pınar AKSOY SAĞIRLI

Protista Alemi. 1-) Protozoalar (Kamçılılar, Kök Ayaklılar, Sporlular, Kirpikliler) 2-) Algler 3-) Cıvık Mantarlar

Her canlının neslini devam ettirmek üzere kendine benzer yeni bireyler meydana getirmesi olayına üreme denir.

Hücre canlının en küçük yapı birimidir.

Ayxmaz/biyoloji. Hayvansal organizmalarda gamet ve gamet oluşumu oluşumu:

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #19

CYANOBACTERIOPHYTA (Mavi-Yeşil Algler)

CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ

SU BİTKİLERİ 8. Prof. Dr. Nilsun DEMİR

Bütün hücrelerin olmazsa olmazları. Plazma zarı Yarı-sıvı sitosol Kromozom Ribozom

a-spermatogenez:erkek bireylerde testislerde spermlerin meydana gelmesidir: Özellikleri:

YAZILIYA HAZIRLIK SORULARI. 10. Sınıf 1 MİTOZ BÖLÜNME EŞEYSİZ ÜREME

CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI

PROTİSTA Genel Özellikleri Kamçılılar

HAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ. YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111

*Bu alemde bulunan tüm canlılar ökaryot hücre yapısına sahiptirler ve genelde bir hücreli canlılardır.

Karasal bitkiler ve adaptasyonları: 1- Başlıca 4 gruptur. Karayosunları, eğreltiotları, gimnospermler ve angiospermler.

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #21

BİYOLOJİYE GİRİŞ. Canlılığın bilimsel olarak araştırılmasıdır.

ADIM ADIM YGS-LYS 47. ADIM CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI-7 MANTARLAR ALEMİ

FİTOPLANKTONİK ORGANİZMALARIN GENEL ÖZELLİKLERİ

MİTOZ ÇALIŞMA KÂĞIDI A. Aşağıdaki resimli bulmacayı çözünüz.

TOHUMSUZ BİTKİLER: SUDAN KARAYA

MBG 112 GENEL BİYOLOJİ II MANTARLAR VE BİTKİSEL PARTNERLER DOÇ. DR. YELDA ÖZDEN ÇİFTÇİ MANTARLARR

ÜREME. Canlıların kendilerine benzer canlı fertler (yavrular) meydana getirerek neslini devam ettirmesine üreme denir.

*Canlıların canlılık özelliği gösteren en küçük yapı birimine hücre denir.

Materyal: Rosa sp. (gül; dikotil çiçek) ve Lilium sp. (zambak; monokotil çiçek)

HÜCRE. Yrd.Doç.Dr. Mehtap ÖZÇELİK Fırat Üniversitesi

HÜCRE #6 HÜCRE İSKELET ELEMANLARI ÇEKİRDEK SELİN HOCA

ADIM ADIM YGS-LYS 43. ADIM CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI-3 BAKTERİLER ALEMİ

Gram (+)Bakterilerde Duvar Yapısı Gram (-) Bakterilerde Duvar Yapısı Lipopolisakkaritin Önemi

HÜCRE BÖLÜNMESİ A) MİTOZ BÖLÜNME a) Hazırlık evresi:

1. ÜNİTE: YAŞAM BİLİMİ BİYOLOJİ...10

BİYOLOJİ DERS NOTLARI YGS-LGS HÜCRE

ADIM ADIM YGS-LYS 32. ADIM HÜCRE 9- SİTOPLAZMA

GENEL BİYOLOJİ LABORATUVARI 2. Laboratuvar: Hücre Kavramı ve Bir Hücreli Canlılar

Tohumsuz bitkiler: Sudan Karaya

CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ

ADIM ADIM YGS-LYS 34. ADIM HÜCRE 11- SİTOPLAZMA 3

Öğr. Gör. Dr. İlker BÜYÜK, Botanik, 4. Hafta: Bitkisel Dokular - devam B. SÜREKLİ DOKULAR (BÖLÜNMEZ DOKULAR)

ADIM ADIM YGS LYS 64. ADIM EŞEYSİZ ÜREME 2

Plastid Kloroplast DNAsı

Canlıların dış ortamdan aldıkları inorganik maddelerden gelişmeleri için zorunlu olan organik maddeleri yapmalarına özümleme (asimilasyon) denir.

Hücre Nükleusu, Nükleus Membranı, Nükleus Porları. Doç. Dr. Ahmet Özaydın

Aşağıda verilen bilgilerin karşısına doğru ya da yanlış olduğunu belirtiniz

ADIM ADIM YGS-LYS 37. ADIM HÜCRE 14- ÇEKİRDEK

12. SINIF KONU ANLATIMI 28 EKOLOJİ KOMÜNİTE EKOLOJİSİ

YAZILIYA HAZIRLIK TEST SORULARI. 10. Sınıf

-Kloroplast ve mitokondri bulunmaz fakat bu organellerde bulunan aynı bulunur.

A. TOHUMLU BİTKİLERİN TEMEL KISIMLARI

ÇOK HÜCRELİ ORGANİZMALARIN GELİŞİMİ

12. SINIF KONU ANLATIMI 33 HAYATIN BAŞLANGICI

Biyoloji Bilimi ve Canlıların Ortak Özellikleri

B İ T K İ B İ Y O L O J İ S İ

ÜNİTE:1 CANLILARDA ÜREME, BÜYÜME VE GELİŞME

Canlıların en küçük yapı birimine HÜCRE denir. Tüm canlılar hücrelerden oluşmuşlardır. Tarihte birçok bilim adamı hücre ile ilgili çalışmalar

Öğr. Gör. Dr. İlker BÜYÜK, Botanik, 3. Hafta: Bitkisel Dokular KOLONİ VE DOKULAŞMA

Şekil 1. Mitoz bölünmenin profaz evresi.

KALITSAL MOLEKÜLÜN BİÇİMİ ve ORGANİZASYONU PROF. DR. SERKAN YILMAZ

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #7

ADIM ADIM YGS-LYS 2. ADIM CANLININ ORTAK ÖZELLİKLERİ

BİYOLOJİ(BİOS=HAYAT; LOGOS=BİLİM) SİSTEMLER BİLİMİDİR.

HÜCRE BÖLÜNMESİ VE KALITIM

İ. Ü İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Filiz Aydın

MAYOZ VE EŞEYLİ YAŞAM DÖNGÜLERİ

MBG 112 BİYOLOJİ II BİTKİLERDE ÜREME VE BİYOTEKNOLOJİ YRD. DOÇ. DR. YELDA ÖZDEN. Döl almaşı

Dersin Kodu

Mantarlar genel özellikleri. Üremeleri

CANLILARDA ÜREME. Üreme canlıların ortak özelliğidir. Her canlının kendine benzer canlı meydana getirebilmesi üreme ile gerçekleşir

BAKTERİLER ALEMİ SELİN HOCA

Sunum ve Sistematik. Bu başlıklar altında uygulamalar yaparak öğrenciye yorum, analiz, sentez yetisinin geliştirilmesi hedeflenmiştir.

B unl a r ı B i l i yor mus unuz? MİTOZ. Canlının en küçük yapı biriminin hücre olduğunu 6. sınıfta öğrenmiştik. Hücreler; hücre zarı,

Mikroorganizmalar gözle görülmezler, bu yüzden mikroskopla incelenirler.

Bitkilerde Eşeyli Üreme

Hücre. 1 µm = 0,001 mm (1000 µm = 1 mm)!

3) Aşağıda verilen ifadelerden hangisi mayoz bölünmenin sebep olduğu faydalardan değildir?

Bilim adamları canlıları hayvanlar, bitkiler, mantarlar ve mikroskobik canlılar olarak dört bölümde sınıflandırmışlar.

1 Canlı Bilimine Giriş 2. 2 Yaşamın Kimyası 18

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ Fakültesi/Enstitüsü Çocuk Gelişimi Programı

2006 ÖSS BİYOLOJİ SORULARI VE CEVAPLARI

HÜCRE BÖLÜNMESİ VE ÜREME. Mitoz Bölünme ve Eşeysiz Üreme 1

BİYOLOJİ DERSİNDEN 5. BÖLGESEL YARIŞMA (cevap) 7.sınıf

ADIM ADIM YGS-LYS 44. ADIM CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI-4 BAKTERİLER ALEMİ-2

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #20

olmak üzere 2 gruba ayrılırlar.

Genler Kromozomlarda nükleusta

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #12

Genel olarak dış görünüşü bakımından kökün gövdeden farkı, yaprak taşıyan düğümlere (nod) ve düğümler arasına (internod) sahip olmaması ve kloroplast

Aşağıda mitoz bölünme safhaları karışık olarak verilmiştir.

Hücre ve Hücre Organelleri Üniversite Hazırlık Konu Anlatımları

Transkript:

Her ne kadar ökaryotik organizmalar birbirlerinden çok farklı olsalar da bu grubu prokaryot organizmalardan ayıran 3 temel özelliğe sahiptirler. Bu özellikler 1) bölümlere ayırma (kompartmentalasyon), 2) hepsinde olmamakla birlikte çoğunda çok hücrelilik ve 3) seksüel üremedir. Canlı organizmaların sınıflandırılmasında kullanılan bu 6 aleme ek olarak, tamamen özgün bir durum olarak virüsler bulunmaktadır. Virüsler organizmanın sadece bir kısım özelliklerini göstermektedir. Virüsler genel olarak, parazitik makromolekülleri ve protein bir kılıf ile çevrili DNA veya RNA içermektedir. Bu nedenle kendi başlarına çoğalamazlar ve bu nedenle biyologlar tarafından canlı olarak değerlendirilmezler. Organizma olarak değerlendirilmediklerinden virüsleri herhangi bir aleme yerleştirmek olanaksızdır. Bununla birlikte, konakçı hücre içinde çoğalabilirler. 3.3.1. Protista Alemi Protistler ökaryotik organizmalara ait 4 alem arasında en fazla çeşitlilik gösteren alemdir. Mantar, hayvan ve bitki olmayan organizmaları içerdiğinden bu alemi birleştiren özellikler bulunmamaktadır. Birçoğu tek hücrelidir ancak çok sayıda çok hücreli olan gruplarda bulunmaktadır. Çoğu mikroskobiktir ama bazıları oldukça büyük organizmalardır. Protistlerin atasıyla başlayan ökaryotik hücrelerin kökeni hayat evriminde rastlanan en belirgin olaydır. Bununla birlikte unutulmaması gereken protista grubunun sınıflandırılmasının evrimsel bir benzerliğe dayalı olmadığıdır. Protistler tek soylu değil, kısmi soyludur (parafiletik). Protista alemine ait canlıların hücre yüzeyleri çeşitlilik göstermektedir. Amip gibi bazı protistalar sadece plazma membranı içerirken, diğer protistlerin plazma membranının yanı sıra bu membranın dış kısmında bir hücre dışı matriks bulunmaktadır. Bu hücre dışı matriks bazılarında hücre duvarını (örneğin, diatomlar) oluşturmaktadır. Protistaların bir kısmı bir veya daha fazla sayıdaki kamçı (örneğin, öglena) ile hareket ederken, bir kısmı kısa tüy olarak bilinen silia (örneğin, paramecium) ile bir kısmı ise yalancı ayak olarak bilinen psödopotlar (örneğin amip) ile yer değiştirmektedir. Protistler heterotrofik veya ototrofiktirler. Bazı ototrofik protistler fotosentetiktirler ve fototroflar adını almaktadırlar. Diğerleri heterotrofturlar ve enerjilerini diğer organizmaların sentezlediği organik moleküllerden elde ederler. Protistler tipik olarak aseksüel olarak çoğalsa da, bazıları zorunlu olarak seksüel üreme evresine sahiptir, bazıları ise besin yokluğu gibi stres koşulları altında seksüel üremeyi tercih etmektedir.

Protistlerin sınıflandırılması Şekil 3.7 de protistlerin sınıflandırılması görülmektedir. Şekil 3.7. Protista ların sınıflandırılması. Kısaca özetlemek gerekirse; Mitokondri içermeyen kamçılı protistler olan Diplomonad ve Parabazalit lerin erken ökaryotik atalara benzedikleri kabul edilmektedir. Diplomonatlar tek hücrelidirler ve kamçı ile hareket etmektedirler. Bu grup mitokondri içermemekte (nukleusunda mitokondriyel genler bulunmasına karşın, mitokondri dejenere olmuştur) ancak iki nukleusa sahiptir. İnsandan insana kontamine su ile geçen ve diyareye neden olan Giardia intestinalis (Şekil 3.8) diplomonatlara bir örnektir. Parabazalitler hareket etmelerine yardım eden dalgalı membrana sahiptirler. Diplomonatlara benzer şekilde parabazalitler de kamçı ile hareket ederler ve mitokondri içermezler. Her iki grubta da mitokondrinin olmayışının atasaldan çok türevlenmiş bir özellik olduğu düşünülmektedir. İnsanlarda hastalığa neden olan ve cinsel yolla bulaşan Trichomonas vajinalis (Şekil 3.9) bir parabazalittir.

Şekil 3.8. Diplomonat olan bir Giardia intestinalis paraziti. Şekil 3.9. Parabazalit olan Trichomonas vaginalis paraziti. Mitokondriye sahip ve en erkenci serbest yaşayan ökaryotlar arasında Euglenoitler önemli bir filumu oluşturmaktadır. Euglenozoa filumuna giren yaklaşık 40 cinsin 1/3 ü kloroplasta sahiptir ve tamamen fototroftur, diğerleri kloroplast içermezler ve heterotrofturlar. En çok bilinen Euglenoit, Öglena dır (Şekil 3.10). Euglenozoa filumundaki diğer bir önemli grup ise parazitik olan kinetoplastitlerdir. İnsana Çeçe sineği yoluyla uyku hastalığı bulaştıran tripanazoma parasiti (Şekil 3.11) bu gruba örnektir.

Şekil 3.10. Euglenozoa filumunun en bilindik örneği Euglena. 3.11. Çeçe sineği yoluyla uyku hastalığı bulaştıran tripanazoma paraziti. A) Kırmızı kan hücreleri arasında bulunan Trypanosoma paraziti. B) Çeçe sineği. Dinoflagellatları (iki kamçıya sahip fotosentetik tek hücreliler), apokompleksanlar (spor oluşturan hayvan parazitleri) ve siliataları içeren Alveolata filumuna ait türlerin ortak özellikleri plazma membranlarının altında devamlı bir tabaka oluşturan ve alveol denilen keseciklere sahip olmalarıdır. Suların özellikle denizlerin kırmızı renkte görünmesine neden olan dinoflagellatlar (Şekil 3.12) bir çok omurgalının diyafram ve solunum sistemini inhibe eden güçlü toksinler üretmektedir. Dinoflagellatların

kromozomu aynı zamanda ökaryotlar arasında DNA nın histon proteinleri ile kompleks oluşturmaması nedeniyle özel bir yere sahiptir. Diğer tüm ökaryotlarda kromozomal DNA histonlar ile kompleks oluşturarak nükleozom yapısını oluşturmaktadır. Hayvanlara parazit olan apokompleksanlar ise hücrenin bir ucunda fibril, mikrotübül, vakuol ve diğer hücre organellerinin belirli bir düzende bulunduğu apikal kompleks içermektedirler. Bir apokompleksan olan Plasmodium (Şekil 3.13) insanlara sivrisinekler arayıcılığı ile sıtma bulaştırmaktadır. Diğer bir grup ise siliatalardır ve en bilinen örneği parameciumdur. Bu grup hareket etmelerini kolaylaştıran kısa tüylere (silia) sahiptir. Şekil 3.12. Dinoflagellatlardan Gymnopodium türleri denizi kırmızıya boyayabilir. Şekil 3.13. Sıtma hastalığı bulaştıran Plazmodium un hayat evresi.

Siliatlar isminden anlaşılacağı gibi çok sayıda kısa tüye sahiptir. Silialar plazma membranının altında bulunan mikrotübüllere bağlıdır. Bilinen tüm siliatların hücrelerinde iki ayrı nukleus (küçük mikronukleus ve daha büyük boyuttaki makronukleus) bulunmaktadır. Makronukleus mitoz ile bölünmekte ve siliatın fizyolojik işlevlerinde rol oynamaktadır. Mikronukleus ise sadece seksüel üreme için gereklidir. Siliatlar arasında en çok bilinen örnek Paramecium dur (Şekil 3.14). Şekil 3.14. Paramecium. Her ne kadar bazı üyeleri evrim sırasında bu özelliklerini kaybetselerde, kahverengi alg, diatom ve oomycetesleri içeren Stramenopiles lar ince saçlara (Şekil 3.15) sahip protistlerdir. En dikkat çekici su yosunlarından biri olan kahverengi algler (Şekil 3.16), her ne kadar bitkilere görünüş olarak benzeselerde, bitkilerde bulunan ksilem gibi karmaşık dokular içermemektedir. Fotosentetik ve opalin silikadan yapılmış çift kabuk içeren tek hücreli diatomlar (Şekil 3.17) kahverengi alg ve dinoflagellatlara benzer şekilde klorofil a, klorofil c ve karotenoid içerirler. Daha önce mantar olarak bilinen hem parazitik hem de safrofit (ölü organik maddeler ile beslenen organizmalar) Oomycetes ler ise diğer protistlerden eşit olmayan iki kamçıya sahip hareketli sporları ile ayrılmaktadır. Şekil 3.15. Stramenopiles kamçılarında ince saçlar bulunmaktadır.

Şekil 3.16. Kahverengi alg. Şekil 3.17. Pinnalaria diatomu. Japonlara özgü bir yemek olan sujinin sarıldığı noriler ise Rhodophyta filumunda olan kırmızı alglerdir (Şekil 3.18). Kamçı içermeyen kırmızı alglerin fikoeritrin ve fikosiyanin fotosentetik pigmentleri bulunmaktadır.

Şekil 3.18. Kırmızı algler. Büyük ihtimalle süngerlerin dolayısıyla hayvanların atası olan Choanoflagellida filumundaki organizmalar süngerlerde olana tamamen benzer şekilde sıkı şekilde yerleşen filamentlerin oluşturduğu huni benzeri kontraktif yapı ile çevrili tek bir kamçıya sahiptir (Şekil 3.19). Aynı zamanda bu filumun sünger ile yakın akraba olmalarının bir başka nedeni ise hem bu filumun türleri hem de süngerlerde bulunan bir yüzey reseptörünün (fosforilizasyon gibi sinyal ileti yolağını başlatan tirozin kinaz reseptörü) varlığıdır. Şekil 3.19. Süngerlere benzeyen Choanoflagellida kolonisi. Yeşil alglerin bir grubu olarak bilinen Chlorophytes filumunun (diğer grup kara bitkilerini oluşturan Streptophytes lerdir) ilk üyeleri muhtemelen mikroskobik, yeşil renkli, halka şeklinde ve ön kısımlarında 2 kamçıya sahip olan Chlamydomonas

reinhardtii ye (Şekil 3.20) benzemektedir. Modern klorofitler daha çok kara bitkilerine özellikle biyokimyasal olarak benzer kloroplastlara (klorofil a, klorofil b ve karotenoit içermesi bakımından) sahip olmaları nedeniyle benzemektedir. En bilinen üyeleri 500-60.000 hücreden oluşan Volvoks tur (Şekil 3.21). Şekil 3.20.Chlamydomonas. Şekil 3.21. Volvoks. Birçok protist halen daha sınıflandırılmayı beklemektedir. Bu protistlerden en önemlisi yalancı ayakları ile bir yerden bir yere hareket eden amiplerdir (Şekil 3.22). Bu hareket şeklinde kaslarda bulunan aktin ve miyosine benzer mikrofilamentler yer almaktadır.

Şekil 3.22. Amip. 3.3.2. Bitkiler Alemi Bitkiler karasal yaşama uyum sağlamış (ya da karasal yaşama uymuş canlılardan oluşmuş) çok hücreli fotosentetik canlılardır. Tüm yeşil algler ve karasal bitkilerin 1 milyar yıldan biraz daha fazla bir süre önce ortak bir atayı paylaştıkları bilinmektedir. Bitkiler ve yeşil algler Viridiaplantae olarak yani kısaca yeşil bitkiler olarak bilinmektedir. Bitkiler fotoototrofturlar. Ancak tüm fotoototroflar Viridiplantae nin üyesi değillerdir. Bitki tanımı geniş olmakla birlikte, kırmızı ve kahverengi algleri içermemektedir. Tüm algler (kırmızı, kahverengi ve yeşil) 1.5 milyar yıl önce ilk endosimbiyozu paylaşsa da atasal kloroplast geçişi monofiletik değildir. Kırmızı ve yeşil algin en son yaklaşık 1.4 milyar yıl önce ortak bir ata paylaştıkları bilinmektedir. Bazı tuzlu su alglerinin tatlı su ortamında gelişmek için evrim geçirdiği bilinmektedir. Tatlı suda gelişen yeşil alglerden sadece tek bir tür günümüzde karayosunlarından çiçekli bitkilere kadar geniş yelpaze gösteren tüm karasal bitkileri oluşturmuştur. Karasal yaşamın getirdiği oldukça zor koşullar tüm karasal bitkilerin tek bir ortak atadan oluşmasını sağlamıştır. Bu atasal algin ne olduğu halen daha bilinmemektedir ancak buna yakın akraba olan Charophytes ler halen daha günümüzde göllerde bulunmaktadır. Yeşil algler iki gruba ayrılmaktadır: 1) Karasal koşullarda bulunmayan Chlorophytes, 2) Karasal bitkilerin kardeşi olan Charophytler. Çok farklı türlere sahip olan karasal bitkilerin birkaç ortak özellikleri bulunmaktadır. Charophytes lerden farklı olarak, karasal bitkiler çok hücreli haploid ve diploid evrelere sahiptirler. Bununla birlikte, karasal bitkilerde de bulunduğu şekilde Charophytes lerin hücreleri arasında plazmodezmata denilen sitoplazmik bağlantılar bulunmaktadır. Charophyte nin bir türü olan Chara karasal bitki hücreleri gibi mitoz ve sitokinez geçirmektedir. Seksüel üreme büyük hareketsiz yumurta ve kamçılı sperm arayıcılığıyla gerçekleşmektedir. Charophyte ler tatlı su kenarlarında yeşil

örtü oluşturmaktadır. Bu türlerden birinin kurak koşullara adaptasyon göstererek, karaya doğru yöneldiği düşünülmektedir. Bitkilere ait filumlar Şekil 3.22 sunulmuştur. Şekil 3.22. Bitki alemine ait filumlar. Günümüzde karasal yaşama adapte olan bitkiler başlıca 2 grupta incelenmektedir. 1) Briyofitler (trakeofit olmayan bitkiler): İlk karasal bitkilerin soyundan gelen en yakın canlı organizmalardır. Bu gruptaki bitkiler trake denilen taşıma hücresinden yoksun oldukları için trakeofit olmayan bitkiler olarak bilinmektedir. Her ne kadar, bu bitki grubuna vasküler olmayan bitkiler denilse de, bu terimin kullanımı bu bitkilerin farklı tiplerde iletimi sağlayan hücrelere sahip olması nedeniyle tercih edilmemektedir. Alglerin ve ilk karasal bitkilerin kökü yoktur. Bu nedenle, mantar ve ilk karasal bitkiler birlikte yaşamışlar ve bitki ile yakın ilişki içindeki mantar bitkilere su alınımını arttırmıştır. Mantar ve bitkiler arasındaki bu ilişkiye mikorizal ilişkiler denilmektedir. Bu ilişkiler günümüzde halen daha var olan briyofitlerde de bulunmaktadır. Briyofitlerden olan karayosunları diğer briyofitlerden farklı olarak vasküler bitki kökü kadar olmasa da rizoid (köksü yapılar) denilen ve suyu absorbe eden hücrelere sahiptir. Rizoidler n kromozom sayısına sahip olan gametofitlerde bulunmaktadır. Karayosunlarının gametofitleri, diğer Bryofitlerden farklı olarak gövde benzeri eksende küçük yaprakımsı (vasküler doku ve stoma içermezler ve gerçek yaprak olarak sayılmamaktadır) yapılar (Şekil 3.23) içermektedir.

Şekil 3.23. Karayosunlarının gametofitleri ve sporofitleri. 2) Trakeofitler: Briyofitler dışında kalan ve karasal yaşama adapte olan bitkiler ise trakeofit [likofitler, pteridofitler, tohumlu bitkiler (Gymnospermler ve Angiospermler)] olarak bilinmektedir. Bilinen ilk vasküler kara bitkisi Cooksonia dır (Şekil 3.24). Cooksonia ve bu takip eden diğer bitkiler vasküler doku denilen su ve besini daha iyi ileten sistem geliştirerek kara koşullarında daha başarılı koloniler oluşturmuşlardır. Bu dokular, kökün ucundan, gövdeye ve gerçek yapraklara kadar tüm bitki boyunca silindirik veya uzamış özgün hücrelerden bir ağ oluşturmaktadır. Vasküler dokunun bir çeşidi olan ksilem köklerden yukarıya su ve erimiş mineral iletirken, diğer tip vasküler doku olan floem bitki boyunca şeker ve hormonu taşımaktadır. Vasküler bitkilerin diğer özellikleri ise kütikula ve stomaya sahip olmalarıdır. Şekil 3.24. Bilinen ilk vasküler kara bitkisi olan Cooksonia. a) Likofitler: Kibritotlarının (Şekil 3.25) bulunduğu bu gruptaki bitkiler yapraksı gövde, kök ve küçük olmakla birlikte yaprağa sahiptirler.

Şekil 3.25. Selaginella (http://geneticarchaeology.com). b) Pterofitler: Eğreltiotu (Şekil 3.26) ve akrabalarının bulunduğu bu grup bitkiler rizom denilen (kök sapı) etli toprakaltı gövdeye sahiptir. Rizomun ucunda ilk başta kıvrık olan ama sonra düzelen yapraklar bulunmaktadır. Yüksek bitkilerde olduğu gibi bu bitkilerde de petiyol (yaprak sapı) ve lamina (yaprak ayası) farklılaşması bulunmaktadır. Şekil 3.26. Eğreltiotu ( http://www.naturehills.com/product/fern_cinnammon_.aspx). c) Tohumlu bitkiler: Son birkaç yüz milyon yıldır tohumlu bitkiler yeryüzünde baskın bitki türleri olmuştur. Bunun nedeni hem embriyoyu koruyan hem de embriyoya besin sağlayan tohuma sahip olmalarıdır. Tohumlu bitkiler, açık tohumlular (Gymnosperm) ve kapalı tohumlular (Angiosperm, Çiçekli bitkiler) olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. İğne yapraklıların (Konifer), Çikas ve Ginkgo nun bulunduğu Gymnospermlerde tohumu oluşturacak olan yumurtalık döllenme sırasında tamamen sporofit doku ile örtülü değildir (Şekil 3.27). Çiçekli bitkiler olarak bilinen Angiosperm lerin ise yumurtalıkları döllenme sırasında diploid doku ile kapalıdır. Angiospermler kendilerine özgü bir özellik olarak tohumları çevreleyen karpele (Şekil 3.28a ve b) sahiptir.

Şekil 3.27. Bir Gymnosperm olan çamın hayat döngüsü. Şekil 3.28.a. Angiosperm çiçeği, b. Angiospermlere ait megaspor ana hücresi. NOT: Metnin hazırlanmasında Raven ve arkadaşlarının (2010) Biology kitabından yararlanılmıştır. İlgili şekil ve çizelgeler de aksi söylenmediği takdirde yine aynı kitaptan alınmıştır. Şekillerin düzenlemesi Araş. Gör. Emrah Kırdök tarafından yapılmıştır. Kaynakça: 1. Biology, P.H. Raven, G.B. Johnson, K.A. Mason, J.B. Losos, S.R. Singer, McGraw- Hill Int. 9th Ed. 2010.