Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar



Benzer belgeler
Tarımda Genetiği Değiştirilmiş Ürünlerin Ekolojik, Sosyal ve Ekonomik Etkileri

Vertigo (Baş Dönmesi)

CLINICAL TOXICOLOGY. Archives of ISSN: CİLT 1 Sayı: 2 - EYLÜL

Diyabetik Ayak. Doç. Dr. Şevki ÇETINKALP Prof. Dr. Candeğer YILMAZ. Bornova - İZMİR

Osteoporoz (Kemik Erimesi)

Modern Biyoteknolojinin Tarımda Kullanımının Politik ve Ekonomik Yönden Değerlendirilmesi

Sjögren Sendromu Nedir? (Kuru Göz-Kuru Ağız)

Bitkisel Üretimde Genetiği Değiştirilmiş Ürünler: Efsaneler ve Gerçekler

Düşmeler ve Önlenmesi. Doç. Dr. Sibel EYİGÖR Prof. Dr. Berrin DURMAZ Uzm. Dr. Sevnaz ŞAHİN

Meyve ve Sebze ile ilgili kavramlar ve GDO

GMO GDO. Halime Nebioğu. İstanbul Üniversitesi

Tarımsal Biyoteknolojiye Giriş

ADIM ADIM YGS- LYS 92. ADIM KALITIM 18 GENETİK MÜHENDİSLİĞİ VE BİYOTEKNOLOJİ ÇALIŞMA ALANLARI

10. SINIF KONU ANLATIMI 37 KALITIM 18 GENETİK MÜHENDİSLİĞİ VE BİYOTEKNOLOJİ ÇALIŞMA ALANLARI

Glifosat içerikli herbisitlerin gelin böceği (afidlerin predatörü) gibi yararlı böcekleri öldürdüğü bildirilmektedir.

Bir yandan bu katkı maddelerinin bulunmadığı yiyecekleri. Sağlıklı Olmanın Yolu, Doğal Beslenmeden Geçiyor. Derleyen: Mustafa Koç

12. SINIF KONU ANLATIMI 7 GENETİK MÜHENDİSLİĞİ VE BİYOTEKNOLOJİ ÇALIŞMA ALANLARI

Modern Biyoteknolojinin Tarımda Kullanımının Politik ve Ekonomik Yönden Değerlendirilmesi

Kan Yağları ve Kalbimiz. Prof. Dr. İnan Soydan Doç. Dr. Latife Meral Kayıkçıoğlu

ÇOCUKLUK YAŞ GRUBU İDRAR YOLU ENFEKSİYONUNU NE KADAR BİLİYORUZ?

FEN ve TEKNOLOJİ / GENETİK MÜHENDİSLİĞİ ve BİYOTEKNOLOJİ. GENETİK MÜHENDİSLİĞİ ve BİYOTEKNOLOJİ

HAYVAN BESLEMEDE BİYOTEKNOLOJİ PROF.DR. SAKİNE YALÇIN

Değişen Dünya ve GDOlar

BİTKİSEL YAĞ SEKTÖRÜNDE İTHALATA BAĞIMLILIK SÜRÜYOR

GDO lar ve GIDA GÜVENLİĞİ

TÜRKİYE DE VE DÜNYADA YEM SEKTÖRÜNE GENEL BAKIŞ, BEKLENTİLER, FIRSATLAR. Prof. Dr. Nizamettin Şenköylü Genel Sekreter

KALINTILARI. Pestisit nedir? GIDALARDAKİ PESTİSİT KALINTILARI 1. pestisit kalınt kaynağı. güvenilirmidir. ? Güvenilirlik nasıl l belirlenir?

Biyoteknolojinin Bitkisel Üretimde Kullanımı

Akciğer Kanseri. Bornova - İZMİR

Organik Tarım ve Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar

GIDA BİYOTEKNOLOJİSİNDE GÜVENLİK GIDA BİYOTEKNOLOJİSİNDE UYGULAMALARI. Neslihan ATLIHAN

Gıda Güvenliği, GDO lar ve Sağlıklı Beslenme. Yrd.Doç.Dr.Memduh Sami TANER (Ph.D.)

GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ BİTKİLER HAYVAN BESLEMEDE KULLANILABİLİR Mİ? Doç.Dr. Ali Vaiz GARİPOĞLU SAMSUN-2016 alivaizgaripoglu.com

MEME KANSERİ HASTALARI İÇİN EL KİTABI

Tarımsal Biyoteknolojiye Giriş

Dünya nüfusunun hızla artması sonucu ortaya çıkan dünyanın artan besin ihtiyacını karşılamak ve birim alandan daha fazla ürün almak amacı ile

Sürdürülebilir Tarım Yöntemleri Prof.Dr.Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi

KARMA YEM SANAYİ ve GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR (GDO)

Biyoenerji, bitkilerden veya biyolojik her türlü atıktan elde edilebilecek olan enerjiye verilen genel ad dır.

ADIM ADIM YGS LYS. 93. Adım KALITIM -19 MODERN GENETİK UYGULAMALAR

19. yüzyıldan itibaren önemli gelişmeler ortaya çıkmıştır. Biranın bozulmasına neden olan bir etmenin LOUİS PASTEUR ün çalışmaları ile tanımlanması,

Patatesin Dünyadaki Açlığın ve Yoksulluğun Azaltılmasındaki Yeri ve Önemi

Prof. Dr. Birol Akgün - Selçuk Üniversitesi, İİBF - k.edu.tr

Gıdalardaki Pestisit Kalıntıları. Dr. K.Necdet Öngen

Ekmek, buğday ununa; su, tuz, maya (Saccharomyces cerevisiae) gerektiğinde şeker, enzimler, enzim kaynağı olarak malt unu, vital gluten ve izin

MBG 112 BİYOLOJİ II BİTKİLERDE ÜREME VE BİYOTEKNOLOJİ YRD. DOÇ. DR. YELDA ÖZDEN. Döl almaşı

HEPATİTLER (SARILIK HASTALIĞI) VE KRONİK BÖBREK HASTALIKLARI VE

TÜRKİYE DE BİYOGÜVENLİK KONUSUNDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE UYGULAMALAR

BARDAK MISIRCILAR BİZE GDO MU SATIYOR?

Ekmek, buğday ununa; su, tuz, maya (Saccharomyces cerevisiae) gerektiğinde şeker, enzimler, enzim kaynağı olarak malt unu, vital gluten ve izin

MOLEKÜLER BİYOLOJİ VE GENETİKÇİ (MOLEKÜLER BİYOLOG)

Biyosistem Mühendisliğine Giriş

Biyoteknolojinin Tarihçesi

Developing of Transgenic Production in the World and The Economic Effects of Proble to Using of Bt Seed on Corn Farming in Çukurova Region

Geçen iki sayımızda genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) Doğaya Meydan Okuma mı? Doğa ile İşbirliği mi? Doğanın Gizemi Yücel Aksoy

Sağlıklı Tarım Politikası

1. Bir dönümlük kenevir, 25 dönümlük orman kadar oksijen üretir. 2. Yine bir dönümlük kenevirden, 4 dönüm ağaça eş kağıt üretilebilir.

Gıda Mühendisliğine Giriş. Ders-2

ULUSLARARASI SAĞLIK KURULUŞLARI. Yasemin DİNÇ Fatih Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Tıbbi Hizmetler Başkanlığı

Prof.Dr.İlkay DELLAL

Sizleri şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz başkasına gönderilen selam kişinin üzerine emanettir.

Çevre ve tarım sorunu üzerine Ahmet Atalık ile söyleşi

T.C. GDO lu. Bitki Çeşitlerinin Tescil, Kontrol ve Sertifikasyonunun AB Ülkelerinde Yerinde İncelenmesi

UÜ-SK AİLE HEKİMLİĞİ ANABİLİM DALI HİZMET KAPSAMI

Modern Bitki Biyoteknolojisi

VETERİNER HEKİMLİK ALANINDA ANTİMİKROBİYEL DİRENÇ İZLEME ve KONTROL STRATEJİLERİ EYLEM PLANI

Gen haritasının ne kadarı tamamlandı DNA'nın şimdiye kadar yüzde 99'u deşifre edildi.

KANSER TANIMA VE KORUNMA

GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ÜRÜNLER (GDO) ÜZERİNE GENEL BİR DEĞERLENDİRME. Mahmut ARIKAN

GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR - 3

Mehmet Emin Turgut Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü Yem Dairesi Başkanı. Antalya-18 Nisan 2016

GIDA LABORATUVARLARI Yılı Eğitim Programı

Omega 3 nedir? Balık ve balık yağları, özellikle Omega-3 yağ asitleri EPA ve DHA açısından zengin besin kaynaklarıdır.

ıda olarak tüketilen tarım ürünlerinden biyoyakıt üretilebilir mi?

Tarımsal Biyoteknolojiye Giriş

Dünyada 3,2 milyon tona, ülkemizde ise 40 bin tona ulaşan pestisit tüketimi bunun en önemli göstergesidir. Pestisit kullanılmaksızın üretim yapılması

RUS BUĞDAY AFİTLERİNE KARŞI BİYOLOJİK KORUMA

Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Boğaziçi Üniversitesi

VERİLERLE TÜRKİYE ve DÜNYADA DİYABET. YARD.DOÇ.DR. GÜLHAN COŞANSU İstanbul Üniversitesi Diyabet Hemşireliği Derneği

GÜNLÜK OLARAK NEDEN YETERLİ MİKTARDA KALSİYUM ALMALIYIZ?

YAĞLI TOHUMLU BİTKİLER & BİTKİSEL YAĞ SEKTÖRÜ TAHİR BÜYÜKHELVACIGİL - BYSD BAŞKANI

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı

İLAÇ, ALET VE TOKSİKOLOJİ ARAŞTIRMALARI ÇALIŞMA GRUBU. Dr. A. Alev BURÇAK Bitki Sağlığı Araştırmaları Daire Başkanlığı

GDO NUN ÜRETİM AMAÇLARI

BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (BAKA) TARIMSAL AR-GE PROJE DESTEKLERİ

GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR. Araş. Gör. Dr. Süleyman Utku UZUN Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı

TÜRKİYE DE İŞ DÜNYASINDA ÇALIŞANLAR SOSYAL MEDYAYI NASIL KULLANIYOR?

TARIM VE TARIM DIŞI ALANLARDA KULLANILAN PESTİSİTLERİN İNSAN SAĞLIĞI, ÇEVRE VE BİYOÇEŞİTLİLİĞE ETKİLERİ

BİTKİSEL ÇAYLAR. Prof. Dr. Gülçin SALTAN İŞCAN ANKARA ÜNİVERSİTESİ ECZACILIK FAKÜLTESİ FARMAKOGNOZİ ANABİLİM DALI. Prof. Dr. G.

55. Yılında, Ege Üniversitesi Yayınları. Yayıma Hazırlayan; C. Orhan ÇETİNKALP EÜ Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı İZMİR

BİYOTEKNOLOJİ BÖLÜMÜ

PROF. DR. SERPİL UĞUR BAYSAL IN ÖZGEÇMİŞİ, 14 Ocak 2015

KARACIGERINI KORU SIGORTAYI ATTIRMA!

Katılım Öncesi Risk İletişim Semineri 6-7 Mayıs 2014 Belgrad/Sırbistan

ABD Tarım Bakanlığının 12/07/2018 Tarihli Ürün Raporları

DÜNYA DA VE TÜRKİYE DE BİYOTEKNOLOJİ AR-GE UYGULAMALARI. Doç. Dr. Arzu ÜNAL

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ: FAO NUN BAKIŞ AÇISI. Dr. Ayşegül Akın Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Türkiye Temsilci Yardımcısı 15 Ekim 2016

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ KAMU YÖNETİMİ LİSANS PROGRAMI TÜRKİYE'DE ÇEVRE SORUNLARI DOÇ. DR.

BUĞDAY RAPORU

Dünyada ve Türkiye de ORGANİK TARIM

Transkript:

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar Prof. Dr. Candeğer YILMAZ Prof. Dr.Tayfun ÖZKAYA Prof. Dr. Muzaffer TOSUN Doç. Dr. Işıl ERGİN Bornova - İZMİR

EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HALK KİTAPLARI SAĞLIK SERİSİ 27 Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar Prof. Dr. Candeğer YILMAZ Prof. Dr.Tayfun ÖZKAYA Prof. Dr. Muzaffer TOSUN Doç. Dr. Işıl ERGİN Şubat 2013, Birinci baskı ISBN: 978-975-483-985-2 Bu kitabın tüm yayın hakları Ege Üniversitesi ne aittir. Kitabın tamamı ya da hiçbir bölümü yazarının önceden yazılı izni olmadan elektronik, optik, mekanik ya da diğer yollarla kaydedilemez, basılamaz, çoğaltılamaz. Ancak kaynak olarak gösterilebilir. Proje Üst Yöneticileri Ege Üniversitesi Rektörü: Prof. Dr. Candeğer Yılmaz EÜ Tıp Fakültesi Dekanı: Prof. Dr. Kamil Kumanlıoğlu Yayın Yönetmenleri: Prof. Dr. Ayşenur Oktay, Prof. Dr. Tahir Yağdı Yayın Alt Kurulu Başkanı: Prof. Dr. Ufuk Çağırıcı Sağlık Kitapları Serisi Çalışma Grubu: Prof. Dr. Elvan Erhan, Prof. Dr. Mehtap Çınar, Prof. Dr. Alpaslan Çakan Koordinasyon: EÜ Tıp Fakültesi Yayın Bürosu Kapak İllüstrasyonu: Merve Evren Sayfa Tasarım: Hülya Sezgin Fotoğraf: BİTAM Basım Yeri: Ege Üniversitesi Basımevi Bornova, İZMİR Tel : 0 232 388 10 22 e-posta : bsmmd@mail.ege.edu.tr

Değerli Okuyucumuz; Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi; 2012 yılının sonu itibariyle 500 öğretim üyesi, 600 e yakın araştırma görevlisi, 2000 in üzerinde tıp öğrencisi ile yaklaşık 2000 yataklı hastanede eğitim, öğretim ve araştırma yapmakta ve sağlık hizmeti vermektedir. Bu dönemde yaklaşık 900 bin poliklinik hastasına ve 54 bin yatan hastaya tedavi uygulanmış, 2750 doğum gerçekleştirilmiş, 80 bin acil servis hizmeti verilmiştir. Ülkemizin en büyük sağlık kurumlarından olan fakültemiz hastanesinde 2011 yılında 16 bin olan özellikli ameliyat sayısı 2012 yılında yaklaşık 18 bine çıkmıştır. Verilen sağlık hizmetleri yanında Öğretim Üyelerimizin ulusal ve uluslararası dergilerde 1 yıl içinde yayınlanan bilimsel makale sayısı 800'ün üzerindedir. Bu rakamlar Ege Üniversitesi Tıp Fakültesini ülkemizin en büyük sağlık kurumlarından birisi yapmaktadır. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi nin en önemli vizyon ve misyonunu toplumsal sorumluluk bilinci oluşturmaktadır. Bu bilinçle çalışan Ege Tıp topluma nitelikli ve kaliteli sağlık hizmeti vermekte; Toplum Sağlığı Hizmeti ni diğer tüm görevlerinin üzerinde tutmaktadır. Ege Tıp Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı, Türkiye de bir ilk olarak ve 10 yıldır Sağlık Halk Kongresi düzenleyerek toplum sağlığı için hizmet anlayışını gerçek bir bilgilendirme, uygulama ve deneyim paylaşımı şeklinde sürdürmektedir. Bilimsel araştırmalarla elde edilen bilgilerin kalıcılığı ve yaşama geçirilmesi; bunların başvuru kaynağı belgelere III

dönüştürülmesi ile sağlanır. Ege Tıp Halk Kitapları Sağlık Serisi bu anlayışımızın bir ürünüdür. Bu seride yayınlanan kitaplarımızın önemi ve farkındalık yaratacak temel özelliği; ülkemizin önceliğinde olan güncel sağlık konuları yanında; güncelliğini yitirmiş olsalar bile, ciddi bir sağlık sorunu olduğunu düşündüğümüz konuları da ele almış olmalarındadır. Ege Tıp Halk Kitapları Sağlık Serisi yazarlarının tümü Ege Üniversitesi nde görev yapan ve konusunda uzman öğretim üyeleridir. Serideki kitapların konu seçimleri ve içeriklerinin hazırlanmasında birden çok bilim insanının görüşlerinin yansıtılması sağlanmıştır. Seride yayınlanan kitaplardaki grafik ve fotoğraflar çoğunlukla kurumumuzun ürünüdür. Serimizin dil editörü her kitabı sadelik ve anlaşılabilirlik yönünden incelemektedir. Neden böyle bir seriye gereksinim duyulmuştur? Sağlık konularında dolaşımda olan, kolay ulaşılan ve günlük yaşamda kullanılan bilgilerin çoğunun gerçek bilimsel bilgi olup olmadığı kaygısı, bilim insanları olarak bizleri daha da sorumlu davranmaya ve güven sarsılmasına neden olan özensizliklerden uzak durmaya sevk etmektedir. Birçok konuda doğru ve güvenilir bilginin üretimi ve yayılması üniversitelerin öncelikli görevleri arasındadır. Saygılarımızla... Prof. Dr. Kamil Kumanlıoğlu Prof. Dr. Candeğer YILMAZ Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Ege Üniversitesi Dekanı Rektörü IV

Prof. Dr. Candeğer YILMAZ 1973 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi nden mezun olmuştur. 1977 de İç Hastalıkları Uzmanı 1982 de Doçent olan Candeğer YILMAZ, 1988 yılında Profesör unvanını almıştır. 1988-1992 yılları arasında EÜ Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekim Yardımcılığı, 1994-1997 yılları arasında ilk kadın Başhekim olarak görev yapmıştır. EÜ Tıp Fakültesi Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanlığı da yapan Prof. Dr. YILMAZ, Evli ve 2 kız çocuk annesidir. 2008 yılından itibaren Ege Üniversitesi Rektörlüğü görevini ilk kadın rektörü olarak yürütmektedir. Prof. Dr. Tayfun ÖZKAYA 1974 yılından itibaren Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümünde çalışmaktadır. 1990 yılında kurulan Tarım Ekonomisi Derneğinin değişik dönemlerde başkanlığını yapmış ve şu anda tekrar başkanlık görevini sürdürmektedir. Tarım politikası, tarımsal yayım ve kırsal kalkınma konularında çalışma ve yayınları vardır. Kırsal alanda katılımcı çalışmalarda bulunmuştur. Son yıllarda yerel tohumlar, biyoçeşitlilik ile doğa ve insan dostu tarım sistemleri üzerinde yoğunlaşmıştır. V

Prof. Dr. Muzaffer TOSUN 1977 yılında Ege Üniversitesi Ziraat Fakülte sinden mezun olmuştur. 1988 yılında doktorasını tamamlamış ve 1991 yılında Doçent ünvanını almıştır. 1998 yılında ise Profesör olmuş ve halen Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümünde Bitki Islahı ve Genetiği Bilim Dalında öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Doç. Dr. Işıl ERGİN 1994 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun olmuştur. Van'daki mecburi hizmet görevini takiben Aile Hekimliği ve Halk Sağlığı alanında uzmanlık eğitimlerini tamamlamıştır. 2001 yılından beri Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalında görev yapmaktadır. 2005 2007 yılları arasında İzmir Tabip Odası Halk Sağlığı Komisyon Başkanlığı görevini yürütmüştür. Özelikle sağlığın sosyal belirleyicileri, sağlıkta eşitsizlikler, kronik hastalıkların epidemiyolojisi ve beslenme epidemiyolojisi konuları üzerine çalışmalarını yoğunlaştırmıştır. Genetiği Değiştirilmiş Organizmalara ilişkin yayınları arasında; Genetiği Değiştirilmiş Ürünler ve Risk Algısı / GDO ve insan sağlığı: Halk sağlıkçılar ne yapmalı? / Genetiği değiştirilmiş organizmalar: Sağlığa zararlarını kanıtlamak neden zor? Sorunlar ve riskin ipuçları makaleleri yer almaktadır. VI

İÇİNDEKİLER Giriş 1 GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR AÇLIĞA ÇARE MİDİR? TARIMSAL, ÇEVRESEL VE SOSYO-EKONOMİK ETKİLERİ NELERDİR?... 3 Prof. Dr. Tayfun ÖZKAYA TRANSGENİK BİTKİLERİN (GDO) İNSAN SAĞLIĞINA OLASI ETKİLERİ... 19 Prof. Dr. Muzaffer TOSUN GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ GIDALARIN SAĞLIK ETKİLERİ... 37 Doç. Dr. Işıl ERGİN

GİRİŞ Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar Genetik mühendisliğinin çeşitli teknikler kullanarak yaptığı müdahalelerle kalıtımsal değişikliğe uğrattığı organizmalar günümüzde, İngilizce de GMO (genetically modified organism), Türkçe de GDO (genetiği değiştirilmiş organizmalar) kısaltılmış adıyla ifade edilmektedir. Bu teknikler rekombinant DNA ya da rekombinant DNA teknolojisi olarak bilinir. Rekombinant DNA teknolojisi sayesinde DNA molekülleri canlı organizmanın ya da hücrenin dışında yani tüpte, yeni bir tür yaratmak üzere bir araya getirilebilir. Bu DNA da bir organizmaya aktarılınca değiştirilmiş ve kendine özgü özellikleri olan bir canlının ortaya çıkması sağlanmış olur. Rekombinant DNA teknolojisi ilk kez tedavi amaçlı olarak 1978 de escherichia coli bakterisinin genetik değişimle, insülin üreten bir türünün yaratılmasıyla daha önemli hale gelmiştir. Bu alandaki çalışmalar artan hızıyla devam etmektedir. Bugün dünyanın hemen her yerinde, yönelik ciddi tartışmalar sürüyor. Yeşil devrim olarak da adlandırılan bu süreci savunan ABD gibi ülkeler, GDO ların dünya açlığını önlemenin tek yolu olduğunu savunuyor. GDO lu ürünleri frankeştayn gıda olarak tanımlayan GDO karşıtları da doğal yaşamın çok uluslu şirketlerce patent altına alınarak, gelişmekte olan ülkelerin ve tarım nüfusunun sömürüye açık hale getirildiğini savunuyor. Yaşanan gelişmeler ve son nokta konulmamış ise de, ülkemizde de genetik yapısı değiştirilmiş organizmaların ekimi, satışı ve ithali konuları, tohum ithal eden ve üretme talebinde bulunan şirketlerin, tarım bakanlığının, hayır 1

EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 27 diyen sivil toplum kuruluşlarının ve akademisyenlerin gündeminde olmayı sürdürmektedir. Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı tarafından hazırlanan 10.Sağlık Halk Kongresi nde bu konu ele alınmıştır. Önemi nedeniyle Sağlık Halk Kitapları Serisinde bir başlık olarak bilgi ve yararlanımınıza sunulmaktadır. Yazarlara katkıları nedeniyle teşekkürlerimi sunuyorum. Editör Prof. Dr. Candeğer YILMAZ 2

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR AÇLIĞA ÇARE MİDİR? TARIMSAL, ÇEVRESEL VE SOSYO-EKONOMİK ETKİLERİ NELERDİR? Prof. Dr. Tayfun ÖZKAYA GDO açlık sorununu çözer mi, çözmez mi? Çok net bir şey var ki, GDO lu tohumların çoğunluğu aslında biyoyakıt yapmak üzere üretiliyorlar. Mısırdan biyo-yakıtlar yapılıyor (metanol) ve arabalarda kullanılıyor. Bunun temel nedeni ABD nin petrole olan bağımlılığını hiç olmazsa bir miktar azaltma konusundaki çabasıdır. Şu biliniyor ki, bir depo biyo-yakıt elde etmek istiyorsanız bunun için (mısır vs. kullanılıyor) bir insanın bir yıllık yiyeceği miktarda tarım ürünü kullanmak zorundasınız. Bu demektir ki, bir insanı bir yıl boyunca aç bırakarak bir depo yakıt elde ediyorsunuz. Siz eğer her hafta bir depo yakıt kullanıyorsanız yılda 52 insanı aç bırakıyorsunuz. Amerika nın nüfusunu düşünelim. Eğer biyo-yakıt kullanımı artarsa GDO yüzünden dünyada açların sayısı çoğalacak. Örneğin; Monsanto, GDO lu biyo-yakıtlar üzerine çalışıyor. Çok daha enteresan bir şey var. Bu mısırları üretmek için Brezilya da yağmur ormanları katlediliyor. Ormanları kesiyorlar ve mısır ekiyorlar. Bu sanırım yeter Bunun açlığa çözüm olmayacağı, açlığı derinleştireceği kesin.

EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 27 Şimdi bu grafiğe bakalım: Ekim Alanına Göre GDO Uygulamaları Her ikisine dayanıklılık 7 % 1 % Virüslere dayanıklılık Böceklere dayanıklılık 19 % 73 % Ot öldürücü ilaca (herbisit) direnci Kaynak: James C. 2001, ISAAA (International Service for the Acquisition of Agri-biotech Applications) Bu grafik şunu gösteriyor. Dünyada GDO ekim alanlarına göre GDO uygulamaları hangi konularda yapılıyor? Ot öldürücü ilaçlara (herbisit) dayanıklılık gösteren uygulamalar tüm GDO ekiliş alanının %73 ünü kapsıyor. Bu istatistikler GDO yu desteklemek üzere oluşturulan ISAAA adlı kuruluşun yayınından alınmıştır. 1 Herbisit ne işe yarar? Ot öldürücü ilacı attığınız zaman ana bitki de, yabancı ot da ölebilir. Ama ana bitkinin içine öyle bir gen katılıyor ki, herbisiti attığınız zaman ana bitki ayakta kalıyor, yabani otlar ölüyor. Bu insanlara çok güzel gibi görünüyor ama bunun birçok sakıncaları da var. Bu ot öldürücüleri kanserojen. Toprağı öldürüyor, çevreyi 1 James C. 2001, ISAAA (International Service for the Acquisition of Agri-biotech Applications) 4

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar bozuyor. Ayrıca bir süre sonra yabancı otlarda direnç geliştiği gibi herbisit kullanımı artıyor, ek olarak daha da zararlı herbisitler kullanılıyor. GDO lu bu üründe kullanılan herbisit tohumunu satan aynı şirkete ait. Amaç aynı zamanda herbisit satışını arttırmak. İkinci dilimde göreceksiniz, %19 uygulama ise bazı böceklere dayanıklılık sağlıyor. Bt geni denilen ve bakteriden alınan bir gen bitkinin genetik yapısına katılıyor ve güya bunlar böceklere karşı bir korunma sağlıyor. %7 uygulamada ise her ikisine de dayanıklılık gösteriyor. Yani hem Bt, hem de ot öldürücülere dayanıklılık gösterecek genlere sahiptir. %1 den az uygulamada ise virüslere dayanıklılığı olanlar var. Demek ki, birinci kategori ile üçüncüyü toplarsak %80 oranlarında yapılan bu iş, aslında ot öldürücülere dayanıklılık kazandırmak için yapılmaktadır. Peki, bu ot öldürücüleri kim satmaktadır? Yine bu tohum firmaları satmaktadır. Yani olay aslında ot öldürücülerini pazarlamak için yapılan bir oyundur.

EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 27 Tablo-1 in sol tarafında dünyanın en büyük 10 tohum firması var. Sağ tarafında ise dünyanın en büyük tarım ilaçları satan firmaları var. Bunların 5 tanesinin aynı firmalar olduğunu görüyorsunuz. Bunlar öyle bir ürün üretiyorlar ki, (mısır veya pamuk) bu ürün adını ilaçtan (herbisit) alıyor. Olay apaçık ortadadır Tablo-1. Dünyada tohum ve tarım ilaçlarında tekelleşme. TOHUM FİRMALARI % Monsanto+Delta Pine 27 Dupont (Pioneer) 17 Syngenta 9 Groupe Limagrain 5 Land O'lakes/Winfield Solutions KWS AG 4 Bayer Crop Science 3 Dow AgroSciences 2 Sakata 2 DLF-Trifolium A/S 1 10 Firma Toplamı 73 4 TARIM İLAÇ FİRMALARI % Syngenta 19 Bayer Crop Science 17 BASF 11 Monsanto 10 Dow AgroSciences 9 Dupont 5 Sumitomo Chemical 5 Nufarm 5 Makhteshim-Agan Industries Arysta Life Science 3 10 Firma Toplamı 89 5 Kaynak: ETC Group,2011, Who Will Control the Green Economy, ETC Group Communiqué no: 107. http://www.etcgroup.org/content/who-will-control-greeneconomy-0 6

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar GDO şirketleri üç yönden kazanıyorlar. 1 Tohum fiyatları çok artıyor. GDO lu tohum fiyatları muazzam bir artış gösteriyor. 2 ABD de GDO lu soya tohum fiyatları 2006-2008 yılları arasında %50 arttı. Bunlar pahalı tohumlar 3 Kullandıkları ot öldürücü (herbisit) fiyatları arttı. 2006-2008 yılları arasında 2 yıldan kısa bir süre içinde ot öldürücü Roundup ın fiyatı %134 artıyor. 7

EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 27 Herbisit (uygun marka) kullanımı arttı. Firmanın ürettiği tohuma uygun herbisit kullanmadığınızda işe yaramıyor. Uygun marka herbisit kullanımı (bunun etkin maddesi glyphosate) 1994-2005 arasında 15 kat arttı. Bunu üreten şirketler kârlarını anormal bir şekilde büyütüyorlar. 2 Peki, GDO lu ürünler verimi artırıyor mu? Amerika nın meşhur gıda ve ilaç kuruluşu FDA ve çevre koruma kuruluşu EPA nın uzmanı Sherman şunu söylüyor; verimi artıran hiçbir GDO ürünü yok. Aynı şekilde susuzluğa dayanıklı, gübre kirlenmesini önleyici bir tek GDO lu ürün yok 3. Ayrıca ABD Tarım Bakanlığı GDO lu hiçbir ürünün verimi arttırmadığını açıklamıştır. 4 Ama zaman zaman GDO yu savunanlar altın pirinç var, şu var, bu var diye, dünyayı kurtaracak şeyler söylüyorlar. Bunların hiç biri piyasaya sürülmüş değil. 2 Friends of the Earth, 2009, Who Benefits the GM Crops-Feeding the Biotech Giants, not the Worlds Poor, Amsterdam, (http://www.foei.org/en/ resources/publications/food-sovereignty/2009/gmcrops2009full.pdf). 3 Dog Gurian Sherman, 2009, Failure to Yield, Evaluating the Performance of Genetically Enginered Crops, Union of Concerned Scientist, http://tiny. cc/eqzts. 4 Fernandez-Cornejo, J. and D. Schimmelpfennig, February 2004. Have Seed Industry Changes Affected Research Effort? USDA s Economic Research Service, Amber Waves,:14-19. 8

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar GDO lu ürünlerin tarım ilacı kullanımını azalttığı iddiası var. Aslında böyle bir şey yoktur. Özellikle herbisit kullanımı artıyor. Uygulamaların %80 i herbisite direnci arttırmak üzere tasarlanmıştır. Büyük ölçüde herbisite direnci arttırmak üzere planlanan bir teknoloji nasıl olur da ilaç tüketimini düşürür? Böyle bir şey mantık olarak söz konusu olamaz. Dr. Benbroock ABD Tarım Bakanlığının 1996 ile 2004 arasındaki tarım ilacı kullanımı verileri üzerinde büyük bir çalışma yürütmüştür. Bu dokuz yıllık dönemde GDO lu soya, mısır, pamuğun kabul edilmesi ile 122 milyon libre daha fazla tarım ilacının kullanıldığını ortaya koymuştur. Benbrook böcek öldürücülerde 16 milyon librelik küçük bir düşüşe karşılık, herbisit dayanıklılığı olan GDO ürünler nedeniyle 138 milyon libre daha fazla herbisit kullanıldığını belirlemiştir. 5 Ayrıca etkin maddesi glyphosate denilen ot ilacına karşı 2000 yılından sonra yabancı otlar büyük bir direnç göstermeye başlamışlardır (Resim-1). Elimizde çok büyük listeler var. 20 ye yakın otta hangi yıllarda, ne direnci olduğu raporlarda var. 6 Üstelik o büyük şirket; Monsanto da açıklamalarında bunu kabul ediyor. Yani diyor ki ot direnci vardır. 5 C. Benbrook, 2004, Genetically Engineered Crops and Pesticide Use in the United States: the First Nine Years, BioTech InfoNet, Technical Paper no:7, Oct. 2004,. http://www.biotech-info.net/full_version_first_nine.pdf 6 Friends of the Earth, 2009, Who Benefits the GM Crops-Feeding the Biotech Giants, not the Worlds Poor, Amsderdam, (http://www.foei.org/en/ resources/publications/food-sovereignty/2009/gmcrops2009full.pdf) s.21-22. 9

EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 27 Resim-1. Avustralya da GDO lu ürünlerde glyphosate dirençli ryegrass yabancı otu gelişimi. Hatta ve hatta açıklamalarında tekrar sürüm yaparak otları alma tavsiyesinde bulunuyor. Bu açıklamalarda bu işlemlerin yapılması gereken tarihler var. Ayrıca; başka ot ilaçlarının da kullanılması öngörülüyor. Mesela; 2002 2005 arasında glyphosate a ilaveten çok daha fazla zararlı olan ve etkin maddelerinin isimleri 2 4 D, atrazin, acetachlor, metalachlor/s-metalachlor olan herbisitlerin de uygulanması gerektiğini söylüyorlar. Bunu firmanın kendisi söylüyor. Monsanto 13 Eylül 2005 de yayınladığı basın bülteninde herhangi bir herbisit toleranslı ürününü eken çiftçilerin çimlenme öncesi roundup ot öldürücüsü yanında başka ot öldürücülerini de kullanmaları gerektiğini salık vermiştir. 7 Amerika 7 Monsanto, 13 Eylül 2005, Investigation Confirms Case of Glyphosate- Resistant Palmer Pigweed in Georgia, Monsanto pres release. 10

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar Birleşik Devletleri nde 2002-2005 arasında mısırda atrazin kullanımı %12 artıyor. Gene mısırda gylphosate kullanımı da 5 kat artıyor. 8 Çünkü dayanıklılık ortaya çıkıyor. Evrim ile yabancı otlar kendilerini geliştiriyorlar. Bu dayanıklılık geliştiren bitkiler Arjantin de, Brezilya da her yerde ortaya çıktı. Dolayısıyla ilaç kullanımını azalması söz konusu değildir. Glyphosate in başka bir ilacın yerini aldığı söyleniyordu. Bu da kesinlikle doğru değil. Neden illaki yabani otu ilaçla öldürmek gibi bir çaba var? Çok basit, çünkü şirket satacak mal istiyor. Hâlbuki agroekoloji bilimi ilaç kullanmadan, başka tekniklerle otların yok edilebileceğini söylüyor. Otların zararlarını azaltmanın çok yolu vardır. Ancak; en basit şekilde otlar çapa yaparak yok edilir. Herbisit kullanımı dışında diğer bütün yöntemler az veya çok işgücü kullanımını gerektirmektedir. Dolayısıyla bu ilaçların girmesi işçinin çıkması anlamına geliyor. Tarımdaki şirketlerin daha da büyümesi anlamına geliyor. ABD, Brezilya da dev tarım işletmeleri herbisitleri tercih ediyorlar. Bu ilaçların çeşitli kanserojen etkileri olduğu kesin. Dediğim gibi büyük bir tehlike söz konusu, o zaman neden bunun kullanımını savunuyoruz? Başka yöntemler de var. Glyphosate in zararları konusunda epeyce bir çalışma yapılmıştır. Friends of Earth tarafından hazırlanan bir eserde bu etkiler bir araya getirilmiştir. 9 Şirketlerin göz ve cilt için düşük düzeyde tahriş dışında insan sağlığına bir zararı olmadığı iddialarına karşı, bağımsız araştırma 8 Friends of the Earth,2009, age,s.25. 9 David Buffin ve Topsy Jewell, 2001, Health and Environmental Impacts of Glyphosate: The Implications of Increased Use of Glyphosate in Association with Genetically Modified Crops, Friends of The Earth, 11

bulguları değişik ülkelerde glyphosate in en çok zehirlenme olaylarına yol açan ilaçların içinde olduğunu göstermektedir. Gene şirketlerin ilacın su ve toprakta çabucak inaktive olduğuna dair iddialarına karşı araştırmalar topraklarda ve sedimentlerde çok dirençli olduğunu göstermektedir. Bunlara daha başka etkiler de eklenebilir. Eserde bunlar ayrıntılı olarak dokümante edilmiştir. Peki, neden GDO ekiliyor? Amerika da, Brezilya da, Arjantin de hatta Hindistan da Bu ülkelerin sayısı çok fazla değil ama bu ekim yapılıyor. Sebep aslında şu: Büyük işletmeler işçiyi sevmiyor. İlacı seviyorlar. Bir örnek verelim; Gustave Grobocopatel denilen bir işletme var. 80.800 dekar büyüklüğünde korkunç bir işletme Bu işletme sahibinin açıklamaları; GDO lu olmayan soyadan daha fazla verim alındığı halde işçi tasarrufu nedeniyle GDO lu herbisite dayanıklı soya ektikleri yönündedir. Çünkü işçi kullanmıyor, onun yerine herbisit kullanarak bu olayı bitiriyor. Hâlbuki yabancı otun zarar vermesini engelleyecek birçok agroekolojik yöntem var. Çapa bunlardan sadece birisidir. Bazı yerlerde yabancı ot dediğimiz şeyler yenmektedir. Büyük işletmeler işçiyi dışlayarak zehirleri seviyorlar. Ama bunun yanında herbisitlerin kanser yaptığı da unutulmamalıdır. 12

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar İkinci bir nokta daha var. Latin Amerika ve Kuzey Amerikanın bazı bölgelerinde köylü tarımı ortadan kalkmış durumda, buralarda tarım büyük işletmeler tarafından yapılmaktadır. Brezilya da toprak büyüklüğü Belçika nın yüz ölçümü kadar olan işletmeler var. Bu insanlar işçi sevmiyorlar. Dolayısıyla her şeyi ilaçla yapmak istiyorlar. Bunun sonu ne oluyor? Brezilya da ve Arjantin de gördüğümüz sefalet manzaraları ortaya çıkıyor. İnsanlar şehirlere sürülüyorlar. Orada tuvaleti bile olmayan yerlerde yaşamak zorunda kalıyorlar. GDO nun yayıldığı ülkelerde aynı zamanda şunlar da olmaktadır; GDO lu olmayan tohum bulmak zorlaşmaya başlıyor. Hindistan da devlet GDO yu destekliyor. Devlet kendi ürettiği GDO lu olmayan tohumların üretimini kısıyor. Bazı yerlerde de yasaklıyor. Çiftçilerin tohum satışı yasalarla yasaklanıyor. Mesela ülkemizde de böyledir. Ülkemizde çiftçiler çıkan tohum yasasından sonra kendi tohumlarını satamazlar. Ancak değiştirebilirler. Bu müthiş bir hegemonya, müthiş bir baskı fakat biz buna alıştık. Artık bu normal gelmeye başlıyor. Bütün bunlar ilerleme adına yapılıyor. Daha iyi, daha verimli olsun deniyor. Köylüler sanki tohumlara bir hile katacaklar gibi düşünüyorlar. Tohum yasası köylüyü baskı altına alıyor, tohum ve fide satmasını yasaklıyor. GDO şirketleri başka bir şey daha yapıyor. Nedir o? Mesela Kanada da artık GDO lu olmayan kolza (yağ bitkisi) yetiştirmek imkânsız hale geldi. Çünkü GDO lu tohum tamamen bulaştı. Yetmiyor, GDO şirketleri, siz GDO lu bir şey yetiştirmek istemeseniz bile, komşunuzdan size bulaşıyorsa tohum çalmak suçu ile sizi mahkemeye verip, 13

EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 27 ağır cezalar ödetmeye çalışıyor. Böyle yüzlerce örnek var. Bunun sonucunda Kanada da, Amerika da çiftçiler artık GDO lu olmayan tohumları ekmekten vazgeçiyorlar. O ürünü terk edenler var. Ya ürünü terk ediyor, ya büyük şirketin boyunduruğunu kabul etmek zorunda kalıyorlar. Ancak şirketlere karşı davaları kazanıp, şirketlere tazminat ödeten çiftçiler de var. Bunun sonucunda Hindistan da, pamukta büyük bir hegemonya yayıldı ve birçok çiftçi verim düşüklükleri nedeniyle intihar etti. Acaba dünyayı besleyebilecek başka seçenekler var mı? Yani biz GDO lara muhtaç mıyız? Entegre ürün yönetimi (ICM) veya entegre zararlı yönetimi (IPM) denilen bir yöntemle pamukta veya başka ürünlerde hiç ilaç atmadan üretim yapmak mümkün. Bunu kabaca böceği böceğe yedirmek diye tarif edelim. Ancak bakteri veya kültürel önlemler gibi başka uygulamalar da var. Entegre ürün yönetimi İzmir de pamukta da uygulanmış idi. Ancak çok küçük ölçülerde oldu. Hâlbuki başka ülkelerde örneğin Endonezya da milyonlarca çiftçi bu yöntemi başarı ile uyguluyor. Bu konuda yapılmış araştırmalar pamukta % 21 daha fazla verim alındığını gösteriyor. 10 Bir başka uygulama da çek-it teknolojisi (push-pull technology) adını alıyor. Mısırlarda ekilen alanın dışına böcekleri çekici bir bitki yetiştiriyorsunuz, içine ise bu böceği ittirecek başka bitkiler yetiştiriyorsunuz. Mısırı kurtarıyorsunuz. 10 Grain, 2007, Bt cotton the facts behind the hype Seedling içinde, January,2007, http://www.grain.org/seedling/?id=457 14

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar Elimizde bir rapor var. 58 ülkeden 400 uzmanın yaptığı Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası nın desteklediği bir rapordur. 11 Bu raporun hazırlanması 4 yıl sürüyor ve 2008 de tamamlanıyor. Çözüm olarak diyorlar ki, ekolojik, düşük girdili, düşük masraflı tarım yöntemleri açlıkla mücadele için en iyi yöntemdir. GDO ürünleri açlık ve yoksullukla mücadelede çok az bir potansiyel gösteriyor. Bu çalışmanın başında GDO şirketleri bu raporu destekliyorlarmış, içinde yer almaya çalışıyorlarmış, sonunda bu raporun kendi isteklerini söylemeyeceği anlaşıldığında hepsi bu çalışmadan ayrılmışlar. Bu yaklaşık 600 sayfalık büyük bir rapor. Diğer yandan GDO dışı teknolojilerle daha başarılı ıslah yapılabiliyor. Bu katılımcı ıslah dediğimiz bir yaklaşım. Bu yaklaşımda bilim insanları, ıslahçılar çiftçilerle en başından itibaren, yani daha ıslah çalışması fikri ortaya çıkmadan önce birlikte çalışıyorlar. Bugünkü bütün kültür bitkileri aslında çiftçiler tarafından geliştirilmiştir. Ayrıca Türkiye de Batı Akdeniz Araştırma Enstitüsü tarafından mısır, sap ve koçan kurduna karşı mısır tohumu geliştirilebilmiştir. Yani 11 UNDP, FAO, UNEP, UNESCO, World Bank, WHO, GEF, 2009, International Assesment of Agricultural Knowledge, Science and Technology for Development, Washington, http://www.agassessment.org/ 15

EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 27 GDO tek çözüm değil. Ama ulusaşırı şirketler hızla yerel türlerin tohum kaynağını yok etmekteler. Tohum Yasası bunun en büyük nedenlerinden biridir. GDO lu şirketler biz bu işten vazgeçtik deseler bile başımızda çok büyük bir tehlike var. Yerel çeşitlerimizi kaybediyoruz. Hâlbuki bu yerel çeşitler üzerine İngiltere de ve Amerika da yapılmış araştırmalar, bunların bize büyük miktarda antioksidanlar sağladığını gösteriyor. Bu nedenden dolayı hem zehirli ilaçlar, hem de besleyici özelliğini yitirmiş şirket tohumları nedeniyle bütün ülkelerde ve ülkemizde kanser alabildiğine gidiyor. Bunun sebebi bu tarım sistemleridir. Diğer yandan GDO lu olan ve olmayan ürünler yan yana yaşayamıyorlar. GDO bulaşması söz konusu oluyor. Meselâ; Kanada da yağlık organik kolza üretimi tamamen yok olmuş vaziyettedir. Türkiye de en son bir Biyo-Güvenlik Yasası çıktı. GDO ya Hayır Platformu nun, Ziraat Mühendisleri Odası nın ve birçok insanın katkılarıyla ve çabalarıyla GDO lu ürünlerin üretimi Türkiye de yasaklandı, ancak ithalatı serbest durumdadır. Fakat kalırsa hem ithalatı, hem üretiminin yasaklanması gerekir. Bunun yarattığı birçok zarar var. Bir de hep şu söyleniyor : 16

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar yersiniz bunlar hazım olur gider. Yapılan araştırmalar insanların bağırsaklarında milyarlarca faydalı bakteri olduğunu gösteriyor. Siz bize baktığınızda bir tek insan görüyorsunuz, bizim içimizde bizimle beraber simbiyoz (dayanışma) halinde yaşayan milyarca faydalı bakteri var. Bunlara bu genlerin geçtiği konusunda kesin kanıtlar var. Bitkilerden de toprak bakterilerine geçtiğine dair kesin bilgiler var. Avrupa veya Amerika nın Gıda ve İlaç örgütlerinin her açıklamasına güvenilmemelidir. Bu ülkelerin bu kurumları çok iyidir demenin de bir anlamı yok. Meselâ; EFSA deli dana hastalığında sınıfta kalmıştır. Yıllarca deli dana yı küçümsediler, ondan sonra tedbir almaya başladılar. Prion denilen bakteri altı bir varlığı etlerle yiyorsunuz. Beyninize gidiyor ve orada çoğalmaya başlıyor. Sonra beyniniz süngere dönüyor. Biyoloji o kadar basit bir şey değil. yeriz gider, bunlardan kurtuluruz demek çok yanlıştır. 17

EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 27 18

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar TRANSGENİK BİTKİLERİN (GDO) İNSAN SAĞLIĞINA OLASI ETKİLERİ Prof. Dr. Muzaffer TOSUN Transgenik bitkiler ya da diğer bir ifadeyle GDO'ların insan sağlığı üzerine olası etkilerini allerjik, antibiyotik dayanıklılık, yabancı DNA nın yenmesi, karnabahar mozaik virüsü ve gıda kalitesi açısından incelemek mümkündür. Transgenik bitkilerin olası allerji etkileri. Belirli gıdalara karşı allerjisi bulunan bireyler, herhangi bir ürünü satın aldıklarında bunun içeriğini inceleyerek allerjik reaksiyona sebep olan maddelerin bulunup bulunmadığını kontrol etmektedirler. Belirgin bir allerjisi bulunmayan kişilerin bile transgenik bitkilerdeki yeni proteinler nedeniyle allerji olma riskleri bulunmaktadır. Dünyada yaygın olarak ticari üretimi yapılan bazı bitki türlerine (mısır, pamuk, soya ve kanola) Bacillus thuringiensis bakterisinden izole edilen Cry (delta endotoksin) genleri ve Streptomyceses hygroscopicus bakterisinden izole edilen Bar geni transfer edilerek transgenik bitkiler elde edilmiştir. Cry geni bitkilere aktarıldığında bazı böceklerin larvalarına toksik olan bir protein üreterek bitkileri böceklere dayanıklı hale getirmektedir. Bar geni ise aktarıldığı bitkide bazı herbisitlere (fosfinotrisin-ot öldürücülere) karşı dayanıklılık sağlamaktadır. Ancak şu ana kadar ticari üretimine izin verilen transgenik bitkilerin, transgenik olmayan bitkilerden ileri gelebilecek allerji risklerinden daha fazla risk taşıdığına dair kanıtlar elde edilememiştir. Bugüne kadar yapılan çalışmalardan sadece iki potansiyel 19

EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 27 problem tam açıklanamamış ve bu iki transgenik bitkinin de insan gıdası olarak kullanımı yasaklanmıştır. Bunlar soya fasulyesi ve Starlink Mısır dır. Pioneer firması tarafından soya bitkisine Brezilya Nut (Brezilya fındığı) ından alınan bir gen aktarılmıştır. Buradaki amaç, Brezilya fındığında bol olmasına karşın, soya fasulyesinde az bulunan methionin amino asidi oranını fazlalaştırarak, soya fasulyesinin besin kalitesinin arttırılmasıdır. Ancak Breziya fındığına allerjenlik oldukça yaygın olduğundan, bu allerjenlik etkisi transgenik soyada da gözlenmiştir. Soya fasulyesine aktarılan genin aynı zamanda allerjenik reaksiyonları da tetiklediği düşünülmektedir. İlgili firma bu soya fasulyesini hayvan yemi olarak pazarlamayı arzuladıysa da daha sonra bunun hasat, taşıma ve depolama esnasında denetlenmesinin zor olduğu anlaşıldığından, bu transgenik soya fasulyesinin ticari üretim için onayı alınmamış ve piyasaya sürülmemiştir. Aventis firması tarafından geliştirilen Starlink transgenik mısır çeşidinin insan gıdası olarak da 20

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar tüketimi hedeflenmiştir. Ancak bu mısır çeşidi insanlar için allerjik olabileceği endişesi ile sadece hayvan yemi olarak kullanılmak üzere onaylanmıştır. 2001 yılındaki araştırma sonuçlarından elde edilen bulguların, olasılıkla bu transgenik mısırın da allerjen olmadığını göstermesine karşın, uzmanlar arasında tam bir görüş birliğinin oluşmaması nedeniyle bu konudaki tartışmalar halen devam etmektedir. Tartışmaların bazı önemli noktaları şunlardır; a. Aventis şirketi tarafından yapılan denemelerde, mısır tanesine aktarılan proteinin daha sonra ısıtma ve ıslatılma işlemleri ile parçalandığı belirtilmektedir. Böylece ticari olarak pazarlanan gıdaların pişirilmesi veya nemlendirme proseslerinden geçirilmesi sonucunda yabancı protein parçalanmış olacaktır. Ancak uzmanlar kurulu bu işlemlerden sonra bile transgenik proteinin mevcut olabileceğini ve allerjik reaksiyon yapabileceğini düşünmektedir. Ayrıca, ıslatılma ve ısıtılma işlemleri sonucunda transgenik protein molekülünün biçiminin değişmesi durumunda, mevcut test yöntemleri ile bunun belirlenmesinin mümkün olamayabileceği vurgulanmaktadır.