Sanskrit Kökenli Çurni Kelimesinin Anlamı Barut mu Yoksa Toz mu? PROF. DR. OSMAN F. SERTKAYA E ski Uygur tıp metinleri üzerinde Dr. Mahmut Gürgan la, yaptığı bir araştırma için, çalışıyoruz. Mahmut Bey metinlerde geçen çurnı kelimesi için merhum hocam Ahmet Caferoğlu nun Uygur Sözlüğü ve ikinci baskısı olan Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü adlı eserlerine bakmış ve kelimenin anlamını barut şeklinde bulmuş. Bana bu karşılık doğru mudur? diye sordu. Ben de doğru anlamın toz, pudra olması gerektiği, barut karşılığının çeviri yanlışı olduğunu söyledim. Mahmut Bey Hocam! lütfen bunu bir yazı ile düzeltiniz. Çünkü Deontoloji Enstütüsündeki meslektaşlarım başta olmak üzere herkes bu yanlış barut karşılığını buluyor ve naklederek kullanıyor. dedi. Gerçekten de 6 yıl önce Koç Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Doç. Dr. Timur Kocaoğlu, Genel Ağ daki Türkoloji sayfasında Afganistan Özbekçesi ile yazılan bilmece ve bulmacalarda Cukri (Çükri) şeklinde geçen bir kelimenin anlamını sormuştu. Ben de Genel Ağ yolu ile Cukri (Çükri) kelimesi hakkında kendisine şu cevabı vermiştim. 349 Sevgili Timur CUKRİ (ÇÜKRİ) kelimesinin anlamı ve kökeni konusundaki soruna ancak cevap verebiliyorum. Kelime Türk lehçelerinde Afganistan Özbekçesinin dışında Kırgız Türkçesinde de ÇÜKÜRÜ şeklinde geçiyor 1 ve İran kökenli olarak gösteriliyor. Bu bitkinin Rusça adı halk arasında KİSLİÇKA şeklinde küçültme şekliyle de ifade edilen KİSLİTSA olup karşılığı da KUZUKULAĞI dır. 2 Ispanakgillerden olan bitkinin Turetsko- Russkiy Slovar 3 daki KUZUKULAĞI maddesi şavel vorob inıy, 1 K. K. Yudahin, Kirgizsko-Russkiy Slovar, M. 1965, s. 878. 2 Mustafayev-Şerbinin, Russko-Turetskiy Slovar, M., 1972, s. 323a. 3 M. 1977, 579b.
350 şavelyok (Rumex acetosella) karşılığını verir. Türkçe Sözlük deki 4 KUZUKULAĞI maddesi ise Kara buğdaygillerden, sulak yerlerde yetişen, çiçekleri iki evcikli ve kırmızımtrak bir bitki, yaprakları salata olarak kullanılır (Rumex acetosa) bilgisini veriyor. Merhum hocamız Turhan Baytop un TDK tarafından yayımlanan Türkçe Bitki Adları Sözlüğü 5 adlı eserindeki KUZUKULAĞI (Rumex acetosella) maddesi bitkiyi tanıtarak bitkinin Anadolu da kullanılan diğer isimlerini veriyor. Ancak bitki ve ailesi hakkında daha geniş bilgi Yine Turhan Baytop un Türkiyede Bitkiler İle Tedavi 6 adlı eserindeki KUZUKULAĞI maddesinde bulunmaktadır. Bu bitki Armenag Bedevian ın Illustrated Polyglottic Dictionary of Plant Names in Latin, Arabic, Armenian, English, French, German, Italian and Turkish Languages 7 adlı sözlüğünde No 3008 Rumex acetosella ve No 2506 Oxalis acetosella (Küçük kuzukulağı) ve No 3007 Rumex Acetosa (Kuzukulağı) vs. şeklinde de geçiyor. Arapça adı HUMMÂD / HUMMÂZ olan bitkinin adının Yudahin de İran kökenli gösterilmesi beni kelimenin Sanskrit kökenli olabileceği fikrine götürdü. Gerçekten de Steingass, s. 397a daki CHUKRİ sorrel [Kuzukulağı] maddesi eski Uygur Türkçesine sanskrit CURNA dan geçen ÇURNI kelimesine benzemektedir. Gerçekten de Sir Monier Monier-Williams ın Sanskrit-English Dictionary, s. 399c deki CUKRA sorrel madddesi bu paralelliği kurmamda haklı olduğumu gösterdi. Sonuç olarak diyebiliriz ki skr. CUKRA kelimesi Farsça üzerinden Afganistan Özbekçesine CUKRi (ÇÜKRİ), Kırgız Türkçesine de ÇÜKÜRÜ şeklinde geçmiştir. Kelimenin Skr. karşılığı sorrrel [kuzukulağı], Arapçada hummâd / hummâz, Rusçada ise kislitsa şeklinde geçer. Bu cevabımla ilgili olarak Türkoloji sayfasında Adnan Atabek imzası ile 16 Temmuz 2003, saat 10.30 da Çükri-kuzu kulağı-bilim başlığı ile verilen cevap yazısında sap ile saman karıştırılmış, A. Atabek okuduğunu anlamamış, benim 4 2, K-Z, Ankara, 1998, s. 1429b. 5 Ankara, 1994, s. 192-193. 6 İstanbul, 1984, s. 314-315. 7 Cairo, 1936.
Doç. Dr. Timur Kocaoğlu nun sorusuna verdiğim açıklamamda olmayan ifadeleri ve anlamları konuya sokuşturmuş ve kendisinin bu sokuşturmalarına dayanarak sahtekârlık yapıldığını söylemiş, başka sözleri yabancıya yamamak çılgınlıktır gibi ifadeler kullanmış, ancak benden de gereken cevabı almıştı. Benim Timur Kocaoğlu na verdiğim bilgi notunu iyi anlamak için önce Hintçeden Türkçeye kelime geçişlerinin sistemi üzerinde durmak gerekiyor. Türk-Hint kelime alışverişi, bugünkü bilgilerimize göre, direkt yoldan değil, dolaylı yoldan olmuştur. Budizm Hindistan dan yayılırken önce Çin e ve İran kavimlerine geçmiştir. Hintçe kelimelerin ise Çince, Sogdça, Toharca, Tibetçe gibi dillerden Eski Türkçeye tercüme edilen dinî eserler yoluyla Türkçeye geçtiğini biliyoruz. Ancak bu geçişte Hintçe kelimenin önce aracı dilin sonra da Türkçenin gramer kurallarına uyması sonucunda belirli değişikliklere uğradıkları da gerçektir. İşte bu yüzden Skr. dhyāna = Uygur. dyan, Skr. kalpa = Uygur. k(a)lp, Skr. ksana = Uygur. kşan, Skr. mahārāca = Göktürk makaraç = Uygur. maharaç, Skr. puṇya = Uygur. buyan, Skr. nirvāna = Uygur. nirvan, Skr. saṃsāra = Uygur. sansar, Skr. sūtra = Uygur. sudur, Skr.vihāra = Uygur. vihar gibi geçişmelerde Hintçe kelimelerin sonundaki -a sesinin Türkçede kaybolduğu, Skr. ratna = Uygur. erdini, Skr. cūrna = Uygur. çurnı, Skr. cukra = Uygur. çukrı gibi kelimelerde de Hintçe kelimelerdeki -a son sesinin Türkçede -i şeklini aldığı tespit edilmiştir. Ayrıca Hintçe isimlerde artikel vardır. Türkçede ise artikel yoktur. Dolayısıyla Hintçe kelimenin artikelini gösteren ek kelime Türkçeye geçerken ya düşer, ya da değişir. Meraklıları Masahiro Shôgaito nun Kodai uigurugo ni okeru indo raigen shakuyô-goi no dônyûkeiro ni tsuite = On the Routes of the Loan Words in the Old Uigur Language 8, Eddy Moerloose ın Sanskrit Loan Words in Uighur 9 ve Jens Peter Laut un Der frühe türkische Buddhismus und seine litararischen Denkmäler 10 adlı araştırmalarında bu geçiş denkliklerini listeler hâlinde derinlemesine işlediklerini görebilirler. Şimdi Skr. cūrṇa dan eski Uygur Türkçesine çurnı şeklinde geçen kelimenin Barut olarak anlamlandırılışı nereden geliyor buna bakalım: Ahmet Caferoğlu, Uygur Sözlüğü, Birinci Bölüm, A-K, İstanbul, 1934, s. 351 8 Ajia Afurika gengo bunka Kenkyû = Journal of Asian and African Studies, 15, 1978, s. 79-110). 9 Journal of Turkish Studies = Türklük Bilgisi Araştırmaları, 4 (1980), s. 61-78. 10 Wiesbaden, 1986.
352 48 deki çurnı Barut. H. I 4,3; 8, 88 = Skr. cûrna İnce toz, un, barut. [Bak. H. I s. 16 not]; II. 8, 45; 12, 110; Kaş. I. 363 maddesinde bunu söylüyor. Hocam Caferoğlu nun kaynağı da Reşid Rahmeti Arat ın Zur Heilkunde der Uiguren adlı doçentlik tezinin I. cildindeki açıklama notudur. Bu Almanca açıklama notunu aşağıda aynen veriyor Türkiye Türkçesine çeviriyorum: 3. çurnı. Aus dem Skr. cūrṇa feiner Staub, Mehl, Pulver. Wir haben hier wiederum ein gutes Beispiel für das auslautende Skr. -a (= ) = uig. -i. s. auch: kuṣṭha = kuşḍi (91). Es scheint neben der ursprünglichen Bedeutung Pulver (s. ZZ. 4, 8, 88 und 92). auch das fertige Präparat (Medikament) zum Ausdruck zu bringen (s. Z. 3, 6 und 163), vgl. die bestimmten Präparate: ankabuş çurnı otı (6) und suksumur çurnı (14). KAŞ. kennt çurnı nur als Abfuhrmittel [3. çurnı. Skr. cūrṅa Çok ince toz, un, pudra dan. Burada tekrar Skr. -a (= ) = Uyg. -i için güzel bir örneğe sahibiz. bk. aynı zamanda kuṣṭha = kuşṭi (91). Öyle görünüyor ki kökenindeki anlamı Pudra nın yanısıra (bk. 4, 8, 88 ve 92. satırlar) aynı zamanda hazırlanmış ilaç (müstehzar, preparat) anlamına da geliyor. (bk. 3, 6, 163), Krş. belli ilâçlar: ankabuş çurnı otı (6) ve suksumur çurnı (14). Kâşgarî. curnı yı sadece müshil olarak tanıyor.] Ahmet Caferoğlu Reşid Rahmeti Arat ın çurnı için verdiği Pulver kelimesini barut olarak anlamlandırmış. Ben ise bu kelimeyi yukarıda pudra olarak çevirdim. Pulver kelimesinin Almancadaki anlamları için bk. Karl Steuerwald, Deutsch-Türkisches Wörterbuch, 11 s. 431a-b. das Pulver 1. Pudra, toz; 2. (Schieߺ) barut; 3. tıp. toz ilaç; pulverig tozlu, tozumsu, toz halinde ; purverisieren toz hâline getirmek, tozlaştırmak, der Pulverschnee toz halindeki kar. Görüldüğü gibi R. Rahmeti Arat Almanca çevirisinde Pulver kelimesini kullanmış, Ahmet Caferoğlu da bu kelimenin Almancadaki ilk anlamları olan toz, pudra karşılığı yerine ikinci karşılığı olan Barut karşılığını kullanmış, böylece 1934 ten başlayan ve bugüne kadar devam eden bir yanlış karşılık kullanılır olmuştur. Eczacılıkta bir ilacın ham maddesi sert veya iri bir madde ise, ufaltmak, inceltmek için dövülür, ezilir, öğütülür. Dövmek fiili Eski Uygur tıp metinlerinde sokmak şeklinde geçer. Sokmak 11 Wiesbaden, 1974.
dövmek, ezmek fiilinden fiilden isim yapan -gu eki ile yapılan bir aletin adı olan Sokgu kelimesi havan anlamında kullanılır. Bugün Anadoluda bugdayın bulgur hâline getirilmesi birçok yerde büyük sokularda yapılır. Kelime bir halk türküsünde şöyle geçiyor: Sokuda bulgur gelinim, sokuda bulgur. Eski Uygur Türkçesinde yumşak sokmak hafif dövmek de mektir. Mesela cevizi, fıstığı hafif döver, tatlı içine, üstüne serpersiniz. Eski Uygur Türkçesinde inçke (yinçke) sokmak ince dövmek, iyice dövmek demektir. Döveceğiniz maddeyi iyice inceltir, toz, pudra, kına hâline getirirsiniz. Bu iyice dövülerek inceltilmiş, toz, pudra, kına hâline getirilmiş nesnenin eski Uygur Türkçesinde çurnı şeklinde kullanılan karşılığının aslı Sanskrit cūrṅa kelimesidir. Eski Uygur Türkçesinde çurnı kılmak bir nesneyi döverek, ezerek, öğüterek toz, pudra, kına inceliğine getirmek demektir. çurnı kelimesi Kutadgu Bilig in 1064. beytinde çurnı ögüt- şek linde geçiyor. Dolayısıyla cisimler çurnı kılındığında toz hâline pudra hâline getirilir, barut hâline getirilmez. Keza Almancadaki der Pulverschnee kelimesini toz hâlindeki kar, çok ince yağan kar yerine barut hâlindeki kar diye anlamak ve çevirmek de mümkün değildir. Bu yüzden çurnı = barut anlayışı ve buna bağlı olarak söylenen sözler ile verilen hükümler havada kalmaya ve boşlukta yüzmeye mahkûmdur. Sir Gerard Clauson un Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth Century Turkish, 12 s. 430b deki çurnı maddesi de şöyledir: 353 çurnı: powder ; l.-w. ultimately der. f. Sanskrit c rna, same meaning. N. o. a. b. Uyğ. VIII ff. Civ. (in medical prescriptions) rasayan çurnı rasāyana powder TT VII 22, 1; TT VIII M. 19-20 (antağ); common in H I and II: Xak. XI. çurnı: a laxative drug (daw mushil) compounded by Turkish physicians Kaş. I 435: KB (in a verse with several unidentified drugs) ya çurnı ögit or have a powder ground 1064; a. o. 2887 (Kaş. s translation should perharps be adopted here). Powder kelimesinin İngilizcedeki anlamları olan 1. toz; 2. pudra; 3. barut için bk. 13 Annemizin veya eşimizin pasta, kek vs. yaparken hazırladığının iyice 12 Oxford, 1972. 13 Hâmit Atalay, İngilizce-Türkçe Sözlük, 2, J-Z, Ankara, 1999, s. 2657.
354 kabarması için kullandığı pudra inceliğinde olan baking-powder e pişirme tozu = kabartma tozu yerine pişirme barutu = kabartma barutu mu diyeceğiz. Bu bakımdan Almanca Pulver, İngilizce Powder kelimesini barut yerine pudra şeklinde anlamak gerektiği iyice anlaşılmıştır sanıyorum. çurnı ögit- örneği için de şunları söyleyebiliriz. Reşid Rahmeti Arat Kutadgu Bilig in 1064. beytini kerek kat selise kerek tiryak it / kerek matrıdus kat ya çurnı ögit okumuş ve ister şelise kat, ister tiryak yap, ister matridus karıştır, ister müshil ver şeklinde anlamlandırmıştı. Peter Zieme nin bu beyti Indische Wörter in nichtbuddhis tischen alttürkischen Texten 14 adlı araştırmasında kerek kat silise kerek tiryak it / kerek ma tridoş kat ya çurnı ögit şeklinde yeniden okuyarak anlamlandırdığını da bildirelim. P. Zieme Kutadgu Bilig in 1064. beytinin ikinci mısrasındaki Arat ın matriduş okuduğu kelimeyi ma tridoş şeklinde iki kelime olarak düzeltmiştir. Buradaki ma kelimesi Türkiye Türkçesinde dahi, da/de anlamına gelen pekiştirme fonksiyonlu edattır. Zieme tridoş kelimesini ise Skr. tridoṣa = Uygur. üç doşlar şeklinde yani ariri, viriri, ve haritaki olarak açıklamaktadır. Görüldüğü gibi Sanskrit kökenli kelimeler Eski Türkçenin Göktürkçe, Uygurca gibi metinlerinde değil, Orta Türkçenin Kutadgu Bilig, Divanü Lugati t- Türk gibi metinlerinde de görülmektedir. 14 Indien und Zentralasien. Sprach- und Kulturkontakt. Vorträge des Göttinger Symposions vom 7. bis 10. Mai 2001, Wiesbaden, 2003, s. 153-163.