Türkiye nin Yak n Do u D fl ve Güvenlik Politikas Dr. Thomas Gutschker Çõkmazda - Orta Doğu daki Türk Dõş Politikasõ ve Güvenlik Politikasõ Bu konuya olan ilgi, Türkiye nin AB üyeliği hakkõndaki tartõşmayla doğrudan bağlantõlõdõr. Bu tür bir seçenekten yana olanlar, geçmiş yõllarda sürekli olarak "Avrupa ile Orta Doğu arasõnda", çağdaşlõk ile İslamiyet arasõnda bir köprü olan Türkiye imajõnõ kullanmõşlardõr. CDU lu dõş politikacõ Volker Rühe, 2004 yõlõnda bunu "Avrupa Arap dünyasõna bir köprü kurmuş ve İslam, çağdaşlõk ve demokrasinin birbiriyle uzlaşabileceğini göstermiş olur" şeklinde formüle etmiştir. Belçika dõşişleri bakanõ Louis Michel ise şöyle diyordu: "Türkiye yüzünü sürekli Batõ ya çevirdi. Türkiye seküler yapõsõyla farklõ dinler ve kül- 75
Türkiye nin Yak n Do u D fl ve Güvenlik Politikas türler arasõnda bir köprü vazifesi görmektedir. Kültürlerin diyalogunu koruyup, sürdürebilir." Buna karşõn Türkiye nin üyeliğine şüpheyle yaklaşanlar bu köprü benzetmesini sürekli sorguladõlar. Bunlara göre bu köprü olma düşüncesi bile yanõltabilir, çünkü Türkiye bir köprü gibi "kullanõlmak" için çok büyük ve kendinden de o derece emin bir ülkedir. Türkiye, asla AB nin bu bölgedeki çõkarlarõyla örtüşmek zorunda olmayan kendi bölgesel çõkarlarõnõn peşindedir. Ayrõca Türkiye nin, Osmanlõ İmparatorluğu dönemindeki sömürgeci tarihinden dolayõ Arap komşularõ tarafõndan pekte sevilmediğine işaret edilmektedir. Bu dönem, sadece İslamcõlar açõsõndan bir çöküş dönemi anlamõna gelmiyor. Tanõnmõş İngiliz şarkiyatçõ Bernard Lewis de "What went wrong?/ Yanlõş Giden Neydi? (Almanca: Der Untergang des Morgenlandes/Şarkõn Çöküşü, 2003) başlõklõ kitabõnda şarkõn kültürel ve bilimsel donukluğunun Osmanlõ hakimiyetinin bir sonucu olduğu tezini savunmaktadõr. Bunun dõşõnda bu köprü benzetmesini eleştirenler, Türkiye anayasasõnõn Araplara göre din ile devletin birbirinden ayrõlmasõnõ öngördüğü ve dolayõsõyla "gayri İslami" bir anayasa olduğu için Araplarõn Türklere karşõ duyduğu nefrete işaret etmektedirler. Başbakan Erdoğan AB den gelen bazõ eleştirilere kõzarak 2004 yazõnda konuya yeni bir boyut kazandõrdõ ve Türkiye nin ille de bir AB üyeliğine mecbur olmadõğõnõ ve "başka seçeneklerinin" de olduğunu söyledi. Başbakanõn bu sözleri, Ankara nõn kendi gücüyle Orta Doğu da hakim güç olmayõ deneyebileceği şeklinde anlaşõldõ. Türkiye nin Orta Doğu da üstleneceği bir köprü işlevinin lehinde ve aleyhindeki argümanlar hakkõnda uzun süre tartõşõlabilir. Çoğu kez bunun için tarihin derinliklerinde kalmõş örnekler verilmeye çalõşõl- 76
Dr. Thomas Gutschker maktadõr. Tabii ki tarihi tecrübelerin ve olaylarõn özellikle de henüz "tarih sonrasõ dönemin" eşiğini aşmamõş olan şarkta günümüz insanõnõn bilincini etkilemeleri bakõmõndan bu da meşrudur. Buna rağmen bakõşlarõmõzõ bir de halihazõrdaki duruma çevirmek yerinde olur. Çünkü yakõn geçmişte Ankara konumuzla bağlantõlõ birçok inisiyatifle dikkatleri çekti. Bunlardan üç tanesini seçmek ve aşağõda ayrõntõlõ olarak ele almak istiyorum. 1. Ankara ve Hz. Muhammed Karikatürleriyle İlgili Tartõşmalar Hz. Muhammed le ilgili karikatürler hakkõndaki infialin İslam Dünyasõ nda doruğa ulaştõğõ esnada "International Herald Tribune" gazetesinde (05.02.2006 tarihli basõmõ) İspanya başbakanõ Zapatero ile Türkiye başbakanõ Erdoğan õn ortak bir demeçleri yayõnlandõ. Her iki başbakan da buradaki fikir özgürlüğünü kendi demokratik sistemlerinin en önemli dayanağõ olarak tanõmlõyor ve karikatürlerin yayõnlanmasõnõ yasal gördüklerini belirtiyorlardõ. Ama itirazlarõ, yasal olan her şeyin meşru olmadõğõ yönündeydi. Müslümanlarõn dini duyarlõlõklarõna saygõdan dolayõ bu karikatürlerin yayõnlanmasõnõ "ahlaki ve siyasi bakõş açõsõyla" reddettiklerini söylemişlerdir. Başbakanlar bu karikatürlerin kültürlerin küresel ortak yaşamõna verdikleri zarara işaret ederek, bu argümanõ daha geniş bir alana yaymaktadõrlar. Her iki başbakan da bir "Kültürlerin İttifakõ" ("alliance of civilizations/medeniyetlerin İttifakõ") propagandasõ yapmakta ve müşterek açõklamalarõnõ şöyle gerekçelendirmektedirler: Türkiye ve İspanya tarihi açõdan Doğu ile Batõ nõn kesiştiği noktada bulunduklarõndan, kültürlerin bir arada yaşamasõnõn getirdiği zenginliğin, ama aynõ zamanda bu zenginlik içinde doğan yõkõcõ güçlerin bilincindedirler. 77
Türkiye nin Yak n Do u D fl ve Güvenlik Politikas Bu makale Türk hükümetinin kendisine dõşarõdan yakõştõrõlan köprü işlevine içerik kazandõrmak ve yaşama geçirmek için belki de en hõrslõ çabasõnõ göstermektedir. Erdoğan, bu anlaşmazlõkta arabuluculuk yapma isteğinin gerekçelerini 10 Şubat ta Ankara nõn diplomatik ilişkiler içinde olduğu ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarõna gönderdiği bir yazõyla açõkladõ: "Türkiye, faydalõ olacak diyalog, barõş ve entegrasyon yolundaki bütün samimi çabalarõn yanõndadõr" denilen yazõ şöyle devam ediyordu: "Bizim en büyük hedefimiz Çeşitlilik içinde birlik şeklindeki insanlõk idealine ulaşmak için, şimdiye kadar görülmemiş bir katkõyõ bizzat sağlamaktõr." Bu inisiyatifler Avrupa da memnuniyetle karşõlandõ. Türkiye de ise karikatürlere karşõ barõşçõl gösterilerden ileri gitmedi. Buna rağmen Türkiye başbakanõ somut bir arabuluculuk misyonu üstlenmedi. Bu da özellikle bu taşkõnlõklardan etkilenen Arap devletlerinin kendi inatlarõndan kaynaklanmõş olabilir. Protestolar bir taraftan kendi ülkesindeki İslamcõ muhalefeti yatõştõrmak amacõyla liderler tarafõndan kasten tahrik edildi (Mõsõr, Suriye, Filistin). Diğer taraftan da çoğu rejimler için bir Türk başbakanõndan ders almak eskiden olduğu gibi yine mümkün değildi. Bu noktada köprünün ayağõ henüz diğer kõyõya ulaşmadõ. Doğrusunu söylemek gerekirse, Erdoğan õn basõn özgürlüğünü savunmasõnõn sadece sõnõrlõ ölçüde inanõlõr olduğu söylenebilir. Başbakan kendisini konu alan karikatürlere karşõ oldukça büyük hassasiyet gösterdi. Hatta Şubat 2005 te "Penguen" adlõ magazin dergisine karşõ bir tazminat davasõ açmaya kalkõştõ. Yetkili mahkeme "İnsanlara düşüncelerini özgürce ifade etme hakkõ vermek bilhassa önemlidir" gerekçesiyle Erdoğan õn şikayetini kabul etmedi. Düşünce özgürlüğü ve fikirlerini yayma imkanõ, demokratik toplumun temelini oluşturduğu ve da- 78
Dr. Thomas Gutschker vacõ Erdoğan õn özellikle makamõndan dolayõ eleştiriye tahammül göstermeyi öğrenmesi gerektiği ifade edildi. 2. Hamas õn Ankara Ziyareti Sürgündeki liderleri Halit Meşal başkanlõğõndaki Hamas heyeti, 17 Şubat ta birçoklarõ için sürpriz bir şekilde Ankara ya geldi. Bu ziyaret Hamas õn Filistin deki parlamento seçimlerini kazanmasõndan üç hafta sonra yaptõğõ ilk yurtdõşõ ziyaretiydi. Bu tarihte AB ve ABD nin aldõğõ izolasyon politikasõ yürürlüğe girmişti bile. Bu politikaya göre Hamas la hükümet düzeyinde ilişkiler (a) İsrail in varlõk hakkõnõn tanõnmasõ, (b) Orta Doğu daki barõş süreci çerçevesinde alõnan kararlarõn tanõnmasõ ve (c) Şiddeti reddetmeyi ve silahsõzlanmayõ gerektiriyordu. Bu şartlar yerine getirilmediği için özellikle İsrail hükümeti şiddetli protestolarda bulundu. Halen görevde bulunan başbakan Olmert in çevresindekilerden yaptõrõm uygulanmasõ, hatta ilişkilerin askõya alõnmasõ tehdidi geldi. Türk hükümeti ise Tel Aviv ve Washington a buluşmayõ bildirmek suretiyle, Hamas õn ziyaretini hemen AKP nin bir etkinlik nedeniyle davetine indirgeyerek, kendi açõsõndan gerginliği yatõştõrmaya çalõştõ. Dolayõsõyla Hamas heyeti Erdoğan la değil, sadece dõşişleri bakanõ Gül ve AKP li diğer politikacõlarla (parti merkezinde) görüştü. Buna rağmen hükümet, Hamas heyetine uluslararasõ şartlarõn bir kez daha açõklandõğõnõ belirten resmi bir açõklama yayõnladõ. Filistin bölgelerindeki serbest seçimler yüzünden uygulanan izolasyon politikasõnõ haklõ bulmadõklarõ ise gayrõ resmi açõklamada yer aldõ. Halit Meşal, Ankara ziyaretinden sonra Türkiye nin kendi örgütü için "demokratik bir model" olduğunu söyledi. Kendisinin bu ziyaretten 79
Türkiye nin Yak n Do u D fl ve Güvenlik Politikas "Filistin halkõnõn geleceği için yararlõ tavsiyeler aldõğõnõ" ifade etti; ama ne kendisinin davranõşõ, ne de geri döndükten sonra yapõlan diğer açõklamalarõn, Türkiye nin mesajõnõn yerine ulaştõğõ sonucunu çõkarmaya izin vermemektedir. İsrail den gelen tehditler gerçekleştirilmedi. Erdoğan, görevdeki başbakan Olmert ile yaptõğõ bir telefon görüşmesinde İsrail deki havayõ rahatlatmaya çalõştõ. Bazõ politikacõlar, resmi ilişkilerin kesildiği bir dönemde Hamas ile ilişkilerin üçüncü kişiler üzerinden gerçekleşmesi gerektiğini bildikleri için, Avrupa ve ABD de sessiz kaldõlar. Burada Türkiye için kendisini hem "köprü" olarak göstermesi bakõmõndan hem de bölgesel bir güç olma talebini gerekçelendireceği tamamen ilginç bir diplomatik görev ortaya çõkabilir. Fakat hala İsrail ile nazik ilişkiler yüzünden Türkiye nin hareket alanõ oldukça dardõr. Gerçi İsrail ile ilişkiler, İsrail in Lübnan a girdiği 1993 ten beri ilk kez karşõlõklõ büyükelçi atamalarõyla düzeldi. Özellikle askeri malzemede karşõlõklõ ticaret hacmi artmaktadõr (İsrail yüksek teknoloji, Türkiye ise tekstil ihraç etmektedir). Ayrõca iki ülkenin gizli servisleri de işbirliği yapmaktadõr. Buna rağmen yine de belirli bir güvensizlik varlõğõnõ sürdürmektedir. Bu güvensizlik ilk kez Tel Aviv in Hamas õn Ankara ziyaretine gösterdiği sert tepkide kendini göstermedi. Daha Ocak 2004 te iki ülke arasõnda Anadolu dan içme suyu gönderilmesi konusundaki anlaşma İsrail de şiddetli tartõşma konusu oldu. Bunun temel karşõ argümanõ, Yahudi devleti varlõğõnõ bir Müslüman ülkeye bağõmlõ yapamaz şeklindeydi. Gerçekten de bu anlaşma tanker gemilerle yõlda 50 milyon metreküp tatlõ su sevkiyatõyla sõnõrlõ kalmaktadõr. Bu miktar İsrail in su ihtiyacõnõn %3 üne denk gelmektedir. Daha başka düşünceler bir Akdeniz boru hattõnõn yapõlmasõ gibi iptal edildi. 80
Dr. Thomas Gutschker 3. Ankara ve Şam Bu ilişki de aynõ şekilde sorunlu bir ilişkidir ve bu sorun bir taraftan tarihten gelen toprak ihtilaflarõ (İskenderun Hatay sorunu), diğer taraftan da kõsõtlõ su rezervlerinden kaynaklanmaktadõr. Buna rağmen ilişkilerde son yõllarda dikkate değer adõmlar atõldõ. Eski bir kavganõn yeniden alevlenmesinin ardõndan 1998 yõlõnda iki ülke arasõndaki bu endişe verici mesele yumuşatõlabildi. PKK lideri Abdullah Öcalan emirlerini Şam dan verdiği ve Suriye nin de onu sõnõr dõşõ etmeye razõ olmadõğõ için Ankara açõkça savaş tehdidinde bulundu. Bundan birkaç gün sonra Öcalan Rusya daydõ ve 16 Şubat 1999 tarihinde Nairobi de yakalanmasõyla ve İsrail e teslim edilmesiyle sona erecek bir yolculuğa çõktõ (burada İsrail gizli servisi Mossad õn etkisinin olduğu söylenmektedir). Bu arada Türkiye ile Suriye terörizmle ortak mücadele etme kararõ aldõklarõ bir güvenlik anlaşmasõ yaptõlar. Bu tarihten beri artõk PKK konusu ilişkileri etkilemedi. Bu artalanda her iki ülkenin siyasi açõdan birbirine yaklaşmasõ mümkün oldu. 2004 başõnda Suriye nin genç devlet başkanõ Esad Ankara yõ ziyaret etti bu ziyaret bir Suriye devlet başkanõnõn komşu ülkeye yaptõğõ ilk ziyaretti. Aynõ yõlõn sonunda Erdoğan bu ziyarete karşõlõk verdi. Erdoğan bu ziyaret esnasõnda Esad ile bir serbest ticaret anlaşmasõ imzaladõ ki bu anlaşma Ankara ile bir Arap devleti arasõndaki ilk anlaşmaydõ. Suriye enformasyon bakanõ o tarihte şunlarõ söylüyordu: "Suriye, Türkiye nin Arap dünyasõna açõldõğõ kapõdõr." Suriye tarafõndan da Türkiye nin kendileri için Avrupa ya açõlan bir kapõ olmasõ beklentisi dile getirildi. Ayrõca 2004 yõlõnda Suriye, Türkiye ve Irak tarafõndan su rezervlerinin adil paylaşõmõna çalõşacak ortak bir komisyonun görevlendirilmesi ka- 81
Türkiye nin Yak n Do u D fl ve Güvenlik Politikas rarlaştõrõldõ. Böylece bir diğer anlaşmazlõk alanõnda daha gerginliğin azalmasõ sağlanmõş oldu. Türkiye Fõrat ve Dicle nehirleri üzerinde toplam 22 baraj inşa etmek istiyor. Bu barajlarda biriken suyun elektrik üretiminde ve 1,6 milyon hektar arazinin sulamasõnda kullanõlacağõ belirtiliyor. Petrol nasõl Araplarõn "malõ" ise, Fõrat ve Dicle nin sularõ da sadece Türkiye ye aittir cümlesini eski cumhurbaşkanõ Demirel söylemiştir. Bu sözler Fõrat ve Dicle nin denize döküldükleri yerde bulunan Suriye ve Irak õn şiddetli tepkisiyle karşõlaştõ. Sularõn paylaşõmõ hakkõnda bir anlaşma olmadõğõ için, uluslararasõ para kaynaklarõ (Dünya Bankasõ gibi) bu baraj inşaatlarõnõn finansmanõna katkõda bulunmadõlar. Türk tarafõ da sularõn düzenli akõşõndan yana olduğu için çünkü ancak bu sayede elektrik enerjisi üretilebilir bu konuda bir uzlaşma imkanõ olmasõ gerekiyor. Geçen yõllardaki yumuşama ve yakõnlaşmaya rağmen, bütün beklentiler gerçekleşmedi. Esad, 2004 başlarõnda Erdoğan õn Suriye ile İsrail arasõndaki ihtilafta arabuluculuk etme teklifini kabul etti. Ama Şam rejimi git gide kendini izole ettiği için, bundan da bir sonuç alõnamadõ. Daha sonralarõ Suriye gizli servisinden üst düzey elemanlarõn da karõştõğõ Lübnan õn eski başbakanõ Refik Hariri nin Şubat 2005 te öldürülmesi olayõndan sonra, son derece zor bir durumda. Bu nedenle Ankara açõsõndan daha fazla bir yakõnlaşma oldukça güç hale geldi. Çünkü ABD ve AB içindeki müttefikleri, Esad rejiminin yalnõz bõrakõlmasõndan yana tavõr alõyorlar. Gerçi Türkiye iki taraf arasõnda arabuluculuk yapabilir, ama kendisi bir kõskacõn içinde bulunmaktadõr: Bir Nato üyesi ve AB adayõ olarak çõkarlarõ mesafeli durmayõ zorunlu kõlarken, bir komşu ülke olarak Türkiye nin kendi çõkarlarõ, ilişkilerin artõrõlmasõnõ daha muhtemel kõlabilir. 82
Dr. Thomas Gutschker Sonuç Soğuk Savaş döneminde Nato üyesi olan Türkiye için Orta Doğu nun komşu bölgesinde kendi politikasõnõ uygulamasõ için hemen hemen hiç hareket alanõ bulunmazken, değişen çerçeve koşullar şimdi böyle bir şeye imkan tanõyor. Ankara kendi çõkarlarõnõ kabul ettirmek için gitgide "proaktif" bir yaklaşõm izliyor. Şüphesiz 2003 Irak Savaşõ nda Amerikan birliklerinin Türkiye den geçmesine izin verilmemesi askeriye değil, parlamento tarafõndan alõnmõş ve Türkiye nin yeni bölgesel bilincinin ifade edildiği bir temel karardõ. Türkiye nin Orta Doğu daki çõkarlarõ AB nin bu bölgedeki çõkarlarõyla örtüşebilir. Bu durumda Türkiye nin köprü işlevi kendiliğinden ortaya çõkmaktadõr, ki bu konuda en iyi örnek Hz. Muhammed karikatürleri hakkõndaki tartõşmalar sõrasõndaki müdahalelerdir. Gerçi Türkiye nin Arap dünyasõndaki arabuluculuğunun tarihi ve manevi engelleri bulunmaktadõr, ama bu engeller kõsa vadede artmaktan çok azalõr gibi görünüyor. Türkiye nin Irak Savaşõ na katõlmamasõ bile kendisine birçok komşu ülkenin sempatisini kazandõrdõ. Ama Hamas ve Suriye olaylarõ, Türkiye nin çõkarlarõnõn asla AB nin (ve ABD nin) çõkarlarõyla uyuşmak zorunda olmadõğõnõ göstermektedir. Veya başka bir deyişle: Köprü oluşturma konusundaki bütün söylemlere rağmen Batõ, Türkiye nin kurduğu her köprüden geçmek istemiyor. Hamas olayõnda bu açõkça dile getirildi, Suriye konusunda ise fiili politikaya uymaktadõr. Özellikle eskiden dengeleyici bir rol oynayan Fransa, şimdilerde Şam a karşõ katõ ve uzlaşmaz bir yol izlemektedir ki bu da AB nin tavrõnda belirleyici olmaktadõr. İyi komşuluk ilişkilerindeki ve ikili ticari ilişkilerin artõrõlmasõndaki çõkarlarõ başka bir yöne işaret ettiğinden, bu durum Ankara açõsõndan bir sorun olabilir. 83
Türkiye nin Yak n Do u D fl ve Güvenlik Politikas Bu ihtilaf Iran konusunda daha belirgin şekilde görülmektedir. Türkiye nin en uzun kara sõnõrõ İran la ve bu ülke ile hiçbir bölge sorunu yok. Ama İran ne kadar izole edilip, kendisine ne kadar yaptõrõm uygulanõrsa, Türkiye nin yükü de o derece artmaktadõr. Türkiye nin bu çõkmazlar içinde nasõl davranacağõ, Türkiye nin önümüzdeki yõllardaki dõş politikasõndaki öncelikleri dolayõsõyla da Türkiye nin AB üyeliğine biçtiği önem hakkõnda ipucu verecektir. 84