Bu kararları verirken veya politikaları belirlerken finansal yöneticinin nihai amacı firma değerini ençoklamaktır. Sosyal boyutlarının yanı sıra



Benzer belgeler
Bölüm 1 Firma, Finans Yöneticisi, Finansal Piyasalar ve Kurumlar

FİNANSAL YÖNETİME İLİŞKİN GENEL İLKELER. Prof. Dr. Ramazan AKTAŞ

Bölüm 1 (Devam) Finansal Piyasalar & Kurumlar

Finansal Amaç, Finans Fonksiyonu, Finansal Çevre 3 38

Su Ürünleri Kooperatiflerinin. Kooperatifçilik İlkeleri Açısından Analizi

Özet Tanıtım Dokümanı

KÜÇÜK İŞLETMELERDE FİNANSMAN İŞLEVİ VE YENİ FİNANSAMAN YÖNTEMLERİ. Öğr. Gör. Aynur Arslan BURŞUK

Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Doç. Dr. Turan EROL un

2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ

YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I

Prof. Dr. Güven SAYILGAN Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü Muhasebe-Finansman Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK POLİTİKASI. Sürdürülebilirlik vizyonumuz

GİRİŞİM SERMAYESİ YATIRIM ORTAKLIĞI SİSTEMİ

İşletmenin Fonksiyonları. İşletmenin Fonksiyonları Finansman Fonksiyonu. Finansman Kavramı. Finansman Kavramı. Finansman İnsan Kaynakları.

İÇİNDEKİLER. Contents I. KISIM İŞLETMECİLİK İLE İLGİLİ TEMEL BİLGİLER

KURUMLAR KISA ÖZET KOLAYAOF

Finansal Yönetim Giriş

İŞLETMENİN KURULUŞ ÇALIŞMALARI. Doç. Dr. Mahmut AKBOLAT

FİNANSAL PİYASALAR VE KURUMLAR. N. CEREN TÜRKMEN

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

FİNANSAL KURUMLAR PARA PİYASASI KURUMLARI

İÇİNDEKİLER. BİRİNCİ BÖLÜM Finansal Amaç, Finans Fonksiyonu, Finansal Çevre 1 40

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

Yerel yönetimler (belediye, il özel idaresi, köy tüzel kişiliği, muhtarlıklar),

EGELİ & CO.: REEL YATIRIMLAR İÇİN YERLİ ve YABANCI FİNANSAL YATIRIMCIYI TARIM SEKTÖRÜNE ÇEKECEĞİZ

İşletmelerin Özel Hedefleri Müşteri/Çalışan memnuniyeti - eğitimi ve kariyer gelişimi

TÜRKİYE SINAİ KALKINMA BANKASI A.Ş. TÜRKİYE KALKINMA BANKASI A.Ş.

Kadın İşletmelerine Finansman ve Danışmanlık Desteği Programı

Özet Tanıtım Dokümanı

Özet Tanıtım Dokümanı

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ

Girişimciliğin Fonksiyonları

GİRİŞİMCİLİKTE FİNANSMAN (Bütçe - Anapara - Kredi) FINANCING IN ENTREPRENEURSHIP (Budget - Capital - Credit)

Prof. Dr. Güven SAYILGAN Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü Muhasebe-Finansman Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Future Forward Oplsiyon Piyasaları. Doç. Dr. A. Can BAKKALCI 1

Bölüm 13.Tarımsal Kooperatifçilik

YÖNETİCİ GELİŞTİRME PLUS. Programın Amacı: Yönetici Geliştirme Eğitimi. Yönetici Geliştirme Uzmanlığı Eğitim Konu Başlıkları. Kariyerinize Katkıları

FİNANSAL YÖNETİM. Finansal Planlama Nedir?

KOSGEB DESTEKLERİ NEVŞEHİR TİCARET VE SANAYİ ODASI

Şirket Finansmanı ve Halka Açılmada Yeni Yol Haritası: Girişim Sermayesi ve Özel Sermaye Şirketleri Konferansı 21 Mart 2008-İstanbul

SPK Konferansõ-Abant Aralõk-2003

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

R KARLILIK VE SÜRDÜRÜLEB

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır.

VOB VADELİ İŞLEMLER VE OPSİYON BORSASI

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... iii. 1. Bölüm EKONOMİK GÖSTERGE ANALİZİ

Finansal Piyasalar ve Bankalar

ÖZGEÇMĠġ VE ESERLER LĠSTESĠ

Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası nda İşlem Gören Türev Ürünleri ve Hedef Kitlesi. Elif AY

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ ÜNİTE EKONOMİK VE FİNANSAL SİSTEM İKİNCİ ÜNİTE PARANIN ZAMAN DEĞERİ

Yurtiçi Piyasalar Değişken Getirili Ürünler

BANKPOZİTİF KREDİ VE KALKINMA BANKASI ANONİM ŞİRKETİ

Elektrik Perakende Sektörü. Perakende Pazarında İş Geliştirme Fırsatları. 30 Eylül 2015

SAY REKLAMCILIK YAPI DEKORASYON PROJE TAAHHÜT A.Ş HALKA ARZ FİYAT TESPİT RAPORUNA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME RAPORU

A DAN Z YE FİNANS EĞİTİM SETİ - CD ---- FİYATI : 94 TL + KDV ----

PROJE KAYNAKLARI KAYNAK 5: ANKARA KALKINMA AŞANSI DESTEK PROGRAMLARI 1

Kurumsal Şeffaflık, Firma Değeri Ve Firma Performansları İlişkisi Bist İncelemesi

HEDEF PORTFÖY YÖNETİMİ A.Ş DÖNEMİ FAALİYET RAPORU

08 Kasım Ankara

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

2011/1.DÖNEM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK SINAVLARI SERMAYE PİYASASI MEVZUATI 24 Mart 2011-Perşembe 18:00

MENKUL KIYMET YATIRIMLARI

2012/3.DÖNEM SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLİK SINAVLARI FİNANSAL TABLOLAR VE ANALİZİ 2 Aralık 2012-Pazar 13:30-15:00 SORULAR

TÜRK YE HRACATÇI B RL KLER

HEDEF PORTFÖY YÖNETİMİ A.Ş DÖNEMİ FAALİYET RAPORU

Hizmetlerini yasaların gerektirdiği standartlar çerçevesinde, günün gereklerine ve sizin şartlarınıza uygun, gerçekçi yöntemlerle sunar.

HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI - KOSGEB KOBİ TEŞVİKLERİ PROJESİ. Mehmet Atilla Söğüt Başkan Danışmanı

...Türev Piyasalarda Yılların Deneyimi......Etkin Kurumsal Risk Yönetimi Çözümleri......Sermaye Piyasalarında Stratejik Danışmanlık...

SINAV KONU BAŞLIKLARI

HAZIRLAYAN. Nihat ULAŞ

FİYAT TESPİT RAPORUNA İLİŞKİN ANALİZ RAPORU

MBA MBA. Bankacılık Yüksek Lisans Programı (Tezsiz, Türkçe)

İÇİNDEKİLER YAZAR HAKKINDA

Tanışalım, Kaynaşalım GİRİŞİMCİLİK. Arzu Akalın GİRİŞİM GİRİŞİMCİLİK GİRİŞİM? GİRİŞİM NEDİR?

Yazılım ve Uygulama Danışmanı Firma Seçim Desteği

Konuşmamda sizlere birkaç gün önce açıklanan İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Stratejisi ve Eylem Planı hakkında bilgi vereceğim.

Dünya Bankası Finansal Yönetim Uygulamalarında Stratejik Yönelimler ve Son Gelişmeler

ISLAMIC FINANCE NEWS ROADSHOW 2013-TURKEY

KURUMSAL RİSK YÖNETİMİ (KRY) EĞİTİMİ KURUMSAL RİSK YÖNETİMİ: KAVRAMSAL VE TEORİK ÇERÇEVE

Prof. Dr. Güven SAYILGAN Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü Muhasebe-Finansman Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

GENEL DEĞERLENDİRME TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI

SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN KAMU ALTYAPI YATIRIMLARININ SERMAYE PİYASALARI ARACILIĞIYLA FİNANSMANI KONULU

Doğal Gaz Dağıtım Sektöründe Kurumsal Risk Yönetimi. Mehmet Akif DEMİRTAŞ Stratejik Planlama ve Yönetim Sistemleri Müdürü İGDAŞ

VE BİLGİ DENEYİMİ TÜRKİYE DE SANAYİLEŞME SORUNLARI VE KOBİ LERE YÖNELİK ÇÖZÜMLER. Hüseyin TÜYSÜZ KOSGEB Başkan Yardımcısı.

KOSGEB DESTEKLERİ (2010/YENİ DESTEKLER)

MBA MBA. Altın ve Kıymetli Metaller. Yüksek Lisans Programı (Tezsiz, Türkçe)

YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I

PAZARLAMA FİNANS KURUMSAL YÖNETİM

ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ ENERJİ TÜKETİMİ

SINAV ALT KONU BAŞLIKLARI

KOSGEB DESTEKLERİ NEVŞEHİR YATIRIM DESTEK OFİSİ

ARAP TÜRK BANKASI A.Ş. VE KONSOLİDASYONA TABİ BAĞLI ORTAKLIĞI 1 OCAK 31 MART 2016 KONSOLİDE ARA DÖNEM FAALİYET RAPORU

BANKALARIN SERMAYE YETERLİLİĞİNİN ÖLÇÜLMESİNE VE DEĞERLENDİRİLMESİNE İLİŞKİN USUL VE ESASLAR HAKKINDA TEBLİĞ

FİNANSAL YÖNETİM-I KISA ÖZET KOLAYAOF

Bölüm 10 Pazarlama Fonksiyonu. I) Pazarlama Stratejilerine Giriş

Finansal Sistem ve Bankalar. 1. Bankacılık İşlemleri ve Banka Türleri. 2. Dünya da ve Türkiye de Bankacılığın Gelişimi

FAALİYET RAPORU

KURUMSAL RİSK YÖNETİMİ. Yrd. Doç. Dr. Tülay Korkusuz Polat 1/37

Mali Analiz Teknikleri

FACTORING. M. Vefa TOROSLU

Transkript:

Ocak 2012 Yıl : 79 Sayı : 901 ISSN : 1300-1450 Ocak 2012 Yıl : 79 Ceyhun Atıf Kansu Cd. 1271.Sokak Nu : 35 / 9-10 06450 Balgat / ANKARA Tel : (0312) 472 99 59 472 99 11 Belgegeçer : (0312) 472 97 64 www.koopkur.org.tr admin@koopkur.org.tr YIL : 79 SAYI : 901 Ahmet BAYANER Muharrem ÇETİN Rasih DEMİRCİ Hikmet KAVRUK Nurettin PARILTI Adnan TEPECİK Eriman TOPBAŞ Mehmet YEŞİLTAŞ 2012 dünya kooperatifçilik yılı Başyazı 1 Nevzat AYPEK YENI FINANSAL TEKNIKLER KARŞıSıNDA ÜÇÜNCÜ SEKTÖR KOOPERATIF İŞLETMELERIN DURUMU 3 Ocak 2012 Mehmet ARSLAN SOSYAL EKONOMI İŞLETMELERINDE FON TAHSIS ETKINLIĞININ TESPITI VE İYILEŞTIRME ÖNERILERI 10 Erol DEMİR KOOPERATİFLERDE FİNANSMAN USUL VE ESASLARI: ''TARIM KREDİ KOOPERATİFLERİ'' ÖRNEĞİ 18 Rasih DEMİRCİ KOOPERATİFLERİN FİNANSMANI ÜZERİNE 22 İlhan KÜÇÜKKAPLAN KOOPERATİFLERİN FİNANSMAN SORUNUN ÇÖZÜMÜ İÇİN KOOPERATİFLER BANKASI MODELİ 25 Okan Veli ŞAFAKLI - Hasan SOLYALI FİNANS SEKTÖRÜNÜN OMURGASI OLARAK KKTC'DE KOOPERATİFÇİLİK HAREKETİ 33 Zeki BİRDOĞAN 21 ARALIK DÜNYA KOOPERATİFÇİLİK GÜNÜ KIZILCAHAMAM'DA KUTLANDI 37 Yavuz KOCA DENKTAŞ'IN ARDINDAN 39 İsa KAYACAN KIBRIS TÜRKLERİNİN EFSANEVİ LİDERİ, RAUF RAİF DENKTAŞ'I UNUTMAYACAĞIZ 41 H.Rıdvan ÇONGUR ÂRİF NİHAT ASYA 43 26.01.2012 Dergimizde yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. Sayı : 901 Hüsnü POYRAZ Prof.Dr. İhsan ERDOĞAN Özdemir ÜNSAL ISSN : 1300-1450

Başyazı Başkalarının ihtiyaçlarını karşılamak için mal ve hizmet üretim ve/veya satışını yapan, kar sağlamayı amaçlayan ekonomik ve teknik birimler olan işletmeler; amaçlarını gerçekleştirebilmek için üretim faktörlerini bir araya getirirler. Üretim faktörleri, sermaye, emek, tabiat ve müteşebbistir. Müteşebbis, faktörleri bir araya getirerek, müteşebbislik kabiliyetini de katarak ekonomik ve teknik birimi oluşturur ve yönetir. İşletme hayatı yatırım dönemi ve faaliyet dönemi olmak üzere iki döneme ayrılır. Yatırım dönemimde sermaye sağlanması, sermaye malları yatırımı, istihdam, hammadde tedariki ve üretimin müteşebbis tarafından yerine getirilmesi için; müteşebbisin eğitimi ve tecrübesi yeterli olmayacağı gibi, yeterli olsa bile mesaisi yeterli olamayacağından pratik de olmayacaktır. Keza, faaliyet dönemi de en basit şekliyle üretimsatış-tahsilat safhalarından oluşur. Dolayısıyla, müteşebbisin faaliyet dönemindeki fonksiyonları da tek başına icra etmesi mümkün olmayabilir. Nitekim, bundan dolayı işletme fonksiyonları geliştirilmiş olup; benzerlik gösteren faaliyetler gruplandırılarak bir fonksiyonun görevi olarak addedilmiştir. Bu fonksiyonlar; üretim, pazarlama, finansman, insan kaynakları, muhasebe, ar-ge, halkla ilişkiler ve yönetim olarak belirtilmektedir. Derginin bu sayısında kooperatifler ve finans konusu işlendiğinden; başyazının da finans fonksiyonu içerikli olmasının uygun olacağı kabulünden hareketle sadece finans fonksiyonu şöylece açıklanabilir. Finans fonksiyonu, işletmenin ihtiyaç duyduğu fonların sağlanması ve yönetilmesi yani kısaca kaynak ve kullanım görevini yerine getirir. Dolayısıyla, üretim faktörlerinden sermayenin tedariki ile finans fonksiyonunun görevi başlamış olur. Bir başka ifade ile işletmenin yatırım döneminde ihtiyaç duyulan fonların tedariki ( yatırım sermayesi) ile ve sağlanan fonların fizibl yatırımlara yatırılması ile finans fonksiyonunun görevi başlar ve faaliyet döneminde ihtiyaç duyulan fonların tedariki (işletme sermayesi) ve yönetimi ile devam ederek, her bir faaliyet dönemi sonunda ortaya çıkan dönem karının nasıl kullanılacağına yönelik kararların oluşturulması ile tamamlanır. Ki bu süreçlerin her birinde çok sayıda karar verilmekte olup, kararlarlar kendi içlerinde gruplandırılarak; finanslama kararları, yatırım kararları ve temettü kararları olarak isimlendirilmekte ve temel finans kararlarını ( politikaları) oluşturmaktadırlar. 1

Bu kararları verirken veya politikaları belirlerken finansal yöneticinin nihai amacı firma değerini ençoklamaktır. Sosyal boyutlarının yanı sıra birer ekonomik birim olan yani birer işletme olan kooperatifler de üretim faktörlerini bir araya getirmektedirler. Kooperatif yönetici/yöneticileri müteşebbis rolünü üstleniyor ise de; sermaye teşekkülü ve devamında finans yönetimi profesyonellerce yapılması gereken bir iştir. Her ne kadar kooperatif yöneticiliği için belli bir alanda ve seviyede eğitim şartı olmamakla veya kooperatifçilik ilkeleri gereği olamamakla birlikte, planlı bir şekilde kooperatifçilik ve işletme alanında yüksek eğitim görmüş ortaklar yönetici olarak seçilseler bile; açıklanmaya çalışılan nedenlerle ve sermayenin anahtar rolünden dolayı kooperatif işletme iç örgütlenmesinde finans fonksiyonu yerini almalıdır. Kooperatif işletmelerin sosyal fonksiyonlarını icra edebilmeleri ekonomik güçleri ve süreklilikleri ile doğrudan ilişkilidir. Hal böyle olunca kooperatiflerde yönetim ve yazımız kapsamında finansal yönetimin önemi daha belirginleşmektedir. Çünkü, özellikle telekomünikasyonun gelişmesiyle adeta tek Pazar haline gelen dünyada artan rekabet keskinleşerek devam etmektedir. Bu durum işletmeleri sürekli yeni arayışlara itmekte bu kapsamda finans alanında da yeni finansal teknikler, araçlar geliştirmektedirler. Nitekim, finans mühendisliği bu tür çalışmalarını devam ettirmektedir. Kooperatif işletmelerin de bu zorlu yarıştan kopmamalarını teminen finans mühendisliğinin ürünlerini kullanabilmeleri ve kooperatif işletmelere münhasır finansal teknik ve araçlar geliştirebilmeleri için; müstakilen finans fonksiyonu oluşturacak, finansal yönetici istihdam edecek ekonomik güçleri olmasa bile kooperatif davranışlarını bu alanda da devam ettirip, bölge birlikleri veya merkez birliği bazında danışmanlık hizmeti almak yoluna gidebilirler/gitmelidirler. Danışmanlık hizmeti özel sektörden alınabileceği gibi, kooperatifler ve/veya bölge birlikleri bu amaçla hizmet kooperatifleri kurabilirler. Merkez birlikleri danışmanlık şirketi kurabilirler. Hizmet kooperatifleri ve/veya şirketlerden, finans alanındaki danışmanlık hizmetlerinin yanı sıra diğer işletme fonksiyonları ile ilgili de danışmanlık hizmeti alınması mümkün olabilecektir. 2

YENI FINANSAL TEKNIKLER KARŞISINDA ÜÇÜNCÜ SEKTÖR KOOPERATIF İŞLETMELERIN DURUMU Nevzat AYPEK * 1.Giriş Son yıllarda dünyada sosyo-politik ve ekonomik anlamda pek çok köklü değişiklikler olmuş ve belirgin eğilimler ortaya çıkmıştır. Ekonomik hayatın değişik kesimlerinde tek tek değerlendirilen ve birbirlerinden ayrı olarak tartışılan bu değişme ve eğilimler sistem yaklaşımı çerçevesinde değerlendirildiğinde; içinde bulunduğumuz çağ bilgi çağı, bilişim çağı gibi isimlerle anılmaktadır. Son derece gelişmiş olan iletişim araçları da bilişim çağının itici gücü olarak kabul edilmektedir. İletişim araçlarının gelişmesi sonucu ülkeler birbirlerine daha çok yaklaşmış, adeta dünya küçülmüş ve dünya pazarlarında bir küreselleşmeye doğru gidişat başlamıştır. Bu gidişatın sonucu olarak da pazarın genişlemesiyle rekabet daha da keskinleşmiş ve dünyada piyasa ekonomisi hakim olmaya başlamıştır. Gelişen piyasa ekonomisi ve artan rekabet, ölçek ekonomileri yaklaşımını gündeme getirmiş ve şirket birleşmeleri başlamıştır. Şirket birleşmelerinin altındaki motifler; Sinerji, vergi, ikame maliyetlerinin altında aktifleri satın alma, farklılaştırma ve kontrol olarak sayılabilir. Bu motiflerle yapılan şirket birleşmeleri, amaçlar paralelinde * Prof. Dr. - Türk Kooperatifçilik Kurumu Başkanı değişik yöntemlerle gerçekleştirilmektedir. Bu bağlamda, ekonomistler şirket birleşmelerini dört grupta sınıflandırmaktadırlar. Bunlar; yatay birleşme, dikey birleşme, türdeş birleşme ve aykırı birleşmelerdir(br igham,1996,s.133). Özel sektör ve kamu sektörünün yanında üçüncü sektör olarak kabul edilen ve bizatihi bir birleşme olan kooperatifler de gerçekleştirdikleri örgütlenme ile bir nevi birleşme gerçekleştirmektedirler. Bu örgütlenme; kooperatifler birliği, kooperatifler merkez birliği, kooperatifler milli birliği ve milli kooperatifler birliği(konfederasyonu) seklindeki bir hiyerarşik yapı içinde olmaktadır. Birim kooperatiften başlayan bu örgütlenme piramit şeklinde dikey bir örgütlenmedir. Kooperatifler birer ekonomik birim olduklarına göre, kooperatifler birliği ve kooperatifler merkez birliği yatay birleşme, kooperatifler milli birliği dikey veya türdeş birleşme ve milli kooperatifler birliği aykırı birleşme olarak şeklen kabul edilebilir. Sosyo-ekonomik kooperatif işletmelerin, kooperatif davranışın da gereği olan bu birleşmelerden beklenen özellikle ekonomik sonuçlara ulaşabilmeleri için ekonomik alandaki gelişmeleri ve yenilikleri takip etmeleri ve hızla adapte olmaları gerekmek- 3

tedir. Yani, ekonominin üstünlüğü ilkesi ile uyumlu olmak zorundadırlar. 2.Üçüncü Sektör Kooperatif İşletmelerin Özellikleri ve Farkları Avrupa Birliği ve Fransız geleneğinde sosyal ekonominin resmi ve geçerli anlamı; kooperatifler, birlikler, dernekler ve vakıflardan oluşan kuruluşlar gurubudur. Bütün bu kuruluşlar, en azından aynı amaçlara sahip çıkan ve bir ölçüde aynı prensipleri ve aynı değerleri paylaşan bazı müşterek özelliklere sahiptir. Bu kuruluşlar kamu sektörü ve kar amaçlı özel sektörü yani üçüncü bir sektörü oluşturmaktadırlar. Sosyal ekonomi, ekonomi ve sosyal alanın kesişme hattında durmaktadır. Sosyal ekonomi, kara yönelik bir sektör değildir. Fakat piyasa ve piyasa dışı faaliyetlerde bulunmaktadır. (Thiry 1996, s. 117). Çeşitli Avrupa Birliği ülkelerinde kullanılan terminolojideki farklılıklar paralelinde; üçüncü sektör, üçüncü sistem, kar amacı gütmeyen kuruluşlar, gönüllü sektör gibi kavramlar da kullanılmaktadır. Keza, Fransız geleneğine göre toplum ekonomisinin temel unsuru olan kooperatifçilik Amerikan geleneğine göre de kar amaçlı sektörlerden dışlanmıştır(thiry, 1999,s.7). Dolayısıyla, kooperatif işletmeler üçüncü sektörü oluştururlar. Bu bağlamda, iş birliği yapmak, grup ekonomisi olarak hareket etmek, birlikte yönetmek ve kolektif olarak rekabet etmek gerekçeleri ile kurulan kooperatif işletmelerin, özellikleri ve özel sektör işletmelerinden farkları şöyle açıklanabilir. Kooperatif İşletmelerin Özellikleri: Kooperatif işletmelerini, kamu ve özel sektör işletmelerinden ayıran karakteristik özellikler; tüzel kişilik, amaç, kuruluş, işleyiş, yönetim, denetim ve vergilendirme başlıkları altında açıklanabilir. Genel kabul görmüş kooperatif tanımlarına göre; kooperatif bir sermaye birleşmesi değil bir şahıs birleşmesidir. Şahısların ortak amaçlarla maddi ve manevi güçlerini birleştirmeleri yani iş birliği ve güç birliği yapmalarıdır. Dolayısıyla bu birliktelikte, ekonomik değerlerin birleştirilmesinin yanında bilgi ve tecrübelerin de bir araya gelmesi kooperatif işletmeyi daha dinamik bir yapıya kavuşturur. Yar kooperatifler, şahsiyetlerini kullanan ve amaçları belli dinamik ve çoğulcu bir insanla topluluğudur. Kooperatif işletmeler, rekabet ortamının iyi işlemediği bir sistemde gelir dağılımı dengesizliğine karşı doğmuştur. Kooperatifler bu yönü ile bir rekabet aracıdırlar ve rekabetin eksik olduğu yerde onu tamamlarlar. Dolayısıyla kooperatifler kapitalizme karşı değil, bu sistemin aşırı kar hırsı ile toplumu yoksul bırakmasına karşıdırlar. Bu nedenle, aynı amacı hedefleyen meslek, sanat ve geçimlerine ait hayatlarını devam ettirmek isteyen insanlar bir araya gelerek rekabet güçlerini geliştirir ve korurlar. Yani, kooperatif işletmelerde hedef insanın kendisidir, insanların iş birliği ve dayanışma ile hayatlarını devam ettirmeleridir. Kooperatif işletmelerin kuruluş ve işleyişine yönelik hukuki düzenlemeler genellikle gerçek kişilerin ve çok sayıda gerçek kişinin kooperatif kurucusu olmasını öngörmektedir. Keza, aynı amacı taşıyan ve arzu eden insanların kooperatiflere ortak olmaları i- çin açık kapı ilkesi benimsenmiş ve böylece kooperatiflerin daha geniş kitlelere hizmet götürmesi hedeflenmiştir. Kooperatif yönetimi, kooperatif amacının 4

gerçekleştirilmesinin başlıca sorumlusudur. Ortaklar amaçlarına ulaşabiliyorsa yönetim başarılı kabul edilmektedir. Aksi halde yönetim başarılı sayılmamaktadır. Nitekim, yönetimin faaliyetleri denetim birimince de ortaklar adına denetlenmektedir. Yani, kooperatif yöneticileri amaç-araç ilişkilerini kurarken ortaklarından bağımsız olarak karar veremez ve serbest hareket edemezler. Çünkü, ortaklık payından bağımsız olarak her ortak aynı derecede söz hakkı sahibidir. Kooperatiflerin kurulup, gelişmesi için tüm ülkelerde bazı kolaylıklar getirilmiştir. Bu kolaylıklar kuruluş safhasının her adımından, faaliyet safhasına ve tasfiyeye kadar devam etmektedir. Bu kolaylıklar, vergi istisnaları ve/veya muafiyetleri, destekler ve teşvikler şeklinde olmaktadır. Kooperatif İşletmelerin Özel Sektör İşletmelerinden Farkları: Kooperatif, ekonomik olmasının yanı sıra aynı zamanda sosyal bir kurumdur. Sosyal amaç kooperatifin önemli unsurlarından biridir. Dolayısıyla kooperatifler, kar kaldırma amacını güden bir birleşme şeklidir. Bu bağlamda, kooperatifler ile özel sektör işletmeleri (sermaye şirketleri) arasında farklılıklar vardır. Bu farklılıklar; Şirketlerde kar maksimizasyonu, kooperatiflerde fiyat minimizasyonu Şirket ortaklarına kar payı dağıtımı, kooperatif ortaklarından kooperatifle alış-veriş yapanlara risturn dağıtımı Şirketlerde sermaye payına göre kar payı, kooperatiflerde alış-veriş oranına göre risturn şirket hisse senetleri borsada işlem görür, kooperatif ortaklık senetleri ancak kooperatife ve kooperatifin rızası ile başkasına satılabilir Şirket ortaklarında sınırsız hisse, kooperatiflerde sınırlı ortaklık Şirket yönetimine sermaye hakim olup, sermaye birinci planda ortak ikinci planda, kooperatiflerde ortaklık payı ne olursa olsun her ortak bir paya sahip olup ortak birinci planda Şirketlerde sosyal amaç çok tali bir amaç, kooperatiflerde kuruluşun önemli unsurlarından olarak sayılabilir (Mulayim, 1997,s.78-80). Kooperatif işletmeler, özellikleri ve sermaye şirketlerinden farkları açısından değerlendirildiğinde; özel sektörden farkı ayrı bir sektör olduğu görülmektedir. Ancak, bu tespit kooperatif isletmelerin ekonomik bir birim olduğu gereğini değiştirmiyor. Dolayısıyla kooperatif işletme birinci sırada gelen sosyal amacı ancak ekonomik güç ile desteklediği takdirde yerine getirebilecektir. Bu nedenle kooperatifler, kooperatif davranışın gereği olan örgütlenmelerini tamamlamış olsalar bir başka ifade ile piyasa ekonomisi yaklaşımını benimsemiş olsalar bile, bir nevi birleşme olan bu örgütle bir sinerji yaratmalıdır. Öyle ki, şirket birleşme motiflerinden birisi sinerji etkisi ortaya çıkarmak idi. Sinerjik etkiler ise dört kaynaktan ortaya çıkar. Bu kaynaklar; faaliyet ölçek ekonomisi, finansal ekonomiler, farklı yönetim etkinliği ve artan iş gücüdür. (Brigham,1996,s.136). Dolayısıyla, ölçek ekonomisinin etkin kullanımı ortaya çıkarılan sinerji etkisini kooperatif işletmelerde en azından bir rekabet aracı olarak kullanmalıdırlar. Ekonomik birim olmaları ve bir rekabet a- racı fonksiyonu görmeleri beklenen kooperatif işletmeler hayatlarını devam ettirebil- 5

meleri ve fonksiyon icra edebilmeleri için; rakip sektörlerin kullandığı tüm ekonomik ve finansal enstrümanları etkili bir şekilde kullanmak durumundadırlar. Çünkü, tek pazarlı bir dünyaya, piyasa ekonomisine ve artarak keskinleşen rekabete entegre olabilmek için; ekonomik kurallardaki değişmeler, gelişen enstrümanlar yakın takip edilmeli ve gecikmesiz uygulanmadır. Her ne kadar kooperatif işletmelere yönelik kısmi destek ve teşvikler olsada Ekonominin Üstünlüğü İlkesi tüm sektörler ve işletmeler için geçerlidir. 3.Yeni Finansal Teknikler Dünya ekonomisinin globalleşme eğilimi gelişen teknoloji ile de desteklenen son 25 yılda işletmelerde finans fonksiyonu büyük bir değişim göstermiştir. Değişimden tüm ülkeler ve tüm sektörler payını almıştır. Tabi olarak en hızlı büyüme ve gelişme gösteren sektör finans sektörü olmuştur. Yeni finansal kurumlar ve araçlar geliştirilmiş, dünyadaki sektörel gelişme eğilimi aynen ülkelerin finans sektörüne yansımıştır. Bu gelişmeler sonucu, işletmelerde finans yöneticisinin gerek yatırım gerekse finansman karar sürecinde seçenekleri artırmıştır. Bu seçenekler; leasing, factoring, forfaiting, forward-futures, options, swaps (finansal türevler) ve ventur capital olarak sayılabilir. Günümüzde işletmeler mevcut ve yeni geliştirilecek bu teknik ve enstrümanlar ile faaliyetlerinin sürdürmektedirler ve sürdürecekler (Brealey,1997,s.xxv). Çalışmanın amacı yeni finansal teknikleri tanıtmak olmadığından, burada finansal türevleri seçip, bu yeni finansman tekniği karşısında üçüncü sektör kooperatif işletmelerin durumu analiz edilecektir. Futures, options ve swaps ile birlikte finansal türevler grubunu da oluşturan bir finansal enstrümandır. Dolayısıyla, futures tekniği ile finansal türevler anlamında bir analiz de yapılmış olacaktır. Diğer taraftan kooperatif işletmeleri bir bütün olarak alarak, analiz yapmanın çok isabetli olmayacağı varsayılarak; genel kabul görmüş kooperatif sınıflandırması doğrultusunda Tarım Kooperatiflerden, Tarım Satış Kooperatifleri seçilerek, analiz bunlar üzerinde yapılacaktır. Futures, standart miktar ve kalitede bir varlığın önceden belirlenmiş bir fiyattan gelecekte belirli bir tarihte teslim etme ya da teslim almaya ilişkin yasal bir sözleşmedir. Futures sözleşmelerin dayandığı ya da yazıldığı varlık fiziksel bir mal olabileceği gibi finansal bir girişim ya da gösterge de olabilir. Futures sözleşmeler, organize borsalarda işlem gören standart sözleşmeler olup; ticari riskleri azaltmaktadır. (Ersan,1996,s.7). Futures sözleşmeleri dayandığı ya da yazıldığı ürüne göre; finansal futures ve emtia futures olarak ikiye ayrılmaktadır. Tarım Satış Kooperatifleri tercihinden hareketle emtia futures açıklanacaktır. Emtia futures sözleşmeler, belli standarttaki belli bir ürünün, ileri bir tarihte sözleşmenin yapıldığı tarihte sabitlenen bir fiyat üzerinden teslim edilmesi veya teslim alınması taahhüdünü içeren bir sözleşmedir. Tanımdan da anlaşılacağı gibi bir sözleşmede iki taraf vardır. Bu taraflardan satıcı durumda olanın pozisyonuna short, alıcı durumda olanın pozisyonuna long denmektedir. Satıcı durumda olan taraf vade tarihinde nakit karşılığı mal teslimini, alıcı durumda olan taraf ise vade tarihinde mal karşılığı nakit teslimini kabul etmiştir(apak,1995,s.17).emtia futures sözleşmeler; tarımsal ürünler, enerji ve metaller olmak üzere üç temel gruba ayrılmaktadır. Özellikle tarımsal futures sözleş- 6

melere, tarımsal ürünler ve canlı hayvanlar konu olmaktadır. Emtia futures sözleşmeler ile taraflar fiyat değişikliklerine karşı korunmalarının yanı sıra; üretimde sürekli gelişme, verimliliğin artması, tarımsal ürünlerde kendi kendine yeterlilik ve dinamik bir yapının oluşması, laboratuvar, uluslararası kalite, analiz ve örneklem metotlarının kullanımının yaygınlaşması, çok sayıda alıcı ve satıcının serbest rekabet şartları altında işlem yapması nedeni ile gerçek rayiç bedellerin tespit edilmesi, ters yönlü işlemler ile ürün pozisyonlarının kapatılabilmesi, küçük teminatlar ile büyük satışların ve alışların gerçekleşmesi, finansal teminatlar nedeni ile tarafların tam güvencede olması, üretici, ihracatçı, alıcı ve satıcının stoklama maliyetlerinin en aza indirilmesi ve ekonomiye ve piyasalara likidite kazandırma (ITB, 2000,s.14) gibi avantajlara da sahip olurlar. 4. Tarım Satış Kooperatiflerinin Finansal Türevler Karşısında Durumu Pazarlama kooperatifleri de denilen tarım satış kooperatiflerinin amacı; üreticilerin (ortaklarının) karşılıklı yardımlaşma dayanışma ve kefalet suretiyle tarımsal faaliyetleri ile ilgili ihtiyaçlarını karşılamak, ürünlerini iyi şartlarda değerlendirmek ve ekonomik menfaatlerini korumaktır. Bu amacı gerçekleştirmek için, ortaklarının girdilerini alıp, iç ve dış pazarlarda en iyi şartlarda değerlendirmek, gerekirse ürünleri işleyip mamul hale getirerek piyasaya sürmek ve ortaklarının üretim için ihtiyaç duyduğu her çeşit üretim faktörünü temin etmek durumundadır(koopkur,1997,s,26). Ayrıca, tarım satış kooperatifleri üreticilerin yalnız ürünlerini satmakla kalmaz, o ürünlerin iyileşmeleri ve standardizasyonları için onlara teknik yardımlarda da bulunur. Tarım satış kooperatiflerinin amaç realizasyonunda; yönetim, finansman ve ortak bağlılığı oldukça önemlidir. Şöyle ki; Tarım satış kooperatiflerinin asıl görevi tarımsal ürünlerin satışı yani ticaret yapmaktır. Ticari yetenek ve deneyim sahibi tüccarlar ile rekabet halindedirler. Bundan dolayı, tarım satış kooperatiflerinin başarısı için, yöneticilerinin kooperatif ilkeleri bilmelerinin yanında ticari zihniyet ve yeteneğe de sahip olmaları şarttır. Tarım satış kooperatiflerine, üretici ürününü teslim eder etmez bedelinin ödenmesini ister. Halbuki, kooperatif satın aldığı ürünleri derhal satmak zorunda olmaz ve uygun satış zamanını bekleyebilmelidir. Bunun içinde sistemin finansman ihtiyacı dolayısıyla kredi ihtiyacı olacaktır. Hatta, gerektiğinde kooperatif, ortaklarına bazı üretim harcamalarını karşılayabilmeleri için ayni ya da nakdi kredi de verebilmelidir. Ancak, tarım satış kooperatifleri ortaklarının sınırlı sorumluluk yüklenmeleri ve kooperatiflerin büyük bir sermayeye sahip olmamaları, kooperatif kredi riskini arttırdığından; kredi bulmak zorlaşmakta ya da kredi maliyeti artmaktadır. Tarım satış kooperatiflerinin ortağı olan üreticilerin, ürünlerini tamamen kooperatiflere satmaları da başka şartlarından birisidir. Ortak, yetiştirdiği ürünlerin en iyi kalitede, temiz ve sağlıklı olmasını sağlamak için kooperatif yöneticilerinin uzmanlarının teknik direktiflerine uymalıdır. Diğer taraftan, kooperatifin ürünü pazara arz etmeden bazı işlemlerden geçiren tesislere sahip olması ortakların ilgi ve kooperatif bağlılığını geliştirecektir. 7

Tarım satış kooperatiflerinin başarıları için açıklanan asgari temel şartların sağlanamamasından dolayı amaç realizasyonu mümkün olmamaktadır. Türk Tarım Satış Kooperatifçiliği Örneği: Türk Tarım Satış Kooperatifçi sisteminde; birim tarım satış kooperatifi ve tarım satış kooperatifi birliği olarak örgütlenmişlerdir. Merkez Birliği şekli bir örgütlenmeyi gerçekleştiremediklerinden; ölçek ekonomisi ve sinerjetik etki kooperatif birliği düzeyinde kalmıştır. Dolayısıyla, kooperatif davranışın gereği olan üst örgütlenmesini dahi tamamlayamayan Türkiye Tarım Satış Kooperatiflerinin piyasa şartlarında ayakta kalamama, finansman, üst örgütlenme, eğitim-araştırma ve deneme sorunları vardır(cikin,1999,s.290). Türkiye Tarım Satış Kooperatiflerinin piyasa şartlarında ayakta durabilmesi rekabet edebilmesi, oto finansman sağlayabilmesi ve etkin yönlendirici bir denetim yapabilmesi için; sektör içindeki ve özel sektördeki işletmelerce kullanılan modern işletmecilik ve finansman tekniklerini 80 yıllık tecrübesi ışığında kullanmalıdır. Zaten, ilgili yasaları ile modern işletmecilik için gerekli hukuki altyapı da oluşturulmuş durumdadır. Böylece, tarım satış kooperatiflerine yönetsel serbestlik verilirken diğer taraftan kamusal finanslamadan vazgeçilerek ekonominin üstünlüğü ilkesi doğrultusunda işletmecilik kuralları dahilinde finanslama yapmaları getirilmiştir. Bu bağlamda, Türkiye Tarım Satış Kooperatiflerinin finansal türevleri kullanma imkan ve zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Çünkü, piyasa kurallarına göre faaliyet gösterecek her iktisadi birim sistematik riske maruzdur. Sistematik riskin kaynakları olan; faiz riskini, döviz kuru riskini ve pazar riskini minimize etmede kullanılacak enstrümanlardan biri de finansal türevlerdir. Sözgelimi, emtia futures sözleşmeleri bir yandan iç ve dış satış sürecinde olası riskleri minimize edilebilirken, diğer yandan kooperatif ortaklarının çeşitli tarımsal ihtiyaçlarının tedariki sürecinde olası riskler de minimize edilebilir. 5.Sonuç Bazı yazarlar ve uygulamacılar, piyasaları, cari ve vadeli piyasalar olarak ikiye ayırmaktadırlar. Böyle bir ayrımda, forward piyasalara vadeli işlem piyasaları, futures piyasalara standart vadeli işlem piyasaları, opsiyon piyasalarına da seçenekli işlem piyasaları denebilir. Bu bağlamda, vadeli işlem piyasaları, iki tarafın karşılıklı belirlediği şartlarda yapılan sözleşmelere dayalı forward piyasalar ile başlamış, standart sözleşmelere geçilmesi ile futures piyasalar ve taraflardan birine opsiyon tanıyan options piyasalar ile kurumsallaşmıştır. Nitekim, tarımsal ürünler ile ilgili vadeli sözleşmeleri standartlaştırmak için, 1848 yılında Chicago Ticaret Borsası (CBT) kurulmuştur. İlk olarak tarımsal ürünler ile ilgili olarak kurulan bu gelecek borsasını 1972 de döviz, 1975 de tahvil ve 1982 de hisse senetleri gelecek borsaları izlemiştir. Bu gelişmeler paralelinde; işletmeler kur riskine, faiz riskine ve fiyat riskine karşı korunmak için; mal, döviz, menkul kıymet, faiz, endeks ve opsiyonlar üzerine yapılan gelecek sözleşmelerini alırlar veya satarlar(ceylan,2000,s. 178,185,186). Bu bağlamda, özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği Ülkelerindeki tarımsal işletmeler ticaret borsalarında alım satım yapmaktadırlar. Şikako, New York, Hamburg ve Frankfurt Ticaret Borsalarında buğday, pamuk, kahve, kakao, çay, şeker, pirinç, soya fasulyesi, mısır vb. tarım ürünleri büyük ölçekli olarak satılmakta- 8

dır. Özel mülkiyet büyük tarım işletmeleri ile tarımsal kooperatif işletmelerin rekabet edebilmeleri ve genel kabul görmüş üretim, yönetim, finansman ve pazarlama sorunlarının çözümü için; oluşturdukları kooperatif üst birlikleri bazında cari piyasalardan vadeli piyasalara ve özellikle de standardize edilmiş vadeli işlem piyasalarına geçmek zorundadırlar. Tabi ki, ilgili ülkede kurumsal alt yapının oluşturulması ve kooperatif işletmelerde temel kooperatifçilik ilkelerinin ve ekonominin üstünlüğü ilkesinin kabul görmüş olması vadeli işlem piyasalarında işlem yapmak isteyen kooperatif işletmeler için temel şartlardır. Nitekim, Türkiye de vadeli işlem piyasalarının kurulmasını teminen; 2499 Sermaye Piyasası Kanunu nda 15.12.1999 tarihinde değişiklik yapılmış ve de 40.maddesine göre ; 23.02.2001 tarihinde Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsaları Kuruluş ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik yayınlanmıştır. Keza, 01.02.2000 tarihinde çıkarılan Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu da tarım kooperatifleri birliklerine söz konusu piyasalarda işlem yapabilecek serbestlik gerekli idari-iktisadi özerkliği sağlamıştır. Üçüncü sektör kooperatif işletmeler bazında özellikle tarım kooperatiflerinin yeni finansal tekniklerden finansal türevleri kullanabilmeleri için, öncelikle cari piyasalara gerekli şeffaflık ve tam rekabet ortamı sağlanmalı vadeli (forward) işlem piyasaları daha sonra standart vadeli (futures) işlem piyasası ve opsiyon (option) piyasaları talepler ve gelişmeler doğrultusunda güncellenmelidir. Kooperatif işletmeler de bu piyasalarda finansal enstrümanları kullanmak suretiyle iç piyasa da ve özellikle de diş piyasada etkinlik sağlamalıdır. KAYNAKLAR APAK, Sudi, Uluslararası Finansal Teknikler, 2.Baski, Bilim ve Teknik Yayın evi, Istanbul,1995. BREALEY, Richard A., MYERS, Stewart C. ve MARCUS, Alan J., Essential Of C porate Finance, (cev: Unal Bozkurt, Turkan Ankan, Hatice Dogukanh), Literatur Yayıncı İstanbul, 1999. BRIGHAM, Eugene F., Fundamentals of Financial Management, Cilt-2, (cev: Ozdemir Akmut, Halil Sanaslan), A.U.Rektörlüğü Yayımlanan No:206, Ankara, 1996. CEYLAN,A1i, KORKMAZ,Turhan, Sermaye Piyasası Ye Menkul Değer Analizi, Kitabevi, Bursa, 2000. cikin, Ayhan ve NERGIS, Nermin, Avrupa Birligi ve Türkiye de Tarımsal Kooperatifçilik İlkeleri, TMKB Yayini:7, Izmir,1999. ERSAN, Ihsan, Finansal Türevler, Literatür Yayınları:18,Istanbul,1997. İzmir Ticaret Borsası, Vadeli İşlem Piyasaları için Temel Rehber, İzmir, 2000. MULA- YIM, Z.Gökalp, Kooperatifçilik, 3.Baski, Yetkin Yayınları, Ankara, 1999. THIRY, Bernard, The CIRIEC And The Social Economy In The European Unix XV.International Turkish Cooperative Congress, 6-9.Nov 1996, Ankara,Türkiye. THIRY, Bernard, Co-operatives And The Social Economy In The European Un XVI. Intemational Turkish Cooperative Congress, 3-6.Nov.1999, Ankara,Türkiye. Türkiye de Kooperatifçilik, Türk Kooperatifçilik Kurumu Yayın No: 88, Ankara 9

SOSYAL EKONOMI İŞLETMELERINDE FON TAHSIS ETKINLIĞININ TESPITI VE İYILEŞTIRME ÖNERILERI Mehmet ARSLAN * Giriş Ekonominin diğer sektörlerindeki işletmelerde olduğu gibi sosyal işletmelerin hibe sermaye kaynaklı yapıdan hibe-dışı kaynaklı sermaye yapısına dönüşmesi çok ciddi zorlukları içinde barındırmaktadır. Bu zorlukların temelindeki en önemli hususlardan birisinin de yerleşmiş kültürel bir yapıdaki değişime bağlı olması yapılan çalışmalarda ortaya çıkmıştır. Bu işletmelere yabancı kaynak kullanımı konusundaki çekingenlik hatta korku ve özsermaye edinimi konusundaki tecrübe ve bilgi yetersizliği vardır ki, diğer hususlarla birleştiğinde bu dönüşümün zorluklarına daha da net olarak işaret etmektedir. Bu makalede sosyal işletmelerde finansman ihtiyaçlarının boyutları ve niteliklerine kavramsal bir yaklaşımda bulunulmaktadır. Her ne kadar sosyal amaçlı işletmeler tarihsel uygulamalara sahip olsa da, Sosyal işletme kavramı göreceli olarak yenidir ve kavramsal çerçevesi henüz net bir şekilde belirlenememiştir. Sosyal işletme kavramı, istihdamın artırılmasında yenilikçiliğin geliştirilmesinde önemli bir alternatif olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak, sosyal işletmelerin bu açıdan potansiyelinin kabul edilmesi ve beklentilerin gerçekçi bir şekilde oluşturulması da gelecekte yaşanabilecek hayal kırıklıklarını önleyecektir. Çünkü sosyal işletme sosyo-ekonomik sorunlara hızlı çare olabilecek sihirli bir yapıya sahip değil, ikinci olarak fon sağlama * Doç. Dr., Gazi Üniversitesi, Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi öğretim üyesi mekanizmasında da yine işletmelere yaşadığı sorunlara hızlı ve kesin çözüm sağlamaz. Aslıda sosyal işletmeyi toplumların içinde yaşadığımız küresel kriz ortamında hissettikleri ağır sorunlara ağır ama istikrarlı bir organizasyon yöntemi olarak bakmamız gerekmektedir. BU bakımdan sosyal işletmecilik sosyal amaçlarla ticari uygulamalar arasındaki kaygan zeminde dengeyi sağlamayı öngören zor bir yoldur. A. Sosyal Ekonomi Kavramı Sosyal ekonomi esas olarak girişimci, kar a- macı gütmeyen, demokratik değerlere dayanan, toplumların sosyal, ekonomik ve çevresel şartlarını geliştirmeye çalışan, genellikle dezavantajlı üyeler üzerine yoğunlaşan bir sektördür. Sosyal ekonomi ekonomilerde özel ve iş sektörü ile kamu sektörü arasında üçüncü sektör olarak tanımlanır. Sosyal ekonomi kooperatifleri, kamuya ait olmayan organizasyonları ve hayır kurumlarını kapsar. Ekonomiler birbiriyle ilişkili ve bazı durumlarda tamamlayan bazen da rekabet içerisinde olan üç sektöre oluşan bir yapı olarak ele alınabilir: (1) Özel olarak yapılanmış ve kar amaçlı olarak motive olan iş yada özel sektör; (2) Devlet tarafından yapılandırılmış kamu sektörü ve (3) Geniş bir sınır içerisinde birliği, gönüllülüğü ve kar amacı gütmeyen faaliyetleri kav- 10

rayan sosyal ekonomi. Başarılı sosyal ekonomi organizasyonları birçok anahtar kamu politikaları amaçlarına ulaşmaya yardım ederek önemli roller oynayabilirler: Bunların bazıları; Verimliliğin ve rekabetin artmasına yardımcı olmak; Zenginlik kreasyonları dahil sosyalliğe katılarak; Yerel komşularına yenilemeye yönelerek bireysel ve toplumlarda çalışmayı etkinleştirerek; Kamu hizmetlerini yürütmede yeni yollar göstermek ; ve Bir aktif vatandaşlık ve kapsamlı toplum geliştirmeye yardım etmek.( www.tsesme. org p1) Hatta daha kompleks, büyüyen ve yayılan bir dünyada yönetimler artarak sosyal tabanlı süreçlere dönmektedirler ve yerel problemleri yerel çözümler ile çözmeye yönelmektedirler. Sosyal ekonomi önemlidir çünkü : Pazarda rekabete etkili katkıda bulunur. İş yaratmak için potansiyel önerir ve girişimciler ve çalışanlar için yeni formlar ortaya koyar. Genellikle üyelik aktiviteleri esasında kurulur. Yeni ihtiyaçları karşılar Sosyal ekonomi hemen bütün ekonomi sektörlerinde bulunur. Kooperatifler özellikle belirli alanlarda göze çarpan örneklerdir aynı şekilde bankacılık, el sanatları, tarımsal üretim ve perakendecilikte önemlidir.( http:// ec.europa.eu/enterprise/entrepreneurship/ coop/index.htm). Sosyal ekonomi önemlidir çünkü toplumum amaçların katkıda bulunur ve mal ve hizmet üretimi ile kolektif katma değer yaratma potansiyeline sahiptir. Sosyal ekonomi işletmeleri bir esnek ve sürekli araç sağlarlar. Bu araç toplumlara kendi amaçlarını başarabilmelerinde yardımcı olabilir ( www.tsesme. org p4). B. Sosyal Sermaye; kaynakları, oluşumu ve işletmeler üzerine etkileri Sosyal sermaye kavramı varlığını Robert Putnam ın siyasal bilimlerdeki çalışmalarına (1993,1996), James Coleman ın eğitimsel sosyolojisine (1988) ve Francis Fukuyama nın ekonomi tarihi ve sosyoloji çalışmaları (1996), ile Dünya Bankası nın (Narayan ve Pritchett, 1997) çalışmalarına borçludur. (KOSGEB, 2005:4). Avrupa Birliği sosyal ekonomiyi kendi gi rişimciliğinin önemli bir yandaşı olarak kabul etmektedir. Sosyal ekonomi onun büyük dört ailesinden29 bir büyük etken sektörü temsil etmektedir (tsesme; 2010: 46). Sosyal Ekonomi sürekli olarak ekono mik büyüme ve sosyal birlik arasında bir den ge aramaktadır ve sosyal ekonominin pren sipleri ve değerleri tamamen Lizbon zirvesin de kararlaştırılan Avrupa Birliği stratejilerinin amaçları ve öncelikleri çizgisindedir Sosyal sermaye kavramı, modern anlamda sosyolog James Coleman tarafından 1988 yılında yazılmış olan makalede tanımlanmıştır. Takip eden yıllarda ise konuya olan ilgi giderek artan sayıda sosyolog, siyaset bilimci, ekonomist ve yönetim bilimcilerin kendi dallarıyla ilgili sorulara cevap ararken sosyal sermaye kavramına da değinmeleriyle gündeme yerleşmiştir. Ayrıca bir milletin kalkınma ve gelişmesinde görünmeyen veya yeterli vurgu yapılmayan önemli bir zenginlik kaynağına, sosyal sermaye tanımlamasıyla yeniden dikkat çekilmektedir. (KOSGEB, 2005:1) 11

C. Sosyal İşletme Kavramı Sosyal işletme genellikle kar amacı gütmeyen işletme ile eş anlamlı olarak algılanmaktadır. Sosyal işletme kavramı, kar amacı gütmeyen örgütler şemsiyesi altında piyasa tabanlı gelir getiren girişimleri açıklamak üzere kullanılan bir kavramdır. Ancak, sosyal işletmelerde sahiplik yapısı ve hukuki statüsü belirleyici kriter değildir (Wuttunee, 2008:1). Sosyal ekonomi işletmeleri işletme gibi çalışır Pazar ekonomisi için mal veya hizmet üretir fakat işlemlerini sosyal arayış ve toplum amaçları içerisinde üretim fazlalarını yönlendirerek yönetirler. Tipik olarak sosyal ekonomi işletmeleri yönetimleri kapsayan geniş tabanlı bir topluluk geliştirme stratejilerinde büyür. Sosyal işletmeler sosyal ekonomi sektörünün parçalarıdır. Onlar geleneksel özel ve kamu sektörü arasında bulunan organizasyonun toplamından oluşurlar. Sosyal işletmelerin evrensel olarak kabul edilmiş bir tanımının olmamasına rağmen onun ayırt edici anahtar karakteristikleri özel sektörün girişimci ruhu ile kombine edilmiş sosyal ve toplumsal amaçlardır. Sosyal işletmeler aktivitelerini adarlar ve üretim fazlalarını üyelerinin daha geniş talepleri ve istekleri doğrultusunda daha geniş toplumsal ve sosyal amaçları başarmak amacıyla yatırıma dönüştürürler ( tsesme, 2010:7). Sosyal işletme ile ilgi pek çok tanım yapılmıştır: Sosyal amaçları temel alan ve elde edilen hasılanın tekrar işletmeye yatırıldığı ve/veya toplum faydası için kullanıldığı işletme türüne sosyal İşletme denir. (European commison, 2003:11) Sosyal işletme birlikler, hayır kurumları ve kooperatifler şeklinde kar amacı taşımayan faaliyette bulunan işletmeler denilir. Bu işletmeler piyasa şartlar mal ve hizmet satarak faaliyetlerinde finansal ve sosyal boyutları olan yatırım karlılığı sağlamayı amaçlamaktadırlar. (RISQ, 2007:7) Daha yalın bir tanımda Sosyal işletme, sosyal amaçları öncelik olarak kabul eden ve elde edilen artık değerleri de yine sosyal a- maçlarla yeniden yatırıma dönüştüren, gelir yaratıcı faaliyetlerde bulunan işletmelerdir. Diğer bir ifadeyle ortaklara ve işletme sahiplerine kar sağlamak amacı ile hareket etmeyen işletmelerdir. İşletmenin sosyal işletme olarak sınıflandırılmasında temel alınan üç özellik vardır: 1. Faaliyet ve yapısında sosyal (çevresel veya kültürel) odaklılık, 2. Faaliyet ve gelir kaynaklarında girişimci odaklılık; elde edilen gelirlerinin hibe ve yardımlardan ziyade girişimcilik ve işletme faaliyetlerinden sağlanıyor olması, 3. Kar dağıtımında sosyal faydalara ve yaratacağı etkileri esas alan işletme olması, yani bireysel servet yaratım amacı olmamalıdır. Dördüncü sektör olarak da ifade edilen sosyal işletmeler, bazen da diğer üç sektörün belirli özelliklerinin yanı sıra kendilerine özgü karakteristikler de taşımaktadır. ( Financing Social Enterprise,2003: 9). D. Yatırımların Değerlendirilmesi Değerlendirme analizinin önemli bir bölümü projenin teknik ve kurumsal yapılabilirliğini, projeyi gerçekleştirecek kurumun stratejilerine uygunluğunu ve ekonomik parametreler açısından tutarlılığını oluşturmaktır. Dolayısıyla ekonomik analiz teknik olarak sağlam temellere dayandığını ve uygulama döneminde kurumsal düzenlemelerin etkin olacağını veri olarak alır. Analizin başlangıç noktası projenin gerçekleştirilmediği durumdaki temel göstergelerin tespitidir ki bu baz/temel senaryo 12

alternatiflerin karşılaştırılmasında kıyas olur. Bunu takiben yapılan hesaplamalarla alternatifler belirlenir, projedeki zayıf unsurlar ayıklanır, yeni unsurlar eklenir ve ekonomik ve finansal analizler yapılarak temel senaryo ve diğer alternatiflerle karşılaştırılır. Sürece kabul edilebilir tasarım bulununcaya kadar devam edilir. Bu aşamada analist, bu bilgileri bir araya getirerek, kazananları ve kaybedenleri belirler ve risk analizini gerçekleştirir. Ekonomik ve finansal fiyatlar ve akımlar arasındaki farklılıkların kaynakları proje ile ilgili aşağıdaki soruların cevaplanmasında son derece önemli bilgiler aktarır Yatırımların izlenmesinde, ekonomik ve finansal analizlerin karar alıcıların karar süreçlerinde kullanabilecekleri formatta raporlama kriterlerinin de geliştirilmesi gerekmektedir. Değerlendirme ile ilgili alınan kararlar gelecekte oluşabilecek çok sayıda belirsiz olaya bağlı olacaktır. Çünkü projenin fayda ve maliyetlerle ilgili değişkenleri nadiren önceden kesin bilirliğe sahiptir. Birden çok sayıda muhtemel sonuç beklendiği her durumda projenin belirsizlik ve riske maruz olduğu kabul edilir. Bunların tespiti ise kaçınılmaz olarak açık veya zımni ihtimal yargılarına bağlı olacaktır. Finansal kurum açısından yaklaşıldığında, şayet finansal raporlar maliyetleri tam olarak raporlanmıyorsa, bu durumda bir takım varsayımlarda bulunmak zorunda kalır ki bu da risk primini artırır. Bu nedenle sosyal işletmeler, finansal işlemlerin kaydı ve raporlanmasında uluslararası standartlara uygun hareket etme konusunda teşvik edilmeli hatta zorlanmalıdır. ( Financing Social Enterprise,2003:24) E. Sosyal İşletmelerde Yatırım planlaması ve fon ihtiyaçlarının belirlenmesi İşletme bilimi açısından, belli bir üretim gücünün elde edilmesi için yapılan her türlü harcamaya, yatırım denilmektedir. Sabit veya duran varlıklara yatırım, sermaye bütçelemesi olarak da ifade edilmektedir. Sermaye bütçelemesi, uygun ve verimli yatırım alanlarının araştırılmasını ve yatırım projelerinin değerlendirilmesini içeren bir faaliyetler bütünüdür. Sosyal işletmelerde yatırım planlaması, geleneksel ticari proje geliştirme ve değerlendirme teknikleri kapsamında dikkate alınmayan, içinde bulunduğu topluma katkısı yanında, uygun finansman alternatiflerinin optimal bileşimi, kamu maliyesine etkisi ve ortaya çıkabilecek fayda ve maliyetlerin paylaşım kriterleri de dikkate alınarak geliştirilmelidir. Özellikle projenin uygulamasından sorumlu kurumun proje finansman akımındaki ve şayet varsa kamunun yapacağı katkıların aksamasından kaynaklanabilecek gecikmelerin potansiyel maliyetlerini hesaplama yöntemlerinin de geliştirilmesi önemli bir katkı olacaktır. Diğer bir anlatımla projenin sürdürülebilirliği için minimum nakit akım ve bu akımın istikrarının da tespiti gerekmektedir. Değerlendirme sürecinde karar alıcılar aşağıdaki hususları eş zamanlı olarak dikkate almak zorundadırlar. a. Bölge açısından, projenin bölgeye net pozitif katkılarının olması b. Finansal açıdan, proje üstlenicisi kurumun projeyi tasarlandığı şekliyle gerçekleştirme kabileyetinin güvence altına alınması c. Toplum tarafından kabul edilebilir fayda maliyet düzeyi ve paylaşım sisteminin tespiti. Sosyal işletmelerde sermaye türleri itibariyle dört grupta incelenebilinmektedir. Bunlar a. Başlangıç sermayesi veya çekirdek sermaye: Kurulması planlanan işletmenin yardıma ihtiyaç duymadan ekonomik olarak kendisine yeterli, kar yaratabilir, bir konuma 13

gelebilmesi için ihtiyaç duyulan sermay miktarını açıklamak üzere kullanılır. Ancak sosyal işletmelerin, yapısı gereği belli oranda hibe ve yardımın olmasının da kaçınılmaz olduğu unutulmamalıdır. b. Sabit varlık (temin) sermayesi: İşletmenin faaliyet dönemi boyunca ihtiyaç duyacağı sabit varlıkları ediniminde kullanacağı sermaye/fon miktarını temsil eden kalemlerden oluşur. İşletmenin rekabet ortamında adil şartlarda faaliyette bulunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması için ekipmanlarının da diğer işletmelerde kullanılan kabiliyetlere sahip olması önemli olan unsurdur. c. Çalışma sermayesi: Olağan faaliyetlerde yenilenen varlıkların temininde kullanılacak fon kısmını temsil eden kalemlerden oluşmaktadır. Bu bakımdan sosyal işletmelerin erişebileceği fon türleri ve kaynakları ticari işletmelerle karşılaştırıldığında oldukça sınırlıdır. d. Büyüme ve gelişme sermayesi: işletmenin büyümesine uyumlu olarak varlık edinimi (geliştirilmesi) ve kalifiye elemanların işletmeye çekilmesi için ihtiyaç duyulan fon kısmını temsil etmektedir. Ancak, sosyal işletmelerde nakit akımlarının istikrarsızlığı ve düşük karlılık bu açıdan çözümü zor ve ciddi bir ikilem oluşturmaktadır. ( Financing Social Enterprise, 2003:32) Bu aşamada üzerinde durulması gereken diğer bir husus ise sosyal işletmelerin mali tablolarının yapılarına özgün olarak geliştirilebilmesidir. Çünkü, sosyal işletmelerde mali tabloların, bu işletmelerin faaliyet yapıları ve nakit akımlarının niteliklerini gerçeğe uygun şekilde yansıtacak yeni bir formatın (raporlama standartlarının) da geliştirilmesi finansmana erişim, işlem maliyetlerinde indirim ve getiri oranlarının adil bir şekilde belirlenmesine önemli katkılarda bulunacaktır. Uluslar arası uygulamalı araştırma sonuçlarına göre, sosyal işletmelerin mali tablolarının gerçeğe uygun bir değerleme yapmaya imkan verecek şeffaflıktan oldukça uzak olduğu ifade edilmektedir. Sosyal işletmeler hibe-dışı (non-grant) sermaye alternatiflerini geliştirmek için çok ciddi planlama ve çalışmalar yapmalıdır. Çünkü edinilen sermayenin kaynağı ne olursa olsun bunun tahsisinde işletmenin uzun dönemli hayatta kalabilirliği esas alınmaktadır. Sosyal işletmelerdeki yöneticilerin sermaye piyasaları, finansal araçlar ve finansal yönetim becerilerinin de işletmenin eriştiği düzeye uygun olarak geliştirilmesi işletme finansal sağlının korunması ve idamesi açısından önemli bir husustur. Bu sayede işletmenin optimal sermaye yapısının şekillendirilmesi ve yönetimi etken olarak yapılabilecektir. (Financing Social Enterprise, 2003: 33) Gelinen aşama itibariyle sosyal işletmelerde hibe-dışı fona olan ihtiyaç artmaktadır, ancak bu nitelikteki fonların arz miktarı ve erişilebilirliği de oldukça sınırlıdır. Diğer taraftan, sosyal işletmelere yönelik bu nitelikteki sermaye arz ve talebi üzerinde de ciddi tartışmalar, özellikle, işletmelerin sosyal ve işletme amaçlarına zarar vermeyecek şekilde yapılandırılması konusunda devam etmektedir. Bu bakımdan arz ve talep arasındaki farklılıkları gidermek üzere bir takım önerilerde geliştirilmektedir Bunlar: a. Sermaye yapısının işletme / faaliyetleri ile uyumlu şekilde yapılandırılması, b. Sosyal işletmelerin uygu sermaye kaynağına erişim sağlanmalıdır. Bu alanda gerekli önlemler alınmalıdır c. Sosyal işletmelere fon akımını sağlayacak sermaye kaynakları ve finansal ortamın geliştirilmelidir. Burada yapılması gereken, sosyal işletmelerin tamamını kapsayacak tek bir araç ve yapı çözümü veya finansal araçların sosyal işletmelerin de faydalanabileceği yasal değişikliklerin yapılmasının ötesinde, 14

sektörün yapısında uygun sürüdürlebilir ve kapsamlı bir sitemin oluşturulmasıdır. (Financing Social Enterprise, 2003:41) Bu bakımdan AB, ABD ve diğer gelişmiş ülkelerde yerel ve bölgesel yatırım fonları ortaya çıkmaya başlamıştır. Fonlar yapısı itibariyle bölgesel kalkınma fonlarından risk sermayesi yelpazesinde geniş bir dağılıma sahip olduğu görülmektedir. F. Fon kaynakları ve Sermaye Bileşimi Sosyal işletmelerde uygun ve sorumlu finansal yapının oluşturulması için; a. Sermayenin işletmenin hayatta kalabilirlik ve sürdürülebilirliğine nasıl yardımcı olabileceğinin, b. İşletmenin uzun dönemde sosyal etkilerini yapabilmesi için finansal kurumların ve fon sağlayıcıların sermaye oluşturma sözleşmelerini nasıl yapılandırması gerektiği anlaşılmalıdır. Yapılan uygulamalı çalışmalara göre işletmeye tahsis edilecek sermaye miktarı oluşturulacak kapasite ile ilişkilendirilmelidir; uzun dönemli taahhütleri ve hem sosyal işletmenin hem de finansal kurumun kapasitesinin geliştirilmemsini kapsayacak şekilde kapsamlı bir yapı olacaktır. Bu şekilde oluşturulacak sermayenin işletmenin sosyal, çevresel ve kültürel çıktıları sağlayacak, sürdürülebilir kabiliyetler geliştirmesini temin etmelidir. (Financing Social Enterprise, 2003:41) Sermaye piyasalarının ekonomik kalkınmadaki sınırlılıkları dikkate alındığında, sermayenin artan oranlarda uzun vadeli yatırım yerine spekülatif piyasalara yöneldiği bir ortamda alternatif finans kaynaklarına olan ihtiyaç artmaktadır. Bu bakımdan AB düzeyinde bölgesel kalkınma fonlarını oluşturulması bu yönde önemli küresel bir inisiyatif olarak ortaya çıkmaktadır. Yerel ve bölgesel ekonominin yeniden canlanması ve harekete geçirilebilmesi, KOBİ lere (dolayısıyla da) sosyal işletmelere yönelik finans kaynaklarının varlığına bağlı olduğu yönündeki yaygın görüş özellikle finansal krizden etkilenmiş bölgeler için daha da önemli bir hal almıştır. Aslında bu sermaye ekonominin bir bütün olarak daha rekabetçi olmasına da vesile olacaktır. Bu amaca yönelik sermaye ise temelde sermaye piyasasına bağlı olmayan araçlarla sağlanabilmektedir ki, bu hedefe yönelik sermaye piyasasının oluşturulması için kurumlar ve araçlar geliştirilmektedir. Bu bakımdan yeni finansal araçları tasnif ederken dikkate alınması gereken hususlar ise şu şekilde özetlenebilir: Yatırımlardan yüksek getiri bekleyen risk sermayesi kaynakları ile sosyal ekonomiye hizmeti hedefleyen diğer sermaye kaynaklarının birbirinden ayırmamız gerekir. Yani, bu alana tahsis edilen fonlar yerel ve bölgesel ekonomik kalkınma fırsatları yaratacak nitelikte olması gerekir. Çünkü; uluslar arası finansal piyasalar kısavadeli spekülatif sermaye akımları için küresel bir kumarhane yaratmış durumdadır ki bu da uzun-vadeli finansal yatırımların reel ekonomiye çok sınırlı katkı sağlayabildiği bir yapıyı da beraberinde getirmiştir. (Helleiner,1994: 3). Finansal piyasaların serbestleşmesi ise uluslararası rantiye sınıfına; döviz kuru dengesizlikleri, faiz oranlarında yüksek dalgalanma ve geniş bir sosyal hareketlilik yaratma kabiliyetini bahşetmiştir. Diğer taraftan, sosyal işletmeler yapılan hibe türü sermayenin disiplinli bir şekilde kullanımını yaparak gelecekte işletmeye diğer kaynaklardan da fon sağlanabilecek sağlam bir finansal performans grafiği oluşturarak piyasadaki yerini alabilirler. Bu bakımdan iki farklı finansman türü ortaya çıkmaktadır: a. Eşleştirilmiş fonlar: Bu yaklaşımda işletme çekirdek sermaye edinmekte, takip eden dönemde hedeflere ulaşıldığında bu sermaye bir şekilde işletmeye hibe edilebilmektedir. 15

Bu başarı aynı zamanda rekabetçi şartlarda yeni sermaye edinimini kolaylaştırmaktadır. b. Planlanmış fonlar: İşletmenin gelişim evrelerine bağlı olarak kredi dilimlerinin serbest bırakıldığı finansman türüdür. Kredi diliminin serbest bırakılmasını bağımsız bir kurulun yapacağı analiz ve değerlendirme raporu belirlemektedir. Bazen de kredi dilimleri işletmenin kreditör kurumla birlikte geliştireceği iş planlarına göre serbest bırakılmaktadır ki bu yöntemler İngiltere ve ABD olmak üzere bir çok gelişmiş ülkelerde uygulanmaktadır. (Financing Social Enterprise, 2003: 15) Hemen belirtmek gerekir ki, hibe kaynaklı sermaye yapısı yoğun olarak küçük işletmelerde geçerli olurken, işletmenin hacmi büyüdükçe ve ciro içindeki sosyal amaçlı faaliyetlerden sağlanan oran azaldıkça diğer sermaye kaynaklarını kullanım oranları da artmaktadır. (Financing Social Enterprise, 2003: 17) Ancak hibe nitelikli sermayenin sabit varlık edinimi ile sınırlı olması, faaliyetlerin finansmanında ise hibe-dışı kaynakların kullanımının uzun dönemli hayatta kalabilirlik açısından daha uygun olacağı kabul edilmektedir. Ancak sektörün yapısındaki heterojenlik, hem hacim hem de faaliyet alanı itibariyle, genel geçerliği olan ideal sermaye yapısı önerisine imkân vermemektedir. Dolayısıyla her işletmenin özgün yapısı; amaçları, sosyal etkileri ve işletme planlarına bağlı olarak özgün bir sermaye bileşimi (yapısı) oluşturulmalıdır. G. Süreçteki Risklerin yönetimi Risklerin yönetiminde başlangıç noktası olarak, temel bir ekonomik ortam (yatırım senaryosu) oluşturulur, planlanan yatırım sonuçlarının analizdeki temel varsayımlara / parametrelere duyarlılık düzeylerinin tespiti yer alır. Ki bu varsayımlar kısaca; makro ekonomik, kurumsal yapı, finansal, davranışsal, teknik ve çevresel değişkenler olarak sıralanabilir. Bu değişkenlerin istatistiksel anlamlılıkları tarihi verilerle yapılacak çeşitli test yöntemleri ile denenmelidir. Yatırımda kullanılacak fonların Ekonomik Fırsat Maliyeti nin hesaplanmalıdır ve bu süreçte kamunun piyasaya katılımının sınırlı olduğu, oldukça iyi-çalışan (fonksiyonel) ancak belirli bozuklukları da içinde barındıran bir piyasa yapısının varlığı kabul edilebilir. Diğer bir ifadeyle, piyasa etkenliği ile ilgili varsayımımızı gerekçelendirmemiz gerekmektedir. Değerlendirme çalışmasında projenin çeşitli faktörlere hassasiyetini üç temel konu veya alanda sınırlandırarak/toparlayarak sunacak bir yöntem geliştirilecektir. Bunlar: a. Toplam Fayda Ve Maliyetler; bu şekilde yapılacak bir duyarlılık analizi ile temel alınan değişkenlerin bütünleşik etkileri tespit edilebilir. Ama proje riskini azaltmada, özel durumlar hariç, çok fazla yardımcı olmaz. b. Kritik Fayda ve Maliyet Unsurları; Şayet projeye ilişkin fayda ve maliyetler detaylı bir şekilde ayrıştırılabiliyorsa, duyarlılık analizi etken bir şekilde kullanılabilir. Yatırım maliyeti, faaliyet giderleri gibi alt toplamları kullanmak yerine proje açısından en kritik bireysel parametreler açısından hassasiyetlerin belirlenmesi çok daha etken sonuç vermektedir. Bu parametrelerin ve gelecek uygulamalarda kullanılmak üzere belirlenme sürecinin geliştirilecektir. c. Aksamaların / gecikmelerin Etkisi; Proje ile ilgili aksamalar; başlamadaki gecikme, inşaat döneminin gecikmesi, tam kapasite kullanıma alınmada gecikme ve tam geliştirmede yaşanan gecikmeler ortaya çıkabilmektedir. Bu faktörlere ilişkin katsayıların belirlenme süreci ve değerlendirmede kullanımı ile ilgili süreçlerin geliştirilmesi. Gerekli olduğu durumlarda maksimum aksama düzeyinin belirlenmesi ile ilgili faktörler için ayrıca bir yöntem geliştirilecektir. 16

Değerlendirme sürecinde uluslararası literatürde temel alınan kritik değişkenler sektöre özgü faktörler ve Türk sermaye piyasası ve ilgili mevzuat ve teamüllere göre uyumlaştırılması önemli bir aşama olacaktır. Daha sonra bu değişkenlerin istatistiksel ve ekonometrik analizleri yapılarak karar alma sürecinde kullanım imkânları ve güvenirlikleri tespit edilmelidir. Bu yapılmadığı takdirde risk parametreleri pratik olarak yorumlanamaz hale gelir. Burada elde edilen sonuca göre değişkenlerin değerlendirme sürecine entegrasyonu belirlenebilir. Bütün bu aşamaların gelecekteki uygulamalarda kullanım prosedürü geliştirilecektir. Sonuç Piyasa ekonomisinin işleyişi ve yıkıcı olmayan rekabetin oluşabilmesi açısından sosyal işletmeler önemli bir boşluğu dolduracaklardır. AB direktiflerinde öngörüldüğü şekilde bu alanda yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Sosyal işletmeler, sektör olarak, büyüme, istihdam, sürdürülebilir kalkınma ve sosyal uyum şeklinde özetlenen Lisbon sürecinin amaçlarının başarıya ulaşması açısından da kritik önem taşımaktadır. Sosyal işletmelere ilişkin mali ve ticari istatistiklerin ve raporların heterojen yapıda ve yetersiz içerikte olması sektörün bir bütün olarak gelişim eğilimlerinin tespiti zorlaşmaktadır, bu alanda yapılacak düzenlemeler riskin gerçekçi ve adil bir şekilde fiyatlandırılmasına imkân verecektir ve sermayeye erişim kolaylaşacaktır. İşletmenin yapısına ve nakit akımlarıyla u- yumlu olarak yapılandırılmış sermaye kaynakları teşvik edilmelidir. Sosyal işletme yöneticilerinin finansal yönetim ve finansal planlama konularında yetkinlikleri artırılmalı ve sermaye piyasası işleyişine ve ilkelerine aykırı olmayan finansal yönetim stratejiler geliştirmeleri sağlanmalıdır. Sosyal işletmelerin finansmanında ortaya çıkan risklerin etken yönetimi adına, kreditör/özsermaye sağlayıcıları yönetime katılımları sağlanmalı ve sağlanan şeffaflıkla daha rasyonel kararlar alınmasına imkan verilmelidir. Bu şekilde risk azalacağından sermaye maliyeti de düşecektir. 17

KOOPERATİFLERDE FİNANSMAN USUL VE ESASLARI: TARIM KREDİ KOOPERATİFLERİ ÖRNEĞİ Erol DEMİR * Dünyadaki her türlü iş finansmana ihtiyaç duyar ve kooperatifler de bu durumdan müstesna değildir. Bir kooperatif - türü ne olursa olsun -, faaliyetlerini finanse etmek, bu faaliyetler ile ilgili harcamalarını karşılamak ve bina ve ekipman gibi sabit yatırımlarda bulunabilmek için sermayesini kullanır. Sermaye ise iki şekilde gelir: özkaynaklar ve borçlanma. Özkaynak sermayesi kooperatifteki sahiplik sermayesidir ve kooperatifin ortakları tarafından çeşitli şekillerde sağlanır. Sermayeyi oluşturan bir diğer unsur ise borçlanmadır. Borçlanma kısa ya da uzun dönemli olabilir. Bir kooperatifin piyasada rekabet edebilmesi ve ortaklarına en iyi şekilde hizmet edebilmesi uygun bir özkaynak ve yabancı kaynak karmasından oluşturacağı yeterli seviyede sermayesi olmasına bağlıdır. Kooperatifleri diğer organizasyonlardan ayıran en önemli özellik özkaynak finansman yöntemlerindeki farklılıktır. Kooperatif ortakları, kooperatife hizmetlerinden faydalandıkları ölçüde özkaynak sermayesi katarlar. Ayrıca birçok kooperatif, ortaklarına belli bir süre sonra özkaynak iadesi de sağlayabilmektedir. Kooperatif özkaynaklarının bu karakteristik özellikleri, bu organizasyonların nasıl faaliyet gösterdiğini bilmeyenler için anlaşılması zor olabilmektedir. Ancak kooperatifleri * Dr., Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Fon Yönetim Daire Başkanı ortaklarının çıkarlarını korumak için çalışan eşsiz organizasyonlar yapan da bu özelliklerdir. Bu makalede kooperatif finansman usul ve esasları, Tarım Kredi Kooperatifleri örneğinden yola çıkılarak aktarılmaya çalışılmıştır. Türkiye de bugünkü anlamda tarımsal amaçlı kooperatifleşme hareketi 1863 yılında Mithat Paşa tarafından Niş valiliği sırasında Pirot kasabasında kurulan Memleket Sandıkları ile başlamıştır. Modern kooperatifçilik anlayışının kurumsallaşması ve temel hukuk normlarına kavuşturulması amacıyla, Cumhuriyet in ilk yıllarında köylülerin bizzat köylerinde veya en yakın komşu köyde kredi alabilmelerini sağlamak için, T.C. Ziraat Bankası ndan ayrı olarak köylerde küçük kredi müesseselerinin kurulması gereği, 1924 yılında çıkarılan 498 sayılı İtibari Zirai Birlikler Kanunu nu doğurmuştur. 1929 yılına gelindiğinde ise, Tarım Kredi Kooperatifleri nin T.C. Ziraat Bankası ndan aldıkları krediyi belirli koşullarda köylülere dağıtmasını temin eden 1470 sayılı Zirai Kredi Kooperatifleri Kanunu çıkarılmıştır. Bir tarım kredi kooperatifinin kurulabilmesi için en az otuz çiftçi ortağın bulunması, ana sözleşmenin ortaklarca imzalanmış olması ve Ziraat Bankası nca onaylandıktan sonra Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından kabul edilmesi gibi hususları içeren 2836 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri Kanunu 1935 yılın- 18

da yürürlüğe girmiştir. Tarım Kredi Kooperatiflerinin bölge birlikleri ve bir merkez birliği kurarak üst örgütlenmesini tamamlaması ve mevduat kabul edebilmesine olanak tanıyan 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu 1972 yılında yürürlüğe girmiş ve Tarım Kredi Kooperatiflerinin en üst seviyede teşkilatlanmasını sağlamıştır. Yapılan yasal düzenleme ile dört ana hedefin gerçekleştirilmesinin önü açılmıştır. Bunlar kooperatiflerin hizmet konularının ve alanlarının genişletilmesi, bir merkez etrafında kademeli olarak teşkilatlanılması, çiftçi ortaklara kolaylık sağlanması ve T.C. Ziraat Bankası ile Tarım Kredi Kooperatifleri arasındaki ilişkilerde yeni stratejilerin geliştirilmesidir. 28 Haziran 1995 tarihinde yürürlüğe giren 553 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile devlet, Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri üzerindeki idari vesayetten vazgeçme yönünde olumlu bir adım atmıştır. Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birliklerindeki tüm Yönetim ve Denetim Kurullarında devlet tarafından atanmış üye uygulamasına son verilmiş, Kurulların seçilmiş ortaklardan oluşması yönünde yeni bir yapılanmaya gidilmiştir. Söz konusu Kararname ile getirilen hukuki düzenlemeler akademi ve ekonomi çevrelerinde öteden beri tartışılan demokratik-özerk kooperatifçilik anlayış ve beklentilerinin doğal bir sonucu olmuştur. 2000 li yıllara gelindiğinde değişen piyasa koşulları ve hızla artan rekabet yeni finansman yolları aranması gereğinin altını çizmiştir. Nitekim 6 Nisan 2005 tarihinde kabul edilen 5330 sayılı Kanun ile birlikte 1581 sayılı Kanunun 11. maddesi değiştirilerek Tarım Kredi Kooperatifleri nin her türlü kredi ihtiyaçlarını yalnızca T.C. Ziraat Bankası ndan değil, tüm yurtiçi banka ve finans kuruluşlarından karşılamasının yolu açılmıştır. Tarım Kredi Kooperatifleri sisteminin ekonomik yapısına bakıldığında, kendi içinde çiftçi ortaklarına dayanan, güvenli ve sağlam bir yapı göze çarpmaktadır. Sistemin özkaynakları tamamen küçük ölçekli çiftçi ortaklar tarafından sağlanmaktadır. Devletin sistemde hiç sermeyesi yoktur ve Tarım Kredi Kooperatiflerine yalnızca düşük faizli tarımsal kredi imkanı sağlayarak destek olmaktadır. Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği, Bölge Birlikleri ve Birim Tarım Kredi Kooperatifleri ortaklarının aynı ve nakdi kredi ihtiyaçlarını teşkilat içi özkaynaklardan ve (5330 sayılı Kanun un kabulünden sonra) yurtiçi banka ve finans kuruluşlarından sağlanan kredilerle karşılamaktadır. Tarım Kredi Kooperatifleri nin özkaynakları sermaye, yedek akçeler, fonlar ve gelirgider müspet farkları unsurlarından oluşmaktadır. Birim Tarım Kredi Kooperatiflerinde sermaye, ortakların taahhüt ettikleri ortaklık paylarından meydana gelir. (Tarım Kredi Kooperatifi Anasözleşmesi md.13) Ortaklar, kendilerine tespit edilecek kredinin % 5 ini ortaklık payı olarak taahhüt ederler. Ancak taahhüt edilen ortaklık payı yasal olarak alınması gereken ortaklık payını geçemez. Kredi ile ilgili olarak taahhüt edilen bir ortaklık payı 100.-(Yüz) Türk Lirası ndan az olamaz. Taahhüt edilen ortaklık payı tutarının dörtte biri peşin, geri kalan kısmı da üç yılda eşit taksitlerle ödenir. Bölge Birliklerinde sermaye, ortak kooperatiflerin taahhüt ettikleri ortaklık paylarından meydana gelir. (Tarım Kredi Kooperatifleri Bölge Birliği Anasözleşmesi md.12) Ortak kooperatifler, her yılsonu bilânço rakamlarına göre, ortakların taahhüt ettikleri sermaye payı toplamının dörtte biri tutarında ortaklık payı olarak taahhüt ederler 19