T.C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ EKONOMİK, TOPLUMSAL VE SİYASAL ANALİZ DERGİSİ



Benzer belgeler
İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... v. ŞEKİLLER LİSTESİ... xxi. ÇİZELGELER LİSTESİ... xxiii BİRİNCİ KESİM BİLİMSEL İRADE VE ARAŞTIRMA EĞİTİMİNE TOPLU BAKIŞ

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

Temel Kavramlar Bilgi :

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017)

T.C. DÜZCE ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü. Eğitim Programları ve Öğretimi Tezsiz Yüksek Lisans Programı Öğretim Planı.

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4

Bilimsel Araştırma Yöntemleri AHMET SALİH ŞİMŞEK (DR)

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

1.4.Etik Sistemleri Etik ilkelerin geliştirilmesinde temel alınan yaklaşımlar hakkaniyet ilkesi, insan hakları, faydacılık ve bireysellik

T.C. DÜZCE ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü. Eğitim Bilimleri Tezli Yüksek Lisans Programı Öğretim Planı. Ders Kodları AKTS

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

5Element Eğitim ve Danışmanlık EĞİTİM KATALOĞU

MATEMATİK DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI. Programın Temel Yapısı

EĞİTİM YÖNETİMİ BİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ

6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu İzmir de Başladı

225 ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ. Yrd. Doç. Dr. Dilek Sarıtaş-Atalar

İÇİNDEKİLER. 3. BÖLÜM BİLİM OLARAK EĞİTİMİN TEMELLERİ 3.1. Psikoloji Sosyoloji Felsefe...51

DSK nın Ortaya Çıkışı ve Gelişimi

Nitel Araştırmada Geçerlik ve Güvenirlik

5. İİT ÜYESİ ÜLKELER DÜŞÜNCE KURULUŞLARI FORUMU

Sosyoloji. Konular ve Sorunlar

10-11 YAŞ GRUBUNUN ANNE BABASI OLMAK

İş Yerinde Ruh Sağlığı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

Çağdaş Siyaset Kuramları (KAM 401) Ders Detayları

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

Eğitim Tarihi. Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi

Prof.Dr.Muhittin TAYFUR Başkent Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü

1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar. 2.Sanat ve Teknoloji. 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili. 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler

9. HAFTA KARAR VERME SÜRECİ

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

GRP 406 MESLEK ETİĞİ VE YASAL KONULAR. Doç. Dr. İlhan YALÇIN

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)

EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ. 3. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

Bilim ve Araştırma. ar Tonta. H.Ü. Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü

Tabu diyorum çünkü bu konuda iki sınırlama var. Yasal yasaklar (5816 nolu Atatürk ü koruma yasası) ve Atatürkçülerin duyarlılığı.

ÖRGÜTSEL ÇATIŞMA VE YÖNETİMİ

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

Ders Adı : DİN PSİKOLOJİSİ Ders No : Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4. Ders Bilgileri. Ön Koşul Dersleri

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ

Mirbad Kent Toplum Bilim Ve Tarih Araştırmaları Enstitüsü. Kadına Şiddet Raporu

T.C. İSTANBUL RUMELİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU AMELİYATHANE HİZMETLERİ PROGRAMI 2. SINIF 1. DÖNEM DERS İZLENCESİ

Bilgisayar ve İnternet Tutumunun E-Belediyecilik Güvenliği Algısına Etkilerinin İncelenmesi

Dersin Adı D. Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS003 IV Ön Koşul Dersler

SPORDA STRATEJİK YÖNETİM

ÜNİTE:1. Sosyal Psikoloji Nedir? ÜNİTE:2. Sosyal Algı: İzlenim Oluşturma ÜNİTE:3. Sosyal Biliş ÜNİTE:4. Sosyal Etki ve Sosyal Güç ÜNİTE:5

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

Einstein bilimi, her türlü düzenden yoksun duyu verileri ile düzenli düşünceler arasında uygunluk sağlama çabası olarak tanımlar.

Laboratuvara Giriş. Adnan Menderes Üniversitesi Tarımsal Biyoteknoloji Bölümü TBT 109 Muavviz Ayvaz (Yrd. Doç. Dr.) 3. Hafta (03.10.

Türk Yönetim Tarihi (KAM 315) Ders Detayları

İÇİNDEKİLER. Yedinci Baskıya Önsöz 15 İkinci Baskıya Önsöz 16 Önsöz 17 GİRİŞ 19 I. BÖLÜM FELSEFE ÖĞRETİMİ 23

İSO YÖNETİM KURULU BAŞKANI ERDAL BAHÇIVAN IN KONUŞMASI

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS Ön Koşul Dersler

BİLİM İLE BİLİMSEL YÖNTEM İLİŞKİSİ

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS

Siyasal Partiler ve Seçim Sistemleri (KAM 314) Ders Detayları

T.C. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI Strateji Geliştirme Başkanlığı

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1 ÇAĞDAŞ EĞİTİMDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİNİN YERİ VE ÖNEMİ BÖLÜM 2 EĞİTİM SÜRECİNDE REHBERLİK HİZMETLERİ

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

MAVİ YAKALILARIN ÇALIŞMAYA YÖNELİK TUTUMLARI

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BİRİMİ ÇALIŞMALARI

İnsanlar, tarihin her döneminde olduğu gibi bundan sonra da varlıklarını sürdürmek, haberleşmek, paylaşmak, etkilemek, yönlendirmek, mutlu olmak gibi

TÜRKĠYE YÜKSEKÖĞRETĠM YETERLĠLĠKLER ÇERÇEVESĠ-PROGRAM YETERLĠLĠKLERĠ-TEMEL ALAN YETERLĠLĠKLERĠ ĠLĠġKĠSĠ

11/26/2010 BİLİM TARİHİ. Giriş. Giriş. Giriş. Giriş. Bilim Tarihi Dersinin Bileşenleri. Bilim nedir? Ve Bilim tarihini öğrenmek neden önemlidir?

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

Matematik Ve Felsefe

SOSYAL PSİKOLOJİ II KISA ÖZET KOLAYAOF

SOSYOLOJİSİ (İLH2008)

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır.

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

İdari Yargı (KAM 423) Ders Detayları

KAYNAK: Birol, K. Bülent "Eğitimde Sanatın Önceliği." Eğitişim Dergisi. Sayı: 13 (Ekim 2006). 1. GİRİŞ

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI

T.C. ADANA BİLİM VE TEKNOLOJİ ÜNİVERSİTESİ Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı SORU VE CEVAPLARLA KAMU İÇ KONTROL STANDARTLARI UYUM EYLEM PLANI

Yerel Yönetimler ve Kentsel Politikalar (KAM 403) Ders Detayları

Sosyal Bilimler Enstitüsü. Beden Eğitimi ve Spor (Ph.D) 1. Yarı Yıl

2. Gün: Stratejik Planlamanın Temel Kavramları

2015 YILI KUTLU DOĞUM HAFTASI SEMPOZYUMU. Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Hukuku

İş Birlikli Öğrenme Teknikleri ve Türkçe Öğretimi

Okul Temelli Mesleki Gelişim Nedir?

BÖLÜM 1 Nitel Araştırmayı Anlamak Nitel Bir Araştırmacı Gibi Düşünmek Nicel Araştırmaya Dayalı Nitel Bir Araştırma Yürütme...

KPSS/1-EB-CÖ/ Bir öğretim programında hedefler ve kazanımlara yer verilmesinin en önemli amacı aşağıdakilerden hangisidir?

E-Devlet ve Uygulamaları (KAM 411) Ders Detayları

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ (1) Y R D. D O Ç. D R. C. D E H A D O Ğ A N

DÜNYA MÜSLÜMAN KADINLAR ZİRVESİ VE FUARI (BİLGE 2017)

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Siyaset Psikolojisi (KAM 318) Ders Detayları

EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI EĞİTİM PROGRAMLARI VE ÖĞRETİM BİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI EĞİTİM ÖĞRETİM PLANI

KİŞİLER ARASI İLİŞKİLER ve İLETİŞİM. Feriha GÜNAY Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmen

Afiliasyonda İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çalışanlarının Duygu ve Düşünceleri


İSLAM DÜNYASI İSTANBUL ÖDÜLLERİ SUNUŞ

KAMU YÖNETİMİ LİSANS PROGRAMI

Transkript:

T.C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ EKONOMİK, TOPLUMSAL VE SİYASAL ANALİZ DERGİSİ İMTİYAZ SAHİBİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ EDİTÖR : Prof. Dr. Kemal KÖYMEN : Prof. Dr. Nazif GÜRDOĞAN : Yrd. Doç. Dr. Serkan ÇİÇEK YAYIN KURULU : Prof. Dr. Nazif GÜRDOĞAN Prof. Dr. Dinç ALADA Prof. Dr. Süleyman Seyfi ÖĞÜN Prof. Dr. Sadettin ÖZEN Prof. Dr. Ergül HAN YAYIN KURULU SEKRETERİ : Canan AYAR DANIŞMA VE HAKEM KURULU : Prof. Dr. Mehmet TANYAŞ (Maltepe Üniversitesi) Prof. Dr. Melek Akgün (Maltepe Üniversitesi) Prof. Dr. İzzettin ÖNDER (İstanbul Üniversitesi, Emekli) Prof. Dr. Mehmet TÜRKAY (Marmara Üniversitesi) Prof. Dr. Cem SOMEL (Abant İzzet Baysal Üniversitesi) Prof. Dr. Alkan SOYAK (Marmara Üniversitesi) Prof. Dr. Erinç YELDAN (Yaşar Üniversitesi) Prof. Dr. Oral ERDOĞAN (Bilgi Üniversitesi) Prof. Dr. Cavide UYARGİL (İstanbul Üniversitesi) Prof. Dr. Oya ERDİL (Gebze İleri Teknoloji Enstitüsü)

Prof. Dr. Esin Can MUTLU (Yıldız Teknik Üniversitesi) Prof. Dr. Zeyyat SABUNCUOĞLU (Uludağ Üniversitesi) Prof. Dr. Ercan EREN (Yıldız Teknik Üniversitesi) Prof. Dr. Birsen ÖRS (İstanbul Üniversitesi) Prof. Dr. Cemil OKTAY (Yeditepe Üniversitesi) Prof. Dr. Ali Yaşar SARIBAY (Uludağ Üniversitesi) Prof. Dr. Mustafa DİLBER (Fatih Üniversitesi) Prof. Dr. Bülent DURMUŞOĞLU (İstanbul Teknik Üniversitesi) Doç. Dr. Hilal AKGÜL (Bilgi Üniversitesi) Doç. Dr. Namık Sinan TURAN (İstanbul Üniversitesi) Doç. Dr. Cumhur MUMCU (Maltepe Üniversitesi) Doç. Dr. Sinan ALÇIN (Kültür Üniversitesi) BASKI ve TASARIM : Hayalist Reklam hayalist.com.tr YAZIŞMA ADRESİ : Maltepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Marmara Eğitim Köyü 34857 Maltepe/İstanbul E-MAIL : analiz@maltepe.edu.tr ISSN : 1303-0496

MALTEPE ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ EKONOMİK, TOPLUMSAL ve SİYASAL ANALİZ DERGİSİ Maltepe Üniveristesi İİBF Ekonomik, Toplumsal ve Siyasal Analiz Dergisi, Maltepe Üniversitesi nce yılda iki kez yayımlanan hakemli bir dergidir. Dergimizde tüm sosyal bilim dallarında makaleler yayımlanmaktadır. Dergide yayımlanmak üzere gönderilen yazılar, belirtilen kurallara uygun olarak hazırlanmalıdır. Dergide yayımlanan makalelerde görüşler yazarlara ait olup, dergimizi bağlamaz. Dergimizde yer alan makalelerden kaynak gösterilerek aktarma ve alıntı yapılabilir.

İÇİNDEKİLER Medeniyetin ortak paydasında insan olmak: Yeni bir bilimsel algı çerçevesi...9 Niyazi KARASAR Financial crises and Turkish banking sector...41 Gonca ATICI Türkiye de kentleşme ve kentleşme politikaları...53 Ahmet Mithat KİZİROĞLU Entelektüel sermaye ve örgütlerin performansı üzerine etkisi...79 Özlem YANAR Sağlık turizmi ve termal turizmi açısından sağlıklı yaşam köyü nün incelenmesi...97 Hamit VANLI ve Burak KÜÇÜK Bir ideal toplum bileşeni olarak İslam ın temel ekonomik ilkeleri...107 Ayşegül SİLİ ve Suna AKTEN ÇÜRÜK

2013/2 Medeniyetin ortak paydasında insan olmak: Yeni bir bilimsel algı çerçevesi Niyazi KARASAR Maltepe Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü niyazikarasar@maltepe.edu.tr Giriş Nasıl bir insan sorusu, insanlık tarihi kadar eskidir; verilen cevaplar ise öznel ve muhteliftir. Herkes, kendi beğenisine uygun insan tipi arayışı içindedir. Bu durum, bir arada yaşamak isteyenlerin ortak algı oluşturmada dikkate almak zorunda oldukları bir olgudur. Geleneksel toplumlarda hayat nispeten durağandı; algılanan problemler ve çözümleri de yereldi; hemen her şey yakın çevrenin gelenek ve görenekleri içinde çözülebiliyordu; yeni nesillerin bunları emsal alması yeterliydi. Problem ve çözümlerdeki yerellik, kaçınılmaz olarak, farklı insan tiplerine yol açsa da, bu durum günlük hayatta fazla rahatsızlık yaratmıyordu. Ulaşım ve haberleşmenin baş döndürücü bir hızla ilerlediği; insanlar arası etkileşimin çoğalıp yoğunlaştığı; yerel, bölgesel, ulusal ve uluslar arası birlikteliklerin yaygınlaştığı; kalabalıklar halinde birlikte yaşama sözleşmelerinin adeta zorunluluk olduğu bir dünyada nasıl bir insan sorusuna verilebilecek cevap da karmaşıklaşmıştır. Ortak ölçütlü algı ve uygulamalara ihtiyaç duyulmaya başlanmıştır. Bu bağlamda, bütün insanlığın birikimli ürünü olarak, tarihten süzülüp gelen ve insanlığı barış ve refah içinde birlikte yaşatmayı hedefleyen 9

Ekonomik, Toplumsal ve Siyasal Analiz Dergisi bir medeniyet algısı ve bunun gerektirdiği bir insan tipinden söz etmekte yarar vardır. Böylesi bir insan olmanın en ayırıcı özelliği, galiba, hayatı bir bütün halinde kuşatan algısal irade kaynakları üzerine inşa edilmiş bütüncül bir bilimsel algı çerçevesine sahip olmaktır. Bu yeterliklere sahip olmaya, adeta kurucu ortak anlamında, medeniyetin ortak paydasında insan olmak da denilebilir. Ne var ki, özellikle kendini nesnel dünya ile sınırlı hisseden pozitivist felsefe üzerinden yapılan eleştirilerle gündeme taşınan bilimsel ve dini olgu, bulgu, kabul ve telkinlere rağmen, henüz bu yönde bütüncül bir algı çerçevesi geliştirilip hayata yansıtılabilmiş değildir. Doğuştan problem çözme yeterliğine sahip olan insanın arzu edilen bu yetkinliğe nasıl ulaştırılacağı ve bunda eğitim sisteminin muhtemel rolünün ne olacağı önemle tartışılması gereken konulardır. Burada böyle bir varsayımla hareket edilerek, çözümün muhtemel ipuçları olabileceği umulan düşünme gıdaları üretilmeye çalışılmıştır. 1 Algısal İrade Kaynakları Nesnel ve öznel yönleriyle bir bütün olan ve belki en ayırıcı özelliği problem çözmek olan insan, kendi karar süreçlerinde, farklı algısal irade kaynaklarından yararlanmaktadır. Yazar, bunlara medeniyetin ortak paydasının algısal irade kaynakları demeyi uygun bulmuştur. Bu bağlamda, herkesin farklı ölçülerde başvurduğu dört algısal irade kaynağından (Şekil 1) söz edilebilir. 2 Bunlar: 1. İlahi irade algısı 2. Toplumsal irade algısı 3. Bireysel irade algısı ve 4. Bilimsel irade algısıdır. Herkes, kendi karar süreçlerinde, içinde bulunduğu ortam ile sahip oldu- 1 Bu makalede dile getirilenler, öz de yeni bir algı çerçevesini ifade etmektedir. Diğer ayrıntılar ise bilim dünyasının yabancısı olmadığı genel geçer kabuller ya da olgulardır. Bu nedenlerle, fazla bir kaynak gösterme zorunluluğu hissedilmemiştir. 2 Niyazi Karasar, Medeniyetin Ortak Paydasında Öğretmen Olmak, Maltepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi nde 24 Kasım 2011 de düzenlenen Öğretmenler Gününde yapılan konuşma. Bu algı çerçevesinin kamuya yansıması ilk defa bu konuşma ile olmuştur. 10

2013/2 ğu yetişmişlik tür ve düzeyine göre farklılaşan ağırlıklarla bu irade kaynaklarından yararlanmaktadır. Bunlar, kişinin hayattan edindiği öznel gerçeklik algılarıdır; yani gerçeğin bizzat kendisi değil, öznel birer tahayyülüdür. Bu nedenle, edinilen her bilgi öznel, eksikli, geçici ve olasılıklı yapıdadır. Bu özellikleri nedeniyle de eleştiriye açıktırlar. Algılar, bilişsel niteliktedir; doğuştan gelen genetik özellikler ve duyusal yeterlikler yanında, içinde bulunulan sosyal, psikolojik, dini, ekonomik, fizik vb koşulların bir ürünüdür. Bu durum, bireysel ve toplumsal farklılaşmaları kaçınılmaz kılarken, herkese bir tür yanılabilme özgürlüğü de verir! Bu algısal gerçekliklerin kendi aralarında sürekli bir etkileşim halinde oldukları, bir anlamda birbirlerine ihtiyaç duydukları ve bu şekilde daha güçlendikleri de söylenebilir örneğin, dini algı ve uygulamaların entelektüel ilgi alanına girmesiyle, muhtemelen, dinin gerçek kimliği ile nihai amaç odaklı algılanması kolaylaşacak; insanların inanma ihtiyaçlarının istismarı da önlenebilecektir! Bir yandan çağdaş bilim anlayışındaki Kuantum algısal dönüşümü ile yaşanan olasılıklı algı ve bir yandan da hayatın bütünselliği anlamında, geleneksel bilim algısının dışında kalan alanların giderek daha belirgin şekilde gündeme gelmesiyle, problem çözmede algısal irade kaynakları üzerinden ortak ölçütlü bir arayışın etkinleştirilmesi acil bir ihtiyaç olmuştur. Şekil 1. Algısal İrade Kaynakları 11

Ekonomik, Toplumsal ve Siyasal Analiz Dergisi Bir toplumda, algısal irade kaynakları bilincine sahip bireylerin çokluğunun, medeniyetin ortak paydasında, barış içinde birlikte yaşama sözleşmesi yapmayı kolaylaşacağı umulmaktadır. İlahi İrade Algısı Pek çok insan için, temel bilgi kaynaklarının başında vahiy ile yansıdığı varsayılan İlahi irade algısı gelir. Bu algı, varoluşun Rabce açıklaması anlamındaki bir kabulü, kutsalı, külli irade yi temsil eder. İnançlı bir Müslüman için ilk neden Allah iradesidir. Her şey O nun iradesi ile olur. Bu, İslam ın temel iman esasıdır. Muhtemelen, bu iradeye tümü ile ulaşmak ya da O nu temsil etme iddiasında bulunmak mümkün değildir. Buna, Allah ın zatı ile beraber bulunan mutlak ve yaratılmış olanın bilgisine benzemeyen kadim ilim de denmektedir. 3 Farklı inanç ya da inançsızlık alanlarında Allah kavramı ile ifade edilmese bile, hemen herkesin zihninde, iradesinin ilk ve mutlak olarak algılandığı bir güç vardır! Bir algıya göre, ilahi iradenin insanlara yansıması doğrudan (sözsüz, gizli) ve dolaylı (sözlü, açık) şekillerde olmaktadır. Bunlara temelde vahiy denilebilir. 4 Doğrudan ya da sözsüz (gizli) vahiy, yaratılanın özel irade ve gayreti olmaksızın doğuştan sahip olduğu ve bu anlamda Yaratıcının doğrudan transfer ettiği kabul edilen akıl, duyusal algı, sezgi, gönül, vicdan, refleks ve doğal tepki gibi adlarla da anılan potansiyel güç olarak algılanabilir. Buna standart donanım anlamında zorunlu ilim de denilebilir. Dolaylı ya da sözlü (açık) vahiy ise, özel görevli elçiler (peygamberler) aracılığı ile ulaştırılan; muhtemelen, evliya vb Allah dostu kişilerin de yardımı ile kuramsal ve uygulamalı olarak, insanlara tebliğ edilen mesajlardır. Bunlar, yaratılan sistemin sağlıklı işlemesini temin edecek kurallar demeti anlamında bir tür işletim kılavuzu (kutsal kitaplar) olarak algılanır Kur an, İncil ve Tevrat gibi. İster doğrudan ister dolaylı olsun, İlahi irade nin insandaki algısı, bire-bir bir mutlaklık ve eşitlik ile değil, kişiden kişiye farklılaşan bir idrak 3 Nureddin Es-Sabuni, Matüridiyye Akaidi, Çeviren: Bekir Topaloğlu (Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı, 2005), s. 55. 4 Hüseyin Atay, İslamda İşçi-İşveren İlişkileri (Ankara: 1979), s. 4 12

2013/2 olan inanç iledir. Bu nedenle, kişinin ilahi irade adına edindikleri sadece algısal gerçekliklerdir. Bunun en somut kanıtı, kişiden kişiye değişen mutlaklık algısının yaygınlığıdır. Zira dini mesajların tebliğ ve algılanışlarında, içten ya da çıkara dayalı farklılaşmalar, çeşitli din, mezhep, tarikat vb oluşumlara neden olmuştur. Kuşkusuz, bu da yaradılışın bir giz i olsa gerek. Bu kadar sınırsız yaratma ve yönetme gücü olduğu kabul edilen Allah, herhalde dileseydi, algılanışta da algılama birliği sağlayabilirdi! Bunun yerine, insanların önüne, adeta, ulaşılmak için yarışılan bir hedef konmuştur. Belki, yaşamın itici gücü de budur; zira her şey bilinir olsaydı, uğraşın da bir amacı kalmayabilirdi! İnsanlar birçok konuda ilahi irade algılarına göre yaşamaya çalışırlar. Tevhidi algıya göre, bütün ilahi iradeler benzer hedefler ve benzer mesajlar veriyor olsalar da herkesin kendi ilahi irade algısına göre kabul edilmiş ve başarılı sonuçlar vermiş doğruları vardır. Ayrıca, bunlardan bağımsız ( inançsız ) olarak yaşamaya çalışanlar da vardır. Medeni dünya, sürekli olarak, bütün bu farklılıklara rağmen, insanları barış içinde bir arada yaşatmanın yollarını aramış ve sınırlı çevrelerde başarılı düzenlemeler de yapabilmiştir. Evrensel ölçekte başarı henüz bir hayal olarak gerçekleştirilmeyi beklemektedir! Bu algısal gerçeklikleri veri kabul eden bir bilimsel algı çerçevesi, özlenen toplumsal yaşam için önemli kazanımların yolunu açabilir. Bu şekilde, mevcut algı ve uygulamaların karşılıklı anlaşılabileceği; en azından bilimin geçerlik ve güvenirlik süzgecinden geçirilerek özdeki benzerliklerin fark edilebileceği; ortak ölçütler konulup, toplumsal düzenin inşasında ilahi iradenin de öngördüğü belli doğrulardan yararlanılabileceği 5 ; ayrıca, farklılıklar ile birlikte de yaşanabileceği daha iyi anlaşılabilir. Böylece, herkesin kendisini hem bağımsız hem bir bütünün parçası olarak göreceği bir aidiyet duygusuna sahip olması; bu bağlamda, kendini başkalarının mutluluğu için de sorumlu kabul ettiği bir hayat felsefesinin yaygınlaşması kolaylaşabilir. Aslında, bütün bunların İslam ın kapsayıcı ve zorlama öngörmeyen orijinal algı ve uygulamaları ile de teşvik edildiği söylenebilir. 5 Stefano E D Anna, Tanrılar Okulu, Çeviren: Şükrü Zafer Serinken (Bursa: ALTEO, 2005). Dünyaca ünlü eylem felsefecisi ve bilim adamı olarak bilinen D Anna, yönetici yetiştirmede Kur an, İncil ve Tevrat gibi kutsal kitaplardan önemli dersler çıkarılabileceğine dikkat çekmektedir. 13

Ekonomik, Toplumsal ve Siyasal Analiz Dergisi Toplumsal İrade Algısı Bireysel ve toplumsal karar süreçlerinde etkili irade kaynaklarından biri de örf, adet, felsefe vb kabullerden oluşan toplumsal irade algısıdır. Kişi, içinde yaşadığı çevrenin algı ve uygulamalarından önemli ölçüde etkilenilir; hayata adeta bu algı çerçevesi ile bakar, hemen her şeyi bu açıdan değerlendirir. Birçok şey, ciddi bir doğruluk (geçerlik) denetimine tabii tutulmadan, çevrenin alışkanlıkları doğrultusunda sürdürülür. Geleneğin ölçütü, zaman içinde, başkalarınca oluşturulan emsal olgusudur. Bir problemle karşılaşıldığında, çözüm için, öncelikle toplumda egemen olan algı çerçevesi işletilerek, benzer durumlardaki eski uygulamalar örnek alınır. Böylece, kararda, bilinenin ötesinde bir risk alınmamış olur! Eskiden var olan her uygulama ya da algılama, haklı bir gerekçesi olduğu ya da en azından ciddi bir risk taşımadığı değerlendirmesi ile kabul edilip sürdürülmek istenir. Ancak, bizzat hayatın kendisi bir değişim ve risk tir. Artan bilgi ve gelişen teknoloji, insan yaşamını önemli ölçüde etkilemektedir. O kadar ki, karşılaşılan problemler ve sorulan sorular aynı da olsa, çözümler ve verilecek cevaplar zamanla değişebilmektedir! Toplumsal iradenin yansıması olan örf, adet, gelenek ya da felsefe nin oluşumunda otorite olarak algılanan kişi ve kurumların önemli rolü vardır. Bu süreç, çoğu zaman, toplumda otorite figürü olarak, belli konularda karar verme yetkisi ya da yeteneği olduğu kabul edilen kişi ya da kurumlara başvuru şeklinde de işleyebilmektedir. Çocuk için, anne ve baba; bir bakanlık çalışanı için siyasi irade olan Bakan; bilimde, dinde, felsefede ve sanattaki yeterlikleri nedeniyle belli yetkilerle donatılmış bilim adamı, din adamı, filozof, sanatçı vb kişiler ile yine toplum tarafından belli yetkilerle donatılan kurumlar otorite olarak işlev görebilirler. Bunların bireysel ya da kurumsal görüş ve önerileri doğru ya da doğruya en yakın gerçekler olarak kabul edilip uygulanmaya çalışılır. Ancak, genellikle, aynı konuda farklı otoriteler ve farklı yorumlar ortaya çıkar ve hangisinin gerçek kabul edilebileceğine karar vermek güçleşir. Örneğin, inanç alanında çeşitli dinler; aynı din içinde, aynı Kutsal a bağlı çeşitli mezhep ve tarikatlar ayrı ayrı doğruluk ya da üstünlük iddiasında bulunabilmekte; bunların önderleri, pek çok kişi tarafından otorite olarak algılanıp, oluşturdukları algı ve uygulamalar sor- 14

2013/2 gusuz izlenebilmektedir! Aynı şey farklı felsefi ve siyasi görüşler için de geçerlidir; her birinin kendine özgü kabul ve kuralları vardır. Toplumsal hayatı anlama ve yönetmede, bu gerçekliklerin, ne kadar öznel olursa olsunlar, bir şekilde çalışılıp dikkate alınması gerekir. Bunlar içindeki sınanmış başarılı örnekleri başkaları da kullanabilir. Tıpkı ilahi irade algısında olduğu gibi, yeni bir bilimsel algı ile toplumsal hayatı anlama ve yönetmede, barış içinde birlikte yaşama ve başarmanın ortak ölçütlerini bulmak kolaylaşacaktır. Bireysel İrade Algısı Karar sürecinde yaygın olarak kullanılan algısal irade kaynaklarından belki en önemlisi ya da en yaygın olarak kullanılanı bireysel irade algısıdır. Bireysel irade algısı, yaradılışta, İlahi irade nin sözsüz vahiy yansıması olarak, kişide var olan potansiyelin eğitim, kültür vb pek çok toplumsal ve çevre faktörlerinin de katkısı ile edinilen algısal gerçekliklerdir. Kişi, çoğu zaman, kendi bireysel irade algısı ile hareket eder; en çok ona güvenir. Ancak, ortak karar almada farklı kişilerin bireysel irade algıları arasında bir uzlaşı sağlama hiç de kolay değildir! Zira bireysel irade algıları hemen her zaman özneldir; hangi öznelin daha geçerli ve daha güvenilir olduğunu söylemek güçtür. Herkesin özneli kendince doğru dur örf ve adetler ile inanç ve etnik yapı farklılıklarındaki uzlaşmaz ve çoğu zaman yıkıcı olan tutumlar bunun en somut kanıtı olsa gerek. Bireysel irade algısının, üç bileşeninden söz edilebilir: akıl/mantık (rasyonalizm), duyusal algı (empirizm) ve sezgi (gönül gözü). 6 Bunların her üçü de doğuştan var olan ve burada zorunlu bilim ya da ilk donanım denilebilecek bir öz ün bileşenleridir. Akıl ya da mantık ta kavrayış, muhakeme ve yargılama vardır; her şey, bu amaçla konmuş kurallar içinde ele alınır; gerçekler bu yolla algılanmaya çalışılır; buna rasyonalizm de denir. Duyusal algı, beş duyu organı 6 Ebu Nasr El-Farabi, İdeal Devlet. El-Medinetü l-fazıla. Çeviri ve açıklamalar: Ahmet Arslan (Ankara: Vadi Yayınları, 1997), s. 78. Farabi de: mantık, tahayyül (sezgi, ruh, imgelem) ve duyusal algı. 15

Ekonomik, Toplumsal ve Siyasal Analiz Dergisi ile edinilebilen objektif tespitlerle sınırlıdır; buna empirizm de denir; ortak ölçüt oluşturmak oldukça kolaydır. Geleneksel bilimsel algının en çok itibar ettiği veriler bu yolla temin edilir. Bireysel iradede öznelliğin en yoğun yaşandığı alan sezgi, sevgi ve gönül gözü olarak da ifade edilen algılama boyutudur. Çoğu zaman içimden bir ses bana diyor ki... gibi tamamen öznel ve bir başkasına yansıtılamayan algılamalardır, bunlar. İnsan hayatında oldukça önemli bir yere sahiptir. Galiba, akıl ve duyusal algılar bunun yaktığı ya da yakabildiği ışık ile yön ve etkinlik kazanabilmektedir. Sezgi boyutu, özellikle tasavvufi platformlarda son derece belirleyici bir işleve sahiptir. O kadar ki, bu bileşenin ihmal edildiği ortamlarda, bir inancın geniş kitlelerce kabulü olanaksız gibidir. İnsan hayatındaki önemli yerine rağmen, sezgi ortak ölçüt oluşturmada yaşanan güçlük nedeniyle geleneksel bilimin ilgi ve çalışma alanı dışında kalmıştır. Kuşkusuz, bireysel iradenin bu bileşenlerinin karar verme süreçlerindeki yoğunlukları kişiden kişiye değişmektedir. Bunlardan her biri kimilerinde varlığı ile yokluğu zor belli olan ince bir dere, kimilerinde bir küçük nehir ve kimlerinde de kontrol edilemez bir çağlayan gibidir. Hepsinin ortak hedefi, adeta, birbirlerini bütünleyen bir arayış içinde, bir yolunu bularak, gerçeklik deniz ine ulaşabilmektir. Bireysel irade algısı, hayatın olmazsa olmaz ıdır; insanı insan yapan temel öğedir. İnsan, kendi sınırlı tecrübeleri yanında, diğer iradelerin de algılayıcısıdır! Ne var ki, bilinen bu gücüne ve vazgeçilmezliğine rağmen, bireysel irade algısı ile alınan kararlarda muhtemel hata ölçüsünün bilinemeyişi ile bunların düzeltilme sürecinin zaman alıcı ve pahalı oluşu gibi önemli sınırlıkları vardır. İnsanlık tarihi bireysel irade algıları ile alınan kararların yol açtığı bireysel ve toplumsal gerginlik, ayrışma, çatışma ve yıkımlarla doludur. Öz itibariyle benzersizlik anlamında müzelik olan birey, yaşamın doğal akışı içinde, hemen her türlü karar sürecinde kendi öznel irade algısını kullanmaktadır. Yerel düzeyden evrensel düzeye kadar etkili olan bu sürecin, bireysel ve toplumsal barış ve refah için, bir şekilde yönetilebilmesi gerekmektedir. Bu farklılaşmayı kimileri küreselleşme kimileri çok kültürlülük, kimileri de kozmopolitizm olarak nitelendirmektedir. Kozmopolit 16

2013/2 algıda, tüm insanlık bir bütün olarak algılanmakta; herkesin herkese karşı sorumlulukları olduğu; bunun için inanç ve toplumsal değerlerin de içinde yer aldığı bütün farklılıklara saygı gösterilmek zorunda olunduğu varsayılır. 7 Dördüncü İslam Halifesi Hz. Ali nin Mısır Valisi Malik Eşter e verdiği görev talimatında 8, herkesin ya dinde kardeş, ya yaratılışta eş oldukları özlü hatırlatmasıyla, bütün insanlara eşit davranılması gerektiği vurgusu Appiah ın kozmopolitizm algısı ile büyük benzerlikler taşıyor, hatta belki ona kaynaklık da ediyor gibidir. Yeni bilimsel algı çerçevesi bireysel irade algılarındaki bu gerçekliği de dikkate alacak şekilde yeniden yapılandırılmak zorundadır. Bilimsel İrade Algısı Bilimsel irade algısı ortak akıl ile ulaşılabilen bir gerçeklik algısıdır. Temelinde ortak ölçütlü bir arayış vardır. Geleneksel algıda ortak ölçüt gözlenebilir ve nesnel olsun istenir. Bugünkü medeniyetin ulaştığı fizik başarılarda bu yaklaşım çok önemli bir yer tutmuştur ve tutmaya da devam etmektedir. Bilimsel irade algısına ulaşmada izlenen süreç bilimsel yöntem olarak nitelendirilmektedir. Bilimsel yöntem in belki en önemli özelliği ortak ölçütlü bir sınama (test etme) süreci oluşudur. Bu süreçte, bireysel akıl ile gerçekleşen tahminler ortak ölçüt ile sınanarak, ortak akıl a ulaşılmaya çalışılır. Bu yönü ile bilimsel yöntem süreci, insanoğlunun ulaşabildiği en güçlü uzlaşma formülü olarak algılanabilir. Bilimsel yöntem, geleneksel beş basamaklı algıya Yazar ın eklediği raporlaştırma ile birlikte, altı basamaklı bir süreç olarak ifade edilebilir. Bunlar: 1. Güçlüğün hissedilmesi 2. Problemin tanımlanması 3. Muhtemel çözümün tahmin edilmesi 4. Sınayıcı ortak ölçütlerin tespiti 7 Kwane Anthony Appiah, Kozmopolitizm: Yeni Küresel Ahlak. Çeviren: Fezal Gülfidan; yayına Hazırlayan: Zülfü Dicleli (İstanbul: Türk Henkel Yayınları, 2007). 8 Hz Ali den Devlet Adamlarına Öğütler. Advices of Ali (R.A.) for Statesmen (Ankara: Seha Neşriyat, ty.). 17

Ekonomik, Toplumsal ve Siyasal Analiz Dergisi 5. Deneme/sınama (veri toplama) ve değerlendirmenin yapılması ile 6. Raporlaştırmadır. Bu süreçler tanılama sınama raporlaştırma şeklinde gruplandırılarak da ifade edilebilir (Şekil 2). 9 İlk iki aşamaya teşhis ve tedavi sınaması da denilebilir. Tanılama aşamasında problem anlaşılmaya; muhtemel çözüm tahmin edilip soru ya da hipotez/denence formatında ifade edilerek, sınama için ortak ölçütler tespit edilmeye çalışılır. Sınama aşamasında, problem çözümüne yönelik tahminlerin belirlenen ortak ölçütler üzerinden toplanacak verilerle desteklenip desteklenmediklerine bakılır. Nihayet, bütün bu süreç ve elde edilen sonuçlar, başkalarının da kolayca anlayabilmesi için, belli bir model bütünlüğünde rapor edilir. Fen ve tabiat bilimleri gibi alanlarında, gözlenebilir nesnel ölçütler geliştirilmiş ve önemli kazanımlar elde edilmiştir. Nesnel dünyanın anlaşılmasında çok önemli gelişmelerin önü açılmış; insanın doğaya hâkimiyeti artmıştır. Muhtemelen bu başarılara da bakarak, sosyoloji ile anılan ünlü Fransız matematikçisi Comte (1798-1857), teoloji ve metafizik dönemlerinin kapandığını ifade ile pozitivist felsefenin egemen olması gerektiğini savunmuştur. Şekil 2. Bilimsel Yöntem Süreci Entelektüel kesimde destek bulan bu algı, zamanla, keskin bir din-bilim ayırımı yapan; teoloji ve metafiziği insanlığın ilerlemesini engelleyici alan- 9 Niyazi Karasar, Bilimsel Araştırma Yöntemi: Kavramlar İlkeler Teknikler (25. basım. Ankara: NOBEL, 1982... 2013). 18

2013/2 lar olarak, horlayan; yalnızca nesnel olgu ları önemseyen bir algı çerçevesine dönüşmüştür. Ancak, pek çok alanda nesnel ölçüt bulmak, maalesef, henüz mümkün olamamıştır; öngörülebilir yakın bir gelecekte başarılabileceği de son derece şüphelidir. Bu koşullarda yalnızca nesnel ölçütlü bir arayış, insan hayatının ancak bir bölümünü ele alıp anlamaya ve geliştirmeye çalışırken, öznel nitelikli sosyal ve manevi boyutta büyük ihmallere ve belki yıkımlara yol açılmaktadır! Böylece, büyük ölçüde öznellikler üzerine kurulu insan hayatı önemli boyutlarıyla bilimsel sorgulamanın ilgi alanı dışında tutulmuştur. Ancak, bu dışlama uzun sürmemiş, sosyoloji, psikoloji, yönetim vb pek çok alanda nesnel özentili ortak ölçütler arayışı başlamıştır. Bu amaçla, psikometri ve ekonometri gibi alanlar geliştirilmiştir. Ne var ki, bunlar nesnellikten uzak paylaşılmış öznellikler üzerine kurulu ortak ölçütler olduğu gerçeği yeterince fark edilip kavramsallaştırılamamıştır. Kuşkusuz, var olan öznellikler ne kadar nesnelleştirilebilirse geleneksel bilimsel yöntemin işlerliği de o kadar kolaylaşacaktır. Bu konuda mesafe alınması gerekli ve mümkündür. Bu, insanın, asırlardır kanıtlanmış ortak akıl gücü ne inancın da bir gereğidir. Zira bir zamanlar, ancak keramet denilebilecek şeyler, artık bilimin ortak ölçütlerine göre nesnelleştirilebilmiş; elektrik, radyo ve TV yayınları, mühendislik, tıp vb alanlarda önemli gelişmeler sağlanmıştır. Kâinatın yaratılışı gereği, belki, bir miktar giz in ulaşılamazlığı normal bulunsa bile, bu konularda daha işin başında olunduğu söylenebilir. Bu bağlamda, nesnel ortak ölçüt konusu, bilim çevrelerinin çok daha özgün kavramsal ve teknik çalışmalarını gerektirecektir. Bu çalışmalara paralel olarak, öznel alanları da bir şekilde kuşatan yeni bir bilimsel algı kavramına ihtiyaç var görünüyor. Bu çalışmada bu yönde bir pencere açılmaya çalışılmıştır. Aydınlanma Çağının Kısa Bir Muhasebesi Evreni ve mevcut yaşamı anlamadaki teoloji ve felsefe ağırlıklı geleneksel algı ile orta çağ Avrupası nın papazları ve kiliseleri bir tür ilahlaştıran yaklaşımları, yoğun bir şekilde, din-akıl çatışmasının yaşanmasına yol açmıştır. Batıda, kendisi de bir papaz olan Martin Luther in 1517 de Wittenber 19

Ekonomik, Toplumsal ve Siyasal Analiz Dergisi Kilisesi kapısına astığı 95 maddelik itiraz ile kilise ve onu temsilen papaz ve papa nın günahlardan arındırma gücü ve etkinliğini dinin istismarı olarak yorumlayıp karşı çıkması, Hıristiyanlık ta akıl a vurulan zincirin kırılması ve aydınlanma çağına geçişi tetikleyen ilk ciddi girişim olarak algılanmaktadır. Aydınlanmacı düşünürlerin öncülüğünde, on altıncı ve on yedinci yüzyıl Orta ve Batı Avrupa sında gerçekleştirilen bilimsel atılımların toplamı anlamında anılan bilimsel devrim ile de önemli kırılmalar yaşanmıştır. Bunlar arasında: Copernicus un 1543 deki Göksel Cisimlerin Hareketleri Üzerine adlı eseri; Vesalius un aynı yıl yayınladığı Anatomi kitabı; Kepler in 1609 ve 1618 yıllarında gezegenlerin hareketlerini uzay ve zamanda betimleyen matematiksel yasaları; Galileo nun, 1610 dan sonra geliştirdiği teleskopla gök cisimlerini incelemesi ve Aristo fiziğini yanlışlayıp Copernicus u destekleyen çalışmaları; Descartes in Yöntem Üzerine Nutuk adlı mantıklı düşünmenin kuralları olarak lanse edilen ünlü felsefe eseri; Bacon un 1620 de, tümevarımsal yöntem ile deneye ve gözleme dayalı bilgi üretmeyi açıklayan ünlü Novum Organum adlı yayını; Newton un, 1686 daki Tabiat Felsefesinin matematiksel İlkeleri adlı kitabı; ve nihayet Galieo nun başlattığı atılımı sonuçlandıran ve yeryüzünde ve göklerdeki tüm maddesel hareketleri açıklayan yasaları önemli bir yer tutmaktadır. Bütün bunlarla, içlerinde Aristo fiziği, Ptolemaios astronomisi, Galenos ve İbni Sina tıbbının da bulunduğu, yaklaşık iki bin yıllık bilimsel birikimin yüz elli yılda değişmesi anlamında bir sıçrama yaşanmıştır. 10 Birinci aydınlanma çağı ile başlayan ve Newton fiziği ile sembolize edilen atılımın felsefesi, dünyada, her şeyin belli sebep-sonuç ilişkileri içinde cereyan ettiğidir. Bacon un anlatımı ile nedensel ilişki vardır. Doğaya egemen olmak için onu harekete geçiren nedenleri kontrollü biçimde kullanabilmek gerekir. Aydınlanmacılar, tümü ile nesnel (gözlenebilir) verileri önemsemiş; nedensel ilişkileri kesin, mutlak ve tek doğru olduğu ve bunun denemelerle bulunabileceğini kabul etmişlerdi. Bu algılamada, her şey, son derece 10 Erdal İnönü, Bilimsel Devrim ve Stratejik Anlamı (2. baskı. Ankara: Türkiye Bilimler Akademisi, 2005), ss. 14-16, 26. 20

2013/2 berrak, tek sebep tek sonuç ilişkisi içinde, kolayca anlaşılabilecek nitelikte kabul edildi. Buna göre, bir şey ya vardır ya da yoktur; ikisi arası bir şey söz konusu değildir; var olan şeyler de nesnel olarak ifadelendirilebilmelidir; bu anlamda ölçülemeyen şey, aslında, yoktur! Böylece, daha sonra, adına pozitivizm denilen ve hâlâ geçerliğini büyük ölçüde koruyan güçlü bir bilimsel algı gelişmiştir. Artık, var olduğu ya da olabileceği sanılan her olgu ya da ilişki ortak nesnel ölçütler ile gözlenip denenerek keşfedilmeyi beklemektedir. Kuşkusuz, bu algı, nesnel dünyanın anlaşılması ve kontrol altına alınmasında büyük gelişmelere kapı açmıştır. O kadar ki, bunu gözlemleyen ünlü Fransız matematikçi Comte (1798-1857) ye göre, ilk defa kullandığı sosyoloji terimi ile aydınlatılmak istenenler de dahil, bundan böyle pozitivist felsefe egemen olmalı; teoloji ve metafizik dönemi artık kapanmıştır. Sonuçta, din-bilim ayırımına dayalı; teoloji ve metafiziğin, insanlığın ilerlemesini engelleyici alanlar olarak horlandığı ve yalnızca olgu ların önemsendiği pozitivist bir aydınlanma dönemi başlamıştır. Semavi dinlerin açıklamaları, nesnel olmadıklarından, tümü ile bilimsel uğraş dışında ve değersiz sayılmış; o kadar ki, bazı kesimlerde, hayatın manevi boyutunun tümü ile reddedildiği, adeta peygamberi bilim olan bir insanlık dini algısının oluşumuna yol açılmıştır! İnsanlık, bu şekilde, yaklaşık üç yüz yıllık (belki şaşkın denilebilecek) bir dönem yaşamıştır. Bilimsel devrimi fiilen yaşayamayan toplumlarda, bu kavramlar, farklı bir zihinsel donukluğa neden olmuştur. Adeta, mutlaklık algısı ile kutsandığı için eleştirilen din in yerini, gerçeğin tek ve mutlak temsilcisi gibi algılanmaya başlanan bilim almıştır. Bu sınırlıklarla bile olsa, aydınlar arasında kendine güçlü bir yer edinen pozitivist akımın halk a yansıması aynı kolaylıkta olmamıştır. En azından, toplumun bir kesiminin vicdanında gerçeği tam da temsil etmediğine inanılan zapt edilmiş yeni kaleler inşa edilmiştir! Bu algı çerçevesinin kabulü için harcanan yoğun çabalara rağmen, ciddi halk-aydın ayrışması halen bile yeterince önlenememiştir. Zira bu ayrışmayı giderecek yeni bir algı çerçevesi geliştirilip hayata yansıtılamamıştır. O kadar ki, hayatın öznel yönle- 21

Ekonomik, Toplumsal ve Siyasal Analiz Dergisi rinin ihmal edilişini düşünen zihinlerde oluşan güvensizlikle, pozitivizmin mevcut potansiyelinden bile yeterince yararlanılamayan ortamlar oluşmuştur. Yeni Bir Bilimsel Algı Çerçevesi İnsanlık, maddi ve manevi yönleriyle mutlu ve müreffeh bir hayat için medeniyetin ortak paydasında yeni bir bilimsel algı çerçevesine muhtaç görünüyor. Bu altbölümde, böyle bir ihtiyacı zorlayan faktörler ile geleneksel bilimsel yaklaşımda öngörülen kavramsal bazı değişiklikler özetlenmiştir. Zorlayıcı Faktörler Yeni algı çerçevesine olan ihtiyacı zorlayan faktörlerden belki en önemlileri arasında hayatın bütünselliği, birlikte yaşama ve uzlaşma zorunluluğu ile kuantum fiziğinin yol açtığı algısal değişim sayılabilir. Bu alt bölümde, yeni algı çerçevesini geliştirme, içselleştirme ve yaygınlaştırma için anlaşılması gereken bu dinamikler kısaca tanıtılmaya çalışılmıştır. Hayatın Bütünselliği İnsanın maddi ve manevi boyutlarıyla bir bütün olduğu, dinen de ilmen de hemen her zaman kabul edilmekle birlikte, ortak akıl sorgulamasına açılarak anlaşılmaya çalışılması büyük ölçüde maddi boyut ile sınırlı olagelmiştir. Oysa karar süreçlerinde kullanılan algısal irade kaynakları, yoğun olarak, hayatın öznel boyutu ile de ilişkilidir ve hayatın maddi yönden iyileştirilmesi insanları mutlu etmeye yetmemektedir; hatta bireysel ve toplumsal yıkımlara bile neden olunabilmektedir. Söylemlerde önemsenen bu gerçekliğin içselleştirilip gecikmeden bilimsel araştırmalara konu edinilmesi, elde edilecek sistemleştirilmiş bilginin hayata yansıtılması beklenir. Aksi halde, küreselleşen dünyada barış içinde birlikte yaşamak güçleşecektir. Birlikte Yaşama ve Uzlaşma Zorunluluğu Fizik, psikolojik vb özellikleri ve yaşam felsefesi açısından benzersizlik anlamında adeta müzelik olan insan, tabiatı icabı, başkaları ile birlikte ya- 22