Suyun Akılcı Kullanımına Yönelik Eğitim Kitapçığı Orman Koruma Alanları Yönetiminin Güçlendirilmesi Projesi Küre Dağları Milli Parkı



Benzer belgeler
DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3

Yaşayan bir dünya için. Buket Bahar DıvrakD. 27 Mart 2008, İzmir

SU KİRLİLİĞİ HİDROLOJİK DÖNGÜ. Bir damla suyun atmosfer ve litosfer arasındaki hareketi HİDROLOJİK DÖNGÜ

ÇYDD: su, değeri artan stratejik bir nitelik kazanacaktır.

SULAMA VE ÇEVRE. Küresel Su Bütçesi. PDF created with pdffactory trial version Yrd. Doç. Dr. Hakan BÜYÜKCANGAZ

Su, evrende varolan canlı varlıkların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli olan en temel öğedir. İnsan kullanımı, ekosistem kullanımı,

Tablo : Türkiye Su Kaynakları potansiyeli. Ortalama (aritmetik) Yıllık yağış 642,6 mm Ortalama yıllık yağış miktarı 501,0 km3

Doğal Su Ekosistemleri. Yapay Su Ekosistemleri

DERS VI-VII Nüfus Artışı Küresel Isınma


LAND DEGRADATİON. Hanifi AVCI AGM Genel Müdür Yardımcısı

KÜRESEL ĞİŞİKLİĞİ SU KAYNAKLARI VE KONYA HAVZASI NDA SOMUT ADIMLAR. Dr. Filiz Demirayak Genel Müdür

TÜRKİYE SULAKALANLAR KONGRESİ SONUÇ BİLDİRGESİ Mayıs 2009 Eskikaraağaç Bursa

Suyun yeryüzünde, buharlaşma, yağış, yeraltına süzülme, kaynak ve akarsu olarak tekrar çıkma, bir göl veya denize akma vs gibi hareketlerine su

İNSAN VE ÇEVRE A. DOĞADAN NASIL YARARLANIYORUZ? B. DOĞAYI KONTROL EDEBİLİYOR MUYUZ? C. İNSANIN DOĞAYA ETKİSİ

BİYOMLAR SUCUL BİYOMLAR SELİN HOCA

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER BÖLGEMİZİ TANIYALIM TESTİ. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır.

Su Yapıları I Su Kaynaklarının Geliştirilmesi

4. SINIF FEN VE TEKNOLOJİ DERSİ II. DÖNEM GEZEGENİMİZ DÜNYA ÜNİTESİ SORU CEVAP ÇALIŞMASI

10. SINIF KONU ANLATIMI. 48 EKOLOJİ 10 BİYOMLAR Sucul Biyomlar

SU HALDEN HALE G İ RER

Akdeniz iklimi / Roma. Okyanusal iklim / Arjantin

KENTLERDE SU YÖNETİMİ İLE UYUM POLİTİKALARI. Dr. Tuğba Ağaçayak

B A S I N Ç ve RÜZGARLAR

Küresel. İklim Değişikliği. ÇEVRE KORUMA ve KONTROL DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Bölgesel iklim: Makroklima alanı içerisinde daha küçük alanlarda etkili olan iklimlere bölgesel iklim denir.(marmara iklimi)

TÜRKİYE EKONOMİSİ. Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü. Ankara

ÖĞRENME ALANI : CANLILAR VE HAYAT ÜNİTE 6 : İNSAN VE ÇEVRE

BÖLGE KAVRAMI VE TÜRLERİ

Çevre İçin Tehlikeler

KÜRESEL ISINMA NEDİR?

Dünya nüfusunun her geçen yıl artması, insanları beslenme, giyinme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını gidermek için değişik yollar aramaya

SÜRDÜRÜLEBİLİR ŞEHİRLER ve TÜRKİYE. Rifat Ünal Sayman Direktör, REC Türkiye SBE16 Swissotel, İstanbul 14 Ekim 2016

Sorun Analizi (Sorunların Sektörlere Ayrılarak Belirlenmesi)

Meteoroloji. IX. Hafta: Buharlaşma

BİYOMLAR KARASAL BİYOMLAR SELİN HOCA

METEOROLOJİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ARAŞTIRMA DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Ekosistemi oluşturan varlıklar ve özellikleri

KADIKÖY BELEDİYESİ ÇEVRE KORUMA MÜDÜRLÜĞÜ

Su, yaşam kaynağıdır. Bütün canlıların ağırlıklarının önemli bir kısmını su oluşturur.yeryüzündeki su miktarının yaklaşık % 5 i tatlı sulardır.

Ö:1/ /02/2015. Küçüksu Mah.Tekçam Cad.Söğütlü İş Mrk.No:4/7 ALTINOLUK TEL:

Su ayak izi ve turizm sektöründe uygulaması. Prof.Dr.Bülent Topkaya Akdeniz Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü

İKLİM ELEMANLARI SICAKLIK

TARIMSAL KAYNAKLI NİTRAT KİRLİLİĞİNE KARŞI SULARIN KORUNMASI YÖNETMELİĞİ TARIMSAL KAYNAKLI NİTRAT KİRLİLİĞİNE KARŞI SULARIN KORUNMASI YÖNETMELİĞİ

MEKANSAL BIR SENTEZ: TÜRKIYE. Türkiye nin İklim Elemanları Türkiye de İklim Çeşitleri

Murat TÜRKEŞ ve Telat KOÇ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Çanakkale


Yıllar PROJE ADIMI - FAALİYET. Sorumlu Kurumlar. ÇOB, İÇOM, DSİ, TİM, Valilikler, Belediyeler ÇOB, İÇOM, Valilikler

BİNA BİLGİSİ 2 ÇEVRE TANIMI - İKLİM 26 ŞUBAT 2014

1. DOĞAL ÜZERİNDEKİ ETKİLER. PDF created with pdffactory trial version

HİDROLOJİ Doç.Dr.Emrah DOĞAN

1. Nüfus değişimi ve göç

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI COĞRAFYA

Küresel. İklim değişikliği

SU HALDEN HALE GİRER. Nazife ALTIN. Fen ve Teknoloji

ÖZEL EGE LİSESİ İKLİM

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK Yönetimine Giriş Eğitimi

Ekosistem ve Özellikleri

1- Çevresine göre alçakta kalmış ve vadilerle derin yarılmamış düzlüklere ne denir?

Fiziki Özellikleri. Coğrafi Konumu Yer Şekilleri İklimi

BAŞLICA TOPRAK TİPLERİ

TEKİRDAĞ SU VE KANALİZASYON İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TESKİ

Kömür ve Doğalgaz. Öğr. Gör. Onur BATTAL

Nüfus Dağılışını Etkileyen Faktörler İkiye Ayrılır: 1-Doğal Faktörler 2-Beşeri Faktörler

Şehirsel Teknik Altyapı. 8. Hafta Ders tekrarı yeni eklemeler

Biliyor musunuz? İklim Değişikliği ile Mücadelede. Başrol Kentlerin.

Tarım, yeryüzündeki belli başlı üretim şekillerinden en gerekli ve yaygın olanıdır. Tarımın yapılış şekli ve yoğunluğu, ülkelerin gelişmişlik

HİDROLOJİ. Buharlaşma. Yr. Doç. Dr. Mehmet B. Ercan. İnönü Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü

Horzumalayaka-ALAŞEHİR (MANİSA) 156 ADA 17 PARSEL DOĞAL MİNERALLİ SU ŞİŞELEME TESİSİ NAZIM İMAR PLANI AÇIKLAMA RAPORU

Küresel İklim Değişikliği ve Ülkemize Etkileri

Atoller (mercan adaları) ve Resifler

DÜNYA TARIMININ BAŞLICA SORUNLARI

CEV 314 Yağmursuyu ve Kanalizasyon. Türkiye deki Atıksu Altyapısı ve Atıksu Mevzuatı

ÇEV 219 Biyoçeşitlilik. Ötrofikasyon. Ötrofikasyon

Denizlerimizi ve Kıyılarımızı Koruyalım

Sera Etkisi. Gelen güneş ışınlarının bir kısmı bulutlar tarafında bloke edilmekte. Cam tarafından tutulan ısı

METEOROLOJİ. VI. Hafta: Nem

Yaşar Topluluğu nda Su Riski ve Verimlilik Çalışmaları

2016 Yılı Buharlaşma Değerlendirmesi

İnsanlar tarafından atmosfere salınan gazların sera etkisi yaratması sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına küresel ısınma denmektedir.

KORUNAN ALANLARDA ÇEVRE BİLİNCİ VE EĞİTİMİ

ĞİŞİKLİĞİ. Yeni Mücadele ile Yüzleşmek. Kasım 2006

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI. Gökhan BAŞOĞLU

Dünyanın ısısı düzenli olarak artıyor. Küresel ortalama yüzey ısısı şu anda15 santigrat derece civarında. Jeolojik ve diğer bilimsel kanıtlar,

saf halde iken tatsız ve kokusuz bir maddedir. Küçük miktarlarda çıplak gözle bakıldığında renksizdir.

ÇEVRE VE DOĞA KORUMAYLA İLGİLİ ULUSAL VE

5. SINIF FEN BİLİMLERİ YER KABUĞUNUN GİZEMİ TESTİ

Dünyadaki toplam su potansiyeli. Dünyadaki toplam su miktarı : 1,4 milyar km 3 3/31

T.C. ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI ÇEVRE YÖNETİMİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YER SEVİYESİ OZON KİRLİLİĞİ BİLGİ NOTU

Termik santrallerinin çevresel etkileri şöyle sıralanabilir: Hava Kirliliği Su Kirliliği Toprak Kirliliği Canlılar üzerinde Yaptığı Etkiler Arazi

BÖLÜMLERİ: - 1. Adana Bölümü - 2. Antalya Bölümü YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ: AKDENİZ BÖLGESİ KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI: Akdeniz Bölgesi

HİDROLOJİ DERS NOTLARI

4. Ünite 2. Konu Enerji Kaynakları. A nın Yanıtları

Su Yapıları II. Yrd. Doç. Dr. Burhan ÜNAL. Yrd. Doç. Dr. Burhan ÜNAL Bozok Üniversitesi n aat Mühendisli i Bölümü

GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI:

DOĞU KARADENĠZ BÖLGESĠNDE HEYELAN

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı

10. SINIF KONU ANLATIMI. 46 EKOLOJİ 8 BİYOMLAR Karasal Biyomlar

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI VE ÇEVRE MEVZUATI

T.C. BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ COĞRAFYA BÖLÜMÜ

Transkript:

SU KAYNAKLARININ AKILCI KULLANIMI İÇİN ÇALIŞIYORUZ C100 M57 Y0 K2 Suyun Akılcı Kullanımına Yönelik Eğitim Kitapçığı Orman Koruma Alanları Yönetiminin Güçlendirilmesi Projesi Küre Dağları Milli Parkı

Suyun Akılcı Kullanımına Yönelik Eğitim Kitapçığı Orman Koruma Alanları Yönetiminin Güçlendirilmesi Projesi Küre Dağları Milli Parkı

Suyun Akılcı Kullanımına Yönelik Eğitim Kitapçığı, WWF-Türkiye, 2011 Kitapçık metni: Deniz Şilliler Tapan Tasarım: İris İletişim Çözümleri Fotoğraflar: Aykut İnce, Duygun Baştanlar, Hasan Kırmızıtaş, Yıldıray Lise ORMAN KORUMA ALANLARI YÖNETİMİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ www.kdmp.gov.tr Orman ve Su İşleri Bakanlığı Söğütözü Cad. No:14/E Ankara Tel: 0312 207 50 00 www.ormansu.gov.tr UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) Birlik Mahallesi 2. Cadde No:11 Çankaya, Ankara Tel: 0312 454 11 92 / Faks: 0312 496 15 00 www.undp.org.tr WWF-Türkiye Büyük Postane Cad. No:43-45 Kat:5 34420 Bahçekapı, İstanbul Tel: 0212 528 20 30 / Faks: 0212 528 20 40 www.wwf.org.tr

İÇİNDEKİLER Yaşam için su 5 Mavi gezegen 5 Yaşamın kaynağı su 6 Yaşamın devamlılığı için su 6 Su döngüsü 7 Dünya da ve Türkiye de su kaynaklarının durumu 9 Dünyada su kaynakları tükeniyor 9 Türkiye su zengini mi, su fakiri mi? 10 Su kaynaklarının kullanımı 11 Tarımda su 11 Sanayide su 13 Evlerde su 14 Sinsi düşman: Kirli su 17 Su ve ekosistemler 18 Sulak alanlarımız, can damarlarımız 18 Ormanlar ve temiz içme suyu 20 Ormanlar ve seller 21 Barajlar ve HES ler 22 Küre Dağları Milli Parkı 24 Küre Dağları Parkı nda su kaynaklarının durumu 26 Küre Dağları Milli Parkı çevresinde su kaynaklarına müdahaleler 29 3

Siz neler yapabilirsiniz? 30 Etkinlikler 33 Etkinlik 1: Bitkilerde ve hayvanlarda su var mı? 33 Etkinlik 2: Su buza dönüştüğünde hacmi artar mı? 34 Etkinlik 3: Küçük bir su döngüsü yapalım 35 Etkinlik 4: Su döngüsünü tamamlayalım 36 Etkinlik 5: Su evimize nasıl gelir? 37 Etkinlik 6: Kaybolan su 38 Etkinlik 7: Filtrelemek suyu nasıl temizler? 39 Etkinlik 8: Hangi maddeler suda çözünür? 40 Etkinlik 9: Bir su değirmeni yapalım 41 Etkinlik 10: Bir baraja gidelim 42 Etkinlik 11: Küre Dağları Milli Parkı nı tanıyalım 43 Kaynakça 46 4

YAŞAM İÇİN SU Mavi Gezegen Bilim adamlarının açıklamalarına göre Dünya yaklaşık 4,5 milyar yaşındadır. Uzaydan bakıldığında küçük bir mavi gezegen olarak görülen Dünya nın üzerinde, hayvanlar, bitkiler, ekosistemler ve yaklaşık yedi milyar insan yaşamlarını sürdürmeye çalışırlar. Başlangıçta sürekli değişen bir eriyik halinde olan dünya, zamanla soğumuştur. Önceleri atmosfer ya da çevreleyen bir gaz tabakası yoktur. Yanardağ patlamaları ve dünyaya çarpan astreoidler önce su buharı, amonyak ve metan gazları salınmasına neden olmuş, daha sonra bu gazlar azot, hidrojen ve oksijene dönüşmüştür. Bu gazlar hızla tüketilerek çeşitli elementlerin oksitlerini, karbondioksiti ve diğer maddeleri yaratmıştır. Maden oksitler ve karbonatların karışımı mineralleri oluşturmuş, gazlar ve su ise yerçekimi sayesinde tutulmuştur. Su ve suyun içinde çözülen tüm maddeler soğuyan yerküre yüzeyinde sıkışıp kalmış, böylece ilk okyanuslar ortaya çıkmıştır. Su yaşamın başlangıcıdır. İlk yaşam biçimlerinin su yüzeyinden yaklaşık 10 metre derinde geliştiği bilim adamlarınca öne sürülür. Su tüm canlıları oluşturan hücrelerin temel bileşenlerinden biridir. 5

Yaşamın Kaynağı Su Dünyadaki suyun tamamı beş litrelik bir şişeye konsa, bu şişede insan tarafından ulaşılabilir tatlı su miktarı yalnızca bir yemek kaşığına denk gelir. Başka bir deyişle, ulaşılabilir tatlı su miktarı, toplam su varlığının yüzde birinden bile azdır. Yeryüzündeki suyun yüzde 97 si denizlerde ve okyanuslarda, yüzde ikisi ise buzullarda kilitlidir. Yeryüzündeki toplam su varlığının yalnızca yüzde birini kaplayan tatlı su kaynakları günümüzün en fazla tehdit altındaki doğal kaynaklarındandır. Tatlı su kaynakları, dünyadaki tüm canlı türlerinin yüzde 40 ını ve hayvan türlerinin yüzde 12 sini barındırır. Nüfus artışı, çarpık kentleşme, sektörlerarası eşit olmayan su kullanımı ve yanlış tüketim alışkanlıkları hem su kaynaklarının azalmasına hem de kirlenmesine neden olmakta ve su kaynakları üzerindeki baskı her geçen gün artmaktadır. Su kaynakları dünya üzerinde son derece adaletsiz dağılmıştır. Gelişmekte olan ülkelerin yarıdan fazlasında su hem çok azdır, hem de düşük kalitededir Örneğin, Akdeniz in kuzeyindeki nehir kıyılarına düşen yağış miktarı, güneydekilere göre dört kat daha fazladır. Alaska nın ve Hawai nin kimi bölümlerinde yıllık yağış miktarı ikibuçuk metreyken, Arizona ve Kaliforniya da yıllık yağış miktarı 70 santimetreden azdır. Brezilya, Rusya, Kanada, Endonezya, Çin ve Kolombiya olmak üzere altı ülke dünyanın toplam yenilenebilir tatlı su kaynaklarının yarısına sahiptir. Buna karşılık, yeryüzünün toplam nüfusunun beşte birinin yaşadığı kurak ve yarı kurak bölgelerdeki insanların, su kaynaklarından aldıkları pay yalnızca yüzde ikidir. Binlerce gölü ve akarsuyu bulunan ve yeryüzünün toplam su varlığının yüzde dokuzuna sahip olan Kanada da yaşayan insanlar, günde 150-200 litre su tüketirler. Temmuz ve Eylül ayları boyunca çok az yağış alan Çad, Nijer ve Mali de ise, günlük su tüketimi 10 litreyi geçmez. Bu miktar, modern tuvaletlerdeki sifonlarda bir seferde tüketilen su miktarına denk gelir. Gana da yaşayan bir kişinin günlük su tüketimi, Amerika da yaşayan bir kişinin günlük su tüketiminden 300 kat, Avrupa da yaşayan bir kişiden ise 70 kat daha azdır. Dünya nüfusunun yüzde 9 u toplam tatlı su varlığının yaklaşık dörtte üçünü kullanmaktadır. Yarım milyar insan ise su kıtlığı çekilen ülkelerde yaşamaktadır. 500 MİLYON SU KITLIĞI ÇEKEN ÜLKELERDE YAŞAYAN İNSAN SAYISI Yaşamın Devamlılığı İçin Su Su, yaşamın tüm süreçlerine etki eder. Hidrojen ve oksijen elemetlerinden oluşan, katı, sıvı ve gaz halde bulunabilen bir madde olan su, doğada her üç halde de var olan tek maddedir. Su, moleküler yapısındaki basitliğe karşın, tam olarak açıklanamayan, çok karmaşık fiziksel ve kimyasal özellikler taşır. 6

Oda sıcaklığında renksiz, kokusuz ve tatsız bir madde olan suyun en önemli özelliklerinden biri, başka birçok maddeyi çözmesidir. Suyun bu özelliği canlılar için yaşamsal önem taşır. Su 0 C de donar ve 100 o C de kaynar. Bu durum; amonyak gibi benzer bileşiklerinkine göre beklenen değerlerden yüksektir. Su, katı halindeyken sıvı haline oranla daha az yoğun olan tek maddedir. Bilinen tüm sıvılar ısıları düştükçe büzüşüp hacim kaybeder. Hacim azalınca yoğunluk artar ve böylece soğuk olan kısımlar daha ağır hale gelir. Bu yüzden sıvı maddelerin katı halleri, sıvı hallerine göre daha ağırdır. Ama su, bilinen tüm sıvıların aksine, belirli bir ısıya (+4 C ye) düşene kadar büzüşür, daha sonra birdenbire genleşmeye başlar, donduğunda ise daha da genleşir. Bu nedenle suyun katı hali, sıvı halinden daha hafiftir. Bu sayede göller yukarıdan aşağıya doğru donar ve en üstteki buz tabakası suyun dibine batmaz, su üstünde yüzer. Suyun bu özelliği dünya üzerindeki denizler açısından çok önemlidir. Böylece, denizlerin üstü buzla kaplıyken, diplerde yaşam devam eder. Suyun ısıyı iletme yeteneği diğer sıvılara göre dört kat daha yüksektir. Ancak, buzun ve karın ısı iletkenlikleri düşüktür. Suyun bu özelliğinin de yeryüzündeki yaşam açısından çok önemli bir işlevi bulunmaktadır. Buz, havanın soğukluğunu altındaki su tabakasına çok az iletir. Böylece dışarıdaki hava -50 C yi bulsa bile, denizin üstündeki buz tabakası bir-iki metreyi geçmez, denizin dibi donmaz. Foklar, penguenler ve diğer kutup hayvanları, bu sayede denizin üstündeki buzu delip alttaki suya ulaşırlar. Dağların tepelerinde 30 santimetre kalınlığındaki karlı bir manto, karın altına saklanan hayvanları ve bitkileri örter, soğuktan korur, dış dünyadan yalıtır. Karın altındaki sıcaklık daima donma noktasına yakındır. İşte bu doğal battaniyenin yalıtım gücü, dağlık yerlerde ve soğuk iklimlerde birbirinden farklı canlı türlerinin nasıl olup da yaşayabildiğini açıklar. Susuzluğa dayanmak oldukça zordur. İnsan, hiçbir gıda almadan, yalnızca su içerek yaklaşık 40 gün boyunca yaşamını sürdürebilse de, susuzluğa ancak 10 gün dayanabilir. Henüz yaşamın ilk evresinde olan üç aylık bir fetüsün yüzde 95 i sudur. İnsan organizmasının yüzde 62-67 si, hayvan organizmasının yüzde 60-70 i sudan oluşur. Su, insan vücudunun üçte ikisini oluşturur. İnsan beyninin yaklaşık yüzde 75 i, kemiklerinin yüzde 22 si, kanının ise yüzde 83 ü sudur. Su Döngüsü Yerküredeki toplam su miktarı milyonlarca yıldır değişmemiş olsa da, su sürekli olarak kapalı bir sistem içinde hareket eder. Su döngüsü, suyun atmosfer ve yeryüzü arasında sürekli dolaşım sürecidir. Bu süreç, suyun yağış biçiminde yeryüzüne inmesi, buharlaşma ya da bitkilerden terleme yoluyla yeniden atmosfere dönmesi ya da yüzey akışı yoluyla denizlere akarak denizlerden buharlaşma yoluyla atmosfere dönmesi aşamalarını içerir. 7

Yeryüzündeki suyun yaklaşık yüzde 97 si okyanus ve denizlerdedir; yüzde ikisini buzullar oluşturur; geri kalanı ise yeraltı sularına, akarsulara ve göllere dağılmıştır. Su döngüsüne bütün bu su kaynakları ayrı ayrı katkıda bulunur ve atmosferdeki suyun tümü, su döngüsü yoluyla ortalama dokuz gün gibi kısa bir süre içerisinde yağış ve yükselme döngüsünden geçer. Su döngüsündeki toplam su miktarı temel olarak sabit kalmakla birlikte, suyun çeşitli süreçler arasındaki dağılımı sürekli değişir. Su döngüsünün en önemli süreçlerinden biri olan buharlaşma, suyun yeryüzünden atmosfere geçmesidir. Buharlaşma sonunda su, sıvı halden gaz haline geçer. Buharlaşmayı etkileyen başlıca etmenler, sıcaklık, nemlilik, rüzgâr hızı ve güneş ışınımıdır. Terleme, suyun bitkilerin yapraklarındaki çok küçük gözeneklerden dışarı doğru buharlaşmasıdır. Buhar halinden sıvı hale geçiş sürecine yoğunlaşma denir. Yoğunlaşma, havanın serbest su yüzeyinden buharlaşma yoluyla o sıcaklıkta içerebileceğinden daha fazla su buharı almış olması durumunda gerçekleşir. Bu durum, soğuma ya da farklı sıcaklıklardaki hava kütlelerinin birbirine karışması halinde ortaya çıkar. Yoğunlaşma sonucunda atmosferdeki su buharı sıvılaşır ve yağış halinde yere iner. Yeryüzüne inen yağış, dört ayrı biçimde dağılır: Bir bölümü buharlaşarak atmosfere geri döner, bir bölümü bitkiler tarafından emildikten sonra yapraklardaki terleme yoluyla buharlaşır, bir bölümü topraktan içeri süzülür, geri kalan ise yüzey sularına karışarak denizlere akar. Toprağın nemi ve yeraltı suları, suyun depolandığı ve yoğun olarak harcandığı iki önemli kaynağı oluşturur. Bu kaynakların doğal dengesi, insan unsurunun genellikle tarım ve sanayi amacıyla araya girmesiyle büyük ölçüde değişikliğe uğrar. 9 GÜN SUYUN ATMOSFERDEKİ DÖNGÜSÜ 8

DÜNYADA VE TÜRKİYE DE SU KAYNAKLARININ DURUMU Dünyada su kaynakları tükeniyor Yaşamın temel kaynağı olan su, hem ekosistemlerin devamlılığı hem de insanın varlığı için vazgeçilmezdir. Günümüzde su; tarımsal üretim, endüstriyel kullanım, enerji üretimi, ulusal güvenlik gibi konularda da önemli bir yere sahiptir. Suyun yeterli ve uygun kalitede olması, ekonomik ve sosyal kalkınmanın sürdürülebilirliği açısından ve yoksulluğun azaltılması için kaçınılmazdır. %3 TATLI SU KAYNAKLARININ YERYÜZÜNDEKİ TOPLAM SU VARLIĞINA OLAN YÜZDESİ Dünyadaki tatlı su miktarı çok kısıtlı Dünyanın üçte ikisi sularla kaplıdır; ancak, dünyadaki toplam suyun yaklaşık yüzde 97 si tuzlu sudur. Tüm canlıların yaşam kaynağı olan tatlı suyun oranı yalnızca yüzde 3 tür. Tatlı su kaynaklarının yüzde 70 e yakını buz ve buzulların içinde hapsolmuşken, diğer yüzde 30 luk kısmı yer altındadır. Nehirler, göller gibi yüzeysel tatlı su kaynakları, dünyadaki toplam suyun yaklaşık binde üçünü oluşturur. Hızla artan dünya nüfusuna paralel olarak artan su talebiyle birlikte su kaynakları; miktar, kalite ve tüm diğer sektörel kullanımlar açısından ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 20 sine karşılık gelen 1,4 milyar insan yeterli içme suyundan yoksundur. 2,3 milyar kişiyse sağlıklı suya erişememektedir. Dünya Meteoroloji Örgütü nün öngörüsüne göre, 2025 yılından itibaren üç milyardan fazla insan su kıtlığıyla karşı karşıya kalacaktır. Dünyada su kıtlığının ana nedenleri olarak şunlar sıralanabilir: 1. Yenilenebilir kaynak miktarının azlığı 2. Yanlış ve aşırı su kullanımı 3. Hızlı nüfus artışı ile kişi başına düşen su miktarının azalması 9

Türkiye su zengini mi, su fakiri mi? Genellikle, bir insanın biyolojik ihtiyaçlarını karşılaması ve yaşamını sürdürebilmesi için, günde en az 25 litre su tüketmesi gerektiği kabul edilir. Ancak, çağdas bir insanın sağlıklı bir biçimde yasaması için gereken içme, yemek pişirme, yıkanma, çamasır gibi amaçlarla kullanılacak su dikkate alındığında, kişi başına günlük ortalama kentsel su tüketim standardı 150 litre olarak kabul edilmektedir. Dünya genelinde bölgelere göre kişi başına su tüketim miktarları sanayilesmis ülkelerde 266 litre iken, Afrika da 67, Asya da 143, Arap ülkelerinde 158, Latin Amerika da 184 litredir. Türkiye de ise kişi başına günlük su tüketimi ortalama 111 litredir. Su zengini, su fakiri Ülkeler su varlıklarına göre sınıflandırıldıklarında; yılda kişi başına düşen ortalama kullanılabilir su miktarı 1.000 m³ ten az olan ülkeler su fakiri, 2.000 m³ ten az olanlar su azlığı yaşayan, 8.000-10.000 m³ ten fazla olan ülkeler ise su zengini olarak nitelendirilmektedir. Türkiye de kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı yaklaşık 1.586 m³ tür ve ülkemiz sanıldığı gibi su zengini bir ülke değildir. DSİ Genel Müdürlüğü verileri, 2030 yılında su kaynaklarımızın yüzde 100 verimle kullanılacağını öngörmektedir Türkiye İstatistik Kurumu nun öngörülerine göre, 2030 yılında ülkemizin nüfusu 100 milyona ulaşacaktır. Mevcut nüfus artışı aşırı tüketim ve yanlış planlama ile birleştiğinde 2030 yılında Türkiye, kişi başına düşen 1.100 m³ kullanılabilir su miktarıyla, su fakiri olma yolunda ilerleyen ve su sıkıntısı çeken bir ülke durumuna gelecektir. Bu veriler göz önüne alındığında, 2050 ya da 2100 yılında, Türkiye nin çok ciddi bir su kriziyle mücadele etmesinin kaçınılmaz olduğu görülür. Ülkemizin net tüketilebilir su miktarı 112 milyar m³/yıl (98 milyar m³ yüzey ve 14 milyar m³ yeraltı suyu olmak üzere) olarak belirtilmektedir. Giderek azalan yağışlar, kaçak su kullanımı ve yeraltı suyuna olan yoğun talep sonucu yeraltı su seviyeleri hızla düşmektedir. Yeraltı kaynaklarında eksilen tatlı suyun yerine tuzlu su girişi olmakta, bunun etkisiyle, yeraltı suları nicelik ve nitelik olarak sürekli bozulmaktadır. Örneğin; Konya Havzası nda yeraltı suyu seviyesi her yıl ortalama 2-3 metre azalmaktadır. Bunda yağışsız geçen kurak dönemlerin etkisi büyüktür. Ancak, havzadaki 64.000 kaçak kuyu havzanın yeraltı suları ve sulak alanları üzerinde büyük baskı oluşturmaktadır. Avrupa Çevre Ajansı nın verilerine göre, Avrupa da kuraklıktan en çok etkilenecek kesim Akdeniz Havzası dır. Türkiye özeline inildiğinde; Karadeniz Bölgesi ve Marmara Bölgesi nin bir kısmının (İstanbul hariç) düşük su sorunuyla karşı karşıya kalacağı, Ege ve Orta Anadolu Bölgeleri nin ise (özellikle Konya Kapalı Havzası nın) çok ciddi su sıkıntısıyla baş etmek zorunda kalacağı görülebilir. Doğu Anadolu Bölgesi ni orta derecede su sorunları beklemektedir. Yeraltı su kaynakları çevresel ve nükleer etkilerden en az kirlenen su kaynağı olması nedeniyle bir ülkede dikkat ve özenle kullanılması gereken kaynaklardır. 10

SU KAYNAKLARININ KULLANIMI Tarımda su Tarımsal üretimde su kaynaklarının miktarı ve kalitesi, hem bu geçim kaynağının sürdürülebilmesi hem de gıda güvenliğinin sağlanması açısından büyük önem taşır. Tarımda su, en önemli girdidir; toprakta bitki için gerekli olan nemi temin ederek verimi artırır, tarım sektörünü iklim koşullarından bağımsız kılar, gübre kullanımını olanaklı hale getirir, üretimin çeşitlenmesine ve birim alandan daha fazla ürün alınmasını sağlar. Günümüzde tarımsal ürünlerin çok büyük bir bölümü sulanarak yetiştirilmektedir. Yeryüzündeki toplam tatlı su miktarının yüzde 70 inden fazlası tarımsal sulama için kullanılmaktadır. Sulanan tarım arazilerinin kapladığı alan, geçtiğimiz yüzyıl içinde yedi katına çıkmıştır. 1900 de 50 milyon hektar olan sulanan tarım arazisi, günümüzde 350 milyon hektara ulaşmıştır. Yüzölçümü 78 milyon hektar olan Türkiye nin tarım arazileri, yüzölçümünün yaklaşık üçte birine karşılık gelmektedir. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü nün verilerine göre; Türkiye de su kullanımında sektörler itibariyle en büyük pay yüzde 74 ile tarım sektöründedir. Gelişmiş ülkelerdeki sektörel su kullanımlarına bakıldığında ise sanayideki kullanımın en büyük paya sahip olduğu ve tarımsal su kullanımının ikinci sırada yer aldığı görülür. Ülkemizde tarımsal sulamanın yüzde 88,5 inde yüzey sulama yöntemleri (karık, tava ve salma), yüzde 8,5 inde yağmurlama sulama yöntemi, yüzde 3 ünde ise damla sulama yöntemi kullanılmaktadır. Dolayısıyla, tarımda kullanılan suyun büyük bir kısmı yanlış sulama teknikleri ve taşıma sırasındaki kayıplar nedeniyle boşa harcanmaktadır. Tarımda aşırı miktarda tarım ilacı (pestisist) ve kimyasal gübre kullanımı insan sağlığını son derece olumsuz etkiler. Tarım ilaçlarının izleri kaynağından çok uzak yerlerde bile görülebilmektedir. Kuzey Kutbu ndaki kutup ayılarının ve Antartika daki penguenlerin vücudunda, hatta Güney Kutbu nda yağan karda tarım ilaçlarına rastlanmaktadır. Yoğun tarım yapılan arazilerde kullanılan kimyasal gübre, nehirlerle ve yeraltı sularıyla her yere taşınmaktadır. Nitrat en büyük düşmandır. Bitki yetiştirmenin ayrılmaz bir parçası olan ve tarımda çok yaygın kullanılan nitratlı gübre, bitki tarafından tamamen emilmediği durumlarda yüzey sularına karışır. Bu kimyasallar, toprağa her yıl santim santim nüfuz ederek yıllar sonra yeraltı sularına ulaşırlar. Bir kez yeraltı sularına ulaştıktan sonra nitrattan kurtulmak mümkün %70 TARIMSAL SULAMA İÇİN KULLANILAN YERYÜZÜNDEKİ TOPLAM TATLI SU MİKTARI 11

değildir. Her yıl iki milyon ton nitratın yolculuğu denizlerde ve okyanuslarda noktalanır. Nitratla kirlenen sular, insanlarda ve hayvanlarda önemli hastalıklara neden olmaktadır. Tarımsal kirlilikle mücadelede örnek: Eğirdir Gölü Eğirdir Gölü Türkiye nin ikinci en büyük tatlı su gölüdür. Eğirdir Gölü ev sahipliği yaptığı türlerin yanında balıkçılık, tarım (özellikle elma üretimi), içme suyu temini gibi kullanım değerleri ile çevresine hayat verir. Tarımsal ve evsel kirlilik, sürdürülebilir olmayan balıkçılık uygulamaları Eğirdir Gölü ndeki ana sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Isparta, yılda 500.000 tonluk üretim miktarıyla ülkemizdeki elma üretiminin yüzde 20 sini karşılar. Elma başta olmak üzere göl çevresinde yoğun bir şekilde yürütülen meyve yetiştiriciliğinde kullanılan gübre ve tarım ilaçları Eğirdir Gölü nü en çok tehdit eden unsurların başında gelir. WWF-Türkiye tarafından Siemens Ev Aletleri ile işbirliği içinde gerçekleştirilen Yedi Renkli Göle Yedi Renkli Hayat Projesi kapsamında Eğirdir Gölü ndeki kirlilik seviyesini ve kirliliğe sebep olan etmenleri belirlemek ve bölgede gereken önlemleri almak için Eğirdir Gölü Kirlilik Raporu hazırlanmıştır. Rapora göre; Eğirdir Gölü nde kirliliğin ana kaynağını tarımsal atıklar oluşturmaktadır. İlaç ve gübrelemede yüzde 100 den fazla doz aşımı yaşanmaktadır. Aşırı ilaç ve suni gübre kullanılması sonucunda yılda 1.060 ton azot, 725 ton fosfor ve 15 ton potasyum toprağa ve göl suyuna karışmaktadır. Tarımsal ilaçlamadan kaynaklanan ambalaj atığının miktarı ise yılda 70 tondur. Tarımsal kaynaklı kirlilik yükünü azaltmak üzere proje kapsamında Isparta İl Tarım Müdürlüğü, EKO-BİR, Gelendost Belediyesi ve Bizim Isparta Derneği ile işbirliği içinde bir dizi faaliyet gerçekleştirilmiştir: Tarımsal Zararlılarla Mücadelede Biyo-Teknik Uygulama Pilot Projesi yle ilaç kullanımında yüzde 20 düşüş, verimlilikte yüzde 15 artış sağlanmıştır. Gelendost İlçesi nde beş adet (Yenice, Hacılar, Esinyurt, Madenli, Gelendost Merkez) Zirai İlaç Hazırlama Ünitesi inşa edilmiştir. Zirai İlaç Hazırlama Üniteleri nin 500, Tarımsal İlaç Ambalajı Depolama İstasyonu nun 100 ü aşkın çiftçi tarafından kullanılması ile yılda yaklaşık beş ton ambalaj atığının düzensiz bertarafı engellenmiş, bölgede tarımsal ilaç hazırlanmasından kaynaklanan kirlilik yüzde 50 azamıştır. Isparta Merkez, Barla Beldesi ile Beydere, Yenice, Afşar, Yeşilköy ve Esinyurt köylerinde düzenlenen eğitimler ile 350 den fazla çiftçi doğru ilaçlama, gübreleme, tarımsal mücadelede biyolojik ve biyo-teknik mücadele ve iyi tarım uygulamaları konularında bilgilendirilmiştir. 12

Sanayide Su Gelişmiş ülkelerde sektörel su kullanımında sanayide su kullanımı başı çekmektedir. Türkiye de sanayide su kullanımının oranı yüzde 11 dir. Kimya, demir-çelik, metal, kağıt, gıda ve içecek gibi sektörler suyu çok fazla kullanır. Ancak teknolojik gelişmeler sanayide suyun daha etkin ve tasarruflu kullanımını olanaklı kılar. Üretimdeki su ve enerji ihtiyacını azaltacak teknolojik gelişmelerin uygulanması, proses suyu kullanımının özendirilmesi, aşırı su tüketimini engeleyecek ceza ya da ödül sistemlerinin teşvik edilmesi, arıtma tesislerindeki suyun geri kazanılarak yeniden kullanılması, kullanılmış suyun değerlendirilmesi bunlardan bazılarıdır. Sanayi atıkları su kaynaklarının geri dönüşü olmayan bir biçimde kirlenmesine neden olur. Sanayi tesisleri özellikle, suya karışan ağır metal atıklarından sorumludur. Civa, kadmiyum, kurşun, krom, çinko, bakır gibi ağır metaller sanayi tesisleri aracılığıyla göllere, nehirlere, denizlere karışır. Zehirli olan bu maddeler canlıların vücutlarında birikir ve insanlar için ölümcül tehditler oluşturur. Bu nedenle sanayi bölgelerinde insan ve çevre sağlığı açısından gerekli önlemlerin alınması, arıtma tesislerinin yaygınlaştırılması, çalıştırılması, ruhsatlandırılması ve düzenli denetimlerinin yapılması şarttır. Çevre ve Orman Bakanlığı nın verilerine göre; Türkiye de sanayinin ürettiği zehirli ve ağır metaller içeren atık suların yalnızca yüzde 22 si arıtılmakta, yüzde 78 i ise arıtılmadan doğrudan göl, nehir ve denizlere verilmektedir. Önemli derecede kirliliğe neden olarak yaşamı etkileyen çevre facialarının sayısı her geçen gün artmaktadır. Altın ve gümüş madenlerinden sızan siyanür, kaza yapan petrol tankerleri, kimya fabrikalarındaki patlamalarla nehirlere akan atıklar neredeyse günlük yaşamın bir parçası haline gelmiş durumdadır. %78 TÜRKİYE DE ARITILMADAN GÖL, NEHİR VE DENİZLERE AKITILAN ZEHİRLİ ATIK SU MİKTARI 13

Evlerde su Türkiye de sektörel su kullanımı itibarıyla evsel su kullanımı yüzde 15 ile ikinci sırada gelir. Su evlerde içme suyu olarak kullanılmasının yanı sıra çeşitli işler için kullanılır. Su; tuvalet sifonlarında kullanıldığı gibi, kişisel temizlik, yemek pişirmek, bulaşık yıkamak, çamaşır yıkamak, evi temizlemek, bahçe sulamak, araba yıkamak gibi amaçlarla da kullanılır. Su sağlıklı bir yaşam için vazgeçilmez bir unsurdur. Günümüzde evsel su kullanımını azaltmaya yönelik birçok ürün bulunur. Bu ürünler; su tasarrufu sağlayan klozetlerden sensörlü musluklara, su ve enerji tasarrufu sağlayan çamaşır makinelerinden bulaşık makinelerine kadar çeşitlilik gösterir. Konutlarda kullanılan suyun yüzde 40 ı tuvalet sifonunun çekilmesiyle harcanır. Her sifon çekişte 6-11 litre su gider. Sifonların gereğinden fazla kullanılması hem temiz suyu tüketir, hem de daha fazla atık su oluşturur. İlk sifonlu tuvalet, İngiltere de 1775 te yapılmıştır. İlk ev içi duşu 1810 da bir İngiliz malikanesinde kullanılmıştır. Birinci Dünya Savaşı nın sonuna gelindiğinde, Amerikalılar ın çoğu, evlerinde özel banyolara, tuvaletlere ve çeşmelerden akan suya sahip olmuşlardır. Türkiye de nüfus artışı, köyden kente göç, plansız kentleşme ve su havzalarının yapılaşmaya açılmasına bağlı olarak içme suyu kaynakları kirlenmekte ve tükenmektedir. 1960 lı yıllarda kişi %15 EVSEL SU KULLANIMI 14

başına düşen yıllık su miktarı yaklaşık 4.500 m 3 olan Türkiye de bugün nüfusun yüzde 7 si sağlıklı sudan yoksundur. Türkiye de, içme ve kullanma suyu ile ilgili sorunların başında içme suyu sistemlerinde şebekelerdeki kayıp ve kaçaklar, bakım, onarım ve kaçak kontrolü amaçlı sistemlerin bulunmaması, mevcut içme suyu arıtma tesislerinin doğru işletilmemesi, rutin bakım ve yenileme işlemlerinin ihmal edilmesi, belediyelerin politik kaygılarla su satış fiyatlarını düşük düzeyde tutmaları, sayaçsız su kullanımı ve kaçak kuyular sayılabilir. Türkiye İstatistik Kurumu nun 2008 verilerine göre; Türkiye de 3.225 belediyenin 3.190 ında içme ve kullanma suyu şebekesi bulunur. Temin edilen suyun yüzde 40 ı barajlardan sağlanmaktadır. Belediyeler tarafından temin edilen su ile Türkiye nüfusunun yüzde 82 sine hizmet verilmektedir. Evlerde ve genel olarak kentlerde oluşan atık sulara kanalizasyon adı verilir. Türkiye İstatistik Kurumu nun 2008 verilerine göre; Türkiye de 3.225 belediyenin 2.421 inde kanalizasyon şebekesi bulunmaktadır. Kanalizasyon şebekesi olan belediyelerin deşarj ettiği atık suların yüzde 69 u arıtılmaktadır. Kanalizasyon şebekesi olmayan belediyelerin tamamı atık sularını arıtmadan akarsulara, göllere, denizlere ya da diğer alıcı ortamlara deşarj etmektedir. Yapılan araştırmalar sonucunda, bir litre atık suyun sekiz litre tatlı suyu kirlettiği bilimsel olarak ortaya konmuştur. İlk su arıtma sistemleri M.Ö. 2000 li yıllarda Eski Mısır da yapılmıştır. Kum filtresi kullanılarak suyun arıtılması ilk kez 1627 yılında İngiltere de, daha sonra 1685 yılında Avusturya-Osmanlı savaşlarında uygulanmıştır. Su kaynaklarını kirleten bir diğer unsur da evsel atıkların dere, göl ya da nehirlere dökülerek bertaraf edilmesidir. 2008 yılı verilerine göre Türkiye de belediyeler aracılığıyla bertaraf edilen toplam 24,36 milyon ton atığın yüzde 0,6 sı gömülerek ve dere ya da göle dökülerek bertaraf edilmiştir. Tekniğine göre uzaklaştırılamayan ve depolanamayan katı atıklar ve çöpler önemli derecede çevre kirliliğine neden olur ve insan sağlığını olumsuz yönde etkiler. Çöplerin toplanması, geri kazanılması ve imha edilmesi önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Atıkların yeterince iyi bir şekilde yönetilmemesi çevre ve insan sağlığı için riskler taşır. Araştırmalar bir desimetre küp çöp içinde, 2.500 adet sineğin üreyebildiğini göstermektedir. Sinekler, dizanteri ve benzeri pek çok salgın hastalığı taşıyabilir. Çöp ve katı atıklar aracılığı ile 200 çeşit bulaşıcı hastalığın taşınıp yayıldığı bilinmektedir. Ayrıca derelere, göllere dökülen çöpler ya da yağışlarla birlikte çöplerden sızan suların toprağa, oradan da yeraltı sularına karışması su kaynaklarını kirletmektedir. Bu nedenle, çöplerin düzenli bertarafı ve depolanması büyük önem taşır. Küre Dağları Milli Parkı çevresinde de evsel atıkların bertarafında çöplerin derelere dökülmesi önemli bir sorundur. Çöpler yağışlarla birlikte derelere karışmakta ve Milli Park için sorun haline gelmektedir. Küre Dağları Milli Parkı nın içinde bulunduğu Kastamonu ve Bartın illerinde ve ilçelerde çöpler için düzenli katı atık depolaması yapılmamaktadır. İlçelerdeki çoğu vahşi depolama alanı da izinsizdir. 15

Çöpler belediyeler tarafından yakılmakta ya da gömülmektedir. Atıklar, yağmur ve sel sularıyla nehirlere ve denize ulaşmaktadır. Köylerde kanalizasyon yoktur. Çoğu belediyede de kanalizasyon sistemi tam değildir. Bölgedeki yerleşim alanlarından hiç birinde atık su arıtma tesisi bulunmamaktadır. Atık sular, doğrudan derelere ya da denize deşarj edilmektedir. Özellikle Azdavay, Pınarbaşı ve Şenpazar yerleşimlerinden gelen atık suların boşaldığı dereler Milli Park ı etkilemektedir. Bartın Çayı ve kollarının çevresindeki belde ve köylerde katı atıklar, dere kenarında ya da rastgele yerlerde depolanmaktadır. Aynı şekilde atık sular da doğrudan atıksu taşıma sistemleri ya da akarsular aracılığı ile denize ulaşmaktadır. Su Kirliliğinin Küre Dağları Milli Parkı ve Tampon Bölgesi ne Etkisi Küre Dağları Milli Parkı sınırları içerisinde yerleşim bulunmamakla birlikte, tampon bölgede çok sayıda yerleşim alanı vardır. Bu yerleşim alanlarının çoğunluğunda altyapı ya hiç bulunmamakta ya da yetersiz durumdadır. Kanalizasyon arıtma sistemlerinin ve katı atık toplama sistemlerinin olmayışı Milli Park etrafında çevre, peyzaj ve halk sağlığı yönünden olumsuz sonuçlara neden olmaktadır. Tampon bölgede bulunan bu yerleşimlerde, çöplerin ve evsel atıkların doğrudan akarsu yataklarına boşaltılması, Milli Park ı, akarsu kenarındaki bitki çeşitliliğini ve yapısını olumsuz etkilemektedir. Milli Park çevresindeki karstik ekosistemler de özellikle su kirliliğine karşı hassas ekosistemlerdir. Aktif mağaralar; oluşum süreci devam eden ve içerisine su giriş-çıkışı olan mağaralardır. Mağara içerisine giren suyun şekillendirmesiyle oluşan cadı kazanları, göller gibi oluşumlar özellikle omurgasız hayvan grupları için önemli yaşam alanlarıdır. Atık suların arıtılmadan bölgedeki akarsulara ve su kaynaklarına boşaltılması Milli Park için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Yüzey ve yeraltı suyu kaynaklarının kirletilmesi karstik oluşumlara ve canlılara zarar vermektedir. Bölgenin jeolojik yapısına uygun olarak yüzey suyu kaynakları düdenler şeklinde yer altına batarak, burada yeraltı suyu durumuna gelir. Bu nedenle; yüzey suyu kaynaklarındaki kirlilik yeraltı suyu kaynaklarında ve bu kaynakların etkilediği mağaralarda kirliliğe neden olur. Mağara içi oluşumlardaki suların ph, kimyasal içerik, fiziksel içerik, tuzluluk gib özelliklerindeki değişimler, ekolojik toleransları dar olan mağara canlılarının ve biyolojik çeşitliliğinin azalmasına neden olacaktır. Mağaraya giriş yapan yeraltı sularının kalitesi mağara canlıları açısından oldukça önemlidir. Yeraltı sularının Milli Park çevresindeki bazı yerleşim alanlarında içme suyu olarak da kullanıldığı göz önünde bulundurulduğunda, bu tür kirliliğin önemi daha da artar. 16

Sinsi bir düşman: Kirli su Yaşamın kaynağı olan su, kirlendiğinde ölüm nedeni olabilir. Tifo, sarılık, dizanteri gibi hastalıklar kirli suyla insana bulaşır. Suyun kendine özgü yapısı, kirli olup olmadığının anlaşılmasını zorlaştırır; hidrojenle oksijenin oluşturduğu bu basit yapıda her şey erir, içine karışmasını istemediklerimiz ne yaparsak yapalım suyla bütünleşir. Su hep bir yerlere aktığı için, zehri de gittiği yere beraberinde götürür. Dünya Sağlık Örgütü nün (WHO) verilerine göre, Asya daki nehirlerde yer alan yabancı maddelerin oranı, dünya ortalamasının dört katı, OECD ortalamalarının ise 20 katıdır. Latin Amerika daki kanalizasyonların yalnızca yüzde onunda arıtma tesisinin bulunduğu ve gelişmekte olan ülkelerde yeraltı sularının kanalizasyon nedeniyle kirlendiği belirtilmiştir. XIX. yüzyılda Louis Pasteur hastalıkların yüzde 90 ının içme suyundan kaynaklandığını kanıtlar. O zamandan beri tüm dünyada insanlar, içmeden önce suyu mikroplardan arındırır. Dünya Sağlık Örgütü nün (WHO) verileri her yıl 3,5 milyon insanın sudan kaynaklanan hastalıklar nedeniyle yaşamını kaybettiğini göstermektedir. WHO verilerine göre, her yıl yüzde 90 ı beş yaşın altında çocuklar olmak üzere 1,8 milyon insan ishal nedeniyle yaşamını yitirmektedir. İshal vakalarının yüzde 88 ini kirli içme suyundan kaynaklanır. Yüzde 90 ı beş yaşın altında çocuklardan oluşan 1,3 milyon insan ise sıtma nedeniyle yaşamını yitirmektedir. Su kaynaklarının daha iyi yönetilmesi sağlıksız su nedeniyle bulaşan hastalıkların yayılmasını önler. İklim değişikliğinin de etkileriyle artan su kaynaklı hastalıklar nedeniyle su ve sağlık ilişkisi önemle ele alınmalıdır. 3,5 MİLYON İNSAN HER YIL SUDAN KAYNAKLANAN HASTALIKLAR NEDENİYLE YAŞAMINI KAYBEDİYOR Su kirliliği, 1850 li yıllarda Londra daki kolera salgınında onbilerce kişinin yaşamını kaybetmesine neden olmuştur. Daha sonra Paris te, Londra daki gibi şehir kanalizasyon sisteminin bozukluğundan kaynaklanan kolera salgınında binlerce kişi ölmüştür. Su kirliliği 1960 lı yıllardan başlayarak yeryüzünü daha fazla etkisi altına almaya başlamıştır. Akarsularla taşınan kirlilik sonucu okyanuslara her yıl 20.000 ton atık boşaltılmaktadır. Konuya doğa açısından bakıldığında, su kirliliğinin bitki örtüsünü ve yaban hayatını olumsuz etkilediği ve bazı canlı türlerinin yok olduğu ya da tehdit altında olduğu görülür. 17

SU VE EKOSİSTEMLER 135 TÜRKİYE DEKİ ULUSLARARASI ÖNEME SAHİP SULAK ALAN SAYISI Sulak alanlarımız, can damarlarımız Su kaynaklarımızın başında sulak alanlar gelir. Sulak alanlar dünya yüzeyinin yaklaşık yüzde 6 sını kaplar. 2 Şubat 1971 yılında İran ın Ramsar kentinde imzalanan ve sulak alanların korunmasını ve akılcı kullanımını hedefleyen, kısaca Ramsar Sözleşmesi (Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi) olarak anılan sözleşmeye göre, sulak alan tanımı oldukça farklı alanları kapsar. Bataklıklar, turbalıklar, taşkın düzlükleri, nehirler, göller, tuzlalar, mangrovlar (bazı tropikal denizlerin kıyılarında bulunan, ıslak ve tuzlu toprağa uyum sağlamış ağaçlarla oluşan bataklık), deniz çayırı yatakları, mercanlar, gelgit anında altı metreden derin olmayan deniz kıyısı alanları gibi kıyı sulak alanları, atık su arıtım gölcükleri ve rezervuarlar gibi insan yapımı alanlar da sulak alan tanımına dahildir. Dünyanın en önemli genetik rezervuarı olan sulak alanlar, dünyadaki tüm türlerin yüzde 40 ını ve tüm hayvan türlerininse yüzde 12 sini barındırır. Ayrıca sulak alanlar; taşkın kontrolü, yeraltı sularının beslenmesi, kıyı çizgisinin korunması, fırtınalardan koruma, sediman ve besin depolama, iklim değişikliğinin kontrolü, su arıtımı gibi birçok işlev ve sulak alan ürünleri sunma, dinlenme ve turizm olanakları gibi birçok değer taşımaktadır. Sulak alanlar yeraltı sularını besleyerek, taban suyunu dengeleyerek, sel sularını depolayarak, taşkınları kontrol ederek, kıyılarda deniz suyunun girişini önleyerek bölgenin su rejimini düzenler. Bulundukları yörede nem oranını yükselterek, başta yağış ve sıcaklık olmak üzere yerel iklim elemanları üzerinde olumlu etki yapar. Dünyadaki karbonun yüzde 40 ını sulak alanlar muhafaza etmektedir; turbalık ve ormanlık sulak alanlar özellikle karbonun depolanması açısından çok önemlidir. Türkiye de 135 uluslararası öneme sahip sulak alan bulunur. Ramsar Sözleşmesi ile 13 sulak alan koruma altına alınmıştır. Türkiye deki Ramsar Alanları şunlardır: Gediz Deltası (İzmir), Manyas (Kuş) Gölü (Balıkesir), Burdur Gölü (Burdur), Sultansazlığı (Kayseri), Seyfe Gölü (Kırşehir), Göksu Deltası (Mersin), Kızılırmak Deltası (Samsun), Uluabat Gölü (Bursa), Akyatan Lagünü (Adana), Yumurtalık Lagünü (Adana), Meke 18