Kiþilik bozukluðu (KB) olan hastalar terapistlerce. Kaçýngan Kiþilik Bozukluðu. Özet

Benzer belgeler
Sosyal fobi, insanlarýn hem sosyal hem de iþ

Sosyal Fobi. Özet. Taný ve Sýnýflandýrma

Paroksetinin Sosyal Anksiyete Bozukluðu Tedavisinde Kullanýmý

Sosyal anksiyete bozukluðu, ilk kez 1966'da Marks

Anksiyete Bozukluðu ve Depresyonun Tanýsal Ýliþkileri

Çekingen Kiþilik Bozukluðunun Klinik Özellikleri ve Tedavisi

Bir psikiyatrik bozukluðun tedavisinde en etkili

YENÝ YAYINLARDAN ÖZETLER

Fobik Bozukluklar. Özet

Yaşlılarda Dirençli Anksiyete Bozukluklarının Tanı ve Tedavisi

Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu Tanýsý Alan Çocuklarýn Ebeveynlerinde Kiþilik Bozukluklarý

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

Prof.Dr. Hatice ÖZYILDIZ GÜZ Ondokuz Mayıs Üniversitesi Psikiyatri ABD

2 - Konuþmayý Yazýya Dökme

Psikiyatrik literatürde 1800'lerden beri görünmekte

Anksiyete Bozukluklarının Tedavisinde Antidepresanlar. Doç Dr Selim Tümkaya

Yaygýn Sosyal Fobi Hastalarýnda Çekingen Kiþilik Bozukluðu ve Psikopatolojiye Etkileri

Obsesif Kompulsif Bozukluk. Prof. Dr. Raşit Tükel İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı 5.

Borderline (sýnýrda) kiþilik bozukluðu nevroz ve. Borderline Kiþilik Bozukluðu. Özet

Sosyal Kaygý Bozukluðu ile Panik Bozukluðu Olgularýnýn Demografik ve Bazý Klinik Özellikler Açýsýndan Karþýlaþtýrýlmasý

Çekirdek belirtileri açýsýndan duygulaným alanýnda. Birinci Basamakta Depresyon: Tanýma, Ele Alma, Yönlendirme. Özet

Larson'un 1960'larda veciz olarak belirttiði gibi,

17a EK 17-A ÖYKÜ KONTROL LÝSTESÝ. ² Rahim Ýçi Araçlar - Ek 17-A²

Cloninger'in Mizaç ve Karakter Boyutlarý ile Kiþilik Bozukluklarý Arasýndaki Ýliþki

Son 10 yıldır ilaç endüstrisi ile bir ilişkim (araştırmacı, danışman ve konuşmacı) yoktur.

Manyetik Rezonans ve Bilgisayarlý Tomografi Öncesi Hastalarda Anksiyete ve Depresyon

Aile Hekimliðinde Genogram

Bulimia Nervozada Tedavi


Depresyon, Pratisyen Hekimler ve Depresyon Eðitimi


Örgütsel Davranýþýn Tanýmý, Tarihsel Geliþimi ve Kapsamý

Anksiyetenin aþýrý ve kiþiyi felç eden formunun bir

Þizofreni özellikle düþünce, algý ve duygulaným

Kalyoncu A., Pektaş Ö., Mırsal H., Yılmaz S., Serez M., Beyazyürek M.

Az sayıda ilaç. Uzun süreli koruyucu kullanım İlaç değişiminin uzun sürede olması. Hastayı bilgilendirme İzleme

Eþtaný (komorbidite), iki ya da daha fazla. Depresif Bozukluklarda Eþtaný (Komorbidite) Özet

Meme Kanserinin Ruhsal ve Sosyal Etkileri Üzerine Bir Çalýþma

1960'lardan Günümüze Depresyonun Epidemiyolojisi, Tarihsel Bir Bakýþ

Yineleyici ve Tek Dönem Major Depresif Bozukluðu Olan Hastalarýn Kiþilik ve Affektif Mizaç Özellikleri

Psikiyatri Hastalarýnda Týp Dýþý Çare Arama Davranýþý: Türkiye'de ve Almanya'da Yaþayan Türkler Arasýnda Karþýlaþtýrmalý Bir Ön Çalýþma

Alkol çok eski zamanlardan beri (M.Ö. 2000) var. Alkol Kullaným Bozukluklarý. Özet

TOPLUMSAL SAÐLIK DÜZEYÝNÝN DURUMU: Türkiye Bunu Hak Etmiyor

Sýnýrda Kiþilik Bozukluðu Aslýnda Bir Bipolar Spektrum Bozukluðu mudur?

Duloksetin: Klinik Kullanýmý

Anksiyete duyarlýlýðý yüksek kiþiler anksiyetedeki

Batman'da Çocuk Psikiyatrisi Polikliniðine Baþvuran Hastalarda Belirti ve Taný Daðýlýmlarý

Týp Fakültesi öðrencilerinin Anatomi dersi sýnavlarýndaki sistemlere göre baþarý düzeylerinin deðerlendirilmesi

Bedensel hastalýðý olanlarda depresyon morbidite

Erken ve Geç Baþlangýçlý Erkek Alkol Baðýmlýlarýnda Sosyodemografik, Klinik ve Psikopatolojik Özelliklerin Karþýlaþtýrýlmasý

Agorofobisi Olmayan Panik Bozukluk Hastalarýnda Eþlik Eden Sosyal Fobik Semptomlarýn ve Sosyodemografik Deðiþkenlerin Ýncelenmesi

Obsesif-Kompulsif Bozukluk

ünite1 Sosyal Bilgiler

Cinsel Mitler ve Cinsel Ýþlev Bozukluklarý

Son yýllarda teknolojinin ve yaþam kalitesinin

Asperger Sendromu ve Yüksek Fonksiyonlu Otizmin Tanýsal Ayýrýmý

Yetişkin Psikopatolojisi. Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR

Þizofreni: Klinik Özellikler, Taný, Ayýrýcý Taný

Sosyal Fobinin Tedavisinde Geri Dönüþümlü Monoamin Oksidaz Ýnhibitörleri (RIMA)

Ýntiharýn Nörobiyolojisi #

2006 cilt 15 sayý

Eriþkinlerde Asperger Bozukluðu: Bir Gözden Geçirme

Çocuk psikiyatrisinde acil durumlara iliþkin ortak bir yol

TÜSAD İnfeksiyon Çalışma Grubu

Yaþlý hastanýn deðerlendirilmesi aþamasýnda bazý

ANKSİYETE BOZUKLUKLARININ KARDİYOVASKÜLER SİSTEM ÜZERİNE ETKİLERİ. Doç.Dr.Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD

Şebnem Pırıldar Ege Psikiyatri AD.

Klinik açýdan anksiyete, yaygýn anksiyete ve panik. Panik Bozukluðu. Özet

Bir týbbi durumun ayýrýcý tanýsýnýn iyi yapýlabilmesi,

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi Açýldý TOHAV'ýn mülteci ve sýðýnmacýlara yönelik devam ettirdiði çalýþmalar kapsamýnda açtýðý SURUÇ MÜLTECÝ DANIÞM

Firmamýz mühendisliðinde imalatýný yaptýðýmýz endüstriyel tip mikro dozaj sistemleri ile Kimya,Maden,Gýda... gibi sektörlerde kullanýlan hafif, orta

Subklinik Hipotiroidili Hastalarda Tiroid Replasman Tedavisinin Anksiyete ve Depresyon Düzeylerine Etkisi

Saðlýklý Bir Diþeti Nasýl Olmalýdýr? Saðlýklý diþeti, çoðunlukla açýk pembe renkli, sert kývamlý, mat, yüzeyi portakal kabuðu görünümünde ve diþlerin

Yaygýn Anksiyete Bozukluðu Tanýlý Bireylere Verilen Psikoeðitimin Tedavideki Etkinliðinin Ýncelenmesi

düþürücü kullanmamak c-duruma uygun ilaç kullanmamak Ateþ Durumunda Mutlaka Hekime Götürülmesi Gereken Haller:

Somatoform Bozukluklarýn Ýlaçla Tedavisi

Karma Anksiyete ve Depresyon Bozukluðu

Bipolar Bozukluk Baþlangýç Yaþýnýn Klinik ve Gidiþ Özellikleriyle Ýliþkisi

Depresyon ve Anksiyete Bozukluklarýnýn Birlikte Bulunmalarý ve Psikofarmakolojik Tedavi Yaklaþýmý

Depresyonda biyolojik tedaviler, farmakoterapi, Depresyonun Biyolojik Tedavileri. Özet

YENÝ YAYINLARDAN ÖZETLER

PSİKOFARMAKOLOJİ-5. ANTİDEPRESANLAR Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül. HKU, Psikoloji YL, 2017 Bahar.

Sivas Numune Hastanesi Acil Servisine Baþvuran Ýntihar Giriþimlerinin Deðerlendirilmesi

ERGENLER ÝÇÝN SOSYAL KAYGI ÖLÇEÐÝNÝN (ESKÖ) GEÇERLÝK VE GÜVENÝRLÝÐÝNÝN ÝNCELENMESÝ

DEHB Tanýlý Çocuklarýn Ebeveynlerinde DEHB Oraný

Anadolu Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi SOSYAL FOBĐ

Anksiyete Bozukluklarına eşlik eden alkol madde kullanım bozukluğu tedavi yaklaşımları

Sosyal Fobi Hastalarýnda Aleksitimi, Umutsuzluk ve Depresyon: Kontrollü Bir Çalýþma

Yaþlýda depresyonun prevalansý, psikopatolojisi, etiyolojisi

Uyku sorunları: Ruhsal bozukluklardaki önemi. Prof. Dr. Mustafa Tayfun Turan Erciyes ÜTF Psikiyatri AD

Depresif semptomatoloji sadece psikiyatri

Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları


Depresyon; emosyonel alanda; disfori, anhedoni,


Alkol Baðýmlýlýðýnda Relaps

m3/saat AISI

ÇOCUK VE ERGEN RUH SAÐLIÐINDA YATAKLI TEDAVÝNÝN YERÝ

DSM-II'de kronik depresyonlar kiþilik bozukluklarý. Distimik Bozukluk. Özet

Ýnsanlýk tarihi kadar eski olan depresif bozukluðun. Depresyon Etiyolojisi. Özet

Transkript:

Kaçýngan Kiþilik Bozukluðu Dr. M. Hamid BOZTAÞ*, Doç. Dr. Mehmet Z. SUNGUR* Özet Kaçýngan kiþilik bozukluðu (KKB) önemli oranda sosyal yeti kaybýna yol açmasýna, bireyin geliþimini ve üretkenliðini kýsýtlamasýna raðmen tedavisi ve yeti kaybýný önlemek diðer kiþilik bozukluklarýna ve birçok psikiyatrik hastalýða oranla daha kolaydýr. Bu yazýda KKB çeþitli boyutlarý ile ele alýnacaktýr. Kiþilik bozukluðu (KB) olan hastalar terapistlerce genellikle klinik pratikte "zor" hastalar olarak deðerlendirilir. Bu tanýmlamanýn birkaç nedeni vardýr. Birinci neden KB olan bireylerin kýsa süreli tedavilerden çok uzun süreli psikodinamik yönelimli terapilerden yaralanacaklarý biçimindeki yaygýn görüþtür. Ýkinci neden KB düþünülen bireylerde patolojinin uzun süredir devam etmesi, baþlangýç yaþýnýn erken oluþu, intihar düþünce ve giriþimlerinin yaygýnlýðý, kiþiler arasý iliþkilerde yaþadýklarý derin sorunlar ve bunlarýn sonucunda çeþitli iþlevsellik alanlarýnda bozulmanýn sýk görülmesidir. Bu yaþantýlarýn herhangi birinin tek baþýna bile görülmesinin klinisyenleri zorladýðý ve böylelikle "zor" tanýmlamasýnýn çok da haksýz olmadýðý açýktýr. Kaçýngan Kiþilik Bozukluðu (KKB) için de geçerli olan ek bir sorun da DSM- * Ankara Üniversitesi Týp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalý, ANKARA IV deki eksenler arasýndaki fenomenolojik benzerlikler ve bunun neden olduðu tanýsal karmaþalardýr. Yaygýn tip sosyal fobi ile KKB oldukça sýk bir arada görülürler ve çoðu zaman ayýrýcý tanýda güçlük oluþtururlar ve ayrýca bu iki bozukluðu birbirinden ayýrmanýn gerekip gerekmediði konusu da tartýþmalýdýr. KKB'nin baþlýca özelliði, genç eriþkinlik döneminde baþlamasý ve toplumsal ketlenmenin, yetersizlik duygularýnýn ve olumsuz deðerlendirilmelere aþýrý duyarlýlýðýn bulunmasýdýr. Bu tartýþmalý bozukluk, þizoid hastalardan farklý olan bir grup sosyal içe çekilmiþ bireyi tanýmlamak için oluþturulmuþtur. KKB olan bireyler reddedilmeye aþýrý duyarlýlýk gösterirler ve bu duyarlýlýk sosyal yaþamdan kaçýnmalara yol açabilir. Çekingen olmalarýna raðmen asosyal deðildirler ve arkadaþlýk kurmak için büyük istek gösterirler ancak çevresindekiler tarafýndan eleþtirilmeden kabul edileceklerine iliþkin güçlü teminatlara gereksinim duyarlar. Bu 71

BOZTAÞ MH, SUNGUR MZ. insanlar yaygýn olarak "aþaðýlýk kompleksli" insanlar olarak tanýmlanýrlar (ICD-10 da anksiyöz kiþilik olarak tanýmlanmýþtýr). Bu yazýda öncelikle kaçýngan kiþilik bozukluðu ile ilgili tanýmlayýcý çalýþmalar daha sonra dinamik çalýþmalar üzerinde durulacaktýr. DSM-III'ten önce KKB, þizoid KB ve þizotipal KB ayný nozolojik antite içerisinde yer alýyordu. DSM-III ile beraber bu üç bozukluðun taný kriterleri birbirinden ayrýlmýþtýr. Þizotipal KB'nin þizofreni ile olan genetik ve nöropsikolojik yakýnlýðý, bu bozukluðun diðer iki bozukluktan ayrýmýný kolaylaþtýrmýþ ve daha nesnel bir temele oturmasýný saðlamýþtýr. Ancak, diðer iki bozukluðun birbirinden ayrýmý tartýþmalýdýr. DSM- III'e göre iki bozukluk arasýndaki temel ayrým, KKB olgularýnýn kiþiler arasý iliþki kurmak istemek ile beraber bundan kaçýnmalarý, oysa þizoid KB olgularýnýn yakýn iliþki kurmayý istememesidir. Ancak bu ayrým pek çok açýdan eleþtirilmiþtir ve bu eleþtirilere cevap olarak DSM-III-R'de taný ölçütleri deðiþtirilmiþtir. "Düþük benlik saygýsý" ve "sevgi ve kabul isteði" gibi bir çok duruma uyabilecek özgül olmayan ölçütler çýkartýlmýþtýr. Bunun yanýnda, KKB yi psikoanalitik fobik karakter kavramýna yakýnlaþtýrmak için "utanmaktan aþýrý korku" ve "günlük yaþamdaki risklerin abartýlmasý" gibi yeni özellikler ve kaçýnma davranýþýnýn kiþiler arasý iliþkilerin yaný sýra ortamlarý da kapsadýðý bilgisi eklenmiþtir. Taný kategorisinin bu biçimi de sorunlu olsa da Fenichel tarafýnda tanýmlanan fobik kiþiliðe yakýn olduðunda daha çok kabul görmüþtür. Dahasý, bu deðiþimler KKB'yi geliþimsel olarak daha primitif bir bozukluktan nörotik bir karakter haline getirmiþtir. Bazý yazarlara göre, bölünme ve kimlik diffüzyonu nedeniyle þizoid KB borderline spektrumuna daha yakýndýr. Tersine, KKB'de kiþilik diffüzyonu yoktur, bölünme yerine represyon ve daha üst düzey savunmalar kullanýlmaktadýr. Akhtar a göre (1986), nasýl obsesif KB, obsesyonel nevrozun ego-sintonik karakterolojik karþýlýðý ise; KKB de, fobik nevrozun egosintonik karakterolojik karþýlýðýdýr. Bu iki ayrýmýn temelinde açýktýr ki þizoid kiþilik borderline kiþilik organizasyonunun bir varyantýdýr, oysa ki kaçýngan kiþilik daha ileri veya nörotik tipte bir karakter organizasyonudur. Þizoidlerde, kaçýnganlara oranla daha travmatik çocukluk, daha fazla taciz edildiði bir ergenlik öyküsü vardýr. Daha büyük ego hasarlarý ve içe alýnmýþ nesne iliþkilerinde daha derin patolojilerinin olmasý hastalýklarýn sýnýflandýrýlmasý sýrasýnda farklý gruplandýrýlmayý desteklemektedir. KAÇINGAN KÝÞÝLÝK BOZUKLUÐU ÝÇÝN TANI ÖLÇÜTLERÝ DSM-IV de KKB için daha özgül hale getirilen taný ölçütleri þunlardýr: Aþaðýdakilerden dördünün yada daha fazlasýnýn olmasý ile belirli, genç eriþkinlik döneminde baþlayan ve deðiþik koþullar altýnda ortaya çýkan, toplumsal ketlenmenin, yetersizlik duygularýnýn ve olumsuz deðerlendirilmeye aþýrý duyarlýlýðýn olduðu sürekli bir örüntü: 1. Eleþtirilecek, beðenilmeyecek yada dýþlanacak olma korkusuyla çok fazla kiþiler arasý iliþki gerektiren mesleki etkinliklerden kaçýnýr, 2. Sevildiðinden emin olmadýkça insanlarla iliþkiye girmek istemez, 3. Mahcup düþeceði yada alay konusu olacaðý korkusuyla yakýn iliþkilerde tutukluk gösterir, 4. Toplumsal durumlarda eleþtirileceði ya da dýþlanacaðý üzerine kafa yorar, 5. Yetersizlik duygularý yüzünden yeni kiþilerle ayný ortamda bulunduðu durumlarda ketlenir, 6. Kendisini toplumsal yönden beceriksiz, kiþisel olarak albenisi olmayan biri olarak yada baþkalarýndan aþaðý görür, 7. Mahcup düþebileceðinden ötürü kiþisel giriþimlerde bulunmak ya da yeni etkinliklere katýlmak istemez. EPÝDEMÝYOLOJÝ DSM-IV'deki yaygýnlýk oranlarý genel populasyonda %0.5-1 ve psikiyatrik hastalýðý bulunanlarda %10 olarak verilmiþtir. DSM-IV'e göre bu bozukluk erkekler ve kadýnlarda eþit sýklýkta görülmektedir. ETÝYOLOJÝ ABD'de yapýlan çalýþmalar çocuklarýn %10-15'inin huzursuz utangaç, yabancýlardan korkan, sessiz, içe dönük olduðunu bildirmektedir; bunlar kýsaca davranýþsal inhibisyonu olan çocuklar olarak tanýmlanmaktadýr. Kagan ve arkadaþlarý (1987) davranýþsal inhibisyonu olan ve olmayan çocuklarý bebeklikten 8 yaþýna kadar izledikleri çalýþmalarýnda bazý önemli sonuçlar elde etmiþlerdir: Ýnhibe çocuklarda amigdala ve hipotalamusta düþük bir uyarýlma eþiðine, kalp hýzý deðiþkenliði ve orta þidette stresörlerle kalp hýzýnda aþýrý bir artýþ gibi 72

KAÇINGAN KÝÞÝLÝK BOZUKLUÐU sempatik aktivasyon belirtilerine rastlanmýþtýr. Bu bulgular inhibe çocuklarda sempatik tonusun artmýþ olduðunu desteklemektedir. Yapýlan ikiz çalýþmalarý monozigot ikizlerin, dizigotik ikizlere oranla daha yüksek oranlarda benzer sosyal fobik belirtiler gösterdiklerini ortaya koymuþtur. Bir çalýþmada davranýþsal inhibisyonu olan çocuklarýn ana-babalarýnda sosyal fobi görülme olasýlýðý %18 olarak bulunmuþtur, bu oran davranýþsal inhibisyonu olmayan çocuklarýn ana-babalarýnda %0, kontrol grubunda ise %3 olarak bulunmuþtur. Tüm bu bulgular, genetik geçiþle ilgili olabileceði gibi, çocuðun anksiyeteyi ve sosyal kaçýnmayý öykünme yoluyla öðrenmesine, büyüme ve geliþme süreçlerinde sosyal becerileri iyi bir rol modeli olmamasýna yada aþýrý kollayýcý ana-baba tutumlarýna da baðlý olabilir. BÝYOLOJÝK TEMEL Hayvan çalýþmalarýnda 5-HT'erjik dorsal raphe çekirdeklerinden substansia nigriaya çýkan projeksiyonlar nigrostrial dopaminerjik nöronlarý inhibe eder ve cezalandýran ödüllendirmeyen, engelleyici sinyalleri aktive eden temel durum budur. Benzodiazepinler dorsal raphe nükleusundan köken alan serotoninerjik nöronlarýn inhibisyonu ile edilgen kaçýnma davranýþýný disinhibe eder. Dopaminerjik serotoninerjik etkilenme yaklaþma-kaçýnma davranýþýný ayarlamayý saðlar. Dorsal rapheden anterior serotoninerjik projeksiyon striatuma, akkumbense, amigdala ve frontal kortekse genellikle serotonin tip 2 reseptörleri ile beraberdir. Daha genel olarak artmýþ davranýþsal inhibisyon (örneðin fazla zararlý kaçýnma) bireyleri anksiyete, depresyon ve düþük kendilik saygýsýna yatkýn hale getirir. Zararlý kaçýnma davranýþý puanlarý effektif antidepresan tedavi ile düþürülür ancak yüksek zararlý kaçýnma davranýþý puanlarý trisiklik ilaçlara ve selektif serotonin gerialým inhibitörlerine (SSRI) zayýf cevabýn yordayýcýsýdýr. Sosyal anksiyete bozukluðunun belirtilerinde merkezi dopaminin rolünü gösteren bir çalýþma da NC 100 sýçan modelidir. Dýþadönüklüðün artmýþ merkezi dopamin salýnýmýnýn iliþkili olabileceðinden yola çýkýlarak sosyal aktivite olduðu düþünülen dýþadönüklükle merkezi dopamin salýnýmýnýn iliþkisi olduðu varsayýmý ortaya atýlmýþtýr. NC sýçanlarýnda görülen saldýramama durumu nükleus akkumbensteki azalmýþ dopamin aktivitesi ile iliþkilidir. Dopamin aktivitesindeki bu azalma ayný terminal bölgelerindeki dopamin reseptörlerinin "upregulasyonu" ile ilintilidir. Bazý nöropsikolojik çalýþmalar hoþlanýlmayan durumlara eþlik eden zarar veren kaçýnma davranýþlarýndaki bireysel farklýlýklarýn kiþiliðin diðer boyutlarýyla orantýlý olmadýðýný göstermiþtir. NIMH saðlýklý eriþkin gönüllülerde pozitron emisyon tomografi (PET) ile zararlý kaçýnma davranýþýnda anterior paralimbik bölgede akým artýþý, sað amigdal ve insulada, sað orbitofrontal kortekste ve sol medial prefrontal kortekste gösterilmiþtir. Bu aktivasyon biçimi dorsal raphenin 5-HT 2 terminal projeksiyonuna karþýlýk gelir bununla beraber 5-HT 2 reseptör sayýlarý sadece trombosit çalýþmalarýnda orantýlý bulunmuþtur. Yüksek plazma GABA konsantrasyonlarý düþük zarar veren kaçýnma davranýþý ile orantýlýdýr. Plazma GABA konsantrasyonu anksiyeteye yatkýnlýðýn diðer ölçümleriyle orantýlýdýr ve bu beyindeki GABA konsantrasyonu ile orantýlýdýr. Son olarak kromozom 17q 12 üzerindeki serotonin transportunun ifade edildiði genin regülasyonu ile zararlý kaçýnmanýn test edildiði 6 çalýþmanýn 4 ünde %4 ile %9 arasýnda bir farklýlýk görülmüþtür. Bu bulgularda hem GABA hem de dorsal raphe serotoninerjik projeksiyonlarýnýn etkili olmasý zararlý kaçýnmanýn ölçüldüðü davranýþsal inhibisyonun altýnda yatan bireysel farklýlýðý destekler. DÝNAMÝK ÇALIÞMALAR Utangaçlýk ve kendini ortaya koyma (self-exposure) birbiriyle yakýndan iliþkilidir. KKB olgularý genellikle kendilerini zedelenebilir hale getirecek olan, kendilerinin bazý yönlerini açýða vurmalarýný gerektiren tüm durumlardan kaçýnýrlar. Suçluluk bazý içsel kurallarýn çiðnenmesi sonucu ortaya çýksa da, utanç daha çok bireyin kendisini herhangi bir içsel standarda göre yetersiz hissetmesi sonucu oluþur. Bu baðlamda, yapýsal modelde suçluluk süperegoya daha yakýnken utanç ego idealine daha yakýndýr. KKB hastalarý sosyal ortamlardan kaçýnýrlar çünkü bu ortamlarda yetersizliklerinin ortaya çýkacaðýndan korkarlar. Kendileri ile ilgili birçok özellikten dolayý utanç duyabilirler, kendilerini güçsüz, baþarýsýz, fiziksel ya da ruhsal olarak eksik, diðer insanlarla baþa çýkamayan bireyler olarak görebilirler. KKB si olan bireyler, kendilerini utançtan korumak için kiþiler arasý iliþkiden ve kendilerini ortaya koy- 73

BOZTAÞ MH, SUNGUR MZ. malarý gereken durumlardan kaçarlar. Utanç, indirgemeci bir þekilde çocuðun hayatýndaki her hangi bir özel ana baðlanamaz, daha çok deðiþik yaþlardaki birçok olayýn sonucudur. Yaþamýn çok erken bir döneminde, hatta bebekler 8 aylýkken yabancý kiþilerin varlýðýnda utanç belirgindir. Ayrýca idrar ve gaita kaçýrma olaylarý ve buna anne babanýn verdiði tepkilerin içselleþtirilmesinde de utanç belirgindir. Hasta kendisi için önemli olan kiþilerle karþýlaþtýðýnda geçmiþteki bu deneyimler yeniden canlanabilir. KKB li bazý hastalarýn kiþisel öykülerinde enürezis olgularý ile karþýlaþmak mümkündür. AYIRICI TANI KKB'nin özellikle toplumumuzda sýk görüldüðü, hafif derecelerinin bir bakýma destek ve beðeni topladýðý düþünülmektedir. "Mahcup genç, mahcup taze" deyimleri kýsmen toplum beðenisini göstermektedir. Bu tür utangaç, çekingen kiþilik ile KKB arasýndaki sýnýrý çizmek zordur. Ancak KKB yi erken tanýmak bu hastalarýn bireysel geliþimleri ve sosyal konumlarýnýn gelecekte ne olacaðýný belirlemekte oldukça önemlidir. Patolojik ve normal sosyal anksiyetenin ayný yelpazenin iki ucunu mu oluþturduðu yoksa bunlarýn iki ayrý fenomen olarak deðerlendirilmesi gereken durumlar mý olduðu açýk deðildir. Ergenlerde utangaçlýk, içinde bulunulan geliþim döneminin bir özelliði olarak sýklýkla görülür. Belli ölçüde sosyal ya da performans anksiyetesi yaþamak normaldir ve ayný anksiyete önemli kiþiler arasý olaylarýn provasýnýn yapýlmasýný saðlayarak avantaj bile saðlayabilir. Bu tür sosyal ortamlarla tekrar tekrar karþýlaþmak normal kiþilerde baþlangýçta yaþanan anksiyetenin azalmasýný saðlar. Aslýnda utangaçlýk, birçok kiþi tarafýndan orta þiddette sosyal fobiyi tanýmlamak için kullanýlmaktadýr. Hekimler sosyal fobiyi daha ciddi düzeyde bir utangaçlýk olarak görüp klinik tabloyu atlamamaya özen göstermelidirler. Utangaçlýk rahatsýzlýk verici ve hoþ olmayan fakat genellikle yeti yýkýmýna yol açmayan bir kavram olarak tanýmlanýr. Bu nedenle sosyal fobi tanýsýnýn konmasý, belli oranda sosyal ve mesleki sorunlarýn oluþup oluþmamasýna baðlýdýr. Bir de, utangaçlýðýn belli sosyal ortamlara özgü olmaktan çok yaygýn olma eðiliminde olduðu, dolayýsýyla belli ortamlarda rahatsýzlýðý olan kiþilerde fobi tanýsýnýn daha çok düþünülmesi gerektiði unutulmamalýdýr. KKB ile yaygýn tip sosyal fobi arasýnda büyük ölçüde örtüþme vardýr, öyle ki benzer durumlar için birbirlerinin yerine geçebilecek kavramlar olarak görülebilirler. Sosyal fobiye eþlik eden en yaygýn kiþilik bozukluðu KKB dir. Bazý çalýþmalarda sosyal fobi tanýsý konan kiþilerin %60 ýnýn KKB taný kriterlerini karþýladýðý bulunmuþtur. Bununla beraber komorbiditenin böylesine fazla olmasý DSM-IV deki semantik problemlerden kaynaklanmakta olabilir. KKB taný kriterleri sosyal fobi taný kriterlerine çok benzediðinden bu çakýþma sürpriz deðildir. Herhangi bir sosyal fobi vakasý da, ek olarak KKB tanýsý alanlar da, ayný biçimde tedavi edilirler. Tedavi KKB si olan kiþilerde daha yavaþ, zor ve uzun olabilir çünkü KKB olanlarda rahatsýzlýk daha yaygýn ve kroniktir. Hem KKB de, hem de agarofobi ile birlikte panik bozukluðunda kaçýnma olur ve çoðu zaman her ikisi de bir arada görülür. Agarofobi ile birlikte panik bozukluðunda kaçýnma panik ataklarýnýn baþlangýcýndan sonra baþlar ve bu ataklarýn sýklýðýna ve yoðunluðuna göre deðiþir. Yaygýn anksiyete bozukluðu: Yaygýn anksiyete bozukluðunda kiþi sosyal olan veya olmayan tüm durumlarda yaygýn kaygý ve endiþe yaþadýðý için bir ölçüde sosyal anksiyete bozukluðu ile örtüþmesine karþýn, kesin sýnýrlarýný belirleyecek kesin ölçütler belirlenmemiþtir. Bu hastalara oranla sosyal anksiyete bozukluðu olanlarda baþaðrýsý, ölüm korkusu, terleme, kýzarma ve soluma güçlüðü daha seyrek oluþmaktadýr. Ayýrýcý taný için önemli olan ölçüt utanma ve aþaðýlanma korkusudur. Diðer kaygýlarla birlikte bu korkular da mevcutsa iki taný birlikte konulabilir. Hem KKB, hem de baðýmlý kiþilik bozukluðu yetersizlik, eleþtirilmeye aþýrý duyarlýlýk ve güvence gereksinmesi duygularý ile belirlidir. Ancak KKB li kiþilerde öylesine güçlü aþaðýlanma ve reddedilme korkularý vardýr ki kabul göreceklerinden emin olana dek kendilerini geri çekerler. Bunun tersine baðýmlý kiþilik bozukluðu olan kiþiler iliþkilerden kaçmaktan ya da kendini geri çekmekten çok, önemli bulduklarý diðer kiþilerle baðlantý kurma ve bu baðlantýyý sürdürme eðilimindedir. KKB de birincil kaygý odaðý aþaðýlanma ve dýþlanmadan kaçýnmadýr, oysa baðýmlý kiþilik bozukluðunda odak ilgi ve bakým alma üzerinedir. Bununla birlikte KKB ve baðýmlý kiþilik bozukluðu birlikte ortaya çýkma eðilimindedir. KKB, baðýmlý kiþilik bozukluðuna klinik olarak oldukça benzer. Baðýmlý kiþilik bozukluðu olan hastalarda terkedilmiþ veya sevilmemiþ olma 74

KAÇINGAN KÝÞÝLÝK BOZUKLUÐU korkusunun KKB si olan hastalardan daha fazla olduðu tahmin edilir ancak klinik özellikler ayýrt edilemeyebilir. KKB gibi þizoid kiþilik bozukluðu ve þizotipal kiþilik bozukluðu da sosyal ortamlardan kaçýnma ve kaçma ile belirlidir. Ancak KKB li kiþiler baþkalarýyla iliþkiye girmek isterler ve yalnýzlýklarýný çok derinden hissederlerken, þizoid ve þizotipal kiþilik bozukluðu olanlar toplumdan uzak olmalarýndan yakýnmazlar, hatta bunu tercih ediyor bile olabilirler. KKB li hastalar güçlü sosyal iletiþim kurma istekleriyle yalnýz kalmak isteyen þizoid kiþilik bozukluklu hastalardan ayýrt edilir. Hem paranoid kiþilik bozukluðu hem de KKB li olanlar baþkalarýna güvenme konusunda tereddüt ederler. Ancak KKB de bu tereddüt baþkalarýnýn kötü niyetli olmalarýndan çok mahcup düþmekten yada yetersiz olarak algýlanmaktan korkmaya baðlýdýr. KKB li hastalar, borderline ve histriyonik kiþilik bozukluklu hastalar gibi talepkar, hak iddia eden, irritabl ve tepkileri önceden kestirilemeyen hastalar deðildirler. Birden fazla kiþilik bozukluðu taný ölçütlerini karþýlayan olgularda her iki taný birlikte konulabilir. KKB genel týbbi durumun yol açtýðý kiþilik bozukluðundan ayýrt edilmelidir, bu durumda kiþilik özellikleri merkezi sinir sistemiyle ilgili genel týbbi bir durumun doðrudan etkilerinden kaynaklanýr. Ayný zamanda kronik madde kullanýmý ile birlikte geliþen semptomlardan (baþka türlü adlandýrýlamayan kokainle iliþkili bozukluk gibi) ayýrt edilmelidir. Beden dismorfik bozukluðu olan olgularda týpký sosyal fobiklerde olduðu gibi sosyal ortamlarda anksiyete yaþama, baþkalarý tarafýndan olumsuz deðerlendirilme korkusu ve kaçýnma davranýþlarý yaygýn olarak görülebilmektedir. Ancak bu hastalar sosyal fobiklerin aksine, sosyal ortamlar dýþýnda da anksiyete yaþamayý sürdürürler. Sosyal fobikler çoðunlukla kendi kaygýlarýný anlamsýz bulurken, bunlar kaygýlarýnýn anlamsýz olduðunu düþünmezler. KOMORBÝD DURUMLAR DSM-IV te sosyal fobi ölçütleri daha rafine hale getirilmiþtir. Sosyal fobinin neden olduðu ciddi bozukluðu ve özgül fobiden farkýný gösterebilmek için hastalara bozukluðun parantez ismi olarak "sosyal anksiyete bozukluðu" ismi verilmiþtir. Ayrýca çocuklara özgü özellikler belirlenmiþtir. Çocuklarýn sosyal iliþki kurma becerisinin varlýðýnýn gösterilmesi ve arkadaþ iliþkilerinde anksiyetenin belirgin olmasý gerekmektedir. Ayrýca çocuklar anksiyete belirtilerini yetiþkinlerden farklý gösterebilirler; aðlayabilirler, donakalabilirler veya yabancýlarla iliþkilerden tamamen kaçýnabilirler ve bu korkularýnýn mantýksýz olduðunu kabul etmeyebilirler. Sosyal anksiyete bozukluðunun çocuklarda olan bir diðer biçimi de "seçici mutizm"dir. Bu durumdaki çocuk yalnýzca belirli sosyal durumlarda konuþma konusunda sýkýntý çeker; diðer durumlarda hiçbir sorun yoktur. Çalýþmalara göre seçici mutizm tanýsý alan çocuklarýn %100'ü ayný zamanda sosyal anksiyete bozukluðu taný ölçütlerini de karþýlarlar. Ayrýca %70 inde sosyal anksiyete bozukluðu olan birinci derece akraba vardýr. Ayrýca bir baþka ilginç bulgu da, seçici mutizm tanýsý alan hastalarýn çoðunun sosyal anksiyete bozukluðu tedavisinde etkili olan ilaç tedavisinden (SSRI) yarar görmesidir. Ayrýca sosyal anksiyete bazý týbbi durumlarýn sonucu ortaya çýkabilir, örneðin bireyler obezite, akne, kekemelik, benign esansiyel tremor yada parkinsonizm bozukluðu nedeniyle aþýrý endiþelenip sosyal ortamlardan kaçýnabilirler. Bunlar DSM-IV te ne sosyal fobi ne de KKB baþlýðý altýnda yer almaz çünkü anksiyete týbbi durumlara ikincil geliþmiþtir ve bu nedenle baþka türlü adlandýrýlamayan anksiyete bozukluðu kategorisinde incelenirler. Ancak sekonder sosyal anksiyetesi olan bireylerde sýklýkla sosyal fobi için etkili olduðu gösterilen farmakolojik ve biliþsel davranýþ terapisinden fayda görürler. Birçok araþtýrmacýnýn önerdiðine göre sosyal fobi ve KKB farklý tanýsal durumlar olmaktan çok ayný spektrumdaki psikopatolojinin parçalarý gibi düþünülmelidir. Görüldüðü gibi "sosyal fobi, yaygýn tip" ile KKB arasýnda örtüþen ve ayýrt etmeyi güçleþtiren önemli sayýda özellik vardýr. Bu sonuç DSM-IV ün týbbi modele dayanan salt betimleyici bir sistem olmasý ve hiçbir kuramsal bilgi içermemesinin getirdiði sorunlardan kaynaklanmaktadýr. 1996 da Alanya da düzenlenen anksiyete bozukluklarý sempozyumunda sunulan yaygýn ve özgül sosyal fobi ve çekingen kiþilik iliþkisinin biyopsikososyal etiyoloji açýsýndan netleþtiren bir þema önerisi,bu kuramsal eksikliði giderici nitelikte görülmektedir (Þekil 1). Ýntihar giriþimi ve tamamlanmýþ intihar riski de ikincil hastalýk geliþtikçe artýþ gösterir. Eþzamanlý hastalýk eþlik etmeyen sosyal anksiyete bozukluðunda yaþam boyu intihar riski %1 iken eþzamanlý bir psikiyatrik hastalýk varlýðýndabu oran %15.7'e kadar artar. 75

BOZTAÞ MH, SUNGUR MZ. Genetik geçiþ Anksiyöz ebeveyn Güvensiz baðlanma Düþük sempatik aktivasyon eþiði Davranýþta tutukluk (inhibisyon) Artmýþ koþullanma riski Travmatik yaþantýlar ÖZGÜL SOSYAL FOBÝ Ebeveyn tutumlarý YAYGIN SOSYAL FOBÝ (ÇEKÝNGEN KÝÞÝLÝK) Þekil 1. Yaygýn ve özgül sosyal fobi. Sosyal anksiyete bozukluðuna (özellikle yaygýn tipi ki %70-80 KKB ile birlikte görülür) ikincil geliþen psikiyatrik hastalýk oraný yüksektir. Çoðu olgularda (%77) sosyal anksiyete bozukluðu diðer psikiyatrik bozukluklardan önce geliþir. Diðer kaygý bozukluklarý, major depresyon ve ilaç ve alkol kötüye kullanýmý riskinde artýþ mevcuttur. Alkol ve madde kötüye kullanýmý: Alkol kötüye kullanýmý ve baðýmlýlýðý sýklýkla sosyal anksiyete bozukluðuna eþlik eder. Schuckit ve arkadaþlarý (1997) alkol baðýmlýlýðý ile sosyal anksiyete bozukluðu arasýnda yakýn iliþki olduðunu bildirmiþtir. Alkol baðýmlýlýðýnda yaþam boyu sosyal anksiyete bozukluðu görülme sýklýðý alkol baðýmlýlýðý olmayanlarýn yaklaþýk iki mislidir. TEDAVÝ Sosyal fobiklerin önemli bir kýsmý KKB tanýsý almaktadýr. KKB li olan hastalarýn ise tamamý sosyal fobi tanýsý alýrlar. Bu nedenle bu iki bozukluðun tedavisinde ayný ilaçlar ve ayný biliþsel davranýþçý yaklaþýmlar kullanýlabilir. Bir psikiyatrik bozukluðun tedavisinde en etkili yaklaþým, o bozukluðun ortaya çýkmasýnda ve devam etmesindeki etkenlerin anlaþýlýr hale getirildiði bir rasyonel sunan ve bu temel patolojiye odaklanan tedavilerin yapýldýðý yaklaþýmlardýr. Sosyal fobinin tedavisinde en etkili yaklaþým biliþsel davranýþçý terapiler olmaktadýr. Çünkü sosyal fobi tanýsý konan bireylerde gözlenen ve hastalýðýn daha iyi anlaþýlmasýný saðlayan ve böylelikle hastalýðýn devamýndaki biliþsel yönlere iþaret eden bazý ortak özellikler vardýr. Yüzleþtirme: Alýþtýrma amacýyla yapýlan yüzleþtirme bireyin korkulan uyaranla hayali ya da doðrudan (invivo) karþýlaþmasýný gerektirir. Sosyal fobide (SP) hayali yüzleþmenin etkinliðini araþtýran az sayýda çalýþma olmakla beraber invivo yüzleþtirmenin etkinliði gösterilmiþtir. Ancak sadece yüzleþtirme biliþsel deðiþim yada tedavi devamlýlýðý anlamýnda optimal sonuç vermeyebilir. Birçok teorisyene göre bunun nedeni bozukluðun ana özelliðinin bir biliþsel yapý (örneðin; olumsuz deðerlendirilme korkusu) olmasýdýr. Anksiyetenin iþlevsel olmayan inançlar ve bilgi iþlenmedeki yanlýþlýklar nedeniyle sürdüðü kabul edildiðinden baþarýlý tedavide bu biliþsel bozukluðun düzeltilmesi gerekir. BÝLÝÞSEL YENÝDEN YAPILANDIRMA ÝLE KOMBÝNE EDÝLMÝÞ YÜZLEÞTÝRME Biliþsel yeniden yapýlandýrma Beck in biliþsel terapisine ve Ellis in rasyonel emosyonel terapisine dayanýr. Bu iþlemde bireylere þunlar öðretilir. 1. Stresli yada anksiyete oluþturan ortamlardaki olumsuz düþünceleri belirlemek, 2. Bu düþüncelerin önceden planlanmýþ davranýþsal deneylerin sonucunda elde edilen nesnel bilgilerle karþýlaþtýrarak doðruluðunun deðerlendirilmesi, 3. Elde edilen bu bilgilere dayanýlarak alternatif iþlevsel düþüncelerin geliþtirilmesi. Bu iþlemle ve alternatif düþünceleri yüzleþtirme sýrasýnda kullanýlarak hasta bu ortamlara önceden gösterdiði davranýþý deðiþtirebilir ve böylece anksiyetesi azalýr. Biliþsel-davranýþçý grup tedavisi (BDGT) Bu tedavi en sýk biçimde haftalýk 2.5 saatlik seanslar 76

KAÇINGAN KÝÞÝLÝK BOZUKLUÐU halinde 12 hafta için uygulanýr. Optimal hasta sayýsý altýdýr. Grubun yaþ, sosyoekonomik durum ve sosyal fobi alt tipi deðiþkenleri açýsýndan homojen olmasýna çalýþýlýr. Gevþeme Stratejileri: Gevþeme stratejileri sosyal fobiklerin performanslarýný etkileyen fizyolojik uyarýlmada aþýrý bir artýþ yaþadýklarý fikrine dayanýr. Uygulamalý gevþeme sýrasýnda hasta anksiyetenin fizyolojik duyumlarýna dikkatini toplamayý öðrenir. Daha sonra günlük aktiviteleri sýrasýnda çabuk bir þekilde gevþemeyi öðrenir son olarak hastalar gevþeme becerilerini anksiyete uyandýran ortamlarda uygulamayý öðrenir. FARMAKOTERAPÝ Farmakoterapi daha çok anksiyete ve depresyon tabloya eþlik ettiðinde kullanýlýr. Bazý hastalarda otonom sinir sistemi hiperaktivitesini azaltmak için Beta blokörler (örneðin; atenolol) kullanýlýr ki KKB'li hastalarda özellikle de onlara korku veren durumlara yaklaþtýklarýný hissettiklerinde otonom hiperaktivite olasýlýðý artar. Kabul görmemeye yönelik duyarlýlýðý azaltmada özellikle serotoninerjik ajanlar faydalý olabilir. Kiþilik bozukluklarýnýn tedavisinde uzun süreli dinamik yönelimli psikoterapiler gerektiðine iliþkin görüþlere karþýn günümüzde kiþilik bozukluklarýnýn standart tedavisinde semptomatik yaklaþýmlarýn yeri önemlidir. Genellikle plaseboya oranla %20-30 daha fazla semptom düzelmesi oluþturur. Farmakolojik tedavi genellikle kýsa dönem semptomlarýna odaklanmýþtýr (örneðin; intihar eðilimi ve paronaya) ancak artan sayýda otörler uzun dönemdeki patolojiyi daha iyi tedavi ettiklerini savunmaktadýrlar (dürtü kontrol bozukluðu, anksiyete, affektif disregülasyon). KKB de atipik depresyon, disfori ve anksiyete oldukça sýktýr. Atipik depresyon ve disfori trisiklik ilaçlara nadiren cevap verir en çok selektif serotonin reuptake inhibitörü (SSRI) veya mono amin oksidaz inhibitörleri (MAO) ile tedavi edilir. C kümesi kiþilik bozukluklarý artmýþ zarar veren kaçýnma davranýþý ile karakterizedir ve belirgin bir anksiyete eþlik eder. Diðer kiþilik bozukluðu alttiplerinde tekrarlayan gözlemlerde depresyon epizodlarýnýn en fazla %25'inde durum semptomu olarak anksiyete semptomlarý görülmektedir. Ciddi davraným inhibisyonu olan hastalarda (özellikle kaçýnma davranýþý) fenelzin ve fluoksetin düzelmeye yol açabilir. Biliþsel anksiyete daha çok benzodiazepinlere cevap verirken somatik anksiyete daha çok MAO inhibitörlerine cevap verir. Somatik anksiyetenin bazý komponentleri beta adrenerjik reseptör antagonistlerine cevap verebilir. MAO inhibitörlerinin, SSRI'larýn, benzodiazepinlerin, β-blokörlerin ve buspironun etkinliði plasebo kontrollü çalýþmalarda araþtýrýlmýþtýr. MAO Ýnhibitörleri Fenelzin sülfatýn etkinliði birçok çalýþmada gösterilmiþtir. Ancak bu terapi için hastanýn diyet kýsýtlamalarýna kesin olarak uymasý gereklidir. MAO inhibitörleri monoaminoksidaz enzimini geri dönüþsüz olarak inhibe ettiði için tiramin, dopamin, triptofan ve diðer mono aminleri içeren maddelerle beraber alýndýðýnda hýzlý þekilde kan basýncýný yükseltebilir. Fenelzin kullanýmýnýn etkinliðini gösteren dört çalýþma vardýr ve diðer tedavilerin iþe yaramadýðý durumlarda kullanýlabilir. Bir çalýþmaya göre fenelzinin etkinliði ilk 4 hafta içinde baþlayabilir. En sýk görülen yan etkiler sedasyon (%50-%11.5), ortostatik hipotansiyon (42.3-3.8), aðýz kuruluðu (38.5-8), kabýzlýk (38.5-8), libidoda azalma (26. 9-0), ejekülasyon sorunu (19. 2-0), uykusuzluk (15.4-0), vertigo (11.5-4), baþaðrýsý (10.2-3.8) olarak belirlenmiþtir. Bu yan etkilerin çoðu tedavi süresince devam etmiþtir. Liebowitz fenelzin, atenolol ve plaseboyu karþýlaþtýrmýþtýr. 8 hafta sonunda fenelzin alanlarda iyileþme oraný %64, plasebo da %23 olarak bulunmuþtur. 8 haftalýk izlem sonunda fenelzinle elde edilen düzelmenin devam ettiði görülmüþtür. Bir çalýþmada hastalarýn fenelzin, alprazolam, BDGT ve plasebo aldýðý durumlar karþýlaþtýrýlmýþtýr. Bu çalýþmaya göre tüm gruplarda düzelme görülmüþtür ve gruplar arasýnda belirgin fark yoktur, ancak fenelzin alan hastalarda sürekli kaygý puanlarý diðer tedavileri alanlara göre daha düþük çýkmýþtýr. Bu hastalar ayrýca sosyal ve mesleki bozukluk puanlarýnda daha belirgin düzelme göstermiþlerdir. Tedavi sonlandýrýldýktan iki ay sonra fenelzin alan hastalarýn durumu plasebo alanlardan daha iyi olarak bulunmuþtur. Geri dönüþlü MAOI Yeni ajanlar diyet kýsýtlamasý gerektirmezler. Moklobemid ve brofaraminin sosyal fobideki etkin- 77

BOZTAÞ MH, SUNGUR MZ. liði araþtýrýlmýþtýr. Bir çalýþmaya göre fenelzin bir çok açýdan 4. haftanýn sonunda moklobemidden üstün bulunmuþtur, ancak her iki ilacýn etkinliði 8. haftanýn sonunda eþittir. Ayrýca moklobemid daha iyi tolere edilmiþtir. Ortaya çýkan yan etkiler uykusuzluk (%19.2), sersemlik (15.4), aðýz kuruluðu (15.4), vertigo (11.5), baþaðrýsý (11.5), kabýzlýk (7.7), ortostatik hipotansiyon (3.8) ve libido kaybýdýr (3.6). Sadece sersemlik hissi 8. haftadan sonra devam etmiþtir. Ýlaç endüstrisi tarafýndan finanse edilen bir çalýþmada 600 mg\gün, 300 mg\gün maklobemid ve plasebo alan hastalar karþýlaþtýrýlmýþtýr. Bu çalýþmaya 600 mg alan hastalarda "çok" iyileþme oraný %47, 300 mg da %41 ve plaseboda %34 olarak bulunmuþtur. Sadece 600 mg grubu plasebodan anlamlýdýr. Schneir'a göre ise moklobemidin etkinliði daha azdýr. Broforaminin üretimi durdurulmuþtur. SSRI lar Fluvoksamin, sertralin ve paroksetinin etkinliði plasebo kontrollü çalýþmalarda gösterilmiþtir. Fluoksetinin de benzer etkinliði olduðunu düþündüren çalýþmalar vardýr. Fluvoksaminle plaseboyu karþýlatýran bir çalýþmada ilacýn etkinliði %46, plasebonun ise %7 olarak bulunmuþtur. Endüstri destekli bir çalýþmada "iyi" ve "çok iyi" düzelme göz önüne alýndýðýnda paroksetinin etkinliði %55, plasebonun ise %23.9 olarak bulunmuþtur. Paroksetinin yan etkilerinin oldukça az olduðu gözlenmiþtir. Küçük bir cross-over çalýþmasýnda (n=12) sertralin plasebodan daha etkin bulunmuþtur. Sertralin alan hastalardaki düzelme plaseboya geçtikten sonra da devam ederken, plasebo alan grupta sertraline geçinceye kadar düzelme görülmemiþtir. Son olarak devam eden bir çalýþmanýn ilk sonuçlarý, fluoksetin, biliþsel davranýþçý terapi, biliþsel davranýþçý terapi + fluoksetin tedavilerinin hepsinin plasebodan daha etkin olduðunu göstermiþtir. Benzodiazepinler Önceden bahsedildiði gibi, alprazolamla yapýlan bir çalýþmada ilacýn etkinliði %38 olarak bulunmuþtur, ancak ilacýn kesilmesinden 2 ay sonra bu etkinlik hemen hemen tamamen kaybolmuþtur. Bir diðer çalýþmada 75 hasta klonazepam ve plasebo gruplarýna rastgele daðýtýlmýþtýr. 10 hafta sonunda klonazepam alanlarýn %78'i (plasebonun %20'si) tedaviye cevap verdiði kabul edilmiþ. Klonazepam kullanan hastalarda belirgin olarak daha fazla yan etki görülmüþtür: Anorgazmi (%44-6), unutkanlýk (44-21), dikkatsizlik (35-15), en sýk görülen yan etkilerdir. β-blokerler Fenelzin hem atenolol hem de plasebodan daha etkin bulunmuþtur. 8 haftalýk sürdürüm tedavisinin ardýndan atenolol grubu yine plasebodan daha etkin bulunmamýþtýr. Tuner ve arkadaþlarýna göre de atenolol biliþsel davranýþçý terapiden daha az etkindir ve plasebodan daha az etkili deðildir. Buspiron Bir çalýþmada 34 hasta buspiron, plasebo ve biliþsel davranýþçý terapi gruplarýna rasgele daðýtýlmýþlardýr bu çalýþmada 6 hafta sonunda buspiron plasebodan daha etkin bulunmamýþtýr. Bir diðer çalýþma da bu bulguyu desteklemiþtir. SONUÇ KKB li bireylerde rahatsýzlýk sosyal fobi tanýsý alanlara göre daha erken yaþlarda baþlar daha aðýr seyreder ve daha çok yeti yýkýmýna yol açar. Hastalýðýn erken bir yaþta, ergenlik döneminde ve hatta daha evvel baþlamasý psikososyal geliþim, kiþiler arasý iliþkilerin biçimlenmesini, yaþam hedeflerinin belirlenmesini etkileyebilmektedir. Özellikle okul çocuklarýný etkilemektedir çünkü okul çok önemli bir sosyal ortamdýr ve bu çocuklarýn eðitimle ilgili çok önemli sorunlarý olmaktadýr. Okul redlerinin ve korkularýnýn en ö- nemli sebeplerinden biri de bu rahatsýzlýktýr. Çocuklar ve gençler ebeveynleriyle yaþadýklarýndan, mevcut sosyal izolasyonlarý eriþkinlik dönemine kadar anlaþýlamayabilir. Bu durum bu kiþilerin uzun süre tedavisiz kalmasýna ve sonuçta yeti yýkýmýnýn artmasýna neden olmaktadýr. Bu nedenle bu bireyler sosyal izolasyonu, yeti yýkýmý, iþ sorunlarý ve ek psikiyatrik hastalýklarý olan bireyler olarak büyümektedirler. Kiþiler arasý etkinliklerin KKB li bireylere yoðun bir anksiyete yaþattýðý ve bu anksiyete semptomlarýný yaþamamak için bu tip ortamlardan kaçýndýklarý iyi bilinmektedir. Bu kaçýnma davranýþý anksiyetenin fiziksel belirtilerini hýzlý biçimde ortadan kaldýrmakta, hatta önlemede oldukça etkindir. Ancak bunun bedeli hastanýn sosyal ve eðitimle ilgili geliþiminin olumsuz etkilenmesi ve kiþinin yaþamýnýn kýsýtlanmasý olabilmektedir. Hasta sosyal yönden tamamen 78

KAÇINGAN KÝÞÝLÝK BOZUKLUÐU izole bir hale gelebilmekte, kiþisel iliþkileri, okul ve iþ yaþamýnda önemli sorunlar yaþayabilmektedir. Kýsaca bu kaçýnma davranýþý kiþinin yaþamýný belirlemektedir. Bu kiþilerin daha yalnýz yaþayacaklarýný, daha düþük sosyoekonomik sýnýfta yer alacaklarýný, daha düþük eðitim düzeyine sahip olacaklarý, ekonomik olarak daha baðýmlý olacaklarýný, daha sýk ek psikiyatrik rahatsýzlýk tanýsý alacaklarýný, daha sýk alkol kötüye kullanýmý olacaðýný, intiharý daha sýk düþüneceklerini ve daha sýk intihar giriþiminde bulunacaklarýný, iþ yaþamlarýnýn daha düzensiz olacaðýný ve iþteki baþarýlarýnýn daha düþük olacaðýný ve sosyal desteklerinin daha az olacaðýný yordayabiliriz. Bütün bu sonuçlar sýk görülmesine karþýn tedavisi mümkün olan bu hastalýkta erken tanýnýn ne kadar önemli olduðunu göstermektedir. Yararlanýlan ve Önerilen Kaynaklar 1. Akhtar S (1986) Differentiating schizoid and avoidant personality disorders, Am J Psychiatry, 143:148. 2. Alpert JE, Uebelacker LA, Mc Lean AA NE ve ark. (1997) Social phobia, avoidant personality disorder and atypical depression: Co-occurence and clinical implications. Psychol Med, 27:627-633. 3. Clark DB, Agras WS (1991) The assesment and treatment of performance anxiety in musicians. Am J Psychiatry, 148:598-605. 4. Cloninger OR, Svrakic DM. Personality Disorders Comprehensive Textbook of Phsychiatry BJ Sadock, VA Sadock, Philadelphia, Lippincott Williams&Wilkins 7. Baský, 1. Cilt, s.1723-1764. 5. Dilbaz N (2000) Sosyal Anksiyete Bozukluðu: Taný, Epidemiyoloji, Etiyoloji, Klinik ve Ayýrýcý Taný. Klinik Psikiyatri Dergisi, Ek 2:3-21. 6. Dilsiz A, Sungur MZ (1996) Sosyal fobinin farmakolojik tedavisi. 3P Dergisi, 4(Ek 1):42-48. 7. Fresco DM, Erwin BA, Heimberg RG ve ark. (2000) Social and specific phobias. New Oxford Textbook of Psychiatry. MG Gelder, JJ Lopezibor (Ed), New York, Oxford University Press, s.794-801. 8. Gabbard GO (1994) Psychodynamic Psychiatry in Clinical Practice: The DSM-IV Edition. Washington, American Psychiatric Press, s.601-608. 9. Gelernter CS, Uhde TW, Cimbolic P ve ark. (1991) Cognitive -behavioral group therapy versus phenelzine in social phobia; a controlled study. Arch Gen Psychiatry, 48:938-945. 10. Greta F, Cynthia G, Last D ve ark. (1992) Avoidant Disorder and Social Phobia in Children And Adolescents. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry, 31;6:1086-1089. 11. Heimberg RG, Dodge CS, Hope DA ve ark. (1990) Cognitive behavioral group treatment for social phobia: A comparision with a credible placebo control. Cognitive Therapy and Research, 14:1-23. 12. Heimberg RG, Leibowitz MR, Hope DA ve ark. (1998) Cognitive -behavioral therapy versus phenelzine in social phobia: 12 week outcome. Arch Gen Psychiatry, 55:1133-1141. 13. Kaplan&Sadocks Synopsys of Psychiatry Behavioral Sciences/Clinical Psychiatry. 8. Baský, (1998) Lippincot Williams&Wilkins s.789-790. 14. Katzelnick DJ, Kobak KB, Griest JH ve ark. (1995) Sertralin for social phobia; a double blind placebo controlled crossover study. Am J Psychiatry, 152:1368-1371. 15. Amerikan Psikiyatri Birliði (1994) Mental Bozukluklarýn Tanýsal ve Sayýmsal El Kitabý, 4. Baský (DSM-IV), Amerikan Psikiyatri Birliði, Washington DC. 1994'ten çeviren Köroðlu E, Hekimler Yayýn Birliði, s.913-918. 16. Liebowitz MR, Scheiner FR, Campaes R ve ark. (1992) Pharmacotherapy of social phobia: A placebo controlled comparision. Arch Gen Psychiatry, 49:290-300. 17. Lucock MP, Salkovksis PM (1988) Cognitive factors in social anxiety and treatment. Behav Res Ther, 26:297-302. 18. Öst LG (1987) Applied Relaxation: Description of coping technique and review of controlled studies. Behav Res Ther, 25:397-409. 19. Özgüven HD, Sungur MZ (1998) Türk Psikiyatri Dergisi, 9(2):128-138. 20. Öztürk M (1997) Orhan Ruh Saðlýðý ve Bozukluklarý. Hekimler Yayýn Birliði, s.327. 21. Sungur MZ (2000) Biliþsel Davranýþçý Tedaviler ve Sosyal Fobi Klinik Psikiyatri, Ek 2:27-32. 22. Turner SM, Beidel DC, Cooley MR ve ark. (1994) A multicomponent behavioral treatment for social phobia: Social effectiveness therapy. Behav Res Ther, 32:381-390. 23. Van Vliet IM, Den Boer JA, Westenberg HG (1994) Psychopharmacological treatment of social phobia; a double blind placebo controlled study with fluvoksamin. Psychopharmacology, 115:128-134. 24. Van Vliet IM, den Boer JA, Westenberg HG ve ark. (1997) Clinical effect of buspirone in social phobia: A double blind placebo- controlled study. J Clin Psychiatry, 58;164-168. 25. Versiani M, Nardi AE, Mundim FD ve ark. (1992) Pharmacotherapy of social phobia: A controlled study with moclobemid and phenelzine. Br J Psychiatry, 161:353-360. 26. Yolaç P (1998) Sosyal fobi ve biliþsel davranýþcý tedavi yaklaþýmý Biliþsel Davranýþçý Terapiler. I Savaþýr, G Boyacýoðlu, E Kabakçý. Türk Psikologlar Derneði, s.55. 79