ANALİZ ULUSLARARASI HUKUK BELGELERİ VE DÜNYA ANAYASALARINDA RESMÎ DİL VE EĞİTİM DİLİ. Kürşat Türker ERCAN



Benzer belgeler
LAW 104: TÜRK ANAYASA HUKUKU 14 HAFTALIK AYRINTILI DERS PLANI Doç. Dr. Kemal Gözler Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

DEMOKRASİ VE SAYDAMLIK ENSTİTÜSÜ

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI BAŞLANGIÇ

DİN EĞİTİMİ - 4. Dr. Öğr. Ü. M. İsmail BAĞDATLI.

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ

MEVLÜT GÖL KARŞILAŞTIRMALI HUKUKTA ANAYASA BAŞLANGIÇLARININ SEMBOLİK VE HUKUKİ DEĞERİ

Devletin Yükümlülükleri

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

Eğitimin Ulusal Nitelikli Hukuksal Temelleri by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık

İNSAN HAKLARI CEVAP ANAHTARI GÜZ DÖNEMİ YILSONU SINAVI Ocak 2019 saat 11.00

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI. Resmi Gazete: Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: Esas Sayısı : 2009/59. Karar Sayısı : 2011/69

CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMESİ, KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMESİ, YÖNETMELİK ve KARARI

ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARININ TÜRLERİ VE NİTELİKLERİ

TÜRK HUKUK DÜZENİNİN YÜRÜRLÜK KAYNAKLARI (2) Dr. Öğr. Üyesi Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

Atilla NALBANT ÜNİTER DEVLET. Bölgeselleşmeden Küreselleşmeye

T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü GENELGE NO: 2007/02....VALİLİĞİNE (Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü)

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ BAŞKANLIĞINA

Bu metin Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulunca 10 Mayıs 1933 tarih ve 101 sayılı karar ile öğrenci andı olarak uygulamaya başlanmıştır.

EĞİTİMİN HUKUKSALTEMELLERİ. 7. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI

TURİZM HUKUKUNUN KAYNAKLARI:

Dr. Serkan KIZILYEL TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KISITLANMASINDA KAMU GÜVENLİĞİ ÖLÇÜTÜ

ÇOCUK HAKLARI HAFTA 2

DERSİMİZİN TEMEL KONUSU

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI NA

ANAYASA MAHKEMESÝ KARARLARINDA SENDÝKA ÖZGÜRLÜÐÜ Dr.Mesut AYDIN*

KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESI SÖZLEŞMESI EK İHTIYARI PROTOKOL

SAĞLIK KURUMLARI MEVZUATI

Anahtar Kelimeler : Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Ek 1 Nolu Protokol

Sosyal Düzen Kuralları

İTİRAZ USULLERİ. BMMYK Kasım 2014

İNSAN HAKLARI. Sosyal ve Ekonomik Haklar Kültürel haklar (10. Hafta)

ÜYE ROBERT CAROLAN TARAFINDAN BİLDİRİLEN KARŞIOY VE MUTABIK GÖRÜŞ YAZISI

Sosyal Düzen Kuralları. Toplumsal Düzen Kuralları. Hukuk Kuralları Din Kuralları Ahlak Kuralları Görgü Kuralları Örf ve Adet Kuralları

Bölüm 6 DEVL ET ŞEKİLL ERİ I : MONARŞİ VE CUMHURİYET

KAMU PERSONEL HUKUKU KISA ÖZET HUK303U

MEHMET UTKU ÖZTÜRK 1961 KURUCU MECLİSİ

t ~,:~ ";"'..\~::'~,..:~" ~

HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI

ÖZGEÇMİŞ Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasası nın Kurduğu Hükümet Rejimi (1998)

İlker Gökhan ŞEN. Doğrudan Demokrasi: Kurumlar, Hukuki ve Siyasi Sorunlar

T.C. KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU RET KARARI :F.Y.

Bölüm 6 DEVLET KAVRAMI I. Devlet Terimi

16 Nisan 2017 Anayasa Değişikliği Karşısında Mahalli İdareler Seçimlerinin Durumu

İnsanların, sadece insan olması nedeniyle sahip oldukları devredilemez ve vazgeçilemez haklardır.

ŞİKAYET NO : /317 KARAR TARİHİ : 21/01/2014 RET KARARI ŞİKAYETÇİ :

İDARİ YARGI DERSİ (VİZE SINAVI)

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

YRD. DOÇ. DR. ULAŞ KARAN. Uluslararası İnsan Hakları Hukuku ve Anayasa Hukuku Işığında EŞİTLİK İLKESİ VE AYRIMCILIK YASAĞI

2 Ders Kodu: KMY Ders Türü: Seçmeli 4 Ders Seviyesi Doktora

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI II. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

İLTİCA HAKKI NEDİR? 13 Ağustos 1993 tarihli Fransız Ana yasa mahkemesinin kararı uyarınca iltica hakkinin anayasal değeri su şekilde açıklanmıştır:

Türk Göç ve İltica Hukukunun Temelleri:

Durdurulmasını İsteyenler : 1- Ankara Gümrük Müşavirleri Derneği

Davacı ve Yürütmenin Durdurulmasını isteyen: Türk Tabipleri Birliği. Vekili : Av. Mustafa Güler Strazburg Cad. 28/28 Slhhiye/ANKARA

OY HAKKI, SEÇİM ve SEÇİM SİSTEMLERİ

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI

T.B.M.M. CUMHURİYET HALK PARTİSİ Grup Başkanlığı Tarih :.../..«. 8

İYİ İDARE YASASI İÇDÜZENİ. BİRİNCİ KISIM Genel Kurallar. İKİNCİ KISIM İyi İdarenin İlkeleri

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

DÜNYADA DİN EĞİTİMİ UYGULAMALARI

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet

Yeni Anayasa Nasıl Olmalı, Nasıl Yapılmalı?

HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU DEĞİŞİKLİK TEKLİFİ HAKKINDA BİLGİ NOTU

Alman Federal Mahkeme Kararları

ANAYASA MAHKEMESİNDEN KATMA DEĞER KANUNUYLA İLGİLİ BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN YETKİSİZLİK KARARI

ANAYASA DEĞĠġĠKLĠKLERĠ HAKKINDA GÖRÜġ VE ÖNERĠLERĠMĠZ

ANAYASA HUKUKU DERSİ

1: İNSAN VE TOPLUM...

Biz yeni anayasa diyoruz

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

Türkiye de Zorunlu Din Dersi Uygulaması

Anahtar Kelimeler : Yargılamanın yenilenmesi, kesinleşen mahkeme kararı, özel tüketim

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı

Kitap İnceleme / Book Review

2 Ders Kodu: KMY Ders Türü: Seçmeli 4 Ders Seviyesi Yüksek Lisans

ABD - AB SERBEST TİCARET ANLAŞMASI Ve TÜRKİYE ÜZERİNE ETKİLERİ

Sayı: 27/2013 İYİ İDARE YASASI. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar:

TBMM DIŞİLİŞKİLER VE PROTOKOL MÜDÜRLÜĞÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR

KAMU YÖNETİMİ LİSANS PORGRAMI

facebook.com/salthukuk twitter.com/salt_hukuk 1 İçindekiler Milletlerarası Hukuk Çift-İ.Ö. 2. Dönem - Part 5 Pratik

ANONİM ORTAKLIKTA ESAS SÖZLEŞMESEL BAĞLAM

ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM TEDBİRE İLİŞKİN ARA KARAR

ECE GÖZTEPE İNSAN HAKLARININ KORUNMASINDA GEÇİCİ TEDBİR

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

İdari Yargının Geleceği

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

ULUSLARARASI KIBRIS ÜNİVERSİTESİ LİSANSÜSTÜ EĞİTİM-ÖĞRETİM VE ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ HUKUK YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ

PEKİ ŞİMDİ NE OLACAK? BAĞIMSIZ DENETİM YÖNETMELİĞİNE İLİŞKİN DEĞERLENDİRME

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

Transkript:

ANALİZ Balkan Tecrübelerinden Türkiye İçin Dersler TÜRK AKADEMİSİ SİYASİ SOSYAL STRATEJİK ARAŞTIRMALAR VAKFI ULUSLARARASI HUKUK BELGELERİ VE DÜNYA ANAYASALARINDA RESMÎ DİL VE EĞİTİM DİLİ Kürşat Türker ERCAN Siyaset, Hukuk ve Yönetim Araştırmaları Merkezi www.turkakademisi.org.tr

Balkan Tecrübelerinden Türkiye İçin Dersler TÜRK AKADEMİSİ Siyasi Sosyal Stratejik Araştırmalar Vakfı (TASAV) Türkiye de ve dünyada, yaşanmış ve yaşanmakta olan olayları; siyasî, sosyal, tarihî ve kültürel derinlik içinde ve stratejik bir bakış açısıyla değerlendiren, yeni tasarımlar ortaya koyarak gelecek vizyonu oluşturan bir düşünce kuruluşudur. TASAV, bilimsel kıstasları esas alarak ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde araştırma, inceleme ve değerlendirme faaliyetlerinde bulunmaktadır. Çalışmalarını hiçbir kâr amacı gütmeden ilgililer ile paylaşan TASAV; tarafsız, doğru, güncel ve güvenilir bilgiler ışığında kamuoyunu aydınlatmaya çalışmaktadır. TASAV ın amacı; Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin kuruluş felsefesine paralel olarak, ülkemizin ekonomik, sosyal, siyasî, kültür ve eğitim hayatının geliştirilmesine; millî menfaat, millî güvenlik ve birlik anlayışının, insan hak ve özgürlüklerinin, demokrasi kültürünün, jeopolitik ve jeostratejik düşünce biçiminin yaygınlaştırılmasına; toplumda millî, vicdanî ve ahlâkî değerlerin hâkim kılınmasına ve Türkiye nin dünyadaki gelişmelerin belirleyicisi olmasına bilimsel faaliyetler aracılığıyla katkı sağlamaktır. ARAŞTIRMA MERKEZLERİ TASAV, aşağıda belirtilen altı Stratejik Araştırma Merkezi vasıtasıyla çalışmalarını yürütmektedir: 1. Dış Politika Araştırmaları Merkezi 2. Güvenlik Araştırmaları Merkezi 3. Siyaset, Hukuk ve Yönetim Araştırmaları Merkezi 4. Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Merkezi 5. Ekonomi Araştırmaları Merkezi 6. Enerji Araştırmaları Merkezi

Balkan Tecrübelerinden Türkiye İçin Dersler ULUSLARARASI HUKUK BELGELERİ VE DÜNYA ANAYASALARINDA RESMÎ DİL VE EĞİTİM DİLİ Kürşat Türker ERCAN Siyaset, Hukuk ve Yönetim Araştırmaları Merkezi Analiz No: 2 // Aralık 2012 www.turkakademisi.org.tr Bu yazının tüm hakları saklıdır. Yazının telif hakkı TASAV a ait olup kaynak gösterilerek yapılacak makul alıntılamalar dışında önceden izin almadan kullanılamaz ve çoğaltılamaz.

İÇİNDEKİLER ÖZET... 1 GİRİŞ... 1 1. DEVLETİN DİLİ VE RESMÎ DİL MESELESİ... 3 1.1. Devletin Dili ve Resmî Dilin 1982 Anayasası nda Düzenleniş Biçimi...3 1.2. Devletin Dili ve Resmî Dil Kavramlarına İlişkin Tartışmalar...5 1.3. Uluslararası ve Karşılaştırmalı Hukukta Devletin Dili ve Resmî Dil Uygulaması...6 1.4. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Kapsamında Durum: Birky-Levy Kararı...9 2. EĞİTİM DİLİ...11 2.1. Eğitim ve Eğitim Hakkı, Kavramsal Çerçeve ve Hakların Sınıflandırılmasındaki Yeri.. 12 2.2. Uluslararası Hukuk Belgeleri nde Eğitim Hakkına İlişkin Düzenlemeler... 13 2.3. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi nde Eğitim Hakkı... 15 2.4. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Çerçevesinde Eğitim Hakkı ve Eğitim Dili - Belçika Dil Davası... 16 2.5. Eğitim Diline İlişkin Bazı Ülke Uygulamaları Ve Bu Konudaki Anayasal Düzenlemelerin Karşılaştırmalı Hukukta Durumu... 18 2.6. Eğitim Dili ve Azınlıklar... 19 2.7. Uluslararası Hukukta ve Bazı Ülke Uygulamalarında Azınlıkların Eğitim Dili Alanındaki Haklarına İlişkin Düzenlemeler... 20 2.8. Türk Hukuku Bakımından Azınlıklar... 22 SONUÇ...23 KAYNAKÇA...25

ULUSLARARASI HUKUK BELGELERİ VE DÜNYA ANAYASALARINDA RESMÎ DİL VE EĞİTİM DİLİ ÖZET Devletin dili, resmî dil, eğitim dili ve anadilde eğitim konularında mevcut anayasal sistemimizin uluslararası hukuka uygunluk ve çağdaşlık açısından eleştirilecek bir yanı bulunmamaktadır. Buna rağmen, anayasanın yenilenmesi sürecinden geçtiğimiz şu günlerde, darbe anayasasından kopuş kisvesi altında yürütülen bir kampanya çerçevesinde mevcut sisteme yöneltilen eleştirilerin insan hakları alanında uluslararası standartları yakalamak gibi bir gayretin değil, devletin kurucu felsefesi ile hesaplaşmanın bir ürünü olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyleyken, konuya ilişkin uluslararası hukuk normlarının ve birçok ülke mevzuatının hukukî bir analize tabi tutularak Türkiye nin bu alandaki durumunu tespit etmek gerekmektedir. Bu düşünceyle hazırlanan çalışma, mevcut sistemi eleştirenlerin gizledikleri hedefleri ortaya çıkarırken, yenilenen anayasada bu hususların ne şekilde yer almasının daha doğru olacağına dair bir analiz içermektedir. GİRİŞ Özellikle ülkemizin anayasa yenileme çalışmalarını Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında Anayasa Uzlaşma Komisyonu marifeti ile yürüttüğü bir dönemde önem kazanan ve her zaman için farklı bir takım çevrelerce sürekli gündeme getirilen eğitim dili ve resmî dil konuları, toplumsal bir sorun olarak yansıtılmaktadır. Bu sorunun çözümü adına hareket ettiğini söyleyenler, uluslararası hukuk argümanlarını ve ülke uygulamalarını buna gerekçe olarak sunmaktadırlar. Bu sunuma bir de darbe anayasası ile hesaplaşmak ve cumhuriyetin ilânından itibaren yapılan toplum mühendisliği mantığını yürürlükten kaldırmak gibi sloganlar da eklenmek suretiyle, Türk Milletinin kadim birikimi ve emeklerinin toplamından oluşan kutsal değerler üzerinde sorumsuzca tasarrufta bulunulduğu görülmektedir. 1 Türkiye nin sorunlarının çözümünü istemek ve bu sorunların tekrar yaşanmaması için adımlar atmak elbette olumlu ve olması gereken gelişmelerdir. Ancak özellikle anayasal sistemimizin yenilenmesi sürecinde dile getirilen çözüm veya yeniliğe matuf talep ve görüşlerin ve buna paralel hükümet icraatlarının ülke ve millet ihtiyaçlarının karşılanması veya sorunlarının çözülmesi konusu ile ne kadar örtüştüğüne ilişkin değerlendirmeyi yapmak da bir o kadar elzemdir. Bu bakımdan ifade edilmesi gereken ilk nokta, dillendirilen bazı anayasal talep ve görüşlerin Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin kuruluş felsefesini ve bu felsefeye hâkim olan değer ve ilkeleri hedef alarak bu felsefenin sakat veya süresinin geçmiş olduğunu iddia ediyor olmasıdır. Bu iddiayı dile getirenlerin felsefi dayanağı ise cumhuriyetin ilânından itibaren sıfırdan yeni bir toplum yaratmak adına mühendislik yürüten bir mantığın devlete hâkim olduğu düşüncesidir.

Devletin kuruluş felsefesi cumhuriyet tarihinin bütün anayasalarında yer almış ve son olarak da -başka maddelerde de yer almakla birlikte- ifadesini 1982 Anayasası nın ilk üç maddesinde bulmuştur. Bu kapsamda sakat ve süresi geçmiş diyerek eleştirilen kurucu felsefenin değiştirilmesini talep eden çevreler, devletimizin kuruluş felsefesi ile intikam mücadelesine girişmiş bir zihniyetin eseridir ve hedef devletin üniter ve millî yapısıdır. Bu noktada bir yanıltma ve kafa karıştırma taktiği de ustalıkla kullanılmaktadır. Yukarıda zikredildiği üzere, ülkemizde anayasada karşılığı olabilecek her türlü sorun, esas itibari ile 1982 Anayasası na bir karşı çıkış noktasından hareketle dile getirilmektedir. 1982 Anayasası nın 1980 askerî darbesinin ürünü olduğu, darbe zihniyeti taşıdığı ve bu zihniyetin anayasal sistemimize sinen felsefesinden kurtulmamız gerektiği sürekli tekrarlanmaktadır. Bu noktada belirtmekte fayda vardır ki, 1980 askerî darbesi sonuçları itibarıyla yıkıcı etkileri olan ve demokrasi adına telafisi olmayan bir kesinti dönemidir. Bu sebeple de 1980 Darbesi, anayasal uzantıları da dâhil bütün felsefesi ile tarihe gömülmelidir. Ancak darbe felsefesi ile bu devletin kuruluş felsefesi bir birinden çok farklı olgulardır. Dolayısıyla, darbe anayasasından kopuş kisvesi ile devletimizin kuruluş felsefesine saldırılmasının kabul edilebilir hiçbir makul gerekçesi olmadığı da ortadadır. Çok zengin bir tarihî, kültürel ve siyasî birikimi olan Türk Milleti ve bu milletin kazanımları ile şekillenmiş Türkiye Cumhuriyeti Devleti ne hâkim olan kuruluş felsefesi bütün bunlardan ayrı, kutsal ve her daim korunması gereken değerlerdir. 2 Yeni anayasa tartışmaları çerçevesinde yürütülen yanıltıcı ve kafa karıştırıcı bir başka planın daha olduğu gözlemlenmektedir. Buna göre, cumhuriyetin kurulması ile birlikte sanki sıfırdan bir millet yaratılmış ve bu millete Türk adı verilmek suretiyle bu ülke içerisinde yaşayan bireyler üzerinde sistemli bir toplumsal mühendislik projesi yürütülmüştür. Bu temelsiz düşünceyi benimseyenler, şekillenen Türk Milleti ifadesini dar bir etnik olguya indirgeyerek artık kuşatıcılığını kaybetmiştir sonucuna varmakta, bu topraklardaki bin yıllık kardeşliğin kazanımlarını hiçe saymakta ve dolayısıyla tarihin en büyük haksızlığını yapmaktadır. Bu kazanımlar hiçbir millete nasip olamayacak kadar kadim bir saflık ve meşrulukta tarihi tecrübelerle mayalanmış, yakın tarihimizde de İstiklal Savaşımıza ve devamında kurulan yeni Türk Devleti nin kuruluş felsefesine hâkim olmuştur. Oysa, iddia edildiğinin aksine, Türk milleti ne bu ülkedeki baskın bir grubu ifade etmekte, ne de farklı olduğu söylenen etnik gruplarla denk bir anlam taşımaktadır. Bu çerçevede, farklılıklarımızla zenginiz ve benzeri sloganların masumiyeti altında farklı olan ne varsa bunu anayasadan başlayarak her fırsatta öne çıkarmak, milleti öteki lere ayırmaktan ve devletin üniter ve millî yapısını hedef alan zihniyetin emellerine hizmet etmekten başka bir işe yaramayacaktır. Şiddet ve teröre başvurulmadığı ve millî birlik ve beraberliği ortadan kaldırmayı amaç edinmediği müddetçe, bu ülke topraklarında ve bu milletin zihninde farklılıklarını

ifade etmek olgusu asla bir sorun olmamıştır. Ayrıca, milletimizin sahip olduğu bu güçlü ve köklü birikimi yok sayarak bir anda yeni bir toplum inşa etmenin bu topraklardaki kardeşlik için hiçbir faydası dokunmayacaktır. Konu hukuk veya anayasa özelinde kabul ettirilmek istenen görüş ve talepler açısından ele alındığında ise, aslında anahtar niteliğinde olan ve yine ustalıkla işletilen bir başka taktiksel yöntem daha göze çarpmaktadır. Bu yöntem çerçevesinde, konuya önce demokrasi ve insan hakları çerçevesinde yaklaşılarak talepler masumlaştırılmakta, ardından ülkedeki durumun çağın gerisinde olduğu mesajı sıkça verilerek talep haklılaştırılmakta, sonra işe yarıyorsa uluslararası hukukun konuya ilişkin ilke ve uygulamalarına yapılan atıflarla talep gerekçelendirilmekte, o da yeterli olmazsa başka devletlerin kendilerine has yapı ve araçları emsal gösterilerek talep tercihen normalleştirilmekte veya evrenselleştirilmekte, kamuoyunun bilinçaltı bu sayede yeterli olgunluğa erişince de talep meşrulaştırılmaktadır. İşte bu yazının amacı, bu yöntemi kulllananların gizleyerek varmaya çalıştıkları hedefin asıl maksadının ifşasına bilimsel ölçekte yardım edebilmektir. Bu düşünceden hareketle, eğitim dili ve resmî dil meseleleri, yukarıda anlatılan bakış açısı dikkate alınarak hukukî bir analize tabi tutulmaktadır. Bu çerçevede, Bu iki konu hakkında uluslararası alanda mer i hukuk belgeleri ve uygulamaları ve yine anayasal ölçekte değişik bazı ülke sistemleri gerçekten ülke gündemine taşındığı şekilde mi yer almaktadır yoksa aksini mi söylemektedir? sorusuna cevap aranmaktadır. Zira bu iki konu, bir milleti millet yapan başlıca unsurlardan olan dil unsurunun özellikle anayasa yapımı çerçevesindeki en somut yansımalarıdır ve bu konularda yapılacak ihmaller, milletin varlığı, bütünlüğü ve devamı ile ciddi sorunlara yol açacak derecede önem arz etmektedir. 3 1. DEVLETİN DİLİ VE RESMÎ DİL 1.1. Devletin Dili ve Resmî Dil Kavramlarının 1982 Anayasası nda Düzenleniş Biçimi Konuya resmî dil meselesi ile başlamak ve mevcut Anayasa da yer alan düzenlemeyi ortaya koymakta fayda vardır. 1982 Anayasası devletin dili meselesini, devletin temel ilke ve değerlerinin ortaya konulduğu değiştirilemez ilk üç maddesinde düzenlemektedir. Milletin kurtuluş, devletin ise kuruluş iradesine hâkim felsefenin somut görünümleri olan devletin temel değer ve ilkeleri; tarihî ve sosyolojik kökleri olan bir birikimin, akdî toplumsal bir irade ile uyuşmasının tabiî tezahürüdür. Bu ilke ve değerler ve bunlara hâkim olan felsefe ile hesaplaşma ve intikam duygusuna sahip eğilimlerin neden bu anayasal düzenlemeleri tartışmaya açarak sürekli hedef aldığı

sorusu da aslında bu noktada cevap bulmaktadır. Yeri gelmişken hemen belirtmek gerekir ki, bir devletin soyut ve somut temellerinin mevcut anayasal sistemimizin ilk üç maddesindeki gibi değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez şekilde düzenlenmiş olması, ne gelecek nesillerin aklına ipotek koymakla, ne de darbeci zihniyetin ürünü olmakla suçlanacak basitlikte bir tasarruftur. Konu, bu milletin birikiminin doğal sonucuyla alâkalıdır. Devlet, soyut ve somut kimliğini doğal olarak muhafaza etmek istemektedir. Devletin dili konusunda mevcut anayasamızda yer alan düzenleme ise şu şekildedir. Anayasanın Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti başlıklı üçüncü maddesinin birinci fıkrasında Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. düzenlemesi yer almaktadır. Buna göre yukarıda ifade ettiğimiz bütünlük içerisinde anayasal sistemimiz devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü açıkça ifade ettiği düzenlemenin hemen yanında bölünmez kabul ettiği bu devletin dilinin de Türkçe olduğunu maddenin devamında yer alan bayrak, millî marş ve başkent ten önce ifade ederek bu bölünmezliğin öncelikli tamamlayıcısı olarak saymıştır. Daha açık bir şekilde ifade edilirse, Türkiye Cumhuriyeti Devleti anayasal sistemini üniter bir yapı olarak kabul etmiş bunun ilk ve doğal tamamlayıcısı olarak da dilini yani Türkçe yi vurgulamıştır. Bu sebeple resmî dil ile ilgili tartışmalar neticesinde mevcut düzenlemeyi değiştirmek isteyen talep ve görüşlerle ortaya çıkanların asıl hedefi, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bu üniter yapısıdır. 4 Burada düzenleniş itibarıyla bir önemli noktaya daha dikkat çekmek gerekmektedir. Anayasa nın 3 üncü maddesi, ilk cümlesinde, devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olarak nitelendirmekte ve ardından, devletin dili veya resmî dil şeklinde bir ayrıma gitmeden dili Türkçe dir ifadesine yer vermektedir. Görülmektedir ki Anayasa nın 3 üncü maddesi, Türkçe yi aynı zamanda milletin dili olarak da kabul etmektedir. Madde başlığında resmî dil ifadesi kullanılırken maddenin içinde Dili Türkçe dir denilmekte, böylece Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin resmî dilinin Türkçe olduğu öngörülmektedir. Bu düzenlemeyle Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki idarenin tüm iş ve işlemlerinde kullanılacak dilin Türkçe olacağı açık bir şekilde ortaya konulmaktadır. 1 İleride bahsedileceği üzere, hukuk alanında devletin dili, resmî dil gibi ifadeler önem arz etse de dil bahsi sadece hukuk disiplinini ilgilendiren bir kavram değildir. Anayasa nın 3 üncü maddesi, yalnızca devletin dili dememekte, ülke ve milletin bölünmez vasfından müteşekkil yapının, yani ülkenin ve milletin dilinden bahsetmektedir. Anayasa nın bu düzenleniş tarzı, konuyu aslında hukukî bir nitelemeye indirgemekten kaçınıldığını, konunun başta sosyolojik boyutu olmak üzere birçok boyutu ile beraber düzenlendiğini göstermektedir. Bu anlamda, söz 1 Hasan Tunç, Türkiye de Anayasa Yenileme Süreci ve Temel Sorunlar, Berikan Yayınevi, Ankara, 2012, s.96.

konusu düzenlemenin askerî darbe mantığıyla alâkası bulunmadığı gibi, bu düzenleme Türk milletinin sahip olduğu kadim toplumsal, kültürel ve siyasî kazanımlara ve bu kazanımlarla şekillenen devletimizin kuruluş felsefesine de uygun bir yapı arz ettiği ortadadır. 1.2. Devletin Dili ve Resmî Dil Kavramlarına İlişkin Tartışmalar Devletin dili ve resmî dil kavramları çoğu zaman kasıtlı, bazen de kasıtlı olmadan birbirleri ile aynı anlama gelecek şekilde kullanılmakta veya algılanmakta, bu durum ise iki farklı kavramdan hangisinin doğru ve yerinde olduğu sorusu ve tartışmasını beraberinde getirmektedir. Bu noktada, söz konusu dilin ne anlama geldiğine, kullanım alanına ve bu dili kullanacak olan süjelerin kimler olduğuna da kısaca değinmek gerekir. Öncelikle uluslararası mevzuatta devletin dili veya resmî dil kavramları bağlamında açık bir tanıma yer verilmemektedir. 2 Bu terimler uluslararası platformda da birbirinin yerine geçecek şekilde kullanılmaktadır. Devletler; devlet dili terimini tarihî, millî dili ifade etmek için; resmî dil i ise günlük yaşamda kullanılan, yönetim tarafından vatandaşları ile resmî bir iletişim aracı olarak kabul edilen, başka bir devletten alınan dili ifade etmek için kullanmaktadır. 3 Sözlük anlamı itibarıyla bakıldığında ise resmî dil, resmî işlemlerde kullanılması gereken dil olarak tarif edilmektedir. 4 Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğe göre ise resmî dil, devlet dili ile eş anlamlı olarak kabul edilmiş ve bir devletin sınırları içerisinde yönetimde, hukukta, eğitimde ve ticarette gerek sözlü gerekse yazılı iletişimde kullanılan, genellikle kanunla belirlenen dil olarak tanımlanmıştır. 5 5 Bu tanımlar ışığında, devletin dili ve resmî dil kavramlarının birbirinin yerine geçecek şekilde kullanıldığı ve daha çok idarenin tüm iş ve işlemlerinde kullanılacak dil olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu dili kimi zaman devletler kendi aralarında kullanırken, kimi zaman da kamu otoritelerinin kendi iç iletişiminde kullandığı görülmektedir. Ancak konunun önem arz eden boyutu, kamu otoritelerinin vatandaşlarla iletişiminde kullandığı durumlar için geçerlidir. Ancak hangi durumda olursa olsun, bu dil kamu makamları tarafından tam bir meşru geçerlilik ve etki ile ve ortak olarak kullanılır. 6 Buna ilişkin iç hukukta düzenleme yapma yetkisi de devletin egemenlik alanındadır. Kavramsal içeriğe bu şekilde değindikten sonra, bu kapsamda hep tartışma konusu olan kavrama ilişkin kullanım kargaşasına da değinmek gerekmektedir. Bu konuda devletin dili ifadesine getirilen temel eleştiri, devletin bir birey gibi dilinin 2 Süleyman S. Terzioğlu, Uluslararası Hukukta Azınlıklar ve Anadilde Eğitim Hakkı, Alp Yayınevi, Ankara, 2007, s.93. 3 Terzioğlu, a.g.e., s.93. 4 Ejder Yılmaz, Hukuk Sözlüğü, Yetkin Yayınları, 5. Baskı, Ankara, 1996, s.691. 5 Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük 6 Terzioğlu, a.g.e., s.93.

olamayacağı noktasındadır. Gerçekten de devletin bu anlamda dili olmayacağını söylemek gerekmektedir. Ancak bu tespit işin esasına tesir eden bir güce sahip değildir. Zira devletin dili denirken, canlı bir varlık gibi bir dili konuşmasından bahsedilmemektedir. Buradaki dil, devlet mekanizmalarının birbirleriyle ilişkilerinde ve iç işleyişinde süje olan kişilerle, bu işleyişle muhatap olan gerçek kişilerin kullanacağı dildir. Bu ifade tarzı ile anlatılmak istenen, oturmuş ve yaygın kabul, esasen dünyada bir karmaşaya yol açmamaktadır. Öte yandan, basit bir tahlille devletin dilinin olamayacağı kabul edildiği takdirde, devlet dili, içeriği yukarıda ortaya konmaya çalışılan şekliyle, devletin resmî işlemlerinde kullandığı resmî dili olabilir. Ne var ki resmî dil ifadesi de resmî olmayan dili çağrıştırdığından ve resmî olmayan dil çağrışımının istismara konu edilmesi her zaman mümkün ve hatta mer i olduğundan, kavramı karşılaması bakımından Anayasamız ın madde başlığında yer alan resmî dil ibaresinin yerine dili yazılmak suretiyle mevcut düzenlemenin devam ettirilmesi uygun bir çözüm olmuştur. Zira 3 üncü maddedeki dil, sadece hukukî bir nitelemeye indirgenmemiş, bir milletin de dili olarak ifade edilmiştir. Eğer konu hukukî çerçeveye indirgenecek olursa, zaten -az sonra anlatılacağı üzere- resmî dil de kullanılsa devletin dili de kullanılsa dünya üzerinde anlaşılan husus, devletlerin kendi aralarında veya kamu otoritelerinin kendi iç iletişiminde ve yine idarenin tüm iş ve işlemlerinde kullanılacak dil dir. Bu konuyu ne insan hakları ne de bu hakların ihlâli ile ilgili gören uluslararası bir algı mevcuttur. Dolayısıyla Türkiye deki tartışmalar da bu anlamda sunî bir nitelik arz etmektedir. Fakat bu konuya ilişkin anayasal düzenlemede, başlıkta kavram için resmî dil ifadesi kullanılmasına mukabil maddenin 1 inci fıkrasında sadece Dili Türkçe dir ifadesine yer verilmesinden dolayı bu tartışmalar var olacaktır. 7 6 1.3. Uluslararası ve Karşılaştırmalı Hukukta Devletin Dili ve Resmî Dil Uygulaması Konuya ilişkin kavramsal açıklamalardan sonra, uluslararası hukuk bakımından da konunun incelenmesinde fayda mülâhaza edilmektedir. Devletler uygulamasına bakıldığında görülmektedir ki -tarihî, toplumsal ve politik yapıları dünya üzerinde istisna olan çok sınırlı sayıda ülkeler hariç- resmî dil konusunda yaklaşım genelde bizim anayasal sistemimizde olduğu gibi tekildir. Bu anlamda, gelişmiş ülkelerden 7 Anayasanın 3 üncü maddesinin tam metni şu şekildedir: III. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti MADDE 3 Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe dir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı İstiklâl Marşı dır. Başkenti Ankara dır.

başlanacak olursa ABD, Almanya, Fransa ve İngiltere de devletin resmî dili konusunda tekil bir yaklaşım tarzı olduğu görülmektedir. 8 Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilâtı (AGİT) Ulusal Azınlıklar Yüksek Komiserliği nin 51 devlete resmî dil ve devlet dili ile ilgili sorduğu soruların raporlaştırıldığı bir belgeye göre, sorulan sorulara devletlerden 3 ü resmî ya da devlet dilinin olmadığı, 34 ü sadece bir resmî dilinin olduğu, 8 i iki resmî veya devlet dilinin olduğu, 2 si de üç ya da daha fazla resmî dilinin olduğu cevabını vermişken, 3 devlet soruya cevap vermemiş, Çek Cumhuriyeti ise bazı kanunlarda Çek dilinin resmî dil statüsünde olduğu imasında bulunmuşsa da buna ilişkin bir tanımlamaya gitmemiştir. 9 Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Anayasası nda resmî dile ilişkin bir hüküm bulunmamakla birlikte bazı eyaletler Anayasa dan kaynaklanan yetkilerle 10 çıkardıkları kanunlarla eyalet sınırları içinde resmî dilin ne olduğunu belirlemişlerdir. 11 Öte yandan ABD, 2003 yılından bu yana resmî işlemlerde dil farklılığını önlemek ve İngilizceyi resmî dil olarak kabul etmek ve İngilizce eğitimi alınmasını yaygınlaştırmak amacıyla İngilizce Dil Birliği Kanunu (English Language Unity Act) çalışmalarını kesintisiz sürdürmektedir. 12 8 Tunç, a.g.e., s.96. 9 Report on the Linguistic Rights of Persons Belonging to National Minorities in the OSCE Area, OSCE High Commissioner on National Minorities, The Hauge, 1999, s.10. 10 Anayasada yapılan X. değişiklikle Anayasa tarafından Birleşik Devletlere verilmeyen veya Anayasa tarafından eyaletlere yasaklanmayan yetkiler, eyaletlere veya halka aittir. hükmü kabul edilmiştir. Aziz Aydın, Dil Hakları, Karşılaştırmalı Anayasa Çalışmaları, Türkiye Büyük Millet Meclisi Araştırma Hizmetleri Başkanlığı, Yayın No.4, Ankara, 2012, s.193. 11 Aziz Aydın, a.g.m, s. 193. 12 Kanun tasarısı, uygulama yönetmeliğine ilişkin 5. Bölümü hariç herhangi bir değişikliğe uğramadan ilki 2003 yılında olmak üzere 2005 ve 2007 ve son olarak da 2011 yıllarında dört defa Temsilciler Meclisi ne sunulmuştur. Kanun tasarısının genel gerekçesi olarak adlandırabileceğimiz kısmında İngilizceyi ABD nin resmî dili ilan etmek, vatandaşlığa kabul etmede İngilizce bilme kuralı oluşturmak, ABD kanunlarının İngilizce metinlerinin yanlış yorumlanmasını engellemek, resmî dilin İngilizce olarak kabulü halinde resmî ve eğitim alanındaki yazışma masraflarını da en asgarî düzeye indirmek üzere, Kongre nin ABD nin genel refahını sağlama yetkilerine ve Anayasa nın 1. maddesi, 8. bölümüne göre tek bir vatandaşlığa kabul edilme kuralı oluşturulması ifadeleri yer almaktadır. Bu kanun tasarısı federal düzeyde kabul edilmesi amaçlanan bir kanuna ilişkin olup federe devletlerin de kendi iç hukuk düzenlerinde bu kanuna uygun olarak düzenleme yapmaları ve bu konularda farklı federe devlet uygulamalarının yeknesaklaştırılması amaçlanmaktadır. Kanun metninde Birleşik Devletler in tarihi boyunca farklı geçmişlerden gelen kişileri bağlayan ortak bağın İngilizce ve İngilizce nin eyaletlerin resmî dili olması gerektiği ve İngilizce dilinin teşvik edilmesi gerektiği vurgusu yapılmaktadır. Bu anlamda İngilizce ABD nin resmî dili olarak kabul edildikten sonra eyaletlere resmî dilin korunması geliştirilmesi ve bireylerin bu dili öğrenmesi için olanakların artırılması yönünde yükümlülükler yüklemektedir. Yine vatandaşlığa kabulde tek tip bir İngilizce bilme şartı getirilmektedir. Kanun tasarısı halen ABD Temsilciler Meclisi (The House of Representatives) nin Eğitim ve İşgücü Komitesi (Education and the Workforce Committee) nde beklemekte ve burada oluşturulan alt komite tarafından kanuna ilişkin dinleme toplantıları (hearings) yapılmaktadır. Kanun tasarısının 2003, 2005, 2007, 2009 yılları itibari ile orijinal metinleri için bkz. http://www.govtrack.us/congress /bills/112/hr997. Kanun tasarısının 2009 yılındaki metninin Türkçe anonim çevirisi için bkz. http://www.sbe.deu.edu.tr/dergi/cilt11.say%c4%b12/11.2%20%c3%a7eviri.pdf 7

Federal Almanya Anayasası nda da resmî dile ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, bu ülke AGİT Ulusal Azınlıklar Yüksek Komiserliği ne verdiği cevapta resmî dilin Almanca olduğunu beyan etmiştir. 13 Avusturya Anayasası nın 8 inci maddesinde de resmî dilin Almanca olduğu ifade edilmektedir. Belçika ise Anayasası nın 1 inci maddesinde federal bir devlet olduğunu vurgulayarak ülkesini topluluklar ve bölgeler olarak ayırmıştır. Bu topluluklar Flaman topluluğu, Fransız topluluğu, Almanca konuşanlar topluluğudur (md.2). Anayasa nın 3 üncü maddesine göre, Belçika üçe ayrılmış olup bunlar Flaman bölgesi, Valon bölgesi ve Brüksel bölgesidir. Anayasa nın 4 üncü maddesine göre ise, 3 üncü maddedeki bölgelerden farklı olarak Belçika, ülkeyi 4 adet dilsel bölgeden müteşekkil kabul etmektedir. Bu bölgeler Flemeknçe konuşulan bölge, Fransızca konuşulan bölge, çift dil konuşulan Brüksel Başkent bölgesi ve Almanca konuşulan bölgedir. Belçika nın gerek topluluklar gerekse bölgesel bazda parçalı yapısı Belçika nın başta tarihî olmak üzere kendine has özelliklerinden kaynaklanmaktadır ve bu ülkenin dünyada hiçbir başka devlete emsal olma özelliği de bulunmamaktadır. Yine hemen belirtmek gerekir ki, bu dilsel bölgelerin kendi içinde kullandıkları dil konusunda da tekil bir yaklaşım tarzı benimsenmektedir. Fransa da ise Anayasa nın 2 nci maddesinde, resmî dil yerine Cumhuriyetin dili Fransızca dır ifadesi yer almaktadır. Otonom yapılı topluluk ve bölgelerden oluşan İspanya Anayasası nın 3 üncü maddesinin ilk cümlesi, Kastiliyen devletin resmî dilidir. Bütün İspanyollar, onu bilmek ödeviyle yükümlü ve kullanma hakkına sahiptirler düzenlemesini içermektedir. Aynı maddenin devamında ve Anayasa nın değişik yerlerinde yer alan resmî dile ilişkin düzenlemeler ise, ancak kuruluş kanunu olan topluluklar açısından geçerli olan, bu kuruluş kanunlarına uygun düştüğü ölçüde uygulama alanı bulan ve yine İspanya nın başta tarihî olmak üzere kendine has özelliklerinden kaynaklanan düzenlemelerdir. Yine Bulgaristan, Letonya, Litvanya, Macaristan, Polonya, Portekiz, Romanya anayasalarında resmî dile ilişki düzenleme yapan ülkeler olarak; Çek Cumhuriyeti ve Hollanda ise anayasalarında resmî dile ilişkin bir düzenleme yer almamakla birlikte AGİT Ulusal Azınlıklar Yüksek Komiserliği ne verdikleri cevapta resmî dillerinin olduğunu belirtmek suretiyle bu konuda tekil bir yaklaşımı benimseyen ülkeler olarak örnek gösterilebilmektedir 14 Görüldüğü gibi, resmî dil veya devlet dili konusundaki düzenlemeler bakımından dünyadaki baskın uygulama ülkemizin anayasal sistemi ile aynıdır ve bu bakımdan ihtiyaçlara cevap vermek için devletlerin birden fazla resmî dili kabul edip etmemeleri konusunda uluslararası bir standart bulunmamaktadır. 15 Daha açık bir 8 13 Aydın, a.g.m., s.194. 14 Aydın, a.g.m., s.196 vd. 15 Terzioğlu, a.g.e., s. 93.

ifade ile, bu konuda devletlerin herhangi bir mecburiyeti bulunmadığı gibi, bunu insan hakları veya temel hak ve hürriyetler ile ilgili gören veya ele alan bir uluslararası algı veya düzenleme yoktur. Daha önce de ifade edildiği gibi, bu konudaki birden fazla resmî dil uygulamasına ilişkin dünya üzerindeki çok sınırlı sayıdaki çeşitlilik, o ülkelerin tarihî, toplumsal ve siyasî yapı ve tercihlerine ilişkin istisnaî durumlarından kaynaklanmaktadır. Çok kolaylıkla takdir edileceği üzere, istisna olan bu durumlar, o ülkelere özgüdür ve özdeşi yoktur. Bu sebeple, istisna kural olamayacağı gibi, örnek alınması da rasyonel ve gerçekçi değildir. Bakın filan ülkede bu var türünden yaklaşımlar, sadece konuya ilişkin taleplere haklı ve çağdaş bir gerekçe sunma gayretinden ibarettir. Kaldı ki normal ve olağan uygulama, zaten devletin dili konusunda tekil bir yaklaşım belirlemesi ve bu konuda politikalar üretmesidir. Eğer emsal aranıyorsa, bu yaklaşım modeli emsal olmalıdır. Bu emsalin doğal kabul edildiği, herhangi bir insan hakkı ihlâli taşımadığı ve hatta insan hakları ile ilişkili olmadığı genel kabul görmüştür. Üstelik, aşağıda eğitim dili bahsi altında değerlendirileceği üzere, azınlıklara anadilde eğitim hakkı konusunu ele alan uluslararası hukuk argümanlarında dahi resmî dilin varlığına halel getirmeyecek uygulamaların hep gözetildiği de bir gerçektir. 1.4. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Kapsamında Durum: Birky-Levy Kararı Devlet uygulamalarının emsal olabilirliğinden çok konuya ilişkin uluslararası hukuk ilkeleri ve uygulamasının ne durumda olduğuna bakmak gerekmektedir. Tabi bu kapsamda en önemli referans noktası Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve bu sözleşme ve ek protokollerine göre karar veren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarıdır. Devlet uygulamalarının emsal olabilirliğinden çok konuya ilişkin uluslararası hukuk ilkeleri ve uygulamasının ne durumda olduğuna bakmak gerekmektedir. Tabiî bu kapsamda en önemli referans noktası, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve bu sözleşme ve ek protokollerine göre karar veren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nin kararlarıdır. AİHM nin bu konudaki en çarpıcı kararı bilinen adıyla Birk-Levy Kararı dır. 16 Söz konusu karara ilişkin olay Fransız Polinezyası nda gerçekleşmiştir. Fransız Polinezyası denizaşırı Fransız toprağı olup, 2004 te Kuruluş Akdi ile özerk yönetim hâline gelmiş, özerk yönetimin yasama faaliyetlerini sürdürmek için yerel konularda yetkili bir parlamento kurulmuş, özerklik konusunda Anayasa nın 74 üncü maddesi ile Fransız Danıştayı nın kararlarına tâbi kılınmış, 2004 tarihli özerk yönetimin anayasası niteliğinde olan Kuruluş Akdi, Fransızca yı resmî dil 9 16 Söz konusu karara ilişkin ayrıntı için bkz. Hasan Tunç, a.g.e. (Temel Sorunlar), s.97. Orijinal metin için bkz. Decision, Birk-Levy v. France (39426/06) http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/ pages/search.aspx?i=002-853

olarak kabul etmiş ve kamu hukuku ve özel hukuk alanlarında kullanılmasını zorunlu kılmıştır. Yine 2004 tarihli bir organik yasa ile parlamentoda Fransızca dan başka dil kullanılması yasaklanmıştır. Bu özerk meclise seçilmiş olan parlamenter Sabrina Birk-Levy, bu uygulamanın hukuka ve insan haklarına uygun olmadığı düşüncesiyle Tahitice nin, Tahitililer in günlük hayatlarında kullandıkları bir dil olduğu ve yerel parlamentoda Polinezyalı üyelerin de 1945 teki kuruluştan bu yana Tahitice konuşmakta olduğu gerekçesi ile itirazda bulunmuştur. Fransız Danıştay ı parlamentoda ve kamu hizmetlerinde kullanılacak dilin Fransızca olacağı gerekçesiyle talebi reddetmiş, bunun üzerine Birk-Levy AİHM ye başvurmuştur. 17 AİHM, bu başvuru üzerine verdiği kararda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi dil özgürlüğü nün meclisteki seçilmiş temsilcilerin hitap ve oylamalarda kendi tercih ettikleri dili kullanmalarının teminatı olmadığını ve Fransız Polinezyası Meclisi ne Tahiti dilinde hitap etme yasağı konusunda Fransız vatandaşı Sabrina Birk- Levy nin başvurusunun kabul edilemez olduğunu tespit etmiştir. 18 Görüldüğü gibi AİHM, bir dilin idare ile pasif süje arasında kullanımında dahi bireye istediği dili kullanma hakkının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile verilmediğini açıkça karara bağlamıştır. Demokrasi ve insan hakları gibi kutsal kavramları amaçlarını şirin göstermek için kullanmaktan geri durmayan, işlerine geldiği zaman AİHS yi insan hakları bahsinin anayasası ve AİHM yi bu işin uygulayıcısı olarak takdim etmekten ve bu doğrultuda propaganda yapmaktan çekinmeyen bazı kesimler, her nedense kamuoyu önünde bu karara ilişkin tek bir laf etmemektedirler. 10 Sanki devletin resmî dili konusunda devletler uygulaması nazara alındığında günümüz dünyasının ve uluslararası hukukun ilke ve uygulamasının çok gerisinde bir yerde olduğumuz ve konunun insan haklarının ihlâliyle ilgisi varmış gibi bir hava yaratılarak ısmarlama bilimsel çalışmalarla kara propaganda yapılmaktadır. Oysa ki, durumun hiç de öyle olmadığı yukarıdaki açıklamalardan anlaşılmaktadır. Bir kere, devletler uygulamasında, kendi istisnaî durumları ile kendi benzerlerine bile örnek olamayacak çok sınırlı sayıda devletin dışında bu konuda emsal gösterilebilecek devlet yoktur. Uluslararası hukukun ilke ve uygulaması bakımından konu incelendiğinde ise, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında, asıl olanın devletin münhasır yetkisi ile her türlü yargısal, yasal ve idarî iş ve işlemlerin yürütülmesinde kullanılacak dili belirleme hakkının bulunduğudur. Bireylerin devletle olan ilişkilerinde farklı dil talebinde bulunmaları yönünde bir hakkının henüz hukuk âleminde tanınmadığı, bu talebin insan hakları düzleminde ele alınmadığı ve yine devletin resmî dili 17 Tunç, a.g.e., ss.97-98. 18 Tunç, a.g.e., s.98.

konusunda tekil yaklaşımın çağın gerekleri karşısında olağan ve normal olduğu ortadadır. Dolayısıyla, oluşturulan sunî tartışmaların anayasa yapımı sürecini etkilememesi ve vatandaşlarımızın kafasını karıştırmaması, ayrıca konunun uluslararası hukuk ve bu hukukun uygulaması doğrultusunda düzenlenmesi gerektiği kesinlikle dikkatlerden kaçırılmamalıdır. 2. EĞİTİM DİLİ Çalışmanın bu aşamasında, resmî dil ile doğrudan bağlantılı olan, ancak yine ısmarlama bilimsel projelerle desteklenip, bol bol demokrasi ve insan hakları söylem soslarına büründürülüp sistematik bir kara propaganda çerçevesinde daha yüksek sesle ve daha masum bir ifade tarzıyla tartışmaya açılan eğitim dili, nâm -ı diğer anadilde eğitim 19 meselesini ele almak gerekmektedir. Konuya yönelik bölücü propaganda için resmî dildeki yöntemin aynısı kullanılmakta; devletlerde uygulanan kıymeti kendinden menkul, uygulandığı ülkede bile eleştirilen ve emsalliği tartışılamayacak derecede kötü birtakım sistemler emsal olarak gösterilmekte; uluslararası hukukun ilke, kural ve uygulamaları -başta AİHM kararları olmak üzere- bu propagandanın aksini işaret etmesine rağmen, uluslararası hukuk belgelerinden, özellikle azınlıklar konusundaki düzenlemelerden çıkması mümkün olmayan zorlama yorumlarla hukukun etrafı dolanılmaya çalışılmakta; böylece masum gösterilen bu talepler koro hâlinde dillendirilmektedir. Bu kapsamda azınlık kavramı üzerinden yapılan hukuku dolanma girişimine, Avrupa Birliği nin ilerleme raporlarının da yardımcı olduğu, bu raporlarla azınlık kavramının sürekli kaşındığı, kendini azınlık olarak kabul etmediklerini her fırsatta yüksek sesle ifade eden başta Alevî vatandaşlarımız olmak üzere ülkemizdeki pek çok vatandaşımıza siz aslında azınlıksınız mesajı verildiği ve böylece bölücü taleplerin ekmeğine yağ sürüldüğü de unutulmamalıdır. 20 Yürütülen kara propaganda ile anayasaya eklenecek bir anadilde eğitim serbestîsi düzenlemesi, küresel ve yöresel birtakım yıkıcı ve bölücü planların önemli bir aşamasıdır. Bu düzenleme gerçekleştiği takdirde, bölücü planların başarıya ulaşması için bir merhale daha geçilmiş olacaktır. Zira dil ile iştigal, milletin varlığı ve müstakbel mevcudiyeti ile alâkalı her şeyle iştigal anlamını taşır. Resmî dil ile gündeme getirilen tartışmalarda devletin üniter yapısı ağırlıklı olarak hedef 11 19 Burada anadili kavramı bilerek kullanılmıştır. 20 Avrupa Toplulukları Türkiye nin Katılım Yönünde İlerlemesi Hakkında 2004 Yılı Raporu nda Alevîler için Sünnî olmayan Müslüman azınlık ifadesi yer almışken, diğer bazı farklı etnik kökene sahip vatandaşlarımız da azınlık olarak nitelendirilmiştir.

alınırken, eğitim dili-anadilde eğitim tartışmalarında devletin millî yapısı ve bütünlüğü hedef alınmaktadır. Dil konusu hukukî bir hak, bu hakkın içeriği, çerçevesi ve kullanımından çok daha öte bir konudur ve başta toplumsal boyutları olmak üzere birçok disiplini ilgilendiren yönleriyle ele alınmayı hak etmektedir. Dolayısıyla, çalışmanın bu bölümünde sadece konunun hukukî durumu ile iktifa edilmekte, diğer boyutları ise o alanın uzmanlarına bırakılmaktadır. 2.1. Eğitim ve Eğitim Hakkı, Kavramsal Çerçeve ve Hakların Sınıflandırılmasındaki Yeri Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğe göre eğitim, çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine okul içinde veya dışında, doğrudan veya dolaylı yardım etme olarak tanımlanmışsa 21 da bu tanım eğitimden faydalanacak kişileri çocuklar ve gençlerle sınırlaması bakımından yetersiz bir tanımdır. Zira eğitim tüm bireyleri ilgilendiren ve bireyin yaşamı boyunca yararlanması ve kullanması gereken bir kavramdır. Eğitimin herkesçe kabul gören ve kavramı tüm yönleriyle anlatan bir tanımı yapılamamakla birlikte, yapılan bütün tanımlarda eğitimin bir yönlendirme ve yetiştirme faaliyeti ve bilimi olduğu vurgulanmaktadır. 22 Tanıma ilişkin durum uluslararası belgelerde de aynı olup, eğitim, tanımından çok hedef ve amaçları doğrultusunda ortaya konulmaya çalışılan bir kavram olarak ele alınmıştır. 23 12 Öğretim tabiri kimi zaman eğitim kavramının yerine konuluyorsa da bu kavram daha çok belli bir amaca göre gereken bilgileri verme işi, tedris, tedrisat, talim anlamında kullanılmaktadır. 24 Bundan maksat, bütün bir ömür sürecek eğitim faaliyetinin belli bir programla ve amaçla, meselâ okulda yürütülmesidir. Öğrenim ise herhangi bir meslek, sanat veya iş için gerekli bilgi, beceri ve alışkanlıkların elde edilmesi amacıyla yapılan çalışma, tahsil olarak tanımlanmaktadır. 25 Bu kavramların, yani eğitim, öğretim ve öğrenme kavramlarının hukuk âlemindeki yansıması hak ve hürriyetler olarak gündeme gelmektedir. 26 Mevcut Anayasa da ise 42 nci maddenin kenar başlığı Eğitim ve Öğrenim Hakkı ve Ödevi şeklindedir. 21 Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük, www.tdk.gov.tr den ulaşılabilmektedir. 22 Hasan Çelikkaya, Eğitime Giriş, Alfa Yayınları, İstanbul, 1997, s.26. 23 Terzioğlu, a.g.e., ss.51-52. Bu belgelerde yer alan amaç ve hedefler; insanın kişiliğini ve onurunu serbestçe geliştirebilmesi imkânı; insanın diğer medeniyetlere, kültürlere ve dinlere karşılıklı hoşgörü ve saygı ruhu ile özgür bir toplumda aktif katılım imkânı; ebeveynlerine, ülkelerinin millî değerlerine ve tabiî çevreye saygıyı geliştirme; insan hakları, temel özgürlükler ve barışın idamesine saygıyı geliştirme olarak genelleştirilebilir. 24 Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük 25 Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük 26 Terzioğlu, a.g.e., s.52.

Bu haklar birey için bir hak iken, devlet için ödev niteliğindedir. 27 Bu kapsamda, bazı yazarlar eğitim hakkı ve eğitim özgürlüğü kavramlarını kullanırken, 28 bazıları da eğitim hakkı ve öğrenim özgürlüğünü tercih etmektedir. 29 Eğitim hakkı ve öğretim özgürlüğü de bu kapsamdaki diğer bir başlıklandırma olarak karşımıza çıkmaktadır. 30 Eğitim hakkının hakların sınıflandırılması bakımından yeri de konumuz açısından önem arz etmektedir. Eğitim hakkı, Jellinek tasnifine göre özü itibarıyla bir isteme hakkı olduğundan bahisle, kural olarak sosyal haklar sınıfında yer almaktadır. 31 Eğitim hakkının, ikinci kuşak haklar olan ekonomik, sosyal ve kültürel haklar sınıfında yer almakla birlikte, daha çok kültürel haklar içerisinde mütalaa edilmesi gerektiği ileri sürülmüştür. 32 2.2. Uluslararası Hukuk Belgeleri nde Eğitim Hakkına İlişkin Düzenlemeler Evrensel ve uluslararası hukuk belgelerinde eğitim hakkının düzenlenişine bakıldığında ilk göze çarpan düzenlemeler; İnsan Hakları Evrensel Bildirisi nin 26 ncı maddesi, Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme nin 33 13 üncü maddesi, Medenî ve Siyasî Haklara İlişkin Uluslararası 27 II. Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi MADDE 42 Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasa ya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz. İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır. Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir. Devlet, maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır. Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez. Türkçe den başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tâbi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası antlaşma hükümleri saklıdır. 28 Nuri Yaşar, İnsan Hakları Avrupa Sisteminde ve Türk Hukukunda Eğitim Hakkı, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2000, s.6. 29 İbrahim Kaboğlu, Özgürlükler Hukuku, Afa Yayınları, İstanbul, 2002, s.253 vd. 30 Mümtaz Soysal, Eğitim Hakkı ve Öğretim Özgürlüğü, Türkiye de İnsan Hakları Semineri Tebliğler-Tartısmalar, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, Ankara, 1970, s.245. 31 İbrahim Kaboğlu, a.g.e., s.489. Bu sınıflandırmaya getirilen eleştiriler için bkz. M. Semih Gemalmaz, Ulusal Üstü İnsan Hakları Genel Teorisine Giriş, Legal Yayıncılık, İstanbul, 1997, s.321 vd. 32 Anıl Çeçen, İnsan Hakları, Gündoğan Yayınları, Ankara, 2000, s.195. 33 Türkiye 04.06.2003 tarihinde 4687 sayılı Kanun la sözleşmenin onaylanmasını uygun bulmuştur. Türkiye Anayasa nın 3, 14 ve 42 nci maddeleri çerçevesindeki uygulama hakkını saklı tutarak Sözleşme nin 13 üncü maddesine çekince koymuşsa da sözleşmede eğitim diline ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. 13

Sözleşme nin 34 18/4 üncü maddesi, (Türkiye nin taraf olmadığı) Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Sözleşme, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi nin 28 ve 29 uncu maddeleri ve AİHS nin Ek 1 No lu Protokolü nün 2 nci maddesidir. Bu alandaki belgeleri çoğaltmak mümkün ise de ele alınan konunun tartışma eksenine yön veren temel belgeler esasen bunlardır. Bu belgelere ilişkin düzenlemeleri tek tek burada ele alabilme imkânı bulunmadığından, bunların eğitim hakkının kapsamı açısından bazı ortak noktalar ihtiva ettiğini söylemek kifayet edecektir. Bunlar; eğitim alma hakkı, ayrım gözetmeme ve eşit muamele, eğitim özgürlüğü ve akademik özgürlük tür. Bunlardan eğitim alma hakkı kapsamındaki belgelerin büyük çoğunluğu, eğitim hakkının yerine getirilmesi konusunda devletlere -olumlu faaliyetler içine sokanyükümlülükler getirirken, bu belgelerden sadece AİHS eğitim hakkını negatif (olumsuz) bir ifade tarzı ile 35 düzenlemiştir. 36 Eğitim alma hakkı kapsamında devletler ayrım gözetmeme ve eşit muamelede bulunma, eğitim hakkının kullandırılması bakımından ayrımcılığı ortadan kaldırma ve fırsat eşitliği yaratma yükümlülüğü altındadır. Ancak burada ayrım gözetmeme ilkesi meşru farklılaşmaları ve hak eşitsizliklerini düzeltici olumlu eylemleri içermemektedir. 37 Yani makul, nesnel ve sözleşmeler çerçevesinde meşru bir amaca yönelik 38 bir tutum ayrımcılık olarak algılanmamalıdır. 39 Eğitim özgürlüğü kavramı kapsamında ise aslında bir zorunluluk hâli mevcuttur. Bundan kasıt bu belgelerde zorunlu eğitimin şart koşulması, ne ebeveynlere ne çocuğa bu konuda bir serbestlik tanınmaması ve bu konuda devletin zorunlu eğitimi tamamlatmak adına mükellefiyetlerinin olmasıdır. 40 14 Eğitim özgürlüğünün zorunlu unsuru dışında kalan seçme özgürlüğü alanı ise, esas itibarıyla ebeveynin kendi dinî, ahlâkî ve felsefî inancına göre çocuklarına verilecek eğitimi seçme hakkını ihtiva eder. 41 Diğer bir açıdan ise, yine bu uluslararası 34 Türkiye 04.06.2003 tarihinde 4687 sayılı Kanun la sözleşmenin onaylanmasını uygun bulmuştur. Türkiye sözleşmenin 27 nci maddesine Türkiye Cumhuriyeti Anayasası nın ve 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşması nın eklerinin ilgili hükümlerine ve usûllerine göre uygulama hakkını saklı tutarak çekince koymuştur. 35 Bu ifade tarzının sonuçlarına aşağıda değinilecektir. 36 Terzioğlu, a.g.e., s.64. Yazarın aktardığına göre herkes eğitim hakkına sahiptir veya devlet eğitim hakkını tanır gibi ifadeler yerine, hiç kimse eğitim hakkından mahrum bırakılamaz şeklinde olumsuz bir ifade tarzı belirlenmiştir. Terzioğlu, a.g.e., s.64. dn.229. 37 Terzioğlu, a.g.e., s.67. 38 Ülkemizde Lozan Barış Antlaşması uyarınca eğitim veren azınlık okulları buna örnek verilebilir. Terzioğlu, a.g.e., s.67, dn.245. 39 Emine Akyüz, Çocuk Hakları Sözleşmesinin Temeli Işığında Çocuğun Eğitim Hakkı, Millî Eğitim Dergisi, Sayı 151, Temmuz-Ağustos-Eylül 2001, ss.3-24. 40 Terzioğlu, a.g.e., ss.67-68. 41 İnsan Hakları Evrensel Bildirisi nin 26/3 üncü maddesi, Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme nin13/3 üncü maddesi, Medenî ve Siyasî Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme nin 18/4 üncü maddesi ve AİHS nin Ek 1 No lu Protokolü nün 2 nci maddesidir. Terzioğlu, a.g.e., s.68.

belgelerde yer alan özel ve tüzel kişilerin özel eğitim kurumları kurabilme ve yönetebilmeleri özgürlüğü bu kapsamda mütalaa edilebilir. 42 Bu kapsamda zikredilen hangi belge veya ilke ele alınırsa alınsın, bireye eğitim dili konusunda bir hak, bunun karşılığında da devlete bu talebe uygun eğitim sistemi kurma yükümlülüğü yüklememektedir. Konu bu kadar nettir. 2.3. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi nde Eğitim Hakkı AİHS çerçevesinde eğitim hakkına ilişkin duruma ayrıca değinmekte fayda vardır. Zira AİHS çerçevesinde ele alınan eğitim hakkı kavramı, yine AİHM tarafından verilen kararlarla dinamik olarak somutlaştırılmakta, içeriğinin ve kapsamının anlaşılması kolaylaşmaktadır. Yine AİHS, eğitim hakkını diğer birçok uluslar arası hukuk belgesinden farklı bir üslûpla, bu haktan yoksun bırakılamama şeklinde olumsuz bir ifade olarak düzenlemiştir. Konu AİHS nin Ek 1 No lu Protokol ün 2 nci maddesinde düzenlenmektedir. 43 Buna göre; Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet, eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dinî ve felsefî inançlarına göre yapılmasını sağlama haklarına saygı gösterir. Bu düzenleme kapsam bakımından iki ilke ortaya koymaktadır. Bu ilkelerden ilki, daha önce de zikredildiği gibi, negatif bir ifade tarzı ile ortaya konan her bireyin eğitim alma hakkı, diğeri ise eğitim özgürlüğü dür. 44 15 Eğitim alma hakkı ilkesi bakımından düzenlemenin olumsuz ifade tarzı, bu hakkın kullandırılması bakımından devlete pozitif bir yükümlülük yüklemekten çok, engellememe gibi negatif bir davranış biçimi tanınmaktadır. 45 Bu kapsamda AİHM kararlarında da yer aldığı üzere, bu hükümle devlete genel ve resmî bir eğitim sistemi kurma yükümlülüğü yüklenmemektedir. 46 Yine de eğitim hakkı mutlak nitelikte kabul görmüş ve sözleşme ile diğer haklar gibi garanti altına alınmış ve bu kapsamda devlete bazı pozitif yükümlülükler yüklenmiş 47 bulunmaktadır. 48 Aslında bu maddenin düzenleme alanı önceden mevcut olan resmî eğitim kurumlarına girme hakkının güvence altına alınmasından ibaret olup bundan başka üye devletlere çeşitli şekillerde eğitim ve öğretim kurumları oluşturma ve 42 Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme nin 13/4, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi nin 29/2 nci maddeleri buna dayanak olan düzenlemelerdir. Terzioğlu, a.g.e., s.68. 43 Türkiye bu maddeye 430 sayılı ve 03.03.1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu hükümlerini saklı tutarak çekince koymuştur. 44 Terzioğlu, a.g.e., s.71. 45 Terzioğlu, a.g.e., s.71. 46 M. Emin Çağıran, Uluslararası Alanda İnsan Hakları, Platin Yayınları, Ankara, 2006, s.247. 47 AİHM bu hükmün üye devletlere parasız eğitim ve öğretim sağlama edimini yüklemediğini, ancak maddede negatif ifade olsa da devletlere pozitif edimler yüklediğini belirtmiştir. Yasemin Özdek, Avrupa İnsan Hakları Hukuku ve Türkiye, TODAİE İnsan Hakları Araştırma ve Derleme Merkezi Yayınları, Ankara, 2004, ss.306-307. 48 AİHS md.1: Yüksek Sözleşmeci Taraflar kendi yetki alanları içinde bulunan herkesin, bu Sözleşme nin birinci bölümünde açıklanan hak ve özgürlüklerden yararlanmalarını sağlarlar.

herkesin bunlardan faydalanmasını sağlama yükümlülüğü yoktur. 49 Devletin sadece bu hakkı garanti etme ve bu haktan yararlanılmasını sağlama yükümlülüğü vardır. Devletin hakkın bu mutlak özelliğine rağmen düzenleme yapabileceği alanlar da var olmakla birlikte bu düzenleme yetkisi eğitim hakkının özünü zedelememesi ve AİHS deki diğer haklarla çelişmemesi 50 şartıyla meşru kabul edilebilecektir. 51 AİHS Ek 1 No lu Protokol ün 2 nci maddesinde yer alan eğitim hakkı düzenlemesinin içerdiği ikinci ilke olan eğitim özgürlüğü ilkesine yukarıda değinilmiş idi. Bu özgürlüğün kapsamı, devlet okullarında ana ve babanın dinî ve felsefî inanıcına saygı gösterilmesi suretiyle çoğulculuğun garanti altına alınmasıdır. 52 Burada devletin ana ve babanın dinî ve felsefî inancına saygı duyması yeterli olup bu inançlar yönünde bir eğitim sağlama yükümlülüğü bulunmamaktadır. 53 2.4. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Çerçevesinde Eğitim Hakkı ve Eğitim Dili - Belçika Dil Davası Aslında AİHS Ek 1 No lu Protokol ün 2 nci maddesi ile ortaya konulan eğitim hakkı kavramının içeriği ve çerçevesi maddenin düzenleniş şeklinden değil, AİHM nin verdiği kararlarla bu içerik ve çerçeveyi sürekli dolduruyor olması ile daha anlaşılır bir hâl almaktadır. Asıl konumuz olan eğitim dili meselesinin eğitim hakkı kapsamında mütalaasına imkân veren en temel AİHM kararı, meşhur adıyla Belçika Dil Davası dır. 54 O kadar ki bu karar AİHM nin divan olarak teşekkül ettiği zamanlarda ve 1968 yılında verilmiş ve bugüne kadar söz konusu kararın aksini belirten, çelişen veya bu kararı ortadan kaldıracak yeni bir içtihada gerek duyulmamıştır. Bu anlamda Belçika Dil davası olarak bilinen karar AİHM nin neredeyse en yerleşik ve köklü kararıdır. Bazı çevrelerin dile getirdiği gibi anadilde eğitim hakkı gibi bir hakkın tüm dünyada kabul edildiği ve ülkemizin bunun gerisinde kaldığı iddiası, bu içtihadın yerleşikliği ve değiştirilmesine bunca yıl ihtiyaç duyulmamış olması bakımından da eleştiriye açıktır. 16 Söz konusu dava kapsamında Belçika vatandaşı aileler Belçika da, Flamanca konuşanların çoğunluğu oluşturduğu bölgede mukim ve fakat Fransızca konuşan 49 Şeref Ünal, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi; İnsan Haklarının Uluslararası İlkeleri, TBMM Kültür Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları, Ankara, 1995, s.324. 50 Örneğin AİHS 13 üncü maddedeki ayrımcılık yasağı. 51 Terzioğlu, a.g.e., s.71. 52 Terzioğlu, a.g.e., s.73. 53 Devletin saygı yükümü ebeveynlere devlet okullarında çocuklarına bu kanâatlerinin öğretilmesini talep etme hakkı vermez. Terzioğlu, a.g.e., s.74. 54 Divan, Belçika da Eğitimde Kullanılan Diller Hakkındaki Kanunların Belli Yönlerine İlişkin Dava, Karar Tarihi 23.07.1968, Başvuru no. 1474/62; 1677/62; 1691/62; 1769/63; 1994/63; 2126/64; Case Relating to Certain Aspects of the Laws on the Use of Languages in Education in Belgium V. Belgium (Merits). Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://hudoc.echr.coe.int/sites/ eng/pages/search.aspx?i=001-57525; kararın Türkçe çevirisi için bkz. http://ihami.anadolu. edu.tr/aihmgoster.asp?id=8