KUZEY KIBRIS TA AZINLIK HAKLARI



Benzer belgeler
ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

TBMM DIŞİLİŞKİLER VE PROTOKOL MÜDÜRLÜĞÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

C E D A W KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ SÖZLEŞMESİ. Prof. Dr. Feride ACAR

İ Ç İ N D E K İ L E R

ULUSLARARASI HUKUK VE DIŞ İLİŞKİLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Devletin Yükümlülükleri

FARKLI AB ÜLKELERİNDE GÖÇMEN POLİTİKALARINDAKİ GENEL YAKLAŞIMLAR

Her türlü alıkonulma yerinin düzenli ziyaretler yolu ile denetlenerek kişilerin işkence ve kötü muameleye karşı etkin biçimde korunması amacını

ÇOCUK HAKLARI HAFTA 2

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm AZINLIK KAVRAMI BAŞLARKEN... 1

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

Namus adına kadınlara ve kızlara karşı işlenen suçların ortadan kaldırılmasına yönelik çalışma

İNSAN HAKLARI. Sosyal ve Ekonomik Haklar Kültürel haklar (10. Hafta)

Doç. Dr. Ahmet M. GÜNEŞ Yalova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi. Avrupa Birliği Hukukuna Giriş

Türkiye ve Avrupa Birliği

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI VE İNSAN HAKLARI

İNSAN HAKLARI SORULARI

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI

AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKUNUN KAYNAKLARI

IRKÇILIK VE HOŞGÖRÜSÜZLÜĞE KARŞI AVRUPA KOMISYONU

ÇOCUK HAKLARINA DAİR SÖZLEŞME

İNSAN HAKLARI CEVAP ANAHTARI GÜZ DÖNEMİ YILSONU SINAVI Ocak 2019 saat 11.00

187 SAYILI İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİNİ GELİŞTİRME ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ, 2006

ÖZGEÇMİŞ Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasası nın Kurduğu Hükümet Rejimi (1998)

LGBTT HAKLARI İNSAN HAKLARIDIR

11 Eylül: AET Bakanlar Konseyi, Ankara ve Atina nın Ortaklık başvurularını kabul etti.

CEZA HUKUKU- ULUSLARARASI HUKUK. Dr.Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

ULUSLARARASI ÇEVRE MEVZUATI

AVRUPA KONSEYİ İNSAN HAKLARININ KORUYUCUSU ÖZET

FASIL 23 YARGI VE TEMEL HAKLAR

YRD. DOÇ. DR. ULAŞ KARAN. Uluslararası İnsan Hakları Hukuku ve Anayasa Hukuku Işığında EŞİTLİK İLKESİ VE AYRIMCILIK YASAĞI

ÜYE ROBERT CAROLAN TARAFINDAN BİLDİRİLEN KARŞIOY VE MUTABIK GÖRÜŞ YAZISI

Avrupa Birliği İç Pazar Hukuku Syllabus

F. Şeyda TÜRKAY KAHRAMAN ULUSLARARASI SİLAHLI ÇATIŞMALAR HUKUKUNDA KÜLTÜREL VARLIKLARIN KORUNMASI

Devletler Umumi Hukuku II HUK208. Zorunlu. Lisans. Bahar. Örgün Eğitim. Türkçe

AB ĠLE MÜZAKERE SÜRECĠNDE AB MÜKTESEBATINA UYUMUN VE BU BAĞLAMDA ÇEVĠRĠNĠN ÖNEMĠ. Nilgün ARISAN ERALP TEPAV AB ENSTİTÜSÜ DİREKTÖRÜ

İÇİNDEKİLER İKİNCİ BASKIYA ÖNSÖZ...VII BİRİNCİ BASKIYA ÖNSÖZ...IX İÇİNDEKİLER...XI KISALTMALAR...XXI

İnsanların, sadece insan olması nedeniyle sahip oldukları devredilemez ve vazgeçilemez haklardır.

ÖZGENUR YİĞİT ULUSLARARASI HUKUK, AVRUPA HUKUKU VE TÜRK HUKUKUNDA MÜLTECİ VE SIĞINMACILARIN ETKİLİ BAŞVURU HAKKI

ELÇİN YEMİŞKEN TÜRK İŞ HUKUKUNDA KADIN İŞÇİLERİN KORUNMASI

Avrupa Birliği ÇevrePolitikası. Kerem Okumuş REC Türkiye Direktör Yardımcısı 5 Ocak 2010, İstanbul

İLTİCA HAKKI NEDİR? 13 Ağustos 1993 tarihli Fransız Ana yasa mahkemesinin kararı uyarınca iltica hakkinin anayasal değeri su şekilde açıklanmıştır:

YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ

Türkiye nin Yeni Anayasa Arayışı: TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu Tecrübesi

ULUSLARARASI HUKUK TEMEL METİNLER

EĞİTİMİN HUKUKSALTEMELLERİ. 7. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

Dr. H. Zeynep NALÇACIOĞLU ERDEN MİLLETLERARASI YATIRIM HUKUKUNDA DOLAYLI KAMULAŞTIRMA

ULUSAL İNSAN HAKLARI KURUMLARI ULUSLARARASI STANDARTLARA UYGUNLUĞUN YORUM İLKELERİ

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

AVRUPA BİRLİĞİ TARİHÇESİ

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

İş Yeri Hakları Politikası

Madde 2 Serbest dolaşım özgürlüğü

1. BÖLÜM KAVRAM, TARİHÇE VE KAVRAMLAR ARASI İLİŞKİLER BAĞLAMINDA KENDİ KADERİNİ TAYİN

AB Çevre Müktesebatı Semineri Avrupa Birliği Kurumsal Yapısı, Temel Belgeler ve AB Müktesebatı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI

Kadına YÖNELİK ŞİDDET ve Ev İçİ Şİddetİn Mücadeleye İlİşkİn. Sözleşmesi. İstanbul. Sözleşmesİ. Korkudan uzak Şİddetten uzak

1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları. 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri. 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler

(Resmî Gazete ile yayımı: Sayı : Mükerrer)

UNESCO MİLLÎ KOMİSYONLAR TÜZÜĞÜ

T.C. AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI Trabzon Koza Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi PINAR ÖŞME PSİKOLOG

İÇİNDEKİLER SUNUŞ 7 ÖNSÖZ BİRİNCİ BÖLÜM EŞİTLİK KAVRAMI

KAMU POLİTİKASI BELGELERİ

KARADAĞ SUNUMU Natalija FILIPOVIC

BİRİNCİ KİTAP DENETİM MEKANİZMASI (KURUMSAL HÜKÜMLER) BirinciBölüm GİRİŞ

T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Avrupa Birliği Koordinasyon Dairesi Başkanlığı Avrupa Birliği Uzmanlığı Tezi

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

Türkiye de Sivil Toplumu Geliştirme ve Sivil Toplum-Kamu Sektörü Diyaloğunu Güçlendirme Projesi

AB nin İstihdam ve Sosyal Politikası

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Mekanizması: Normlar, Standartlar, Göstergeler. Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...V ÖZET...VII ABSTRACT...VIII İÇİNDEKİLER...IX KISALTMALAR LİSTESİ...XV GİRİŞ...1

Birleşmiş Milletler Avukatların Rolüne İlişkin Temel İlkeler Bildirgesi (Havana Kuralları)

ÜYE DEVLET HÜKÜMETLERİ TEMSİLCİLERİ KONFERANSI. Brüksel, 25 Ekim 2004 CIG 87/1/04 EK 2 REV 1. Konu :

Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesinin Uygulanması

Türk Hukuku nda ve Karşılaştırmalı Hukukta Vicdani Ret

AVRUPA BİRLİĞİ SİGORTA MÜKTESEBAT REHBERİ

ÖZEL İSTİHDAM BÜROLARINA GEÇİCİ İŞ İLİŞKİSİ FAALİYETİNE ARACILIK YETKİSİ VERİLMESİ

Dr. Serkan KIZILYEL TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KISITLANMASINDA KAMU GÜVENLİĞİ ÖLÇÜTÜ

Avrupa Birliği Maddi Hukuku

Devletler Umumi Hukuku I HUK227. Zorunlu. Lisans. Güz. Örgün Eğitim. Türkçe. Yok Dersin amacı uluslararası hukukun temel kavram ve Dersin Amacı

Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesi (CPT)

151 NOLU SÖZLEŞME KAMU HİZMETİNDE ÖRGÜTLENME HAKKININ KORUNMASI VE İSTİHDAM KOŞULLARININ BELİRLENMESİ YÖNTEMLERİNE İLİŞKİN SÖZLEŞME

20. RİG TOPLANTISI Basın Bildirisi Konya, 9 Nisan 2010

KUZEY KIBRISTA İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MEVZUATI

1: İNSAN VE TOPLUM...

AVRUPA BİRLİĞİ İLE KATILIM MÜZAKERELERİ ANA UNSURLAR TOBB AB MÜDÜRLÜĞÜ -30 ARALIK 2004

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELE SÖZLEŞMESİ 12. TARAFLAR KONFERANSI (COP12)

Biyoetik İhtisas Komitesi Prof. Dr. Meral Özgüç

KADINLARA KARŞI ŞIDDETIN TASFIYE EDILMESINE DAIR BILDIRI. Genel Kurulunun 20 Aralık 1993 tarihli ve 44/104 sayılı Kararıyla ilan edilmiştir.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı Adalet Meslek Etiği Dersleri

ULUSAL KURULUŞLARIN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ UYGULAMALARI VE ULUSLARARASI KURULUŞLARLA KARŞILAŞTIRILMASI

Türkiye nin Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Karnesi

MACARİSTAN SUNUMU Dr. Csaba UJKERY

Çocuğa özgüadlialanı ifade eden çocuk adalet sisteminin temel fikir ve amacı; adaletmekanizması ile bir şekilde karşı karşıya gelen çocukların, özel

Yrd. Doç. Dr. Münevver Cebeci Marmara Üniversitesi, Avrupa Birliği Enstitüsü

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Transkript:

KUZEY KIBRIS TA AZINLIK HAKLARI Ali DAYIOĞLU Bu yazıda derlenen metinde kullanılan terminoloji Avrupa Birliği (AB) tarafından desteklenen projelerden biri olan Kıbrıs ın Kuzeyinde İnsan Haklarının Haritalandırılması Projesi kapsamında Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı ve yazarların sorumluluğu altındadır. Bu yayının içeriği hiçbir şekilde Avrupa Komisyonuna atfedilemez. AB, üyesi olarak sadece Kıbrıs Cumhuriyeti ni tanır, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ni tanımaz. 389/2006 sayılı Konsey Tüzüğünün 1(3) maddesine göre bu katkının sağlanması bu bölgelerde Kıbrıs Cumhuriyeti dışındaki kamu otoritesini tanıma anlamını taşımaz. The texts compiled in this publication including the terminology used lay in the sole responsibility of the author(s) and/or the Turkish Cypriot Human Rights Foundation as one of the beneficiaries of the EU funded project Mapping Human Rights in the Northern Part of Cyprus. In no way can the content of this publication be attributed to the European Commission. The EU does not recognise the Turkish Republic of Northern Cyprus but only the Republic of Cyprus as its member state. According to article 1(3) of Council Regulation 389/2006 the granting of such assistance shall not imply recognition of any public authority in the areas other than the Government of the Republic of Cyprus.

KUZEY KIBRIS TA AZINLIK HAKLARI Ali DAYIOĞLU KIBRISLI TÜRK İNSAN HAKLARI VAKFI YAYINLARI NO: 1 1. Baskı - Mayıs 2012 Lefkoşa - Kıbrıs ISBN: 978-9963-719-10-5 Tanzimat Sokak No: 176 Lefkoşa 0533 869 75 42 KAPAK ve GRAFİK TASARIM Erdoğan Uzunahmet SAYFA DÜZENLEME Erdoğan Uzunahmet BASKI MAVİ BASIM Esnaf ve Zanaatkârlar Sitesi - Lefkoşa Tel: 0533 8631957 İLETİŞİM KIBRISLI TÜRK İNSAN HAKLARI VAKFI www.ktihv.org e-mail: info@ktihv.org Haşmet Gürkan Sok. No: 3 - Lefkoşa-Kıbrıs. Tel: +90 392 229 17 48 / 49

ALİ DAYIOĞLU, 1970 yılında Limasol da doğdu. Türk Maarif Koleji nden sonra 1992 de Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi ni bitirdi. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı nda 1996 da yüksek lisans, 2002 de de doktora programını tamamladı. 1997-2000 döneminde ve 2002 den bugüne Yakın Doğu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü nde milliyetçilik, insan ve azınlık hakları ile Türk dış politikası konularında dersler verdi. Bu konularla ilgili çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlanmış makaleleri ile Toplama Kampından Meclis e: Bulgaristan da Türk ve Müslüman Azınlığı (İstanbul, İletişim Yayınları, 2005, 512 sayfa) isimli bir kitabı vardır. e-mail: dayioglu@kktc.net ; aldayfen@hotmail.com ; adayioglu@neu.edu.tr

Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı (KTİHV), Avrupa Birliği tarafından Kıbrıslı Türklere ayrılan mali yardım kapsamında finanse edilip toplam 2 yıldan fazla süren Kuzey Kıbrıs ta İnsan Haklarının Haritalandırılması Projesi ni tamamlamıştır. Proje kapsamında insan haklarıyla ilgili 11 konuda (Azınlık Hakları; Çocuk Hakları; Tutuklu Hakları; Cinsel İstismar Amacıyla İnsan Ticareti; Göçmen İşçilerin İnsan Hakları; Mülkiyet Hakları; Kadının İnsan Hakları; Engelli Kişilerin Hakları; Mülteci Hakları; Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transgender Kişilerin Hakları; Kayıp Kişiler ve Ailelerinin İnsan Hakları) raporlar yazılmıştır. Söz konusu raporlar, Kuzey Kıbrıs taki insan haklarının durumunun ayrıntılı ve tarafsız bir harita sını çıkarıp bu konudaki düzeyin uluslararası insan haklar standartları seviyesine çıkarılmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanmış raporlar kamuoyu ve ilgili tüm paydaşlarla paylaşılacaktır. Ülkemizde insan haklarının daha ileri boyuta taşınmasında önemli bir araç olacağına inandığımız projemize katkıda bulunanlara teşekkürü borç biliriz: EROL AKDAĞ, MUSTAFA ABİTOĞLU, GÖZDE ÇEKER, FİKRİYE ERKANAT SAKALLI, UMUT ÖZKALELİ, MELİKE BİSİKLETÇİLER, AYCAN AKÇIN, BAHAR AKTUNA, RAHME VEZİROĞLU, İSMAİL BAYRAMOĞLU, LEYLA FALHAN, GÖRKEM REİS, FEZİLE OSUM. EMİNE ÇOLAK, VEYSEL EŞSİZ, FATMA GÜVEN LİSANİLER, ILGIN YÖRÜKOĞLU, MEHVEŞ BEYİDOĞLU, ÖMÜR YILMAZ, MEHMET ERDOĞAN, SEVİNÇ İNSAY, UTKU BEYAZIT, OLGA DEMETRIOU, REBECCA BRYANT HATAY, TUFAN ERHÜRMAN, DOĞUŞ DERYA, TEGİYE BİREY, ŞEFİKA DURDURAN, UMUT BOZKURT, ERDOĞAN UZUNAHMET, HÜRREM TULGA, İLKER GÜRESUN. DERVİŞ UZUNER, PERÇEM ARMAN, HAZAL YOLGA, ÖMÜR BORAN, FATMA TUNA, ÇİM SEROYDAŞ, ORNELLA SPADOLA, ENVER ETHEMER, ASLI GÖNENÇ, DİLEK ÖNCÜL, GAVIN DENSTON, FATMA DEMİRER, FAİKA DENİZ PAŞA, ÖNCEL POLİLİ, CEREN GÖYNÜKLÜ, ALİ DAYIOĞLU, SELEN YILMAZ, CEREN ETÇİ, CEMRE İPÇİLER, ZİLİHA ULUBOY, HOMOFOBİYE KARŞI İNİSİYATİF DERNEĞİ. Canan Öztoprak Proje Koordinatörü Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı

KUZEY KIBRIS TA AZINLIK HAKLARI Ali DAYIOĞLU

İÇİNDEKİLER 7 ENGLISH 71 GİRİŞ: AZINLIK KAVRAMI VE TANIMI 9 BİRİNCİ BÖLÜM: ULUSLARARASI HUKUKTA AZINLIK HAKLARI 13 I) Birleşmiş Milletler Örgütü ve Azınlıkların Korunması 13 A) Kurulduğu Dönemde BM Örgütünün Azınlıklar Konusuna Yaklaşımı 13 B) BM Örgütünün Azınlıklar Konusundaki Bakışının Değişmesi ve Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesinin 27. Maddesi 13 C) Irk Ayrımcılığının Kaldırılması Yönünde Kabul Edilen Belgeler 15 D) Ulusal ya da Etnik, Dinsel ve Dilsel Azınlıklara Mensup Kişilerin Haklarına İlişkin Bildirge 16 II) Bölgesel Örgütlenmeler 17 A) Avrupa Konseyi ve Azınlıkların Korunması 17 1) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 17 2) Bölgesel Diller ya da Azınlık Dilleri Avrupa Şartı 18 3) Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme ve Uygulanması 19 B) Avrupa Birliği ve Azınlıkların Korunması 20 C) Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı / Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Belgelerinde Azınlık Haklarının Korunması 21 İKİNCİ BÖLÜM: KUZEY KIBRIS TA AZINLIKLARLA İLGİLİ MEVZUAT VE UYGULAMALAR 25 I) Azınlıklarla İlgili İç Hukuk Düzenlemeleri ve Kabul Edilen Uluslararası Belgeler 25 II) Kuzey Kıbrıs ta Azınlıklarla İlgili Uygulamalar 27 A) Hıristiyan Azınlıklar 27 1) Rumlar 27 a) Eğitim Konusundaki Uygulamalar 29 b) Din ve Vicdan Özgürlüğü Konusundaki Uygulamalar 35 c) Ekonomiyle İlgili Konular 42 d) Diğer Hak ve Özgürlüklerle İlgili Uygulamalar 44 2) Marunîler 47 a) Eğitim Konusundaki Uygulamalar 50 b) Din ve Vicdan Özgürlüğü Konusundaki Uygulamalar 50 c) Ekonomiyle İlgili Konular 51 d) Siyasal Hak ve Özgürlükler Konusundaki Uygulamalar 53 B) Hıristiyan Olmayan Azınlıklar 55 1) Romanlar 55 2) Aleviler 57 3) Kürtler 59 SONUÇ 61 KAYNAKÇA 65

GİRİŞ: AZINLIK KAVRAMI VE TANIMI 9 Azınlık, kavram olarak, belli bir topluluk içinde farklılıklar gösteren ve başat olmayan gruba verilen isimdir. 1 Tarihin her döneminde çoğunluktan farklı özellikler gösteren daha küçük toplulukların var olduğu varsayımından hareketle, azınlık olgusuna insanların toplum halinde yaşamaya başladıkları andan itibaren rastlandığını söylemek mümkündür. Buna karşılık, azınlık kavramı Reform Hareketinin ve mutlakıyetçi krallıkların belirdiği 16. yüzyılda, yani azınlıkların korunmasının gündeme geldiği dönemde ortaya çıkmıştır. Kavram olarak bu kadar eski olmasına rağmen, bugüne kadar tüm kesimlerin üzerinde oydaşmaya vardıkları bir azınlık tanımı oluşturulabilmiş değildir. Bunun iki temel nedeni vardır: 1) Azınlık kavramının salt hukuksal değil, çok çeşitli görünümleri bulunan ve farklı çıkarları ilgilendiren sosyopolitik bir kavram olması; 2 2) Ulusal bütünlük endişesiyle devletlerin bu konuda hukuki bir tanımla kendilerini bağlamaktan çekinmeleri. 3 Karmaşık bir nitelik gösteren azınlık kavramı sosyolojik ve hukuksal bakımlardan ele alınarak tanımlanmaya çalışılmaktadır. Sosyolojik bakımdan bir toplulukta sayısal bakımdan azınlık oluşturan, başat olmayan ve çoğunluktan farklı niteliklere sahip olan grup şeklinde tanımlanabilecek olan azınlık kavramı bu açıdan genelde ezilmiş olmayı içermektedir. Buna göre eşcinseller, resmî çevreler ve toplumun geneli tarafından kabul edilmeyen dinsel inançlara sahip bulunanlar, uyuşturucu bağımlıları, evsizler, hatta kadınlar birer azınlıktır. 4 Azınlık kavramının hukuksal bakımdan tanımlanması konusunda tüm durumları kapsayan ve bütün devletlerce kabul edilen bir tanımın bugüne kadar yapılamamasına rağmen, 5 azınlıklarla ilgili çeşitli uluslararası belgelerde azınlık kavramını tanımlamada birbirine benzer ölçütlerin kullanılması bazı tanımları ortaya çıkarmıştır. 6 Bunların en önemlisi Birleşmiş Milletler (BM) Ayrımcılığın Önlenmesi ve Azınlıkların Korunması Alt Komisyonu Özel Raportörü Francesco Capotorti nin 1976 da yürürlüğe giren BM Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesinin azınlıkların korunmasına ilişkin 27. maddesi bağlamında bu maddenin uygulama alanını belirlemek amacıyla hazırladığı incelemede 1978 de yaptığı tanımdır. Sonraki tanım denemelerinin temel çerçevesini oluşturan tanımda Capotorti azınlığı şu şekilde tarif etmiştir: 1. Oran, Baskın, Küreselleşme ve Azınlıklar, 4. B., Ankara, İmaj Yayıncılık, 2001, s. 66. 2. Oran, Baskın Türk-Yunan İlişkilerinde Batı Trakya Sorunu, 2. B., Ankara, Bilgi Yayınevi, 1991, s. 39-40. 3. Çavuşoğlu, Naz, Uluslararası İnsan Hakları Hukukunda Azınlık Hakları, İstanbul, Bilim Yayınları, 1999, s. 24; Çavuşoğlu, Naz Azınlık Nedir? İnsan Hakları Yıllığı, C. XIX-XX, (1997-1998), s. 101. 4. Oran, Küreselleşme ve Azınlıklar, s. 67; Üstel, Füsun, Ulusal Devlet ve Etnik Azınlıklar, Birikim, No. 73, (Mayıs 1995), s. 13. 5. Bundan dolayı günümüzde, Uluslararası Sürekli Adalet Divanının (USAD) belirli bir dönemde belli antlaşmaların yorumu amacıyla yaptığı çeşitli azınlık tanımları dışında uygulanan uluslararası hukukta kabul edilmiş herhangi bir azınlık tanımı söz konusu değildir. Pazarcı, Hüseyin, Uluslararası Hukuk Dersleri, C. II, 5. B., Ankara, Turhan Kitabevi, 1998, s. 185. 6. Söz konusu tanımlar için bkz. Dayıoğlu, Ali, Toplama Kampından Meclis e: Bulgaristan da Türk ve Müslüman Azınlığı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2005, s. 24-26.

10 Başat olmayan bir durumda olup, bir devletin geri kalan nüfusundan sayısal olarak daha az olan, bu devletin uyruğu olan üyeleri etnik, dinsel ve dilsel nitelikler bakımından nüfusun geri kalan bölümünden farklılık gösteren ve açık olarak olmasa bile kendi kültürünü, geleneklerini ve dilini korumaya yönelik bir dayanışma duygusu taşıyan bir gruptur. 7 Öğretide büyük ölçüde paylaşılan Capotorti ninki başta olmak üzere, dikkate alınan diğer tanımlar incelendiğinde 8 bunların dördü objektif, biri de sübjektif olmak üzere beş temel ölçüte dayandıkları görülmektedir. Buna göre, bir azınlık grubunun varlığından söz edebilmek için gerekli olan ilk ölçüt, bir devletin nüfusunun geri kalanından farklı etnik, dinsel ya da dilsel özellikler taşıyan bir grubun varlığıdır. 9 Burada bir yandan kimin hangi ırktan olduğunu belirlemenin, diğer yandan da ırk kavramını bilimsel olarak incelemenin güçlüğünden dolayı, ırk kavramı renkleri siyah ve beyaz gibi farklı olan insanların bir arada bulundukları durumlar dışında dikkate alınmayabilir. 10 Belirtilmesi gereken ikinci husus, azınlık oluşturan grupların ilgili devlet tarafından hukuken tanınıp tanınmamalarının önem taşımadığıdır. Bu nedenle konuyla ilgili uluslararası belgelerde azınlık gruplarının ilgili devlet tarafından tanınmış olması gerektiği ölçütüne yer verilmediği gibi, bu grupların ilgili devlet tarafından azınlık olarak tanınmaması da bunların azınlık niteliğini ortadan kaldırmamaktadır. 11 7. Capotorti, Francesco, Study on the Rights of Persons Belonging to Ethnic, Religious and Linguistic Minorities, E/ CN. 4/Sub. 2/384/Rev. 1, New York, United Nations, 1979, para. 568. 8. Azınlık kavramının yanı sıra etnik, dinsel ve dilsel azınlıkların tanımlanmasında da ciddi sorunlar söz konusudur. Bu konuda özellikle ulusal azınlık-etnik azınlık kavramlarının tanımları arasındaki farka dikkat çekilmekte, ulusal azınlık kavramının akraba devleti bulunan, etnik azınlık kavramının ise akraba devlete sahip olmayan azınlıkları ifade etmek için kullanıldığı belirtilmektedir (Üstel, op. cit., s. 13 ten A-L. Sanguin, Quelles Minorités pour quels territories, A-L. Sanguin (der.), Les Minorités Ethniques en Europe, Paris, Editions I Harmattan, 1993, s. 8-9). Böyle bir ayrıma karşı çıkan kimi yazarlar ise, ulusal azınlık kavramının bir devletin sınırları içerisinde bulunan ve o devletin vatandaşı olan etnik, dinsel ya da dilsel azınlıkları kapsayacak şekilde kullanılması gerektiğini belirtmektedirler. Çavuşoğlu, Azınlık Nedir?, s. 97 den Eide, Asbjørn, The Ethnocentrisms and Nationalisms of Today, International Institute of Human Rights, Twenty Fourth Study Session Collection of Lectures, Strasbourg, 1993, para. 19. Bu tartışmalar için bkz. Çavuşoğlu, Uluslararası İnsan Hakları Hukukunda Azınlık Hakları,s. 28-29; Çavuşoğlu, Azınlık Nedir?, s. 96-97. Ulusal azınlık kavramının, yukarıda belirtilenlerin dışında, başka iki anlam daha taşıdığı belirtilmektedir. Birinci anlama göre, ulusal azınlık, azınlık sayılabilmek için gerekli objektif ölçütlerin yanı sıra, sübjektif ölçüte, yani azınlık bilincine sahip olan grubu ifade etmektedir. Bundan yola çıkılarak azınlık bilinci güçlü olmayan farklı grup ulusal azınlık değil, kültürel azınlık sayılmaktadır. Diğer yandan, ulusal azınlık kavramının göçmen işçiler, sığınmacılar vb. gibi yeni azınlıklar ın karşıt kavramı olarak kullanıldığı belirtilmektedir. Bu konudaki tartışmalar için bkz. Oran, Baskın Türkiye de Azınlıklar: Kavramlar, Teori, Lozan, İç Mevzuat, İçtihat, Uygulama, 5. B., İstanbul, İletişim Yayınları, 2008, s. 41-42. Bir başka görüş ise, ulusal azınlıkları büyük bir devlet şemsiyesi altında toplanmış ayrı ve potansiyel olarak özyönetimli toplumlar, etnik grupları da başka bir topluma girmek üzere ulusal cemaatlerini terk etmiş göçmenler şeklinde tanımlamaktadır. Kymlicka, Will, Çokkültürlü Yurttaşlık: Azınlık Haklarının Liberal Teorisi, çev. Abdullah Yılmaz, İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 1998, s. 51. 9. Ancak, bütün etnik, kültürel, dinsel veya dilsel farklılıkların mutlaka ulusal azınlıkların oluşumuna yol açmadığı, burada sübjektif ölçütün, yani azınlık bilincinin varlığının belirleyici olduğu ifade edilmektedir. Oran, Türkiye de Azınlıklar, s. 40. 10. Oran, Türk-Yunan İlişkilerinde Batı Trakya Sorunu, s. 41; Oran, Küreselleşme ve Azınlıklar, s. 67. 11. USAD, verdiği bir danışma görüşünde toplulukların [azınlıkların] varlıklarının hukuki değil, fiili bir durum olduğunu belirtmiştir (Ramaga, Philip Vuciri, The Group Concept in Minority Protection, Human Rights Quarterly, Vol. XV, No. 3, (August 1993), s. 576-577 ve Pejic, Jelena, Minority Rights in International Law, Human Rights Quarterly, Vol. IXX, No. 3, (August 1997), s. 673 ten Advisory Opinion on Greco-Bulgarian Communities, P.C.I.J. Series B, No. 17, 1930). BM İnsan Hakları Komitesi de Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesinin 27. maddesine ilişkin olarak yaptığı Genel Yorum da azınlıkların varlıklarının ilgili devletlerin onları tanıyıp tanımamalarına bağlı olmadığını vurgulamıştır (UN Human Rights Committee, General Comment No. 23 (50) on Article 27/ Minority Rights, Human Rights Law Journal, Vol. XV, (1994), s. 235, para. 5.2). Avrupa Konseyi (AK) bünyesinde hazırlanan ve 1 Şubat 1998 de yürürlüğe giren Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme ise bu konuda yeni bir tartışmayı beraberinde getirmiştir. Çerçeve Sözleşme de taraf devletlere Sözleşme yi ülkelerindeki kimi bölgelerde uygulamama yetkisinin tanınmasının yanı sıra, azınlık tanımına yer verilmemesinden dolayı bazı imzacı devletler ülkelerindeki hangi grupların azınlık sayılıp sayılmayacakları konusunda kendilerini yetkili görme eğiliminde olmuşlardır. Ancak, Danışma Komitesi, Çerçeve Sözleşme de azınlık tanımının olmamasının devletleri bu konuda tamamen serbest bırakmadığını bildirmiştir. Komite nin İtalya hakkında verdiği bu görüşle ilgili olarak bkz. Kurubaş, Erol Asimilasyondan Tanınmaya: Uluslararası Alanda Azınlık Sorunları ve Avrupa Yaklaşımı, Ankara, Asil Yayın Dağıtım, 2004, s. 212-213 ten Advisory Committee, Opinion on Italy Adopted on 14 September 2001, ACFC/INF/OP/1 (2002) 007, para. 13-14.

İkinci ölçüt olarak, etnik, dinsel ya da dilsel özellikleri nedeniyle nüfusun geri kalanından ayrılan grupların çoğunluktan sayıca az olmaları gerekir. Burada çoğunluktan farklı olan özelliklerini sürdürmek isteyen grubun bunu sağlayacak yeterli sayıya sahip olması önem taşır. Küçük bir grubun istekleri karşılanacak diye devletin kaynaklarının ölçüsüz bir şekilde sarf edilmemesi, harcanacak çaba ile elde edilecek yarar arasında bir paralelliğin bulunması önemlidir. Diğer yandan, azınlık-çoğunluk ilişkisi yerine bir arada yaşamak durumunda olan topluluklardan söz etmek gerekeceğinden, azınlıkla çoğunluğun nüfus oranlarının birbirine yakın olmaması gerekmektedir. Son olarak, azınlık grubunun ülkenin kimi bölgelerinde çoğunluğu oluşturması bu grubun azınlık olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. 12 11 Üçüncü olarak, azınlığın başat-egemen bir pozisyonda olmaması gerekir. Bu ölçüt azınlığın sayısal olarak nüfusun geri kalanından daha az olması gerektiği koşulunu tamamlamaktadır. Ülke yönetimini ve ülkenin tüm olanaklarını elinde bulunduran, toplumun geriye kalan kesimine kurumsallaşmış bir ayrımcılık uygulayan ve nüfusun geneline göre sayıca az olan egemen konumdakilerin değil, ayrımcılığa muhatap kalan nüfusun geriye kalan kesiminin korunması gerekmektedir. Burada egemen olmama ölçütü yalnızca siyasi güç bakımından değil, ekonomik, kültürel ve sosyal statü bakımından da egemen olmama şeklinde anlaşılmalıdır. 13 Dördüncü olarak, azınlık haklarından yararlanacak kişilerin bulundukları ülkenin vatandaşlığına sahip olmaları gerekmektedir. Bu durumda yabancılar, sığınmacılar, uyruksuzlar azınlık tanımının dışında kalmaktadırlar. 14 Bir azınlık grubunun varlığından söz edebilmek için söz konusu dört objektif ölçütün yanı sıra, bir de sübjektif ölçütün varlığı gereklidir. Buna göre, bir devletin nüfusunun geri kalanından farklı etnik, dinsel ya da dilsel özellikler taşıyan grubun bu farklılıklarını korumayı isteyen bir azınlık bilincine sahip olması gerekir. Aksi takdirde söz konusu grubun asimile olmak istediği anlaşılır ve bu grup azınlık olarak nitelendirilemez. Sınıf bilinci olmadan sosyal sınıf olamayacağı gibi, azınlık bilinci olmadan da azınlık olamaz. 15 Özellikle 1991 tarihli ulusal azınlıklarla ilgili Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK) Cenevre Uzmanlar Toplantısından itibaren bir grubun azınlık sayılabilmesi için objektif koşulların tümünün mevcut olmasının yeterli olmadığı, bu konuda azınlık bilincinin belirleyici bir koşul olarak kabul edildiği görülmektedir. 16 Bu genel bilgileri aktardıktan sonra, Kuzey Kıbrıs taki azınlıkları iki ana grupta sınıflandırabiliriz: 1) Hıristiyanlar; 2) Hıristiyan olmayanlar. Birinci grupta Rumlar ve Marunîler, ikincisinde ise Romanlar, Aleviler ve Kürtler yer almaktadır. 12. Oran, Türk-Yunan İlişkilerinde Batı Trakya Sorunu, s. 41; Oran, Küreselleşme ve Azınlıklar, s. 67-68. 13. Pejic, op.cit., s. 671. 14. Oran, Küreselleşme ve Azınlıklar, s. 68-69. Bugün azınlıkların korunması konusunda üzerinde en fazla tartışılan konulardan biri azınlık haklarından vatandaşların dışındaki kişilerin de yararlanıp yararlanamayacaklarıdır. Günümüzde azınlık koruma hükümlerinden yararlanmada vatandaş olma ölçütü halen belirleyiciliğini sürdürmekle birlikte, vatandaş olmayanların da azınlık haklarından yararlanmaları gerektiği yönündeki görüşler gittikçe daha çok dile getirilmektedir. Bu konudaki tartışmalar için bkz. Dayıoğlu, op.cit., s. 29-30, 22 numaralı dipnot. 15. Oran, Türk-Yunan İlişkilerinde Batı Trakya Sorunu, s. 42; Oran, Küreselleşme ve Azınlıklar, s. 69. Söz konusu ölçüt bir azınlığa mensup olmada kişisel tercih hakkını kapsamakta olup, bu hak birçok uluslararası belgede düzenlenmiştir. Bununla birlikte, Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme yi Açıklayıcı Rapor da kişinin herhangi bir azınlığa mensup olmayı keyfi olarak tercih etme hakkının bulunmadığı, bu tercihin kişinin kimliği ile ilgili objektif ölçütlere bağlı olduğu belirtilmiştir. Bkz. Explanatory Memorandum on the Framework Convention for the Protection of National Minorities, Human Rights Law Journal, Vol. XVI, (1995), s. 103, para. 36. Ayrıca bkz. Çavuşoğlu, Azınlık Nedir?, s. 100. 16. Azınlık bilincinin önemiyle ilgili olarak bkz. Oran, Türkiye de Azınlıklar, s. 40-41. Buraya kadar anlatılanlarla ilgili olarak daha geniş bilgi için bkz. Dayıoğlu, op.cit., s. 21-31.

12 Görüldüğü gibi burada din temelli bir gruplandırma yapılmıştır. Oysa, yukarıda da değinildiği gibi, azınlıkları belirlemede din, ölçütlerden yalnızca biridir. Bunun dışında etnik ve dilsel farklılıklar da belirleyici bir özellik taşımaktadır. Durum buyken Kuzey Kıbrıs ta azınlık oluşturan grupların Hıristiyanlar ve Hıristiyan olmayanlar şeklinde ele alınması tamamen pratik gerekçelerden dolayıdır. Burada etnik temelli bir sınıflandırma yapılsa, bu açıdan azınlık oluşturan Rumlar, Marunîler, Romanlar ve Kürtler bir başlık altında ele alınacak, Aleviler ayrı olarak incelenecekti. Dilsel bir gruplandırma yine aynı sonucu verecekti. Dolayısıyla bölümler arasında ciddi bir dengesizlik olacaktı. Dinsel temelli bir sınıflandırma ise, çoğunluktan etnik, dinsel ve dilsel farklılıklar gösteren ve çalışmanın ana konusunu oluşturan Rumlarla Marunîleri, etnik ve dilsel azınlık olan Romanlar ve Kürtler ile dinsel bir azınlık oluşturan Alevilerden daha rahat ayırmamızı ve bölümler arasında denge kurmamızı sağlamaktadır. Bununla birlikte, bu sınıflandırmanın çok sağlıklı olmadığını da belirtmek gerekmektedir. Nedeni, herhangi bir resmî veri bulunmamakla birlikte, Alevilerin bir kısmının Kürt etnik kökenli olma ihtimalidir. Böyle bir durum bizi, Alevilerin bir bölümünün ayrıca etnik azınlık olarak değerlendirilmesi gerektiği sonucuna götürmektedir. Fakat hemen hemen tüm uluslararası raporlarda ve konuyla ilgili yayınlarda etnik kökenlerine bakılmaksızın Alevilerin tümünün aynı başlık altında değerlendirilmesi, bu çalışmada da benzer bir yöntemin izlenmesinde belirleyici olmuştur. Bu noktada Alevilerin neden dinî bir azınlık olarak değerlendirildiği sorgulanabilir. İleride ayrıntısıyla değinileceği gibi, her ne kadar Müslümanlığın bir kolu şeklinde değerlendiren görüşler söz konusuysa da, Aleviliğin Türkiye de ve Türkiye deki kadar belirgin olmamakla birlikte Kuzey Kıbrıs ta devletin hâkim öğreti olarak kabul ettiği Sünni-Hanefilikten büyük ölçüde farklılık taşıdığı, dolayısıyla Alevilerin bir azınlık grubu oluşturdukları açıktır. 17 Son olarak Kıbrıslı Türk yetkililer tarafından Hıristiyanların resmen değil fiilen azınlık olarak değerlendirildiklerini, buna karşılık Hıristiyan olmayanların ne resmen, ne de fiilen azınlık olarak görüldüklerini söylemek gerekmektedir. Azınlık kavramı ve tanımıyla ilgili bu açıklamalardan ve Kuzey Kıbrıs taki azınlık gruplarından kısaca söz ettikten sonra, şimdi uluslararası hukukta azınlık haklarının gelişimini özetleyerek aktarabiliriz. Bu özet, Kuzey Kıbrıs taki mevzuatta ve uygulamada ne yapılması gerektiğine dair bir fikir verecektir. 17. Bu durum 1922-1923 Lozan Barış Konferansında Türk heyeti adına azınlık konularını müzakere eden Dr. Rıza Nur un sözlerinde somutlaşmaktadır. Rıza Nur, Türk heyetinin azınlıkları tanımlamada ırk ve dil ölçütlerinin yanı sıra din ölçütünü de reddetmesinin nedenini Alevileri azınlık yapmamak, dolayısıyla da uluslararası koruma altına sokmamak olduğunu belirtmektedir. Rıza Nur şöyle demektedir: Frenkler bizde ekalliyet diye üç nevi biliyorlar: Irkça ekaliyet, dilce ekaliyet, dince ekaliyet. Bu bizim için gayet vahim bir şey, büyük bir tehlike Din tabiri ile Halis Türk olan iki milyon kızılbaşı da ekalliyet yapacaklar. Nur, Rıza, Hayatım ve Hatıratım, C. III, İstanbul, Altındağ Yayınevi, 1967, s. 1044.

BİRİNCİ BÖLÜM: ULUSLARARASI HUKUKTA AZINLIK HAKLARI 13 I) Birleşmiş Milletler Örgütü ve Azınlıkların Korunması A) Kurulduğu Dönemde BM Örgütünün Azınlıklar Konusuna Yaklaşımı Milletler Cemiyeti (MC) döneminde azınlık konuları insan haklarından ayrı olarak düzenlenmesine karşın, BM meseleyi tamamen insan haklarının korunması çerçevesinde ele aldı. Bu yaklaşımın gerisinde azınlıkların en iyi biçimde genel olarak insan haklarına saygının geliştirilmesiyle korunacağı düşüncesi yatıyordu. Bunun en somut göstergesi, BM Antlaşmasında azınlıkların korunmasıyla ilgili herhangi bir düzenlemeye yer verilmemesi, hatta azınlık sözcüğünün dahi kullanılmamasıydı. BM döneminde eşitliğin sağlanmasını ve ayrımcılığın önlenmesini hedef alan genel insan hakları rejiminin benimsenmesiyle azınlıklara yalnızca ayrımcılığı önleyici negatif haklar verilirken, azınlıkların özelliklerini koruyup sürdürmelerini sağlayacak pozitif haklar tanınmadı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında yapılan barış antlaşmaları da azınlıklar konusunda BM Antlaşmasına benzer bir biçimde kaleme alındılar. Eşitlik ve ayrım gözetmeme ilkeleri temelinde insan haklarına saygının sağlanmasıyla azınlıkların haklarının korunacağı anlayışı 9 Aralık 1948 de kabul edilen Soykırım (Jenosit) Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi 18 ile 10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi tarafından da benimsendi. B) BM Örgütünün Azınlıklar Konusundaki Bakışının Değişmesi ve Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesinin 27. Maddesi Zaman içerisinde azınlıkların haklarının yalnızca eşitlik ve ayrım gözetmeme ilkeleri üzerinde temellenen insan hakları çerçevesinde korunamayacağı, insan haklarının yanı sıra azınlık haklarına da yer verilmesi gerektiği düşüncesi BM bünyesinde ağırlık kazanmaya başladı. Bunun sonucu olarak azınlıkların korunması amacıyla 1947 de Ayrımcılığın Önlenmesi ve Azınlıkların Korunması Alt Komisyonu oluşturuldu. Ayrıca İkinci Dünya Savaşının ardından belirli azınlık gruplarının haklarını düzenleyen ikili antlaşmalar yapıldı, çeşitli bildiriler yayınlandı. BM Genel Kurulu da 10 Aralık 1948 de aldığı kararla azınlıkların kaderine kayıtsız kalamayacağını vurguladı. Ayrıca Genel Kurul, BM Antlaşmasının 13. maddesinde kendisine verilen yetkiye dayanarak gündeme gelen somut olaylar çerçevesinde azınlık sorunlarıyla ilgilenmeye başladı. Genel Kurul un bu girişimlerini BM uzmanlık kuruluşlarının azınlıkların pozitif haklarının korunmasına yönelik çalışmaları izledi. Bunlar, 1966 yılında kabul edilip 1976 da yürürlü- 18. Sözleşme de azınlıkların yalnızca fizik olarak var olma hakları tanınırken, kimlik haklarına yer verilmedi ve azınlık kimliğinin sürdürülmesi sorunu yalnızca insan hakları çerçevesinde düzenlendi. Bu konuda bkz. Oran, Küreselleşme ve Azınlıklar, s. 129; Alpkaya, Gökçen Uluslararası İnsan Hakları Hukuku Bağlamında Azınlıklara İlişkin Bazı Veriler, İnsan Hakları Yıllığı, C. XIV, (1992), s. 149-150.

14 ğe giren Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi ile Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi ve Sözleşmeye Ek Seçmeli Protokol ile önemli bir aşamaya ulaştı. Burada uluslararası insan hakları hukukunda evrensel nitelikte olan ve hukuki bağlayıcılığa sahip bulunan azınlık haklarına ilişkin ilk düzenleme niteliğindeki Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesinin 27. maddesi özellikle dikkat çekiyordu. 27. madde, belirli bir ülkede bulunan belli bir azınlığa mensup kişilerin değil de, Sözleşme ye taraf bütün devletlerdeki etnik, dinsel ve dilsel azınlıklara mensup kişilerin haklarını tanıyıp güvence altına almaya ve uluslararası hukukta azınlıkların kimlik haklarını sağlamaya yönelik ilk ciddi girişim niteliğindedir. Böylesine önemli bir nitelik taşıyan 27. madde şu hükmü içermektedir: Etnik, dinsel ya da dilsel azınlıkların bulunduğu ülkelerde, bu azınlıklara mensup kişiler, gruplarının diğer üyeleriyle birlikte, kendi kültürlerini yaşamak, kendi dinlerini açıkça ilan etmek ve uygulamak, ya da kendi dillerini kullanmak hakkından yoksun bırakılamazlar. 19 Maddenin düzenlenmesiyle taraf devletler, her koşulda, gruplarının diğer üyeleriyle birlikte azınlıklara mensup kişilerin topluluk olarak kendi dillerini kullanma, kendi dinlerini açıklama ve uygulama ile kendi kültürlerinden yararlanma haklarını tanıma yükümlülüğü altına sokulmuşlardır. Burada gruplarının diğer üyeleriyle birlikte azınlıklara mensup kişilerin topluluk olarak ifadesinin kullanılması azınlıklara mensup kişilerin anadillerini kullanmalarının ve dinsel ibadetleri ile çeşitli kültürel faaliyetlerini yerine getirmelerinin yalnızca özel hayatları bakımından geçerli olmadığını ortaya koymaktadır. Buna göre azınlıklara mensup kişiler bu haklarını topluluk olarak diğer grup üyeleriyle beraber hayatın diğer alanlarında da kullanabileceklerdir. 27. madde sözleşmeci devletlere iki ayrı sorumluluk yüklemektedir: 1) Azınlıkların kendi kültürlerini, dinlerini ve dillerini koruma ve geliştirme yönündeki faaliyetlerine karışmama gibi negatif bir tutum takınacaklardır; 2) Azınlıkların bu yöndeki faaliyetlerini kolaylaştırıcı uygun önlemler alma, böylece azınlık ile çoğunluk arasında gerçek eşitliği sağlama gibi pozitif bir yükümlülük üstleneceklerdir. 20 27. maddeyle ilgili olarak belirtilmesi gereken bir diğer husus ise, bu maddenin korumasından yalnızca vatandaşların değil, vatandaş olmayanların da yararlanabilmeleridir. BM İnsan Hakları Komitesi 1986 da Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi ile ilgili olarak yaptığı Genel Yorum da, Sözleşme de tanınan haklardan herkesin, hatta uyruksuzların dahi yararlanabileceklerini belirtmiştir. Komite, ayrıca, 27. madde uyarınca azınlık oluşturan yabancıların, gruplarının diğer üyeleriyle birlikte, kendi kültürlerinden yararlanma, dinî inançlarının gereklerini yerine getirme ve kendi dillerini kullanma hakkından yoksun bırakılamayacaklarını vurgulamıştır. 21 Böylece 27. madde yalnızca vatandaşların azınlık sayılma- 19. Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi için bkz. Brownlie, Ian (ed.), Basic Documents in International Law, 2 nd ed., Oxford, Oxford University Press, 1972, s. 162-181. 20. Thornberry, Patrick, International Law and the Rights of Minorities, Oxford, Clarendon Press, 1994, s. 185-186. Ayrımcılığın Önlenmesi ve Azınlıkların Korunması Alt Komisyonu Özel Raportörü Capotorti de 27. maddede düzenlenen haklara işlerlik kazandırmak amacıyla taraf devletlerin bu konuda etkin önlemler almaları gerektiğini, devletlerin yalnızca pasif bir tutum takınmaları durumunda bu hakların etkisizleşeceklerini belirtmiştir. Capotorti, op.cit., para. 588. 21. Bkz. Pejic, op.cit., s. 672 den General Comment No. 15, adopted 22 July 1986, 27 UN GAOR, Human Rights Committee, 696th Meeting, UN Doc. CCPR/C/21/Rev.1, 1989. BM İnsan Hakları Komitesinin 27. maddeye ilişkin olarak 1994 te yaptığı diğer bir Genel Yorum da da bu maddenin korumasından yararlanmanın vatandaşlık şartına bağlı olmadığı açıkça belirtilmiştir. Bu görüşe dayanak olarak Komite, Sözleşme nin 2/1. maddesinde her taraf devletin kendi ülkesinde bulunan ve kendi yetkisine tabi herkese bu Sözleşme ile tanınan hakları sağlamayı taahhüt ettiğini, bunun tek istisnasını 25. madde ile siyasi haklardan yararlanmanın ve kamu hizmetine girme hakkının yalnızca vatandaşlara tanınmış olmasının oluşturduğunu vurgulamıştır. Üstelik, bu Genel Yorum da İnsan Hakları Komitesi, 27. madde hükümlerinden yararlanabilmek için azınlığa mensup kişilerin bulundukları ülkelerde

sından, vatandaş olmayanların da korunmasına doğru eğilimi başlatan düzenleme olmuştur. 15 Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesiyle ilgili olarak belirtilmesi gereken bir diğer önemli husus, getirdiği uluslararası uygulama önlemleri ve oluşturduğu koruma mekanizması ile azınlık haklarının korunması açısından en ileri sözleşme olmasıdır. Son olarak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin (KKTC) yasama organı olan Cumhuriyet Meclisinin 19 Temmuz 2004 tarihli birleşiminde oy birliğiyle Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesini iç hukukun bir parçası olarak kabul ettiğini belirtmek gerekmektedir. Bundan ötürü Sözleşme, dolayısıyla da 27. madde KKTC bakımından hukuken bağlayıcıdır. C) Irk Ayrımcılığının Kaldırılması Yönünde Kabul Edilen Belgeler BM bünyesinde azınlıkların korunmasıyla ilgili olarak sürdürülen bir diğer çalışma, ırk ayrımcılığının kaldırılması yönündeki faaliyetler olmuştur. Konu, 1950 li yılların sonlarında birçok ülkede etnik, dinsel ve ulusal ayrımcılık hareketlerinin yaygınlık kazanması üzerine BM nin gündemine gelmiştir. Konuyla ilgili ilk önemli adım BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNES- CO) tarafından atılmıştır. UNESCO Genel Konferansı tarafından 14 Aralık 1960 da benimsenen ve 22 Mayıs 1962 de yürürlüğe giren Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Sözleşme eğitimde her türlü ayrımcılığı yasaklamış, taraf devletlere eğitimde ayrımcılık içeren her türlü yasa hükümleri ile yönetsel yönergeleri kaldırma ve yönetsel uygulamalara son verme yükümlülüğü getirmiştir. Azınlık oluşturan gruplara hem kişi, hem de kişilerden oluşan grup olarak belli haklar tanıyan Sözleşme, ilgili grup lehine özel koruyucu önlemlerin meşruiyetini tanımıştır. İkinci ciddi adım, Her Türlü Irk Ayrımcılığının Kaldırılması Birleşmiş Milletler Bildirgesi nin 20 Kasım 1963 te BM Genel Kurulunda kabul edilmesiyle atılmıştır. Bildirge ile tüm devletler ırk ayrımcılığı yaratan ve bunu sürdüren iç hukuk düzenlemelerini yürürlükten kaldırmaya, ırk ayrımcılığını engelleyen yasaları benimsemeye ve ırk ayrımcılığına yol açan önyargılarla mücadele etmek üzere önlemler almaya davet edilmişlerdir. Üçüncü gelişmeyi Her Türlü Irk Ayrımcılığının Kaldırılması Uluslararası Sözleşmesi nin 4 Ocak 1969 da yürürlüğe girmesi oluşturmuştur. Sözleşme, ırk, renk, ulusal ya da etnik soy ya da köken temelinde ayrımcılığı yasaklamakta, etnik gruplar bakımından eşit koşulların yaratılması gerektiğini belirtmektedir. Sözleşme nin temel amacı, farklı ulusal grupların pozisyonları arasında denge kurmak, özellikle de mağdur durumda olan azınlıklara destek vermektir. 22 Her Türlü Irk Ayrımcılığının Kaldırılması Uluslararası Sözleşmesi de KKTC Cumhuriyet Meclisinin 19 Temmuz 2004 tarihli birleşiminde oy birliğiyle iç hukukun parçası olarak kabul edildiğinden, Sözleşme, KKTC yi hukuken bağlamaktadır. sürekli ikamet etmek zorunda olmadıklarını, göçmen işçilerin veya ülkede bulunan diğer grupların azınlık grubu oluşturmaları halinde 27. maddeden yararlanabileceklerini belirtmiştir (UN Human Rights Committee, General Comment No. 23 (50) on Article 27/Minority Rights, Human Rights Law Journal, Vol. XV, (1994), s. 235, para. 5.1-5.2). Zaten, 27. madde taslağının Genel Kurul un Üçüncü Komitesi tarafından görüşüldüğü sırada taslakta yer alan herkes ifadesinin vatandaşlar ifadesiyle değiştirilmesi yönünde Hindistan temsilcisinin sunduğu önerinin reddedilmesi ile bu yöndeki anlayış o zamandan ortaya konulmuştur. Bkz. Nowak, Manfred The Evolution of Minority Rights in International Law, Brölmann, Catherine, René Lefeber and Marjoleine Zieck (eds.), Peoples and Minorities in International Law, Dodrecht, Martinus Nijhoff Publishers, 1993, s. 116 dan UN Doc. A / C. 3 / SR. 1103, 1961. 22. Arsava, Ayşe Füsun Azınlık Hakları ve Bu Çerçevede Ortaya Çıkan Düzenlemeler, Prof. Dr. Gündüz Ökçün e Armağan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, C. XLVII, No. 1-2, (Ocak-Haziran 1992), s. 56.

16 D) Ulusal ya da Etnik, Dinsel ve Dilsel Azınlıklara Mensup Kişilerin Haklarına İlişkin Bildirge BM bünyesinde azınlıklar konusunun ağırlıklı olarak insan haklarının korunması çerçevesinde ele alınması 1990 lı yıllara kadar devam etmiştir. Bu dönemde Sovyet Blokunun yıkılmasıyla Doğu Avrupa da ve Balkanlar da yaşanan etnik çatışmaların ve azınlık sorunlarının etkisiyle azınlıkların doğrudan azınlık haklarına ilişkin metinler çerçevesinde korunması gerektiği görüşü ağırlık kazanmıştır. 23 Bu anlayış değişikliğinin ilk somut sonucu, 27. maddeden esinlenilerek hazırlanan Ulusal ya da Etnik, Dinsel ve Dilsel Azınlıklara Mensup Kişilerin Haklarına İlişkin Bildirge nin 18 Aralık 1992 de BM Genel Kurulu tarafından kabul edilmesi olmuştur. Bildirge nin önemi, hukuki bağlayıcılığa sahip olmasa da yalnızca azınlık haklarını konu alan ilk uluslararası belge olması 24 ve BM uygulamasında ayrımcılığın önlenmesinden azınlıkların korunmasına bir geçiş niteliğine sahip bulunmasıdır. 25 Bildirge nin getirdiği düzenlemelere bakıldığında, özetle, BM ye üye devletlere hem mevzuatta, hem de uygulamada azınlıkların kimliklerini tanıma, bunların geliştirilmesine ilişkin önlemler alma ve asimilasyonu yasaklama yükümlülüğünün getirildiği görülmektedir. Hukuken bağlayıcı bir belge olmaması Bildirge nin azınlıkların korunması konusundaki etkisini sınırlamakla birlikte, BM nin düzenlediği Dünya İnsan Hakları Konferansı sonunda 25 Haziran 1993 te kabul edilen Viyana Bildirisi ve Eylem Programında azınlık haklarının evrensel olarak korunmasında Bildirge ölçüt olarak alınmıştır. 26 Böylece Bildirge önemli bir referans kaynağı olmuştur. 23. Bu konuda bkz. Lerner, Natan The Evolution of Minority Rights in International Law, Catherine Brölmann, René Lefeber and Marjoleine Zieck (eds.), Peoples and Minorities in International Law, Dodrecht, Martinus Nijhoff Publishers, 1993, s. 91-100. 24. Alfredsson, Gudmundur and Alfred de Zayas, Minority Rights: Protection by the United Nations, Human Rights Law Journal, C. XIV, No. 1-2 (1993), s. 3. 25. Oran, Küreselleşme ve Azınlıklar, s. 132. 26. Bu konuda bkz. Özdek, E. Yasemin, 1990 larda İnsan Hakları: Sorunlar ve Yönelimler, İnsan Hakları Yıllığı, C. XV, (1993), s. 36-37.

II) Bölgesel Örgütlenmeler 17 A) Avrupa Konseyi ve Azınlıkların Korunması 1) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi İkinci Dünya Savaşının ertesinde, başka amaçların yanı sıra, insan haklarının ve temel özgürlüklerin evrensel düzeyde gerçekleştirilmesi ve korunması amacıyla kurulan BM nin ardından bölgesel örgütlenmelere ağırlık verilerek daha etkin koruma mekanizmaları oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda 1949 da Avrupa Konseyi (AK) kurulmuştur. AK nin kurulmasından sonra insan haklarının ve temel özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi için hukuki bağlayıcılığı olan bir belgenin hazırlanması çabası içerisine girilmiştir. Bunun sonucunda 3 Eylül 1953 te yürürlüğe giren İnsan Haklarını ve Temel Özgürlüklerini Korumaya Dair Sözleşme - kısaca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) hazırlanmıştır. İnsan hakları alanında bugüne kadarki en etkili denetim mekanizmasını oluşturmasına rağmen AİHS ve Sözleşme ye ek protokollerde yer alan haklar çok büyük çoğunlukla kişisel ve siyasal haklardan oluşmuş, azınlık haklarıyla ilgili herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. 27 Yalnızca Sözleşme nin 14. ve AİHS ye Ek 12 Numaralı Protokol ün 1. maddelerinde ayrımcılığın önlenmesi ve eşitliğin sağlanması temelinde düzenlemelere gidilmiştir. Ayrımcılık Yasağı başlığını taşıyan 14. maddede Sözleşme de düzenlenen hak ve özgürlüklerden yararlanmanın cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal ya da başka bir görüş, ulusal ya da toplumsal köken, bir ulusal azınlıktan olma, mülkiyet, doğum ve benzeri başka bir statü ayrımı gözetilmeksizin herkes bakımından geçerli olacağı vurgulanmıştır. Genel Olarak Ayrımcılığın Yasaklanması başlığını taşıyan Ek 12. Protokol ün 1. maddesi ise şu düzenlemeyi içermektedir: 1. Hukuken temin edilmiş olan tüm haklardan yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya diğer kanaatler, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensup olma, servet, doğum veya herhangi bir diğer statü bakımından hiçbir ayrımcılık yapılmadan sağlanır. 2. Hiç kimse, 1. fıkrada belirtildiği şekilde, hiçbir gerekçeyle, hiçbir kamu makamı tarafından ayrımcılığa maruz bırakılamaz. 28 Böylece, azınlıklara mensup kişiler, azınlık koruma hükümleri düzenlenmemiş olmasına karşın, ayrımcılığın önlenmesi ve eşitliğin sağlanması temelinde düzenlenen kişisel ve siyasal hak ve özgürlüklerle ilgili hükümlerden yararlanabilmektedirler. Azınlıklara pozitif haklar tanımamakla birlikte Sözleşme, hak ve özgürlükler alanında bugüne kadar uluslararası düzeyde gerçekleştirilmiş en etkili denetim mekanizmasını oluşturması bakımından çok önemli bir yere sahiptir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ile AK Bakanlar Komitesinden oluşan söz konusu denetim mekanizmasının sağladığı korumadan azınlıklara mensup kişiler de yararlanabilmektedirler. Buna göre, herhangi bir azınlığa mensup olan kişiler bundan dolayı ayrımcılığa uğradıkları gerekçesiyle AİHM ye bireysel başvuruda bulunabilirler. Fakat bu kişiler bir azınlık grubu yerine kişiler topluluğu olarak işlem görürler. Azınlığa mensup kişilerin bireysel başvuru hakkını kullanabilmeleri için bizzat ayrımcılık uygu- 27. Sözleşme de azınlıklarla ilgili herhangi bir düzenlemeye gidilmemesinin temel nedenini ulusal birliklerinin korunması yönünde taraf devletlerin duydukları hassasiyet oluşturuyordu. 28. http://www.humanrights.coe.int/prot12/protocol%2012%20and%20exp%20rep.htm, 31.08.2011.

18 lamasının mağduru olmaları gerekir. Bir azınlık üyesi diğer azınlık mensupları adına başvuruda bulunamaz. Sözleşme de düzenlenen haklarının ihlâl edildiği gerekçesiyle azınlıkların grup olarak AİHM ye başvurmaları mümkün olmamakla birlikte, Belçika da 1968 de patlak veren dil çatışmaları, İsveç te 1973 te ortaya çıkan okullardaki din eğitimi sorunu ve İngiltere de 1973 te doruğa ulaşan Müslüman azınlığın sorunları başta olmak üzere azınlıkların sorunlarıyla ilgili çeşitli başvurular Avrupa İnsan Hakları Komisyonu (AİHK) ve AİHM de ele alınmıştır. 29 Komisyon ve Mahkeme de bu başvurular azınlık hakları çerçevesinde değil de bireysel haklar ekseninde ele alınmakla birlikte, çeşitli tarihlerde yapılan başvurularla ilgili olarak bu organlarda azınlık hakları çerçevesinde kararlar da verilmiştir. 30 Son olarak, AİHS hükümlerinin Kuzey Kıbrıs ta geçerli olduğunu belirtmek gerekmektedir. Bununla birlikte, gerek Loizidou v. Türkiye (No. 15318/89), gerekse Kıbrıs v. Türkiye davalarıyla (No. 25781/94) ilgili kararlarında AİHM, KKTC yi Türkiye ye bağlı yerel yönetim (subordinate local administration) olarak değerlendirdiğinden dolayı, Kuzey Kıbrıs ta meydana gelebilecek her türlü hak ihlâlinden Türkiye sorumlu tutulmaktadır. 31 Ağustos 2011 itibariyle Ek 12. Protokol Türkiye tarafından onaylanmadığından ötürü Protokol ün bağlayıcılığı yoktur. Dolayısıyla Protokol, Kuzey Kıbrıs bakımından geçerli değildir. 2) Bölgesel Diller ya da Azınlık Dilleri Avrupa Şartı AİHS de ayrımcılığın önlenmesi ve eşitliğin sağlanması dışında azınlık haklarıyla ilgili herhangi bir düzenlemeye yer verilmemekle birlikte, zaman içerisinde AK bünyesinde bu konuda var olan eksikliği gidermeye yönelik çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Bunlar, 1989 dan sonra Doğu Blokunda görülen köklü değişikliklerle birlikte etnik çatışmaların ve azınlık sorunlarının dünya gündeminin ilk sıralarına yerleşmesiyle yoğunluk kazanmıştır. Sonuçta, azınlık hakları konusunda AK bünyesinde sürdürülen faaliyetler 1992 de Bölgesel Diller ya da Azınlık Dilleri Avrupa Şartı nın, 1995 te de Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme nin kabul edilmesiyle somut sonuçlarını vermiştir. 1 Mart 1998 de yürürlüğe giren Bölgesel Diller ya da Azınlık Dilleri Avrupa Şartının 1. maddesinde, bir devlette çoğunluktan daha az nüfusa sahip bir vatandaş grubu tarafından geleneksel olarak konuşulan, söz konusu devletin resmî dil veya dillerinden farklı olan ve devletin resmî dil veya dillerinin diyalektlerini ve göçmenlerin dillerini içermeyen dillerin bölgesel diller veya azınlık dilleri sayıldıkları ve Şart ın konusunu oluşturdukları belirtilmektedir. Görüldüğü gibi, Şart ta düzenlenen haklardan yararlanabilmek için, açık bir şekilde, vatandaş olma koşulu aranmaktadır. 29. Bu konuda bkz. Ataöv, Türkkaya, Azınlıklar Üstüne Bazı Düşünceler, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, C. XLII, No. 1-4, (Ocak-Aralık 1987), s. 50; Hillgruber, Christian and Matthias Jestaedt, The European Convention on Human Rights and the Protection of National Minorities, çev., Steven Less and Neil Solomon, Koln, Verlag Wissenschaft und Politik, 1994, s. 23-32. 30. Örneğin, 1981 de Norveç e karşı yapılan bir bireysel başvuruyla ilgili olarak Komisyon verdiği ön kararında, özel hayata, aile hayatına, konuta ve haberleşme hakkına saygı gösterilmesini düzenleyen AİHS nin 8. maddesi uyarınca bir azınlık grubunun kendisine özgü yaşam biçimine saygı gösterilmesi hakkını talep etme hukuki imkânına sahip olduğunu belirtmiştir. Bundan dolayı AİHK, 8. maddede düzenlenen hakların azınlıkların kendilerine özgü yaşam biçimlerinin korunmasını gerektirdiğini vurgulamıştır. Çavuşoğlu, Uluslararası İnsan Hakları Hukukunda Azınlık Hakları, p. 98 den Komisyon un G ve E / Norveç, 3.10.1983, (No. 9278/81-9415/81) başvurusuyla ilgili kararı. Komisyon un yanı sıra AİHM de konuyla ilgili çeşitli kararlar vermiştir. Örneğin, ileride geniş şekilde ele alacağımız Kıbrıs v. Türkiye davasında (No. 25781/94) (4. Devlet başvurusu) AİHM 10 Mayıs 2011 tarihli kararında Kıbrıs ın Karpaz bölgesinde yaşayan Rumlarla ilgili olarak AİHS nin çeşitli hükümlerinin Türkiye tarafından ihlâl edildiği saptamasında bulunmuştur.

Şart ın ilke ve amaçlarının belirtildiği 2. bölümdeki 7. maddede taraf devletlerin özel hayatta ve kamu hayatında bölgesel dillerin veya azınlık dillerinin konuşulması ve yazı dilinde kullanılması yönünde herhangi bir engel çıkartmayacakları belirtilmiştir. Bunun da ötesinde sözleşmeci devletlerin bu konuda var olan engelleri ortadan kaldıracakları, hatta bu dillerin kullanımını teşvik edecekleri, bunların öğretilmesi konusunda her türlü önlemi alacakları ve bu konuda diğer taraf devletlerle gerekli işbirliği içerisine girecekleri vurgulanmaktadır. Şart ın 3. bölümünde ise, bölgesel dillerin veya azınlık dillerinin eğitim ve kültür alanında, mahkemelerde, yönetim organları önünde ve kamu hizmetlerinde, kitle iletişim araçları ile ekonomik ve sosyal hayatta kullanımını sağlamak ve yaygınlaştırmak konusunda taraf devletlerin uzun vadede almaları gereken önlemler düzenlenmektedir. 19 3) Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme ve Uygulanması AK bünyesinde kabul edilen bir diğer önemli sözleşme, 1 Şubat 1998 de yürürlüğe giren Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme dir. Çerçeve Sözleşme ulusal azınlıkların korunması konusunda hukuki bağlayıcılığa sahip çok taraflı ilk belge niteliğindedir. Sözleşme, bir çerçeve sözleşme niteliğinde olduğundan dolayı, doğrudan uygulanabilir hükümler yerine çoğunlukla taraf devletlerin kendi iç hukuklarında yapmaları gereken yasal düzenlemeleri ve almaları gereken önlemleri belirleyen düzenleyici nitelikte hükümler içermektedir. Ulusal azınlıklar meselesinin her taraf devletteki özel koşulların dikkate alınmasını gerektiren bir konu olduğu görüşünden hareketle Sözleşme de taraflara geniş bir takdir yetkisi tanınmıştır. 31 AİHS de düzenlenen haklara azınlık hakları hukukunun gerekleri ile bağdaşan ekler getiren Çerçeve Sözleşme nin 32 2. bölümünde Sözleşme ye taraf devletlerin ulusal azınlıklara mensup kişilerin kendi dillerinde görüş edinme, haber ve fikir alma ve verme özgürlüklerini tanıyacakları, kendi iletişim araçlarını kurma ve kullanma imkânını sağlayacakları ifade edilmektedir. Bunların dışında sözleşmeci devletlerin, bu kişilerin geleneksel olarak ya da önemli sayıda yaşadıkları bölgelerde, talep etmeleri ve böyle bir talebin gerçek bir ihtiyaca karşılık ilişkin olması halinde, azınlığa mensup kişilerle idarî makamlar arasındaki ilişkilerde azınlık dillerinin kullanılmasına imkân verecek koşulları sağlamaya gayret edecekleri belirtilmektedir. Bu bölümde dikkat çekici bir diğer husus, taraf devletlerin ulusal azınlıklara mensup kişilerin azınlık dillerinde isim ve soy isim kullanma hakkına sahip olduklarını ve tabelalarda, yazılarda ve kamuya açık özel nitelikli diğer açıklamalarda azınlık dillerini kullanabileceklerini kabul etmeleridir. Bunun da ötesinde sözleşmeci devletler azınlıkların geleneksel olarak önemli oranda yaşadıkları bölgelerde, yeterli talep olması durumunda, geleneksel yerel adlar, sokak adları ve kamuya yönelik diğer topografik işaretlerde azınlık dillerinin de kullanılması yönünde gayret gösterme taahhüdünde bulunmuşlardır. Ayrıca, taraf devletlerin ulusal azınlıklara mensup kişilerin kendi özel eğitim ve öğretim kurumlarını kurma ve yönetme ile kendi azınlık dillerini öğrenme haklarını tanıyacaklarına ve bu yönde gerekli olanakları yaratacaklarına değinilmektedir. Gevşek bir denetim sistemi getiren Çerçeve Sözleşme de dikkat çekici bir diğer düzenleme 30. maddede yer almaktadır. Bu düzenlemeyle sözleşmeci devletlere Sözleşme nin ülkenin hangi bölgeleri bakımından geçerli olacağını bir bildirim ile belirleme hakkı tanınmıştır. Bu bildirim geri alınabilecek nitelikte olmasına rağmen, geri alma AK Genel Sekreterinin konuyla ilgili duyuruyu aldığı tarihten itibaren üç aylık bir sürenin geçmesinin ardından geçerlilik kazanmaktadır. 31. Çavuşoğlu, Uluslararası İnsan Hakları Hukukunda Azınlık Hakları, s. 17. Bu konuda ayrıca bkz. Gilbert, Geoff, The Council of Europe and Minority Rights, Human Rights Quarterly, Vol. XVIII, No. 1, (February 1996), s. 174 ve 188. 32. Çavuşoğlu, Uluslararası İnsan Hakları Hukukunda Azınlık Hakları, s. 68.

20 B) Avrupa Birliği ve Azınlıkların Korunması Avrupa Birliği (AB), BM ve AK den farklı olarak ekonomik amaçlardan yola çıkılarak oluşturulan ve ekonomik bütünleşmenin hedef alındığı bir örgüt olduğu için, AB de insan hak ve özgürlükleri ile azınlık haklarına yönelik çalışmaların BM ve AK bünyesinde sürdürülenlere oranla cılız kaldığı görülmektedir. Ancak, Avrupa Toplulukları Adalet Divanının (ATAD) kararları sayesinde ve 1 Temmuz 1987 de yürürlüğe giren Tek Senet le hız kazanan siyasi bütünleşmeye yönelik çabaların bir uzantısı olarak hak ve özgürlükler alanında önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Ayrıca Avrupa Parlamentosunun (AP), AB Konsey ve Komisyonunun konuyla ilgili çabaları söz konusudur. Bu organların kabul ettikleri çeşitli belgelerde genel olarak insan hakları, ayrımcılığın önlenmesi, ırkçılıkla mücadele, çoğulcu demokrasi, hukukun üstünlüğü ve sosyal adalet konularının önemi vurgulanmış, bunlara saygının Birliğe üyeliğin vazgeçilmez unsuru olduğu belirtilmiştir. AB organlarının kararları dışında, Avrupa Topluluklarını kuran antlaşmaların ve onların eklerinin bazılarında da konuyla ilgili doğrudan düzenlemelere yer verilmiştir. Örneğin, 7 Şubat 1992 de Maastricht te imzalanan Avrupa Birliği Antlaşmasında temel insan haklarına saygının Birliğe üyeliğin önkoşulunu oluşturduğu ifade edilmiştir. 17 Haziran 1997 de kabul edilen ve Avrupa Birliği Antlaşmasına değişiklik getiren Amsterdam Antlaşmasında ise ayrımcılığın giderilmesine ilişkin düzenlemelere yer vermiştir. Ayrımcılığın önlenmesine ilişkin olarak AB bünyesinde kabul edilen iki ayrı belgeye de değinmek gerekmektedir. Bunlardan birincisi, ırk veya etnik kökene bakılmaksızın kişiler arasında eşit muamele ilkesinin uygulanmasına dair 29 Haziran 2000 tarihli ve 2000/43/EC sayılı AB Direktifidir. İkincisi ise, AB Temel Haklar Şartıdır. Şart ın 21/1. maddesi her türlü ayrımcılığı açık bir şekilde yasaklamaktadır. Ayrımcılığın önlenmesine yönelik düzenlemeler dışında, AB organları bünyesinde doğrudan azınlık haklarının korunmasına yönelik çalışmalar da başlatılmış, özellikle AP de dilsel azınlıklarla ilgili çeşitli kararlar alınmıştır. 33 1993 te AB üyesi ülkelerin devlet veya hükümet başkanlarının bir araya geldikleri Kopenhag Zirvesi konu açısından önemli bir yere sahiptir. Zirve de, 1989 daki gelişmelerden sonra bağımsızlıklarını yeni kazanan eski Doğu Bloku üyesi devletlerin tekrar Rusya nın etkisi altına girebilecekleri endişesiyle bunların Birliğe nasıl dahil edilebilecekleri ve Birliğin hangi kriterlere göre genişleyeceği konusu tartışılmış, çeşitli kararlar alınmıştır. Kopenhag Kriterleri olarak tanımlanan kararlar bütününün ilk bölümünü oluşturan bu kararlarla, 34 başta Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri olmak üzere, AB ye üye olmak isteyen aday ülkelerin, AB müktesebatına uyumu gerçekleştirmenin yanı sıra, uymaları gereken siyasal ve ekonomik ölçüt- 33. AP nin konuyla ilgili çeşitli kararları için bkz. Nas, Çiğdem, Avrupa Parlamentosu nun Etnik Azınlıklara Bakışı ve Türkiye, Faruk Sönmezoğlu (der.), Uluslararası Politikada Yeni Alanlar, Yeni Bakışlar, İstanbul, Der Yayınları, 1998, s. 392-393. 34. Kopenhag Kriterleri olarak adlandırılan ve bir ülkenin AB üyesi olabilmesi için sahip olması gereken temel nitelikleri saptayan kriterler yalnızca 1993 Kopenhag Zirvesinde alınan kararlardan oluşmamaktadır. Kopenhag Kriterleri, Kopenhag Zirvesinin yanı sıra, 1995 Madrid ve 1997 Lüksemburg Zirvelerinde alınan kararların bütününü simgelemektedir. Buna göre, Madrid Zirvesinde AB politikalarının uyumlu olarak yürütülmesini sağlayabilmek amacıyla, katılım ertesinde aday ülkelerin idarî yapılarının uyumlaştırılmasının gerekli olduğuna dikkat çekilmiştir. Lüksemburg Zirvesinde ise, AB müktesebatının ulusal mevzuata geçirilmesinin yeterli olmadığı, müktesebatın etkili bir biçimde uygulanmasının asıl önemli konuyu oluşturduğu vurgulanmıştır. Böylece, ilk kez Kopenhag Zirvesinde ortaya konulan Kopenhag Kriterleri, Madrid ve Lüksemburg Zirvelerinde alınan kararlarla geliştirilmiştir. Baykal, Sanem Kopenhag Kriterleri, Baskın Oran (ed.), Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olaylar, Belgeler, Yorumlar, C. II, İstanbul, İletişim Yayınları, 2001, s. 332.