T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ PSİKOLOJİ (SOSYAL PSİKOLOJİ) ANABİLİM DALI



Benzer belgeler
Kişiler arası sevgi ve çekicilik

1. Hafta İlişkilerin Önemi

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ

Konu: Bilgi Paylaşım Araçları. Aydın MUTLU İstanbul

Kişilerarası İlişkiler

TREYT KURAMLARI. (Ayırıcı özellikler ya da kişilik çizgileri) Doç.Dr. Hacer HARLAK - PSİ154 - PSİ162

Soru: Tanrı tasavvuru ne demektir?

Yrd. Doç. Dr. Gökçe BECİT İŞÇİTÜRK. Gökçe BECİT İŞÇİTÜRK 1

İNTERNETİN GÜVENLİ KULLANIMI İHTİYACI

Bağlanma Nedir? Bağlanma, kişinin kendisi için önemli gördüğü bir başkasına (bağlanma figürü) karşı geliştirdiği güçlü duygusal bağlardır.

BAĞLANMA ve TERAPİ DE BAĞLANMA YRD.DOÇ.DR.ESRA PORGALI ZAYMAN İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PSİKİYATRİ AD

BİLGİ PAYLAŞIM ARAÇLARI. İşbirlikli Yazarlık Çoklu Ortam Paylaşımları Web Günceleri Etiketleme ve Sosyal İmleme Sosyal Medya Dijital Kimlik

içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 B Ö L Ü M 2 PUBERTE, SAĞLIK VE BİYOLOJİK TEMELLER 49 B Ö L Ü M 3 BEYİN VE BİLİŞSEL GELİŞİM 86

DARICA ANADOLU LİSESİ 9. SINIF REHBERLİK PLANI

1. BÖLÜM ÇOCUK PSİKOLOJİSİNE GİRİŞ

İnternet Teknolojisi. İnternet Teknolojisi. Bilgisayar-II - 4. Hafta. Öğrt. Gör. Alper ASLAN 1. Öğrt. Gör. Alper Aslan. İnternet Nedir?

AVRUPA ÇEVRİMİÇİ ÇOCUKLAR (EU KIDS ONLINE) PROJESİ ve SONUÇLAR

NASIL MÜCADELE EDİLİR?

SOSYAL MEDYA. Sosyal Medya Nedir? Sosyal Medya Araçları Nelerdir? Sosyal Medyayı Kullanırken Dikkat Etmemiz Gereken Kurallar Nelerdir?

NİTELİKLİ EBEVEYN-ÇOCUK ETKİLEŞİMİ

DUYGUSAL ZEKA. Birbirinden tamamen farklı bu iki kavrama tarzı, zihinsel yaşantımızı oluşturmak için etkileşim halindedirler.

Bilişim Teknolojileri

SOSYAL MEDYADA EĞİTİM UYGULAMALARI. Yasin YÜKSEL

Siirt Üniversitesi Eğitim Fakültesi. Yrd. Doç. Dr. H. Coşkun ÇELİK Arş. Gör. Barış MERCİMEK

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

Okul fobisi nasıl gelişir?

DUYGULAR - 1 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

Yaşam Boyu Sosyalleşme

Bir İlişkide Çözülmenin Evreleri

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1

ALGI VE ALGISAL ÖRGÜTLEME YASALARI

Bölüm Üç. Giriş Geçmiş & Güncel Online Arkadaşlık Bulma Araştırmaları Online Arkadaşlar Ne Kadar Gerçek? Online Arkadaşlıkların Olumlu Yanları

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BİRİMİ ÇALIŞMALARI

IRMAK HANDAN

ÖĞRENCİLER İÇİN ÖĞRENME YÖNETİM SİSTEMİ KULLANMA KILAVUZU

Bölüm 1. İletişimin ve Psikolojinin Gelişimi... 19

Prof. Dr. Serap NAZLI. BİREYİ TANIMA TEKNİKLERİ-Testler

ÖZEL KAŞGARLI MAHMUT ORTAOKULU MART 2016

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I

Proje Ekibi. Bağlanma Kuramı. Özet. Orta Çocukluk Döneminde Bağlanma ve Ebeveyn Tutumları. Bağlanmada Bireysel Farklılıklar

araştırma alanı Öğrenme Bellek Algı Heyecanlar PSİKOLOJİNİN ALANLARI Doç.Dr. Halil EKŞİ

Bilişim Teknolojileri Temelleri 2011

İnternet ve Çocuklar, Gençler ve Aile Üzerindeki Etkileri. Prof. Dr. Tuncay ERGENE Genel Başkanı

İNTERNET VE BİLGİSAYAR AĞLARI

Bu nedenle ebeveynlerin duygu, ifade ve davranış olarak tutarlı, kararlı ve pozitif bir tavır sergilemeye çalışmaları gerekmektedir.

6. BÖLÜM: BULGULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Kariyer ve Profesyonel Ağlar

Neden Sosyal Medyanın Geleceği Reklam Değil, Yayıncılık?

HALKLA İLİŞKİLER HALKLA İLİŞKİLERDE İMAJ VE SOSYAL SORUMLULUK. Yrd.Doç.Dr. Özgür GÜLDÜ

OKUMA YAZMAYA HAZIRLIK ÇALIŞMALARI

Hızlı Başlangıç: Anlık mesajlaşma ve iletişim durum bilgisi

OYUN VE ÇOCUK. -Çocuğun iç dünyasını anlayabilmek. -Çocuğun olayları anlamasına yardım etmek. -Çocuğa olaylarla baş etme becerileri kazandırmak

Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürlüğü

NU SKIN SOSYAL BİR TİCARETTİR NU SKIN SOCIAL MEDIA GUIDELINES

PSİKOLOJİK REHBERLİK BÖLÜMÜ DANIŞMANLIK VE. Gamze EREN Anaokulu Uzman Psikoloğu

Bağımlılık-Bağımsızlık. Prof. Dr. Sibel ERKAL İLHAN

TÜRKİYE DE İŞ DÜNYASINDA ÇALIŞANLAR SOSYAL MEDYAYI NASIL KULLANIYOR?

UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999) PSİ354 - Prof.Dr. Hacer HARLAK

Zorbalık Türleri Nelerdir?

Açıklama Araştırmacı, danışman, konuşmacı: Herhangi bir maddi ilişki yoktur.

Yerinde Masaj ın İş Hayatına Etkileri İstanbul Konulu Akademik Araştırma Sonuçları Sayfa 1/4

SATIŞTA KOÇLUK BECERİLERİ EĞİTİMİ

GİRİŞ. Bilimsel Araştırma: Bilimsel bilgi elde etme süreci olarak tanımlanabilir.

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI. BABA ve ÇOCUK

İ.Ü. AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ Tanıtım Faaliyetleri Standartları Standardı

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...III

Hamileliğe başlangıç koşulları


Çalışanlar sosyal medyayı nasıl kullanmalı?

ÖZEL BİLGİ KÖPRÜSÜ MONTESSORİ ANAOKULU

WEB ARAÇLARI VE UZAKTAN EĞİTİM CEIT357-4.HAFTA

T.C. İSTANBUL RUMELİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU AMELİYATHANE HİZMETLERİ PROGRAMI 2. SINIF 1. DÖNEM DERS İZLENCESİ

7. BİREYİ TANIMA TEKNİKLERİ. Abdullah ATLİ

ELEŞTİREL DÜŞÜNME. Tablo 1: Ölçekten ve Alt Boyutlarından Alınan Puan Ortalamaları

Üniversite Öğrencilerinin Sosyal Ağ Bilgi Güvenlik Farkındalıkları

Teknoloji Bağımlılığı

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz.

Eğitim, bireyin gelişmesi, hayatındaki rol ve görevleri en iyi şekilde yerine getirmesi için ihtiyacı olan tutum ve davranışları kazandırma

OKAN EĞİTİM KURUMLARI PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BİRİMİ

Kazanım İfadeleri. Kendine değer veren insanların (aile-arkadaş vb.) yapıcı uyarılarına kayıtsız kalmaz.

Çoklu Zekâ Teorisi Ek 2

KADIN ve TOPLUMSAL CİNSİYET ÇALIŞMALARI BİRİMİ BİZ KİMİZ?

İçerik. Duygunun Tanımı Bileşenleri Sınıflandırması Duyguların ifadesi Duygular ve psikosomatik bozukluklar Duygusal Zeka testi

DIŞ TİCARET ENSTİTÜSÜ WORKING PAPER SERIES. Tartışma Metinleri WPS NO/ 114/ EVLİ ÇİFTLERDE BAĞLANMA STİLLERİ VE İLİŞKİ İSTİKRARI

İSTEK ÖZEL ACIBADEM İLKOKULU PDR BÖLÜMÜ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI

Doç. Dr. Dilek GENÇTANIRIM KURT Ahi Evran Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Anabilim Dalı

Aşk Her Yerde mi? - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

2000 li yıllardan itibaren teknolojinin hızlı gelişiminden belki de en büyük payı alan akıllı telefon ve tabletler gibi kablosuz iletişim olanağı

Mobil İnternet Kullanımı ve 3G Araştırması Temmuz 2009

Ç O C U K L U K T A A R K A D A Ş İLİŞ K İLERİ

UZ. DR. GÖNÜL ERDAL DAĞISTANLI

Ders İzlencesi Eğitim Yılı ve Güz Dönemi Program adı: ÇOCUK GELİŞİMİ PROGRAMI

AYRILMA, BOŞANMA VE İLİŞKİ HAKKINDA NE BİLİYORUZ?

SOSYAL MEDYA KULLANIMI DİLEK KARAKAYA BİLGİ GÜVENLİĞİ BİRİMİ

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

Sosyal Ağ Servislerinde Kullanıcı Güveni: Facebook ve Linkedin Karşılaştırması. A.Kübra Özkoç Bilgisayar Ortamında Sanat ve Tasarım Seminer

T.C. PLATO MESLEK YÜKSEKOKULU. MEDYA VE İLETİŞİM PROGRAMI YENİ MEDYA IV. HAFTA Öğr. Gör. TİMUR OSMAN GEZER

Transkript:

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ PSİKOLOJİ (SOSYAL PSİKOLOJİ) ANABİLİM DALI İNTERNET KULLANIMIYLA İLGİLİ DEĞİŞKENLERİN CİNSİYET, KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ, YAŞAM DOYUMU VE BAĞLANMA STİLLERİ AÇISINDAN İNCELENMESİ Yüksek Lisans Tezi Özgün ÖZKAN Ankara-2013

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ PSİKOLOJİ (SOSYAL PSİKOLOJİ) ANABİLİM DALI İNTERNET KULLANIMIYLA İLGİLİ DEĞİŞKENLERİN CİNSİYET, KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ, YAŞAM DOYUMU VE BAĞLANMA STİLLERİ AÇISINDAN İNCELENMESİ Yüksek Lisans Tezi Özgün ÖZKAN Tez Danışmanı Prof. Dr. Selim HOVARDAOĞLU Ankara-2013

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE Bu belge ile bu tezdeki bütün bilgilerin akademik kurallara ve etik davranış ilkelerine uygun olarak toplanıp sunulduğunu beyan ederim. Bu kural ve ilkelerin gereği olarak, çalışmada bana ait olmayan tüm veri, düşünce ve sonuçları andığımı ve kaynağını gösterdiğimi ayrıca beyan ederim. ( / /200 ) Tezi Hazırlayan Öğrencinin Adı ve Soyadı. İmzası..

İÇİNDEKİLER 1. BÖLÜM GİRİŞ...1 1.1. Bilgisayar Aracılığıyla İletişim. 3 1.1.1. Bilgisayar Aracılığıyla İletişim Yolları..5 1.1.1.1 Sosyal Ağ Kullanımı.....8 1.2.. Bağlanma Stilleri..12 1.3. Kişilik Özellikleri.....18 1.3.1. Kişilik Özellikleri ve Bilgisayar Aracılığıyla İletişim.24 1.4. Yaşam Doyumu..29 1.5. Araştırmanın Amacı.30 1.6. Araştırmanın Denenceleri 31 2. BÖLÜM YÖNTEM...33 2.1. Katılımcılar.33 I

2.2. Veri Toplama Araçları..33 2.2.1. Demografik Bilgi Formu...33 2.2.2. Sosyal Ağları Benimseme Ölçeği (SABÖ)...34 2.2.3. Sosyal Ağ Siteleri Kullanım Amacı Ölçeği (SASKAÖ)...35 2.2.4.Yaşam Doyumu Ölçeği (YDÖ)..36 2.2.5.İnternet Bağımlılık Ölçeği (İBÖ)...36 2.2.6.İnternette Bilişsel Durum Ölçeği (İBDÖ)..38 2.2.7.Eysenck Kişilik Envanteri (EKE)..39 2.2.8.Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri (YİYE) 41 2.3. İşlem 41 3. BÖLÜM BULGULAR..43 3.1. Katılımcıların Genel Olarak İnterneti Kullanım Özelliklerine İlişkin Bulgular...43 3.2. Korelasyon Analizine İlişkin Bulgular.... 45 3.3. Katılımcıların SABÖ, SASKAÖ, YDÖ, İBÖ, İBDÖ ve EKE ile İlişkisel Değişkenlerden Aldıkları Puanlara İlişkin Bulgular...53 II

3.3.1. Sosyal Ağları Benimseme Ölçeği nden Alınan Puanlar ile İlgili Bulgular...54 3.3.2. Sosyal Ağ Siteleri Kullanım Amacı Ölçeği nden Alınan Puanlar ile İlgili Bulgular..54 3.3.3. Yaşam Doyumu Ölçeği nden Alınan Puanlar ile İlgili Bulgular..56 3.3.4.İnternet Bağımlılık Ölçeği nden Alınan Puanlar ile İlgili Bulgular...58 3.3.5. İnternette Bilişsel Durum Ölçeği nden Alınan Puanlar ile İlgili Bulgular...61 3.3.6. Eysenck Kişilik Envanterinden Alınan Puanlar ile İlgili Bulgular...63 3.4. İnternet Bağımlılığı Temel Alınarak Tüm Ölçeklerden Alınan Puanları Yordamak Üzere Yapılan Diskriminant Analizi Sonuçları....66 4. BÖLÜM TARTIŞMA...71 4.1. Korelasyon Analizinden Elde Edilen Bulguların Tartışılması.71 4.2. Cinsiyete İlişkin Bulguların Tartışılması.74 III

4.2.1. Sosyal Ağ Siteleri Kullanım Amacı Ölçeği nden Alınan Puanların Cinsiyet Açısından Tartışılması..74 4.2.2. Yaşam Doyumu Ölçeği nden Alınan Puanların Cinsiyet Açısından Tartışılması..76 4.2.3. İnternet Bağımlılık Ölçeği nden Alınan Puanların Cinsiyet Açısından Tartışılması..77 4.2.4. İnternette Bilişsel Durum Ölçeği nden Alınan Puanların Cinsiyet Açısından Tartışılması 78 4.3. Bağlanma Stillerine İlişkin Bulguların Tartışılması 79 4.3.1. Sosyal Ağ Siteleri Kullanım Amacı Ölçeği nden Alınan Puanların Bağlanma Stilleri Açısından Tartışılması...79 4.3.2 İnternet Bağımlılık Ölçeği nden Alınan Puanların Bağlanma Stilleri Açısından Tartışılması 80 4.3.3 İnternette Bilişsel Durum Ölçeği nden Alınan Puanların Bağlanma Stilleri Açısından Tartışılması 81 4.3.4 Eysenck Kişilik Envanteri nden Alınan Puanların Bağlanma Stilleri Açısından Tartışılması...82 4.4. İnternet Bağımlılığı Temel Alınarak Tüm Ölçeklerden Alınan Puanları Yordamak Üzere Yapılan Diskriminant Analizi Bulgularının Tartışılması...82 IV

SONUÇ VE ÖNERİLER.. 87 ÖZET.89 ABSTRACT...91 KAYNAKLAR..93 EKLER..114 V

ÇİZELGELER Çizelge 1. İnternete bağlanmak için kullanılan cihazların kullanılma sıklığına göre frekans ve yüzdelik değerleri....44 Çizelge 2. Katılımcıların Sosyal Ağ Siteleri Kullanım Amacı Ölçeği nden aldıkları puanlara ilişkin ortalamalar..55 Çizelge 3. Katılımcıların Yaşam Doyumu Ölçeği nden aldıkları puanlara ilişkin ortalamalar.... 57 Çizelge 4. Katılımcıların İnternet Bağımlılık Ölçeği nden aldıkları puanlara ilişkin ortalamalar....59 Çizelge 5. Katılımcıların İnternette Bilişsel Durum Ölçeği nden aldıkları puanlara ilişkin ortalamalar...62 Çizelge 6. Katılımcıların Eysenck Kişilik Envanteri nden aldıkları puanlara ilişkin ortalamalar..64 Çizelge 7. İnternet bağımlılığına göre oluşturulan grupların yordayıcı değişkenlerden aldıkları ortalamalar...68 Çizelge 8. Katılımcıların gruplara doğru sınıflandırılma oranları.. 69 VI

1.BÖLÜM GİRİŞ Kişilerarası iletişim genellikle yüz yüze gerçekleşir. Aile ya da arkadaşlarla yemekteki diyaloglar, yakın dostlarla sırları paylaşma, sınıftaki diğer arkadaşlarla olan iletişim yüz yüze iletişime örnek verilebilir. Bu tür iletişim, genellikle kişilerarası iletişimden bahsedildiğinde ilk akla gelendir; fakat günümüzde teknolojik gelişmeler ve bu gelişmelerle bilgisayar aracılığıyla iletişim kişilerarası iletişimin ve bilgi edinmenin önemli bir parçası haline gelmiştir (DeVito, 2008). Bilgisayar aracılığıyla iletişim en temelinde bireylerin bilgisayar üzerinden çeşitli programlar ve internet siteleri üzerinden diğerleriyle iletişim kurma biçimdir (December, 1997; Herring, 1996). Bu iletişim biçimi günümüzde çoğu kişi için günlük yaşamın vazgeçilmez bir unsuru haline gelmiştir. Facebook, Twitter, Linkedin, Myspace gibi dünya üzerinde pek çok kişiyle eş zamanlı iletişim kurabilmeyi sağlayan sosyal ağlar bu iletişim biçiminin en önemli parçalarından biridir. Bireyler bu siteler üzerinde kendi profillerini hazırlayabilme, kendileri hakkında bilgi verebilme, beğendikleri videoları paylaşabilme, ilgi alanları ile ilgili gruplara üye olabilme gibi pek çok olanağa sahiptirler (Ellison Steinfield ve Lampe, 2007; Hew 2011). Yüz yüze iletişimde olduğu gibi bilgisayar yoluyla kurulan iletişim bireysel farklılıklara bağlı olarak değişiklik gösterebilmektedir. Literatürdeki bazı araştırmalara göre, dışa dönük kişiler içe dönük kişilere oranla sosyal ağ sitelerinde 1

daha çok arkadaş sahibidirler (Hamburger ve Vinitzky, 2010). Bununla beraber nevrotik, yalnız ve depresif kişiler sosyal desteğe daha çok ihtiyaç duyduklarından sosyal ağ sitelerini daha fazla kullanmaktadırlar (Hamburger ve Ben-Artzi, 2003; Kraut ve ark., 1998; Kraut ve ark, 2002; Morahan-Martin ve Schumacher, 2003; Gross ve ark., 2002). Ayrıca kaçınmacı bağlanan kişiler de sosyal ağları daha çok kullanma eğilimindedirler (Lee ve Stapinski, 2012; Oldmeadow, Quinn ve Kowert, 2012). Bununla birlikte interneti kullanım amacı, hangi sitelere girdiği ve kullanım amacı da cinsiyet farklılığına göre değişebilmektedir (Colley ve Maltby, 2008; Fallows, 2005; Kimbrough ve ark. 2013; Li ve Kirkup, 2007; Mazman ve Usluel, 2011; Tüfekçi, 2008; Thompson ve Lougheed, 2012). Son olarak yaşam doyumu da internet kullanım biçimini etkileyebilmektedir(çelik ve Odacı, 2013; Stepanikova ve ark. 2010). Görüldüğü üzere, bireylerin bilgisayar aracılığıyla iletişimi seçme sıklıkları, yararlanma yolları ve amaçları biyolojik ve psikolojik faktörler temelinde değişiklik gösterebilmektedir. Bu çalışmanın temel amacı da kişilerin cinsiyetleri, yaşam doyumları, bağlanma stilleri ve kişilik özellikleri doğrultusunda sosyal ağ kullanımı, sosyal ağları benimsemesi başta olmak üzere internet kullanımındaki temel farklılıkları ortaya koyabilmektir. Araştırmanın bir başka amacı da bu değişkenlerden hangilerinin internet bağımlılığını yordamada etkili olduğunu belirleyebilmektir. Bununla birlikte cinsiyet, yaşam doyumu, içe dönük, dışa dönük ve nevrotik kişilik özellikleri ve bağlanma stilleri arasındaki fark ve bağlantıların tespit edilmesi de araştırmanın bir diğer amacıdır. 2

1.1. Bilgisayar Aracılığıyla İletişim Bilgisayar aracılığıyla iletişim (computer-mediated communication), bireyleri ilgilendiren, belirli bir bağlamda bulunan ve çeşitli amaçlar için kullanılan, bilgisayar yoluyla gerçekleştirilen insan iletişimi sürecidir (December, 1997). Herring in (1996) yaptığı daha genel ve klasik bir tanıma göre ise bilgisayar aracılığıyla iletişim, insanların bilgisayar aracılığıyla kurduğu iletişim şeklidir. Elektronik posta, görüntülü konuşma, anlık mesajlaşma, elektronik posta listeleri, mesaj panoları ve çevrimiçi oyunlar bilgisayar aracılığıyla iletişim yollarının en popüler olanlarıdır (Bishop, 2009). Bu uygulamalar teknolojinin de gelişmesiyle hızlı bir şekilde değişmekte, yenilenmektedir. Günümüzde bilgisayar kullanıcılarının haberleşmesini büyük ölçüde kolaylaştıran bilgisayar aracılığıyla iletişim yolları teknik olarak, İkinci Dünya Savaşı sırasında ilk elektronik dijital bilgisayarın icadından, ya da en azından 1960 ların başlarında karşılıklı gönderilen ilk elektronik posta örneğinden beri var olan bir iletişim şeklidir. O günlerden bu yana insanlar bilgisayar teknolojileri sayesinde iletişim kurmaktadırlar. Kısacası, bilgisayar aracılığıyla iletişim yaklaşık olarak elli yıllık bir geçmişe sahiptir. Son yirmi yılda ise bilgisayar teknolojileri büyük hızla gelişmiştir ve bilgisayarlar bireysel ve popüler oluşuyla günümüz insanının vazgeçilemez bir parçasını oluşturmuşlardır. Kişisel bilgisayarlar yöneticilerin, öğretmenlerin, öğrencilerin doktorların ve çeşitli meslek gruplarından pek çok insanın masalarında yerlerini almışlardır. 90 lı yılların ortalarında kişisel bilgisayarların popülaritesinin artması ve herkes tarafından ulaşılabilir olması 3

(özellikle internette gezinme, anlık konuşma ve elektronik posta kullanımı için) bilimsel alan için bilgisayar aracılığıyla iletişimi çekici hale getirmiştir (Thurlow ve ark., 2004). Son yıllarda bilgisayar aracılığıyla iletişim bireylerin kendilerini sunumları açısından önem taşımaktadır. Kişinin kendini sunumu ya da karşısındaki kişide bıraktığı izlenimi şekillendirmesi, diğerlerinin onu nasıl algıladığıyla ilgili kontrol ihtiyacından doğar. Bireyler kendileri ile ilgili izlenimleri ve bilgileri düzenlemek bağlamında farklı motivasyonlara sahiptirler. Örneğin bireyler bu şekilde benlik saygılarını yükseltip pozitif izlenim yaratırlar (Schlenker ve Weigold, 1992). Bununla birlikte bireyler bu düzenlemelerle geri bildirimler oluştururlar ve bu geri bildirimler kendileri hakkında da daha fazla bilgi sahibi olabilmelerini sağlar. Son olarak bireyler benlik kavramları ve gerçek dünya arasında tutarlılık isterler. Kısacası kişiler, bilgisayar aracılığıyla iletişimi ilişkili oldukları kişilerin kendileri hakkındaki algılarını biçimlendirmek ve bu etkileşim sonucunda olumlu izlenim oluşturmak adına kullanırlar (Sanders ve Amason, 2011). Bilgisayar aracılığıyla iletişim yolları üzerinden kullanıcılar kendileri ile ilgili pek çok bilgiyi başkalarıyla paylaşırlar. Kendini açma kişi diğerleriyle özel düşünce ve hislerini paylaştığında ortaya çıkar. Kişisel kendini açma bireyin kendisi hakkındaki bilgi ve gerçekleri ortaya dökmesine; ilişkisel kendini açma ise bireyin karşısındakiyle arasındaki belirli bir etkileşim ya da ilişki hakkında düşünüp hissettiklerine işaret eder (Baxter, 1987). İlişkisel kendini açma, ilişkinin devamı açısından önem taşımaktadır. Bilgisayar aracılığıyla iletişimde, yüz yüze iletişimi 4

daha çok tercih eden kişiler kendilerini açarken daha samimi iletişim kurabilmektedirler. Bununla birlikte kişilerin internette kendilerini sunma biçimleri motivasyonlarına göre de değişiklik gösterebilmektedir. Son olarak, bireylerin diğerleri tarafından nasıl algılandıkları onlar için önem taşımaktadır ve tüm bu faktörler hem yüz yüze iletişim hem de bilgisayar aracılığıyla iletişim yollarına etki etmektedir (Sanders ve Amason, 2011). 1.1.1. Bilgisayar Aracılığıyla İletişim Yolları Günümüzde bilgisayar ve dolayısıyla internet, eskisi gibi çok az kişinin ulaşabileceği özel bir teknoloji olmaktan çıkmıştır. Son yıllarda internet ve bilgisayar ile profesyonel olarak iş yapan kişilerden, sıradan internet kullanıcılarına ve hatta çocuklara kadar pek çok kişi internete çok kolay ulaşabilmekte ve kullanabilmektedir (Mitchell ve ark., 2011). Bu durum günümüz insanı için bilgisayar aracılığıyla iletişimi popüler kılmıştır. Bilgisayarın popüler bir iletişim aracı olmasının en önemli nedenlerinden birisi de internetin, kişilerin birbirleriyle ilişki kurma olanaklarını genişletmesidir. Bireyler internet sayesinde var olan sosyal bağları ile ilişkilerini sürdürebilmekte, kendisiyle benzer düşünce biçimi ve ilgileri olan kişilerle tanışma olanağı bulmaktadırlar. Bu iletişim kişisel bir internet sayfasına göz atmak ya da oluşturmak, çevrimiçi tartışma gruplarında düşünce paylaşmak, elektronik posta ya da anında mesajlaşma gibi çok çeşitli yollarla olabilir. Bu bağlamda bilgisayar aracılığıyla iletişim yolları, bireylerin amaçları, istekleri ve gereksinimlerine göre her geçen gün daha da çeşitlenmekte, kullanıcılara yepyeni seçenekler sunmaktadır. İletişimdeki bu eşsiz olanak ve bilgisayar aracılığıyla iletişim teknolojilerinin 5

çoğalması pek çok araştırmacının dikkatini çekmektedir (Batıgün ve Kılıç, 2011; Bishop, 2009; Skitka ve Sargis, 2005). Bilgisayar aracılığıyla iletişimin çeşitli yolları vardır. Bunların en başında elektronik posta (e-mail) gelmektedir. Bu yol, 90 lı yıllarda internet kullanımının tüm dünyaya yayılmasıyla birlikte ilişkiyi devam ettirmek amacıyla kullanılan ilk bilgisayar aracılığıyla iletişim çeşitlerindendir. Elektronik posta, herhangi bir bilgisayar dosyasının da eklenebileceği, iletişim ağı üzerinden bir bilgisayardan diğerine gönderilebilecek yazılı bir mesajdır (Shayo ve ark, 2007). Elektronik posta, kullanıcılara iletiyi alma, kullanma ve geri bildirim verme gibi açılardan özgür kılmaktadır. Kişiye gelen bir elektronik posta, kişiye özel posta kutusunda kişinin kullanmak istediği zamana kadar saklanabilmektedir. Kişiler bu postayı istediğinde silebilmekte, istediği zaman okuyabilmekte ve istediği zaman cevap yollayabilmektedir (Doğan, 2006,). Ranie ve Horrigan ın (2005) yaptıkları bir araştırmaya göre, internet kullanıcıları internete en çok elektronik posta yollamak için girmektedirler. Bunu, haber okuma-izleme, hava durumunu öğrenme, iş ile ilgili araştırmaları yürütme, anlık mesaj gönderme, okulla ilgili araştırmalar yapma, seyahat bilgisi edinme, sağlıkla ilgili bilgi edinme gibi aktiviteler izlemektedir. Günümüzde, sosyal ağların ve kullanımının yaygınlaşması ile birlikte anlık mesaj gönderme, görüntülü sohbet, kişisel sayfalar oluşturma gibi sosyal ağ olanaklarından da sıklıkla yararlanılmasına rağmen, Purcell in 2011 de yaptığı bir araştırmaya göre, elektronik posta ve arama motorlarından yararlanma çevrimiçi kullanıcıların hala en sık yararlandığı internet aktiviteleridir. Anında mesajlaşma, 6

elektronik postanın aksine kişilere gerçek zamanlı iletişim olanağı sağlamaktadır. Ayrıca, bu uygulama sayesinde çevrimçi oyun oynanabilir, müzik dinlenebilir, cep telefonlarına mesaj gönderilebilir ve dosya paylaşılabilinir. Amerika da yapılan bir çalışmaya göre (Shiu ve Lenhart, 2004) Amerika daki internet kullanıcılarının %42 si anında mesajlaşma olanağını sürekli şekilde kullanmaktadır. Sık kullanılan bilgisayar aracılığıyla iletişim yollarından bir diğeri olan çevrimiçi sohbet grupları (chat grupları), kişilere gerçek zamanlı görüşme olanağı verir. Gruba üye bir kişinin mesajı anında diğerleri tarafından da görülür. Ayrıca bu gruplarda yazılı mesajla olduğu gibi sesli olarak da iletişim kurulabilmektedir. Sohbet gruplarının pek çoğu uluslararası olduğundan yüz yüze görüşemeyeceğimiz pek çok kişiyle ortak konular, ilgi alanları hakkında tartışma olanağı sunar. Erken dönemdeki bilgisayar aracılığıyla iletişim araştırmalarına bakıldığında, bu iletişim şeklinin özellikle kimlik deneyleme kısmı üzerinde durulduğu görülmektedir. Kullanıcıların sohbet odaları gibi kimliğin gizli olduğu yerlerde başka biri gibi davrandığı bulunmuştur (Stone, 1996; Turkle, 1999). Bu tür bilgisayar aracılığıyla iletişim yolları, gerçek kimliği gizleyebilmekten ötürü kimlik denemelerine izin vermektedir. Ancak günümüzde sıklıkla kullanılan Facebook, MySpace ya da arkadaş bulma siteleri, kimlik denemelerine pek elverişli değildir çünkü bu tür siteler gerçek kimlikler üzerinden yapılandırılmıştır. Aynı zamanda bu sitelerde çevrimiçi ve çevrimdışı kimlikler fazlasıyla birleşmiştir. Yani kullanıcılar bu sitelerde dürüst olmazlarsa ve yanlış bilgi verirlerse, gerçek hayattaki sosyal çevresi bu durumdan haberdar olacaktır (Donath ve Boyd, 2004; Ellison Steinfield ve Lampe, 2007). Buna rağmen, kimlik deneyleme özellikle kimliğin gizli kaldığı sosyal ağ sitelerinde sıkça 7

görülmektedir ve bu siteleri kullananlar ne zaman isterlerde istedikleri kişi olarak rol yapabilirler (Pearson, 2009). Sosyal ağ siteleri günümüzde çok fazla kullanıcı tarafından dış dünyayla ve kendi sosyal çevresiyle iletişim için kullanılmaktadır. Bu bağlamda sosyal ağ sitelerini ve kullanım özelliklerini ayrıca ele almakta fayda vardır. 1.1.1.1. Sosyal Ağ Kullanımı Sosyal ağlar, bireylerin sınırlı bir alanda, açık veya yarı açık profil oluşturmalarına izin veren, bağlantı paylaşımlarının ve kişilerin bağlantılı olduğu diğer kişilerin görülebildiği web tabanlı hizmetlerdir (Ellison, 2007). Sohbet odalarının alt grupları olarak tanımlayabileceğimiz Facebook, Twitter, MySpace, Linkedin gibi günümüzde çok sık kullanılan sosyal ağlar, bilgisayar aracılığıyla iletişimin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Sosyal ağlar kişilere sadece kendilerini sunma imkanı vermemekte, aynı zamanda var olan ilişkilerini sürdürme ya da sosyal, profesyonel anlamda yeni ilişkiler kurma olanağı da sunmaktadır (Ellison Steinfield ve Lampe, 2007; Trusov ve ark. 2009). Günümüzde pek çok kişi için sosyal ağlara girerek güne başlamak bir rutin haline gelmiştir (Stone, 2009). Madden ve Zickuhr un(2011) Amerika da yaptıkları bir araştırmaya göre, yetişkinlerin %65 i bu tür sosyal ağ sitelerini aktif olarak kullanmaktadırlar. Ayrıca sosyal ağ deneyimlerini güzel, mükemmel, yardımcı, eğlendirici, kullanışlı gibi olumlu sıfatlarla tarif etmektedirler. Yine bu araştırmaya göre sosyal ağ kullanıcılarının çoğunluğunu kadınlar ve 30 yaş altı gençler oluşturmaktadır. 8

Daha önce de basedildiği üzere sosyal ağ siteleri günümüzde iletişim ve haberleşme amacıyla çok sık kullanılmaktadır. Bu sitelerinden biri olan Facebook, günümüzde en çok kullanılan sosyal ağlardan biridir. 2004 yılında yaratılan bu site, 2013 Mart ayı itibariyle 1.110 milyar aktif kullanıcıya ulaşmıştır (Facebook, 2013). Sıradan bir kullanıcı Facebookta ortalama yirmi dakika zaman geçirmektedir ve kullanıcıların üçte ikisi gün içinde en az bir kere oturum açmaktadırlar (Cassidy, 2006). Facebook, kullanıcılarına kendi profillerini yaratma ve kişisel sayfalarını izleyip yorumlar bırakabilen arkadaşları biriktirme imkanı sağlamaktadır. Sitenin üyeleri aynı zamanda ortak ilgilere sahip kişilerin oluşturduğu gruplara üye olabilmekte, kişisel sayfalarda gezinerek diğerleriyle ortak noktaları, müzik zevkleri, romantik ilişki durumları gibi konularda bilgi sahibi olabilmektedirler (Ellison Steinfield ve Lampe, 2007). Buna ek olarak Facebook okul, üniversite, dernek gibi çeşitli kuruluşlara kendi sayfalarını yaratma ve bu sayfalar üzerinden duyuruda bulunma, üyelerinin takvimlerine etkinlikleri ekleme, üyelerin haberleşmesini mümkün kılma gibi olanakları da sunmaktadır (Ryan, 2012). Hew (2011), sosyal ağ kullanımı üzerine yapılan araştırmaları incelemiş ve Facebook u kullanmada öğretmen ve öğrencileri motive eden özellikleri var olan ilişkileri sürdürmek, yeni insanlar tanımak, Facebook kullanmanın eğlenceli olduğu düşüncesi, kendini daha popüler kılma isteği, zaman geçirmek, kendini ifade etme ve sunma isteği, eğitim amacıyla kullanma, görev yöneticisi olarak kullanmak (irtibat bilgileri, doğum günleri gibi bilgileri, fotoğraf depolayıp organize etmek) ve aktivizm faaliyetleri şeklinde sıralamıştır. 9

Bir diğer internet temelli sosyal ağ çeşidi olan ağ günlüğü (blog), kişilerin istedikleri her türlü konuda, istedikleri şekilde yazı yazabildikleri günlük benzeri internet siteleri olarak tanımlanabilmektedir. Bu sitelerde, yazarın isteğine göre okuyucular, yazılar hakkında yorum yapabilirler. Rainie nin (2005) yaptığı araştırmaya göre, internet kullanıcılarının küçük bir kısmı ağ günlüğü tutuyor olsa da (8 milyon kişi), 32 milyon kişi düzenli olarak ağ günlüklerini takip ettiğini, 14 milyondan fazla kişi de bloglara yorum bıraktığını ifade etmişlerdir. Ağ günlüğü kullanıcılarının (blogger) bu sitelere yazı yazmasının zihin jimnastiği yapmak, diğerlerini etkileyebilmek, yeni insanlarla tanışabilmek gibi pek çok farklı nedenleri vardır (Lenhart ve Fox, 2006). Ağ günlüklerindeki geleneksel konular genel olarak kişilerin günlük aktivitelerini ve kişisel düşüncelerini içerir. İçeriklerin bu yöntemle tek bir kişiden çok fazla kullanıcıya ulaşabilmesi, ilişkileri devam ettirmek için ağ günlükleri sayfalarını kullanmayı tercih edilebilir hale getirmektedir. Günümüzde çok sık kullanılan bir diğer sosyal ağ sitesi ise Twitter dır. Twitter, mikroblog sitesi olma özelliği ile popülerlik kazanmıştır. Kullanıcılar cep telefonlarındaki mesaj özelliğine benzeyen, 140 karakter ile sınırlı tweet (ing. cıvıldama) adını verdikleri bilgi, haber duyuru içeren mesajlarla haberleşirler. Ayrıca bireyler diğerlerinin tweetlerini kendi sayfalarında yayınlayabilmek amacıyla, diğer kullanıcıların takipçileri olabilirler. Bununla birlikte kullanıcılar açılan bir konu üzerinden, o tweete üye olarak, konu hakkında bilgi alabilirler ve yorum yapabilirler (Bryant, Marmo ve Ramirez, 2011; Ryan, 2012). Bu sitelere benzer olarak bazı sosyal ağlar da, evcil hayvan sahipleri (Catster ve Dogster), müzik fanları (Last.fm), sosyal aktivistler (Change.org) gibi 10

belirli bir kitleyi hedef almaktadır. Bu tür siteler, kullanıcıları için belirli bir amaca yönelik arkadaşlık kurmayı kolaylaştırmaktadır (Wellman ve Gulia, 1999). Bu iletişim yollarının dışında son günlerde popüler hale gelen akıllı telefon uygulamaları da bireylerin iletişimlerini büyük ölçüde kolaylaştırmaktadır. BlackBerry, iphone ve Android gibi akıllı telefonlara sahip kullanıcılar, bu uygulamalar sayesinde internete bağlanabildikleri her ortamda diğerleriyle iletişimi devam ettirebilmektedir (Ellison Lampe ve Steinfield, 2009; Ryan, 2012). Daha önce de değinildiği gibi sosyal ağ sitelerinin başlıca amaçlarından birisi, aradaki bağ zayıf bile olsa var olan ilişkileri sürdürebilmektir (Ellison, Steinfield ve Lampe, 2007; Hew, 2011). Bunun dışında sosyal ağlar kullanıcının tanıdığı kişilerin sosyal çevresiyle de tanışma imkanı sağlar. Ellison Lampe ve Steinfield in (2009) değindiği üzere, kullanıcılar internet üzerinden telefon numarası ya da kişisel bilgi vermeye hazır hissetmedikleri yeni kişiler ile tanışmaktadırlar. Bu kişileri sosyal ağ üzerinden aramak, bulmak ve arkadaş olarak eklemek, eklenen kişiyle iletişim içinde olmamızı sağlayacak güvenli ve zayıf bir bağ sağlamaktadır. Sosyal ağları bu amaçla kullanım da Facabook ve Myspace üzerinden sıklıkla gerçekleşmektedir (Raacke ve Bonds-Raacke, 2008). Sosyal ağ siteleri aynı zamanda romantik ilişki başlatmak için güvenli bir yol olarak da tercih edilmektedir. Kişiler genel olarak aleni romantik davetler ve rastgele partner aramak için sosyal ağları kullandıklarını reddetme eğilimindedirler ancak bu, sosyal ağların romantik amaçlar ya da partner aramak için kullanılmadığı anlamına gelmemektedir (Stern ve Taylor, 2007). Kullanıcılar sosyal ağları, 11

kendisiyle uyumlu olduklarını düşündükleri arkadaşlarının arkadaşları ya da arkadaş olarak ekledikleri fakat sosyal bağlarının zayıf olduğu kişilerle romantik ilişki amaçlı iletişim için kullanabilmektedirler (Bryant, Marmo ve Ramirez, 2011). Buraya kadar olan kısımda bahsedilen bilgisayar aracılığıyla iletişim yollarının kullanım şekli, süresi ve kullanım amacı kişiden kişiye farklılık gösterebilmektedir. Bazı kişiler sosyal medyayı daha fazla kullanırken, bazıları mail yoluyla iletişim kurmayı tercih etmekte, bazıları interneti bilgi edinme amaçlı daha fazla kullanırken bazıları kendini tanıtma ve iletişim amaçlı olarak daha fazla kullanabilmektedir. Bu farklılığı yaratan unsurlardan bazılarının bağlanma stilleri, kişilik özellikleri ve bununla beraber yaşam doyumu olduğu düşünülmektedir. Bundan sonraki bölümde sırasıyla bu değişkenler ele alınacaktır. 1.2. Bağlanma Stilleri Tüm türlerin üyeleri, içgüdüsel olarak genç olanın büyümesi ve hayata uyumunu sağlamak için birtakım davranış örüntülerine sahiptir. Bu durumdan yola çıkarak Bowlby (1969; 1973), çocuğun olgunlaşması için çocuk ve ebeveynin karşılıklı içgüdüsel bir ilişki içine girmesi gerektiğini öne sürmüştür. Bu ilişkinin başlıca görevi, çocuğu korumaktır. Çocuğun bu ilişkiye katılımı, kendi bağlanma davranış sistemi tarafından yönlendirilmektedir. Bowlby e göre, bağlanma davranışı çocuk tehdit, tehlike ya da stres altındayken yakınlığı sürdürmek amacıyla düzenlenmektedir. Çocuğun bağlanma davranışı, gelişimiyle birlikte değişebilmekte ancak asıl amaç, yani ebeveynin koruma ve yakınlığını sağlama ihtiyacı değişmemektedir (Main ve Cassidy, 1988; Vaughn, Egeland, Sroufe ve Waters, 12

1979). Benzer olarak, ebeveynin de bu ilişkiye katılımı bakıcı davranış sistemi tarafından yönetilmektedir. Ebeveynin bu davranışları da hem çocuğun gelişimi hem de kendi gelişimiyle birlikte değişmektedir (George ve Solomon, 1996); ancak çocuğa koruma ve yakınlık sağlama amacı değişmemektedir (Belsky, Rovine, Taylor, 1984; Egeland ve Farber, 1984). Bağlanma teorisinin temelini içsel çalışan modeller oluşturmaktadır. Bowlby, çocuğun bağlanma davranışlarının çocuk ve ebeveyn ilişkisinin şematik bilişsel temsiline bağlı olduğunu öne sürmüştür ve bunu içsel çalışan modeller olarak adlandırmıştır (Bowlby, 1969; 1973). Bebeklik sırasında bağlanma stilleri bilinç öncesi ve içgüdüsel bir şekilde işlemektedir ancak çocuk büyüdükçe bilişsel yetenekleri buna bağlı olarak da kendisinin nasıl davrandığı ve diğerlerinin nasıl tepkiler verdiği ile ilgili içsel çalışan modeller devreye girmektedir. Bowlby e göre çocuk, bakıcısıyla ilişkisinden elde ettiği deneyimlerden yola çıkarak 12. aydan itibaren bağlanma ile ilişkili davranışları değerlendirme ve gelecekteki davranışlarını düzenlemek amacıyla içsel çalışan modelleri kullanmaktadır. İçsel çalışan modelleri temel alarak bebek (daha sonra çocuk ve yetişkin) bakıma ve korunmaya değen/değmeyen bir benlik ve bakım ve koruma sağlamaya uygun/uygun olmayan diğerleri gibi kendisi ve başkaları hakkında beklentiler geliştirmektedir. Bunlara zihinsel temsiller ya da zihinsel modeller denir. İçsel çalışan modeller sabit gibi görünse de, yeni deneyimler, çocukluktaki aile ilişkileri, yetişkinlikteki zihinsel temsiller bu durumu değiştirebilmektedir. 13

İçsel çalışan modeller, çocuk kaygılı olduğunda, ayrılık yaşadığında ya da bağlanma figürüne yakınlık ihtiyacı duyduğunda ortaya çıkmaktadır. Yetişkinlikte de bir bireyin stresli bir durumu ya da olayı nasıl algıladığı, işlediği ve çözümlediği, gelişmekte olan bebeğin birincil bakıcılarından temin ettiği yakınlık ve bu yakınlığı temin etmeyi nasıl öğrendiğiyle ilgili deneyimleriyle yakından ilgilidir (Shaver ve Mikulincer, 2004). Kısacası yetişkinlikte bağlanma stilleri, kişinin bireysel yakınlık tercihine, bilgiyi işlemesine duygu düzenlemesine göre değişir. Bowlby (1969;1973), bağlanma stillerini anne-çocuk arasındaki bağlılığı Freudiyen yaklaşım ve öğrenme psikolojisi çerçevesinde incelemiştir. Buradan yola çıkarak, yetişkinlerin diğerleriyle (romantik partner, çalışma arkadaşları ve patronlar, hatta organizasyonlar) ilişkilerini erken çocukluk dönemindeki deneyimlerin etkilediğini ve şekillendirdiğini öne sürmüştür. Bowlby, bu gözlemleri sonucunda annesinden ayrılan bebek ve çocukların bu durum karşısında önceden kestirilebilir bazı duygusal tepkiler verdiğini görmüştür. Bu tepkilerden ilki karşı gelen cinsten olmuştur. Çocuk ağlamış, aktif bir şekilde aramış ve diğer kişilerin yatıştırıcı davranışlarına karşı direnç göstermiştir. İkinci olarak çocuk çaresiz bir tepki göstermiştir, üzgün olduğu açık bir biçimde ortada, pasif bir şekilde durmuştur. Üçüncüsü bağlanmadan kaçınan bir tepki olmuştur. Çocuk, eğer annesi dönerse aktif şekilde ondan kaçınma ve onu umursamıyormuş gibi görünme davranışı sergilemiştir. Çocukların ayrılık kaygısı yaşadıklarında gösterdikleri bu tepkilerden hareketle, özgün kuram üç bağlanma stilinden bahsetmektedir. Bowlby nin bu gözlemleri ve teorileri Shaver ve arkadaşları tarafından (Bartholomew ve Shaver, 14

1998; Hazan ve Shaver 1987) romantik ilişki ve aşkı da içeren yetişkin ilişkilerini de içine alacak şekilde genişletilmiştir. Hazan ve Shaver (1987), araştırmaları sonucunda yetişkinlerde üç çeşit bağlanma stili olduğunu öne sürmüşlerdir. Bunlardan ilki güvenli bağlanmadır. Bu bağlanma stili iyi bir dengeye sahiptir. Güvenli bağlanan kişiler diğerleriyle yakınlaşmaktan mutluluk duyarlar ve terk edilip zarar görmekten aşırı bir şekilde endişelenmezler. İlişkileri doyurucudur ve iyi uyum sağlarlar. Kaygılı/kararsız bağlanma güven eksikliği ile ortaya çıkmaktadır. Bu bağlanma çeşidinde amaç, güvenli bir duruma kişileri kendisine bağlı tutarak ulaşmaktır. Kişi başkalarını yakınında ve ona bağlı bir şekilde tutmak için büyük çaba sarfetmektedir (Hazan ve Shaver, 1994). Kişilere olabildiği kadar yakın ve bağımlı olmaya çalışan bu kişilerin bu problemleri, diğerlerinin onlara kendileri kadar yakın olmak istemedikleri gerçeğinden ileri gelmektedir. Son olarak kaçınmacı bağlanma özelliği gösteren kişiler, diğerleri yaklaşmak istediğinde ve bu yakınlığı sürdürmek istediğinde rahatsızlık hisseden kişilerdir. Zor güvenirler ve bağlanmaktan çekinirler (Hazan ve Shaver, 1987). Bağlanma stillerine göre kişilerin zihinsel temsilleri de farklılık gösterir. Buna göre güvenli bağlanan kişilerin zihninde, sevilmeye değer, güvenilir kişiler olduklarına dair hem kendileri hem başkaları ile ilgili olumlu temsiller vardır. İlişkilerini mutlu ve arkadaşça olarak tanımlarlar. Buna karşılık kaygılı/kararsız bağlanma stiline sahip kişilerde beğenilmediklerini ve yanlış anlaşıldıklarını düşünme gibi olumsuz zihinsel modeller baskındır. Karşısındaki kişilerin ise güvenilmesi zor ve ilişkiyi sürdüremeyecek kişiler olduklarını düşünürler. Kaçınmacı bağlanan kişiler ise şüpheci ve diğerlerine mesafeli oldukları gibi, diğerlerinin 15

güvenilmez olduklarına dair zihinsel modellere sahiptirler. Bu kişiler yakınlıktan korkan, duygusal iniş çıkışları fazla ve kıskanç olarak tarif edilebilirler (Hazan ve Shaver, 1987). Bağlanma stilleri ile ilgili araştırmalar arttıkça, araştırmacılar tek boyutlu teoriden (kaygılı/kararsız bağlanma, güvenli bağlanma ve kaçınmacı bağlanma şeklinde uzanan) iki boyutlu teoriye doğru kaymışlardır (Bartholomew ve Horowitz, 1991; Brennan, Clark ve Shaver, 1998). Bu iki boyut kaygı ve kaçınma olarak ele alınmaktadır. Anksiyete boyutu kişinin kendisine, kaçınma boyutu ise diğer kişilere olan tutumlara işaret etmektedir. Bu boyutlar düşük ve yüksek olmak üzere bölünmemiştir, devam eden bir süreç olarak düşünülmelidir. İki boyutlu bağlanma teorisi diğerinden farklı olarak, dört çeşit bağlanma çeşidinden söz etmektedir. Bunlar güvenli, korkulu, saplantılı ve kayıtsız bağlanmadır. Buraya kadar sözü edilen bağlanma stillerini şöyle açıklamak da mümkündür: Bu teoriye göre güvenli bağlanan kişiler (Secure attachment style) düşük kaygı ve düşük kaçınma yaşamaktadırlar. Bu kişilerin hem kendilerine hem de karşısındaki kişilere karşı olan tutumları olumlu, iyi niyetlidir. Partnerlerine güvenip, hislerini paylaşmaktadırlar. Destek ve konfor alışverişinde bulunmaktadırlar ve ilişkileri onlara doyum sağlamaktadır (Bartholomew ve Horowitz, 1991, Collins ve Feeney, 2004). Korkulu bağlanma stiline (Fearful attachment style) sahip kişilerde yüksek kaygı ve kaçınma görülmektedir. Kendilerini daha az önemsemekte ve karşısındaki kişinin yakınlık göstermesinden rahatsız olmaktadırlar. Kendilerini sevgiyi hak 16

etmeyen ve başkalarını güvenilmez ve ilgisiz görme eğilimindedirler (Bartholomew ve Horowitz, 1991; Collins ve Feeney,2004). Saplantılı bağlanma (Preoccupied attachment style) kategorisinde olan kişiler (bu bağlanma stili tek boyutlu teorideki kaygılı/kararsız bağlanma stiline denk düşmektedir), düşük kaçınma ve yüksek kaygı göstermektedirler. Bir yandan ilişkinin hazzını yaşamak isterlerken, diğer yandan partnerlerinin onları yüz üstü bırakıp terk edeceği düşüncesi onları endişelendirmektedir (Bartholomew ve Horowitz, 1991; Collins ve Feeney, 2004; Hazan ve Shaver, 1987). Bu nedenle bu bireyler partnerlerine gereğinden fazla ilgi gösterirler ve bu da partnerin gözünde kontrol ediliyormuş izlenimi oluşturur. Kayıtsız bağlanma stilinde (Dismissive attachment style) ise kişiler düşük anksiyete ve yüksek kaçınma göstermektedirler. Partnerlerini güvenilmez, ulaşılamayan ve kendilerine karşı ilgisiz görme eğilimindedirler. Diğerlerine de güvenmek yerine kendilerine güvenmeyi tercih etmektedirler. Bu bağlanma stiline sahip kişilerin ilişkileri, güvenli ve saplantılı bağlanma gösterenlere göre kişiler arasında daha fazla uzaklık, daha az bağlılık ve sadakat içermektedir. İlişkiden daha az haz almaktadırlar. Bartholomew ve Horowitz in (1991) Dörtlü Bağlanma Modelinin, Hazan ve Shaver in (1987) bağlanma modelinden farkı incelendiğinde, Bartholomew ve Horowitz in kaçınmacı bağlanma stilini korkulu ve kayıtsız bağlanma olmak üzere ikiye ayırdığı görülmektedir. Ayrıca Hazan ve Shaver in kaygılı/kararsız bağlanma 17

stili, Dörtlü Bağlanma Modeli nde saplantılı bağlanma stili olarak karşımıza çıkmaktadır. Kişilik özellikleri, bağlanma stillerinin önemli belirleyicilerinden biridir. Benzer kişilik özelliklerine sahip pek çok kişi az ya da çok aynı bağlanma stiline dahil olma eğilimi göstermektedirler. Örneğin kaygı ve kaçınma düzeyi yüksek olan bireyler nevrotik kişilik özelliğine daha yatkındırlar (Buckingham, Charles ve Beh, 2001, Mc Niel ve Fleeson, 2006; Verduyn ve Brans, 2012). Ayrıca kaygı ve kaçınma düzeyleri düşük olan bireylerin dışa dönük kişilik özellikleriyle paralel bazı özellikler gösterdikleri bulgulanmıştır (Carver, 1997; Noftle ve Shaver, 2006; Shafer, 2001; Wilkinson ve Walford, 2001; Shaver ve Brennan, 1992). Buradan hareketle, kişilik özelliklerinin ve kişiliği oluşturan bileşenlerin, hangi bağlanma stilline daha yakın olduğumuzun belirleyici unsurları olduğu söylenilebilinir. Bu yüzden kişilik özelliklerinin de ayrıca incelenmesinde fayda vardır. 1.3. Kişilik Özellikleri Psikoloji biliminin tarihi boyunca, alanda pek çok farklı yaklaşım kişilik kavramı üzerinde durmuştur. Pek çok psikolog kişiliği, hayatın ilk yıllarından bu yana kendini gösteren, zamana ve duruma göre genellenebilen özellikleri de içeren nispeten değişmez bireysel farklılıklar olarak tanımlamaktadır (Flett, 2007; Morris, 2002). Ancak kişilik kavramına biyolojik, bilişsel, hümanistik, öğrenme, psikodinamik ve ayırıcı kişisel özellikler perspektifinden bakan pek çok teorisyen ve araştırmacı bazen birbirini etkileyen, bazen de evrensel bir teoriye farklı yönlerden 18

bakan yaklaşımlarla bu bağlamda birbirlerinden ayrılmışlardır (Cloninger, 2009; Friedman ve Schustack, 2012). Kişilik, çevremizin bizi nasıl algıladığıyla yakından ilişkilidir; doğrudan gözlenebilir bir yapı değildir. Davranışlar, bireyin kişiliği hakkında bize ipuçları vermektedir. Örneğin bir kişinin kişiliği hakkında düşünürken, o kişiyi diğerlerinden ayıran özellikleri, davranışları ve hatta o kişiyi neyin eşsiz yaptığını düşünülmektedir. Çıkarımlarımız sonucunda elde ettiğimiz veriler, o kişinin bireysel farklılıklarını oluşturmaktadır. Bu bireysel farklılıklar bazı psikometrik testlerle ölçülebilmektedir. Bu testler sayesinde kişiler içe dönük, dışa dönük, endişeli, bağımsız gibi kategorilere ayırabilmekte veya karşılaştırabilmektedir (Lakshmi, 2008). Bu çalışmada, özellikle üzerinde durulan kişilik özelliklerinden olan İçe dönüklük ve dışa dönüklük kavramlarını ilk kez ortaya atan Carl Jung un bu konudaki çıkış noktası Adler ve Freud un kuramlarıdır (Lakshmi, 2008). Jung, Adler ve Freud un kuramlarının farklılaşmasının kişisel özellikleri yüzünden olduğunu öne sürmektedir. Adler de kişinin güvenliği ve üstünlüğü ön planda tutulurken obje, daha geri plandadır; ancak Freud da bunun tam tersine objeye ve objenin kişi üzerindeki etkisine odaklanılmaktadır (Jung, 1997). Buradan hareketle, Freudcu davranış biçimine dışadönük denilebilir çünkü Freud karakterin belirleyicisi olarak dış dünyayı kabul etmektedir. Adlerci davranış biçimi ise içedönüktür çünkü Adler, kuramının temellerini içsel davranış, iktidar sahibi olma isteği üzerine kurmuştur (Fordham, 2001). Buradan hareketle içe dönüklük ve dışa dönüklük kişilik özelliklerini şu şekilde tanımlamak mümkündür: 19

İçe dönüklük, kişilerin dış dünyadaki olaylar ve kişilerden ziyade benliğiyle, kendi iç dünyasıyla, düşünceleriyle ilgilenmesidir. Böylece kişi dış dünyadan uzaklaşır. Ayrıca bu kişiler genellikle geri çekilmeci davranış sergilerler. Libido içe yönelmekte ve birey kişisel özellikler ve etmenler üzerine yoğunlaşmaktadır. Dış dünyaya karşı da güvensizdirler ve davranışta bulunmaktan daha çok düşünmeyi tercih ederler. Dışa dönüklük ise tam tersine, dikkatin iç dünyadan, kişinin benliğinden daha çok dış dünyaya yönlendirilmesi olarak açıklanabilir. Libido dış dünyaya odaklanmaktadır. Olaylar, etraftaki kişi ve nesneler ön plana çıkmaktadır. Dışa dönük bireyler çevresiyle barışık olmakla birlikte dış dünyadan çok fazla etkilenmektedirler (Budak, 2005; Fordham, 2001; Jung, 1997). İçe dönük ve dışa dönük kişiler günlük sosyal yaşamları açısından farklılık göstermektedirler. Örneğin içe dönük kişiler dışa dönük kişilere göre acıya çok daha fazla duyarlıdırlar, daha kolay yorulurlar ayrıca daha dikkatli fakat daha yavaş olma eğilimindedirler. Watson ve Clark ın (1997) yaptığı çalışmada içe dönük kişilerin okulda daha başarılı oldukları bulgulanmıştır. Bununla beraber akademik nedenlerden dolayı okulu bırakanların genellikle dışa dönük olma eğiliminde, psikolojik nedenlerden dolayı okulu bırakanların da genellikle içe dönük olma eğilimde oldukları görülmüştür. Ayrıca dışa dönük kişiler, diğer bireylerle etkileşim içinde olabileceği davetleri tercih ederlerken içe dönük bireyler daha az bireyin olduğu sakin davetleri kabul etme eğilimindedirler. Ek olarak, dışa dönük kişiler açık, cinsel içerikli ve saldırgan şakalardan daha fazla hoşlanırken, içe dönük kişiler kelime oyunlu ve üstü kapalı şakalardan daha fazla hoşlanmaktadırlar. Son olarak 20

dışa dönük kişilerin daha aktif bir cinsel hayatının olduğu ve içe dönüklere göre daha fazla tercih edildikleri bulgulanmıştır. Son olarak özellikle üzerinde durulan bir başka kişilik özelliği olan Nevrotiklik ise kaygı, endişe, kıskançlık ve depresif ruh hali ile seyreden, genellikle temeli olmayan gerilim ve duygusal dengesizlikle tarif edilebilen kişilik özelliğidir (Matthews, Deary ve Whiteman, 2003). Bu kişilik özelliğine sahip kişiler, kaygı ve panik rahatsızlıkları, fobiler ve depresyon gibi nevroz olarak adlandırabileceğimiz durumları içselleştirme eğilimindedirler. Bu çalışmada katılımcıların içe dönüklük- dışa dönüklük ve nevrotiklik kişilik özellikleri Eysenck in kişilik envanterine göre sınıflandırılacaktır. Eysenck, kişilik kavramını ayırıcı kişisel özellikler bakış açısından ele almaktadır. Eysenck e (1960) göre kişilik, insanın çevreye eşsiz uyumunu belirleyen karakteri, mizacı, aklı ve fiziğinin, hemen hemen sabit ve kalıcı bir örgütlenmesidir. Burada karakter kişinin gayret ifade eden davranışlarını, mizaç duygusal davranışlarını, akıl bilişsel davranışlarını, fizik ise bedensel düzenlemesini ve nöroendokrin yapısını ifade etmektedir. Kişilik kavramı, bireylerin kendine özgü ve aynı zamanda diğer kişilerle ilişkili özelliklerini tarif etmek için kullanılmaktadır. Eysenck e (1960) göre kişisel özellikler, bazı davranış setlerinin ortak değişkeni olarak tanımlanabilmektedir. Bu yüzden kişilik özelliklerine, genel olarak gözlenebilen insan davranışlarından çıkarılan sonuçların düzenlenmiş unsurları denilebilinir. Kişiler bu bağlamda saygılı, 21

dürüst, mükemmeliyetçi gibi kavramları kullanarak tarif edilebilmekte ve bu özellikleri bireyin kişiliğinin bir parçası olarak görülebilmektedir. Eysenck (1960, 1967), bu bağlamda dört aşaması olan hiyerarşik bir kişilik modeli öne sürmüştür. Birinci aşama spesifik durumlardaki spesifik düşünce ve davranışları, ikinci aşama alışkanlık haline gelmiş davranışlar ve bilişsel durumu (örneğin, sürekli baş ağrısı ya da sürekli geç kalma davranışı), üçüncü aşama alışkanlıklarla da ilişkili olan kişisel özelliklerini (örneğin, partilere gitmeyi, diğer insanlarla iletişim kurmaktan hoşlanmayı, yalnızlıktan sıkılmayı kapsayan sosyallik gibi) dördüncü aşama ise de daha temel ve kapsamlı kişilik boyutlarını içermektedir (örneğin, içe dönüklük). Eysenck, kişisel özelliklerin üç temel boyutta toplandığını savunur. Bu boyutlar dışa dönüklük, nevrotiklik ve psikotizm boyutudur. Eysenck in biyolojik temelli teorisine göre dışa dönüklük boyutu sosyal, aktif ve girişken karakteristiği tanımlamada kullanılmaktadır. Dışa dönük kişilerin beyin uyarılma düzeyleri nispeten daha düşük olduğundan ötürü uyarıcı aramaya daha meyilli oldukları düşünülmektedir. İçe dönük kişiler ise merkezi sinir sistemi uyarılması fazla olduğundan, uyarıcı sosyal çevreden kaçınma eğilimi göstermektedirler. Yani Eysenck, artan retiküler aktivasyon sistemine (ascending reticular activating system) işaret etmektedir (Eysenck, 1967). Beyin aktivitesinin doğrudan ölçülmesi ile yapılan bazı araştırmalar (Geen,1997) bu teoriyi desteklemektedir. Bununla birlikte beyin sisteminin doğrudan kişilikle ilişkili olduğuna dair çok az deneysel kanıt vardır. Ayrıca sinir sistemi temelli teorinin ölçülmesinde problemler vardır. İlk olarak, vücut ısısını ölçen termometre gibi, sinir uyarılmasını belirleyebilecek objektif bir ölçme aracı yoktur. İkinci olarak da, insan 22

vücudunda dengeyi korumaya çalışan bir sistem vardır; vücudun verdiği tepkiler iniş çıkış gösterebilmekte, tepkinin sınır çizgisinde, şiddetinde ve devamlılığında değişiklikler meydana gelebilmektedir (Friedman ve Schustack, 2012). Bununla beraber, dışadönük kişilerin fizyolojik olarak içe dönük kişilerden daha farklı olduklarına dair çeşitli kanıtlar vardır. Bu kanıtların bazıları, derinin elektriksel aktivitesinin ölçüldüğü elektrodermal çalışmalardan elde edilirken, bazıları da beyin tarama çalışmalarından elde edilmiştir. Beklenildiği üzere içedönük kişiler, duyusal uyaranlara (alışılmadık bir ses gibi) karşı alışkanlık kazanmakta daha yavaştırlar (Crider ve Lunn, 1971; Zuckermann 1999). Uyaranlar onlara rahatsızlık verir. Ayrıca dışadönük kişilerde içedönük kişilere göre daha az beyin uyarılması tespit edilmiştir. Eysenck in biyolojik merkezli kişilik boyutlarından bir diğeri olan nevrotiklik, duygusal dengesizlik ve hassasiyet durumlarını içermektedir. Nevrotik kişiliğe sahip bireyler kaygılı, depresif, düşük öz saygılı, gergin, irrasyonel, utangaç, suçluluk duygusuna sahip, karamsar kişilik özellikleri göstermektedirler (Eysenck, 1990). Nevrotiklikle ilişkili olarak Eysenck, bu özellikle ilişkili biyolojik sistemin dışa dönüklükte olduğu gibi beyin korteksi değil, doğrudan otonom sinir sistemi olduğu denencesini ortaya sürmüştür. Buna göre yüksek nevrotiklik düzeyine sahip bireyler, özellikle strese karşı çabuk tepki gösteren ve herhangi bir tehlike karşısında bu faaliyeti düşürmekte yavaş bir otonom sinir sistemine sahiptirler. Bu yüzden 23

nevrotik kişiler diken üstünde ve aşırı stresli görünmektedirler. Fakat Eysenck tarafından yapılan bazı çalışmalar bu teoriyi desteklememektedir (Eysenck, 1990). Psikotizm boyutu agresiflik, soğukluk, benmerkezcilik, dürtüsellik, acımasızlık, inatçılık ve açıkgözlülük gibi kişisel özellikleri içeren psikopatolojik duruma eğilimi işaret etmektedir (Flett, 2007). Psikotizm boyutunun biyolojik temelleriyle ilgili pek fazla bilgi yoktur. Bunula birlikte özellikle erkeklik ve agresiflik arasındaki bağlantıya dikkat çekilmiştir ve psikotizmin testesteron düzeyinden ötürü erkeklerde daha yüksek olabileceği vurgulanmıştır (Eysenck, 1990). 1.3.1. Kişilik Özellikleri ve Bilgisayar Aracılığıyla İletişim Son on yılda, kişilik yapısının internet kullanımı üzerine etkisinin konu alındığı pek çok araştırma yapılmıştır. Araştırmacılar en çok içe dönük ve dışa dönük kişilerin internet kullanımları üzerine araştırmalar yürütmüşlerdir. Bu çalışmanın konularından birisi de içe dönük/dışa dönük kişilik yapısının internet kullanımı üzerine etkisidir. İçe dönük ve dışa dönük kişilik özelliklerine sahip kişilerin internet kullanımlarında farklılıklar görülebilmektedir. Örneğin dışa dönük kişiler interneti genelde gerçek hayattaki sosyal çevreleriyle iletişim için kullanma eğilimindedirler. Onlar için bu iletişimin yüz yüze iletişimden bir farkı yoktur, bu nedenle de internet üzerinde kendi benliklerini yansıtmaktan çekinmemektedirler (Tosun ve Lajunen; 2010). Ayrıca sosyal hayatlarındakine benzer şekilde, dışa dönük kişilerin sosyal ağ 24

sitelerinde, içe dönük kişilerden daha fazla arkadaşa sahip oldukları görülmektedir. Bunun yanı sıra, internet ortamı içe dönük kişiler için de kendilerini ifade etmenin önemli bir yoludur ve bu nedenle içe dönük kişilerin sosyal ağ sitelerindeki kişisel sayfalarında dışa dönük kişilere oranla, kendileri hakkında daha fazla bilgi vermektedirler (Hamburger ve Vinitzky, 2010). Dışa dönük kişiler kendilerini geleneksel sosyal etkileşim yollarıyla da ifade edebilirken, içe dönük kişiler bunu gerçek hayatta daha az gerçekleştirebilmektedirler. Bu nedenle içe dönük bireyler internet üzerinde benliklerini yansıtma eğilimindedirler, çünkü bu şekilde fiziksel görünüm olmaksızın karşılarındaki kişiye kendilerini anlatabilmekte, sosyal hayatta bulmakta ve iletişim kurmakta zorlandıkları kafa dengi kişilerle bu şekilde iletişim kurabilmektedirler. Bu açıdan bakıldığında içe dönük kişiler için internet ortamı iletişim açısından kritik bir öneme sahiptir (Hamburger ve ark., 2002). Son zamanlarda yapılan araştırmalar, teknoloji aracılığıyla kurulan sosyal etkileşim ile ortaya çıkan kaygının, yüz yüze iletişimde ortaya çıkan kaygıdan daha farklı olduğu üzerinde durmaktadırlar. Scott ve Rockwell (1997), iletişim kaygısının telefon gibi sözlü iletişim yolları için anlamlı bir yordayıcı olduğunu; bununla birlikte bu kaygının elektronik posta, çevrimiçi tartışma grupları gibi internet aktiviteleri için yordayıcı olmadığı görülmüştür. Ayrıca kaygı düzeyi yüksek bireylerin internet üzerinden iletişim kurarken daha az kaygı hissettiklerini bulgulayan pek çok araştırma mevcuttur (Mazur, Burns ve Emmers-Sommers, 2000; Stritzke, Nguyen ve Durkin, 2004). Bu bilgiye göre, özellikle sosyal kaygısı yüksek, utangaç ve yalnız bireyler internetin daha güvenli olması ve bireylere karşı oynamaya daha müsait bir alan olması yüzünden internet üzerinden kendilerini 25

daha iyi ifade edebileceklerine inanabilirler. Bu da bireylerin ilişki kurmak, yeni insanlarla tanışmak için interneti daha çok tercih etmelerine yol açabilir (Caplan, 2005; Whitty ve Joinson, 2009). Ayrıca utangaç kişilerin partner arama sitelerini daha fazla tercih ettikleri (Whitty ve Buchanan, 2009) söylenebilir. İnternet, yarattığı sanal dünyadan ötürü her ne kadar içe dönük ve dışa dönük kişilerin kendi benliklerini yansıtıp, bu şekilde var olan ilişkilerini sürdürmeye ya da yeni ilişkilerin başlamasına araç olsa da, yapılan bazı araştırmalar kişilerin çevrimiçiyken ne kadar oyuncu ve deneysel davrandıklarını ortaya koymaktadır (Whitty ve Joinson, 2009). Durumu tek bir kişilik yerine çoklu kişilik üzerinden ele alan araştırmacılar, kişilerin çevrimiçiyken kısıtlı işitsel ve görsel ipucuna sahip oldukları için kendi benliklerini sunarken daha yaratıcı ve deneysel olduklarını öne sürmektedirler (Suler, 2006; Whitty ve Carr, 2006). Örneğin yapılan bir araştırma, ergenlik dönemindeki kadınların kendilerini olduklarından daha güzel, erkeklerin ise daha maço olarak sunduklarını göstermiştir (Valkenburg ve ark., 2005). Lu ve Hsiao nun (2010) yaptıkları, farklı bir bakış açısından yaklaşan araştırmalarında, kişilerin kendi sayfalarını güzelleştirmek adına sunuculara ödedikleri bedeller(maddi değer), sosyal ağların duygusal değeri ve kişilerin sosyal ağlar sayesinde sağladıkları iletişim ve bu sayede dış dünyadan aldıkları enerjinin (sosyal değer) içe dönük ve dışa dönük kişilerde farklılaşıp farklılaşmadığına bakılmıştır. Buna göre içe dönük kişiler sosyal ağların duygusal ve maddi değerine daha fazla önem verirken, dışa dönükler sosyal değerine daha fazla önem vermektedir. Yani içe dönük kişiler sosyal ortamdan aldıkları hazza, rahatlama duygusuna odaklanırken, dışa dönük kişiler diğer kişilerle iletişime ve bu iletişimden 26

aldıkları enerjiye odaklanmaktadır. Ayrıca dışa dönük kişiler karşılarındaki kişileri onlarla konuşmaya teşvik etmek adına profillerini belli bir ücret karşılığında daha da güzelleştirmeye, dekore etmeye daha yatkındırlar. Örneğin limitli fotoğraf servisinden limitsiz bir şekilde yararlanmak için para harcayabilirler. Ayrıca kendilerini dışarıya daha da fazla açmak adına VIP servislere de maddi yatırımda bulunabilirler. İnternetin kullanım amacı kişilik özelliklerine göre de değişiklik gösterebilmektedir. Hamburger ve Ben-Artzi (2003), yaptıkları bir çalışmada kişilerin yalnızlık, dışa dönüklük ve nevrotiklik puanları ile internet kullanımları arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Bu bağlamda internet servislerini sosyal (anlık mesajlaşma, tartışma grupları vb.), bilgi alma (iş ve çalışma ilişkili bilgiler) ve boş zaman faaliyetleri (seks siteleri ve rastgele internette gezinme vb.) olarak üç bölüme ayırmışlardır. Sonuç olarak erkeklerin dışa dönüklük puanları ve bilgi alma ile boş zaman faaliyetleri servislerini kullanım arasında pozitif ilişki bulunurken, yine erkeklerin sosyal servis kullanımı ile kişilik özellikleri arasında ilişki bulunamamıştır. Kadınlarda ise yalnızlığın hem internetteki sosyal servis kullanımıyla hem de nevrotiklikle pozitif ilişkili olduğu görülmüştür. Bu bulgular doğrultusunda iki türlü açıklama mevcuttur. İlk olarak internetin bireyleri (bu araştırmada kadınları) yalnızlaştırdığı söylenebilir (Kraut ve ark.,1998). İkinci olarak da internetteki sosyal servis kullanımının yalnızlaşmanın nedeni değil sonucu olduğu ileri sürülebilinir. Yani nevrotiklik beraberinde yalnızlık hissini getirmekte ve bireyleri internetteki alternatif iletişim yolarını denemeye sevketmektedir. Araştırmalar, yalnız bireylerin interneti rahatlamak, iş, sosyal destek sağlamak, yeni 27