ve Vücut Şeklinin Kritik Rolü ve Araş. Gör. Seda Dural Muğla Üniversitesi



Benzer belgeler
Kadının Fiziksel Çekiciliğinin Değerlendirilmesinde Bel-Kalça-Oranının Rolü: Göz-İzleme Sistemi Verileri

Atasal kadın cinselliğe rıza göstermezden önce erkeğin güvenilir bir takım bağlanma işaretlerini vermesini gerektirmiştir. Erkeğin daha «kaliteli»

Seks. Psikolojiye Giriş. 2 zekice soru. Arasınav. Bizi Güdüleyen Nedir? Seks Ders 14

DUYGULAR - 1 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ

içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 B Ö L Ü M 2 PUBERTE, SAĞLIK VE BİYOLOJİK TEMELLER 49 B Ö L Ü M 3 BEYİN VE BİLİŞSEL GELİŞİM 86

Kadının Fiziksel Çekiciliğinin Değerlendirilmesinde Bel-Kalça-Oranının Rolü: Göz-İzleme Sistemi Verileri

sorular-sorular-sorular

ÖĞRETMEN ADAYLARININ PROBLEM ÇÖZME BECERİLERİ

Üçüncü baskıya ön söz Çeviri editörünün ön sözü Teşekkür. 1 Giriş 1

ÖZGEÇMİŞ. Telefon: Mezuniyet Tarihi Derece Alan Kurum 2017 Doktora Gelişim Psikolojisi Hacettepe Üniversitesi

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl

DUYGUSAL ZEKA. Birbirinden tamamen farklı bu iki kavrama tarzı, zihinsel yaşantımızı oluşturmak için etkileşim halindedirler.

Toplumsal Cinsiyetle İlgili Kuramlar

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ

ULUSLARARASI 9. BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR ÖĞRETMENLİĞİ KONGRESİ

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

Available online at

İnfertil çiftlerde bağlanma ve mizaç özellikleri tedavi başarısını etkiler mi? Stresin aracı rolü

O Gelişim, organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, dil, duygusal ve sosyal yönden en son aşamaya ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme

Yaşam Boyu Sosyalleşme

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1

ÖZ GEÇMİŞ. Doktora tez konusu: Hafızanın Anlamayla Etkileşimi. Tez danışmanı: Prof. Dr. Yılmaz Özakpınar.

BÖLÜM 5 DENEYSEL TASARIMLAR

MADEN TETKİK ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ HİDROJEOKİMYA LABORATUVA- RINDA BAZI ANALİTİK YÖNTEMLERİN İSTATİSTİKSEL DEĞERLENDİRİLMESİ

DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I

BÖLÜM 3 KURAMSAL ÇATI VE HİPOTEZ GELİŞ

Bölüm 1. İletişimin ve Psikolojinin Gelişimi... 19

Bağlanma Nedir? Bağlanma, kişinin kendisi için önemli gördüğü bir başkasına (bağlanma figürü) karşı geliştirdiği güçlü duygusal bağlardır.

ÖZGEÇMİŞ. Görev Kurum Yıl Dekan Yardımcısı Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bölüm Başkanı

Çevresel etkileşime göre;

Kişilerarası İlişkiler

TOPLUMSAL CİNSİYET (GENDER) Doç. Dr. Fatma Gül Cirhinlioğlu

Evrimsel Psikoloji: Davranışa Adaptasyonist Bir Yaklaşım

TOPLUMSAL CĠNSĠYETLE ĠLGĠLĠ KURAMLAR. İlknur M. Gönenç

Derece Alan Üniversite Yıl. BA Psychology Hacettepe 1999

Derece Alan Üniversite Yıl. Lisans Psikoloji Hacettepe 1999

Temel ve Uygulamalı Araştırmalar için Araştırma Süreci

Matematik Başarısında Dünya Ülkeleri İçerisinde Türkiye nin Konumu: TIMSS * Verileri

EPİSTEMOLOJİK İNANÇLAR ÜZERİNE BİR DERLEME

Evrimsel Olmayan Bir Zihin Kuramı Mümkün mü?

ÖZGEÇMİŞ. E-Posta: Telefon: +90 (312) Derece Alan Kurum Doktora Gelişim Psikolojisi Hacettepe Üniversitesi

İlk izlenimler önemli midir? Yoksa, sonraki bilgilerle aslında kolayca değiştirilebilir mi?

İzmir İli Seferihisar İlçesinde Yetiştirilen Keçilerden Elde Edilen Sütlerde Biyokimyasal Parametrelerin Türk Standartlarına Uygunluğunun Belirlenmesi

: Marmara Eğitim Köyü Maltepe/İSTANBUL. :

Dr. Nilgün Çöl Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları AD. Sosyal Pediatri BD.

T.C. İSTANBUL RUMELİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU AMELİYATHANE HİZMETLERİ PROGRAMI 2. SINIF 1. DÖNEM DERS İZLENCESİ

TERAKKİ VAKFI ÖZEL ŞİŞLİ TERAKKİ ANAOKULU EĞİTİM YILI Bilgi Bülteni Sayı:7 4 5 YAŞ ÇOCUKLARININ GELİŞİM BASAMAKLARI

Cinsiyet ve Toplumsal cinsiyet

5. MESLEKİ REHBERLİK. Abdullah ATLİ

ÖZGEÇMİŞ. Eğitim. Akademik Ünvanlar HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ PSİKOLOJİ BÖLÜMÜ SEVGİNAR VATAN.

ÖZGEÇMİŞ ve ESERLER LİSTESİ

225 ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ. Yrd. Doç. Dr. Dilek Sarıtaş-Atalar

Postmenopozal Kadınlarda Vücut Kitle İndeksinin Kemik Mineral Yoğunluğuna Etkisi

ANALYSIS OF THE RELATIONSHIP BETWEEN LIFE SATISFACTION AND VALUE PREFERENCES OF THE INSTRUCTORS

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Bilgisayar Mühendisliği Atılım Üniversitesi

KİMLİK BİLGİLERİ / PERSONAL INFORMATION:

MENOPOZ. Menopoz nedir?

Erişkin Dikkat Eksikliği Ve Hiperaktivite Bozukluğu nda Prematür Ejakülasyon Sıklığı: 2D:4D Oranı İle İlişkisi

Performans değerlendirmenin belli aşamaları vardır. Bu aşamalar:

GİRİŞ. Bilimsel Araştırma: Bilimsel bilgi elde etme süreci olarak tanımlanabilir.

ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

İngilizce Öğretmen Adaylarının Öğretmenlik Mesleğine İlişkin Tutumları 1. İngilizce Öğretmen Adaylarının Öğretmenlik Mesleğine İlişkin Tutumları

ÖZET Amaç: Yöntem: Bulgular: Sonuçlar: Anahtar Kelimeler: ABSTRACT Rational Drug Usage Behavior of University Students Objective: Method: Results:

PSK 172 İletişim Becerileri. Sözel Olmayan İletişim Human Communication [Bölüm 4]

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ PSİKOLOJİ BÖLÜMÜ

Zihinsel Yetersizliği Olan Öğrenciler

PSY 329 EVRİMSEL PSİKOLOJİ İnsan Zihninin Biyopsikolojik İncelenmesi. Bölüm 2

OBEZİTE ÇOCUK SAHİBİ OLMA ORANINI AZALTIYOR! AKŞAM GAZETESİ

ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı. ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri. ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri

EĞİTİM FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNİN ÖĞRETMENLİK MESLEK BİLGİSİ DERSLERİNE YÖNELİK TUTUMLARI Filiz ÇETİN 1

Deneysel Dizaynlar. İçsel ve Dışsal Geçerlilik

Türkiye de Doğurganlık Tercihleri

Beyin Temelli ve Basamaklı Öğrenme S

EKONOMİK KATILIM VE FIRSATLARDA CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİNİN SOSYOEKONOMİK VE KÜLTÜREL DEĞİŞKENLERLE İLİŞKİSİ. Aslı AŞIK YAVUZ

Cinsiyet Hormonları ve Nörogelişimsel Bozukluklar

Türkiye de obezite. (Kaynak: TÜİK)

: Marmara Eğitim Köyü Maltepe/İSTANBUL. Derece Alan Üniversite Yıl. Lisans Psikoloji Hacettepe 1999

Gelişim Psikolojisi Beden Gelişimi. Doç. Dr.Tülin Şener

İki İlişkili Örneklem için t-testi. Tekrarlı ölçümler için t hipotez testine uygun araştırma çalışmalarının yapısını anlamak.

Motor Beceri Öğreniminin Seviyeleri

Tepki Örüntüleri Olarak Duygular Duyguların İletişimi Duyguların Hissedilmesi

Üstün Zekalı Çocukların Özellikleri

Deneysel Araştırma Modelleri. Dr. Şebnem Bozkurt Bartın Devlet Hastanesi

ÖZGEÇMİŞ. Telefon : +90 (312) FOTOĞRAF : Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü 06800, Beytepe Ankara

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

LAPAROSKOPİK SLEEVE GASTREKTOMİ SONRASI METBOLİK VE HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER

Parametrik Olmayan Testler. İşaret Testi-The Sign Test Mann-Whiney U Testi Wilcoxon Testi Kruskal-Wallis Testi

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ

İÇİNDEKİLER SUNUŞ VE TEŞEKKÜR KİTABIN YAPISI VE KAPSAMI YAZAR HAKKINDA 1. BÖLÜM ÜSTÜN YETENEKLİLİKLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR VE KURAMSAL ÇERÇEVE

fetüs bebek ölüm çocuk İleri yaş yeniyetme yetişkin

GÜDÜLENME. Doç.Dr. Hacer HARLAK - Psikolojiye Giriş I

SOYUT KELİMELER BE SOMUT KELİMELER KADAR HATIRLANABİLİR Mİ?

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

T.C. GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANABİLİM DALI

Dr. Taha KARAMAN Akdeniz Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı

Soru: Tanrı tasavvuru ne demektir?

Emotional Desgin in Multimedia Learning

Transkript:

Çekicilik 1 Kısa Başlık: ÇEKİCİLİK, YÜZ VE VÜCUT ŞEKLİ Çekiciliğin DeğerlendirilmesindeYüz ve Vücut Şeklinin Kritik Rolü Yrd. Doç. Dr. Hakan Çetinkaya, Araş. Gör. Evrim Öztop Gülbetekin ve Araş. Gör. Seda Dural Muğla Üniversitesi 2004

Çekicilik 2 Çekiciliğin DeğerlendirilmesindeYüz ve Vücut Şeklinin Kritik Rolü İnsanda fiziksel çekiciliğin evrimsel önemi ilk defa Darwin (1871) tarafından vurgulanmıştır. Öte yandan, Darwin, fiziksel çekiciliğin evrimini açıklamaya çalışmaktan ziyade, bunun evrimsel sonuçlarıyla ilgilenmiş, insanın evrimsel tarihçesinde çekiciliğe ilişkin özelliklerin coğrafi olarak değişkenlik göstermesi nedeniyle, soylar ve bununla bağlantılı soya özgü özelliklerin cinsel seçilim yoluyla evrimleştiğini savunmuştur (aktaran, Thornhill ve Gramer, 1998). Westermarck (1921), cinsel çekiciliğe ilişkin değerlendirmelerde bulunma eğiliminin, evrimsel süreçte kazandığımız türe özgü bir özellik olduğunu öne sürmüştür. Westermarck a göre, çekicilik evrensel olarak, doğurgan ve sağlıklı olmakla yüksek bir ilişki gösterir ve bu bakımdan çekici bireyler daha üretken olarak algılanır. Diğer bir deyişle, fiziksel olarak çekici bireyler, daha yüksek eş değerine (mate value) yani, yaşamkalım ve üreme başarısı açısından daha avantajlı bir konuma sahiptir; bu bakımdan genel olarak, eş değeri yüksek bireylerin yaşamkalımda ve üremede daha etkili olduklarını söyleyebiliriz (aktaran, Thornhill, Gramer, 1998). Çekicilikle ilgili olarak eş değeri atfetmede cinsiyetler arasında farklılıklar bulunmaktadır. İlk defa Symons (1979) tarafından, erkeklerin fiziksel çekiciliğe kadınlardan daha fazla önem yükledikleri fikrinin evrimsel temelleri çalışılmaya başlanmıştır. Fiziksel çekiciliğin erkek için neden daha önemli olduğu, Buss ın (1994) eş seçme stratejileri kuramında kapsamlı bir şekilde açıklanmaktadır. Kurama göre, evrimsel süreç içerisinde, farklı cinsiyetler eş seçimine ilişkin farklı stratejiler geliştirmişlerdir. Eş seçiminde erkekler için potansiyel eşin fiziksel çekiciliği daha önemliyken; kadınlar için, potansiyel eşin statüsü, ekonomik kaynakları ve kendisine ve çocuklarına yatırım yapma konusundaki isteği gibi özellikler daha önemlidir. Fiziksel çekicilik, kadında gençlik, sağlık ve doğurganlık gibi özellikleri sinyallediği için, erkek, üreme başarısını arttırmak amacıyla, fiziksel olarak çekici

Çekicilik 3 bir kadın seçecektir (Singh, 1993; Buss, 1994; Çetinkaya, Dural ve Öztop, 2003). Öte yandan, kadın, üreme başarısını arttırmak için, fiziksel çekiciliğe sahip bir erkekten ziyade, kaynakların kontrolünü elinde bulunduran yüksek statülü bir erkek seçecektir (Buss, 1994). Bu bakımdan, fiziksel çekicilik ile ilgili çalışmalar genellikle daha çok kadının fiziksel çekiciliğine odaklanmaktadır ve söz konusu çalışmalar iki ana kategoride sınıflanabilir: (a) çekiciliğin duygular ve yüz özellikleri ile ilişkisini araştıran çalışmalar ve (b) çekiciliğin vücut özellikleri ile ilişkisini araştıran çalışmalar. Çekicilik, Duygular ve Yüz Sahip olduğu bir takım fizyolojik işlevlerinin yanısıra; yüz, sosyal bazı işlevlere de sahiptir. Yüzün belki de, en önemli sosyal işlevi, diğerlerine iletişimsel bir takım bilgileri sinyallemesidir. Karşıdaki insanın yüzüne bakarak, onun cinsiyeti, yaşı, ırkı ve çekiciliği gibi bir çok özelliği hakkında değerlendirmeler yapabildiğimiz gibi, bireyin duygu durumu hakkında da hipotezler üretmemiz mümkün olmaktadır. Dolayısıyla, yüz, cinsiyetler arası ilişkilerde hem duyguların ifadesinin bir kaynağı olması, hem de çekiciliğin sinyalleyicilerinden birisi olması bakımından oldukça önemlidir. Darwin in (1871) İnsanda ve Hayvanlarda Duyguların İfadesi (Expressions of the Emotions in Man and Animals) adlı kitabı, duyguların ifade edilmesinin önemini ortaya koymuştur. Darwin e göre, yüz ifadeleri, sosyal hayvanlarda adaptif bir değere sahiptir; çünkü bunlar, tepkiyi gösterenin içsel durumu hakkında bir dizi bilgiyi sinyallemekte ve bu bilgiye sahip olmak da sosyal etkileşimde önemli bir rol oynamaktadır (Buck ve VanLear, 2002). Dilin insanlarda, duyguların ve genel düşüncelerin ifade edilmesinde, yüzden çok daha üstün bir araç olduğu düşünülebilir. Fakat, evrimsel bakımdan dil, insanın sonradan kazanmış olduğu bir kapasitedir ve bazı sınırlılıklara sahiptir. Ancak, yüzümüz kelimelere dökmekte zorlandığımız pek çok şeyi ifade edebilmektedir. Bu bakımdan, bir sosyal hayvan olarak

Çekicilik 4 insanda yüz ifadelerinin bu kadar önemli olmasının nedeni, duyguların yüz ifadeleri yoluyla kelimelerden çok daha hızlı, dakik ve etkili olarak iletilebilmesidir (Bates ve Cleese, 2001). Ekman a (1982) göre, evrensel olarak tanınabilen altı yüz ifadesi vardır: Öfke, korku, sevinç, üzüntü, iğrenme ve şaşırma. Ekman, bu yüz ifadelerinin büyük ölçüde kültürden bağımsız olduğunu, Papua Yeni Gine li topluluklar gibi, dış dünyadan tümüyle yalıtılmış bir biçimde yaşayan gruplarda dahi, tanındığını ve kullanıldığını gözlemlemiştir. Duyguların yüze yansıması evrensel olmasına karşın, yüz ifadeleri duyguları saklamak amacıyla manipule de edilebilir. Ekman ın öne sürdüğü temel duygulardan sevinç in göstergelerinden birisi olan gülümseme, eğer samimi ve anlık ise, gözlerde bir ışıltı oluşur ve gülümsemenin anlam ve bağlamına göre gözlerin etrafında gülüş çizgileri oluşur. Bu gülüşün taklidini yapmak oldukça zordur (Bates & Cleese, 2001). Aynı zamanda böyle bir gülümseme, yalancı gülümseme ile karşılaştırıldığında daha simetriktir. Çünkü, istemsiz gülümsemeler, beynin her iki yarıküresinden kaynaklanıp, yüzün her iki yarısının da kontrol edilmesiyle açığa çıkarken; yalancı gülümsemeler, ifadeyi kontrol etmekte daha baskın olan beyin yarıküresinin etkisiyle açığa çıkar (Bates & Cleese, 2001). Gottman (2000), Seattle da Aşk Laboratuarı olarak adlandırdığı araştırma merkezinde 1990 dan itibaren 700 evli çift ile çalışmıştır. İlişkilerine duygusal bir tanı konulması için geldikleri araştırma merkezinde, çiftlerin, ilişkilerinin çeşitli yanlarını tartışırken oluşan yüz ifadeleri videoya kaydedilmiştir. Daha sonra, Gottman bu çiftlerin yüz ifadelerine odaklanarak, katılımcıların yalancı gülümsemeleri ile samimi gülümsemelerini karşılaştırmıştır. Gülümsemeler arasındaki farkı gözlerin etrafındaki kırışıklıklardan saptayabilmiştir. Ayrıca Gottman, dikkatli gözlemleri sonucunda, belirli kasların hareketi ile dudakların köşelere çekilip, yanaklarda alaycı bir gamze oluşturmasını evliliğin gelecekte dağılmasına işaret eden potansiyel bir gösterge olduğunu ileri sürmüştür. Gottman tüm bu deneyimlerinden sonra, video kayıtlarını izlemek suretiyle, çiftlerin altı yıl içinde boşanıp,

Çekicilik 5 boşanmayacağını %75 doğrulukta yordayabilmiştir. Gottman bu sonuçlara çiftlerin sözel ifadelerine değil; yüz ifadelerine odaklanarak ulaşmıştır (aktaran, Bates ve Cleese, 2001). Gottman ın çalışma bulgularının yorumlanmasında oldukça dikkatli olunması gerekliliği açık olmakla beraber, yüzün ifade edici gücünü yadsımak olası görünmemektedir. Çünkü, duygularımızı her ne kadar yüz ifadelerimiz ile kapatmaya çalışsak da, bazı ifadelerimiz istemsizdir ve bunları manipule etmek oldukça zordur. İnsanlar arası yüz yüze iletişimde önemli olan diğer bir sinyal kaynağı da gözlerdir. Uzayan göz kontağı, otonomik sistemde bir takım değişmelere yol açar; kalp atımı ve kan akışı hızlanır. İki insanın bir kavga veya bir cinsel ilişki öncesinde, 10 saniyeden daha uzun süre göz kontağı kurması az rastlanılan bir durum değildir. Yakın bir göz teması, kana hormon salgılaması için hipotalamusu uyarır ve panik tepkisine benzer bir reaksiyon ortaya çıkarır. Göz-göze temas durumundaki heyecanlanmanın öfkeden mi, yoksa romantik bir durumdan mı kaynaklandığını bilişlerimiz sayesinde ayırt edebiliriz. Doğru bağlamda biraz uzun süren bakış, bir yakınlaşma davranışı olabilir. Bu, önemli bir şey ifade edilirken ya da flört sırasında ortaya çıkabilir. Kısa bir bakış, karşıdakinin özel psikolojik alanına girmektir ve aynı zamanda kişinin kendisini ona göstermesidir. Eğer bakış karşıdaki tarafından kabul görmezse, bireylerin doğal tepkileri, bakışlarını başka bir tarafa kaydırmak biçiminde olacaktır. Ancak, flörte yönelik bakışa karşılık verildiğinde, bir sonraki adıma geçilecektir. Bu aşamada, hızla sıklaşan göz temasları ile onu takip eden göz kaçırmalar yer alır ve bu genellikle, kısa süreli diğer bir göz temasının ardından gelen dostça bir gülümseme ile devam eder (Bates & Cleese, 2001). Yüz ile ilgili yapılan bazı araştırmalar (Hausser, 1993; Levy, Heller, Banich ve Borton, 1983) hem insanlarda hem de maymunlarda yüzün sol tarafının sağ tarafından daha ifade edici olduğunu göstermiştir. Muğla Üniversitesi, Psikoloji Bölümü, göz-izleme laboratuvarında yürütmekte olduğumuz bir pilot çalışmadan elde ettiğimiz veriler de duyguların yüzün sol

Çekicilik 6 tarafından daha iyi tanındığına işaret etmektedir. Ayrıca bir grup çalışma, sağ hemisferin yüz tanımada ve hatırlamada daha iyi olduğunu göstermiştir (Beardswort ve Zaidel, 1994; Hecaen, 1981; Yin, 1970). Bazı araştırmacılar (Burt ve Perrett, 1997; Borod, Caron ve Koff, 1981), duyguların, ifade eden kişinin sol yarı-yüzünde daha yoğun bulunmasını, sağ hemisferin duyguların kontrolünde daha büyük rol oynadığına bağlamıştır. Buradan hareketle, Burt ve Perret (1997), gerçek duyguların ifadesine karar vermede, karşıdaki kişinin sol yarıyüzünün daha önemli olması gerektiğine işaret etmiştir. Yüzün iletişimdeki işlevi sadece duyguların iletilmesiyle sınırlı değildir. Evrimsel perspektiften ele alındığında, yüzün çekiciliği, yüzün sahibinin sağlığı ve genlerinin kalitesinin bir göstergesidir (Thornhill ve Grammer, 1999). Her iki cinsiyetin de eş seçimi sırasında yüze önem vermesi, evrimsel olarak cinsel seçilimde yüzün bazı özelliklerinin kritik olduğu görüşünü gündeme getirmiş ve bu özelliklerin biyolojik ve kültürel kökenlerine ilişkin çeşitli araştırmaların yapılmasına yol açmıştır. Gerek, Cunningham, Roberts, Barbee ve Duren ın (1995) çalışmaları ve gerekse Perret, May ve Yoshikawa (1994) tarafından yürütülen çalışmalar, yüzün çekiciliğine ilişkin olarak yapılan değerlendirmelerin kültürler arasında yüksek oranda bir uyuşma gösterdiğine işaret etmiştir. Yüzün çekiciliğini belirleyen söz konusu kültürden bağımsız karakteristiklerin ne olduğuna ilişkin olarak üç yaklaşım ileri sürülmektedir: (a) simetri kuramı, (b) ortalama kuramı ve (c) ikincil cinsiyet özellikleri kuramı. Simetri Kuramı Vücuttaki simetri gelişimsel uygunluğun bir göstergesi olarak ele alınabilir. Simetriden sapmalar, organizmanın çevresel ve genetik faktörlerle başa çıkmadaki bir başarısızlığına işaret eder. Doğal seçilim, daha simetrik vücut yapısına sahip olan bireylerin cinsel eş olarak seçilmesini destekliyor olabilir. İnsan dışındaki hayvanlarda simetri, üreme başarısı ile yakından ilişkilidir (Moller ve Thornhill, 1988). Pek çok çalışmada (Manning, 1995;

Çekicilik 7 Thornhill ve Grammer, 1999; Thornhill ve Gangestad, 1993, 1994), yüzdeki simetri ile yüzün çekiciliğine ilişkin değerlendirmeler arasında pozitif korelasyonlar elde edilmiştir. Manning (1995), kadınların menstural döngülerinin yumurtlama evresinde vücutlarındaki simetrinin %30 oranında arttığını göstermiştir. Araştırma bulguları kadınların üremeye en uygun oldukları dönemde en simetrik olduğunu göstermiştir. Çetinkaya, Dural ve Öztop (2003) tarafından yapılan bir çalışmada, kadınların yüzlerinden alınan simetri ölçümlerine ilişkin bulgular, simetrinin yumurtlama döneminde en fazla olduğunu ve yine yumurtlama döneminde çekilen yüz fotograflarının erkekler tarafından daha çekici olarak değerlendirildiğini göstermiştir. Ayrıca çalışma bulguları, yüzdeki simetri ile sağlık durumu arasında pozitif bir ilişkinin varlığına işaret etmiştir. Ortalama Kuramı Yüzün çekiciliğine ilişkin olarak ortaya atılan ortalama kuramı, ortalama yüz şekillerinin optimal çekiciliğe sahip olduğunu öne sürmektedir. Bu hipotez, Langlois ve Rogman (1990) tarafından desteklenirken, bazı araştırmalar da ortalamadan sapma ile birlikte algılanan çekiciliğin arttığı yönünde bulgular sunmuştur (aktaran, Penton-Voak ve Perrett, 2000). Örneğin, bilgisayarla yapılan manipulasyonlarla, ortalama bir yüzde gözler daha iri hale getirilip, dudaklar kalınlaştırıldığında, bu yüzler de daha çekici olarak değerlendirilmiştir (Bates ve Cleese, 2001). Gözler ve dudaklarda yapılan böyle bir değişimleme sonucunda gözlerin cinsel davete, dudakların ise cinsel uyarılmışlığa işaret ettiği düşünülmektedir (Bates ve Cleese, 2001). Bates ve Cleese e göre erkekler, bu tipteki kadınları uzun süreli ilişkilerinde eş olarak tercih etmeyeceklerdir. Uzun süreli ilişkilerinde bebeklerini dünyaya getirecek ve onunla ilgilenecek bir eşi tercih edeceklerdir. Dolayısıyla, bazı kadınsı özellikler eklenmiş ortalama bir yüz erkek için ideal olacaktır. Bir grup araştırmacı (Perret, Burt, Penton-Voak, Lee, Rowland ve Edwards, 1999), kadınların ne tür erkek yüzlerini çekici bulduğunu ortaya koymak üzere, İskoçya, Japonya ve

Çekicilik 8 Güney Afrika daki kadınlarla çalışmış ve bunların oldukça kadınsı yüz hatlarına sahip erkekleri çekici bulduklarını saptamıştır. Ancak, çalışma bulguları, kadın katılımcıların yumurtlama dönemlerinde, yani en üretken oldukları dönemde, daha erkeksi hatlara sahip olan yüzleri çekici bulduklarını ortaya koymuştur. Testesteron hormonu erkeklere daha erkeksi bir görünüm kazandırmaktadır. Optimal testesteron düzeyine sahip olan bir erkek, kadın için daha sağlıklı nesiller ve kendisini dış dünyanın tehlikelerine karşı koruyacak daha güçlü bir eş anlamına gelmektedir. Gangestad ve Tornhill (2003), bu erkeklerin daha simetrik olduklarını, eşlerine daha fazla orgazm yaşattıklarını, orgazm yaşantılarının kadında gebelik şansını arttırdığını, ama söz konusu erkeklerin, eşlerine sadakat konusunda güvenilir olmadıklarını göstermiştir. Ayrıca yüksek testesteron oranının, erkekte gözlenen saldırgan davranışlar ile pozitif yönde bir ilişki gösterdiği de çeşitli çalışmacılar tarafından rapor edilmiştir (Sapolsky, 1998; Crooks ve Baur, 1996). Kadın ise, neslini sağlıklı bir şekilde sürdürebilmek için daha yumuşak hatlı olan ilgili ve şefkatli bir eşe ihtiyaç duyacaktır (Bates ve Cleese, 2001). İkincil Cinsiyet Özellikleri Kuramı Ergenlik döneminde ortaya çıkan hormonal değişikliklerin, kadınların ve erkeklerin yetişkinlik dönemindeki yüz şekileri üzerinde etkili olduğu düşünülmektedir. Östrojen hormonu, kadınların daha dolgun dudaklara, büyük göz çukurlarına sahip olmasını desteklerken, testesteron hormonu da erkeklerin büyük çene kemiklerine, kısa alt yüz yapısına ve ileri doğru kaş çıkıntılarına sahip olmalarını desteklemektedir (Thornhill ve Gangestad, 1999; Penton-Voak ve Perrett, 2000). İri gözler, dolgun dudaklar, küçük alt ve nispeten düz orta yüz yapısı gibi cinsiyete özgü tipik kadın özellikleri, gençliği ve üreme sağlığına işaret etmektedir (Symons, 1979, 1994; Thornhill ve Gangestad, 1999; aktaran, Penton-Voak ve Perrett, 2000).

Çekicilik 9 Çekiciliğin ve duygu ifadelerinin yüzde nerede lokalize olduğu Zaidel, Audry ve Craig (1994) tarafından yapılan bir araştırmayla ortaya konulmuştur. Araştırmacılar, sol yarı-yüzün simetriğinden oluşturulan ve sağ yarı-yüzün simetriğinden oluşturulan birleştirilmiş yüz fotoğraflarını deneklere sunmuşlar ve hangi yüzün (sağ simetrik yüzün mü, yoksa sol simetrik yüzün mü) daha çekici olduğu konusunda deneklerden değerlendirme yapmalarını istemişlerdir. Kadın yüz fotoğraflarında denekler sağ yarı-yüzden oluşturulan simetrik yüzü daha çekici olarak algılanırken; sağ simetrik ve sol simetrik erkek fotoğraflarının çekicilik dercesine ilişkin olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Bulgular kadın yüzünün sağ tarafının daha çekici olarak algılandığına işaret etmektedir. Zaidel ve arkadaşları, yüze ilişkin çekicilik değerlendirmelerinin yüzün sağ bölgesinde daha fazla gülümseme ifadesi oluşmasından kaynaklanabileceğini öne sürmüşler ve bunu test etmek amacıyla yürüttükleri ikinci deneyde deneklere, aynı yüz fotoğraflarını kullanarak (sağ-simetrik ve sol-simetrik) hangi yarı-yüzde daha belirgin bir gülümseme olduğunu sormuşlardır. Denekler, her iki cinsiyete ait sol simetrik fotoğraflarda daha fazla gülümseme ifadesi olduğunu belirtmişlerdir. Bu çalışma, duyguların ifadelerinin yüzdeki lokalizasyonuna ilişkin olarak cinsiyetler arasında bir farkın olmadığını; buna karşın çekiciliğin kadında, erkekten farklı olarak yüzün sağ bölgesine lokalize olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Bizi diğerlerinden ayıran ve karşılıklı iletişimin temel araçlarından birisi olan yüz, bir bölümü evrensel olan ve bir bölümü de cinsiyete özgü olan çeşitli özellikleri bünyesinde barındırmaktadır. Tüm kültürlerde gözlenen duygusal yüz ifadeleri ve çekiciliğe ilişkin olarak belirlenen simetri, ortalama yüz ve ikincil cinsiyet karakteristikleri gibi kriterler duygusal ilişkilerde potansiyel eşin seçiminde önemli ipuçları olarak değerlendirilmektedir. Çekicilik ve Vücut Şekli Kadında çekicilik ve vücut şekli arasındaki ilişkinin araştırılması, eş seçimine ilişkin evrimsel psikoloji alanında yapılan çalışmaların önemli bir kısmını oluşturmaktadır.

Çekicilik 10 Çekiciliğin ölçütlerini belirlemeyi amaçlayan bu çalışmalarda, uyarıcı materyali olarak, çoğunlukla kadın figürleri kullanılmıştır (Furnham, Tan ve McManus, 1997; Henss, 1995; Singh, 1993a,b, 1994a,b, 1995). Kadında çekicilikle ilgili olduğu düşünülen vücut özelliklerine ilişkin olarak yürütülen ilk çalışmalarda, vücut ağırlığının zayıftan şişmana doğru değişimlendiği figürler kullanılmış; zayıf kadınların şişman kadınlardan daha çekici olarak değerlendirildiği yönünde bulgular elde edilmiştir (Franzoi ve Shields, 1984; Jakson, Sullivan ve Rostker, 1988, aktaran, Singh, 1994b). Değinilen çalışma bulgularına koşut olarak, batı toplumlarında, zayıf olan güzel ve iyidir görüşü popülerlik kazanmış ve zayıf kadın tipine zeki, mükemelliyetçi ve başarılı gibi olumlu kişilik özellikleri yüklenmiştir. Bu çalışmalarda, vücut ağırlığı kadının çekiciliğinin belirlenmesinde bir ana ölçüt olarak ele alınmıştır. Çekicilik konusunda ortaya atılan bu görüşün ardından Singh (1994b), zayıf olan gerçekten güzel mi? sorusunu gündeme getirmiştir. Singh e göre, kadındaki çekiciliğin belirlenmesindeki kritik faktör, vücuttaki yağ miktarının göstergesi olan vücut ağırlığı değil, yağın vücutta nasıl dağıldığıdır. Yağın vücutta nasıl dağılım gösterdiği, bel ölçümünün kalça ölçümüne bölünmesi ile elde edilen bel-kalça oranı ile belirlenir. Singh, çekicilik ve vücut şekli arasındaki ilişkinin temel bileşeninin vücut ağırlığı mı, yoksa bel-kalça oranı mı olduğunu belirlemek üzere, farklı vücut ağırlığı ve bel-kalça oranına sahip 12 kadın figürünü kullanarak bir dizi çalışma yapmıştır. Figürlerde vücut ağırlığı zayıf, normal ve şişman olmak üzere üç düzeyde; bel-kalça oranı da 0.7, 0.8, 0.9 ve 1.0 olmak üzere dört düzeyde değişimlenmiştir. Deneklerden 12 figürü çekicilik açısından derecelendirmeleri istenmiştir. Yapılan analizler sonucunda deneklerin kadının çekiciliği ile ilgili yüklemeler yaparken ölçüt olarak vücut ağırlığından çok, bel-kalça oranını kullandıkları bulunmuştur. Bulgular 0.7 bel-kalça oranına sahip normal vücut ağırlığındaki figürün en fazla çekici olarak değerlendirildiğini göstermiştir. Yaptığı çalışmaların sonucunda Singh (1993a,b, 1994a,b,

Çekicilik 11 1995), kadının çekiciliğine ilişkin yapılan yüklemelerde vücut ağırlığından bağımsız olarak, bel-kalça oranının ana ölçüt olduğunu ve kadında 0.7 bel-kalça oranı değerinin de ideal ölçü olduğunu öne sürmüştür. Singh in çekicilik ve bel-kalça oranı arasındaki ilişkiyi ortaya koyduğu çalışmalarının ilk replikasyonu Henss (1995) tarafından yapılmıştır. Bu çalışmada Singh in çalışmasından farklı olarak, denek-içi deney deseni yerine, denekler-arası deney deseni kullanılmıştır. Yani, denekler, figürleri birbiriyle kıyaslama şansı olmaksızın, 12 kadın figüründen sadece birine ilişkin yüklemelerde bulunmuşlardır. Araştırma bulguları, zayıf vücut ağırlığına sahip olan figürlerin, normal vücut ağırlığına sahip olan figürlerden; 0.8 bel-kalça oranına sahip figürlerin de, 0.7 bel-kalça oranına sahip figürlerden daha çekici algılandığı göstermiştir. Henss e göre, bu farklılık, araştırma deseninin farklı olmasından ve (veya) bulguların farklı istatistiksel yöntemlerle analiz edilmesinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca, Henss çekiciliğin değerlendirilmesinde vücut ağırlığı ile bel-kalça oranının ortak bir etkisi olduğunu da ileri sürmüştür. Singh in çalışmasının bir diğer replikasyonu Furnham, Tan ve McManus (1997) tarafından yapılmıştır. Bu çalışmada deneklerden, 12 kadın figürünü çekicilik bakımından değerlendirmeleri istenmiştir. Bulgular, deneklerin normal vücut ağırlığındaki 0.7 ve 0.8 figürleri daha çekici değerlendirdiğini göstermektedir. Furnham ve arkadaşları da Henss gibi vücut ağırlığı ile bel-kalça oranının çekiciliğe ilişkin olarak ortak bir etkiye sahip olduğunu belirtmişlerdir. Bel-kalça oranı ve vücut ağırlığı ile ilgili olarak yapılan kültürler-arası bir çalışmada, Ugandalı, Alman ve İngiliz erkek katılımcıların, kadınlara ilişkin çekicilik değerlendirmelerinde vücut şekli bakımından bir farklılık olup olmadığı araştırılmıştır (Furnham, Moutafi ve Baguma, 2002). Çalışmada figürlerin bel-kalça oranı 0.5, 0.7 ve 0.9 olmak üzere üç düzeyde; vücut ağırlıkları ise, düşük ve yüksek olmak üzere iki düzeyde

Çekicilik 12 değişimlenmiştir. Analizler, Alman ve İngiliz deneklerin düşük vücut ağırlığındaki 0.7 belkalça oranına sahip figürü daha çekici değerlendirdiğini göstermiştir. Ancak, beklenmedik bir şekilde, Ugandalı denekler yüksek vücut ağırlığındaki 0.5 bel-kalça oranına sahip figürü en çekici bulmuşlardır. Çetinkaya, Dural ve Öztop (2002, 2003) tarafından yapılan bir çalışmada, vücut ağırlığının üç düzeyde (zayıf, normal, ağır), bel-kalça oranının ise dört düzeyde (0.7, 0.8, 0.9 ve 1.0) değişimlendiği, üç boyutlu 12 kadın figürü kullanılmıştır. Erkek katılımcıların sunulan figürlere ilişkin çekicilik değerlendirmelerine ek olarak, bir göz-izleme cihazı yardımıyla deneklerin uyarıcı figürlerin hangi vücut bölgelerine odaklandıkları da kaydedilmiştir. Katılımcıların çekicilik değerlendirmelerinde, vücut ağırlığı ölçütünden ziyade, bel-kalça oranı ölçütünü, temel aldıkları ve normal vücut ağrlığındaki 0.7 bel-kalça oranına sahip figürü en çekici değerlendirdikleri bulunmuştur. Göz- izleme cihazından elde edilen veriler de deneklerin çekiciliği değerlendirirken, en çok figürlerin bel ve kalça bölgelerine odaklandığını göstermiştir. Böylece, Singh in bel-kalça oranının ana ölçüt olduğuna yönelik iddiası görgül verilerle de desteklenmiştir. Yapılan çalışmalar çerçevesinde, Singh in öne sürdüğü gibi, kesin değer 0.7 olmasa da, düşük bel-kalça oranının yüksek bel-kalça oranına kıyasla daha çekici değerlendirildiği görülmektedir. Kültürler-arası yapılan çalışmalar da bu bilgiyi destekler niteliktedir. Ancak, vücut ağırlığı söz konusu olduğunda, elde edilen bulgular net bir yargıya ulaşmayı güçleştirmektedir. Vücut ağırlığının kültür bağımlı bir özellik sergilemesi bağlamında, belkalça oranının kadında çekiciliğin değerlendirilmesinde daha evrensel bir ölçüt olduğu hipotezi desteklenmektedir.

Çekicilik 13 Sonuç Fiziksel çekiciliğe ilişkin yapılan çalışmalar, hem yüzün hem de vücut şeklinin çekiciliği yordamada önemli olduğunu göstermektedir. Vücut şekli ve yüz, çekicilik bağlamında, doğurganlığı değişik yollarla sinyalleyebilmektedir. Yüz, duyguların ifadesinin bir aracı olması, hormonal değişikliklerin etkilediği bir bölge olması ve simetri, ortalama yüz değerlerine yakınlık ölçütleri ile incelenebilir olması bakımından çekiciliğin yordanabileceği çok önemli bir kaynaktır. Yüzdeki simetri, pek çok araştırmacıya göre iyi genlerin ve sağlıklı bir vücudun göstergesidir. Bu anlamda yüzdeki simetri, eş seçme stratejilerinde önemli bir kriter olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle, erkeklerin evrimsel amaçları ile uyumlu olarak, simetrik yüzleri tercih etmesi beklenmektedir. Araştırmalarda (Thornhill, Gramer, 1998) yüzdeki simetri ile yüzün çekiciliğine ilişkin değerlendirmeler arasında pozitif yönde bir korelasyon bulunması bu hipotezi desteklemektedir. Öte yandan, kadınların yüzündeki simetrinin menstural dönemlere göre değişiyor olması (bkz. Çetinkaya ve diğ., 2003) yüzün diğer önemli bir işlevini daha ortaya koymaktadır. Kadınların yüzleri, insanlarda gizil olduğu düşünülen optimal üreme dönemini, en simetrik şekle, dolayısıyla en çekici şekle gelerek sinyallemektedir. Ayrıca araştırmaların (Zaidel, Audry ve Craig 1994; Zaidel ve FitzGerald, 1994) işaret ettiği gibi kadında yüzün sağ tarafı daha çekici algılanmaktadır. Buna karşın, erkek yüzünde yüzün iki yarısı da eşit derecede çekici değerlendirilmektedir. Çekiciliğin sadece kadın yüzünde böyle bir özelleşme oluşturması, cinsel seçilimin ve cinsel seçilim temelinde şekillenen cinsiyetler arasındaki bilişsel farklılıkların bir sonucu olarak yorumlanabilir. Cinsel seçilim teorisine göre kadındaki fiziksel çekicilik, erkek için daha fazla önem taşımaktadır (Symons, 1979); dolayısıyla kadının çekiciliği, erkeğin dikkatini daha fazla çekmek üzere yüzün bir tarafına yoğunlaşmış olabilir. Cinsiyetler arasında bu gibi fiziksel görünüme ilişkin farklılıkların yanısıra, beyin

Çekicilik 14 yapılarına ve fonksiyonlarına ilişkin olarak farklılıklar bulunmaktadır (Hellige, 2000). Örneğin, erkeklerin sağ beyin yarıküresi uzamsal görevlerde uzmanlaşma gösterirken, dil ile ilgili görevlerde tamamen sol beyin yarıküresi uzmanlaşma gösterir. Kadınlar ise dil ile ilgili materyali işlerken genellikle her iki beyin yarıküresini de aktif olarak kullanırlar. Bu bilgiye dayanarak kadınların sağ yarıyüzlerinin daha çekici olmasının, erkek beyinindeki uzmanlaşmaya paralel olarak geliştirilmiş adaptif bir strateji olduğu düşünülebilir. Erkek beyninde dil becerisinde olduğu gibi, yüz işlemeye ilişkin olarak da bir uzmanlaşma gelişmiş olabilir. Sağ yarıkürenin yüz işlemede daha etkin olduğuna dair destekleyici bazı araştırmalar mevcuttur (Beardsworth ve Zaidel, 1994; Hecaen, 1981; Zaidel ve FitzGerald 1994). Kadınlar, beyin yarıkürelerini erkeklere oranla daha fazla etkileşim içinde kullandıkları için erkek yüzünde böyle sinyalleyici bir mekanizmanın olmaması şaşırtıcı değildir. Öte yandan duyguların her iki cinsiyette de yüzün sol tarafında daha yoğun olarak bulunması, belkide duyguların yüz aracılığıyla ifade edilmesinin evrimsel olarak daha eski ve sabit bir özellik olduğunu göstermektedir. Langlois ve Rogman, (1998) ortalama yüz hatlarını da çekiciliğin göstergesi olarak değerlendirmişlerdir. Bates ve Cleese e (2001) göre, erkekler uzun-süreli ilişkileri için bazı kadınsı özellikler eklenmiş ortalama bir yüzü tercih etmektedirler. Çünkü erkekler, uzun süreli ilişkilerinde bebeklerini dünyaya getirecek ve onunla ilgilenecek bir eş aramaktadırlar. Bu görüşe alternatif bir hipotez de ortalama yüze sahip bir kadının, daha geniş bir gen havuzuna sahip olma potansiyeli olabilir. Penton-Voak ve Perrett ın (2000) çalışmasında, ortalama yüz, bilgisayar ortamında farklı yüzlerin üst üste getirilip, bunların ortalamasının alınmasıyla elde edilmiştir. Aynı şekilde, ortalama yüz de, farklı yüzlere sahip olan çeşitli gen yapılarındaki atalarının yüzlerinin bir ortalamasını temsil ediyor olabilir. Çeşitli gen yapılarına sahip olan bir eşin seçiminin evrimsel olarak daha avantajlı olması, neden ortalama yüzlerin daha çekici algılandığını açıklayabilir.

Çekicilik 15 Eş seçiminde yüzün diğer bir bilgi verici yönü, duyguları sinyallemesidir. Duygular, yüzde gözler, dudaklar ve kasların hareketiyle oluşan çizgiler tarafından ifade edilmektedir. Örneğin, Ekman kaşların üzüntü ya da korkunun ifade edilmesinde önemli bir rol oynadığına dikkat çekmektedir. Eş seçiminde duyguların ifadesi ve duyguların doğru olarak yorumlanabilmesi oldukça önemlidir. Gülümseme ve çizgiler gibi, yüzdeki bazı ipuçları karşıdakinin gerçek duygularını ifade edip etmediğinin bir göstergesidir (Gottman, 2000). Bu anlamda, uzun-süreli eş seçiminde, yüz ifadelerinin doğru olarak değerlendirilmesi önem kazanmaktadır. Prodan a (2000) göre insanlar, yüzün alt kısmındaki duyguları sol beyin yarıküreleri ile okurken, üst kısmındaki duyguları ise sağ beyin yarıküresi ile okumaktadırlar. Çünkü sol beyin yarı-küresinin sosyal ve öğrenilmiş duyguları işlediği, sağ beyin yarıküresinin ise, doğuştan gelen duyguları kontrol ettiği düşünülmektedir. Bu anlamda eş seçiminde yüzün üst tarafına odaklanılmasının, gerçek duygular hakkında daha bilgi verici olduğu düşünülebilir. Buna ilişkin olarak, Çetinkaya, Öztop ve Dural (2003) tarafından yapılan bir çalışmada, erkeklerin uzun-süreli eş seçimlerinde yüzün üst bölümüne en uzun süre odaklandığı bulunmuştur. Vücut şekli açısından da bel-kalça oranının, üremeyle ilgili endokrinolojik durum ve sağlığa ilişkin iyi bir yordayıcı olduğuna dair oldukça güçlü kanıtlar bulunmaktadır. Üremeyle ilgili endokrinoloijik durum açısından bel-kalça oranının iyi bir sinyalleyici olması, kadın ve erkekteki farklı cinsiyet hormonlarının farklı etkileri bağlamında ele alınmaktadır. Kadın ve erkekteki yağ dağılımı, cinsiyet hormonlarına bağlı olarak farklılık göstermektedir. Testesteron hormonu, yağın kalçadan çok karın bölgesinde depolanmasına neden olmaktadır. Östrojen hormonu ise, karın bölgesinde yağın kullanımını hızlandırırken, kalça bölgesinde depolanmasına yol açmaktadır. Bu nedenle, sağlıklı bir erkeğin bel-kalça oranı 0.85-0.95; sağlıklı bir kadının bel-kalça oranı 0.67-0.80 arasındadır (Marti, Tuomiletho, Saloman, Kartovaara, Korhonen ve Peintinen, 1991). Örneğin, menapozla birlikte, östrojen düzeyindeki

Çekicilik 16 azalmaya bağlı olarak kadınların bel-kalça oranı, erkeklerin bel-kalça oranına yaklaşır (Kirschner ve Samojlik, 1991, aktaran, Singh, 1993a). Bel-kalça oranı ve doğurganlık arasındaki doğrudan ilişki, yapılan bir çalışmayla gösterilmiştir. Çalışmada, yüksek bel-kalça oranına sahip evli kadınların, düşük bel-kalça oranına sahip evli kadınlardan daha zor hamile kaldıkları ve ilk çocuklarını orta yaş civarında dünyaya getirme eğiliminde oldukları bulunmuştur (Kaye, Folsom, Prieas, Potter ve Gasptur, 1990). Ek olarak, bel-kalça oranı bir çok hastalığın da güçlü bir yordayıcısıdır. Obesite ile ilişkili diabet, hipertansiyon, kalp krizi ve felç gibi hastalıklar, vücuttaki toplam yağ miktarından çok, bel-kalça oranı ile ölçülen vücuttaki yağ dağılımı ile ilişkilidir (Björntorp, 1988). Ayrıca, yüksek bel-kalça oranına sahip kadınlarda menstural düzensizlik, safrakesesi hastalığı ve insüline bağlı olmayan diabetin görülme riskinin daha yüksek olduğuna dair kanıtlar bulunmaktadır (Hartz, Rupley ve Rimm, 1984, aktaran, Singh, 1994b). Vücut şekline ilişkin tartışılanlar çerçevesinde, kadının üreme statüsü ve sağlık durmunu belirlemede bir ipucu sağlayan bel-kalça oranının, kadının çekiciliğini belirlemede kritik bir faktör olduğu görülmektedir. Tornhill ve Gramer (1999) tarafından yapılan çalışmada fiziksel çekiciliğe ilişkin bu iki değişken (yüz ve vücut şekli) birlikte ele alınmıştır. Çalışmada, farklı kültürlerden seçilen erkek deneklere aynı kadınlara ait sadece yüz, sadece çıplak vücut ve her ikisinin birlikte olduğu fotoğraflar gösterilmiştir. Deneklerden fotoğrafları çekicilik bakımından değerlendirmeleri istenmiştir. Yapılan analizler sonucunda, yüz fotoğraflarının çekicilik puanları ve çıplak vücut fotoğraflarının çekicilik puanları arasında bir ilişki olduğu saptanmıştır. Farklı fotoğraflara ilişkin değerlendirmeler arasındaki korelasyon, kadınların yüzlerinin ve vücutlarının, doğru eş değeri için ortak bir sinyalleyici olduğunu göstermektedir. Kadının yüzü ve vücudu simetri için gelişimsel adaptasyonlar yoluyla

Çekicilik 17 ergenlik boyunca östrojen hormonları tarafından şekillendirilir. Vücuda ve yüze ilişkin fiziksel çekicilik, kadının hormonal ve belki de gelişimsel sağlığını sinyallemektedir (Tornhill ve Gramer, 1999). Bu bağlamda, eş seçiminde erkek için kritik olan doğurganlık, sağlık ve iyi anne olma özelliklerini sinyalleyen fiziksel çekiciliğin, tek başına yüzün çekiciliği ya da tek başına vücudun çekiciliği bakımından ele alınmasının eksik bir yaklaşım olacağı düşünülebilir. Çünkü, cinsel seçilim açısından her ikisi de önemli ve tamamlayıcı rollere sahiptir. Kaynaklar Bates, B. & Cleese, J. (2001). The human face. BBC Worldwide Limited, London. Beardswort, E. D.& Zaidel, D. (1994). Memory for faces in epileptic children before and after brain surgery. Journal of Clinical and Experimental Neuropsychology, 16, 42-52. Björntorp, P. (1988). The associations between obesity, adipose tissue distribution and disease. Acta Medica Scandinavica, 723, 121-134. Borod, J. C., Caron, H. S. & Koff, E. (1981). Asymmetry of facial expression related to handednness, footedness, and eyedness: a quantitive study. Cortex, 17, 381-390. Buck, R. & VanLear, A. (2002). Verbal and nonverbal communication: Distinguishing symbolic, spontaneous, and psedo-spontenous nonverbal behavior. Journal of Communicaion, 52,522-541. Burt, D. M. & Perrett, D. I. (1997). Perceptual asymmetries in judgements of facial attractiveness, age, gender, speech and expression. Neuropsychologia, 35, 685-693. Buss, D. M. (1994). The strategies of human mating. American Scientist, 82, 238-249. Crooks, R. & Baur, K. (1996). Our sexuality. New York: Brooks/Cole Publishing Company.

Çekicilik 18 Cunningham, M. R., Roberts, A. R., Barbee, A. P. & Duren, P.B. (1995). Their ideas of beauty are on the whole as same as ours. Consistency and variablity in the cross-cultural perception of female attractiveness. Journal Personality and Social Psychology, 68, 261-279. Çetinkaya, H. & Dural, S. (2002). Kadında bel-kalça oranının bir işlevi olarak çekicilik. XII. Ulusal Psikoloji Kongresi nde sunulan bildiri, 9-13 Eylül, Ankara. Çetinkaya, H., Dural, S., & Öztop, E. (2003). Does a woman know where men stare at her body?. Paper presented at the 16th World Congress of Sexology, 10-14 March, Havana, Cuba. Çetinkaya, H., Dural, S., & Öztop, E. (2002). Female attractiveness:where does a man stare at a woman s body? Paper presented at the Society for the Scientific Study of Sexuality Annual Meeting, November, Montréal, Canada. Çetinkaya, H., Dural, S., & Öztop, E (2003). Ovulation is not concealed anymore: menstrual cycle and attractiveness in women. Paper presented at the 16th World Congress of Sexology, 10-14 March, Havana, Cuba. Çetinkaya, H., Öztop, E., & Dural, S. (2003). The effects of mating strategies on the focused facial region. Paper presented at the 16th World Congress of Sexology, 10-14 March, Havana, Cuba. Darwin, C. (1871). Descent of man and selections in relation to sex. London: John Murray. Ekman, P., Freisen, W. F.& Elsworth, P. (1982). What are the similarities and differences in facial behavior across cultures? In P. Ekman ed., Emotion in the human face (2nd edition). Cambridge: Cambridge University Press. Franzoi, S. & Shields, S. (1984). The Body Esteem Scale: Multidimensional structure and sex differences in a college population. Journal of Personality Assessment, 48, 173-178.

Çekicilik 19 Furnham, A., Moutafi, J., & Baguma, P. (2002). A cross-cultural study on the role of weight and waist-to-hip ratio on female attractiveness. Personality and Individual Differences, 32, 729-745. Furnham, A., Tan, T., & McManus, C. (1997). Waist-to-hip ratio and preferens for body shape: A replication and extention. Personal and Individual Differences, 22, 539-549. Gottman, J (2000). John Gotman s Love Lab : E. Nussbaum. Inside the Love Lab. Ligua Franca 10, 1-14. Hartz, A. J., Rupley, D. C., & Rimm, A. A. (1984). The association of girth measurement with disease in 32,856 women. American Journal of Epidemiology, 119, 71-80. Hausser, M. D., (1993). Right hemisphere dominance for the production of facial expression in monkeys. Science, 261, 475-477. Hecaen, H. (1981). The neuropsychology of face recognition. In Perceiving and remembering faces, Ellis, H. & Sheperd, J. (Editors). Academic Pres, London. Hellige, J. (2001). Hemispheric asymmetry: What s right and what s left. Ed. Kosslyn, S. M., Cambridge, Massachusetts: Harvard University Press. Henns, R. (2000). Waist-to-hip ratio and attractiveness of the female figure: Evidence from photographic stimuli and methodological considerations. Personal and Individual Differences, 28, 501-513. Jackson, L. A., Sullivan, L. A., & Rostker, R. (1988). Gender, gender role, and body image. Sex Roles, 19, 429-443. Jones, B. C., Little, A. C., Penton-Voak, I. S., Tiddeman, B. P., Burt, D. M. & Perret, D. I. (2001). Facial symmetry and judgements of apperant health support for a good genes

Çekicilik 20 explanation of the attractiveness-symmetry relationship. Evolution and Human Behavior, 22, 417-429. Kaye, S. A., Folsom, A. R., Prineas, R. J., Potter, J. D., & Gapstur, S. M. (1990). The association of body fat distribution with lifestyle and reproductive factors in a population study of postmenopausal women. International Journal of Obesity, 14, 583-591. Krischner, M. A. & Samonjlik, E. (1991). Sex hormone metabolism in upper and lower body obesity. International Journal of Obesity, 15, 101-108. Langlois, J. H., Roggman, L. A. (1990). Attractive faces are only avarage. Psychological Science, 1, 115-121. Levy, J. Heller, W., Banich, M. & Borton, L.(1983). Asymmetry of perception in free viewing of chimeric faces. Brain and Cognition, 2, 404-419. Manning, J. T. (1995). Fluctuating asymmetry and body weight in men and women: Implications for sexual sellection. Ethnology and Sociobiology, 15, 145-153. Marti, B., Tuomilehto, J., Saloman, V., Kartovaara, L., Korhonen, H. J., & Peintinen, A. (1991). Body fat distribution in the Finnis population: Environmental determinants and predictive power for cardiovascular risk factor levels. Journal of Epidemiology and Community Health, 45, 131-137. Moller, A. P. & Thornhill, R. (1988). Bilateral Symmetry and Sexual Sellection: A metaanalysis. American Naturalist, 151, 174-192. Moller, A. P., & Thornhill R. (1998). Bilateral Symmetry and Sexual Selection: A metaanalysis. American Naturalist, 151, 916-942.