Davranışçı Yaklaşımlar Kuramı Öğrenme ile ilgili ilk deneysel araştırmalar 20. yüzyılın başında Pavlov un Rusya da Watson ve Thorndike ın Amerika da yaptıkları insan ve hayvanların laboratuarda belli bir durumda nasıl davrandıklarına ilişkin çalışmalarla başlamıştır. Bu psikologların çalışmalarının odak noktası hayvan ve insan davranışları olduğu için bu yaklaşımı benimseyenlere davranışçı ve geliştirdikleri kuramlara davranışçı kuramlar denilmiştir. Skinner, Guthrie, Hull, diğer önemli davranışçılardır. Davranışçılar öğrenmeyi uyarıcı ile davranış arasında bağ kurma işi olarak görmektedirler. Uyarıcı, organizmayı harekete geçiren iç ve dış olaylardır. Duyduğumuz bir ses, gördüğümüz bir ışık, resim, aldığımız tat bizim için bir uyarıcıdır. Uyarıcılar organizmayı etkileme gücündedir. Bir uyarıcı karşısında organizmada meydana gelen fizyolojik ya da psikolojik değişme, davranım ya da tepki olarak adlandırılır. Davranımların bir araya gelmesiyle oluşan eylem ise davranış olarak nitelendirilir. Davranışçılara göre davranış değişmesine neden olan üç temel örenme süreci vardır. 1. Klasik Koşullanma 2. Edimsel Koşullanma 3. Gözlem Yoluyla Öğrenme Thorndike ve Pavlov un çalışmaları eşzamanlı yapılmış, birbirinden bağımsız keşiflere bir başka örnektir. Thorndike'ın etki yasası (law of effect) 1898 yılında Pavlov un ona çok benzeyen pekiştirme yasası ise (law of reinforcement) 1902 yılında geliştirildi. Thorndike eğitiminin tümünü ABD'de yapmış ilk psikologlardandır. Thorndike'ın psikolojiye ilgisi, Wesleyan Üniversitesi'nde öğrenci iken William James'in ilkeleri'ni okumasıyla başlamıştı (pek çokları gibi). 1 / 8
Daha sonra James'in gözetimi altında hayvan öğrenmesi araştırmalarına başladığı Harvard'da okumuş, burada Morgan tarafından verilen konferanslar onun açık esin kaynağı olmuştur. Thorndike'ın başlangıç araştırmaları civcivlerle yapılmıştı. Kişisel sebeplerden ötürü Thorndike Harvard'daki eğitimini tamamlamadı. Otomobil kullanmayı asla öğrenememiş olan Thorndike hayvan psikolojisinin gelişim surecindeki en önemli araştırmacılardan birisidir. Thorndike gözlenebilir davranışlar üzerinde odaklanan nesnel ve mekanik bir öğrenme teorisi tasarlıyordu. Psikolojinin zihin elemanları veya bilinçli deneyimleri değil, davranışları araştırması gerektiğine inanıyordu. Bu nedenle Thorndike işlevselciler tarafından başlatılan ve daha fazla nesnelleşmeye yönelik eğilimi destekledi ve öğrenmeyi öznel fikirler açısından değil, uyarıcı ve tepki arasındaki somut bağ açısından yorumladı. Bununla birlikte Thorndike'ın sisteminde hala zihinsel süreçlerden ve bilinçten bir parça söz ediliyordu. Araçsal-Edimsel Öğrenme Teorilerinin Ortaya Çıkışı Kolombiya Üniversitesi mezunu olan Edward Thorndike, çalışmalarına öncülük etmesi adına davranış değişimi ve öğrenmenin altında yatan süreçlere yönelik bir seri deney başlattı. Kediyi, içerisinde makara (palanga) düzeneğine asılı bir çubuğun olduğu kapalı bir kutuya yerleştirdi. Kedi çubuğa çarptığında çubuk eğilecek ve ip bölmenin kapısını açacaktı ve bu doğrultuda kedi bölmeyi terk ederek kafesin yanındaki kaseden süt içecekti. Kedinin yaptığı bu hareket, her denemenin ardından kısalmakta ve kedinin kapıyı açma tarzı da her seferinde bir önceki deneme tarzına benzemekteydi. Sonunda her kedi amaca yönelmişçesine çabucak çubuğa yaklaşmakta, çubuğu kapıyı açacak şekilde eğmekte ve kapıyı açmaktaydı. Thorndike, bu işleme araçsal koşulama süreci adını verdi. Çünkü kediyi bulunduğu kafesten dışarı çıkmasını sağlayan ve ödüle ulaşmasına öncülük eden çubuğun eğilmesiydi. 2 / 8
Thorndike, çağrışımı, duygusal uyarıcılar ile harekete geçiriciler arasında kurulan bir bağ ya da bağlaşım olarak görmektedir. Bu nedenle onun kuramı, bağlaşımcılık olarak adlandırılmaktadır. Thorndike nin Öğrenmeye İlişkin Temel Görüşleri n Bağlaşımcılık: Thorndike ın ilgilendiği sadece uyarıcı koşullar ve davranış eğilimleri değil, aynı zamanda uyarıcı ve tepkiyi bir arada tutan şeyin ne olduğudur. Thorndike, uyarıcı ve tepkinin sinirsel bir bağla bağlandığına inanmaktadır. Deneme ve Yanılma: n Thorndike a göre öğrenmenin en temel formu deneme yanılma öğrenmesidir. İnsan ya da hayvan olsun, öğrenme durumunda olan organizma, belli problemlerle karşılaştığında kendisi amaca götürmeyen başarısız tepkileri eler. Haz ile sonuçlanan, başarıya götüren tepkiler kalıcı hale gelir. Thorndike bu duruma seçme ve bağlama adını vermektedir. Öğrenme Küçük Adımlarla Oluşur: Thorndike, problem çözme süresi, ardışık denemelerin sonucunda yavaş yavaş kısaldığından öğrenmenin birden bire içgörüsel bir şekilde değil, yavaş yavaş oluştuğuna karar vermiştir. Öğrenme, büyük atlamalardan çok, küçük sistemli adımlarla meydana gelir. Throndike a göre öğrenme doğrudandır ve düşünme veya usa vurma yoluyla yönlendirilemez. Ona göre öğrenmede deneme yanılma yoluyla doğrudan seçme ve bağlama vardır. Thorndike ın öğrenmeyle ilgili üç temel kanunu vardır. Bunlar: n Hazır bulunuşluluk n Tekrar n Etki kanunlarıdır. Hazır Bulunuşluluk Kanunu: a) Bir kişi, etkinlik göstermeye hazır ise, etkinliği yapmasına izin verilmesi ona mutluluk verir. b) Bir kişi etkinlik göstermeye hazır olduğu halde, etkinliğin yaptırılmaması, bireyde kızgınlık yaratır. c) Bir kişi etkinliği yapmaya hazır olmadığı halde yapmaya zorlanırsa kızgınlık duyar. 3 / 8
Çocuk, düzgün yazı yazmaya hazır ve buna izin verilirse, yazmaktan haz duyar. Çocuk, kalem tutmaya hazır, fakat eline kalem almasına izin verilmezse, çocukta kızgınlık yaratır. Çocuk, düzgün yazı yazmaya zorlanırsa kızgınlık duyar. Tekrar Kanunu: 1930 dan önceki tekrar yasası, kısaca, tekrar ederek öğreniniz; tekrar etmediğimizde unuturuz şeklinde ifade edilmiştir. Ancak 1930 dan sonra tekrar yasası tamamen değiştirilmiştir. Tekrar etme, uyarıcı tepki arasındaki bağı güçlendirmediği gibi; kullanmama da bağın gücünü yok etmez. Bununla birlikte, tekrar etme, bağın gücünde az bir gelişme sağlayabilir. Kullanmama da biraz unutmaya yol açabilir. Etki Kanunu: 1930 dan önce: Eğer uyarıcının yol açtığı tepkinin sonucu haz verici ise uyarıcı ve tepki arasındaki bağ güçlenir, uyarıcının yol açtığı tepkinin sonucu rahatsız edici ise uyarıcı ve tepki arasındaki bağ zayıflar. Diğer bir deyişle, etki pekiştirilirse uyarıcı tepki arasındaki bağ güçlenir. Tepki cezalandırılırsa uyarıcı ve tepki arasındaki bağ zayıflar. 1930 dan sonra: Uyarıcıya karşı yapılan tepki haz verici bir sonuç yaratırsa uyarım ve tepki arasındaki bağın gücü artmaktadır. Ancak, tepki tatmin edici bir sonuç yaratmazsa ya da cezalandırılırsa bağın gücüne hiçbir etkisi olmamaktadır. Pekiştirilme ile davranış biçimlendirilebilirken, cezalandırma, istenmeyen davranışı yok etmemektedir. Thorndike in etki kanunu, yani davranışın, sonuçları tarafından şekillendirildiği ilkesi, Skinner in edimsel koşullama teorisinin temellerini oluşturmuştur. Thorndike ın Eğitime İlişkin Görüşleri Öğretimin düzenlenmesine, öğrenciye kazandırılacak hedef davranışları belirleyerek başlamalıdır. Bu hedef davranışları belirlerken öğrencinin hazır bulunuşluk düzeyi dikkate alınmalıdır. (Hazır bulunuşluk kanunu) Öğrenme küçük birimler halinde oluştuğundan, öğrenme adım adım sağlanmalıdır. 4 / 8
Öğrenci, uyarıcı durumdaki dikkati çeken baskın ögelere tepkide bulunur, diğer önemsiz ayrıntıları eler. Bu durumda, öğretme -öğrenme sürecinde, hedef davranışa yöneltecek uyarıcıların dikkati çekici nitelikte olması gerekir. Doğru tepkiler hemen pekiştirilmeli, yanlışlar tekrar edilmeden düzeltilmelidir. Bu nedenle öğrenciye geribildirim (dönüt) verebilmek için düzenli olarak sınav yapmak gerekmektedir. Öğretme - öğrenme ortamında öğretmen değil, öğrenci etkin olmalı; yaparak yaşayarak öğrenmelidir. Thorndike ın sisteminde ceza yoktur. Çünkü ceza, uyarıcı ile tepki arasındaki bağı zayıflatmaz. Öğretme - öğrenme ortamının gerçek yaşamın bir temsilcisi olmasına özen gösterilmelidir. Thorndike ın benzer ögeler transfer teorisi ne göre iki durum arasındaki ortak ögeler ne kadar çok olursa, transfer o kadar yüksek olur. EDİMSEL KOŞULLANMA BURRHUS FREDERİC SKİNNER Psikolojiye ve davranışçılık ekolüne duyduğu ilgi Skinner in psikoloji eğitimi almaya karar vermesini sağladı. Harvard Üniversitesi ne girerek psikoloji eğitimi aldı. Öğrencilik döneminde sıcaklık ve nemi ayarlayan bir bebek beşiği icat etti. 1931 yılında Harvard da doktorasını tamamlayan Skinner, 1936 yılına kadar bu kurumda asistanlık yaptı. 1948 yılında Harvard a dönene kadar, Minnesota ve Indiana Üniversiteleri nde ders verdi. Bu derslerde kullandığı materyal 1953 te kitap haline getirilerek Bilim ve İnsan Davranışı ismiyle yayınlandı. Davranış bilimlerine sayısız katkısı bulunan Skinner gerek deneyleriyle gerek geliştirdiği edimsel koşullanma gibi kavramlarla özellikle davranışçı yaklaşıma öncülük etmiştir. Programlı öğretimin kurucusu olarak tanınmaktadır. Yaşamının son dönemine kadar etkin olarak ders vermeye ve araştırma yapıp yayın hazırlamaya devam etti. 1990 yılında lösemi nedeniyle hayata veda etti. 5 / 8
B. FREDERİCH SKİNNER, Çalışmalarını güvercin, köpek, fare, maymun ve çocuklarla yapmıştır. Bu organizmaların aralarındaki büyük biyolojik farklılıklara rağmen, öğrenme süreçlerinin birbirine inanılmaz ölçüde benzediğini belirtmiştir. Skinner kuramı ve araştırmaları eğitim, iş dünyası, sağlık, hapishane reformu, askeri eğitim alanlarını etkilemiştir. Skinner Pavlov un klasik koşullanmayı açıklamada kullandığı temel ilkeleri kabul etmekle birlikte bu ilkelerin yalnızca psikolojik ve duygusal öğrenmeler için geçerli olduğunu düşünmektedir. Skinner e göre, tepkisel ve edimsel olmak üzere iki çeşit davranış vardır. (Senemoğlu, 2005). Tepkisel davranışa neden olan uyarıcı her zaman bilinirken, edimsel davranışa neden olan uyarıcı çok belirgin değildir. Tepkisel davranış: Bilinen bir uyarıcı tarafından oluşturulur. Örneğin; etin salya meydana getirmesi. Tüm refleksler tepkisel davranışa bir örnektir Karanlıkta göz bebeğinin büyümesi bir tepkisel davranıştır. Edimsel davranış: Bilinen bir uyarıcı tarafından oluşturulmaz; organizma tarafından ortaya konur ve sonuçları tarafından kontrol edilir. Edimsel koşullanma kuramı içten gelerek yapılan hareketler olan edimlerin de şartlanabileceği ve bu yolla öğrenmenin gerçekleşebileceği görüşüne dayanır. (Kocabaş, Elden, Yurdakul, 1999:109). Örneğin; Çocuğun ayağa kalkma, yürüme, konuşma gibi davranışları edimsel davranıştır. Çocuğun ayağa kalktığını gören yetişkinler sevinç çığlıkları atar. Çevrenin bu ilgisi çocuğu mutlu eder ve çocuk aynı davranışı tekrarlar. Yani çocuğun ayağa kalkma davranışı sonuçları (yetişkinlerin ilgisi) tarafından kontrol edilir. Klasik koşullanmada önce uyaran vardır ve organizma ona tepki gösterir. (U-T) Edimsel davranışta önce tepki yapılır sonra tepkinin doğurduğu uyarıcı gelir. (T-U) Klasik ve edimsel koşullama arasındaki en önemli fark, klasik koşullanmanın otonom sinir 6 / 8
sistemi tarafından yönetilen davranışlarla (salya salgılama, kalp atışı, duygusal tepkiler ve diğer otomatik vücut tepkileri gibi), edimsel koşullanmanın istemli kaslarla yapılan bilinçli ve istekli davranışlarla ilgili olmasıdır. Başka bir deyişle klasik koşullanma, refleksif davranışlarla, edimsel koşullama bilinçli ve kasıtlı davranışlarla ilgilenir. İnsanlar çevrelerinde bulunan çeşitli nesnelerle etkileşim kurarak farklı davranışlarda bulunurlar. Thorndike'ın çalışmalarından hareket eden Skinner, organizmanın davranışlarını uyarıcılara karşı gösterilen otomatik bir tepki olmaktan çok kasıtlı olarak yapılan hareketler olarak kabul etmektedir. İnsanların herhangi bir ihtiyaç durumunda organizmanın kendiliğinden ortaya koyduğu davranışlara edim adı veren Skinner, bu edimlerin, onları izleyen sonuçlardan etkilendiğini ileri sürmektedir. Skinner in geliştirdiği edimsel koşullanmaya göre edimsel davranış; bilinen bir uyarıcı tarafından oluşturulmaz; organizma tarafından ortaya konur ve sonuçları tarafından kontrol edilir (Yeşilyaprak, 2005). Skinner edimsel koşullanmayı gerçekleştirmek için skinner kutusu adını verdiği özel bir kutu hazırlamıştır. Skinner aç bıraktığı fareyi içine pedal yerleştirdiği bir kutuya koymuştur. Düzeneğe göre pedala basıldığında dışardan içeriye yiyecek düşmektedir. Ayrıca kutunun içinde bir ışık ve elektrik düzeneği bulunmaktadır. Fare kutunun içine konulduğunda önce sağa sola bakar, gezer, etrafı iyice tanımaya çalışır. Bu arada tesadüfen manivelaya da basar. Bunun sonucunda bir yiyecek parçası aşağıya düşer. İlk denemede manivelaya basışıyla yiyecek arasında bir bağlantı kuramaz. Daha sonra tekrar tesadüfen manivelaya bastığında tekrar yiyecek düşer. Birkaç denemeden sonra fare manivelaya basışıyla yiyecek arasındaki bağlantıyı kurar. Artık yiyecek alabilmek için sık sık manivelaya basmaya başlar. Edimsel koşullanma gerçekleşmiştir. 7 / 8
Deneydeki kutudaki elektrik düzeneğini ayarlar ve fare kutu aydınlıkken manivelaya bastığında yiyecek gelmez. Fare bundan sonra kutu karanlıkken manivelaya basması gerektiğini öğrenmiştir. Fare manivelaya bastığında yiyecek almıştır. Yiyecek onun için bir ödüldür ve bu vasıtayla davranışı pekiştirmiştir. Fare manivelaya bastığında ona yiyecek verilmezse ve bu durum birkaç kez tekrarlanırsa fare artık manivelaya basmaktan vazgeçer. Bu duruma davranışın sönmesi denir. 8 / 8