alan makalelerinden yararlanılmıştır:

Benzer belgeler
H İ K Â Y E A N L A T I H İ K Â Y E ETME

II) Hikâye Dışı düzlemi

HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 :

EDEBÎ ESERLERDE ZAMAN 1

BAĞLI SÖZCE ve KOPMUŞ SÖZCE

BİR METİN ANALİZİ MODELİ

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Metin Edebi Metin nedir?

S Ö Y L E M ( DİSCOURS ) ve A N L A T I ( RECİT ) Ü Z E R İ N E

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 6. SINIF TÜRKÇE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

KAVRAMLARIN ANLAMINI KARŞITLARI BELİRLER

1) Okuma 1.1. Okumanın Öğeleri:

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF TÜRKÇE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI 8. SINIF TÜRKÇE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ DERS SAATİ

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

Edebi metin, dilin estetik amaçla kullanıldığı metindir. Bir Metnin Edebi Oluşunu Şu Şekilde özetleyebiliriz:

6. SINIF TÜRKÇE DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

1 Yves Reuter, İntroduction a l analyse du Roman, Bordas, Paris, 1991, s.37.

Yahut İLETİŞİMİN TEMEL ELEMENTLERİ

7. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

METİNDE KATILANLAR (ACTANTS) NASIL BULUNUR? -BİR UYGULAMA-

METİNLERİ SINIFLANDIRILMASI

E D E B Î ESERLERDE B A K I Ş A Ç I S I K İ M G Ö R Ü Y O R? 1 1

HER CÜMLEDE ÜÇ ZAMAN VARDIR

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır.

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

T.C. MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Bir metni analiz etmek demek, metindeki düşünce ve duyguları kavramaya çalışmak ve yazarın bu düşünceleri nasıl ifade ettiğini, duygularını dilin

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

KAZANIMLAR OKUMA KONUŞMA YAZMA DİL BİLGİSİ

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ ÖĞRETİM PROGRAMI

8. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

1)YENİ BİR KAVRAM: ANLATISALLIK ( Tahkiyevilik / narrativité ) (Okumak için: )

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

ÖZEL ÖĞRETİM KURSU TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI-I ÇERÇEVE PROGRAMI. :Tercih Özel Öğretim Kursu :Kesikkapı Mah. Atatürk Cad. No.

PLEVNE ORTAOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI TÜRKÇE DERSİ 6. SINIF ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI KAZANIMLAR OKUMA DİNLEME KONUŞMA YAZMA DİL BİLGİSİ

YAZI TÜRLERİ ŞENDA SOLMAZ KONUSUNU YAŞAMDAN ALAN YAZI TÜRLERİ OLAY YAZILARI

Bir cümledeki konu ve haber nasıl bulunur? :

Yukarıdaki metinde sadece olaylar anlatılmış, çevre ile ilgili tasvirler ve konu ile ilgili açıklamalar yapılmamıştır. Anlatım tamamen birinci

JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI. Hazırlayan: Rabia ARIKAN

REHBERLİK VE İLETİŞİM 8

..OKULU ÖZEL EĞİTİM SINIF I. EĞİTİM-ÖĞRETİM YLILI HAFİF DÜZEYDE ZİHİNSEL ENGELLİLER; SINIFLAR TÜRKÇE DERSİ ÇERÇEVE PLANI

5. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

TÜRKÇE haftalık ders sayısı: 5; 18 hafta içerisinde yıllık toplam 90 ders saati

1-Anlatım 2-Soru ve Cevap 3-Sunum 4-Tartışma

LYS. Lisans Yerleştirme Sınavı. Öğretmenin defteri

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

BASKETBOLCU AHMET İLKÖĞRETİM 1. SINIF. Gülşen DEMİR Porsuk İlkokulu /Odunpazarı /ESKİŞEHİR

ÖĞRETİM YILI 1. SINIF TÜRKÇE ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK DERS PLANI

7. SINIF TÜRKÇE DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

ÖZEL ATACAN EĞİTİM KURUMLARI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

PENTRU DISCIPLINA LIMBA ŞI LITERATURA TURCĂ MATERNĂ


3. HAFTA YAZI DİLİ VE ÖZELLİKLERİ

SORU : CEVAP: SORU: CEVAP:

a) FİGÜRLER DÜZLEMİ ÖRNEK: Aşağıdaki metinde figürler düzlemi kırmızı ile gösterilmiştir:

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10.SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

TÜRKÇE MODÜLÜ BİREYSEL EĞİTİM PLANI (TÜRKÇE DERSİ) (1.ÜNİTE) GÜZEL ÜLKEM TÜRKİYE

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

Kübra YILMAZ, Yudum HACIOĞLU, Kadri ŞAHİN, Abdülkadir Arslan

GUY de MAUPASSANT ın FANTASTĐK MASALLARININ ŞEKĐL OLARAK ĐNCELENMESĐ * Dr. Ali BÜYÜKASLAN

Ecevit, Yıldız, Türk Romanında Postmodernist Açılımlar, İstanbul 2001, İletişim Yay.

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI KDZ.EREĞLİ ANADOLU LİSESİ 11. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI

yararlandığı ve aralarındaki etkileşimin niteliği üzerinde durulur. 8

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ARAPÇA IV DKB

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ SOSYAL BİLİMLER VE TÜRKÇE EĞİTİMİ BÖLÜMÜ TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ LİSANS PROGRAMI (I. ÖĞRETİM)

SEYYİT MAHMUT HAYRANİ ANADOLU LİSESİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI

10-11 YAŞ GRUBUNUN ANNE BABASI OLMAK

T.C. NEVŞEHİR HACI BEKTAŞ VELİ ÜNİVERSİTESİ. Fen Edebiyat Fakültesi Dekanlığı İLGİLİ MAKAMA

Kısa Dönemli Amaç Davranışlar Araç Gereçler

GENEL İNGİLİZCE PROGRAMI AVRUPA DİL PORTFOLYOSU

Sunum Teknikleri Eğitimine HOŞ GELDİNİZ. Program. Neler bilmem gerekir?

TÜRKÇE 6. sınıf Haftalık ders sayısı 5, yıllık toplam 90 ders saati (öğrenim 18 haftada gerçekleşecektir)

2016 EYLÜL MUSTAFAKEMALPAŞA / BURSA T.C. MUSTAFAKEMALPAŞA İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ DİL VE ANLATIM DERSLERİ UYGULAMA SINAVI YÖNERGESİ

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM 6. SINIFLAR FEN BİLİMLERİ DERSİ İL GENELİ I. ORTAK YAZILI SINAVI BELİRTKE TABLOSU

Teori (saat/hafta) Yerel Kredi Türkçe Dil Becerileri II TRK Yarıyıl 2/14 2/14 3 3

BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ TÜRKÇE DERSİ EĞİTİM PLANI

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Uluslararası Almanca İşletme İngilizce III AFEC Ön Koşul Dersleri AFEC 362

TEDU EPE. B. Yazma 25% C. Dil Kullanımı 25%

..OKULU ÖZEL EĞİTİM SINIF I. EĞİTİM-ÖĞRETİM YLILI HAFİF DÜZEYDE ZİHİNSEL ENGELLİLER; SINIFLAR TÜRKÇE DERSİ ÇERÇEVE PLANI

Resimde kompozisyon, sınırlı bir alanda (resim kağıdı) biçimleri (forme) düzenleme sanatıdır.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ÖZEL BİLGE OKULLARI 3. SINIFLAR ŞUBAT AYI BÜLTENİ

BEP Plan Hazırla T.C Ceyhan Kaymakamlığı ALTI OCAK MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ Müdürlüğü Edebiyat Dersi Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı

DERS PLANI DEĞİŞİKLİK SEBEBİNİ İLGİLİ SÜTUNDA İŞARETLEYİNİZ "X" 1.YARIYIL 1.YARIYIL 2.YARIYIL 2.YARIYIL. Kodu Adı Z/S T+U AKTS Birleşti

İDV ÖZEL BİLKENT ORTAOKULU SINIFLARINA KONTENJAN DAHİLİNDE ÖĞRENCİ ALINACAKTIR.

CÜMLENİN ÖGELERİ YÜKLEM / ÖZNE

Bernard Pottier e göre Dilbilimsel İşaret: Sem, Semem, Klasem:

DR. MUHAMMED HÜKÜM ÜN ŞAİR - SOSYOLOG: KEMAL TAHİR ADLI ESERİ ÜZERİNE

ÇÖZÜMLÜ ÖRNEK 3.5 ÇÖZÜM

KKTC de ilkokulda zihin engelli öğrencilere okuma öğretiminde uygulanan yöntem cümle çözümleme yöntemidir. Bu yöntem Türkiye deki Eğitim Uygulama

11. HAFTA 2.ARAŞTIRMA İNCELEME YAZILARI

EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU 27. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ EDEBİYATTA GENÇ OLMAK CAK 2018

Transkript:

HİKAYE ETME SESİ 1 (VOİX NARRATİVE) : KİM KONUŞUYOR? Prof. Dr. Rıza FİLİZOK Bir hikâyede kim konuşuyor? sorusuna doğru bir cevap verebilmek için G. Genette tarafından ortaya konan hikâye (l histoire), hikâye etme / tahkiye (narration) ve anlatı (récit) ayırımını daima göz önünde bulundurmak gerekir: Bir hikâyenin yaratılması üç safhayı içerir: Önce bir hikâye bulunur. Sonra soyut bir nitelik taşıyan bu hikâye, hikâye etme yoluyla somut bir hale getirilir. Böylece olaylar ile zaman-mekan dünyasına yerleştirilmiş olan şahıslar sözce halinde ortaya çıkar. Bu ikinci safha, hikâye etme dir. Bu hikâye etme sonucunda ortaya çıkan metin ise anlatı dır. Demek ki hikâye, hikaye etme yoluyla sözce haline getirilir, sözce haline gelen hikâye ise artık bir anlatıdır. Burada dikkat edilmesi gereken şey şudur: Sözce haline getirmek için bir sözceleme halinin ve bir konuşanın bulunması gerekir. Yani ortada anlatılmış olan bir şey varsa (hikâye etme sözceleri) bunun nerede ve kim tarafından anlatıldığını da bilmemiz gerekmektedir. Teknik terimleriyle söyleyecek olursak ortada hikâye etme sözceleri varsa, bu sözceleri yaratan bir hikâye etme (narration) işinin ve bir sözceleme halinin de bulunması gerekir. Hikâye etme işi nerede ve kim tarafından yapılmıştır? Hikâye etme sesi kime aittir? Anlatıda okuduğumuz 1 Bu yazıda, Jean Kaempfer ve Filippo Zanghi nin La voix narrative adlı şu kaynakta yer alan makalelerinden yararlanılmıştır: http://www.unige.ch/lettres/framo/enseignements/methodes/vnarrative/html.

cümlelerin sahibi kimdir? İşte burada cevabını arayacağımız soru budur. Anlatıda Kim konuşuyor? sorusunun cevabını bulabilmek için üç tip anlatıcı arasındaki ilişkileri kavramak ve aralarındaki farkları anlamak gerekmektedir. Bunlar, yazar, anlatıcı ve şahıstır. Çünkü bir metinde bunların üçü de konuşabilir. Yazar ve anlatıcı daima farklı varlıklar mıdır? Anlatıcı aynı zamanda hikâyenin içinde yer alan bir şahıs olduğunda nasıl bir durum ortaya çıkmaktadır? Bir hikayede farklı düzlemler bulunduğunda hikâyenin içi ve dışı ne anlama gelmektedir? Nihayet hikâyenin zamanı problemi de işin içine girmektedir: Hikâyenin zamanı ile hikâye etme işinin (akt) zamanı birbirinden nasıl ayrılacaktır? Bu sonuncusu, hikâyenin değil konuşmanın zamanıdır. DİLBİLGİSİ AYIRIMI : İKİ TİP ANLATICI Anlatıcı meselesini çözmek isteyen araştırmacıların başvunduğu yollardan birisi metindeki dilbilgisi belirtilerinden yararlanmaktır. Anlatıların genel olarak ya birinci şahısla ya da üçüncü şahısla yapıldığı görülmüş ve buradan iki tip anlatıcı olduğu sonucuna varılmıştır: 1) Anlatıcı, I. ŞAHIS ile anlatır: Böyle bir anlatımda I. Şahıs kullanılır ve anlatıcının izleri bulunur (ben, bana...), o, kendisini gizlemez. Bu durumda alatıcı anlatılan hikâyenin bir şahsıdır yahut da bir şâhididir. Hikâye etme, bir şahsın gözünden yapıldığından bir iç bakış açısı, iç odaklanma ortaya çıkar. Eser otobiyografik ise anlatıcı, doğrudan yazardır. 2) Anlatıcı III. ŞAHIS ile anlatır: Anlatıcı üçüncü şahısla hikâye eder (o, onlar...). Bu durumda bakış açısı değişebilir. Birincisine örnek olarak şu metin verilebilir: Biraz düşününce anlıyorum ki hayat artık yaşanabilecek gibi değil. Akşam potinlerimi boyatırken boyacıya ustasından ayda kaç kuruş aldığını sordum. -Yirmi lira! dedi. On altı yaşında bir çingene çocuğu! Ben otuz bir yaşında, naz ve naim içinde büyümüş tarihî bir ailenin evlâdı karımla çocuğumla on beş lira içinde nasıl geçinebilirdim. Ömer Seyfettin, Nokta, Niçin Zengin Olmamış, 1956 s.48

İkincisine örnek olarak şu metin gösterilebilir: Cabi Efendi, öyle her ihtiyar gibi sabahtan akşama kadar evinde pineklemezdi. Vâkıa yine ciddî bir işe elini sürmez; Yiyeceğim var, içeceğim var! İş benim neme gerek? derdi. Amma her sabah güneş doğmadan kendini sokağa atardı. Ömer Seyfettin, İlk Düşen Ak, Mermer Tezgâh, 1945, s.20 Birinci örnekte ben şahıs zamiri ve -im şahıs eki bize anlatıcıyı göstermektedir. Buna karşılık ikinci örnekte anlatıcının izleri yoktur. Dilbilgisine dayanan bu ayırım doğru olmakla birlikte her zaman yeterli olamamaktadır, bundan dolayı bu ayırımdan yararlanırken bazı özel durumları daima göz önünde bulundurmak gerekir. Bir Anlatıcı anlatılan hikâyede ya yer alır ya almaz; diğer taraftan hikâyenin ya bir kahramanıdır, ya da bir kahramanı değildir. (Unutmamak gerekir ki anlatıcının bir hikâyede yer alması, onun hikâyenin bir kahramanı olduğu manasına gelmez.) Bu durumda temel olarak dört tip anlatıcı ortaya çıkar: 1) Metin dışı anlatıcı diégèse dışı (extradiégétique): Anlatılan hikâye dünyası nın dışında olan anlatıcıdır. Anlatıcı bu durumda hikâyeye göre daha üst düzlemdedir. 2) Metin içi anlatıcı diégèse içi (intradiégétique): Anlatılan hikâye dünyâsı nın içinde olan anlatıcıdır. Anlatıcı, şu yahut bu şekilde hikâye dünyasının içindedir. 3) Hikâye dışı anlatıcı (hétérodiégétique): Anlatılan hikâyenin bir şahsı olmayan bir anlatıcıdır. Anlatıcı bu durumda kendisini bir ben anlatımıyla ortaya koymaz. 4) Hikâye içi anlatıcı (homodiégétique): Anlatılan hikâyenin bir şahsı olan anlatıcıdır, kendisini ben olarak ortaya koyar. Bu durumda anlatıcı hikâyenin ikinci dereceden bir kahramanı olabilir, anlatıcı aynı zamanda hikâyenin baş kahramanı ise otodiegetik anlatıcı adını alır.

Bu ayırımlardan ilk ikisi, Anlatıcı hikaye dünyasının içinde midir? sorusuna cevaptır. Bu ayırımlardan son ikisi ise Anlatıcı hikâyenin kahramanlarından birisi midir? sorusuna cevaptır. Öyleyse bir hikâyenin anlatıcısını incelerken sorulacak temel iki soru bunlardır. Meselâ Homère, Odyssée de bir metin dışı anlatıcıdır, buna karşılık Şehrázat, Binbir Gece Masalları nda metin içi anlatıcıdır. Diğer taraftan ikisi de hikâyenin kahramanı olmadığından hikâye dışı anlatıcıdır. Aynı şekilde Lesage ın Gil Blas ı, bir metin dışı anlatıcıdır; Eugene Fromentin in Dominique i, bir metin içi anlatıcıdır ama ikisi de hikâyelerinin kahramanı olduklarından birer hikâye içi anlatıcı dır. Bütün bunları şöyle bir tablo ile gösterebiliriz: DÜZLEM Metin Dışı Anlatıcı Metin İçi Anlatıcı İLİŞKİ Hikâye Dışı Anlatıcı (hétérodiégétique) Hikâye İçi Anlatıcı (homodiégétique): (extradiégétique) HOMERE (Odyssée) GİL BLAS (Lesage ın romanı) (intradiégétique) ŞEHRAZAT (Binbir Gece Masalları) DOMİNİQUE (E.Fromentin in Romanı) ANLATICIYI BELİRLEMEDE BAZI İP UÇLARI Anlatıcıyı şu noktalara dikkat ederek belirleyebilirsiniz: I) I. Şahısla yazılmış metinlerde: a) Ben zamiri, eğer yazar kendi hikâyesini yahut şahidi olduğu olayları anlatıyorsa doğrudan doğruya yazar ı gösterebilir. Otobiyografik eserlerde, günlüklerde, anı yazılarında ben zamiri yazarı gösterir. b) Ben zamiri, bu metinlerde bazen yazarı değil, hikâyeyi anlatan anlatıcı-yazar ı gösterebilir.

Bu iki durumda anlatıcı sadece gördüğü, bildiği, anladığı olguları bilir, bilgisi sınırlıdır, özneldir. Bu metinlerde iç bakış açısı vardır. II) III. Şahısla yazılmış metinlerde: Bu metinlerde anlatıcı, hikâyenin bir şahsı değildir ve genellikle Tanrısal bakış açısına sahiptir. Bundan dolayı bu metinlerde değişik bakış açıları bulunabilir. Bu metinlerde: a) Anlatıcı olayları sadece gözleyen birisi olabilir. Bu durumda metinde dış bakış açısı vardır. b) Anlatıcı olayları hikâyenin kahramanlarından birisinin gözünden anlatabilir. Bu durumda iç bakış açısı vardır. c) Anlatıcı, hikâyeyi anlatmayı bırakıp yorumlar yapabilir, okuyucuya seslenebilir. Anlatıcı bu durumda anlatma görevini bırakmış, yorumlama görevini yüklenmiştir. Anlatıcı yorumlama görevini yaparken üçüncü şahısla anlatımdan birinci şahısla Ben li bir anlatıma geçebilir. ANLATICI ve YAZAR Bir hikâye birinci şahıs ağzından anlatılmışsa (ben), okuyucular çok zaman, hikâyeyi anlatanın metnin yazarı olduğunu düşünürler: Geçen sene bir gün arkadaşım Sermet le Şişli ye doğru gidiyorduk. Birdenbire karşımıza Efruz Bey çıktı. Koltukları, cepleri kitap doluydu. Sanki bizi görmedi. Dalgın dalgın yanımızdan geçiyordu. Sermet: -Bonjur Efruz! Bu ne acele!... Diye haykırdı. Ömer Seyfettin, Gizli Mabet, Tam Bir Görüş, 1945, s.82.

Bir çok okuyucu yukarıdaki metni okuyunca bu sözleri Ömer Seyfettin in söylediği görüşüne kapılabilmektedir. Aslında burada konuşan Ömer Seyfettin değil, hikâyenin kahramanlarından birisi olan anlatıcı dır. Balzac, le Lys dans la valée adlı eserinin ön sözünde bazı okuyucuların yazar ile anlatıcıyı birbirinden ayırmamalarından yakınır ve bunları birbirine karıştırmanın çok gülünç neticeler doğurduğunu söyler; okuyucuların yazar, anlatıcı ve şahısları birbirinden ayırt etmelerini ister. Bu dünceleri ile Balzac hayâlî bir anlatının hikâye etme hâli ile yazma hâli ni birbirinden ayırmış olmaktadır. Yazma hâli, yazarın okuyucuya seslendiği andır, hikâye etme hâli ise anlatıcının dinleyiciye seslendiği andır ve bu iki zaman birbirinden farklıdır. Bu iki hâli birbirinden ayırmamız için mantıkî, psikolojik ve hukukî sebepler vardır: Yazarla anlatıcıyı birbirinden ayırmamız gerektiğini gösteren mantıkî olgulara bir örnek verelim. Bir yazarın 2000 yılında bir eser yazdığını ve 2010 yılında öldüğünü düşünelim: Bu eserin anlatıcısının da bize 2020 yılında olanları (-di li geçmiş)li bir anlatımla anlattığını düşünelim. Buradan rahatlıkla anlatıcının 2020 den sonra hayatta olan hayâlî bir kahraman olduğunu söyleyebiliriz. Yani yazarla anlatıcı kahramanın farklı zamanlarda yaşadığını farkederiz. Buradan çıkarılacak netice şudur: Anlatıcı, asla yazar değildir, anlatıcı yazar tarafından yaratılmış, icat edilmiş bir roldür. Öyleyse anlatıcının ve onun muhatabı olan dinleyicinin hayâli birer rol olduğu daima göz önünde bulundurulmalıdır. Psikolojik yönden bakıldığında da yazar ve anlatıcıyı birbirinden ayırmamız gerektiği ortaya çıkmaktadır. Yazarlar çok zaman iki ben i, sosyal ve günlük ben ile yaratıcı ben i ayırma eğilimindedir. Meselâ Proust, hikâyeleri yaratan ben in günlük, sosyal ben den farklı olduğunu savunur. Sanat eserlerinde bazen yazarın isteklerinden, şuurlu niyetlerinden farklı bir ben in ortaya çıkabildiği görülmektedir. Birçok yazar biyografik ben ile yaratıcı ben in birbirinden farklı olduğunu söylemektedir. Paul Auster, Kendimle kitaplarımı yazan adam arasında büyük bir fark var. Günlük hayatta ne yapacağımı azçok biliyorum, fakat yazarken tamamen ortadan çekiliyorum ve anlattığım hikâyenin nereden geldiğini bilmiyorum. demektedir. Bunların dışında edebiyat kuramcıları ve tenkitçileri de bu iki ben i birbirinden ayırmak gerektiğini açık bir şekilde ortaya koymuşlardır: Psikanalitik tenkit ve ideolojik tenkit, biyografik ben ile yaratıcı ben arasındaki fark üzerinde ısrarla durur. Bu araştırmalar sonucunda ilgi çekici sonuçlara ulaşılmıştır: Bunlardan birisi, meselâ Balzac ın kralcı ifadelerine rağmen koyu bir cumhuriyetçi olduğunun ortaya konulmasıdır. Sainte-Beuve,

edebî eserleri yazarlarının hayatıyla açıklamaya çalışıyordu; ancak günümüzde bunun pek de doğru bir görüş olmadığı anlaşılmıştır. Nihayet yazarın ben i ile anlatıcının ben inin ayrılması bazen hukuk yönünden de gerekli olmaktadır. Bu iki ben in birbirinden ayırt edilememesi, edebî eserler hakkında açılan hukukî davalarının özünü oluşturur. Benveniste, yaptığı araştırmalarda esas olarak iki tip sözceleme sistemi, sözceleme düzlemi olduğunu farketti. Bunlardan birincisi tarihî sözceleme, diğeri söylem sözcelemesi adını alır. Fransızcada Türkçe nin aksine -di li geçmiş yani görülen geçmiş zaman ı ifade etmek için iki ayrı zaman vardır: Bunlardan birisi yazıya has olan passé simple, diğeri konuşmaya has olan passé composé dir. Benveniste, tarihî sözceleme ve söylem sözcelemesi ayırımını esas olarak bu gramer özelliğine dayanarak yapmışsa da aynı ayırım olgunun özü aynı kaldığından rahatlıkla Türkçe ye de uygulanabilir niteliktedir. Bundan dolayı biz burada tarihî sözceleme ve söylem sözcelemesi ayırımını Türkçenin niteliklerini göz önünde bulundurarak yapacağız: ANLATICI ve SÖZCELEME TİPLERİ TARİHÎ SÖZCELEME / SÖYLEM SÖZCELEMESİ Tarihî sözceleme, tarihçilerin, hikâye ve romancıların kullandıkları ifâde biçimidir. Bu metinlerin belirgin niteliği yazarın kendisini pek ortaya çıkarmaması, gizlenmesidir. Teknik terimleriyle söyleyecek olursak, bu yazılarda sözceleme anının öznesi adeta ortadan silinmiştir. Sözcelerde anlatıcının izleri pek görülmez. Anlatım adeta kendiliğinden oluyormuş hissini uyandırır. Buna karşılık söylem sözcelemeleri nin belirgin niteliği yazarın kendisini gizlememesidir. Bunlarda sözceler, sözceleme anının izlerini taşırlar, Ben ve sen gibi şahıs zamirleri kullanılır, deiktik déictique zaman ve mekan belirticileri bulunur, yani anlamını kullanıldığı yerden alan şimdi ve burada gibi ifadeler görülür. Başka bir ifadeyle bunlar bağlı sözce lerdir. Söylem, sadece sözlü olmaz, yazılı olan anlatılar da aşağıdaki hallere bağlı olarak söylem içerebilir: 1) Anlatıcı, sözü kahramanlara bıraktığı zaman metne bir söylem girmiş olur. 2) Anlatıcı, anlatı içinde kendi duygularını ve yorumlarını ifade ettiğinde metne söylem girmiş olur.

ANLATICI ve HİKÂYE ETME ZAMANI (le temps de la naration) Hikâye etme (narration), bir anlatı yaratma işinin ( fiction) önemli bir parçasıdır. Bir yazıda bazı dil belirtilerine bakarak hikâye edişin izlerini bulmak mümkündür. Araştırmacının görevlerinden birisi, hikâye ile hikâye etme ve hikâye etme ile anlatı arasında kurulmuş olan ilişkileri gözlemlemektir. Önce birincisini ele alalım: Hikâye etme sırasında hikâye etme zamanı nın yarattığı bakış açısı ile şahısların bakış açısı arasında bir uyum sağlanır. Her hikayede öncelikle birbirinden ayrılması gereken iki zaman vardır: Olayların, hikâyenin zamanı ve hikâye etme zamanı. Bir anlatıcı bize ya olup bitmiş olayları, ya olmakta olan olayları ya da olacak olayları anlatır. Bir de araya ilave etmek istediği, eklediği şeyleri anlatabilir. Buradan da anlatıcının anlatma zamanına bağlı olarak dört hikâye etme tarzı ortaya çıkar: 1.Sonradan Hikâye Etme (La narration ultérieure ): Anlatıcı geçmiş zamanda olup bitmiş şeyleri hikâye eder. 2.Önceden Hikâye Etme ( La narration antérieure) : Anlatıcı daha sonra olacak olayları hikâye eder. 3. Eşzamanlı Hikâye Etme (La narration simultanée) : Anlatıcı olmakta olan olayları anında hikâye eder. 4.Çift zamanlı Hikâye Etme (La narration intercalée): Yukarıdaki birinci ve ikinci tip anlatımların birlikte kullanılmasıdır. Anlatıcı önce geçmiş olayları anlatır, sonra aynı olaylarla ilgili kendi yazma zamanına bağlı olan izlenimlerini dile getirir. Yani anlatıcı olayları kendine ve çağına göre yaptığı yorumları araya sıkıştırarak anlatır. İlk üç hikâye etme tarzı şöyle bir kronoloji ortaya çıkarır:

1) Anlatma anı, çok zaman anlatılan olaylardan sonradır. Yazarlar ve anlatıcılar çok zaman olup bitmiş bir olayı hikaye ederler: Olayların zamanı Hikâye etme anı 2) Bazen olaylar oluş anıyla aynı zamanda yani eşzamanlı olarak anlatılırlar. Bu tip bir anlatım okuyucuda gerçeklik duygusu uyandırır: Olayların zamanı Hikâye etme anı 3) Bazen gelecek ile ilgili eserlerde anlatı anı önce, olaylar sonradır. Hikâye etme anı Olayların zamanı Anlatıcı bu tarzlardan birisini seçmekle hikâye etme anı ile olayların zamanı arasında anlaşılabilir kronolojik bir ilişki kurmuş olur. Bunlar anlatıcının hikâyeyi hangi zamanın içinden gördüğünü, olaylara hangi zaman perspektifinden baktığını, zamansal bakış açısının ne olduğunu gösterir. Ayrıca olayların zamanı ile anlatıcının anlatma zamanını birbirinden ayırt etmemizi sağlar. Zamansal mesafe (distance temporelle) denilen şey de işte budur. Bu iki zaman arasında fark bulunup bulunmaması, fark varsa bu farkın çok büyük olup olmadığının tespit edilmesidir. Zamansal mesafenin tespit edilmesi, eserin nitelikleriyle ilgili sağlam görüşlere ulaşmamıza yardımcı olmaktadır. Meselâ bu fark ne kadar büyükse yazar da o ölçüde inandırıcılığını kaybetmektedir.

ANLATICININ ÖZNELLİĞİ (SUBJECTİVİTÉ): Anlatıcı, kendisini gizlese de açıkça gösterse de duygu ve fikirleri hikâyeye az çok yansır. Anlatıcı metinde kendisini ben olarak ifade ediyorsa, deiktik ifadeler kullanıyorsa, böyle bir metinde öznellik ağır basacaktır. Anlatıcının kendisini gizlediği realist romanlarda dahi anlatıcının öznel tutumunun izleri görülür. Bir metindeki soru cümleleri, ünlemler, küçültücü yahut yüceltici sıfatlar, yazının tonu (ironi), teşbih ve istiareler hem anlatıcının farkedildiği yerlerdir, hem anlatıcının öznelliğinin sığındığı, gizlendiği yerlerdir. Bir yazıda bu unsurları araştırarak anlatıcının tutumunu kolayca tespit edebiliriz. Anlatıcının yorumları, açık yahut kapalı olabilir. Anlatıcılar hikâye ile ilgili yorumlar yaptıkları gibi hikaye etme yahut metin ile ilgili yorumlar da yapabilir. Kapalı yorumlar, anlatıcı ile dinleyicisi arasında ortaya çıkar. Meselâ anlatıcının yaptığı ironiler dinleyiciye, dolayısıyle okuyucunun kavramasına yöneliktir. Madame Bovary romanındaki Leon, onun ruhunun yüceliğine ve eteklerinin dantellerine hayran oluyordu. ironisi anlatıcının kapalı, dolaylı ve okuyucunun anlayışına terk edilmiş bir yorumudur. http://www.ege-edebiyat.org