Psikotik depresyon, DSM-IV'de Major Depresif

Benzer belgeler
Major depresif bozukluk tam olarak iyileþebildiði

Psikotik Depresyonun Farmakolojik Tedavisi. Dr. Abdurrahman Altındağ, Dr. Mustafa Özkan 1

Bipolar Bozukluk Baþlangýç Yaþýnýn Klinik ve Gidiþ Özellikleriyle Ýliþkisi

Açıklama Araştırmacı: YOK. Danışman: YOK. Konuşmacı: YOK

PSİKOFARMAKOLOJİ 6. Duygudurum Bozuklukları Tedavisi Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül. HKU, Psikoloji YL, 2017 Bahar.

Yineleyici ve Tek Dönem Major Depresif Bozukluðu Olan Hastalarýn Kiþilik ve Affektif Mizaç Özellikleri

Þizofreni ve Cinsiyet: Baþlangýç Yaþý ve Sosyodemografik Özellikler

Dr.ERHAN AKINCI 46.ULUSAL PSİKİYATRİ KONGRESİ

Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı. Doç.Dr.Vesile Altınyazar

BİPOLAR YAŞAM DERNEĞİ Bipolar II Bozukluk

Çekirdek belirtileri açýsýndan duygulaným alanýnda. Birinci Basamakta Depresyon: Tanýma, Ele Alma, Yönlendirme. Özet

Þizofreni özellikle düþünce, algý ve duygulaným

Clayton P, Desmarais L, Winokur G. A study of normal bereavement. Am J Psychiatry 1968;125: Clayton PJ, Halikes JA, Maurice WL.

Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı. Doç.Dr.Vesile Altınyazar

Ciddi depresif bozukluklar, týp tarihinde en

DEPRES DEPRE Y S O Y NDA ND PSİKOFARMAKOTERAPİ

OKB DE KOMORBİDİTENİN VARLIĞI TEDAVİYİ NASIL ETKİLER? Dr.Abdulkadir Tabo

Larson'un 1960'larda veciz olarak belirttiði gibi,

1960'lardan Günümüze Depresyonun Epidemiyolojisi, Tarihsel Bir Bakýþ

YENÝ YAYINLARDAN ÖZETLER

Sosyal Kaygý Bozukluðu ile Panik Bozukluðu Olgularýnýn Demografik ve Bazý Klinik Özellikler Açýsýndan Karþýlaþtýrýlmasý

Nöroloji servisine yatan hastalarda yüksek oranda psikiyatrik hastalıklar görülür. Prevalans %39-64 arasındadır.

Depresyon alt tiplemesinde en çok kabul edilen

Psikiyatrik literatürde 1800'lerden beri görünmekte

Psikiyatrik Bozukluklarda Uyku Çalýþmalarý

Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu (DEHB)

Bir Psikiyatri Kliniðinde Yatarak Tedavi Gören Geç Baþlangýçlý Þizofreni Hastalarýnýn Klinik ve Sosyodemografik Özellikleri

Son yýllarda teknolojinin ve yaþam kalitesinin

Eþtaný (komorbidite), iki ya da daha fazla. Depresif Bozukluklarda Eþtaný (Komorbidite) Özet

Ýntiharýn Nörobiyolojisi #

Þizofreninin Erken Döneminde Klinik Özellikler ve Tedavi Ýlkeleri

Suç işlemiş bipolar bozukluklu olgularda klinik ve suç özellikleri: BRSHH den bir örnek. Dr. Tuba Hale CAMCIOĞLU

Yeme Bozukluðu ve Bipolar Bozukluk Birlikteliði

DSM-II'de kronik depresyonlar kiþilik bozukluklarý. Distimik Bozukluk. Özet

SUNUM PLANI. Genel değerlendirme EKT TMU tdcs

Manyetik Rezonans ve Bilgisayarlý Tomografi Öncesi Hastalarda Anksiyete ve Depresyon

DEPRESYONDA BİPOLAR UNİPOLAR AYRIMI: KESİTSEL, KARŞILAŞTIRMALI BİR SINIFLANDIRMA ÇALIŞMASI

Subklinik Hipotiroidili Hastalarda Tiroid Replasman Tedavisinin Anksiyete ve Depresyon Düzeylerine Etkisi

Bipolar bozuklukta bilişsel işlevler. Deniz Ceylan 22. KES Psikiyatride Güncel Oturumu Nisan 2017

Bipolar bozukluğun ve şizofreninin remisyon ve psikotik belirtili dönemlerindeki hastaların bilişsel işlevler açısından karşılaştırılması

Klinik Psikoloji: Ruh Hali Rahatsızlıkları. Psikolojiye Giriş. Günümüz Kriterleri. Anormallik nedir?

Açıklama Araştırmacı: YOK. Danışman: YOK. Konuşmacı: YOK

Gündüz Aşırı Uykululuğun Psikiyatrik Nedenleri ve Tedavileri

Depresif Bozukluklarda Risk Etkenleri


Ýnme Sonrasý Depresyon

Bir psikiyatri kliniði yataklý birimi hastalarýnda. birlikteliði: Retrospektif bir çalýþma

AĞIR ŞİDDETTE DEPRESYON SAĞALTIMI

Ýnsanlýk tarihi kadar eski olan depresif bozukluðun. Depresyon Etiyolojisi. Özet

Anksiyete Bozukluklarının Tedavisinde Antidepresanlar. Doç Dr Selim Tümkaya

Bölüm: 11 Manik Depresyona Özel İlaç Fikri

Psikiyatrik bozukluklarýn kaynaðý tartýþýlýrken

Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır.

Anksiyete Bozukluðu ve Depresyonun Tanýsal Ýliþkileri

Dirençli Depresyonlarýn Tedavisi

Duloksetin: Klinik Kullanýmý

Antidepresan Güçlendirme Tedavileri

Þizofreninin klinik özelliklerini anlatan kitap ya

Affektif bozukluklarýn etiyoloji, taný ve tedavisi

YENÝ YAYINLARDAN ÖZETLER

Týp Fakültesi öðrencilerinin Anatomi dersi sýnavlarýndaki sistemlere göre baþarý düzeylerinin deðerlendirilmesi

Yatarak Tedavi Görmüş Geriyatrik Unipolar Depresyon ve Bipolar Bozukluk Hastaların Klinik ve Sosyodemografik Özelliklerinin Karşılaştırılması

PSİKOFARMAKOLOJİ 3. Antipsikotikler Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül. HKU, Psikoloji YL, 2017 Bahar.

Depresyonda Güncel Tedaviler. Doç. Dr. Murat ERKIRAN

Þizofreni: Klinik Özellikler, Taný, Ayýrýcý Taný


Alzheimer Hastalýðýnda Donepezil Hidroklorür Etkinliðinin Kantitatif EEG ile Deðerlendirilmesi

Şizofreni diğer psikotik hastalıklardan nasıl ayrılmalıdır?

Çocukluk ve Ergenlik Dönemi Þizofrenisinde Tedavi

Duygudur um bozuklarında bilişsel işlevler ve yapısal beyin görüntüleme bulguları. Dr. Emre Bora

Bedensel hastalýðý olanlarda depresyon morbidite

Demans ve depresyon, klinik görünümlerinde

17a EK 17-A ÖYKÜ KONTROL LÝSTESÝ. ² Rahim Ýçi Araçlar - Ek 17-A²

Obsesif kompulsif bozukluk, obsesyonlarýn ve /

Yüzyýlýn baþlarýnda E. Bleuler ve Kraepelin

Psikiyatrik Bozukluklara Baðlý Engellilik Hali; Üniversite Hastanesi Deneyimi. Disabilites Due to Psychiatric Disorders: Sample Of University Hospital

Kahta Devlet Hastanesi Psikiyatri Kliniðinde Yatan Hastalarýn Sosyodemografik ve Klinik Özellikleri

Sýnýrda Kiþilik Bozukluðu Aslýnda Bir Bipolar Spektrum Bozukluðu mudur?


Bir týbbi durumun ayýrýcý tanýsýnýn iyi yapýlabilmesi,

Depresif semptomatoloji sadece psikiyatri

Yeme Bozukluklarýnda Beyin Görüntüleme Yöntemleri

Depresyon; emosyonel alanda; disfori, anhedoni,

Depresyon ve Depresyona Ýkincil Anksiyete Bozukluklarýnýn Klinik ve DST Yanýtlarý Açýsýndan Karþýlaþtýrýlmasý

Dünyada ortalama yaþam süresinde beklenen

Çocuk Psikiyatri Hastalarýnda Yatýþ Süresine Etki Eden Faktörler

Kronik depresyon (distimi) tanýmý güvenilir çalýþmalara

Obsesif kompulsif bozuklukta sosyodemografik verilerin tedaviye direnç açýsýndan karþýlaþtýrýlmasý

Depresif Bozukluklarýn Tedavisinde Moklobemid Kullanýmý

Depresyonda biyolojik tedaviler, farmakoterapi, Depresyonun Biyolojik Tedavileri. Özet

Son 10 yıldır ilaç endüstrisi ile bir ilişkim (araştırmacı, danışman ve konuşmacı) yoktur.

Þizofrenide Gözlenen Biliþsel Bozukluklar ve Deðerlendirilmesi: Bir Gözden Geçirme

Bugüne kadar, duygudurum bozukluðunda hiçbir

Bir Üniversite Hastanesi Psikiyatri Kliniðindeki Elektrokonvulsif Tedavi Uygulamalarýna Genel Bakýþ

Siklotimik bozukluk, hipomani ve hafif þiddette

İntihar Girişimlerinde İlk Yardım: Yapılması ve Yapılmaması Gerekenler. Danışman: Halise DEVRİMCİ ÖZGÜVEN

Bipolar Bozukluk Sınıflandırmasında Karma Dönem

Psikiyatrik Bozukluklarda Valproat Kullanýmý

EŞIK-ALTI DEPRESYON VE DEPRESİF BOZUKLUK: GENEL MEDİKAL VE MENTAL SAĞLIĞA ÖZGÜ HASTALARIN KLİNİK ÖZELLİKLERİ*

Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu Tanýsý Alan Çocuklarýn Ebeveynlerinde Kiþilik Bozukluklarý

Transkript:

Psikotik Özellikli Depresyon Dr. Berna ÖZEN*, Doç. Dr. E. Timuçin ORAL* Psikotik depresyon, DSM-IV'de Major Depresif Bozukluk tanýsýnýn kesitsel gidiþ tanýmlayýcýlarý arasýnda þiddet göstergesi olan psikotik özelliklerin varlýðý ile tanýmlanýr. Depresif bozukluðun þiddetine vurgu yapan düþünce bozukluðu ile karakterize olmasý, affektif bozukluklar arasýnda ciddi bir alt grup olarak deðerlendirilmesine yol açmýþtýr. Araþtýrma taný kriterlerine göre (RDC) (Spitzer ve ark. 1978) þizofreni birincil sýra ve Schneiderien belirtiler gibi belirli bazý psikotik semptom tipleri ile seyreden depresyonu olan hastalar þizoaffektif bozukluk olarak sýnýflandýrýlýrken, bu semptomlarýn görülmediði depresyon psikotik major depresyon olarak sýnýflandýrýlmýþtýr. Bunun dýþýnda psikiyatrik öykünün deðerlendirilmesiyle psikotik depresyonu olan hastalar, iki uçlu veya tek uçlu olarak da sýnýflandýrýlmýþtýr. Bunun tersine þizoaffektif bozukluk iki uçlu veya tek uçlu olarak sýnýflandýrýlmamýþtýr. DSM-III'ün psikotik major depresyon tanýmlamasýna baktýðýmýzda þizofreni belirtileri olanlar ile diðer psikotik belirtileri gösterenler arasýnda ayrým yapýlmamýþtýr, ama psikotik depresyonu olan hastalar sanrýlarýn duygudurumla uyumlu ve uyumsuz olmasýna göre gruplandýrýlmýþtýr. DSM-IV'de ise bu bölümde herhangi bir deðiþiklik yapýlmamýþtýr. Amrika Birleþik Devletleri nde (ABD) yapýlan epidemiyolojik alan çalýþmasýnda (ECA) major depresyon * Bakýrköy Ruh Saðlýðý ve Sinir Hastalýklarý Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi 5. Psikiyatri ve Mizaç Bozukluklarý Birimi, ÝSTANBUL tanýsý alanlarýn %14'ünde psikotik özellikler saptanmýþtýr (Johnson ve ark. 1991). Hastaneye yatýrýlmýþ, þiddetli depresyonu olan hastalarýn %15-25'i psikotik depresyon kategorisinde olup, sanrý, varsaný, düþünce bozukluðu ve ciddi ölçüde uygunsuz davranýþlar göstermektedirler (Coryell ve Tsuang 1984). Psikotik özellikli depresyonla ilgili literatürler incelendiðinde, iki farklý varsayýmýn öne sürüldüðü dikkat çeker. Ýlk varsayým, psikotik depresyon dönemlerinin, major depresyonun düþük benlik deðeri, ciddi iþlevsellik kaybý, psikomotor retardasyon ve yüksek Hamilton Depresyon Skalasý skorlarýyla karakterize þiddetli bir formu olduðu görüþüdür. Bu varsayýmý destekleyen çalýþmacýlar, psikotik ve psikotik olmayan depresyon arasýnda klinik ve demografik özellikler bakýmýndan anlamlý farklýlýklar bulmamýþlardýr (Kocsis ve ark. 1986, Lykouras ve ark. 1986, Frangos ve ark. 1983, Kendler 1991). Diðer bir alternatif varsayým, psikotik ve psikotik olmayan depresyonun farklý antiteler olduðunu öne sürmektedir (Leckmann ve ark. 1984, Coryell ve ark. 1986). Sonraki yýllarda yapýlmýþ fenomonolojik, nöroendokrin, aile ve izleme çalýþmalarý, psikotik depresyonun prognozu ve tedaviye yanýtý gibi önemli noktalarda anlamlý olacak farklý bir alt tip olarak deðerlendirilmesinin gerekliliðine iþaret eder. Bu çalýþmalardan elde edilen veriler psikotik depresyonun, klinik bulgular ve belirtiler, biyoloji, ailesel geçiþ özellikleri, hastalýk seyri ve tedaviye yanýt bakýmýndan psikotik olmayan depresyondan belirgin farklýlýk gösterdiðini kanýtlar niteliktedir. Psikotik depresyonun önemli özellikleri, daha þiddetli olmasý, 32

PSÝKOTÝK ÖZELLÝKLÝ DEPRESYON hastalýk dönemlerinin daha uzun sürmesi, daha fazla iþlevsellik kaybý oluþturmasý ve daha düþük plasebo yanýtý olasýlýðýdýr (Coryell 1998). Bu antitenin farklý bir bozukluk olduðuna iliþkin kuram ilk olarak Glassman ve arkadaþlarýnýn (1977) plazma imipramin düzeylerine baktýklarý çalýþmalarýndan elde ettikleri gözlemlerine dayanýr. Bu çalýþmalarda psikotik özellikler gösteren depresyon hastalarýnda trisiklik antidepresanlara zayýf yanýt alýnmasý, farklý bir sendrom olduðunu kanýtlamak üzere yapýlmýþ diðer çalýþmalara öncülük etmiþtir. Psikotik depresyon ile iki uçlu spektrum arasýndaki iliþki de tartýþýlmaktadýr (Taylor-Abrahams 1980, Leckman ve ark. 1984, Weissman ve ark. 1988). Psikotik depresyonu olan genç hastalarýn iki uçlu bozukluk geliþimi için daha fazla risk altýnda olduðu iddia edilmiþ, bu hastalarýn akrabalarýnda da yüksek iki uçlu bozukluk oranlarý gösterilmiþtir (Weissman 1984, 1988). Yine psikotik depresyon alt tipinde daha fazla ailesel yüklülük olduðu varsayýmý ortaya atýlmýþtýr (Coryell ve ark. 1985). Bu bulgular psikotik depresyonun iki uçlu bozukluk olarak sýnýflandýrýlabileceði varsayýmýnýn öne sürülmesine neden olmuþtur. Psikotik depresyonu olan hastalar ile melankolik depresyonu olan hastalarýn klinik özellikler ve etiyoloji bakýmýndan benzerliklerinin saptandýðý bir çalýþmada, psikotik depresyonun melankolik depresyonun bir alt tipi olduðu varsayýmý öne sürülmüþtür (Parker ve ark. 1997). Psikotik depresyonda duygudurumla uyumlu ve uyumsuz psikotik özelliklerin ayrý bir heterojenite kaynaðý olduðu ileri sürülmektedir. Fakat duygudurumla uyumsuz psikotik belirtilerle seyreden depresyonun klinik seyir ve genetik özelliklerinin araþtýrýldýðý çalýþmalarýn sonucunda, duygudurumla uyumlu ve uyumsuz alt tipler arasýnda önemli sayýlabilecek farklýlýklarýn saptanmadýðý bildirilmiþtir (Kendler 1991). Bunu doðrular nitelikteki baþka bir çalýþmada da, duygudurumla uyumlu ve uyumsuz psikotik özellikler gösteren hastalar arasýnda anlamlý faklýlýklar bulunmamýþ; duygudurumla uyumsuz olanlarýn %50'sinin en az bir duygudurumla uyumlu belirti, duygudurumla uyumlularýn %71'inin en az bir duygudurumla uyumsuz belirti, %25 hastanýn her iki tip belirtiyi gösterdiði görülmüþtür. Bu çalýþmalardan elde edilen sonuçlar, böyle bir alt tipleme için yeterli kanýt olmadýðýný göstermektedir (Burch ve ark. 1994). BELÝRTÝLER Psikotik özellikli depresyonda kliniðin özelliði depresif belirtilerin yaný sýra tabloya sanrý ve varsanýlarýn eþlik ediyor olmasýdýr. Klinikte depresyon tablosu ile birlikte nihilistik, suçluluk, paranoid veya bedensel sanrý ve varsanýlarla gelen hastada taný koymak zor olmaz. Ancak, psikotik depresyonu olan hastalarýn, þizofreni ya da mani gibi psikozlarýn aksine bu tür normal dýþý duygu ve düþüncelerini kolaylýkla gizleme eðiliminde olduklarýný, ancak iyileþme dönemine girdikten sonra sanrýlarýný hekime anlatabildiklerini akýlda tutmak gerekir (Rothschild-Schatzberg 1994). Bu nedenle psikotik depresyonun ipuçlarýný arayan pek çok çalýþma yapýlmýþtýr. Bu hastalarda diðer depresyon hastalarýna göre daha fazla psikomotor bozukluða (retardasyon ya da ajitasyon), anksiyete, biliþsel bozukluklar, hipokondriazis, ümitsizlik, düþmanlýk, kuþkuculuk, paranoid belirtiler ve erken ya da orta dönem uykusuzluk yakýnmalarýna rastlanýldýðý bildirilmiþtir. Bunlarýn içinde en belirgin olanlar depresif duygudurum, psikomotor retardasyon ve paranoid belirtilerdir (Lykouras ve ark. 1986). Psikotik depresyonda klinik karakteristik özelliklerin cinsiyet açýsýndan farklýlýklarýnýn araþtýrýldýðý bir çalýþmada kadýnlarda halsizlik, psikomotor ajitasyon, sistematize ve duygudurumla uyumsuz sanrýlarýn daha sýk, erkek hastalarda ise deðersizlik düþüncelerinin daha fazla görüldüðü bildirilmiþtir (Fennig ve ark. 1993). Varsaný ve sanrýlarýn içeriði kiþisel yetersizlik, suçluluk, günahkarlýk, cezalandýrýlmaya layýk olma, nihilizm ya da hastanýn kendisini sorumlu tuttuðu büyük felaketlerle ilgiliyse bunlarýn duygudurumla uyumlu olduðundan bahsedilir. Bu grupta duygudurumla uyumsuz tipe göre daha sýk oranda melankoliye rastlanýr, yine suçluluk, benlik deðerinin azalmasý, kilo kaybý, yorgunluk daha sýk gözlenen belirtilerdir. Ýþitme ve koku varsanýlarý genellikle iftira eden veya suçlayan sesler, çürüyen yayýlan pislik kokusu þeklindedir. Duygudurumla uyumsuz psikotik özellikli depresyondaki temalar depresif düþünceyle doðrudan iliþkili olmayan perseküsyon sanrýlarý, düþünce sokulmasý, düþünce yayýlmasý ve etkilenme, kontrol edilme sanrýlarýdýr. Psikotik depresyon ataðýnýn ortalarýnda, duygudurum ile uyumsuz sanrýlarýn ortaya çýkmasý, þizoaffektif bozukluk ya da þizofreni ile bir iliþkiyi düþündürmelidir (Glasmann 1988). Duygudurum ile uyumsuz sanrýlar gösteren depresif bozukluk, yaklaþýk 80 yýldýr tartýþýlmakta olup, bunun a) duygudurum bozukluklarýnýn tipik formlarýndan ayýrt edilemeyeceði; b) duygudurum bozukluðunun farklý bir alt tipi olduðu; c) þizoaffektif bozukluk olduðu; d) þizofreni formu olduðu, ileri sürülmüþtür. Genç hastalarda psikotik depresyonu olanlarý, þizofreniden 33

ÖZEN B, ORAL ET. ayýrdetmek özellikle zor olabilir. Ayrýca þizofrenide psikotik bir ataktan sonra geliþen depresyonla, yani psikoz sonrasý depresyonla da, ayýrýcý taný önemlidir. Bellini ve arkadaþlarýnýn psikotik ve psikotik olmayan depresif hastalarý karþýlaþtýrdýklarý çalýþmalarýnda (1992) psikotik olan grupta A kümesi kiþilik bozukluklarýnýn daha sýk görüldüðü sonucuna varýlmýþ, psikotik depresyonu olan A kümesi vakalarýnda perseküsyon ve paranoid içeriðin diðerlerine oranla daha fazla olduðu görülmüþtür. Sonuçta major depresif epizodlarýn seyrinde sanrýlarýn geliþimi kiþilik özelliklerinden etkilenmektedir ve bunu daha geniþ bir örneklem grubunda araþtýrmak ilginç sonuçlar doðurabilir. ETÝYOLOJÝ Psikotik depresyonda biyolojik çalýþmalar daha çok hipotalamo-pitüiter-adrenal eksen (HPA), dopaminerjik ve serotonerjik aktivite üzerinde odaklanmaktadýr. Bu çalýþmalar psikotik ve psikotik olmayan hastalar arasýnda, glukokortikoid ve β-hidroksilaz etkinliðinde, dopamin ve serotonin metabolitleri düzeyinde, uyku ölçümleri ve ventrikül-beyin oranlarýnda farklýlýklar olduðunu ortaya koymuþlardýr. HPA Eksen Aktivitesi Çalýþmalarý: Psikotik major depresyonu olan hastalarda HPA eksen aktivitesi artýþýna iþaret eden çalýþmalar bulunmaktadýr. Psikotik ve psikotik olmayan major depresyonu olan hastalar arasýnda 24 saatlik idrar serbest kortizol düzeylerinde anlamlý farklýlýklar saptanmýþtýr. Psikotik major depresyonu olan hastalarýn 24 saatlik idrar serbest kortizol düzeylerinin ve DST'de baskýlanmama oranýnýn daha yüksek olduðu bildirilmiþtir (Lykouras ve ark. 1988). Mani gibi diðer affektif psikozlu hastalar da yüksek nonsupresyon oranlarý göstermesine raðmen, þizofreni gibi affektif olmayan psikozlu hastalar göstermemektedir. Deksametazon sonrasý kortizol düzeylerinde yükselme depresif bozukluðun þiddeti ya da endojen semptomlarýn varlýðýyla iliþkili bulunmamýþtýr. Evans ve arkadaþlarý (1983), melankolik özellikler gösteren psikotik olmayan major depresyonu olan hastalar ile melankolik özellikler göstermeyen psikotik olmayan major depresyonu olan hastalar arasýnda postdeksametazon kortizol düzeyleri açýsýndan anlamlý farklýlýk saptamamýþlardýr. Her iki grupta da deksametazon sonrasý kortizol düzeyleri psikotik major depresyonu olan hastalara göre anlamlý oranda düþük bulunmuþtur. Rihmer ve arkadaþlarý (1984), psikotik endojen depresyonu olan yatan hastalarda, psikotik olmayan hastalara göre DST'de anlamlý yüksek nonsupresyon oranlarý bildirmiþlerdir. Brown ve arkadaþlarý (1988), tek uçlu major depresyonu olan hastalarda postdeksametazon kortizol düzeylerinde þiddet, ajitasyon, sanrýlar, melankolik alt tip, yaþ ve kilo kaybýný incelemek üzere basamaklý multipl regresyon analizi kullanmýþlardýr. Ajitasyonun %22, melankolinin %27 ve sanrý varlýðýnýn %34 oranlarýnda olmak üzere, sabah deksametazon sonrasý kortizol düzeylerindeki deðiþkenliðin öngörücüsü olduðunu bildirmiþlerdir. Hastalýk þiddeti, yaþ ve kilo kaybýnýn anlamlý öngörücü deðeri olmadýðý ve diðer deðiþkenlerden ayrý incelendiðinde kortizol seviyelerini etkilemediði bildirilmiþtir. Nelson ve Davis (1997), psikotik ve psikotik olmayan depresyonu olan hastalar arasýnda DST baskýlanmama oranlarýný karþýlaþtýrmýþlar ve psikotik grupta %64, psikotik olmayan grupta %41 olarak bulmuþlardýr. Schatzberg ve Rothschild (1985), glukokortikoidlerin kan ve BOS'da dopaminerjik aktiviteyi ve homovalinik asit düzeylerini yükselttiði bilgisine dayanarak, depresyonu olan hastalarda psikoz/sanrýlarýn hiperkortizoleminin dopaminerjik aktiviteyi artýrmasýna baðlý geliþtiði varsayýmýný ileri sürmektedirler. Dopaminerjik Aktivite Çalýþmalarý: Psikotik major depresyonda dopaminerjik sistem düzensizliðini bildiren bir çok çalýþma vardýr. Psikotik major depresyonu olan hastalarda deksametazon uygulanmasý öncesi ve sonrasýnda yüksek serbest plazma dopamin düzeyleri tespit edilmiþtir. Bu hastalarda dopamin metaboliti olan homovalinik asit (HVA) ölçümleri de daha yüksek bulunmuþtur. Aberg-Wistedt ve arkadaþlarý (1985), psikotik depresyonu olan hastalarda psikotik olmayan depresyonu olanlara göre anlamlý derecede yüksek HVA konsantrasyonlarý bildirmiþlerdir. Bu çalýþmada BOS'da 5-hidroksiindolasetik asit (5-HIAA) düzeyleri de yüksek bulunmuþtur. Plazma HVA çalýþmalarý, psikotik major depresyonu olan hastalarýn psikotik olmayan depresyonu olan hastalara göre daha fazla dopaminerjik sistem aktivitesi gösterdiðini de ortaya çýkarmýþtýr. Devenand ve arkadaþlarý (1985), plazma HVA düzeylerinin psikotik depresyonu olan kadýnlarda, psikotik olmayan depresyonu olan hastalara göre daha yüksek olduðunu ortaya çýkarmýþtýr. Mazure ve arkadaþlarý (1987), yaptýklarý çalýþmada HVA seviyelerinin psikotik major depresyonu olan hastalarda, psikotik olmayan melankolik özellikler gösteren depresyonu olanlara göre anlamlý oranda yüksek olduðunu göstermiþlerdir. Son olarak, Wolkowitz ve arkadaþlarý 34

PSÝKOTÝK ÖZELLÝKLÝ DEPRESYON (1989) psikotik major depresyonu olan hastalarda deksametazona HVA yanýtýnda görece azalma eðilimi olduðunu göstermiþlerdir. Bir tek çalýþmada ise psikotik ve psikotik olmayan depresyonu olan hastalar arasýnda idrar HVA seviyelerinde anlamlý bir fark saptanmamýþtýr. Genel olarak veriler, psikotik major depresyonun psikotik olmayandan, biyolojik olarak dopaminerjik aktivite ölçüm farklýlýklarý ile ayrýlabildiðini göstermektedir. Her ne kadar çalýþmalar þiddet belirleyicisinin olasý rolü üzerinde dursa da Mazure ve arkadaþlarý psikotik major depresyondaki yüksek plazma HVA düzeylerinin endojen özelliklere baðlý olmadýðýný öne sürmüþlerdir. Serotonerjik Ýþlev Ölçümleri: Psikotik ve psikotik olmayan major depresyonu olan hastalar arasýnda serotonerjik iþlev ölçümlerinde de farklýlýklar belirtilmiþtir. 5-HT ile ilgili çalýþmalar bu nörotransmitterin trombositlerden geri alýmý ve metabolitlerinin ölçümü üzerinde odaklanmýþtýr. Healy ve arkadaþlarý (1986), psikotik depresyonu olan hastalarda trombositlerde 5- HT geri alýmýnýn psikotik olmayan hastalara göre daha yüksek olduðunu bildirmiþlerdir. Psikotik ve psikotik olmayan grup arasýndaki farkýn iyileþme sonrasýnda devam etmesi, bunun bir durumsal özellik olmadýðýný düþündürtmektedir. 5-HT metaboliti 5- HIAA'in BOS ve idrar düzeylerini inceleyen çalýþmalardan bazýlarýnda 5-HIAA düzeyleri yüksek bulunmakla beraber çalýþmalarýn yöntemsel zayýflýðý bulgularýn yorumlanmasýný güçleþtirmektedir. Aberg- Wistedt ve arkadaþlarý psikotik major depresyonu olan hastalarda saptadýklarý yüksek HVA / 5-HIAA oranlarýnýn, dopaminerjik nörotransmisyonda primer bir bozukluktan ve bunun serotonerjik nöronlardaki sekonder etkilerinden kaynaklandýðýný öne sürmüþlerdir. Bu durumda psikotik ve psikotik olmayan major depresyonu olan hastalar arasýndaki serotonin transmisyon farklýlýklarýnýn dopaminerjik nörotransmisyondaki bozukluktan baðýmsýz olarak ortaya çýkýp çýkmadýðýna karar vermek oldukça güç olacaktýr. Öte yandan 5-HT'nin HPA eksenini uyarýcý etkisi olduðu gösterilmiþtir. Psikotik depresyonu olan hastalarda artmýþ olan serotonerjik aktivite hiperkortizolemiden sorumlu olabilir. Enzim Çalýþmalarý: Bazý kimyasal enzim düzensizliklerinin, psikotik major depresyon geliþimine spesifik olabileceðine dair kanýtlar mevcuttur. Geçmiþ çalýþmalarda, tek uçlu psikotik major depresyonda düþük serum dopamin beta hidroksilaz aktivitesi ve tek uçlu psikotik olmayan major depresyonda yüksek dopamin beta hidroksilaz aktivitesi saptanmýþtýr. Yaþlý psikotik depresyonu olan hastalarda yapýlan bir çalýþmada ise hastanede tedavi öncesi ve sonrasýnda ayný yaþtaki psikotik olmayan depresyonu olan hastalara göre daha düþük dopamin beta hidroksilaz aktiviteleri saptanmýþtýr (Meyers ve ark. 1999). Görüntüleme Çalýþmalarý: Çalýþmalar, psikotik ve psikotik olmayan major depresyonu olan hastalarýn BT incelemelerindeki farklýlýklarý ortaya koymuþtur. Targum ve arkadaþlarý melankolik özellikler gösteren depresyonu olan (tek uçlu ve iki uçlu) hastalarda yaptýklarý çalýþmada ventrikül beyin oranýnýn (VBO) psikotik hastalarda psikotik olmayanlara göre daha yüksek olduðunu göstermiþlerdir. Bu bulgu sadece bir tek çalýþmada doðrulanmamýþ olup, takip eden diðer çalýþmalarda benzer sonuçlar elde edilmiþtir. Rothschild ve arkadaþlarý (1992), psikotik depresyonu olan hastalarda inferior parietal atrofi, daha geniþ anterior pol ve sella media saptamýþlardýr. Ventrikül beyin oranýnda artýþ ve inferior parietal atrofi nöropsikolojik testlerdeki bozuk performansla da uyumlu bulunmuþtur. Bu çalýþmada ilginç olan, geniþlemiþ ventrikül beyin oranýnýn plazma kortizol düzeyleriyle de iliþkili olduðunun bulunmasýdýr. Genel olarak veriler tek uçlu major depresyonda, psikotik semptomlarla geniþ VBO arasýnda iliþki olduðunu göstermektedir. Bu, sanrý ve varsanýlarýn görüldüðü psikoz ve þizofreni hastalarýnda saptanan küçük ventrikül oranlarýna ters düþmektedir. Major depresyonu olan yaþlý hastalarda yapýlan manyetik rezonans multispektral analiz ölçümlerinde, psikotik alt grupta sanrýlarýn en güçlü öngörücüsü olarak diensefalik atrofi, retiküler aktive edici sistem lezyonlarý, beyin sapý atrofisi ve sol frontotemporal atrofi gösterilmiþtir. Bu hastalarýn nöropsikolojik test performanslarý frontal lob iþlevi ve mental iþlem hýzý açýsýndan zayýflama göstermektedir (Simpson ve ark. 1999). Þu ana kadar yapýlmýþ görüntüleme teknikleri ile major depresyonda saptanan anormal prefrontal-singulat-dorsal-striatal aktivitenin psikotik depresyonda da görülüp görülmediði araþtýrýlmýþtýr. Þizofreni gibi primer psikotik bozukluklarda sanrý ve varsanýlarýn varlýðý ile limbik medial temporal korteks ve ventral striatum hiperaktivitesi arasýnda iliþki bilinmektedir (Epstein ve ark. 1999). Depresif bozukluk ve þizofrenide ortak semptomlarýn varlýðý görüntüleme profillerinde de benzerlik olabileceðini düþündürtmüþ ve temporolimbik-ventral-striatal yolaktaki anormalliklerin depresyonda görülen psikotik semptomlara yol açabileceði öne sürülmüþtür. Psikotik depresyonu olan hastalarýn 35

ÖZEN B, ORAL ET. SPECT incelemelerinde, psikotik olmayan depresyonu olan hastalara göre subgenual, singulat ve insular kortekste bölgesel serebral kan akýmýnda azalma bulunmuþtur (Skaf ve ark. 2000). Bu bulgular major depresyonda görülen psikotik semptomlarýn, daha önce duygudurumun düzenlenmesi ve depresyonla iliþkisi gösterilmiþ olan ventral paralimbik bölgelerdeki iþlevsel anormallikler nedeniyle ortaya çýkabileceðini gösteren öncül kanýtlarý oluþturmuþtur. EEG Uyku Profilleri: Psikotik ve psikotik olmayan major depresyonu olan hastalar karþýlaþtýrýldýðýnda EEG uyku profillerinde farklýlýklar gözlenmiþtir. Psikotik major depresyonu olan hastalarda psikotik olmayanlara oranla kýsalmýþ yavaþ dalga uykusu, uyku kalitesinde daha fazla bozulma, REM uykusunun süresinde azalma, 1. evre uykusunun oranýnda artýþ, uykudan uyanabilirlikte artýþ ve REM aktivitesinde azalma saptanmýþtýr (Thase ve ark. 1986, 1988). EEG analizinin kullanýldýðý daha spesifik çalýþmalarda psikotik hastalarda daha yüksek geniþ bantlar ya da mikro uyanýþlar gösterilmiþtir. Ayný zamanda psikotik hastalarda psikotik olmayanlara oranla daha kýsa REM latanslarý bildirilmiþtir. Ayrýca, hiperkortizolizm, TRH'ye azalmýþ TSH yanýtý gibi karakteristik özelliklerin yaný sýra artmýþ uyanabilirlik, azalmýþ REM latansý saptanmýþtýr. Bu sonuçlardan hiperkortizolemi, azalmýþ TSH yanýtý ve artmýþ uyanabilirliðin hastalýðýn þiddetini yansýttýðý, fakat kýsalmýþ REM latansýnýn hastalýðýn þiddetinden baðýmsýz olarak daha çok psikotik ve depresif semptomlarýn bir arada bulunmasýyla iliþkili olduðu saptanmýþtýr. Psikotik depresyonda kýsalmýþ REM latansýnýn biyolojik bir marker olduðu öne sürülmüþtür. Psikotik depresyonda görülen azalmýþ REM uykusu santral dopaminerjik sistemlerin iþlevsel hiperaktivitesini gösteriyor olabilir. Çünkü dopaminerjik agonistlerin normal bireylere uygulanmasý artmýþ uyanabilirliðe ve REM uykusunun baskýlanmasýna neden olmaktadýr. Yine bununla iliþkili olarak 1 mg deksametazon uygulanmasýnýn psikotik olmayan hastalarda REM uykusunda azalmaya neden olmasý önemlidir. Bu nedenlerle psikotik depresyonu olan hastalarda görülen azalmýþ REM uykusunun kortikosteroid /dopamin etkileþimlerine ikincil geliþtiði öne sürülebilir. Özet olarak, HPA eksen çalýþmalarý, enzim çalýþmalarý, BT ve MR görüntüleme incelemeleri, EEG uyku profilleri ve serotonerjik iþlev ölçümleri psikotik depresyonun psikotik olmayan depresyona göre farklý biyolojik anormallikler gösterdiðine iþaret eder. Bu sonuçlar psikotik ve psikotik olmayan major depresyon arasýndaki biyolojik farklýlýklarýn "endojenlikteki" farklýlýklara baðlý olmadýðýný göstermiþtir. Aile Çalýþmalarý: Psikotik depresyonu olan hastalarýn birinci derece akrabalarýnda psikotik olmayan depresyonu olan hastalarýn aile üyelerine göre daha yüksek oranlarda depresyon ve psikotik depresyon alt tipi saptanmýþtýr (Leckman-Weissman 1984). Ayrýca psikotik major depresyonu olan hastalarýn akrabalarýnda psikotik olmayanlarýnkine göre iki uçlu bozukluk bulunma riskinin 6 kat daha fazla olduðu gösterilmiþtir (Weissman ve ark. 1984). Duygudurumla uyumlu olmayan psikotik özellikler gösteren depresif hastalarýn akrabalarýnda, duygudurumla uyumlu olanlarýnkine göre yaþam boyu iki uçlu olmayan depresyon geliþtirme oranýnýn belirgin olarak daha düþük, þizofreni geliþtirme oranýnýn ise daha yüksek olduðu gösterilmiþtir. Coryell ve arkadaþlarý da benzer þekilde, fakat daha açýk farklýlýklar bulmuþlardýr. Bu da onlarý duygudurumla uyumsuz psikotik özellikler gösteren hastalarýn, duygudurumla uyumlu olanlardan farklý olarak genotipik açýdan þizofrenik olabileceði hipotezine yönlendirmiþtir. Duygudurumla uyumsuz hastalarda görülen depresif semptomlarýn daha atipik seyretmesi de bu olasýlýðý desteklemektedir. GÝDÝÞ ÖZELLÝKLERÝ Major depresyona psikotik belirtiler eþlik ettiði zaman mortalite ve morbidite yükselmektedir. Bunda psikotik depresyonu olanlarda intihar giriþimine sýk rastlanmasý ve hastalarýn daha aðýr yöntemler kullanmasýnýn rolü vardýr. Ayný zamanda giriþim olmaksýzýn intihar düþüncesinin varlýðý da psikotik depresyonu olanlarda daha sýk görülmektedir (Nelson ve ark. 1984). Psikotik depresyon ataðýnýn daha yavaþ iyileþtiði de bilinmektedir. Altýncý ayda yapýlan deðerlendirmede þizofrenidekine benzer yavaþ bir iyileþme oraný saptanýrken, 18. ayda psikotik depresyonu olanlarla diðer depresyonu olanlar arasýnda fark kalmadýðý görülmüþtür (Coryell ve ark. 1987). Psikotik depresyonun seyir ve prognoz özellikleri ile ilgili çalýþmalar psikotik olmayan depresyondan farklýlýklar gösterdiðini belirtmektedir. Robinson ve Spiker (1985) psikotik depresyonu olan hastalarda yatarak tedavi sonrasý 1 yýllýk izlemlerinde daha yüksek oranda ve 9 aydan daha uzun süren epizodlarýn görüldüðünü saptamýþlardýr. Bu hastalarýn 1 yýl içinde major depresif epizod geçirmeye ve daha sýk hospitalize edilmeye meyilli olduklarý bildirilmiþtir. ECA çalýþ- 36

PSÝKOTÝK ÖZELLÝKLÝ DEPRESYON masýndan alýnan son veriler psikotik depresyonu olan hastalarýn çok sayýda epizod yaþama riskinin daha yüksek olduðunu göstermiþtir. Ayrýca bu hastalarýn daha fazla ekonomik güçlük yaþadýðý ve daha fazla sosyal yardým aldýðý bildirilmiþtir. Bu hastalarýn yaþam boyu psikiyatrik hospitalizasyon oranýnýn daha yüksek olduðu da bildirilmiþtir. Psikotik depresyonu olan hastalarýn psikotik olmayan depresyonu olanlara göre daha ciddi bir seyri olduðu, relaps riskinin daha yüksek olduðu, 1 yýldan daha uzun sürebildiði, özkýyým giriþimi, hospitalizasyon, komorbidite ve finansal güçlüklerin daha fazla görüldüðü bildirilmiþtir. Bu farklýlýklarýn demografik özellikleri ve semptom þiddetindeki farklýlýklar ile açýklanamayacaðý bu nedenle psikotik depresyonun ayrý bir alt tip olarak deðerlendirilmesi gerektiði öne sürülmüþtür (Weissmann-Johnson 1991). Baþlangýçtaki temel düþünce bozukluðunun relaps için güçlü bir öngörücü olduðu ortaya konmuþtur. Temel düþünce bozukluðu olan psikotik depresyonu olan hastalar, depresyonu olan diðer hastalarla karþýlaþtýrýldýðýnda, 7 yýllýk bir dönemde relaps geliþtirme oranýnýn daha yüksek olduðu saptanmýþtýr (Wilcox ve ark. 2000). Coryell ve Tsuang'ýn (1982) psikotik ve psikotik olmayan depresif hastalarý karþýlaþtýrdýklarý çalýþmalarýnda, ilk atakta sanrýlarýn varlýðýnýn 2-5 yýl gibi kýsa bir dönem izlemede olumsuz sonuçlara yol açtýðý saptanýrken, 40 yýl gibi uzun bir dönem izlemede belirti düzeyi, evlilik ya da iþlevsellikleriyle ilgili olarak tutarlý bir farklýlýk olmadýðý bulunmuþtur. Murphy (1983) de bir yýl süresince izlenen, yaþlý ve psikotik depresyonu olan hastalarda psikotik olmayan hastalara göre, sonuçlarýn oldukça kötü olduðunu bildirmiþtir. Kettering ve arkadaþlarý (1987), psikotik depresyonu olan hastalarýn belirtilerinin seyrinde psikotik olmayan hastalara göre farklýlýklar bildirmiþtir. Psikotik hastalarda duygulaným ve kaygý belirtileri, bütün klinik görünüme oranla daha önemsiz görünmektedir. Schatzberg ve Rothschild (1992) bir yýllýk izleme çalýþmalarýnda depresyon, anksiyete ve psikoz belirtilerinde bir farklýlýk saptamamýþlardýr. Fakat psikotik depresyonu olan hastalarýn sosyal uyum skala puanlarýnýn daha kötü olduðunu bildirmiþlerdir. Bu sonuçlarla yüksek serbest üriner kortizol düzeyleri arasýnda anlamlý bir iliþki olduðu saptanmýþtýr. Psikotik ve psikotik olmayan tek uçlu depresyonu olan hastalarýn demografik özellikleri ve psikiyatrik hastalýk seyrinin karþýlaþtýrýldýðý retrospektif bir çalýþmada hastalarýn %15'inin en az bir psikotik depresyon ataðý geçirdiði, psikotik olmayanlarla karþýlaþtýrýldýðýnda psikotik hastalarýn daha çok kadýn ve uzun süredir hasta olduklarý, daha fazla sayýda atak geçirdikleri saptanmýþtýr (Leyton ve ark. 1995). Psikotik depresyonu olan hastalarýn 10 yýl içinde 6 ayda bir yapýlan görüþmelerinde minimal semptomlarla seyreden haftalarýn sayýsýnýn az olduðu ve hem 5 hem de 10 yýl sonundaki psikososyal bozulmanýn psikotik olmayan depresyonu olan hastalara göre daha fazla olduðu görülmüþtür. Psikotik epizodlarýn psikotik olmayan epizodlardan daha uzun sürdüðü ve epizodlar arasý sürelerin psikotik hastalarda çok daha kýsa olduðu bildirilmiþtir (Coryell ve ark. 1996). Bu uzun süreli izleme çalýþmasýndan elde edilen genel sonuç, depresyonda psikotik özelliklerin yaþam boyu sürebilecek þiddetli bir hastalýða iþaret ettiði ve psikotik belirtilerin daha çok þiddetli epizodlarýn seyrinde ortaya çýkýyor olabileceðidir. Akiskal ve arkadaþlarý (1983) erken yaþta ve ani baþlayan bir psikotik depresyonun iki uçlu duygudurum bozukluðunun ilk ataðý olma olasýlýðýnýn yüksek olduðunu bildirmiþlerdir. Özellikle ailede iki uçlu bozukluk öyküsü varsa bu hastalarýn ileride mani ataðý geçirme riski artmaktadýr. Strober ve Carlson (1982), depresyonu olan ergenlerde iki uçlu bozukluk görülmesinin önbelirleyicileri olarak duygudurumla uyumlu psikotik özellikler, hýzlý belirti baþlangýcý ve psikomotor retardasyondan oluþan semptom örüntüsünü belirtmiþlerdir. Bu veriler de genç eriþkinde görülen psikotik major depresyonun sýklýkla iki uçlu bozukluðun ilk epizodu olabileceðini göstermektedir. Çalýþmalar psikotik major depresyonu olan hastalardaki klinik görünümün zaman içinde dikkat çekici bir tutarlýlýk gösterdiðini belirtmektedir. Charney ve Nelson (1981) psikotik ve psikotik olmayan tek uçlu major depresyonu olan hastalarý deðerlendirmiþ, psikotik depresyonu olanlarýn önceki epizodlarýnýn %89'unun, psikotik olmayanlarýn ise %12'sinin psikotik özellikler taþýdýðýný göstermiþlerdir. Psikotik depresyonu olan hastalarýn önceki depresif epizodlarý incelendiðinde bu hastalarýn sanrýlarýnýn genellikle benzer form ve içerikte olduðu gösterilmiþtir. Diðer bir çalýþmada ise tek uçlu psikotik depresyonu olan 14 hastada her hastadaki depresif epizodun benzer semptomlarla karakterize olduðu bildirilmiþtir (Nelson 1978). TEDAVÝ Psikotik depresyon, depresyonun alt tipleri içinde özel 37

ÖZEN B, ORAL ET. bir tedavi gerektirmesi ile de ayrýlmaktadýr. Buna karþýn son zamanlarda yapýlan bir çalýþmada psikotik depresyonu olan hastalarýn %93'üne verilen ilaç tedavisinin yetersiz olduðu, %41'ine hiç antipsikotik verilmediði saptanmýþtýr (Mulsant ve ark. 1997). 12 çalýþmada 1000'den fazla hastada saptanan veriler tek baþýna verilen antidepresanlarýn bu hastalarýn ancak %35'inde etkili olduðunu göstermektedir. Psikotik olmayan depresyonu olan hastalarda ise bu oran %67 olarak bulunmuþtur (Chan ve ark. 1987). Sadece antipsikotiklerle yapýlan tedavide baþarý þansý yaklaþýk %20'dir (Rothschild-Schatzberg 1994). Psikotik depresyon tedavisindeki seçeneklerden biri antidepresanlarla antipsikotikleri birlikte kullanmaktýr. Bu konudaki çalýþmalarýn çoðunda trisiklik ilaçlarýn kullanýldýðýný görüyoruz. Rothschild ve arkadaþlarýnýn perfenazin ve fluoksetin kombinasyonunu etkili bulduklarý çalýþma istisnalardan biridir (1993). Gatti ve arkadaþlarý 1996'da yayýnladýklarý çalýþmalarýnda 300 mg fluvoksamin ile psikotik depresyonu olan hastalarýn %84'ünün iyileþtiði bildirilmiþtir. Genel ilke olarak, tedavide gerek antidepresan, gerekse antipsikotik ilacýn tam doz verilmesi uygundur (Parker ve ark. 1992). Yanýt hakkýnda kesin kanýya varmak için tedavi, en az 6 hafta sürdürülmelidir. Rothschild ve arkadaþlarý (1994) tedaviye antipsikotik ilaçla baþlayýp birkaç gün sonra antidepresanýn eklenmesini önermektedir. Psikotik depresyonda elektrokonvulsif terapinin (EKT) en etkin ikinci tedavi olduðu birçok çalýþmada belirtilmiþtir. Amerikan Psikiyatri Birliði nin depresyon tedavi rehberinde ise EKT ilk seçenek tedavi olarak bildirilmiþtir. Psikotik özellikli depresyonda diðer depresyon tiplerinde de olduðu gibi, EKT ile hýzlý bir iyileþme görüldüðü bilinmektedir. Bu nedenle özellikle gýda reddi, depresif stupor gibi hastaya aðýz yoluyla tedavi uygulanmasýnýn zor olduðu ve beslenmenin de bozulduðu durumlarda EKT ilk seçenek tedavi olabilir. Ýntihar riski olan hastalar da EKT endikasyonlarý içinde yer alýr. Parker ve arkadaþlarýnýn (1992) retrospektif çalýþmasý EKT'nin ilaç tedavisine hafifçe üstün olduðunu telkin etmekle beraber, bu iki yöntem arasýnda büyük bir etkinlik farký olmadýðýný göstermektedir (Johnson ve ark. 1991). Burada hekim ve hastanýn tercihi kadar, ciddi intihar riski, beslenmeyi reddetme gibi özelliklerin varlýðý belirleyici olacaktýr. Psikotik-psikotik olmayan depresyonda EKT'nin etkinliðini karþýlaþtýran 7 çalýþmada yer alan 260 hastanýn %78'inin bu tedaviden yararlandýðý görülmektedir (Nelson ve ark. 1995). Paykel (1992), psikotik belirtilerin yaný sýra retardasyon gösteren hastalarýn EKT'den en çok yararlanan grubu oluþturduðunu bildirmiþtir. Duygudurumla uyumlu ve uyumsuz tipler arasýnda EKT'ye yanýt sýrasýyla %48 ve %52 bulunmuþtur. EKT psikotik depresyonda çok etkin bir tedavi yoludur ancak, tedavi sonrasýnda depresyonun yineleme riski yüksek olarak bulunmuþtur. EKT ile tedavi edilen olgularda depresyonun yineleme riski, antidepresan ilaçlar ile tedavi edilen olgulara göre çok daha yüksektir. Bu nedenle EKT sonrasý antidepresan ilaçlar ile sürdürme ve koruyucu tedavi yapýlmasýnda yarar olduðu bildirilmiþtir. Antipsikotik bir ilaç olan loksapinin metaboliti amoksapinin psikotik depresyon tedavisindeki önemi yakýn zamanda ortaya konmuþtur. Amerikan Ulusal Ruh Saðlýðý Enstitüsü'nün 1995 yýlý raporunda psikotik depresyon tedavisinde üçüncü seçenek olarak amoksapin kullanýmý önerilmektedir. Amoksapin diðer antidepresanlardan farklý olarak antipsikotik ilaçlar ile kombine etmeye gerek kalmaksýzýn tek baþýna psikotik depresyon tedavisinde kullanýlmakta ve etkili olmaktadýr (Anton-Burch 1990). Tedavide en anlamlý sonuçlar trisiklik antidepresan ve antipsikotik kombinasyonu ile elde edilmiþtir. Antidepresan ve antipsikotik ilaç kombinasyonu ile psikotik depresyon tedavisinde yanýt alýndýktan sonra antidepresan ilaçlar hemen kesilmemelidir. Bu ilaçlarýn iyileþme sonrasý tüm depresyonlarda olduðu gibi uzun süre kullanýlmasý gerekmektedir, çünkü psikotik depresyonlarýn iyileþme süresi psikotik olmayan depresyona göre daha geç olmaktadýr. Yaklaþýk bir yýl sonunda her iki tip depresyonda iyileþme oraný eþitlenmektedir. Bu nedenle daha uzun süreli kullaným ile hastalýðýn relaps oraný daha düþük olabilir. Psikotik belirtiler iyileþtikten sonra antipsikotik ilaç kesilebilir. Böylece ortaya çýkabilecek olan ekstrapiramidal yan etki ve uzun dönemde görülebilecek tardif diskinezi riski de azaltýlýr. Antidepresan ve antipsikotik ilaç kombinasyonuna lityum eklenmesi ile daha iyi sonuçlar alýndýðý bildirilmiþtir. Özellikle iki uçlu depresif olgularda lityumun etkinliði daha yüksektir. Duygudurumla uyumsuz psikotik iki uçlu depresyonu olan hastalarda lityuma yanýt, duygudurumla uyumlu psikotik depresyonu olanlara ve psikotik olmayan iki uçlu hastalara göre daha az bulunmuþtur (Maj ve ark. 1995). Duygudurumla uyumsuz psikotik depresyonu olan hastalarýn lityuma yanýtýnýn þizoaffektif bozukluða göre daha iyi olduðu bildirilmiþtir (Minter- Mandel 1979). Lityumla güçlendirme tedavisinin dirençli iki uçlu psikotik depresyonu olan hastalarda 38

PSÝKOTÝK ÖZELLÝKLÝ DEPRESYON gerçekçi bir tedavi olduðu düþünülürken, ayný þeyi tek uçlu psikotik depresyonu olan hastalar için söylemek zordur (Nelson ve Mazure 1986). Son yýllarda tedavide atipik antipsikotiklerin tek baþýna veya antidepresanlarla beraber kullanýmý ile ilgili yapýlmýþ çalýþmalar vardýr. Bu ilaçlarýn hem etkinlik hem de yan etki azlýðý nedeniyle tipik antipsikotiklere üstünlüðü bilinmektedir. Klozapinle 4-6 yýl içinde relapslarýn gözlenmediði vaka serileri bildirilmiþtir. Klozapin, EKT veya tipik antipsikotik-trisiklik antidepresan kombinasyon tedavisine yanýt alýnamayan dirençli olgularda tercih edilebilir. Ayný zamanda tardif diskinezi ve distoni riskini azaltmasý nedeniyle sürdürüm tedavisinde kullanýmý önerilmektedir. Risperidon ve olanzapin ile tedavisi baþarýyla sürdürülen vaka serileri bildirilmiþtir. Özetle psikotik depresyonun somatik tedavisi ile ilgili literatüre genel olarak bakýldýðýnda anlamlý birkaç nokta ön plana çýkmaktadýr: a) Psikotik major depresyonu olan hastalar plaseboya zayýf yanýt verirler. Plaseboya yanýtýn psikotik olmayan major depresyonda daha yüksek olduðu görülmektedir, b) Psikotik olmayan major depresyonu olan hastalarýn tersine, psikotik depresyonu olan hastalar tek baþýna trisiklik antidepresanlar kullanýldýðýnda tedaviye iyi yanýt vermezler, c) Trisiklik antidepresana yanýt vermeyen psikotik major depresyonu olan hastalar EKT'den fayda görürler, fakat EKT psikotik olmayan major depresyonda olduðu kadar etkili olmayabilir, d) Psikotik major depresyonu olan hastalar trisiklik antidepresan ve antipsikotik kombinasyonuna, tek baþýna trisiklik antidepresan kullanýmýndan daha iyi yanýt verirler. Akiskal HS, Walker P, Puzantian VR ve ark. (1983) Bipolar outcome in the course of depressive illness: phenomenologic, familial, and pharmacologic predictors. J Affect Disord, 5:115-128. Alexander H, Glassman MD, Shepard J ve ark. (1975) Depression, delusions and drug response. Am J Psychiatry, 132:716-719. American Psychiatric Association (1993) Practice guideline for major depressive disorder in adults. Am J Psychiatry, (Suppl 150):1-26. Anton RF, Burch EA (1990) Amoxapine versus amitryptiline combined with perfenazine in the treatment of psychotic depression. Am J Psychiatry, 147:1203-1208. Anton RF Jr, Burch EA Jr (1993) Response of psychotic depression subtypes to pharmacotherapy. J Affect Disord, 28:125-131. Bellini L, Gatti F, Gasperini M ve ark. (1992) A comparison between delusional and non-delusional depressives. J Affect Disord, 25:129-138. Benazzi F (1999) Bipolar versus unipolar outpatient depression. J Affect Disord, 55:63-66. Breslau N, Meltzer HY (1988) Validity of subtyping psychotic depression: examination of phenomenology and demographic characteristics. Am J Psychiatry, 145:35-40. Brujin JA, Moleman P, Mulder PG ve ark. (2001) Treatment of mood-congruent psychotic depression with imipramine. J Affect Disord, 66:165-174. Burch EA Jr, Anton RF, Carson WH (1994) Mood congruent and incongruent psychotic depressions: are they the same? J Affect Disord, 31:275-280. Chan CH, Janicak PG, Davis JM (1987) Response of psychotic and nonpsychotic depressed patients to tricyclic antidepressants. J Clin Psychiatry, 48:197-200. KAYNAKLAR Coryell W, Endicott J, Andreasen NC ve ark. (1985) Phenomenology and family history in unipolar psychotic depression. J Affect Disord, 9:13-18. Coryell W, Endicott J, Keller M (1987) The importance of psychotic features to major depression: course and outcome during a 2-year follow up. Acta Psychiatr Scand, 75:78-85. Coryell W, Tsuang MT, McDaniel J (1982) Psychotic features in major depression. Is mood congruence important? J Affect Disord, 4:227-236. Coryell W, Tsuang MT, McDaniel (1985) Major depression with mood-congruent or mood-incongruent psychotic features: outcome after 40 years. Am J Psychiatry, 142:479-482. Coryell W, Tsuang MT (1984) Primer unipolar depression and the prognostic importance of delusions. Arch Gen Psychiatry, 39:1181-1184. Coryell W, Winokur G, Akiskal H ve ark. (1996) Importance of psychotic features to long-term course in major depresive disorder. Am J Psychiatry, 153:483-489. Coryell W (1996) Psychotic depression. J Clin Psychiatry, (Suppl 57);3:27-31. Coryell W (1998) The treatment of psychotic depression. J Clin Psychiatry, 56(Suppl 1):22-27. Coryell W (1998) The treatment of psychotic depression. J Clin Psychiatry, 59(Suppl 1):22-27. Dennis S, Charney MD, Nelson JC (1981) Delusional and nondelusional unipolar depression: further evidence for distinct subtypes. Am J Psychiatry, 138:328-333. Fennig S, Bromet E, Jandorf L (1993) Gender differences in clinical characteristics of first-admission psychotic depression. Am J Psychiatry, 150:1734-1736. Gatti F, Bellini L, Mariangela G ve ark. (1996) Fluvoxamine alone in the treatment of delusional depression. Am J Psychiatry, 153:414-416. 39

ÖZEN B, ORAL ET. Healy D, O'Halloran A, Carney PA ve ark. (1986) Platelet 5-HT uptake in delusional and nondelusional depressions. J Affect Disord, 10:233-239. Jeste DV, Heaton SC, Paulsen JS ve ark. (1996) Clinical and neuropsychological comparison of psychotic depression with nonpsychotic depression and schizophrenia. Am J Psychiatry, 153:490-496. Johnson J, Horwath E, Weissman MM (1991) The validity of major depression with psychotic features based on a community study. Arch Gen Psychiatry, 48:1075-1081. Kocsis JH, Croughan JL, Katz MM ve ark. (1990) Response to treatment with antidepressants of patients with severe or moderate nonpsychotic depression and of patients with psychotic depression. Am J Psychiatry, 147:621-624. Leyton M, Corin E, Martial J ve ark. (1995) Psychotic semptoms and vulnerability to recurrent major depression. J Affect Disord, 21;33:107-115. Lykouras E, Christodoulou GN, Malliaras D (1985) Type and content of delusions in unipolar psychotic depression. J Affect Disord, 9:249-252. Lykouras E, Markianos M, Malliaras D ve ark. (1988) Neurochemical variables in delusional depression. Am J Psychiatry, 145:214-217. Meyers BS, Alexopoulos GS, Kakuma T ve ark. (1999) Decreased dopamine beta-hydroxylase activity in unipolar geriatric delusional depression. Biol Psychiatry, 15;45:448-452. Miodownik C, Lerner V (2000) Risperidone in the treatment of psychotic depression. Clin Neuropharmacol, 23:335-337. Mulsant BH, Haskett RF, Prudic J ve ark. (1997) Low dose neuroleptic drugs in the treatment of psychotic major depression. Am J Psychiatry, 154:559-561. Nelson JC, Davis JM (1997) DST studies in psychotic depression: a meta-analysis. Am J Psychiatry, 154:1497-1503. Nelson JC, Mazure CM (1986) Lithium augmentation in psychotic depression refractory to combined drug treatment. Am J Psychiatry, 143:363-366. Parker G, Roussos J, Mitchell P ve ark. (1997) Distinguishing psychotic depression from melancholia. J Affect Disord, 46:309. Parker G, Roy K, Hadzi-Pavlovic D ve ark. (1992) Psychotic (delusional) depression: a meta-analysis of physical treatments. J Affect Disord, 24:17-24. Ranjan R, Meltzer HY (1996) Acute and long-term effectiveness of clozapine in treatment-resistant psychotic depression. Biol Psychiatry, 15;40:253-258. Rothschild AJ, Bates KS, Boehringer KL ve ark. (1999) Olanzapine response in psychotic depression. J Clin Psychiatry, 60:116-118. Rothschild AJ, Samson JA, Besette MP ve ark. (1993) Efficacy of combination of fluoxetine and pherphenazine in the psychotic depression. J Clin Psychiatry, 54:338-342. Rudorfer MV, Hwu HG, Clayton PJ (1982) Dexamethasone suppression test in primary depression: significance of family history and psychosis. Biol Psychiatry, 17:41-48. Sands JR, Harrow M (1994) Psychotic unipolar depression at follow-up: factors related to psychosis in the affective disorders. Am J Psychiatry, 151:995-1000. Schatzberg AF, Rothschild AJ, Langlais PJ ve ark. (1985) A corticosteroid/dopamine hypothesis for psychotic depression and related states. J Psychiatr Res, 19:57-64. Schatzberg AF, Rothschild AJ (1992) Psychotic (delusional) major depression: should it be included as a distinct syndrome in DSM-IV? Am J Psychiatry, 149:733-745. Schatzberg AF, Rothschild AJ (1992) Serotonin activity in psychotic (delusional) major depression. J Clin Psychiatry, 53:52-55. Simpson S, Baldwin RC, Jackson A ve ark. (1999) The differentiation of DSM-III-R psychotic depression in later life from nonpsychotic depression: comparisons of brain changes measured by multispectral analysis of magnetic resonance brain images, neuropsychological findings, and clinical features. Biol Psychiatry, 15;45:193-204. Skaf CR, Yamada A, Garrido GE ve ark. (2002) Psychotic symptoms in major depressive disorder are associated with reduced regional cerebral blood flow in the subgenual anterior cingulate cortex: a voxel-based single photon emission computed tomography (SPECT) study. J Affect Disord, 68:295-305. Spiker DG, Weiss JC, Dealy RS ve ark. (1985) The pharmocological treatment of delusional depression. Am J Psychiatry, 142:430-436. Stefos G, Staner L, Kerkhofs M ve ark. (1988) Shortened REM latency as a psychobiological marker for psychotic depression? An age-, gender-, and polarity-controlled study. Biol Psychiatry, 15;44:1314-1320. Thase ME, Kupfer DJ, Ulrich RF (1986) Electroencephalographic sleep in psychotic depression. A valid subtype? Arch Gen Psychiatry, 43:886-893. Kettering RL, Harrow M, Grossman L ve ark. (1987) The prognostic relevance of delusions in depression: a follow-up study (1987) Am J Psychiatry, 144:1154-1160. Tsuang D, Coryell W (1993) An 8-year follow-up of patients with DSM-III-R psychotic depression, schizoaffective disorder, and schizophrenia. Am J Psychiatry, 150:1182-1188. Wilcox JA, Ramirez AL, Baida-Fragoso N (2000) The prognostic value of thought disorder in psychotic depression. Ann Clin Psychiatry, 12:1-4. 40