UNITE 1=Felsefe Nedir?



Benzer belgeler
İÇİNDEKİLER. Yedinci Baskıya Önsöz 15 İkinci Baskıya Önsöz 16 Önsöz 17 GİRİŞ 19 I. BÖLÜM FELSEFE ÖĞRETİMİ 23

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ

BILGI FELSEFESI. Bilginin Doğruluk Ölçütleri

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ)

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017)

Felsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ. Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF FELSEFE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ. 3. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

FELSEFE BÖLÜMÜ SOFİSTLER DERSİ DERS NOTLARI (3)

ÜNİTE:1. Felsefe Nedir? ÜNİTE:2. Epistemoloji ÜNİTE:3. Metafizik ÜNİTE:4. Bilim Felsefesi ÜNİTE:5. Etik ÜNİTE:6. Siyaset Felsefesi ÜNİTE:7.

A. Kadir ÇÜÇEN

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T+U Kredisi Akts Felsefeye Giriş IV

EĞİTİM FELSEFESİ KISA ÖZET KOLAYAOF

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ

1.Tarih Felsefesi Nedir? 2.Antikçağ Yunan Dünyasında Tarih Anlayışı. 3.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-I: Hıristiyan Ortaçağı ve Augustinus

11/26/2010 BİLİM TARİHİ. Giriş. Giriş. Giriş. Giriş. Bilim Tarihi Dersinin Bileşenleri. Bilim nedir? Ve Bilim tarihini öğrenmek neden önemlidir?

BİLGİ KURAMINA GİRİŞ

1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar. 2.Sanat ve Teknoloji. 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili. 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler

AHLAK FELSEFESİNİN TEMEL KAVRAMLARI

6 Sofistlerin O rtaya Ç ıkışın d a Etkili O lan Felsefe-D ışı N edenler ıo Felsefi N ed enler

ÜNİTE FELSEFEYE GİRİŞ İÇİNDEKİLER HEDEFLER FELSEFE NEDİR? Giriş Felsefi Tavır ve Davranış Nedir? Felsefi Bilginin Özellikleri

FELSEFİ YAPIDA EĞİTİM MODELLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

Matematik Ve Felsefe

Bilgisayar II, Bahar, Kültür Üniversitesi, İstanbul, Nisan

Bilim ve Araştırma. ar Tonta. H.Ü. Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü

Temel Kavramlar Bilgi :

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

4.HAFTA/KONU: IMMANUEL KANT IN ETİK GÖRÜŞÜ: İNSANIN DEĞERİ. Temel Kavramlar: Ahlak yasası, isteme, ödev, pratik akıl, maksim.

BİLGİ FELSEFESİ Felsefenin, insan bilgisinin yapısını ve geçerliliğini ele alan dalına bilgi felsefesi denir. O, belli bir bilgi türünü değil de,

Laboratuvara Giriş. Adnan Menderes Üniversitesi Tarımsal Biyoteknoloji Bölümü TBT 109 Muavviz Ayvaz (Yrd. Doç. Dr.) 3. Hafta (03.10.

ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı. ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri. ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı

225 ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ. Yrd. Doç. Dr. Dilek Sarıtaş-Atalar

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI 12. SINIF VE MEZUN GRUP FELSEFE GRUBU DERSLERİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KONULARI VE TESTLERİ

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

ETKILI BIR FEN ÖĞRETMENI

DAVRANIŞ BİLİMLERİ DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN İNCELENDİĞİ SİSTEMLER

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ,

11. FELSEFE GRUBU FELSEFE SINIF TEST. Ünite 1: Felsefeye Giriş (Felsefeyle Tanışma)

Bilimsel Araştırma Yöntemleri AHMET SALİH ŞİMŞEK (DR)

BİLGİ KURAMI DERS NOTLARI DİL VE TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ, FELSEFE BÖLÜMÜ

a) Doğru Bilginin Kaynağı Problemi

ÖDEV ETİĞİ VE İMMANUEL KANT

BİLİM İLE BİLİMSEL YÖNTEM İLİŞKİSİ

AŞKIN BULMACA BAROK KENT

BİLGİ EDİNME İHTİYACI İnsan; öğrenme içgüdüsünü gidermek, yaşamını sürdürebilmek, sayısız ihtiyaçlarını karşılayabilmek ve geleceğini güvence altına a

II.Ünite: KLASİK MANTIK (ARİSTO MANTIĞI)

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FELSEFEYE GİRİŞ DKB

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI FELSEFE

Eğitim Bilimine Giriş. Her şey akla muhtaçtır, akıl da eğitime Hz. Ali Yrd. Doç. Dr. Ali GURBETOĞLU

Yapılandırmacı anlayışta bilgi, sadece dış dünyanın bir kopyası ya da bir kişiden diğerine geçen edilgen bir emilim değildir.

V. Descartes ve Kartezyen Felsefe

Fen - Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ (1) Y R D. D O Ç. D R. C. D E H A D O Ğ A N

ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel;

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

YGS Felsefe BİLGİ FELSEFESİ

BÖLÜM 1 FELSEFENİN KONUSU

BİLGİ VARLIK İLİŞKİSİ VE DEĞİŞİM PROBLEMİ. -İki Gizli Müttefik: PARMENİDES ve HERAKLEİTOS-

FELSEFE DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMINDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER

I. FELSEFEYE GİRİŞ FELSEFENİN ANLAMI. 1. Bilginin Tanımı: 2. Bilgi Türleri: a) Gündelik Bilgi (Empirik bilgi)

BİLİM TARİHİ I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Bilim ve Bilgi

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ

FELSEFE BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ I.YARIYIL DERSLERİ

BAYRAM DALKILIÇ, HÜSAMETTİN ERDEM,

İkinci Basımın Ön Sözü

Sosyoloji. Konular ve Sorunlar

Not. Aşağıdaki Kant la ilgili notlar Taylan Altuğ un Kant Estetiği (Payel Yayınları, 1989) başlıklı çalışması kullanılarak oluşturulmuştur.

Hedef Davranışlar. Eğitim Programının birinci boyutudur. Öğrencilere kazandırılması planlanan niteliklerdir (davranışlar).

FELSEFE + SANAT => SANAT FELSEFESI

On Yedinci Yüzyılda Felsefe Descartes. Prof. Dr. Doğan Göçmen Dokuz Eylül Üniversitesi Felsefe Bölümü Ders: 03/10/2016

Bilimin Doğası ve Bilim Tarihi

Aristoteles (M.Ö ) Felsefesi

Sizin değerleriniz neler ve neden bu değerlerin önemli olduklarını düşünüyorsunuz? Neyin önemli olduğuna inanıyorsunuz?

Hatta Kant'ın felsefesinin ismine "asif philosopy/mış gibi felsefe" deniyor. Genel ahlak kuralları yok ancak onlar var"mış gibi" hareket edeceksin.

İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS Ön Koşul Dersler

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (8 Eylül Ekim 2014 )

Yakın Çağ da Hukuk. Jeremy Bentham bu dönemde doğal hukuk için "hayal gücünün ürünü" tanımını yapmıştır.

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

Dersin Adı D. Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS003 IV Ön Koşul Dersler

Giorgio Colli, Felsefenin Doğuşu / Çev. Fisun Demir Dost Yayınları, Ankara, 2007, s. 94.

1.Ünite: SOSYOLOJİYE GİRİŞ A) Sosyolojinin Özellikleri ve Diğer Bilimlerle İlişkisi

Tragedyacılara ve diğer taklitçi şairlere anlatmayacağını bildiğim için bunu sana anlatabilirim. Bence bu tür şiirlerin hepsi, dinleyenlerin akıl

PROBLEM ÇÖZME BASAMAKLARI ve YARATICI DÜŞÜNME

BÖLÜM PSİKOLOJİK TİP TEORİSİ VE BİLİŞSEL ÖĞRENME STİLLERİ...

AVRUPADA EĞİTİMİN TARİHİ GEÇMİŞİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

MALTEPE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Güz Yarıyılı. TIP İÇİN FELSEFE PHL 154 AKTS Kredisi:2 2. yıl 1. yarıyıl Lisans Seçmeli 2 s/hafta 2 kredi

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

D.E.Ü. İşletme Fakültesi Uluslararası İşletmecilik ve Ticaret Bölümü

Transkript:

UNITE 1=Felsefe Nedir? Philosophia, bilgiyi veya bilgeliği sevmek, araştırmak ve peşinden koşmak demektir. İlk olarak Pythagoras (M.Ö. 580 500) tarafından Philosophia terimi kullanılmıştır. Bu terim, tam anlamıyla Platon ve Aristoteles hem kişiliklerinde hem de felsefelerinde değer kazanır. ***Niçin felsefe gereklidir? Çünkü felsefe düşünmeyi öğreten bir sanattır. İnsanlara düşünmenin ne kadar gerekli olduğunu göstermek için felsefenin değerini, işlevini ve önemini öğretmek gerekir. ***Felsefe, varlık veya var olan hakkında düşünmektir. Varlığı bir bütün olarak ve varlığı varlık olması bakımından ele aldığı için felsefe, saf ve katıksız düşünmedir. Kısaca felsefe soyut, kavramsal, rasyonel ve kuramsal düşünmedir. ***Felsefî düşünmek, soru sorabilme yeteneğine sahip insanlar tarafından gerçekleştirilen bir düşünme faaliyetidir. Soru sormak ise merak etmekle başlar. İnsan, kendisi, çevresi ve yaşadığı dünya hakkında merak duymasıyla başlayan soru zincirleri içinde kendisini bulur. ***Felsefe, ruh güzelliği sağlar. Felsefe, mutluluğu amaçlar. Kısaca felsefe yaşama sanatını öğretir. ***Felsefe bireysel düzlemde ruhsal bir haz vermenin yanı sıra toplumsal düzlemde de çeşitli değerlere sahiptir. Demokrasinin iyi ve kötü yanlarını sor-gulayabilir. Bir ahlâk felsefesi geliştirerek, insanın ve toplumun nasıl davranması gerektiğini araştırılabilir. ***Bilginin ve bilgeliğin ne olduğu, felsefenin nasıl tanımlanacağı konusunda çok değişik görüşler mevcuttur. Felsefe düşünmeyi öğreten sanattır. Felsefe, yaşama sanatıdır. Felsefî sorgulama, fikirler dünyasına bir çağrıdır. Felsefe insanın aklını kullanarak, var olan hakkında soru sorup, cevap arama etkinliğidir. Felsefe, evren, dünya, insan ve toplum hakkında soru sorup, varlığı ve yaşamı anlamlandırma çabasıdır. Yapılan tanımlardan da anlaşılacağı gibi felsefe, gerçeği ve doğruluğu araştırma ve bilme etkinliğidir. FELSEFİ TAVIR VEYA DAVRANIŞ NEDİR?? Kesinlikle her davranış felsefî değildir. Örneğin, kıskançlık, şiddet ya da hoşgörüsüzlük felsefî davranışlar değildir. Bir kişi felsefeci olabilir fakat saydığımız davranışlarda bulunurken bir felsefî davranışı gerçekleştirmiş olmaz. Felsefî davranışları en iyi şu kavramlarla açıklayabiliriz: Merak Şaşkınlık:Aristoteles in dediği gibi İnsan, doğası gereği bilmek ister. Bilmek bir düşünsel etkinlik sonucu oluşur fakat bilme isteği bir merak sonucu olur. Merak duyan birey, soru sorarak var olanı sorgulamaya başlar. Refleksiyon - Dönüşüm Yansıma: Problem düşünülmeli, zihinde tasarımlanmalı ve de çözüm için çaba harcanmalıdır. Zihin, problem üzerine refleksiyonlu (düşündüğünü

düşünerek ya da derin düşünmeye dayalı) etkinlikle yaklaşmalıdır. Çift yönlü düşünme felsefî davranıştır. Felsefî tavır, düşünme üzerinde bir düşünmeyi de içerir. Düşünmenin kendi düşüncesi üzerine tekrar düşünmesi felsefî tavrın en önemli karakteridir. Şüphe Etmek ve Dogmatik Olmamak: Her kim felsefî düşünüyorsa kendi inançları üzerinde bile şüphe etmeli ve bu konuda dogmatik (düşünmeksizin, sogulamaksızın, körükörüne inanmak) olmamalıdır. Çünkü kendisi ya da başkası için şüphe duymayan bir refleksif düşünme, felsefî bakış tarzı olamaz. Felsefe, bilgisizce ortaya konan kuramların eleştirildiği düşünsel etkinliktir. Felsefe, sorulara cevap vermek değil, cevapları sorgulamaktır. Felsefe, şüphe ile başlar. Açık Görüşlülük ve Hoşgörülülük: Felsefî davranış yalnızca kendi inançları üzerinde dogmatik olmamak değil, aynı zamanda başkalarının fikirlerine açık olmak ve hoşgörülü olmaktır. Felsefeci her türlü söze açıktır ve onları akıl süzgecinden geçirmeden kabul etmeyendir. Aklın ve Deneyin Yönlendirmesini İstemek: Bir yerde düşünmeyi durdurmak veya onu sınırlandırmak, felsefeyi sona erdirmek veya sınırlandırmaktır. Felsefeyi sınırlandırmak ise aklı bir şeylerle sınırlamak veya hapsetmektir. Bazen aklımıza danışarak var olan inançlarımızın artık eskidiğini ve yerine yenisinin konulması gerektiğini kabul etmeliyiz. Böylece yeni deney ve bilgilere açık olmak ve onları istemek felsefî tutumdur. Belirsizlik ve Yargıda Bulunmamak:Kanıtlanamamış ya da yeterince bilgi sahibi olunmayan bir konuda yargıda bulunmamak veya belirsiz kalmak felsefî tutum gereğidir. Ne zaman bir sonuç hakkında kesin delillerimiz yoksa yargı için beklememiz gerektiği düşüncesi felsefî tutum gereğidir. Tahmin-Spekülasyon:Şüphe kadar inanç da felsefî tutum gereğidir. Her ne kadar bazı sonuçlar kanıtları gereği belirsiz ya da temelsiz olsa da eldeki verilerle tahminde bulunmak bir felsefî tutumdur. Felsefî davranış, dogmatik inançlar olmaksızın bir tür inanç tarzıdır. Kısaca bu bir tür spekülasyon (düşüntü) davranışıdır. Çünkü uçtaki şüphecilik ve dogmatiklik aynı düzeyde kabul edilemez. Devamlılık ve Israrlılık:Felsefeci, problemleri çözmede ısrarlı ve sürekli davranmalıdır. Anlık şüphe ya da spekülâsyon kimseyi felsefeci yapmaz. Felsefî tutum veya davranış, genellikle uzun bir refleksiyonel düşünme sürecidir. Felsefe, güçlükleri ve zorlukları cesaretle reddedebilen ve aşabilen bir tür anlama çabasıdır. O, açık düşünmek için bir tür inatçı çabadır. Sakinlik ve Duygusuzluk: İdeal olarak felsefeci aklı en fazla, duyguyu en az kullanandır. Duygusuz bir felsefenin yaşamın anlamını veremediğini söyleyen doğu felsefesi, aklı ve arzuyu bir araya getirmeye çalışmıştır. Sonuç olarak felsefî davranış tamamen duygusuz bir davranış yerine tarafsız duygu olarak kendini ortaya koymalıdır. Bu tutum, çağdaş bilim adamlarının nesnel olmak için öne sürdükleri tarafsızlık arzusuna benzetilebilir. FELSEFİ BİLGİNİN ÖZELLIKLERI Bilginin Tanımı: bilgi, özne ve nesne arasındaki ilişkinin bir sonucudur. Bilgi, özne ve nesne arasında kurulan bağdan oluştuğuna göre, bu bağlar ancak özne tarafından kurulabilir. Çünkü nesneye yönelen ve onu algılayan, anlayan ve açıklayan öznedir. Bu bağlar, bilgi aktları ve bu bilgi aktlarını kuran da aktif öznedir. Nesne (bilinen), öznenin yöneldiği pasif konumdaki bir olgu, olay veya varlıktır. Nesnelere yönelen özne, onlar üzerine düşünerek, bir zihinsel etkinlik gerçekleştirir. Bu etkinlik sonucu kavramlara ve kavramlardan kalkarak önerme ve çıkarımlara varır. İşte, varılan son nokta bilgiyi verir. NOT Bilgi aktı, özneden nesneye yönelen bilinç etkinliğidir. Bilinç etkinliği olarak bilgi aktları algılama, anlama (kavrama) ve açıklama türünde olabilir.

***Anlama aktı ile özne, gerçekte olan varlığı kavrayabilir veya anlayabilir. Anlama aktı, doğruyu bütünüyle kavramayı içerdiğinden, sezgisel ya da zihinsel içerikli olabilir. Şu resimdeki gerçeği kavradım. ***Açıklama aktı, öznenin nesne hakkında elde ettiği bilgileri nedenleri, gerekçeleri veya kanıtları ile adım adım vermesini sağlar. Açıklama mantıksal bir bilgi türü olup, bir şey hakkında ilk bilgiden kalkarak adım adım son bilgiye doğru giden bir sıra içerir. Örneğin, yağmurun nasıl yağdığını açıklamak gibi. Bilgi Türleri Gündelik Bilgi Dinsel Bilgi Teknik Bilgi Sanat Bilgisi Bilimsel Bilgi Felsefî Bilgi. Gündelik Bilgi:Günlük yaşamıda kullanılır, neden-sonuç ilişkisi yoktur, deneme-yanılma yöntemı, algılarına ve sezgilerine dayanılarak elde edilır, hayatı kolaylaştırır, öznel,bılımsel degıl, genel-geçer değildir. Dinsel Bilgi: Dinî bilgi, belli bir din temeli üzerinde evreni, insanı ve toplumu açıklayan değişmez ve kesin bilgidir. Dinî bilgi, inanca dayandığı ve Tanrı tarafından gönderildiği için, mutlak ve bağlayıcıdır. Din, insanların ne yapıp ne yapamayacağını kutsal kitap ve peygamberin söz ve tutumlarıyla açıklar. Sonuç olarak, dinî bilgi, diğer bilgi türlerinden farklı olarak inanç bağından kaynaklanan mutlak, değişmez, zorlayıcı ve kesin bilgilerdir. Teknik Bilgi: Alet ve gereç yapma bilgisine teknik bilgi denir. doğada olmayan fakat insanın kendi aklı sayesinde doğadan aldığı malzemeyi kendi hayatını kolaylaştıracak alete çevirmesidir. Görüldüğü gibi teknik, teorik bir bilgi olmaktan çok bir şeyin pratik kullanıma dönüştürülme bilgisidir. Sanat Bilgisi:Teknik bilgi gibi sanat bilgisi de beceri, yaratma ve üretim etkinliği olarak ortaya çıkar. Fakat sanat bilgisi yarar amacından ziyade, güzellik duygusuna hizmet eder. sübjektif (öznel) bilgi türüdür. Sanat bilgisi, hayal gücünün, sezginin, yaratmanın ve becerinin bir ürünüdür. Bilimsel Bilgi:İnsan aklının belli bir konuya yönelerek elde ettiği yöntemli, sistemli, düzenli, tutarlı ve geçerli, kanıtlanabilir ve denenebilir nesnel (objektif) bilgisine, bilimsel bilgi denir. Tanımdan da anlaşılacağı gibi, bilimsel bilgi şu temel özellikleri içerir: İnsanın aklını kullanması, Bir alanı konu yapması, Yöntem (deney ve gözlem) kullanması, Tutarlı ve geçerli olması, Sistemli ve düzenli olması, Kanıtlanabilir ve denetlenebilir olması, Nesnel yani tarafsız bilgi olması. Bilimsel bilgi, yöntemleri, konuları ve amaçları bakımından üçe ayrılır: Formel Bilimler Doğa Bilimleri İnsan Bilimleri Formel Bilimler: Konusunu doğadan almayan buna karşılık duyular üstü ideal bir varlık alanını ele alan bilim dalıdır. ***Duyular alanının ötesinde kalan düşünce alanını ya da tasarlanan varlık alanını incelediği için formel bilimlere ideal bilimler de denir. Matematik ve mantık bu tür bilimlerdir.

***Formel bilimler, konusu bakımından hem doğa bilimlerinden hem de insan bilimlerinden farklıdır. ***Formel bilimlerin yöntemi, bir düşünme yöntemi olan tümdengelimdir. Buna karşılık doğa ve insan bilimleri çoğunlukla deney, gözlem ve tümevarım yöntemlerini kullanırlar. ***Formel bilimler diğer bilimlere göre en nesnel bilgi türleridir. Doğa Bilimleri:Formel bilimlerin tersine, reel (gerçek) dünyada var olan varlıkları inceleyen ve onların bilgisini edinmeye çalışır. Konu alanı reel varlık alanı olan doğa bilimleri, kendi içinde fizik bilimleri, yer bilimleri ve yaşam bilimleri olarak üçe ayrılır. Fizik bilimleri, doğa bilimleri içindeki varlıkları birçok açıdan ele alarak, onlar hakkında olgusal, tümel ve doğru bilgiler verirler. Fizik, maddeyi, hareketi ve enerjiyi; kimya maddenin yapısını, bileşenlerini, özeliklerini ve değişimlerini; astronomi gezegenleri, yıldızları kısaca uzayı inceler. Yer bilimleri, jeoloji, meteoroloji ve oşinografi (deniz bilimleri), mineraloji ve paleontoloji (fosil bilimi); yaşam bilimleri, biyoloji ve tıp bilimidir. **Doğa bilimlerinin temel özelliği, olgusal ve deneysel oluşlarıdır. Olgu veya olgular arası ilişkiyi neden-sonuç bağıntısı ilkesine göre açıklamaya çalışırlar. Ne-densellik ilkesi doğa bilimlerinin genel, kesin, tümel ve doğru yasalara erişmesinin en önemli temelidir. **Doğadaki varlıklar, bir düzen içinde aynı yasalara göre hareket etmektedirler. Doğa bilimleri, doğadaki varlıkların bilgisini açıklama yöntemiyle ortaya koymaya çalışırlar. Buldukları yargıları tümevarım yöntemiyle genelleyip, yasaları elde ederler. İnsan Bilimleri:İnsanı değişik boyutlarıyla inceleyen bilgi türüne, insan bilimleri adı verilir. İnsan bilimleri, antropoloji, sosyoloji, psikoloji, siyaset bilimi, dil bilimi ve tarih gibi insanı kendisine konu yapan bilimlerden oluşur.insanı bilimler, insanın yapıp ettikleriyle ve ne yapacaklarıyla ilgilenirler. **insan bilimlerinin amacı genel-geçer yasalara varmak yerine, insanın yapıp ettiklerini anlamaktır. İnsan bilimleri, açıklama yöntemi yerine anlama yöntemini kullanırlar. Felsefî Bilgi: Felsefî bilgi, diğer bilgi türlerinin aksine, evreni, varlığı, insanı ve toplumu parçalara veya konularına ayırmadan, bir bütün olarak anlamaya çalışır. Felsefî bilgi, merak eden ve soru soran varlık olarak insanın, evren, dünya, kendisi ve toplum hakkında aklı ile ortaya koyduğu tümel düşüncelerdir. Felsefî bilgi, araştırma ve incelemeye dayanarak eleştirel bir düşünmenin sonucunda ortaya çıkar. **Felsefî bilgi, birikimsel olarak ilerleyen bilgidir. ** Felsefî bilgi, birleştirici ve bütünleyicidir. **özneldir. **Felsefî bilgi, bilimsel bilgi gibi deneyle veya gözlemle kanıtlanamaz. UNITE 2=BILIM,SANAT,DIN VE METAFIZIKLE ILISKISI Felsefe ve Bilim İlişkisi:Bilimler, varlığı parçalara ayırıp incelemele-rine karşın, felsefenin birleştirici ve genelleyici işlevine ihtiyaç duyarlar. Yine felsefe de günümüzdeki bilimin verilerini ve sonuçlarını kullanma ihtiyacını duyar. Çağımızda ortaya çıkan bilim felsefesi, bilimin amacını, yöntemini, kuramsal yapısını ele alır ve analiz eder. Tüm bunlar gösteriyor ki, bilim ve felsefe birbirlerine çeşitli açılardan bağlıdırlar. ***Felsefeyle bilim amaçları bakımından birbirleriyle benzerlik taşırlar. Her ikisinin de amacı, evreni, dünyayı, insanı ve toplumu kavramak ve açıklamaktır. Hem felsefe hem de bilim hazır bilgi ile yetinmeyip, ortak amaçları doğrultusunda mantık ilkeleriyle tutarlı, doğru, genel, eleştiriye açık ve evrensel bilgiye ulaşmak isterler. Hem felsefe hem de bilim bilgilerin yeterli ve gerekli akıl ve deney kanıtlarıyla desteklenmesi gerektiğini kendilerine temel ilke edinirler.

***Felsefe ve bilimin konusu ve amacı aynı olmasına karşın, bu konu ve amaç için kullandıkları yöntemleri birbirinden farklıdır. Felsefe, evreni, dünyayı, insanı ve toplumu tümdengelimsel (dedüksiyon) akıl yürütme sonucu kavramsal olarak açıklarken; bilim, tümevarımsal (endüksiyon) akıl yürütme ve deney-gözlemle, olgusal olanın genel yasalarını açıklamaktadır. ***Felsefe ve bilimin diğer bir farklı yanı ise şudur: Felsefe ürettiği bilgide pratik bir yarar gözetmez. Buna karşılık bilim, ürettiği bilgiyle doğaya egemen olmak, onu kendi çıkar ve istekleri doğrultusunda değiştirmek ister. Felsefe, bilme ve merak arzusu içinde evren hakkında bilgi üretirken ve bilginin kendisini de sorgularken, bilimin böyle bir kaygısı ya da amacı yoktur. Felsefe ve Din İlişkisi: Günümüzde din felsefesi, dinin kaynağını, Tanrı, ölümsüzlük, ruh ve inançları ince-leyen bir felsefe disiplini olmuştur. ***Felsefenin eleştirel, şüpheci ve akılcı yaklaşımına karşılık, din, getirdiği cevaplarda şüpheye, eleştiriye ve sorgulamaya yer vermediği gibi, imkân da tanımaz. Dinin kaynağı, ilahîdir. Dinde cevaplar, vahiy yoluyla ve Tanrı nın elçileri sayesinde indirilen kutsal kitapta bulunur. Dinde cevaplar, inanç yoluyla mutlak, değişmez ve tek gerçeklik olarak kabul edilir ve inanılır. ***Görüldüğü gibi amaçları bakımından aynı olsalar da, felsefe ve din bilgisinin geldiği kaynak ve yöntemleri bakımından birbirlerinden kesinlikle ayrılırlar. Nice inanan insan, aynı zamanda felsefe de yapmıştır. Örneğin, Fârâbî ve İbn Sînâ gibi düşünürler, hem bir dine bağlı kalmışlar hem de felsefe yapmışlardır. Felsefe ve Sanat İlişkisi: Filozof evreni, dünyayı, insanı, toplumu aklına, mantığına ve bilimin verilerine göre açıklarken, sanatçı bunları duygu ve hislerine göre anlatmaktadır. Felsefe, varlığı kavramsal, mantıksal ve tümel olarak açıklarken; sanat güzellik ve hoşlanma ölçütü çerçevesinde anlamaya çalışır. ***Felsefe ve sanat, insanın öznel ve yaratıcı bir etkinliğinin ürünüdür. Fakat felsefe, diğer bilgi türlerini eleştirdiği veya sorguladığı gibi, sanatı da eleştirir veya sorgular. Sanatın özü nün ne olduğu sorusunun sorulduğu ve cevaplandığı felsefe alanına sanat felsefesi denir. Sanat felsfesi, sanatın, özünü, kaynağını, doğasını, kapsamını, güzel olanı ele alır, sorgular ve kavramaya çalışır. Felsefe ve Metafizik İlişkisi: Metafizik sözcüğü, M.Ö. I. yüzyılda Aristoteles in kitapları sınıflandırılırken, kullanılmıştır. Aristoteles in varlığın nedenlerini ve temel ilkelerini konu alan kitaplarına fizik ötesi veya fiziğin dışında kalan anlamına gelen metafizik adı verilmiştir. Metafiziğin problemleri ve konuları üç başlıkta toplanmıştır: 1- Genel olarak varlıkla ilgili sorular (ontoloji), 2- Evrenin yapısı ve oluşumuyla ilgili soru ve konular (kozmoloji), 3- Tanrı ve ruhla ilgili konular. Ontolojik sorular ve konular: Genel olarak varlık hakkında sorulan sorular ve cevapları içeren metafiziğin bu alanında iki belirgin yaklaşım vardır.ontolojilerden biri materyalizm, diğeri idealizm-dir. Materyalizme göre, gerçekten var olan varlık, maddedir. Buna karşılık, idealizme göre, gerçekten var olan varlık, düşünce, idea, ruh veya tasarım türünde olan varlıklardır. Bu anlamıyla idealistler, ya düşünmeden bağımsız bir gerçekliğin var olduğunu kabul etmezler ya da düşünmeden bağımsız olarak var olan şeylerin idea cinsinden tinsel (maddi olmayan) bir şey olduğunu iddia ederler. Kozmolojik sorular ve konular: Evrenin yapısı ve oluşumu üzerine üç temel yaklaşım vardır.

1- Mekanist yaklaşıma göre, evrendeki tüm varlıklar ve olaylar nedensellik ilkesine bağlı olarak oluşur. 2- Teleolojik yaklaşım, mekanik yaklaşımın karşıtı olarak, evrendeki tüm varlıklar ve oluşlar, bir ereğe ve gayeye doğru hareket içinde meydana gelmektedir. 3- Teolojik görüşe göre ise evrendeki tüm varlıklar ve oluşlar, Tanrı ya dayanmaktadırlar. Teolojik metafiziğin konusu ve problemi, Tanrı nın varlığının kanıtlanmasıdır. Ruhun varlığıyla ilgili problemler: Ruh nedir?, Ruhun doğası ve yapısı nedir?, Ruh ölümsüz müdür? gibi sorular ve konular da metafiziğin problemleri arasındadır. Metafiziğin bu konuları ve problemleri, felsefe tarihi içinde birçok filozof tarafından farklı yaklaşımlarla açıklanmıştır. İnsanı ve varlığı ilgilendiren bu problemler, günümüzde de çeşitli açılardan var olmaya devam etmektedir. FELSEFENIN DISIPLINLERI Bilgi Kuramı (Epistemoloji): Bilginin doğasını, doğruluğunu ve kesinliğini inceler. Bazı noktalarda psikoloji de bilgi konusuna girse de, epistemoloji bilgi objesiyle bilgi arasındaki ilişki problemini ele alır. Bilgi kuramı, bilen öznenin bilinen nesne karşısındaki durumuna göre de çeşitli açılardan ele alınabilir. Böylece değişik bilgi kuramları ortaya çıkabilir. Mantık: Düşünme yönteminin bilimi olarak mantık, felsefenin, bilimlerin hatta matematiğin mantıksal alt yapısını oluşturan temel disiplindir. Mantık, problem-çözme yöntemleri, anlamanın ve kanıtlamanın değişik çözüm metotlarıyla uğraşır.örnegın; Düşünmenin yapısı ve işleyişi nasıldır? Düşünme, dünyanın yapısıyla ne tür bir ilişki içindedir?... Bilim Felsefesi:Bilimin doğasını tanımlamaya çalışır. Bilim felsefesinin özel amacı, bilimlerin değişik alanlarda uygulanmasına bağlı olarak ortaya çıkan sonuçları ve bunların sı-nırlarını açıklamaktır. Bilim felsefesi özellikle bilimsel metotların değerlendirilmesi ve anlaşılmasıyla ilgilenerek, güvenilir gözlemler, sınıflamalar, genellemeler ve doğrulamalar için temel olanaklar hazırlar. Daha açıkça belirtmek gerekirse, bilim felsefesi deneyin doğasıyla, deneme-yanılma durumlarındaki olasılıkla, göreli değişmezlerle, zorunlu deneylerle ve bilimsel sonuçlarla ilgilenir. Varlık Felsefesi:Ontoloji olarak da adlandırılan varlık felsefesi genel de varlığı kendisine konu yaparak, varolanın doğasını, kaynağını ve sınırlarını araştırır. Var olanın yapısının ne olduğu sorusu üzerinde durarak, var olma türlerini sorgular. Metafizikle yakın bir ilişki içinde olan varlık felsefesi uzun süre metafizik olarak anlaşılmışsa da gerçekte öyle değildir. Varlık felsefesi metafizikten yararlandığı gibi bilgi felsefesinden de yararlanır. Değişmez ve kalıcı varlığın ne olduğunu araştırırken, varlığın ilk nedenini göstermeye çalışır. Metafizik:Aristoteles in kitaplarını, inceledikleri konular itibariyle belirli bir sıralamaya tabi tutan öğrencilerin yaptığı sınıflamaya göre, Aristoteles in fizikle ilgili tüm kitaplarının dışında kalan kitaplara verilen genel isim metafiziktir. Kelime anlamı fizik-ötesi veya fiziğin dışındaki konuları inceleyen bilim veya bilgi alanıdır. Bu anlamıyla metafizik, var olanı var olan olarak inceleyen ilk felsefedir. Birçok genel soru ile ilgilenir.örnegın; Zaman nedir? Uzam nedir? Töz Nedir? İlişki nedir? Neden nedir? Dil Felsefesi:Dilin çeşitli problem ve görüşlerini kendisine konu edinen felsefenin bir alt dalıdır. Dilin doğasını, amacını, kavramlarını, köklerini, kapsamını, yapısını ve sözcüklerin anlamlarını inceler. Kelimelerin, düşüncenin ve nesnelerin anlamla olan ilişkisini ortaya koymaya çalışır. Felsefe her zaman anlamla ilgilenmiştir. Fakat son zamanlardaki dilin eleştirel incelenmesinde sembollerin, işaretlerin ve benzerlerin işlevlerinin tam bir analizi üzerinde durmaktadır. Eğer akıl bir tür sembolleştirme sürecinde işlevini gerçekleştiriyorsa,

felsefe zorunlu olarak sembollerin anlamını açıklamak durumundadır. Bu ise dil felsefesinin görevidir. Değer Felsefesi (Axioloji):Değerleri inceleyen disipline değer felsefesi veya axioloji denir. Değer ve değer yargıları nedir? Değerlerin çeşitleri nelerdir? Sanat Felsefesi:Sanat felsefesi, genelde iki soru üzerinde durur: 1. Güzellik nedir? 2. Sanat nedir?. Bazı güzellikler doğanın güzelliğidir yani sanatın değildir. Güzeli heralanda ele alıp inceleyen felsefe dalına estetik denir. Yalnızca sanatı ve sanattaki güzeli inceleyen felsefeye de sanat felsefesi denir. Bazı sanatlar da çirkindir, güzel değildir. Bir resim birine güzel, diğerine çirkin gelebilir. Güzellik nerededir? Güzellik, müzikte, dansta, resimde, şiirde, hey-kelde, mimarlıkta, oyunda, geleneklerde, halk danslarında, folklorda, güneş batımında ya da doğuşunda, kadında ve benzerlerinde bulunabilir. Tüm bunlarda ortak olan bir şey vardır. Etik: İyi ve kötü olanı, ahlâklı ve ahlâksız olanı inceleyen felsefe disiplinine etik denir. Ahlâk felsefesi olarak da tanımlanan etik, insan davranışlarındaki ahlâkî değerleri araştırır. Sağduyu, etiği emirler ile tanımlar.örnegın; Tanrı şunu yap dedi, şunu ise yapma dedi gibi. Ödevimiz nedir? Sorumluluk nedir? Vicdan, adalet, mutluluk ve bilgelik nedir? gibi soruları araştırır. Din Felsefesi:Felsefenin bir dalı olarak dini inceler. Din felsefesi bir din değildir, dini anlamaya çalışan felsefi bir disiplindir. Burada felsefeci dine ilişkin sorularla meşgul olur ve onları açıklamaya ve anlamaya çalışır. Birçok dinden bahsetmek olanaklıdır: İslâmiyet, Yahudilik, Hıristiyanlık, Budistlik vs. Siyaset Felsefesi:Siyasal yaşamı, devleti, yönetim biçimlerini ele alan ve sorgulayan felsefedir. Başlıca soruları şunlardır: İktidar nedir? İktidar gücünü nereden alır?, Yasallığın veya meşruluğun özü nedir? ***Şimdiye kadar saydığımız felsefenin disiplinlerine daha birçokları da eklenebilir. Örneğin, toplum felsefesi ve ekonomi felsefesi gibi. Ayrıca eğitim felsefesinden, tarih felsefesinden, fizik felsefesinden ve daha birçok felsefeden bahsetmek mümkündür. Şimdiye kadar saydığımız felsefenin disiplinlerine daha birçokları da eklenebilir. Örneğin, toplum felsefesi ve ekonomi felsefesi gibi. Ayrıca eğitim felsefesinden, tarih felsefesinden, fizik felsefesinden ve daha birçok felsefeden bahsetmek mümkündür. ***Felsefenin disiplinleri bazı dönemlerde tarihsel, toplumsal ve ekonomik koşullarla bazen ön plana çıkarak tüm felsefeye yön vermişlerse de, felsefenin üç disiplini her dönemde ele alınmıştır: 1. Varlık felsefesi, 2. Bilgi felsefesi, 3. Ahlâk felsefesi. Felsefenın Önemı Ve etkılerı **Felsefe, insanı insan yapan en önemli düşünme etkinliğidir. **Çağımız toplumu bilgi toplumudur. **Felsefe, insanları bilinçlendirme, düşündürme ve birey yapma açısından gereklidir. **Felsefe, toplum ve devlet içinde yaşayan insanların, insan haklarını anlaması ve geliştirmesi için de gereklidir. **Felsefe, insanlar ve toplumlar arası hoşgörüyü sağlar. FELSEFE ÜNİTE 3 GİRİŞ Felsefenin ne olduğunu ortaya koymanın en iyi yollarından birisi de felsefenin disiplinlerini ele almaktır. Felsefenin disiplinlerinden bilgi felsefesiyle

başlamak, felsefeye giriş için kolay ve anlaşılır bir yöntemdir. Bilgi nedir? sorusunu temele alan bilgi felsefesine, epistemoloji adı da verilmektedir. BİLGİ FELSEFESİNİN TEMEL VE KAVRAMLARI Bilen, Bilinen ve Bilgi Bilgi felsefesinin en temel kavramı bilgidir. Bilgi nedir? Bilgi kavramıyla neyi anlatmak ve anlamak istiyoruz? Öncelikle bilgi denilen şey, insana aittir. Bilgi, insan bilgisidir. O hâlde, bilgi felsefesinin konusu olan bilgi, insanın kendi bilgisidir. Bilgi felsefesinin en temel kavramları şunlardır. 1- Bilen 2- Bilinen 3- Bilgi. Doğruluk ve Gerçeklik:Bilgi felsefesinin bir diğer kavram çifti de doğruluk ve gerçekliktir. Bilgi felsefesi, doğru bilgiyi araştırmaktadır.doğruluk düşüncedeki bir şey üzerine söylenmiş bir yargıya veya önermeye aittir.doğruluk bir değerdir. Öznenin gerçek hakkında ileri sürdüğü yargının yanlış ya da doğru olma değeridir. Gerçeklik ise bir tür var olma durumudur. Bir şeyin varlık olma özelliğinden dolayı, o şeye gerçek diyoruz. Örneğin, Kaf dağı denilince herkes bir şeyi düşünür fakat düşünülen bu dağın gerçekliği söz konusu olunca hiç kimse Kaf dağının gerçek olarak var olduğunu ispat edemez. Doğruluk ve Anlamlılık:Bilgi felsefesinin diğer bir kavram çifti de bir cümlenin anlamlılığı ve doğruluğudur. Bir cümle doğru veya yanlış değerleri alabilmesi için önce o cümlenin anlamlı olması gerekir. Eğer bir cümle anlamlı değilse, o cümlenin doğruluğundan veya yanlışlığından söz edilemez. Çünkü sadece anlamlı cümleler bir yargıda bulunur. Bilgi ve Bilginin Gerekçelendirilmesi:Bilgi, bilen ve bilinen arasındaki bilişsel sürecin ürünüdür. Bu süreçte elde edilen bilgilerin doğru bilgi olduğunun gerekçelendirilerek gösterilmesi zorunludur.aksi takdirde bu bilginin doğruluğundan söz edemeyiz. Doğruluk, Tutarlılık ve Geçerlilik:Üç kavram genellikle birbirlerinin yerine kullanılarak karıştırılmaktadır. Fakat her birinin anlamı diğerinden farklıdır. Bir önerme yapısı gereği bir doğruluk değerine sahiptir. Önerme ya doğru ya da yanlıştır. Tutarlılık ise önermenin en az bir sefer doğru değer almasına veya diğer önermelerle olan ilişkisi sonucu ortaya çıkar.eğer oluşan ilişkinin tutarlılığı her durum ve her zaman için gerçekleşirse bu duruma da geçerlilik denir. PROBLEMLERİN SORGULANMASIYLA BİLGİ FELSEFESİ Felsefe öğretiminin diğer bir yöntemi de problemleri ortaya koyarak ve sorgulayarak felsefe öğretimi yapmaktır. Bu yöntemi kullanarak bilgi felsefesinin problemleri de ele alınabilir. Bu problemler ortaya konularak bilgi felsefesinin kapsamını ve konusunu açıklamak olanaklıdır.bilginin sınır ve kapsamını sorgulayarak neyi bilip neyi bilemeyeceğimizi belirlemek mümkündür.doğru Bilgi Mümkün müdür? **Bilgi felsefesini mümkün kılan veya bilgi felsefesini ortadan kaldıran bu problem bizce en temel sorundur. Çünkü bu soruya verilecek cevap, bir sonraki probleme geçip geçemeyeceğimizi belirlemektedir. Doğru bilgi mümkün müdür? sorusuna iki yaklaşımla cevap verilmektedir: Dogmatikler: Evet, doğru bilgi mümkündür. Şüpheciler: Hayır, doğru bilgi mümkün değildir. Şüpheciliğe Götüren Nedenler:Şüphecileri kesin ve doğru bilginin mümkün olamayacağı inacına götüren birçok neden vardır. Günlük Deneyimler ve Duyumlar:İlk bilgi kaynağımız olan duyular sık sık hataya düşmemize neden oluyorsa, kesin ve doğru bilgiyi hiç bir zaman edinemeyiz demektir. Bilimsel Bilginin Tarihsel Değişimi:Şüphecilerin diğer bir argümanı ise bilim tarihindeki doğru bilginin geçirdiği değişimlerdir. İnsanların yüzyıllarca doğru olarak kabul ettikleri bilgiler bile bir gün yanlış olabilmektedir.acaba ilerideki yüz yıllarda yeni bilimsel

gelişmeler sonucu şu anda doğru ve kesin gördüğümüz Newton fiziği ve Kepler astronomisi de değişebilir mi? Bundan şüphe duymamızı kim nasıl engelleyebilir? Toplumsal veya Bireysel Görelik:Şüpheciler, tarihsel açıdan bilginin doğruluğunun değişimi yanı sıra aynı zaman diliminde de bilginin farklı toplum ve bireylerde değişiklik gösterebileceğini ileri sürerler. Bir şey hakkındaki bilgi, iki farklı toplumda aynı olabildiği gibi farklı da olabilir. Göreliğin hem aynı zaman diliminde ve hem de farklı zaman diliminde olduğunu ileri süren şüpheciler, evrensel hiçbir bilgi türünü kabul etmezler. Varlığın Değişim İçinde Olması:Birçok şüpheci, görüşlerini varlığın değişim ve hareket içinde olmasına dayandırarak ortaya koymaktadır. Eğer var olan her şey hareket ve oluş içindeyse,nasıl olur da bu değişen varlıkların değişmez, kesin ve doğru bilgisini edinebiliriz? Bu görüş, çoğu şüpheci tarafından kabul edilmektedir. Aklın Farklı Yöntemler Kullanması:Aklın bilgi için farklı yöntemleri kullanması sonucu da şüpheci görüş ortaya çıkabilir. Her ne kadar aklın yolu bir denilse de, akıl gerçeğin bilgisini tek bir yol veya yöntemle değil birçok yol ve yöntemle açıklamaya çalışır *Şüpheciliğe götüren düşünme biçimlerini belirttikten sonra artık kaç tür şüpheci görüş olduğunu açıklayabiliriz. Şüphecilik Çeşitleri Bir Tavır Olarak Şüphecilik:Eleştirici vesorgulayıcı düşünme ancak var olan üzerine şüphe duyulmasıyla başlar. Sokrates in şüpheciliği felsefî tavır gereğidir. Çünkü o, sofistlerin göreceli şüpheciliğini eleştiren kendine has bir şüpheci tavra sahiptir. Bu tavır aynı zamanda Sokratik alayı da içermektedir. Sokrates in bildiğim tek bir şey var o da hiçbir şey bilmediğimdir cümlesindeki gizli alay veya eleştiri, onun nasıl şüpheciliği felsefenin bir parçası yaptığını göstermektedir.*hem felsefe hem de bilim şüpheyle başlar. Bir Yöntem Olarak Şüphecilik:İslâm dünyasının yetiştirdiği büyük din felsefecisi Gazâli ve Batı dünyasının yetiştirdiği ve modern felsefenin kurucusu Descartes, şüpheciliği bir yöntem olarak felsefî düşünmelerinde kullanmışlardır.descartes, her şeyden şüphe ederken, kendisinden şüphe edemeyeceği bir şeyin olduğunu sezer.. Böylece Descartes ünlü önermesine varmıştır: Düşünüyorum; o hâlde, varım. Düşünen; yani şüphe eden olarak ben, düşünmekte olduğumun farkındayım. O hâlde, düşünüyorsam aynı zamanda var olmaktayım ve bu durumdan da şüphe edemem.. **Gazâli, aklın âciz kaldığı bir noktada ikinci bir akıl olan kalbi ön plana çıkartarak, kesin ve güvenilir bilgiye ulaşılabileceğini söyleyerek sezgiciliğin önemini vurgular. Kalp bilgisi, içinde hiçbir şüphe taşımayan bilgidir. O hâlde Gazâli iki türlü bilginin varlığını kabul eder: 1. Varlığın görünüşlerini veren duyu ve akıl bilgisi. 2. Varlığın iç bilgisini ilham ve sezgi ile veren kalp bilgisi. Deney-Dışı Bilgiye Ait Şüphecilik:Descartes ın akılcı şüpheciliğiyle başlayan modern felsefe, İngiliz deneycileriyle ve bunların senteziyle 18. yüzyılda farklı şüpheci felsefelere yol açmıştır. Deney-dışı bilgiyle ilgili şüpheciliği iki aşamada ele alabiliriz: Deneycilerin Şüpheciliği:İngiliz deneycilerinden Locke ile başlayan deneyci (ampirist) bilgi kuramına göre, bilgilerimizin kaynağı deneyimlerimizdir. Deneyin haricindeki her tür bilgiden şüphe edebiliriz.locke un deney-dışı bilgilere karşı duyduğu şüpheyi daha da ileri götüren David Hume, bilginin kaynağını deneyden gelen izlenim ve idelerle açıklamıştır.ancak Hume, nedensellik ilkesinin bilinemeyeceğini ve temellenemeyeceğini ileri sürerek, aynı zamanda bilimsel bilginin kendisinden de şüphe etmiştir. Eleştirel Şüphecilik:Görülerimizin dışında kalan asıl gerçekleri bilmiyoruz. Görülerimizin dışında kalan gerçekliğe kendinde-şey diyen Kant,kendinde-şeylerin deneye açık olmadığı için bilgi nesnesi olmadığını, deneye açık olan şeylerin görünüşler olduğunu söylemektedir.

Kant ın eleştirel şüpheciliği, kendinde-şey ve görünüş (fenomen) ayrımını ortaya çıkartarak, insan zihninin bilme sınırlarını ortaya koymaktadır. Aşırı Şüphecilik:Bilginin olanağı konusunda göreceliği savunarak mutlak bilginin olmadığını ileri süren aşırı şüphecileri tarih arenasında iki farklı dönemde görmekteyiz. Birinci olarak Sokrates ve Platon un çağdaşları olan sofistleri, ikinci olarak da M.Ö. 360-270 yılları arasında yaşamış ilkçağ felsefecilerinden Pyrrhon ve öğrencilerini ele alabiliriz. Her iki görüşte olanlar, sağlam bir bilginin olmadığını ileri sürerler. Sofistler:M.Ö. 5. ve 4. yüzyılda değişen toplumsal-siyasal durum ve İlkçağ doğa felsefesinin girdiği çıkmaz sonucu, insan felsefesini başlatan gezgin felsefe öğretmenlerinden oluşan sofistler, şüpheciliği benimseyerek, kesin ve mutlak bilginin olmadığını ileri sürmüşlerdir. *Üşüyen insan için hava soğuk, üşümeyen insan için sıcaktır. Septikler(Şüheciler):Sofistlerin sağlam, kesin ve doğru bilgide nesnelliği ortadan kaldırmaları ve bilgiyi insanın öznel duyu ve algılarına indirgemelerini kendilerine örnek alan Phyrrhon ve takipçileri şüpheciliği bir felsefî akım hâline getiren septik düşünürlerdir. Sistemli bir felsefe akımı olarak şüphecilik felsefe tarihi içindeki yerine Pyrrhon la kavuşmuştur. Bu akımın en önemli temsilcileri Phyrrhon (M.Ö.365-275), Timon (M.Ö. 325-235), Arkesilaos (M.Ö. 316-240), Karneades (M.Ö. 219-120), Aenesidemos (M.S. I. yy) ve Sektus Empiricus tur (M.S. III. yy). Doğru Bilginin Kaynağı Nedir? Doğru bilginin kaynağıyla ilgili felsefî düşünceler: 1- Bilginin kaynağı deneydir. 2- Bilginin kaynağı akıldır. 3- Bilginin kaynağı hem akıl hem deneydir. 4- Bilginin kaynağı sezgidir. ***Bilginin Kaynağı Deneyimdir.İnsan zihni boş bir levha gibidir, zamanla deneyimleriyle bu levhayı doldurur insan Bilginin Kaynağı Akıldır Deneyimlerimizin temelinde olan duyuların ne kadar güvenilir olduğu sorusunu soran akılcılar, duyuların bazen yanıltıcı olduklarını ortaya koyarlar. Duyu ve deneyim bilgisine şüpheci bir tavırla yaklaşmaları, akılcıların sağlam, değişmez ve kesin bilgi aramalarındandır. ***Bilginin Kaynağı Hem Deneyim, Hem de Akıldır.Bilginin kaynağını radikal biçimde deneyimde veya akılda görenlere karşı olarak, her iki kaynağı da bilginin temeline koyan görüştür. Bu görüşe göre, bilgi için hem deneyim hem de akıl gereklidir. Yalnızca biri olması, bilginin oluşması için yeterli değildir. Bu görüşün en iyi temsilcisi Kant tır.kant ın meşhur önermesi bu görüşü en iyi şekilde açıklar: Deneyimsiz kavramlar boş,kavramsız deneyimler kördür. ** Bilginin Kaynağı Sezgidir.Aklın,doğru, kesin ve sağlam bilgiyi veya hakikati veremediğini savunan bu görüşe göre doğru, sağlam ve tam bilgiyi ancak aracısız ve doğrudan bilmeyi içeren sezgi verir.gazâli ve Bergson en çok tanınan iki filozoftur.her ikisi de akılcılığa karşı çıkmışlardır. Doğru Bilginin Ölçütleri Nedir? Bilgi felsefesinin önemli problemlerinden biri olan doğru bilginin ölçütleri sorunsalı farklı şekillerde açıklanmıştır: 1- Doğru bilginin ölçütü uygunluktur. 2- Doğru bilginin ölçütü tutarlılıktır. 3- Doğru bilginin ölçütü tümel uzlaşımdır. 4- Doğru bilginin ölçütü apaçıklıktır. 5- Doğru bilginin ölçütü verdiği yarardır. 6-Doğru Bilginin Ölçütü Uygunluktur Skolastik felsefe, doruluğa ilişkin uygunluk kuramını şöyle formüle etmiştir: Veritas est adaequatio rei et intellectus. Kısaca, Doğruluk, intellekt (zihin) ve

şeylerin (olgu veya nesnelerin) uygunluğudur. Doğru Bilginin Ölçütü Tutarlılıktır:Doğruluk hakkındaki tutarlıklık kuramına göre, düşüncenin gerçeklikle uygunluğundan çok düşüncelerin kendi aralarındaki tutarlılığı doğruluğun ölçütüdür. Bir önermenin doğruluğu sistemde daha önce kabul edilmiş doğru önermelerle çelişmemesine dayanmaktadır. Doğru Bilginin Ölçütü Tümel Uzlaşımdır:Tümel uzlaşım ölçütüne göre, herkesin veya çoğunluğun kabul ettiği bilgiler doğrudur. Burada amaç bir inanç, bir yargı, bir önerme ya da bir bilgi hakkında herkesin onunla ilgili doğru kabulüdür. Önerme üzerinde genel bir ortak yargı varsa, doğru veya yanlış değer verme olanağı vardır. Örneğin, bir an bir şey gördüğümü sanırsam ve gördüğüm şeyin var olup olmadığını yani görme eylemimin doğru olduğundan şüphe ediyorsam, yanımda bulunanlara aynı şeyi onların da görüp görmediğini sorarım. Eğer onlar da beni doğruluyorsa, gördüğüm doğrudur. Bu anlamda, genelin onayını almak doğruluğun ölçütü olarak kabul edilmektedir.tümel uzlaşım ölçütü, demokrasinin öne sürdüğü doğruluk ölçütüdür. Doğru Bilginin Ölçütü Apaçıklıktır:Bir bilginin, bir yargının veya bir önermenin apaçık olması onun hem açık ve seçik, hem de şüphe duyulmayan olması demektir. Doğru Bilginin Ölçütü Verdiği Yarardır:Bir yargının doğruluğu verdiği yararla özdeşleştirilir. Bu ölçütü kabul edenlere pragmatist (yararcı) denir. Pragmatistlere göre, bir şey yararlı olduğu sürece değerlidir ve doğrudur. FELSEFE ÜNİTE 4 BİLGİ FELSEFESİ 2 Bilen varlığın bilinen varlık hakkında elde ettiği zihinsel farkındalığa bilgi denir. DOĞRU BİLGİNİN SINIRLARI VEYA KAPSAMI NEDİR? İçkin İdealizm Özne ancak kendi içkin bilişini gerçekleştirir. Böyle bir görüşe içkin idealizm adı verilir. En önemli temsilcisi George Berkeley dir. (1685-1753). Transendental İdealizm:Bilen özne, kendisinden bağımsız olarak var olan nesnelerin bilgisini ancak kendinde var olan yapı çerçevesinde bilebilir, diyen görüşe transendental idealizm denir.en önemli temsilcisi Kant tır. Bu görüşe göre, deney alanının ötesinde kalan bir gerçekliğin bilimsel ve doğru bilgisini edinme olanağımız yoktur. Bilgimiz,deneylerimiz ve zihnimizin yapısıyla sınırlıdır. Epıstemolojık Realızm:Bilen özne, kendisinden bağımsız olarak var olan nesnelerin gerçek bilgisine sahip olabilir, diyen görüş, epistemolojik realizm olarak adlandırılır. Realistler, içkin idealist ve transendental idealistlerden farklı olarak, zihnimizin dışında gerçekten var olan bir dünyayı ve bu dünyanın da gerçekten bilinebileceğini öne sürerler.bilginin kapsamı, yalnız zihinle sınırlanamaz; bilgi sınırsız bir alana sahiptir. Bizim dışımızdaki dünyanın sınırları ne kadarsa bilgimiz de o kadardır. Dış evrenin sınırları arttıkça bilgimizin sınırları ve kapsamı da genişlemektedir. Pozitivizm:Realist ve transendental idealist görüşlerden faydalanan pozitivizme göre, bilginin sınırları, duyusal olanın ötesindeki bir dünyayı kapsayamaz. Çünkü bilgilerimiz, deney verileri ve bu verilerin akıl yürütme yollarıyla çıkartılan yeni bilgilerle sınırlıdır. Duyusal olanın ötesinin metafizik olduğunu ileri süren pozitivistler, bilimlerin dışında başka hiçbir bilgiyi kabul etmezler. Bilgimizin sınırlarını bilimler belirler. Bilimsellik, bilginin sınırlarıdır. Neo-Pozitivizm:Pozitivist görüşün eleştirilmesiyle 20. yüzyılda ortaya çıkan neo-pozitivizm bilgiyi doğrulanabilir önermelerle sınırlamıştır. İnsan, kendi zihninden bağımsız bir dünyanın bilgisine ancak doğrulanabilirlik ölçütü çerçevesinde sahip olabilir. Bizler, dış dünyayı deney ve gözlem sonucu oluşan algılarımızın sonucu biliriz.

Akılcılık:Bilgimizin kaynağını akılda görenlerin savunduğu bu görüşe göre, bilgimizin kapsamı yani neyi bilip, neyi bilemeyeceğimizin ölçütü aklımızdır. Deneycilik:Empirizm olarak adlandırılan bu kuram, tüm bilgilerimizin kaynağını duyu deneylerine indirgediği gibi, sınırlarını da duyu deneyleriyle belirler. Sezgicilik:Akılcılar gibi bilginin sınırlarını geniş alana yayan sezgiciler de metafiziği ve önsel bilgileri kabul ederler. Akıldan daha geniş sınırlar çizen sezgiciler, bilgimizin sınırlarını öznel sezgilere veya aşkın varlığın sezgisel bilgisine kadar vardırırlar. Faydacılık:Doğru bilginin kaynağını verdiği yararla belirleyen pragmatistlere göre, bilgimizin sınırlarını da bilginin işlevi ve sonuçları belirler. FELSEFE TARİHİ AÇISINDAN BİLGİ FELSEFESİ Tarihsel açıdan ele alırken kronolojik sırayı takip etmek gerekir. Çünkü felsefe, daha önce belirttiğimiz gibi kesintisiz bir düşünme etkinliğidir. Her filozof ya da kuram kendisinden önce gelenlerle bir hesaplaşma sonucu ortaya çıkmıştır. Antik Çağ da Bilgi Felsefesi Bu dönemin ilk filozofları evrenin ana maddesini cisimsel varlıkla açıklarken, daha sonraki doğa filozofları ise ana maddeyi cisimsel olanla değil de, soyut, akılsal veya kavramsal olanla açıklamaya çalışmışlardır. **Antik Yunan felsefesinin ikinci dönemi, sofistler ve Sokrates le başlatılmaktadır. Bu düşünürlerle artık doğa üzerine değil de, insan ve toplumla ilgili sorunlar üzerine felsefe yapılmaya başlanmıştır. Bu dönemde sofistleri, Sokrates i, Platon u, Aristoteles i, Sokratik okul felsefecilerini ve Hellenistik felsefecileri görmekteyiz. Doğa Felsefesinde Bilgi Problemi Sokrates öncesi dönem olarak bilinen doğa felsefesinin ilk filozofları,felsefenin bir alt disiplini olan bilgi felsefesinin sorunlarıyla ilgilenmek yerine, değişimin doğası ve olanağıyla ilgilendiler. **Thales le başlatılan Batı felsefesi evrenin en yüksek doğası olan ilk maddenin (Arkhe) ne olduğu sorusunu sormuş ve bu soruya Thales su diye cevap verirken, diğer doğa felsefecileri farklı ana maddeler öne sürmüşlerdir. Burada soruya verilen cevaptan çok, böyle bir sorunun sorulması ve bu sorunun akıl yoluyla cevaplanması önemlidir. Cevapların farklı olması doğa filozoflarının tek bir doğru üzerinde birleşmediklerini ve şüpheci bir tavır takındıklarını göstermektedir. Örneğin; Herakleitos bilgi konusunda duyuları önemserken, Parmenides aklın rolü üzerinde durmuştur. İnsan Felsefesinde Bilgi Kuramı:Düşünürler,evrenin ilk maddesi yerine değişen toplum ve insanın sorunlarını araştıran felsefeler üretmişlerdir. Bu dönemde iki tür felsefî tavır görmekteyiz. ***a) Şehir şehir dolaşarak para karşılığı bilgisini satan ve kendilerine sofist adı veren gezginci felsefe öğretmen grubu vardır. Bu kişiler sofistler olarak alandırılmışlardır. Sofistler, retoriğe (güzel konuşmaya) önem vererek zengin ailelerin çocuklarına siyasetin veya devletin nasıl yönetilmesi gerektiğine dair çeşitli bilgiler vermekteydiler.sofistler ortaya çıkıp, şüpheciliği, göreceliği ve değişmeyi savunmasalardı,sokrates felsefe tarihi içinde bu kadar önemli olamazdı. ***b) İnsan felsefesinin ikinci önemli figürü, sofistlere karşı değişmez, gerçek ve tek doğrunun olduğunu ileri süren Sokrates le başlayan felsefedir.sofistler Gerçekliğin bilgisinin mümkün olmadığını ileri süren sofistler, bilgi kuramında yeni bir dönem başlatmışlardır. Sofistler, Herakleitos un değişime ve oluşa verdiği önemi daha da ileri götürerek, doğanın parçası olarak düşünülen pek çok şeyin öyle olmadığını ortaya koymuşlardır.protagoras bu düşüncelerini meşhur önermesiyle şöyle ifade etmiştir: Her şeyin ölçüsü insandır. Diğer bir sofist Gorgias ise daha ileri giderek gerçek denilen bir

varlığın olmadığını, olsa da bilenemeyeceğini, bilinse de anlatılamayacağını söylemiştir. Sokrates ve Sonrası Bilgi Felsefesi Sofistlerin göreceli ve bireyselci bilgi anlayışına karşın Sokrates, bilgide objektifliği, değişmezliği, gerçekliği ve tekliği savunarak evrensel bilginin var olduğunu ileri sürmüştür. Bir şeyin ne olduğunu bilmeden bilgeliğin ve insanların anlaşmalarının mümkün olamayacağını söyleyen Sokrates, kavram ve sözcüklerin anlamlarını belirlemeye çalışır. Bu nedenle Bilgi nedir?, Erdem nedir?, Güzellik nedir?, Cesaret nedir?, Adalet nedir? vb. sorular sorarak insanları kendi akıllarıyla düşünmeye yöneltir. PLATON (M.Ö. 428-347) Sokrates in öğrencisi olan Platon (İslâm dünyasında Eflatun adıyla bilinir.),kendisinden önceki birçok düşünür ve düşünceden etkilenerek, felsefesini ve bu felsefesiyle tutarlı bir bilgi kuramı geliştirmiştir. Hocası Sokrates in ahlâk öğretisi ve felsefî uygulamalarından, sofistlerin yukarıda bahsedilen düşüncelerinden,sokrates-öncesi filozofların gerçekliğin doğası hakkındaki görüşlerinden etkilenmiştir. *Platon a göre, gerçek, değişmez ve mükemmeller, duyular dünyasından bağımsız olarak var olan Form veya İdealar dünyasındadır. Platon un İdealar dünyasını niçin temele aldığı tam olarak açık olmasa da, Aristoteles e göre, Platon,öğretmeni Sokrates in ahlâkî erdemlerin değişmez form öğretisinden etkilenmiştir.örneğin, adalet duyular dünyasında tam ve mükemmel olarak bulunmaması dolayısıyla, adaletin ideal varoluşunu temellendirmek için böyle bir duyular-üstü,idealar dünyasını kabul etmeliydi. Anımsama (hatırlama) Kuramı:Felsefe tarihi içinde ilk defa Platon tarafından Menon adlı diyalogunda anımsama kuramı ele alınmıştır. Bu diyalogda Sokrates, okuma yazma bilmeyen bir genç köleye geometri problemi çözdürme isteğindedir. Problemin geometriden seçilmesi bir rastlantı değildir. Çünkü böyle bir problemin çözümüne duyular yardım edemez. Genç köle problemi çözer. Böylece Sokrates, genç kölenin daha önceden bildiği bilgileri hatırladığını da ispat etmiş olur.bilgi ve Doğru İnanç Platon bilgi konusunda üç aşama tespit eder: 1- Doğru bilgi 2- Yanlış bilgi 3- İnanç **İnanç, doğru bilgi ve yanlış bilgi arasında bir yerde bulunmaktadır. Ruhun bu üç aşamasına karşılık gelen birer de nesnesi vardır. Doğru bilginin nesnesi gerçekte var olan, yanlış bilginin nesnesi gerçekte var olmayan ve inancın nesnesi ise varlığın ve yokluğun arasında olandır. Platon a göre, inancın nesnesinin bulunduğu yer, duyular dünyasıdır.bilgi ve duyu algısı Platon a göre, duyu algısı, doğru bilgiyi veremez. Duyu verileriyle duyu nesnesinin algılanması veya kavranması yanlışı verebilir. Bir nesneye güzel veya ağır veya iyidir diyemeyiz.yanlış inancın olanaklılığı Sokrates yanlış inancın ya da yargının nasıl olanaklı olduğunu göstermeye çalışır. Yanlış inanç bir tür inanç mıdır? Parmenides bize olmayan hakkında konuşamayacağımızı söylemişti. Var olmayan bir şey hakkında bir yargı öne sürmek imkânsızdır. Çünkü varlık vardır; yokluk yoktur. Doğru yargı (inanç) ve logos (akıl) Sokrates, üç görüş öne sürer: İlk olarak, logos söylemde veya konuşmada açığa çıkan söz veya kelimedir. Fakat bu tanımı yeterli bulmaz. İkinci tanımında logos u bilinen şeyin öğelerini bir araya getiren olarak tanımlar. Fakat bu tanım da bir araya getirilen bilginin miktarı için yeterli değildir. Üçüncü olarak logos, sorulan şeyin kendisidir diye tanımlanır. Bu tanımı da döngüsel ilkeleri verdiği için reddeden Sokrates, bilginin ne olduğunu tanımlayamadan diyalogu sona erdirir. ARISTOTELES (M.Ö. 384-322) Sofistlerin şüpheci tutumundan etkilenen Aristoteles, Platon un Theaetetus diyalogunda cevap veremediği önerme türü bilgi konusunu ele alıp açıklamaya çalışmıştır. Çalışmalarını

iki konu üzerinde yoğunlaştırdı: Bilim kuramı ve akıl kuramı içinde bilgi kuramını araştırdı. *Bilgi tümeldir.platon gibi, Aristoteles de tekilin bilgisini değil de tümelin bilgisini araştırdı. 1- Duyular: Duyu organları aracılığıyla duyu nesnelerinin formları,maddesinden ayrılarak algılanır. 2- Edilgin izlenimler ve etkin yargı konusunun Aristoteles, hayal etmede,anımsamada ve anlama gücünde mevcut olduğunu söylemektedir.duyu organlarının duyu algısı gerçekleştirmesiyle elde edilen algılar,hayal gücü (imgeleme) ile imgeler hâline dönüşür. İmgeler kendi başlarına tam olarak var olamazlar; ancak bazı yargı formlarıyla birlikte vardırlar. 3- Anımsama (hatırlama) gücü, imgelere dayanmanın yanı sıra geçmişi hatırlamak zorundadır. 4- Aristoteles e göre, anlama gücü (intellekt) ya da akıl, önce zihinsel formu kavrar. Bu forma karşılık bir kavram gelir. Bilgi ve Tanım :Cins, tür ve ayırım sınıflaması ve bilgi arasındaki ilişki, bilgi ve tanım arasındaki ilişkiye dayanır. Aristoteles ad ve gerçek tanımın ne olduğunu belirleyerek konuyu açıklamaya çalışır. Ad tanımları, terimlerin bilgisini veren tanımlardır. Gerçek tanım ise bir şeyin özünün bilgisini veren tanımdır. Bir şeyin özünü vermek, o şeyin nedenini açıklamaktır. Aristoteles e göre bir şeyin nedenini açıklamak, o şeyi gerçek anlamda bilmek demektir. Bir şeyin nedenini vermek, ilk ilkeye dayanarak o şeyin özünü kanıtlamaktır. Ortaçağ Felsefesinde Bilgi Kuramı Ortaçağ, bilgi ve inanç konusunda Antikçağdan farklıdır, hatta karşıt bir kurama sahiptir. Akıl, Tanrı nın varlığını bilmek için bilgi edinmelidir. Bilgi, inancın hizmetine verilmiştir. Bu nedenle doğru bilgide uygunluk kriteri aranmıştır. 17. Yüzyılda Bilgi Felsefesi ve Akılcılık DESCARTES (1596-1650):Rönesans dönemiyle başlayan bilimsel çalışmalar, bilgi ve yöntem konusunda belli bir şüphecliğe yol açmıştır. Çünkü Rönesans düşünürlerine göre iyi bir yöntem ile evrensel doğruluk bulunabilirdi. Descartes bu düşüncenin ilk öncülerindendi. Descartes, felsefesinin köklerini Ortaçağ düşüncesinden almasına rağmen, modern felsefenin kurucusu olma başarısını da göstermiştir. İyi bir matematik bilgisine sahip olması onun bilgi problemine yönelmesini ve bilgi kuramını sistemli bir şekilde incelemesini sağlamıştır. **Descartes Yöntem Üzerine Konuşmalar adlı kitabının ikinci bölümünde ideal bir yöntemin özelliklerini sayar: 1- Açık ve seçik olmayan hiçbir şeyi doğru olarak kabul etmemek, 2- Problemi çözümleme veya analiz etmek, 3- En basit ve kesin olan doğru önermeden başlayarak karmaşık olana doğru ilerlemek, 4- Yapılan işlemi yeniden sayarak ve kontrol ederek gözden geçirmek. ***Düşünüyorum; o hâlde, varım Düşünüyorum; o hâlde varım. açık ve seçik önermesi düşünen öznenin varlığını ortaya koyan bir bilgidir. ***Sezgi ve tümdengelim Descartes ın yöntemsel şüpheyle ulaştığı Düşünüyorum; o hâlde, varım. sonucu bir tür kıyas değildir. Bu bir sezgisel çıkarımdır. Descartes a göre, sezgi zihinde veya akılda hiçbir şüpheye yer vermeden en açık ve seçik kavrayış türüdür. ***İdeler 1- İdeae innatae: Doğuştan zihnimizde var olan a priori idelerdir. 2- İdeae Adventitiae: Zihnimize dışarıdan gelen olgusal idelerdir.

3- İdeae Factitiae: Zihin tarafından hayalgücüne dayanarak oluşturulan yapma idelerdir. Descartes a göre, bu üç ide arasında açık ve seçik olan yalnızca İdeae İnnatae dır; çünkü bunlar doğuştan gelen a priori bilgiler olarak aklımıza doğrudan verilen bilgilerdir ***Yanlışın olanaklılığı Descartes a göre, ideler kendiliklerinde ne doğru ne de yanlıştır. Ne zaman ideleri biz bilgi hâlinde kullanıma koyarsak o zaman doğru veya yanlış olurlar. O hâlde, doğruluk veya yanlışlık, yargının bir işlevi veya özelliğidir. ***Dış dünyanın bilgisi ve Tanrı Descartes a göre, dış dünyanın bilgisi, duyumlarla geldiği için insan zihnine doğrudan gelmemektedir. Dış dünyanın bilgisi ayrıca ideae adventitiae türünden idelerin bilgisi olduğundan olasılığı içermektedir. ***Birincil ve ikincil nitelikler Descartes ın bilgi kuramında birincil nitelikler şekil, büyüklük ve harekettir;ikincil nitelikler ise renk, koku ve sestir. Birincil nitelikler zihnin sezgi gücüyle bilinirler.ikincil nitelikleri zihin değil de, duyular algılar. Descartes için birincil nitelikler, matematiğin öğeleriyle ilişkili iken, ikincil nitelikler fiziksel nesnelerle ilişkilidir. **Descartes, 17. yüzyılın ilk akılcı düşünürüdür. En açık ve seçik bilgi olarak düşünüyorum; o hâlde varım sezgisel çıkarımına varmasıyla da, düşünceyi;yani özneyi ön plana çıkartan ilk modern felsefecidir. UNITE 5=BILGI FELSEFESI Deneyimcilik (ampirizm) hem idelerimizin temel kaynağı hem de doğru bilginin kaynağı konusunda akılcılığın (Rasyonalizm) karşıtı bir görüşe sahiptir.felsefe tarihi içinde 17. yüzyılın sonlarıyla başlayan İngiliz felsefesi, akılcılık karşıtı deneyci görüşü savunarak kendisini ortaya koymuş. ***Bilginin mümkün tek kaynağının deneyim olduğunu, deneyimden bağımsız bir bilginin sözkonusu olamayacağını savunan ampirizm insan zihninin,doğuşta üzerine kendi işaretlerini yazdığı boş bir levha (tabular asa) olduğunu öne sürer. Locke, Berkeley, Hume ve J.S. Mill gibi ünlü deneyimciler tarafından Savunulmuştur. ***Deneyimci görüşü benimsemiş düşünürler, elbette bilgi modeli olarak doğa bilimlerini, araştırma yöntemi olarak da tümevarımsal akılyürütme yöntemini benimsemektedirler. İNGİLİZ DENEYCİLERİ John LOCKE: Zihnin boş bir levha olduğunu kabul eden Locke a göre, her şey sonradan bu boş levhaya yazılır. Zihin doğuştan tabula rasa dır. Zihin tertemiz beyaz bir kâğıt gibidir. Hiçbir bilgiyi a priori olarak doğuştan getirmeyiz. **Locke farklı ıdelerın mantıksal kaynagnı ortaya çıkararak duyu ıdelerını(dıs deney) refleksıyon(ıc Deney) olarak 2ye ayırır. Dış deney dediğimiz duyu ideleri, beş duyu yoluyla dış dünyanın tecrübesi aracılığıyla elde edilir. Refleksiyon ideleri ise duyu ideleri üzerinde aklın kendi kendine yaptığı bir işlem sonucu ortaya çıkarlar. ***Locke, ayrıca ideleri yapıları bakımından basit ve karmaşık (bileşik) ideler olmak üzere ikiye ayırır. Karmaşık ideler, aklın basit ideleri birleştirmesiyle elde edilir. Basit ideler, dış dünyadaki nesnelerin duyu organlarına yaptığı etki sonucu oluşan duyu deneylerinden gelir. Locke a göre, duyuların verdiği basit ideler oldukça açıktır. Birincil ve ikincil nitelikler: Locke, basit ideler konusunda Descartes geleneğine bağlı kalarak birincil ve ikincil niteliklerin idelerini birbirinden ayırır. Sayı, şekil ve hareket gibi birincil nitelikleri maddeden ayırmak mümkün değildir; çünkü onlar olmadan maddenin varoluşu söz konusu olamaz..ses, renk ve tat gibi ikincil nitelikler nesnelerin kendiliklerinde değildir; onlar birincil nitelikler tarafından bizde değişik duyum olanağı var eden öğelerdir. Algılama Kuramı: Locke göre, algılama genel olarak duyumlamaya dayanır. ideler, nesneleri temsil etme gücüne sahiptir. Çünkü algılama kuramına göre, şeylerin veya

nesnelerin duyu organlarını etkilemesiyle nesneler temsil yoluyla algıları ve daha sonra ideleri oluştururlar. Locke, fiziksel öğe olan yer kaplamanın, nesnenin öz niteliği olduğunu kabul ederek bu tür öğenin birden fazla duyu ile algılanabilir olduğunu öne sürer.fızıksel ogeler algılanabılır turdendır. İde çeşitleri: Locke iki farklı sınıflama yapar: Birinci sınıflamada karmaşık ideleri biçimsel,tözsel ve ilişkisel ideler diye alt idelere ayırır. Biçimsel ideler, kendi varlıkları için tözlerin üzerinde temellenen idelerdir. Örneğin, zaman, mekân ve sayı ideleri biçimsel idelerdir. Bu ideler kendi varlıkları için bireysel nesnelere ihtiyaç duyarlar. ***Töz ideleri, belli varlıkların varoluş ideleridir. Bu ideler güç ideleridir; çünkü biz bu ideleri belli tözlerin başka bir tözle olan ilişkisindeki etkisi sonucu biliyoruz. İlişki idesi ise bir idenin diğer bir ideyle olan bağıntısı ve ilişkisi sonucu elde edilir. *** İkinci bir sınıflamada Locke ideleri dörde ayırır: Basit ideler,karmaşık ideler, bağıntı ideler ve genel ideler. Locke ideleri sınıflama yöntemiyle yaptığı inceleme sonucu, insan aklının hiçbir zaman şeylerin gerçek özünü bilemeyeceğini ancak adsal özünü bilebileceğini ileri sürer. Tümel kavramlar: Locke İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme adlı eserinde dil üzerinde durarak genel adların tanımını ve kapsamını irdelemiştir. Genel adlar, soyut ve tümel kavramlara bağlı olarak var olduğuna göre, tümellerin varlığını sorgulamıştır. ***Tümel kavramların nesnelerden soyutlanarak elde edilen idelerde olduğunu ileri sürer. Çünkü ideler şeylerin basit imgeleridir. Genel isimler, genel idelerin dilsel ifadesidir. Kelimeler yalnızca idelerin anlatımıdır. Bilgi çeşitleri: İdeler ve onların sınıflandırılması konusunda Locke sıkı bir deneycidir; çünkü tüm ideler, basit duyu idelerinden ya doğrudan ya da akıl yardımıyla çıkmaktadır. Locke a göre bilgi, idelerimizin evetlenmesi, değillenmesi, uyuşması, uyuşmaması ve birleşmesinden başka bir şey değildir. Bilgiyi oluşturan bu unsurları dörtlü bir sınıflamayla açıklar: 1- Özdeşlik veya başkalık 2- İlişki 3- Birlikte var olma veya zorunlu bağıntı 4- Gerçek var olma. ***Özdeşlik veya başkalık bir idenin ne olduğunu tanımlamaya yarar. Örneğin bir masanın ne olduğu ancak başka varlıklardan ayırarak,kendine özdeş yapılarak tanımlanabilir. Özdeşlik ve başkalığın belirlenmesiyle oluşan bilgi, bir şey ne ise o olan bilgiyi verir. ***ilişki, iki ide arasında nasıl bir ilişki olduğunu veya olmadığını ortaya koyar. Örneğin bir üçgen idesi ile düzlem idesi arasında bir ilişki varken, elma idesi ile düzlem idesi arasında bir ilişki yoktur. ***Zorunlu bağıntı veya birlikte var olma bilgisinden Locke, bir şeyin karmaşık idesinin birçok basit idelerin bir arada zorunlu olarak bulunmasını veya var olmasını anlar. Örneğin, bilgisayar idesi birçok basit idenin bir arada zorunlu olarak olması sonucu elde edilir. ***Gerçek var olma bilgisi, bir idenin dış dünyada gerçekten var olan bir şeye karşılık gelmesiyle ilgilidir. Bu ide, bize bir idenin gerçek bir karşılığı olduğunu söylemektedir. ***Locke insan zihninde karmaşık idelerin ve bilginin oluşabilmesi için bazı yetilerin olduğunu kabul eder: 1:Zıhınde basıt ve karmaşık ıdelerın oluşması ıcın ılk olarak algı varıdr. 2:Önce basıt sonra karmaşık ıdelerın saklandığı yere hafıza denır. 3:Karmasık ve basıt ıdelerı bırbırınden ayırmak da üçünce zıhın yetımızdır. 4:Ayırt edılen yetıler degerlendırmelerden gecırılır. 5:Karmasık ıdelerın oluşmasını sağlayan yetıye bırlestırme yetısı denır.

6:Benzer ıdelerden ortak olanı bulup çıkartan yetıye soyutlama yetısı denır.zıhınde dogustan verdır. NOT==İşte bu yetileri kabul etmekle Locke ılımlı deneyciliği benimsemiş olmaktadır. Bilgi dereceleri Locke: 3 tur bılgı derecesı olduğunu one sürer.sezgı,kanıtlama ve duyu bılgısı. Kesinlik ölçütü içinde bu üç bilgiyi ele alan Locke, sezgi ve kanıtlama bilgilerinin, üçüncü derece bilgiyi oluşturan duyu bilgisine göre daha sınırlayıcı olduğunu öne sürer. Sezgi ve kanıtlama kesinliğini kendisine temel ilke olarak aldığı için bilgiyi sınırsız bir kapsam içinde değil de, kesinlik ölçütü ile sınırlandırır. Sezgi ve kanıtlama ideler arası ilişkileri içerirken, duyu bilgisi idelerin objesinin var olmasıyla bağlantılıdır. Locke bu konuda Descartesçıdır. David HUME: Locke a göre, duyularımızın algılayamadığı şeylerin gerçek doğası bilgimizi sınırlamaktaydı. Buna karşılık, Berkeley böyle bir sınırlamanın olmadığını cunku zıhnımızde kavranamayacağını one surmustur. Hume, Berkeley in duyu algılarımızın dışında nesnelerin gerçek doğası diye bir şeyin olmadığı düşüncesine katılmakla birlikte, ondan farklı olarak bilgimizin sınırlı olduğunu ve bilgi elde etmede şüpheciliğin tek tutarlı yaklaşım olduğunu kabul etmektedir. Böylece, her ne kadar tartışma konusu olsa bile, Hume un şüpheci olduğu ortaya çıkmaktadır. ***Hume, İngiliz deneycilerinin üçüncüsü ve en katısıdır. Onunla deneycilik en kesin ve açık formulasyonuna ulaşmıştır. Hume, doğa bilimcilerin fizikte yaptığı devrimi insan zihni için yapmaya çalışmıştır. Newton u örnek alan Hume, insan zihninin nasıl çalıştığını ve ilkelerini ortaya koymayı kendisine hedef seçmiştir. İdelerin doğası:hume keskin bir ayırımla ideleri ikiye ayırmıştır: 1- Duyu algılarına izlenim derken 2- Hayalgücü ve bellek algısına ideler demiştir. **İzlenim ve ideler, zihnimizin temel bilgi kaynaklarıdır. Hume, ide terimini orijinal anlamında kullanarak, her basit idenin bir izlenim sonucu oluştuğunu söyler. Örneğin kırmızı izlenim sonucu kırmızı idesi elde edilir. İzlenimler, basit idelerle temsil edilir. Karmaşık idelerde basit idelerin birleşmesi sonucu oluşur. **Hume, hayalgücünün veya belleğin algısı olarak her basit idenin, bir duyu algısı veya izlenimiyle örtüşmek veya ona tekabül etmek zorunda olduğunu bir ilke olarak kabul etmektedir. Örneğin, bir renk serisini görmeksizin de bu ilkenin varlığını kabul etmeliyiz. Tümeller kuramı: Berkeley in soyut kavramlar veya tümeller kuramını takip eden Hume, genelde soyut kavramları kabul etmez. İdeler kendi doğaları gereği tekil olurken, temsillerinde genel olurlar. Berkeley in kuramına Hume yalnızca idelerin nasıl birleştiğini eklemiştir. Bir idenin oluşu, aklın diğer ideleri onunla birleşmesi için yaptığı çağrıyla olanaklıdır. Zaman ve mekân: İki kavram da deneyci felsefeciler için açıklanması en zor olan kavramlardır. deneyci için her ide bir duyu izleniminden gelmesi gerekmektedir. Locke, zaman ve mekân idelerini biçimsel ide olarak sınıflamıştır. Hume ise uzaysal yayılım algısını ve zamansal süreklilik algısını idelerin ve izlenimlerin göründüğü düzenlilik açısından çözmeye çalışmıştır. Hume un zaman ve mekân kuramı çözülmemiş bir problem olarak kalmıştır. Nedensellik ilkesi: İki tür ilişki vardır: Mantıksal ilişki ve olgusal ilişki.mantıksal ilişkide ideler birbirleriyle ilişkili iken, olgusal ilişkide idelerin ilişkileri değişmese bile olgusal ilişki değişebilir. Kısaca olgular, idelerin ilişkisi tarafından belirlenemez. Hume nedensel ilişki üzerinde durur. Çünkü ona göre, yalnızca olgu ilişkileri bizi bir ideden diğer bir ideye yönlendirir. Bundan dolayı nedensellik bir mantıksal ilişki olmadığı gibi a priori bir ilke de değildir. Nedensellik bir bağıntıdır.

***Hume un amacı deneysel yöntemle böyle bir idenin olduğunu veya olmadığını göstermektir. Bu idenin (nedensellik idesinin) neden-etki bağıntısından çıkartılmış bir alışkanlık ya da inanç olduğunu ileri sürer. Çünkü bu idenin bir izlenim karşılığı yoktur. Nedensellik, akıl veya refleksiyon izlenimlerinin alışkanlık idesine dönüşmesidir. Dış dünyanın bilgisi:hume, insan kendi zihninin algılarından yani izlenim ve idelerinin dışında bir şeyi bilemeyeceğini ileri sürerek dış dünyanın varlığına ve bilgisine şüphe ile yaklaşmıştır. Çünkü bildiklerimizin bir izlenimi olması gerekir. Tanrı nın varlığını kanıtlamaya çalışanların çoğunlukla nedensellik ilkesinden yararlandığını görüyoruz fakat nedensellik diye bir izlenimimiz yoktur. O hâlde, nedensellikten kalkarak yapılan tüm Tanrı kanıtlamaları kendi kendisi ile çelişmektedir. ELEŞTIREL FELSEFEDE BILGI KURAMLARI Immanuel KANT: 17. yüzyılın akılcılığıyla 17. ve 18. yüzyılın deneyciliğinin bir ara noktasını bulmayı felsefesinin amacı yapan Alman filozofu Kant, Leibniz sonrası akılcı gelenekle yetişmiştir. Kant, İngiliz deneyci filozof Hume un nedensellik eleştirisi ve şüpheciliğiyle dogmatik uykusundan uyandığını ifade etmektedir. ***Bilgi kuramını çözümlediği Saf Aklın Eleştirisi nde Kant, anlama yetisinin doğru kullanımı ile aklın yanlış kullanımı arasındaki sınırsız çizgiyi belirlemeye çalışır. Çünkü aklın metafizik önermeler öne sürmesiyle anlama yetisinin nesnel geçerli bilgi öne sürmesi arasında farklar vardır. Saf aklın bir eleştirel çözümlemesini yaparak, anlama yetisinin nasıl nesnel ve geçerli doğru bilgi ortaya koyduğunu açıklamaya çalışmıştır. ***Kopernik in evren kuramı üzerinde yaptığı devrimsel değişimi Kant bilgi kuramında gerçekleştirmiştir. Kendisinden önceki tüm bilgi kuramcıları bilgiyi açıklarken nesneyi ön plana çıkartıp, özneyi pasif yapmaktaydılar. Kant, özne ve nesne kavramlarının içeriğini yeniden analiz ederek bilgi de öznenin aktif olan taraf olduğunu göstermiştir.saf aklı çözümleyerek ınsann anlama olanaklarını ortaya çıkardı. Böylece, bilgiyi belirleyen şey öznedir. Önerme veya yargı türleri: Kant, kendisinden önce yapılmış önerme ayırımlarını ve kendi zamanındaki önerme ayırımlarını inceledikten sonra iki tür sınıflama yapma gereği duyar. İlk sınıflama, önermelerin kaynağını dikkate alarak yaptığı sınıflamadır. Bu ölçüte göre,bir önerme veya yargı a priori veya a posteriori olur.a priori önermesının dogrulugu ıcın deneye gerek yoktur; A posterıorı önermesının dogrulugu ıcın deneye gerek vardır. ***Kant ın önermeleri sınıflamak için kullandığı ikinci ölçüt, önermelerin kaplamı ve içlemine ilişkindir. Bu sınıflamaya göre iki tür önerme vardır: Analitik önermeler ve sentetik önermeler. Analitik önermeler kendi kendini tanımlayan kavramlardan yapılmış, yalnızca kendini tekrarlayan yargılardır. Özne ve yüklem aynı şeyi söylerler. Örneğin A, A dır. gibi bir önerme analitiktir ve kesin doğrudur. A, A değildir. demek çelişkiye düşmektir. Analitik önermeler kesin, doğru ve zorunlu önermelerdir. ***Sentetik önermeler, bilgi veren yargılardır. Sentetik önermelerde yüklem, öznede olanın dışında yeni bir şey öne sürer. Yüklemin kaplamı ve içlemi özneden farklıdır. Yüklem ve özne özdeş kavram veya terimler değildir. Bu önermeleri yanlışlamak çelişkiye düşürmez.kant, yaptığı iki farklı sınıflama ile dört önerme elde eder ve bunları birbiriyle olan bağlantılarını inceler: A priori, a posteriori, analitik ve sentetik önermeler. 1- Analitik a priori önermeler 2- Analitik a posteriori önermeler 3- Sentetik a priori önermeler 4- Sentetik a posteriori önermeler. ***Analitik a posteriori önerme, mantıksal ve olgusal olarak imkânsızdır. Eğer bir önerme analitik ise a posteriori olamaz ve bunun tersi de doğrudur. Kant, analitik a priori ve

sentetik a posteriori önermelerin ne mantıksal ne de olgusal bir sorun çıkartmadığını öne sürer. Diğer bir bağlantı şekli olan sentetik a priori önermeler ise Kant ın en çok üzerinde durduğu önerme türüdür. Sentetik A priori bilgi: Her şeyden önce sentetik a priori bilgi deneyden gelen nesnelerin tüm bilgisini içeren tek bilgi türü değildir. Fakat Kant a göre, eğer bir bilgi deneyden geliyorsa ve doğru olacaksa sentetik a priori olmak zorundadır. Sentetik a priori bilgiler, algı (sezgi) ile başlar fakat yalnızca algıdan ibaret bir bilgi değil aynı zamanda kavramsal özelliğe de sahip olan bir bilgidir. Kant, duyusal algıyı öncelikle duyularla ilişkilendirir. Onun formu uzay ve zamandır. Zaman-mekân formu deneyin zorunlu öğeleridir. Başka bir söylemle, zaman-mekân formu deneyin zorunlu a priori öğesidir. Kant, algılama kuramı için kabul ettiği temsil görüşüne bağlı kalmaktadır. Ona göre, zorunlu a priori zaman-mekân formu yalnızca şeylerin bize göründüğü kısmı olan fenomenlere uygulanabilir. Saf a priori sezgi: Kant a göre yalnızca duyu sezgisi için a priori zaman-mekân öğelerine sahip değiliz ayrıca zaman ve mekânın kendiliklerinde saf a priori sezgiye de sahibiz. Bu nedenle, matematik olanaklıdır. matematikteki yargılar sentetik a priori yargılardır. Zaman ve mekân basitçe deneylerimizden soyutlanarak elde edilen kavram veya kategoriler değildirler. Onlar saf a priori sezgilerdir. Duyusal sezgi veya algının meydana gelebilmesi için a priori oldukları varsayılan duyarlığın formlarının yani zaman ve mekânın var olması gerekir. Anlama yetisinin kategorileri: Zaman ve mekân yalnızca duyu sezgisini veya algısını verir. Fakat bilgi sadece deneyin algısıyla oluşmaz; çünkü duyular yalnız içeriği verir. Kant a göre, içeriksiz (algısız) kavramlar boş; kavramsız algılar ise kördür. Bilginin olabilmesi için duyularla gelen algıların anlama yetisinin a priori ilkeleriyle dönüştürülmeleri gerekir. Anlama yetisinin a priori ilkeleri saf ve biçimsel kavramlardır. Bu kavramlara Kant, kategori adını verir. Anlama yetisinin kategorileri herkeste aynı olduğu için fenomenlerin bilgisi objektif ve öznelerarası bilgidir. Nesnellik, öznelerarası ilişkide kalıp, kendinde-şeylerin bilgisine varamaz. *** İki tür argümanla kategorilerin ne tür kavramlar olduğunu belirlenmeye çalışılır. Birinci argüman metafiziksel düşünme ile geleneksel felsefenin daha doğrusu klasik mantığın kategorilerini inceleyerek, anlama yetisinin kategorilerini belirlemeye çalışır. Kategorilerin metafiziksel; yani mantıksal düşünmeye göre belirlenişi: 1- Niceliğe göre: Tümel, tikel, tekil; 2- Niteliğe göre: Evetleyici, değilleyici, sonsuz olan; 3- İlişkiye göre; Kesin, koşullu, ayırıcı; 4- Kipliğe göre: Sorunlu, onaylayıcı, zorunluluklu. ***Fakat bu kategorilerin deneyi olanaklı yapmadığını düşünür. Bu nedenle,ikinci argümanla deneyi olanaklı yapabilecek anlama yetisinin kategorilerini transendental düşünme ile bulmaya çalışır. Anlama yetisinin kategorilerinin transendental çizelgesi: 1- Niceliğe göre: Birlik, çokluk, tümlük; 2- Niteliğe göre: Gerçeklik, olumsuzlama, sınırlandırma; 3- İlişkiye göre: Töz, neden, birliktelik; 4- Kipliğe göre: Olanak, varoluş, zorunluluk. Metafiziğin eleştirisi: Deneyin olanaklı olmadığı yani duyu algısının olmadığı yerde anlamanın kategorilerinin karşılaşacağı, birleştireceği, ayıracağı veya sentez yapacağı bir içerikte olmadığı için nesnel bilgi ortaya çıkmaz. Fakat akıl, deney verilerine başvurmadan bazı bilgileri ortaya koyma gücüne de sahiptir. Kant bu tür bilgilere spekülatif metafiziğin

bilgileri adını verir. Metafiziği, anlamanın kategorileriyle karşılaşmış duyu algılarının bilgisinden ayıran Kant, fenomenlerin bilgisiyle nesnel geçerli doğru bilgiyi sınırlamıştır. Bunun dışındaki her tür yargının çelişkili olabileceğini öne sürerek, metafiziği, bilimsel bilgiden ayırmıştır.bılımden ayrı tutulmstur. 19.YY DA BILGI FELSEFESI HEGEL= Bilgi için hem zihinden hem de deneyden gelen birleşmekteydi. Hegel, Kant ın bilgi için önerdiği dış dünyadan yani deneyden gelen içeriğin de zihnin bir ürünü olduğunu iddia eder. Hegel e göre,bilginin tüm öğeleri zihnin kendisine aittir. ***Bilgi, zihnin kendisine ait bir üründür veya eserdir derken Hegel, insan zihnini kastetmiyor. Bu zihin evrensel akıldır. O hâlde, Hegel in bilgiden ne anladığını anlamak için onun evrensel akıldan ne anladığını bilmek gerekir. Geist adını verdiği evrensel akıl insanın öznel aklından daha kapsamlı olan Tanrısal akıldır. *** Hegel e göre, akılsal olan gerçektir gerçek olan da akılsaldır.işte bu özdeşlik içinde evrensel akıl dış dünyadan bağımsız veya ayrı bir varlık olarak değil de bu dünyada dinde, sanatta ve felsefede kendi bilincine insan aklında ulaşır. *** Hegel de bilgi, kavramsal ve soyuttur. Bilginin kavramsallığı ve soyutluğu düşüncenin diyalektik sürecinde kendini çelişkilerden, karşıtlarından, antitezlerinden ayırarak senteze doğru giden bir süreçtir. Bu süreçte ortaya çıkan doğrular ancak kısmi doğrudur çünkü hiçbiri tümeli mutlak olarak veremez. Hegel in bilgi kuramı akılcı bir kuramdır. Çoğu akılcı kuram gibi o da doğruluğu tutarlılık ölçütü ile özdeşleştirir. En alt duyu bilgisinden en üst kendinde bilinçlilik bilgisine kadar uzanan bilginin doğruluk dereceleri sistemle olan tutarlılığına göre belirlenir. MILL= İngiliz deneyci bilgi kuramından etkilenen Mill, tüm bilgiyi temel deneye ve temel duyumlardan gelen kesin idelere indirgemiştir. Mill e göre, maddî şeylerin ideleri, kalıcı ve değişmez duyu olanaklarının basit ideleridir. Hume gibi bu konuda Mill de probleme psikolojik açıklama getirir: Dış dünyanın var olduğuna dair olan inancımızla bir açıklama yapar. Bu noktaya yalnızca idelerin kalıcı ve değişmez duyu olanaklarının basit ideleri olduğu görüşünü ekler. *** Mill in felsefeye gerçek katkısı, mantık, etik ve politika alanlarında olmuştur.mill in tüm görüşleri psikolojik olarak açıklanan deneye ve duyumlara dayanmaktadır. Genellemeler ve nedenselliğin yalnızca psikolojik olduğunu ifade etmektedir. 20.YY BILGI FELSEFESI HUSSERL= Husserl, bilincin eylemlerinin özünü ve nesnelerini irdelemeyi felsefenin amacı olarak belirler. Böyle bir inceleme ancak temelsiz bir başlangıcı varsaymakla olanaklıdır. Temele bir şey koymamak ise indirgeme, paranteze alma, epockhe veya redüksiyonla doğrudan apaçık olanı betimlemektir. *** Husserl, Kant ve Fichte den aldığı mirası Descartesçı şüphecilik (paranteze alma) ile birleştirerek, bilmenin öznelliğiyle bilinenin içeriğinin nesnelliği arasındaki bağlantıyı araştırır. Descartes ın şüpheciliğinin yanı sıra öznelciliğini de benimseyen Husserl, bilgi konusunda öznenin önemini vurgular. Öznenin bilinci içinde doğru,zorunlu ve apaçık bilgiyi arayan Husserl, bilgi nesnesinin gerçekten var olup olmadığını dikkate almadan, şeylerin özünü verecek bir yöntem önerir. Kesin bir bilgi için transendental fenomenoloji yöntemini benimser. Transendental fenomenolojinin amacı bilincin içeriklerini doğrudan ve dolaysız bir şekilde betimler. BERGSON= Bradley in tersine, Bergson düşüncenin egemenliğine karşı çıkarak antirasyonalist (akılcılık karşıtı) bir görüş ortaya koymuştur. Onun görüşlerinin çoğunluğu