43
: oto : 2 Tünel içinde jiroskopla azimut ölçülmesi Ölçmelerde WILD GAK1 jiroskopu WILD Tl6 teodolitine takılı olarak kullanılmıştır. Azimut belirlenmesinde «İki Dönüm Noktası Yöntemi» uygulanmış ve en az 5 Schuler ortalaması elde edilebilecek sayıda ölçü tekrarı yapılmıştır. Elde edilen karesel ortalama hata ± 5 ile ± 23 grad saniyesi mertebesinde olmuştur (Jiroskop ölçmelerine ilişkin geniş bilgi literatür listesinde belirtilen yayınlardan edinilebilir). Jiroskopla elde edilen azimut değerinin güvenirliğini denetlemek amacıyla proje ekseninin azimutu bir kere de tünelin çıkış noktası yakınında seçilen bir noktada ölçülmüştür (Şekil 3). Azimut ölçülerinin yapıldığı P ve Ç noktalarının, değiştirilmiş UTM projeksiyon koordinatlarından yararlanılarak noktaların coğrafi koordinatları elde edilmiş ve iki nokta arasında 4 C,56 meridyen ya- 44
Şekil : 3 Jiroskop aletiyle azimut denetimi kınsamasının bulunduğu saptanmıştır. Bu değer aracılığı ile Ç noktasında ölçülen aç azimutu ile P deki ölçü değerinden yararlanılarak hesaplanan azimut arasında 63 CC fark olduğu görülmüştür. Bu farkın yeterli güvenirliği sağlayacağı sonucuna varılmıştır. Daha sonraki tarihlerde, tünel ekseni, jeolojik yapı bozukluğu nedeniyle, kendisine paralel kaydırılarak yeni bir eksenin uygulanmasına geçilmiştir. Bu yeni eksenin proje verileri,ilk ölçmelere dayalı olarak hesaplanıp zemine uygulanmış ve denetim amacıyla Eylül 1982 ayında tünel içi proje ekseninin durumu bir kere daha ölçülmüştür. İki ölçme arasında geçen zaman içinde, zemin deformasyonları olabilaeceği düşünülerek, bütün işlemler yeniden yapılmıştır. Bu amaçla önce proje ekseninin bir noktası baca tabanına taşınarak işaretlenmiştir. Nokta taşımada kullanılan çekül, her birisi 20 kg ağırlığında, 4 adet disk biçimli modüllerden oluşmuştur. Bu ağırlıklar, uygun nitelikli piyano teli sağlanamadığı için 4 mm çapında çelik halat kullanılarak baca içine sallandırılmıştır. 45
Bacadaki su akımının çekülün hareketine etki etmemesi için çekül, brandadan yapılmış 80 cm çaplı koruyucu tüpün içine alınmıştır. Baca üstünde, diğer tesislerden bağımsız bir ağaç iskelet inşaa edilmiş ve çekül bu iskelete özel makara düzeneği ile asılmıştır. Çekül salınımları baca zemininde, birbirine dik iki yönde aletle gözlenerek kesin doğrultusu belirlenmiş ve eksen noktası zemine işaretlenmiştir. Jiroskop ölçmeleri, ilk ölçmelerde olduğu gibi, hem yeryüzünde İrem de tünel içinde tekrarlanmış ve yapılan değerlendirmeler sonucu, yeni tesis edilen eksenin doğrultusu belirlenmiştir. Ölçmeler sonucu belirlenen verilere göre halen tünelin yapım çalışmaları devam etmektedir. Denetim ölçmeleri de inşaatın durumuna göre ve gerek görüldükçe yinelenecektir. KAYNAKLAR BOMFORD, G., "Geodesy, Third Edition", Oxford, 1975. DEDEOGLU, M.S., "Jeodezide Jiroskop Hareketinin Uygulanması Hakkında öneriler", İ.T.Ü. Yayını, İstanbul, 1977. SCHVVENDER, H.R. ve WARD, A.H., "The Gyroscopic Attachment as a Convenient Instrument For Determining Azimuth", Wild Heerbrugg, 1967. 46
BARAJLARDA KONTROL ÖLÇMELERİ Doç. Dr. Emirhan ALGÜL İstanbul Teknik Üniversitesi Özet : (Barajlar elektrik üretimi, sulama, kullanma ve içme suyu temini, taşkından korunma., vb. amaçlar için inşa edilen öemli mühendislik yapılarıdır. Bu büyük yapılar tehlike yönünden «Araziye terkedilmiş birer nükleer bombaya benzetilebilir. Bu nedenle barajlarda düzenli ve sürekli kontrol ölçmelerinin yapılarak hareketlerinin izlenmesi sosyal, teknik ve ekonomik açıdan zorunludur.) İnsanlar suya olan gereksinimlerini karşılamak amacı ile ilkçağlardan itibaren depolama tesisleri yapmışlardır. Toplumların bu gereksinimi, özellikle XX. yüzyılda tarım ve sanayi alanındaki gelişmeler sonucu hızla arttığından barajların ve hidroelektrik santrallarm inşası zorunlu olmuştur. Gelişen teknolojilere paralel olarak baraj* ların gövde yükseklikleri ve rezervuar (göl) hacimleri de çok büyümüştür. Bu önemli ve büyük mühendislik yapıları; zeminin özellikleri, su kütlesinin ve gövdenin ağırlığı, hareketli dış yükler, yerkabuğu hareketleri., vb. faktörlerden etkilenirler. Ayrıca proje, yapım ve işletme hataları da baraj gövdesini olumsuz etkileyen faktörlerdir. Tüm bu etkiler sonucu yapıda «Deformasyon ya da Deplasman» adı verilen, kalıcı ve elâstik hareketler ortaya çıkar. Bu hareketlerin kritik sınıra ulaşması, barajın zarar görmesine ya da gövdenin yıkılmasına neden olur. Bîr baraj gölünde milyonlarca metreküp suyun depolandığı ve aynı akarsu üzerinde kademeli olarak birden çok barajın inşa edildiği düşünülürse, herhangi bir tehlike karşısında can ve mal kaybının nedenli büyük olacağı kolaylıkla tahmin edilebilir. İçinde bulunduğumuz yüzyılda 200 adet barajda önemli hasar olmuş ve onbinler- 47
ce kişi hayatını kaybetmiştir. Örneğin sadece 1963 yılında İtalya'da Vaiont barajının yıkılması sonucu 2600 kişi hayatını kaybetmiş ve çok sayıda yerleşim ünitesi haritadan silinmiştir. Barajlar tehlike yönünden «Araziye terkedilmiş birer nükleer bombaya» benzetilebilir. Bu nedenle bu büyük ve önemli yapıların, işletmeye açılmadan önce ve sonrasında düzenli ve sürekli kor.trol ölçmeleri yapılarak hareketlerinin izlenmesi sosyal, teknik ve ekonomik açıdan zorunludur. KONTROL ÖLÇMELERİ Yukarda belirtildiği gibi çok değişik faktörlerin etkisi altında bulunan bir yapıda ortaya çıkacak hareketleri ve nedenlerini belirlemek amacı ile yapılan ölçmelere «Kontrol Ölçmeleri» denir. Bunun için fiziksel ve jeodezik yöntemler geliştirilmiştir. Yöntemlerin gerektirdiği araç-gereç baraj gövdesinin içine, yüzeylerine ve yakın çevresine yerleştirilir. Jeodezik yöntemler için özel noktalar ve pilyeler tesis edilir. Kontrol ölçmelerine baraj işletmeye açılmadan başlanır ve belirli aralıklarla devam edilir. Ölçme peryodlan ilk yıl içinde her ay, daha sonraki yıllarda gelişmelere bağlı olarak daha seyrek aralıklarla seçilir. BARAJLARIMIZ Ülkemizde 1981 yılı sonuna kadar 73 baraj inşa edilerek işletmeye açılmıştır. Küçük barajlar (göletler) bu sayıya dahil değildir. Bu tarih itibari ile 54 barajın inşası, 14 barajın proje çalışmaları devam etmektedir. Projesi hazır bekleyenlerin sayısı ise 29 dur. Barajlarımızın 3 adedi 1936-41 yılları arasında, diğerleri ise 1954 yılından sonra inşa edilmiş ve edilmektedir [1]. Bugün dünyada 150 bin den fazla baraj bulunduğu düşünülürse, ülkemizdeki sayının çok az olduğu kendiliğinden ortaya çıkar. Su kaynaklarımızın halen % 13 den yararlanmamız da bunun bir kanıtıdır. Ülkemizde 220-2500 mm arasında değişen yıllık yağışların, yılda 518 milyar metreküp suya karşılık olduğu ve bunun yaklaşık 180 milyar metreküpünün boşa akıp gittiği hesaplanmıştır. Gene bir a- raştırmaya göre ülkemizin su potansiyelinden yeterince yararlanabilmesi için 450-500 barajın ve 300-350 hidroelektrik santralın inşası gerekmektedir. Bu sayılar gerçekleştiğinde; 48
1 ) 1.1 milyar metreküp sulama, kullanma ve içme suyu sağ lanacağı,. - 2 )10Ö milyar kilovat saat elektrik enerjisi üretileceği, 3 ) 4.6 milyon hektar arazinin sulanabileceği, 4 6 ) 214 bin hektar arazinin taşkından korunacağı, hesaplanmıştır [1]. KONTROL ÖLÇMELERİ YÖNÜNDEN BARAJLARIMIZ Bugün ülkemizde değişik amaçlara hizmet eden, değişik yapı tarzında 80 baraj inşa edilmiş ve çok sayıda, değerli eleman yetişmiş durumdadır. Ancak barajlarda ortaya çıkan tehlikelere ve diğer ülkelerdeki örnek çalışmalara karşın ülkemizde kontrol ölçmelerine gereken önemin verildiği söylenemez, Şöyleki : Barajlarımızın gövde tabanına ve içine yerleştirilen çok sayıda piyezometre aletinin bir kısmı inşaat safhasında tahrip olmakta, bir kısmı zamanla ya da işletme hataları nedeniyle bozulmaktadır. Çalışan piyezometrelerin sayısı ya da konumları ise, taban ve boşluk suyu basınçlarını kontrol etmek ve izlemek için yeterli değildir [3]. Ayrıca jeodezik ağ yöntemi sayıları % 8'i geçmeyen beton ağırlık barajlarımız dışında hemen hiç uygulanmamıştır. Beton barajlarımızdaki bu uygulama ise, bazı barajlarda ya bir iki ölçmeden sonra terkedilmiş ya da yapılan çok sayıda jeodezik kontrol ölçmesi değerlendirilmemiştir. [2]. Halbuki jeodezik yöntemler yaklaşık 80 yıldan beri tüm ülkelerde yaygın biçimde ve başarı ile uygulanmaktadır. Toprak ve kaya dolgu tipindeki barajlarımızın kretlerinde yapılan düşey kontrol ölçmeleri ise eksik ve yetersizdir. Bu görünümü ile barajlarımızdaki kontrol ölçmeleri, dolayısıle izleme olayı kaderine terkedilmiş gibidir. Barajlarımızın bu önemli eksikliğine karşın, Aslantaş olayı dışında ülkemiz barajjarında bugüne kadar kayda değer bir olay ortaya çıkmamıştır. Bu durum bir şans, Aslantaş olayı ise bir uyarı olarak değerlendirillidir. Kanımca Aslantaş barajındaki olayın önemli zararlara yolaçmamasmın başlıca nedenleri; 1 ) Sadece bir kapağın kopmuş olması, 2 ) Mansapda başka bir barajın olmaması, 3 ) Dolu savaktan boşalan suyun bir kısmının büyük sulama şebekesine dağıtılmış olmasıdır. 49