Kronik böbrek yetersizli i oldukça s k görülen önemli

Benzer belgeler
KRONİK BÖBREK HASTALIĞINDA KONSERVATİF TEDAVİ Prof. Dr. Mehmet Şükrü SEVER

BÖBREK YETMEZLİĞİ TANI VE TEDAVİ SEÇENEKLERİ DR MÜMTAZ YILMAZ EÜTF İÇ HASTALIKLARI NEFROLOJİ BİLİM DALI

RENAL PREOPERATİF DEĞERLENDİRME. Dr. Mürvet YILMAZ SBÜ. Bakırköy Dr. Sadi Konuk SUAM

SEVELAMER HEMODİYALİZ HASTALARINDA SERUM ELEKTROLİT DÜZEYİ, METABOLİK VE KARDİOVASKÜLER RİSKLERİ VE SAĞKALIMI ETKİLER

Okumufl / Mete (Ed.) Anne Babalar için Do uma Haz rl k / Sa l k Profesyonelleri için Rehber 16.5 x 24 cm, XIV Sayfa ISBN

Bugün Neredeyiz? Dr. Yunus Erdem Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Ünitesi

KRONİK BÖBREK YETMEZLİĞİ FİZYOPATOLOJİSİ

Magnezyum (Mg ++ ) Hipermagnezemi MAGNEZYUM, KLOR VE FOSFOR METABOLİZMA BOZUKLUKLARI

Gebelikte yeni gelişen Proteinüri ve Böbrek fonksiyon bozukluğu

FOKAL SEGMENTAL GLOMERÜLOSKLEROZ (FSGS) VAKA SUNUMU ÖZGE ÖZEROĞLU

VİTAMİN D VE İMMÜN SİSTEM VİTAMİN D

PERİTON DİYALİZ HASTALARINDA SIVI KONTROLÜ

FOSFOR DENGESİ ve HİPERFOSFATEMİNİN KLİNİK SONUÇLARI

24 Ekim 2014/Antalya 1

KRONİK BÖBREK YETERSİZLİĞİ. Tanım Böbrek fonksiyonlarının vücut homeostazisini sağlayamayacak derecede ve geriye dönüşümsüz olarak bozulmasıdır.

2013 NİSAN TUS DAHİLİYE SORULARI

GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI

HEMODİYALİZ VE PERİTON DİYALİZİNDE HASTA SEÇİM KRİTERLERİNİN DEĞERLENDİRMESİ DR. GÜLTEKİN GENÇTOY

ANKARA NUMUNE EĞİTİM ve ARAŞTIRMA HASTANESİ NEFROLOJİ KLİNİĞİ HEMODİYALİZ KURSU HEMŞİRE SINAV SORULARI

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU

NEFROTİK SENDROM. INTERN DR. H.RUMEYSA DAĞ Eylül 2013

Tarifname BÖBREKÜSTÜ BEZĠ YETMEZLĠĞĠNĠN TEDAVĠSĠNE YÖNELĠK BĠR FORMÜLASYON

Fen ve Teknoloji VÜCUDUMUZDAK S STEMLER Ünite 1

Prof. Dr. Tevfik Ecder İstanbul Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı

Ani Kardiyak Ölüm: Önleyebilir miyiz? Doç. Dr. Yakup Ekmekçi Özel Ankara Güven Hastanesi

Beslenme ve İnflamasyon Göstergeleri Açısından Nokturnal ve Konvansiyonel Hemodiyalizin Karşılaştırılması

HEMODİYALİZDE SIK KARŞILAŞILAN KOMPLİKASYONLAR ve YÖNETİMİ. Dr. Lale Sever

NEFRİTİK SENDROMLAR. Dr.LATİFE ERDOĞAN Ekim 2013

Hücre zedelenmesi etkenleri. Doç. Dr. Halil Kıyıcı 2015

Diyabetik Nefropati Tanı ve Tedavide Güncelleme. Dr. Gültekin Süleymanlar Dr. Alper Sönmez

BALIK YAĞI MI BALIK MI?

1. Hemadiyaliz sırasında en sık görülen komplikasyon aşağıdakilerden hangisidir? a. Ateş b. Hipotansiyon c. Hemoliz d. Tamponad e.

ÇOCUK ve ERGENL KTE GUATR

ÇOCUKLARDA KRONİK BÖBREK HASTALIĞI Küçük yaş grubunda doğumda başlayabilen Kronik böbrek yetersizliği Son evre böbrek yetmezliği gelişimine neden olan

KRONİK BÖBREK YETMEZLİĞİ HEMODİYALİZ VE PERİTON DİYALİZİ İĞİ

KISA ÜRÜN BİLGİLERİ. Tablet. Bir yüzü çentikli beyaz ila beyaza yakın kapsül şeklinde tablet.

Hemodiyaliz hastalarında resistin ile oksidatif stres arasındaki ilişkinin araştırılması

Birinci Basamakta Böbrek Fonksiyon Bozukluğu Olan Hastanın Değerlendirilmesi ve Sevk. Dr. İhsan ERGÜN Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi

HEPATİT C SIK SORULAN SORULAR

RENAL ARTER DARLIĞI VE HİPERTANSİYON TEDAVİSİ Medikal tedavi daha iyi

PERİTON DİYALİZİ HASTALARINDA AKIM ARACILI DİLATASYON VE ASİMETRİK DİMETİLARGİNİN MORTALİTEYİ BELİRLEMEZ

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Nefroloji BD Olgu Sunumu 24 Ekim 2017 Salı

ASEMPTOMATİK HİPERÜRİSEMİYİ TEDAVİ EDELİM Mİ? Dr. Elif Arı Bakır Dr. Lütfi Kırdar Kartal EAH Nefroloji Kliniği

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU HEMODİYALİZ HEKİM RESERTİFİKASYON SINAV SORULARI

EOZİNOFİLİK ÖZOFAJİT ANTALYA 2016 DR YÜKSEL ATEŞ BAYINDIR HASTANESİ ANKARA

2007 YILI VE ÖNCES TAR H BASKILI HAYVANCILIK B LG S DERS K TABINA L fik N DO RU YANLIfi CETVEL

TÜRK NEFROLOJİ DERNEĞİ 2012 YILI TÜRK BÖBREK KAYIT SİSTEMİ RAPORU PROF. DR. NURHAN SEYAHİ

Periton diyaliz hastalarında başarıya ulaşmak için ortaya çıkmış DİYALİZ YETERLİLİĞİ Kompleks bir değerlendirme ve analizi gerektirmektedir.


DİYALİZE ERKEN BAŞLANMALI (?) Dr. Oktay OYMAK Erciyes Üniversiresi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı

Konu 10-11: Yaşlılığa Bağlı Üriner Sistem Değişiklikleri ve Yaşlılıkta Sık Görülen Üriner Sistem Hastalıkları

ÇOCUKLUK ve ERGENL KTE D YABETLE YAfiAM

İDRARI OLAN DİYALİZ HASTASINDA NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR? Dr. İdris ŞAHİN İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları AD Nefroloji BD

Kronik Böbrek Hastalığında Rezidüel Renal Fonksiyonun Korunması. Dr.Erkin Serdaroğlu Dr.Behçet Uz Çocuk Hastanesi, 2014

Prof. Dr. Sezgi ÇINAR PAKYÜZ. Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi İç Hastalıkları Hemşireliği ABD. MANİSA

Hemodiyaliz Hastalarında Serum Visfatin Düzeyi İle Kardiyovasküler Hastalık Ve Serum Biyokimyasal Parametreleri Arasındaki İlişki

CO RAFYA GRAF KLER. Y llar Bu grafikteki bilgilere dayanarak afla daki sonuçlardan hangisine ulafl lamaz?

Normalde kan potasyum seviyesi 3,6-5,0 mmol/l arasındadır.

Diyabetes Mellitus. Dr. İhsan ESEN Fırat Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı

1. HAFTA PAZARTESİ SALI ÇARŞAMBA PERŞEMBE CUMA. Kuramsal Ders Diabetes mellitus: Tanı, sınıflama ve klinik bulgular Nilgün Başkal.

ÖĞRENME ALANI : CANLILAR VE HAYAT ÜNĐTE 1 : VÜCUDUMUZDA SĐSTEMLER (MEB)

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU

D VİTAMİNİ TARİHSEL BAKI D vitamini miktarına göre değişir. öğünde uskumru yesek de, böbrekler her

EGZERSİZ TEST SONUÇLARININ YORUMLANMASI. Doç.Dr.Mitat KOZ

Prof. Dr. M. İlker YILMAZ

Tarifname SARKOPENİ NİN TEDAVİSİNE YÖNELİK BİR KOMPOZİSYON

YOĞUN BAKIM EKĐBĐNDE HEMŞĐRE ve REHABĐLĐTASYON. Yrd. Doç. Dr. Nilay Şahin Selçuk Üniversitesi, Meram Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon AD.

RENAL REPLASMAN TEDAVĠ SEÇENEKLERĠ

Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi. Dr.

Böbrek Naklinde Bazal İmmunsupresyonda Kullanılan Ajanlar

TÜRK NEFROLOJİ DERNEĞİ 2011 YILI TÜRK BÖBREK KAYIT SİSTEMİ RAPORU DR. NURHAN SEYAHİ

Yakınması: Efor sonrası nefes darlığı, sabahları şiddetli olan ense ağrısı, yorgunluk

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU

Prediyaliz Kronik Böbrek Hastalarında Kesitsel Bir Çalışma: Yaşam Kalitesi

1. HAFTA PAZARTESİ SALI ÇARŞAMBA PERŞEMBE CUMA. Kuramsal Ders Diabetes mellitus: Tanı, sınıflama ve klinik bulgular Nilgün Başkal

KISA ÜRÜN BİLGİSİ 1. BEŞERİ TIBBİ ÜRÜNÜN ADI. ESANSİYEL AMİNO ASİT ORAL Tablet 2. KALİTATİF VE KANTİTATİF BİLEŞİM

Venöz Tromboembolizmin Önlenmesinde Antitrombotik Tedavi (Birincil Koruma)

Diyaliz Sıklığını Azaltma ve Diyalizden Çıkarma Kararı Nasıl Verilmeli. Dr. Hüseyin ÇELİKER Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı

Türk Nefroloji Derneği. Merkezlerden Gelen Bilgilerin Analizi. Dönem 2003


Dr. Rümeyza Kazancıoğlu Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları AD / Nefroloji BD

BÖBREK YETMEZLİĞİ: TEMEL BİLGİLER

Arter Kan Gazı Değerlendirmesi. Prof. Dr. Tevfik Ecder İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Nefroloji Bilim Dalı

[embeddoc url= /10/VÜCUT-SIVILARI.docx download= all viewer= microsoft ]

PERİTON DİYALİZ HASTALARINDA KARDİYOVASKÜLER HASTALIK GELİŞME RİSKİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

İntradiyalitik Sıvı Elektrolit Bozuklukları

Hipofiz adenomu; Prolaktin salgılayan hipofiz adenomu;

KARD YOVASKÜLER R SK PLATFORMU ORTAK B LD R S

Yurdumuzda erişkinlerde diyabet sıklığı %13.7 (TURDEP-II)

KRONİK BÖBREK HASTALIĞI VE ÇALIŞMA HAYATI DOÇ. DR. TOLGA YILDIRIM HÜTF NEFROLOJİ BİLİM DALI

NEFRİT. Prof. Dr. Tekin AKPOLAT. Genel Bilgiler. Nefrit

DÜŞÜK KREATİNİN KLİRENSLİ HASTA

Dr. Evrim Kargın Çakıcı Dr. Sami Ulus Kadın Doğum Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları EAH

Hipertansiyon tan m ve s n flamas

LENFOMA NEDİR? Lenfoma lenf dokusunun kötü huylu tümörüne verilen genel bir isimdir.

Ödem, hiperemi, konjesyon. Doç. Dr. Halil Kıyıcı 2015

Hart Walker, gövde deste i ve dengeli tekerlek sistemi sayesinde, geliflim düzeyi uygun olan çocuklar n, eller serbest flekilde yürümesini sa lar.

KISA ÜRÜN BĐLGĐSĐ. 67 mg. 101 mg. 68 mg. 86 mg. 59 mg. 105 mg

HEMODİYALİZE GEÇ BAŞLAMAK GEREKLİDİR. Dr. Rümeyza Kazancıoğlu Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı

GÖRÜfiLER. Uzm. Dr. Özlem Erman

Transkript:

14 Kronik böbrek yetersizli ine yeni bak fl aç s Prof. Dr. Mehmet fiükrü Sever stanbul T p Fakültesi Nefroloji Bilim Dal, Çapa, stanbul Kronik böbrek yetersizli i oldukça s k görülen önemli bir sa l k sorunudur. Konuya girmeden önce terminoloji özetlenecektir: Kronik böbrek hastal terimi ile de iflik etyolojilere ba l olarak böbrek parenkimas nda dönüflümsüz flekilde kronik iltihabi ve degeneratif de iflikliklerin ortaya ç kt hastal k grubu anlafl l r. Primer olay n tedavi edilebildi i ve renal hasar n çok ileri olmad hastalarda, böbrek fonksiyonlar iyi durumdad r, hastal a ba l herhangi bir klinik veya biyokimyasal anormallik gözlenmez. Öte yandan, bu hastal klar n pek ço u ilerleyici bir flekilde seyreder, zamanla nefron say s giderek azal r, bir süre sonra da böbrek yetersizli- inin biyokimyasal ve klinik bulgular ortaya ç kar (kronik böbrek yetersizli i ya da kronik üremik sendrom). Olgular n ço unda böbrek hastal n n kritik bir düzeye ilerlemesiyle nefronlar n say s iyice azal r ve terminal (dönüflümsüz) oligoanüri ortaya ç kar; bu döneme son dönem veya terminal böbrek yetersizli i (SDBY) denir. Terminal döneme gelince hastay hayatta tutabilmek için replasman tedavileri ad verilen kronik düzenli hemodiyaliz, kronik peritoneal diyaliz veya böbrek transplantasyonu gibi tedavi yöntemlerinden birini uygulamak flartt r. I. KRON K DÖNEM BÖBREK YETERS ZL N N EKONOM K, SOSYAL VE TIBB BOYUTLARI Son dönem böbrek yetersizli i ortalama olarak her y l için, milyon nüfus bafl na yaklafl k 100 ile 300 kiflide ortaya ç - kar; 1999 y l nda ülkemizde 5073 hastada kronik böbrek yetersizli i tablosu ortaya ç km flt r. Bir hemodiyaliz hastas n n y ll k tedavi maliyeti ortalama 25.000 Amerikan Dolar d r; ülkemizde halen yaklafl k 20.000 diyaliz hastas n n bulundu u düflünülürse bu hastal n ülke ekonomisine maliyeti kolayca anlafl l r. Söz konusu rakamlar ile sosyal güvencesi olmayan bir hastan n hayatta kalabilmesi hemen hemen mümkün de ildir. Ayr ca, bu hastalar n tedavilerinin getirece i sosyal güçlükler aile yaflam nda önemli problemlere yol açar. Son dönem böbrek yetersizlikli hastalarda medikal problemler de çok s k ve komplikedir. Tüm sistemlerin üremik ortamdan etkilenmesi ile beklenen yaflam süresi k sal r. Diyaliz hastalar ndaki 1 y ll k mortalite oran %15 ile %25 aras ndad r ve halen SDBY li hastalar n ortalama ömür beklentisi 10 y ldan daha azd r. Ölümlerin önde gelen sebebi %50 olguda kardiyovasküler, %15 olguda ise infeksiyöz hastal klard r. Öte yandan, özellikle canl donörden transplantasyon yap lan hastalar n beklenen ömür süresi diyalize devam eden hastalara k yasla daha uzundur. II. KRON K BÖBREK YETERS ZL NDE ETYOPATOGENEZ A. KRON K BÖBREK YETERS ZL NE YOL AÇAN NEDENLER Kronik böbrek yetersizlikli hastalar n %20 ile %35 inde altta yatan primer olay bulunamaz. Primer etyolojinin saptanabildi i olgularda geliflmifl ülkelerde diyabetik nefropati en s k (%35-40 oran nda) rastlanan sebeptir. Bu hastal n ard ndan primer (hipertansif) nefroskleroz, kronik glomerulonefrit, kronik piyelonefrit ile birlikte di er tubulointerstisyel nefropatiler gelir. Ülkemizde ise kronik glomerulonefrit kronik böbrek yetersizli ine en s k yol açan hastal kt r; bu hastal diyabetik nefropati, hipertansif nefroskleroz, ürolojik sebepler (tafl, obstrüksiyon, vesikoüretral reflü) ve kistik böbrek hastal klar izler. B. KRON K BÖBREK YETERSIZLI INDE SON DÖNEME PROGRESYONUN PATOGENEZ Yukar da say lan hastal klar n hepsinde böbrek dokusunun yerini fibröz dokunun (veya degeneratif lezyonlar n, örne in; kistlerin) almas yla nefron say s giderek azal r. Bir süre sonra böbrekler vücudun gereksinimlerini karfl layamaz; üremik sendrom ortaya ç kar. Kronik böbrek hastal olanlar n uzun süreli takiplerinde önemli bir nokta dikkati çekmifltir: Böbrekler belirli bir ölçüde hasara u rad ktan ve parenkiman n kritik bir miktar n kaybedildikten (ço u kez GFR 25 ml/dak. n n alt na düfltükten) sonra, primer hastal k tamamen iyileflse bile, son döneme gidifl önlenemez ve terminal böbrek yetersizli ine gidifl kaç n lmaz. Bu döneme gelmifl böbreklerin histopatolojik incelenmesinde primer etyolojiye ba l olmaks z n pek çok ortak bulgu (glomerullerin sklerotik hale gelmesi, periglomeruler bölgede ve renal interstisyumda fibröz doku geliflmesi, interstisyumda lenfosit ve makrofajlardan oluflan kronik inflamasyon saptan r. Tubuluslar n ço u atrofiktir, ama halen fonksiyone eden glomerullere ait tubuluslarda dilatasyon görülür. Söz konusu bulgulara dayanarak primer olay n ne oldu unu anlayabilmek mümkün de ildir. Histopatolojik görünümün son döneme gelmifl böbreklerin tümünde bu kadar benzer olmas böbrek hastal n n ilerlemesinde, primer hastal ktan ba ms z bir flekilde, pek çok ortak fizyopatolojik mekanizman n rol oynad n gösterir. Afla da bu mekanizmalar özetlenecektir: Kronik böbrek hastal klar nda progresyon mekanizmalar Son döneme ilerlemekte olan böbreklerde, altta yatan primer olaya ba l olmaks z n, morfolojik bulgular bafll ca 2 anatomik bölgede ortaya ç kar: I. Glomeruler hasar: Glomerullerde mesangial bölgede matriks ve hücre art fl ile birlikte, kemik ili i kaynakl makrofajlar n infiltrasyonu, II. Tubulointerstisyel hasar: nterstisyumda fibroblastlar n proliferasyonu, matriks art fl, makrofaj ve lenfosit infiltrasyonu. Asl nda, bu iki bölgedeki lezyonlar n geliflimi birbiri ile çok yak ndan ba lant l d r ve birinin geliflmesi di erini do rudan etkiler; ancak anlamay kolaylaflt rmak için burada glomeruler ve tubulointertisyel lezyonlar n geliflmesi ayr bafll klar alt nda incelenecektir. I. Glomeruler lezyonlar n geliflimi: Burada bafll ca 2 faktör rol oynar: A. Mekanik ve B. Biyolojik faktörler

26-30 Eylül 2001, Antalya 15 A. Mekanik faktörler: Sa lam kalm fl nefronlarda ilk gözlenen de ifliklik belirgin hipertrofidir. Bu hipertrofide bafll ca 2 faktör rol oynar: 1. Primer olaya ba l olarak hasara u rayan nefronlar yüzünden, bafllang çta primer hastal k proçesinden etkilenmemifl ve sa lam kalm fl nefronlar n yükü artar; her bir nefrona daha fazla ozmotik aktif madde gelir ve o nefronun plazma ak m artar, 2. Afferent arterioler tonus (efferent arteriyole göre daha fazla) azal r, sonuçta glomeruler plazma ak m artar. Her iki faktöre ba l olarak her bir nefrona düflen plazma ak m n n artmas hiperperfüzyon olarak isimlendirilir. Her bir glomerul kapal bir hacim gibi varsay l rsa, bu alana gelen kan miktar n n artmas ile glomerul içerisindeki hidrolik bas nç artacak ve intraglomeruler hipertansiyon görülecektir. Bu bas nç art fl sonucunda primer olaydan etkilenmemifl ve sa lam kalm fl her bir nefronun glomeruler filtrasyon miktar (GFR) si artar (hiperfiltrasyon). ntraglomeruler hipertansiyon glomerul kapilerlerinde endotel hasar na ve mikroanevrizma oluflumuna sebep olur, endotel hasar p ht - laflma mekanizmalar n uyar r ve intraglomeruler trombozlar geliflir. Ortaya ç kan iskemi, fibröz doku geliflimini ve glomerulosklerozu art r r. Sonuçta, tamamen mekanik faktörlere ba l olarak geliflen glomeruloskleroz fonksiyone eden nefron kütlesinin biraz daha azalmas na yol açar. Bu azalma, geriye kalan sa lam nefronlar n ifl yükünü daha da fazla art r r ve bu nefronlarda daha ileri ve h zl bir mekanik hasar geliflir. Sonuçta, bir fasit daire ortaya ç kar. B. Biyolojik faktörler: Glomeruloskleroz geliflimine vasküler düz kas ve mesangial hücrelerin proliferasyonu ve matriks art fl da katk da bulunur. Bu art fla de iflik hormonlar, lipidler, sitokinler, vazoaktif maddeler ve "growth (büyütücü) faktörler yol açar. Progresyonda rol alan büyütücü faktörlerden bafll calar angiotensin-ii, transforming growth faktör-b, _insülin benzeri büyüme faktörü, trombosit kaynakl büyüme faktörü, TGF-a, epidermal büyüme faktörü, fibroblast büyüme faktörü gibi büyüme faktörleri; IL-1, IL-6, TNF-a gibi sitokinler; atriyal natriüretik faktör, endotelin gibi hormonlar ve otakoid maddelerdir, tüm bu maddeler içinde en önemlisi angiotensin-ii dir. Angiotensin-II hem sistemik hipertansiyona, hem de efferent arteriyolün konstriksiyonu ile selektif bir flekilde intraglomeruler hipertansiyona yol açarak yukar da anlat lan mekanik hasar n daha belirgin hale gelmesine sebep olur; vasküler düz kas hücreleri, mezangial hücreler ve proksimal tubuler hücreler üzerine hipertrofi ve hiperplazi yap c etkiler gösterir, ayr ca di er baz mekanizmalar ile de renal hasar n progresyonunu art r r. Öte yandan, son y llarda angiotensin-ii nin etkisi ile sentezi artan aldosteronun da hem kendisinin do rudan bir büyüme faktörü gibi davrand, hem de TGF-b, endotelin gibi di er büyüme faktörlerini ve vazoaktif maddeleri uyard böylece ba ms z bir risk faktörü gibi davrand öne sürülmektedir. II. Tubulointerstisyel lezyonlar n geliflimi: Kronik böbrek hastal klar n n progresyonunda glomeruloskleroz d fl nda tubulointerstisyel hasar n da çok önemi vard r. Nitekim, primer ve sekonder glomeruler hastal klarda, glomeruler lezyonlardan daha ön planda olarak, tubulointerstisyel lezyonlar n a rl hastan n tedaviye yan t n ve prognozunu belirler. Tubulointerstisyel hasar n geliflmesine katk da bulunan en önemli faktör masif düzeydeki proteinüridir. 3. KRON K BÖBREK YETERS ZL N N GEL fimes N- DE VE LERLEMES NDE R SK FAKTÖRLER Kronik böbrek hastal n n seyri s ras nda baz faktörler böbrek yetersizli inin ilerlemesini h zland r r. Bu risk faktörlerinden bafll calar flunlard r: 1. Sistemik ve intraglomeruler hipertansiyon: yi tedavi edilmemifl sistemik hipertansiyon vazokonstriksiyona ve arteriyoler nefroskleroza sebep olur, intraglomeruler hipertansiyonu daha belirgin hale getirir, hücre bölünmesinin art fl gibi biyolojik yan tlara yol açar; ayr ca, mesangiuma makromoleküllerin s zmas na da katk da bulunur. 2. Proteinüri: Proteinüri asl nda böbrek hastal n n bir sonucudur, ancak bir süre sonra tek bafl na bir risk faktörü gibi hareket eder ve son döneme progresyonu h zland r r. Bu h zlanmada bafll ca A. Tubulointerstisyel lezyonlar art rmas, B. Masif proteinürinin glomerul mesangiumunda makromoleküllerin daha fazla tutulmas na neden olmas, C. Yol açt sekonder hiperlipidemi rol al r. 3. Diyetle ilgili faktörler: Diyetin protein, lipid ve fosfor içeri i böbrek hastal n n ilerlemesi üzerine etki edebilir. A. Yüksek proteinli diyetler: Glomeruler perfüzyonu, intraglomeruler hipertansiyonu ve hiperfiltrasyonu art rarak glomeruler hipertrofiyi daha belirgin hale getirir, hiperlipidemiye neden olur ve immunolojik olaylar art r r. B. Yüksek lipid içeren diyetler: Bu diyetlerdeki LDL ve VLDL-kolesterol, bazal membrandaki glikozaminoglikanlara ba lanarak negatif yüklerin azalmas na ve geçirgenli in (böylece proteinürinin) artmas na sebep olur, baz lipoproteinler interstisyuma geçerek do rudan tubulointerstisyel hasara yol açar; di er baz lar ise koagülasyon kaskad n aktiflefltirir. C. Yüksek fosfor içeren diyetler: Renal interstisyumda ve parenkimal hücre sitoplazmas nda CaPO4 depolanmas - na, böylece inflamatuar ve fibrotik reaksiyonlara yol açarak sklerozu art r r. IV. KRON K ÜREM K SENDROMDA SEMPTOM VE BULGULAR Üremik sendrom tüm organ ve sistemlerde görülebilen, çok de iflik klinik semptom ve bulgulara sebep olur. Söz konusu bulgular n ortaya ç kmas nda de iflik patogenetik mekanizmalar rol oynar: A. ÜREM K BEL RT VE BULGULARIN PATOGENEZ Üremik belirtilerin ortaya ç kmas na yol açan bafll ca faktörler Böbreklerle at lmas gereken maddelerin kanda birikmesidir. Böbrek yetersizli inin ileri aflamalar nda al nan su ve elektrolitlerin de vücutta birikmesi ile bazen fatal komplikasyonlar geliflebilir. Böbre in endokrin fonksiyonlar n n bozulmas ve sa lam kalan nefronlardaki fonksiyonel adaptasyonu sa layabilmek üzere kanda düzeyi yükselen baz hormonlar n (örnek olarak parathormon (PTH) ve atriyal natriüretik faktör) üremik bir toksin gibi rol oynamas da pek çok belirtinin ortaya ç kmas na neden olur. B. KRON K ÜREM K SENDROMUN KL N K VE LABO- RATUAR BULGULARI Üremik sendrom de iflik organ ve sistemlerde çok say - da belirti ve bulguya yol açabilir; bunlar afla da özetlenmifltir: 1. Deri ile ilgili belirti ve bulgular: Üremik hastalar n soluk, kirli sar, hiperpigmente bir renkleri vard r; kafl nt izleri (üremik frost), kalsifilaksis (damar kalsifikasyonu ve doku nekrozlar ) baz hastalarda dikkat çeker. 2. Kardiyovasküler sistem belirti ve bulgular : Kronik böbrek yetersizlikli hastalarda görülen bafll ca komplikas-

16 yonlar sol ventrikül hipertrofisi, hipertansiyon, iskemik kalp hastal, konjestif kalp yetersizli i, kardiyomiyopati, kardiyak aritmiler, valvüler kalp hastal ve de iflik etyolojili perikarditlerdir. 3. Solunum sistemi belirti ve bulgular : Kronik böbrek yetersizli i ilerlemifl hastalarda a r bir asidoz (Kussmaul) solunumu vard r; hastalar n nefesi amonyak kokar. Terminal dönemde akci erlerde ödem ortaya ç kar (üremik akci er). 4. Gastrointestinal sistem belirti ve bulgular : natç h çk r k, ifltahs zl k, bulant ve kusma, a zda çok say da ülserlerle karakterize üremik stomatit ve peptik ülser s kt r. Bu hastalarda ayr ca, de iflik etyolojili pankreatitlere, akut ve kronik hepatitlere de oldukça s k rastlan r 5. Hemopoetik sistem belirti ve bulgular : Normokrom, normositik bir anemi çok s kt r. Patogenezinde kemik ili ine inhibitör maddelerin varl, hemopoez için gerekli maddelerin eksikli i, eritropoetin yetersizli i, hemoliz, inflamasyon, hastalardan çok kan al nmas, üremik kanama diyatezi ve ilaçlar rol alabilir. Bu hastalarda lökositlerin fagositik aktiviteleri bozulmas infeksiyonlara e ilimi art r r. Trombosit fonksiyon bozuklu u sonucunda kanama zaman uzar. 6. Endokrin sistem belirti ve bulgular : Endokrin sistemde en önemli problem sekonder hiperparatiroididir. Bu bulgu bafllang çta hiperfosfatemiyi ve hipokalsemiyi önlemeye yöneliktir; ancak, PTH üremik hastalarda bafll bafl na bir toksin gibi davran r; renal osteodistrofiye, kardiyovasküler, nörolojik, hematolojik ve cilt ile ilgili pek çok komplikasyona sebep olur, göz ve viseral organ kalsifikasyonlar na yol açar. Endokrin sisteme ait di er önemli problemler erkek hastalardaki impotans, kad n hastalardaki adet düzensizli i ve amenoredir. 7. Metabolik belirti ve bulgular: Oral glikoz tolerans testinde diyabetik bir e ri saptan r; diyabetik nefropatiye ba l SDBY li hastalarda ise insülin gereksinimi azal r. Hipertrigliseridemi ve tip IV hiperlipoproteinemi s k görülür. 8. Lokomotor sistem belirti ve bulgular : En önemli bulgu renal osteodistrofidir. Bu terimin kapsam na osteomalasi, osteitis fibrosa sistika, osteoskleroz ve osteoporoz girer. Kemiklerde aluminyum birikmesinin yol açt adinamik kemik hastal da tedavisi oldukçe güç olan bir tablodur. 9. Nöromüsküler sistem belirti ve bulgular : Santral veya periferik sinir sistemi ile ilgili (motor veya sensoriyel) bozukluklar, konsantrasyon güçlü ü, bilinç bozukluklar, üremik koma ile otonom nöropati ve kraniyal sinir tutulmas na ba l semptomlara oldukça s k rastlan r. Nöromüsküler irritabiliteye ba l istemsiz hareketler (h çk r k, adale kramplar, fasikülasyonlar, flapping tremor ve tetani) baz hastalarda dikkati çeker. 10. Psikiyatrik belirti ve bulgular: leri anksieteve a r depresyonlar s kt r. 11. S v -elektrolit bozukluklar : Terminal oligoanüri dönemine kadar genellikle vücutta su ve sodyum dengesi iyi bir flekilde korunur ancak, afl r miktarda tuz ve su al nmas durumunda hipervolemiye ait klinik belirti ve bulgular ortaya ç kar; hipertansiyon, konjestif kalp yetersizli i, ödem ve asit geliflir. Potasyum dengesi GFR 5 ml/dk'ya düflene kadar oldukça iyi bir flekilde korunur. Hastalarda total vücut potasyumu ve hücre içi potasyum genellikle azalm flt r; ancak klinikte ço- u kez hiperpotasemi görülür; çünkü katabolizma art fl ve asidoz sonucunda hücre içi potasyum hücre d fl ortama geçer. 12. Asit-baz metabolizmas bozukluklar : GFR 20 ml/dk nin alt na inince metabolik asidoz tablosu yerleflir, ancak son döneme gelinceye kadar, bu asidoz genellikle hafiftir. De iflik faktörlere (örne in; sepsis, katabolizman n artmas ) ba l olarak asidoz aniden a rlafl r. H zla diyaliz tedavisi uygulanmazsa, hastalar kaybedilir. V. KRON K BÖBREK YETERS ZL N N TEDAV S Kronik böbrek yetersizli i tablosuna girmifl hastalar n tedavisi 2 aflamada incelenir: 1. Konservatif tedavi: Böbreklerin fonksiyonlar nda belirli bir oranda azalman n oldu u, ancak vücudun gereksinimlerinin, k smen de olsa, karfl lanabildi i hastalarda konservatif (muhafazakar) tedavi yöntemleri ile böbre in fonksiyonlar korunmaya çal fl l r. Ortaya ç kan belirti ve bulgular diyet uygulamalar ve baz ilaçlar n yard m ile tedavi edilir. 2. Replasman tedavileri: Yetersizli in çok ilerledi i ve böbreklerin vücudun gereksinimlerini hiç bir flekilde karfl layamad durumlarda; hastay hayatta tutabilmek için böbre in görevlerini yerine getirecek (replase edecek) alternatif tedavi yöntemlerine (diyaliz veya transplantasyon) gereksinim vard r. Bu bölümde böbrek yetersizli inin konservatif tedavisi incelenecektir. Kronik böbrek yetersizli inin konservatif tedavisinin 4 amac vard r: A. Böbreklerin ideal flartlarda çal flmas n önleyen reversibl predispozan nedenler varsa bunlar n tedavi edilmesi veya ortadan kald r lmas, B. Son döneme gidiflin yavafllat lmas, C. Üreminin de iflik organ ve sistemlerde ortaya ç kan belirtilerinin tedavi edilmesi ve D. Replasman tedavilerine haz rl k yap lmas. A. PRED SPOZAN NEDENLER N ORTADAN KALDIRILMASI Böbrek yetersizli inin ciddi boyutlara geldi i ve vücudun gereksinimlerini ancak karfl layabildi i bir dönemde, araya giren baz predispozan faktörler (s v elektrolit dengesizli i, sistemik ve üriner infeksiyonlar, üriner obstrüksiyon, nefrotoksik ilaçlar vb.) böbrek fonksiyonlar nda h zl bir kötüleflmeye yol açar. Bu faktörlerin hemen farkedilip tedavi edilememesi durumunda son döneme gidifl h zlan r. E er, yeterli rezerv halen mevcutsa, bu faktörlerin düzeltilmesi ile böbrekler bir süre daha fonksiyon yapabilir. O nedenle, kronik böbrek yetersizli i bulunan ve fonksiyonlar beklenenden daha h zl bir flekilde bozulan tüm hastalarda say lan faktörler ekarte edilmelidir. B. SON DÖNEME G D fi N YAVAfiLATILMASI Bir önceki bölümde baz risk faktörlerinin varl nda böbrek hastal n n son döneme çok daha h zl ulaflt vurgulanm flt. Bu faktörlerin uygun flekilde tedavisi replasman tedavilerinin geciktirilmesi bak m ndan önem tafl r. Bu tedavi giriflimleri flöyle özetlenebilir: 1. Diyet tedavisi: Diyet uygulamas nda (son y llarda sorgulanmas na ra men) öncelikle protein k s tlamas gündeme gelir; böylece hiperperfüzyon ve hiperfiltrasyon azalt labilir, hiperfosfatemi ve metabolik asidoz en aza indirgenir. Düflük proteinli diyet uygulamalar 2 flekilde yap l r: 1. Günlük 0.4-0.6 gr/kg miktar nda yüksek biyolojik de erli protein içeren diyetler. 2. Günlük 0.3 gr/kg miktar nda daha k s tl protein içeren ve esansiyel amino asitler veya bunlar n ketoanaloglar ile desteklenen diyetler. Her iki rejimde de hastalara yeterli miktarda (35 kcal/kg) kalori verilmesi önemlidir. Bu hastalara verilen proteinler hayvansal kaynakl olmal d r. Replasman tedavilerine bafllarken hastan n beslenme durumu, ileri dönemdeki morbidite ve mortaliteyi tayin eden önemli bir nokta oldu u için tamamen proteinsiz diyet uygu-

26-30 Eylül 2001, Antalya 17 lamas n n önüne geçmeli ve hastalara uygun miktarda proteini mutlaka vermelidir. Bu hastalar n diyetindeki kolesterol ve fosfor miktar n n da düflük olmas na özen göstermelidir. 2. Sistemik ve intraglomerüler hipertansiyonun tedavisi: Bu hastalarda antihipertansif tedavi ile diyastolik kan bas nc düzeyi mutlaka 90 mmhg n n alt nda tutulmal d r. Bu amaçla tuz k s tlamas yap l r ve antihipertansifler kullan l r. Antihipertansifler içinde konverting enzim inhibitörleri ve angitensin-i blokerleri erken dönemde böbrek yetersizli inin ilerlemesini en etkin önleyen ilaçlard r, çünkü sistemik etkileri yan nda intraglomeruler kan bas nc n selektif olarak düflürürler. Ancak, bu ilaçlar alan hastalar gerek hiperpotasemi, gerekse böbrek fonksiyonlar nda ortaya ç kabilecek ani kötüleflme riskleri nedeniyle yak ndan izlenmelidir. Özellikle, böbrek fonksiyonlar ciddi derecede bozulmufl (kreatinin klirensi 25 ml/dak. n n alt na inmifl hastalarda) çok dikkatle kullan lmal d r. Ayr ca, kalsiyum antagonistleri, beta blokerler, alfa blokerler ve diüretikler de hipertansiyon tedavinde yararl olabilir. Dirençli olgularda do rudan vazodilatatör etkili bir ilaç olan minoksidil ile çok iyi sonuçlar al n r. 3. Proteinürinin azalt lmas : Primer olaydan ba ms z bir flekilde masif proteinürinin hem kendisi, hem de yol açt - ileri hipovolemi ve hiperlipidemi böbrek hastal n n seyrini olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle kronik böbrek hastal n n tedavisi s ras nda primer olay n tedavisine yönelik ilaçlar n yan nda, de iflik ajanlar ile palyatif bir flekilde proteinürinin azalt lmas na da u rafl l r. Bu amaçla en s k kullan - lan ilaç olan konverting enzim inhibitörleri ve A-II reseptör blokerleri selektif bir flekilde intraglomeruler bas nc, dolay - s ile net filtrasyon bas nc n ve böylece de proteinüriyi azalt r. Ayn amaca yönelik olarak nonsteroidal antiinflamatuar ilaçlar da kullan labilir. Bu ajanlar prostaglandin sentezini ve böylece böbrek kan ak m n azalt r, sonuçta proteinüri semptomatik olarak azal r. Ancak, her iki grup ilac n böbrek fonksiyonlar n olumsuz yönde etkilemesi riski de vard r, tedaviye bafllamadan önce hastaya risk/yarar oran hakk nda bilgi vermelidir. 4. Hiperfosfateminin tedavisi: Hiperfosfatemi dokularda CaPO4 çökmesine yol açabilir. Glomeruler filtrat miktar 30 ml/dak. n n alt na düfltü ü andan itibaren hastalar diyetle günde en çok 800 mg fosfor almal d r. Ayr ca, g dalardaki fosforun emilimini önlemek üzere barsakta fosfor ba layan ajanlar (aluminyum hidroksit, kalsiyum karbonat veya asetat, sevelamer hidroklorid) kullan l r. Öte yandan, afl r hiperfosfatemisi bulunan hastalara ayn zamanda kalsiyum preparatlar verilirse metastatik kalsifikasyon riski ortaya ç - kabilir. O nedenle, bafllang çta aluminyum preparatlar ile kan fosforunu düflürmek, daha sonra kalsiyum preparatlar - na geçmek ak lc bir yöntemdir. 5. Hiperlipideminin tedavisi: Diyetle al nan günlük kolesterol miktar 300 mg geçmemeli ve total kalorinin %10 undan daha az satüre ya asitlerinden sa lanmal d r. Düzenli egzersiz yapmak da hiperlipidemi tedavisinde yarar sa lar. Hiperlipidemi kontrol edilemezse farmakolojik tedavi (örne in; statinler) uygulanmal d r. 6. Progresyonda ortak rol oynayan faktörlerin tedavisi: Tüm böbrek hastal klar nda progresyonda koagülasyon art - fl n n ve vasküler kas proliferasyonuna neden olan "growth (büyütücü) faktörler" in rol ald anlat lm flt. Buradan yola ç karak hem antiagregan ve antikoagülan etkili ilaçlar n, hem de growth faktörlere karfl gelifltirilen ajanlar n tedavide yararl olabilece i düflünülmektedir. C. ÜREM N N DE fi K ORGAN VE S STEMLERDE ORTAYA ÇIKAN BEL RT LER N N TEDAV S Üreminin belirti ve bulgular n n önemli bir k sm ancak diyaliz veya transplantasyon ile düzeltilebilir. Öte yandan, uygun konservatif tedavi yöntemleri ile hastal n gidiflini ve rehabilitasyonu olumlu yönde etkilemek mümkündür. Afla da üreminin de iflik belirti ve bulgular n n tedavisinde uygulanabilecek konservatif tedavi yöntemleri özetlenmifltir. 1. Deri ile ilgili belirtilerden üremik kafl nt n n tedavisinde antihistaminikler ve ultraviole tedavi yap lmas genellikle yarar sa lar. Sekonder hiperparatiroidi bu kafl nt n n patogenezinde önemli rol ald için bazen paratiroidektomi yapmak gerekebilir. 2. Nöromüsküler belirti ve bulgular n özel bir tedavisi yoktur. Bu belirtilerin çok artmas durumunda hastay diyalize almal d r. Ancak, üremik polinöropati sadece transplantasyon ile kal c bir flekilde iyileflebilir. 3. Solunum sistemi bulgular ndan Kussmaul solunumu ve üremik akci er ancak diyaliz ile tedavi edilebilir. 4. Kardiyovasküler sistem bulgular ndan kalp yetersizli- ine ön planda volüm yüklenmesi yol açar; tuz k s tlamas ve diüretikler yararl olabilir. Diüretiklere yan ts z olgularda diyaliz ile s v çekmek gereklidir. skemik ve hipertansif kalp hastal n n tedavisi nonüremik hastalardakine benzer flekilde yap l r. Perikardit mutlak bir diyaliz indikasyonudur. 5. Gastrointestinal sistem bulgular aras nda s k rastlanan inatç h çk r k, ifltahs zl k, bulant ve kusmaya karfl metoklopramid yararl d r. Peptik ülser ve kanamalar üremik olmayan hastalardakine benzer flekilde tedavi edilir. 6. Hemopoetik sistem bulgular ndan aneminin tedavisinde öncelikle demir ve folik asit replase edilir. Yan ts z olgularda eritropoetin bafllan r, burada ciltalt uygulama tercih edilir. Hedeflenen Hct düzeyi %30-36 aras ndad r. Üremik hemorajik diyatezin tedavisinde kan transfüzyonlar, arginin vazopressin, kriyopresipitat, konjuge östrojenler ve diyaliz yararl olabilir. 7. Metabolik ve endokrin sistem problemleri aras nda sekonder hiperparatiroidinin tedavisi özellikle önemlidir. Bu amaçla öncelikle hiperfosfatemi tedavi edilir. Aktif D vitamini preparatlar n n verilmesi hem barsaktan kalsiyum emilimini art rd, hem de do rudan parathormon sekresyonunu inhibe etti i için yararl d r. Mamafih, D vitamini ancak serum PTH düzeyi normalin 4 mislinden daha yüksek ise ve hiperfosfatemi tedavi edildikten sonra uygulanmal d r. 8. Lokomotor sistem bulgular aras nda renal osteodistrofinin tedavisi özel bir önem tafl r. Burada serum kalsiyum ve fosfat düzeylerinin normale çekilmesi ve aktif D vitamini tedavisi yarar sa lar. Adinamik kemik hastal olanlarda yüksek ise, serum aluminyum düzeyini normale getirebilmek amac yla aluminyum flelasyonu yap l r. 9. S v -elektrolit ve asit-baz metabolizmas bozukluklar tedavisinde su ve tuz retansiyonu olan hastalarda tuz k s tlamas ve diüretikler yararl olur. Olgular n ço unda, bir gün önceki idrar miktar na ek olarak 500 ml s v verilmesi ile s v dengesi korunabilir. Diüretikler içinde seçkin ilaç furosemiddir; potasyum koruyucu diüretikler kullan lmamal d r. Hiperpotasemi tedavisinde potasyumu fazla miktarda içeren g dalardan kaç nmal d r; hastan n diyete uyumu iyi de ilse, besinlerdeki potasyumu barsakta ba layan reçineler (kayexalate) yararl olabilir. Serum bikarbonat düzeyinin 15-17 meq/l ye düflmesi ile birlikte hastalara oral alkali replasman yapmak subjektif iyilik sa lar. Böbrek yetersizli inin ileri aflamalar nda s v -

18 elektrolit, asid-baz dengesizlikleri konservatif tedavi yöntemlerine yan t vermezse diyaliz yapmal d r. D. REPLASMAN TEDAV LER NE HAZIRLIK YAPILMASI Kreatinin klirensi 10 ml/dak. n n alt na indi i andan itibaren hastalar diyaliz veya transplantasyon program na al n r. Diyalizin bafllat lmas na karar verirken de iflik faktörler (diyaliz imkanlar, hayat kalitesi, diyete uyum ve ileri dönemde transplantasyon imkan ) göz önüne al n r. Diyalizin zamanlamas nda 2 seçenek vard r: 1-Erken, istemli diyaliz: Glomeruler filtrat miktar GFR 15 ml/dak'ya düflünce diyaliz haz rl klar na (fistül aç lmas, periton kateteri yerlefltirilmesi) bafllan r. Erken diyaliz grubunda diyalizin ve transplantasyonun uzun süreli sonuçlar daha iyidir. Ayr ca, diyete uyum sa lamayan gençlerde, çocuklarda, diyabetiklerde ve transplantasyon adaylar nda diyalize erken bafllan rsa daha iyi sonuçlar al n r. 2- Geç, mecburi diyaliz: Düzenli poliklinik kontrollar na gelmeyen veya hastal n n fark nda olmayan baz hastalar üreminin ileri klinik ve laboratuar bulgular ile hekime baflvurabilir. Bu hastalarda ço u kez kontrol edilemeyen hipertansiyon vard r. Kan üre azotunun 100 mg/dl nin, serum K düzeyinin 7 meq/l nin üzerinde olmas, kan ph s n n 7.1 den, ve bikarbonat düzeyinin 11 meq/l den düflük bulunmas veya s v yüklenmesinin varl gibi acil diyaliz indikasyonlar söz konusudur. Hastalar n h zla diyalize al nmamas durumunda k sa sürede ölüme yol açar. Say lan laboratuar bulgular n n hiçbiri olmasa bile üremiye ba lanan tek bir klinik belirti ve bulgu mutlak diyaliz indikasyonudur. KAYNAKLAR Erek E, Süleymanlar G, Serdengeçti K. Türkiye de Nefroloji Diyaliz ve Transplantasyon. Türk Nefroloji Derne iyay nlar, Tayf Ofset, stanbul 2000. Sever Mfi, Çarin M, Eldegez U ve ark. stanbul T p Fakültesi Transplantasyon Ünitesi kadavra böbrek havuzu 711olgunun demografik analizi. Türk Nefroloji Diyaliz ve Transplantasyon Derg 1992; 1:52-6. U.S. Renal Data System: USRDS 1996 Annual Data Report. Bethesda, National Institutes of Health, National Institute ofdiabetes and Digestive and Kidney Diseases, 1996. Brenner BM, Meyer TW, Hostetter TH. Dietary protein intake and progressive nature of kidney disease: The role of hemodynamically mediated glomerular injury in the pathogenesis of progressive glomerular sclerosis in aging, renal ablation and intrinsic renal disease. N Eng J Med 1982; 307: 652-9. Remuzzi G, Bertani T. Pathophysiology of progressive nephropathies. N Engl J Med 1998; 339: 1448-56. Mailloux LU, Haley WE. Hypertension in the ESRD patient: pathophysiology, therapy, outcomes, and future directions. Am J Kidney Dis 1998; 32: 705-19. Klahr S, Levey AS, Beck GJ et al. for the Modification of Diet in Renal Disease (MDRD) Study Group. The effects of dietary protein restriction and blood pressure control on the progression of chronic renal Disease. N Engl J Med 1994; 330: 877-84.