ekonomi ve ırk temelli ayrımcılıklar yoluyla toplumsal hayatta belli bir konuma gelebilmenin sadece Batı insanının hakkı olduu izlenimini yaratmıtır.



Benzer belgeler
Abdulrazak Gurnah nın Cennet Romanında Doğu Toplumlarındaki Ötekileştirme ve Kaybolan Kimlikler

EL PARMAKLARINA DEERLER VEREREK KOLAY YOLDAN ÇARPMA ÖRETM YÖNTEMYLE ZHN ENGELL ÖRENCLERE ÇARPIM TABLOSU ÖRETM UYGULAMASI

MÜZK ETM YÖNETM ve DEERLENDRME LKLER *

Aratırma Koordinatörü: Prof. Dr. Faruk en. Hazırlayanlar: Gülay Kızılocak Cem entürk Dr. Martina Sauer

BURSA DA GÖREV YAPAN MÜZK ÖRETMENLERNN ULUDA ÜNVERSTES ETM FAKÜLTES GÜZEL SANATLAR ETM BÖLÜMÜ MÜZK ETM ANABLM DALI LE LETM VE ETKLEM

ÜNVERSTELERN GÜZEL SANATLAR ETM BÖLÜMÜ MÜZK ETM ANABLM/ANASANAT DALI BRNC SINIF ÖRENCLERNN KSEL PROFLLER *

GÜNCEL GELMELER IIINDA LKÖRETM: MATEMATK-FEN-TEKNOLOJ-YÖNETM

OTSTK ÇOCUKLARIN ALELERNE YÖNELK GRUP REHBERL NN ANNE BABALARIN DEPRESYON VE BENLK SAYGISINA ETKS

TÜLN OTBÇER. Seminer Raporu Olarak Hazırlanmıtır.

KOÇ ÜNVERSTES SOSYAL BLMLER (KÜSB) KULÜBÜ TÜZÜÜ

PYANO ETMNE YEN BALAYAN ÖRENCYLE LK DERSN ÖNEM. Özlem Ömür ÖZET

Dexter Filkins (2008). The Forever War, New York: Vintage Books. Ahmet Hakan ÖZKAN *

OTSTK ÇOCUKLARDA TEACCH PROGRAMININ GELMSEL DÜZEYE ETKS: OLGU SUNUMU

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

!" # $%! "# $$ $! " % % # $ &&& " '( % )* " '(

2. Bölgesel Kalkınma ve Yönetiim Sempozyumu Ekim 2007, zmir

Bizi biz yapan degerli ogretmenlerimizin onunde saygiyla egiliyoruz...

Vakko Tekstil ve Hazır Giyim Sanayi letmeleri A Tarihi tibarıyla Sona Eren Hesap Dönemine likin Yönetim Kurulu Yıllık Faaliyet Raporu

Yonca Anzerliolu, Karamanlı Ortodoks Türkler, Phoenix Yayınları, Ankara 2003, 376 s.

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

AB Uyum Sürecinde Türkiye nin Rekabet Gücü lerleme Raporu Üzerine Tespitler

SINIF ÖRETMEN ADAYLARININ NTERNET KULLANIMINA LKN TUTUMLARININ DEERLENDRLMES

Nazlı Yürekler için!lk Adımım

OTSTK BR OLGUNUN DUYGULARI ANLAMA VE FADE ETME BECERSNN KAZANDIRILMASINA YÖNELK DÜZENLENEN KISA SÜREL BR E TM PROGRAMININ NCELENMES

LKÖRETM KNC KADEME (2005) TÜRKÇE DERS ÖRETM PROGRAMINDA GENEL AMAÇLAR - HEDEF/KAZANIMLAR

KAPSAYICI EĞİTİM. Kapsayıcı Eğitimin Tanımı Ayrımcılığa Neden Olan Faktörler

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

Mirbad Kent Toplum Bilim Ve Tarih Araştırmaları Enstitüsü. Kadına Şiddet Raporu

ETK LKELER BANKACILIK ETK LKELER

*Doç. Dr., Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Eitim Fakültesi, Yabancı Diller Eitimi Bölümü Öretim Üyesi.

1946 BELEDYE SEÇMLER VE BU SEÇMLERDE KADIN SEÇMENLERN DURUMU. Kadir EKER ÖZET

dükkan gezip farklı zeka oyunları arayan gönüllülerimizin oldu"unu biliyorum. #çim ı!ıldıyor

Çin Konferansı Panel Bölümü Notları

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK

BELEDYELERDE NORM KADRO ÇALIMASI ESASLARI

Esrar kullanımı dengeleniyor, gençler arasında gördüü rabetin azaldıına dair belirtiler var

AMER KA B RLE K DEVLETLER SAYI TAYI

2. Bölgesel Kalkınma ve Yönetiim Sempozyumu Ekim 2007, zmir

Güzellerden Güzellemeler...

BOSAD Boya Sanayicileri Dernei TÜRK BOYA SEKTÖRÜ. Dünya Boya Ticaretindeki Gelimeler

ELEKTRK MÜHENDSLER ODASI MESLEK Ç SÜREKL ETM MERKEZ YÖNETMEL

Sosyo-Ekonomik Gelimilik Aratırması

Sevilen Oğul bir Köle Oluyor

DÜNYA MÜSLÜMAN KADINLAR ZİRVESİ VE FUARI (BİLGE 2017)

ÖRETM ELEMANLARININ ETM VE LETM SORUNLARI EDUCATIONAL AND COMMUNICATIONAL PROBLEMS OF FACULTIES

II. Ara tırmanın Amacı III. Ara tırmanın Önemi

Ki!i, Yer, ve "eylerin Hayat Hikayeleri

Yazılım Süreç yiletirmede Baarı Faktörleri

! " #$! "# $$ $! " % % # $ &&& " '( % )* " '(

stanbul, 11 Ekim /1021

Eitim-Öretim Yılında SDÜ Burdur Eitim Cansevil TEB

ÜNVERSTELERMZDE BAKA SORUNLAR DA VAR. Fikret enses 1

Diğer müritlerin neşeyle elindekileri takdiminden sonra, Aziz Mahmut Efendi, boynunu bükerek bu kırık ve solmuş çiçeği üstadına takdim eder.

MIKHAIL BAKHTIN : EDEBYATIN GEREKÇELENDRLMES *

KİM OLDUĞUMUZ. Bireyin kendi doğasını sorgulaması, inançlar ve değerler, kişisel, fiziksel, zihinsel, sosyal ve ruhsal sağlık, aileleri,

Bu model ile çalımayı öngören kuruluların (servis ve içerik salayıcılar),.nic.tr sistemi ile uyumlu, XML tabanlı yazılım gelitirmeleri gerekmektedir.

Bu dönemde daha önce belirttiim gibi yatırımlarımızla ilgili almı olduumuz kararlarımızın yanı sıra;

ICS TÜRK STANDARDI TS EN OHSAS 18001/Mart 2001

Oh deyim ömrümde ilk defa Tüy gibi olayım sevincimden Ölüm düüncesi benden ırak Hep güzel eyler geçsin içimden

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

Bilgi savunmasının cepheleri

Gençler, "İrade, Erdem ve Hürriyet" Temasıyla Buluştu

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

SINIF ÖĞRETMENLİĞİ SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETİM PROGRAMI ÖMER MURAT PAMUK REHBER ÖĞRETMEN REHBER ÖĞRETMEN

Bilgi Notu ARA TIRMA VE TASN F GRUBU " ç Kontrol: Kamusal Hesapverme Sorumlulu u çin Bir Yapı Olu turulması" Hk.

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI. BABA ve ÇOCUK

Murat Çokgezen. Prof. Dr. Marmara Üniversitesi

Masalları Uyutmak. Prof. Dr. Ali Osman ÖZTÜRK

ÜNVERSTELERN GÖREVLER

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

Bir Prens Çoban Oluyor

Erendiz Atasü nün Romancı Gözüyle Kaleme Aldıı Eletirel çerikli nceleme Yazıları Erendiz Atasü s Dissertations from a Literary Perspective

TÜRKÇE ÖRETMEN ADAYLARININ KONUMA KAYGILARINA LKN BR NCELEME A STUDY ON SPEECH ANXIETY OF TURKISH LANGUAGE TEACHER CANDIDATES Esra LÜLE MERT

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül :14

Fatih Emiral. Deloitte

ODÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Aratırmaları Dergisi Issn: Cilt: 2 Sayı: 3 Haziran 2011

1979 Kabe Baskını'nın yeni görüntüleri ortaya çıktı

SEMH GÜMÜ ÜN ELETRMEN OLARAK PORTRES THE PORTRAIT OF SEMH GÜMÜ AS A CRITIC

üzere 1/2000 veya 1/5000 ölçekte düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporu ile bir bütün olan plandır. Çevre Düzeni Planı;10) (Deiik -

BRSA BRDGESTONE SABANCI LASTK SANAY VE TCARET A. BLGLENDRME POLTKASI

ERP MPLEMENTASYONU PROJELERNDE DENETM SÜRECNN ÖNEM ve KARILAILAN RSKLER. Uur Kaan DNÇSOY

Romanda Mekân Kavramı Concept of Place in Novel

Bu metin Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulunca 10 Mayıs 1933 tarih ve 101 sayılı karar ile öğrenci andı olarak uygulamaya başlanmıştır.

ÖRETMEN ADAYLARININ ALGILADIKLARI LETM BECERS DÜZEYLERNN NCELENMES

Ergin AYAN (2009). Willermus Tyrensis in Haçlı Kronii ( ), Karadeniz Dergisi Yayınları, Ankara, 160 s, ISBN

Beykoz Belediyesi Yarışması

Evde çalışırken yararlanabileceği bir yazı tahtası çok işe yarayabilir. Bu tahta, hem yapıcı bir oyuncak

BOLU ANADOLU GÜZEL SANATLAR LSES ÖRENCLERNN ÖSS VE ÖZEL YETENEK SINAVLARINA YÖNELK KAYGILARI ***

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

CANSTAN DA KTDARIN HEM ÖDÜLÜ HEM BEDEL OLARAK ERKEKLK MANHOOD IN CANSTAN BOTH AS THE REWARD AND THE COST OF POWER Pelin ASLAN

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

OPTK KONUSUNUN 9. SINIF MÜFREDATINA ALINMASININ ÖRENC BAARISINA ETKS

BİREYSELLEŞMİŞ EĞİTİM PROGRAMI (BEP) FORMU

MUSK MUALLM MEKTEBNDEN GÜNÜMÜZE MÜZK ÖRETMEN YETTRME PROGRAMLARINDAK YAYLI ÇALGI ÖRETMNE LKN SINAMA-ÖLÇME-DEERLENDRME DURUMLARININ NCELENMES

a b e f g h i SHOG NED R?

Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine

Türkiye Enerji Forumu

DEĞERLER EĞİTİMİ FARKLILIKLARA SAYGI

Transkript:

Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Cilt: 8 Sayı: 37 Volume: 8 Issue: 37 Nisan 2015 April 2015 www.sosyalarastirmalar.comissn: 1307-9581 ABDULRAZAKGURNAH NIN CENNET ROMANINDA DOU TOPLUMLARINDAK ÖTEKLETRME VE KAYBOLAN KMLKLER OTHERNESS AND LOST IDENTITIES IN EASTERN SOCIETIES IN THE NOVEL PARADISE BY ABDULRAZAK GURNAH Mehmet GÜNE Öz Yirminci yüzyılın son döneminde büyük bir önem kazanan sömürgecilik sonrası edebiyatın önde gelen isimleri arasında olan Afrika kökenli ngiliz yazar Abdulrazak Gurnah, kendi öz kimliiyle göçmen kimliini birletirerek koyu bir milliyetçilik yerine çokkültürlü bir kimliin önemine deinmektedir. Sömürgecilik sonrası edebiyatta sıkça ele alınan temalara yeni bir boyut kazandıran Gurnah çadalarından farklı bir yol izlemitir. Bu çalımada Abdulrazak Gurnah nın dördüncü eseri olan Cennet romanında sömürgeci zihniyet nedeniyle toplumda öteki olarak görülen bireylerin yaadıı kimlik bunalımları incelenmi ve temeli Afrika toplumlarındaki ırksal, dini, ekonomik ayrımcılıklara dayanan toplumsal sıkıntılar üzerinde durulmutur. Anahtar Kelimeler: Abdulrazak Gurnah, Sömürgecilik, Ötekiletirme, Cennet, Kimlik Sorunları, Dou Toplumu. Abstract African originated English author Abdulrazak Gurnah, among the prominent names of postcolonial literature which gained great importance at the last period of the 20th century, stresses the importance of multicultural identity rather than dark nationalism by combining his self-identity with his immigrant identity. By following a different step from his contemporaries Gurnah a new dimension to the themes dealt in the postcolonial literature. In this study, the identity crises experienced by the individuals who are seen as the other because of the colonial mind in Abdulrazak Gurnah s fourth novel Paradise have been examined and the social problems based on the racial, religious, economic discriminations in African societies have been elaborated. Keywords: Abdulrazak Gurnah, Colonialism, Otherness, Paradise, Identity Problems, Eastern Society. Giri Sömürgecilik ve sömürgecilik sonrası edebiyat eletirilerinde ve tartımalarında sıkça kullanılan öteki ve ötekiletirme Edward Said in arkiyatçılık kitabında ilk kez dile getirilen ve son dönemdeki kültür ve kimlik konularında en çok bavurulan kavramlardandır. Batı nın Sanayi Devrimi sonrasında aırlık verdii hammadde ve kaynak arayıları nedeniyle yıllardır sürdürdüü sömürgecilik faaliyetleri bir gerçei açıkça ortaya koymutur: Medeniyetin bütün deerlerinden yoksun olan Dou kültürü asla kendisini yönetemez ve yönetilmesi gerekmektedir. Kendisinden farklı olanı, ekonomik yönden geri kalmı, eitimsiz Dou insanını öteki olarak gören batılı zihniyet sadece kendisinden olanları benlik bilincine sahip olan, kendini idare edebilen medeni bireyler olarak görmektedir. Sömürgeci Batı düüncesinin kendilerine dayattıı modernleme ve batılılama gibi belli bir ideolojinin savunucusu olan yaklaımlar yoluyla kendi kültürel deerleriyle olan baları kopartılan Dou insanı kendisini büyük bir boluun içinde hissetmektedir. Merkeze yakın olabilmek ve Batı medeniyetinin modern deerlerini benimseyebilmek için onlar gibi olmaya çalıan ve sürekli olarak taklitçi bir tutum izleyen Dou insanı zamanla sahip olduu kimliinin eski doallıını yitirmesine engel olamamıtır. Sömürgecilik sadece insanlar arasında ben-öteki ayrımının domasına neden olmamı, yarattıı din, Ar. Gör., Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, ngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü.

ekonomi ve ırk temelli ayrımcılıklar yoluyla toplumsal hayatta belli bir konuma gelebilmenin sadece Batı insanının hakkı olduu izlenimini yaratmıtır. Hem ezilen, sömürülen bir halkın içerisinden gelmi olması hem de koyu tenli biri olarak ngiltere de göçmen olarak yaamanın ne demek olduunu örenen sömürgecilik sonrası edebiyatın son dönemdeki çada yazarlarından olan Abdulrazak Gurnah romanlarında sömürgeciliin olumsuz etkilerini ve yaattıı kimlik bunalımlarını ulus üzerinden deil de birey üzerinden incelemitir. Yazdıı dördüncü romanı olan ve ngiltere de edebiyat alanında her yıl verilen en prestijli ödül olan Man Booker ödülüne aday gösterilen Cennet romanında Gurnah Afrika da öteki olmanın ve sürekli olarak küçümsenmenin, köle olarak görülmenin birey kimlii üzerindeki olumsuz etkilerini romanın bakarakteri Yusuf üzerinden incelemektedir. Deneyimledii olaylarla, maruz bırakıldıı dılanmılıklarla ülkesinden ve ailesinden uzakta yaadıı sürgün hayatıyla öz benliinde büyük kırılmalar yaayan Yusuf Dou insanının yaadıklarını bünyesinde barındırmaktadır. Efendisinin ticari seyahatleri nedeniyle devamlı yer deitiren Yusuf göç eden biri deil de göç ettirilen biridir. Yusuf, Halil, Mzee Hamdani ve Amina gibi karakterler aracılııyla Afrika kıtasında sürdürülen kölelik anlayıının irençliini ve dini, ekonomik farklar nedeniyle ötekiletirilen bireylerin kimlik krizlerini sergileyen Cennet romanı sömürgeci zihniyetin dılayıcı, ötekiletirici tutumunun Dou medeniyetinde vardıı noktayı gözler önüne sermektedir: Cennet (...) ülke içi köleliin dünyasına ülke içinde yaayanların gözünden bakmaktadır. Roman, insan ticaretinin dramatik bir hal aldıı bu insanlık dıı doasını inkar etmeden köleliin aaılık ve vahice hikayelerini metinselletirmektedir. Roman, Afrika nın kıyı sahilinde yaayan Arapların bulunduu bir bölgede yaayanların görüünü ve Afrika nın iç kesimlerindeki kabilelerin köle ticaretinde kullanılan halklarının durumunu göstermektedir. (Griffiths, 2000: 313) I.Gurnah nın Zanzibar dan ngiltere ye Uzanan Edebiyat Yolculuu Sömürgecilik sonrası edebiyatın son dönemde adından en çok söz ettiren, saygın yazarlarından olan ve halen ngiltere nin Kent Üniversitesi nde akademisyen olarak yaamını devam ettiren Abdulrazak Gurnah Dou Afrika nın Zanzibar ülkesinde 1948 yılında dünyaya gelmitir. Gurnah ülkesinin baımsızlık savaı verdii yıllarda yaanan terör ve sava manzaralarından duyduu husursuzluun yanında eitimini devam ettirme amacıyla henüz on sekiz yaındayken ngiltere ye göç etmitir. ngiltere de yaptıı yüksek örenim deneyimine Nijerya nın Kano Üniversitesi nde verdii iki yıllık ders deneyimini de ekleyen Gurnah, 1982 yılında Kent Üniversitesi nde doktora eitimini tamamlamıtır. Akademik ilgi alanı olarak daha çok Afrika, Karayip ve Hint edebiyatıyla balantılı sömürgecilik ve sömürgecilik sonrası söylemleri seçen Gurnah nın kurgu dünyasında kimlik, yersiz yurtsuzlatırma, göç ve ötekiletirme temaları ön plana çıkmaktadır. Yazdıı sekiz romanıyla son dönem sömürgecilik sonrası edebiyatının önemli yazar ve edebiyat eletirmenleri arasında yer edinen Gurnah nın siyahi bir ngiliz yazar mı, Afrikalı bir yazar mı yoksa sadece ngilizceyi kullanarak eserlerini yazan modern bir yazar mı olduu konusunda eletirmenler ortak bir kanıya varamamaktadır. Kukusuz bunda en önemli etken Gurnah nın çadaları Ngugiwa Thiong o, Wole Soyinka ve V.S. Naipaul den farklı olarak sömürgeletirilen ulusunun koyu bir savunucusu olmaması ve zenci kültürüyle beyaz kültürünü ortak bir payda olarak sunmasıdır. ngiltere de göçmen olarak yaayan Gurnah, Üçüncü Dünya insanının ırksal kimliinden dolayı maruz kaldıı dılayıcı ve küçümseyici tutumlar nedeniyle yaadıı eziyeti bizzat deneyimlemitir. Ruhunun derinliklerinde etnik kökeni ile olan balılıının tek baına ayakta durmakta zorlandıını gören Gurnah, etnik kimliin çokkültürlü küresel kimlikle uyum içinde yaamasının kaçınılmazlıına vurguda bulunur. Ulusal ve kültürel kimliklerin otantikliini yitirmesi ve doallıının zarar görmesi modern dönemde hızlanan göç hareketleri ile beraber melez kimliklerin sayısının gittikçe artmasına yol açmıtır. Londra da yaadıı dılanmılık duygusu, ötekiletirilme ve dılanmılık nedeniyle Gurnah bireysel deneyimlerini yazdıı ilk üç romanı olan Memories of Departure, Pilgrim sway ve Dottie de genel anlamda göçmen kimliini ve ngiltere de göçmen olarak yaamanın toplum içerisindeki yansımalarını ele almıtır. Sömürgecilik sonrası yazarların sömürge döneminde yaananları sadece kendi uluslarına ait insanların gözünden deerlendirmesini partizanlık olarak gören Gurnah sadece doduu yerin insanının deil, yüzlerce kabilenin insanlarının çektikleri eziyete de tercüman olarak dünyaya dar bir pencereden deil de geni bir pencereden baktıını göstermektedir. Gareth Griffiths hem Afrika da hem de ngiltere de edindii deneyimler sayesinde ngiliz ulusu ve kendi ulusunun bireylerinin yaadıı acı deneyimleri teknik

ve tematik anlamda baarılı bir anlatımla dile getiren Gurnah yıçokkültürlü bir yazar olarak tanımlamaktadır. Afrika nın Batı da yaayan önde gelen entellektüellerinden olan Gurnah, Afrika kıtasının genelinde yaanan kimlik ve kültür ikilemleri konusunda oldukça hassas bir tutum sergilemektedir. Özellikle de doduu yer olan Zanzibar da halk arasında yaanan çekimelere, siyasi ve sosyal sorunlara ayrı bir ilgi gösteren Gurnah nın bu tutumundaki en önemli faktör, ngiltere deki ilk yıllarında geride bıraktıı ailesine, sevdiklerine ve halkına karı yabancılamı olmasıdır. Terk etmi olmanın ve terk edilmi olmanın ikilemi arasında bocalayan Gurnah göçmen olarak edindii olumsuz Batı imgesinden sonra ülkesiyle olan baını koparmayıp kültürel ve ulusal deerlerine olan balılıını devam ettirmitir. VijayNair ile yaptıı röportajda kendisini tam anlamıyla bir ngiliz gibi hissedip hissetmedii ile ilgili soruya Gurnah nın cevabı ngiltere de bulunduu süreç içerisinde ulatıı farkındalıa dikkat çekmektedir: Kendimi ngiliz gibi hissetmiyorum, fakat burada sistemin nasıl ilediini anlayabilecek kadar uzun bir süredir kalıyorum. Kim olduumu asla unutmadım. Dier insanlara nasıl göründüüm ve kim olduum noktasında gösterdiim beceriksizliim büyük oranda devam ediyor. Öteki insanlara bakmıyor ve onlardan farklı olarak nasıl göründüümü unutmuyorum. Buraya ilk geldiimde garip bir biçimde bu duyguyu asla yaamadım. Safdım, masumdum ve kim olduumu unutuyordum... Ne zaman birileri bana küfürlü ifadelerle baırsa oka urardım. Fakat bugünlerde bu olay ne zaman meydana gelse artık tepki göstermiyorum. (Nair, 2005) Gurnah çokkültürlü toplum düzeninde ait olunan ulusların ne bireylere kendilerini tanımlayabilecekleri bir kimlik önerdiini ne de bir topluma ait olma hedeflerine ulaabilmelerine yardımcı olduunu düünmektedir. Sömürgecilik sonrası öznelerin öteki olmaktan kurtulup toplumsal bir ideal, bir yere ait olma arayılarının arasına giren sömürgeci Batı zihniyeti ötekiletirilenlerin kaderinin öteki olmak olduunu savunur ve benlik idealinin sömürgeletirilen özneler için ulaılması çok zor bir hedef olduunu düünür. Sömürgecilik sonrası dönemde üzerinde önemli tartımalar yapılan kimlik olgusunda yaanan belirsizlik duygusunun insan yaamının baskın bir özellii olduu düünen Gurnah, eserlerindeki karakterlerin yaadıı ikilemler, zıtlıklar yoluyla bu düüncesini desteklemektedir. Tarihi küresel olarak algılayan, yaadıımız yerlerin ise hem zamanda hem de mekanda e zamanlı olarak deitiini düünen Gurnah dünyanın bütün farklılıklarının ötekiletirilmeden aynı seviyede deerlendirilmesinin önemine vurguda bulunur. Amerika daki Kızılderililerle Zencilere uygulanan ırkçı politikayı eletirmesine ramen, Avrupa medeniyetinin ilerleyebilmesi için Müslüman yerlilere uyguladıı zulüm ve vahet içeren ötekiletirme politikalarının kaçınılmaz olduuna inanan Tacqueville den farklı olarak Gurnah diaspora deneyimi yaamı biri olarak Afrika daki siyasi ve dier güç formlarının kötüye kullanılarak masum insanlara yaatılan insanlık dramını kınamaktadır. Gurnah nınentellektüel kimlii, siyasi görüleri ve dünyayı algılayı biçimi üzerinde en çok etki bırakan kaynaklar küçük yalarda gittii devlet okulunda kendisine okutturulan Arabistan Geceleri ve Binbir Gece Masalları ndan edindii izlenimler olmutur. Bu eserlerde farklı kültürden insanların mutlu bir biçimde yaayabildiini gören Gurnah dünyaya farklılıklar çerçevesinden bakmayı örenmitir. Bu farklılıkların toplumda olumasında ve belli bir tanımın içine oturtulmasında dinin ve ekonomik durumun önemli bir yeri olduunu düünen Gurnah farklılıkların küreselleen dünyada vazgeçilmez olduunu ifade etmektedir. ngiltere ve Fransa gibi sömürgeci zihniyete sahip olan ulusların küresel dünyanın olmazsa olmazı olan farklılıkları tek tipletirmesini eletiren Gurnah kendi imgelerini toplumlarında Öteki olarak tanımlanan bireylere yüklenen olumsuz imgeler yoluyla oluturduklarına vurguda bulunmaktadır. Güce ulaımın ırk, sınıf ve cinsiyete göre belirlendii bir toplumda kendi benliinin bilincine varmak isteyen aristokrat ve zengin kesimin ezilen, fakir kesimi ötekiletirmesinin önüne geçmek için aydın kesime büyük bir i dütüünü düünen Gurnah, eserlerinde de vurguladıı gibi bunun kendi isteiyle yabancı bir ülkeye yerleen bir sanatçının rolünün pasif bir tanık olarak deil modernitenin önemli bir aktör ve temsilcisi olarak ticaretin, deneyimin ve temsil edilmenin karmaık aını düzenlemek (Kaplan, 1996: 47) olduunu ifade etmektedir. II.Cennet Romanında Ötekiletirme ve Çekime Halindeki Yerlilerin Kimlik Kaybı Cennet romanı kölelik, sürgün, dı sebeplerden dolayı baskı altına alınma, özgürlük alanının kısıtlanması gibi etkenler nedeniyle kimliin kırılmaya uradıı, zamanla kaybolduu ve bir daha eski doallıına ulaamadıı ötekiletirici bir dünyanın anlatıldıı etkileyici bir üsluba sahiptir. Her eyin zıddıyla var olduu sömüren-sömürgeletirilen, köle-efendi, Batı-Dou ikilemlerinin aırlık kazandıı bir dönemde ötekiletirme Elizabeth Maslen in de sözlerinde ifade ettii gibi romanın genelinde hissedilen bir

dılanmılık duygusudur: Toplum içerisinde ötekinin ina edilmesi yoluyla benliin ina edilmesi romanın her yerinde vardır. (Maslen, 1996: 53-57) Herhangi bir kökeni olmayan, göçebe kabilelere ait tüccarların Afrika nın kıyı kesiminden iç kesimlerine yaptıı ticari seyahatlerin aırlıkta olduu roman Arap, Hindu, Afrikalı Müslümanlarla vahilerin yaadıkları kimlik ikilemini ve bir yere ait olup olamama konusunda yaadıkları arada kalmılık durumunu yansıtır. Evlerinden, yurtlarından uzakta çok fazla hareket özgürlüü olmayan karakterlerin adeta bir cehennem hayatı yaadıı romana Gurnah ironik bir ekilde Cennet adını vermitir. Deerlerin kaybolduu, kimliklerin parçalandıı bir kriz ortamında Gurnah nın sürgün hayatı yaayan karakterleri etrafındakilerden dinledikleri geçmiin doallıını anlatan hikâyelere anavatanlarıyla olan ilikilerini düzeltmek ve kaybettikleri cenneti yakalamak umuduyla dört elle sarılırlar. Fakat Guy Scarpetta nın da dile getirdii...katııklık günümüzün düzenidir. Biz hepimiz tüm kültürlere aidiz ve her birey farklı desenlerle örülmü birer mozaiktir. (Scarpetta, 1989: 26) gerçei kaybedilen cennetin kazanılmasının olanaksızlıına vurgu yapmaktadır. Romanda sömürgecilik öncesi tarihsel süreç anlatılmasına ramen kıyı sahilinden kıtanın iç kesimlerine doru yapılan ticari seyahatlerde insanların birbirleriyle olan ilikileri ırksal ve sınıf farklılıkları temelinde devam etmektedir. Gurnah nın romanında ana karakter olan Yusuf yazarın kendisi gibi iradesi dıında kaynaklanan dı nedenler yüzünden doduu yerden uzaklatırılan ve tanımadıı bir yerde yaamak zorunda bırakılan birisidir. Henüz daha on iki yaında küçük bir çocuk iken köklerinden kopartılan Yusuf, babasının borcuna karılık bölgenin zengin tüccarlarından Aziz tarafından rehin olarak alınmıtır. Köleletirilmi olması nedeniyle duygu ve düüncelerini açıkça ifade edemeyen Yusuf, efendisinin ve yakınlarının kendi üstünlüklerine vurgu yapmak için kullandıkları bir oyuncak gibidir. Efendisi ile yaptıı seyahatler Yusuf için kimlik arayıına dönümütür, fakat benlik arayıı kaygan bir zeminde olduu için süreklilik göstermemektedir. Evden ayrılırken annesinin kendisine hatıra olarak verdii tespih Yusuf un ailesiyle olan irtibatının devamlılıını simgelemektedir. Çıktıı ilk seyahatte annesinin kendisine verdii manevi deeri yüksek olan bu tesbihi kaybeden Yusuf un ailesiyle, memleketiyle olan irtibatı da son bulmutur. Yusuf köle olarak yanına verilmeden önce Aziz Amca sını varlıklı bir yaam sürmesi, çevredeki insanlarca saygıyla anılan biri olması nedeniyle takdir etmekte ve onunla birlikte yaamak istemektedir. Avrupalıların Amerika nın kefi sırasında kıtanın yerlileri olan Kızılderililere ncil i vererek sahip oldukları her eye el koymaları gibi Aziz de her geliinde Yusuf a bir miktar para vererek onun aklını çelmekte kimliini ve deerlerini büyük bir çıkmaza sürüklemektedir: Yusuf onun gelmesinden hep holanırdı. Babası onun kendilerine onur verdiini söylerdi, çünkü o varlıklı ve ünlü bir tüccardı- tajirimkubwa- ama her ne kadar onur önemli olsa da hepsi bu kadar deildi. Aziz Amca her geliinde ona on annalık para verirdi. (Gurnah, 1998: 9) Yusuf un babası kıtanın iç kesimlerinde yaayan Müslüman olmayan Afrikalıları barbar ve kâfir olarak görmekte ve öteki olarak sınıflandırmaktadır. Genellikle tek baına oynayan ve evinin yakınlarından uzaklamayan Yusuf a sadece Hintli ailelerin çocuklarıyla oynamasını söyleyip çevremiz vahilerle dolu (Gurnah, 1998: 11) eklinde öütte bulunması Yusuf un babasının ötekiletirici bir tutum sergilediini göstermektedir. Kimliinin doallıını sürdüren Yusuf, komu çocuklarından duyduu Almanların ilerini disiplinli bir ekilde yapmayanları astıı ve henüz ergenlie ulamayanları ise ölüme terk ettii eklindeki söylentilerden dolayı dehete kapılmaktan kendini alıkoyamaz. Alman eziyetinin sınır tanımadıı, siyah tenli insanların ikinci sınıf insan muamelesi gördüü bir ortamda sömürgecilik faaliyetleri insani ve ahlaki idealleri bile göz ardı etmektedir. Çok sevdii Aziz Amca sıyla uzun süre bir tren yolculuundan sonra geldii yerde Yusuf için yaamın karanlık yüzüyle tanıma zamanı gelmitir. Geldikleri yerde Yusuf on yedi ya da on sekiz yalarında Halil isimli bir gençle tanıır ve o da tıpkı Yusuf gibi babasının borcuna karılık Aziz in yanında çalıması için rehin olarak verilmitir. Aziz in emri altında tam bir köle psikojisiyle çalıan ve öz benliini yitiren Halil kendisinden ziyade efendisini düünmekte ve çalıtıı dükkanın zarar görmemesi için bütün gücüyle çalımaktadır. Çalıması için Halil in emri altına verilen Yusuf yaptıı en ufak bir hatada, kaytarmada azar iitmekte ve Halil in canlı cenaze eklindeki ötekiletirici hakaretlerine maruz kalmaktadır. Çevresindeki insanların elini öpmelerinden ve kendisini efendi olarak bilmelerinden zevk duyan Aziz, eitimsiz Dou insanına yardım eden, onları himayesine alan bir sömürgeci profili sergilemektedir. Halil in Aziz ile ilgili söylediklerinden bu çıkarım yapılabilir: O iyi bir adam, seyit. Seni dövmez. Ona saygı gösterirsen, seni gözetir, doru yola girmeni salar... Arapça örenmelisin, o zaman seni daha çok sever. (Gurnah, 1998: 26) Derisinin koyu renkli olması, çocukluunu yaadıı Dou Afrika nın kıyı bölgelerinde

yaygın bir ekilde konuulan Kiswahili dilini bilip Arapça yı bilmemesi nedeniyle ötekiletirilen Yusuf, yeni ortamında kendisine dayatılan kimlii benimseyip benimsememe noktasında ikilem yaamaktadır. Hegel in ortaya attıı efendi-köle diyalektiinde sömürgeci zihniyetin egemenliine ve insanları Batı lı olup olmama durumlarına göre ötekiletiren anlayıa salam bir dayanak oluturulmutur. Geri kalmı ulusların modern dünyanın deien düzenine uyum salayabilmeleri için sömürgeciliin gerekli olduunu savunan efendi-köle diyalektiinde Batı her zaman efendi, Dou ise her söylenileni yapmak zorunda olan köle durumundadır. Yusuf un Aziz ile olan ilikisini sömürgeci perspektiften ele alan Halil, Dou insanı için köleliin kaçınılmaz olduunu savunur: Sen onun hizmetçisisin. Ben de onun hizmetçisiyim. Onun köleleriyiz. (Gurnah, 1998: 40) Sürekli baskı altında yaayan, dı güçler tarafından kimliinin ekillenmesine engel olamayan Yusuf yaamla balantılı bütün alanlarda efendisinden baımsız hareket edememektedir: Yaamın anlamı ve merkezi Aziz Amca ydı, her ey onun çevresinde dönüyordu. Yusuf hala Aziz Amca yı bu çeberin dıında tanımlamanın bir yolunu bulamamıtı... (Gurnah, 1998: 35) Kimlik, ötekinin pasif olarak yer aldıı toplumdaki egemen gücün ise etkin olarak rol oynadıı bir müzakere sürecidir ve bu süreç gücü elinde bulunduranların istei dorultusunda sona ermektedir. Yusuf ve Halil in hem zıt hem de kabul edilebilir deerlerin karmaık balamı içerisinde kendilerini tanımlama mücadeleleri sonu olmayan bir süreçtir. Her ikisi de efendilerinin kontrolü altında yaamakta ve iradeleri dıında kendilerine biçilen rolleri oynamaya mecbur bırakılmaktadır. Küçük yalarında evlerinden uzaklatırılan bu iki karakter için ev, aradan geçen yıllardan sonra artık net bir ekilde tanımlanabilen corafi bir yer deildir. Yusuf ve Halil evlerinden uzakta geçirdikleri yıllarda benlik bilinçlerinde büyük bir yıkıma uramılardır. Çocukluk yıllarını geçirdikleri evler zihinlerinde neredeyse yok olma noktasına gelmi ve eski doallıı içerisinde ulaamayacakları bir hayalden ibarettir. Tarihin tozlu sayfalarında kaybettikleri evlerinin bugün içinde bulundukları kültürel yabancılamaya zemin hazırladıı Rushdie nin ifadesinde yer almaktadır: Çocukluumu geçirdiim evin fotorafı bana bugünümün yabancılatıını ve geçmiimin kaybolan zamanın sisleri içinde kayıp bir ehirde kayıp bir ev olduunu hatırlatmaktadır. (Rushdie, 1991: 9) Kimlik hem kiinin kendini tanıması hem de sosyo-kültürel kümelenme sürecinin ürünü olması nedeniyle Yusuf un ve Halil in benlik imgeleri baskın ideolojinin dayatmalarına göre ekil almaktadır. Yabancı olduu bir ortamda ötekiletirilmeden yaayabilmesi için kendi kültürünün, dilinin sınırlarından uzaklaması gerektiini düünen ve bu amaçla Arapça örenen Yusuf kendisini içerisinde farklı derelerin birlikte aktıı bir ırmak olarak görmekte ve sahip olduu kimlik bütünlüünü yitirdiini düünmektedir. Romanda Yusuf ve Halil karakterleri bata olmak üzere Hint ve Arap kökenli kiilerin göç ettikleri yerlerde aidiyet duygusunu tam olarak içlerine sindirememeleri, kendi kültürel özelliklerini kaybedip göç ettikleri kültürün deerlerine sarılmaları yaadıkları sürgünün, diasporanın sonuçlarıdır. Anavatanlarından uzakta olan karakterler ayrılıkçı ve ötekiletirici tutumlar nedeniyle bulundukları yerlere kendilerini ait hissedemeyen diasporik kimlikler olarak karakterize edilmektedir. Köle olmaları ve babalarının borçları nedeniyle toplumda saygın bir konuma ulaamamaları Yusuf ve Halil in toplumda öteki olarak anılmasına zemin hazırlayan faktörlerdir. Babalarının i hayatlarındaki baarısızlıın bedelini ödeyen her iki genç de kendi iradelerinin dıındaki nedenler yüzünden ötekiletirilip toplumun en alt tabakasına itilmitir. Afrikalılar arasındaki toplumsal sınıf farkının insanların yaamında nasıl bir yer tuttuu Yusuf un Aziz in evine gittii zaman maruz kaldıı aaılayıcı tutumda görülmektedir. Yusuf u köle olarak gören ev sakinleri onu evin zemin katına gönderirler. Kaldıı evin bahçesinin duvarlarla çevrilmi olması nedeniyle ev halkı ile iletiim kuramayan Yusuf sadece Kiswahili diliyle yapılan konumaları anlayabilmektedir. Konutuu dilin bulunduu çevrede kendisine hiçbir fayda getirmeyeceini anlayan Yusuf zamanla Halil in yaptıı dillerini ve avlanmayı öretiyorlar (Gurnah, 1998: 28) ikazının haklılıına inanır. Afrika da ticaretle uraan ve refah içinde yaayan zengin kesimin konutuu Arapça dilini kıtanın kıyı ve iç kesimlerindeki Arapça bilmeyen kesime örenmesi için baskı yapması kabileler arasında bizden olmayan ötekiletirilir anlayıını dourur. Afrika daki ticari faaliyetlerde insanların köle gibi satılması kimliin daılıp parçalanmasına zemin oluturmaktadır. Emri altında çalıtıı Aziz in önderliinde yapılan ticari seyahatlere zorunlu olarak katılan Yusuf, bu seyahatlere gidip gitmeyeceine dair fikrinin sorulmaması nedeniyle kendisini benliksiz ve deersiz bir mal gibi hissetmektedir. Hiç istemedii halde ticaret yapmak için yola koyulacak olan kervana katılmaktan dolayı vicdan azabı duyan Yusuf kendisini vahi olarak nitelenen halka karı ihanet ediyormu gibi hissetmektedir: Yusuf kendisini sürgüne gönderilmi ve anlamadıı bir ihanetten suçlanmı gibi duyumsadı. (Gurnah, 1998: 47) Bu seyahate katılan ve Aziz in kervanına önderlik edecek olan Muhammed Abdullah ın Afrika nın iç kesimlerinde yaayan insanları vahi olarak görmesi ve onları sosyal, ekonomik

açıdan deersiz olarak görüp ötekiletirmesinden etkilenen Yusuf, ticari faaliyetler adı altında yapılan sömürgeletirmenin uygarlık olarak algılanmasından dehete dümütür. Çevresindeki hamallara ve bekçilere küçümseyerek bakan ve elinde tuttuu deyneiyle kendisini adeta bir kral olarak hisseden Muhammed Abdullah ın vahiler ülkesindeyiz. Onlar sizin gibi ödlek çamurundan yapılmamılar. Elbiselerinizi sıkıca tutmazsanız erkekliinizi bile çalarlar. (Gurnah, 1998: 52) eklindeki sözleri Afrika insanına karı beslenen anlamsız önyargıların ve sömürgeci ideolojinin ötekiletirici zihniyetinin yansımalarıdır. Mombasa nın kuzeyindeki küçük Kilifi kasabasında küçük bir dükkan ileten ve seyahatler sırasında Aziz in mallarını deposunda saklayan Hamit Süleyman slamiyet i medeniyetin, insanlıın ve özgürlüün dini olarak görmektedir. Hamit Süleyman sert kurallar üzerine bina edildiini düündüü slamiyet i reddeden Hintli Kalasinga yı öteki olarak görmektedir. Sahip oldukları dini inanılarının üstünlüünü birbirlerine dayatmaya çalıan Hamit ve Kalasinga sürekli bir dini tartımanın içine girerek farklılıı kabullenememektedirler. Avrupalının üstünlüünün her derde deva olabileceine inanan, inanmak zorunda bırakılan Afrikalılar bir Avrupalının ölü vücudunun hemen çürümediine ve bir baka Avrupalının nefesiyle tekrar yaama dönebileceine inanıyorlardı. Böyle bir anlayıın slam dininde büyük bir günah olduunu belirten Hamit insan kılıına girmi yılanlar (Gurnah, 1998: 63) olarak gördüü Avrupalıların Allah gibi algılanmasının imanı zedeleyici olduunu anlatmaktadır. Çevredeki herkesin Kalasinga diye çaırdıı ama asıl adı Harbans Singh olan bir Hintli ile Hamit arasındaki tartımanın temelinde Hint-Müslüman çatıması yatmaktadır. Müslümanların sorgulamadan Kuran da kendilerine emredilen her eyi yerine getirmeye çalımalarını anlamsız bulan Kalasinga çevrelerindeki köpeklerin bile bundan rahatsız olduunu ve havlamalarından Müslümanların etini yemek istediklerinin anlaıldıını söyler. Kalasinga nın bu irenç akasından duyduu rahatsızlıı dile getirmek isteyen Hamit hayırsız deli, hırsız piç, kıllı kafir (Gurnah, 1998: 68) gibi kullandıı sert ifadelerle Kalasinga yı ötekiletirmektedir. Hamit in sürekli olarak kendisini hintinciri eklinde çaırması nedeniyle aaılık duygusuna kapılan Kalasinga bunun tekrarlanmaması için Hamit i uyarır. Hamit in Kalasinga ile aralarındaki inanç farkı nedeniyle onu deersiz bir kafir olarak görmesi ve cennetin kapısından içeri adımını bile atamayacaını düünmesi Hindu inancına ait kiileri ötekiletirmekte ve sadece Afrikalı Müslümanların benlik bilincine sahip insanlar olabileceini savunmaktadır. Tıpkı Hamit gibi çou zaman vaktini birlikte geçirdii Zanzibarlı arkadaı Hüseyin de ait olduu ulusu, dini ve kültürü kutsal olarak görmektedir. Kendilerinden farklı olanları, özellikle de Batı yı karanlıkların, cinlerin ve vahilerin yurdu (Gurnah, 1998: 71) olarak deerlendiren Hüseyin ben ve öteki ayrımı yaparak kendilerine yabancı olan bütün unsurları dılamaktadır. Avrupalıların gözünde vahi birer hayvan olduklarını ve tüm dünyayı sömürüp ele geçirinceye kadar bu ötekiletirmenin devam edeceini düünen Hüseyin e göre Avrupalılar kendileri haricinde herkesi deersiz ve ie yaramaz olarak görmektedir. Sadece sahip oldukları malları deil manevi ve kültürel deerlerini de zamanla kaybedeceklerini belirten Hüseyin sömürgeci Batı zihniyetinin köleleri olarak kimliklerini kaybedeceklerini ifade eder:... kendi yasalarını ve dünya görülerini ezberletecekler, tek kutsal sözcük gibi. Bizim hakkımızda yazmaları gerekirse, ne yazacaklar? Köle yaptık diyecekler. (Gurnah, 1998: 75) Kölelerin bile kölelii savunduu ve öteki olarak kalmaktan zevk aldıı bir düzende özgürlük ve benlik sahibi olmak gereksiz gözükmektedir. Kendilerini Afrika nın iç kesimlerinde yaayan dinsiz vahilerden ayıran en önemli özelliin Allah a ve dinlerine olan sadakatleri olduunu belirten Hamit Yusuf un Kuran ı bilmiyor oluuna büyük tepki gösterir. Afrika nın kıyısında yaayan insanlar olarak kendilerini kıtanın iç kesimlerindeki insanlardan üstün gören Hamit, Allah tarafından slamiyet le ereflendirildikleri için onurlu insanlar olarak anılmanın kendilerine verilmi bir hak olduunu savunur. Medeni olmakla vahi olmak arasındaki inceliin farkına varması için Kuran örenmesinin zorunlu olduu kendisine sürekli söylenen Yusuf, Kuran ı tam olarak öreninceye kadar öteki olarak görülmekten kurtulamaz. Yusuf un iki ay gibi kısa bir sürede Kuran ı batan sona okumayı örenmesi ve aırı bir dindarlık sergilemesi karısında endielenen Hamit beklentisinin aksi bir durumla yüz yüzedir. ç kesimlere yapılan seyahatte bulunan köleleri, hamalları ve bekçileri toplumsal konumları, dini inanıları nedeniyle insan olarak bile görmeyen Muhammed Abdullah fırtına ve iddetli yamur gibi durumlarda hamalların korkarak panie kapılmasının anlamsız olduunu düünür. Böyle bir tepkiyi sadece hayvanların verebileceini ifade eden Muhammed Abdullah a göre hamalların hayvanlardan farkı yoktur ve insani özelliklerin aksine bir tavır içerisindedirler. Yusuf un Arapça bilmemesine sinirlenen Muhammed Abdullah Kiswahili dilinin vahi insanların dili olduunu, Arapçanın ise medeniyeti temsil ettiini belirterek Kiswahili dilini konuanların öteki olarak anılması gerektiine inanıyordu. Ötekiletirici üslubunu

Hintlilere yönelik söyleminde de dile getiren Muhammed Abdullah bir Hintli ye güvenmenin hata olduuna inanır: Eer bir gelir elde edeceini düünürse öz annesini bile satar. Paraya olan hırsı sınır tanımaz. Zayıf ve korkak görünür, ama para için her yere gider, her eyi yapar. (Gurnah, 1998: 110) Roman boyunca Avrupalılar marjinal etnik gruplar olarak var olmaktadır. Çou yerel halkın kiisel ilikilerine çounlukla dahil olmayan Avrupalılar dier etnik gruplar tarafından gizem ve söylenti kaynaı olarak algılanmaktadır. Birinci Dünya Savaı na hazırlık aamasında olan ve Dou Afrika da hakimiyeti elinde bulunduran Almanlar hakkında Muhammed Abdullah ın yardımcısı ustabaı Simba Mwene(Aslan Mwene) tarafından anlatılan öyküler Batı ile Dou arasında ben ve öteki ilikisinin gün yüzüne çıkmasına yol açmıtır. Almanlar ile Doulular arasında bir ayrıma giden Mwene Almanların akıl ve mantık sınırları içerisinde disiplinden asla taviz vermediini, en ufak bir hatayı bile cezalandırdıını Douluların ise yaanan olaylara duygusal olarak baktıklarını ifade eder: Biz eer bir suçlu aman dilerse ve özellikle suç çok aır olursa cezalandırmakta zorlanırız... Ne var ki bu Alman için geçerli deil. Ceza ne denli aırsa, o da o denli kararlı ve affetmez olur. (Gurnah, 1998: 97) Bölgedeki Almanların büyük adam olarak nitelendii ve karar verme yetkisine sahip tek hakim güç olduu bir dönemde Afrika yerlileri için tam bir benlik bütünlüü salamaları ve yaamlarına tek balarına yön verebilmeleri olanaksızdır. Kabile yaantısı içinde yaayan Afrika nın zenci halklarını insanlara saldırıp öldüren, hiç acımadan hayvan avlayan, iddete dayalı bir yaam profili içerisinde algılayan Almanlar öteki olarak gördükleri bu insanları insanlık seviyesine ulatıracakları iddiasıyla sömürerek bütüncül bir kimlie sahip olmalarını engellerler. Aziz in sahip olduu ekonomik üstünlüü Doulu bir kabile reisi olan Chatu nun kervana yaptıı saldırı sonucu büyük zarar görmesi Dou nun kendi cennetini kendi elleriyle yıktıının ve savunmasız bırakıldıının göstergesidir. ç kesimlere yaptıı ticari amaçlı seyahatte beklentisinin aksine bir durumla karılaması sunucu hedefine ulaamayan Aziz hiçbir kural tanımayan vahilerle Almanların ezici askeri üstünlüü arasında bir bolua dütüü hissine kapılarak kimliinin yıkıma uradıını düünmektedir. Chatu nun bütün mallarına el koymasından sonra bir daha ticaret yapamayacaını düünen ve emri altında çalıanların paralarını ödeyerek ilerine son veren Aziz in özellikle Muhammed Abdullah ı iten çıkarması Halil de büyük bir sevinç duygusu yaratmıtır. nsanlar arasında sürekli ayrımcılık yaparak sömürgeci bir tutum benimseyen Muhammed Abdullah ben ve öteki ayrımının modern zamanın her aamasında etkili olduunu savunur: Egemen gücün ilerliinde hayati bir öneme sahip olan sömürgeci sistemde oynanan oyuna ramen sömürgeci söylem bir zamanlar öteki olarak lanse edilen sömürgeletirilen bireyi sosyal bir gerçeklik olarak üretmektedir. (Bhabha, 1994:70) Efendisi Aziz ve Muhammed Abdullah ile yaadıı ticari seyahat deneyiminde büyük bir geliim gösteren Yusuf özlem çeken ve yitik bütünlüün görüntüleriyle avunmaya çalıan bütün ötekiler gibi (Gurnah, 1998: 143) ailesine ve yurduna olan özlemini dile getirse de ötekiletirilmi biri olarak sürdürdüü bu yaamın zincirlerini kıramayacaını biliyordu. Sanki gerçekte yaamıyor ya da yok olmanın sınırlarında bir düte yaıyor (Gurnah, 1998: 146) gibi bir ruh haline kapılan Yusuf kendisini kaybolduu bir yerde yolunu bulmaya çalıan bir öteki, yabancı olarak görmektedir. Ne yaparsa yapsın eski kimliine kavuup bireysel özgürlüünü elde edemeyeceini düünen ve özgürlüü kendisine verilen MzeeHamdani nin bu özgürlüü kabul etmeyerek geri çevirmesine ise anlam veremeyen Yusuf Ama sen onun kölesiydin... hala kölesisin. stediin bu mu? Niye özgürlüünü verdiinde kabul etmedin? (Gurnah, 1998: 181) eklindeki sorularıyla öteki olarak yaamanın bir kader olarak kabul edilmemesi gerektiine vurguda bulunur. Tıpkı Hamdani gibi birlikte çalıtıı arkadaı Halil de efendisi Aziz in evinde köle olarak yaamaktan rahatsızlık duymamaktadır. Halil üvey kız kardei Emine nin Aziz ile evlenmesinden sonra özgürlüü kendisine verilmesine ramen köle olarak yaamaktan memnun olduunu belirterek kiisel bir kimlik arayıına girmek istemez. Aziz in evli olduu iki karısı da fiziksel olarak olmasa da zihinsel bir kölelik duygusu yaamaktadırlar. Bu iki kadının da yaptıkları evlilikler sayesinde ailelerinin koyduu sınırları aarak özgür olduklarını düünmesi bir hayalden öteye geçmez, çünkü Aziz in iki hanımı da kocalarından baımsız hareket edemezler. Kaderlerinde yazılan her eyin yönetimini kocalarına bırakan ve kiisel benliklerini kaybeden bu iki kadının da kölelikten kurtulabilmeleri neredeyse olanaksız gibi gözükmektedir. Herkesin eit olarak kabul gördüü, kimliklerin egemen gücün dayatmalarıyla kaybolmadıı, özgür ve önyargısız bir toplum düzeni içinde yaamanın kendilerinin hakkı olduunu savunan Yusuf utanç verici hiçbir ey yapmamıtı, asıl utanılacak olan onu, onları yaamaya zorladıkları yaam biçimiydi. (Gurnah, 1998: 192) Gurnah nın eserlerindeki karakterler ulusalcı bir perspektiften ziyade bireysel bir bakı açısıyla incelenmektedir. Bir yere ait olma duygusunun sadece ulusal deil uluslararası seviyede de melezletii görüünü savunan Gurnah, sadece tek bir ulusun insanlarının deneyimlerine odaklanmayıp birçok farklı Sonuç

kültürün yaadıı bölünmülüe eserlerinde deinmektedir. AbdulrazakGurnah anavatanı Zanzibar daki çocukluk yıllarında yaadıklarının ve ngiltere deki deneyimlerinin etkisi altında kalarak eserlerinde kullandıı temalara sömürgeci ve sömürgecilik sonrası özellikler eklemektedir. Gurnah nıncennet romanında tanık olunan kimliin parçalanıp yok olduu, ekonomik ve siyasi üstünlük, yersiz yurtsuzluk ve ötekiletirilme temaları çerçevesinde karakterlerin psikolojik durumlarını ortaya koymaktadır. Egemen kültürün ve gücün dıında kalanların ötekiletirilerek karanlıın içinde kaybolmaya mahkum edildii bir dönemin ön plana çıkarıldıı roman öteki olarak yaayanların ve toplum içerisinde sabit bir kimlik algısı oluturamayanların yaadıı dramı yansıtmaktadır. Bireylerin kimlik konusunda yaadıı çelikiler ve vahi-medeni, dinsiz-dindar, köle-efendi ayrımı kapsamında kendisini gösteren ben-öteki diyalektii bütüncül bir kimlik anlayıına sahip olmanın, bir yere aidiyet duygusu gelitirmenin sömürgecilik sonrası dönemde olanaksız olduuna vurgu yapmaktadır. Romandaki olay örgüsünün geçtii Afrika üzerinden sömürge deneyimi yaamı bütün bireylerin yaadıı dramı dile getiren Gurnah kıta içerisinde yaanan ırk, din ve sınıf ayrımlarının toplumdaki önyargıları güçlendirerek ötekiletirme sürecine zemin hazırladıını dile getirmektedir. Kıtanın iç kesimlerinde kabile düzeni içerisinde yaayan insanların vahilik, kafirlik ve barbarlık gibi sömürgecilik döneminin insanlık onurunu yerler altına alan ötekiletirici kavramlarla sınıflandırılması kimliin kaygan bir zemin üzerinde, hakim ideoloji tarafından belirlenen bir ekil almasına neden olmutur. Romandaki temalar sömürgecilik sonrası bir bakıla genel olarak ele alındıında Joseph Conrad ınnostromo adlı eserinden hareketle ötekiletirmeyi ve kimliin egemen güçler tarafından tanımlanması u ekilde özetlenebilir: Kimin iyi yerli kimin kötü yerli olduunu biz batılılar kararlatırırız, çünkü tüm yerliler bizim tanımamız sayesinde varoluyor. Yerlileri biz yarattık, konumayı ve düünmeyi örettik; isyan ettiklerinde, olsa olsa, bazı batılı efendileri tarafından aldatılan aptal çocuklar oldukları konusunda bizi dorulamı oluyorlar. (Said, 2010: 21) KAYNAKÇA BHABHA, Homi. K. (1994). TheLocation of Culture. Routledge. London. GRFFTHS, G. (2000). African Literatures in English: East and West. Longman. Harlow. GURNAH, A. (1998). Cennet. (Çev. Abbas Ören). Adam Yayıncılık. stanbul. KAPLAN, K. (1996). Questions of Travel: Postmodern Discourses of Displacement. Duke UP.Durham. MASLEN, E. (1996). Stories, Constructionsand Deconstructions: Abdulrazak Gurnah s Paradise. Wasafiri. 24.3. NAR, V. (2005). In Conversationwith Abdulrazak Gurnah. http:// www.deccanherald.com/deccanherald/15.05.2005/ artic114802005513.asp. RUSHDE, S. (1991). Imaginary Homelands. Granta. London. SAD, E.W. (2010). Kültür ve Emperyalizm. (Çev. Necmiye Alpay). Hil Yayıncılık. stanbul. SCARPETTA, G. (1989). L Impurite. Seuil. Paris.