SİGORTACILIK SEKTÖRÜNDE DOĞRUDAN YABANCI YATIRIM KARARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLERİN ANALİZİ YÜKSEK LİSANS TEZİ. Denizhan Ziya ÖZTAN



Benzer belgeler
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE SANAYİLEŞMENİN DİNAMİKLERİ VE TEKNOLOJİNİN ETKİNLİĞİNDE SANAYİLEŞME

STRATEJİ FORMÜLASYONU

Uluslararası Tarım ve Gıda Politikası II

KÜRESEL PAZARLARA GİRİŞ STRATEJİLERİ LİSANSLAMA, YATIRIM VE STRATEJİK İŞ BİRLİĞİ

İÇİNDEKİLER SAYFA NO ÖNSÖZ IX GİRİŞ.. XI

Bölüm 1 Firma, Finans Yöneticisi, Finansal Piyasalar ve Kurumlar

Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölümü. Dersler ve Krediler

ÖZET. SOYU Esra. İkiz Açık ve Türkiye Uygulaması ( ), Yüksek Lisans Tezi, Çorum, 2012.

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 3

Bölüm 1 (Devam) Finansal Piyasalar & Kurumlar

İÇİNDEKİLER. Contents I. KISIM İŞLETMECİLİK İLE İLGİLİ TEMEL BİLGİLER

BÖLÜM BANKALARIN FAALİYET ALANLARININ GELİŞİMİ

DÜNYA DA VE TÜRKİYE DE EKONOMİK BÜYÜMENİN SİGORTACILIK SEKTÖRÜNE ETKİSİ

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

İşletmelerin Büyüme Şekilleri

İŞLETMELERDE KURUMSAL İMAJ VE OLUŞUMUNDAKİ ANA ETKENLER

FAALİYET RAPORU

Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL

Dış Ticaret Politikası. Temel İki Politika. Dış Ticaret Politikası Araçları Korumacılık / İthal İkameciliği

Bölüm 3. Dış Çevre Analizi

KÜÇÜK İŞLETMELERDE FİNANSMAN İŞLEVİ VE YENİ FİNANSAMAN YÖNTEMLERİ. Öğr. Gör. Aynur Arslan BURŞUK

ZORLUKLAR, FIRSATLAR VE STRATEJĐLER

TTYO Çıkmazına Karşı, Farklı Bir Öneri NİTELİKLİ SANAYİ BÖLGELERİ MEHMET ÖZÇELİK

Semester I. PSPA 105 Introductionto Law Hukuka Giriş C 3 5 ECON 101 Introduction to Economics İktisada Giriş I C 3 5

Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Doç. Dr. Turan EROL un

SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN KAMU ALTYAPI YATIRIMLARININ SERMAYE PİYASALARI ARACILIĞIYLA FİNANSMANI KONULU

We set the standards Bill GATES. Tankut ASLANTAŞ Endüstri Mühendisi / Yönetim Danışmanı

Prof. Dr. Güven SAYILGAN Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü Muhasebe-Finansman Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

İÇİNDEKİLER. Önsöz... iii İçindekiler... v Giriş... 1 BİRİNCİ BÖLÜM DIŞ TİCARET TEORİLERİ

PAZAR BÜYÜKLÜĞÜ YATIRIM MALĐYETLERĐ AÇIKLIK EKO OMĐK VE POLĐTĐK ĐSTĐKRAR FĐ A SAL ĐSTĐKRAR

YURTDIŞI MÜTEAHHİTLİK HİZMETLERİ

FİNANSAL KURUMLAR PARA PİYASASI KURUMLARI

YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I

: Bu rapor 01 Ocak Aralık 2012 çalışma dönemini kapsamaktadır.

1 PAZARLAMA KAVRAMI VE PAZARLAMANIN GELİŞİMİ

Sınai Mülkiyet Hakları, Önemi,

İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

TÜRKİYE KALKINMA BANKASI A.Ş. KREDİ PAZARLAMA DAİRE BAŞKANLIĞI SUNUMU

BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (BAKA) SERBEST BÖLGE TEŞVİKLERİ. Hasan YÜKSEK Eylül 2012

YENİ HÜKÜMET PROGRAMI EKONOMİ VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ İÇİN DEĞERLENDİRME EKONOMİ VE STRATEJİ DANIŞMANLIK HİZMETLERİ 30 KASIM 2015

Türkiye de Yabancı Bankalar *

Bu doküman Kâtip Çelebi tarafından 1632 de yazılan ve İbrahim Müteferrika nın eklemeleri ile Matbaa-ı Amire de basılan Kitabı-ı Cihannüma nın

YILLIK TRANSFER FİYATLANDIRMASI RAPORU. A. Feridun Güngör Yeminli Mali Müşavir

1 PAZARLAMA KAVRAMI VE PAZARLAMANIN GELİŞİMİ

Doğal Gaz Dağıtım Sektöründe Kurumsal Risk Yönetimi. Mehmet Akif DEMİRTAŞ Stratejik Planlama ve Yönetim Sistemleri Müdürü İGDAŞ

(THE SITUATION OF VALUE ADDED TAX IN THE WORLD IN THE LIGHT OF OECD DATA)

Courses Offered in the MsC Program

Courses Offered in the MSc Program

STRATEJİK YÖNETİM UYGULAMALARI. Yrd. Doç. Dr. Tülay Korkusuz Polat

Gazi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü. ENM 307 Mühendislik Ekonomisi. Ders Sorumlusu: Prof. Dr. Zülal GÜNGÖR

Alternatif Karşılaştırma Metotları

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... v BİRİNCİ BÖLÜM TURİZMDE TEMEL KAVRAMLAR

Bölüm 4. İşletme Analizi, İşletmenin içinde bulunduğu mevcut durumu, sahip olduğu varlıkları ve yetenekleri belirleme sürecidir.

TEB KOBİ BANKACILIĞI

PINAR ENTEGRE ET VE UN SANAYİİ A.Ş.

Özet Tanıtım Dokümanı

GİRİŞİM SERMAYESİ YATIRIM ORTAKLIĞI SİSTEMİ

BÖLÜM III İŞLETMENİN KURULUŞU 10/7/13 İŞLETMENİN KURULUŞ NEDENLERİ İŞLETMENİN KURULUŞ AŞAMALARI

Özet Tanıtım Dokümanı

Finansal Amaç, Finans Fonksiyonu, Finansal Çevre 3 38

Yeni Dış Ticaret Teorileri. Leontief Paradoksu

Kümelenme ile İlgili Kavramlar

B. Risk Sermayesi Tanımları

Dış Ticaret Politikasının Amaçları

BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (BAKA)

DSK nın Ortaya Çıkışı ve Gelişimi

MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ YÖNETİMİ (PZL208U)

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MALİYE BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI

Tarife Dışı Politika Araçları

EGELİ & CO.: REEL YATIRIMLAR İÇİN YERLİ ve YABANCI FİNANSAL YATIRIMCIYI TARIM SEKTÖRÜNE ÇEKECEĞİZ

DIŞ TİCARET ve TESLİM ŞEKİLLERİ

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ

İçindekiler kısa tablosu

ÖNGÖRÜLEBİLİR PİYASA PERSPEKTİFİNDEN DOĞALGAZ PİYASASINDA REKABET

İŞLETME ve İŞLETME İkinci Öğretim BÖLÜMLERİ 1. SINIF (Güz Dönemi) 2. SINIF (Güz Dönemi) AKTS Dersin. Kodu. veya İŞL.219

İŞLETME ve İŞLETME İkinci Öğretim BÖLÜMLERİ 1. SINIF (Güz Dönemi) 2. SINIF (Güz Dönemi) AKTS Dersin. Kodu. veya İŞL.219

GİRİŞİMCİLİKTE FİNANSMAN (Bütçe - Anapara - Kredi) FINANCING IN ENTREPRENEURSHIP (Budget - Capital - Credit)

SERBEST BÖLGELERE SAĞLANAN AVANTAJLAR

Finansal Piyasalar ve Bankalar

Karlı ve Sürdürülebilir Sağlık Hizmet Sunumu. OHSAD Kurultayı Nisan 2018

GİRİŞ BİRİNCİ BÖLÜM KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE: İŞLETME KULUÇKASI KAVRAMI 1.1. İŞLETME KULUÇKALARININ TANIMI... 24

Şirket Birleşmeleri ve Satın Almalar

İÇİNDEKİLER. 1. Bölüm GİRİŞİMCİLİK KAVRAMI VE ORTAYA ÇIKIŞI

SERMAYE PİYASASI HUKUKUNDA BİRLEŞME AMAÇLI ORTAKLIK

KOSGEB DESTEKLERİ NEVŞEHİR TİCARET VE SANAYİ ODASI

İŞLETME ve İŞLETME İkinci Öğretim BÖLÜMLERİ 1. SINIF (Güz Dönemi) 2. SINIF (Güz Dönemi) İŞL.103 Genel Muhasebe I 3 5 SRV.211 Statistics I 3 5 İKT.

TÜRK-ARAP SERMAYE PİYASALARI FORUMU 2013 TÜRKİYE

Özet Tanıtım Dokümanı

T.C. EKONOMİ BAKANLIĞI TURQUALITY DESTEKLERİ

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

Faktör Donatımı Teorisi (Heckscher Ohlin) Karşılaştırmalı Üstünlüklere Eleştiri. Heckscher Ohlin Modelinden Çıkartılan Teoremler

Haşmet GÖKIRMAK. Yard. Doç. Dr. 14 Mart 2014

Ankara Stockholm İstanbul Konya Cinnah Caddesi 39/ Çankaya Tel: Fax:

Bireysel Emeklilik Sisteminin Geliştirilmesi: Sonuçlar, Fırsatlar ve Beklentiler

KÜRESEL PAZARLAMA Pzl-402u

SARDİS MENKUL DEĞERLER A.Ş. Sayfa No: 1 SERİ:XI NO:29 SAYILI TEBLİĞE İSTİNADEN HAZIRLANMIŞ YÖNETİM KURULU FAALİYET RAPORU

Yatırımcılara dünyayı vadediyoruz.

Transkript:

İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ SİGORTACILIK SEKTÖRÜNDE DOĞRUDAN YABANCI YATIRIM KARARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLERİN ANALİZİ YÜKSEK LİSANS TEZİ Denizhan Ziya ÖZTAN Endüstri Mühendisliği Anabilim Dalı Mühendislik Yönetimi Programı Anabilim Dalı : Herhangi Mühendislik, Bilim Programı : Herhangi Program HAZİRAN 2012

İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ SİGORTACILIK SEKTÖRÜNDE DOĞRUDAN YABANCI YATIRIM KARARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLERİN ANALİZİ YÜKSEK LİSANS TEZİ Denizhan Ziya ÖZTAN (507081205) Endüstri Mühendisliği Anabilim Dalı Mühendislik Yönetimi Programı Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Ayberk SOYER Anabilim Dalı : Herhangi Mühendislik, Bilim Programı : Herhangi Program HAZİRAN 2012

İTÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü nün 507081205 numaralı Yüksek Lisans / Doktora Öğrencisi Denizhan Ziya ÖZTAN, ilgili yönetmeliklerin belirlediği gerekli tüm şartları yerine getirdikten sonra hazırladığı SİGORTACILIK SEKTÖRÜNDE DOĞRUDAN YABANCI YATIRIM KARARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLERİN ANALİZİ başlıklı tezini aşağıda imzaları olan jüri önünde başarı ile sunmuştur. Tez Danışmanı : Yrd. Doç. Dr. Ayberk SOYER... İstanbul Teknik Üniversitesi Jüri Üyeleri : Prof. Dr. Seçkin POLAT... İstanbul Teknik Üniversitesi Doç. Dr. Şule ÖNSEL EKİCİ... Doğuş Üniversitesi Teslim Tarihi : 3 Mayıs 2012 Savunma Tarihi : 6 Haziran 2012 iii

iv

Tez yazım sürecinde bana destek olan tüm arkadaşlarıma ve aileme, v

vi

ÖNSÖZ Bu zorlu tez yazım sürecinde benden her türlü desteği esirgemeyen başta sayın hocam Ayberk Soyer e, aileme, tüm arkadaşlarıma, iş yerindeki yöneticim sayın Doğan Yılmaz a ve son olarak bana her daim yanımda olduğunu hissettiren arkadaşım Meltem Yaldız a candan teşekkürlerimi sunarım. Mayıs 2012 Denizhan Ziya Öztan (Gemi ve Deniz Mühendisi) vii

viii

İÇİNDEKİLER ix Sayfa ÖNSÖZ... vii İÇİNDEKİLER... ix KISALTMALAR... xi ÇİZELGE LİSTESİ... xiii ŞEKİL LİSTESİ... xv ÖZET... xvii SUMMARY... xix 1. GİRİŞ... 1 1.1 Tezin Amacı ve Kapsamı... 1 1.2 Firmaların Uluslararası Piyasaya Giriş Şekilleri... 2 1.2.1 İhracat... 3 1.2.2 Ortaklık anlaşmaları... 3 1.2.3 Doğrudan yabancı yatırım... 5 2. DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMI... 7 2.1 Temel Kavramlar... 7 2.1.1 Doğrudan yabancı sermaye yatırımının tanımı ve özellikleri... 7 2.1.2 Çok uluslu şirketler... 9 2.2 Doğrudan Yabancı Yatırımının Nedenleri... 11 2.2.1 Kaynak arayan doğrudan yabancı yatırım... 13 2.2.2 Piyasa arayan doğrudan yabancı yatırım... 13 2.2.3 Etkinlik arayan doğrudan yabancı yatırım... 14 2.2.4 Stratejik varlık veya kapasite arayan doğrudan yabancı yatırım... 14 2.2.5 Diğer motivasyonları (kaçış, destek ve pasif amaç) arayan doğrudan yabancı yatırım... 15 2.3 Doğrudan Yabancı Yatırım Şekilleri... 16 2.3.1 Ortak yatırımlar... 16 2.3.2 Firmaların tek başına gerçekleştirdiği yeni yatırımlar... 17 2.3.3 Satın alma yoluyla birleşmeler... 17 2.3.4 Birleşmeler... 17 2.3.5 Stratejik işbirlikleri... 18 2.3.6 Özelleştirme yoluyla gerçekleşen yatırımlar... 19 2.3.7 Özel doğrudan yabancı sermaye yatırımları... 20 2.3.7.1 Montaj sanayii.... 20 2.3.7.2 Yap-işlet-devret modeli.. 21 2.3.7.3 Zorunlu yatırımlar veya firmaların karlarını yatırımlarını artırmak üzere kullanmaları... 22 3. DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMINI ETKİLEYEN TEMEL FAKTÖRLER... 23 3.1 Hukuki Güvenlik Önkoşul... 23 3.2 Sosyo - Politik Faktörler... 24 3.2.1 Siyasi ve sosyal istikrar... 24

3.2.2 Vergi politikası... 25 3.2.3 Bürokratik işlemler... 25 3.3 Ekonomik Faktörler... 26 3.3.1 Piyasanın büyüklüğü... 27 3.3.2 Döviz kuru... 28 3.3.3 Dışa açıklık seviyesi... 29 3.3.4 İşçilik maliyetleri... 30 3.3.5 Altyapı... 31 3.3.6 Ekonomik büyüme... 32 3.4 Sigorta ile İlgili Faktörler... 33 3.4.1 Ev sahibi ülkenin sigortaya olan talebi... 33 3.4.2 Kaynak ülkede sigorta sektörü... 33 4. SINIFLANDIRILMIŞ FAKTÖRLERİN AÇIKLAMALARI... 35 4.1 Sosyo-Politik Faktörler... 35 4.1.1 Güvenlik... 35 4.1.2 Kalkınma seviyesi... 36 4.1.3 Siyasi faktörler... 36 4.1.4 Bürokrasi... 37 4.1.5 Sosyal yaşam... 37 4.2 Ekonomik Faktörler... 38 4.2.1 Sektörel faktörler... 38 4.2.2 Altyapı... 39 4.2.3 Yatırım... 39 4.2.4 Ekonomik gelişmişlik seviyesini gösteren faktörler... 39 4.3 Kaynak Ülke ile İlgili Faktörler... 40 4.4 Sigortacılık ile İlgili Faktörler... 41 5. UYGULAMA... 43 5.1 AHP Yöntemi... 43 5.2 ANP Yöntemi... 45 5.3 Sigorta ve Sigortacılık Sektörü... 48 5.4 Uygulama... 49 5.4.1 Amacın belirlenmesi ve problemin analizi... 49 5.4.2 Faktörlerin belirlenmesi... 49 5.4.3 İkili karşılaştırmaların yapılması... 53 5.4.4 Tutarlılıkların irdelenmesi... 54 5.4.5 Sonuçlar... 54 6. GENEL SONUÇ VE ÖNERİLER... 63 KAYNAKLAR... 67 Ek A - LİMİT MATRİS... 73 Ek B - KAYNAĞINA GÖRE SINIFLANDIRILMIŞ FAKTÖRLER... 81 ÖZGEÇMİŞ... 85 x

KISALTMALAR AR-GE DYY EBRD GSYH IFC İSO ROI UNCTAD : Araştırma-Geliştirme : Doğrudan yabancı yatırım : European Bank for Reconstruction and Development : Gayri safi yurtiçi hasıla : International Finance Corporation : İstanbul Sermaye Odası : Return on investment : United Nations Conference on Trade and Development xi

xii

ÇİZELGE LİSTESİ Sayfa Çizelge 3.1 : Ülkelere göre bürokrasi derecesi ve maliyetler (2005).... 28 xiii

xiv

ŞEKİL LİSTESİ Sayfa Şekil 1.1 : Piyasa büyüklüğü ile maliyet arasındaki ilişki açısından çok uluslu şirketlerin bir ülkeye en etkin giriş stratejisi (Hanink, 1997)... 2 Şekil 2.1 : Firmaları doğrudan yabancı yatırım yapmaya yönelten başlıca motivasyonlar.... 13 Şekil 3.1 : 1980-1998 arasında Yen-Dolar döviz kuru ve Japon üretim sektörünün doğrudan yabancı yatırım durumu (Farrell R. ve diğ, 2004).... 31 Şekil 5.1 : Standart bir süpermatris formu... 49 Şekil 5.2 : Üç seviyeli bir hiyerarşinin süpermatristeki görünümü... 50 Şekil 5.3 : SuperDecisions programı ile kurulan model... 54 Şekil 5.4 : SuperDecisions programında yapılan ikili karşılaştırmalar (birinci örnek)... 55 Şekil 5.5 : SuperDecisions programında yapılan ikili karşılaştırmalar (ikinci örnek)... 55 Şekil 5.6 : Soru grubu matrisi... 56 Şekil 5.7 : Ana Faktörler in öncelik puanları... 57 Şekil 5.8 : Güvenlik ile ilgili Faktörler in öncelik puanları... 58 Şekil 5.9 : Kalkınma Seviyesi ile ilgili Faktörler in öncelik puanları... 59 Şekil 5.10 : Siyasi Faktörler in öncelik puanları... 60 Şekil 5.11 : Bürokrasi ile ilgili Faktörler in öncelik puanları... 61 Şekil 5.12 : Sosyal Yaşam ile ilgili Faktörler in öncelik puanları... 62 Şekil 5.13 : Sektörel Faktörler in öncelik puanları... 63 Şekil 5.14 : Altyapı ile ilgili Faktörler in öncelik puanları... 64 Şekil 5.15 : Yatırım ile ilgili Faktörler in öncelik puanları... 65 Şekil 5.16 : Ekonomik Gelişmişlik Seviyesini Gösteren Faktörler in öncelik puanları... 66 Şekil 5.17 : Yatırım yapılacak alternatif ülkelerin öncelik puanları... 67 xv

xvi

DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMI ETKİLEYEN FAKTÖRLERİN ANALİZİ: SİGORTACILIK SEKTÖRÜ UYGULAMASI ÖZET Yerel veya çok uluslu olan bir firmanın yabancı ülkenin piyasaları ile etkileşime geçmesinin üç temel yolu vardır. Bunlardan birincisi ihracat yapmak, bir diğeri başka bir firma ile ortaklık anlaşması yapmak ve sonuncusu da doğrudan yabancı yatırım yapmaktır. Bu çalışmanın temellerini üzerine atmış olduğu konu olan doğrudan yabancı yatırım kavramı, uluslarasılaşmanın en üst düzeyini temsil eder. Bir firma, doğrudan yabancı yatırım gerçekleştirmesi halinde tam anlamıyla çok uluslu şirket niteliği kazanacaktır. Doğrudan yabancı yatırım, firmaların uluslar arasılaşmasının ya da yabancı piyasalara girmesinin en maliyetli, en riskli, en belirsiz ve en karmaşık şeklidir. Bir firmanın doğrudan yabancı yatırım kararını tetikleyen sebepler, farklı kaynaklarda birçok içsel ve dışsal dinamik sebep olarak gösterilmektedir. Buna bağlı olarak, doğrudan yabancı yatırımın nedeni temelde beş ana motivasyon kaynağına dayanır: Farklı kaynak arayışı, Yeni pazarlar arayışı, Yeni etkinlikler arayışı, Stratejik varlık ve kapasite arayışı ve son neden olarak (kaçış, destek ve pasif yatırımları kapsayan) Diğer motivasyonlardır. Doğrudan yabancı yatırım yapacak olan firmanın bu kararı aldıktan sonra, önünde seçebileceği birçok alternatif doğar. Bu alternatiflerden bazıları ortak yatırımlar yapmak, satın alma yoluyla diğer firmalar ile birleşmeye gitmek, stratejik işbirliklerine girmek veya özelleştirme yoluyla gerçekleşen yatırımlar yapmak olarak gösterilebilir. Sigortacılık sektöründe doğrudan yabancı yatırım yapmayı düşünen bir firmanın göz önünde bulundurması gereken birçok faktör vardır. Bu çalışmada, Doğrudan Yabancı Yatırım ile ilgili literatürde yer alan olabildiğince fazla sayıda makale ve tezin gözetilerek yapılan analiz sonucunda bu faktörler; Sosyo-politik Faktörler, Ekonomik Faktörler, Kaynak Ülke ile ilgili Faktörler ve Sigortacılık ile ilgili Faktörler olarak dört ana başlık altında gruplandırılmışlardır. Doğrudan yabancı yatırım yapacak olan firmaya rehber niteliğinde olması düşünülen bu çalışmanın uygulama kısmında, yukarıda ana başlıkları verilen faktörlerin her bir alt faktörünün hangisinin daha fazla öneme sahip olduğu araştırılacaktır. Bunun için Saaty nin geliştirmiş olduğu ANP yönteminden faydalanılacak ve SuperDecisions programı kullanılarak bir model oluşturulacaktır. Bu program sayesinde, faktörler arasında ikili karşılaştırmalar yapılarak her bir faktörün bir diğerine olan önem düzeyi belirlenecektir. Böylelikle yatırımı yapacak olan firmanın hangi ülkede hangi faktörler üzerinde ne kadar kafa yorması gerektiği ortaya koyulmuş olacaktır. xvii

Uygulamada, Avrupa menşeili bir sigorta firmasının yatırım yapmasının söz konusu olduğu iki alternatif ülke yer alacaktır: Malezya ve Türkiye. xviii

ANALYSIS OF THE FACTORS AFFECTING FOREIGN DIRECT INVESTMENT: APPLICATION IN THE INSURANCE INDUSTRY SUMMARY For a local or an international company, there are three methods to interact with other foreign markets. First of these is exporting, second is getting into a partnership with a foreign company, and last of all is making foreign direct investment. Foreign direct investment, on which this study lays its foundations, is the top level performance of internationalization. A company, in the event that it makes foreign direct investment, is going to become an actual multi-national firm. It can be said that foreign direct investment is the most costly, the most risky, the most uncertain and the most complicated method of entering into foreign markets for a company. It can be hereunder indicated that the purpose of this study is to suggest how a company, which intends to make foreign direct investment, has to analyze which factors and at which degree. In this context, the scope of this study is considered from the point of view of a European insurance company making foreign direct investment into the Turkish insurance market. For all the reasons above, a good and wholly thought-out planning of deciding process of foreign direct investment is vitally important for a successful investment. A company, therefore in the first place has to understand the dynamics of the market in the host country, analyze these dynamics, and consider how to entegrate its own know-how into the location where the investment is going to take place. In this study, insurance business is going to be evaluated from the viewpoint of foreign direct investment. For this study, approximately ninety five articles are examined from the academical literature. Thirty eight of these articles are given reference. According to many different sources, the decision of foreign direct investment of a company may be triggered by numerous interior and exterior dynamics. As for that foreign direct investment is based on five main motives: searching of new Sources, searching of new Markets, searching of new Activities, searching of Strategical existence and capacity, and finally Other motivations (including escape, support and passive investment). A company which is going to make foreign direct investment, has a few alternatives lying ahead. These are co-investment with another company, new investments by itself, merging by acquisition, marriages, strategical cooperations, investments by privatization and other foreign direct invesments (such as mounting, build-operatetransfer model and investments by obligation). A company has to review numerous factors before making a move of direct investment in the insurance business. After having evaluated in the litterature as many as possible articles and theses written on this subject, all the factors are xix

grouped mainly under four headings: Socio-political Factors, Economic Factors, Factors about the Host Country and lastly Factors about the Insurance Business. Under these main factors, there are different sub-factor groups. Socio-political Factors include Security, Development Level, Political Factors, Bureaucracy and Social Life. Economic Factors include Sectoral Factors, Infrastructure, Investment and Economic Development Degree. Factors about the Host Country include Bilateral Trade, Relationships between the Home Country and the Host Country, Managerial Resemblance, Cultural Resemblance and Economic Resemblance. Factors about the Insurance Business include Insurance Demand in the Host Country, Situation of Insurance Sector in the Home Country, Awareness of Insurance and Risk Factors (mainly flood, earthquake and terrorism acts). There are ultimately the base sub-factors under these sub-factor groups for the two main factor groups which are Socio-political Factors and Economic Factors. For the main factor group of Socio-political Factors, the base sub-factors are religious conflicts, crime and corruption level, conflicts between ethnical groups and outer disorderliness under the sub-group of Security; education level, democracy level, standard of the public services, reliableness of the legal system and academical research level under the sub-group of Development Level; political risks, political stability, incentive policies by government, influence of the army on diplomacy and level of privatization under the sub-group of Political Factors; working conditions, trade unionism, tax and tariff arrangement policies and corporate identity under the sub-group of Bureaucracy; population density, ease of transportation to workplace, ease of daily life and weather conditions under the sub-group of Social Life. For the main factor group of Economic Factors, the base sub-factors are quality of labour, cost of labour, liberalization of local and foreign markets, competition level, attractiveness of the market, size of the market and the demand level under the subgroup of Sectoral Factors; means of transportation, reliability of energy resources, quality of telecommunication systems, level of technology under the sub-group of Infrastructure; steadiness of inflation, fluctuations in foreign exchange rates, return of investment (ROI), level of bank rates under the sub-group of Investment; degree of openness, national income, current running account, average salary rate and economic growth rate under the sub-groups of Economic Development Factors. In the application part of this study that is considered to be a guide for a company realizing foreign direct invesment, which one of each sub-factor holds more importance is going to be analyzed. For this, a model is created in SuperDecisions, a software used for AHP and ANP models. In this study, the ANP method of Saaty is used, since this model has a network structure that allows the analysis of dependence among elements of the model, which makes it more powerful in situations with uncertainty, and let the problem be analyzed closer to reality. ANP has six main steps: definition of the problem, setting up the model, pairwise comparisons, prioritization, generating the supermatrix and choosing the best among the alternatives. Pairwise comparisons of the factors are done by means of the software of SuperDecisions. For this, two types of questions are generated and all these questions are answered by a group of three specialists working in the insurance industry. The method of getting to an answer is by consensus between the three specialists. Then consistency of each matrix is adjusted, since a consistency below 0,10 is requested for each matrix so that the model works appropriately. Thus importance level of each factor is indicated as a result. It is hereby going to be xx

suggested on which country, on which factors and how much the company has to think over for investment. In the application, there are two alternative countries to make investment for a European host insurance company: Malaysia and Turkey. According to the results of the model, Socio-political Factors and Economical Factors together effectuate a total influence of 77 % comparing to other main factors, which are Factors about the Host Country and Factors about the Insurance Business. For the first main factor group of Socio-political Factors, if we analyze the sub-factor group of Security, the factors of religious conflicts and crime and corruption level both become prominent, with influence levels higher than 30 %. If the sub-factor group of Development Level analyzed, then education level and democracy level play an important role in decision of investment. For the sub-factor group of Political Factors, political risks and political stability are the factors to be emphasized. The base sub-factors under the group of Bureaucracy are almost equally distributed, whereas weather conditions under Social Life is the only factor which can be neglected by the foreign investor. For the second main factor group of Economical Factors, size of the market and demand level are expectedly two most important factors under Sectoral Factors. Under the sub-group of Infrastructure, quality of telecommunication systems and level of technology need to be discussed and handled differently than the other two factors of this group. Under Investment, Return of Investment is the main issue for a new entrant in the market. Ultimately for the sub-group of Economic Development Factors, national income of the public and current running account of the government are two factors having an influence percentage higher than 20 %. As a result of the application, if two alternatives are compared by taking into account all the factors in the study, Turkey is very slightly more applicable compared to Malaysia in terms of foreign direct investment. xxi

xxii

1. GİRİŞ Doğrudan yabancı sermaye yatırımı, bir şirketin yatırımını ülke sınırları dışına yaymak üzere ana merkezinin dışındaki ülkelere üretim ya da hizmet tesisi kurması veya mevcut tesislerini satın alması olarak adlandırılır (www.genelbilge.com, t.y). Bir firmanın doğrudan yabancı sermaye yatırımını yapmaya karar verme sürecini her yönden iyi bir şekilde planlaması, o yatırımın başarıya ulaşması açısından hayati derecede önemlidir. Bunun için de, öncelikle o firmanın yatırım yapacağı ülkedeki sektörün dinamiklerini anlaması, analiz etmesi ve kendisinin tanıdığı pazar veya pazarlardaki iş yapış şeklini ( know-how ını) doğrudan yatırımı gerçekleştireceği yere nasıl entegre edeceğini çözümlemesi gerekir. Bu çözümleme sürecinin en önemli adımlarından bir tanesi, doğrudan yabancı sermaye yatırımını etkileyen faktörleri ortaya çıkarıp yatırımın yapılacağı sektör özelinde değerlendirebilmektir. Doğrudan yabancı sermaye yatırımını etkileyen faktörlerin her pazar için ortak ve belli başlı oldukları ileri sürülebilir. Ancak her sektörün dinamiklerinin kendine has olması nedeni ile, doğrudan yabancı yatırımı etkileyen faktörlerin ve bu faktörlerin birbirleri ile olan ilişkilerinin yapılacak yatırıma olan etkisinin her sektör için ayrı ayrı analiz edilmesi çok önemlidir. Bu çalışmada Türkiye deki sigortacılık sektörü göz önüne alınarak doğrudan yabancı yatırım konusu değerlendirilecekitr. 1.1 Tezin Amacı ve Kapsamı Çalışmanın temel amacı, doğrudan yatırım yapmayı planlayan bir firma için faktörlerin önem düzeyinin hangi dinamiklere göre değiştiğini analiz edebilmektir. Bu analizi gerçekleştirmek için sektör olarak sigortacılık sektörü seçilmiş olup, Türkiye de sigortacılık sektöründeki doğrudan yabancı yatırım konusu mercek altına alınacaktır. 1

Türkiye de sigorta sektörü, özellikle son yıllarda büyük oranda dışarıdan yabancı sermaye akışına sahne olmuştur. Türk sigorta sektöründe yabancı sermaye payı açısından ağırlıklı olarak Avrupa menşeli şirketler yer alır. AB ülkelerinin sigorta sektöründeki payı özellikle 2008 yılından sonra yabancı sermaye girişlerinin artması ile % 60,6 düzeyine ulaşmıştır. AB menşeli şirketlerin sektörde yarattığı prim hacmi ise 8,5 milyar TL tutarındadır. Türk sigorta sektöründe 2010 yılı itibariyle yaratılan toplam prim hacminin 14,1 milyar TL olduğu düşünülürse, AB menşeli sigorta şirketlerinin prim üretiminde yaklaşık % 60 payı olduğu görülür (T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, 2010). Türk sigorta sektöründeki % 60 lık bu payın 2011 yılında yabancı şirketler ile yaşanan satın alma ve birleşme olayları sonucu daha da artması beklenebilir. Yukarıda sayılan nedenlerden dolayı bu çalışmanın kapsamı, Türkiye ye yatırım yapmayı planlayan yabancı bir firmanın gözünden Türk sigorta sektöründeki dinamiklerin ne şekilde ele alınması gerektiğini ortaya koymak ve doğrudan yabancı sermaye yatırımını etkileyen faktörlerin yapılacak yatırıma olan tesirlerini değerlendirmek olarak belirlenmiştir. 1.2 Firmaların Uluslararası Piyasaya Giriş Şekilleri Firmalar veya çok uluslu şirketler yabancı ülkenin piyasalarına erişmek için üç temel yola başvururlar. Bunlardan biri ihracat yapmak, diğeri ortaklık anlaşması yapmak ve sonuncusu da doğrudan yabancı yatırım yapmaktır. Şekil 1.1 : Piyasa büyüklüğü ile maliyet arasındaki ilişki açısından çok uluslu şirketlerin bir ülkeye en etkin giriş stratejisi (Hanink, 1997). 2

Firmaların faaliyetlerini uluslararasılaştırmasının bir şekli olarak ihracat, ortaklık anlaşmaları ve DYY, firmalar için hem birbirlerine alternatif/ikame imkanı sağlamakta hem de birbirlerini tamamlayıcı role sahip olmaktadır (Hayter, 1997, 267). 1.2.1 İhracat İhracat, firmanın uluslararasılaşmasının ya da ulus ötesi olmasının başlangıç aşamasıdır. Ana ülkede üretim yapan firmaların dış piyasalara girmesinin en basit ve en çok kullanılan yolu ihracattır. Riski en az olan bu faaliyet, aynı zamanda en az sermaye taahhüdü gerektirdiği için firmalar tarafından tercih edilmektedir. İhracat sabit maliyetlerin en düşük olduğu yol olmakla birlikte, uzak piyasalara hizmet maliyetlerinin en yüksek olduğu giriş stratejisidir (Hanink, 1997; Hayter, 1997). İhracat stratejisi oluşturmada ilk adım, ihracat potansiyelinin değerini biçmektir. Bu değerleme, elde bulunan kaynak ve fırsatların ortaya konmasını ve analiz edilmesini gerektirir. İkinci adım ise ihracat danışmanlığı elde etmektir. Ülkemizde bu tür hizmetleri veren çeşitli kuruluşlar bulunmaktadır. Doğal olarak, ihracat geliştikçe daha da uzmanlaşmış kişi ve kurumlara başvurulabilir. Üçüncü adım, pazar veya pazarları seçmektir. Ancak bu adım, bazen kendi kendine oluşur. Etkin bir strateji oluşturmak için bazı pazar veya pazarlara konsantre olmak gereklidir. Genellikle başlangıçta konsantre olunacak pazar sayısının az olmasında yarar vardır (Toptaş, 1996). Ayrıca bazı durumlarda, ev sahibi ülke hükümetlerinin ithalat üzerine koyduğu kotalar, yüksek gümrük tarifesi, boykotlar ve tarife dışı engeller ihracatı sınırlamakta, hatta bazı durumlarda imkansız hale getirebilmektedir. Firmaların bu ihracat engel ve sınırlamalarına karşı cevabı ikinci yolu (ortaklık anlaşmaları) ve/veya üçüncü yolu (doğrudan yabancı yatırım) denemek şeklinde olmaktadır. 1.2.2 Ortaklık anlaşmaları Ana ülke sınırları dışında yapılan çeşitli ortaklık anlaşmaları, firmaların uluslararasılaşmasının ikinci yoludur (Mutlu, 1999). Bu ortaklık anlaşmaları lisans anlaşmaları (licensing), imtiyaz/yetki verme (franchising), taşerona verme (subcontracting), dış kaynak sağlama (outsourcing), sözleşmeli üretim, yönetim 3

sözleşmesi, konsorsiyum ve anahtar teslim anlaşmaları (turnkey arrangement) şeklinde birçok alt gruba ayrılmaktadır (Yavan, 2006). Lisans anlaşmaları, dış piyasalara girmede en sık kullanılan yollardan biridir. Lisans anlaşmasında ana ülkedeki firma, bir üretim sürecini ve/veya teknolojisini ilgilendiren teknik bilgiyi (know-how), ticari patenti veya markayı, telif haklarını, belirli bir ücret karşılığında ev sahibi ülkenin firmasına vermektedir. Böylece lisansı veren ana ülke riske girmeden, hızlıca, çok az sermaye harcayarak hem gelir elde etmekte hem de mallarını yabancı bir ülkede üretebilme olanağına kavuşmaktadır (Hayter, 1997; Moosa, 2002). Bununla birlikte lisans anlaşmalarında birçok dezavantajlı durum da söz konusudur. Sınırlı piyasa payı, ölçek ekonomisinden yeterince faydalanamama, malın hatalı üretimi, zayıf pazarlanması, düşük standartlı olması gibi lisans verenin kontrolü dışında gerçekleşebilecek uygulamalar bunlardan sadece birkaçıdır. Bu nedenle firmalar bazı şartlar altında doğrudan yabancı yatırımı lisans anlaşmasına tercih etmektedir (Örneğin, kompleks teknoloji durumunda rakiplere teknolojik üstünlüğü sızdırma riski olduğu zaman). Keza firma daha büyük piyasaya erişmek veya uzun dönemde maliyet avantajı sağlamak için de doğrudan yabancı yatırımı tercih edebilir. Firmalar lisans anlaşması dışında franchising (imtiyaz/yetki verme) tipi sözleşmeler yoluyla da yabancı piyasalara girebilirler. Kısaca, bir firmanın sözleşme ile verilen malları üretme ve başka bir firmaya satma yetkisi demek olan franchising, genellikle hizmet sektöründe faaliyet gösteren firmalar tarafından uygulanmaktadır. Franchising in lisans anlaşmasından farkı, bu stratejide yetkiyi veren firma alan firmaya, ürünün hazırlanmasından, dağıtılmasına; firmanın iç dizaynından, imajına; yönetilmesinden istihdam ilişkilerine kadar tüm süreci kapsayan standart bir paketin uygulanmasını zorunlu kılmaktadır (Mutlu, 1999; Moosa, 2002). Bu sistemin en güzel örneği McDonald s tipi zincir restoranlarının işletilmesinde görülmektedir. Burada imtiyaz hakkını alan firma, McDonalds a lisans aldığı süre boyunca, aylık net satışları üzerinden belli bir yüzde geliştirme ücreti ve isim hakkı ücreti ödemektedir. Sözleşmeli üretim (manufacturing contract), firmaların/çok uluslu şirketlerin ev sahibi ülkede üretim tesisi kurmadan yerli bir firmaya kendi markası altında, belirli bir bedel ile mal ürettirmesi ancak ürünün pazarlamasını kendisinin yapmasıdır. Yönetim sözleşmesi (management contract), çok uluslu şirketlerin karşılıklı anlaşma 4

yoluyla, belirli bir ücret karşılığında ev sahibi ülkedeki firmalara yönetim, bilgi ve tecrübesini transfer etmesi faaliyetidir. Ayrıca firmalar/çok uluslu şirketler, ev sahibi ülkede yatırım ve alt yapıya yönelik büyük projelerin bitirilmesi için geçici süreyle konsorsiyumlar kurarak, anahtar teslimi iş anlaşmaları (turnkey arrangement) yaparak uluslararası pazarlara girmeye çalışmaktadırlar (Dunning, 1993). 1.2.3 Doğrudan yabancı yatırım Doğrudan yabancı yatırım, uluslarasılaşmanın en üst düzeyini temsil eder. Firma bu durumda tam anlamıyla çok uluslu şirket niteliği kazanır. Firmaların uluslararasılaşmasının ya da yabancı piyasalara girmesinin en maliyetli, en riskli, en belirsiz ve en karmaşık şekli doğrudan yabancı yatırımdır (Hayter, 1997). Bu sebepten dolayı özellikle sigortacılık sektöründe doğrudan yabancı yatırım yapmayı planlayan firmalar, literatürün olabildiğince büyük bir bölümünün göz önünde tutulduğu bu çalışmada değerlendirilen faktörlerin yatırıma olan etkilerinden yararlanarak, gerçekleştirmeyi planladıkları yatırım konusunda çalışmayı yol gösterici bir rehber olarak kullanabilirler. 5

6

2. DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMI 2.1 Temel Kavramlar 2.1.1 Doğrudan yabancı sermaye yatırımının tanımı ve özellikleri Doğrudan yabancı sermaye yatırımı, bir ülkede bir firmayı satın almak, yeni kurulan bir firma için kuruluş sermayesini sağlamak veya mevcut bir firmanın sermayesini artırmak yoluyla o ülkede bulunan firmalar tarafından diğer bir ülkede bulunan firmalara yapılan ve kendisiyle birlikte teknoloji, işletmecilik bilgisi ve yatırımcının kontrol yetkisini de beraberinde getiren yatırımdır (Karluk, 2003). Buna göre bu yatırımlar, ülkeler arasında sermaye transferlerinin bir piyasa işlemi olmadan bir ülkeden diğerine aktarılması şeklinde olur. Bir başka tanıma göre; bir ülke yerleşiklerinin kendi ülkelerinin sınırları dışında servet edinme amacıyla bina, fabrika, arazi, tesis gibi fiziki varlıklar elde etmesi Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımı olarak tanımlanmaktadır (Liansheng, 1992). Uluslararası doğrudan yabancı sermaye, ülkelere doğrudan teknik bilgi getirmesi, yatırım yapılan ülkenin istihdam seviyesini artırması, ihracat yaparak ödemeler dengesinin sağlanmasına katkıda bulunması ve bu etkilerle birlikte milli gelir artışı yaratarak ülkenin ekonomik büyüme hızını artırması nedeniyle gelişmekte olan ülkelerin tercihi olmaktadır. Bu tür yatırımların yararları genellikle kısa sürede ortaya çıkmamaktadır. Bu nedenle daha uzun vadeli planlanması gereken türde yatırımlardır. Doğrudan yatırımların amacı, ana ülkedekinden daha yüksek kar elde etmek ve mal olarak geçemediği gümrük duvarlarının arkasına sermaye olarak geçmektir. Bu nedenle doğrudan yatırımcılar, gidecekleri ülkelerin maliyet koşullarını (ücret, faiz, alt yapı, hammadde, mevzuat vb) ve pazar genişliğini dikkate alırlar. Bunlar için önemli olan kar maksimizasyonu değil, maksimum bir pazar payıdır (Çeken, 2003). 7

Doğrudan yabancı sermaye yatırım akımları; yabancı bir yatırımcı tarafından herhangi bir doğrudan yabancı sermaye yatırım girişimine sağlanan sermayeyi veya yabancı yatırımcı tarafından, herhangi bir doğrudan yabancı sermaye yatırım girişiminden elde edilen sermayeyi kapsar. Doğrudan yabancı sermaye yatırımı kapsamı içinde üç tip yatırım türü ortaya çıkmaktadır: öz sermaye, yatırıma dönüşmüş kazançlar ve işletme içi borçlanmalar. Öz sermaye; doğrudan yabancı sermaye yatırımcısının, kendi ülkesi dışındaki bir girişimin hisselerinin alınması olarak tanımlanmaktadır. Buna ilk yatırım da denmektedir. Yeni yatırımlara dönüşmüş kazançlar; kar payı olarak dağıtılmayan doğrudan yatırımcının gelirlerdeki payını, başka bir deyişle doğrudan yatırımcı tarafından çekilmeyen kazançları kapsar. Şirket içi borçlanmalar; doğrudan yatırımcılarla, ilgili bağlı girişimler arasındaki kısa veya uzun dönemli borç ve alacak fonları anlamına gelmektedir. Yabancı yatırımın doğrudan yabancı yatırım sayılabilmesi için üretim araçlarının tamamının yabancılarca sahip olunmasına gerek yoktur. Bir yatırımın doğrudan yabancı yatırımı olarak sınıflandırılabilmesi için yabancı yatırımcı tarafından girişimin kontrolünü sağlayacak hisse paylarının bir kısmını elinde bulundurması yeterlidir. Bu oran, çeşitli ülkelerde farklılık gösterirken UNCTAD ın tanımına göre girişimdeki öz sermayenin % 10 u varlıkların kontrolünde bir eşik değer olarak düşünebilir (UNCTAD, 1999, 465). Bazı ülkelerde ise aşağıda bir kısmı sıralanan unsurların aynı anda bulunması yatırım konusunun doğrudan yabancı sermaye yatırımı olarak tanımlanması için gerekli sayılmaktadır: Yönetim kurulunda temsil Politika oluşturma sürecine katılım Şirketler arası somut ilişki Yerli ve yabancı personeller arası yer değiştirilmesi Teknik bilgi tedariği 8

Uzun dönemli borçların yatırım yapılan işletmeye mevcut piyasa oranlarından düşük oranlarda sağlanması. Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının kendine özgü bazı özellikleri bulunmaktadır: Yabancı yatırımcı, sadece yavru şirketin mülkiyetini elinde bulundurmakla kalmayıp aynı zamanda onun yönetim ve denetimini de elinde bulundurmaktadır. Yavru şirket genellikle elinde bulunan teknoloji, ticaret sırları, yönetim bilgileri, ticaret unvanı ve öteki kolaylıklardan yararlanma ayrıcalığına sahiptir. Karşılığında ise kazanılan karlar kısmen veya tamamen ana şirkete aktarılır (Harmancı, 2004). Yabancı yatırımcılar, maliyetlerin en düşük olduğu yerleri değil, daha çok net karlılığın yüksek olduğu yerleri tercih etmektedirler. Sermaye hareketlerini kısa ve uzun dönemli olarak ikiye ayırmak mümkündür. Doğrudan yatırımlar uzun dönemli olduklarından, makro dengeleri bozmak gibi bir özelliğe sahip değildir (Serin, 1998). Her ne kadar özel kişilerin de, yabancı ülkelerde doğrudan yabancı sermaye yatırımı yapmaları mümkün olsa bile bunların payı düşüktür. Günümüzde doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının tamamına yakını çok uluslu şirketler tarafından yapılmaktadır. Doğrudan yabancı sermaye yatırımı yapılırken genellikle o ülkeye döviz transferi yapılır. Ancak ülkeye döviz girişi olmadan da doğrudan yatırım gerçekleştirilebilir. Bunun bir yolu da yabancı sermayenin ülkeye üretimde kullanılacak makine, donatım gibi fiziki üretim araçları şeklinde gelmesidir (Seyidoğlu, 1994). 2.1.2 Çok uluslu şirketler Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını gerçekleştirenler genellikle çok uluslu şirketlerdir. Bu şirketlerin amaçları dünya çapında faaliyette bulunarak karlarını maksimuma ulaştırmaktır. Bir ana merkezin denetimi altında farklı ülkelerde faaliyet gösteren, ortak politikalara izin veren, kaynakları paylaşarak mülkiyet ya da diğer kontrol şekilleri ile birbirine bağlı çok uluslu şirketler ileri üretim teknolojileri ve yönetim bilgileri kullanarak doğrudan yabancı yatırım yaparlar (Alpar, 1987). 9

Sermaye, teknoloji, ileri düzey yönetim bilgileri ve üstün rekabet stratejilerinin temsilcisi olan çok uluslu şirketler, aynı anda dünyanın pek çok ülkesinde üretim ve pazarlama faaliyetinde bulunurken, şubeleriyle çeşitli seviyelerde ilişkiler ağı kurmaktadır. Çok uluslu şirketlerin merkezinin bulunduğu ülkeye ana ülke (home country), yatırım yapılan ülkeye ev sahibi ülke (host country), asıl yatırım yapan çok uluslu şirkete ana şirket (parent company) ve yabancı ülkede edinilen şirkete de yavru şirket (subsidiary company), yabancı sermaye şirketi veya şube denilmektedir (Özdemir, 2006). Çok uluslu şirketler, doğrudan yabancı yatırım yapacakları ülkelerde yeterli bir altyapının oluşmasına, ekonomik ve siyasal istikrarın sağlanmasına ve hukuki düzenlemelere büyük önem verirler. Bu nedenle gelişmekte olan ülkeler yerine gelişmiş ülkeleri tercih ederler. Doğrudan yabancı yatırımların %80 e yakın kısmının gelişmiş ülkeler arasında gerçekleşmesi ve gelişmiş ülkeler arasındaki doğrudan yatırımların çok büyük kısmının çok uluslu şirketlerin sınır ötesi satın alma ve birleşme faaliyetleri sonucu gerçekleşmesi (2000 de %79 unun) bu şirketlerin önemini artırmaktadır (İSO, 2002). Diğer yandan Accenture adlı danışmanlık firmasından Hendrik C.J. ve diğ. in 2010 yılında hazırladıkları sigortacılık sektöründe yatırım konusuna global bir bakış atan rapora göre; önümüzdeki yıllarda yatırımcılar açısından çekici hale gelecek pazarlar, doymuş bir pazara sahip gelişmiş ülkelerden çok Çin, Brezilya, Hindistan, Güney Kore, Türkiye ve Tayland gibi gelişmekte olan ülke pazarlarıdır. Bu bilgiler ışığında ve çok uluslu şirketlerle ilgili literatürdeki tanımların ortak noktaları da birleştirildiğinde çok uluslu şirketleri şu şekilde tanımlamak mümkündür: Çok uluslu şirket, merkezi genellikle gelişmiş bir ülkede bulunan bir ana firma (parent firm) ile onun kontrolü altında diğer ülke(ler)de bağlı şirketlere (foreign affiliates) sahip olan; doğrudan yabancı yatırımın yanı sıra çeşitli uluslararası stratejik işbirliği ortakları, taşerona verme, dışsal mal alma işleriyle de uğraşan; bir veya daha çok mal ve hizmetin uluslararası üretimi, dağıtımı ve pazarlaması ile ilgili konularda ekonomik faaliyet gösteren; genellikle eksik rekabet şartlarının bulunduğu oligopoli piyasalarında operasyonlarını yoğunlaştıran; güçlü sermaye, teknoloji, yönetim, organizasyon, ulaşım ve haberleşme ağına sahip ve bu nedenle bağlı şirketlerin faaliyet, yönetim ve karar alma sürecini merkezi olarak kontrol eden/etkileyen; sistem, ideoloji, rejim, milliyet, gelişmiş - az gelişmiş farkı 10

gözetmeyen; temelde özel sermayeye, nadiren de kamu sermayesine dayanan; üretim hacmi, istihdam düzeyi ve satış hasılatı bakımından birçok ülkenin milli gelirini aşan; bir taraftan karını maksimize etmeye, diğer taraftan diğer piyasaları içselleştirmeye güdülenen; birden fazla ülkede faaliyet gösteren entegre firma veya firmalar topluluğudur (Yavan, 2006). 2.2 Doğrudan Yabancı Yatırımının Nedenleri Doğrudan yabancı yatırımların gelişmekte olan ülkelerin kalkınmasındaki rolü, bütçe açıklarının finansmanındaki payı ve endüstriyel yapılanmasının ilerlemesindeki etkisi, bu yatırımların II. Dünya Savaşı sonrasında hızla artmasına sebep olmuştur. Özellikle 1980 sonrası dünya ekonomisindeki globalleşmeyle birlikte birçok nedenden dolayı doğrudan dış yatırımlar tercih edilmektedir (Saatçioğlu, 2006). 2000 yılı itibariyle 1,5 trilyon dolara ulaşan ve dünya ticaret hacminden daha hızlı bir büyüme sergileyen doğrudan yabancı yatırımların hangi nedenlerle gerçekleştirildiğinin irdelenmesi, söz konusu gelişmelerden fayda umanlar veya araştırmacılar açısından büyük önem arz etmektedir. Buna göre, doğrudan yabancı yatırımların gerçekleştirilme nedenleri şu şekilde sıralanabilir (Seyidoğlu, 1999): Değişik coğrafyalara yayılmış olan hammadde ve diğer üretim faktörlerinin ucuz, sürekli ve yeterli şekilde temini Üretimin çeşitli aşamalarının farklı yerlerde gerçekleştirilmesinin sağladığı maliyet avantajından yararlanma düşüncesi Üretici firmanın üretim süreçlerine ilişkin sahip olduğu özel bilgi ve teknikleri herhangi bir şekilde paylaşmaya yanaşmaması nedeniyle lisans anlaşmaları yapmak yerine bizzat üretmeyi tercih etmesi Üretici firmanın yaratmış olduğu markayı korumak amacıyla üretimi kendisinin yapması konusunda ısrarcı bir tutum sergilemesi Firmanın markalaşması sonucu yarattığı güvenden yurt dışında da istifade ederek müşteri potansiyelini artırma düşüncesi 11

Üretim yapılan alanda iç pazarın doymuş olması sebebiyle hem daha az rekabetçi hem de doymamış yeni pazarlarda üretimi ve karlılığı sürdürmek düşüncesi İthalatçı ülkenin gümrük mevzuatından kaynaklanan kısıt ve vergi yükünden kaçınmak Firmanın kendi ülkesinde geçerli olan mevzuat nedeniyle yaşadığı kısıtlamalardan kurtularak bu alanda daha liberal ortamlarda çalışma şeklindeki politikaları Yabancı teknolojilerden istifade etme düşüncesi Şatıroğlu ise (1984) firmaları çokuluslaşmaya yönelten nedenleri dışsal ve içsel dinamikler olarak ikiye ayırmaktadır. Dışsal dinamikler, firmanın üretim yaptığı ana ülke sınırları dışından yani ev sahibi ülkeden veya az da olsa uluslararası konjonktürden kaynaklanan ve çoğu zaman firmanın bizzat kendisinin belirleyemediği faktörleri kapsamaktadır. Bunlar, 1) Ev sahibi ülkelerin dış ticaret sınırlamaları uygulaması, 2) Uluslararası ekonomik bütünleşmelerin (ekonomik/siyasal birlikler, gümrük birlikleri, serbest ticaret bölgesi anlaşmaları gibi) getirdiği kolaylıklardan, avantajlardan ve koruyucu politikalardan yararlanmak, 3) Taşıma ve ulaşım masraflarından tasarruf etmek, 4) Politik düşüncedeki yumuşama ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomik zorluklarının bulunması, 5) Firmaların Ar-Ge faaliyetlerinin artması, teknolojik yeniliklerin mal ve hizmet üretimine dönüşmesi, 6) Ev sahibi ülkelerdeki imkan ve fırsatlardan yararlanma (daha geniş piyasa yakalama, üretim faktörlerinin fiyat farklılıklarından faydalanma vb.). İçsel dinamikler ise firmanın bizzat kendi faaliyetlerinden veya içinde bulunduğu sektörden kaynaklanan faktörleri ifade etmektedir. Bunlar, 1) İç yasal engeller (anti-tröst yasaları vb.) ve iç ekonomik tıkanıklıklar (talep eksikliği, yüksek vergiler, yüksek üretim faktör fiyatları vb.), 12

2) Firmanın sahip olduğu üstünlüklerinin (üretim, deneyim, teknoloji, pazarlama, yönetim vb.) değerlendirilmek istenmesi, 3) Firmanın ana ülkesinde var olan monopolistik ve/veya oligopolistik piyasa yapısında elde ettiği rekabet ve mal/hizmet üstünlüğünü dış piyasalarda da sürdürmek istemesi, 4) Firmaların örgütlenme yapısında ve organizasyonunda ortaya çıkan değişim ve gelişmeler (bölgesel merkezlerin kurulma ihtiyacı vb.). Dunning (1993) ise uluslararası literatürde kabul edilen dışarıya doğrudan yabancı yapmaya iten beş temel motivasyonu şöyle açıklamaktadır: Şekil 2.1 : Firmaları doğrudan yabancı yatırım yapmaya yönelten başlıca motivasyonlar. 2.2.1 Kaynak arayan doğrudan yabancı yatırım Çok uluslu şirketler, bazı kaynakları kendi anavatanlarından daha düşük maliyete elde edebilecekleri zaman bir yabancı ülkeye bu tip yatırımlar yapmaktadırlar. Bu tip doğrudan yabancı yatırımda amaç, çok uluslu şirketlerin hizmet ettikleri piyasada daha karlı ve rekabetçi olmasını sağlamaktır. Kaynak arayışı ile yapılan doğrudan yabancı yatırım sonucu üretilen malların çoğu sanayileşmiş ülkelere ihraç edilir. Çok uluslu şirketler üç tip kaynak aramaktadırlar: Birincisi, fiziki doğal kaynaklar (madenler, hammaddeler ve tarımsal ürünler). İkincisi, ucuz, bol, iyi motive olmuş, vasıfsız ve yarı vasıflı işgücü/emek. Üçüncüsü, teknolojik kapasite, yönetim/pazarlama uzmanlığı ve organizasyon yeteneği. 2.2.2 Piyasa arayan doğrudan yabancı yatırım Firmalar bir ülkenin veya bölgenin piyasasına mal ve hizmet sunmak amacıyla da doğrudan yabancı yatırım yaparlar. Çoğu zaman yatırım yapılan piyasaya doğrudan yabancı yatırımı yapan şirket daha önceden ihracat yapmıştır. Ancak ev sahibi 13

ülkenin tarifelerini değiştirmesi veya maliyet artırıcı herhangi bir engel koyması ya da yerel piyasanın artık ihracatla hizmet edilemeyecek kadar büyümesi, o ülkeye piyasa arayan doğrudan yabancı yatırımın yapılmasını sağlamaktadır. Piyasa arayan yatırımlar, var olan pazar payını sürdürmek, korumak veya yeni piyasalar yaratmak gibi nedenlerle yapılmaktadır. Bunlardan farklı olarak dört ana neden daha belirtilmektedir. Birincisi, ana alıcıların veya müşterilerin yabancı bir ülkede üretim tesisi kurması sonucu, ona mal sağlayan firmaların ayakta kalabilmek için ana firmayı izlemek ve böylece aynı ülkeye yatırım yapmak zorunda kalmasıdır. İkincisi, piyasaya yönelik doğrudan yabancı yatırım, yerel zevk ve ihtiyaçlara uygun olmak durumundadır. Üçüncüsü, ulaşım ve işlem maliyeti bakımından yerel bir piyasaya yakından hizmet etmek, ona uzaktan mal/hizmet sağlamaktan daha düşük maliyete sahiptir. Dördüncüsü ve belki de en önemli neden, çok uluslu şirketlerin küresel üretim ve pazarlama stratejilerinin bir parçası olarak rakiplerinin bulunduğu/hizmet ettiği piyasalarda fiziksel varlığının bulunması gerektiğine inanması sonucu yapılan doğrudan yabancı yatırımdır. Tüm bunların yanı sıra, kuşkusuz piyasa arayan doğrudan yabancı yatırım bakımından ev sahibi ülkenin yabancı firmalara karşı izlediği politika da çok önemli bir yer tutmaktadır. 2.2.3 Etkinlik arayan doğrudan yabancı yatırım Bu tip yatırım daha önce kaynağa dayalı veya piyasaya yönelik olarak yapılmış yatırımların yapısını rasyonalize etmek (daha etkin hale getirmek) için yapılmaktadır. Bu yatırımlar bölgesel ve küresel olarak iyi bütünleşmiş, açık ve gelişmiş piyasalara sahip ülkelerde meydana gelmektedir. İki çeşit etkinlik arayan doğrudan yabancı yatırım bulunmaktadır. İlki, farklı ülkelerdeki faktör donanımlarının maliyetlerindeki farklılıklardan yararlanmak için tasarlanırken, ikincisi aynı ekonomik yapı ve gelir düzeyine sahip ülkelerin hem ölçek ve kapsam ekonomilerinden hem de tüketici zevklerindeki farklılıklardan faydalanmak amacıyla yapılan doğrudan yabancı yatırımdır. 2.2.4 Stratejik varlık veya kapasite arayan doğrudan yabancı yatırım Çok uluslu şirketlerin yaptığı bu tip yatırımlar, genellikle uzun dönemde stratejik amaçlarını gerçekleştirmek, özellikle de uluslararası rekabeti sürdürmek ve artırmak için yabancı şirketleri ve/veya onların varlıklarını satın almak şeklinde ortaya çıkmaktadır. Stratejik doğrudan yabancı yatırımda temel amaç, firmanın uzun 14

dönemde rekabetçi pozisyonunu koruması, kuvvetlendirmesi veya rakiplerini zayıflatmasıdır. Bu nedenle stratejik varlık arayan doğrudan yabancı yatırım ile etkinlik arayan doğrudan yabancı yatırım el ele gitmektedir. 2.2.5 Diğer motivasyonları (kaçış, destek ve pasif amaç) arayan doğrudan yabancı yatırım Çok uluslu şirketleri harekete geçiren dört temel motivasyon (kaynak, piyasa, etkinlik ve strateji) içine tam olarak uymayan diğer motivasyonlar üç tip yatırım şeklinde kendini göstermektedir. Bunlardan ilki kaçış yatırımlarıdır. Bu tip doğrudan yabancı yatırım, firmanın kendi ülkesinde bulunan kısıtlayıcı düzenlemeler (sektör sınırlaması, belirli yerli mal kullanma zorunluluğu, çevresel hareketler vb.) ve/veya ihracat boykotlarından kaçmak için yaptığı yatırımdır. Kaçış yatırımları özellikle güçlü müdahaleci politikalar izleyen, hizmet sektörünün sıkı kontrol altında tutulduğu ülkelerden kaynaklanmaktadır. İkincisi, destek yatırımlarıdır. Bu tip doğrudan yabancı yatırımda amaç, yavru şirketlerin parçası olduğu çok uluslu şirketin faaliyetlerini desteklemek için yatırım yapmasıdır. Genellikle kar amacı taşımayan bu yatırımların en önde geleni dış ticaretle ilişkili mal ve hizmetlerin ihracat ve ithalatında ana firmaya yardımcı olmaktır. Destek yatırımlarının bir diğer şekli de yabancı ülkede bölge ve şube ofisleri açarak o ülkenin piyasası ile ilgili ana şirkete bilgi sağlamak şeklinde olmaktadır. Üçüncüsü pasif yatırımlardır. Esasında yönetime katılma bakımından portfölyo yatırımları pasif, doğrudan yabancı yatırım ise aktif yatırım olarak tanımlanmaktadır. Ancak pratikte çoğu, doğrudan yabancı yatırım sahiplerinin yönetimdeki aktiflik derecesi hepten hiçe doğru değişiklik gösterir. İki çeşit pasif yatırımdan söz etmek mümkündür. İlki, yabancı ülkede faaliyet gösteren bir şirketin alınması ve daha sonra satılması konusunda uzmanlaşmış büyük kurumsal holdinglerin yaptıkları yatırımlar. Diğeri, genellikle emlak ya da arsanın ileride değer kazanacağı beklentisi ile bireyler veya küçük firmalar tarafından emlak piyasasına yapılan yatırımlardır. Günümüzde çok uluslu şirketler genellikle bu motivasyonların bir kombinasyonunu oluşturarak doğrudan yabancı yatırım faaliyetlerini yürütmektedirler. Firmalar, ev sahibi ülkede zamanla deneyim kazandıkça üretim/hizmet motivasyonlarını değiştirebilir. Örneğin başlangıçta kaynak veya piyasa aramak için yatırım yapan çok 15

uluslu şirket, zamanla etkinlik ya da stratejik varlık aramaya yönelebilir (Dunning, 1993). Çok uluslu firmaların doğrudan yabancı yatırımı hangi biçimlerde gerçekleştirdiğini açıklamadan önce, firmaların uluslararası piyasaya giriş şekillerini temel olarak incelemekte fayda var. 2.3 Doğrudan Yabancı Yatırım Şekilleri Doğrudan yabancı yatırım kararı alan firmaların dikkatle değerlendirmeleri gereken en önemli konulardan biri, ev sahibi ülkenin şartları ve pazardaki rakip firmaların durumu doğrultusunda hangi yatırım şeklini seçeceğidir. Bu aşamada firmanın önündeki alternatifler ve bu alternatiflere ait fayda ve mahsurlar aşağıdaki şekildedir (Düzenli, 2006). 2.3.1 Ortak yatırımlar Firma yeni bir pazara gireceği için halihazırda pazardan pay alan, isim yapmış, üretim ve dağıtım konusunda önemli tecrübe ve bağlantılara sahip bir firma ile ortak bir yatırım yapmayı tercih edebilir. Bu suretle ortağının siyasi ve yerel otoritelerle geçerli ilişkiler içinde bulunma avantajından da yararlanabilir. Buna karşın yerel firma ile yabancı ortağın çıkarları ve yönetim anlayışları uyuşmayabilir, bazı sır ve bilgileri paylaşması gerekebilir. Yerel şirketlerle ortak girişim kurmanın birçok avantajı vardır. Bu avantajlar aşağıdaki şekilde sıralanabilir (Seyidoğlu, 2003); Yerel ortağın kendi ülkesiyle ilgili adetler, kurum ve uygulamalar hakkındaki bilgisinden yararlanma Yerel ortağın girişim deneyimi ve sahip olduğu unvan dolayısıyla yerel sermaye piyasasına girme kolaylığı Yerel ortağın elindeki teknolojinin o ülke koşullarında daha geçerli olması Yerel mülkiyetin doğurduğu yabancı olmama düşüncesi sonucu satışların geliştirilebilmesi Ortak girişimlerin, siyasi nedenlerle ev sahibi ülkenin millileştirme olasılığını azaltıcı özelliği 16

Ev sahibi ülkelerin yerel şirketlerle ortaklığı özendirici önlemler almaları, tek başına mülkiyeti ise sınırlandırmaları. 2.3.2 Firmaların tek başına gerçekleştirdiği yeni yatırımlar Firma, mülkiyeti tamamıyla kendisine ait bir firma kurma yoluna gidebilir. Bu durumda bütün karar alma ve yönetim süreçlerini kendi çıkarları doğrultusunda belirleme şansına sahip olurken, yeni girdiği pazarı tanımıyor olması ve bu şartlar altında yerli otoritelerle iyi ilişkiler tesis etmekte zorlanması nedeniyle daha fazla iletişim maliyetine razı olması gerekebilir. 2.3.3 Satın alma yoluyla birleşmeler Bu tür birleşmede bir işletme, diğer bir işletme veya işletmeleri tüm aktif ve pasifleriyle devralmakta, devralınan işletme veya işletmelerin tüzel kişilikleri ortadan kalkmaktadır. Devralma yoluyla birleşmede, birleşmenin karşılığı olan bedel nakit olarak ödenebileceği gibi devralınan işletme veya işletme sahiplerine, devralan işletmenin hisse senetleri verilmek, daha geniş bir ifadeyle ortaklık hakkı tanımak yoluyla da ödenebilmektedir (Çelik, 1999). 2.3.4 Birleşmeler İki veya daha fazla işletmenin bir araya gelerek yeni bir işletme oluşturmalarıdır. Bu durumda birleşen işletmelerin tüzel kişilikleri ortadan kalkmaktadır. Özellikle 1980 lerden itibaren işletmelerin dış çevrelerindeki şartlarda çok önemli değişiklikler olmaya başlamıştır. İşletmeleri birleşme kararına götüren bazı büyük değişiklikler şöyledir (Çelik, 1999): Artan uluslararası rekabet Değişen teknolojiler, endüstriler arası rekabet İnsan kaynakları yönetimindeki hiyerarşi mantığının katılımcı yönetim mantığı ile yer değiştirmesi Değişken döviz kurları, alınan ve satılan malların fiyatlarının değişmesi Özellikle havayolları, bankacılık, diğer finansal servisler, ulaşım, telekomünikasyon gibi alanlarda yeniden yapılanma faaliyetleri Finansal hizmetlerdeki yenilikler 17

Ayrıca 2000 yılı itibariyle 1,5 trilyon dolar değerine ulaşan doğrudan yabancı yatırım akışlarının 1,1 trilyon dolarlık kısmı satın alma veya birleşmeler yoluyla gerçekleşmiştir (Çalışkan, 2005). Şirket evlilikleri ve birleşmeleri şeklinde gerçekleşen doğrudan yabancı yatırım miktarı 1995 te toplam küresel yatırımın %55,5 ini oluştururken, 1998 de bu oran %90,4 e ulaşmıştır (Jetro, 2000). Ancak şirket birleşmelerinin işletmeler açısından hem olumlu hem de olumsuz yönleri söz konusu olmaktadır (Seyidoğlu, 2003). Olumlu yönleri; Yabancı bir ülke veya bölge içinde oldukça kısa bir dönemde faaliyete geçmeye olanak sağlar. Teknolojiyi içsel olarak geliştirme yerine, çok daha düşük maliyetle mevcut teknolojiye ulaşma olanağı sağlar. Yalnızca iç piyasada faaliyet durumuna göre üretim hacmini artırarak daha büyük ölçek ekonomileri elde edilmesine olanak verir. Yönetim, teknoloji ve sermaye kaynaklarının birleştirilmesi firmanın rekabet gücünü, karlılığını ve dolayısıyla hisse senetlerinin piyasa değerini arttırır. Olumsuz yönleri; Kültür farklılıkları, çeşitli milliyet, gelenek ve değerlere sahip örgütlerin birleşmelerini güçleştirici bir rol oynamaktadır. Ulusal bir şirketin yabancı şirket içinde erimesi, ev sahibi ülkede olumsuz, ekonomik, sosyal ve siyasal sonuçlar doğurur. Farklı milliyetlere mensup şirketlerin birleşmesi, işçi ücretleri ve toplu sözleşmeler yönünden bazı sorunlara yol açabilir. 2.3.5 Stratejik işbirlikleri Tarafların imzaladıkları ortak pazarlama ve hizmet anlaşmasıyla dış pazarlarda birbirini temsil ettikleri veya oluşturdukları konsorsiyumlarla özellikle AR-GE nin yüksek maliyetli olduğu projelere yönelik üretime yöneldikleri ortaklıklardır. Maliyetleri düşürmek suretiyle firmalara önemli avantajlar sağlar, buna karşın elde edilen gelirin paylaşılması söz konusudur. Taraflardan birinin daha ileri teknolojiye 18

sahip olması durumunda teknolojisi nispeten geri olan taraf çoğunlukla bu teknolojiyi tanıma fırsatı bulur. 2.3.6 Özelleştirme yoluyla gerçekleşen yatırımlar Özelleştirmeyi en genel anlamda, daha önce mülkiyeti devlete ait olan varlıkların daha verimli şekilde, rekabetçi bir ortamda özel girişimciler tarafından işletilmek üzere satılması veya devredilmesi olarak tanımlamak mümkündür. Özelleştirme sonucunda varlıklar yerli yatırımcılara satılabileceği gibi yabancı yatırımcılara da satılabilmektedir. Yabancı yatırımcıların özelleştirme ihalelerine girmek istemesinin ve hükümetlerin de buna olumlu bakmasının iki temel nedeni vardır. İlki özelleştirilen varlıkların genelikle telekom, enerji, ulaştırma gibi büyük miktarda finansal kaynak gerektiren yatırımlardan oluşması; ikincisi ise bu faaliyetlerin verimli çalıştırılabilmesi için devralacak firmaların önemli ölçüde mülkiyet avantajlarına (yönetim ve pazarlama becerileri, uluslararası şebekelere erişim, teknoloji ve teknik bilgi) sahip olmasına ihtiyaç duyulmasıdır. Yabancı şirketler, özelleştirme yoluyla devralacakları teşebbüslerin en çok pazar paylarını veya marka haklarını ele geçirmeyi amaçlamaktadırlar (Oğuz, 2004). Yabancı yatırımcılar açısından özelleştirme politikalarında devletin gösterdiği kararlılık, devletin özel sektör gelişimini destekleyeceği ve yabancı yatırımcıların önündeki engelleri kaldıracağı yönünde mesajlar vermektedir. Yabancılara açık özelleştirme ihaleleri ve bu şekilde izlenen diğer politikalar, yabancı yatırımcıların yatırım kararları üzerinde çok olumlu etkiler yaratmaktadır. Özelleştirme, sadece satılan varlıkların yabancılar tarafından devralınması yoluyla doğrudan yabancı sermaye yatırımı girişi sağlamamakta; aynı zamanda bu yatırım girişlerinde kalıcı bir artışa neden olmaktadır. Bahsedilen olumlu etkinin altında, piyasadaki çarpıklıkların giderileceği ve rekabet kurallarının hakim olduğu bir pazar ekonomisine geçildiği yönündeki mesaj yatmaktadır. Mesela Orta-Doğu, Avrupa ve Güney Amerika ya yapılan doğrudan yatırımların çoğunluğu özelleştirme yoluyla gerçekleşmiştir. Özelleştirme kaynaklı doğrudan yatırımlar 1995 yılına kadar Çek Cumhuriyeti ne yapılan doğrudan yatırımların yaklaşık tümünü (UNCTAD, 1998), 2000 yılında ise Bulgaristan a yapılan yatırımların yaklaşık olarak %50 sini oluşturmuştur (EBRD, 2001). 1988-1995 19

arasında Türkiye de gerçekleşen doğrudan yatırımların ise yaklaşık olarak %15 inin özelleştirme kaynaklı olduğu görülmüştür (IFC, 1997). Özelleştirme politikalarının doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yönelimi üzerindeki etkisi ile ilgili olarak ifade edilmesi gereken bir diğer husus da, başarısız özelleştirme politikalarının yatırımcılara olumsuz mesaj veren bir etkiye sahip olması ve doğrudan yabancı sermaye yatırımı üzerinde negatif bir etki yaratmasıdır. 2.3.7 Özel doğrudan yabancı sermaye yatırımları Literatürde adı geçen özel doğrudan yabancı sermaye yatırımları ise aşağıdaki şekilde sıralanabilir (Harmancı, 2004). 2.3.7.1. Montaj sanayii Montaj (kurgu ya da takma sanayii) özel bir dolaysız yabancı sermaye yatırımı yöntemidir. Dışarıdaki ana firmadan sağlanan temel nitelikteki ara malları ev sahibi ülkede yapılan kimi basit parçalarla birleştirerek üretimin son aşamasında, ana merkezin dışında gerçekleştirilir. Örneğin, otomobil sanayiinde yabancı firma tarafından ana merkezden getirilen şanzıman ve diferansiyel gibi parçaların, ucuz yerel işgücü kullanılarak yerli kaporta üzerine takılması bir montaj işidir. Montaj sanayiinde yabancı sermayenin asıl amacı, az gelişmiş ülkedeki düşük ücretlerden yararlanmak, tüketici piyasasına yakın olmak veya taşıma giderlerinden tasarruf sağlamaktır. Montaj sanayiini sabit sermaye yatırımlarından ayıran en önemli özellik, üretimin son aşamasının ana merkezin dışında gerçekleştirilmesidir. Sabit sermaye yatırımı ise, o ülkede tamamen yeni bir üretim tesisinin kurulmasıdır. Montaj tipi imalat çoğunlukla otomotiv, makine imalatı ve kimya sanayi gibi piyasaya yönelmiş endüstrilerde görülür. Takma ve kurma gibi işlemler sonucunda, bu malların hacmi ve ağırlığı artar. O bakımdan üretimin son aşamasının yurt dışında, piyasaya yakın yerlerde gerçekleştirilmesi taşıma giderlerinden tasarruf sağlayarak üretim maliyetini düşürmeye yardımcı olur. Ev sahibi durumunda olan az gelişmiş ülkeler, montaj yoluyla yabancı sermaye ithalini, çoğunlukla belirli endüstrilerin kurulmasında ilk adım olarak düşünürler. Bu ülkelerin izin verdikleri montaj yatırımları genellikle ithalatı ikame edici niteliktedir. Böylece eskiden bitirilmiş şekliyle ithal edilen malların, şimdi son aşamada da olsa yerli üretimine başlanmasıyla döviz giderlerinden tasarruf sağlanacağı beklenir. Ayrıca, işsizliğin yaygın olduğu bu ülkelerde montaj sanayiinin yerli işgücüne istihdam yaratması söz 20

konusudur. Fakat, ev sahibi ülkenin montaj sanayiinden asıl beklediği, teknoloji transferi sağlaması ve yerli parça kullanımını artırarak zamanla tümden yerli üretime geçmektir. Montaj sanayiinden beklenilen diğer bir yarar da kuşkusuz ülkede gerçekleştirilen üretimin dışarıya ihraç edilerek döviz gelirlerine katkı sağlamasıdır. Türkiye de montaj tipi üretime özellikle 1960 larda otomotiv endüstrisinde başlanmıştır. Bu sanayi dalında faaliyet gösteren yabancı firmaların uyacakları kurallar, 1964 yılında çıkartılmış olan bir montaj talimatnamesi ile belirlenmiştir. Bu endüstriler ayrıca, çeşitli yatırım ve ihracat teşvikleriyle desteklenmişlerdir. Bir kısım ülkeler, montajla başlattıkları sanayilerini zamanla hemen hemen bütünüyle yerli üretime dönüştürmeyi başarmışlardır. Kimilerinde ise montaj tipi üretim, ödemeler bilançosu üzerinde ağır bir yük doğurmuş ve yerli firmaların kurulmasını ve gelişmesini engellemiştir. Türkiye de üretime başlanan otomotiv endüstrisinin kimi dallarında yerli üretim payı yüzde yüze yaklaşmıştır. 2.3.7.2.Yap-işlet-devret modeli Yap-işlet-devret modeli, bir ülkede temel alt yapı yatırımlarının yapılmasında özel kesime açılmayı ve yabancı sermayenin katkısını sağlamayı amaçlayan, dünyada ve Türkiye de uygulaması oldukça yeni olan bir modeldir. Bu yöntemle daha çok büyük elektrik santralleri, barajlar, hava alanları, metrolar ve kimi karayollarının yapımı gerçekleştirilebilir. Devletin bu gibi projeleri bütçe kaynaklarından karşılaması büyük bir mali yük doğurur. İlgili projenin gerçekleştirilebilmesi için uluslararası yatırım bankaları ve öteki kuruluşları kapsayan bir konsorsiyum oluşturulur. Söz konusu yatırım için gerekli fonların sağlanması, inşaat projelerinin hazırlanması, inşaatın gerçekleştirilmesi yatırımın tamamlanmasından sonra tesisin işletilmesi gibi işler, bir konsorsiyum tarafından yerine getirilir. Ancak, projeyi fiilen uygulamak ve işletimini yapmak üzere çeşitli kuruluşlarla işbirliğine gidilir. Diğer bir deyişle, bu projeler bir uluslararası konsorsiyumla yerli şirketin ortak girişim (joint venture) yatırımıdır. Bir özel veya kamu kuruluşu biçiminde olan yerli şirket de belirli oranda bu yatırım üzerinde hak sahibidir. Örnek vermek gerekirse, Osmanlı döneminde tamamlanan Karaköy-Tünel arasındaki metro inşaatı için, Fransız mühendis Eugene-Henri Gavand bu düşüncesini hayata geçirmek amacıyla, Osmanlı hükümetine başvuruda bulundu. Buna göre, Galata ile Beyoğlu arasında inşa edilecek tünel aracılığıyla bu iki merkez arasında, doğrudan 21

bağlantı kurulacaktı. Tünelin içine demiryolu döşenecek ve sabit bir buharlı makinenin kablolar vasıtasıyla çekeceği vagonlar yolcu taşıyacaklardı. Tünel, 42 yıllık bir işletme süresinden sonra devlete bırakılacaktı. Gavand, gerçekleştireceği bu proje için devletten hiçbir ödeme talep etmemekteydi. Yani tam anlamıyla bir yapişlet-devret modeli uygulanmaktaydı (Genbilim.com, 2009). Yatırımın gerçekleştirilmesi karşılığında ev sahibi ülkenin bir taahhüdü vardır ki, o da tesisin ürettiği mal ve hizmetleri satın almaktır. Bunun için ev sahibi ülkenin dönüştürülebilir dövizler cinsinden ödemede bulunması öngörülür. Projenin toplam bedeli önceden sabit bir miktar olarak belirlenmiştir. Ayrıca, 10-15 yıl gibi belirli bir süre sonra yatırımın bedelsiz olarak ev sahibi ülke hükümetine devredilmesi de kararlaştırılır. Böylece üretilen mal ve hizmet gelirinden dışarıya yapılan transferler, toplam dış borç miktarını, tesisin işletme giderleri ile yerli ortağın koyduğu sermayeyi, gerekli faiz ve karları karşıladıktan sonra tesis, ev sahibi ülke hükümetine devredilir. Türkiye de 1980 li yıllardan başlayarak, yap-işlet-devret modeli oldukça büyük ilgi görmüştür. Bu kanaldan özellikle büyükşehir belediyeleri, toplu taşımacılık, şehir suyu tesisi gibi temel altyapı tesisi niteliğindeki yatırımların tamamlanmasında yararlanılmıştır. 2.3.7.3. Zorunlu yatırımlar veya firmaların karlarını yatırımlarını artırmak üzere kullanmaları Firmanın, karını ev sahibi ülkenin koyduğu kısıtlamalar çerçevesinde kendi ülkesine transfer edemediği veya böyle bir kısıtlamanın bulunmamasına rağmen yatırımını artırmak veya çeşitlendirmek adına karıyla yeni yatırıma yönelmesi durumudur. Ev sahibi ülkeler yerli pazarlardan elde edilen karın dışarıya transferinin, kaynak transferi anlamına geleceği düşüncesiyle, çoğunlukla bu tür yatırımları teşvik ederek elde edilen karın yine yurt içinde yeni yatırımlara dönüşmesine önem verirler. 22

3. DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMINI ETKİLEYEN TEMEL FAKTÖRLER Çok uluslu işletmelerin büyüyen önemi ve hareketliliği, sanıldığının aksine yerel şartları değersiz hale getirmez, tam tersine daha önemli kılar. Ancak artan özgürlük ortamı uluslararası üretimin her yere eşit dağılacağı anlamına gelmemektedir. Bu noktada önemli olan etkin tamamlayıcı faktörlerin varlığıdır (UNCTAD, 2001). Doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile ilgili belirleyici faktörler incelenirken, ev sahibi ülkenin talep cephesi belirleyicilerini de dikkate almak gerekmektedir. Zaten ev sahibi ülkeler, mevcut talep potansiyellerini ön plana çıkararak doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını kendilerine çekme çabasındadırlar (Zhang, 2001; 252). Yatırım kararı aşamasında ülkelerin göz önüne alması gereken faktörler aşağıda nedenleri ile açıklanmıştır. 3.1 Hukuki Güvenlik Önkoşul İstanbul Sanayi Odası tarafından yayımlanan Uluslararası Doğrudan Yatırımlar ve Türkiye: Durum Tespiti ve Stratejik Plan kitabına göre günümüzde, bir ülkenin uluslararası sermaye açısından çekim merkezi olabilmesi için öncelikle o ülkenin gerçek bir hukuk devleti olması bir zorunluluktur. Sağlıklı bir hukuk sisteminin bulunmadığı bir ülkede öngörülen ekonomik getiri yüksek olsa dahi, eğer iş ve yatırım açısından hukuki riskler söz konusu ise, uluslararası sermaye o ülkeye ancak ülke riski primi uygulayarak yatırım yapacaktır. Bu kapsamda uluslararası sermaye, yatırım sürecinin her evresinde hukuki güvenlik ihtiyacını hissetmektedir. Yatırım gerçekleştikten sonra operasyon süresince elde edeceği karı kolay, masrafsız ve güvenli bir şekilde alabilmeyi ister. Bu nedenle uluslararası sermayeyi çekmek isteyen ülkeler, hukuk sistemlerini bu gerçekler ışığında oluşturmak durumundadırlar (Demircan, 2003). 23

3.2 Sosyo - Politik Faktörler Politik belirleyenler, doğrudan yabancı sermaye yatırımları üzerinde önemli etkilere sahiptir. Başlıca politik belirleyenler; ev sahibi ülkedeki siyasi ve sosyal istikrar, vergi politikası ve bürokrasinin işleyiş süreci olarak sıralanabilir. 3.2.1 Siyasi ve sosyal istikrar Yabancı yatırımcı açısından, yatırım için tercih edeceği ülkenin siyasi yapısı son derece önemlidir. Burada siyasi istikrar kavramı ön plana çıkmaktadır. Siyasi belirsizliğin hüküm sürdüğü ortamlar, doğrudan yabancı sermaye yatırımları için ciddi anlamda bir risktir ve uzak durulması tercih edilir (Candemir, 2006). Çoğu kez yatırımcı işletmeler tarafından yatırım kararı sürecinde üzerinde en fazla durulan konu ülkenin politik istikrarıdır. Siyasi istikrar, ülkenin politik yaşamında aşırı dalgalanmaların olmayışını tanımlar. Kuşkusuz bu da, o ülkedeki politik risklerin en az düzeye inişini beraberinde getirir. Yaptığı yatırımlarının bir süre sonra millileştirilebileceği tehlikesi, yabancı sermayeye caydırıcı bir etki yapmaktadır. 1928 1939 yılları arasında Türkiye de özel statülü çoğunlukla hukuki ve fiili tekeller oluşturan yabancı sermayeli birçok şirketin ve 1951 yılı sonrasında Rusya, İran, Mısır, Libya ve Guatemala daki millileştirme hareketleri bu konunun göstergesidir (Elbir, 2010). Levis, 1979 da siyasi istikrarsızlık için iki temsili değişken kullandığı çalışmasında, siyasi istikrarsızlığın geçmişte dış yatırım için şimdiki kadar önemli bir faktör olmadığını görmüştür. Bu çalışma sonucunda, bugünkü yatırım kararlarında artık önemi kalmayan iktidardaki rejimin geçerliliği faktörünün daha önceleri önemli bir değişken olduğu gözlemlenmiştir. Nigh (1985) ise, gelişmiş ülkeler için dış yatırım kararını aslında yatırım yapılacak ülkede gelişen olayların değil, ülkeler arasında meydana gelen siyasi olayların etkilediğini göstermiştir. Diğer yandan, gelişmekte olan ülkeler içinse iç siyasi durumun dış yatırım üzerinde kuvvetli bir etkisi olduğunu göstermiştir. Sonuç olarak siyasi riskler yabancı sermayeli işletmeler için şöyle sınıflandırılabilir: - Tüm yabancıları etkileyen riskler - Belli endüstrileri ya da kişisel girişimleri etkileyen riskler 24

Ülkenin politik yapısındaki değişimler, ülkeler arası anlaşmazlıklar, sosyal yapıda ortaya çıkan bozukluklar nedeniyle beliren riskler birinci grup içinde yer alır. İkinci grup, stratejik endüstrilere ülke vatandaşları tarafından sahip olunmasını ve belli doğal kaynakların yine ülke tarafından kontrol edilmelerini içerir (Candemir, 2006). 3.2.2 Vergi politikası Ülkelerinde uygulanan ağır vergi yükünden kurtulmaya çalışan yatırımcılar, karlılıklarını artırmaya çabalarlar. Bu nedenle doğrudan yabancı sermaye yatırımları, vergi mevzuatının uygun olduğu bölgelere yönlendirilecektir. Dolayısıyla ülkelerini doğrudan yabancı sermaye yatırımları için çekici duruma getiren ülkeler, örneğin yerli yatırımcı ile yabancı yatırımcıya aynı vergi politikasını uyguladığında tercih edilecektirler (Elbir, 2010). Literatürde, vergi oranlarının yatırımlar üzerindeki etkisinin genellikle yerel piyasada çalışan ya da spesifik avantajlara sahip olan firmalardan ziyade ihracata dönük firmalar üzerinde daha kuvvetli olduğunu kabul eden görüşler vardır. Yatay yatırımlar için politika içermeleri, ev sahibi ülkedeki vergilerin uluslararası yatırımların yer seçimi kararlarında çok küçük bir etkisinin olabileceğini ileri sürmektedir. Ülkedeki bütün yatırımlar benzer vergiler, ticaretteki ve ulaşımdaki yüksek maliyetlerle üretim yaptıkları zaman ithalattan daha cazip bir hale gelecektir. Fakat üretimin amacı ithalat piyasaları ise, yani dikey bütünleşmiş bir yatırım söz konusu ise, bu piyasada rekabet eden firmalar benzer vergilere bağlı değildir. Bunun sonucunda ev sahibi ülkedeki vergiler, rekabet etme şansı bakımından büyük rol oynayacaktır (Elbir, 2010). Öte yandan sermaye yatırımlarında yalnızca vergi oranları değil, vergi idaresinin yaklaşımı, mevzuatın kolay anlaşılır ve uygulanabilir olması, vergi iadelerinin zamanında ödenmesi, vergi adaletinin ve eşitliğinin olması, vergisel bürokrasinin az olması gibi unsurlar da etken olmaktadır. Bu arada, yüksek enflasyon gibi fiili vergi yükünü farklılaştıran makroekonomik faktörlerin de hesaba katılması gerekir (Demircan, 2003). 3.2.3 Bürokratik işlemler Bürokratik işlemler kısa sürede sonuçlandırılabilmelidir. Yabancı yatırımcı, yatırımlarını makul bir süre içinde gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Bu süreçte 25

yapılacak işlemler açık, basit ve anlaşılabilir olmalıdır. Bazı ülkelerde bürokratik işlemlerin gerçekleştirilmesi için rüşvet verilmesi, bürokrasinin yoğun ve çok uzun olması, çok uluslu şirketlerin yatırım yapacağı ülke tercihini değiştirmesine neden olabilmektedir. Dünya Bankası tarafından yapılan ve çeşitli ülkelerdeki bürokrasi derecesini ölçen bir araştırmanın sonuçları aşağıdaki Çizelge 3.1 de verilmiştir (Çılbant, 2006). BÖLGE VEYA ÜLKE Çizelge 3.1: Ülkelere göre bürokrasi derecesi ve maliyetler (2005) İŞLEM SAYISI SÜRE (GÜN) MALİYET (KİŞİ BAŞINA MİLLİ GELİR YÜZDESİ) MİN. SERMAYE (KİŞİ BAŞINA MİLLİ GELİR YÜZDESİ) ABD 5 5 0.5 0.0 Almanya 9 24 4.7 47.6 Arjantin 15 32 13.4 6.6 Belçika 4 34 11.1 13.5 Bulgaristan 11 32 9.6 104.2 Çek Cumhuriyeti 10 40 9.5 39.0 Çin 13 48 13.6 946.7 Fransa 7 8 1.2 0.0 Haiti 12 203 153.1 155.0 Hong Kong 5 11 3.4 0.0 İngiltere 6 18 0.7 0.0 İspanya 10 47 16.5 15.7 İsveç 3 16 0.7 35.0 İtalya 9 13 15.7 10.8 Japonya 11 31 10.7 75.3 Kongo 13 155 503.3 215.9 Macaristan 6 38 22.4 79.6 Polonya 10 31 22.2 220.1 Romanya 5 11 5.3 0.0 Rusya 8 33 5.0 4.4 Türkiye 15 38 24.6 121.4 Yunanistan 11 32 9.6 104.2 3.3 Ekonomik Faktörler Uluslararası sermaye girişinde ülkelerin ekonomik göstergeleri doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında etkili olmaktadır. Bir ülkedeki piyasa büyüklüğü, döviz kuru, dış ticarete açıklık derecesi, işgücü maliyeti, altyapı ve ekonomik büyüme gibi ekonomik belirleyenler yatırımın yapılacağı yerin seçilmesinde etkili olurlar. 26

3.3.1 Piyasanın büyüklüğü Yabancı sermaye, yatırımın yapılacağı bölgede her şeyden önce kar elde edeceği alanların bulunmasını ister. Bu nedenle de yabancı sermayenin aradığı ekonomik faktörlerin başında pazar çekiciliği gelmektedir. Pazar arayan doğrudan yabancı sermaye yatırımları için ev sahibi ülkedeki pazar genişliği, pazarın gelişme hızı, bölgesel ve küresel pazarlara erişim olanağı, ülkeye özgü tüketici tercihleri ve yerel ticaretin gelişmişliği özel önem taşımaktadır (UNCTAD, 1998). Çünkü yabancı yatırımcılar açısından pazarın gelişmiş olması ve gelişmişlik hızı daha fazla talep, buna bağlı olarak da daha fazla karlılık anlamına gelmektedir. Ev sahibi ülkenin piyasasının yeterince büyük olması durumunda, ülkenin bu potansiyelinden yararlanmak amacıyla ihracat yerine ülkede doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yapılması tercih edilecektir. Bir malın, bir piyasaya ihracat yoluyla girişinin ortalama maliyetleri piyasadaki üretim maliyetlerini geçtiğinde üretim, ihracat yerine doğrudan yabancı sermaye yatırımları yoluyla yapılacaktır (Candemir, 2006). Dünya çapında yapılan doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının birçoğu, icraat ve üretimlerini uluslararası hale getirmek isteyen ve bundan yarar sağlayan (örneğin ölçek ekonomisinden yararlanan) büyük şirketler tarafından gerçekleştirilmektedir. Dünyanın en büyük çok uluslu firmalarının merkezleri çoğunlukla ABD, Japonya ve Avrupa Birliği ülkelerinde konuşlandırılmıştır. Bu çok uluslu şirketlerin yurtdışına açılma sebeplerinden başlıcaları şunlardır (Dunning, 1997): (1) Merkezlerinin olduğu bölgelerde bulunmayan ama diğer ülkelerde bulunabilen doğal kaynakları elde edebilmek, (2) Ürün ve/veya hizmetleri için yeni pazarlar, yeni müşteriler arayışına girmek, (3) Daha düşük vergi oranları, ölçek ekonomisi ve diğer avantajlar sağlayarak verimliliği artırmak. Diğer yandan, Farrell R. ve diğ. nin 1984 1998 yılları arasında Japonya ya yapılan yabancı sermayeli yatırımın faktörlerini araştırdığı makalesinde (2004) ise, çok uluslu şirketlerin ev sahibi ülke piyasasındaki satışlarının, kendi üretim ve ihracat seviyelerine göre önemi ortaya konmaktadır. Buna göre, doğrudan yabancı yatırımların birçoğu dikey konumda olup gelişmiş veya kendi arasında benzer ülkeler arasında yapılmaktadır. 27

Chen, 1992 tarihli makalesinde Tayvan daki firmaların doğrudan yabancı sermaye yatırımına yönelmelerinin başlıca sebebinin mevcut piyasaların genişlemesi, yeni piyasaların keşfedilmesi ve gelişmesi doğrultusunda bu firmaların piyasa tabanlarını genişletmek olduğunu belirmektedir. Bu doğrultuda Tayvan daki firmalar yatırımlarını, ucuz işgücü ve hızlıca büyüyen bir iç pazar potansiyeline sahip olan Çin e yapmaktadırlar. Bu sayılan argümanların sonucunda, piyasa büyüklüğü ile yapılacak doğrudan yabancı yatırımlar arasında pozitif korelasyon olduğu söylenebilmektedir 3.3.2 Döviz kuru Bir ülkedeki firmaların başka bir ülkeye yabancı sermaye yatırımı yapmasını tetikleyici bir diğer unsur döviz kuru dengesizlikleridir. Bu dengesizliklere verilebilecek bir örnek ise ulusal paranın aşırı değerlenmesi durumudur. Bir ülkedeki pazarlanabilir malların üretim maliyetleri, geçerli döviz kurunda ortalama olarak diğer ülkelerdekinden yüksek olduğu takdirde bir para birimi aşırı değerlenmiş kabul edilebilir. Bu durumda, uluslararası piyasada pazarlanan malların üretimini daha düşük değerli döviz kuruna sahip ülkelerde gerçekleştirme, böylece daha değerli olan yabancı döviz ile ucuza üretim kapasitesi satın alma güdüsü meydana gelmektedir. Sonuç olarak reel bir değer kaybı, daha ucuz hale gelen yerli işgücüne yönelik avantaj sağlama isteği ile ülkeye doğrudan yabancı sermaye akışını artırabilir (Thomas&Grosse, 2001). Şekil 3.1 de 1980-1998 tarihleri arasında, Japon Yeni/Amerikan Doları kuruna bağlı olarak Japonya imalat sektörüne yapılan doğrudan yabancı yatırımın nasıl etkilendiği görülmektedir. Bu şekle göre, özellikle 1985 ten itibaren dolar karşısında değer kaybeden Japon yeni ile beraber, ülkeye yapılan yatırımın artış hızı görülebilmektedir. Ayrıca, tüm resme bakınca her dönemde yapılan yatırım ile kurun ters orantılı olduğu gözlenmektedir. Bu durum da, bir ülkenin parasındaki değer kaybının o ülkeye olan sermaye akışını artırdığı görüşünü destekler niteliktedir. 28

Milyon $ Yen/$ Kuru Japon Doğrudan Yabancı Yatırımı Yen/$ Kuru 3.3.3 Dışa açıklık seviyesi Şekil 3.1 : 1980-1998 arasında Yen-Dolar döviz kuru ve Japon üretim sektörünün doğrudan yabancı yatırım durumu (Farrell R. ve diğ, 2004). Bir ülkenin dışa açıklık derecesi genellikle, dış ticaret oranı/gsmh oranı ile ölçülmektedir. Yatırımlarının ticaret edilebilir sektörlere yöneldiği görüşünden hareketle, dışa açıklık oranı yüksek olan ülkelerin daha fazla yabancı yatırım çekeceği kabul edilmektedir. Örneğin, ülkede yabancı yatırım çeken yerel pazarın büyüklüğü ile birlikte ihracat seviyesindeki artış, başarılı bir yatırımı çekici hale getiren önemli bir faktördür. Bununla birlikte dışa açık ekonomiler, daha çok miktarda yabancı yatırımı yerel pazarın içine çektikçe, bu pazarın büyüklüğünün önemi gittikçe azalır (Giner, 2004). Buna karşın Asiedu, 2002 tarihli makalesinde dışa açıklık seviyesi ile ilgili olarak, yatırımların yerel piyasaya yönelik olması durumunda, ticari kısıtlamaların dış yatırım üzerinde pozitif bir etkisi olabileceğini söylemiştir. Bu sonuç, yabancı firmaların yerel piyasaya yapacakları ithalatlarının zorlaşması durumunda, o ülke 29

piyasasında yatırım yapacakları fikrini ileri süren tariff jumping hipotezinden doğmaktadır. Sonuç olarak, dışa açıklık seviyesinin doğrudan yabancı sermaye yatırımları üzerinde hem olumlu hem de olumsuz etkileri mevcuttur. Bir yandan, yabancı sermayeyi ülkeye çekip yatırımcıların ekonomiyi canlandırmasını sağladığı için daha açık bir ekonomi dış yatırımı çekici hale getirirken; diğer yandan, oluşabilecek aşırı rekabet ve tariff jumping hipotezi dolayısıyla açıklığın dış yatırım üzerinde negatif bir etkisi var denilebilir (Sun ve diğ., 2002). 3.3.4 İşçilik maliyetleri Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının analizinde cari fiyatlarla endüstri ücret oranı (industrial wage rate) kullanılmaktadır. Doğrudan yabancı yatırımların belirleyicileri arasında en tartışmalı olanı işgücü maliyetleridir. Genel görüşe göre, yüksek ücret seviyesi doğrudan yatırım seviyesinin düşmesine yol açar. Çünkü yüksek ücretler, ülkede üretilen çeşitli malların fiyatlarının yüksek olmasına yol açar ve bu da o malın hem ulusal piyasada hem de yabancı piyasalarda daha düşük rekabet gücü kazanmasına neden olur. Bu yüzden doğrudan yabancı yatırımlar, ücretlerin artmasıyla birlikte ev sahibi ülke piyasalarından diğer piyasalara kayacaktır. Bu yüzden ücret seviyesi, ev sahibi ülkenin çekeceği doğrudan yabancı sermaye yatırımları üzerinde negatif bir etkiye sahiptir. Almanya üzerinde yapılan çalışmalarda aynı sonuçlara ulaşılmıştır. Almanya daki yüksek ücretler yabancı yatırımların bu ülkeden diğer ülkelere kaymasına sebep olmuştur (Elbir, 2010). Ancak hızla emek tasarrufu sağlayan yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve bunların çok uluslu şirketler tarafından yoğun biçimde kullanılması sonucunda ucuz işgücü göreceli olarak önemini yitirmektedir. Toplam maliyetler içinde, işçilik maliyetinin yüzde 10-15 gibi düşük bir düzeyde seyretmesi de bu eğilimi destekler görünmektedir. Buna karşın, üst düzey yöneticilerin gelişmiş ülkelerdeki maliyetlerinin hızlı artışı, uluslararası yatırımcıların iyi eğitilmiş insan gücüne sahip gelişmekte olan ülkeleri tercih etmesine neden olmaktadır. Çok uluslu şirketler, dünya çapında rekabetin hızla arttığı ve ürün geliştirmesinde hizmet kalitesinin ön plana çıktığı bir ortamda, eğitimli ve yüksek becerili işgücüne sahip ülkeleri tercihe yönelmişlerdir (Çılbant, 2006). 30

Bu kapsamda yapılan çıkarım, ucuz işgücü arayan yabancı sermaye yatırımları için işgücü maliyetleri, doğrudan yabancı yatırım ile negatif bir korelasyona sahipken; daha teknoloji odaklı ve üst düzey işgücü yatırımı yapmak isteyen yabancı sermaye söz konusu olduğunda işgücü maliyeti faktörü, dış yatırım ile pozitif bir korelasyona sahip hale gelir. 3.3.5 Altyapı Ev sahibi ülkenin iletişimi, ulaşımı ve dağıtımı kolaylaştıracak gelişmiş bir altyapısının olması, doğrudan yabancı sermaye yatırımları için bir başka önemli belirleyici faktördür. Ülkede organize edilmiş sanayi bölgelerinin olması ve ulaşım ağının gelişmiş olması, yatırım kararlarını verirken etkili olmaktadır. Bunların yanı sıra ülkede enerji ve iletişim harcamaları paylarının yüksek olması, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını olumlu yönde etkilemektedir. Altyapıda ve insan sermayesinde yapılan iyileştirmelere, yerel piyasa yönlü doğrudan yabancı sermaye yatırımları daha büyük önem vermektedirler (Zhang, 2001). Bahsedilen gelişimlerin etkisiyle, çok uluslu firmalar yeniden şekillenerek ağ firmaları haline gelmiş ve yerel firmalar da bu ağın bir parçası olmuştur. Bazı sanayi kollarının ülkenin belirli bölgelerinde kendiliğinden veya devlet politikalarının sonucu olarak kümelenmesi ortaya sinerji çıkartabilecek ve yabancı firmaları da mıknatıs etkisi yle kendisine çekebilecektir. Rakipler, müşteriler ve tedarikçilerin coğrafi yoğunlaşması verimliliği ve uzmanlaşmayı artıracaktır. Rakip sanayi firmaları, yakınlarında kurulu olan üniversitelerin Ar-Ge harcamalarına katılırlar. Rakipler, sanayi araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde birbirleriyle düzenli bilgi alışverişinde bulunabilir ve işbirliği yapabilirler. Sanayinin coğrafi yoğunlaşması, doğrudan yabancı sermaye yatırımları kadar, yetenekli insanları ve diğer faktörleri de bu bölgeye çeker (Çılbant, 2006). Bunların yanında yatırım yapılacak bölgenin finansal altyapısına bakılacak olursa; finansal altyapı ve sermaye piyasaları oluşturma süreci, ödeme sistemi gibi yerel finansal hizmetlerin işlem maliyetini düşüren bir öğedir. Ayrıca bu süreç, yerel yönetim maliye bilgisine erişimi kolaylaştırır, böylelikle yabancı yatırımcının döviz kuru riskine maruz kalma seviyesi azalabilir. Yerel müşteriler bu sayede daha çok banka kredisi alabilir, endüstriyel makinelere veya kredi ile satın alınabilen daha pahalı ürünlere olan talep de artmış olur. Sonuçta finansal sektördeki bu değişim, 31

yabancı yatırımcının iş olanaklarını ve piyasa iştahını da çok daha yüksek seviyelere çeker (Bevan ve diğ, 2004). 3.3.6 Ekonomik büyüme Ekonomik büyüme, yıllık bazda GSMH nın büyüme oranı olarak tanımlanmaktadır. Ekonomik büyümenin doğrudan yabancı sermaye yatırımları üzerindeki etkisi tartışmalı bir konudur. Genel olarak kabul edilmiş büyüme hipotezine göre hızlı bir şekilde büyüyen ekonomiler, daha az ya da hiç büyümeyen ekonomilere kıyasla göreceli olarak daha iyi ve daha yüksek kar elde etme fırsatları sunmaktadır. Yüksek kar elde etme fırsatı da, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını büyüyen ekonomiye doğru çekmektedir. Doğrudan yabancı sermaye yatırımları, ileri teknolojinin gelişmiş ekonomilerden gelişmekte olan ekonomilere aktarmadaki önemli araçlardan bir tanesidir. Genel olarak gelişmekte olan ülkeler yeni buluşların, icatların ve dizaynların geliştirilmesinde gerekli olan altyapıya sahip değillerdir. Yabancı yatırımlarla yaşanan teknoloji yayılması, ev sahibi ülkenin diğer kesimlerinde de yerli yatırımcıları cesaretlendirecek ve verimliliklerini artıracaktır. İlave olarak yabancı yatırımcılar sermaye yapıları olarak güçlüdür, ayrıca uluslararası piyasada ödünç fon bulmada ve borçlanmada oldukça rahattırlar (Elbir, 2010). Benzer duruma iyi bir örnek, Lin in 2009 tarihli makalesinde verilmiştir. Buna göre, Tayvan daki firmaların doğrudan yabancı yatırım yapmalarının en önemli sebebi, mevcut pazarlarını genişletme arzularının yanında yeni pazarlar araştırıp geliştirme çabası içine girmiş olmalarıdır. Bu doğrultuda Tayvan da bulunan büyümekte olan firmalar, Çin deki daha ucuz maliyetli iş gücünü ve buradaki çok hızlı büyümekte olan yerel pazarın çekiciliğini görüp Çin e yatırım yapmaya başlamışlardır. Özellikle tekstil ve ayakkabı sektöründeki küçük ve orta büyüklükteki işletmeler, çeşitli avantajlar sağlamak amacıyla yatırımlarını Çin e kaydırmışlardır. Böylelikle Çin pazarı dışarı açılmaya devam etmiş, Tayvan da bulunan büyük işletmeler ise faaliyetlerini Çin de sürdürme kararı almışlardır. 32

3.4 Sigorta ile İlgili Faktörler 3.4.1 Ev sahibi ülkenin sigortaya olan talebi Ev sahibi ülkenin sigortaya olan talebini ölçmek için literatürde iki ana etken kullanılmaktadır. Bunlardan birincisi milli gelir iken, bir diğeri ise sermaye zenginliğidir. Moshirian, 1997 tarihli ABD sigorta sektöründe doğrudan yabancı yatırımı incelediği çalışmasında ABD de sigortaya olan talep ne kadar fazla ise, bu pazara girmek isteyen potansiyel yatırımcı sayısının da o oranda fazla olacağını savunur. Aynı çalışmasında sigortaya olan talebi ölçmek için sermaye zenginliğini esas almaktadır. Truett & Truett (1990) ve Outreville e (1996) göre ise, sigorta sektöründe talebi gösteren en önemli belirteçlerden biri milli gelirdir. Kişilerin net gelirlerinin yüksek olduğu gelişmiş ülkelerde, sigorta ürünlerine daha fazla miktarda talep oluşmaktadır. Uluslararası sigorta şirketleri, bazı Asya ülkeleri ve Türkiye gibi yükselen pazarları da yükselişte olan milli gelirleri nedeni ile hedef pazar olarak görmektedirler. Gözleme dayalı çalışmaların sonucu olarak, gelişmiş ülkeler gayri safi yurtiçi hasılanın %5 ila %10 arasını sigorta ürünlerine harcarken, bu oran gelişmekte olan ülkelerde daha düşük kalmıştır. Bu sonuçlara dayanarak Moshirian, 1999 tarihli bir diğer çalışmasında ise sigortaya olan talebi ölçmek için milli geliri etken olarak kullanmıştır. 3.4.2 Kaynak ülkede sigorta sektörü Moshirian ın çalışmasında yer alan ABD örneği ele alınacak olursa, bu ülkenin sigorta pazarında birçok yabancı sermayeli şirket yer almaktadır. ABD deki sigorta sektörünün doğrudan yabancı yatırım oranlarına bakılacak olursa %30 unu Büyük Britanya, %15 ini Almanya ve %12 lik oranı da İsviçre oluşturmaktadır. Bu durumda, kaynak ülkelerdeki sigorta sektörü büyüklüğünün doğrudan yabancı yatırımı etkilediği sonucuna varılabilmektedir. Bu ülkelerde, sigorta sektörünün büyüklüğünü ölçmenin en etkili yolu ise toplam sigorta primini belirteç olarak almaktır (Moshirian, 1997). 33

34

4. SINIFLANDIRILMIŞ FAKTÖRLERİN AÇIKLAMALARI Bu aşamada, literatürde doğrudan yabancı yatırım konusu ile ilgili taranmış olan makaleler gözetilerek hazırlanmış tablo incelenecektir. Ek B ile gösterilen tabloda yer alan faktörler, yapılan literatür taramasının yanında uzman görüşlerine başvurularak oluşturulmuştur. İlgili çizelgedeki faktörler, kaynağına göre beş ana başlıkta toplanmışlardır. Bu bölümde beş ana başlık altında bulunan faktörlerin kısa açıklamaları yer almaktadır. 4.1 Sosyo-Politik Faktörler Sosyo-politik faktörlerin altında beş adet faktör grubu düşünülmüştür: Güvenlik, Kalkınma seviyesi, Siyasi faktörler, Bürokrasi ve Sosyal yaşamı etkileyecek faktörler. 4.1.1 Güvenlik Bir adet faktör grubu ile ölçülmüştür: Ülkedeki kaos ortamı (suç ve yozlaşma oranı, dış karışıklık, dini gerilimler, etnik gruplar arasındaki gerilimler). Suç ve yozlaşma oranı: Ülkede işlenen suç sayısı göz önüne alınarak yozlaşma oranı ölçülür. Dış karışıklık: İlgili ülkeye karşı dışarıdan gelebilecek diplomatik baskılar, yardım kesintisi ya da ticari engeller gibi dış baskıların yanısıra ülke üzerinde oluşabilecek savaş baskısı, dış karışıklık ile ifade edilebilir. Dini çatışmalar: Medeni hukuk yerine din hukuku getirmeye çalışan katı dini görüşlü grupların diğer kesim üzerinde otorite kurmaya çalıştığı durumlarda ortaya çıkacak din temelli gerilimler ve bunun sonucu çıkabilecek çatışmalardır. 35

Etnik gruplar arasındaki çatışmalar: Irk, milliyet ya da dil farklılıklarından kaynaklanan etnik gruplar arasında oluşabilecek çatışmalardır (Busse & Hefeker, 2007). 4.1.2 Kalkınma seviyesi Beş adet faktör grubu ile ölçülmüştür: Eğitim seviyesi, demokrasi seviyesi, akademik araştırma seviyesi, kamu hizmetlerinin standardı ve hukuk sisteminin güvenilirliği. Eğitim seviyesi: Ülkede yaşayan halkın aldığı eğitimin ortalama seviyesi düşünülmüştür. Demokrasi seviyesi: Ülke vatandaşlarının devletin yönetiminde ne kadar eşit hakka sahip olduğunu gösterir. Akademik araştırma seviyesi: İnsan sermayesini gösterir, dolayısıyla ülkedeki genel kalkınma için anahtar konumdadır (Sun ve diğ, 2002). Kamu hizmetlerinin standardı: Vatandaşların devlet hizmetlerinden ne kadar yararlanabildiğini ve bunlardan memnun olup olmadığını ortaya koyar. Hukuk sisteminin güvenilirliği: Hukuk sisteminin gücünü ve tarafsızlığını ortaya koyar (Busse & Hefeker, 2007). 4.1.3 Siyasi faktörler Beş adet faktör grubu ile ölçülmüştür: Siyasi istikrar, politik risk, hükümetin teşvik politikaları, özelleştirme seviyesi ve ordunun siyaset üzerinde etkisi. Siyasi istikrar: Genellikle savaş, devrim, darbe veya siyasi çalkantı gibi durumlar sonucunda ülkedeki siyasi istikrar ya da istikrarsızlık belirlenilir (Lu & Yang, 2007). Politik risk: Edwards, 1990 tarihli makalesinde politik riski ölçmek için iki indisin var olduğunu belirtir: Politik değişkenlik (hükümetin değişme ihtimalini gösterir) ve politik şiddet olayları (suikast, şiddet içeren ayaklanma olayları ve politik sebepten doğan darbe sayısı). Bu çalışmada, politik riskin tanımı olarak hükümetin başta kalma süresindeki istikrar düşünülecektir. Bu duruma güncel bir örnek olarak ise Japonya nın 2006 yılından beri altı kez başbakan değiştirmesi verilebilir (www.ensonhaber.com, t.y). Hükümetin teşvik politikaları: Hükümetin özellikle ihracatı teşvik etmek için yaptığı ekonomik hamleleri içeren politikadır. 36

Özelleştirme seviyesi: Özel sektörün genişlemesi ve serbest piyasa koşullarına uygun hale getirilmesi durumudur (www.ekodialog.com, t.y). Ordunun siyaset üzerindeki etkisi: Ordunun hükümet üzerindeki söz sahipliğini gösterir. Hükümetin etkili bir biçimde çalışamamasına, dolayısıyla ilgili ülkenin yatırım açısından elverişsiz bir ortama sahip olmasına yol açabilir (Busse & Hefeker, 2007). 4.1.4 Bürokrasi Dört adet faktör grubu ile ölçülmüştür: Çalışma koşulları, sendikalılık oranı, vergi ve tarife düzenleme politikası ve kurumsal kimlik. Çalışma koşulları: Helleiner in 1989 tarihli makalesinde belirttiği gibi, bir ülkedeki tatil sayısından iş yapış usullerine kadar birçok faktör o ülkenin iş ortamını şekillendirir. Sendikalılık oranı: Yatırım yapılan ülkedeki çalışanların sendikalara üye olma oranını ve sendika sayısını baz alır. Vergi ve tarife düzenleme politikası: Yerel pazara penetre etmek amacı ile kurulacak bir fabrikanın yer seçiminden ziyade ithal edilmek üzere ürünler üreten bir fabrikanın yer seçiminde etkili olacak bir faktördür (Contractor, 1990). Yatırım yapılan ülkedeki hükümetin bu alanda sürdüreceği politika, ithalat ağırlıklı çalışan firmaların önünde ticari engeller oluşturabilir (Farrell ve diğ, 2004). Kurumsal kimlik: Önemi özellikle hükümet değişimlerinde yaşanabilecek bürokratik yapı değişimlerinde ortaya çıkar. Bu tip durumlarda, kurumsal kimlik ne kadar güçlü olursa geçiş evresi o denli düzgün yaşanır (Busse & Hefeker, 2007). 4.1.5 Sosyal yaşam Dört adet faktör grubu ile ölçülmüştür: Nüfus yoğunluğu, günlük yaşamın kolaylığı, işe ulaşım kolaylığı ve iklim. Nüfus yoğunluğu: Birim alanda yaşayan kişi sayısıdır (wikipedia.org, t.y). Günlük yaşamın kolaylığı: Günlük yaşamla ilgili akla gelebilecek her türlü hizmete (eğitim, sağlık, ulaşım) ne denli kolay ulaşılabileceğini gösteren metriktir (Canel & Karakaya, 1998). 37

İşe ulaşım kolaylığı: Çalışanın yaşadığı yer ile iş yeri arasındaki mesafe ve buna bağlı olarak yolda geçirdiği zamanın uzunluğu veya kısalığını gösterir. İklim: Ülkeye genel anlamda hakim iklim şartları düşünülecektir. Özellikle ilk yatırım sırasında yapılacak inşaatlar ve şantiyeler için iklim faktörü, öngörülmesi gereken risk unsurları arasında bulunur. 4.2 Ekonomik Faktörler Ekonomik faktörlerin altında dört adet faktör grubu düşünülmüştür: Sektörel faktörler, Altyapı ile ilgili faktörler, Yatırım ile ilgili faktörler ve Ekonomik gelişmişlik seviyesini gösteren faktörler. 4.2.1 Sektörel faktörler Üç adet faktör grubu ile ölçülmüştür: İşçilik maliyeti, işçilik kalitesi ve doğrudan pazar ile ilgili faktörler (pazarın büyüklüğü ve pazardaki talep miktarı, pazarın çekiciliği, yerli ve yabancı pazarın liberalleşmesi ve rekabet yoğunluğu). Maliyet: Maliyet faktörü, uluslararası alanda yatırım yapmayı düşünen firmalar için dikkate almaları gereken önemli bir unsurdur (Lu & Yang, 2007). Wu ve Strange, 2000 tarihli makalelerinde maliyet hesabının önemini ispat etmişler ve Çin de yatırım yapmış olan sigorta şirketlerinin yer seçiminde maliyetin belirli bir etkiye sahip olduğunu göstermişlerdir. Sigorta sektöründe maliyet nedir diye bakılırsa, yapılan poliçelerden gelecek hasarlar dışında sadece işçilik maliyeti söz konusudur. Kalite: Kalite faktörünün altında bu çalışmada yalnızca işçilik ele alınmıştır. Buna göre kalite faktörü, yatırım yapılan bölgedeki kalifiye işçi oranını gösterir. Pazarın büyüklüğü ve pazardaki talep miktarı: Birçok makalede birlikte ele alınan pazar büyüklüğü ve pazardaki talep miktarını ölçmek için kişi başına gayri safi yurtiçi hasıla kullanılacaktır (Giner & Giner, 2004; Na & Lightfoot, 2006; Sun ve diğ, 2002; Kolstad & Villanger, 2008). Pazarın çekiciliği: Erdal ve Tatoğlu na göre pazarın çekiciliği, kişi başına gayri safi yurtiçi hasılanın büyüme oranına bakılarak karar verilen bir faktördür (2002). 38

Yerli ve yabancı pazarın liberalleşmesi: Yabancı yatırımcı tarafından tercih edilen bir durum olan piyasadaki fiyat ve ticari serbesti anlamına gelir (Bevan ve diğ, 2004). Rekabet yoğunluğu: DYY yapılan pazarın ne kadar rekabetçi olduğunu anlatan göstergedir. Bu pazarda uzun süre yaşayamayan veya birleşmelere giden firma örnekleri, o sektördeki rekabetin bir anlamda göstergesidir. 4.2.2 Altyapı Dört adet faktör grubu ile ölçülmüştür: Ulaşım olanakları, iletişim sistemlerinin gelişmişliği, enerji kaynaklarının güvenilirliği ve teknoloji seviyesi. Ulaşım olanakları: Dış yatırım yapılan ülkenin ulaşım olanakları ve ulaşım maliyetleri düşünülecektir (Canel & Karakaya, 1998). İletişim sistemleri, enerji kaynakları ve teknoloji seviyesi gibi faktörler son yıllarda uluslararası şirketlerin yatırım yaptıkları ülkede özellikle önem verdikleri altyapı faktörleridir (Narula & Danning, 2000; Bevan ve diğ, 2004). 4.2.3 Yatırım Dört adet faktör grubu ile ölçülmüştür: Döviz kurundaki dalgalanmalar, faiz oranlarının seviyesi, enflasyon seviyesi ve yatırımın geri dönüş oranı (ROI). Döviz kurundaki dalgalanmalar: Ana ülke ile ev sahibi ülke arasındaki efektif döviz kuru oranındaki dalgalanmalar anlaşılacaktır. Faiz oranlarının seviyesi: Bankalar tarafından belirlenen ortalama faiz oranlarına bakılacaktır. Enflasyon seviyesi: Dış yatırım yapılan ülkedeki belirli tüketim mallarına bakılarak belirlenir ve ekonomik istikrarı gösterir (Asiedu, 2002). Yatırımın geri dönüş oranı (ROI): Yatırımın geri dönüş oranı ya da bir başka deyişle sermaye maliyeti, literatürde yatırımcının yatırdığı sermayenin minimum getiri oranı olarak tanımlanmaktadır (Moshirian, 1999). 4.2.4 Ekonomik gelişmişlik seviyesini gösteren faktörler Beş adet faktör grubu ile ölçülmüştür: Dışa açıklık seviyesi, ekonomik büyüme oranı, cari hesap durumu, ortalama maaş seviyesi ve gayri safi yurtiçi hasıla. 39

Dışa açıklık seviyesi: Erdal ve Tatoğlu nun 2002 tarihli çalışmalarında dışa açıklık seviyesi, ihracat miktarının ithalat miktarına oranı olarak ölçülmüştür. Bu çalışmada da aynı bakış açısı kullanılacaktır. Ekonomik büyüme oranı: Gayrisafi yurtiçi hasılanın büyüme oranı ile ölçülür (Wint & Williams, 2002). Cari hesap durumu: Bir ülkenin cari hesap durumu, cari işlemler bilanço fazlası ile cari hesap açığı arasındaki fark olarak bulunur (Schneider & Frey, 1985). Günümüzde en iyi cari hesap durumuna sahip olan ülkelerden biri olan Çin in 2010 itibariyle 305,4 milyar dolar cari hesap fazlası mevcuttur (www.chinability.com, t.y). Ortalama maaş seviyesi: Bankacılık ve sigortacılık, diğer bir deyişle finans sektöründeki çalışanların ortalama maaş seviyeleri göz önünde bulundurulacaktır. Gayri safi yurtiçi hasıla: Kişi başına düşen milli gelir düşünülecektir. 4.3 Kaynak Ülke ile İlgili Faktörler Kaynak ülke ile ilgili faktörlerin altında dört adet faktör grubu düşünülmüştür: Karşılıklı ticaret, kaynak ülke ile ev sahibi ülke arasındaki ilişkiler, yönetimsel benzerlik, kültürel benzerlik ve ekonomik benzerlik. Karşılıklı ticaret: İki ülke arasındaki ticari faaliyetin boyutu söz konusudur. Kaynak ülke ile ev sahibi ülke arasındaki ilişkiler: İki ülke arasında ticari, siyasi ve ekonomik anlamda oluşmuş olan her türlü ilişki düşünülecektir. Yönetimsel benzerlik: Ghemawat (2001) tarafından politik mesafe olarak da adlandırılan yönetimsel benzerlik, kaynak ülke ile ev sahibi ülke arasındaki bürokratik, politik ve iş yapış yapıları arasındaki benzerlik ve farkları gösterir. Kültürel benzerlik: Yatırımın yapıldığı ana ülke ile ev sahibi ülke arasındaki kültürel benzerlik ve farklar anlaşılacaktır. Özellikle firmalar arasında yapılacak ortaklık ve birleşme anlaşmalarını etkileyecek bir faktördür. Ekonomik benzerlik: Ev sahibi ülke ile yatırımın yapıldığı ana ülke arasındaki ekonomik benzerlik, literatürdeki çalışmalarda kendine fazla yer edinmiş bir konu değildir (Mitra & Golder, 2002). Ekonomik benzerlik deyince, ülkelerdeki ekonomik uygulamalar ve kişi başına düşen milli gelirler karşılaştırılacaktır. 40

4.4 Sigortacılık ile İlgili Faktörler Sigortacılık ile ilgili faktörlerin altında dört adet faktör grubu düşünülmüştür: Ev sahibi ülkede sigortaya olan talep, kaynak ülkede sigorta sektörünün durumu, sigorta bilinci ve Risk faktörleri (deprem, terör, sel/seylap). Ev sahibi ülkede sigortaya olan talep: DYY yapılan ülkede sigortaya olan talep, bir başka deyişle ev sahibi ülkenin pazarının büyüklüğü akla gelecektir. Kaynak ülkede sigorta sektörünün durumu: DYY yapan kaynak ülkedeki sigortacılık seviyesi ve sigorta pazarının büyüklüğü düşünülecektir. Sigorta bilinci: DYY yapılan ev sahibi ülkede yaşayan vatandaşların ortalama sigorta bilinci düşünülecektir. Risk faktörleri: Literatürde taranan makalelerde faktör olarak yer almayan risk faktörleri, DYY yapacak uluslararası bir sigorta şirketi tarafından göz önünde bulundurulması gereken önemli bir etkendir. Bu makalede risk faktörleri içerisinde sel/seylap, deprem ve terör gibi doğal afetler düşünülecektir. 41

42

5. UYGULAMA Bu çalışmada, SuperDecisions programı yardımıyla sigortacılık sektörü için doğrudan yabancı yatırım kararlarının belirlenmesine yönelik bir ANP (Analytical Hierarchy Process Analytical Network Process) modeli kurulmuştur. Geliştirilen bu ANP modeli sayesinde, sigortacılık sektöründe faaliyet gösteren firmalar için dış yatırım yaparken hangi hususların göz önüne alınması gerektiği konusunda önerilerde bulunulacaktır. Böylelikle yatırımı yapacak firmanın birden fazla alternatiften hangi lokasyona dış yatırım yapmasının uygun sonucu vereceğini görmek amaçlanmaktadır. Özet olarak uygulama için SuperDecisions programı ile kurulan ANP modelinde, bir önceki bölümde sınıflandırılmış olan faktörlerin her birinin bir diğeri ile ilişkisi olup olmadığı analiz edilecektir. Eğer bir ilişki var ise, bu ilişkinin derecesi puanlandırılmış olup buna göre bir limit matris oluşturulacaktır. Limit matris yardımı ile her bir faktörün öncelik puanı SuperDecisions programı tarafından hesaplanacaktır. Böylelikle tüm faktörlerin dış yatırıma olan etkileri gözlenebilecektir. Bu model kurulurken kullanılan ANP yöntemini anlayabilmek için, Saaty nin geliştirmiş olduğu ANP nin de bir türevi olduğu AHP yöntemini açıklamak gerekir. 5.1 AHP Yöntemi AHP, çok kriterli bir karar verme yöntemi olup birçok alternatiften birini seçmek için kriterleri birbirleriyle karşılaştırarak sonuca yaklaşan bir metottur (Saaty & Vargas, 1991). AHP yönteminin Saaty tarafından ortaya atılmasının temel nedenlerinden biri, kompleks durumlarda karar verme sürecini en basit hale indirgemekti. Yanlış kararlar sonucu ortaya çıkabilecek anlaşmazlıkların ve bu çatışmaların çözümünün barış içinde bir arada yaşama ve başarılı ilişkilerin anahtarı olduğunu düşünen Saaty, 43

iyi bir karar oluşturma sürecinin aynı zamanda farklılıkları çözümlemek amacıyla yaratıcı yaklaşımlar getirmesi gerektiğini savunmaktadır. Buna göre Saaty, kurulacak modelin şu özelliklere sahip olması gerektiğini belirtmektedir (1994): Yapısal olarak sade olmalı, Hem grup hem bireylere uyarlanabilir olmalı, Sezgilerimize ve genel düşünce yapımıza uygun olmalı, Fikir birliği oluşturmaya yatkın olmalı, ve Aşırı uzmanlaşma gerektirmeyen bir yapıya sahip olmalı. Karar verme süreci ile ilgili olarak AHP yöntemi aşağıdaki adımlar ile özetlenebilir (Marinoni, 2004). 1) Öncelikle hiyerarşik olarak bir model veya birbirine bağlı çevrimlerden oluşan bir sistem kurulur. 2) Konu ile ilgili yargılar; düşünceleri, algıları ve duyguları yansıtacak biçimde belirtilir. 3) Bu yargılar anlamlı sayılar ile gösterilir. 4) Hiyerarşik modelde bulunan faktörlerin önceliğini hesaplamak için üçüncü adımda elde edilen sayılar kullanılır. 5) Çıkan sonuçlar kullanılarak kapsamlı bir değerlendirme yapılır. 6) Yargıda oluşabilecek farklılıkları analiz etmek için duyarlılıklara bakılır. Saaty (1977) ve Saaty & Vargas ın (1991) çalışmalarında yer verdikleri bu yöntemde faktörler arasındaki sayısal ilişki 1 ve 9 arasındaki değerlerden oluşmakta olup, 1 değeri her iki faktörün eşit derecede öneme sahip olduklarını, 9 değeri ise bir faktörün diğerine göre çok daha fazla önemli olduğunu belirtmektedir. Daha önce de belirtildiği üzere AHP yönteminde, karar verme aşamasına geçmeden önce kriterler arasındaki ilişkinin karakteristiği belirlenmelidir. Ancak gerçek hayatta karşılaşılan problemler göz önüne alınırsa, değerlendirme kriteri olarak genellikle bağımlı ve geri beslemeli bir ilişki ortaya çıkacaktır. Karar verme problemlerinin derinliği ve ölçek değişimi ile birlikte bu iki özelliği içeren ilişki daha da kompleks bir yapı haline gelecektir (Ming-Lang ve diğ., 2009). Bu nedenle Saaty (1996), hem 44

geri besleme hem de bağımlılık ilişkilerini dikkate alan yeni bir analiz üzerine odaklanmış ve böylelikle ANP (Analytical Network Process) yöntemini geliştirmiştir. 5.2 ANP Yöntemi ANP, AHP gibi çok kriterli bir karar verme yöntemi olup, karar vericiler tarafından durum analizi yapmakta kullanılan ve bunu yaparken en kapsamlı çerçeveyi oluşturan bir yöntemdir. ANP, Thomas L. Saaty tarafından geliştirilen AHP ye göre daha genel bir yöntem olma özelliğindedir. Bu yöntemin AHP den temel farkı, faktörler arasında geri besleme çevrimlerinin oluşturulmasına imkan sağlamasıdır. Böylelikle karar modelleri oluşturulurken; amaçlar, alternatifler ve kriterler içerisinde kompleks ağ yapıları kurularak, her bir faktörün diğerine olan etkisi göz önünde bulundurulabilmektedir. ANP yönteminin AHP ile karşılaştırıldığında asıl güçlü yönü ise, modeli kurarken hiyerarşik bir yapı kullanmak yerine insani yargılara yer veren oran ölçeği yöntemini kullanmasıdır. Bu sayede olası tüm etkileşimlere yer vererek en iyi tahmine ulaşmayı sağlamaktadır (Gülsün ve diğ., 2008). Saaty, 2001 yılındaki çalışmalarında AHP nin birçok farklı uygulama alanındaki karar-verme süreçleri içerisinde kullanılmasına karşın, araştırmalarda ANP yöntemi sayesinde ulaşılan yeni sonuçların fayda ve önemine vurgu yapmaktadır. Partovi ise yer seçimi ile ilgili yapılan çalışmalarda ANP nin çoklukla kullanıldığını örnek göstermektedir (2006). Önüt S. ve diğ., 2008 tarihli çalışmasında ANP yöntemi aracılığıyla oluşturulan bir karar verme sürecini aşağıdaki dört adım ile özetlemiştir: 1. Problemin Tanımlanması ve Modelin Kurulması: Bu aşamada karar verme problemi açık bir şekilde tanımlanmalı ve ağ şeklinde rasyonel bir biçimde ayrıştırılmalıdır. Bu yapı, beyin fırtınası ya da diğer ayırma metotları vasıtasıyla karar vericilerin fikirlerinden yararlanılarak elde edilebilir. 2. İkili Karşılaştırma Matrisleri ve Öncelik Vektörleri: ANP de, AHP de olduğu gibi kararı etkileyen tüm faktörler ikili karşılaştırmalara tabi tutulur, böylelikle faktörlerin önem ağırlıkları belirlenir. Karar vericiler, ikili karşılaştırmalarda seri şekilde bir takım sorulara cevap vererek iki faktörü aynı zamanda karşılaştırır ve bunların hedefe olan katkılarının nasıl olduğunu 45

belirler. ANP de ikili karşılaştırma matrislerinin oluşturulması ve göreceli önem ağırlıklarının belirlenmesinde AHP de olduğu gibi Saaty tarafından önerilen 1-9 önem skalası kullanılır. Saaty, rastlantısal olarak 1/9, 1/8, 1/7,, 1,, 8, 9 ölçeklerini kullanarak bir ters matris oluşturmuştur. Bu ölçeklerin tanımı şu şekilde yapılmıştır. 1: eşit öneme sahip, 3: hafif derecede daha önemli, 5: kuvvetli öneme sahip, 7: çok kuvvetli ya da ispat edilmiş bir öneme sahip, 9: aşırı önemli. Buna karşın 1/3, 1/5 vs. gibi rasyonel değerler ise daha az öneme sahip, kuvvetlice daha az öneme sahip vs. anlamına gelmektedirler. AHP de olduğu gibi ANP de de ikili karşılaştırmalar bir matris çatısı altında yapılır ve lokal öncelik vektörü Aw = λ max * w denkleminin çözülmesi ile elde edilen öz vektör ile belirlenir. Burada A ikili karşılaştırma matrisi, w öz vektör, λ max ise A nın en büyük özdeğeridir. Saaty, w nın yaklaşık çözümü için normalleştirme algoritmasını önermiştir. 3. Süpermatris Oluşumu: Süpermatrisin genel yapısı Markov zinciri prosesine benzerdir. Birbirine bağımlı etkilerin bulunduğu bir sistemde global önceliklerin elde edilmesi için, lokal öncelik vektörleri süper-matris olarak bilinen bir matrisin sütunlarına tahsis edilerek yazılır. Sonuç olarak, bir süpermatris gerçekte parçalı bir matristir ve buradaki her bir matris bölümü bir sistem içindeki iki faktör arasındaki ilişkiyi gösterir. Bir karar sistemindeki bileşenlerin C k, k=1,2,.n olduğunu ve her k bileşeninin m k tane elemanının bulunduğunu ve elemanların e k1, e k2,.., e kmk olduğu düşünülecek olursa, 2. adımda bulunan yerel öncelik vektörleri elemanlar arasındaki etki akışına göre süpermatris içinde uygun yerlere yerleştirilirler. Süpermatrisin standart formu Şekil 5.1 de gösterildiği gibidir. Elementlerin birbiri üzerindeki uzun dönemli görece etkileri süpermatrisin kuvveti alınarak belirlenir. Önem ağırlıklarının bir noktada eşitlenmesini sağlamak için süpermatrisin (2k+1). kuvveti alınır, burada k rastgele seçilmiş büyük bir sayıdır ve elde edilen yeni matris limit süpermatris olarak isimlendirilir. Limit süpermatris de ağırlıklandırılmış süpermatrisle aynı formdadır, yalnız limit süpermatriste bütün sütun değerleri aynıdır. Süpermatris oluşturulmasına örnek olarak üç seviyeli amacı, kriterleri ve alternatifleri olan bir hiyerarşi ele alınacak olursa ve bu hiyerarşide kriterlerin 46

Şekil 5.1: Standart bir süpermatris formu. kendi üzerinde bağımlılıkları olduğu kabul edilirse, bu ifadenin süpermatristeki gösterimi aşağıdaki gibi olur. Şekil 5.2: Üç seviyeli hiyerarşinin süpermatristeki görünümü. Bu matriste W 21 amaca göre kriterlerin öncelik vektörleri, W 22 kriterler arasındaki bağımlılıkların öz vektör matrisi ve W 32 ise kriterlere göre alternatiflerin öz vektör matrisidir. 4. En İyi Alternatifin Seçilmesi: Limit süpermatris ile alternatiflere veya karşılaştırılan faktörlere ilişkin önem ağırlıkları belirlenmiş olur. Seçim probleminde en yüksek önem ağırlığına sahip olan alternatif en iyi alternatif, 47

ağırlıklandırma probleminde ise en yüksek önem ağırlığına sahip olan faktör, karar sürecini etkileyen en önemli faktördür. 5.3 Sigorta ve Sigortacılık Sektörü Bu çalışmadaki uygulama, sigortacılık sektörünün dinamikleri göz önünde bulundurularak yapılacaktır. Öncelikle sigorta ile ilgili tanımlara bakılacak olursa sigorta, risklerin gerçekleşmesi sonucu doğabilecek zararları gidermek için kullanılan mali araçtır. Sigorta sözleşmesi, sigorta yapılması için hukuken gerekli sözleşmedir. Sigorta şirketi, sigorta işlerinin yönetilmesi, işletilmesi, satışı ile ilgilenen şirkettir. Sigortacılık, bu işlerle ilgilenen meslektir (wikipedia.org, t.y). İnsanların tüm varlık ve girişimleri, risk (riziko) adı verilen belirsizliklerin tehdidi altındadır. Sigorta, risklerin gerçekleşmesi halinde doğan zararı karşılar, böylece geleceğin maddi açıdan belirli hale gelmesini sağlar. Sigorta kişi ve kurumlara güven sağlar, böylece geleceğin planlanmasını mümkün kılar, girişimciliği teşvik eder (wikipedia.org, t.y). Çalışmada sigortacılık sektörünün kullanılacak olmasının başlıca sebepleri, bu sektörde değişkenlerin çok fazla olmasının yanı sıra bu değişkenlerin her dönemde sektöre etkilerinin farklılaşabilmesidir. Bu nedenle bir ülkeye yatırım yapacak yabancı kaynaklı özel veya tüzel kişiler, yatırım kararını vermeden önce birçok faktörü göz önünde bulundurmalı ve yatırım yapılacak dönemin dinamikleri mutlaka çok iyi gözlemlenerek her bir faktörün önemi en iyi şekilde incelenmelidir. Yatırım yapılacak ülkelerden birinin Türkiye seçilmesinin başlıca nedeni ise, dünyada kişi başına düşen yıllık sigorta primi harcaması 600 Amerikan Doları civarında iken, Türkiye de bu rakamın 120 Amerikan Doları mertebelerinde olmasıdır. Bu nedenledir ki, Türkiye de bulunan prim potansiyelini ve bu bakir alanı keşfedip görmeyi başaran birçok yabancı şirket özellikle son yıllarda ülkemize yatırım yapmayı sürdürmektedir. Ek olarak, Doğrudan Yabancı Yatırım alanında yapılan literatür araştırmasında, sigortacılık sektöründe yapılan çalışmaların fazla olmadığı görülmüştür. Dolayısıyla bu tez çalışmasında kurulacak modelin, gerçek hayatta yatırım yapmayı düşünen kişi 48

ve/veya kurumların hangi faktörleri ne şekilde kullanmaları gerektiği konusunda bir rehber olacağı düşünülmektedir. 5.4 Uygulama 5.4.1 Amacın belirlenmesi ve problemin analizi Bu çalışmada yapılacak uygulamanın amacı, Avrupa da yerleşik bir sigorta şirketinin başka bir ülkeye Doğrudan Yabancı Yatırım uygularken hangi faktörleri ele alması gerektiğini ve bu faktörlerden hangilerinin yapılacak yatırımın sonuçlarını daha fazla etkileyeceğini görmektir. Yatırım yapılacak ülke alternatifleri olarak Malezya ve Türkiye seçilmiş olup, uygulama sonucunda iki ülke çalışmada yer alan faktörler açısından kendi arasında karşılaştırılacak ve hangi ülkeye yatırım kararı almanın daha olumlu olduğu gözlenebilecektir. 5.4.2 Faktörlerin belirlenmesi Uygulama için daha önce tezin içerisinde gruplandırılan faktörler kullanılacaktır. Bu faktörleri tekrar özetlemek gerekirse; A. Sosyo-politik Faktörler 1. Güvenlik a. Suç ve yozlaşma oranı b. Dış karışıklıklar c. Dini çatışmalar d. Etnik gruplar arasındaki çatışmalar 2. Kalkınma Seviyesi a. Eğitim seviyesi b. Demokrasi seviyesi c. Akademik araştırma seviyesi d. Kamu hizmetlerinin standardı e. Hukuk sisteminin güvenilirliği 3. Siyasi a. Siyasi istikrar b. Politik risk 49

c. Hükümetin teşvik politikaları d. Özelleştirme seviyesi e. Ordunun siyaset üzerindeki etkisi 4. Bürokrasi a. Çalışma koşulları b. Sendikalılık oranı c. Vergi ve tarife düzenleme politikası d. Kurumsal kimlik 5. Sosyal Yaşam a. Nüfus yoğunluğu b. Günlük yaşamın kolaylığı c. İşe ulaşım kolaylığı d. İklim B. Ekonomik Faktörler 1. Sektörel a. İşçilik maliyeti b. İşçilik kalitesi c. Pazarın büyüklüğü ve pazardaki talep miktarı d. Pazarın çekiciliği e. Yerli ve yabancı pazarın liberalleşmesi f. Rekabet yoğunluğu 2. Altyapı a. Ulaşım olanakları b. İletişim sistemlerinin gelişmişliği c. Enerji kaynaklarının güvenilirliği d. Teknoloji seviyesi 3. Yatırım a. Döviz kurundaki dalgalanmalar b. Faiz oranlarının seviyesi c. Enflasyon seviyesi d. Yatırımın geri dönüş oranı (ROI) 4. Ekonomik Gelişmişlik a. Dışa açıklık seviyesi 50

b. Ekonomik büyüme oranı c. Cari hesap durumu d. Ortalama maaş seviyesi e. Gayri safi yurt içi hasıla C. Kaynak Ülke ile İlgili Faktörler 1. Karşılıklı ticaret 2. Kaynak ülke ile ev sahibi ülke arasındaki ilişkiler 3. Kültürel benzerlik 4. Yönetimsel benzerlik 5. Ekonomik benzerlik D. Sigortacılık ile İlgili Faktörler 1. Ev sahibi ülkede sigortaya olan talep 2. Kaynak ülkede sigorta sektörünün durumu 3. Sigorta bilinci 4. Risk faktörleri (deprem, terör, sel/seylap) Bu şekilde ana faktör ve alt faktör kümeleri ile kurulan model ve faktörler arasındaki ilişki Şekil 5.3 te görülebilmektedir. 51

Şekil 5.3: SuperDecisions programı ile kurulan model. 52

5.4.3 İkili karşılaştırmaların yapılması Şekil 5.3 te görülen model kurulduktan sonra, ikili karşılaştırma matrislerini ortaya çıkarmak için sigorta sektörünün çalışanları arasından seçilmiş üç uzman kişi tarafından sorular tek tek yanıtlanmıştır. Bu aşamada üç kişiden oluşan bir uzman grup, bilgisayar ekranının perdeye yansıtılarak gösterildiği bir odada ortak kararlara varabilmek adına kişiler arasında fikir birliği sağlanana kadar sorular hakkında fikir beyanında bulunmuşlardır. Böylelikle her bir soru için uzmanlar tek bir yanıtta ortak karara varabilmişlerdir. Her bir seans yaklaşık ikişer saat sürmüş olup, çalışma toplam 3 günde tamamlanmıştır. Çalışmada sorulan sorulara ilişkin bazı örnekler aşağıdaki Şekil 5.4 ve Şekil 5.5 te verilmiştir: Şekil 5.4: SuperDecisions programında yapılan ikili karşılaştırmalar (birinci örnek). SORU = Doğrudan yabancı yatırım yapılacak ev sahibi ülkenin sendikalılık oranı mı, vergi ve tarife düzenleme politikası mı o ülkenin kurumsal kimliği üzerinde daha etkilidir? Ve ne ölçüde? Şekil 5.5: SuperDecisions programında yapılan ikili karşılaştırmalar (ikinci örnek). 53

SORU = Doğrudan yabancı yatırım yapılacak ülkelerden Türkiye mi, Malezya mı işçilik kalitesi bakımından yatırım yapmaya daha uygundur? Ve ne ölçüde? 5.4.4 Tutarlılıkların irdelenmesi Kurulan modelin içerisinde bulunan her bir grupta yer alan alt faktörler arasında yapılan ikili karşılaştırmalar sonucunda uzmanlar tarafından ortaya konan ortak görüş ile yapılan puanlama, Şekil 5.6 daki grup matrisi oluşturmaktadır. Bu matriste her bir faktörün bir diğer faktör ile olan ilişkisi sayısal olarak açıkça ortaya konmuştur. Sonuç olarak, bu matrisin kendi içerisinde bir tutarlılık oranı oluşur. Bir başka deyişle, matrisi oluşturan veriler kendi içerisinde tutarlı değillerse bu durumu matrisin tutarlılık oranına bakarak tespit etmek mümkündür. Her matrisin ideal açıdan tutarlılık oranının 0,10 dan küçük olması beklenir (Saaty, 2001b). Buna göre, ortaya çıkan tüm matrislerin tutarlılık oranları incelenmiş olup, girilen yanıtlarda gerekli düzeltmeler yapılarak bu oranların < 0,10 mertebesinde olmaları sağlanmıştır. Şekil 5.6: Soru grubu matrisi. 5.4.5 Sonuçlar Yapılan ikili karşılaştırmalar sonucunda, SuperDecisions programı tarafından her bir faktör için öncelik puanları hesaplanmıştır. Bu puanlara göre her bir faktör grubunda hangi ana faktörlerin ve hangi alt faktörlerin diğerlerine göre öne çıktığı belirlenecektir. Öncelikle programa faktörler arasındaki ilişkiyi temsil eden sayı değerleri girilmiştir. Bundan sonra yapılan hesaplamalar sonucunda artık faktörler arasındaki öncelikler 54

analiz edilir hale gelmiştir. Şekil 5.7 de görüldüğü üzere, SuperDecisions programında öncelik değerlerine bakıldığında iki adet sütun gözlenmektedir: Normalized by Cluster ve Limiting. Faktörlerin öncelikleri ilk sütun değerine göre değerlendirilecek olup, Limiting sütununda yer alan değerler ise Ek A da gösterilen limit matrisi oluşturmaktadır. Ana Faktörler için ortaya çıkan tablo aşağıda verilmiştir. % 7,1 % 15,98 % 39,48 % 37,43 Şekil 5.7: Ana Faktörler in öncelik puanları ve yüzdelik dilimleri. Buna göre, yatırımcının diğer iki ana faktöre göre toplamda %77 lik etkiye sahip olduğu gözlenen Sosyo-Politik Faktörler ve Ekonomik Faktörler i yatırımı gerçekleştirme aşamasında daha fazla irdelemesi gerektiği gözlenmiştir. Sosyo-Politik Faktörler, bu çalışmada Güvenlik, Kalkınma Seviyesi, Siyasi, Bürokrasi ve Sosyal Yaşam olarak beş alt gruba ayrılmıştır. Şekil 5.8 de Güvenlik ile ilgili alt faktörlerin öncelik değerlerine bakılacak olursa, %30 eşik değerini geçmiş olan Dini Çatışmalar ve Suç ve Yozlaşma Oranı nın yatırımcının ev sahibi ülkede dikkat etmesi gereken konulardan olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu iki gerilim unsuru ile oldukça bağlantılı olup, her ikisini doğrudan tetikleyen Etnik Gruplar Arasındaki Çatışmalar da bir başka önemli faktördür. 55

% 11,12 % 23,22 % 34,60 % 31,06 Şekil 5.8: Güvenlik ile ilgili Faktörler in öncelik puanları ve yüzdelik dilimleri. Sosyo-Politik Faktörler içerisinde ikinci faktör grubu olan ülkenin Kalkınma Seviyesi ile ilgili alt faktörlerin öncelik puanları Şekil 5.9 da görülebilmektedir. Bu tabloya göre, yatırımın uygulanacağı ülkede özellikle Eğitim Seviyesi ve Demokrasi Seviyesi nin önemi diğer sosyo-politik faktörlere göre öne çıkmaktadır. Ülkede bulunan bilim adamlarına ve akademik araştırmaya yapılan destek ile ölçülen bir faktör olan Akademik Araştırma Seviyesi ise Eğitim ve Demokrasi Seviyeleri ni önemli ölçüde etkilemesi ve bu iki faktöre destekleyici olması açısından göz önünde bulundurulması gereken bir diğer etkendir. Şekil 5.10 da bulunan Siyasi Faktörler faktör kümesine bakıldığında, iki adet faktör yatırım kararlarında öne çıkmaktadır: Siyasi İstikrar ve Politik Risk. Adlarından anlaşıldığının tersine, bu çalışmada siyasi istikrar ülkedeki savaş, devrim veya darbe gibi siyasi ortamı büyük ölçüde etkileyerek istikrarsızlığa yol açan durumu ifade etmekte, politik risk ise daha çok hükümetin başta kalma ile ilgili istikrarı, bir başka deyişle siyasi ortamın ne kadar stabil olup olmadığını ölçmektedir. Şekil 5.11 de ise Bürokrasi ile ilgili Faktörler in öncelik puanlarına bakıldığında, dört alt faktör arasında neredeyse eşit bir dağılım gözükmektedir. Bunun başlıca nedeni her bir faktörün birbiri ile oldukça ilişkili olmasıdır. Buna rağmen bu dört 56

faktör arasından %25 barajını aşan ev sahibi ülkenin Sendikalılık Oranı ve Çalışma Koşulları, yatırım sırasında daha fazla irdelenmeleri gerekebilecek iki faktördür. Sosyal Yaşam ile ilgili alt faktörlerin dağılımına Şekil 5.12 de bakıldığında, yatırımcının fizibilite çalışmaları sırasında göz ardı edebileceği tek faktör olarak ev sahibi ülkenin iklim koşulları gözlenmektedir. % 10,95 % 16,13 % 29,69 % 18,91 % 24,32 Şekil 5.9: Kalkınma Seviyesi ile ilgili Faktörler in öncelik puanları ve yüzdelik dilimleri. Ana Faktörler içerisinde Sosyo-Politik Faktörler ile birlikte toplamda %77 lik dilimi oluşturan bir diğer faktör grubu ise Ekonomik Faktörler dir. Ekonomik Faktörler, bu çalışmada Sektörel, Altyapı, Yatırım ve Ekonomik Gelişmişlik Seviyesini Gösteren olarak dört alt gruba ayrılmıştır. Şekil 5.13 e bakıldığında Sektörel Faktörler arasındaki öncelik puanı dağılımları gözlenebilmektedir. Bu alt faktörler arasında beklenildiği üzere Pazarın Büyüklüğü ve Pazardaki Talep Miktarı, yatırımcı açısından öncelikli olarak irdelenmesi gereken ögedir. Bu doğrultuda ev sahibi ülkedeki sigorta pazarının mevcut büyüklüğünü ve pazarda açığa çıkmayı bekleyen prim potansiyelini bilmeyi arzulayacak olan yatırımcı, ileriki yıllarda pazarda oluşacak talep miktarını doğru bir biçimde 57

ölçebilirse yapacağı yatırımın geri dönüş oranını hesaplayabilecek, böylelikle bu yatırımın meyvelerini ne zaman toplayabileceğini görebilecektir. Şekil 5.14 te dış yatırım yapılacak ülkede altyapı ile ilgili unsurlardan özellikle İletişim Sistemlerinin Gelişmişliği ve Teknoloji Seviyesi faktörlerinin önem puanı neredeyse eşit düzeyde olup, diğer faktörlere göre fazlaca öne çıkmaktadırlar. Bu iki faktöre bakıldığında, bir ülkedeki teknoloji seviyesi ile o ülkenin iletişim sistem kalitesi arasında pozitif yönde doğrudan korelasyon ilişkisi olduğunu belirtmek gerekir. Şekil 5.15 te yer alan Yatırım ile İlgili Faktörler e bakıldığında, diğer tüm faktörlerden bağımsız bir şekilde yatırımcı açısından can damarı konumunda olan Yatırımın Geri Dönüş Oranı (ROI), %40 mertebesinde en üst düzey öneme sahip olarak çıkmıştır. %25 eşik değerine yakın diğer iki faktör Enflasyon ve Faiz Oranlarının Seviyeleridir. Karşılaştırmalar yapılırken bir ülkedeki enflasyon seviyesinin ve faiz oranlarının birbirine paralel oluştuğu düşünülmüştür. Ekonomik Gelişmişlik Seviyesi ni gösteren faktörler arasında genellikle düzgün bir dağılım gözlenmektedir. Özellikle %20 eşik değerini geçen Gayri Safi Yurt içi Hasıla ve Cari Hesap Durumu yatırımcı açısından önem kazanmaktadır. Gayri safi yurt içi hasıla, kişi başına düşen milli geliri göstermektedir. Dünyada en iyi göstergelerin Çin e işaret ettiği cari hesap durumu ise, ülkenin bilanço fazlası ile hesap açığı arasındaki fark olarak ölçülür. Her bir ana faktör ve alt faktör grubunun kendi içerisinde ikili karşılaştırmalarını tamamladıktan sonra, yatırımı yapmayı planlayan Avrupa menşeli sigorta şirketinin hangi ülkeye yatırım yapmasının daha elverişli ve uygun sonucu vereceği değerlendirilecektir. Yatırım yapılacak ülkeler olarak iki adet alternatif ülke seçilmiş olup, bunlar Türkiye ve Malezya dır. DYY yi etkileyen faktörlerin bu iki ülke için durumları her bir alt faktör için analiz edilmiş olup, bu analiz sonucunda çıkan bulgular SuperDecisions programına karşılaştırma verisi olarak girilmiştir. Özet olarak, Türkiye ye yapılacak bir yatırımın Malezya ya göre çok az farkla daha elverişli olacağı sonucu çıkmıştır. Ancak bu farkın yapılan karşılaştırmalarda oluşacak hata marjından dolayı ihmal edilebilir düzeyde olduğunu, dolayısıyla bu iki ülkenin neredeyse eşit yatırım olanaklarına sahip olduğu yorumu da yapılabilir. 58

% 7,00 % 9,22 % 34,00 % 18,37 % 31,41 Şekil 5.10: Siyasi Faktörler in öncelik puanları ve yüzdelik dilimleri. % 20,25 % 30,49 % 23,20 % 26,06 Şekil 5.11: Bürokrasi ile ilgili Faktörler in öncelik puanları ve yüzdelik dilimleri. 59

% 11,64 % 34,68 % 26,04 % 27,64 Şekil 5.12: Sosyal Yaşam ile ilgili Faktörler in öncelik puanları ve yüzdelik dilimleri. % 8,30 % 10,79 % 27,38 % 17,57 % 18,25 % 17,71 Şekil 5.13: Sektörel Faktörler in öncelik puanları ve yüzdelik dilimleri. 60

% 9,69 % 20,07 % 35,60 % 34,64 Şekil 5.14: Altyapı ile ilgili Faktörler in öncelik puanları ve yüzdelik dilimleri. % 13,25 % 22,02 % 39,32 % 25,41 Şekil 5.15: Yatırım ile ilgili Faktörler in öncelik puanları ve yüzdelik dilimleri. 61

% 10,53 % 17,98 % 28,69 % 19,11 % 23,69 Şekil 5.16: Ekonomik Gelişmişlik Seviyesini Gösteren Faktörler in öncelik puanları ve yüzdelik dilimleri. % 46,27 % 53,73 Şekil 5.17: Yatırım yapılacak alternatif ülkelerin öncelik puanları ve yüzdelik dilimleri. 62

6. GENEL SONUÇ VE ÖNERİLER Sigortacılık sektöründe doğrudan yabancı yatırım yapmayı planlayan bir firmanın kullanabileceği bir model geliştirilen bu çalışmada, öncelikle firmaların genel olarak uluslararası piyasalara nasıl girebildikleri sorusu irdelenmiştir. Bunu yapabilmek için, firmaların önünde ihracat ya da uluslararası bir firma ile ortaklık yapmak gibi yöntemlerden başka daha kompleks, dolayısıyla daha maliyetli ve riskli bir yol olan doğrudan yabancı yatırım yapma alternatifi mevcuttur. İşte bu nedenlerden dolayı, yatırım yapma kararını almış bir firmanın yatırım sürecini planlı ve sistematik bir biçimde yürütebilmesi adına bu çalışmada yer alan faktörlerin rehber niteliğinde olması düşünülmüştür. Daha sonra firmaların doğrudan yabancı yatırım kararını almalarının arkasındaki nedenlere ve bu kararın uygulanış şekillerine bakılmıştır. Firmaların yatırım kararını tetikleyen birçok iç ve dış faktör olduğu gözlenmiş olup, dış yatırım yapmanın nedenleri beş ana başlıkta toplanmıştır: Farklı kaynak arayışı, Yeni pazarlar arayışı, Yeni etkinlikler arayışı, Stratejik varlık ve kapasite arayışı ve (kaçış, destek ve pasif yatırımları kapsayan) Diğer motivasyonlar. Yatırımı yapacak firmanın bu kararı alması ile birlikte önündeki seçenek yelpazesi çok çeşitlidir. Buna göre firma, ortak yatırım yapma yoluna gidebileceği gibi satın alma yoluyla diğer firmalar ile birleşebilir veya stratejik işbirliklerine gidebilir, ya da özelleştirme yoluyla yatırımlar gerçekleştirebilir. Bu kararlardan her birisi çok ciddi yönetilmesi gereken süreçler içermekte olup, bu çalışmada yatırım kararını etkileyen faktörlerin hangi alana ne kadar etki yaptıkları incelenmiştir. Sigortacılık sektöründe doğrudan yabancı yatırım kararı alan bir firma için göz önünde bulundurulması gereken faktörler, bu çalışmada dört ana başlık altında gruplandırılmışlardır: Sosyo-politik Faktörler, Ekonomik Faktörler, Kaynak Ülke ile ilgili Faktörler ve Sigortacılık ile ilgili Faktörler. Yapılan geniş kapsamlı literatür 63

taramasının yardımıyla ana faktör grupları altındaki alt faktörler belirlenmiş olup, daha sonra belirlenen bu faktörlerden her birinin yatırım kararına etkisi incelenmiştir. Her bir faktörün yatırıma etkisini ölçebilmek için çalışmada Saaty tarafından geliştirilen ANP yöntemi kullanılmış olup, tüm faktörlerin birbirleri ile etkileşimlerini açıkça gösteren bir model oluşturulmuştur. Bu model, SuperDecisions programı kullanılarak bilgisayar ortamına aktarıldıktan sonra, faktörler arasında ikili karşılaştırmalar yapılmıştır. Bunun için sigortacılık sektöründe çalışan üç uzman kişiden meydana gelen bir grup oluşturulmuş ve her biri ikişer saat süren üç seans halinde çalışma tamamlanmıştır. Bu seanslarda kararlar kişiler arasında fikir birliğine varılana dek tartışarak alınmıştır. Bunun neticesinde üzerinde ortak karara varılan veriler SuperDecisions programına girilmiştir. Uygulama, Avrupa menşeili bir sigorta firmasının iki alternatif ülkeye (Malezya ve Türkiye) yatırım yapmasının söz konusu olduğu düşünülerek gerçekleştirilmiştir. Yatırım yapılacak alternatif ülkelerden birinin Türkiye seçilmesinin başlıca nedeni, Türkiye de kişi başına düşen yıllık sigorta primi harcamasının dünya ortalamasının neredeyse % 20 si civarlarında kalmış olmasıdır. Türkiye deki bu bakir alanı keşfedip görmeyi başaran birçok yabancı şirket özellikle son yıllarda ülkemize yatırım yapma kararı almıştır, ve diğer büyük şirketler de bu bölgeye olan yatırımlarını halen sürdürmektedir. Uygulama sonucunda, ana faktörler arasında özellikle Sosyo-Politik ve Ekonomik Faktörler, doğrudan yabancı yatırımı en fazla etkileyen faktörler olarak öne çıkmışlardır. Bunun başlıca sebebi olarak, bir ülkenin genel hatları ile durumunu ve büyük resmini çizerek ortaya koyan ve ülke riskini gösteren şartları, her zaman için en iyi şekilde o ülkenin sosyo-politik ve ekonomik şartlarının belirliyor olması gösterilebilir. Daha sonra bu iki ana faktör grubu altında yer alan alt faktör kümeleri de incelenmiş olup, her bir kümede hangi faktörün yatırım kararına etkisinin daha fazla olacağı üzerinde durulmuştur. Son olarak ise, Türkiye ve Malezya arasında yatırım kararı açısından bir karşılaştırma yapılmıştır. Çıkan sonuca göre, çalışma sırasında yapılabilecek ihmallerden dolayı bir hata marjı da bırakılarak Türkiye ye yapılacak bir yatırımın Malezya ya göre çok az farkla daha elverişli olabileceği yorumu yapılmıştır. 64

Ek olarak, ANP yönteminin öznel yargılar ile sonuca vardığı gerçeği göz önünde bulundurulursa, sorulara cevap veren grubun farklı uzman kişiler tarafından oluşması halinde aynı model ile mevcuttan farklı sonuçlara ulaşılabileceği dikkate alınmalıdır. Sigortacılık sektöründe doğrudan yabancı yatırım konusunu ANP yöntemi ile irdeleyen literatürde oldukça az sayıda çalışma bulunmakta olup, bu tezin temel amacı yabancı yatırım yapmayı amaçlayan firmalara rehber niteliğinde bir çalışma oluşturabilmektir. Aynı konuda daha sonra yapılacak çalışmalarda, bu tezde hazırlanmış olan faktör grupları ve alt faktörler kullanılarak farklı alternatif bölgelere yapılacak yatırımın bu faktörlerden nasıl ve ne derece etkilendiği hesaplanabilir. 65

66

KAYNAKLAR Alpar, C. & Ongun, T. (1987). Dünya Ekonomisi ve Uluslararası Özel Kuruluşlar: Az Gelişmiş Ülkeler Yönünden Değerlendirmesi. İstanbul, Türkiye Ekonomik Kurumu, s.107. Asiedu, E. (2002). On the Determinants of Foreign Direct Investment to Developing Countries: Is Africa Different?. World Development. Vol. 30, No. 1, pp. 107-119. Bevan A., Estrin S., Meyer K. (2004). Foreign Investment Location and Institutional Development in Transition Economies. International Business Review 13; 43-64. Busse M. & Hefeker C. (2007). Political Risk, Institutions and Foreign Direct Investment. European Journal of Political Economy, 23, 397 415. Candemir, A. (2006). Türkiye de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarını Etkileyen Faktörler: Bir Uygulama. İstanbul, Yased 12/53. Canel, C. & Karakaya, F. (1998). Underlying Dimensions of Business Location Decisions, International Management & Data Systems, 98/7, 321-329. Chen TJ. (1992). Determinants of Taiwan s Foreign Direct Investment: The Case of a Newly Industrializing Country. J Dev Econ; 39(2): 397-407. Contractor, F. (1990). Do Government Policies Toward Foreign Investment Matter? An Empirical Link Between National Policies and FDI Flows, Working Paper. Rutgers University. Çalışkan, Ö. (2005). Dünya Yatırım Raporu 2002 Çerçevesinde Doğrudan Yabancı Yatırımlar Üzerine Değerlendirmeler. Çelik, O. (1999). Şirket Birleşmeleri ve Birleşmelerde Şirket Değerlemesi, Turhan Kitabevi, Ankara. Çılbant, C. (2006). Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Türkiye Ekonomisi Üzerine Etkileri ve Sektör Analizi (Otomotiv). Celal Bayar Üniversitesi, Manisa, s.53). Demircan, H. (2003). Dünyada ve Türkiye de Yabancı Sermaye Yatırımları ve Stratejileri, Ankara: Başbakanlık. Dhingra, T., Singh T. & Sinha A. (2009). Location Strategy for Competitiveness of Special Economic Zones, Competitiveness Review: An International Business Journal, Vol. 19 No. 4. Dunning, J. H. (1993). Multinational Enterprises and the Global Economy, Addison-Wesley, New York. 67

Dunning, J. H. (1997). Multinational Enterprises and the Global Economy, Addison-Wesley, Wokingham, Berks, UK. Dunning J.H. & Narula, R. (2000). Industrial Development, Globalization and Multinational Enterprises: New Realities for Developing Countries. Oxford Development Studies, 28 (2), 141-167. Düzenli, C. (2006). Doğrudan Yabancı Yatırımların Gelişmekte Olan Ülke Ekonomilerine Etkileri: Serbest Bölgeler Açısından Bir Analiz, Isparta. EBRD. (2001). Bulgaria Investment Profile. Edwards, S. (1990). Capital Flows, Foreign Direct Investment and Debt Equity Swaps in Developing Countries. NBER working paper no. 3497. Cambridge, MA. NBER. Elbir, C. (2010). Yabancı Sermaye Hareketlerinin Ekonomik Büyümeye Etkisi: Türkiye Üzerine Bir Uygulama. Adana, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 27. Erdal, F. & Tatoglu, E. (2002). Locational Determinants of Foreign Direct Investment in an Emerging Market Economy: Evidence from Turkey, Multinational Business Review, Vol. 10, No. 1. Fallon G., Golov R. & Jones, A. (2000). Obstacles to Foreign Direct Investment in Russia, European Business Review, Volume 12, Number 4, pp. 187-197 Farrell, R., Gaston, N. and Sturm, J. (2004). Determinants of Japan s Foreign Direct Investment: An Industry and Country Panel Study, 1984 1998, J. Japanese Int. Economies; 18, 161-182. Frey, B.S. & Schneider, F. (1985). Economic and Political Determinants of Foreign Direct Investment, World Development, Vol. 13 No. 2, pp. 161-75. Galan J.I. & Gonzalez-Benito J. (2001). Determinant Factors of Foreign Direct Investment: Some Empirical Evidence, European Business Review, Volume 13 Number 5 pp. 269-278. Gazendam A., Hendrik, C. J. & Schlieker A. (2010). The high-performance insurer of the future, Accenture, p. 13. Ghemawat P. (2001). Distance Still Matters, Harvard Business Review, Vol. 79 No. 8, p. 137. Giner G. & Giner, J.M. (2004). An Interpretative Model of Foreign Direct Investment in China: An Economic Policy Approach, China Economic Review, 15, 268-280. Golder, P. & Mitra, D. (2002). Whose Culture Matters? Near-Market Knowledge and Its Impact on Foreign Market Entry Timing, Journal of Marketing Research, Vol. 39 No. 3, pp. 350-65. Grosse R. & Thomas, D.E. (2001). Country-Of-Origin Determinants Of Foreign Direct Investment In An Emerging Market: The Case Of Mexico. Journal of International Management; 7, 59-79. 68

Guimaraes, P., Figueiredo, O. & Woodward D. (2000). Agglomeration and the Location of Foreign Direct Investment in Portugal, Journal of Urban Economics 47, 115 135. Gülsün B., Önüt S., Tuzkaya G. & Tuzkaya U.R. (2008). An Analytic Network Process Approach for Locating Undesirable Facilities: An Example from Istanbul, Turkey, Journal of Environmental Management. 88, 970 983. Hanink, D.M. (1997). Principles and Applications of Economic Geography, John Wiley & Sons, New York. Harmancı, M. (2004). Çok Uluslu Şirketler ve Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları, Ankara: Türkiye Kalkınma Bankası. Hayter, R. (1997). The Dynamics of Industrial Location: The Factory, the Firm and the Production System, John Wiley & Sons, Chichester. Helleiner, G. K. (1989). Transnational Corporations and Direct Foreign Investment, Handbook of development economics, vol II (pp. 1441 1480). Amsterdam: Elsevier. Helms M.M., Raiszadeh F.M.E. & Varner M.C. (1995). Critical Issues to Consider When Developing Business Operations in Eastern Bloc Countries, European Business Review, Volume 95, Number 6 pp. 12 20. IFC. (1997). Foreign Direct Investment Lessons of Experience 5 İstanbul Sanayi Odası. (Ocak 2002). Uluslararası Doğrudan Yatırımlar ve Türkiye: Durum Tespiti ve Stratejik Plan, İstanbul. Jetro. (2000). White Paper on Foreign Direct Investment. Karluk, R. (2003). Uluslararası Ekonomi, Eskişehir: Beta Basım A.Ş. Kolstad, I. & Villanger E. (2008). Determinants of Foreign Direct Investment in Services, European Journal of Political Economy, 24, 518-533. Levis, M. (1979). Does Political Instability in Developing Countries Affect Foreign Investment Flow? An Empirical Examination. Management International Review, 19, 59 68. Li, D. & Moshirian F. (2004). International Investment in Insurance Services in the US, J. of Multi Fin. Manag. 14, 249-260. Liansheng, W. (1992). Foreign Direct Investment and Transnational Corporations A Review of Trade Theoretical Approaches. Memorandum from Department of Economics, University of Oslo No.26. Lightfoot, W.S. & Na, L. (2006). Determinants of FDI at the Regional Level in China, Journal of Technology Management in China, Vol. 1 No. 3, pp. 262-278. Lin, F. (2009). The Determinants of Foreign Direct Investment in China: The Case of Taiwanese Firms in the IT Industry, Journal of Business Research, Feng Chia University, Taiwan. 69

Lowengart, O. & Menipaz E. (2001). On the Marketing of Nations and Multinational Corporations: a Competitive Positioning Mapping, Management Decision, 39/4, 302-314. Lu, C. & Yang, C. (2007). An Evaluation of the Investment Environment in International Logistics Zones: A Taiwanese Manufacturer s Perspective, Int. J. Production Economics 107, 279 300. Malhotra S., Sivakumar K. & Zhu P. (2008). Distance Factors and Target Market Selection: the Moderating Effect of Market Potential, International Marketing Review, Vol. 26 No. 6, pp. 651-673. Marinoni, O. (2004). Implementation of the Analytical Hierarchy Process with VBA in ArcGIS, Computers & Geosciences, 637 646. Moosa, I. A. (2002). Foreign Direct Investment: Theory, Evidence and Practice, Palgrave Macmillan, New York. Moshirian, F. (1997). Foreign Direct Investment in Insurance Services in the United States, Journal of Multinational Financial Management, 7, 159-173. Moshirian, F. (1999). Sources of Growth in International Insurance Services, Journal of Multinational Financial Management, 9, 177-194. Mutlu, E. C. (1999). Uluslararası İşletmecilik, Beta Yayınları, İstanbul. Nigh, D. (1985). The Effect of Political Events on US Direct Foreign Investment: A Pooled Time-Series Cross Sectional Analysis. Journal of International Business Studies, 16, 1 17. Oğuz, A. A. (Ocak 2004). Yatırım Yeri Faktörünün DYSY Üzerindeki Etkisi ve Bir Yatırım Yeri Olarak Türkiye nin Analizi, Uzmanlık Tezi, Ankara, ss.71-73. Outreville J. F. (1996). Trade In Insurance In The Central America Common Market, World Econ. 19, 575 593. Özdemir, N. (2006). Türkiye nin ve Çin in Doğrudan Yabancı Yatırım Politikalarının Karşılaştırmalı Analizi, Eskişehir, s. 5. Partovi, F.Y. (2006). An Analytic Model for Locating Facilities Strategically. Omega 34, 41 55. Porcano T.M. (1993). Factors Affecting the Foreign Direct Investment Decision of Firms from and into Major Industrialized Countries, Multinational Business Review, 1,2; ABI/INFORM Global p. 26 Radbone I. & Wu, J. (2005). Global Integration and the Intra-urban Determinants of Foreign Direct Investment in Shanghai, Cities, Vol. 22, No. 4, p. 275-286 Saatçioğlu, C. (2006). Doğrudan Dış Yatırımlar ve Türkiye Saaty, T.L. (1977). A Scaling Method for Priorities in Hierarchical Structures, Journal of Mathematical Psychology, 15, 231 281. Saaty, T.L. (1980a). The Analytic Hierarchy Process Planning, Priority Setting, Resource Allocation. NY: Mcgraw-Hill. 70

Saaty, T.L. (1980b). The Analytic Hierarchy Process. NY: Mcgraw-Hill Book Co. Saaty, T.L. & Vargas, L.G. (1991). Prediction, Projection and Forecasting, Kluwer Academic Publishers, Dordrecht, 251pp. Saaty, T.L. (1994). Fundamentals of Decision Making and Priority Theory (1st ed.). Pittsburgh: RWS Publications. Saaty, T.L. (1996). Decision Making with Dependence and Feedback: The Analytic Network Process. Pittsburgh, PA: RWS Publications. Saaty, T.L. (2001a). Decision Making with Dependence and Feedback: The Analytic Network Process. RWS Publications, USA. Saaty, T.L. (2001b). The ANP for Decision Making and Forecasting with Dependence and Feedback. www.superdecisions.com. Seyidoğlu, H. (1994). Uluslararası İktisat. İstanbul: Güzem Yayıncılık. Seyidoğlu, H. (1999). Uluslararası İktisat. İstanbul: Güzem Yayıncılık; ss. 665-668. Seyidoğlu, H. (2003). Uluslararası İktisat. İstanbul: Güzem Yayıncılık; ss. 722. Strange R. & Wu, X. (2000). The Location Of Foreign Insurance Companies In China. International Business Review 9, 381-398. Sun Q., Tong W., Yu Q. (2002). Determinants of Foreign Direct Investment across China. Journal of International Money and Finance, 21, 79-113. Şatıroğlu, K.D. (1984). Çokuluslu Şirketler, AÜ SBF Yayınları, Ankara. Toptaş, M. (1996). Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Analizi, Ankara Üniversitesi. Truett D. B. & Truett L. J. (1990). The Demand For Life Insurance In Mexico And The United States: A Comparative Study, J. Risk Insur. 57, 321 328. T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı. (2010). 2010 Yılı Türkiye de Sigortacılık ve Bireysel Emeklilik Faaliyetleri Hakkında Rapor, Sigorta Denetleme Kurulu, Ankara. Ulgado F.M. (1997). Location Decision-making Characteristics of Foreign Direct Investment in the United States, International Business Review, Vol. 6, No. 3, pp. 271-293. UNCTAD. (1998). World Investment Report, Trends and Determinants. UNCTAD. (1999). World Investment Report 1999, Foreign Direct Investment and the Challenge of Development, United Nations, New York. UNCTAD. (2001). World Investment Report 2001, United Nations, New York. url-1: http://tr.wikipedia.org/wiki/n%c3%bcfus_yo%c4%9funlu%c4%9fu. Nüfus Yoğunluğu. Erişim: 15 Ekim 2011. url-2: http://tr.wikipedia.org/wiki/sigorta. Sigorta. Erişim: 23 Ocak 2012. url-3: http://www.genbilim.com/content/view/7971/190/. İlk Yap İşlet Devlet Metro Serüveni. Erişim: 8 Aralık 2011. url-4: http://www.chinability.com/currentaccount.htm. China's current-account balance 1982-2010. Erişim: 9 Ekim 2011. 71

url-5: http://www.ekodialog.com/konular/ozellestirme.html. Özelleştirme Nedir?. Erişim: 27 Eylül 2011. url-6: http://www.ensonhaber.com/japonya-5-yilda-6-basbakan-degistirdi-2011-08- 30.html. Japonya 5 Yılda 6 Başbakan Değiştirdi. Erişim: 27 Eylül 2011. url-7: http://www.genelbilge.com/dogrudan-yabanci-yatirimlar.html/. Doğrudan Yabancı Yatırımlar. Erişim: 26 Şubat 2012. Williams, D.A. & Wint, A.G. (2002). Attracting FDI to Developing Countries, A Changing Role for Government?, The International Journal of Public Sector Management, Vol. 15 No. 5, pp. 361-374. Yavan, N. (2006). Türkiye de Doğrudan Yabancı Yatırımların Lokasyon Seçimi Üzerine Uygulamalı Bir Araştırma, Ankara, s.50. Yuk H.P. & Zhang X. (1998). Determinants of Hong Kong Manufacturing Investment in China: A Survey, Marketing Intelligence & Planning, 16/4, 260-267. Zhang, K.H. (2001). What Explains The Boom of FDI in China, International Economics, 54(2), Mayıs, s. 251-273. 72

Ek A - LİMİT MATRİS 73

74

75

76

77

78

79

80