HAVZA YÖNETİMİ VE TÜRKİYE NİN SINIRAŞAN SU POLİTİKALARINA ETKİSİ



Benzer belgeler
AVRUPA BİRLİĞİ SU ÇERÇEVE DİREKTİFİ VE BU ALANDA TÜRKİYE DE YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR

Tablo : Türkiye Su Kaynakları potansiyeli. Ortalama (aritmetik) Yıllık yağış 642,6 mm Ortalama yıllık yağış miktarı 501,0 km3

T.C. DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI

Su Yapıları I Su Kaynaklarının Geliştirilmesi

Doğal Su Ekosistemleri. Yapay Su Ekosistemleri

TÜRKİYE DEKİ SU KAYNAKLARI YÖNETİMİNE İLİŞKİN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI

DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3

Su, evrende varolan canlı varlıkların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli olan en temel öğedir. İnsan kullanımı, ekosistem kullanımı,

AKDENİZ EYLEM PLANI SEKRETARYASI (AEP)

HAVZA KORUMA EYLEM PLANLARI EYLEMLERİ

Dünyadaki toplam su potansiyeli. Dünyadaki toplam su miktarı : 1,4 milyar km 3 3/31

ÇYDD: su, değeri artan stratejik bir nitelik kazanacaktır.

SULAMA VE ÇEVRE. Küresel Su Bütçesi. PDF created with pdffactory trial version Yrd. Doç. Dr. Hakan BÜYÜKCANGAZ

Fatih TOSUNOĞLU Su Kaynakları Ders Notları Su Kaynakları Ders Notları, Su Kaynakları Ders Notları

AVRUPA BİRLİĞİ ÇEVRE FASLI MÜZAKERE SÜRECİ

Sürdürülebilir Tarım Yöntemleri Prof.Dr.Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi

TÜRKİYE ÇEVRE POLİTİKASINA ÖNEMLİ BİR DESTEK: AVRUPA BİRLİĞİ DESTEKLİ PROJELER

Su Yapıları II. Yrd. Doç. Dr. Burhan ÜNAL. Yrd. Doç. Dr. Burhan ÜNAL Bozok Üniversitesi n aat Mühendisli i Bölümü

Su Kaynakları Yönetimi ve Planlama Dursun YILDIZ DSİ Eski Yöneticisi İnş Müh. Su Politikaları Uzmanı. Kaynaklarımız ve Planlama 31 Mayıs 2013

CEV 314 Yağmursuyu ve Kanalizasyon. Türkiye deki Atıksu Altyapısı ve Atıksu Mevzuatı

AB Çevre Mevzuatı Rıfat Ünal Sayman REC Türkiye Direktör Yrd.

ULUSAL HAVZA YÖNETİM STRATEJİSİ

SU KİRLİLİĞİ HİDROLOJİK DÖNGÜ. Bir damla suyun atmosfer ve litosfer arasındaki hareketi HİDROLOJİK DÖNGÜ

Hidroelektrik Enerji. Enerji Kaynakları

Havza Ölçeğinde Sektörel Su Tahsis Planı Uygulaması

Entegre Su Havzaları Yönetimi

Resmî Gazete Sayı : 29361

COĞRAFYA-2 TESTİ. eşittir. B) Gölün alanının ölçek yardımıyla hesaplanabileceğine B) Yerel saati en ileri olan merkez L dir.

SU POLĠTĠKALARI ve GÜVENLĠĞĠ TEZLĠ YÜKSEK LĠSANS PROGRAMI

SYGM ÇEVRE MÜHENDİSİ SEMİH EMLEKÇİ

Ortadoğu'da su ve petrol (*) İki stratejik ürünün birbiriyle ilişkisi... Dursun YILDIZ. İnş Müh Su Politikaları Uzmanı

ULUSLARARASI ÇEVRE MEVZUATI

İKLİM MÜCADELELERİ. bu küresel sorunlarla yüzleşmede kilit bir rol oynayacak, eğitme, tecrübeye ve uzmanlığa sahiptir.

AB ÇEVRE POLİTİKALARI. Prof.Dr. Günay Erpul Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ABD Dışkapı - Ankara

12 Mayıs 2016 PERŞEMBE

D- NASIL YAZMALI? ÖRNEKLER

İSTANBUL ATIK MUTABAKATI

Su ayak izi ve turizm sektöründe uygulaması. Prof.Dr.Bülent Topkaya Akdeniz Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü

TABİAT VARLIKLARINI KORUMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ENERJİ VE ÇEVRE POLİTİKALARI AÇISINDAN RESLER VE KORUNAN ALANLAR. Osman İYİMAYA Genel Müdür

KENTLERDE SU YÖNETİMİ İLE UYUM POLİTİKALARI. Dr. Tuğba Ağaçayak

GÜNEY EGE BÖLGE PLANI

Kadın Dostu Kentler Projesi. Proje Hedefleri. Genel Hedef: Amaçlar:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE İRAN İSLAM CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ÇEVRE ALANINDA MUTABAKAT ZAPTI

AB ve Türkiye Sivil Toplum Diyaloğu - IV Tüketicinin ve Sağlığın Korunması Hibe Programı

Havza Rehabilitasyon Projeleri Planlaması, Uygulaması ve Çıkarımlar. Halil AGAH Kırsal Kalkınma Uzmanı Şanlıurfa, 2013

ARAZİ KULLANIM PLANLAMASI

T.C. BALIKESĠR ÜNĠVERSĠTESĠ FEN-EDEBĠYAT FAKÜLTESĠ COĞRAFYA BÖLÜMÜ HAVZA YÖNETĠMĠ DERSĠ. Dr. ġevki DANACIOĞLU

Türkiye de Stratejik Çevresel Değerlendirme: İhtiyaçlar, Zorluklar ve Fırsatlar

ULUSLARARASI SU DAYANIŞMA YILI

Avrupa Birliği Taşkın Direktifi ve Ülkemizde Taşkın Direktifi Hususunda Yapılan Çalışmalar

ÇAKÜ Orman Fakültesi Havza Yönetimi ABD 1

USBS Ulusal Su Bilgi Sistemi Projesi

KENTSEL SU YÖNETĠMĠNDE ÇAĞDAġ GÖRÜġLER VE YAKLAġIMLAR

Sayın Mehmet CEYLAN BakanYardımcısı Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Şehircilik Bakanlığı

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK Yönetimine Giriş Eğitimi

Yaşar Topluluğu nda Su Riski ve Verimlilik Çalışmaları

ATIKSU YÖNETİMİ VE YENİLİKÇİ YAKLAŞIMLAR. IV. OSB ÇEVRE ZİRVESİ Recep AKDENİZ Genel Müdür Yardımcısı Bursa 2016

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve 2030 Sonrası Kalkınma Gündemi

ÇEVRE SORUNLARININ TOPLUMLARIN GÜNDEMİNE YERLEŞMESİ

1. DOĞAL ÜZERİNDEKİ ETKİLER. PDF created with pdffactory trial version

T.C. BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ COĞRAFYA BÖLÜMÜ

Horzumalayaka-ALAŞEHİR (MANİSA) 156 ADA 17 PARSEL DOĞAL MİNERALLİ SU ŞİŞELEME TESİSİ NAZIM İMAR PLANI AÇIKLAMA RAPORU

21- BÖLGESEL POLİTİKA VE YAPISAL ARAÇLARIN KOORDİNASYONU

Şehirsel Teknik Altyapı. 8. Hafta Ders tekrarı yeni eklemeler

Biyosistem mühendisi bir sistem mühendisidir. Sistem mühendisi, doğa ve

Tarım & gıda alanlarında küreselleşme düzeyi. Hareket planları / çözüm önerileri. Uluslararası yatırımlar ve Türkiye

Yıllar PROJE ADIMI - FAALİYET. Sorumlu Kurumlar. ÇOB, İÇOM, DSİ, TİM, Valilikler, Belediyeler ÇOB, İÇOM, Valilikler

KENTSEL PLANLAMANIN TEMEL NİTELİKLERİ

AVRUPA BİRLİĞİ NİN SU POLİTİKALARININ HİDROPOLİTİK DEĞERLENDİRMESİ

Biyosistem Mühendisliğine Giriş

YGS-LYS ALAN SIRA DERS İÇERİK SINIF

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELE SÖZLEŞMESİ 12. TARAFLAR KONFERANSI (COP12)

DİKMEN BÖLGESİ STRETEJİK GELİŞİM PLANI

AVRUPA BİRLİĞİ SU ÇERÇEVE DİREKTİFİ VE TÜRKİYE SU MEVZUATI UYUM SÜRECİ

ÇÖLLEŞME VE EROZYONLA MÜCADELE KOMİSYONU

Tarım Tarihi ve Deontolojisi Dersi 14.Hafta SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM VE GİRDİ KULLANIMI. Dr. Osman Orkan Özer

MARMARA BÖLGESİNDEKİ HAVZA KORUMA EYLEM PLANI

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI İLE KAZAKİSTAN CUMHURİYETİ ÇEVRE KORUMA BAKANLIĞI ARASINDA ÇEVRE ALANINDA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASI

Tuzlu Sular (% 97,2) Tatlı Sular (% 2,7) Buzullar (% 77) Yer altı Suları (% 22) Nehirler, Göller (% 1)

2013/101 (Y) BTYK nın 25. Toplantısı. Üstün Yetenekli Bireyler Stratejisi nin İzlenmesi [2013/101] KARAR

Hanife Kutlu ERDEMLĐ Doğa Koruma Dairesi Başkanlığı Burdur

SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM ve BİTKİ KORUMA

BÜYÜK MELEN HAVZASI ENTEGRE KORUMA VE SU YÖNETİMİ. Prof. Dr. İzzet Öztürk İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü

SAĞLIK DİPLOMASİSİ Sektörel Diplomasi İnşası

ULUSAL SU VE SAĞLIK KONGRESİ

ENERJİ ALTYAPISI ve YATIRIMLARI Hüseyin VATANSEVER EBSO Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Enerji ve Enerji Verimliliği Çalışma Grubu Başkanı

Doç. Dr. Mehmet Azmi AKTACİR HARRAN ÜNİVERSİTESİ GAP-YENEV MERKEZİ OSMANBEY KAMPÜSÜ ŞANLIURFA. Yenilenebilir Enerji Kaynakları

TÜRKİYE'DE HİDROELEKTRİK POTANSİYELİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

TÜRKİYE - ARJANTİN YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ ENERJİ TÜKETİMİ

SÜRDÜRÜLEBİLİR SU YÖNETİMİ

Sorun Analizi (Sorunların Sektörlere Ayrılarak Belirlenmesi)

ORMAN VE SU ĠġLERĠ BAKANLIĞI

İÇME SUYU TEMİN VE DAĞITIM SİSTEMLERİNDE SU KAYIPLARI

DERS VI-VII Nüfus Artışı Küresel Isınma

ENERJİ-ÇEVRE ETKİLEŞİMİ VE ULUSLARARASI YÜKÜMLÜLÜKLER SELVA TÜZÜNER ELEKTRİK ÜRETİM A.Ş. (EÜAŞ) GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI 2023 YILI HEDEFLERİ

Transkript:

HAVZA YÖNETİMİ VE TÜRKİYE NİN SINIRAŞAN SU POLİTİKALARINA ETKİSİ Yrd. Doç. Dr. Aybike Ayfer Karadağ Düzce Üniversitesi Orman Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü ayferkaradag@duzce.edu.tr Yrd. Doç. Dr. Osman Uzun Düzce Üniversitesi Orman Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü osmanuzun@duzce.edu.tr ÖZET Finansal ve enerji krizleri ile savaşan dünya ülkeleri, küresel ısınma ile daha büyük bir soruna, kuraklığa doğru hızla yol almaktadır. Kuraklık ve su kaynaklarının korunmasının mücadele yollarından biri olarak kabul edilen havza yönetimi, suyun doğal kaynak olarak ele alınmasını vurgulayan, ekolojik dengeyi ön plana çıkaran, suyu doğal ya da coğrafi sınırlara göre değerlendiren ve suyun kurtuluşu olarak kabul edilen bir yönetim modelidir. Ancak havza yönetimi, idari sınırları ortadan kaldıran yapısı ile birçok politik sorunu da beraberinde getirmektedir. Bu sorunlardan en önemlisi, sınıraşan ya da sınır geçen suların uluslar arası yönetimidir. Sınıraşan sular Türkiye yüzölçümünün yaklaşık 3 te 1 ini, su potansiyelinin ise %40 ını oluşturmaktadır. Su kaynaklarına ilişkin sorunların giderilmesinde kullanılabilecek havza yönetimi, beraberinde önemli sorunları da getirecektir. Avrupa Birliği su politikalarının temel hedefi olan havza yönetimi, üyelik sürecinde olan ülkemiz için ilerleyen günlerde daha sık karşılaşacağı bir konudur. Türkiye'de Su Sektörü İçin Kapasite Geliştirme Projesi kapsamında, Büyük Menderes Havzası Avrupa Birliği (AB) Eşleştirme Projesi bu kapsamda devam etmektedir. Çalışmada, 21. yüzyılın en önemli konularından biri olan havza yönetiminin Türkiye deki su kaynakları yönetimine etkisi vurgulanmıştır. Ülkemizin özellikle sınıraşan sular konusunda bilimsel temellerden yola çıkarak ve bölgedeki köklü tarihi ile de bağlantılı olarak, uluslar arası platformlarda aktif bir rol oynaması ve kendi savlarını farklı ortamlarda savunması gerekmektedir. Anahtar Kelimeler: Havza yönetimi, sınıraşan sular, su kaynakları yönetimi, su kaynakları, havza. WATERSHED MANAGEMENT AND ITS EFFECTS ON TURKEY S TRANS- BOUNDARY WATER POLICIES ABSTRACT The world trying to respond to the financial crisis and energy crisis will soon have to face with a more serious problem stemming from the global warming, drought. Watershed management, a management model which is accepted as a solution for drought and a method for protecting water resources, emphasizes water as a natural resource, gives importance to ecological balance and evaluates water in terms of natural or geographical borders. However, watershed management paves the way for numerous political problems due to its structure

which eliminates the administrative borders. International management of trans-boundary water is among the most important problems to occur. Trans-boundary waters comprise almost 1/3rd of Turkey s area and 40% of the country s total water potential. Therefore, watershed management, which helps Turkey fight water resource problems, will cause potential problems. Additionally, watershed management, the main objective of the EU s water policies, will frequently appear on Turkey s way to the Union during the accession process. This study analyzes watershed management, a most important issue of 21st century and the international policies regarding this issue and reflects the effects of watershed management on Turkey s water resources management. The project called Capacity Building Support to the Water Sector in Turkey, a European Union Twinning Project keeps operating in the Büyük Menderes River Basin. The study focuses on the effect of watershed management, a most important issue of 21st century on Turkey s water resources management. Turkey should play an active role in international platforms particularly on trans-boundary waters issue and express its arguments under the light of scientific truths and its rooted history in the region. Key Words: Watershed management, trans-boundary water, water resources management, water resources, waterhed, 1. GİRİŞ Yaşayan bütün canlılar için en önemli doğal kaynaklardan biri su kaynaklarıdır. Hayatın ve canlılığın sürdürülebilirliği suyun varlığına bağlıdır. Su kaynakları insan ve ekosistem sağlığı/kullanımı, ekonomik kalkınma, enerji üretimi, ulusal güvenlik için birincil derecede öneme sahiptir ve vazgeçilmezdir. Dünya üzerindeki su varlığı kesin olarak bilinmemektedir. Ancak bu konuda yapılan çeşitli araştırmalarda, dünyada yaklaşık 1388 milyon km3 su bulunduğu, bunun 1340 milyon km3 ünün denizlerde (%96,5), 48 milyon km3 ünün (%3,5) karalarda olduğu belirtilmektedir. Karalardaki su miktarının 24 milyon m3 ü buzullarda, 23 milyon m3 ü yeraltı sularında, 1 milyon m3 ü de tatlı su göllerinde, akarsularda, atmosfer ve diğer kaynaklarda yer almaktadır (Çepel 2003). 1940 yılında, tüm dünyada tatlı su kullanımı 1500 km3/yıl iken, 2000 yılında bu değer 5000 km3/yıl olmuştur. 1955 yılında su kısıtı ülkeler 7 iken, 1995 yılında bu sayı 20 ye yükselmiştir. Ayrıca bir ülkenin su zengini sayılabilmesi için ise, kişi başına düşen yıllık su miktarı en az 80-10000 m3 arasında olması gerekmektedir1 (Çizelge 1.1) (Soylu vd. 2006). Çizelge 1.1 Dünyada bazı ülke ve kıtalardaki kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı (Akın 2008, Soylu vd. 2006) Ülke Kullanılabilir su miktarı (kişi/yıl) Kıta Kullanılabilir su miktarı (ortalama, kişi/yıl) Türkiye 1510 m 3 Asya 3000 m 3 İsrail 124 m 3 Batı Avrupa 5000 m 3 Irak 2020 m 3 Afrika 7000 m 3 Suriye 1200 m 3 Güney Amerika 23000 m 3 Filistin 100 m 3 Kuveyt 124 m 3 Lübnan 1300 m 3 Ürdün 138 m 3 Kanada 10 000 m 3 Çin 500 m 3 1 Su miktarı kriteri (Soylu vd. 2006): Su fakiri: kullanılabilir su miktarı<1000 m 3 /kişi Su kısıtı : kullanılabilir su miktarı< 2000 m 3 /kişi Su zengini : kullanılabilir su miktarı >8000-10000 m 3 /kişi

Su kaynakları özellikle içme-kullanma, sulama, endüstri için kullanılmaktadır. Dünyada kullanılabilir suyun %65 i sulama, %25 i endüstri, %10 u içme ve kullanma amaçlı kullanılmaktadır. En fazla suyun tarım için kullanılma nedeni dünya nüfusunun her yıl 80-90 milyon kişi artması ve buna bağlı olarak gelişen tarımsal üretimdir (Çepel 2003). Son yıllarda su konusu, dünya kamuoyunda ve Birleşmiş Milletler dahil olmak üzere uluslararası ve bölgesel örgütlerin gündeminin ön sıralarına yerleşmiş durumdadır. 2005-2015 yılları Birleşmiş Milletler tarafından Yaşam İçin Su On Yılı ilan edilmiştir. Suyun öneminin bu kadar artmasının başlıca nedenleri hızlı nüfus artışı 2, plansız ve hatalı kentleşme, endüstrileşme, gıda gereksiniminin artmasıyla yoğunlaşan tarımsal faaliyetlerdir. Ayrıca iklim değişikliği ve küresel ısınma su sıkıntısının gelecek 20-25 yılda birçok bölgede ciddi su krizlerine dönüşme ihtimali ve suyun gelecekteki çatışmaların kaynaklarından biri olacağı fikri, suyun her ortamda gündemde olmasını sağlamaktadır. Özellikle Ortadoğu da olabilecek ve artacak kriz Türkiye yi birinci derece de etkileyecektir (Akın 2008). Su kaynaklarına ilişkin sorunların başlangıcı 1950 li yıllara dayanmaktadır. 1950 li yıllardan itibaren su kaynakları yönetimiyle ilgili gelişen ve gelişmekte olan ülkeler arasında öncelik, ihtiyaç ve yaklaşım farklılıklarını ortaya koyan, bir dizi su kaynakları yönetimi paradigmaları gelişmiştir. Hızla sanayileşen ülkeler, su kaynakları dahil tüm doğal kaynakların kontrol edilebileceği anlayışı ile 19. yüzyılın ikinci ve 20. yüzyılın ilk yarısı çok sayıda baraj ve sulama kanalı inşa etmişlerdir. Su sektöründe mühendislik kapasitesi, bilimsel gelişme ve devlet ile özel sektörün yatırım girişimlerini birleştiren, hidrolik misyon olarak tanımlanabilecek, talebe yönelik su kaynakları yönetim yaklaşımı, 20. yüzyılda ABD başta olmak üzere sanayileşmiş ülkelerin enerji, gıda, içme suyu ve hizmet sektörlerinde artan ihtiyaçlarına cevap vermiştir. Ancak 20. yüzyılın son çeyreğine girildiğinde gelişmiş ülkelerin artan nüfusu ve şehirleşmesi sonucunda büyüyen talepler gelen su krizine çare bulunamamıştır. Çünkü büyük su projeleri için ekonomik olarak geliştirilebilecek uygun alanlar bulmak zorlaşmış ve su yapılarına aktarılabilecek finans kaynakları yetersiz kalmıştır. 1960 lı yıllarda gelişmiş ülkelerde, çevre hareketlerinin ortaya çıktığı dönemde, hızla ve çok sayıda gerçekleştirilen su altyapılarının, çevreye büyük zararlar verdiği yolunda eleştiriler duyulmaya başlanmıştır. Önceleri merkezi yönetimde dirençle karşılaşılan çevre hareketleri, zaman içinde bu ülkelerde seçmenlerin de dikkatini çekerek ve desteğini kazanarak, kurumsallaşarak, su kaynakları yönetiminde önemli dönüşümlere yol açmışlardır. Bunun sonucunda su kaynakları tarım, içme suyu, sanayi ve hizmetler yanında çevresel ve ekolojik boyutlarıyla da ele alınmaya başlanmıştır. Ancak gelişmekte olan ülkelerde bu yönetim mantığı yer bulamamıştır. 1980 lerin sonunda su kaynakları yönetiminin, gelişmiş ülkeler ve Dünya Bankası gibi fon kuruluşları tarafından desteklendiği biçimiyle farklı bir paradigma ön plana çıkmaya başlamıştır. Suyun ekonomik bir meta olduğu, gelişmiş ülkeler tarafından benimsenmeye başlamıştır. Su kaynakları üzerinde giderek artan baskıyı kontrol etmek ve mevcut kaynakları daha etkin kullanmak için fiyatlandırma, su pazarları, özelleştirme, gibi araçların kullanılması gerekliliği vurgulanmıştır. Ancak suyun özellikle tarıma tahsis edildiği gelişmekte olan ülkelerde, bu su kaynakları yönetim araçları benimsenmemiştir. 1990 lı yılların sonlarında gelişmiş ülkeler su kaynakları yönetiminde bütüncül su kaynakları yönetimi kavramını ön plana çıkarmaya başlamışlardır. Bu yönetim çerçevesinde, su kaynakları yönetimi havza ölçeğinde planlanmış, planlamalar yalnızca enerji ve sulama üzerinde odaklaşmamış, havza içinde ve komşu havzalarda çevresel ve sosyal etkileşimlerde göz önüne alınmıştır. Bu yaklaşım çevresel duyarlılık ve suyun liberal ekonomi araçlarıyla (fiyatlandırma, su pazarları, özelleştirme) etkin kullanımı güçlenerek devam etmiştir. (Kibaroğlu, 2009). 23.10.2000 tarihinde ise, havza yönetiminin ana prensiplerini tanımlayan, 2 20. yüzyılda dünya nüfusu 3 kat artarken, su tüketimi 6 kat artmıştır. Dünyada 1 milyarı aşkın kişi güvenli içme suyundan mahrum, 2 milyarı aşkın kişi temizlik ve sağlık için gerekli suya sahip değildir.

Avrupa Birliği nin su kaynakları yönetiminin en üst yasal dayanağı olan 2000/60/EC sayılı Avrupa Birliği Su Çerçeve Direktifi yayınlanmıştır. Direktif, ekolojik prensipler, suyun fiyatlandırılması ve suyun havza sınırlarında etkili, teknik altyapıya sahip, katılımcı bir kurumsal yapıyla yönetilmesi temelinde geliştirilmiştir (Saner 2008). Günümüzde ABD, Hindistan, Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya, İsveç gibi ülkelerde su kaynakları ve doğal kaynak yönetiminde havza yönetimi yaklaşımı kullanılmaktadır. Ayrıca Avrupa Birliğine üye ve aday ülkeler, havza yönetimine geçiş taahhüdünü vermiş bulunmaktadırlar (Saner 2008). 2. HAVZA YÖNETİMİ Havza, yüzey ve yeraltı sularını içeren ve tüm yüzey sularının dereler, nehirler aracılığı ile taşınarak tek bir nehir ağzı, delta veya haliçten denize ulaştığı kara parçasıdır. Havza denildiğinde nehir havzasına atıfta bulunulmaktadır. Bazı durumlarda yüzeysel sular denize çıkışı olmayan göl veya doğal çukurlarda son bulabilir. Bu tip havzalar ise kapalı havza olarak isimlendirilir. Kısaca havza, suların yerçekimi ile toplandığı ve boşaldığı doğal coğrafi sınırlarla tanımlanmış bir bölgedir (Bilen 2009). Topoğrafyadaki en yüksek noktaların arasında kalan ve denize ulaşan, yüzey ve yeraltı sularının toplandığı, suyun hareketini sürdürdüğü, hidrolojik bir birimdir. Hidrolojik olarak bağımsız alanların sınırlarını belirlemektedir. Ayrıca havzalar hidrolojik döngüyü (çevrimi) besleyen kaynaklardır ve döngünün devamlılığı havzadaki suyun varlığına bağlıdır (Mostaghimi et al. 1997). Havzalar kendine özgü doğal özellikleri (jeolojik, jeomorfolojik, hidrolojik, iklim, bitki örtüsü, yaban yaşamı, vb), sosyo-kültürel ve ekonomik özelliklere (arazi kullanımı, ulaşım, idari yapıya ilişkin veriler, nüfus yapısına ilişkin veriler, alt yapıya ilişkin veriler, ekonomik yapıya ilişkin veriler, çevre kalitesi) ve çeşitli ekosistemlere sahip olan karmaşık sistemlerdir. Havza yönetimi bu karmaşık sistemin ekolojik dengeyi gözeten, sürdürülebilirlik hedefleri taşıyan, akılcı, gerçekçi, kaliteli bir yönetim ile yönetilmesini hedeflemektedir (Brezonik et al. 1999). İnsanoğlunun yaşamını sürdürebilmesi için ihtiyaç duyduğu temel gereksinimler doğal ve kıt kaynaklardan karşılanmaktadır. Doğal kaynaklar insanların üretemediği ancak üretimde kullandığı alternatifi olmayan varlıklardır. Yaşam, bu doğal kaynakların birbiriyle olan fiziksel, kimyasal ve biyolojik etkileşimlerine bağlıdır. sağlıklı ve kaliteli bir yaşam ise doğal kaynakların varlığına bağlıdır. Doğal kaynakların varlığı ise ekolojik dengenin korunması, sürdürülebilir kullanım hedefleri ve başarılı doğal kaynak yönetimleri ile sağlanmalıdır. Havza yönetimi de doğal kaynak yönetim modellerinden biridir ve su kaynaklarının korunması, sürdürülebilir kullanımı çerçevesinde geliştirilmiştir. Havza yönetimi, yenilenmesi zor ya da mümkün olmayan, sınır tanımayan, sürekli hareket halinde olan suyu, doğal, sosyo-kültürel ve ekonomik nitelikleri çerçevesinde bütüncül olarak yönetilmesi amacıyla geliştirilmiştir. Akılcı ve başarılı yönetimlerde temel prensip, hedefleri yönetimin sınırları/büyüklüğü çerçevesinde ve yönetime konu olan kaynağın varoluş sebeplerine göre ortaya koymaktır. Havza yönetiminin başarısı da suyun doğal/coğrafi sınırı olan havzalara göre ve suyun doğal bir kaynak olduğu fikri ile geliştirilmiş yönetim prensipleri ve hedefleri sağlanmıştır. Havza yönetimi, havza sınırları çerçevesinde, su ve diğer doğal kaynakları koruma-kullanma dengesinde yöneten, ekolojik ve ekonomik kaygıları gözetildiği yeni ve güçlü teknolojilerin desteğiyle stratejik plan ve programlar üreten, yatırımlar yapan bir çeşit doğal kaynak yönetimidir (www.epa.gov). Amerika Birleşik Devletleri Havza Yönetim Kanunu havza yönetimini, havzadaki tüm doğal kaynakları (su, kara, bitki örtüsü, vb.) dengeli şekilde

kullanmak ve korumak olarak tanımlamıştır (www.murrumbidgee-catchment.org). Bu kanun çerçevesinde çalışmalarını yürüten, Çevre Koruma Örgütü (EPA) ise havza yönetimini, hidrolojik olarak tanımlanan, coğrafik alanlardaki (havza) öncelikli sorunlar çerçevesinde, katılımcıların (devlet, halk, özel sektörün) aynı çaba içinde, koordineli çalışması olarak tanımlamaktadır (www.epa.gov). Havza yönetimi, doğal kaynaklar ile insanlar arasında sağlıklı ilişkiler kurarak, sürdürülebilir kaynak kullanımını ve sosyo-ekonomik yapıyı, planlama, projelendirme ve uygulama aşamasında bütünleştirmektir (www.watershed.uic.edu). Başka bir tanımda ise ekolojinin temel esaslarını dikkate alarak, doğal kaynakları, toplumun sosyal-kültürel ve ekonomik kalkınmasını sağlayacak şekilde kullanılması olarak ifade edilmiştir. Ayrıca havza yönetimi su, toprak ve orman kaynakları üzerinde yaşayan toplumların korunması ve yönetilmesi şeklindeki tanımlamalara da sahiptir (Uzun 2003). Havza yönetimi havzadaki karmaşık yapıyı organize etmek için havza sınırlarının belirlenmesi, veri tabanının oluşturulması ve katılımcılığın sağlanması olmak üzere üç ana başlık altında geliştirilmiştir (www.cec.org). Havza sınırı: Havza yönetimi, suyu doğal sınırları olan havza ölçeğinde yönetmek çerçevesinde geliştirilmiştir. Havza, bir havzadaki su kaynaklarını etkileyen ve etkilenen tüm doğal kaynaklara, ekosistemlere, su kirliliğine neden olan tüm faktörlere (doğal ya da insan kökenli) ulaşmayı sağlayacak ve bütüncül değerlendirmeleri kolaylaştıracak, daha doğru ve gerçekçi kararlar vermeyi sağlayacak bir yönetim sınırıdır (Brezonik et al. 1999). Çünkü su idari sınırları tanımayan, dünyada yatay ve dikey olarak sürekli hareket halinde olan bir kaynaktır. Böyle bir kaynağın doğal karakteri gereği idari sınırlara hapsedilmesi, onu tanımlayamayacak, anlatamayacak çözümler sağlayan bir yönetime neden olacaktır. Veri tabanı: Yönetimin başarısında, tüm verilerin ortaya konulması oldukça önemlidir. Havza yönetiminde havzada su kaynakları ile etkileşimde olan tüm doğal, sosyo-kültürel ve ekonomik veriler ile yönetimden etkilenen ve yönetimi etkileyecek kişilerin gereksinimlerini, isteklerini ve önceliklerini tanımlayan veriler bir sistemde depolanmaktadır. Veri tabanı, güçlü bir bilim ve teknolojiyle üretilmiş programlar ve sürekli yapılan güncellemelerle desteklenmektedir. Ayrıca yönetime ilişkin hedeflerin takip edilmesinde ve geliştirilmesinde önemli olan izleme ve denetleme programlarına sahiptir (Bartarya 1991, Abdelhammed et al. 1997). Katılımcılık: Su sosyo kültürel ve ekonomik hayatı etkileyen, şekillendiren ve bu hayatın içinde sürekli hareket halinde olan, mevcut alan kullanımlarını birbirine bağlayan bir yapıya sahiptir. Suyun bu niteliği çerçevesinde havza yönetimi ile havzaya bağlı yaşayan yönetim kararlarını etkileyen ve kararlardan etkilenen herkesi yönetime dahil etmek hedeflenmektedir. Havza yönetimde yer almak, yönetimi benimsemek, gerçekçi, akılcı ve uygulanabilir kararların alınmasını sağlamak için oldukça önemlidir. Havza yönetimine ilişkin uygulamalarda özellikle havza ve alt havza ölçeğindeki katılımcılar ilgi gruplarına ayrılmıştır. İlgi grupları katılımcıların nitelikleri ve yetkilerine göre havza sahipleri, havza kullanıcıları, İdari kurumlar, yerel yönetimler, politikacılar, üniversite, bilim kurumları, sivil toplum örgütleri, özel sektör, eğitimciler, din görevlileri, medya gibi temel ilgi gruplardan oluşmaktadır (He et al. 2000). Havza yönetimi çerçevesinde ekosistem yönetimi, ıslak alan yönetimi, koruma alanları yönetimi, nehir, dere, göl, vb. kıyı yönetimi, orman yönetimi, erozyon, heyelan ve sediment yönetimi, sel yönetimi, pestisit yönetimi, besin maddesi (gübre) yönetimi, atık yönetimi, vb. programlar geliştirilerek, havza yönetimi ile havzaya ait her soruna bütüncül bir çözüm sağlanmaktadır. Nihayetinde havzadaki doğal hayat birbiriyle etkileşim halindedir ve birbirinin bir parçasıdır (Bartarya 1991).

Havza kavramı gelişmiş ülkelerin çoğunda, özellikle planlama çalışmalarının yürütüldüğü bir ölçek olarak kabul görmektedir. Çoğunlukla idari yapılanmanın havzalar dışında olduğu, ancak havza ölçeklerinde eşgüdümü kuran ulusal, bölgesel ve yerel düzeydeki kurumların varlığı havza ölçeğindeki çalışmaların etkin olarak yürütülmesini sağlamaktadır (Uzun 2003). 3. ULUSLARARASI SU POLİTİKALARI ve SINIRAŞAN SULAR Uluslararası hukukta, kamuoyu tarafından kabul görmüş 2 ilke, suyun hakça ve makul kullanımı ve zarar vermemedir. Hakça ve makul kullanma, her bireyin sudan yararlanma hakkı ile ilgilidir ve oldukça net bir ilkedir. Ancak, zarar vermeme ilkesinin algılanmasına ilişkin sorunlar bulunmaktadır. İlke, sınıraşan sular üzerindeki kıyıdaş ülkelerin herhangi bir proje geliştirmeleri durumunda, diğer ülkelere ciddi ölçüde zarar vermemesi anlamına gelmektedir (Akın 2008). Bu ilkeler çerçevesinde günümüzde uluslararası su politikaları Uluslararası Suyollarının Ulaşım Dışı Amaçlarla Kullanımına İlişkin Sözleşme ve Avrupa Birliği Su Çerçeve Direktifi ile yönlendirilmektedir. Ayrıca sınıraşan suların kullanımı ile bu sular üzerinde inşa edilecek tesislerin çevresel etkilerine ait konularda düzenlemeler getiren ve AB nin taraf olduğu üç sözleşme dikkat çekmektedir, Sınıraşan Suyolları ve Uluslararası Göllerin Korunması ve Kullanılması Sözleşmesi, Sınıraşan Boyutta Çevresel Etki Değerlendirilmesi Sözleşmesi, Çevresel Konularda Bilgiye Erişim, Karar Alma Sürecine Halkın Katılımı ve Yargıya Başvuru Sözleşmesi (Bilen 2006). Su konusundaki uluslararası sözleşmeler, sınıraşan su kaynaklarının yönetimi ve korunmasında odaklanmıştır. Henüz suyu bütün boyutlarıyla elen alan bir sözleşme bulunmamaktadır. Ancak 1997 yılında BM Hukuk Komisyonu nca Uluslararası Suyollarının Ulaşım Dışı Amaçlarla Kullanımına İlişkin Sözleşme hazırlanmıştır. Sözleşmenin ilk taslaklarında uluslararası havza terimi yer almıştır, ancak üye ülkeler bu terimin çok geniş kapsamlı olduğu ve ülkelerin kendi topraklarında yer alan havza bölgeleri üzerindeki egemenlik hakları ile çeliştiğini öne sürmüşlerdir. Bu itirazlar nedeniyle uluslararası havza yerine suyolu ve uluslararası suyolu teriminin kullanılmıştır (Bilen 2009). Sözleşmesinin yürürlüğe girebilmesi için 35 ülke tarafından onaylanması gerekmektedir, ancak 15 ülke onaylamış, 3 ülke (Türkiye, Çin, Brundi) reddetmiş, 27 ülke ise çekimser kalmıştır. Dolayısıyla sözleşme yürürlükte değildir. Sözleşme anlaşmazlıkların çözümünde kıyıdaş ülkelerin tek taraflı olarak bir hakemlik kurumu ya da adalet divanına başvurma yöntemini kabul etmektedir (Akın 2008). Bu durum ise ülkelerin karar vermesinde yönlendirici rol oynamaktadır. Avrupa Birliğine üye ülkelerin ulusal ve uluslar arası su politikaları Avrupa Birliği Su Çerçeve Direktifi ile yönlendirilmektedir. AB su politikaları artan nüfus baskısı ile karşı karşıya bulunmayan, arz güvenliğini sağlamış, suyun miktarı açısından sıkıntı yaşamayan, zengin topluluk ülkeleri tarafından yönlendirilmektedir. Direktifin amacı yerüstü sularının, geçiş sularının, kıyı sularının ve yeraltı sularının korunması için, su ekosistemlerinin, su gereksinimlerine ilişkin olarak karasal ekosistemlerin ve doğrudan bağımlı olan sulak alanlar ile mevcut su kaynaklarının, uzun dönem korunmasına dayalı sürdürülebilir su kullanımını teşvik eden, sellerin ve kuraklıkların etkilerinin yumuşatılmasına katkıda bulunan; sürdürülebilir, dengeli ve eşit su kullanımı için gerekli miktarda, iyi kalitede yerüstü ve yeraltı suyu temini ve dağıtımını, yer altı suyu kirlenmesinde önemli azalmaları dikkate alan türde anlaşmalarda dahil olmak üzere, ilgili uluslararası anlaşmaların amaçlarının gerçekleştirilmesi olarak ifade edilmektedir. Direktifin ana hedefi yüzeysel suları ve yeraltı suları ile delta ve kıyı bölgelerindeki sularının 2015 yılından önce iyi duruma kavuşturulmasıdır. Direktifte ekosistemlerin korunması ön plana çıkarılmış olup, su kaynaklarının geliştirilmesi çevresel amaçlar yönünden bir risk olarak görülmüştür. Direktifte

en önemli noktalardan biri uluslar arası koordinasyonun sağlanması maddesidir. Bu madde üye ülkelerin entegre havza yönetimi için beraber çalışmalarını zorunlu kılmakta ve üyelerin üye olmayan ülkelerle entegre havza yönetimine teşvik edilmesidir (Saner 2008). Su Çerçeve Direktifi gerek ulusal gerek sınıraşan suları içeren havzalarda fark gözetilmeden uygulanması gereken kurallardan oluşan bir bütündür. Ulusal suyolları için ortaya konulan hedefler, devlet sınırlarını aşan havzalar için de aynen geçerlidir. Bu çerçevede aşağı kıyıdaş ülkeleri gözetici, doğal olarak onların haklarını koruyan anlaşmalardan özümsenerek çıkarılmış bazı teknik bilgilere sahiptir (Bilen 2009). Direktifin planlama ve yönetim kapsamında, sınıraşan suları konusunda uluslararası işbirliğini gerektiren ilkeleri aşağıda yer almaktadır (Akaya 2006): Üye devletler kendi ulusal sınırları içinde bulunan nehir havzalarını belirlemelidir ve her bir nehir havzası için nehir havzası yönetim planı hazırlamalıdır. Tamamen topluluk sınırları içinde yer alan bir uluslararası nehir havzası bölgesinin söz konusu olması halinde, üye devletler tek bir uluslararası nehir havzası yönetim planı hazırlamak amacıyla eşgüdümü sağlamalıdır. Topluluk sınırları aşan bir uluslararası nehir havzası söz konusu olması halinde, eğer üye devletler tek bir nehir havzası yönetim planı hazırlaması mümkün değilse, plan en azından üye devletin topraklarında kalan kısmı kapsamalıdır. Nehir havzası yönetim planları, su yönetiminin özel yönlerini ele almak için, alt havza, sektör, sorun ya da su tipi için daha detaylı programlar ve yönetim planları ile tamamlanabilir. Üye devletler kendi topraklarında yer alan her bir nehir havzası bölgesinde, bu direktifin kurallarının uygulanması için, uygun yetkili makamın belirlenmesi dahil, uygun idari düzenlemeleri yapmalıdır. Üye devletler, birden fazla üye devletin topraklarını kapsayan nehir havzasının, uluslararası nehir havzası bölgesine dahil edilmesini sağlayacaklardır. İlgili üye devletlerin talebi üzerine komisyon bu gibi uluslararası nehir havzası bölgelerini tahsis etmek üzere harekete geçmelidir. Uluslararası ve Avrupa Birliği su politikaları, ekolojik dengenin sürdürülebilirliği, su kaynaklarının yenilenmesi çok zor olan bir doğal kaynak olduğu, bir havzadaki hatta kaynaktaki kirliliğin ve kıtlığın önce aynı havzadaki aşağı havzayı, sonra komşu havzaları, sonrada etkileşimler ile tüm dünyayı etkileyeceğini savunarak su kaynakları çerçevesinde küresel politikalar geliştirmektedir. Ayrıca su kaynaklarının doğal, sosyo-kültürel ve ekonomik yaşamı etkileyen, birbirine bağlayan bir kaynak olduğu ortaya konularak başarılı yönetimlerin su kaynağını etkileyen tüm girdileri bir araya getiren havza yönetimi ile sağlanacağı bu politikalar ile ortaya konulmaktadır. Su kıtlığının arttığı yüzyılımızda ise dünyanın en önemli konularından biri su kaynakları sorunudur ve şimdiden gelişmiş ülkeler bu sorunu kendi lehlerinde çözme çabasındadır. Nihayetinde uluslararası ve Avrupa Birliği su politikalarının tasarlayıcısı olan ülkeler, su kaynakları sorunlarının en az yaşandığı ülkelerdir. 4. TÜRKİYE DE SU KAYNAKLARI YÖNETİMİ ve SINIRAŞAN SULAR 4.1.Türkiye nin Su Kaynakları Türkiye su kaynaklarının kıt olduğu Akdeniz ve Ortadoğu bölgesinde yer almaktadır. Türkiye nin toplam yıllık akış miktarı 186 milyar m 3 tür. Yıllık ortalama yağış 643 mm olup hacimsel olarak bu değer 501 km 3 suya denktir. Ülkemiz koşullarında yağışın %37 si akışa geçmektedir. Yağışın 274 km 3 ü buharlaşarak geri dönmekte, 41 km 3 ü yeraltı su depolarını beslemekte, 186,05 km 3 ü akarsular aracılığı ile deniz, göl ve kapalı havzalara boşalmaktadır. Yeraltı suyu potansiyelinin 12,3 km 3 dolayında olduğu saptanmıştır. Bu durumda, Türkiye nin

yıllık kullanılabilir yer altı ve yerüstü su potansiyeli toplamı 107,3 km 3 'tür. Bu değer yenilenebilir su potansiyelinin %45,85'ine denktir. Günümüze dek kullanılabilir potansiyelin sadece %37,74'ü geliştirilerek kullanıma sunulmuştur (Çizelge 3.1.). Ayrıca, komşu ülkelerden 7 km 3 su gelmektedir (Akın 2008, Kanber 2006). Türkiye de kişi başına yıllık 1510 m 3 lük su düşmektedir. Bu değer Türkiye nin su zengini bir ülke olmadığının göstergesidir. Türkiye de kullanılabilir suyun %74 ü (29,6 km 3 ) tarım, %15 i (6,2 km 3 ) içme ve kullanma, %11 i (4,3 km 3 ) endüstri tesislerinde kullanılmaktadır (Akın 2008, Yalçın ve Eken 2006). Çizelge 4.1 Türkiye yüzey ve yeraltı su kaynakları potansiyeli (Kanber 2006) Yıllık ortalama yağış: 643 mm Toplam yağış: 501 km 3 Buharlaşma: 274 km 3 Yüzey su potansiyeli km 3 Yeraltı su potansiyeli km 3 Yıllık akış Yıllık akışın toplam yağış oranı Kullanılabilir yüzey su potansiyeli Yıllık tüketim 186 0,37 95 31,49 Çekilebilir yıllık su potansiyeli Geliştirilen potansiyel Yıllık tüketim Yeraltına sızma Yenilenebilir yeraltı suyu rezervi 12,3 9 6 41 14 Sınıraşan sular Türkiye nin yüzölçümünün yaklaşık 1/3 ni kaplamaktadır. Türkiye nin su potansiyelinin %40 ı sınıraşan su niteliğindedir. Türkiye, sınıraşan nehir havzalarının büyük kısmında yukarı kıyıdaş konumunda bulunmaktadır. Bu havzalara ilişkin genel bilgiler aşağıda verilmiştir (Öziş 2008): Meriç havzası: Bulgaristan yukarı kıyıdaş, Türkiye ve Yunanistan ara ve aşağı kıyıdaş konumunda bulunmaktadır. Meriç e komşu Mutludere ve Kocadere havzalarında, Türkiye yukarı kıyıdaş veya sınır oluşturan akarsu niteliğindedir. Çoruh havzası: Nehir büyük ölçüde Türkiye den akmaktadır. Türkiye yukarı kıyıdaş, Gürcistan aşağı kıyıdaş konumundadır. Çoruh a komşu Sarp havzacığında Türkiye yukarı kıyıdaş veya sınır oluşturan akarsu niteliğindedir. Aras havzası: Aras Nehri Türkiye den çıkmaktadır ve büyük ölçüde Türkiye den akmaktadır. Kura Havzası: Kura Türkiye den çıkarak, Gürcistan, Azerbaycan dan, Bakû yakınında Hazar Denizi ne dökülmektedir. Asi havzası: Türkiye aşağı kıyıdaş ülkedir. Ana yatak Asi ise Lübnan ın ünlü Bekâ Vadisi nden doğup, Suriye den geçip Türkiye ye girmektedir. Fırat ve Dicle havzası: Fırat ta Türkiye yukarı kıyıdaş, Suriye ara kıyıdaş, Irak aşağı kıyıdaş. Fırat ın bir bölümü, sadece teknik yağış alanı Suudi Arabistan da gözükmektedir ancak Irak sınırını geçmediği tahmin edilmektedir. Dicle de ise Türkiye yine yukarı kıyıdaş ülkedir. Kısa bir Suriye sınırıyla Suriye nin de burada katkısı son derece küçük. Irak aşağı kıyıdaş, bazı doğu kollarında İran yukarı kıyıdaş ülkedir. 4.2. Türkiye de Su Kaynakları Yönetimi ve Su Politikaları Türkiye de su kaynakları, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunmaktadır ve idari sınırlara göre yönetilmektedir. Su kaynaklarının içme-kullanma, tarım, endüstri, enerji üretimi, su ürünleri üretimi, turizm ve rekreasyon faaliyetleri amacıyla tüm kullanıcıların hizmetine sunulması ve korunması devletin önemli görevleri içinde yer almakta ve bu hizmet, kamu hizmeti olarak adlandırılmaktadır. Suyun teminine ve korunmasına yönelik faaliyetler, çok çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarının eliyle yönetilmektedir. Kurumlar merkezi ölçekten, yerel ölçeğe doğru (taşra teşkilatları) geliştirilmiş bir hiyerarşiye sahiptir. Kurumlar, yetkileri

çerçevesinde su kaynaklarına ilişkin faaliyetleri yürütmektedir Kurumlar uygulamacıyatırımcı ve izleyici-denetleyici olmak üzere, iki gruba ayrılmaktadır (Karadağ 2007). Uygulamacı-yatırımcı kurumlar Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı İçişleri Bakanlığı Turizm ve Kültür Bakanlığı İzleyici-denetleyici kurumlar Çevre ve Orman Bakanlığı Sağlık Bakanlığı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Devlet Planlama Teşkilatı Su kaynakları idari sınırlara (il, ilçe, köy, belediye, vb.) göre yönetilmektedir. Kurumlar idari sınırlar, arazi kullanımları(orman, tarım, içme suyu, vb.) ve yetkileri çerçevesinde yönetime katılmaktadır. Bu nedenle yönetim, birden fazla kurum arasında paylaşılarak, parçalı bir yapıya dönüşmektedir (Karadağ 2007). Su kaynakları ile ilgili 1920 lerden beri 70 in üzerinde kanun ve yönetmelik yürürlüğe girmiştir (Ek1). Kanun ve yönetmelikler, su kaynaklarının korunması, kullanılması, planlanması, yönetimi, gerekli yatırımların yapılması, yönetimde yer alan kurum ve kuruluşların görev sorumluluk ve yetkilerini belirlenmesi, vb. konularına açıklık getirmektedir. Ayrıca su kaynaklarını kirletenlere karşı ceza ve yaptırımları belirlemektedir. Çevre Kanunu, Sular Hakkında Kanun, Yeraltısuları Kanunu, Kıyı Kanunu, Köylerin İçme ve Kullanma Suları Hakkında ve Su Ürünleri Kanunu su kaynakları yönetimi konusundaki öncelikli kanunlardır (Karadağ 2007). Türkiye nin su kaynakları yönetimini ve politikalarını belirleyen en önemli konu Avrupa Birliği (AB) üyelik süreci ve AB Su Politikaları dır. Üyelik sürecinde, gerekli olan yaptırımlara uyum, Katılım Ortaklığı Belgesi, Ulusal Program ve İlerleme Raporu gibi resmi dokümanlarla takip edilmektedir. Üyelik sürecinde AB tarafından uygulanan hukuk müzakere edilemez, müzakere edilen sürecin nasıl işleyeceği, uyumlaştırmanın hangi takvimle yapılacağıdır. Müzakere sürecinde, çevre faslı belirli kriterler yerine getirilmeden açılmayacak konulardan biridir. Öncelikli kriter ise detaylı bir uyumlaştırma süreci yani detaylı bir uyum takvimidir. Uyum takvimi, uygulama zamanı, yürürlük zamanı, uygulama için gerekli altyapının oluşturulma zamanı, gerekli para, paralarının hangi dönemde gerekeceği gibi oldukça detaylı bilgiler istenmektedir. Ayrıca bu kapsamda uluslararası anlaşmaların imza ve yürürlük tarihlerine yönelik zaman çizelgeleri de istenmektedir. Çünkü AB bu anlaşmalara taraftır ve dolayısı ile tüm üye ülkelerde bu anlaşmaların hükümlerini yerine getirmektedir. Ayrıca AB taraf olduğu anlaşmaların hükümlerini, direktiflerle müktesebatına içselleştirerek de bu anlaşmaları zorunlu kılmaktadır. Yani aday ülke direktiflere uyum sağlayarak da taraf olmadığı uluslararası anlaşmaların hükümlerini yerine getirmektedir. Bu nedenle Türkiye şu anda tüm aday ülkeler gibi çerçeve direktifin uyumlaştırılmasına öncelik vermek, uyumlaştırmayı üyelikten önce yapmak ve AB nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalara taraf olmak gibi bir yükümlülüğe sahiptir (Saner 2008). AB Su Politikaları çerçevesinde, Türkiye için önemli olan uluslararası 3 sözleşme (Aarhus Sözleşmesi, Espoo Sözleşmesi, Helsinki Sözleşmesi) ve 1 Direktif (Su Çerçeve Direktifi) bulunmaktadır. Aarhus Sözleşmesi, genel anlamda çevre konularında bilgiye erişim, karar alma sürecine halkın katılımı ve yargıya başvurma hakkını tanımlamaktadır. Sözleşme ülke farkı gözetmeksizin, herhangi bir gerçek veya tüzel kişinin ya da sivil toplum kuruluşlarının (STK) projeye ilişkin bilgi talebi, ilgili danışmalara katılabilmesi, ulusal mevzuat çerçevesinde projelere itiraz edebilmesi ve sürecin tüm aşamalarında yargı yoluna başvurabilmenin önünü açmaktadır ve tüm Birleşmiş Milletler üyelerine açıktır. Helsinki Sözleşmesi, sınırı aşan sular ve uluslar arası göllerin korunması ve kullanılması sözleşmesidir.

Espoo Sözleşmesi, sınır ötesi kapsamda çevresel etki ve yargıya başvuru hakkını tanımlayan bir sözleşme. Daha çok sınıraşan projelerde komşu ülkelerin bilgilendirilmesinin, proje etkilerinin komşu ülkelerce değerlendirilmesinin, bunlara danışılmasının, alternatif projelerin göz önüne alınmasının gerekliliğini ortaya koyan, zorunlu bir hakemlik getiren, itirazlarında Uluslar arası Adalet Divanında hakemlik yoluyla çözümlenmesini öngören bir sözleşmedir. Tüm Birleşmiş Milletlere açılma çabası bulunmaktadır. Türkiye ulusal politikaları gereği bu anlaşmalara şu anda taraf olmamaktadır. Ancak AB üyeliği için taraf olmak zorundadır ve AB bu konuda baskı yapma hakkına sahiptir. Diğer taraftan bu sözleşmelerle uyum içinde olan ve hızla Türkiye gündemine oturan AB Su Çerçeve Direktifi bulunmaktadır (Saner 2008). Türkiye nin sınıraşan sular politikası, su kaynakları alanında gözlenen uluslararası ve bölgesel gelişmelerle Türkiye nin AB ye katılım süreci ve gerçekleştirilmeye çalışılan GAP ve diğer suya dayalı projelerle belirlenmektedir. Bu noktada sınıraşan sular politikamızın genel hatlarını, suyun temel insan hakkı ve ekonomik bir meta olduğu fikri oluşturmaktadır. Ayrıca her ülke, topraklarında doğan veya topraklarından sınıraşan suların kullanım hakkına sahiptir ve sınıraşan suların kıyıdaş ülkelerce kullanımı, iyi komşuluk ilişkileri içerisinde kıyıdaş ülkelerce oluşturulacak güven ortamında çözümlenmelidir yani uluslararası komisyonlarca veya 3. ülkeleri bölgedeki kendi ve komşu ülkenin sorunlarına dahil edilmemelidir Türkiye nin sınıraşan su politikaları konusundaki prensibini oluşturmaktadır (Akın 2008). Türkiye nin sınıraşan su kaynaklarından Fırat ve Dicle tek bir havza oluşturduğu gerçektir ve Türkiye için tek havza ilkesi ön koşuldur. İki nehrin toplam su potansiyeli kıyıdaş üç ülkenin (Türkiye, Suriye, Irak) ihtiyacını karşılamaya yeterli bulunmaktadır. Fırat Nehri nin yıllık su kapasitesi 35 milyar m 3 ün biraz üstündedir. Türkiye nin havzaya katkısı %89, Suriye nin %11 ve Irak ın katkısı yoktur. Tüketim hedefi olarak havzadan Türkiye 18,42 milyar m 3, Suriye 11,5 milyar m 3, Irak payı olmamasına rağmen 23 milyar m 3 talep etmektedir. Toplamda Fırat nehrinden 52,92 m 3 lük su talebi bulunmaktadır, ancak kapasite göz önüne alınınca 17 milyar m 3 su açıklığı ortaya çıkmaktadır. Dicle Nehri nin yıllık kapasitesi 48,67 milyar m 3 tür. Havzaya katkı payı ise Irak ın %52, Türkiye nin %48, Suriye nin ise katkısı bulunmamaktadır. Tüketim hedefi olarak Irak 45 milyar m 3, Türkiye 6,87 milyar m 3 ve Suriye 2,60 milyar m 3 su talep etmektedir. Ancak Türkiye Fırat ve Dicle Nehri ni tek bir havza olarak kabul etmektedir ve 84,3 Irak 45 milyar m 3 lük suyun akılcı, makul ve optimum kullanımla 3 ülkeye de yeteceğini savunmaktadır. Bu noktada Türkiye Dicle ve Fırat konusunu tüm boyutlarıyla ve bütüncül olarak kıyıdaş ülkelerle tartışmaya açık olduğunu uluslar arası toplantılarda ve kıyıdaş ülkelerle yapılan konuşmalarda sürekli açıklamaktadır. Bu çerçevede Türkiye iyi niyet gösterisi olarak, karşılıklı veri değişimini başlatmış bulunmaktadır (Akın 2008). Asi nehri Türkiye ve Irak ve Suriye yi yine kıyıdaş ülke olarak yan yana getirmektedir. Ülkeler nehirde erken uyarı sitemlerinin kurulması ve Türkiye-Suriye ortak dostluk barajı kurulması konusunda işbirliği içinde çalışmaktadır (Akın 2008). Çoruh nehri, Gürcistan ve Türkiye yi aynı havzada bulundurmaktadır. Çoruh Nehri üzerinde birçok baraj ve baraj inşaatı bulunmaktadır (Laleli, İspir, Güllübağ, Aksu, Arkun, Yusufeli, Artvin, Deriner, Borçka ve Muratlı). Erozyon neniyle topraklarımız Gürcistan da bir delta oluşturmuştur. Şuanda yapılan barajlar bu deltanın küçülmesini sağlamaktadır. Bu nedenle arada yapılan anlaşmalarla delta korunmaya çalışılmaktadır (Akın 2008). Meriç Nehri Bulgaristan ve Yunanistan ile kıyıdaş ülke olmamıza neden olmaktadır. AB projeleri ile Meriç nehri üzerindeki adacıkların temizlenmesi projeleri yürütülmektedir. Ayrıca Bulgaristan ile Tunca Nehri üzerinde ortak bir proje yapımı söz konusudur. Bu

projenin amaçlarından biri Edirne deki taşkınları önlemektir. Her iki nehirde de erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesine çalışılmaktadır (Akın 2008). 4.3. Su Kaynakları Sorunları Türkiye de 1990 yılı genel nüfus sayımı verilerine göre şehirli nüfus oranı %59,6 iken, 2007 yılı nüfus sayımında nüfusun %70 i şehirlerde, %30 u kırsal alanda yaşamaktadır. Kentsel nüfusun hızlı artışı kentsel içme ve kullanma suyu, atıksu arıtımı, katı atıkların depolanması, sanayileşme ve endüstriyel kirliliğin giderilmesi gibi kentsel su hizmetlerinin yerine getirilmesini ve kalitesini olumsuz etkilemiştir.2008 yılı verilerine göre Türkiye de 3136 belediyede ikincil ve ileri atıksu arıtımı yapan sadece 436 arıtma tesisi bulunmaktadır. Türkiye de arıtma tesisinden faydalanan nüfus oranı %64 tür. Sanayi tesislerinin sadece %9 unda arıtma tesisi bulunmaktadır. Yılda 930 milyon m 3 atıksuyun %22 si arıtılmakta, %78 i ise doğrudan çevreye verilmektedir. Ayrıca çok sayıda işletmenin atık su nitelikleri bilinmemektedir. Organize sanayi bölgelerinin sadece %14 ünde arıtma tesisi bulunmaktadır. Turistik tesislerin %81 inde arıtma tesisi bulunmaktadır ve çoğu kıyı şeridinde yer almaktadır. Türkiye de çöp alanlarının %93 ü dere yatakları veya yataklara çok yakın bölgelerde yer almaktadır (Bilen 2009). Ayrıca Türkiye de nüfus artışı ile birlikte gelişen yoğun tarım faaliyetleri de su kaynakları için önemli bir tehdit oluşturmaktadır. Özellikle su kaynakları yakınında gelişen, bilinçsiz ve yoğun tarım faaliyetleri (yoğun zirai ilaç ve gübre kullanımı, sulama, vb.) su kirliliğine neden olmakta ve suyun tasarrufunu önlemektedir. Türkiye de su kirliliğini önleyecek, sorunlara çözüm oluşturacak yönetim ve yasal yapı ise daha başka sorunlar ile yüz yüzedir. Bu sorunlar çizelge 4.2 de verilmiştir. Çizelge 2.1 Türkiye de su kaynakları yönetimine ilişkin mevcut durum ve sorunlar Yönetim Yapısı Sınırlar Kurumsal yapı Veri tabanı Sorunlar İdari sınırlar yönetimde yer alacak karmaşık bir kurumsal yapı oluşturur, İdari sınırlar ve suyun doğal sınırı olan havza sınırının birbiriyle örtüşmemesi yönetimsel faaliyetlerin gerektiği gibi yürütülmesini önler. Su kaynaklarının havza ölçeğinde yönetilmemesi, suyu etkileyen verilerin bir bütün halinde değerlendirilmesini önleyerek başarıyı olumsuz etkilemektedir. Yüzey, yeraltı ve kıyı suları birbirinden bağımsız değerlendirilmektedir. Kurumların, yetki sınırları yeterince net değildir. Kurumlar arası işbirliği ve eşgüdüm eksiktir. Bu durum parçalı bir yönetime neden olmakta, işleyişi yavaşlatmaktadır. Yerel ölçekte asıl yetkili tanımlanamamaktadır. Yönetim katılımcı değildir, halkın söz hakkı ise bulunmamaktadır. Su kaynakları ve havzalarına ilişkin bir veri tabanı yoktur. Verilerin eksik olması, etkili yönetim ve planların oluşturulmasını önlemektedir. Su kaynaklarına ilişkin veriler yeterli değildir ve uluslararası kriterlere göre değerlendirilmemektedir. Verilerin oluşturulmasında kullanılan değerlendirme kriterleri gelişmiş ülkelerden faklıdır. Yerel düzeyde yeterli veri bulunmamaktadır.

İzleme- Denetleme Yasal yapı Diğer Sorunlar Su kaynaklarına ilişkin yeterli verinin olmaması, izlemeyi önlemektedir. Su örneklerinin alındığı analiz noktalarının sabit olması gerekmektedir. Su kaynaklarının noktasal olarak izlenmesi ve denetlenmesi, tüm kirletici kaynaklarının kontrolü, izlenmesi ve denetlenmesini önlemektedir. Su ekosistemleri yeterince bilinmediği için gerektiği gibi izlenememekte ve denetlenememektedir. Denetlemeler yetersiz olarak yürütülmektedir. Kurumların benzer yetkileri, karmaşaya neden olmaktadır. Su kaynaklarının noktasal ölçekte yönetilmesi, etkili ve doğru yönetimler oluşturulmasını önlemektedir. İç sular, kıyı suları ve yeraltı suları kanunlar gereği birbirinden bağısız değerlendirilmektedir. Kanun, tebliğ ve yönetmelikler su kaynakları ve havza kaynaklarının ekolojik yönüne ilişkin yeterince göz önüne almamaktadır. Su kaynakları yönetimini doğrudan ve dolaylı yollardan etkileyecek olan ekosistem yönetimine ilişkin hiçbir düzenleme bulunmamaktadır. Yasa ve yönetmeliklerde yer alan su kalite ve yönetimine ilişkin bazı teknik veriler uluslar arası standartlarla uyumsuzdur. Yaptırımlar uluslararası yasalardaki gibi caydırıcı nitelikte değildir. Bu nedenle sorunlar önlenememektedir. Alt havza sınırlarının bilinmemesi Köylere ait idari sınırların tanımlanmaması, arazi mülkiyetinin belirlenmemesi Havzada özellikle doğal bitki örtüsü ve hayvan varlığına ait detaylı araştırmaların olmaması Alt havza ölçeğinde, köylere ait doğal sosyo kültürel ve ekonomik yapıya ilişkin detaylı verilerin olmaması Kurumlardan elde edilen verilerin eski tarihli ve güncellenmemiş olması Ülkedeki doğal kaynak yönetimini etkileyecek verilere ilişkin alt havza ölçeğinde plan, program, vb. olmaması Topoğrafik ve toprak haritalarının eski tarihli olması Verilere herkesin ulaşamaması 5. TARTIŞMA ve SONUÇ Yüzyılımızın en önemli sorunlarından biri kullanılabilir su kalitesinin ve su kıtlığının hızla artması ve yayılmasıdır. Nüfus artışına bağlı olarak gelişen hızlı ve plansız kentleşme, sanayileşme, yoğun tarım faaliyetleri, yanlış arazi kullanımları ve küresel ısınma bu durumun temel sebeplerindendir. Ancak asıl sorun, alternatifi olmayan doğal bir kaynak olan suyun daha planlı ve ekonomik kullanılması, su kaynaklarını tehdit eden sorunların belirlenmesi ve önlenmesi, su ve suya bağlı ekosistemlerin korunması, sürdürülebilir bir ekonomik büyümenin sağlanması, vb. hedeflerle geliştirilen su kaynakları yönetimi ile ilgilidir. Su kaynakları sorunları, hatalı kararlar ve uygulamalara sahip yönetimler sonucunda daha ciddi boyutlara ulaşmış ve geleceği tehdit eder duruma gelmiştir. Çünkü gelecekteki güç dengeleri hayatın hiçbir alanında vazgeçilmez olan suya hakimiyetle belirlenecektir. Su kaynakları ve yönetime ilişkin sorunların çözümlenmesi çerçevesinde, geliştirilen havza yönetimi, uygulandığı ülkelerde gerek ekolojik kriterlere duyarlılığıyla, gerek yönetim yapısına katkılarıyla başarılı uygulamalara neden olmuştur. Havza yönetiminde havzadaki su kaynağını etkileyen doğal yapıya ilişkin tüm fiziksel, kimyasal ve biyoloji etkileşimler sonucu oluşan girdi ve çıktıları bütüncül olarak değerlendirilebilmektedir. Ayrıca havzayı etkileyen sosyo kültürel ve ekonomik yapıya ilişkin çıktılarda (katı ve sıvı atıklar, çöpler, pestisitler, altyapı sorunları, vb.) kolaylıkla değerlendirilmektedir. Ayrıca havza ve havza yönetimini etkileyen etkilenen herkes de yönetimin parçasıdır. Bu durum kaliteli bir kurumsal hiyerarşi ile planlamadan tasarıma her noktada eşgüdümü getirmiştir. Bireyin yaşadığı ortama yani

havzaya aitlik ve sahiplik duygusunu geliştirerek, doğal kaynak yönetimine yeni bir boyut kazandırmakta ve otokontrol sağlamaktadır. Türkiye de kentleşme, sanayileşme, yoğun tarımsal uygulamalar, alt yapı eksiklikleri, sebebiyle su kaynakları kirliliği gittikçe artmaktadır. Su kaynaklarının yeterli olmaması ise küresel ısınmanın etkisi ile gün geçtikçe kendini göstermektedir. Bu sorunları belirleyip, akılcı, kaliteli, doğru ve teknolojik planlar üretecek yönetecek olan yönetim yapısı yeterli değildir. Çünkü idari sınırların ölçek alınması, birçok kurumun yetki karmaşası ve eşgüdümsüz olması, karmaşık ve yetersiz yasal yapı, teknik altyapı eksiklikleri başlı başına bir sorundur ve sorunlu bir yapının sorunları doğru çözmesi oldukça güçtür. Uluslararası su politikaları ve küresel su sorunları da işin içine girince, Türkiye deki su kaynakları sorunlarının boyutları apaçık ortaya çıkmaktadır. Havza yönetimi, su kaynakları sorunlarının çözümü için çok başarılı sonuçlar üretmiştir. Gerek çevresel duyarlılığı, gerek yönetim yapısı ile oldukça doğru politikalara sahiptir. Gelişmiş ülkelerin havza yönetimi çerçevesinde geliştirilmiş su kaynakları politikalarının sebebi de bir noktada bu başarıdır. Avrupa Birliği Su Politikaları da bu başarılar çerçevesinde geliştirilmiştir ve üye ve üye olmak isteyen ülkelere idari sınırları eriten, tüm konularda işbirliğine çağıran ve çevresel duyarlılığın sınırlara hapsedilmemesi gerektiğini ilke edinen bir yapıya sahiptir. Türkiye nin içinde bulunduğu süreç için önemli olan, tüm sorunların çözümüne katkı sağlayacak bir yönetim modelidir. Zaten AB üyelik faaliyetleri çerçevesinde gündemimizde yer alan bir konudur ve biran önce değerlendirilmelidir. Kentsel yerleşim ve endüstriyel faaliyetlerin yoğunlaştığı bölgelerde yüzeysel ve yeraltı su kaynaklarımız büyük tehdit altında olup, bu konuda şimdiye kadar yapılan çalışmalar çok yetersiz düzeyde kalmıştır. AB çatısı altında veya dışında Türkiye, su kaynaklarının kirlenmesini önlemek için kapsamlı teknik, yasal, kurumsal önlemler almak ve önlemleri etkin bir şekilde uygulamak zorundadır. AB su mevzuatının Topluluk üyesi bazı devletler tarafından, etnik milliyetçiliğin tahrik edilmesi dahil, Orta Doğu da yapay su sorunları yaratmak için bir araç olarak kullanılması riski bulunmaktadır. AB su mevzuatına uyum ve uygulama sürecinde, hidropolitik yönden karşılaşılacak temel sorun budur. Uluslararası su hukukunun hakkaniyet ve komşularına önemli zarar vermemek ilkelerine uygun olsa da, Türkiye nin sınıraşan su kullanımlarına sınırlama getirmeye yönelik çabalar yoğunluk kazanabilecektir. Sınıraşan sular konusunda uluslar arası sözleşmelerin genellikle aşağı kıyıdaş ülkelerin lehine hükümler içermesi, bu yöndeki girişimleri kolaylaştıracaktır (Bilen 2006). Türkiye müzakere sürecinde, yukarıda belirtilen risk ve değerlendirmeleri dikkate alarak, su politikalarını yönlendirmeli, teknik ve hidropolitik yaklaşımlarını uluslararası platformlarda savunmalıdır. Ayrıca ülkemiz su kaynaklarının yaklaşık üçte birinin geliştirildiği düşünülürse bu oranın, AB ye tam katılımdan önce, yüzde 100 e yaklaştırılması için gerekli çabanın gösterilmesi büyük önem taşımaktadır (Bilen 2006). Avrupa Birliği, AB Su Çerçeve Direktifi nde belirttiği gibi sınıraşan su kaynaklarını havzada yer alan ülkelerin işbirliği ile çözmeyi hedeflemekte ve aşağı havzaları sürekli koruma altında tutmaktadır. Havza yönetimi için bu gereklidir, ancak uluslararası su politikaları çerçevesinde tartışmalı bir konudur. Türkiye nin içinde bulunduğu, Ortadoğu coğrafyası dikkate alındığında AB su politikaları, ulusal ölçekteki su sorunlarımızın çözümüne katkı sağlarken, uluslararası ölçekte sınıraşan su kaynaklarımızın kullanımlarını sınırlamaya yönelik çabaları yoğunlaştıracaktır. AB nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin aşağı kıyıdaş ülkeler lehine hükümler içermesi ise bu yöndeki girişimleri kolaylaştıracaktır. Bu konu uluslararası boyutta, özellikle Ortadoğu ile su kaynakları yönetimi sorunları oluşturacaktır. Kuraklığın gün

geçtikçe kendini gösterdiği, enerji krizlerinin yaşandığı bir zaman diliminde su kaynakları, bir ülkenin geleceğini etkileyebilecek boyuttadır. Bu nedenle, Türkiye nin akılcı ve kaliteli bir su kaynakları yönetimine sahip olması, ulusal sorunlarını çözmesi, uluslar arası su politikalarını çıkarları doğrultusunda geliştirmesi gerekmektedir. Bu çerçevede AB Su Çerçeve Direktifi oldukça yol göstericidir. Direktifi aynen ve tamamen uyumlaştırmak, taraf olmadığımız anlaşmaların amaçlarını kendi hukukumuza yerleştirmek zorunluluğu yoktur. Ancak direktifin teknik boyutları (kurumsal yapılaşma, katılımcı yönetim, ekolojik prensiplerin gözetilmesi, vb.) çerçevesinde güçlü bir yönetim sağlanabilecektir. Başarılı bir yönetimle su kaynaklarımız daha verimli kullanılabilecek ve uluslararası su politikalarımız daha kolay savunulabilecektir. Bu nedenle uluslararası su politikaları ve AB Su Çerçeve Direktifi çerçevesinde, Türkiye deki su kaynakları yönetiminde aşağıdaki konuların öncelikli olarak çözümlenmesi önerilmektedir. Su kaynaklarının yönetimine ilişkin olarak uluslar arası düzenlemelerin doğrudan kabul edilmesi yerine, sorgulanarak, analiz edilerek ülkemiz çıkarları doğrultusunda yorumlanması, Bu kapsamda kabul edilecek uluslar arası sözleşmelerin detaylı incelemelerinin yapılması Ülkenin doğal kaynaklarından olan suyun sürdürülebilir kullanımına ilişkin olarak, bilimsel temelleri olan, uluslar arası su politikaları ile entegre olabilecek, ulusal bir su politikası yaklaşımının ortaya konulması, Bu yaklaşımın ülke içindeki değişen politik görüşlerden etkilenmesinin en aza indirgenmesi Su politikaları oluşturulurken ülkemizin hassasiyetlerinin, su kaynakları yönetiminde sorumlu birimlerin politika ve stratejilerinin belirli uluslar arası platformlarda gündeme getirilmesi ve savunulması Suyla ilgili sorunları çözmüş ve daha fazla su kazanımı için üst ölçekte politika ve program üreten ülkelere ve uluslar arası kurumlara, kendi ülkemizin çıkarları doğrultusunda kendi haklarımızı savunan projeler ve politikaların üretilmesi Yönetime ilişkin yasal yapıyı, günün gelişen koşulları ile bağlantılı olarak sürekli güncellemek, uluslararası ölçekte geçerliliğe sahip olacak biçimde yenilemek, Ülke ölçeğinden alt ölçeklere kadar havza sınırlarını tanımlamak Havza ölçeğinde hiyerarşik yapının tanımlandığı, koordinasyonun sağlandığı kurumsal yapılar oluşturmak (doğal ve sosyal bilimlerden farklı meslek disiplinleriyle bir arada oluşturulacak, merkezi ya da yerel ama doğal havza sınırlarını içerecek biçimde kurumsal yapıların oluşturulması) Havzadaki doğal kaynakların yönetimini etkileyen doğal, kültürel, ekonomik kaynaklara ilişkin veri tabanı oluşturmak ve bu veri tabanından tüm ilgili paydaşların yararlanmasını sağlamak. Oluşturulacak veri tabanının bilgisayar ortamında olması ve günün gelişen teknolojileri ile birlikte güncellenmesi Katılımcı bir yönetim planı oluşturmak, paydaşların yönetimde söz haklarının olması, (bazı illerde kurulan kent konseylerinin daha etkin işlemesi) yerel ölçekte katılımcı eylem planları oluşturulması Su kaynakları yönetimi ile diğer sektörler arasındaki planların bütünleştirilmesi Su kaynaklarının yönetiminde kağıt üzerinde kalmayacak izleme ve denetleme sistemlerinin kurulması ve yukarıda belirtildiği üzere oluşturulacak kurumlarda hayata geçirilmesi Önümüzdeki yıllarda çok önem kazanacak olan ve dünyadaki ülkelerle karşılaştırıldığında zengin su kaynaklarına sahip olmayan ülkemizin bu doğal kaynağının diğer doğal kaynaklarla birlikte sürdürülebilir yönetiminin gerçekleştirilmesi için yöntemlerin aranması. Su kaynakları yönetiminde olduğu gibi diğer tüm doğal kaynak yönetimlerinde de önemli yarar sağlayacak peyzaj planlama çalışmalarının ülkemizde farklı ölçeklerde yapılmasının ve uygulanmasının sağlanması önerilmektedir.

6. KAYNAKLAR Anonymous. 2009a. Sumary of Environmental Law in the United States, www.cec.org Erişim Tarihi: 01.07.2009 Anonymous.2009b. Total Catchment Management, www.murrumbidgee.cma.nsw.gov.au Erişim Tarihi: 01.07.2009 Anonymous. 2009c. What is a Watershed Aproach, http://www.epa.gov Erişim Tarihi: 06.05.2006 Anonymous.2006b. Why Watershed Management Matters, www. watershed.uic.edu Erişim Tarihi: 12.07.2009 Abdelhameed, S. M., Avad, N. M., Elmoghraby, A. I., Hammid, A. A., Hamid, S. H. and Osman, O. A. 1997. Watershed Management in the Dinder National Park Sudan. Journal Agricultural and Forest Metodology, Issue 84, pp 89-96 Akaya, C., Efeoğlu, A. ve Yeşil, N. 2006. Avrupa Birliği Su Çerçeve Direktifi ve Türkiye de Uygulanabilirliği. TMMOB Su Politikaları Kongresi, Ankara. Akın, Barçın. 2008. Türkiye nin Sınırını Aşan Suları ve Politikaları. II. Su Politikaları Kongresi, TMMOB, Ankara. Bartarya, S. K. 1991. Watershed Management Strategies in Central Himalaya. Butterworth Heinemann Ltd, İndia. Bilen, Özden. 2006. Avrupa Birliği'nin Su Politikalarının Hidropolitik Değerlendirmesi. Stratejik Analiz Dergisi. ASAM. Bilen, Özden. 2009. Türkiye nin Su Gündemi Su Yönetimi ve AB Su Politikaları, DSİ İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığı Basım ve Foto-Film Şube Müdürlüğü, ISBN 978-9944-62-759-7 Ankara. Brezonik, L. P., Easter K.V., Hatch, l., Mullat, D. and Perry J. 1999. Management of Diffuse Pollution ın Agricultural Watersheds: Lessons from the Mınnesota River Basin. Water Sciences Technology. Vol. 39 No. 12, Great Britain. Çepel, Necmettin. 2003. Ekolojik Sorunlar ve Çözümleri. TÜBİTAk Popüler Bilim Kitapları, Ankara. ISBN: 975-403-290-4 He, C., Stephen, B. M., Dahlberg, K. A. and Fu, B. 2000. A Conceptual Framwork for Integrating Hydrological and Biological İndicators into Watershed Management. Journal of Landcape and Urban Planning, No 49, pp 25-34 Kanber. R. 2006. Türkiye de Su Kaynakları Potansiyeli: Kullanımı, Sorunları ve Çözüm Önerileri. TMMOB Su Politikaları Kongresi, Ankara. Karadağ, A.Ayfer. 2007. Katılımcı havza yönetim modelinin oluşturulması: Kovada gölü örneği. Ankara Üniversitesi, Fen Bilimleri enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara. Kibaroğlu, Ayşegül. 2009. Küresel Su Politikaları ve Havza Yönetimi. http://www.jmo.org.tr Erişim Tarihi: 17..08.2009 Mostaghimi, S., Park, S.W., Cooke, R.A. and Wang S. Y. 1997. Assesment Of Management Alternatives On A Small Agricultural Watershed. Journal of Water Resources, Vol 31, No 8, pp 1867-1997. Saner, Erol. 2009. AB Üyelik Süreci ve Sınıraşan Sular. II. Su Politikaları Kongresi, TMMOB, Ankara. Uzun, Osman. 2003. Düzce Asarsuyu Havzası Peyzaj değerlendirmesi ve Yönetim modelinin Geliştirilmesi. Ankara Üniversitesi, Fen Bilimleri enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara. Yalçın, Gökmen. ve Eken Güven. 2006. Türkiye nin Baraj Politikası ve Önemli Doğal Alanları Doğa Derneği Kurumsal Görüşü. TMMOB Su Politikaları Kongresi, Ankara.