HATİCE HANIM İLKOKULU REHBERLİK VELİ BÜLTENİ ÇOCUKLARA OKUMA ALIŞKANLIĞI NASIL KAZANDIRILIR? Küçük yaşlarda, çocuğa özel zaman ayırarak, onun ilgi düzeyi ve yaşına uygun öykü,masal kitaplarını okuyarak temeller atılabilir.evde hem aile fertlerinin hem de çocukların ulaşabileceği bir yere farklı türde kitapları içeren bir kitap köşesi oluşturulabilir. Eğer evde sürekli televizyon seyredilip hiç kitap okunmuyorsa çocuklarında kitap okumasını beklemek gerçekçi olmaz. 1.Çocukluk dönemi kişiliğin oluştuğu dönemdir 2. Okuma, sağlıklı ve gelişmiş bir kişiliğin temel taşlarından birisidir. 3. Ebeveyn ve öğretmen, çocuğa okuma alışkanlığı kazandırma ve geliştirmede doğrudan sorumlu kişilerdir. 4. Okuma alışkanlığı, ancak çocukluk döneminde kazanılır. Bu dört noktanın bilincine varılması, çocukların okuma alışkanlığı kazanmasına etki eder. Genel olarak ebeveynin çocuğuna göstereceği ilgi ve vereceği destek çocukların bu gün ve gelecekte okuyan ve ne istediğini bilen bireyler olmasını sağlayacaktır. OKUMAYI SEVDİRMENİN SİHİRLİ BİR YOLU YOKTUR. Her şeyden önce aile büyükleri evde devamlı olarak kitap okuyor ve kitaptaki konuları veya kahramanları ailedeki diğer kişilerle paylaşıyorsa, bu ortamda yetişen çocuk, kitap okumaya ilgi duyar. Okuma, önce ailede başlar. Okuma bilmeyen çocuk bile kitabı eller, sayfaları açar, resimlere bakar, onlarla ilgili sorular sorar, âdeta yeme-içme gibi kitapla iç içe büyür. Kitap bir bilgi aktarma aracı olarak gösterilmemelidir. Kitabın eğlenceli ve sıcak yüzü ön plâna çıkarılmalıdır. Çocuk kitapla bir arkadaş niyetiyle tanışmalıdır. Çocuğun ilgisini çekecek kitaplar, genellikle resimli hikâyeler, romanlar, bilmece, bulmaca ve fıkra kitaplarıdır. Bu kitaplarla karşılaşan çocuk, onları oyuncak veya eğlence aracı olarak görür. Bu yakınlık çocuğu okumaya hazırlar. Çocuklarla birlikte kitap okunmalıdır. Kitap okurken ses tonu kahramanlara göre ayarlanmalı ve okumaya canlılık kazandırılmalıdır. Hep anne veya baba okursa, bu çocuğu sıkar. Bazen o okumalı anne-baba dinlemelidir. Bazı aileler uyku öncesi hikâye okumayı düzenli bir alışkanlık haline getirmişlerdir. Bu alışkanlık çoğu ailenin uygulayabileceği pratik bir metottur. Çocuk, kitap fuarları ve kitap satış merkezlerine de götürülmeli, burada kitapları inceleyebilmesi için yeterli zaman ayrılmalıdır. Tamamını olmasa bile, çocuk, ilgi duyduğu kitapları kendisi seçmeli ve kendisi almalıdır.
Netice olarak, uygun yollarla yaklaşılırsa her çocuk kitap okumayı sever. Ancak baskıyla çocuğa kitap okutulamaz. Okumayı sevdiremiyorsak, hiç olmazsa okumadan nefret ettirmeyelim.. konusunda çocukla görüş biriliğine varın. İstisnalar dışında çocuğu, zaman sınırlamasına sadık kalması için uyarın. Gerektiğinde çocuk, tamamlanmamış ödeviyle okula giderek hesabını kendi başına vermelidir. Ders çalışması ve ödev yapması konusunda ona baskı yapmayın. Önemli olan çocuğun ders çalışırken keyif alabilmesi, desteğiniz ve teşvikinizle yapabileceğinin en iyisini ortaya koyabilmesidir. Çocuğun sizden istediği, öğretmenlik değil, ev içinde ve dışında, karşılıklı keyif alabileceğiniz, ortak etkinliklerde buluşabilmektir(konser, resim galerisi gibi). DÜZENLİ DERS ÇALIŞMA ALIŞKANLIĞI NASIL KAZANDIRILIR? Çocuğun ödevlerini yapabileceği fiziki mekanı hazırlayın. Bu çocuğa ait bağımsız bir oda olduğu gibi, ders çalışma köşesi de olabilir. Ev ödevi için hergün aynı saatte düzenli ödev saati oluşturmasını sağlayın. Okuldan eve geldiğinde, bir saat kadar dinlenme ve yemeğe zaman ayırın. Bunun on dakikasını, birlikte sohbet ederek geçirmeye çalışın. Çocuğun düzenli ödev yapma alışkanlığını geliştirmesine yardımcı olun. Çocuğun yapmış olduğu çalışmayı kontrol edin. Zamanında tamamlanan ödevin ardından, birlikte yapmaktan hoşlandığınız ortak bir faaliyeti gerçekleştirin. (satranç oynamak, film izlemek gibi) Ödevle ilgili size yöneltilen soruları yanıtlayın ama çocuğunuzla birlikte masaya oturup ödevini baştan sona yapmayın. Birlikteliğiniz hem olumsuz bir alışkanlığın yerleşmesine hem de hoş olmayan gerilimlerin oluşmasına neden olabilir. Eğer çocuk ödevinin tümünü yapmakta zorlanıyorsa, o zaman ödevi küçük parçalara ayırın. Çocuğunuzun ev ödevini değerlendirmek sizin göreviniz değildir. Sadece bir hata gördüğünüzde uyarın. Çocuğun okula düzeltilmemiş haliyle ödevi götürmesine izin verin. Eğer siz çocuğu hep düzeltilmiş ödevle gönderirseniz, öğretmen çocuğu olduğundan daha farklı bir şekilde tanımış ve yanıltılmış olacaktır. Belirli bir saate kadar ödevin bitirilmesi SAYIN VELİ, 1. Çocuğunuzun sağlık durumu ile yakından ilgileniniz. Hastalıklardan bir kısmı, çocuğun hayat enerjisini önemli ölçüde azaltarak onu dermansız bırakır. 2. Çocuğunuzu kahvaltı ettirmeden veya yemek yedirmeden kesinlikle okula göndermeyiniz. İlköğretimdeki çocuk hızlı bir büyüme ve gelişme dönemindedir. 3. Çocuğunuzun kılık- kıyafetine özen gösteriniz. Kıyafetlerinin okul kurallarına uymasına ve temizliğine dikkat ediniz. 4. Çocuğunuzun derslerinin ve davranışlarının daha iyiye yönelmesi için, öğretmenlerle sıkı bir işbirliği kurunuz. Veli toplantılarına mutlaka katılınız. 5. Çocuğunuzun yaşamındaki en etkili çevre aile çevresidir. Çocuk yaşamında en çok etkili örnekleri ailesinden alır. Anne-baba olarak tüm davranışlarınızla çocuklarınıza örnek olunuz.
6. Çocuğunuzu iyi tanıyınız. Onları yeteneklerinin ötesinde başarı göstermeye zorlamayınız. 7. Çocuğun tüm arzularının yerine getirilmesi veya tam tersi isteklerinin çok sınırlandırılması çeşitli uyumsuz davranışlar geliştirmelerine neden olacaktır. 8. Çocuklarınızı başka çocuklarla veya kardeşleri ile mukayese etmeyiniz. Her insanın sahip olduğu nitelikler farklıdır. 9. Çocuklarınızın belli davranışları için annebaba olarak değişik davranış göstermeyiniz, aynı şekilde davranınız. 10. Çocuklarınızla iyi notların yanında zayıf not almasının da normal olduğunu ve çalışmakla durumunu düzeltebileceğini telkin ediniz. 11. Çocuğunuzun yaşantısı ile ilgileniniz. Anlattıklarını dinleyiniz. 12. Öğretmenler öğrencisinden makul olan ders araç ve gereçlerini almasını istemişlerse, bunları zamanında ve yeterince temin ediniz. 13. Çocuğunuzun mümkün olduğu kadar sosyal yaşantılar içinde, sosyal olmasını sağlayınız. Okul ve çevresindeki sosyal faaliyetlere katılmasına izin veriniz. 14. Çocuğunuzu sık sık eleştirmeyiniz. Hele bunu başkalarının yanında asla yapmayınız. Onun aşağılık duygusuna kapılmasını önleyiniz. 15. Beğendiğiniz takdir ettiğiniz taraflarını söyleyiniz. Onun kendine güven duymasını sağlayınız. Çocuklarınız arasında ayrım yapmayınız. Çocukları kıskandırmayınız. 16. İçinde bulundukları yaşlarda arkadaş çocuğunuz için çok önemlidir. Arkadaşı olmasına, iyi arkadaş seçmesine yardımcı olunuz. 17.Tv izlemede çocuğunuza iyi alışkanlıklar kazandırınız. Sürekli TV izlemek çocuğunuzun başarısını olumsuz yönde etkiler. Ancak bunu zor kullanarak değil ikna ederek gerçekleştiriniz. 18. Çocuklar önünde yapılan tartışmalar, kavgalar onları mutsuz, güvensiz ve endişeli olmalarına neden olur. 19. Okul ve öğretmenler ile ilgili görüşlerinizi çocuğun yanında açığa vurmayınız. Çocuklarınıza karşı sabırlı, soğuk kanlı ve anlayışlı olunuz. Doğal olarak onlar hata yapacaklardır. Kusurları ve kötü hareketleri olacaktır. Çocuklar düşündüğünüz, istediğiniz gibi tavır ve davranışlar göstermiş olsalardı ailede ve okulda eğitim denilen şeye gerek kalmazdı.
KARNE SENDROMU Yazar: Selin KASUTO, Uzm. Psikolog, Eğitim Danışmanı Çocuğunuzun aldığı karneye gösterdiğiniz tepki ne oldu? Mutluluk? Hayal kırıklığı? Kızgınlık? Şaşkınlık? Çocukları ellerinde karneyle eve geldiği zaman merakla karneyi gözden geçiren anne-babalar o anda farklı duygular yaşarlar. Yaşadıkları bu duygular doğrultusunda çocuklarına farklı tepkiler ve geribildirimler verirler. Çocuklar da ailelerinden aldıkları bu tepkiler doğrultusunda özgüvenlerini ve kendilik algılarını şekillendirirler. Karne, çocukların sadece akademik başarılarını veya başarısızlıklarını gösteren bir belge değildir. Aynı zamanda, çocukların başarılı ve zayıf oldukları yönleri, çabalarını, davranışlarını, kendilik algılarını yansıtır ve ailelerin çocuklarının bu yönleri hakkında da bilgi sahibi olmalarına yardımcı olur. Kötü karne ile karşılaşan anne baba çoğunlukla "Neden zayıf getirdin?" şeklinde sorular sormaktadır. Kötü karne sonucunda çocuk ve genç birçok olumsuz durumla karşılaşmaktadır. Sevgi yetersizliği, olumsuz koşullar, yanlış tutumlar ve ilgisizlik. Böylece bilgi edinmede zorluk çeken çocuğun, öz saygı geliştirmesi ve kendine güveni de tehlikeye girmektedir. Eğer anne baba eğitim yılı içinde okul ve öğretmen ile yeterince işbirliği yapmışsa, çocuğun sınıf içindeki düzeyini ve nasıl bir karne alacağını tahmin edebilecektir. Bu nedenle başarısızlık durumunda "sonuçtan çok bu sonuca nasıl gelindiğinin" değerlendirilmesi önemlidir. Öncelikle, çocuğun yeteneklerine uygun, ulaşılabilir beklentiler geliştirebilmek için her çocuğun bireysel kapasitesi göz önüne alınmalıdır. Peki o zaman okul başarısızlığına sebep olan etkenler nelerdir? Okul başarısızlığı, öğrencinin gerçek yeteneği ile okuldaki başarısı arasında görülen farklılık olarak tanımlanabilir. Okul başarısı bir çok etkene bağlı olarak değişmektedir. Bunlar arasında çocuğun zihinsel kapasitesi, öğrenme becerisi, okul ve öğretmenlerin bilgi ve tutumları, anne babanın beklenti ve tutumları sayılabilir. Karne döneminde aile ve çocuğun yaşadığı üzüntüleri bitirip, böyle bir sonucu yeniden yaşamamak için birlikte nedenleri gözden geçirmeleri ve çözümler üretmeleri gerekmektedir. Anne babasının sevgisini bilen ve onlar tarafından benimsenen çocuk ve ergenler bu üzüntüyü kısa sürede atlatarak işbirliği yapmakta, başarılı olmaktadırlar. Burada anne babanın yapabileceği çocuğun dışındaki nedenleri ele almak ve çocuğun dikkatini sorumluluklarına çekmektir. Aileler çocuklarını bu konuda nasıl yönlendirebilir? Tutarlı, anlayışlı ve sevgi dolu bir aile ortamında yetişen çocuk, kendinden hoşnut olmayı, kendi kendine yetmeyi ve kendine saygı duymayı öğrenmektedir. Böylece özgüveni gelişmekte ve öğrenmekten zevk almaktadır. Herkesin sorumlulukları olan bir aile ortamında yetişen çocuk sorumluluk almayı öğrenir. Çocuklarımız okul ve derslerin kendi sorumlulukları olduğunu fakat bu sorumluluğu yerine getirme konusunda yardıma ihtiyaçları olursa, bu yardımı almak için her zaman anne-babalarına başvurabileceklerini bilmelidirler. Anne-baba çocuğun zorlanması halinde, kaygılarını paylaşmak ve çocuğun çeşitli çözüm yolları üreterek kendine uygun olanı seçip uygulamasına destek vermek için yanında olmalıdır. Teşvik edici tutumlarla şekillenen bir aile ortamında yetişen çocuğun ise, motivasyonu artmakta ve araştırmaya, yeni şeyler öğrenmeye yönelmektedir. Çocuklarımızı insiyatif olma konusunda teşvik etmeliyiz. Hata yaptıkları durumlarda ise, herkesin hata yapabileceğini, bu hatayı yapmalarına sebep olan etkenleri ve bir dahaki sefer neleri farklı yapabileceklerini konuşmak ve yeni denemeler yapmaları
konusunda onlara destek olmak çok önemlidir. Bu tutumu benimseyen ailelerin çocukları kendilerini büyük bir kabul edilmişlik içinde hissetmektedirler. Çocuklardan her şeyin en iyisini ve en mükemmelini istemek yerine onların çabalarını destekleyin. Birbirinden farklı ilgi ve yetenekleri olan çocuklarımızın istediğimiz her alanda başarılı olmalarını beklemek onlara taşıyabileceklerinden fazla bir sorumluluk yüklemektedir. Ailenin çocukla ilgili birtakım gerçekçi olmayan beklentiler geliştirmesi ve bunu çocuğa yansıtması çocukta çok büyük kaygı yaratır. Önemli olan çocuğun başarılarının saygı ile karşılanması, buna karşılık hazır ve yeterli olmadığı konularda başarılı olması konusunda baskı yapılmamasıdır. Çocuklarımıza koşulsuz sevgi vermeliyiz. Çocuğun başarılı oldukça sevileceğini düşünmesi çocuğun ailesiyle ilişkilerine zarar vermekte ve gelecek yaşantısında karşılaşacağı ilişkileri yönlendirme konusunda yanlış tutum ve anlayışlar benimsemesine neden olacaktır. Tüm çocuklar ailelerinin ilgi ve şefkatine ihtiyaç duyarlar. Kendilerine bağırmanızı ve azarlamanızı, onları görmezden gelmenize tercih ederler. Böylece iyi davrandığında ilgi görmeyen çocuk, negatif davranışlarla ilgi çekmeye yönelmektedir. Bunu göz önünde bulundurarak, çocuklarımızın günlük hayatta yaptığı ufacık gelişmeleri bile dikkate almanın ve taktir etmenin önemini anlamalıyız. Kötü karne ile karşılaşan anne-babalar nasıl davranmalı? Çocuğunuzun karnesini elinize aldığınızda durun ve karnenin size çocuğunuz hakkında ifade ettiklerini düşünün. Çocuğunuza notları hakkında neler hissettiğini sorun ve neler yaşadığını değerlendirmesine yardımcı olun. Değiştirmek istediği bir şey olup olmadığını sorun. Ona her koşulda, yardımcı olmak için yanında olacağınızı hissettirin. Çocuğunuzun karnesini diğer çocukların karnesiyle kıyaslamayın. Çocuğunuza kötü karnenin bir başarısızlık olduğu ve bu başarısızlığın sizi hayal kırıklığına uğrattığı mesajını kesinlikle vermeyin. Çocuğunuza başarı endişesi yaşatmayın. Yazın sık sık ders yapması gerektiğini vurgulamayın. Çocuğunuzu resim, müzik, spor gibi diğer sosyal faaliyetlere de katılması konusunda teşvik edin. Çocuğunuzla birlikte bir sonraki okul yılı için akademik hedefler belirleyin ve bir çalışma planı hazırlayın. Çocuğunuzun öğretmeni ile hangi alanlarda zayıf olduğunu ve bunları geliştirmek için neler yapılabileceğini konuşun. Çocuğunuzun belirlenen konularla ilgili sağladığı en küçük gelişmeleri, hatta bu konularda gösterdiği en küçük çabayı bile ödüllendirin. Bu ödüllerin daha çok, birlikte bir şeyler paylaşmakla ilgili etkinlik ödülleri olmasına dikkat edin. Maddi ödüller kullanmaktan kaçının. Çocuklarımızın sosyal ilişkilerinin temelleri ilk olarak aile ortamında atılır: Hangi durumlarda nasıl davranılır? Karşılaşılan problemler nasıl çözülür? İnsan ilişkileri nasıl şekillenir? Ve daha birçok sorunun yanıtları ilk olarak aile ortamında öğrenilir. Okul yıllarında ise öğrenilen bu bilgiler, farklı kişilerle yaşanılan ilişkilere uygulanır. Çocuk kimi zaman ailesininkilere benzeyen kimi zaman ise tamamen farklı olan geri bildirimler alır. Böylece, yeni başa çıkma becerileri geliştirir. Bu noktada ailenin desteği ve yönlendirmesi çok önemlidir. Okulla birlikte birçok sorumluluğun altına giren ve kendisinden farklı konularda başarılı olması beklenen çocuk, başarılı olmayı, başarısızlığı tatmayı ve başarısızlığından çeşitli dersler çıkararak bunları aşmayı öğrenecektir. Hayatının bu döneminde yaşadığı deneyimler, gelecek yaşantılarında nasıl bir kişi olacağını, zorluklar karşısında ne gibi tepkiler göstereceğini ve insanlarla olan ilişkilerini nasıl yönlendireceğini belirleyecektir. Annebabalar olarak, çocuklarımızı gelişimin bu doğal seyrinde desteklemeli, kendi yollarını kendileri bulmaları konusunda teşvik etmeli ve yönlendirmeliyiz. Hata yapmalarını doğal karşılamalı fakat bu hatalarından nasıl bir ders alacaklarını ve bir sonraki sefer nasıl davranabileceklerini onlarla konuşmalı ve anlamalarına yardımcı olmalıyız.
Eğer Bir Çocuk: Sürekli eleştirilmişse; Kınama ve ayıplamayı öğrenir. Kin ortamında büyümüşse; Kavga etmeyi öğrenir. Alay edilip,aşağılanmışsa; Sıkılıp utanmayı öğrenir. Devamlı utandırılarak terbiye edilmişse; Kendini suçlamayı öğrenir. Hoş görü ile yetiştirilmişse; Sabırlı olmayı öğrenir. Desteklenip,yüreklendirilmişse; Kendine güven duymayı öğrenir. Övülmüş ve beğenilmişse; Takdir etmeyi öğrenir. Haklarına saygı duyularak büyütülmüşse; Adil olmayı öğrenir. Güven ortamı içerisinde yetişmişse; İnançlı olmayı öğrenir. Kabul ve onay görmüşse; Kendini ve insanları sevmeyi öğrenir. Aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse; Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir. Dorothy Nolte