ÖZET Yüksek Lisans Tezi YAŞLILARIN SEBZE -MEYVE TÜKETİMİNE YÖNELİK TERCİHLERİ ÜZERİNDE BİR ARAŞTIRMA Fatma UZUNDİKME Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri

Benzer belgeler
SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ

BESİN GRUPLARININ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ

YAŞLILIKTA SEBZE - MEYVE TÜKETİMİ. Fatma UZUNDİKME Doç. Dr. Funda Pınar ÇAKIROĞLU

gereksinimi kadar sağlamasıdır.

Can boğazdan gelir.. Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur..

BESLENME İLKELERİ BESLEME, BESİN ÖĞESİ VE SAĞLIK

Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu. Yaşlı Bakım-Ebelik. YB 205 Beslenme İkeleri

Sporcu Beslenmesi Ve Makarna. Prof. Dr. Funda ELMACIOĞLU Beslenme ve Diyetetik Bölümü Bölüm Başkanı

Prof. Dr. Sedat BOYACIOĞLU

Vitaminlerin yararları nedendir?

ÇOCUKLARIN BÜYÜME VE GELİŞMESİNDE YETERLİ VE DENGELİ BESLENME

ÇOCUKLARIN BÜYÜME VE GELİŞMESİNDE YETERLİ VE DENGELİ BESLENME

MERVE SAYIŞ TUĞBA ÇINAR SEVİM KORKUT MERVE ALTUN

GEBELİK DÖNEMİNDE BESLENME. Dr. Hülya YARDIMCI A.Ü. Beslenme ve Diyetetik Bölümü

Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu

İŞÇİLERDE, SPORCULARDA VE YAŞLILARDA BESLENME

YETERLİ DENGELİ BESLENME

SAĞLIKLI BESLENME. AVRASYA ÜNİVERSİTESİ Sağlıklı Yaşam Merkezi Dyt. Melda KANGALGİL

Sağlıklı besleniyoruz Sağlıkla büyüyoruz. Diyetisyen Serap Orak Tufan

OKUL ÇAĞINDA BESLENME

Pazardan Sofraya:Pazarlama ve Tüketim Beslenmede Balığın Yeri ve Önemi

SAĞLIKLI BESLENME BİRECİK MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ ZEYNEP ŞAHAN KARADERE

YETERLİ VE DENGELİ BESLENME NEDİR?

Hipertansiyon. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı. Toplum İçin Bilgilendirme Sunumları 2015

EKMEKSİZ DİYET OLUR MU? ŞİŞMANLIĞIN TEK SUÇLUSU EKMEK Mİ? Dilara Koçak Beslenme ve Diyet Uzmanı 8 Mart

GEBELİKTE YETERLİ ve DENGELİ BESLENME

Günde bir elma doktoru evden uzak tutar.

BESLENME. Doç. Dr. Ferda Gürsel

Bakır (Cu) Bakır anemi de kritik bir rol oynar.

.. YILI SAĞLIKLI BESLENME KURS PLANI MODÜL SÜRESİ. sahibi olmak * Beslenme Bilimi * Beslenme Biliminin Kapsamı 16 SAAT.

Kilo verme niyetiyle diyet tedavisinin uygulanamayacağı durumlar nelerdir? -Hamilelik. -Emziklik. -Zeka geriliği. -Ağır psikolojik bozukluklar

DENGELİ BESLENME NEDİR?

SAĞLIKLI BESLENME. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı. Toplum İçin Bilgilendirme Sunumları 2015

VÜCUT KOMPOSİZYONU 1

SÜTÜN BİLEŞİMİ ve BESİN DEĞERİ

Kış Aylarında Nasıl Beslenmeliyiz? - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

SAĞLIKLI BESLENME TABAĞI

DiYABET VE BESLENME N M.-

Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da

Kanser Hastalarında Beslenme

Kansız kişilerde görülebilecek belirtileri

İÇİNDEKİLER Birinci Bölüm HİJYEN ve SANİTASYON İkinci Bölüm GIDA HİJYENİ, TANIMI ve ÖNEMİ Üçüncü Bölüm PERSONEL HİJYENİ

DİYABETTE BESLENME PRENSİPLERİ

BESİNLER. Süt, yumurta, peynir, et, tavuk, balık gibi hayvansal kaynaklı besinler

ANNE ve ÇOCUK BESLENMESİ

Yeterli ve Dengeli Beslen!

C vitamini (Askorbik asit)

Dr. Hülya ÇAKMAK Gıda Mühendisliği Bölümü ANTİOKSİDANLAR

MİNERALLER. Dr. Diyetisyen Hülya YARDIMCI

Araş.Gör.İnci Türkoğlu Araş.Gör.Neslihan Ülger Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü

YAŞLI SAĞLIĞI DALAMAN DEVLET HASTANESİ EĞİTİM BİRİMİ

Beslenme: Yeterli ve dengeli beslenme: Besin: hayvansal kaynaklı besinlerdir. bitkisel kaynaklı besinlerdir. Besin öğesi:

Gıdalar ve Güzellik Ananas Armut Avokado Balık Balkabağı Biber Böğürtlen Brezilya fıstığı Çilek Elma

SAĞLIKLI BESLENME VE MENÜ PLANLAMA BİLKENT ÜNİVERSİTESİ KAFETERYALAR İŞLETMESİ MÜDÜRLÜĞÜ

Prof.Dr. Muhittin Tayfur Başkent Üniversitesi SBF, Beslenme ve Diyetetik Bölümü

MENOPOZ DÖNEMİNİN ÖZELLİKLERİ

Prof. Dr. Lale TOKGÖZOĞLU

Hangi vitamin hangi besinlerde var?

ŞİKAYETİNİZ Mİ VAR??? Yemek sonrası şişkinlik hissediyorum... Yemeklerden sonra hazımsızlık hissediyorum...

4.Sınıf Fen Bilimleri

Meyve sularının enerji ve besin ögeleri yönünden değerlendirilmesi. Pof. Dr. Filiz Açkurt Dünya Meyve Suyu Günü 30 Mayıs 2012 İstanbul

SAĞLIKLI BESLENME TABAĞI

SAĞLIKLI BESLENMEDE SÜTÜN ÖNEMİ VE SAĞLIKLI SÜT

Sigara sağlığa zararlı olmasına rağmen birçok kişi bunu bile bile sigara kullanmaktadır. En yaygın görülen zararlı alışkanlıkların içinde en başı

TÜRKİYE DE EN FAZLA GÖRÜLEN BESLENME HATALARI

ENERJİ METABOLİZMASI

KRONOLOJİK YAŞ NEDİR?

Kanser tedavisi sırasında sağlıklı bir diyet hemen hemen başka zamanlardakiyle aynıdır. Her gün çeşitli gıdalar yemeniz gerekir.

KARACIGERINI KORU SIGORTAYI ATTIRMA!

OKUL ÖNCESİ ÇOCUK BESLENMESİ. Dr. Hülya YARDIMCI

Bebeğinizin Beslenme Sağlığı ve Zeytin Yağı

Yağda eriyen vitaminlerden biridir. Retinoidler adı verilen kimyasal bileşik ile, provitamin A karotenoidleri adı verilen kimyasal moleküller vitamin

Obezite Nedir? Harun AKTAŞ - Trabzon

1 gr yağ: 9 kilokalori, 1 gr protein ve karbonhidrat: 4 kilokalori, 1 gr alkol 7 kilokalori verir.

7. ÜNİTE - Beslenme İlkelerini Fiziksel Aktivite Programına Uygulamak. Bölüm -2- Beslenme ve sindirim ile ilgili kavramlar

YAŞLILIKTA BESLENME VE SAĞLIK. MERSİN SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ EĞİTİM ŞUBESİ Züleyha KAPLAN Beslenme ve Diyet Uzmanı

Şişmanlık (obezite); sağlığı bozacak düzeyde vücutta yağ miktarının artmasıdır.

GİRİŞ. Sağlıklı Beslenme ve Vücudumuzun Sağlıklı Beslenme Piramidi. Ana Gıda Grupları

SPORCULAR İÇİN TEMEL BESLENME İLKELERİ

KALP KRİZİ UZ.DR.MUHAMMET HULUSİ SATILMIŞOĞLU

TGK-KĐLO VERME AMAÇLI ENERJĐSĐ KISITLANMIŞ GIDALAR TEBLĐĞĐ ( 2001/41) (Yayımlandığı R.G /24620)

PROBİYOTİK Lactabasillus Acidophilus 1.25 milyar CFU Lactabasillus Rhamnosus 1.25 milyar CFU Lactabasillus Casei 1.25 milyar CFU Bifidobacterium

GÜNLÜK OLARAK NEDEN YETERLİ MİKTARDA KALSİYUM ALMALIYIZ?

raşitizm okul çağı çocuk ve gençlerde diş çürükleri büyüme ve gelişme geriliği zayıflık ve şişmanlık demir yetersizliği anemisi

MÜSABAKA VEYA ANTRENMAN ÖNCESİ, SIRASI VE SONRASINDA SPORCU BESLENMESİ

YAŞLILIKTA BESLENME Doç.Dr. Neslişah Rakıcıoğlu

TÜRKİYE AŞIRI TUZ TÜKETİMİNİN AZALTILMASI PROGRAMI

Op Dr Aybala AKIL. ACIBADEM Bodrum Hastanesi

TÜRK GIDA KODEKSİ KİLO VERME AMAÇLI ENERJİSİ KISITLANMIŞ GIDALAR TEBLİĞİ (TEBLİĞ NO: 2012/ )

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın

KALP DAMAR SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI RİSKLERİNDEN KORUNMA

Aynı zamanda eski ve yersiz bir takım inançlar da çocukların yemek alışkanlıklarını etkiler. Örneğin çocuklar çok fazla et ve yumurta yememelidir,

5. Sınıf Fen ve Teknoloji

İç Hastalıkları Anabilim Dalı Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı

ÇOCUKLARDA BESLENME. Dr.Belkıs Kütük Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Liv Hospital Ankara

ÖZEL KAŞGARLI MAHMUT İLKÖĞRETİM OKULU Sağlık Bülteni-1. YETERLİ ve DENGELİ BESLENME. PSİKOLOJİK DANIŞMA ve REHBERLİK BÖLÜMÜ

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite

VÜCUT KOMPOSİZYONU VE EGZERSİZ PROGRAMLAMA

FATİH ANADOLU LİSESİ BESLENME DOSTU OKUL PROGRAMINA HOŞ GELDİNİZ

Transkript:

ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ YAŞLILARIN SEBZE-MEYVE TÜKETİMİNE YÖNELİK TERCİHLERİ ÜZERİNDE BİR ARAŞTIRMA Fatma UZUNDİKME EV EKONOMİSİ (BESLENME BİLİMLERİ) ANABİLİM DALI ANKARA 2007 Her hakkı saklıdır

ÖZET Yüksek Lisans Tezi YAŞLILARIN SEBZE -MEYVE TÜKETİMİNE YÖNELİK TERCİHLERİ ÜZERİNDE BİR ARAŞTIRMA Fatma UZUNDİKME Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Ev Ekonomisi (Beslenme Bilimleri) Anabilim dalı Danışman: Doç. Dr. Funda Pınar ÇAKIROĞLU Bu araştırma, yaşlıların sebze ve meyve tüketim tercihlerini saptama amacıyla, Ankara daki üç hipermarketten alışveriş yapan 300 yaşlı (150 kadın, 150 erkek) üzerinde anket yöntemi kullanılarak yürütülmüştür. Araştırma sonuçlarına göre; yaşlıların %53.0 ü 50-64, %47.0 si 65-74 yaş grubundandır. Yaşlıların %40.7 si ilkokul mezunu, %41.3 ü ev hanımı, %41.0 i emeklidir. Yaşlıların %47.3 ü eşi ve çocuklarıyla yaşamaktadır. Herhangi bir sağlık sorunu olan yaşlıların oranı %67.3 tür. Bu sorunlar içinde ilk sırayı ise hipertansiyon almaktadır (%28.3). Yaşlıların %51.7 sinin ilaç kullandığı, %42.7 sinin diyet uyguladığı, uygulanan diyetler arasında ilk sırayı tuzsuz diyetin aldığı saptanmıştır (%33.1). Yaşlılarda ağız sağlığı sorunu olanların oranı %56.0 dır. Protez kullanan yaşlılar %61.1 oranıyla ilk sırayı almaktadır. Yaşlıların %68.7 sinin günlük 3 öğün yemek yediği, öğün atlamayanların oranının %44.0 olduğu, atlanılan öğünler arasında ilk sırayı öğle öğününün aldığı görülmektedir (%40.7). Yaşlıların %95.7 si sebzemeyve tüketiminin sağlığı olumlu etkilediğini düşünmektedir. Yaşlıların beslenme bilgilerini edinmede arkadaş/komşu kaynağını tercih ettikleri saptanmıştır. Yaşlıların %60.3 ünün günlük 1-2 porsiyon sebze ve 1-2 porsiyon meyve tükettikleri, ortalama sebze-meyve tüketimlerinin ise yaklaşık 3 porsiyon olduğu belirlenmiştir. Yaşlıların sebze tüketiminde en çok pişmiş sebzeyi, meyve tüketiminde çiğ meyveyi, pişirme yöntemlerinden en çok buharda pişirmeyi, mevsimine göre sebze-meyve tüketiminde ise en çok taze meyve-sebzeyi tercih ettikleri, en sık tükettikleri sebzelerin, domates, salatalık ve kuru soğan ; meyvelerin, elma, portakal ve karpuz olduğu saptanmıştır. 2007, 112 sayfa Anahtar Kelimeler: Sebze, Meyve, Tüketim, Tercih i

ABSTRACT Master Thesis A RESEARCH ON THE PREFERENCES TOWARDS VEGETABLE-FRUIT CONSUMPTION OF ELDERLY Fatma UZUNDİKME Ankara University Graduate School of Natural and Applied Sciences Department of Home Economics (Nutrition Sciences) Supervisor: Assoc. Prof. Dr. Funda Pınar ÇAKIROĞLU The research on the preferences towards vegetable-fruit consumption of elderly people was applied to 300 elderly (150 male, 150 female) who were shopping in the three hipermarkets of Ankara. According to the research results; among the elderly people 53.0 % was between 50-64, 47.0 % between 65-74 ages. 40.7 % of these people are primary school graduate, 41,3 % live with their children and wives/husbands. The percentage of the people who has got health problems is 67.3 %. Among the illnesses hypertension takes the first place with 28,3 %. It was learnt that 51.7 % use pills, 42.7 % are on diet in which diet without salt is the forerunner (33.1 %). 56.0 % of the elderly people has got mouth health problems. 61.1 % uses prosthesis. It was deduced that 68.7 % eat their meals 3 times a day, 44.0 % skip a course of the day and among these skipped courses lunch takes the first place (40.7 %). 95.7 % of these people think that vegetable and fruit consumption is beneficial for health. It was learnt that elderly people refer to their neighbours/friends for nutrition knowledge. It was learnt that 60.3 % eat 1-2 portion of fruit, 1-2 portion of vegetable, and that avarage fruit-vegetable consumption is 3 portion. It was learnt that elderly people prefer mostly cooked vegetable, in fruit consumption, raw fruit, in cooking technique, cooking with steam and that among vegetables tomato, cucumber and onion ; among fruits apple, orange and water melon are the most preferred. 2007, 112 pages Key Words: Vegetable, Fruit, Consumption, Preference ii

TEŞEKKÜR Bu araştırmanın başından sonuna kadar her aşamada benden hiçbir yardımı esirgemeyen, değerli bilgi ve önerileri ile bana yol gösteren danışman hocam sayın Doç. Dr. Funda Pınar ÇAKIROĞLU na en içten duygularımla teşekkür ederim. Anket çalışmam sırasında bana yardımcı olan sevgili kardeşime, kuzenim Erkan a, arkadaşlarıma, tezimin çeşitli aşamalarında bana yardımcı olan Araş. Gör. Sayın Dr. Aslı UÇAR a, teze başladığım günden beri hep yanımda hissettiğim meleğime ve bütün öğrenim hayatım boyunca maddi ve manevi desteklerini benden hiçbir zaman esirgemeyen aileme sonsuz teşekkür ederim. Fatma UZUNDİKME Ankara, Ocak 2007 iii

İÇİNDEKİLER ÖZET. i ABSTRACT.ii TEŞEKKÜR iii SİMGELER DİZİNİ......vi ÇİZELGELER DİZİNİ...vii 1. GİRİŞ.......1 2. KAYNAK ARAŞTIRMASI...... 14 3. MATERYAL VE YÖNTEM.....24 4. ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA... 26 4.1 Yaşlılara Ait Genel Bilgiler. 26 4.1.1 Yaşlıların yaşları ve cinsiyetleri......26 4.1.2 Yaşlıların eğitim durumları....27 4.1.3 Yaşlıların meslekleri....28 4.1.4 Yaşlıların kiminle yaşadığı......29 4.2 Yaşlıların Sağlık Bilgileri... 30 4.2.1 Yaşlıların sağlık sorunu olup olmama durumu..... 30 4.2.2 Yaşlıların sağlık sorunlarının niteliği.....31 4.2.3 Yaşlıların ilaç kullanma ve diyet uygulama durumları....33 4.2.4 Yaşlıların uyguladığı diyetin özelliğine göre dağılımı.......34 4.2.5 Yaşlıların ağız sağlığı...36 4.2.6 Yaşlıların ağız sağlığı sorunlarının niteliği....37 4.2.7 Yaşlılarda çiğneme ve yutma güçlüğü olma durumu 38 4.3 Yaşlıların Beslenme Alışkanlıkları. 39 4.3.1 Yaşlıların öğün sayıları ve öğün atlama durumları.39 4.3.2 Yaşlıların sabah öğününü atlama sıklığı........42 4.3.3 Yaşlıların öğle öğününü atlama sıklığı...........43 4.3.4 Yaşlıların akşam öğününü atlama sıklığı......44 4.3.5 Yaşlıların yemek saatlerinin düzenli olup olmama durumu....... 45 4.3.6 Yemek saatleri düzensiz olanların düzensiz olma nedenleri...47 4.3.7 Yaşlıların çay- kahve- su içme durumları......48 iv

4.3.8 Yaşlıların sigara- alkol kullanma durumları.....51 4.3.9 Yaşlıların ek vitamin-mineral desteği alma durumları. 53 4.3.10 Yaşlıların TV deki beslenme ile ilgili programları takip etme durumu..55 4.3.11 Yaşlıların gazete ve dergilerdeki beslenme ile ilgili yazıları takip etme durumu......56 4.3.12 Yaşlıların bu program ve yazıları yeterli bulma durumu..57 4.3.13 Yaşlıların beslenme ile ilgili bilgilerini nereden edindikleriyle ilgili tercih durumu 58 4.3.14 Yaşlıların sebze ve meyve tüketiminin sağlığı nasıl etkilediği hakkındaki düşünceleri.....60 4.4 Yaşlıların Sebze ve Meyve Tüketim Tercihleri... 61 4.4.1 Yaşlıların günlük tükettikleri sebze ve meyve miktarı.........62 4.4.2 Yaşlıların sebze tüketim tercihleri......65 4.4.3 Yaşlıların meyve tüketim tercihleri....66 4.4.4 Yaşlıların sebzelerin pişirilmesinde tercih ettiği yöntemler.....67 4.4.5 Yaşlıların mevsime göre sebze tüketim tercihleri...... 68 4.4.6 Yaşlıların mevsime göre meyve tüketim tercihleri...70 4.4.7 Yaşlıların cinsiyetlerine göre sebze tüketim sıklıkları..71 4.4.8 Yaşlıların cinsiyetlerine göre meyve tüketim sıklıkları 78 4.4.9 Yaşlıların yaş gruplarına göre sebze tüketim sıklıkları 82 4.4.10 Yaşlıların yaş gruplarına göre meyve tüketim sıklıkları...88 5. SONUÇ VE ÖNERİLER..92 KAYNAKLAR...98 EK 1 ANKET... 104 ÖZGEÇMİŞ.112 v

SİMGELER DİZİNİ g IU kg kkal mcg mg ml mmol RE Gram İnternasyonel Ünite Kilogram Kilokalori Mikrogram Miligram Mililitre Milimol Retinol Eşdeğeri vi

ÇİZELGELER DİZİNİ Çizelge 4.1 Yaşlıların yaş gruplarına ve cinsiyetlerine göre dağılımı.....26 Çizelge 4.2 Yaşlıların eğitim durumları..27 Çizelge 4.3 Yaşlıların meslekleri....28 Çizelge 4.4 Yaşlıların kiminle yaşadığı...29 Çizelge 4.5 Yaşlıların sağlık sorunu olup olmama durumu....30 Çizelge 4.6 Yaşlıların sağlık sorunları.....32 Çizelge 4.7 Yaşlıların ilaç kullanma ve diyet uygulama durumları......33 Çizelge 4.8 Yaşlıların uyguladığı diyetin özelliğine göre dağılımı...35 Çizelge 4.9 Yaşlıların ağız sağlığında sorun olup olmama durumu... 36 Çizelge 4.10 Yaşlıların ağız, diş ve dişeti sorunlarının niteliği...37 Çizelge 4.11 Yaşlıların çiğneme ve yutma güçlüğü olma durumu......38 Çizelge 4.12 Yaşlıların günlük öğün sayısı ve öğün atlama durumu.....40 Çizelge 4.13. Yaşlıların sabah öğününü atlama sıklığı.......42 Çizelge 4.14 Yaşlıların öğle öğününü atlama sıklığı...43 Çizelge 4.15 Yaşlıların akşam öğününü atlama sıklığı.......44 Çizelge 4.16 Yaşlıların yemek saatlerinin düzenli olup olmama durumu......46 Çizelge 4.17 Yaşlıların öğünlerin düzensiz olma nedenleri...47 Çizelge 4.18 Yaşlıların çay, kahve, su içme durumları...49 Çizelge 4.19 Yaşlıların sigara-alkol kullanma durumları...52 Çizelge 4.20 Yaşlıların ek vitamin-mineral desteği alma durumu....54 Çizelge 4.21 Yaşlıların TV deki beslenme ile ilgili programları takip etme durumu 55 Çizelge 4.22 Yaşlıların gazete ve dergilerdeki beslenme ile ilgili yazıları takip etme durumu...56 Çizelge 4.23 Yaşlıların bu program ve yazıları yeterli bulma durumu...57 Çizelge 4.24 Yaşlıların beslenme bilgileri edinme kaynağı ortalama tercih puanları...59 vii

Çizelge 4.25 Yaşlıların sebze ve meyve tüketiminin sağlık üzerine etkisiyle ilgili düşünceleri...... 60 Çizelge 4.26 Yaşlıların sebze-meyve tüketim durumlarının porsiyonlara dağılımı....62 Çizelge 4.27 Yaşlıların ortalama sebze-meyve porsiyon sayısı......64 Çizelge 4.28 Yaşlıların sebze tercihleri ortalama puanları......65 Çizelge 4.29 Yaşlıların meyve tercihleri ortalama puanları....66 Çizelge 4.30 Yaşlıların sebze pişirme tercihleri ortalama puanları. 67 Çizelge 4.31 Mevsime göre yaşlıların sebze tercih ortalama puanları......69 Çizelge 4.32 Mevsime göre yaşlıların meyve tercih ortalama puanları...70 Çizelge 4.33 Cinsiyete göre yaşlıların sebzeleri tüketme sıklıkları...73 Çizelge 4.34 Cinsiyete göre yaşlıların meyveleri tüketme sıklıkları...79 Çizelge 4.35 Yaş gruplarına göre yaşlıların sebzeleri tüketme sıklıkları...83 Çizelge 4.36 Yaş gruplarına göre yaşlıların meyveleri tüketme sıklıkları...89 viii

1. GİRİŞ Endüstrileşmiş batılı ülkeler başta olmak üzere tüm dünyada yaşlı nüfus giderek artmaktadır (Güleç ve Tekbaş 1997). Bilim ve teknoloji alanındaki gelişmelere paralel olarak sağlık alanındaki gelişmeler sonucu özellikle bebeklik döneminde sık rastlanılan hastalık ve ölüm hızındaki azalmalar, bulaşıcı hastalıklara karşı geliştirilen korunma ve tedavi yöntemleri, çevre koşullarındaki iyileşmeler, yeterli beslenme olanaklarının sağlanması, eğitim olanakları ve düzeyinin artması gibi pek çok nedene bağlı olarak doğumda beklenen yaşam süresi artmaktadır (Karahan ve Güven 2002, Aksoydan 2005). Yaşlanma ayrıcalıksız her canlıda görülen, tüm işlevlerde azalmaya neden olan, süreğen ve evrensel bir süreç olarak tanımlanmaktadır. Biyolojik yaşlanma değişik bireylerde farklı hızlarda olmaktadır. Nedeni kişilerin genetik özelliklerinin, yaşam tarzlarının, hastalıklarının ve yaşlanma ile fizyolojik başa çıkma yollarının çok değişiklikler göstermesidir (Gökçe-Kutsal 2005). Her ne kadar yaşlanma olayı insanların tümünde meydana gelen kaçınılmaz bir olay ise de her bireyde aynı hızda oluşmaz. Hatta aynı bireyin çeşitli vücut dokularının yaşlanma hızı birbirinden farklıdır (Hasipek ve Soyuer 1995). İnsan yaşamındaki kronolojik dönemler kişilerin sağlık durumlarını ve sağlık sorunlarını belirlemektedir. Yaşın artmasıyla birlikte bazı fizyolojik ve anatomik değişiklikler meydana gelmekte ve bu durum belirli yaşlardaki kişilerin bazı sağlık sorunlarına karşı daha duyarlı olmalarına neden olmaktadır (Telatar ve Özcebe 2004). Yaşlılık hayatın bir devresi, bir parçası ve organizmanın biyolojik bir olayıdır. Bu dönemde organizmadaki fiziksel, fizyolojik, psikolojik ve mental gelişmeler davranış ve alışkanlıkların değişmesini zorunlu kılmış ve yeni sağlık sorunlarını ortaya çıkarmıştır (Sürücüoğlu 1997, Şanlıer ve Arlı 1998). Normal yaşlanma sürecinde zamana bağlı olarak vücut yapısında, organlarda ve organların fonksiyonlarında bir takım değişiklikler ortaya çıkar (Aksoydan 2005). Yaşlanma ile işitme, görme, tat ve koku alma duyularında da belirgin bir azalma 1

görülür. Yaşlanmayla birlikte cilt elastikiyetini kaybeder ve bir miktar incelir. Yaşlılarda hipertansiyon, kalp-damar hastalıkları, sindirim ve solunum sistemi hastalıkları, kas ve iskelet sistemi hastalıkları, kanser, obezite, protein enerji malnütrisyonu, diyabet, sinir sistemi hastalıkları gibi hastalıklara sık rastlanmaktadır (Beattie and Louie 1989, Arıkan 1993, Saruhan 1996, Dikmenoğlu 1997, Sürücüoğlu 1997, Creagan 2004). Ülkemizde hipertansiyon ve buna bağlı kalp hastalıkları başlıca ölüm nedenlerindendir (Şanlıer ve Arlı 1998). Hipertansiyon erken tanı ile kontrol altına alınabilen, geç kalındığında, iskemik kalp hastalıkları, serebrovasküler hastalıklar gibi ölümcül seyreden komplikasyonlara yada organ engeline yol açan küçümsenmemesi gereken ciddi bir hastalıktır (Önal ve Tümerdem 2001). Yaşlanma, diyabet ve ateroskleroz; patolojik bakımdan ilişkilidir ve daima biri diğerinin oluşumunu kolaylaştırmaktadır (Arıkan 1993). Fazla besin tüketimi, yaşın ilerlemesi, fiziksel uğraşıların kısıtlanmasının glikozun yeteri kadar kullanılmasını önlediği bunun sonucunda da diyabet oranının arttığı görülmektedir (Hasipek ve Soyuer 1995, Şanlıer ve Arlı 1998). Yaşlılar arasında yaygın görülen hastalıklardan biri de kanserdir. Yaş ilerledikçe birçok kanser tipinin insidansı da artış gösterir (Saruhan 1996). Yaşlılarda kanser insidansının artışı iki önemli şekilde açıklanabilir; -Yaşlanma ile oluşan moleküler değişiklikler ve bağışıklık sistemindeki yetersizlik, yaşlı dokuların karsinojenlere duyarlılığını arttırır -Karsinojenez çok uzun bir süreç olduğundan kanserinde ileri yaşlarda ortaya çıkması doğaldır (Özmen 2005). Yaşlılarda en sık görülen kanserler epitelyal kanserlerdir (%84). Bunlar içinde de en sık görülenler cilt kanserleridir. Bunu sıklık sırasına göre; meme (%11), prostat (%10), akciğer (%10) ve kalın barsak kanserleri (%5) izler (Özmen 2005). 2

Geriatrik dönemde yetersizlik oluşturan ve kronik ağrıya yol açarak yaşam kalitesini bozan en sık ve en önemli nedenlerden biri kas-iskelet sistemi hastalıklarıdır (Erkin vd. 2004). Yaşlanmanın vücut kütlesindeki azalma da dahil olmak üzere vücut bütünündeki birçok değişiklikle ilgisi vardır. Vücut kitlesindeki azalma başlıca kas kitlesindeki azalmayla oluşur (Durmuş vd. 2005). 60-70 yaşındaki kişilerin kas kitlesi % 25-30 oranında azalmıştır. Kas kitlesindeki azalmaya, vücudun yağ dokularındaki artış eşlik eder. Kas kitlesinin kaybı kol ve bacaklarda incelmeye neden olurken, gövdede yağ birikmesi vücudun genel görünümünü değiştirir (Dikmenoğlu 1997). Osteoartrit geriatrik popülasyonun hastalığıdır. Osteoartrit dışında diğer sık rastlanan hastalık osteoporozdur. Yumuşak doku problemleri de yaşlılarda çok yaygındır ve yaşa bağlı fizyolojik değişiklikler yumuşak doku problemlerine zemin hazırlamaktadır (Çakmak vd. 2004, Erkin vd. 2004). Yaşlanmanın gastrointestinal sistemdeki genel etkisi hareket, salgı ve emilim kapasitesindeki azalmadır (Dikmenoğlu 1997). Tüm duyularla birlikte tat duyusunda da bir azalma söz konusudur (Aksoydan 2005). Tatlı, ekşi, tuzlu ve acı tatları ayırt edebilme ve tat alma yeteneği azalır (Dharmarajan and Kokkat 2003). Dil ve ağız boşluğunda yer alan tat hücrelerinin ölümü bu değişiklikte etkindir (Baysal 1994). Tükürük salgısındaki azalma ağızda kuruluğa yol açar. Bunun temelinde kullanılan ilaçlar ve hastalıklar yer almaktadır (Dharmarajan and Kokkat 2003). Ağız kuruluğu yaşlıda ağız hijyenini etkileyen önemli bir faktördür (Nazlıel 2005). Koku duyusunda da azalma gözlenir. Tat ve koku duyusundaki azalma, yenilen besinlerden hoşlanmamaya ve iştah azalmasına neden olarak beslenme durumu için risk yaratabilir (Beattie and Louie 1989, Aksoydan 2005). Diş sayısında azalma ve takma diş kullanımı bazı besinlerin parçalanmasını ve çiğnenmesini zorlaştırır (Aksoydan 2005). 3

Yaşla birlikte midenin boşalma hızı yavaşlar, özefagusta peristaltik hareketler azalır, mukoz tabakasında hafif bir azalma olur, Barsak duvarındaki kas hipertrofisi, ileri yaşlarda sıklıkla rastlanan kabızlık şikayetinin nedenlerindendir. Kitlesindeki küçülme nedeniyle karaciğere giren ve çıkan kan miktarlarında azalma olur (Soyuer 1994, Saruhan 1996, Dikmenoğlu 1997). Yaşlanma akciğer elastisitesinde azalmaya yol açar. Yaş ile maksimum nefes alma kapasitesinde azalma olur. Bazı yaşlı erişkinlerde zaman içinde kronik bronşit, amfizem gibi kronik solunum problemleri gelişir. Yaşlıların inflüenza, pnömoni veya tüberküloz gibi solunum enfeksiyonlarına karşı duyarlılıkları fazladır. Kronik kalp ve akciğer hastalığı olanlar yüksek risk altındadır (Dikmenoğlu 1997, Güleç ve Tekbaş 1997, Creagan 2004). Böbrek fonksiyonları yaşla birlikte azalır. Glomerüler ve tübüler hücrelerin sayıları azalır, fakat boyutları büyür. Mesane hacminde azalma görülür. Böbreklerin idrar konsatrasyonunu arttırma yeteneği azaldığından, noktüri yaşlılarda çok sık rastlanan bir şikayettir. Yaşlanmayla, efektif böbrek plazma akımında ve böbrek kan akımında azalma olur. Tübüllerin salgılama ve geri emilim kapasiteleri de azalır. Vücudun bağışıklık sisteminin azalması ve idrar retansiyonunun oluşması nedeniyle yaşlılarda boşaltım sistemi enfeksiyonlarına eğilim daha fazladır (Dikmenoğlu 1997, Güleç ve Tekbaş 1997, Creagan 2004). Yaşla birlikte merkezi sinir sistemini oluşturan sinir hücrelerinde kayıp olur. sinir hücrelerindeki kayıp sonucu bilgi depolama, anımsama gibi yeteneklerde azalma olur (Baysal 1994 ve Aksoydan 2005). Beyin ağırlığında azalma, uyku tarzında değişiklik, rüya görmede azalma, uyanıklık periyotlarında artma, reaksiyon zamanında azalma ve reflekslerde azalma olur (Soyuer 1994, Güleç ve Tekbaş 1997). Serebrovasküler hastalıklar sinir sistemi hastalıklarının en önemlisi olarak kabul edilmektedir (Baysal vd 2002). Demans ve Parkinson hastalığı beyinle ilgili iki hastalıktır. Alzheimer hastalığı demansın en sık görülen tipidir (Creagan 2004). 4

Yaşla birlikte yağsız vücut kitlesi ve vücuttaki yağ depolarında önemli değişiklikler olmaktadır (Bağcı-Bosi 2003). Enerji alımındaki azalmayla deri, pankreas, gastrointestinal sistem (GIS), böbrekler, karaciğer ve kaslardaki protoplazmik protein azalır ve adipoz dokudaki trigliserit depoları boşalır (Beattie and Louie 1989). Yaşlılarda malnütrisyon genellikle yiyecek alımındaki azalmadan ileri gelir ve fiziksel kayıplar, anoreksiya, yoksulluk, yiyeceklere ulaşma zorluğu, uygun olmayan yiyecek seçimleri ve sınırlı diyetler gibi birçok faktörle desteklenir (Barasi and Mottram 1992, Dharmarajan and Kokkat 2003, Gökçe-Kutsal 2005). Yaşlanma, toplam vücut ağırlığında artış, toplam vücut suyu ve yağsız vücut kitlesinde azalmayla birlikte görülür. Obezite, psikolojik, genetik ve çevresel faktörler veya hastalıkların birlikte etkileşimiyle meydana gelir ve aşırı beslenmenin en yaygın şeklidir (Beattie and Louie 1989, Dharmarajan and Kokkat 2003). Yaşlılık döneminde kilonun normalden fazla olması hipertansiyon, diyabet, kalp hastalığı, kanser vb. hastalıklar için risk oluşturmaktadır (Şanlıer ve Arlı 1998). Birçok sağlık sorunu beslenmeye özen gösterilerek önlenebilir, geciktirilebilir yada hastalıkların zararlı etkileri azaltılabilir (Şanlıer ve Arlı 1998). Sağlıklı yaşamın temelini oluşturan yeterli ve dengeli beslenme, vücudun gereksinimi olan çeşitli öğeleri içeren besinlerin belirli ilkeler çerçevesinde tüketilmesi ile mümkündür (Açkurt ve Weltherilt 1989). Yaşlı insanlar beslenme yetersizliğine karşı özellikle duyarlıdırlar. Bu insanlarda görülen hastalıkların önemli bir kısmı iyi beslenememekten kaynaklanır. İşin bir başka yönü de ilerleyen yaşlarda görülen bazı hastalıkların daha genç yaşlardaki kötü beslenme alışkanlıklarının bir neticesi olmasıdır (Boyacıoğlu 2005). Birçok araştırma göstermiştir ki; sağlıklı bir diyet, egzersiz ve sağlıklı bir psikoloji ile birleştirilirse sağlıklı ve uzun bir yaşam sağlamaktadır (Creagan 2004). 5

Organ fonksiyonları ve enerji metabolizmasındaki değişiklikler nedeniyle yaşlıların besin öğesi gereksinmeleri gençlerden ve yetişkinlerden farklıdır (Yurttagül 1997). Yaşlılarda bazal metabolik hız ve fiziksel çalışmaların azalması, enerji harcamasını azaltır (Hasipek ve Soyuer 1995). Yaşlıda enerji harcamasındaki azalmanın 2/3 ü fiziksel hareketlerin azalmasından kaynaklanır. Fiziksel hareketlerin azalması, alınan fazla enerjinin yağ dokusu şeklinde depolanarak vücut yağ kitlesinin artmasına, yağsız doku kitlesinin ise azalmasına neden olmaktadır (Yurttagül 1997). Önerilen günlük enerji gereksinimi fiziksel aktiviteyle harcanan ortalama enerjiye göre 2000-2400 kkal/gün arasında değişebilir (Dharmarajan and Kokkat 2003). Toplam enerjinin %50-60 ı karbonhidratlardan gelmelidir. Ancak şeker gibi rafine karbonhidratlar yerine kompleks karbonhidratlar tercih edilmelidir (Williams 1995 ve Yurttagül 1997). Yaşla kas kütlesinin protein içeriğinde azalma olurken bunun yerini yağ alır. Bu durum protein sentez hızı ve bedenin toplam protein değişimini etkiler (Baysal 1994). Yaşlılarda yağsız doku kitlesini ve doku fonksiyonlarını en iyi koruyacak protein miktarı kesin olarak bilinmemektedir (Yurttagül 1997). Yaşlılar için protein ihtiyacı 0.78-0.91 g/kg/gün arasında değişir. RDA ya göre önerilen tüketim standardı 0.8 g/kg/gün dür (Williams 1995, Dharmarajan and Kokkat 2003). Diyetle yağ alımı günlük enerjinin % 30 unu aşmamalıdır. Kalp-damar hastalıkları gibi kronik hastalıkların önlenmesi ve yeterli miktarda esansiyel yağ asidi sağlanması açısından günlük alınan yağın 1/3 ünün doymuş, 1/3 ünün tekli doymamış, 1/3 ünün çoklu doymamış yağ asitlerinden sağlanması gerekir (Yurttagül 1997, Dharmarajan and Kokkat 2003). Yaşlıların vitamin gereksinmelerinin belirlenmesinde belirli vitaminlerin fizyolojik ve metabolik işlevi yanında yaşla ilintili kronik hastalıkların önlenmesi veya geciktirilmesi de göz önüne alınmaktadır (Baysal 1994). 6

Yaşlılarda A vitamini yetersizliği yaygın değildir. Şiddetli bir yetersizlik olmadıkça plazma A vitamini düzeyi düşmez. Önerilen tüketim standartlarında 51 yaş ve üzeri erkekler için günde 900 mg RE, kadınlar için ise günde 700 mg RE önerilmektedir (Baysal 1994, Hasipek ve Soyuer 1995, Evers 2001). Yaşlıların güneşten yeterince yararlanamamaları nedeniyle D vitamini eksikliği yaygındır. D vitamininin en iyi kaynağı güneş ışığıdır. Güneşle teması az olan bireylerde D vitamini yetersizliği sonucu oluşan osteoporoz daha sık görülür (Arlı ve Şanlıer 1997, Yurttagül 1997, Aksoydan 2005). D vitamini ihtiyacı hem kadın, hem erkek için 10 mg/gün dür. Bu miktarın 400-600 IU olması gerektiğini savunanlar da vardır (Evers 2001). E vitamini yetersizliği yaşlılarda yaygın değildir. Yetişkinlere olduğu gibi yaşlılara da günlük erkek ve kadın için 15 mg/gün alfa-tokoferol eşdeğeri E vitamini önerilmektedir (Yurttagül 1997, Evers 2001). Yaşlılarda K vitamini ile ilgili çok az bilgi vardır. Kronik hastalıklar, ilaç tedavisi ve uygun olmayan diyet K vitamininin biyoyararlılığını azaltabilir. K vitamini erkekler için 120 mg/gün, kadınlar için 90 mg/gün olarak önerilmektedir (Baysal 1994, Hasipek ve Soyuer 1995, Evers 2001). Yaşlılarda alkolizm ve genel malnütrisyon durumuna bağlı olarak tiamin yetersizliği görülür. 51 yaşından büyüklere günlük erkek için 1.2, kadın için 1.1 mg tiamin önerilmektedir (Baysal 1994, Evers 2001). 51 yaşından büyük erkeklere günlük 1.3 mg/gün, kadınlara 1.1 mg/gün B 2 vitamini önerilmektedir (Evers 2001). B 6 gereksinmesi DRI ya göre erkekler için 1.7 mg/gün, kadınlar için 1.5 mg/gün olarak belirlenmiştir (Evers 2001). Yaşlılarda niasin eksikliği genel malnütrisyonla birlikte görülebilir. Yaşlıların enerji 7

alımları azaldığı için 51 yaşın üstündeki erkeklerin günlük güvenilir alım düzeyleri 15, kadınların 13 mg olmalıdır (Baysal 1994, Yurttagül 1997). İlerleyen yaşla birlikte B 12 vitamini emilimi azalır. Bu azalma yaşlıların yaklaşık %50 sinde görülen atrofik gastritten kaynaklanabilir. Yaşla birlikte serum B 12 düzeyinin düşmesi pernisiyöz anemi ve B 12 vitaminin emilim bozukluğuna bağlı olabilir. B 12 nin sinir sistemi üzerindeki etkileri de düşünülerek DRI ya göre günlük 2.4 mg alım düzeyinin güvenilir olabileceği bildirilmiştir (Baysal 1994, Evers 2001). Folik asit yetersizliği yaşlılarda yaygındır. Düşük folat düzeyi kanda homosistein düzeyinin artmasına neden olmaktadır. Yaşlılara 2 mcg/kg düzeyinde folat almaları önerilmektedir (Baysal 1994, Dharmarajan and Kokkat 2003). Yaşlılarda serum askorbik asit düzeyinin düşük olduğu belirlenmiştir. Askorbik asidin antioksidan özelliği ile yaşlanma prosesini geciktirici olabileceği düşünülmektedir. 51 yaş üzerindeki erkeklerin 90 mg/gün, kadınların 75 mg/gün C vitamini almaları önerilmektedir (Evers 2001, Aksoydan 2005). Yaşlılarda demir yetersizliği yaygın değildir. Demir emiliminde önemli bir değişim gözlenmez. Önerilen tüketim standartlarında yaşlı erkek ve yaşlı kadının gereksinmesi aynıdır. Karışık diyetle beslenen yaşlılar için günlük 10 mg demir yeterlidir (Baysal 1994, Yurttagül 1997, Dharmarajan and Kokkat 2003). Kalsiyum alımı, D vitamini alımıyla birlikte yaşlılarda kemik mineral kaybını önlemede önemlidir. Yaşla birlikte her iki cinste de kalsiyum alımı azalmaktadır. Günlük önerilen kalsiyum alım miktarı 51 yaşın üzerinde 800-1000 mg dır (Baysal 1994, Yurttagül 1997, Dharmarajan and Kokkat 2003). Kemik sağlığının korunmasında kalsiyumun fosfora oranı en az 1 olmalıdır. Yaşlılarda fosfor eksikliği alüminyum içeren antiasidlerin uzun süre kullanımıyla birlikte görülür. Hipofosfatemi, osteomalasia, kardiyomiyopati, hematolojik hastalıklara ve kas hastalıklarına neden olabilir (Baysal 1994, Dharmarajan and Kokkat 2003). 8

Yaşlılarda magnezyum (Mg) eksikliği alkolizm, kontrolsüz diyabet, diüretik kullanımı veya yetersiz alımdan kaynaklanabilir. Magnezyumun glikoz toleransını düzeltici etkisi vardır. Erkeklerde 350 mg/gün, kadınlarda 280 mg/gün Mg önerilmektedir (Yurttagül 1997, Dharmarajan and Kokkat 2003). Yetişkinlere ve yaşlılara günlük 3.5 g potasyum alımı önerilir. Potasyum alımının yani sebze ve meyve tüketiminin artması yüksek tansiyon riskini azaltır (Hasipek ve Soyuer 1995). Sodyum atım yeteneği yaşlıda azalabilir ve aşırı sodyum retansiyonu söz konusu olabilir. Yaşlı hipertansiyonlularda orta derecede sodyum sınırlaması yapılır. Günde 80 mmol sodyum veya 5 g sofra tuzu uygun olur (Baysal 1994, Yurttagül 1997). Bakır emiliminde ve atımında yaşla birlikte önemli değişiklikler olmamaktadır. Diyette çinkonun bakıra oranı ile kardiyovasküler hastalıklar arasında ilinti olduğu bildirilmiştir. Yaşlılarda özellikle önemli olan çinko bakır dengesinin günde 15 mg çinko ve 2-3 mg bakır alımıyla sağlandığı rapor edilmiştir (Baysal 1994, Hasipek ve Soyuer 1995, Yurttagül 1997). Yaşlılardaki azalmış tat duygusu, iştahsızlık, gecikmiş yara iyileşmesi ve azalmış immün fonksiyon kısmen çinko eksikliğinin sonucu olabilir. Çinko alımı enerji tüketimiyle ilişkili bulunmuş ve diyetle alımın yaşla azaldığı sonucuna varılmıştır. RDA da erkekler için 15 mg/gün, kadınlar için 12 mg/gün çinko alımı önerilmiştir (Yurttagül 1997). Selenyum, vitamin E ile birlikte bedenin antioksidan savunma sisteminde rol alır. Yaşlılara günlük erkek için 55 mg, kadın için 55 mg selenyum alımı önerilmektedir (Baysal 1994, Evers 2001 ). Sıvı alımıyla normal fizyolojik kayıplar karşılanır. Sindirim, intestinal fonksiyon ve renal klerens sağlanır. Bu nedenlerle yaşlıların sıvı alımları çok önemlidir (Yurttagül 1997). Yaşlılıkla birlikte susama mekanizması gerileme gösterir. Bu durum kaybedilen 9

suyun yerine alınamamasına neden olabilir (Creagan 2004, Aksoydan 2005). Yetersiz su alımı kronik kabızlık, düşük kan basıncı, böbrek fonksiyon bozuklukları ve böbrek taşlarının oluşumu gibi hastalıklara zemin hazırlamaktadır. Yeterli ve düzenli sıvı alımıyla yaşlılar için çok yaygın bir problem olan kabızlık engellenebilir. Yaşlılık döneminde, günlük en az 1500 ml sıvı alımı önerilmektedir (Beattie and Louie 1989, Creagan 2004). Besinler, içerdikleri protein, yağ, karbonhidrat, vitamin ve mineraller, görünüş, şekil ve lezzet yönünden et-yumurta-kurubaklagiller, süt ve süt ürünleri, ekmek ve tahıllar, yağ ve şeker ve sebze ve meyveler olarak gruplanmaktadır (Baysal 1999). Sebze ve meyve grubu; özellikle yaşlanmayı geciktiren, bağışıklık sistemini güçlendiren, kemik ve kas sağlığı için gerekli vitamin ve mineraller, kalp ve damar hastalıkları, hipertansiyon, kanser gibi kronik hastalıklara karşı koruyucu bileşikler (fitokimyasallar) ve posa içerir. Yaşlılık döneminde karşılaşılan risklere karşı koruyucu olan bu gruptaki besinlerin öğünlerdeki miktarı diğer gruplardan daha fazla olmalıdır (Aksoydan 2005). Sebze ve meyvelerin bileşimlerinin önemli bir kısmı su olduğu için günlük enerji, protein ve yağ gereksinmesini karşılamada fazla katkıları yoktur. Bunun yanında mineraller ve vitaminler bakımından zengindirler. Su içeriklerinin fazla olması yaşlıların sıvı gereksiniminin karşılanmasına yardımcı olur (Baysal 1999, Aksoydan 2005). Meyve ve sebzelerin başka bir yararı da iyi bir posa kaynağı olmalarıdır. Sebzelerin önemli bir kısmını selüloz, hemiselüloz ve lignin gibi sindirilemeyen maddeler oluşturur. Bunlar sindirilemedikleri için de kalorisizdirler (zayıflama diyetleri için bu özellikleri olumludur). Bileşimlerinde bulunan fazla miktarda selüloz ve su, bağırsakların peristaltik hareketlerini kolaylaştırarak, yaşlılıkta sık görülen kabızlığı önler ve diğer yiyeceklerin sindirilmesine de yardım ederler. Bağırsakta bulunan kanserojen maddeler posa ile birlikte güvenli bir şekilde atılır böylece kolon kanseri de 10

dahil olmak üzere kolonla ilgili problemlerin gelişme riskinde azalma olur. Ayrıca metabolizmayı düzenleyici etkisi vardır. Kan şekerinin ve kolesterolün normal düzeyinin korunmasında etkilidir. Yüksek posa içeren kurubaklagil ve tahıllardan sonra, en iyi kaynak sebze ve meyvelerdir (Baysal 1999, Ünver 1997, Müftüoğlu 2003). Sıvı ve posa içeriklerinin yanı sıra en önemli özellikleri, yararları hiçbir şekilde tartışılmayacak olan ve hayatın her dönemi için gerekli vitamin ve minerallerin en iyi kaynağıdırlar. Özellikle antioksidan özelliği olan vitamin A, vitamin C, beta-karoten için sebze ve meyveler en iyi besinsel kaynaktırlar. Bu vitaminlerden başka sebze ve meyvelerin B 6 vitamini, folik asit, K vitamini, E vitamini ve niasin içerikleri de önemlidir. Mineraller yönünden de ( potasyum, selenyum, silikon, sülfür, bakır) dikkate değerdirler (Müftüoğlu 2003). Besinlerin vücut fonksiyonları üzerine etkileri konusunda son yıllarda yapılan çalışmalarda, sebze ve meyvelerde bulunan kimyasal maddelerin özellikle yaşlılık döneminde risk oluşturabilecek sağlık sorunları ve hastalıklara karşı koruyucu özelliklere sahip olduğu ortaya konmuştur. Vücutta çok özel fonksiyonları yerine getiren bu maddelere fitokimyasallar adı verilmektedir (Brown 1999, Aksoydan 2005). Sebze ve meyvelerdeki fitokimyasallar anormal hücre çoğalmalarını engelleyen ve oksidasyondan dolayı zarar gören hücreleri koruyan bir görev üstlenirler (Brown 1999). Sebze ve meyve grubu, dengesiz beslenmeye bağlı şişmanlık, kalp-damar hastalıkları, yüksek tansiyon ve bazı kanser türlerinin oluşma riskini azaltabilen vitamin, mineral, antioksidan, posa, organasülfür bileşikleri gibi birçok ajan içerir (Almendingen et al. 2005, Aksoydan 2005). Sebze ve meyveler içerdikleri A, C, E, K vitaminleri, folik asit, niasin, selenyum, bakır, potasyum gibi vitamin ve mineraller sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklara karşı direnç sağlar, deri ve göz sağlığı için temel öğeler içerir, diş ve dişeti sağlığını korur (Kutluay-Merdol vd. 1997, Aksoydan 2005). 11

Yaşlılar arasında taze sebze ve meyvelerin az tüketilmesi, nükleoproteinlerin sentezi için elzem olan folik asit, B 12 vitamini veya her ikisinin yetersizliği sonucu oluşan megaloblastik anemiye yol açmaktadır. Bunu önlemek için taze sebze ve meyve tüketiminin arttırılması önerilmektedir (Arıkan 1993, Kutluay-Merdol vd. 1997). Araştırma sonuçları antioksidanların Alzheimer hastalığının patogenezinde rol alan toksik moleküllerin etkilerini azaltarak tedavide yardımcı olduklarını işaret etmektedir. Hastalıktan korunmak ve ilerlemesini yavaşlatmak için vitamin A, beta karoten, vitamin C, E ve selenyum gibi antioksidanlardan zengin sebze ve meyvelerin tüketimlerinin arttırılmasının yararlı olacağı bildirilmiştir (Baysal vd. 2002, Müftüoğlu 2003). Parkinson hastalığında oksidasyon stresinden sorumlu serbest radikalleri etkisizleştiren antioksidanların, hastalığın ilerlemesini yavaşlattıkları gözlendiğinden, diyette turunçgiller, domates, yeşil yapraklı sebzeler, pırasa, soğan, sarımsak, havuç, kayısı gibi sebze ve meyveler bolca yer almalıdır (Baysal vd. 2002). Yapılan çalışmalar; sebze ve meyveler gibi yüksek kaliteli besinlerin sistolik ve diastolik kan basıncına olumlu etkileri olan posa, vitaminler, mineraller ve çeşitli fitokimyasallar içerdiğini göstermiştir. Hipertansiyonda başlıca risk faktörü şişmanlıktır. Sebze ve meyvelerde bol miktarda bulunan çözünmeyen lifler hazmedilmediklerinden az kalori içerirler. Ayrıca hacim etkisiyle tokluk hissi yaratırlar ve yağların emilimini azaltırlar (Baysal vd. 2002, Müftüoğlu 2003, Tam et al. 2005). Yapılan araştırmalara göre; meyve ve sebze türlerini düzenli bir şekilde tüketenler kanser gelişim riski açısından bunları az tüketenlere kıyasla daha az risk altındadırlar (Brown 1999). Meyve ve sebzelerin ağız, özefagus, akciğer, mide, kolorektum, gırtlak, pankreas, meme ve sidik torbası kanserini azalttığı rapor edilmiştir (Potter 2005). Daha öncede belirtildiği gibi sebze ve meyvelerde bol miktarda bulunan diyet posası kalın barsak bakteri florasını değiştirerek toksik metabolitlerin üretimini önler. Fermentasyona uğrayarak bakteriler tarafından karsinojenlerin üretimini engeller. Kalın barsak içeriğinin hızla dışarı atılmasını sağlayarak karsinojenlerin barsak hücreleriyle 12

temas süresini kısaltır. Diyet posasının kolon kanserine karşı koruyucu etkisi bilinmesine rağmen, son araştırmalar folik asidinde kanser riskini azalttığını ortaya koymuştur (Baysal 1999, Archer 1996). Yüksek lif içeren diyetlerin meme kanserini önlediği de öne sürülmektedir. Bazı araştırmacılara göre, lifler bağırsaklarda östrojene bağlanarak ve fazla östrojenin tekrar kana alınmasını engelleyerek meme kanserini önlemektedir (Müftüoğlu 2003). Proteaz engelleyici maddeler içeren kurubaklagiller, biyoflavonoidlerden zengin turunçgiller, kayısı, kızılcık gibi meyveler, özel koku ve tat veren indol fenol gibi bileşiklerden zengin lahana, karnabahar, turp gibi sebzeler ile sülfürlü öğelerden zengin sarımsak, soğan, pırasa gibi sebzelerin, yapılarındaki bu özel maddelerden dolayı vücuda giren karsinojenleri etkisizleştirdikleri, kanser öncüsü hücrelerin kanser hücrelerine dönüşmesinde etkili olan ajanlara karşı koydukları ve kanser hücrelerinin çoğalmasını yavaşlattıkları belirlenmiştir (Kutluay-Merdol vd. 1997). Tüm bu bilgilerin ışığında nüfus içerisinde oranı gittikçe artan yaşlıların beslenmesinin, yararları göz önüne alındığında özellikle sebze ve meyve tüketimlerinin, önemi açıktır. Bu çalışmada da 50-64 ve 65-74 yaşlarındaki yaşlıların sebze ve meyve tüketim tercihlerinin incelenmesi amaçlanmıştır. 13

2. KAYNAK ARAŞTIRMASI Bu bölümde, konu ile ilgili yerli ve yabancı çalışmalar tarih sırası ve alfabetik sıra ile verilmiştir. Attila ve Egemen (1991) yaptıkları araştırmada; Ankara nın 4 semtinde rastgele örnekleme yöntemi ile seçilmiş, 65 yaş ve üzeri 115 yaşlının ev koşullarında beslenme durumlarını belirlemeyi amaçlamışlardır. Yaşlıların demografik özellikleri ve sağlıklarına ilişkin bazı bilgiler anket yöntemiyle, besin tüketim durumları ise 3 günlük bireysel besin tüketim araştırmasıyla saptanmıştır. Yaşlıların günlük enerji tüketiminin 1700±41.27 kkal, günlük ortalama toplam protein tüketiminin 55.3±1.47 g, hayvansal protein tüketiminin 16.7 ± 1.9 g olduğu bulunmuştur. Bu çalışmada, yaşlıların beslenme durumlarının sosyo-ekonomik durumları ile yakından ilişkili olduğu, düşük gelirle yaşayanlarda yetersiz beslenenlerin çoğunlukta olduğu, yaşlıları yakınları ile birlikte yaşamaya iten nedenlerin başında ekonomik yetersizliklerin geldiği bulunmuştur. Karaağaoğlu (1992) 45-65 yaş grubu erkeklerde beslenme alışkanlıkları ve hipertansiyon durumunu saptamak için 210 erkek üzerinde yaptığı çalışmada; hipertansiyonlu bireylerin oranının %7.1 olduğu saptanmıştır. Beden kitle indeksinin (BKI), sistolik (p<0.01) ve diastolik (p<0.001) kan basınçları ile korelasyonu istatistiksel açıdan önemli bulunmuştur. Ortalama enerji tüketimi 2127±406 kkal dir. Kan basıncının enerji ve diğer besin öğeleriyle korelasyonları incelenmiş, ancak istatistiksel açıdan önemli bir ilişki bulunamamıştır. Alkol ve sigara alımı ile hipertansiyon arasında bir ilişki saptanamamış ancak çay ve kahve tüketimi ile ilişkili olduğu görülmüştür (p<0.05). Arıkan (1993) Seyranbağları Huzurevi ve Keçiören Güçsüzler Yurdu nda kalan 55-90 yaş arası 200 yaşlı üzerinde yaptığı araştırmada yaşlıların %35.5 inin okur-yazar olmadığını, %41.4 inin ev hanımı, %22.0 sinin memur, %46.5 inin emekli olduğunu, hipertansiyon oranının kadınlarda (%44.7), erkeklerden daha fazla olduğunu (%44.2), %60.0 ının takma dişe sahip olduğunu, %73 ünün herhangi bir diyet uygulamadığını, 14

uygulayanların ise genelde tuzsuz ve ülser diyeti uyguladığını, sevilmeyen yemekler arasında ıspanak, pırasa ve lahana gibi kış sebzelerinin geldiğini saptamıştır. Gaziano et al. (1995) Massachusetts sağlık inceleme merkezi nden diyet bilgileri sağlanan 1299 yaşlı bireyin kardiyovasküler hastalık riski ve karoten içeren meyve ve sebzelerin tüketimi arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Araştırmanın yapıldığı ortalama 4.75 yıl içerisinde 48 i miyokardiyal infarksiyon dan olmak üzere 161 kardiyovasküler ölüm gerçekleşmiştir. Kardiyovasküler ölümler ve fatal miyokardiyal infarksiyonların toplamında risk, karoten içeren meyve ve sebzeleri en fazla tüketenlerde daha azdır. Kardiyovasküler ölümlere ilişkin risk 0.54 iken, miyokardiyal infarksiyon da 0.25 tir. Bu incelemenin verileri Kardiyovasküler mortalite riskini azaltmada karotenoid alımının diyetle arttırılmasının uygun olduğunu göstermektedir. Falk et al. (1996) yaptıkları çalışmada; 65 yaşında yalnız yaşayan 16 kişi üzerinde indepth mülakat yöntemini kullanarak yaşlıların besin seçimini etkileyen etmenleri araştırmışlardır. Sonuçlar, besin seçiminde yaşanılan geçmişin çok önemli olduğunu göstermiştir. Alışkanlıkların büyük bir kısmı çocuklukta oluşmakta ve kişi çocukluğunda yediklerine benzer bir beslenme biçimini tercih etmektedir. Çocukluk çağında yaşanılan ve besinin reddiyle sonuçlanan olaylar çok etkileyici olmakta ve yetişkinlikte bile o besin reddedilmektedir. Yemek hazırlama ve pişirme arzusu yönünde yapılan incelemede, yalnız yaşayan erkeklerin kadınlara göre besinle uğraşmaktan daha fazla zevk aldıkları, kadınların ise yemek yapmaktan bıktıkları ve kendileri için yemek yapmaktan hoşlanmadıkları görülmüştür. Olsen-Sharp and Hanson (1996) yiyecek seçiminde yaşın etkisini belirlemek için ortalama 73 yaşlarında 39 yaşlı yetişkin ve ortalama 21 yaşlarında 30 genç yetişkinin diyet bilgilerini bir süre kaydetmişlerdir. Besin tüketimi; besin piramidi, hazırlama metotları, besin sıklığı ve yiyeceklerin özelliklerine dayanarak 62 gruba ayrılmıştır. Sonuç olarak; yaşlı yetişkinler, gençlerden daha fazla (p<0.01) diyet posası, toplamda daha az yağ ve daha az doymuş yağ tüketmektedirler. Yaşlılar vitamin A, C, D, E, kalsiyum, magnezyum, demir, selenyum, pantotenik asit ve potasyum içeren besinleri daha fazla ve yeterli miktarda tüketmektedirler (p<0.01). Yaşlılar, gençlere göre posa, 15

vitamin C, D, E, K, B 6, folat, ve pantotenik asit bakımından daha zengin diyetleri tercih etmektedirler (p<0.01). Yaşlılar, vitamin A, C (p<0.01) bakımından zengin olan sebzeler, yağsız patates ürünleri ve diğer sebze türlerini (p<0.05) daha fazla tüketmektedirler. Genç yetişkinler ise tam tersine daha fazla kızartılmış patates, hayvansal yağlar, peynir ve peynir sosları tüketmektedirler (p<0.01). Yaşlılar az yağlı sütleri daha fazla, çok yağlı sütleri ise daha az tüketme eğilimindedirler. Yaşlı yetişkinler özellikle meyve ve sebzeler için önerilen porsiyon miktarına daha yakın bir diyet uygulamaktadırlar. Hininger et al. (1997) yaptıkları tanımlayıcı ve ileriye dönük çalışmada; sigara içen ve içmeyen bireylerin 2 hafta günlük 30 mg karotenoid sağlanarak dolaşımdaki değişik karotenoidler ve alfatokoferol düzeyleri ile LDL nin oksidasyona yatkınlığı, Cu-Zn süperoksid dismutaz (SOD) ve Se glutatyon peroksidaz (GSH-px) aktivitelerini ölçmüşlerdir. Araştırmanın başlangıcında sigara içenlerin karotenoid düzeyi içmeyenlerden düşük bulunmuştur. Ancak plazmanın oksidatif stres parametreleri ve LDL nin okside olabilirliği yönünden gruplar arasında fark bulunmamıştır. İki haftalık fazla sebze ve meyve tüketiminin sonunda sigara içenlerin karotenoid düzeyi %23, içmeyenlerin %11 yükselmiştir. Aynı zamanda LDL nin oksidasyona direnci sigara içenlerde %14, içmeyenlerde %28 yükselmiştir. Başlangıçta sigara içenlerde kan GSH yüksekken, sebze-meyve diyetinin sonunda içmeyenlerinkinin düzeyine inmiştir. Karotenoidlerden zengin sebze ve meyve tüketiminin artmasının LDL oksidasyonunu engelleyerek, aterosklerozis riskin düşürülmesi için ilginç bir yaklaşım olduğu sonucuna varılmıştır. Ortega et al. (1997) yaptıkları çalışmada; görünür zihinsel bozukluğu olmayan 65-90 yaş arasındaki 260 bireyde besin alımı ile bilişsel performans ilintisini incelemişlerdir. Bireylerin bilişsel performans durumu Minimental Durum Muayenesi (MMSE) ve Pfeiffer Mental Durum Anketi (PMQS) ile değerlendirilmiş, birbirini izleyen 7 günlük besin tüketimleri tartım yöntemiyle saptanmıştır. MMSE testinde yeterli puan alanların (28 ve üzeri) doymuş ve tekli doymamış yağ asitleri, kolesterol alımları düşük; toplam besin, meyve, karbonhidrat, posa, folat, vitamin C, beta-karoten, demir ve çinko alımları yüksek; doymuş yağ alımları düşük bulunmuştur. Diyetin yağ, doymuş yağ ve 16

kolesterolden düşük; karbonhidrat, posa, vitaminler (özellikle C, E ve folat) ve minerallerden (özellikle demir ve çinko) yüksek olmasının yaşlılar için yararlı olacağı sonucuna varılmıştır. Sürücüoğlu (1997) yaptığı araştırmada; Ankara da Keçiören Güçsüzler Yurdu Beypazarı Güçsüzler Yurdu ve Ümitköy Huzurevi nde barınan 50-98 yaşları arasında 59 erkek ve 65 kadın olmak üzere toplam 124 kişinin beslenme alışkanlıkları ve sağlık durumlarını incelemiştir. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre erkek deneklerin %66.10 unun, kadın deneklerin %61.54 ünün okur yazar olmadığı, Beden Kitle İndeksine göre kadınların %50.77 sinin, erkeklerin ise %57.63 ünün normal ağırlıkta oldukları belirlenmiştir. Erkeklerin %98.31 inin, kadınların %92.31 inin günde 3 öğün yemek yedikleri, içecek olarak da en fazla çay ve ayran içtikleri bulunmuştur. Erkeklerin %55.93 ünün, kadınların ise %35.38 inin diyet yapmadığı bulunmuştur. Yaşlıların en çok uyguladıkları diyetin hipertansiyona bağlı olarak tuzsuz diyet olduğu belirlenmiştir. Donkin et al. (1998) ın İngiltere Notthingham da yaşayan 369 yaşlı insanı model alarak yaptıkları çalışmada; meyve ve sebze tüketimlerini onların bir günde 5 porsiyon tüketip tüketmediklerine göre analiz etmişlerdir. Araştırma sonuçlarına göre; bekar erkeklerin günlük 2.66, bekar kadınların günlük 4.45 porsiyon, evli erkeklerin günlük 4.2, evli kadınların günlük 4.31 porsiyon sebze-meyve tükettikleri görülmektedir. Sonuçlar cinsiyet ve yaşam statüsünün, yaşlıların meyve ve sebze tüketimini etkilediğini göstermektedir. Ev halkında diyet üzerinde etkili bir kadın varsa meyve ve sebze tüketim sıklığının daha iyi bir durumda olduğu gözlenmektedir. Evli ve bekar kadınlar arasında önemli farklılıklar bulunmamaktadır. Kadınların yiyecek seçimi, alışveriş, yiyecek hazırlama ve pişirme konularında geleneksel bir rol üstlendikleri görülmektedir. Yaşlı erkekler dul kaldıklarında meyve ve sebzeler tarafından sağlanan vitamin ve mineraller açısından önemli eksikliklere maruz kalmaktadırlar. Holmes et al. (1998) 60 yaş ve üzeri 33 erkeğin folattan zengin yiyecekler ve vitamin destekleri hakkındaki inançları, algıları, kabul edilebilir buldukları eğitim metotları, stratejileri ve onların yiyecek tüketimini etkileyen faktörleri in-depth görüşme 17

yöntemini kullanarak incelemişlerdir. Yaşlı erkeklerin folattan zengin yiyecekleri daha fazla yeme konusunda %51 i eşleri vasıtasıyla, %45 i bir sağlık sorunundan sonra, %36 sı gençken öğrendikleriyle bilgi sahibi olduklarını söylemişlerdir. Bu erkeklerin %24 ü dışarıda yemek yediklerinde, menüden meyve, sebze ve tahıl sipariş ettiklerini, %82 si ise yemekte bu yiyecekler bulunuyorsa yediklerini söylemişlerdir. Bunların çoğunluğu (%70) folat hakkında ya çok az bilgi sahibi olduklarını ya da hiç bilgilerinin olmadığını söylemişlerdir. Bu erkeklerden her gün meyve-sebze tüketimi ve tahıldan yapılan yiyecekleri arttırmak yada ek folat desteği almak arasında bir seçim yapmaları istense, onlar folat desteğini tercih edeceklerini belirtmişlerdir. Buna sebep olarak da doğru miktarı aldıklarından emin olmak istediklerini veya ek destek almanın daha kolay bir yol olduğunu söylemişlerdir. Jhonson et al. (1998) yaşlı insanlarda meyve ve sebze tüketim düzeyini belirlemek ve bu tüketimi etkileyen sosyo-ekonmik, fiziksel ve psikolojik faktörleri incelemek üzere Notthingham kentinde ve kırsalındaki pratisyen hekimlerin listelerinden rastgele seçilen 65 yaş ve üzeri 445 yaşlı insana yüz yüze görüşme yöntemiyle günlük besin tüketim sıklığı anketleri uygulamışlardır. Çalışmanın sonucunda kent merkezinde yaşayan katılımcıların yarısından daha azında (%37) ve kırsalda yaşayanların %51 inde tavsiye edilen günlük 5 porsiyon meyve ve sebze tüketim hedefinde başarıya ulaşılmıştır. Düşük sebze ve meyve tüketimi özellikle sosyal açıdan kötü durumda olan ve sigara içen erkeklerde daha fazladır. Yaşlıların birçoğu önerilen meyve ve sebze tüketim düzeyinden daha az tüketmektedirler. Düşük tüketim riskiyle karşı karşıya olan bu insanlara meyve ve sebze tüketimiyle ilgili sağlık programları başarılı bir şekilde ulaştırılamamaktadır. Idris (1999) Missisipideki 60 yaş ve üzeri yaşlıların sağlık durumları ve beslenme bilgisi hakkındaki farkındalıklarını belirlemek için yaptığı incelemede; %75 i zenci ve %80 i beyaz kadın olan katılımcıların, %80 i sağlıklı bir kiloyu korumak için tuz ve şeker kullanımının ölçülü olması gerektiğine inandıklarını söylemişlerdir. Bireylerin posa hakkındaki bilgileri çok sınırlıdır (%20), farklı besin gruplarının porsiyon olarak miktarları konusunda da sınırlı bilgiye sahiptirler. Birçoğu doktorları dışında başka kaynaklardan beslenmeyle ilgili bilgi edinmediklerini belirtmişlerdir. Çalışılan grubun 18

neredeyse yarısı az yağlı süt seçiminde bilinçli bir çaba içerisindedirler. Diğer et kaynaklarıyla karşılaştırıldığında; kümes hayvanları daha fazla tercih edilmektedir (%20). Meyve tüketimi sınırlı olup (%20), sebze tüketimi biraz farklılık göstermektedir (%40). Gıda paketlerinin üzerindeki beslenme bilgilerinin kullanımı sınırlıdır (%20). Meyve ve sebze tüketiminin arttırılmasının ve farklı gıdaları tüketmenin sağlık için iyi olduğuna hemen hepsi inanmasına rağmen bunu uygulayanlar sınırlıdır (%20). Liu et al. (2000) yaptıkları çalışmada 39876 kadının meyve ve sebze tüketim düzeylerini 1993 yılında saptamış ve 5 yıl süreyle kardiyovasküler hastalık yönünden izlemişlerdir. Bu süre içinde 418 kardiyovasküler olgusu belirlenmiştir. Bunun 126 sı miyokard enfarktüstür. Yaş, tıbbi bakım ve sigara içimine göre uyarlama yapıldıktan sonra meyve ve sebze tüketimi ile hastalık riski arasında ters ilinti saptanmıştır. Yüksek düzeyde meyve ve sebze tüketiminin kardiyovasküler hastalık riskini azalttığı sonucuna varılmıştır. Bu sonuç günde en az 5 porsiyon sebze ve meyve tüketilmesi şeklindeki önerinin geçerliliğini işaretlemektedir. New et al. (2000) yaptıkları kesitsel çalışmada; 45-55 yaş arası 62 kadının kemik mineral yoğunluğu (BMD) ve besin tüketimlerini saptamışlardır. Enerji alımı kontrol edildiğinde, magnezyum ve potasyum alımının artması BMD artışı ile ilintili bulunmuştur. Çocukluğundan beri yüksek düzeyde meyve ve sebze tüketen kadınların femoral boyun BMD si az ve orta tüketenlerden yüksektir. Sebze ve meyve tüketiminin yüksekliğinin kemik mineral yoğunluğunu arttırdığı sonucuna varılmıştır. Strain et al. (2000) yaşları 55-69 arasında değişen erkeklerin sebze ve meyve tüketim sıklıklarını saptamış ve bunun kan oksidant durumuna yansımasını belirlemişlerdir. Araştırmaya katılanların sadece %4.3 ünün önerilen düzeyde sebze ve meyve tükettikleri, %33.3 ünün günlük bir ve daha az porsiyon aldıkları, az sebze ve meyve tüketenlerin çoğunluğunun düşük sosyo-ekonomik gruba mensup oldukları belirlenmiştir. Sebze ve meyve tüketimi kan oksidant düzeyine yansımaktadır. Günlük 5 ve daha fazla porsiyon sebze ve meyve tüketenlerin kan tokoferol ve karotenoid düzeyleri, bir ve daha az porsiyon alanlardan önemli şekilde yüksek bulunmuştur. İngiltere de yaşlıların yeterli düzeyde sebze ve meyve tüketmedikleri, kan oksidant 19

düzeylerinin düşük olduğu, bunun hastalıklarla ilintisinin araştırılması gerektiği sonucuna varılmıştır. McBee et al. (2001) yaşlı katılımcılara uyguladıkları, 7 bölümden oluşan besin sıklık anketleri yoluyla, meyve ve sebze tüketim düzeyleri ve bu konudaki bilgilerini belirlemeyi amaçlamışlardır. Sonuçlar yaş, cinsiyet veya eğitim fark etmeksizin günlük 4.5 porsiyon meyve ve sebze tüketildiğini göstermiştir. Yaşlıların sadece %50 si günlük 5 porsiyon meyve ve sebze tüketilmeli önerisinin farkındadırlar. Bunu engelleyen durumlar olarak fiyatlar, zaman, olanaklar ve lezzet durumu gösterilmektedir. Sarageant et al. (2001) yaptıkları kesitsel çalışmada yaşları 45-74 yıl arasında değişen 2678 erkek ve 3315 kadının sebze ve meyve tüketim sıklığı ve glukozlaşmış hemoglobin (HbA,C) düzeylerini saptamışlardır. Erkeklerin %10.2 si çok seyrek meyve tükettiğini veya hiç meyve tüketmediğini, %47 si yeşil sebze tüketmediğini bildirmiştir. Kadınlarda bu oranlar sırasıyla %4.7 ve %2.8 dir. Sebze ve meyveyi çok seyrek tüketenlerin ve hiç tüketmeyenlerin ortalama HbA düzeyi tüketenlerden daha yüksek (%5.43 e karşı %5.34) bulunmuştur (p=0.046). Doymuş yağ, diyet posası ve plazma vitamin C düzeyine göre uyarlama sonucu değiştirmemiştir. Meyve ve yeşil yapraklı sebze tüketiminin glukoz metabolizmasını olumlu etkilediği ve diyabetten korunmada yarar sağladığı sonucuna varılmıştır. Ayar ve Sürücüoğlu (2003) Ankara da yaşayan 60 yaş ve üzeri 375 yaşlı bireyin beslenme alışkanlıkları ve sağlık durumlarını saptamak için yaptıkları araştırmanın sonucunda; hem kadınların hem erkeklerin büyük çoğunluğunun günde üç öğün yemek yediklerini (sırasıyla %68.4, %73.1), öğün atlayanların çoğunun alışkanlıkları olmadığı için öğün atladıklarını saptamışlardır. Yaşlılarda sigara ve alkol kullanımı ile spor yapma oranının çok düşük olduğu görülmüştür. Hipertansiyonun en sık yaşanan sağlık sorunu olduğu (kadınlarda %36.8, erkeklerde %25.8), yaşlıların atıştırmalık besin tüketimlerinin çok düşük olduğu, salata ve beyaz peynirin en sık tüketilen yiyeceklerin arasında olduğu saptanmıştır. 20