REHBERLİK SERVİSİ BÜLTENLERİ ÇOCUKTA CİNSELLİK
NEDEN CİNSEL EĞİTİM? Günümüzde çocuklar hızla değişen ve karmaşık ilişkilerin egemen olduğu bir dünyada yaşamak durumundalar. Toplumdaki gelenekler ve değerler yerlerini hızla yeni değerlere, yaşantılara bırakıyorlar. Hızlı bir değişimin olduğu bir ortamda eğitimcileri, anne-babaları bekleyen sorumluluk; çocukların, değişen yaşam koşullarına uyum sağlayabilmeleri için hazırlanmalarına yardımcı olmalarıdır. Çocuklar diğer tüm toplum bireyleri gibi basın, televizyon, müzik, sinema, klipler ve reklamlar sayesinde dışarıdan sürekli ve yoğun cinsellik etkisiyle karşı karşıyadır. Bu durum cinselliğe ilgiyi artırmakla birlikte bilgilenme ihtiyacını da artıracaktır. Bilgilenmenin yüksek oranda arkadaş çevresinden sağlanması, bilginin doğruluğu ve yararı anlamında soru işaretlerine neden olmaktadır. Bireylerin sorumlu cinsel davranışları kazanabilmeleri için, cinsel bilgilere ihtiyacı vardır. Pornografi, cinselliğin çarpıtılmış bir görüntüsünü sunmaktadır; cinsel eğitim ise cinselliğin gerçek değerinin algılanmasını sağlayacaktır. Ayrıca çocukların cinsel istismar konusunda bilgilenmeleri ve korunmaları önemli bir noktadır. Bu nedenlerle Cinsel Eğitim, üzerinde özenle durmamız gereken bir konu olarak eğitimcilerin ve ailelerin gündeminde yer almaktadır. Her bir ailenin paylaştığı değerler, inançlar farklı olabilir ve bu doğaldır. Aile olarak cinsel eğitimde sorumluluğumuz; dünyaya getirdiğimiz çocuklarımızın kendi cinsel kimliklerinden hoşnut, bedenlerinin ve duygularının bilincinde, kendilerine ve başkalarına karşı sorumlulukları olan yetişkinler olmalarıdır. Aile içinde cinselliğin konuşulması; diğer konular ile ilgili konuşmalar kadar kolay olmayabilir, biraz daha mahrem bir konu olarak görülebilir. Ama çocuğunuz bu konularla ilgili olarak bir şekilde bilgilenecektir. Bunun okul ve aile kaynaklı olması, durumun kontrolü ve bilgilendirmenin doğruluğu açısından önemli bir noktadır. CİNSEL KİMLİK GELİŞİMİ Toplumsal cinsiyet, kişinin kendini kadın ya da erkek olarak algılamasıdır. Daha iki-üç yaşlarında herkesin kendi hakkında ben kadınım, ben erkeğim biçiminde görüşü vardır. Bebekler zaten beden yapıları, cinsel iç salgı bezleri ve hormonları ile kendi cinslerine özgü bir biçimde donanmışlardır. Bu biyolojik yapı, çevreden de uygun şekilde desteklendiği sürece, kız ya da erkek kimliği, çocuk tarafından benimsenecektir. Cinsel kimlik kazanımındaki diğer önemli 1
etken de özdeşim kurmadır. Çocuk, erkek ya da kız davranışlarını anne ya da babasına benzemek için benimser. Kız çocukla annesi, erkek çocukla babası arasındaki ilişki ne kadar yakın ve olumlu ise, özdeşim de o kadar kolay oluşur. Bu özdeşim sürecinde anne-babanın yerini yakın olunan bir ağabey, amca ya da abla, teyze de alabilir. Daha anne karnındayken belirlenmiş olan cinsel kimlik, asıl olarak iki-üç yaşlarında belirlenmekle birlikte yaşam boyu gelişmeye ve olgunlaşmaya devam eder. Özellikle ergenlik döneminde toplumsal cinsel kimlik derinlik kazanıp sağlamlaşır. CİNSEL EĞİTİMDE DEĞER OLUŞTURMA Cinselliğin doğal olduğunu, utanılacak bir şey olmadığını kavramaları için, çocuklara cinsel konularda açık ve onaylayıcı bir şekilde yaklaşılmalıdır. Annebabalar ve çocuklar arasında oluşturulacak özgür ve samimi bir tartışma ortamı, yanlış bilgilendirmeden kaynaklanabilecek gereksiz utancı ve suçluluk duygusunu engelleyecektir. Ergene, cinsel davranışın sorumluluk ve öz denetim gerektirdiği anlatılmalı. Aile içinde; gençlerin duygularını ve dürtülerini kabul yanında, davranışlarının başka insanları da etkileyebileceği ve bunun sorumluluğunu alması gerektiği vurgulanmalı. Cinselliğini yaşarken, diğer kişilerin yaşamlarına saygı duymayı bilmesi gerekliliği belirtilmeli. İnsanlar sadece güdüleriyle yaşamazlar, onların değerlendirme yetenekleri, doğru ve yanlışı, güzel ve çirkini ayırt etme yetenekleri vardır. Bu nedenle değer oluşturma her insan için önemlidir. Gençlere sağlıklı cinsel yaşamın başıboş ve kuralsız olmadığı, her cinsel davranışın kaçınılmaz sonuçları olduğu, bireylerin olgun bir cinsel yaşantıya ve sonuçlarına bedensel ve duygusal açıdan hazır oluncaya kadar cinsel ilişkiyi sorumlulukla erteleyebilecekleri belirtilmelidir. Ergenin cinsel davranışları için değer oluştururken, ona destek olunması gerekir. NELER, NASIL KONUŞULMALI? Çocukluk Dönemi Çocuklar genellikle iki yaşlarından itibaren cinsiyet farklarıyla ilgili sorular sormaya başlarlar. Bunu sonraları doğumla ilgili sorular izler. Çocuklar aynı soruyu tekrar tekrar sorabilirler. Aldıkları cevaplarla, çocukların üç yaşlarındaki anlayışları ile beş yaşlarındaki anlayışları arasında fark oluşur. İki yaşından sonra çocuklar, kız ve erkek olarak, beden farklılıklarını sezmeye başlarlar. Bu onların hem kendi, hem de çevrelerindekilerin vücutlarını incelemek istemelerine yol açar. Bu son derece doğal ve sağlıklı bir meraktır. Merak, insanı geliştiren bir duygudur ve sağlıksız merak yoktur. Ancak merakın sağlıksız doyumu söz konusu olabilir. Olumsuz tepki gösterilen merak, saplantı durumuna gelebilir. Bu çağlarda doktorculuk ve evcilik gibi oyunlar çocukların en popüler, en sık oynadıkları oyunlarıdır. Oyunlarda defalarca soyunup 2
giyinmekten veya bebeklerin giysilerini giydirip çıkarmaktan bıkmazlar. Bazen çocuklar meraklarını gidermek için daha doğrudan yollara başvururlar; bir kızın eteğini kaldırıp bakmak, ya da bir erkek çocuğunun pantolonunu indirmek gibi. Böyle bir durumda çocuğa; Kızların/erkeklerin nasıl olduğunu merak ediyorsun, değil mi? Arkadaşına böyle davranmak yerine bana sorsaydın sana anlatırdım. dedikten sonra açıklama yapmak, ardından da kesin bir dille herkesin bedeninin özel olduğunu belirtmek, başka soruları olursa sorarak öğrenebileceğini söylemek en doğrusudur. İçeriği ne olursa olsun, çocuğun soruları yanıtsız bırakılmamalı, çocuk ayıplanmamalı, yaşına uygun yanıtlar verilmelidir. Bu dönemde çocuğa doğru yaklaşımla uygun yanıtlar vermek, çocuğun ileriki yaşlarda da sizinle kuracağı iletişimin temelini oluşturacağından önemlidir. Çocuklar genellikle duymaya hazır olmadıkları soruları sormazlar ve böyle soruların yanıtlarına ilgi göstermezler. Sorunun ayrıntılı açıklanmasından çok, çocuğun ihtiyacını keşfedip, ona göre yanıt vermek yararlı olacaktır. Örneğin; kendisini çıplak gördüğü bir erkek çocukla karşılaştırarak, neden pipisinin olmadığı ya da büyüyünce pipisinin çıkıp çıkmayacağını soran bir kız çocuğuna; tüm kadın anatomisini anlatmak yerine, bunun bir eksiklik olmadığını, kızların bu biçimde dünyaya geldiklerini ve bu durumlarıyla tam ve eksiksiz olduklarını, bunun kızlarla erkekler arasında fark olduğunu basit dille anlatmak daha doğru olacaktır. Aynı biçimde bir erkek çocuk da pipisinin zamanla ya da sünnetten sonra böyle yok olup olmayacağını sorabilir. Burada da erkek çocuğun bu kaygısını gidermek için pipisinin elleri, ayakları gibi kalıcı bir organ olduğu, sünnet edilirken organın üzerindeki fazla derinin alınacağı gibi bir açıklama yapmak yeterli olacaktır. Bu dönemdeki sorular yanıtlanırken, çocuğa ihtiyacından fazla bilgi verilmesi, hem çocuğun bu bilgiyi anlamamasına, hem de cinsel konulara ilgisinin artmasına neden olabilir. Bilgilendirmede yaşlarına uygun, anlaşılır kitaplardan faydalanmak, çocukla sizin iletişiminizi kolaylaştıracaktır. Anaokulu döneminde, okulda sorduğu sorulara bireysel olarak cevap vermek yeterli olacaktır. Genel bir bilgilendirme; çocukların cinsellik konusundaki bilgi düzeylerinin farklı oluşu nedeniyle yararlı olmayabilir. Ergenlik Dönemi Ergenlik dönemi; fiziksel, hormonsal değişimin yanında ikili duyguların yaşandığı kendine özgü özellikleri ve sorunları olan bir geçiş dönemidir. Ergen dünyasındaki roller ve bunlara ilişkin beklentilerdeki belirsizlik, anne babaların ergene bazen bir çocuk, bazen de yetişkin gibi davranmalarıyla artar. Ergen de çelişkili duygular yaşar. Bir yandan büyüyüp yetişkin sorumlulukları almak ister, bir yandan da çocuk kalıp çocukluğun güvenli, korunan sıcaklığı içinde yaşamak ister. Bu iki ayrı dünya arasında bocalayan genç, yoğun ve karmaşık 3
duygular içinde zaman zaman uygun olmayan davranışlar da gösterebilir. Anne babanın, gencin içindeki bu çatışmaları bilmesi iki taraf için uzlaşmacı bir ilişkinin gelişmesinde ilk adımdır. Ergenlik döneminde kısa zamanda dikkati çekecek şekilde birçok yönden büyüme söz konusudur. Bedensel ve cinsel değişimlerin kızlarda on on iki yaşları arasında, erkekler de ise on iki on dört yaşları arasında yaşandığı söylenebilir. Bu dönemde yaşıtlarına göre erken ya da geç olgunlaşan çocukların, kendi vücutları için uygun zamanda büyümeye başlayacaklarını bilmeleri, kendilerini normal hissetmelerini sağlayacaktır. Bu durumun endişe yaratacak bir durum olmadığını fark etmeleri de önemlidir. Bu dönemde, boy uzamasının yanında kilo artışı ve yağlanma gözlemlenir. Baş kemikleri, yüz kemikleri ve burun büyür, çene uzar ve kalınlaşır. Bu farklılaşma, yüzde simetrik olmayan bir görünüş oluşturur. El ve ayaklar, ardından kol ve bacaklar uzamaya başlar; eller ve ayaklar vücudun diğer bölümlerine göre daha çabuk büyür; bu da geçici sakarlığa neden olur. Bu yaşlarda yaşanacak durumların gençlerle paylaşılması, onların endişelerini ortadan kaldıracaktır. Ergenliğin başlamasını sağlayan cinsiyet hormonlarının salgılanmasıyla, cinsel olgunlaşmanın başladığını gösteren diğer gelişmeler de ortaya çıkmaktadır. Kızları ilk adet, erkek çocuklarını ise ıslak rüyalar konusunda bilgilendirmek; karmaşık duygular içine girmelerini, şaşkınlık, utanma, korku duymalarını engelleyecektir. Yaşlananların, her kadın ve erkeğin yaşadığı fizyolojik gelişmenin bir parçası olan doğal, ama özel anlar olduğunu bilmesi genci rahatlatacaktır. Ergenle, cinsellikle ilgili iletişim kurarken, çeşitli sağlık kitaplarını, gelişimin anlatılmasında araç olarak kullanabilirsiniz. Onlara çeşitli değerleri, yaşamının sorumluluğu bilincini verdiğimizde, diğer konular gibi cinsellik de doğal gelişim sürecinde ilerleyecektir. Tekrar buluşmak dileğiyle... KAYNAKÇA Bulut, Ayşen, Çocuklukta Cinsel Eğitim, Nobel Tıp Kitabevi, İstanbul 1999. Fincancıoğlu, Nuray; Bulut, Ayşen, Cinsel Sağlık Bilgileri Eğitimi, İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı, İstanbul 2000. Polat, Gurur; Koyunpınar, Zerrin; Ustaoğlu, Gökhan, Okulda Cinsel Eğitim ve Buluğ Çağı, Çoluk Çocuk Dergisi, 2003. 4