Sulucakarahöyük/ HACIBEKTAÞ

Transkript

1 DENETÝMSÝZLÝK ÝHMALLERÝ GETÝRDÝ TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odasý nýn oluþturduðu komisyon, görevliler, olayý yaþayan iþçiler ve Türkiye Maden-Ýþ sendikasý ile görüþmeleri sonucunda bir rapor hazýrladý. Çarpýcý tespitlerin yer aldýðý raporda, Afþin de 11 iþçinin öldüðü madende göçük öncesi oluþan gerilim çatlaklarýnýn kül ile doldurulduðu bildirildi. YANITLANMASI GEREKEN SORULAR Facianýn nedeni özelleþtirme ve taþeronlaþtýrma mý? Firma, fazla üretim yaparak prim vb teþviklerden yararlanýyor mu? Ýlgili bakanlýklarca gerekli denetimler yapýldý mý? 6 Þubat taki kaymada bir iþçinin yaþamýný yitirmesine raðmen çalýþmalara devam edilmesinin gerekçesi ne? 2 DE 4 DE 2 DE 7 DE CHP Genel Baþkaný Kemal Kýlýçdaroðlu, Mýsýr ve Tunus un ardýndan muhaliflerin isyan ettiði Libya nýn da demokrasiye ve insan haklarýna ihtiyacý olduðunu belirterek Gönlümüz Libyalý demokratlarýn, özgürlükçülerin yanýndadýr. Onlarý destekliyoruz, onlarla beraberiz dedi. Kýlýçdaroðlu, Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan ýn Libya daki olaylara sessiz kalmasýný da Baþbakan ýn Libya dan aldýðý Ýnsan Haklarý Ödülü ne göndermede bulunarak Ödülün hakkýný veriyor Sayýn Baþbakan sözleriyle deðerlendirdi. Kýlýçdaroðlu, Türk Mimar ve Mühendis Odalarý Birliðine (TMMOB) baðlý meslek odalarýnýn baþkanlarý ile Göksu Lokantasýnda kahvaltýda bir araya geldi. Kýlýçdaroðlu, buradan ayrýlýrken gazetecilerin sorularýný yanýtladý. Kýlýçdaroðlu, Dün akþam sürpriz bir görüþme yaptýðýnýz yönünde bir iddia var. Ergenekon davasýnýn avukatlarý diyen var, askerler, emniyetçiler diyen var. 7 DE Baharýn müjdecisi olarak bilinen cemrenin ilki 20 Þubat Pazar günü havaya düþtü. Halk arasýnda "Korhalindeki Ateþ" anlamýna da gelen, yaygýn olarak baharýn müjdecisi olarak bilinen, sýcaklýkta artýþýn göstergesi olduðuna inanýlan ve 3 tane olduðu kabul edilen cemrenin, Pazar günü havaya düþtü. 6 DA Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF) Yönetim Kurulu Baþkaný Erhan Özmen, Türkiye nin elinde, hasat dönemine kadar kullanabileceði 5.5 milyon ton buðday olmasýna karþýn, buðday ithalatýnda gümrük vergilerinin sýfýrlanmasý için kararname hazýrlandýðýný bildirdi. Özmen, hasat dönemine girilirken, sýfýr gümrük vergisi ile buðday ithalatýna izin verilmesinin, çiftçiye, sanayiciye, tüketiciye ve ülkeye dönük çok olumsuz sonuçlarý olacaðýný öne sürerken, uluslararasý piyasada fiyatlarýn en yüksek olduðu dönemde ithalat yapýlmasýnýn, ülkeyi gereksiz bedel ödeme ile karþý karþýya býrakacaðýný savundu. Bu izinle birlikte fiyatlarýn düþeceðini belirten Özmen, Þu anki fiyatlara göre ürün alan sanayiciye zarar verilmiþ olacak. 8 DE Sulucakarahöyük/ HACIBEKTAÞ DÝSK, KESK, TMMOB ve TTB Baþkanlarý, kamuoyunda Torba Yasa olarak bilinen Bazý Alacaklarýn Yeniden Yapýlandýrýlmasý ile Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý Kanunu ve Diðer Bazý Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Deðiþiklik Yapýlmasýna Dair Kanun Tasarýsý hakkýnda Cumhurbaþkanlýðý`ndan bir görüþme talebinde bulundu. Görüþme öncesi Cumhurbaþkanlýðý na bir ön rapor sunan emek ve meslek örgütleri, yasa tasarýsýnýn tüm emek örgütlerinin katýlýmýyla tekrar deðerlendirilmesi için yeniden görüþülmek üzere TBMM ye gönderilmesini istedi. Cumhurbaþkanlýðý na gönderilen ön rapor þöyle: Sayýn Abdullah Gül Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaþkaný, ÝLGÝ : TBMM de "Torba Yasa" adý altýnda kabul edilen 6111 sayýlý Kanun hk. Sayýn Cumhurbaþkaný, 29 Kasým 2010 tarihinde TBMM ye sunulan "Bazý Alacaklarýn Yeniden Yapýlandýrýlmasý ile Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý Kanunu ve Diðer Bazý Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Deðiþiklik Yapýlmasýna Dair Kanun Tasarýsý" ile 5510 Sayýlý Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý Kanunu; 4857 Sayýlý Ýþ Kanunu; 657 Sayýlý Devlet Memurlarý Kanunu; 4046 Sayýlý Özelleþtirme Uygulamalarý Hakkýnda Kanun gibi pek çok alaný düzenleyen kanunlarda önemli deðiþiklikler gündeme getirilmiþtir. Toplam 113 madde olarak TBMM ye sunulan tasarý, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunun Alt Komisyon çalýþmalarýnda iktidar tarafýndan verilen önergelerle daha da geniþleyerek toplam 224 maddelik bir tasarýya dönüþmüþtür. Gerekçeleriyle 200 sayfaya yaklaþan bu deðiþiklik tasarýsý 12 Þubat 2011 tarihinde TBMM de yasalaþmýþtýr. Devamý 3 DE

2 (...) Devletin, Alevileri inançlarý açýsýndan ikinci sýnýf yurttaþ olarak görmesi laikliðin olmadýðý konusunda ortak bir kanýdýr. Enerji, dýþiþleri ve sanayi bakanlýklarýnýn toplamýndan daha fazla bir bütçeye sahip olan Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý Aleviliði ve milyonlarca Aleviyi yok sayýyor. Cemevleri hâlâ ibadethane olarak sayýlmýyor, sayýlmadýðý bir yana Alevi köylerine alay eder gibi harýl harýl cami yapýlýyor... Dünkü Mýsýr, Türkiye olabilir mi yazýmý yayýmlamadan bir gün önce yalnýzca baþlýðýný Facebook ta tartýþmaya açmýþtým. Sosyal paylaþým sitelerinin böyle bir iþlevi var; hiç tanýmadýðýnýz insanlar herhangi bir konuda ne düþünüyorlar öðrenebiliyorsunuz. Soruya iliþkin baþlayan tartýþmaya yirmi kiþi katýldý, çok deðerli düþünceler ortaya çýktý, yorumlar yapýldý. Þimdi yazý metni de Facebook ta ve tartýþma bu düzeyde sürüyor. Ýnsanlar sonu gelmeyen laiklik tartýþmalarýndan bunalýyorlar. Haklýlar da çünkü laiklik ilkesinin TC Anayasasý metnine alýnmasýndan bu yana tam 74 yýl geçmiþ, hâlâ nedir, ne deðildir, tartýþýlýyor. Olacak þey deðil. Biraz da bu bunalmanýn etkisiyle birçok kiþi, Bizde laiklik falan yok deyip konuyu geçiþtirmek istiyorlar. Öte yandan dediklerini de somut geliþmelerle gerekçelendiriyorlar. O zaman sizin de içinize Acaba kuþkusu düþüyor. *** Devletin, Alevileri inançlarý açýsýndan ikinci sýnýf yurttaþ olarak görmesi laikliðin olmadýðý konusunda ortak bir kanýdýr. Enerji, dýþiþleri ve sanayi bakanlýklarýnýn toplamýndan daha fazla bir bütçeye sahip olan Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý Aleviliði ve milyonlarca Aleviyi yok sayýyor. Cemevleri hâlâ ibadethane olarak sayýlmýyor, sayýlmadýðý bir yana Alevi köylerine alay eder gibi harýl harýl cami yapýlýyor. Bu Sünni dayatmasýnýn laiklikle hiçbir ilgisi yok tabii. Hýristiyanlýk, Yahudilik, inançsýzlýk görünmeyen güçler tarafýndan baský altýnda tutuluyor. Devlet kadrolarýna Sünnilik egemen; eþinin türbanlý olmasý bir erkek için bürokraside yükselme nedeni olarak görülüyor. Cemaatler devlet katýnda, eðitimde, saðlýkta, hayatýn birçok alanýnda belirleyici konuma geliyor. Bir de alkol yasaklarý var. Böyle bakýldýðýnda, Burasý mý laik ülke sorusu haklýlýk kazanýyor. Siyasal Ýslam güçlendikçe ülkemiz özgürlükten, demokrasiden, temel insan haklarýndan bihaber Ýslam ülkelerinin safýna sürükleniyor. Küresel emperyalizmin Türkiye için öngördüðü tablo böylece ortaya çýkýyor. *** Ýþte burada, ne ölçüde zedelenmiþ olursa olsun, Türkiye de var olan laikliðe sahip çýkmak gerekiyor. Türkiye, laikliðin anayasasýnda bir temel ilke olarak yer aldýðý tek ülke; bunu sonuna kadar korumak gerekiyor. Bu çerçevede, Burada laiklik falan yok! diyerek derin bir umutsuzluðu dillendirmek her þeyden önce laiklik karþýtý güçlerin ekmeðine yað sürmek anlamýný taþýyor. Tüm kýrgýnlýklarýna karþýn baþta Aleviler olmak üzere bu ülkede laikliði savunmaya hazýr milyonlarca insan var. Bu milyonlarýn mücadeleci ruhlarýný yeniden kazanmalarý gerekiyor. Eðer iktidardaki siyasal Ýslamýn temsilcisi AKP yi ebediyete kadar baþýmýzda kalacak bir egemen güç olarak görmeye baþlarsak kendi ipimizi kendimiz çekmiþ olmaz mýyýz? AKP nin söylemlerinde belirgin bir deðiþtirilemezlik vurgusu var; buna kulak asmamak, tam tersine karþý koymak gerekiyor. *** Türkiye, küresel emperyalizmin av alaný olan bir coðrafyada yer alýyor. Fabrikalarý, bankalarý, sigortalarý, yeraltý ve yerüstü madenleri, ham madde kaynaklarý, limanlarý, tersaneleri, enerji tesisleri, saðlýk ve eðitim kuruluþlarý, turistik tesisleri, marinalarý, medyasý birer ikiþer uluslararasý sermayenin eline geçiyor. Ülkemizin içi boþaltýlýyor. Sýra þimdi beyinlerimizin boþaltýlmasýna geldi; siyasal Ýslamcýlar, liberaller, yandaþ medya el ele bunun için çalýþýyor. Kafalarýmýzýn laiklik kavramýndan arýndýrýlmasý için büyük çabalar harcanýyor. Eðer bunu baþarabilirlerse iktidarlarýnýn ebediyete kadar süreceðini düþünüyorlar. Bize ise her zamankinden çok daha fazla uyanýk olmak, direnme gücümüzü yitirmemek düþüyor. Eðer bir sabah Ortadoðu bataklýðýnda uyanmak istemiyorsak tabii. DENETÝMSÝZLÝK ÝHMALLERÝ GETÝRDÝ TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odasý nýn oluþturduðu komisyon, görevliler, olayý yaþayan iþçiler ve Türkiye Maden-Ýþ sendikasý ile görüþmeleri sonucunda bir rapor hazýrladý. Çarpýcý tespitlerin yer aldýðý raporda, Afþin de 11 iþçinin öldüðü madende göçük öncesi oluþan gerilim çatlaklarýnýn kül ile doldurulduðu bildirildi. YANITLANMASI GEREKEN SORULAR Facianýn nedeni özelleþtirme ve taþeronlaþtýrma mý? Firma, fazla üretim yaparak prim vb teþviklerden yararlanýyor mu? Ýlgili bakanlýklarca gerekli denetimler yapýldý mý? 6 Þubat taki kaymada bir iþçinin yaþamýný yitirmesine raðmen çalýþmalara devam edilmesinin gerekçesi ne? Afþin raporu can yakýcý Afþin'de 11 iþçinin öldüðü maden ocaðýnda göçük öncesi oluþan gerilim çatlaklarýnýn kül ile doldurulduðu rapor edildi. Elbistan B Termik Santraline kömür saðlayan Çöllolar Açýk Ocak Ýþletmesi nde 6 Þubat ve 10 Þubat tarihlerinde meydana gelen heyelanlarda 11 maden emekçisinin hayatýný kaybetmesinin ardýndan TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odasý bir inceleme komisyonu oluþturdu. Komisyonun, görevliler, olayý yaþayan iþçiler ve Türkiye Maden-Ýþ sendikasý ile görüþmeler sonucu oluþturduðu raporda, önceki bilimsel çalýþmalara da yer verildi. Çöllolar ocaðýnda basamak yükseklikleri bazý yerlerde 35 metreden fazla, basamak açýlarý 55 derece veya daha fazlaydý, basamak geniþlikleri ise dar býrakýlmýþtý. Ayrýca iþletme sahasýnýn yanýnda akan Hurman Çayý nýn yer altý sularýný sürekli beslediði,kayan malzemenin yüksek miktarda su barýndýrdýðý ve hareketin suyla gerçekleþtiði kaydedildi. Ýþçiler ise suyu boþaltacak drenaj kuyularýnýn yeterli olmadýðý ve sürekli çalýþtýrýlmadýðýný iddia etti. Heyelanlarýn öncesinde oluþan gerilim çatlaklarýnýn ise sürekli kül ile doldurulduðu rapor edildi. CEVAP BULMASI GEREKEN SORULAR Düþük kalitesine raðmen Türkiye ekonomisinin en önemli hammadde kaynaklarýndan biri olduðu rapor edilen Afþin Elbistan linyitleri sahasýnda, yeraltý suyu seviyesinin yüksek olduðu, zayýf zonlarýn bulunduðu, linyit tabakalarý arasýndaki ve altýndaki kilin potansiyel kaymaya neden olabileceði çok önceden bilimsel raporlarla tespit edilmiþ, faylarýn varlýðý da ortaya konmuþtu. Raporda ise Çöllolar ocaðýyla ilgili cevap bulmasý gereken þu sorular yer aldý: Çöllolar kömür ocaðýnýn iþletilmesinin uzman kamu kuruluþu olan TKÝ den alýnarak özelleþtirme amacýyla önce EÜAÞ a sonra da iþletilmek üzere 25 yýllýðýna Park Holding e devredilmesi sonucu yaþanan özelleþtirme ve taþeronlaþtýrmanýn yaþanan faciadaki etkisi nedir?, Ocaðýn iþletilmesi ihalesini 2007 de alan Park Holding in fazla üretim yaparak prim vb. teþviklerden yararlandýðý söz konusu mu?, Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlýðý tarafýndan gerekli denetimler yapýldý mý?, 6 Þubat tarihinde oluþan birinci kayma sonrasý ocak yetkilileri tarafýndan bir deðerlendirme yapýldý mý? 6 Þubat taki kaymada bir iþçinin hayatýný kaybetmesine raðmen ocakta çalýþmalara devam edilmesinin gerekçesi ne? Park Holding, Alman RE GmbH firmasý tarafýndan belirlenen ocak dizayn planlarýna uydu mu? Pompalarla boþaltýlan yer altý sularýnýn ortamdan uzaklaþtýrýlmasý hangi yöntemle ve nereye yapýlýyor? Gerilim çatlaklarýnýn oluþumu ilk heyelan öncesinde saptandý mý? Çatlaklar söz konusuysa bunlarýn doldurulmasý iþlemi yapýldý mý? Bu yeterli bir önlem olarak mý görüldü?" Kamu madenciliðinden vazgeçildi Ankara'daki basýn açýklamasýnda TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odasý Baþkaný Dündar Çaðlayan, "Yeni sað politikalarýn uygulanmasý sonucunda madencilik ve özellikle kömür madenciliðinde taþeronlaþtýrma, özelleþtirme, hizmetleri ihale etme ve kiraya verme gibi yöntemlere gidildiðini ve bunun da kamu madencililiðinden vazgeçme anlamýna geldiðini" belirtti. Aliye Yýlmaz Güler de "Maden kazalarýnýn önlenebilmesi için yasal düzenlemelerin zorunlu hale geldiðini ve bunu Enerji Bakaný na iletmelerine raðmen duyarlýlýk gösterilmediðini" söyledi. Maden Ýþleri Genel Müdürlüðü sorumlu Jeoloji Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Baþkaný Prof. Hüseyin Öztürk: "MGEM yetkili ve sorumlu" Türkiye de bir maden iþletmesi için gerekli proje ayrýntýlý hazýrlanýr ve Maden Ýþleri Genel Müdürlüðü ne sunulur. Projeler teknik olarak ciddi bir deðerlendirmeye girmez, ne kadar doðru ve iyi hazýrlandýðý araþtýrýlmaz. Bu anlamda MGEM yetkilidir fakat MGEM in bu görevi yapacak yeterince mühendisi de yoktur. Dolayýsýyla bu iþ ciddi anlamda kontrolsüz ve denetimsiz olarak yürür. Hem üretimde maden kayýplarý yaþanýr, hem de kazalar karþýmýza çýkar. ÞULE YILDIRIM-ESRA KOÇAK BirGün

3 Büyük oranda emek alanýný ilgilendiren bu düzenlemelere iliþkin olarak, 4857 sayýlý Ýþ Kanununun Üçlü Danýþma Kurulu baþlýðýný taþýyan 114. maddesine göre, çalýþma barýþýnýn ve endüstri iliþkilerinin geliþtirilmesinde, çalýþma hayatýyla ilgili mevzuat çalýþmalarýnýn ve uygulamalarýnýn izlenmesi amacýyla hükümet, iþçi ve iþveren konfederasyonlarý arasýnda etkin danýþmayý saðlamak üzere üçlü temsile dayalý olarak kurulmuþ bulunan Üçlü Danýþma Kurulu nun hiç bilgilendirilmemesi; taslaklarýn konfederasyonlara, meslek örgütlerine gönderilip görüþlerinin bile alýnmamasý manidar olduðu kadar, ülkemizin taraf olduðu Üçlü Danýþmaya Ýliþkin 144 Sayýlý ILO Sözleþmesi ne ve sosyal diyaloga aykýrýdýr. Torba yasadaki 657 sayýlý Devlet Memurlarý Kanunu nda deðiþiklikleri düzenleyen maddelere iliþkin de ayný süreç iþletilerek Kamu Personeli Danýþma Kurulu toplantýsý da dahil hiçbir aþamada konfederasyonlara bilgi verilmemiþ, görüþ istenmemiþtir. Toplumun büyük bir bölümünü yakýndan ilgilendiren bu düzenlemeler Anayasa deðiþikliklerinde, bu tür konularýn görüþüleceði yer olarak, büyük bir iddia ile Anayasal bir kurum haline getirilen Ekonomik Sosyal Konsey in de gündemine getirilmemiþtir. Bu durum, katýlýmcýlýk ve sosyal diyalog konusunda dile getirilen iddialarla çeliþmektedir. Bunun sonucu olarak ortaya çýkan taslak, büyük oranda sermaye kesimlerinin beklentilerini yansýtan bir öze sahiptir. Özellikle, ulusal istihdam strateji belgesi çalýþmalarý kapsamýnda sermaye kesimleri tarafýndan dile getirilen, asgari ücretin düþürülmesi, esnekliðin yaygýnlaþtýrýlmasý gibi öneriler, taslakta kendisine yer bulmuþtur. Taslaðýn özellikle gençlerin istihdamýnýn teþvik edilmesi amacý ile oluþturulduðu iddia edilen düzenlemeleri, gençlerin açýk sömürüsü üzerine inþa edilen bir büyüme modelinin taþlarýný döþemekte ve vicdanlarý rahatsýz etmektedir. Kanun ile Türkiye nin en büyük sorunu haline gelen iþsizliðin çözümüne yönelik, emek kesiminin taleplerine karþý sessiz ve duyarsýz kalýnýrken, iþsizliðin temel sorumlusu olan ve kriz döneminde hükümetin bile tepkisini çeken iþveren çevrelerinin talepleri bir emir olarak kabul edilmektedir. Kanun ile stajyerlik adý altýnda iþe yeni giren iþçilerin daha fazla sömürülmesine olanak tanýyan düzenlemeler geniþletilmektedir. Bir yandan Meslek Yüksek Okullarý da stajyer sömürüsü kapsamýna alýnýrken, diðer yandan stajyerlik için uygulanan asgari ücret 229 TL den 178 TL ye çekilmektedir. Bilindiði gibi aday çýrak ve öðrencilere ödenecek ücretler her türlü vergiden müstesnadýr. Stajyer çalýþtýran iþ yerleri için çalýþtýrýlmasý gerek iþçi sayýsý sýnýrý 20 den, 5 e çekilmekte, böylelikle denetimin en az olduðu alanlar stajyer sömürüsüne açýlmaktadýr. Yani bir yandan ucuz emek sömürüsünün bir biçimi olan stajyerlik uygulamasý geniþletilmekte diðer yandan ise ödenecek ücretler düþürülmektedir. Kýsa çalýþma ödeneðinin genel ekonomik krizler yanýnda sektörel ve bölgesel krizlerde uygulanabilmesine imkân tanýnmaktadýr. Böylelikle iþçilerin ücretlerinin, iþsizlik fonundan karþýlanmasý yaygýnlaþacaktýr. Sermayedar, iþçi çalýþtýracak ama "kriz koþullarýnda", karþýlýðýný daha sonra fona geri ödemeksizin, çalýþtýrdýðý iþçinin ücreti iþsizlik fonundan karþýlanacaktýr. Kanun ile 4857 sayýlý Ýþ Kanunu nun 91. maddesine eklenen bir fýkra ile iþ ve toplu iþ sözleþmesinden doðan bireysel alacaklara iliþkin þikayetlerin Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý bölge müdürlüklerinde görevli memurlarca yapýlmasýnýn önü açýlmakta; Hükümet yönetmelik deðiþikliði ile yapmak isteyip, Danýþtay engeline takýlan deðiþikliði yasa yoluyla yapmak istemektedir. Uzmanlýk isteyen denetim ve inceleme görevinin vasýfsýz düz memurlar eliyle yaptýrýlmak istenmesinin hukuka ve çalýþma yaþamýnýn gereklerine uymadýðý açýktýr. Kanun ile 4857 sayýlý Ýþ Kanunu nun 92. maddesinde yapýlan deðiþiklikle, "...Ýþ müfettiþi tarafýndan düzenlenen raporlarýn ve tutulan tutanaklarýn iþçi alacaklarýna iliþkin kýsýmlarýna karþý taraflarca on beþ gün içerisinde yetkili iþ mahkemesine itiraz edilebilir. Süresinde itiraz edilmemesi veya iþ mahkemesince itirazýn reddine karar verilmesi halinde raporda veya tutanakta belirtilen alacak kesinleþir..." hükmü getirilmekte olup, bu hükümde yer alan kýsa itiraz süresi nedeniyle hak kayýplarýnýn yaþanacaðý açýktýr. Bu düzenleme, hem hak arama özgürlüðünü ortadan kaldýrmakta hem de ücretlere uygulanan 5 yýllýk dava zamanaþýmýný ortadan kaldýrmaktadýr. Zira, iþçilerin alacaklarý, iþverenlerin, yanlý veya eksik belge vermesi nedeniyle eksik ve yanlýþ hesaplanabileceði gibi, çalýþma süresi, ücretin miktarý vb. tartýþmalý hususlarýn bulunduðu ve bir yargýlama sonucunda ispatlanabilecek durumlarda bir iþçinin 15 gün içinde Ýþ Mahkemesine itiraz etmemesi halinde, bu eksik ve yanlýþ hesap kesinleþecek, iþçiler maðdur olacaktýr. Yine Kanun ile Ýl özel idareleri veya belediyelerin (baðlý kuruluþlarý hariç) sürekli iþçi kadrolarýnda çalýþan "ihtiyaç fazlasý" iþçilerin, Milli Eðitim Bakanlýðý ve Emniyet Genel Müdürlüðünün taþra teþkilatýndaki sürekli iþçi kadrolarýna atanmasý gündeme getirilmektedir. Bu düzenleme on binlerce belediye iþçisi açýsýndan ciddi sorunlar yaratacaktýr. "Ýhtiyaç fazlasý" tanýmlamasýnýn hangi kriterlere dayandýrýlacaðýnýn belirsiz olmasý, kiþilerin rýzasý dýþýnda bu düzenlemenin hayata geçirilmeye çalýþýlmasý, kiþi hak ve özgürlüklerinin ihlali anlamýna gelmektedir. Ayný zamanda atamasý tekemmül ettirilen iþçiler, çalýþtýklarý kurumlarýnca atama emirlerinin tebliðini izleyen günden itibaren beþ iþ günü içinde yeni görevlerine baþlamak zorundadýrlar. Bu süre içinde yeni kurumunda iþe baþlamayan iþçilerin atamalarý iptal edilmektedir. Bu düzenleme, çalýþma özgürlüðünün içinin boþaltýlmasýdýr. Çalýþma özgürlüðü, her halükarda bir iþte istihdam edilmek deðil, kiþinin iradesi ve istediði, sevdiði bir iþi yapmasý anlamýna gelmektedir. Kiþinin iradesi dýþlanarak konumunun deðiþtirilmesi, insanlýk dýþý bir uygulama olup, iþçileri yýldýrmak ve istifaya zorlamak anlamýna geldiði açýktýr. Bu kapsamda iþçi nakleden mahalli idarelerin nakil sonrasýnda oluþan iþçi sayýsýnda beþ yýl süreyle artýþ yapýlamamasý, buna karþý hizmet alýmý yoluna gidebilmesi, taþeronlaþmanýn yaygýnlaþtýrýlmasý amacýný taþýmaktadýr. Kadrolu çalýþanlar, sürgün edilecek, yerine taþeronlar sokulacaktýr. Ayrýca iþçilerin gerçekleþmiþ bulunan ve bugüne kadar ödenmemiþ olan alacaklarýnýn devir olunmayacaðý hükme baðlanmýþtýr. Kanunun, 657 sayýlý Devlet Memurlarý Kanunu nda deðiþiklik öngören kamu çalýþanlarýna yönelik kimi düzenlemeleri de dikkat çekicidir. 657 sayýlý Devlet Memurlarý Kanunu, devlet personel istihdamýna iliþkin hükümler taþýmasýnýn yaný sýra Anayasa da "Siyasal Haklar ve Ödevler" içerisinde sayýlan "Kamu Hizmetlerine Girme Hakký"nýn hayata geçirilmesinin en önemli aracý olmasý niteliðiyle temel kanun özelliði taþýmaktadýr. Kanunun, devlet personel istihdamýnda deðiþiklik öngören hükümlerinin hedefi, tasarý gerekçesinde yer alan " memur sendikalarý, sivil toplum kuruluþlarý ve çalýþanlarýn makul ve uygun görülen isteklerini karþýlamak" deðil, küresel kapitalizmin neo-liberal politikalarý ile belirlenen noktaya ulaþmaktýr. Buna göre tasarýnýn hedefi "sosyal devleti" deðil "düzenleyici devleti" destekleyen bir bürokratik yapýnýn oluþturulmasýdýr. Kanunda yer alan, 657 Sayýlý Kanun da deðiþiklik öngören hükümlerle Devlet Personeli Ýstihdam Rejiminde; 1. Siyasal iktidarýn "kadro kaldýrma yetkisini" sýk ve yaygýn olarak kullanabilmesine olanak yaratýlmakta, temel memur güvencesi ortadan kaldýrýlarak, "kadro kaldýrma yetkisi" tüm kamu sistemini sürekli tehdit edecek bir yetki olarak kullanýlabilecek serbest yetkiye dönüþtürülmekte, siyasal iktidarýn kamu personeli üzerinde yapacaðý partizanca iþlemlerin kapýsý sonuna kadar açýlmaktadýr. 2. Yöneticilik görevleri için deðerlendirme "sicil sistemi" dýþýna çýkarýlmakta, üst düzey kamu yöneticiliði için 12 yýl hizmet yeterli sayýlmakta ve bu sürenin hesabýnda özel kurumlarda veya serbest olarak çalýþýlan sürenin tamamýnýn dikkate alýnacaðýný hükme baðlanmaktadýr. Özel sektöre ve serbest meslek sahiplerine kamuda üst kademe yönetici olma yolunu açan bu deðiþiklikle birlikte, Kamu yönetiminin üst düzey yöneticilik makamlarý, siyasal iktidarla gelip gidecek "siyasal kadrolar"a dönüþtürülmekte, memuriyet kariyer sisteminin taþýyýcýsý olan "piramidin tepesi" kariyer sistemine kapanmaktadýr. 3. Sicil deðerlendirme sistemi ortadan kaldýrýlmakta; insan doðasýnýn bencil, çýkarcý, tembel bir varlýk olduðu kabulüne ve çalýþma adý verilen þeyin bireysel doyumdan ibaret olduðu görüþüne dayanan liberal deðerler üzerinde yükselen ödüllendirme-cezalandýrma ekseninde performans deðerlendirme sistemi kurulmaktadýr. Kolektif bir iþ olan kamu hizmetini performans deðerlendirme sistemi ile bireysel rekabete dayalý bir iþ haline getiren deðiþikliklerle kamu hizmeti kavramýnýn altý boþaltýlmaktadýr. Kanun getirdiði hükümlerle kamu hizmetini ve bu hizmeti görenleri kamu adýna koruma anlayýþýndan vazgeçildiðine de iþaret etmektedir. Öte yandan Kanun, kamu hizmeti kavramýný sözlüklerden çýkaracak bir nitelikte olmasý nedeniyle sadece 657 Sayýlý Kanuna tabi çalýþanlarý deðil, toplumun tüm emekçi kesimlerini olumsuz etkileyecek bir özellik taþýmaktadýr. Ýþsizlik fonunun sermaye için seferber edilmesine, gençlerin daha fazla sömürüsüne, esneklik dayatmalarýna, asgari ücret sefaletine yol açacak bu hükümler, sosyal adalet ilkesi ve insan onuruna yaraþýr iþ kavramý ile çeliþkili olduðu gibi, bu kadar kapsamlý deðiþiklik içeren düzenlemelerin, sosyal taraflarca yeterince tartýþýlmadan sýkýþýk TBMM gündeminde alelacele görüþülerek yasalaþtýrýlmasýnýn, doðru olmadýðýný, ülkemiz çalýþma iliþkilerinde, sosyal hayatýnda ciddi olumsuzluklara yol açacaðýný düþünüyoruz. Bu Kanunla; 4. Resmi 3 milyon iþsize karþýn, sadece 170 bin kiþinin faydalanabildiði Ýþsizlik Fonu nun prim gelirlerinin yarýsýnýn, taþeron firmalara, özel istihdam bürolarýna aktarýlmasýnýn yolu açýlmýþtýr. 5. Belediye iþçilerine sürgün yolu açýlmýþ, sendikasýzlaþtýrma kapýdadýr. Norm kadroda ya da deðil, belediye iþçileri "Ýhtiyaç fazlasý" ilan edildikleri taktirde, Milli Eðitim veya Emniyet teþkilatýnýn taþra teþkilatlarýna gönderilecek. Atandýklarý yere 5 günde baþlamazlarsa iþlerini kaybedecekler. Ýþçiyi yollayan belediye 5 yýl boyunca yeni kadrolu iþçi alamayacak. Hizmet alým yöntemiyle taþeron ile anlaþacak. Taþeronlaþma yaygýnlaþacaktýr. 6. Kriz döneminde, þirketler krizdeyiz diyerek iþçi ücretlerini ödemediler. Ýþçilerin ücretleri Ýþsizlik Fonu ndan, iþçilerin kendi haklarýndan ödendi. Þimdi bu uygulama sadece genel kriz koþullarýna tabi olmayacak, sektörel ve bölgesel düzeyde de uygulanabilecek. Þirketler her dara düþtüðünde ücretsiz izinler, kýsa çalýþma ödeneði devreye girecek. Bu uygulamanýn olduðu iþyerlerinde iþten çýkartmalar kolaylaþacak. Ýþverenler kriz bittiðinde bu fona, iþçilere yapýlan ödemelerin karþýlýðýnda bir geri ödeme yapmayacaklardýr. Kaybedilen, iþçilerin iþsiz kaldýklarýnda kullanacaklarý hakdýr. 7. Torba Yasa ile kamuda esnek istihdam artýk yasal hale getirilmektedir. Öngörülen deðiþiklik ile bir kamu emekçisi birkaç farklý kurumda çalýþtýrýlabileceði gibi, 8 saatlik çalýþma süresinin dýþýnda farklý þekillerde çalýþtýrýlabilecektir. 8. Kýsmi süreli iþ sözleþmesiyle çalýþanlar ile ev hizmetlerinde 1 ay içerisinde 30 günden az çalýþan sigortalýlara, eksik günlerine ait genel saðlýk sigortasý primlerini kendi cebinden 30 güne tamamlama yükümlülüðü getirildi. Eksik primlerini tamamlamadýklarý takdirde saðlýk hizmetlerinden yararlanamayacaklar. Bu düzenleme ile düþük ücretle çalýþmak zorunda olan kýsmi süreli çalýþanlarýn aldýklarý ücretlerin önemli bir bölümünü saðlýk sigortasý için ayýrmak zorunda kalacaklar. 9. Kamu emekçileri, rýzalarý dýþýnda kurum içi ve kurumlar arasýnda 1 yýldan 6 aya kadar görevlendirilebilecek, sürgün kural haline gelecektir. 10. Grev yasaklarý geniþletilerek, en temel sendikal eylemlerin "memuriyetten çýkarýlma" ile cezalandýrýlmasýnýn önü açýlýyor. Tasarýdaki bu düzenleme ile mevcut Anayasa ve Türkiye nin altýna imza koyduðu 87, 98 ve 151 Sayýlý ILO sözleþmeleri açýkça çiðnenmektedir. 11. Özel sektörde 10 yýlýn üzerinde yöneticilik yapmýþ kiþiler, kamu kurumlarýnýn baþýna getirilecekler. Böylece kamu yararý ilkesi deðil, piyasa koþullarýna uyum saðlanmak öncelik haline gelecektir. 12. Ýþyeri denetimleri, iþ müfettiþlerince deðil Bakanlýkta çalýþan herhangi bir memur tarafýndan yapýlabilecek bir iþ olarak görüldüðünden, iþçi saðlýðý ve güvenliði alanýnda yaþanan ölümlü kazalara "devam" denilmiþtir. 13. Ýþ öðrenimi adý altýnda, daha kuralsýz ve düþük ücretle çalýþmanýn aracý olan stajyerlik uygulamasýnda ücretler düþürülmüþ, denetimin az olduðu iþyerlerinde stajyerlerin sömürüsünün önü açýlmýþtýr. 14. Kamuda daha az engelli istihdam edilmesi öngörülmüþ, engellilerin engellerine bir de devlet çalýþma engeli koyarak katký saðlamýþtýr. Bu nedenlerle; kamu borçlarýnýn yeniden yapýlandýrýlmasý ile ilgili toplumda büyük beklenti oluþturan Kanun Tasarýsýndaki hükümler dýþýndaki maddelerin ilgili tüm emek örgütlerinin de katýlýmýyla tekrar deðerlendirilmesi amacý ile yeniden görüþülmek üzere TBMM ye gönderilmesi hususunu takdir ve tensiplerinize sunarýz. Saygýlarýmýzla, Süleyman ÇELEBÝ DÝSK Genel Baþkaný Döndü TAKA ÇINAR KESK Genel Baþkaný Mehmet SOÐANCI TMMOB Baþkaný Dr. Eriþ BÝLALOÐLU TTB Baþkaný

4 ÞENER ELCÝL 1963 yýlýndaki ayrýþma sonunda Kýbrýs Cumhuriyeti nin dýþýna atýlan Kýbrýslý Türkler 4 Mart 1964, 186 sayýlý Birleþmiþ Milletler kararýna Türkiye nin de onay vermesi ile Kýbrýs Cumhuriyeti nin Kýbrýslý Rumlar ca iþgalinin önü açýlmýþtýr. Kýbrýs Cumhuriyeti dýþýnda adanýn yüzde 5 lik bölümündeki gettolarda yaþamak zorunda býrakýlan Kýbrýslý Türkler Türkiye Özel Harp Dairesi nin yönetimine verildi. Türk Mukavemet Teþkilatý (TMT) ve Özel Harp Dairesi nin yönetiminde kurulan mücahit ordusu ülkücülerin iþareti olan Bozkurt u yýllarca askeri amblem olarak üniformalarýnda taþýdý. Verilen mücadelede öðretmenler gündüz okulda, gece mevzide olmak üzere çok büyük katkýlar koydu. Türkiye den gönderilen yardýmlarla ayakta tutulan toplum eþit maaþ uygulamasý ile yýllarca Rum þovenizmi ve faþizmine karþý direndi yýlýnda Yunan Cuntasý nýn darbe giriþimi ile baþlayan çatýþmalar Türkiye ye garantör ülke olarak adaya askeri müdahalede bulunma þansý yarattý. Türkiye garantörlük görevi çerçevesinde Kýbrýs Cumhuriyeti nin bozulan anayasal nizamýný tekrardan tesis etmek ve Kýbrýs Cumhuriyeti nin toprak bütünlüðünü korumak için askeri müdahalede bulunarak, adadaki çatýþmalarý durdurdu. Uluslararasý antlaþmalar gereði ortaya çýkan bu yeni durum sonrasý Türkiye hükümetleri gerçek niyetlerini ortaya koydu. Osmanlý dan beri ilk kez askeri müdahale ile girilen bir baþka ülkenin topraðýnda uluslararasý antlaþmalar unutularak, çeþitli uygulamalara gidildi. Bu politik anlayýþý fetih zihniyeti olarak tanýmlarsak, doðru bir tanýmlama yapmýþ oluruz. Kýbrýslý Türkler güvenlik gerekçeleri ile adanýn kuzeyine toplandý. Adanýn kuzeyi bir açýkhava hapishanesine ve kýþlaya dönüþtürüldü. Kýbrýslý Türkler e zorla soyadý alma zorunluluðu getirildi. Köy ve yer isimleri deðiþtirildi. Karpaz yarýmadasýndaki köylere Türkiye deki sigara markalarýnýn isimleri verildi. Örneðin, Gelincik, Bafra, Maltepe, Sipahi gibi. Kýbrýs lirasý tedavülden kaldýrýldý yerine Türk Lirasý kullanýmý getirildi. Rumca konuþmak yasaklandý, eðitim sistemi Milli Eðitim Yasasý ile Türkiye ye uyarlandý. Rumlarýn býraktýðý taþýnýr, taþýnmaz mallar ganimet olarak daðýtýldý ve yaðmalandý. Tarým iþgücü adý altýnda adaya nüfus taþýmak ve gelen nüfusa vatandaþlýkla, Rumlardan kalan mallar daðýtýlýp, tapulandý. Uluslararasý hukuk hiçe sayýlarak yapýlan uygulamalarýn yanýnda ekonomik faaliyetler Türkiye hükümetleri ve adadaki iþbirlikçileri tarafýndan belirlendi. Önceleri devletçi bir yapý öngörülürken 1986 yýlýndan sonra Özal- ANAP Hükümetleri ile özelleþtirme adý altýnda fabrikalar, turizm tesisleri kâr etmelerine raðmen kapatýlýp kiþi sokaða atýldý. Kýbrýslý Türkler in adadan göç etmesine çanak tutuldu te ilan edilen Kuzey Kýbrýs Türk Cumhuriyeti nin ayrýlýkçý bir siyaset izlediði gerçeði ile Kýbrýslý Rumlar Avrupa Adalet Divaný na baþvurarak 1992 yýlýnda adanýn kuzeyinden Avrupa ya mal ihraç edilmesinin önüne engeller koydu. KKTC nin ilaný Kýbrýslý Türkler in doðrudan ihracat olanaðýný ellerinden aldýðýndan patates, portakal, havuç, zeytin, zeytin yaðý, limon gibi tarýmsal üretim hýzla geriledi. Özel üniversitelerin ekonomiye katký yapacaðý anlayýþý ile bu sektöre büyük yatýrýmlar yapýlarak devletin eðitim sistemi ihmal edildi. Turizm adý altýnda adanýn kuzeyi kumar ve fuhuþ merkezi haline getirildi. Türkiye de kumarhaneler kapatýlýrken adanýn kuzeyi kumarhane dolduruldu. AKP li bakan Cemil Çiçek ayný günün sabahý cami yapýmý için imza koyarken, akþamý ise kumarhane açýlýþý yapýp, Kýbrýslý Türkler in maneviyatý için söz söyleyebilecek hakký kendinde görebilmektedir! Annan Planý ile birlikte geliþme gösteren inþaat sektörünün ara eleman ihtiyacý nedeni ile Türkiye den yüzbinlerce emekçi, aileleri ile birlikte adamýza akýn etti. Gelenlerin istihdam, okul, saðlýk ve sosyal ihtiyaçlarý için ülke kaynaklarý yetersiz kaldýðý gibi düþük ücretle uzun saatler çalýþtýrýlýp, emeði sömürülen insanlara sahip çýkan da olmadý. Siyaseten kullanma amacý ile bu insanlara kültür dernekleri kurdurulmuþ ve vatandaþ yapýlarak seçimlerde taraf yapýlmýþlardýr. Þu anda adanýn kuzeyinde yaþayan nüfus bilinmiyor. Resmi nüfus sayýmýna göre adanýn kuzeyinde 264 bin kiþi yaþadýðý iddia edilmekle beraber, eski cumhurbaþkaný Mehmet Ali Talat, 500 binden bahsetmekte, baþbakan oldukça kalabalýk yorumu yapýp, 600 bin ve üzeri diyebilmektedir. Nüfusun bilinmemesi imkânsýzdýr çünkü burasý bir adadýr ve kiþi baþýna düþen polis ve asker sayýsý açýsýndan dünya rekorunu elinde bulundurmaktadýr. Bu kadar iyi korunan bir yerde nüfusun bilinmemesi tamamen dünyanýn gözünden gerçekleri gizleme anlamý taþýmaktadýr. Adanýn kuzeyinde kayýtlý olarak 400 bin araç ve 450 bin telefon abonesi bulunduðu ve günlük olarak 810 bin ekmek üretildiði resmi olarak bilindiðine göre nüfusun kaç olduðunu kestirmek mümkündür. Gelen nüfusla beraber sosyal olaylar ve suçlarda da görülmemiþ artýþ olmuþtur. Kýbrýslý Türkler in hiç bilmedikleri hýrsýzlýk, dolandýrýcýlýk, gasp, tecavüz, çocuk istismarý ve cinayet gibi olaylar günlük olaylar haline gelmiþtir. Gecekondular hýzla yayýlmýþ, Kýbrýslý Türkler vergi ödemelerine raðmen, saðlýk ve eðitim hizmetlerinden yararlanamaz hale gelmiþtir. Tüm bu yapýlanlarýn sorumlusu Kýbrýslý Türkler miþ gibi þimdi de bizden hesap sormaya, bizi aþaðýlamaya çalýþýyorlar. Çalýþma þartlarýmýzýn ve maaþlarýmýzýn Türkiye nin de gerisine getirilmesi ve kamusal alanlarýn AKP ye yakýn Türkiye deki sermaye çevrelerine peþkeþ çekilmesi kabul edilemez. Bu dayatmalarýn AKP hükümeti tarafýndan adanýn kuzeyindeki iþbirlikçi hükümetler eli ile hayata geçirilmesi Kýbrýslý Türklerin siyasi iradesine saygýsýzlýktýr. Adanýn kuzeyinde nüfus ve vatandaþlýk daðýtarak Kýbrýslý Türkler in siyasi iradesini gasbeden Türkiye yönetimleri, TC Yardým Heyeti, TC Büyükelçiliði, Sivil Savunma Teþkilatý gibi örgütlenmelerle yönetimi tamamen elinde bulundurmaktadýr. Her bakanýn yanýnda müþavir adý altýnda TC li uzmanlar onlara emirler yaðdýrmakta ve gölge kabine olarak görev yapmaktadýr. Kýbrýslý Türkler in, askeri örgüt olan Güvenlik Kuvvetleri nin baþýna komutan olarak gelmesi yasaklanmýþtýr, polis ve itfaiye örgütü askere baðlýdýr. KKTC Merkez Bankasý nýn baþýnda Türkiye den atanan memurlar görev yapmaktadýr. AKP nin hükümet olmasý ile birlikte Sünni Ýslam baskýsý artýrýlmýþ, Kuran kurslarý yaygýnlaþtýrýlýp resmi sisteme entegre edilmek için baskýlar artýrýlmýþ ve cami inþaatlarýna hýz verilmiþ, Türkiye den din adamý görevlendirilmesi de hýzla artmýþtýr. Ada nýn kuzeyinde 162 okula karþýn 186 cami bulunuyor. Kýbrýslý Türkler in siyasi iradesini gasbeden, adayý kolonileþtirmek isteyen ve Kýbrýslý Türkler in laik özgün kültürüne karþý saldýrýlarýný artýrýp, asimilasyon politikalarý dayatanlara karþý tepkimiz giderek yükselmektedir. Türkiye nin uluslararasý hukuku hiçe sayýp, adanýn kuzeyini tamamen kolonileþtirme çabalarý kabul edilemez. Eylemlerdeki tek amacýmýz kendi irademize saygý ve Kýbrýslý Türkler in kendi kendini yönetmesidir. ÞENER ELCÝL Kýbrýs Türk Öðretmenler Sendikasý (KTÖS) Genel Sekreteri BirGün

5 23 Þubat 2011 Çarþamba SEMÝH GÜMÜÞ Küçük kitaplar hazinedir. Her kitabý bir de tasarýmýna bakarak eline alan tutkulu yayýncý için, kitabýn ayný zamanda estetik bir nesne olduðunu da düþünürsek. Hem bu tür kitaplarýn ayrýksý örneklerini biriktirip onlar gibi kitaplar yayýmlamayý hayal eder bu yayýncý, hem de kendi bulunduðu dünyada, baþkalarýnýn yapmadýðýný yapmayý. Ne ki bu deðil þimdiki derdim. Alain Robbe-Grillet nin Barthes ý Niçin Seviyorum kitabýnýn yol açtýðý çaðrýþýmlardan; küçük bir kitabýn, yapraklarý açýldýkça sýrlarý çoðalan dünyasýnýn taþkýnlýðýný kucaklamaktan söz etmek istiyorum. Ýki yazarýn dostluðu, Roland Barthes ýn, Silgiler romaný için Robbe-Grillet ye yazdýðý hayranlýk mektubundan sonra baþlamýþ ve yirmi beþ yýl kesilmeden sürmüþ. Robbe-Grillet, Barthes ý hem ateþli bir dostu olarak görmüþ, hem de deðerli bir entelektüel. Barthes ýn yazdýklarýnýn geleceðe kalacaðý düþüncesi, Robbe-Grillet nin edebiyatýn düþünsel niteliðine ve yazýnýn derinliðine tutkusunu da gösteriyor. Roland Barthes, hem yazýnsal yazýnýn görünenin ötesindeki sýrlarýný, tamamýyla kendine özgü, benzeri yapýlmamýþ biçimde keþfedip çözümlemeye çalýþmýþtý, hem de yazý dediðimiz, yüzeye yayýldýkça çoðalan sözcüklerle yapýlan anlam göstergelerine öteki yazarlarda rastlamadýðýmýz bir derinlik kazandýrmýþtý. Edebiyat metnini, her þeyden önce yazýnsal yazýdan yapýlmýþ bir yaratým ürünü olarak gören Barthes, kýlý kýrk yaran titizlikle sözcüklerin iþlevine kadar dayanan yeni bir anlamlandýrma biçimi yarattý. Metni bütüncül bir yapý olarak görürken, bir tümceyi bütün metinle özdeþleyecek kertede almayý öneren öyle bir yaklaþým biçimi kurdu ki, yazýnsal metni okuma biçimini deðiþtirdi. Dil su gibi akýp gider Roland Barthes ý elimden geldiðince okumaya çalýþtým. Roman Kitabý nýn (1991) hemen baþýnda onun dünyama giriþinin geç olmakla birlikte etkileyici oluþundan söz ederken, Þimdilerde kendi duruþumu Roland Barthes ýn tuttuðu ýþýðýn renklerine göre ayarladýðým ý da eklemiþim. Ýyi bildiðimden deðil elbette; 1990 lardan önce Barthes ý adamakýllý okumuþ deðildim, ama okuduðum kadarý, kendime özgü bir eleþtiri anlayýþý ve biçimi oluþturma derdime bütün kalýplarýn dýþýnda, hem çok yakýn, hem de çok nitelikli bir karþýlýk veriyordu. Sonra da bugüne dek ulaþabildiðim her þeyini okumayý sürdürdüm ve bu iliþkiden, yazýnsal yazýnýn olanaklarýný ve nasýl kullanýlmasý gerektiðini adamakýllý öðrendim. Robbe-Grillet de Barthes ýn yapýtlarýndan kimi bölümleri ezberlediðinden söz ediyor. Bir eleþtiri ya da kuram metninin ezberlenmesi! Sýra dýþý bir durum. Arkadaþlýðýn inceliðinden mi bu söz, yoksa Barthes ýn yazdýklarýnýn unutulmamasý gereken yanlarýndan ya da dilinin su gibi akýp gidiþinden mi? Akýp gittiði söylenebilir mi Barthes ýn yazdýklarýnýn? Bir ikileme düþürüyor: Güzel ve kusursuz yazýlmýþ olmasý dile hýzýný kendiliðinden verirken anlamý çözme çabasý ikide bir duraklamaya neden oluyor. Robbe-Grillet Yazýnýn Sýfýr Derecesi ni Alain Robbet-Grillet bile ezbere okuyabileceðini söylüyor ki, ilk unutulmaz derslerim arasýnda bu küçük kitap da vardý. Kendisi de yazýnsal metinler üstüne yazdýðý için, hep içinde bulunduðumuz bir duyguyu anlatýyor Robbe-Grillet: Bir metni incelemeye baþladýðým an, metnin içini boþalttýðým hissine kapýlýrým ve bu his inceleme boyunca beni hiç yalnýz býrakmaz. Metinleri ameliyat ediyor Eleþtiri günümüzde, bütün öðelerini soyutlayýp her birini ayrýntýlarýna varýncaya dek irdelediðimiz yazýnsal metnin derin yapýsýna girmek ve bütüncül yapýsýna ulaþmak ve verilmiþ anlamlarýn ötesine geçerek metni yeniden anlamlandýrmaksa, bu arada metin adým adým yadsýnacaktýr. Öyle ki, Belli bir deðiþmezliði olduðu düþünülen bu metinleri ameliyat ediyor, yerlerinden oynatýyor, hareket ettiriyorsun. Eleþtiri bu, böyle olurken yazarýn yazdýklarýnýn, onun istediði biçimde okunmasý da ister istemez olanaksýzlaþýr. Yazarýn yücelttiði metin, eleþtiri tarafýndan nesneye indirgenmektedir. Bu sözler, aradaki iliþkiyi ya da bu iliþkideki bir olumsuzluðu göstermiyor elbette; olup biten, yazýnsal bir iliþkidir, o kadar. Yazarý metninden apayrý bir yerde tutmak da ancak bu eleþtiri anlayýþýyla olasý deðil midir? Roman yazacak mýsýnýz? Barthes ý Niçin Seviyorum kitabýnda yer alan Robbe-Grillet nin konuþmasýnýn arasýna giren Barthes, kendisine sýk sýk, Roman yazacak mýsýnýz? diye sorulduðunu anlatýyor. Kendisinin de istekli olduðunu, ama romanýn gerekli kýldýðý, geniþ yüzey, devamlýlýk, özel adlar bulma gibi iþlemlere direndiðini Karþýlaþtýðým kiþiler arasýnda beni öykü yazarý sanýp kitaplarýný Deðerli öykücü sözleriyle imzalayanlar yüzünden, öyküyle bu denli ayrýlmaz biçimde özdeþleþmekten tedirgin oluþumu düþündüm. Yoksa roman, hep eleþtiriyle uðraþmýþ olanlar için daha uygun bir tür mü? Çok katmanlý, sabýrla yazýlan, bütüncül bir yapý gerektiren, yaratýcý düþüncenin pek çok alanýna kendini açýk tutan bir tür oluþu, romaný eleþtiri yazarlarýnýn deneyeceði ikinci türe dönüþtürüyor sanki. Robbe-Grillet, Barthes ý anlatýrken bir yerde de, romanlarýna bakarak Sartre için, Bir tür biçimcilikle fazlasýyla lekelenmiþtir, öyle ki nasýl roman yazýlmasý gerekiyorsa öyle romanlar yazmaya zorlamýþtýr kendini, diyor. Hemen dediðimi doðruluyor bu sözler, deðil mi ki Sartre da ayný zamanda bir edebiyat düþünürü ve felsefecidir, hesaplý kitaplý roman yazmaya da yatkýn olacaktýr. Romanýn önceden yapýlmýþ bir tasarýya, kurulmuþ bir iskelete göre yazýlmasý gerektiðini, böylece yaratým sürecinin kolaylaþtýrýlýp daha iyi denetlenebileceðini sürekli anlattýðýmý düþündüm. Yaratýcý yazarlýk derslerinde üstünde en çok durduðum yazma deneyimleri arasýndadýr bu. Ben olsaydým, mutlaka böyle yapardým, diye ekleyerek. Demek bu arada biçimciliðe de düþmek var, yaratýcý yazýnýn ruhundan önce olanaklarýna dayanmak, nasýl yazýlmasý gerekiyorsa öyle yazmak gibi. Modernist dünyanýn yazarý Kendini yeni anlamlara büsbütün kapatmýþ, kapalý bir metinse, benimsediðimiz eleþtiri anlayýþýný adamakýllý zora koþardý elbette. Belki de ilgilenmezdik öyle metinlerle. Kapalý olup çoðul anlamlarýný özgürce sergileyip saklayan metinlerden söz etmiyorum. Onlar, Barthes gibi yazarlarý daha da çok ilgilendirir. Bu tür metinler, üstelik özsularýyla eleþtiriyi besleyip durur. Alain Robbe-Grillet, Roland Barthes ý bir tür yumuþak modernizm temsilcisi sayýyor. Onu anti-modern olarak görenler de oldu. Bense, onu gerçek bir modern olarak okudum hep. Memet Rifat da modern-klasik diyordu. Modern, ama nasýl modern, karar vermek zor olsa da, sürekli duvarlarýna vurarak içinde kaldýðý bir modernist dünyanýn yazarýdýr Barthes. Dile getirdiði düþüncelerin, yaratýcýlýktan da çýktýðý için, katýlaþmasý olanaksýzdýr; belki esnek deðildir esnek olmasýna, ama zaman zaman deðiþir. Robbe-Grillet onun bu özelliðini bir de, hiçbir zaman bir kuruma dönüþmez, çünkü yalnýzca doðduðu anda var olur, biçiminde açýklýyor. Barthes ýn yazýsýný yaratýcý bir metni, bir romaný okur gibi okuduðunu söyleyenler çok olmuþtur. Bu deneyim bir eleþtiri söz konusu olduðunda, az rastlanýr. Ne ki, Barthes ýn metinlerinde, yazýnsal metnin yapýsal özelliklerini çözümlediði metinlerinde bile var olan kusursuzluk ve kesintisiz akýþ, düþüncenin derinliðinde, sanki dipsularýnda, tadý çýkarýlarak okunur. Roland Barthes, benzersizdir: hem bir edebiyat düþünürüdür ve yakýn geçmiþte edebiyatý düþünsel düzeyde sorun eden herkesi bir biçimde etkilemiþ ve öðretici olmuþtur, hem de yazýnsal metin tadý veren yazýlar yazmýþ, bir yaratýcý olarak onaylanmýþtýr. Alain Robbet-Grillet nin bu küçük dostluk kitabý, Barthes ýn unutulmazlýðýna renkli bir tuðla yerine konmuþtur. Radikal Kitap

6 Sulucakarahöyük/ NEVÞEHÝR Hasan KANKAL Ahiler Kalkýnma Ajansý Kapadokya Bölgesi'ndeki tabelalara ortak kimlik çalýþtayý ikinci toplantýsý yapýldý. Çalýþtayla tabelalarýn tek tip olmasý amaçlanýyor.ahiler Kalkýnma Ajansý, Kapadokya Bölgesi ndeki tanýtým ve yönlendirme amaçlý tabelalara standart kazandýrmak amacýyla 27 Ocak 2010 tarihinde bir çalýþtay düzenlemiþti. Bölgedeki tabela örneklerinin de incelendiði çalýþtayda Kapadokya Bölgesi ndeki tüm tabelalara ortak bir kimlik kazandýrma konusunda fikir birliðine varýlmýþtý. Ahiler Kalkýnma Ajansý, Nevþehir, Aksaray ve Niðde illerinden turizm alanýndaki paydaþlarýn katýlýmýyla ikinci çalýþtayý düzenledi. Kapadokya daki turizm bölgelerinin kaymakamlarý, belediye baþkanlarý, turizm il müdürleri ile dernek ve kurum temsilcileri katýldý. Çalýþtayda, tabelalarda malzeme olarak taþ kullanýlmasýna karar verildi. Taþýn üzerindeki yazý fontu ve þekli bir sonraki çalýþtayda belirlenecek.çalýþtayýn 14 Mart'ta gerçekleþtirilecek üçüncü ve son oturumunda konu karara baðlanacak ve karar onay için Nevþehir ve Konya Kültür ve Tabiat Varlýklarýný Koruma Bölge Kurulu'na gönderilecek. Bugün 21 Þubat Dünya Anadil Günü ve tüm dünyada bugün, dillerin bayram günü olarak kutlanýyor. Ne var ki, ülkemiz hala dillerin yasaklý olduðu bir diller hapishanesi olarak anýlýyor. Bu nedenledir ki 21 Þubat, baþta Kürtçe olmak üzere Türkiye de inkâr edilen tüm dillerin özgürleþmesini talep eden bir mücadele günüdür de. Kürt öðrenciler bu nedenle 21 Þubat ta okullarý boykot ediyorlar, protesto gösterileriyle demokratik istemlerini dile getiriyorlar. Sayýlarý 15 ile 20 milyon arasýnda telaffuz edilen bir halkýn dili olarak Kürtçe nin hala yasaklý bir dil olmasý, Türkiye demokrasisi için bir utanç kaynaðýdýr. Hükümet ve devlet yetkileri tarafýndan yapýlan Biz Kürtçenin konuþulmasýna karþý deðiliz, zaten herkes konuþuyor biçimindeki açýklamalar doðruyu yansýtmadýðý gibi samimi de deðildir. Çünkü bugün hala anadilde eðitim yasaktýr. Kürtçe üzerindeki baskýlar ise bütün þiddetiyle devam etmektedir. Anadilde eðitim için imza toplayan öðrenciler hala soruþturmalara maruz kalmakta ya da okullarýndan uzaklaþtýrýlmaktadýr. Örneðin, Van Yüzüncü Yýl Üniversitesi Sosyoloji Derneði Baþkaný Özcan Þimsek, Sosyoloji Kongresinde Kürtçe sunum yaptýðý için aylardýr cezaevinde tutulmaktadýr. Binlerce insan, mahkemelerin Kürtçe savunma talebini reddetmesi nedeniyle savunma hakkýndan mahrum býrakýlmaktadýr. Kürt halký, ortak ve demokratik bir cumhuriyette yaþama iradesini ortaya koyarak Özerklik ve iki dilli yaþam talebini dile getirmektedir. Kendisini ileri demokrasinin temsilcisi olarak gösteren AKP hükümeti bu talepleri þiddetle reddetmekte, Baþbakan ise tek dil, tek bayrak, tek vatan edebiyatýna sarýlarak tutumunu açýk bir biçimde sergilemektedir. Erdoðan a göre Türkiye de resmi bir tane dil vardýr o da Türkçedir. Kürtleri aðza almaktan imtina eden ana muhalefet partisinin baþkaný Kýlýçdaroðlu ise Van da yaptýðý konuþmada Anadilde eðitim erken bir taleptir diyerek sorunu kendince savuþturmaktadýr. AKP, CHP ve MHP siyle tüm sistem partileri, iþ Kürtçeye ve Kürtlerin taleplerine gelince tam bir inkârcý mutabakat halinde hareket etmektedir. Ülkemizin demokratikleþmesi ve halklarýn bir arada kardeþçe yaþamasý için anadilde eðitimin önündeki engeller kaldýrýlmalý ve iki dilli yaþamýn kanallarý açýlmalýdýr. Bu iddia edildiði üzere gerçekleþmesi imkansýz yada zor bir talep deðildir. Dünya üzerinde toplumlarýn ortaya koyduklarý örnekler de bunu doðrulamaktadýr. Örnek vermek gerekirse; Ýsveç 32 dil grubuna yönelik olarak anadili öðrenimi organize etmiþtir. Ýsrail de bile nüfusunun yüzde 82 si Ýbranice konuþmasýna karþýn, nüfusun yüzde 18 inin konuþtuðu Arapçaya özel bir statü tanýnmýþtýr. Fransa da okullar çok dillidir. Çift dilli denilen türde her düzeyde (ana, ilk ve orta düzeyde) okullarda, 31 Temmuz 2001 tarihli idari karar gereði derslerin yarýsý Fransýzca, yarýsý azýnlýk dilinde okutulmaktadýr. Ýspanya da resmi Ýspanyolca olarak tanýnan Kastilya dili dýþýndaki diðer dillerin, kurulan özerk bölgelerin (Katalan, Bask vb) statüleri uyarýnca ikinci resmi dil olarak tanýnmasý kabul edilmiþtir. Geçtiðimiz günlerde, Kürt Dili ve Edebiyatý nýn okutulmasýna iliþkin yayýnlanan kitap Kürtçe eðitimin ciddi bir referansý olarak görülmelidir. Üniversitelerde Kürdoloji bölümleri açýlmalý ve bilim üretme merkezleri olarak üniversiteler anadilde eðitim üzerine araþtýrmalar ve çalýþmalar yapmalýdýr. Anadilde eðitim ve iki dilde yaþam talepleri konuþunda çözümler, ancak ve ancak sorunu bir özne olarak yaþayan Kürt halký ve onlarýn temsilcileriyle konuþarak saðlanabilir. Bu düþünce ve yaklaþýmla Dünya Anadil Günü nü kutluyor, Kürtçe ile birlikte diðer tüm azýnlýk dillerinin özgür olacaðý; demokratik bir Türkiye ye mutlaka ulaþacaðýmýzý bir kez daha ifade ediyoruz. Emek Partisi Genel Merkezi Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ Hüseyin KAÝM Baharýn müjdecisi olarak bilinen cemrenin ilki 20 Þubat Pazar günü havaya düþtü. Halk arasýnda "Korhalindeki Ateþ" anlamýna da gelen, yaygýn olarak baharýn müjdecisi olarak bilinen, sýcaklýkta artýþýn göstergesi olduðuna inanýlan ve 3 tane olduðu kabul edilen cemrenin, Pazar günü havaya düþtü. Cemre, birer hafta arayla suya ve topraða düþecek. "Kor halindeki ateþ" anlamýna da gelen cemre, meteorolojik kapsamda ise takvimlerde ilkbahardan önce birer hafta aralýkla havaya, suya ve topraða düþtüðüne inanýlan ýsýl güç veya sýcaklýk yükselmesi olarak tanýmlanýyor. Saatli Maarif Takvimi'ne göre, cemre düþüþleri genellikle fýrtýnalý geçiyor ve yurdun pek çok yerinde kar yaðýþý görülüyor. Üçüncü cemrenin ardýndan da baharýn geleceði kabul ediliyor. Arapça kökenli cemre, "ateþ parçasý", "ateþ halindeki kömür" anlamýna geliyor ve ýsýnmayý ifade ediyor. Eskiden, Kasým yani kýþ ve Hýzýr yani yaz olmak üzere yýlý ikiye ayrýlan takvime göre, Kasým 180 ve Hýzýr ise 186 gün sürmekte. Kasým günlerinin 8 Kasým da baþladýðý, Kasým ýn 46'sýnda "kýrk gün" anlamýna gelen "Erbain", 86'sýnda "50 gün" anlamýna gelen "Hamsin"in girdiði ve böylece kýþýn en soðuk zamanlarý sayýlan 90 günün geçmiþ olduðu kaydediliyor. Kasým ýn 105'inde (20 Þubat) birinci cemrenin havaya, 112'sinde (27 Þubat) ikinci cemrenin suya, 119'unda (6 Mart) üçüncü cemrenin topraða düþtüðü, buna göre de önce havanýn, sonra suyun, sonra da yerin ýsýndýðý kabul ediliyor. Sulucakarahöyük/ NEVÞEHÝR Hasan KANKAL Nevþehir'deki KÖYDES yatýrýmlarý için bu yýl, geçen yýla göre iki kat fazla ödenek ayrýldý. 4 milyon 396 bin lira ile bu yýl daha fazla proje gerçekleþtirilmesi bekleniyor. Nevþehir Valisi Abdurrahman Savaþ baþkanlýðýnda gerçekleþtirilen Köylerin Altyapýsýnýn Desteklenmesi Projesi (KÖYDES) toplantýsý yapýldý. Valilikteki toplantýya kaymakamlar, Ýl Genel Meclis Baþkaný Sami Baþgelen yaný sýra Ýl Özel Ýdaresi Genel Sekreteri Abdülkadir Tatar ve yatýrýmcý daire müdürleri katýldý. Bu yýl yapýlacak KÖYDES çalýþmalarý ve kullanýlacak ödenek miktarlarý hakkýnda bilgiler veren Vali Savaþ, Köyleri Destekleme projesi çerçevesinde bu yýl il genelinde yapýlacak çalýþmalar ve gönderilen ödeneklerin ilçelere göre daðýlýmýný deðerlendirmek üzere bir araya geldik. Bu yýl içme suyu, yol ve küçük sulama çalýþmalarýna aðýrlýk verilecek. Bu çerçevede bu yýl gönderilen 2 milyon 252 bin liranýn yaný sýra geçtiðimiz yýldan kalan 2 milyon 144 bin lira da bu projelerde deðerlendirilecek. Toplam 4 milyon 396 bin lira KÖYDES için kullanýlacak. Geçtiðimiz yýllara oranla bu rakam oldukça iyi bir rakam. Neredeyse iki katý oranýnda. Bu yýl daha fazla iþ yapacaðýmýzý ümit ediyorum. dedi.

7 Lamý cimi yok. Soner Yalçýn tek kelimeyle, gazetecidir. Üstelik iyi bir gazetecidir. Nokta. Soner ve arkadaþlarýnýn tutuklanmasýnýn üzerinden üç gün geçti. Herkes eteðindeki taþlarý döktü. Tayyipçiler Oh olsun, hak etmiþti dediler, eyyamcýlar itiraz ederken ama diye baþlayan cümleler kurdular. Ve bir de gazeteciler vardý, asýl tasasý basýn özgürlüðü olan gazeteciler, basýnýn özgür olmadýðý bir yerde hiçbir özgürlüðün esamisinin okunamayacaðýnýn farkýnda olan gazeteciler. Ýþte onlar þiddetle itiraz ettiler. Ve sordular: Sýra kimde? Ve cevapladýlar: Hepimizde! Bu ülkede kendilerini gazeteci sayan Cengiz Çandar, Gülay Göktürk gibileri de var. Ne bileyim, Irak savaþýnda ABD safýnda üstlendikleri militarist misyondan baþlayýp AKP nin her eylediðini anti militarist havalarda temize çýkarmaya çalýþan birer dezenformasyon görevlisi olarak þöhret ve para kazandýlar. Kalemlerini þu ülkenin muhaliflerini nefret söylemi ile katletmek için kullandýlar. Çünkü bunlar ve benzerleri gazeteciliði filan deðil muktedir gübresi olmayý tercih ettiler. Nokta. Size bir þey daha diyeyim. Aslýnda Tayyip Beyin ideal gazetecisi Çandarlar ya da Göktürkler deðil, Ahmet Kabaklý gibilerdir... Soner in tutuklandýðý günlerde Baþbakan sað cenahýn Þeyhülmuharrirîn dediði Ahmet Kabaklý'nýn ölümünün 10. yýldönümü anma programlarý çerçevesindeki törenlere katýlmýþtý. Kabaklý ile yakýndan tanýþtýðýný aktaran Tayyip Bey, Özellikle gençlik dönemimde kendisinden istifade etmiþ, kendisiyle de yakýndan tanýþma þerefine eriþmiþ biri olarak bugün burada kendisi için þahadet ediyor 'Ýyi bilirdik' diyorum demiþti. Peki Ahmet Kabaklý kimdi? 32 yýl önceki Maraþ katliamýný Binicisini beðenmeyen asil bir kýsraðýn þahlanýþý diye alkýþlayan ve Tayyip Beyin hâlâ büyük bir üstat, mütefekkir, gönül insaný olarak andýðý bir gasteci. Nokta. Demek ki sürecin gidiþatý Tayyip Beyin Ahmet Kabaklý da tazelediði imanda görülmeli, þakþakçýlarýn tezviratýnda deðil... Böyle bir gidiþatta Soner Yalçýn ýn þu sözleri ise sanýrým hepimizin ortak görüþü: Sürecin ne olduðu belli, ya kalemini kýracaksýn ya da gazetecilik yapacaksýn. Gazetecilik ve habercilikte ýsrar edeceksin. Aklýnla ve vicdanýnla hesaplaþacaksýn. Bu meslekte canýndan olanlar var. Bu sürecin despotlarý, zalimleri gözünde asýl korkutucu olanlar birey olarak tek tek muhalifler, solcular, devrimciler deðil ki... Korkutucu olan muhalefet fikri, solculuk fikri, devrim fikri... Öncelikle bu fikri itibarsýzlaþtýracaklar, terörize edecekler ve zaten öyle yapýyorlar. Ýþte bu yüzden direneceksek, þu ya da bu kiþinin özgürlüðü ötesinde, bu fikirlerin, muhalif duruþlarýn yok edilmesine karþý direneceðiz. Sahi, Özgürlük deyince sadece türbana filan özgürlüðü anlayanlar, bir de basýn özgürlüðü vardý, deðil mi? Mesela? Mýsýr da da basýn özgürlüðü yoktu! Üstelik Mýsýr da þu günlerde sivil vesayetten askeri vesayete geçilmekteymiþ, tarihin bir ironisi olarak... Ýyi de, mesela seçim yapmak demokrasi için yeterliyse, Mübarek Mýsýr ýnda seçim yapýlmýyor muydu? Mübarek in rejimi ile Tayyip Beyin rejimi (ki kuþkusuz o da mübarek bir demokrasi!) çok mu farklý? Diyeceksiniz ki oradaki seçimlere hile karýþtýrýlýyordu. Þimdi, basýn özgürlüðü bile olmayan ve muhaliflerin derhal kodese týkýldýðý bir seçim ortamý þaibeli ve hileli bir seçim ortamý sayýlmayacak mý? Polis gücü, yargýda, üniversitede, medyada tahakküm bakýmýndan Mübarek rejimi ile Tayyip Bey in rejimi arasýnda bir fark söyleyin, diþimi kýrayým. Birisinin adý alenen diktatörlük, diðerinin adý da, þey, sehven demokrasi! Nokta. Soru: Peki bizim ahali Tahrir Meydanýna koþmayacak denli anestezi altýndaysa, yani objektif koþullar var olduðu halde sübjektif koþullar yoksa, halimiz nicedir? Cevap: Üç nokta... CHP Genel Baþkaný Kemal Kýlýçdaroðlu, Mýsýr ve Tunus un ardýndan muhaliflerin isyan ettiði Libya nýn da demokrasiye ve insan haklarýna ihtiyacý olduðunu belirterek Gönlümüz Libyalý demokratlarýn, özgürlükçülerin yanýndadýr. Onlarý destekliyoruz, onlarla beraberiz dedi. Kýlýçdaroðlu, Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan ýn Libya daki olaylara sessiz kalmasýný da Baþbakan ýn Libya dan aldýðý Ýnsan Haklarý Ödülü ne göndermede bulunarak Ödülün hakkýný veriyor Sayýn Baþbakan sözleriyle deðerlendirdi. Kýlýçdaroðlu, Türk Mimar ve Mühendis Odalarý Birliðine (TMMOB) baðlý meslek odalarýnýn baþkanlarý ile Göksu Lokantasýnda kahvaltýda bir araya geldi. Kýlýçdaroðlu, buradan ayrýlýrken gazetecilerin sorularýný yanýtladý. Kýlýçdaroðlu, Dün akþam sürpriz bir görüþme yaptýðýnýz yönünde bir iddia var. Ergenekon davasýnýn avukatlarý diyen var, askerler, emniyetçiler diyen var. Böyle bir görüþme var mý gerçekten sorusu üzerine Bir milletvekili arkadaþýmýzla beraber oldum arkadaþlar, o kadar dedi. Kýlýçdaroðlu, görüþtüðü milletvekilinin, CHP Kayseri Milletvekili Þevki Kulkuloðlu olduðunu açýkladý. LÝBYA HALKININ YANINDAYIZ Kýlýçdaroðlu, Libya daki son geliþmelerle ilgili bir soruyu yanýtlarken Libyalýlar ýn da demokrasiye, insan haklarýna, eþitliðe ihtiyacý olduðuna inanýyoruz. Gönlümüz Libyalý demokratlarýn, özgürlükçülerin yanýndadýr. Onlarý destekliyoruz, onlarla beraberiz. Baskýya artýk dünyanýn hiçbir ülkesinde izin vermemeliyiz. Ýnsanlýðýn ortak paydasý özgürlük olmalý, demokrasi olmalý, özgür düþünen insan olmalý. Bunu savunan her yerde, herkesle beraber olmaya hazýrýz dedi. Mýsýr daki olaylar yaþanýrken Baþbakanýn Mübarek e Mýsýr halkýný dinleyin diye bir çaðrýsý olmuþtu. Libya dan da Ýnsan Haklarý Ödülü aldý ama Libya ya karþý bir çaðrý yapmamasýný nasýl deðerlendiriyorsunuz sorusuna ise Kýlýçdaroðlu, Ödülün hakkýný veriyor Sayýn Baþbakan yanýtýný verdi. SEÇÝM BARAJI YÜZDE 5 DE OLABÝLÝR CHP nin Van da hafta sonu yaptýðý toplantýda gündeme gelen seçim barajýnýn yüzde 5 e düþürülmesi yönünde görüþlerle ilgili Kýlýçdaroðlu, Bu konuda yaptýðýmýz toplantýda CHP ye yönelik eleþtiri getiren çevreler de bizim verdiðimiz seçim barajýnýn indirilmesiyle ilgili teklife olumlu baktýklarýný; ama bu oranýn yüzde 7 deðil de yüzde 5 oranýnda olmasý gerektiði yönünde görüþ beyan ettiler. Zaten biz daha önce de yüzde 7 oranýný verdik ama, bu tartýþmaya açýktýr, eðer yüzde 5 olarak kabul edilirse buna da destek verebileceðimizi ifade etmiþtik diye konuþtu. CHP Þanlýurfa Ýl Örgütünün, Sedat Bucak ýn kardeþine milletvekili adaylýðý teklifi götürdüðü iddialarýna iliþkin bir soruya Kýlýçdaroðlu, Ben Sayýn Bucak la görüþmedim dedi. Baþbakan Erdoðan ýn dikta eleþtirilerine yönelik Bizde dikta yok açýklamasýný deðerlendiren Kýlýçdaroðlu, Dikta olup olmadýðýný Sayýn Baþbakan öðrenmek istiyorsa en yakýn esnafa uðrasýn. Desin ki sen rahatlýkla telefonda konuþuyor musun, konuþmuyor musun? Senin rahatlýkla telefonda konuþmama ortamýný saðlayan uygulama nedir, bunu sorsun. Aldýðý yanýta göre Sayýn Baþbakanla konuþuruz dedi. Kýlýçdaroðlu, bir gazetecinin Baþbakan Seçimde ikinci parti olursak genel baþkanlýðý býrakýrým dedi. Sizin böyle bir taahhüdünüz olacak mý? sorusu üzerine ise Sayýn Baþbakan 2012 de zaten siyasetten çekileceðini söylemiþti, bu yeni bir taahhüt deðil ki diye konuþtu. (ANKARA) ERDOÐAN ÖDÜLÜ ÝADE ETMÝYOR Bu arada, Baþbakanlýk tan dün yapýlan açýklamada ödülün geri verilmeyeceði bildirildi. Baþbakanlýk kaynaklarý, Böyle bir þey gündemde yok. Baþbakan ýn o günkü görüþü ne ise bugün de ayný dediler. Evrensel

8 Türkiye de yaþ arasý genç iþsizliði kasým ayýnda yüzde 20.8 oldu. Krizin etkilerinin en yoðun hissedildiði ve genç iþsizliðinin yüzde 28.6 ile zirve yaptýðý 2009 yýlý þubat ayý ile karþýlaþtýrýldýðýnda genç iþsiz sayýsýnda 283 bin kiþilik gerileme dikkat çekse de, son veriler genç iþsiz sayýsýnýn kriz öncesi dönem olan 2007 kasým ayýnýn 44 bin üzerinde olduðu belirlendi. Türkiye Ýstatistik Kurumu nun (TÜÝK) verilerinden yapýlan belirlemeye göre, kasým dönemi itibariyle yaþ grubundaki nüfus 11 milyon 560 bin kiþi olurken bunun 4 milyon 366 bininin iþgücü piyasasýnda yer aldýðý belirlendi. Bu dönemde yaþ grubu nüfusun 3 milyon 460 bini istihdam edilebildi. ERKEKLERÝN YARISI ÝÞGÜCÜNE KATILABÝLÝYOR Krizin iþsizlik üzerindeki etkileri, 2008 yýlý kasým ayýnda Türkiye de çarpýcý bir þekilde hissedilmeye baþlanmýþtý. Genç iþsizlik oraný 2008 yýlý kasým ayýnda bir önceki yýla göre 3.8 puan artýþla yüzde 24 e yükselmiþti. 1 milyon kiþinin altýnda seyreden genç iþsizliði, 2008 yýlý kasýmýnda 1 milyon 71 bin kiþiye ulaþmýþtý yýlý kasýmýnda genç iþsizlik oraný yüzde 24.4, genç iþsiz sayýsý ise 1 milyon 80 bin düzeyinde gerçekleþmiþti. Krizin istihdam piyasasý üzerindeki etkilerinin en yoðun hissedildiði bu dönemlerde 4 gençten biri iþsizken, son açýklanan verilere göre 5 Dünyanýn en büyük ekonomilerinin oluþturduðu G20 grubunun maliye bakanlarý ve merkez bankasý baþkanlarý bugün Paris te bir araya geliyor. Uluslararasý Para Fonu IMF, toplantý öncesinde, gýda fiyatlarýndaki yükseliþin ekonomik dengesizlikleri de artýrdýðýna dikkat çekerek, bu soruna öncelik verilmesini istedi. Hafta baþýnda Dünya Bankasý da, gýda fiyatlarýnýn tehlikeli seviyelere ulaþtýðýný belirtmiþti. Dünya Bankasý na göre, Haziran ayýndan bu yana 44 milyon kiþi daha yoksulluk sýnýrýnýn altýna düþtü. gençten birinin iþsiz olduðu belirlendi. Bu geliþmeye karþýn, genç nüfustaki iþsizlik oranýnda ve iþsiz sayýsýnda kriz öncesi dönem yakalanamadý. Kriz öncesi dönem olan 2007 kasým ayý ile son veriler karþýlaþtýrýldýðýnda genç iþsizlik oranýnýn 0.6 puan, genç iþsiz sayýsýnýn ise 44 bin kiþi üzerinde olduðu görüldü yaþ arasý erkeklerde iþsizlik oraný Kasým da bir önceki yýlýn ayný dönemine göre 4.5 puan geriledi. Kriz öncesi dönemle karþýlaþtýrma yapýldýðýnda, yaþ arasý erkek nüfusta 2007 yýlý kasým ayýnda yüzde 19.5 olan iþsizlik oranýnýn 0.5 puan üzerinde kalýndýðý belirlendi. Kasým 2010 dönemi itibariyle yaþ grubundaki erkek nüfus 5 milyon 650 bin kiþi olurken bunun 2 milyon 824 bininin iþgücü piyasasýnda yer aldýðý, bunlarýn 2 milyon 258 bininin istihdam edilebildiði belirlendi yaþ arasý erkeklerde iþgücüne katýlým oraný yüzde 50 olarak gerçekleþti. Ýstihdam edilen genç erkek çalýþanlarýn sayýsý bir önceki aya göre 39 bin kiþi azalýrken, bir önceki yýlýn ayný dönemine göre ise 65 bin kiþi artýþ gösterdi. Kasýmda genç erkek iþsiz sayýsý bir önceki yýlýn ayný dönemine göre 147 bin kiþi azaldý. ANKA Kadýn istihdamýnda durum yaþ arasý kadýnlarda iþsizlik oraný kasýmda bir önceki yýlýn ayný dönemine göre 2.1 puan geriledi yaþ arasýndaki genç kadýnlarda iþsizlik oraný, kriz öncesi dönem olan 2007 yýlý Kasým ayýndaki yüzde 21.7 lik düzeyin 0.4 puan üzerinde, iþsiz sayýsýnýn ise 42 bin üzerinde kaldýðý belirlendi. Kasým 2010 dönemi itibariyle yaþ grubundaki kadýn nüfus, 5 milyon 910 bin kiþi olurken bunun 1 milyon 543 bini iþgücü piyasasýnda yer aldý yaþ grubu kadýnlarýn 1 milyon 201 bini istihdam edilebildi. Ýstihdam edilen genç kadýnlarýn sayýsý bir önceki yýlýn ayný dönemine göre 48 bin kiþi yükseldi. BirGün IMF Baþkan Yardýmcýsý John Lipsky, BBC ye yaptýðý açýklamada, G20 ülkelerinin istikrarsýzlýðý önlemek için çare üretmesi gerektiðini belirterek, Temel tüketim maddeleri, özellikle de gýda fiyatlarýndaki dalgalanma nedeniyle, büyük bir endiþe hakim dedi. Sosyal patlama tehlikesi G20 dönem baþkaný Fransa nýn Cumhurbaþkaný Nicolas Sarkozy de, gýda fiyatlarýndaki ani yükseliþleri ve dalgalanmayý durdurmak için emtia piyasasýndaki spekülatörlerin engellenmesi gerektiðini söyledi. Dünya Kalkýnma Hareketi (WDM) öncülüðündeki 100 kadar örgüt de, spekülasyonun tehlikelerine dikkat çeken bir bildiriye imza attý. WDM den Julian Oram, G20 gýda fiyatlarýndaki spekülasyonla mücadele ederek, hayat kurtarabilir, kronik açlýðý azaltabilir ve iç savaþlarla sosyal patlamalarý önleyebilir dedi. Dünya Bankasý nýn çaðrýsýnda da gýda fiyatlarýndaki artýþýn Orta Doðu daki isyan dalgasýnýn baþlýca nedenlerinden biri olduðu vurgulandý. BBC Türkçe Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF) Yönetim Kurulu Baþkaný Erhan Özmen, Türkiye nin elinde, hasat dönemine kadar kullanabileceði 5.5 milyon ton buðday olmasýna karþýn, buðday ithalatýnda gümrük vergilerinin sýfýrlanmasý için kararname hazýrlandýðýný bildirdi. Özmen, hasat dönemine girilirken, sýfýr gümrük vergisi ile buðday ithalatýna izin verilmesinin, çiftçiye, sanayiciye, tüketiciye ve ülkeye dönük çok olumsuz sonuçlarý olacaðýný öne sürerken, uluslararasý piyasada fiyatlarýn en yüksek olduðu dönemde ithalat yapýlmasýnýn, ülkeyi gereksiz bedel ödeme ile karþý karþýya býrakacaðýný savundu. Bu izinle birlikte fiyatlarýn düþeceðini belirten Özmen, Þu anki fiyatlara göre ürün alan sanayiciye zarar verilmiþ olacak. Hasat dönemi de yaklaþmýþken alýnan böyle bir kararýn kimseye yararý yok dedi. Özmen, bu iznin üreticiyi buðday ekiminden caymasýna neden olabileceðini de ekledi. Piyasada dengeleri bozacak ve özellikle çiftçiye büyük zararý olacak karar alýnýrken Avrupa Birliði (AB) kapsamýnda yapýlan beslenme araþtýrmasýnda Finlandiya, yýllýk kiþi baþýna süt tüketim oraný 134 litre ile en yüksek Avrupa ülkesi oldu Avrupa Birliði (AB) kapsamýnda yapýlan beslenme araþtýrmasýnda Finlandiya, yýllýk kiþi baþýna süt tüketim oraný 134 litre ile en yüksek Avrupa ülkesi oldu. Finlandiya yý 106 litre ile Ýngiltere, 94 litre ile Ýspanya izliyor. Türkiye ise 23 litre ile sonuncu sýrada yer aldý. Finlandiya Süt ve Süt Ürünleri Beslenme Konseyi, beslenme uzmaný Anne Pohju, Aslýnda yýllýk süt tüketimi bizim araþtýrmalarýmýza sektörün görüþünün alýnmadýðýný, TMO nun oyun bozanlýk yaptýðýný ifade eden Özmen, Dünyanýn en büyük un ihracatçýsý olarak, þimdiye kadar uluslararasý piyasada rekabet edebilmek amacýyla dünya fiyatlarýndan hammadde temini için TMO nun sýfýr gümrük ile buðday ithalatýný destekleyen un sanayicilerinin, bu aþamada, TMO dýþýndaki aktörler için genel ithalatta buðday ithalatýndaki gümrük vergilerinin indirilmesine karþý olduðunu söyledi. Geçen sezon, buðday ithal etmeye geç karar verilmesi nedeniyle, TMO nun 100 milyon dolar fazla bedel ödediðini, þimdi de uluslararasý piyasada fiyatlarýn en yüksek olduðu dönemde ithalat yapýlmasýnýn ülkeyi gereksiz bedel ödeme ile karþý karþýya býrakacaðýný öne süren Özmen, Gümrük vergilerinin düþürülmesinin, limanlarda gemilerde bekletilen 300 bin ton buðday ile ilgili olduðunu düþündüklerini de söyledi. Kaynak : Dünya Gazetesi göre kiþi baþýna 140 litreye kadar çýkýyor. Bunun ardýnda Finlilerin laktoz hassasiyetleri yatýyor. Süt, kahvaltý, öðlen ve akþam öðünlerinde standart içecek olarak tüketiliyor. Bu da Finlandiya yý diðer ülkelerden ayýrýyor. dedi. Finlandiya nýn önde gelen süt üreticisi Valio dan beslenme uzmaný Marika Laaksonen ise Kuzey kýtada yerleþik hayata geçiþle birlikte, süt soðuk hava koþullarý ve yaþam koþullarýnda kolayca bulunan önemli bir besin maddesi oldu. Bu da Finlilerde genetiksel olarak bir dönüþüme yol açtý. Öyle ki, Finliler sütte yoðun olarak bulunan laktozu kolayca hazmeden bir bünye geliþtirdi. diye konuþtu. Diðer yandan Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Baþkaný Prof. Dr. Tanju Besler yaptýðý deðerlendirmede, Türkiye de günlük süt tüketimi çok düþüktür. Günlük kiþi baþý ortalama süt tüketimi oranlarýna baktýðýmýzda Finlandiya günde 2 bardak, Ýngiltere 1,5 bardak, Ýspanya ise 1,25 bardak süt tüketmektedir. Türkiye de bu oran 0,25 bardaktýr. diye konuþtu. Kaynak : Medya73