Tıp Araştırmaları Dergisi: 2008 : 6 (1) :36-44. Yoğun bakımda koagülasyon

Benzer belgeler
Koagülasyon Mekanizması

VIII. FAKTÖR XII EKSİKLİĞİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU BÖLÜM ULUSAL TANI VE TEDAVİ KILAVUZU 2013

ÇOCUKLARDA TROMBOEMBOLİK HASTALIKLAR

Koagulan ve Antikoagulan Proteinlerin Trombozda Yeri

KOAGÜLASYON TESTLERİ

Direk Trombin İnhibitörleri. Yrd. Doç. Dr. Şükrü Gürbüz İnönü Üniversitesi Acil Tıp AD

Homeostaz. Pıhtılaşma Sisteminin Fizyolojisi ve Farmakolojik Modülasyonu. Serin proteaz

KOAGÜLOPATİDE YATAKBAŞI TANISAL YÖNTEMLER. Dr Reyhan POLAT Dışkapı Yıldırım Beyazıt EAH Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği

Fibrinolytics

4/12/2019. Pıhtılaşma Sisteminin Fizyolojisi ve Farmakolojik Modülasyonu. Homeostaz. Serpin (Serin proteaz inhibitörü) Trombin

Tedavi. Tedavi hedefleri;

Damar Hasarı: Travma, cerrahi

Kan hastalıklarının tedavisinde kullanılan ilaçlar. Prof. Dr. Öner Süzer

FİBRİN YIKIM ÜRÜNLERİ

Hemostaz Mekanizmas. Prof. Dr. Burhan Ferhano lu

Yeni Oral Antikoagülanların Pediatri Pratiğinde Yeri

27/04/16. Sunu Planı YANIKLI NON-SEPTİK HASTADA VOLÜM REPLASMANI. Patofizyoloji. Patofizyoloji. Yanık tipleri Patofizyoloji Volüm Replasmanı

Pulmoner Emboli de güncel tedavi stratejileri

PULMONER EMBOLİDE TROMBOLİTİK TEDAVİ

YENİ ORAL ANTİKOAGÜLANLAR PROF. DR. TUFAN TÜKEK

PAROKSİSMAL NOKTÜRNAL HEMOGLOBİNÜRİ VE GÖĞÜS HASTALIKLARI. Dr. Alev GÜRGÜN Ege ÜTF Göğüs Hastalıkları AD.

Sunumun Amacı. Fizyolojik hemostaz ve bileşenleri


İyatrojenik Kanamalar

HEMOSTAZ. Güher Saruhan-Direskeneli. İ.Ü.İstanbul Tıp Fakültesi Fizyoloji AD

İNNOHEP IU / ml KULLANIMA HAZIR ENJEKTÖR 0.45 ml PROSPEKTÜS

KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ VE TÜTÜN KULLANIMI: MEKANİZMA. Mini Ders 2 Modül: Tütünün Kalp ve Damar Hastalıkları Üzerindeki Etkisi

TROMBOFİLİ TARAMASI KİME NE ZAMAN NASIL. Doç. Dr. Özgür Yeniel

Koagülasyon Fizyolojisi

ELEKTİF OLGULARDA ANTİTROMBOSİT,ANTİTROMBİN TEDAVİ STRATEJİSİ

ÜNİTE. FİZYOPATOLOJİ Doç. Dr. Mehtap KAÇAR Prof. Dr. Bayram YILMAZ İÇİNDEKİLER HEDEFLER PIHTILAŞMA SİSTEMİ HASTALIKLARI

Dr. Ecz. Murat Şüküroğlu

ÇOCUKLUK ÇAĞINDA TROMBOZ VE TEDAVİSİ

EDİNSEL KANAMA BOZUKLUKLARI VE KALITSAL TROMBOFİLİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU I. BÖLÜM TROMBOTİK TROMBOSİTOPENİK PURPURA TANI VE TEDAVİ KILAVUZU...

VENÖZ TROMBOEMBOLİ VE YENİ ORAL ANTİKOAGÜLANLAR. Prof.Dr.İsmail Savaş 9 Aralık 2017 İSTANBUL

Dr. Fevzi Altuntaş Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi

DENİZLİ İLİNDE SAĞLIKLI KİŞİLERDE AKTİVE PROTEİN C DİRENCİ VE FAKTÖR V LEİDEN SIKLIĞI UZMANLIK TEZİ. Dr. SİBEL KABUKÇU HACIOĞLU DENİZLİ 2004

Periferik Vasküler Hastalıklarda Kanıta Dayalı Yaklaşım

4 TROMBOZ S B YOK MYASI

Hemodiyaliz hastalarında hemostatik sistem değişiklikleri ve komplikasyonları

Yrd. Doç. Dr. İlyas Yolbaş Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD

Trombozlu Hastaya Yaklaşım. Dr. Figen Atalay

ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI

Venöz Tromboembolizmin Önlenmesinde Antitrombotik Tedavi (Birincil Koruma)

Tromboz ve tromboz tedavisi komplikasyonları. Prof. Dr. Özcan Bör Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi

Romatoid Artrit Tedavisinde MAP Kinaz İnhibitörleri MAP Kinase Inhibitors in Rheumatoid Arthritis Prof Dr Salih Pay 12 Mart 2011

KANAMA BOZUKLUKLARI. Dr.Mustafa ÇETİN Dedeman Hematoloji Bölümü 2007

Dr.İrfan Aydın Adıyaman Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı. 12.Ulusal Acil Tıp Kongresi

KAN TRANSFÜZYON TEDAVİSİ. Dr. Emre ÇAMCI

Protrombin kompleks konsantreleri. Trakya Üniv. Tıp Fak. Hematoloji BD

Trombofili nin Tekrarlayan Gebelik Kayıplarındaki Rolü. Dr. Ayhan SUCAK

Kanser Hastalarında Koagülasyon Komplikasyonları

Dissemine İntravasküler Koagülasyon

Hemodiyaliz Hastalarında Atriyal Fibrilasyon Sıklığı ve Tromboembolik İnmeden Koruma Yönelimleri

Gebelikte Tromboz ve Tromboproflaksi. Dr Şahika Zeynep Akı Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı

Çocuk Travma Olgularında Plazma Histon Düzeyinin Koagülopati ve Travma Ağırlığını Öngörmedeki Yeri

Yaygın damar içi pıhtılaşması (YDP) (Disseminated

Antikoagülan Alan Hasta. Prof Dr Serhan Tuğlular Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı

PULMONER HİPERTANSİYONUN. Prof Dr Sait Karakurt Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları ve Yoğun Bakım Ana Bilim Dalı

Plasenta ilişkili gebelik komplikasyonları ve trombofili. Dr. Kadir Acar Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Erişkin Hematoloji BD.

Dr. H. Atilla Özkan Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ABD. Hematoloji BD, Kemik İliği Nakli Ünitesi

Kan Transfüzyonu. Emre Çamcı. Anesteziyoloji AD

D Vitaminin Relaps Brucelloz üzerine Etkisi. Yrd.Doç.Dr. Turhan Togan Başkent Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji

Transfüzyon İlişkili Akut Akciğer Hasarı Prof.Dr.İdil YENİCESU Gazi Üniversitesi- Tıp Fakültesi

HEMOSTAZİS S VE DOÇ.. DR. MEHMET FERAHMAN GENEL CERRAHİ AD.

ENDOTEL VE BİYOKİMYASAL MOLEKÜLLER

Yaygın Damar İçi Pıhtılaşma Sendromu (YDPS) TANI VE TEDAVİ KLAVUZU

KAN VE KAN ÜRÜNLERİNİN KANITA DAYALI KULLANIMI

SEPSİS TANIM ve PATOGENEZ. Yrd.Doç.dr. Orhan Tokgöz Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı

Kardiyopulmoner bypass uygulanacak olgularda insülin infüzyonunun inflamatuvar mediatörler üzerine etkisi

Hasar Kontrol Cerrahisi yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır.

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger

Yeni Antikoagulan İlaçlar

Yeni oral antikoagülanlar: Hipertansiyonda ve böbrek hastalarında kullanım

Akut Koroner Sendrom da Yeni Nesil Antikoagülanlar

Endotel disfonksiyonuna genel bir bakış

COUMADİN OVER DOZ. Doç.Dr.Türker YARDAN Dr.Çiğdem EKŞİ

Prof.Dr.Kemal NAS Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon AD, Romatoloji BD

Total Kalça ve Diz Artroplasti Cerrahisi Sonrası Derin Ven Trombozu Proflaksisi: Yeni Nesil Antikoagülan (Rivaroxaban) Sonuçları

Pulmoner Emboli Profilaksisi. Tanım. Giriş. Giriş Dr. Mustafa YILDIZ Fırat Üniversitesi Acil Tıp AD. Pulmoneremboli(PE):

Şok hastasına yaklaşım, kan ve sıvı resüsitasyonu. Dr. Murat ORAK Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı

Gebelik ve Trombositopeni

Dr. Mustafa Hasbahçeci

TÜMÖR ANJiYOGENEZİ TUMOR ANGIOGENESIS. Reha Aydın. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi

Pulmoner Tromboemboli. Prof. Dr. Pınar Çelik

SEPSİSTE YENİ TANIMLAMALAR NE DEĞİŞTİ? Doç. Dr. Murat Hakan Terekeci

Hiperkoagülabilite Trombofili Tarama ve Tedavi DR ERMAN ÖZTÜRK

Yaygın damar içi pıhtılaşması (DİK)

Tıp Fakültesi. Çocuk Sağlığı Kocaeli ve Hastalıkları Üniversitesi Anabilim Dalı Tıp Fakültesi. Çocuk Hematoloji Bilim Dalı.

KARDİYOJENİK ŞOK ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KARDİYOLOJİ ANABİLİM DALI

KAYNAK:Türk hematoloji derneği

SIRS MI? SOFA MI? Dr. Ömer SALT TRAKYA ÜNİVERSİTESİ ACİL TIP AD

Travmada Sıvı ve Kan Transfüzyonu. Dr. Murat ORAK Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı

NEONATAL TROMBOEMBOLİZM. Dr.Mualla Çetin Hacettepe Üniv. Pediatrik Hematoloji

5.) Aşağıdakilerden hangisi, kan transfüzyonunda kullanılan kan ürünlerinden DEĞİLDİR?

Venöz tromboembolizmde (PE±DVT) olumsuz sonuçlar

KAN VE SIVI RESÜSİTASYO N -1 AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP ANABİLİM DALI Dr.İlker GÜNDÜZ

LÖKOSİT. WBC; White Blood Cell,; Akyuvar. Lökosit için normal değer : Lökosit sayısını arttıran sebepler: Lökosit sayısını azaltan sebepler:

Travma Hastalarında Traneksamik Asit Kullanımının Yeri

ü Çoğunlukla neden bacak derin venlerinde oluşan trombüslerdir (DVT) ü Koparak AC gelenler pulmoner emboli (PE) ve morbidite/mortalite

Transkript:

Tıp Araştırmaları Dergisi: 2008 : 6 (1) :36-44 T AD DERLEME Yoğun bakımda koagülasyon Süleyman Ganidağlı 1, Ruken Gedik 2, Senem Koruk 1, Ayşe Mızrak 1 1 Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı 2 Özel Akademi KBB Dal Merkezi, Diyarbakır Özet Koagülasyon ve inflamasyon trombositleri, polimorfonükleer hücreleri, makrofajları ve çeşitli plazma protein sistemlerini yönlendirmektedir. Bununla birlikte birçok gözlem pıhtılaşma ve bağışıklık sistemi arasında süregelen bir ilişkiyi desteklemektedir. Farklı durumlarda dahi koagülasyon ve kompleman kaskadı arasında benzerlikler bulunmaktadır. Kan hücreleri hasar durumunda pıhtılaşan sıvı kaybını önleyen fibrinojene benzer bir protein içerirler. Bu pıhtılaşma mekanizması endotoksin tarafından aktive edilir ve onun öncelikli fonksiyonu patojen invazyonunu engellemektir. Sepsis ve endotoksine maruz kalmış hayvanlar primer olarak inflamatuar mekanizmalarla oluşan koagülasyonun aktivasyonuyla karakterize çoklu organ yetmezliğine girerler. Faktör Xa aktivitesinin inhibisyonu fibrin oluşumunu önler ancak sepsise bağlı mortaliteyi azaltamaz. Doku faktörü- Faktör VIIa kompleksi inhibisyonu ya da Aktive protein C infüzyonu mortaliteyi azlatmaktadır. Koagülasyon ve inflamasyon arasındaki etkileşim iki yönlüdür: Hem inflamasyon kaynaklı koagülasyon, hem de koagülasyon kaynaklı inflamasyon oluşabilir. Son dönemde kullanılan antikoagülan ilaçlar heparin, düşük moleküler ağırlıklı heparin, fondaparinux ve warfarini içerir. Koagülasyonun farklı adımlarını hedef alan yeni antikoagülanlar çeşitli gelişim aşamasındadırlar. Bu inceleme yazısı koagülasyon Ve inflamasyon arasındaki ilişkiyi, yeni antikoagülan ajanları ve klinik testlerin ileri dönemleri altındaki yeni antikoagülanların sonuçlarını incelemektedir. Anahtar Kelimeler: Koagülasyon, antikoagülan, travma, sepsis, yoğun bakım Yazışma Adresi: Dr. Süleyman GANİDAĞLI Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon A. D. 27360 Gaziantep Tel: 0342 3606060 Fax: 0342 360 2244 GSM: 0532 4357682 E-posta: sganidagli@hotmail.com Coagulation in critical care Clotting and inflammation have diverged into the platelets, PMNs, macrophages, and several plasma protein systems. However, multiple observations suggest an ongoing association between clotting and immunity. Significant structural homology between coagulation and complement cascades among different conditions. The hemocytes contain a protein similar to fibrinogen, which clots and prevents fluid loss upon injury. This clotting mechanism is activated by endotoxin, and its primary function is to counteract pathogen invasion. Animals subjected to sepsis or endotoxin have multiorgan failure associated with activation of blood coagulation, mediated primarily by inflammatory mechanisms. Inhibition of F- Xa activity prevents fibrin formation but does not diminish mortality due to sepsis. Inhibition of TF/F-VIIa, or infusion of APC markedly reduced mortality. The interaction between coagulation and inflammation is bidirectional: Both inflammation-induced coagulation as well as coagulation-induced inflammation occur. Currently available anticoagulants include heparin, lowmolecular weight heparin, fondaparinux and warfarin. Novel anticoagulants targeting specific steps in coagulation are in various stages of development. This paper reviews association between coagulation and inflamation, the pharmacology of new anti coagulant agents and describes the results of clinical trials with new anticoagulants in more advanced stages of clinical testing. Key Words: Coagulation, anticoagulant, truma, sepsis, critical care Fizyoloji Daha önceleri koagülasyon reaksiyonlarının zimojen pıhtılaşma faktörlerinin aktive olmalarının ardından sırası ile diğer faktörleri aktive etmeleri ile gelişen bir kaskat sistemi olduğu kabul edilirken, son zamanlarda enzim olduğu sanılan pıhtılaşma faktörlerinin aslında kofaktörler olduğunun anlaşılması ile bu görüş değiştirildi. Örneğin FVIII in FIX un kofaktörü olduğu, FV in de FX un kofaktörü olduğu bulundu. Koagülasyon mekanizmasını kabul edenler intrensek ve ekstrensek koagülasyon yolaklarını tasarladılar. İntrensek sistem tamamen kan dolaşımında bulunan

37 Ganidağlı ve ark. faktörlerden oluşurken, ekstrensek sistemde dolaşım dışında bulunan ve FVII için reseptör görevi gören doku faktörü tissue faktör (TF) bulunmaktaydı. Nihayet, TF/VIIa kompleksinin hem FIX hem de FX u aktive edebildiği yani intrensek ve ekstrensek sistem görüşününün in vivo hemostaza uyarlanamayacağı fark edildi. Ancak bu görüş şimdilerde teşhise yönelik değerli bir çizelge oluşturduğu için en azından eğitim amaçlı olarak kullanılmaktadır. FVIII in dolaşımda von Willebrand faktörle (vwf) kompleks halde dolaştığı bilinmektedir. vwf faktör VIII i bağlayarak bu faktörü trombosit yüzeyine taşıyan bir taşıyıcı proteindir aynı zamanda trombositlerin damar duvarına adezyonunda da rol oynar (1). Koagülasyon Reaksiyonları İle İlgili Yeni Görüşler Hemostatik pıhtı oluşumunu başlatan olay TF ünün açığa çıkması ile TF/VIIa kompleksinin oluşmasıdır. TF normalde damar kompartmanına açılmayan, subkutan dokular ve kan damarlarının adventisya dokusu gibi doku yüzeylerinden üretilir. TF/VIIa kompleksi TF taşıyan hücrelere bağlanmaktadır. TF taşıyan hücreler kan damarlarını çevreleyen ekstravasküler hücrelerde ve diğer dokularda bulunur. TF dolaşımdaki lökositlerde de vardır, fakat genellikle burada şifreli formdadır ve ancak bazı durumlarda aktive olur. TF/VIIa kompleksinin başlıca iki görevi vardır: 1) FX u FXa ya ve 2) FIX i FIXa ya dönüştürmektir. FXa TF taşıyan hücrenin yanında kalır ve FV i FVa ya dönüştürür. Daha sonra TF taşıyan hücre üzerinde FXIa/Va kompleksi oluşur. Bu kompleks TF taşıyan hücre civarında az miktarda protrombini (FII) trombine çevirebilir. Bu az miktardaki trombinin oluşmasını takip eden hemostatik olaylar için hazırlık mekanizmasıdır ve Trombositleri FVIII, FIV ve FXI i aktive eder ve FVIII i vwf den ayırır. Bu hazırlayıcı (priming) miktardaki trombin oluştuktan sonra FXa/VIIa/TF kompleksi TF yolağı inhibitörü ile inhibe olur. TF hücresinin ekstravasküler olduğu sanılmaktadır ancak şifreli kan TF ünün şifresiz hale gelerek trombositlere eşlik eden lökositlerden mikropartiküller şeklinde salındığına dair kanıtlar da vardır. TF-taşıyan hücre tarafından oluşturulan FIXa hücrenin etrafında kalmaz ve active trombosit yüzeyindeki kofaktörü VIIIa daki özel bağlanma proteinlerine bağlanır. Trombin oluşumuna yol açan takip eden olaylar aktive trombosit yüzeyinde gerçekleşir (2). Aktive trombositler öncelikle kofaktörler FVIIIa ve FVa yı bağlarlar ve daha sonra da sırası ile bunların ilgili enzimleri FXa ve FXa ya bağlanmalarında rol oynarlar. Aktive trombosit yüzeyindeki FIXa kofaktörü FVIIIa varlığında daha fazla FX un FXa ya dönüşümünde görev alırlar. FXa trombosit yüzeyindeki kofaktörü FVa daki bağlayıcı proteine yerleşir ve protrombinaz kompleksini oluşturur. Bu kompleks fibrinojenin pıhtılaşmasına yetecek kadar miktardaki protrombini trombine çevirebilir. İlaveten trombin oluşumu FXIa tarafından da desteklenebilir çünkü FXIa trombin oluşumunda artma ile sonuçlanacak şekilde daha fazla FIX u FIXa ya dönüştürebilmektedir (1). Damar duvarındaki hasar ile ekstravasküler alandaki TF açığa çıkar. Bunu takip eden olaylar sonucunda zedelenmiş damar duvarında fibrinle sarılmış aktive trombositlerden oluşan hemostatik pıhtı oluşur. Trombin oluşumunun tam olarak damar duvarındaki hasar bölgesinde sınırlı kalması gereklidir ve bu olay bazı mekanizmalar tarafından kontrol edilir. Dolaşıma doğru ilerleyecek olan fazla miktardaki trombin antitrombin tarafından inhibe olur. Bu inhibisyona aynı zamanda komşu sağlam endotel de katkıda bulunur. Pıhtı oluşumunun başlangıcında sağlam endotele gelen trombin hücre içinde trombomodüline yerleşerek trombin/trombomodülin kompleksi (T-TM) oluşturur. Bu kompleks Protein C yi aktive eder Protein C kofaktörü protein S varlığında hem FVa hem de FVIIIa yı inaktive eder. Böylece trombin oluşumu damar duvarının hasarlı bölgesinde lokalize olur ve pıhtının normal endotel hücre yüzeyinden taşıp damar lümenini tıkaması önlenmiş olur (1). Ayrıca fibrin oluşumunu hasar bölgesinde sınırlayan birkaç kontrol mekanizması da bulunmaktadır. Bunlar TF yolak inhibitörü, protein C sistemi, damar duvarındaki antitrombin ve glikozaminoglikanlardır. Bu mekanizmalardaki bozukluklar ile trombotik hastalıklar oluşur (1,2). Antitrombin karaciğerde üretilir ve trombini etkisizleştirir. Trombine bağlanması başlıca heparin ve glikozaminglikanlar tarafından sağlanır. Ayrıca, aktive protein C, monositlerden trombinin uyardığı TNF üretimini de azaltır. Bu nedenle antikoagülan ve antiinflamatuvar etkileri vardır. TF yolak inhibitörü trombin oluşumunu düzenler, endotel hücresinin yüzeyinde ve plazmada lipoproteinlere bağlı olarak bulunur. Ayrıca TF-FVIIa kompleksini inaktive eder. Kanın pıhıtlaşma eğilimine karşı fibrinolitik sistem de düzenli çalışır olmalıdır. Fibrinolitik sistemin temel reaksiyonu t-pa gibi plazminojen aktivatörleri aracılığı ile plazminojenin plazmine dönüştürülmesidir. Plazmin güçlü bir proteolitik bir enzim olup fibrini eriyebilir parçalara ayırır. Bu enzimatik sistem diğer enzimatik sistemler gibi sıkıca kontrol altında tutulur. Plazminojen aktivasyonunun başlıca inhibitörü plazminojen aktivatör inhibitörüdür (PAI-1). Normalde plazmada az oranda bulunurken travma ile artar (3). Travma Travma hastalarında yanıtsız koagülopatiler sık karşılaşılan ve yüksek mortalite ile ilişkili bir durumdur. Travmaya karşı gelişen kritik süreç bölgesel ve sistemik yanıt şeklinde birlikte başlatılabilir. Bu fizyolojik yanıtların yaygınlığı ve şiddetiyle orantılıdır. Merkezi olarak üretilen mediyatör maddeler yanında doku hasarının olduğu alandan kaynaklanan bölgesel ve sistemik etkili mediyatörler de salınabilir. Travma alanında endotel hasarı bölgesel mediyatörler için önemli bir kaynaktır. Subendoteliyal kollajen ve bazal membran bu tip hasar ile dolaşımdaki hageman faktörünü (FXII) aktifleştirir. Protein

Yoğun Bakımda Koagülasyon 38 Şekil 1. Koagülasyon antikoagülasyon ilişkisi pıhtılaşma sisteminin aktifleşmesi kinin ve plazmin. sistemlerini kompleman sistemini ve böylece enflamasyonu başlatır. Travma sonrasında araşidonik asit metabolizması aktifleşir ve prostoglandinler ve lökotrienler gibi damar tonusuna etkili inflamasyon, hücresel aktifleşme ve koagülasyona neden olabilecek maddeler salınır. Hücre membranından araşidonik asit salınımının diğer yan bir ürünü trombosit aktive edici faktördür (PAF). Bu madde güçlü bir trombosit ve nötrofil uyarıcıdır. Hasar alanında mikrovasküler tromboza ve nötrofil üzerine etki ile doku hasarına ve inflamasyona ilave katkıda bulunur. Hasar alanında koagülasyon ve inflamasyonun aktif hale gelmesi iyileşmenin temel bileşenlerinden olmakla birlikte özellikle major travmalardan sonra bölgesel olay sistemik yanıt haline dönüşebilir. Travma sonrasında fibrinolitik ve pıhtılaşma sisteminin birlikte aktifleşmesi ile koagülasyonda önemli değişiklikler olur. Buna karşın major travmalarda erken dönemde pıhıtlaşma bozulmuştur. Ağır travma sonrasında gelişen koagülopati çok etkenlidir. Başlıca 4 etken belirlenmiştir: hemodilüsyon, pıhtılaşma faktörlerinin tüketimi, hipotermi ve metabolik etkenler. Kan kaybı ve sıvı tedavisi ile pıhtılaşma faktörleri ve trombosit sayıları azalır. Hipotermi sıcaklık bağımlı tromboksan B2 üretiminde defekt oluşumuna ve trombosit agregasyonunun başlatılması ve artmasını geciktiren enzim kinetiğindeki değişikliklere neden olur. Buna bağlı olarak yeterli sayıda trombosit replasmanı yapılmasına rağmen trombosit disfonksiyonu görülür (4). Hasarlanmış alandan tromboplastin salınması ile pıhtılaşma sistemi tetiklenir. Travma sonrasında aktifleşen FXII iç yolak ile koagülasyonu başlatır. Pıhtılaşma sisteminin aktivasyonu, kinin ve plazmin sisteminin aktifleşmesine neden olur. Aktifleşmiş FXII kininojeni bradikinine dönüştürür. Bu madde endoteli bozarak ödem, inflamasyon ve pıhtılaşmaya neden olur. Aynı şekilde plazminojeni plazmine çevirir. Travma sonrasında aktifleşen FXII ve kinin kompleman aktivasyonuna neden olur. Sonuçta hasarlanan dokuda koagülasyon ve inflamasyon başlar ve artar. Bu olaylar trombositler, monositler, makrofajlar ve nötrofiller tarafından artırılır. Koagülasyon ve inflamatuar olaylar birbiri ile ilişkili doğuştan bir konak savunmasıdır. Özellikle bu ilişki

39 Ganidağlı ve ark. yaygın damar içi pıhtılaşma (DIC) ve çoklu organ yetmezliğinde (MOF) dikkat çekicidir. Koagülasyon ve inflamasyon arasındaki ilişki iki yönlü bir süreçtir (3). İntrensek yolak en sık olarak direkt doku travması tarafından akive edilir. Ekstrensek yolak ise doku faktörü üretimi tarafından aktifleştirilir. Sepsis ve sistemik enflamatuar yanıt sendromunda (SIRS) aktive olan öncelikle yolak ekstrensek yolaktır. Koagülasyon kaskadının aktifleşmesi salt fibrin pıhtısı oluşturulması için önemli değildir, pro-inflamatuar etkiye de sahiptir. FXa, Trombin ve TF-FVIIa kompleksi proinflamatuar etkiye sahiptir. Özellikle trombin ve TF- FVIIa kompleksi, mononükleer ve endotel hücrelerden TNF-α gibi pro-inflamatuar sitokinlerin üretimini artırır. Bu etki hedef hücre yüzeyindeki proteazaktiflenmiş reseptörlere (PAR) söz edilen faktörlerin bağlanması ile düzenlenir. Akut inflamasyon koagülasyon kaskadının aktifleşmesine neden olur ve inflamatuar yanıt daha da artar (4). Sepsis Sepsisin en önemli kritik faktörlerinden birisi koagülasyondaki değişikliklerdir. Ekstrensek koagülasyon yolağının TF tarafından aktive edilmesi pıhtılaşma sürecinin artışına ve eşzamanlı olarak koagülasyon inhibisyon mekanizmalarının bozulmasına yol açar. Pro-koagülan durumda fibrinolitik sistemin baskılanması mikrovasküler yapı içinde trombuslara ve organ yetmezliğine neden olur. Ölüm oranında artışla sonuçlanan ve DIC tablosuna yol açan trombosit sayısında ani azalma meydana gelebilir. Birçok mediyatör koagülasyona katılırken, birçok koagülasyon faktörü de inflamatuar süreç içinde yer alır. Son araştırmalar koagülasyon sistem aktivasyonunun klasik kaskat mekanizmasını değil hücresel mekanizmanın çalışmasını takip ettiğini göstermektedir. Bu hücresel mekanizmada hücre membranı üzerinde Faktör VIIa ile kompleks oluşturan TF nin in-vivo şartlardaki pıhtılaşmanın ana uyarıcısı olduğu bildirilmektedir. Bu olayı daha sonra aktive olmuş trombositlerin yüzeyinde FXa ve Va tarafından yapılandırılan protrombin kompleksiyle trombin oluşumunun masif bir artışı izler. Sistemik enflamasyon TNF- α ve IL-1 gibi sitokinlerin sistemik dolaşıma salınmasıyla ve monositler ve endotel hücreleri üzerindeki TF salınımını uyarmalarıyla ortaya çıkar. Vasküler endotel sepsis ile başlatılan pıhtılaşma sürecinde aktif rol oynar. Gerçekte her inflamasyon uyarısı endotel değişikliklerine neden olur. Koagülasyon önleme mekanizmaları bozulur ve endotel kontakt sistemin aktivasyonuyla kogülasyon sürecini uyarır (Hageman faktör, Prekallikrein, yüksek moleküler ağırlıklı kininojen, FXI). Fibrinojenin fibrine dönüşümüne ilaveten bu işlemle oluşan trombin çok güçlü bir inflamatuar uyarıcıdır. Şiddetli sepsis olgularının % 20 sinden daha az görülmesine rağmen DIC ile yüksek Ddimer seviyeleri ve protein sisteminde anormallikler gösteren sepsis kaynaklı koagülopati genellikle vardır. Koagülasyon ve inflamasyon arasındaki ilişki kompleks olup henüz tamamen anlaşılamamıştır. Fibrin birikintilerine ve trombosit aktivasyonuna neden olan koagülasyon aynı zamanda lökosit aktivasyonuna da neden olur. Diğer taraftan inflamasyon koagülasyonu tetikleyecek olan nükleer faktör kb (NF-kB) yoluyla monositlerden TF salınmasına neden olur. Ayrıca lökositler trombüs içinde yüksek konsantrasyonlarda bulunurlar ve aktive, trombositlerin yüzeyindeki P-selektin maddesinin salınımıyla rozet formasyonuna neden olarak, trombositlerle bağlantı halinde bulunurlar. P selektin maddesi lökositlerin endotel hücresine doğru yaklaşmasında ve muhtemelen lökosit adezyonunda anahtar rolü oynar. TF-FVIIa kompleksinin ve FXa nın trombin tarafından oluşturulan etkiye benzer oluşturdukları ve hücreleri aktive ettikleri gösterilmiştir (5). Sonuç olarak glikozaminoglikanların (GAG) ve trombomodülinin (TM) hücre yüzeyinden salınımları inflamatuar sitokinler ve lipopolisakkaritler tarafından inhibe edilir. Lipopolisakkarit TM tarafından aktive edilen aktive protein-c oluşumu ve GAG lar tarafından meydana getirilen antitrombin aktivitesindeki artışı bloke eder (6). Doğal Antikoagülanların Anti-Enflamatuar Özellikleri Doku Fakötrü yolak inhibitörü(tfpi): Hayvan çalışmaları TFPI un IL-6 ve IL-8 in salınımlarını engelleyebildiğini desteklemektedir. Küçük dozlarda endotoksin alan gönüllü insan çalışmalarında TFPI nin endotoksin-koagülasyon etkileşimini modüle edebildiği fakat lökosit ya da endotel aktivasyonu ya da inflamatuar mediyatörler üzerine etkilerinin olmadığı gösterilmiştir. TFPI lipopolisakkarit bağlayıcı protein ile yarışır ve lipopolisakkarite bağlanarak onun situmulasyon etkisini azaltır. Böyle bir etkisi deneysel olarak gösterildiği halde potansiyel klinik önemi hala kesin değildir (6). Antitrombin III: Gözlemsel çalışmalardan elde edilen kanıtlar AT in GAG lara bağlanmasının konsantrasyon bağımlı prostasiklin (PGI-2) oluşumunu başlattığı yönündedir (7,8). Prostasiklin sitokin üretimini ve lökosit aktivasyonunu baskılayabilir. Lökosit aktivasyonu AT in lökosit adezyonu ve vasküler geçirgenlikteki değişiklik üzerine inhibitör etkilerini açıklayabilir (9). In-vitro TNF- α ve IL-1 ancak çok yüksek dozlarda AT tarafından inhibe edilmektedir Düşük dozlar gerçekten TNF- α sentezini artırmaktadır. Active protein C: Hayvan modellerindeki deneyler aktive protein C (APC) nin kan akımında ve dokularda TNF- α üretimini inhibe ettiğini ortaya koymuştur (10). APC yolak inhibisyonu sitokin üretiminde bir artış ile sonuçlanmaktadır. Antitrombin gibi APC de trombinin etkilerini bloke edebilir. Ayrıca APC enflamatuar sitokin üretimi ve adezyon moleküllerinde ana yolak olan monositlerde ve endotel hücrelerinde NF-kB yi bloke ederek diğer antienflamatuar etkilere sahiptir. APC aynı zamanda oksidatif enzimlerin adezyon moleküllerini salan ve anti-apoptotik gen açığa çıkmasını artıran inflamasyon sürecini kolaylaştıran

Yoğun Bakımda Koagülasyon 40 genleri de bloke edebilir (11). Trombin oluşumuna negatif feedback etkisiyle düzenleyici olmasının yanısıra APC inflamasyon ilişkili molekülleri de direkt olarak etkiler. Sepsisin DIC gelişiminden sorumlu ana faktörlerden biri olduğu gösterilmiştir. Sepsis sırasında koagülasyonun aktivasyonunun kanıtları TF seviyelerinde yükselme ve kullanıldığı ve tüketildiğinin biricik göstergesi olan FVII seviyelerindeki azalmadır. TFPI sadece endotoksin uyarısı ile hafifçe yükselir. TF üretimi koagülasyon mekanizmasını tetikleyebilir. Sepsis sırasında amplifikasyon mekanizması da yüksek protrombin fragmanları (fragman 1 ve 2) ve trombin-antitrombin kompleksleri (TAT) varlığında aktive olabilir. Trombin AT tarafından antagonize edildiği için bir çok hastada düşük AT seviyeleri görülür (12). AT tüketimine ilaveten lökosit proteazları tarafından AT yıkımı da görülebilir. Sepsis sırasında kötü prognozlu hastalarda düşük Protein C seviyeleri artan tüketime ve hücresel yüzeydeki düşük Trombomodülin (TM) seviyelerine bağlı olabilir. Plazma TM seviyeleri yüksek olsa da (eriyebilir TM; bu muhtemelen sekresyon ya da üretimden kaynaklanmamakta, hücresel hasardan kaynaklanmaktadır) vasküler endotelde düşük miktardadır. Bu eriyebilir form Protein C yi aktive edemez. Gando ve ark (13) septik hastalarda fibrinojen seviyelerinde azalma ve protrombin zamanında uzamanın daha öncesinde eriyebilir TM seviyelerinde yükselme göstermişlerdir. Bu yüzden yüksek plazma TM seviyeleri hücre yüzeyindeki düşük TM seviyelerinin ve APC üretiminin azaldığının göstergesi olabilir. Fibrinoliz inhibitörü (TAFI) trombin-tm kompleksi tarafından aktive (TAFIa) edilebilir ve bu reaksiyon Protein C aktivasyonundan daha hızlı gerçekleşir. Bu yüzden TAFI üretimi APC üretimini sonrasındaki antifibrinolitik aktivite ile geçer. Trombin aktivasyon degradasyonu D-dimer seviyelerindeki artış ile gösterilen fibrin formasyonu tarafından izlenir. Bu mekanizma plazminojen aktivatörleri tarafından sürdürülür. Her ne kadar yüksek PAI-1 seviyeleri ile dengelense de yüksek plazminojen aktivatörü seviyeleri (t-pa) sepsite gösterilmiştir. Postmortem çalışmalarda yüksek t-pa ve PAI-1 seviyeleri görülürken yaşayanlarda normal seviyelerde kaldığı gösterilmiştir (14). Bu yüzden her ne kadar fibrinoliz aktive edilse de bunun fibrin oluşumunu yeterince dengeleyemediği gözlenmektedir. Fibrinolizisteki bir değişiklikle karakterize fibrin oluşumundaki artış organ hasarına ve sepsis kaynaklı mortaliteye neden olmaktadır (95). KC hasarı koagülasyon değişiklikleriyle birliktedir. Daha spesifik olarak karaciğer hasarı potansiyel olarak FII, FVII, FIX, FX, Protein C ve Protein S gibi faktörlerin daha da azalmasına yol açar (6,15). Sepsiste spesifik genetik faktörlerin sadece kazanılmış ağır enfeksiyonların gelişimine değil organ yetmezliği, kanama ve pıhtılaşma bozuklukları gibi komplikasyonların gelişimine de yatkınlık sağlayabileceği bildirilmektedir. Venöz tromboz gelişiminde artmış trombin seviyeleri, Faktör V Leiden ve PAI-1 gen polimorfizmleri sepsite en sık görülen koagülasyon bozukluklarına altyapı oluşturmaktdır (16). Tedavide koagülasyonu modüle eden ilaçlar kullanılabilir. Özellikle yüksek ölüm riski olan olgularda (APACHI > 25, 2 < Organ yetmezliği) rekombinan human activated protein C (rhapc) kullanımı sonucu hem koagülasyon hem de inflamasyon üzerine olan kombine etki ile ağır sepsis olgularında %6.1 oranında mutlak ve %19.4 oranında ise göreceli ölüm riskinde azalma gösterilmiştir. Diğer koagülasyon sistem tedavilerinden antitrombin III kullanımının ise sepsis olgularının hayatta kalmasında bir etkisi olmadığı bildirilmesine karşın (17) yapılan son çalışmalarda heparinsiz kullanılan yüksek doz Antitrombin III ün sepsise bağlı mortalitede azalmaya neden olduğu bildirilmektedir (18,19). Venöz Tromboembolizm Venöz tromboembolizm için predispozan faktörler genellikle üç ana başlık altında toplanmaktadır (Virchow triadı). Bu faktörler birbirinden bağımsız veya birlikte venöz sistemde trombüs oluşumunda rol oynayabilirler. 1-Venöz akımda azalma veya türbülans: Vasküler ortamdaki normal kan akımı laminerdir ve hücresel elemanlar vasküler endotel yüzeyinden daha yavaş akımlı plazma tabakalarıyla ayrılmıştır. Endotel hasarı olmadan trombositlerin endotele teması engellenmiş durumdadır. Ancak laminer akım Uzamış immobilizasyon (yoğun bakım hastaları), Serebrovasküler olaylar, şok, ileri yaş, obezite, konjestif kalp yetmezliği, gebelik, alt ekstremitelerde venöz yetmezlik gibi durumlarda bozularak trombositlerin endotel ile temasına yol açar, bu da trombüs oluşumunu başlatır. 2-Endotel hasarı: Cerrahi manüplasyon, lokal travma, vaskülit, yanık, enfeksiyon, hipertansiyon, myokardit, hiperkolesterolemi, sigara içimi ve elektrik şoku gibi nedenlerle damar endotelinde subendotelial kollojenin açığa çıkması; doku faktörlerinin serbestleşmesine ve yerel prostoglandin ve plazminojen aktivatörlerinin artmasına yol açarak pıhtı formasyonu gelişimini tetikleyip venöz tromboz gelişiminde etkili olurlar. 3-Koagülasyon bozuklukları: a Konjenital nedenler: Pulmoner tromboembolizmin etyolojik faktörleri arasında bulunan genetik faktörler pek sık görülmemekle birlikte özellikle genç yaşta gözlenen olgularda mutlaka araştırılması gereken etkenlerdendir. Protein C eksikliği: Aktive protein C rezistansı: genetik tromboz nedenlerinden en sık görülenidir. Olguların % 90 ında Faktör V geninde mutasyon vardır ve 506 sıradaki arginin ve glutamin yer değiştirmiştir. Bu mutasyonun genel popülasyonda % 3-10 oranında görüldüğü bildirilmiştir (20). Protein S eksikliği Antitrombin III eksikliği Antifosfolipit Antikor oluşumu: Antifosfolipit Antikor oluşumunda Antikardiyolipin antikorları (ACA) ve lupus antikoagülan antikorları (LAC) kapsamaktadır. Genellike her iki Antikorda

41 Ganidağlı ve ark. sitemik lupus eritomatozisli hastalarda pozitif olmakla birlikte başka otoimmun hastalıklarda da pozitif olabilir. Antifosfolipit antikor sendromlu hastalarda hem arteriyal sistemde hem de venöz sistemde tromboembolilere sık rastlanmaktadır. Homosistünüri Polistemia vera, persistan trombositoz, orak hücreli anemi b Kazanılmış koagülasyon bozuklukları Oral kontraseptif kullanımı ve gebelik Maligniteler (Faktör X düzeyini artırarak) Nefrotik sendrom Pulmoner embolinin morbidite ve mortalitesi erken tanı ve uygun tedavi yöntemlerinin devreye sokulmasıyla azaltılabilmektedir. Tromboembolili vakaların bir kısmında intrensek fibrinolizisin devreye girmesi ile pulmoner kan akımı yeniden sağlanmaktadır. Bu nedenle pulmoner emboli tedavisinde primer yaklaşım reembolizasyonu engelleyecek önlem ve tedavi uygulamalarının yapılmasıdır. Ancak hemodinamik insitabilitesi, ciddi hipoksemisi olan veya şoktaki hasta grubunda erken dönemde embolinin rezolüsyonunu sağlayacak tedavi yöntemlerini uygulayarak mortalite ve morbidite azaltılmalıdır. Pulmoner emboli olgularında uygulanacak tedavi yöntemlerinin hedefi hastanın yaşamda kalmasına yönelik olmalı ve doğru zamanda uygulanmalıdır (21). 1 Destekleyici semptomatik tedavi 2 Antikoagülasyon a Fraksiyone edilmemiş heparin ve ondan enzimatik ve kimyasal yolla elde edilen düşük molekül ağırlıklı heparinler: Genel olarak antikoagülan tedavide fraksiyone edilmemiş heparin standart tedavi olarak kabul edilse de düşük molekül ağırlıklı heparinlerin de başarılı antikoagülasyonlar oluşturduğu vurgulanmaktadır (22). 3 Trombozise engel olmak- profilaksi 4 Tromboliz 5 Pulmoner embolektomi 6 Hareketli pıhtı migrasyonuna engel olmak Heparin etkileri: ATIII aktif kısmına bağlanarak ATIII ün trombine bağlanmasının potansiyelize edilmesidir. Ayırca diğer koagülasyon basamklarında ve trombosit fonksiyonları üzerinde de etkisi vardır. Heparin dozu aptt 2-2.5 katına çıkacak şekilde doz ayarı yapılır. Yan etkileri: Kanama, Cilt nekrozu, Heparine bağlı trombositopeni (tedavide hirudin, lepuridin kullanılır) Oral Antikoagülanlar (Warfarin) Akut tromboemboli olgularında primer tedavi seçeneği olarak kullanılmazlar ancak antikuagülan tedaviden sonra profilaktik uzun dönem tedavisinde kullanılırlar. Pıhtılaşma faktörlerinin fonksiyonlarını değil karaciğerde sentezlenen F II, VII, IX, X karboksilasyonunu inhibe eder. Protrombin zamanı (PTZ) optimum zamanı kontrol değerinin 1.25-1.5 katı olacak şekilde ayarlanır. Ortalama 5-10 mg/gün. Oral Antikuagülanlara Bağlı Gelişen Komplikasyonlar Protein C sentezini düşürür (hiperkuagülopati) Kanama: Tedavide antidot olarak Vitamin K ya da taze donmuş plazma kullanılır Düşük Molekül Ağırlıklı Heparinler Akut tromboemboli olgularında kullanımı pek alışıldık olmamakla birlikte, daha uzun yarılanma ömürleri, üstün yararlanım, daha güçlü antitrombotik etki, daha az trombosit fonksiyonu, damar endotelinden lipoprotein lipaz salınımı ve FXIIa, FXa kallikrein inhibisyonu gibi avantaj oluşturan etkileri nedeniyle son yıllarda tedavi dozunda uygulamalara literatürde rastlanmaktadır. Enoksaparin, 100 IU/kg, 2x1/gün Nadroparin, 175 IU/kg, 1x1/gün Nadroparin 55 kg 12500 IU, 2x1/gün Nadroparin 55-80 kg 15000 IU, 2x1 Dalteparin 120 IU/kg 2x1/gün Dalteparin 200 IU/kg 1x1/gün Trombolitik Tedavi Tromboemboli olaylarında hızlı trombolizis sağladığından dolayı masif tromboemboli durumlarında seçilebilir. Pulmoner sirkülasyonun % 40-50 oranında tıkandığı massif emboli olgularında ciddi hipoksemi, hemodinamik instabilite (sağ ventrikül yetmezliği, taşikardi hipotansiyon) içerisinde olan hasta grubunda erken dönem trombolitik tedavi seçeneğinin uygulanması ile hızlı pıhtı lizisi ile hemodinamik ve pulmoer perfüzyonda düzelme, rekürren tromboemboli ve pulmoner hipertansiyon insidansında azalma olduğu gösterilmiştir. Yapılan çalışmalarda trombolitik tedavi ile oluşan venöz trombozun rezolüsyonu antikoagülan tedavi uygulamalarına göre daha hızlı olmaktadır. Trombolitik ajanlar plazminojenin plazmine dönüşümünü aktive ederek fibrinolitik sistemin aktivasyonunu sağlarlar. Trombolitik tedavi esnasında antikuagülan tedaviye 2 saat süre ile ara verilmeli ve trombolitik tedavi sonrası tekrar başlanmalıdır. Streptokinaz (SK) C grubu β hemolitik streptokoklardan elde edilir. Yarılanma ömrü 18-25 dakikadır.doz: Yükleme 250000 IU 30 dak boyunca, İnfüzyon dozu 100000 IU/saat, önerilen tedavi süresi 24 saat. Ürokinaz (UK) İnsan idrarı, böbrek hücre kültürü, insan embriyonundan elde edilir. Plazma yarılanma süresi 13-20 dakika, Doz: yükleme 4400 IU 10 dak, İnfüzyon dozu 4400 IU/kg/saat, önerilen tedavi süresi 12 saat. Doku plazminojen aktivatörü (rtpa) Rekombinan DNA teknolojisi ile elde edilir. Plazma yarılanma süresi 2-6 dakika, Yükleme dozu gerektirmezken infüzyon dozu 50 mg/saat tir. Önerilen tedavi süresi 2 saattir.

Yoğun Bakımda Koagülasyon 42 Komplikasyonlar: Major komplikasyon kanamadır. Vasküler erişim yolları, serebral, retroperitoneal, gasrtrointestinal bölgeler kanama için riskli bölgelerdir. Kanama riski varsa trombolitik tedaviden kaçınılmalıdır. Tedavisinde TDP, kriyopresipitat, trombosit süspansiyonları ve antifibrinolitik tedavi kullanılabilir. Kontrendikasyonlar: Son iki ay içinde geçirilmiş serebrovasküler olay İntrakraniyal kanama İntrakraniyal cerrahi girişim Aktif intrakraniyal hastalık (anevrizma, AV malformasyon, malignite) Son altı ay içinde geçirilmiş major kanama Kontrol altına alınmamış hipertansiyon (SAB>200 mmhg, DAB>110 mmhg) Kanama diyatezi Son 10 gün içinde geçirilmiş major cerrahi girişim Yakın zamanda geçirilmiş travma Kardiyopulmoner resusitasyon İnfektif endokardit Gebelik Hemorajik retinopati, perikardit, Anevrizma 75 yaşın üzerinde olma Diğer tedavi yöntemleri Vena Cava İnferiora Filtre yerleştirilmesi Cerrahi tedavi ve embolektomi Profilaktik antikuagülan tedavi oral antikuagülan veya düşük molekül ağırlıklı heparinlerle yapılmaktadır. Yeni Antikoagülan İlaçlar Pıhtılaşma başlama inhibitörleri: Trombus oluşumu TF ün kana salınmasıyla başlamasından dolayı potent koagülasyon inhibitörü ilaçlar TF-FVII kompleksini hedef olarak seçmiştir. Ayrıca şimdilerde TF ya da TF-VII inihibisyonu sağlayan bir çok ilaç araştırma altındadır. Rekombinant TFPI, rekombinan nematod antikoagülan peptid (rnapc2) ve aktif bölge bloke edici faktör VIIa (FVIIIai) gibi ilaçlar en ileri gelişim evrelerindedirler. Oral olarak aktif faktör VIIa inhibitörleri keşfin henüz erken aşamasındadırlar. Varolan antikoagülanlara ait kullanım sınırlamaları pıhtılaşmanın özel adımlarını hedef alan yeni ilaçların gelişimine yol açmıştır. Bu yeni ajanların bir çoğu oral olarak verilebilmekte, tahmin edilebilir bir doz cevap eğrisine sahip ve izlem gerektirmeyen ilaçlardır. Genellikle trombogenezi inhibe antikoagülan strateji şunlara odaklanmıştır: 1- FVII/TF kompleksini inhibe ederek koagülasyonu baskılamak, 2- koagülasyonun artışını azaltarak trombin oluşumunu engellemek 3- trombini inhibe etmek (23). TFPI Hayvanlardaki başlangıç çalışmaları TFPI nün sepsis modellerinde koagülopatiyi engellediği ve hayatta kalmayı sağladığı gösterilmiştir (24,25). TFPI nün bir rekombinan formu olan Tifacogin bu endikasyon için insanlarda denenmiştir. Faz II çalışmasının sonuçları ümit verici (26), ve TFPI şiddetli sepsiste plaseboyla benzer olduğu bildirilmektedir (27). rnapc2 Ancylostoma caninum adlı nematod çengelli kurdundan elde edilen 85 aminoasitli antikoagülan bir proteindir. Bu protein hem FX hem de FXa nın nonkatalitik bölgesine bağlanır. Bunun yanısıra FVIIa/TF kompleksi içindeki FVIIa yı inhibe eder (28). Fonksiyonel olarak rnapc2 TFPI ya oldukça benzer. rnapc2 Xa gibi FX a bağlandığı için, yarılanma ömrü subkutanöz verildikleri zaman neredeyse 50 saate kadar uzadığından günaşırı verilebilmektedir. Faktör VIIai FVIIa nın inaktive edilmiş bir formu (FVIIai) FVIIa ile TF bağlanması için yarışır ve TF bağımlı FIX ve X aktivasyonlarını inhibe etmiş olur. Pre-klinik çalışmalarda FVIIai infüzyonunun suni yüzeylerde veya hasarlı damarlarda trombus formasyonunu engellediği gösterilmiştir (29), ancak hayal kırıcı sonuçlarından dolayı daha ileri çalışmalar sürdürülmemiştir. Koagülasyon Artma İnhibitörleri: FIXa ya da Xa, ya da ilgili kofaktörleri, FVIIIa ya da FVa yı bloke eden ilaçlar koagülasyon birikimini inhibe ederler. Bu ilaçlar bu etkileri ile trombin oluşumunu engellerler Faktör IXa inhibitörleri: FIXa koagülasyonun büyütülmesi için esas öneme sahiptir. FIXa aktivitesini bloke eden ajanlar FIXa ile yarışan aktif bölgesi bloke edilmiş FIXa (FIXai) yi içerir. FIXai pıhtı oluşumunu invitro inhibe eder ve hasar kaynaklı koroner arter trombozunu baskıladığı gösterilmiştir (30). Ayrıca FIX/IXa ya karşı Monoklonal antikorlar FIXa aktivitesini engellemek için kullanılmışlardır (31-33) Faktör Xa inhibitörleri: Yeni FXa inhibitörleri FXa yı direkt veya indirekt inhibe ederler. Indirekt FXa inhibitörleri antitrombin ile FXa inhibisyonunu katalizler. Direkt FXa inhibitörleri direkt olarak FXa nın aktif sitesine bağlanırlar ve onun substratlarla etkileşimine engel olurlar. Heparin/antitrombin kompleksinin tersine, direkt FXa inhibitörleri sadrece serbest FXA yı inhibe etmez, aynı zamanda protrombinaz kompleksi içindeki trombositlere bağlancak olan FXa yı da inaktive eder (34,35) Bu özellik bu ajanların indirekt ajanlara üstün olmalarını sağlar. Yeni indirekt FXa inhibitörü ajanlar heparin zincirinin pentasakkarit sentetik analogları fondaparinux ve idraparinux tur. İndirekt faktör Xa inhibitörleri: Fondaparinux ve idraparinux onları düşük moleküler ağırlıklı heparinden ayıran birkaç özelliğe sahiptirler. Çünkü bu ajanlar antitrombinin trombine köprüsü için çok kısadırlar. Bunlar antitrombin tarafından FXa inaktivasyonunu artırılar, bu şekilde trombin oluşumunu bloke ederler ancak trombin inhibisyonu etkileri yoktur. Antitrombinden başka plazma proteinlerine bağlanmazlar. Bunun sonucunda dozları ve etkileri önceden tahmin edilebilir. Her iki ilaç da subkutanöz olarak kullanılır. Fondaparinux doz bağımsız 15-20 saatlik bir yarılanma ömrü taşır ve günde bir kez verilebilir.

43 Ganidağlı ve ark. Direkt faktör Xa inhibitörleri: Natürel direkt FXa inhibitörleri Kaba antikoagülan peptid (TAP) ve antistatin dir. Ajanların arteryel trombozu engellediği gösterilmiştir. DX-9065a Bu ajan FXa nın aktif bölgesine reversibl olarak bağlanan düşük moleküler ağırlıklı non-peptidik bir yapıdadır. Antitromboıtik etkileri için yüksek dozlarda kullanılmalıdır. Razaksaban ve apiksaban: Razaxaban oral olarak aktif olan ve FXa ya yüksek affiniteli günde iki kez verilebilen aminobenzisoksazol yapıda bir ajandır. Diz artroplastilerinde Faz II çalışması olarak ilk olarak antitrombotik etkiler araştırılmış enoxaparin ile karşılaştırılmıştır. Razaxaban profilakside daha etkin bulunmuştur (23). BAY 59 7939 BAY 59 7939 iyi tolere edilen oral alınabilen küçük moleküllü direkt faktör Xa inhibitörüdür Kanama oranlarını artırmadan rat ve tavşan modellerinde etkili bir biçimde trombus oluşumunu engellediği gösterilmiştir (36). LY-517717 Güvenli ve etkili diğer bir oral FXa inhibitörüdür. Enoksaparinle Total diz artroplastilerinde yapılan karşılaştırmalı bir çalışmada enokaparinden daha az etkin olmadığı kanıtlanmıştır. YM 150 Oral aktif bir FXa inhibitörü olup yakınlarda elektif kalça replasmanı operasyonlarında venöz tromboz yönünden kanama oluşturmadan etkinlik sağladığı gösterilmiştir. DU-176b Faz II çalışmalrı için test edilen diğer bir oral olarak aktif, küçük bir molekül olan direkt FXa inhibitörüdür. Protein C yolağı Modülatörleri: FVIIIa ve FVa intrensek yolak için anahtar rolde olup her iki kofaktör Protein C tarafından inaktive olurlar (Protein S ile birlikte). Tedavi stratejisi proetin C yi artırmak için Protein C verilmesi, Aktive protein C verilmesi ya da eriyebilir TM verilmesidir. Protein C ve Active Protein C: Hem plazmadan elde edilen hem de rekombinan formları bulunmaktadır. Soluble thrombomodulin: Eriyebilir TM ekstraselüler baskın TM nin rekombinant analogudur (37) ve membran bağlı TM gibi trombine bağlanır ve onu pro-koagülan bir enzimden potent bir Protein C aktivetörü haline çevirir. Rekombinant eriyebilir TM subkutanöz enjeksiyondan sonra 2-3 saatlik bir yarılanma ömrüne sahiptir. Bir çok çalışmada etkili antitrombotik etkisi olduğu bildirilmiştir. W215A/E217A Her ne kadar düşük doz trombin Protein C aktivasyonunu artırsa da trombinin pro-koagülan durumu bu yaklaşımı sınırlamaktadır.. Protein C ye doğru artmış ilişkilerinden dolayı rekombinant trombin analogları potansiyel olarak yüksek bir alternatif sunar. (38,39). W215A/E271A protein C selektif, insan trombininin babun modelinde güvenli ve etkin bir ajan olduğu gösterilmiştir. Trombin inhibitörleri: Koagülasyon ve hemostazın merkezinde olduğundan trombin yeni antikoagülanlar için iyi bir hedeftir. Thrombin inhibitörleri fibrin formasyonunu, thrombin aracılı FV, FVIII and FXI feedback aktivasyonlarını ve trombin kaynaklı trombosit agregasyonunu ve ayrıca pro-koagülan etkileri de inhibe ederler. Ximelagatran İlk oral direkt trombin inhibitörüdür.bu ajan oral olarak emilemeyen ancak subkutan verilebilen aktif bölge etkili trombin inhibitörü olan malegatranın ön ilacıdır. Yüksek riskli ortopedi hastalarında tromboprofilaksi için. (40,41),venöz tromboembolizm (42) için oldukça etkilidir. Dabigatran etexilate Dabigatran etexilate (BIBR 1048) diğer bir oral etkili trombin inhibitörü olup (43). Yarılanma ömrü tek doz için yaklaşık 8 saat kadardır. Bu günlerde ortopedik hastalarda ve atriyal fibrilasyonlu hastalarda inme riskinin azaltılması için FazIII çalışmaları devam etmektedir. Kaynaklar 1 Roberts HR, Monroe MM, Escobar MA. Current Concepts of Hemostasis. Anesthesiology 2004;100:772-30. 2 Ramazanoglu A. XVIII. Turk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kongresi Koagulasyon ve Monitorizasyonu, 2004: 17. 3 Tughan U. XVIII. Turk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kongresi Travmada inflamasyon ve Koagülasyon, 2004: 216-9. 4 Parr MJ, Alabdi T. Damage control surgery and intensive care. Injury 2004;35:713-22. 5 Esmon CT. Role of coagulation inhibitors in inflammation. Thromb Haemost 2001;86:51-6. 6 Gullo A, Iscra F, Di Capua G et al. Sepsis and organ dysfunction: an ongoing challenge. Minerva Anestesiol 2005;71:671-99. 7 Baudo F, de Cataldo F. [Antithrombin III concentrates in the treatmetn of sepsis and septic shock: indictions, limits and future prospects]. Minerva Anestesiol 2000;66:3-23. 8 Opal SM, Palardy JE, Parejo NA, Creasey AA. The activity of tissue factor pathway inhibitor in experimental models of superantigen-induced shock and polymicrobial intra-abdominal sepsis. Crit Care Med 2001;29:13-7. 9 Harada N, Okajima K, Kushimoto S et al. Antithrombin reduces ischemia/reperfusion injury of rat liver by increasing the hepatic level of prostacyclin. Blood 1999;93:157-64. 10 Totzke G, Schobersberger W, Schloesser M et al. Effects of antithrombin III on tumor necrosis factoralpha and interleukin-1beta synthesis in vascular smooth muscle cells. J Interferon Cytokine Res 2001;21:1063-9. 11 White B, Schmidt M, Murphy C et al. Activated protein C inhibits lipopolysaccharide-induced nuclear translocation of nuclear factor kappab (NF-kappaB) and tumour necrosis factor alpha (TNF-alpha) production in the THP-1 monocytic cell line. Br J Haematol 2000;110:130-4. 12 Philippe J, Offner F, Declerck PJ et al. Fibrinolysis and coagulation in patients with infectious disease and sepsis. Thromb Haemost 1991;65:291-5.

Yoğun Bakımda Koagülasyon 44 13 Gando S, Nakanishi Y, Kameue T, Nanzaki S. Soluble thrombomodulin increases in patients with disseminated intravascular coagulation and in those with multiple organ dysfunction syndrome after trauma: role of neutrophil elastase. J Trauma 1995;39:660-4. 14 Lorente JA, Garcia-Frade LJ, Landin L et al. Time course of hemostatic abnormalities in sepsis and its relation to outcome. Chest 1993;103:1536-42. 15 Kahveci F. XXXVII. Türk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kongresi Ağır Sepsis ve Septik Şokta tedavi, 2003: 187-90. 16 Winning J, Claus RA, Huse K, Bauer M. Molecular biology on the ICU. From understanding to treating sepsis. Minerva Anestesiol 2006;72:255-67. 17 Messori A, Vacca F, Vaiani M, Trippoli S. Antithrombin III in patients admitted to intensive care units: a multicenter observational study. Crit Care 2002;6:447-51. 18 Hoffmann JN, Wiedermann CJ, Juers M et al. Benefit/risk profile of high-dose antithrombin in patients with severe sepsis treated with and without concomitant heparin. Thromb Haemost 2006;95:850-6. 19 Wiedermann CJ, Hoffmann JN, Juers M et al. Highdose antithrombin III in the treatment of severe sepsis in patients with a high risk of death: efficacy and safety. Crit Care Med 2006;34:285-92. 20 Selim MA, John WK. Thrombolitic therapy of pulmonary embolism. Chest 1999;115:34-53. 21 Oral M. XXXIX. Türk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kongresi Ven Tromboembolisi ve Pumoner Tromboemboli, 2005: 22-7. 22 Oral M. XII. Ulusal Yoğun Bakım Kongresi Pulmoner Tromboembolinin önlenmesi ve tedavi yaklaşımı, 2004. 23 Bates SM, Weitz JI. The status of new anticoagulants. Br J Haematol 2006;134:3-19. 24 Creasey AA, Chang AC, Feigen L et al. Tissue factor pathway inhibitor reduces mortality from Escherichia coli septic shock. J Clin Invest 1993;91:2850-60. 25 Elsayed YA, Nakagawa K, Kamikubo YI et al. Effects of recombinant human tissue factor pathway inhibitor on thrombus formation and its in vivo distribution in a rat DIC model. Am J Clin Pathol 1996;106:574-83. 26 Abraham E, Reinhart K, Svoboda P et al. Assessment of the safety of recombinant tissue factor pathway inhibitor in patients with severe sepsis: a multicenter, randomized, placebo-controlled, single-blind, dose escalation study. Crit Care Med 2001;29:2081-9. 27 Abraham E, Reinhart K, Opal S et al. Efficacy and safety of tifacogin (recombinant tissue factor pathway inhibitor) in severe sepsis: a randomized controlled trial. Jama 2003;290:238-47. 28 Stassens P, Bergum PW, Gansemans Y et al. Anticoagulant repertoire of the hookworm Ancylostoma caninum. Proc Natl Acad Sci U S A 1996;93:2149-54. 29 Golino P, Ragni M, Cirillo P et al. Antithrombotic effects of recombinant human, active site-blocked factor VIIa in a rabbit model of recurrent arterial thrombosis. Circ Res 1998;82:39-46. 30 Benedict CR, Ryan J, Wolitzky B et al. Active siteblocked factor IXa prevents intravascular thrombus formation in the coronary vasculature without inhibiting extravascular coagulation in a canine thrombosis model. J Clin Invest 1991;88:1760-5. 31 Bajaj SP, Rapaport SI, Maki SL. A monoclonal antibody to factor IX that inhibits the factor VIII:Ca potentiation of factor X activation. J Biol Chem 1985;260:11574-80. 32 Feuerstein GZ, Toomey JR, Valocik R et al. An inhibitory anti-factor IX antibody effectively reduces thrombus formation in a rat model of venous thrombosis. Thromb Haemost 1999;82:1443-5. 33 Feuerstein GZ, Patel A, Toomey JR et al. Antithrombotic efficacy of a novel murine antihuman factor IX antibody in rats. Arterioscler Thromb Vasc Biol 1999;19:2554-62. 34 Eisenberg PR, Siegel JE, Abendschein DR, Miletich JP. Importance of factor Xa in determining the procoagulant activity of whole-blood clots. J Clin Invest 1993;91:1877-83. 35 Brufatto N, Nesheim ME. The use of prothrombin(s525c) labeled with fluorescein to directly study the inhibition of prothrombinase by antithrombin during prothrombin activation. J Biol Chem 2001;276:17663-71. 36 Kubitza D, Becka M, Wensing G et al. Safety, pharmacodynamics, and pharmacokinetics of BAY 59-7939--an oral, direct Factor Xa inhibitor--after multiple dosing in healthy male subjects. Eur J Clin Pharmacol 2005;61:873-80. 37 Parkinson JF, Grinnell BW, Moore RE et al. Stable expression of a secretable deletion mutant of recombinant human thrombomodulin in mammalian cells. J Biol Chem 1990;265:12602-10. 38 Wu QY, Sheehan JP, Tsiang M et al. Single amino acid substitutions dissociate fibrinogen-clotting and thrombomodulin-binding activities of human thrombin. Proc Natl Acad Sci U S A 1991;88:6775-9. 39 Tsiang M, Paborsky LR, Li WX et al. Protein engineering thrombin for optimal specificity and potency of anticoagulant activity in vivo. Biochemistry 1996;35:16449-57. 40 Heit JA, Colwell CW, Francis CW et al. Comparison of the oral direct thrombin inhibitor ximelagatran with enoxaparin as prophylaxis against venous thromboembolism after total knee replacement: a phase 2 dose-finding study. Arch Intern Med 2001;161:2215-21. 41 Francis CW, Berkowitz SD, Comp PC et al. Comparison of ximelagatran with warfarin for the prevention of venous thromboembolism after total knee replacement. N Engl J Med 2003;349:1703-12. 42 Eriksson H, Wahlander K, Gustafsson D et al. A randomized, controlled, dose-guiding study of the oral direct thrombin inhibitor ximelagatran compared with standard therapy for the treatment of acute deep vein thrombosis: THRIVE I. J Thromb Haemost 2003;1:41-7. 43 Gustafsson D. Oral direct thrombin inhibitors in clinical development. J Intern Med 2003;254:322-34.