AYDINLANMA ÇAĞINDA KAMUSAL ALAN VE HETEROTOPİK MEKAN İNCELEMESİ: PALAIS ROYAL ve MASON LOCALARI



Benzer belgeler
Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri

AŞKIN BULMACA BAROK KENT

İ Ç İ N D E K İ L E R

Kadir CANATAN, Beden Sosyolojisi, Açılım Yayınları, 2011, 720 s. İstanbul.

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017)

Sosyoloji. Konular ve Sorunlar

Uygarlık Tarihi (HIST 201) Ders Detayları

Editörler Prof.Dr. Mimar Türkkahraman & Yrd.Doç.Dr.Esra Köten SİYASET SOSYOLOJİSİ

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS Ön Koşul Dersler

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

KAMU YÖNETİMİ PROGRAMI

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Dersin Adı D. Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS003 IV Ön Koşul Dersler

Dr. A. Tarık GÜMÜŞ Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı. Sosyal Devlet Anlayışının Gelişimi ve Dönüşümü

bilgilerle feminizm hakkında kesin yargılara varıp, yanlış fikirler üretmişlerdir. Feminizm ya da

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

MEKANIN SOSYOLOJİSİ. Derse kabul koşulları. (Ön Koşul, Bağlantı Koşul)

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4

Prof. Dr. OKTAY UYGUN Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi DEMOKRASİ. Tarihsel, Siyasal ve Felsefi Boyutlar

Bulanık Kümeler ve Sistemler. Prof. Dr. Nihal ERGİNEL

SOSYAL BİLGİLER 7 ESKİ VE YENİ MÜFREDAT KARŞILAŞTIRMASI (ÜNİTE YERLERİ DEĞİŞTİRİLMEDEN)

GMO 1. KADIN ÇALIŞTAYI

İlkçağ Anadolu Uygarlıklarında Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapı Bağlamında Kütüphane/Arşiv Kurumu

EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ TEMEL KAVRAMLAR. Doç. Dr. Adnan BOYACI

SOSYAL TABAKALAŞMA SOSYAL TABAKALAŞMA Taylan DÖRTYOL Akdeniz Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Pazarlama Bölümü

(CAL 2301 SOSYAL DÜŞÜNCELER TARIHI) 1. Hafta: Antik Yunan da Toplumsallık Düşüncesi

SİYASET NEDİR? Araştırma Soruları

Temel Kavramlar Bilgi :

SİYASİ DÜŞÜNCELER TARİHİ (TAR222U)

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır.

YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MEDYA ÇALIŞMALARI DOKTORA PROGRAMI

Uygarlık Tarihi (HIST 201) Ders Detayları

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS

Son 5 Yılda Türkiye Medyasında İnsan Hakları ve Nefret Söylemi. Şubat 2015

Editörler Prof. Dr. Mustafa Talas / Yrd. Doç. Dr. Emin Yiğit. Kent Sosyolojisi

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

Üretimde iş bölümünün ortaya çıkması, üretilen ürün miktarının artmasına neden olmuştur.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)

İKTİSADÎ DÜŞÜNCENİN EVRİMİ (Başlangıcından Neoklasiklere) (İktisada Giriş I dersi için yardımcı kısa notlar)

TOPLUMSAL TABAKALAŞMA ve HAREKETLİLİK

TÜRKİYE NİN TOPLUMSAL YAPISI

Türk-Alman Üniversitesi. Hukuk Fakültesi. Ders Bilgi Formu

Uygarlık Tarihi (HIST 201) Ders Detayları

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

CP PT-COMENIUS-C21

ZANAATLA TEKNOLOJİ ARASINDA TIP MESLEĞİ: TEKNO-FETİŞİZM VE İNSANSIZLAŞMIŞ SAĞALTIM

11/26/2010 BİLİM TARİHİ. Giriş. Giriş. Giriş. Giriş. Bilim Tarihi Dersinin Bileşenleri. Bilim nedir? Ve Bilim tarihini öğrenmek neden önemlidir?

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

Eğitimin Toplumsal Temelleri. Yrd. Doç. Dr. Adnan BOYACI

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı

TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

HER TÜRLÜ MEKANIN YIKILIŞINI İŞİTİYORUM,PARÇALANAN CAMI VE ÇÖKEN

MEDYADA ETNİK TEMSİL ÖRNEĞİ

ENGELLİLERE YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

Karl Heinrich MARX Doç. Dr. Yasemin Esen

1.Tarih Felsefesi Nedir? 2.Antikçağ Yunan Dünyasında Tarih Anlayışı. 3.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-I: Hıristiyan Ortaçağı ve Augustinus

KAMU YÖNETİMİ PROGRAMI

Siyaset Sosyolojisi Araştırma Konusu Nedir Siyaset Nedir Siyasi Olan Devlet Nedir Devlet türleri Devletsiz siyaset olur mu

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

ÜNİTE:1. Sanayi Sonrası Toplum: Daniel Bell ÜNİTE:2. Alain Touraine: Modernlik ve Demokrasi ÜNİTE:3. Postmodern Sosyal Teori ÜNİTE:4

Editörler Prof.Dr. Ahmet Onay / Prof.Dr. Nazmi Avcı DİN SOSYOLOJİSİ

SADETTİN ÖKTEN İÇİMDE AVM VAR!

SİYASET NEDİR? İnsan yaratılışı gereği sosyal bir varlıktır. İnsanlar eşit yaratılmamışlardır. SİYASET NEDİR?

YÖNETİMDE SİSTEM YAKLAŞIMI

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

FEMİNİST PERSPEKTİFTEN KÜRT KADIN KİMLİĞİNİ ÜZERİNE NİTELİKSEL BİR ARAŞTIRMA

SANAT EĞİTİMİ ÜZERİNE. Doç. Dr. Mutlu ERBAY

1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar. 2.Sanat ve Teknoloji. 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili. 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

Hegel, Tüze Felsefesi, 1821 HAK KAVRAMI Giriş

EĞİTİMİN TOPLUMSAL(SOSYAL) TEMELLERİ. 5. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

Sanat, Mimarlık ve Etik (ICM 373) Ders Detayları

İktisat Tarihi II. 1. Hafta

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

İktisat Tarihi II

DEVLET TEŞKİLATINA TEORİK YAKLAŞIMLAR PROF. DR. TURGUT GÖKSU VE PROF. DR. HASAN HÜSEYIN ÇEVIK

1.Kameranın Toplumsal Tarihi. 2.Film ve Video Kameraları. 3.Video Sinyalinin Yapılandırılması. 4.Objektif. 5.Kamera Kulanım Özellikleri. 6.

Kodu: KLK202 Adı: Klavye Kullanımı II Teorik + Uygulama: 2+ 2 AKTS: 3

Edebi metin, dilin estetik amaçla kullanıldığı metindir. Bir Metnin Edebi Oluşunu Şu Şekilde özetleyebiliriz:

TÜRKİYE DE VE DÜNYADA İNSAN HAKLARI HABERCİLİĞİNİN OLANAĞI

İYİ VE KÖTÜ NÜN KÖKENLERİ

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

KAMU DİPLOMASİSİNDE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ VE MEDYANIN ROLÜ

1.Ünite: SOSYOLOJİYE GİRİŞ A) Sosyolojinin Özellikleri ve Diğer Bilimlerle İlişkisi

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

Ders Planı - AKTS Kredileri: 2. Yarıyıl Ders Planı Kodu Ders Z/S T+U Saat Kredi AKTS K / KÇS.604 Kent Kuramları Zorunlu

ÜNİTE:1. Anayasa Kavramı, Anayasacılık Akımı ve Anayasa Çeşitleri ÜNİTE:2. Türkiye de Anayasa Gelişmelerine Genel Bakış ÜNİTE:3

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

Transkript:

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ VE SİYASET BİLİMİ (SİYASET BİLİMİ) ANABİLİM DALI AYDINLANMA ÇAĞINDA KAMUSAL ALAN VE HETEROTOPİK MEKAN İNCELEMESİ: PALAIS ROYAL ve MASON LOCALARI Yüksek Lisans Tezi Reşide Adal Ankara 2004

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ VE SİYASET BİLİMİ (SİYASET BİLİMİ) ANABİLİM DALI AYDINLANMA ÇAĞINDA KAMUSAL ALAN VE HETEROTOPİK MEKAN İNCELEMESİ: PALAIS ROYAL ve MASON LOCALARI Yüksek Lisans Tezi Reşide Adal Tez Danışmanı : Filiz Çulha Zabcı Ankara 2004 ii

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ VE SİYASET BİLİMİ (SİYASET BİLİMİ) ANABİLİM DALI AYDINLANMA ÇAĞINDA KAMUSAL ALAN VE HETEROTOPİK MEKAN İNCELEMESİ: PALAIS ROYAL ve MASON LOCALARI Yüksek Lisans Tezi Tez Danışmanı : Filiz Çulha Zabcı Tez Jürisi Üyeleri Adı ve Soyadı İmzası Doç.Dr. Arif Güven Sargın Yrd.Doç.Dr. Zeliha Etöz Yrd.Doç.Dr. Filiz Çulha Zabcı Tez Sınavı Tarihi : 30 Eylül 2004 iii

İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER... iv GİRİŞ... 1 I. KAMUSAL ALAN VE HETEROTOPYA... 10 A. AYDINLANAN KAMU VE KAMUYU KAP(AT)ANLAR... 10 B. ÖTEKİLEŞTİRİLEN İNSAN VE İNSANI KAP(AT)AN HETEROTOPYALAR... 20 1. Heterotopya...20 2. Foucault, Kapatılma ve Heterotopya...36 II. PALAIS ROYAL... 50 A. AYDINLANMIŞ PARİS TABLOSU... 50 1. Paris in Topografik Yapısı...50 a. Fauburg Saint-Marcel... 54 b. Bicetre... 54 c. Vivien Sokağı... 54 d. Saint-Germain-En-Laye... 55 2. Paris'in Toplumsal Yapısı...55 a. Soyluluk... 56 b. Burjuvalar... 57 c. Kapitalistler... 58 d. Küçük Burjuvalar... 59 e. Sanatçılar (Artistler)... 59 f. Öteki Sınıflar... 60 3. Paris te Gündelik Yaşam...62 a. Haller... 62 b. Tekel... 63 c. İkinci El Parekendecilik... 63 d. Küçük Dükkanlar... 63 e. Alıp Götürmeler... 64 f. Çocuklar... 64 g. Hastane - Düşkünlerevi... 65 iv

B. MEKANIN TARİHİ... 66 1. IV. Henri Dönemi Paris, Şehircilik ve Place Royal...66 a. Place Royal in İlk Dizaynı: 1605... 68 b. Place Royal in İkinci Dizaynı : 1607... 80 2. Temsilin İkizlenmesi Olarak Palais Royal...94 a. Devrimden Önce Palais Royal... 95 b. Devrimden Sonra Palais Royal... 102 C. KAMUSAL VE HETEROTOPİK MEKAN OLARAK PALAIS ROYAL... 105 1. Renkler...106 2. Meydan ve Bahçe...108 3. Pasajlar ve Galeriler...112 4. Kafeler ve Kulüpler...119 5. Eğlence...125 6. Tiyatro...127 III. MASON LOCALARI... 133 A. TARİH İÇİNDE MASONLUK... 134 1. Eski Kaynaklar...136 2. Operatif Masonluk...137 3. Spekülatif Masonluk...146 4. Yüksek Derecelerin Oluşumu...150 İngiliz Masonluğu... 150 Fransız Masonluğu... 152 5. Yasalar...157 a. Tarihsel Bölüm... 157 b. Yükümlülükler... 158 B. MEKANSAL DÜZEN VE RİTÜELLER... 177 1. Mekansal Düzen ve Semboller...177 2. Masonların Törenleri ve Diğer Özellikleri...185 C. LOCALAR VE KADIN... 187 D. AYDINLANMA ÇAĞINDA KAMUSAL VE HETEROTOPİK MEKAN OLARAK LOCALAR... 192 1. Sırrın İkili Doğasının Sosyolojisi ve Kamusalla İlişkisi...192 v

2. Kamusal ve Heterotopik Mekan Olarak Localar...208 SONUÇ... 219 KAYNAKÇA... 228 ÖZET... 236 vi

GİRİŞ Hem eskiyi hem yeniyi reddeden, ikisine de ait olmayan, boşlukta duran bir ulus olduk diye başlayan köşe yazılarının yazıldığı, garip bir şekilde yine ne doğuya ne batıya ait olamadan arafta kalmış krizler içindeki bir ülkenin insanı olmak... Kapitalizmin siyasal, ekonomik ve sosyal ilişkiler ağı içinde işleyen iktidarın hakikat oyunlarının en gözde oyuncusu öznenin veya sunulan çeşitli kimlikler içindeki modern insanın serüveninde, mutlu sonu merak etmek... Kendisiyle ve ötekiyle barışık, herkes için daha iyi ve kaliteli bir yaşam peşinde özgürlüğü aramak ve içinde yaşanılan beden ve ruh dahil ayrımcı tüm mekanların sınırlarını belirsizleştirmek için önce araları, sonları, sınırları ve eşikleri belirlemek gerekir. Bunlar ise tarafından dışlandıkları bütün ve dışladıkları kendi ötekileri ile diyalektik bir birliktelikte anlaşılabilirler, lakin, yine bu tür sorgulamaların insanı Michel Foucault nun, zaten sınırda olmak bir mittir, nihayetinde hepimiz toplum içindeyiz 1 sözü unutulmadan. Tarih boyunca kendi, hakikat ve iyi bir yaşam peşindeki macerasında insanın ödediği bedel, sürekli kurulan ve yıkılan sosyal ve siyasal inşalar, kültürel ayrışmalar ve parçalanmalar olmuştur. Hayatına, varlık nedenine ve dünyadaki varoluşunun gerekçeleriyle şekillendireceği dünyaya bir anlam katmak ve bu doğrultuda hem kendini hem de dünyayı yeniden üretmek için insanlar bir kırılma noktasından geçmelidir. Bu ister doğum anı, ister sonradan karşılaşılan bir çözülme ve yeniden doğuş olsun. Arendt in siyasalındaki en önemli kırılma noktası olarak doğum... Doğarak insanlar arasına, siyasalın en temel öğesi olan insan çoğulluğuna ait olmak, görünür olmak. Hem kamusallığın hem de insanın doğuşu. Kamusalın izlerini Eski Yunan dan itibaren takip eden Arendt için bütün siyasal hayatın ilk koşulu, doğmak ve insanlar arasına katılarak bir çoğulluğun içinde en mükemmel siyasi etkinliği gerçekleştirmek, yani eylemektir. 2 İnsanların 1 Michel Foucault, İktidarın Gözü, Çev. Ferda Keskin, Ayrıntı Yay., İstanbul, 2003, s.79. 2 Hannah Arendt, İnsanlık Durumu, Çev. Bahadır Sina Şener, İletişim Yay., İstanbul, 1994, s.37.

sonuçlarını önemsemeksizin yapıp etmelerinin karşısında durur eylemek. Çünkü onun için yapıp ettiklerimiz üzerine düşünmek kadar önemli bir şey yoktur ve sonuçlarını düşünmediğimiz yapıp etmeler, yapılanların sonuçlarına katlanarak eylemenin yanında önemsiz kalır. Eyleyerek ve konuşarak kamusal alanda tezahür etmek ve bu tezahür sahasının koşulu olan insani çoğulluk, kamusalın en temel kavramlarıdır. Bu anlamda insanların mucizede bulunma yetisi olarak uyum içinde gerçekleştirilen eylemlerin sanki hiçbiryerden çıkıyormuşcasına gelen güçleri 3 yanısıra beklenilmeyecek sonuçlarına da katlanmak gerekecektir. Sonuçların öngörülemezliği, süreçlerin tersine çevrilemezliği ve faillerin anonimliği ile beraber düşünülmesi gereken eylemlerin, açmazları da beraberinde gelir. Fakat koşullanmış insan zorunluluğa tabi olduğunun bilincine varmazsa özgür de olamaz 4 diyen Arendt, bir anlamda iktidarın olduğu yerde direniş de vardır diyen Foucault yu önceleyecek ve güzel bir hayat umudunu terketmeyecektir. Eylemin getirdiği açmazlardan ilki eylemlerin sonuçları üzerindeki denetimin kaybedilmesidir. Bir anda harekete geçen eylemin ve inisiyatifin kamusal alana ve siyaset arenasına çıktığında öngörülemez sonuçlara doğru evrilmesi yine başka eylemlerle durdurulabilir veya yönlendirilebilir. Rusya da gerçekleşen devrim ve işçi sınıfı kamusallığının geçirdiği deneyimler, 1980 sonrası politikaların gösterdiği siyasi gelişmeler, bu tür öngörülemezlik açmazları ve kontrol edilemeyen eylemlerin sonuçlarından bahseden, Arendt i haklı çıkartırken, sivil toplum ve daha demokratik kamusal alan tartışmalarına ivme kazandırmıştır. Hâlâ bir takım dışlamalarla işleyen ve zaten başından beri mekanizmalarını ve kendini bunun üzerine tesis etmiş bir kamusal alan ve sivil toplum anlayışıyla sınırlandırılıyoruz. Bu yüzden arada kalanların, eşiklerin, dışarıda bırakılanların kamusala yeniden iadesi için yapılanlar adeta bir ütopyanın peşinde koşmak ya da yeni muhafazakarlık olarak nitelendiriliyor. Öte yandan ise çoğulcu, postmodern teorilerle telafi edilmeye çalışılan gedikler bir yandan dolduruluyor derken, diğer yandan da bilinçli yeni gedikler açılmaya devam ediyor. 3 a.g.e., s.22. 4 a.g.e., s.186. 2

Zaten çeşitli kılıklara girerek kendini tek bir tanıma vermeyen, normatif ideal olarak değerlendirilebilecek kamusal alan kavramı, şimdilerde de kadın, türban ve din ekseninde Türkiye nin önemli siyaset tartışmalarına konu olmakta. Daha demokratik ve daha geniş kapsamlı bir kamusal alan umutlarının içinde bulunabileceği gerçek bir mekan tarifi için, bir tür arkeolojik çabayla, şu anda yaşadığımız çağı şekillendiren kamusal alanın nüvelerini taşıyan köklerine inmek ve oluşum sürecinde yanıbaşında duran ama es geçilmiş gerçek öteki mekanlar üzerinden kamusalı düşünmek, gelecek için umut verici olabilir. Bunun için geçmişe yapılacak yolculuk haritası, Aydınlanma Çağı nı işaret etmektedir. Aydınlanma projesiyle kendini tarih aynasında yeniden ve artık bambaşka bir surat olarak gören insan, diğerlerinden tamamen farklı bir kırılma noktasında kendiyle, geçmişi ve geleceğiyle yüzleşmiş ve o an yaptıkları üzerine düşünmeye, şimdisini değerlendirmeye başlamıştır. İnsanın kendiyle bu yüzleşmesini, Foucault nun ifade ettiği gibi Aydınlanma Çağı nı ve sunduklarını kabul etmek ya da reddetmek yol ayrımındaki bir ya da şantajı şeklinde değerlendirip sınırlandırmamak gerekir. Çünkü Aydınlanmanın kendisi yapmak, yıkmak ve yeniden inşa etmenin tekrarları ve kesintileriyle şekillenen bir coşku, sürekli bir değişim potansiyeli ve aklın kendimizin bir ontolojisini yaparak güncelliğimiz ve şimdiki zaman üzerine düşünmesi deneyimidir. Bu noktada ise Aydınlanma insanının siyasal, ekonomik ve toplumsal olanla arasındaki ilişkileri anlamak için hikaye edilmiş tarih in izini sürmek değil tarihsel olanın arkeolojisini yapmak ve özellikle modernitenin kurgusunu çözümlemek ihtiyacı hasıl olur. Dolayısıyla bu çözümleme grafiğinin eğrisi Eskinin aşınıp yitmeye, yeni olanınsa kemikleşemeden değişip dönüşmeye başladığı 5 zamanlardan 5 Üretimin sürekli altüst oluşu, bütün toplumsal koşullardaki kesintisiz sarsıntı, sonu gelmez belirsizlik ve hareketlilik, burjuva çağını bütün diğerlerinden ayırdeder. Bütün yerleşik, donmuş ilişkiler, yaratmış oldukları eski ve saygıdeğer önyargıları, inançlarıyla birlikte, süpürülüp gider, yeni şekillenen bütün ilişkiler, katılaşıp kemikleşmeye zaman bulamadan eskirler. Bütün katılar eriyip hava olur, kutsal bilinen her şey kirlenip sefilleşir ve sonunda insanoğlu aklını başına devşirerek hayatın gerçek koşullarıyla ve kendi türünden olanlarla ilişkileriyle yüz yüze gelmek zorunda kalır., Karl Marx ve Friedrich Engels, Komünist 3

geçip, güç, gelişme ve yenilenmenin yanısıra parçalanma, sürekli bir devinim ve mücadelenin getirdiği belirsizlik ve çelişkilere gebe bir süreci keserek varolan sosyal düzene alternatif mekansal ve sosyal pratikleri hedefler. İncelemenin mekanı, geniş bir tanımlamayla başat güç kapitalizmin ve sınıfı burjuvazinin eski saraylara, geniş topraklara ve bu mekanların soylularına nispet gelişip serpildiği, yeni bir insan ve bireyin resminin çizildiği Aydınlanma Çağı Fransa ve Kıta Avrupa sıdır. Resmedilecek mekanlar, yeni bir kamusal alan ve sivil toplum anlayışının tam da içine doğduğu, salt geometrik anlamıyla değil içinde oluşan tüm sosyal, siyasal ve ekonomik ilişkilerin alanı olarak, kendini bu yeni insana değişim vaadleriyle sunarken bir yandan kendi de bu ilişkiler içinde şekillenen, bir tür geçiş dönemindeki gerçek mekanlardır. Teoriden pratiğe tarihsel bir bakış atarak modernitenin bulanık sularında çökelmiş, politikanın süzgecinden geçmiş, farklı bir kamusallığın oluşma sürecindeki siyasal, tarihi ve sosyolojik dinamiklerin ayırdına varabilme çabasında gerçek eşik mekanlar olarak iki heterotopya örneği Mason Locaları ve Paris kamusalının göbekdeliği mahiyetinde bir yapılar bütünü Palais Royal seçilmiştir. Çalışmanın temel kavramları olan kamusal alan ve alternatif düzenleme alanı olarak heterotopya nın sorunsallaştırmadaki yerinin netleştirilmesi için kimi tarihsel ve kuramsal uğrak noktalarından geçilmelidir. Heterotopyanın metine kazandırılmasındaki güncel ilginin kaynağı için ilk olarak The Badlands of Modernity adlı kitabında alternatif sosyal düzenlemeyi kendine konu edinen Kevin Hetherington dan bahsedilmelidir. Kitabın ana konusu sosyal değişim alanları ve yeni imkanların potansiyeli olarak alternatif sosyal düzenlemelerdir. Sorunsalının belkemiği ise, Foucault un rahatsız edici, ahenksiz farklılıkların birlikteliği ve ötekilik mekanları 6 olarak bir tür alternatif sosyal düzenlemeye açılan heterotopya Manifesto, Çev. Muzaffer Erdost, 4. Baskı, Sol Yayınları, Ankara, 1998, s. 120. 6 Kaynak metinlerde geçen space kavramı sözlük anlamı itibariyle uzay, uzam, aralık, mesafe, süre, zaman, müddet, aralıklı dizmek ve aralıklara bölmektir. Foucalt kavramı kimi yerde uzay, kimi yerde uzam, kimi yerde mekan anlamlarına gelecek şekilde kullanmıştır. 4

kavramıdır. Heterotopyayı tanımlarken ilgili mekan tasarımları yardıma çağrılır. Hetherington ın kuramsal çerçevesinde Louis Marin in aslında istenmeyen bir durum olmasına rağmen alternatif düzenleme için umut verici ütopya kavramsallaştırması ve Bruno Latour un geçişlerin zorunlu uğrak noktaları fikri, heterotopyanın alternatif bir sosyal düzenleme sıfatı kazanmasına yardımcı olmuşlardır. Diğer yandan heterotopya Lefebvre in temsili mekanlarından, marjinden, paradoks mekanlardan, sınırda olmaktan, sınırlarda dolaşıp onu aşmalardan veya sadece direnişten farklı bir çerçevede ele alınmalıdır. Lefebvre in direniş mekanları olarak bahsettiği temsili mekanları, herhangi bir düzenleme karşısına koyması ve onun için bu mekanların sadece direniş ve özgürleşme yerleri olması tarihsel gerçekliklerden uzaktır ve heterotopya özelliklerinden hiçbirini taşımamaktadır. İktidarın kendi mekanlarını ürettiği düşüncesiyle buna karşı çıkardığı alternatif mekan anlayışı, özgürlük için ve özgürlük içindeki mekanların da bir şekilde düzenlendiği fikrini yadsıyarak yetersiz kalmaktadır. Oysa Foucault nun mekan tarifindeki başlangıç noktası mekanlarda, iktidarın kontrol ve disipline ederek varolmayı sürdürdüğü anlayışıdır. Bu sebeple yeni alternatif düzende de karşı güç ve minör iktidarlar oluşacak, kaçınılmaz olarak belli yeni bir düzenleme alanına girilecektir. Büyük sosyal ve siyasal değişimlerin yaşandığı geçiş dönemlerinde bir tür istasyon görevi gören heterotopyalar alternatif farklılıkların biraraya geldiği heterojen yerleri içine alır ve onları mekansal ve sosyal bir düzenlemeyle kuşatırken kendisi de varolan düzenin karşısında konumlanır. Kısaca yeni olanın eski düzenlemelerden farkı, eskiye karşı oluşturulan yeni bir düzen ve disiplin ilkesiyle kuşatılmasıdır. Çok farklı yorumlara kendini verebilecek heterotopya kavramı, varolan sosyal ve siyasal iktidarın öngörmediği şekilde ama yine de verili düzenle temasını koparmadan olumsal bir ilişkide, öteki yer olarak kendi ötekisini de vareden alternatif mekanların ifadesidir. Foucault nun Arşimed noktası Metin içinde bu kavram mekan olarak lafzedilecek ama yazarların kavramları farklı kullanışları da gözönünde bulundurulacaktır. 5

öteki si, devlet ve iktidar tekellerinden kurtararak ilişkiler ağı içinde tikelliğe teslim ettiği mikro iktidarlar, hakikat oyunlarının yazarı iktidarcı disiplinlerin normalleştirme teknikleri ve kendini kur(dur)an özne üzerine yaptığı çalışmalarında kullandığı kavram setiyle tartışılacak ve Habermas ın hukuki yapılar çerçevesinde iletişimsel akıl aracılığıyla işleyen diyaloğunun ürünü olan kamusal alanla ilişkisi içinde incelenecektir. Sınırlarla kendini koşutlayan Aydınlanma nın kendine has geçiş dönemi kamusal portreleri nde, heterotopya Habermas ın tanımladığı kamunun dışarıda bıraktıklarını sahiplenerek ötekileş(tiril)en mekanlardır. Alternatif bir sosyal düzenleme, normalleştirme ve disipline etme ilişkileriyle ötekiliği tekrar sisteme dahil eden yerler olması ise heterotopik olarak kabul edilen bu yerlerin sisteme olan karşı duruşlarının, farklılıklık yaratan özgürleştirici yanlarının önemini azaltmaz. Soluklanma mekanı olan heterotopya, olumsallık dinamikleriyle yeni çıkışlara, özgürlüklere ve farklı bir dünya hayaline yüzü dönük eşik yerlerdir. Unutulmaması gereken, oluşumların ve kavramaya çalışılan şeyin kökünde mutlak bir gerçeğin ve varlığın değil, rastlantısalın dışşallığının bulunduğudur. İzi sürülen heterotopyalar, modern çağın yarattığı çelişki ve ikiliklerinin merkezkaç etkisinden tamamiyle kurtulamayarak bir yandan özgürleştirici ve demokratik bir coşkuyu bir yandan ise normalleştirici ve öte durulan sisteme dair unsur ve mekanizmaları içlerinde taşımışlardır. Heterotopyanın, Habermas a yöneltilen eleştirilerde lafzedilen burjuva kamusallığı dışındaki farklı kamusallıklar ile ilişkisinin de açığa kavuşturulması gerekebilir. Fakat bunun için yine kamusal alan ve heterotopya ilişkisinin nasıl kurulduğu sorusuna dönülür. Heterotopyalar, her ne kadar Foucault tarafından heterotopyalar kamusal yerler gibi değildir diye bir şerh taşısalar da, burada kamusalla ilişkilerini kamusalın ötekileştirdikleri olmaları itibariyle kurarlar. Bahsedilen değişim döneminin genel özellikleri dikkate alınırsa çalışma konusu olan heterotopyalar, kısmen de olsa dışlanmış temsillerin veya gözardı edilen bu kamusallıkların ortak ifadesi olarak kabul edilebilir. Saray 6

kadınları kamusallığı, burjuva kamusallığı, plebyen kamusallık vb. diğer kamusal alanların geçici bir süreliğine kendilerini bu heterotopyalara teslim ettiğinin söylenmesi yanlış olmaz. Fakat bu tür bir teslimiyetin sonucu heterotopyanın kendi iç dinamikleri ve dışlamalarla çalışan mekanizmaları nedeniyle tamamıyla bir kapmaya dönüşmez. Bunlar sürekli giriş-çıkış sınır ihlalleri ile birbirleriyle kesişirler. Ama asıl olan, incelenen dönem itibariyle, orta soluklu ve yeni bestelenmiş bir eserin, orkestranın ikili kontrolünün sadece tek bir şefe geçmesinin gerilimli ve belirsiz aşamasında, temsil şansına sahip olmuş her ayrı enstrüman veya grubunun bir süreliğine hem kendi müziğini icra edip dinlenildiği, hem de ara ara susarak başka sololara fırsat tanıdığı, herkese açık konser performansıdır. Özelin ve kamusalın, ailenin, ekonominin ve toplumun geçirdiği esaslı dönüşümlerin eşyanın, kelimenin ve bedenin ötekiliğini de dönüştürmemesi kaçınılmazdır. Yani Palais Royal ve Mason Locaları gibi heterotopyaların mevcut durumları, tıpkı seslerin alçaltılıp yükseltilerek sese ve tonlamaya vurgu yapılması tekniğindeki gibi içlerinde işleyen disipline etme mekanizmaları ile karşıtlıkların kullanılarak asıl istenilene vurgu yapılmasına dönüşmüştür. Bu tanımların çizdiği kavramsal çerçeve içine yerleştirilecek pratiklerin itici gücü kapitalizm; uygulayıcısı, eski mekanların kutsal haleyle taçlandırılmış asillerine ve toprak soylularına karşı, devrimin yeni mekanlarının efendisi burjuvazi; ve kapitalizmin gölgesinde kalsalar da, hem heterotopyaya hem de kamusala ait özgün ve çok renkli mekan resimlerinin arkalarında bıraktıkları ise, bir umut, coşku ve yapım içindeki yıkım olmuştur. Öngörülebilirlik ve hesaplanabilirlik müesseseleriyle çalışan kapitalist bir yaşam dünyası içinde bile olunsa öngörülemeyen eylemlerin dönüşümüne başka eylemlerle müdahale etmek ve bunu istenilen düzeni elde etmede harç malzemesi yapmak için geç kalmak söz konusu değildir. Kürşat Bumin in dediği gibi yeni düzen yeni bir mekan ve zaman anlayışıyla gelmektedir. 7 Fakat öte yandan unutulmamalıdır ki bu düzen de kendi tür heterotopyalarına gebedir. Bu kavramsal çerçevede Aydınlanma Dönemi kamusal alanını 7 Kürşat Bumin, Demokrasi Arayışında Kent, Ayrıntı Yay., İstanbul, 1990, s. 60. 7

anlayabilmek için Habermas ın kamusal alan kavramına başvurulacaktır. Habermas ın kamusal alan kavramının tercih edilme nedeni ise onun kavramı incelerken kullandığı tarihsel boyut ve diyaloğa dayalı akılcı bir kamusal alan eleştirisidir. Habermas ın yaptığı somut ve akılcı öznelerin oluşturdukları bir burjuva toplumunun analizi, çalışmanın konu ettiği döneme karşılık gelmektedir. Metin içinde, Antik Yunan deneyimlerini idealleştiren Arendt ve sosyal-psikolojik boyutlarıyla kamusalı çözümleyen Sennett e temel referanslar olarak başvurulsa da asıl tartışma, modern toplumda yapısalla diyalektik ilişkisi içinde kendi kamusalını oluşturan somut, akılcı bireyözne ve sonradan ideal bir kategoriye dönüştürdüğü burjuva toplumu üzerine tarihsel ve eleştirel değerlendirmeler yapan Habermas ile yürütülecektir. Fakat incelenecek olan mekanları anlayabilme çabasında heterotopyayı da içine alan kamusal alan kavramı Palais Royal ve Mason Locaları nın kamusallığını tam olarak açıklamakta yetersiz kalmaktadır. Örnek mekanların heterojenliğini ve ötekilikleri barındıran özgün karşı duruşlarını açıklayabilmek için heterotopya kavramı kullanılacak ve bu sayede öteki kamusallıkların ifadesi olan heterotopik mekan, kamusal alana iade edilecektir. İncelenen örnek mekanlar, kamusal alanın bir parçası olmalarına rağmen sadece Habermas ın kamusal alan için tanımladığı açıklık, eşitlik, farklılık ve diyalogtan oluşan kavramlar seti ile tam olarak anlaşılamayacak özellikler arzeden, bu kavramların, karşıtlarıyla diyalektik içinde işlediği, özgün, heterojen, yapısal karşıtlıkları birarada barındıran ve varolan düzenlemeye karşı bir duruşu temsil eden ötekilik mekanları oldukları için tercih edilmişlerdir. Çalışmanın ilk bölümünde Habermas ın ötekileştirerek içinde kendini inşa ettiği ve kurucu birey-öznelerin aklı kendilerine kapatarak kurguladıkları kamusal alan ve Foucault nun ötekileştirilmiş insanını barındıran ama aynı zamanda oluşturduğu alternatif düzenlemeyle kendi ötekisini oluşturarak içine kapanan heterotopyalar incelenecektir. Bu incelemede Habermas ın Kamusal Alanın Yapısal Dönüşümü kitabı ve Michel Foucault nun Büyük Kapatılma, Özne ve İktidar, Disiplin ve Cezalandırma kitapları temel olarak alınacaktır. 8

İkinci bölümde kamusal alan ve heterotopik mekan örneği olarak Palais Royal konu edilecektir. Aydınlanma Çağı Paris inin toplumsal ve topografik bir yapısal incelemesinin ortasına, tarihsel bir analizle oturtulacak olan Palais Royal, ilk örnek heterotopik mekan olacaktır. Üçüncü bölümün konusu ise, çalışmanın ikinci heterotopik mekanı olarak, eski çağlardan biriktirdikleriyle şekillendirdiği tarihsel örgütleme yapısının ve Aydınlanma da geçirdiği değişimin kazandırdığı modern çehresinin yine tarihsel bir analizle tartışılacağı mason locaları olacaktır. Sonuç bölümünde ise Foucault ve Habermas ın diyalog üzerinden eyleyen özne ekseninde epistemolojik bir karşılaştırması yapılacaktır. Kamusal alanı oluşturan iletişimsel akıl ile işleyen ama bir yandan ötekileştiren öznenin altını kazarak diyaloğu ötekine de açan Foucault nun aşkın ama somut ikizlenmiş öznesinin, mekan edindiği heterotopya ile kamusal alanın eksik kalan boşluklarını ve ara yerlerini nasıl doldurduğu tartışılacaktır. 9

I. KAMUSAL ALAN VE HETEROTOPYA A. AYDINLANAN KAMU VE KAMUYU KAP(AT)ANLAR Habermas, özel kişilerin rasyonel ve eleştirel tartışmalarla kamusal konular üzerine düşündükleri, kararları statüler üzerinden değil de tartışmaya imkan vererek sağlanan bir iletişimin ne tür sosyal şartlar altında gerçekleştiği sorusunu sorar. Bu, Habermas ta hem normatif idealler hem de gerçek tarih üzerine bir incelemeye dönüşür. Burjuvazinin hakimiyetindeki politikanın 17. yüzyıldan 20. yüzyıla kadarki seyrini takip eder. Kimi yorumlara göre Hegel- Marx ekseninden bir tür Kantçılığa seyirten sosyal teorisinde ve özellikle de Kamusal Alanın Yapısal Dönüşümü nde burjuva kamusal alanının ideal bir tasarım olarak verilmesinden sorumlu tutulan Kant, teorisyeni olarak baş köşeye oturur. İlk başlardaki Kant reddiyesine rağmen son çalışmalarında, yöntemsel akılcılığın nesnel bilgiyi, ahlaki-pratik görüşü ve estetik yargıyı yetkinleştirmesinde, Kant a başvurur. Kamusallığın Yapısal Dönüşümü nde burjuva toplumunun dönüşümüne ve kısmen de dejenerasyonuna neden olan iç gerilimlerini ve faktörleri analiz etmeye çalışırken ayrıca burjuva toplum üzerine yapılan eksik ve yanlış yorumlara rağmen, onun temel bir gerçeklik olarak özgürleştirici potansiyelinden de bahseder. Söylemin kalitesine ve katılımın genişliğine göre şekillenen demokratik bir politikadan yola çıkarak 17. ve 18. yüzyıllardaki klasik burjuva kamusal alanın nasıl tartışanların kimliklerine değil de tartışmanın niteliğine dayanan eleştirel bir tartışma üzerinden şekillendiğini anlatır. Bu, her yerde halihazırda bulunan tartışma modelinin burjuva kamusal alanının merkez ekseni olduğunu ifade ederken aslında Kant ın aklından ödünç almaktadır. Kendisinin de belirttiği gibi, Kant aslında yalnızca iş adamları ve hatta kadınlar tartışabilir diyerek elitizme bir tür ihanette bulunmuştur. Fakat vurgu burada pozitif olanadır. Tartışmaya katılımın bir çok sorunun ve eksikliğin üstesinden gelmeye aracı olacak eğitime bağlı olarak gerçekleştiği ve ayrımın sadece kimi statülerin 10

dışlayıcılığından farklı olarak eğitim üzerinden yapılmasına bakılacak olursa, önerisi, daha önceki eşitsizliklerin içinde kötünün iyisi bir görünüm arzedecektir. Öte yandan ise, negatif bir bakış açısından Kant, kadınlar ve iş adamları kurnaz ve anlaşılması son derecede karışık akıl yürütücüleri değildir demektedir; buradan ise diyalektik olarak kamusal alanın çöküşüne doğru adım atılır. 8 Erken Avrupa kamusal alanı toplumun küçük bir kısmını, genellikle de eğitimli, varlıklı ve söylemiyle ötekisini yaratn ve ona karşı bir önyargı da geliştiren aile reisi, beyaz erkekleri kapsıyordu. Habermas ın konusunu ettiği kamusal alanın dönüşümü; daha çok kişiyi kapsayacak şekilde sürekli bir genişlemeyi (bireysel katılımın araçları olarak büyük ölçekli sosyal kurumlar ve organizasyonların da katılımı) ifade etmektedir. Habermas a göre, bu genişleme nihai olarak söylemde bir yozlaşmaya sebebiyet vermişse de, hem demokrasinin gerekleri hem de günümüz toplumsal örgütlenmesinin büyüklüğü nedeniyle bugün artık o dönemin elitist kamusal alanına dönüş mümkün değildir. 9 Habermas ta kamusal alan kategorisi ya akılcı-eleştirel söylemin nitelik veya formu; ya da halk katılımına açıklık olarak iki yönlü kurulmaktadır. Bu, burjuva kamusal alanın idealini, tarihsel olarak hem çelişkili hem de ancak kısmi olarak ortaya çıkabilmiş gerçekliğinden kurtarmayı arzulayan düşünürün, sadece kamusal alan tanımını değil aynı zamanda genel yaklaşımını da vermektedir. Habermas ta kamusal alanın önemi sosyal bütünleşmeyi sağlayıcı potansiyelinde yatmaktadır. Kamusal söylem (Habermas bu kavramı daha sonraları iletişimsel eylem olarak kullanmıştır) aynen devlet gücü ve pazar ekonomisi gibi insan yaşamının koordine edilmesinin olası bir yoludur. Ancak para ve zor, söylemsel olmayan koordinasyon yollarıdır ve akıl ile iradeye yönelik herhangi bir içkin açılım sunmadıklarından baskıya ve şeyleştirmeye sebep olabilirler. Yani devlet ve para demokratik kamusal alanın ortaya 8 Craig Calhoun, Introduction, Habermas and the Public Sphere içinde, edt. by Craig Calhoun, MIT Press, London, 1992, s.1-2. 9 a.g.e., s.3. 11

çıkmasında aracı olmuş önemli kavramlar olmakla birlikte, aynı zamanda ona rakip kavramlardır. 10 Burjuva kamusal alanı belirli bir döneme ait bir olgu olarak değerlendiren Habermas a göre kavram, kökeni Avrupa nın Orta Çağlarında olan sivil toplumun özel tarihsel gelişiminden soyutlanamayacağı gibi benzer özellikler gösteren başka tarihsel durumlar için (Antik Yunan) de kullanılamaz. Yunan düşüncesi kamusal ve özel meseleler arasına kesin bir ayrım koymuştu. Özgürlük kamusal alanda mevcuttu ancak yurttaşların kamusal dünyası her birinin kendi özel ve özerk alanındaki, yani evindeki despotluğuna bağlıydı. Yoksulluk veya köleden yoksun olmak başlı başına polise kabul edilmenin önünde engeldi. Yunanlıların bilincinde kamu, özel alanın karşısında bir istikrar ve özgürlük alemi olarak yükselir. Hayat kavgası ve hayati ihtiyaçların karşılanması zorunluluğu, evin sınırları içinde utançla saklanırken, polis onur kazanılabilen serbest bir alan sunar. Erdemler yalnızca kamu alanı içinde geçerlidir ve orada takdir edilir. 11 Yani bir kamusal ve özel ayrımı bulunmakla birlikte bu, Habermas ın incelediği Burjuva Kamusal Alanı ndan ciddi farklılıklar göstermektedir. Habermas ın burjuva kamusal alanı ise devlet otoritesine ilişkin konulardaki tartışmalara katılan özel bireylerin kamusu olarak tanımlanmaktadır. Yunan kavramının tersine, bireyler, aile de dahil olmak üzere öncelikle özel dünyalarında oluşmaktadırlar. Üstelik, özel alan devlet hakimiyetine karşı korunması gereken bir özgürlük alanı olarak anlaşılmaktadır. 12 Orta çağlara gelindiğinde kamusal ve özel alan ayrımının ortadan kalktığı görülür. Bu dönemde kamusallık daha çok bir statü belirtisidir ve bu temsili kamu, kendisini toplumsal bir alan, bir kamu alanı olarak ortaya 10 a.g.e., s.6. 11 Jürgen Habermas, Kamusallığın Yapısal Dönüşümü, (çev.t.bora-m.sancar), Dördüncü Baskı, İletişim Yay., İstanbul, 2000, s.60-61. 12 Calhoun, a.g.e., s. 6-7 12

koymaz. 13 Krallar dünyasında kral ve sarayının dışında bir kamusallık düşünülmezdi. Dolayısıyla kamusal ve özel alan ayrımından da bahsetmek mümkün değildi. Bu temsili kamu döneminde lordluk halk için değil, halktan önce temsil ediliyordu. Temsili kamunun açılımı şahısların varlığına bağlıydı: İşaretler (armalar, silahlar), kılık-kıyafet (giyim, saç şekli), jestler (selamlama tarzı, edalar) ve retorik (hitap tarzı, genel olarak konuşmanın resmiliği); kısacası, çok sıkı bir soylu davranış kodu. 14 Ancak 16. yüzyıldan itibaren bu kodlar, ve dolayısıyla temsili kamu da yavaş yavaş aşınmaya başladı. Habermas, burjuva kamusal alanının Avrupa da 18. yüzyılda ortaya çıkan değişik sosyal kurumlar aracılığıyla geliştiğini savunmaktadır. 17 ve 18. yüzyıllar hem modern devletin yükselip dönüşmesine hem de kapitalist ekonomik aktivitenin ortaya çıkışına sahne olmuştur. Bu dönemde yazılı basının gelişerek bilgiyi geniş tahsilli kitlelere ulaşılabilir hale getirmesi kamusal alanının oluşmasında önemli bir etkendir. Aristokratlar ın burjuva kamusal alanının oluşmasındaki lider rolü de önemlidir. Orta çağda kralın mutlak gücünün uzantısı ve destekçisi olan saray ahalisi yavaş yavaş saraydan çıkarak, kamusal alanın temelini oluşturacak olan yeni 17. yüzyıl salonlarının sosyalliğine ulaştı. Feodal otoriteler (kilise, prensler ve soyluluk) uzun bir kutuplaşma dönemi sırasında parçalanarak 18. yüzyılın sonunda bir taraftan özel, bir taraftan kamusal alana ayrıldılar. 15 Bu süreci temsili kamunun çöküşü olarak adlandırmak herhalde yanlış olmaz. Habermas burada, kamusal alanı burjuva yapanın sadece onu oluşturan grubun sınıfsal özellikleri olduğunu değil, toplum olan kesimin burjuva olduğunu ve burjuva toplumun bir çeşit kamusal alan oluşturduğunu kast etmektedir. Kapitalizmin ve modern devletin gelişmesi, toplumda yazılı basın, okuma toplulukları, kahvehaneler ve salonlar aracılığıyla kamusal yaşam için bir iletişim alyapısı sağlayarak kamusal bir anlam kazanacak olan bir meta 13 Habermas, a.g.e., 2000, s.65. 14 a.g.e., s.66. 15 a.g.e., s.63. 13

değiş-tokuşu özel alanının ortaya çıkmasını sağladı. 16 Ailenin, ekonomik etkinliklerden çekilerek bu işlevi pazara devretmesi, özel alan ile ekonominin birbirinden ayrılmasına sabep oldu. Habermas, sivil toplum ve burjuva kamusal alanı ile, modernliğin temel unsurlarından biri olarak görülen burjuva çekirdek ailesi arasındaki tarihsel ilişkiyi kurarken aileyi, devlet ve birey arasındaki ilişkilerin oluşmasında ve bu ilişkilerin düzenlenmesinde bir dolayım düzeyi olarak kavramsallaştırmaktadır. 17 Öte yandan Habermas, kamusal alan kavramının oluşmasında devlet otoritesinin kişisel olmaktan çıkarak şahsiyetsiz otorite konumuna yerleşmesinin önemini de vurgular. Böylelikle kamusal ve özel alan ayrımlarının yolu tekrar açılmış oluyordu. Kamunun ortaçağdaki tanımının aksine, modern tanımı devlet ve toplum ayrımına dayanır. Ancak bunun ötesinde, burjuva kamusal alanı sadece devlet ve toplum arasındaki bir çıkarlar dizisi ve karşıtlık olarak değil, siyasal meselelere ilişkin bir akılcıeleştirel söylem pratiği olarak kurulmuştur. 18 Bu söylemi oluşturanlar da, hem mülkiyet hem de eğitim sahibi olan burjuvalardı. Habermas ın Burjuva Kamusal Alanı nın burjuvaları olarak söz ettiği kesim hukukçular, hekimler, papazlar, subaylar, profesörler ve hiyerarşisi öğretmenden ve katipten başlayarak halk a kadar uzanan tahsilliler di. Tacir, bankacı, yayıncı ve manifaktürcü gibi kapitalistler de burjuva grubu içinde sayılmaktadır. Bu burjuva tabakası, kamusal topluluğun esas taşıyıcısıdır. 19 Düşünür, burjuva kamusallığının üstünlüğünün 1750 lerde belirmeye başladığını ifade etmektedir. 20 Başka bir deyişle, bu dönemde sivil toplum devlete karşı duran gerçek özerklik alanı olarak ortaya çıkmıştı. Bu sivil toplumun temelini kapitalist pazar ekonomileri oluşturuyordu, ancak kavram bundan fazlasını; ekonomiyle çok gevşekçe ilişkili olan toplumsallaşma ve söylem kurumlarını içeriyordu. 16 Ku Agnes S., Revisiting the Notion of Public in Habermas s Theory - Toward a Theory of Politics of Public Credibility, Sociological Theory, Vol. 18, No.2, Jul. 2000, p.217. 17 Filiz Çulha Zabçı, Siyasal Kuramda Kamusal Alan Sorunsalı: Habermas ve Arendt, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi SBE, 1997, s.62. 18 Calhoun, a.g.e..,s.8-9. 19 Habermas, a.g.e., 2000, s.86-87. 20 a.g.e., s.117. 14