SOSYOLOJİNİN KURUCULARI SOSYOLOJİYE GİRİŞ. Yrd. Doç. Cumhur Aslan ÜNİTE



Benzer belgeler
CAL 2301 SOSYAL DÜŞÜNCELER TARIHI. 4. Hafta: Sosyal Teoride Klasik Dönem: Marx, Durkheim ve Weber

1. Sosyolojiye Giriş, Gelişim Süreci ve Kuramsal Yaklaşımlar. 2. Kültür, Toplumsal Değişme ve Tabakalaşma. 3. Aile. 4. Ekonomi, Teknoloji ve Çevre

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... iii GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM SOSYOLOJİYE GİRİŞ

Karl Heinrich MARX Doç. Dr. Yasemin Esen

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ

Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

SOSYOLOJİSİ (İLH2008)

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

2. Hafta: Klasik Sosyolojide Endüstri Toplumu Düşüncesi

Yaşam Boyu Sosyalleşme

KAMU YÖNETİMİ Kamu Yönetimi Disiplininin Gelişmesinde Rol Oynayan Kuramsal Yönler Üzerine Bir Giriş. Beta. Prof. Dr. Bekir PARLAK

CAL 2301 SOSYAL DÜŞÜNCELER TARİHİ. 5. Hafta: 20. YY Toplumsal Düşüncesi I: Rasyonalizm Sorunu

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

Editörler Prof.Dr. Ahmet Onay / Prof.Dr. Nazmi Avcı DİN SOSYOLOJİSİ

ÜNİTE:1. Toplumsal Yapıyı Açıklayan Kavram ve Kuramlar ÜNİTE:2. Türkiye de Kültür ve Kültürel Değişim ÜNİTE:3

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar

1 SOSYOLOJİNİN DÜNYADA VE TÜRKİYE DE GELİŞİMİ

BİRDEN GÜNGÖREN BULGAN GEORG JELLİNEK İN HAK VE DEVLET KURAMI

KURAMCILAR IBN HALDUN AUGUSTE COMTE EMILE DURKHEIM KARL MARX MAX WEBER KARL MANNHEIM TALCOT PARSON

YÖNETİM Sistem Yaklaşımı

4 -Ortak normlar paylasan ve ortak amaçlar doğrultusunda birbirleriyle iletişim içinde büyüyen bireyler topluluğu? Cevap: Grup

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ

Prof.Dr. ÜMİT TATLICAN

AŞKIN BULMACA BAROK KENT

KAMU YÖNETİMİ LİSANS PROGRAMI

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

TOPLUMSAL TABAKALAŞMA ve HAREKETLİLİK

DAVRANIŞ BİLİMLERİ ÜZERİNE YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4

Kadir CANATAN, Beden Sosyolojisi, Açılım Yayınları, 2011, 720 s. İstanbul.

Doç. Dr. Tülin ŞENER

Temel Kavramlar Bilgi :

TÜRKİYE NİN TOPLUMSAL YAPISI

Eğitim Tarihi. Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi

İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal

Toplumsal Eylemin Yapısı

Sosyal Bilimler Enstitüsü. Beden Eğitimi ve Spor (Ph.D) 1. Yarı Yıl

SOSYOLOJİNİN TEMELLERİ

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

T.C. UŞAK ÜNİVERSİTESİ Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı Başkanlığı SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FELSEFEYE GİRİŞ DKB

ÜNİTE:1. Sosyal Psikoloji Nedir? ÜNİTE:2. Sosyal Algı: İzlenim Oluşturma ÜNİTE:3. Sosyal Biliş ÜNİTE:4. Sosyal Etki ve Sosyal Güç ÜNİTE:5

Siyaset Sosyolojisi Araştırma Konusu Nedir Siyaset Nedir Siyasi Olan Devlet Nedir Devlet türleri Devletsiz siyaset olur mu

ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı. ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri. ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri

Y Ö N E T İ M B İ L İ M İ. Dr. Mustafa Aydın BAŞAR

İÇİNDEKİLER. Yedinci Baskıya Önsöz 15 İkinci Baskıya Önsöz 16 Önsöz 17 GİRİŞ 19 I. BÖLÜM FELSEFE ÖĞRETİMİ 23

İşyeri Temsilcileri Rehberi

ÜNİTE:1. Sanayi Sonrası Toplum: Daniel Bell ÜNİTE:2. Alain Touraine: Modernlik ve Demokrasi ÜNİTE:3. Postmodern Sosyal Teori ÜNİTE:4

Eğitim Sosyolojisi. YAZAR Prof. Dr. Hikmet Yıldırım CELKAN

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

ULUSLARARASI ÖRGÜTLER

Hukuk Sosyolojisi Açısından Hukuk

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I

1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları. 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri. 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler

Editörler Prof. Dr. Nazmi Avcı - Prof. Dr. Yaşar Erjem EĞİTİM SOSYOLOJİSİ

ÜNİTE:1. Siyaset ve Siyaset Bilimi ÜNİTE:2. Siyasetin Dili: Kavramlar, Kurumlar ÜNİTE:3. Bir Örgütlü İktidar Olarak Devlet ve Siyasal Sistemler

Max Weber. Ekonomi, Hukuk, Rasyonalite

1.Yönetim ve Yönetim Bilimi. 2.Planlama. 3.Örgütleme. 4.Yöneltme. 5.Denetim. 6.Klasik Yönetim. 7.Neo-Klasik Yönetim. 8.Sistem ve Durumsallık Yaklaşımı

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ

Eğitim Yönetimi ve Denetimi Tezsiz Yüksek Lisans Programı (5 Zorunlu Ders+ 6 Seçmeli Ders)

SOSYOLOJİK SORU SORMA VE YANITLAMA

ÖĞRETİM TEKNOLOJİLERİ VE MATERYAL TASARIMI Yrd. Doç. Dr. FATİH ÇINAR TEMEL KAVRAMLAR. Öğretim teknolojisi

DİN VE TOPLUM SOS314U KISA ÖZET

İŞLETMENİN KURULUŞ ÇALIŞMALARI. Doç. Dr. Mahmut AKBOLAT

Temel Kavramlar. Toplum, Toplumsal Yapı, Kurumlar, Sosyalleşme Toplumsal Değişme, Tabakalaşma, Sınıf ve Statü, Toplumsal Hareketlilik

YÖNETİMDE SİSTEM YAKLAŞIMI

MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK İLKOKULU ETİK KOMİSYONU FAALİYET PROGRAMI

ENDÜSTRİYEL VE POST-ENDÜSTRİYEL DÖNÜŞÜM

CAL 2301 SOSYAL DÜŞÜNCELER TARİHİ. 8. Hafta: İşlevselcilik (Fonksiyonalizm)

İktisat Tarihi I. 27 Ekim 2017

SOSYAL HİZMET BİLİMİNE GİRİŞ VİZE SORULARI

GELİŞİM, KALITIM ÇEVRE ETKİLEŞİMİNİN BİR ÜRÜNÜDÜR.

1.Ünite: SOSYOLOJİYE GİRİŞ A) Sosyolojinin Özellikleri ve Diğer Bilimlerle İlişkisi

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ

Süreklilik Göstergesi. Kavram Haritaları. Etkileşim Göstergesi. Problem/Çözüm Göstergesi Karşılaştırma Matrisi. (Anlam Çözümleme Tablosu)

Açık Sistem Öğeleri

SANAT SOSYOLOJİSİ GİRİŞ

Giriş. evre, çalkantılı bir dönem, ağır bir kriz dönemidir. Gerçekten de siyasal düşünceler tarihine

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7

SOSYOLOJİDE ARAŞTIRMA YÖNTEM VE TEKNİKLERİ

Bourdieu den Sonra Ekonomik Sosyoloji

Sistem Mühendisliği. Prof. Dr. Ferit Kemal Sönmez

YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MEDYA ÇALIŞMALARI DOKTORA PROGRAMI

kavramının inşa edilmesi

EĞİTİMİN TOPLUMSAL(SOSYAL) TEMELLERİ. 5. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

Doç. Dr. Oğuz ARI Boğaziçi Üniversitesi

DERS PROFİLİ. Diplomasi Tarih I POLS 205 Güz

UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999) PSİ354 - Prof.Dr. Hacer HARLAK

6 Sofistlerin O rtaya Ç ıkışın d a Etkili O lan Felsefe-D ışı N edenler ıo Felsefi N ed enler

T.C. ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTİSÜ SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI

EĞİTİMİN TOPLUMSAL TEMELLERİ - 1 İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ

Transkript:

SOSYOLOJİNİN KURUCULARI SOSYOLOJİYE GİRİŞ Yrd. Doç. Cumhur Aslan ÜNİTE 2

GİRİŞ Sosyoloji 19. yüzyılda ortaya çıkmış bir bilim olmasına karşın, hemen her çağda toplum ve toplumsal yaşamla ilgili pek çok görüş ve düşünce geliştirilmiştir. Bu dönemlerde toplumsal alana ilişkin düşünceler daha çok felsefe, ahlak, tarih felsefesi, din gibi bakış açıları çerçevesinde dile getirilmektedir. Sosyolojinin bağımsız akademik bir disiplin olarak toplumsal sorunlarla uğraşmaya başlamasını sosyolojinin doğuşu alt başlığı ile bir önceki ünitede ele almıştık. Bu ünitede, doğrudan, klasik sosyolojinin oluşumunda etkili olan ve sosyolojinin bağımsız bir akademik disiplin olarak yerleşmesine katkı vermiş olan düşünürleri incelenmeye çalışılacaktır. Sosyolojinin bilim olarak ortaya çıkışına katkı yapan düşünürler oldukça fazladır. Ne var ki biz burada yalnızca öncelikli olduğunu düşündüğümüz birkaçı üzerinde duracağız. CLAUDE HENRİ DE ROUVROY, COMTE DE SAİNT-SİMON (1760-1825) Sosyolojik düşüncenin gelişiminde ve sanayi toplumu kuramının oluşmasında önemli bir yeri bulunan Saint-Simon, Ansiklopedist düşünürlerin sonuncusu ve endüstri çağının Fransız sosyalistlerinden ilki olarak kabul edilmektedir. Saint-Simon endüstrileşmeyle ortaya çıkan değişimi ve bunun toplumsal yapı üzerindeki etkilerini gözlemleyerek endüstri toplumu kavramını ilk kullanan bir düşünürdür. Saint-Simon a göre bir toplumdaki yapılar, kuramlar, bilgiler, inançlar tarihsel süreç içinde sürekli bir değişme içinde bulunurlar. Saint-Simon, toplumsal yapılarla bilgi sistemleri arasındaki koşutluğu da vurgulayarak, bilgi sosyolojisi açısından da önemli bir düşünür olma özelliğini taşımaktadır. Sosyoloji tarihinde sosyolojinin bilimsel bir disiplin olarak kurulmasında bazı düşünürler, Saint-Simon a öncelik verme eğilimindedirler. Saint-Simon, mevcut toplumsal sorunların çözümü ve geleceğin toplumunun sağlıklı biçimde inşa edilmesi için bilimsel yöntemi ve bilimsel anlayışı ifade eden, pozitivizm terimini de ilk kullanandır. O, bu anlamda sosyolojinin kurucusu olarak kabul edilen Auguste Comte un düşüncelerini büyük oranda şekillendirmiştir. Endüstri Toplum Kuramı Saint Simon, pozitivizm ile endüstri toplumu anlayışını düşüncesinin temel iki unsuru olarak ele almıştır. Saint-Simon a göre toplumlar evrimsel gelişme yasalarına paralel olarak feodal veya askeri toplumsal yapılardan sanayi toplumlarına doğru bir gelişme süreci içindedirler. Saint Simon toplumların evrimsel gelişimini ekonomik nedenler çerçevesinde açıklamış ve her bir döneme özgü bir ekonomik yapının olduğunu ortaya koymuştur. Onun, bir çağın manevi-fikrî kültürünün dayandığı temelin ekonomik yapı olduğu düşüncesi, kendisini daha sonra Karl Marx tarafından geliştirilen tarihsel maddecilik düşüncesinin öncüsü haline getirir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

Saint Simon, endüstri toplumunda sanayiciler ile bilim adamlarına çok önemli sorumluluklar yüklemektedir. Simon endüstri toplumunu benimsemiş ve geleceğin ideal toplumun endüstri toplumları olacağını belirtmiştir. Endüstri kavramı Simon un bütün teorik kurgusunun merkezinde yer alır. Endüstrileşmiş Batı toplumları üretenler ve çalışanlarla çalışmayanlar ve üretmeyenlerin karşıtlığı üzerine kurulmuştur. Ona göre toplumda bir yandan çalışan ve üretime katkıda bulunan sanayiciler adını verdiği sınıf ile bunu karşısında da çalışmayan, aylak olarak nitelendirdiği ve yeni toplumda yer vermediği sınıf bulunmaktadır. Bu anlamda yeni toplumda herkese, kendi yeteneğine uygun bir çalışma ve çalışması karşılığında bir ücret verilecektir. Saint-Simon endüstri toplumunun birbiriyle paralel iki amacı olduğunu belirtir: Üyeleri arasında ortaklık münasebetleri kurmak ve üyeleri arasında barışçı münasebetler kurmak (Meriç, 1996:143). Böylece baskının geçerli olduğu feodal toplum düzeninden barış ve çalışma etiğinin geçerli olduğu endüstri toplumuna geçilmiştir. Endüstri toplumunda ise sanayicilerle bilim adamları önemli rol oynayacaklar ve yeni toplumsal ahlakın şekillenmesine katkı sağlayacaklardır. Toplumsal yapıda endüstrinin işleyişini büyük sanayiciler ve ekonomistler sağlayacaktır. Bunun yanında toplumu yönetecek kadrolar da sosyologlar tarafından eğitilmeli ve yönlendirilmelidir. Endüstrileşme süreciyle birlikte din ve geleneklerin azaldığına dikkat çeken Simon, son çalışması olan Yeni Hristiyanlık ta (1825), felsefi bireyciliğin egoizmine zıt olarak tanımladığı sanayi toplumunda sanatçılar, bilimciler ve sanayinin önderlerinden oluşan bir ruhban sınıfı aracılığıyla seküler bir din önermiştir (Swingewood, 1998: 58). Saint Simon endüstri toplumun gerçekleştirilmesinde sosyal fizik, insan ilmi, hürriyet ilmi olarak tanımladığı ve pozitif bilimsel ilkeler çerçevesinde toplumların temel yasalarını saptayacak, bu yasalar çerçevesinde ve toplumsal reformları gerçekleştirilecek bir bilime çok büyük bir önem vermektedir. Şekil 1.1. Claude Henri de Rouvroy, Comte de Saint-Simon (1760-1825) Sonuç olarak, Simon özgün bir sosyoloji teorisi geliştirememiş olmakla birlikte, 19. Yüzyılın klasik sosyolojik geleneğinin oluşumunda, özellikle A. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

Comte un düşüncelerinin şekillenmesinde ve Marksizm-Sosyalizm anlayışlarının gelişmesi üzerinde etkisi bulunduğu belirtilebilir. AUGUSTE COMTE (1789-1857) Auguste Comte sosyolojinin isim babasıdır. Sosyoloji biliminin isim babası olarak kabul edilen A. Comte, toplumu evrimci ve pozitivist bir yaklaşımla açıklamaya çalışmıştır. Comte sosyolojinin bir bilimsel disiplin olarak yerleşip kurumsallaşmasına önemli katkıda bulunmuş bir düşünürdür. Comte, 19. yüzyıl Batı toplumlarında meydana gelen dönüşümlere ve toplumsal krizlere çözüm oluşturmak amacıyla sosyoloji biliminin gerekliliğini vurgulamıştır. Sosyoloji biliminin temel yasaları çerçevesinde toplumsal reformlar yapılması gerektiğini söyleyen Comte, pozitivizmin de kurucusu olarak kabul edilir. Comte pozitivist bir bakış açısıyla toplumsal evrimin genel yasalarını ortaya koymaya çalışmış ve özellikle Saint Simon un görüşlerinden etkilenerek geliştirdiği üç hal yasasıyla evrimci bir yaklaşımı ortaya koymuş ve toplumsal sorunların bu evrimsel yasa çerçevesinde anlaşılıp açıklanması gerektiğini belirtmiştir. Comte un geliştirdiği sosyoloji terimi Latince socius (arkadaş) ve Grekçe logos (kelime) sözcüklerinden oluşur. Burada socio cemiyeti, logos da yüksek seviyede bir incelemeyi ifade etmektedir. Comte, kurmak istediği yeni sosyal bilimi başlangıçta sosyal fizik olarak belirler; ancak, terimin çağdaşı istatistikçi A. Quetelet (1796-1847) tarafından kullanılması üzerine Comte, bu yeni bilime sosyoloji adını verir. Şekil 1.2. Sosyolojinin İsim Babası Auguste Comte (1789-1857) Comte un eserleri genel olarak gençlik çağı eserleri ve olgunluk çağı eserleri olarak ele alınmaktadır. Gençlik çağı eserlerinde daha çok Saint Simon un görüşleri ve etkisi bulunmaktadır. Bu dönemde yazmış olduğu Toplumu Yeniden Organize Etmek İçin Gerekli Bilimsel İşlemlerin Plan ı adlı eserinde pozitif bir bilim yaratma gereğini vurgular. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

Olgunluk çağı eserleri ise pozitif sosyoloji anlayışını kuramsallaştırmaya çalıştığı eserleri ile İnsanlık Dini adlı yeni din kurmaya çalıştığı dönem olarak ele alınabilir. Altı ciltlik ve on iki yılda bitirdiği temel eseri olan Pozitif Felsefe Dersler i adlı çalışmasının 4., 5., ve 6. ciltlerini sosyal fizik olarak isimlendirdiği sosyoloji bilimine ayırmıştır. Comte un sosyolojisi açısından temel önemde olan diğer eseri olan 4 ciltlik Pozitif Politika Sistemi adlı kitabıdır. Comte un düşüncesinin son dönemlerinde İnsanlık Dini kurmaya dönük görüşlerini ortaya koyduğu 1852 yılında yayımlamış olduğu Pozitivizmin İlmihali adlı eserinde İnsanlık Dini nin dogmalarını, törenlerini, tapınaklarını geniş bir biçimde ele alır. Sosyal Statik ve Sosyal Dinamik Sosyoloji, düzeni ve ilerlemeyi inceleyen bir bilimdir. Auguste Comte sosyolojiyi, sosyal statik ve sosyal dinamik şeklinde ikiye ayırır. Sosyal statik toplumdaki uyumu, istikrarlı yapıyı ve toplumun var olan somut koşullarının incelemesi iken; sosyal dinamik, toplumun değişen yönünü, dinamik, evrimsel sürecini ortaya koymaktadır. Comte toplumsal statik kavramını düzen, toplumsal dinamik kavramını ise ilerleme biçiminde somutlaştırmıştır. Sosyal statik ve sosyal dinamik görüşleri, Comte un organizmacı bakış açısının sonucu olarak geliştirilmiş bir yaklaşımdır. Canlı organizmalar gibi toplumların da hem mevcut koşullarının bir bütün halinde incelenmesi hem de değişen, farklılaşan, gelişen yönlerinin saptanması gerekmektedir. Özetle Comte sosyolojiyi toplumsal yapının hem statik hem de dinamik yönlerini inceleyen, sosyal statikle düzen i, sosyal dinamikle ilerleme yi ortaya koyan bir bilim olarak saptamıştır. Onun sosyal dinamik anlayışı evrimci bir yaklaşımdır. Tarihi sürekli olumlu (pozitif) bir şekilde ilerleyen ve üç aşamadan meydana gelen bir süreç olarak değerlendirmiştir. Onun Üç Hal Yasası olarak bilinen görüşü, düşüncesinin en sistematik ve 19. Yüzyıl ve sonrası için etkili olmuş görüşlerinden biridir. Üç Hal Yasası A. Comte Pozitif Felsefe Dersleri adlı kitabında 19. Yüzyıl Fransa toplumunda ortaya çıkan kargaşayı ve çatışmayı ortadan kaldırmak, topluma yeni bir düzen vermek için iki temel amaç belirlemiştir. Buna göre öncelikle bilimlerin bir sınıflamasını yapmak, bu sınıflamada da önceliği sosyolojiye vermek ve daha sonra da pozitif sosyolojinin verilerine dayanarak toplumu yeniden örgütlemek gerektiğini belirtmiştir. Ona göre insan zihni ve insan toplumları üç temel aşamadan geçerek ilerleme kaydetmişlerdir. Bu aşamalar; Teolojik Aşama: İnsanlık tarihinde teolojik dönem dünyanın başlangıcından 1300 yılına kadar geçen dönemi kapsamaktadır. Bu aşamadaki temel düşünce doğadaki ve toplumdaki tüm olayların doğaüstü güçler tarafından yönetildiğine olan inançtır. Teolojik aşamada askeri ve monarşik sosyal organizasyonlar ortaya çıkmaktadır. Comte teolojik aşamayı kendi içinde fetişizm, politeizm (çoktanrıcılık) ve monoteizm (tektanrıcılık) olmak üzere üçe ayırmaktadır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

Pozitif aşamadan beklenen, insan zihninin mükemmelliğe ulaşmasıdır. Metafizik Aşama: Comte a göre bu aşama 1300 ile 1800 yılları arasındadır. Başka bir deyişle, Avrupa Rönesans ından itibaren başlayan Fransız Devrimi ile biten devreyi Comte, metafizik aşama olarak nitelemektedir. Bu aşamada olayları açıklamak için Tanrı fikri yerine, birtakım soyut güçlere başvurulmaktadır. Metafizik aşamada kilise ve hukukçuların egemenliği söz konusudur. Pozitif Aşama: Comte un üç hal yasasının son aşamasını pozitif ya da bilimsel aşama oluşturur. 1800'lü yıllardan itibaren bilimsel düşünmenin hâkim olduğu pozitif aşamaya ulaşılmıştır. Pozitivist aşamada insanlar olayları açıklamak için Tanrı ya da soyut güçler yerine, bilimsel gerçekler çerçevesinde açıklamaya yönelmişlerdir. Comte'a göre pozitif düşünme endüstriyel girişimcilerin ortaya çıkmasına imkân sağlamıştır. Pozitif aşamada egemen olan unsurlar, pozitif bilim ve sanayi olduğu gibi, toplumda da bilim adamları ve sanayiciler ön plandadır. İnsanlık evriminin son aşaması olan pozitif aşamada, toplumda zihinsel, politik ve ahlaki kriz başta olmak üzere tüm kargaşalık ve sorunlar son bulacak, insan zihni mükemmelliğe ulaşacaktır. Auguste Comte un bilimler sınıflandırması üç hal yasası çerçevesinde sistemleştirilmiştir. Comte bilimleri somutluk ve soyutluk, basitlik ve karmaşıklık ve birbirilerine bağlılık derecelerine göre sınıflandırmıştır. Ona göre sosyoloji bütün diğer bilimlerden yararlanmakla birlikte kendine özgü, konusuyla onları aşan ve pozitif aşamada ortaya çıkmış bir bilimdir. Comte sosyoloji terimini Pozitif Felsefe Dersleri adlı eserinin 4 üncü cildinde kullanmıştır. Comte a göre sosyoloji en gelişmiş pozitif bir bilimdir. Sosyoloji organik bilimlerden biri olsa dahi bağımsız kalacak ve daha üst düzeyde karmaşıklık ve uzmanlaşma sergileyen fenomenleri inceleyecektir. Comte eserlerinde pozitivizmi ayrıntılı bir biçimde ele alır ve inceler. Sosyal bilimlerin tıpkı doğa bilimleri gibi, insanların koşullarını iyileştirmede esas rolü oynamalı ve insanlık için olumlu olmalıdır (Kızılçelik, 1992: 60). Comte a göre sosyoloji doğa bilimleri gibi pozitivist yöntemi aynen benimsemeli ve kullanmalıdır. Pozitivizm, toplumsal olguların duyulardan yararlanılarak gözlemlenmesine dayanır. Bu nedenle Comte un pozitif yönteminin ilk ve en temel yolu gözlemdir. Comte un düşüncesinde pozitivist bilimsel metodolojiyi benimseyen bilim adamları hayal ve yorumlara değil, gözleme dayanması gerektiğini, gözlemin de rastgele ve dağınık değil belirli kurallar doğrultusunda yapılması gerekmektedir. Comte un pozitivizminde gözlemi tamamlayan diğer bilimsel yol ise, deneydir. A. Comte kompleks olguların geçerli olduğu toplumsal alanın bilimsel incelemesinde karşılaştırma yönteminin de oldukça uygun ve yararlı bilgiler sağlayacağı görüşündedir. Bunun yanında Comte sosyal dinamiğin yasalarının saptanmasında tarihsel analizin de önemli olduğunu belirtir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

İnsanlık Dini Pozitif Felsefe Dersleri adlı eserinde bilimi felsefeye çeviren A. Comte, Pozitif Politika Sistemi adlı eserinde ise felsefeyi dine çevirmiştir. Dinin önemli bir denge ve birlik sağlayan bir unsur olduğunu, fetişizim ve Tanrıcılığın modasının geçtiğini belirten A. Comte, bugün pozitivist döneme özgü bir dinin kurulması gerektiğini savunmuştur. Bu düşünceler çerçevesinde de İnsanlık Dini adını verdiği bu din anlayışını üç temel ilke ekseninde açıklar: İlke olarak aşk, temel olarak düzen, amaç olarak ilerleme. (Kösemihal, 1982:158). Sonuç olarak Comte sosyoloji biliminin isim babası olmuş ve sosyolojiyi bilimsel bir metodoloji çerçevesinde kuramsallaştırmaya çalışmıştır. O, sosyolojide değişmez kanunlara ulaşmanın önemini belirtmiş ve bu kanunlar çerçevesinde sosyal olguların açıklanmasının gerektiğini ifade etmiştir. Kendisinden sonra gelen Karl Marx, Emile Durkheim, Herbert Spencer, Max Weber gibi klasik sosyologlar üzerinde de etkili olmuştur. KARL MARX (1818-1883) Sosyoloji tarihinde Karl Marx tarihsel materyalizmin kurucusu bir düşünür, ideolog, sosyolog olarak kabul edilir. Düşünce tarihinde Karl Marx kadar görüşleri tartışma konusu olan, görüşlerinin siyasal, politik ve ideolojik sonuçları bulunan, maddi ve kültürel tüm toplumsal sistemler konusunda belirli düşüncelere sahip başka bir düşünür saptamak pek mümkün değildir. Karl Marx 19. Yüzyılda ortaya çıkan kapitalist toplum olarak adlandırılan ekonomik ve toplumsal süreçlerin bir düşünürü olarak her şeyden önce Kapital in yazarı olarak kabul edilir. Karl Marx kapitalist toplumun sosyologu ve iktisatçısı olarak kabul edilir. Karl Marx ın eserleri sosyoloji, tarih, ekonomi, felsefe, ideoloji başta olmak üzere pek çok alanda kitaplar yazmış, çok geniş bir çerçevede eserler ortaya koymuştur. Bu anlamda Marx ın eserleri iki temel dönemde ele alınarak değerlendirilir. Gençlik dönemi olarak adlandırılan ve 1841 ile 1847-1848 dönemlerini kapsayan ilk dönemde Hegel in Hukuk Felsefesinin Eleştirisine Giriş, Yahudi Sorunu Üzerine Deneme gibi eserler, Alman İdeolojisi gibi metinler yer alır. Yine bu dönemde düşüncesinin bazı noktalarını ortaya koymak bakımından önemli olan Kutsal Aile ve Proudhoun un Sefaletin Felsefesi adlı kitabına yanıt olarak yazdığı Felsefenin Sefaleti bulunur. Gençlik döneminin en popüler ve en bilinen eserlerinden biri ise, Komünist Manifestosu adlı temel düşüncelerinin açık ve çarpıcı biçimde dile getirildiği eseridir. Karl Marx daha çok felsefi düzeyde düşüncelerini ortaya koyduğu bu ilk dönem eserlerinden sonra, yaşantısının ikinci döneminde iktisatçı ve sosyolog olarak öne çıktığı eserleri yer almaktadır. Bu dönemdeki temel eserleri Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı ve Marx ın başyapıtı, düşüncesinin merkezi olan eser, yani Kapital dir (Aron, 1989: 107). Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

Tarihsel Materyalizm Teorisi Her çağın üretim biçimi o çağın düşünsel biçimini de belirler. Karl Marx ın felsefesi ve yönteminin özünü, onun tarihsel materyalist anlayışı oluşturmaktadır. Tarihsel materyalist yöntem, Alman idealist düşünür Hegel in diyalektik yaklaşımının Karl Marx tarafından materyalist bir anlayışla tersine çevrilmesi sonucunda geliştirilmiştir. Marx, Benim diyalektik yöntemim, Hegelci yöntemden yalnızca farklı değil, onun tam karşıtıdır da. Hegel için düşünme süreci Hegel bunu Fikir adı altında bağımsız bir özneye dönüştürürgerçek dünyanın yaratıcısı ve mimarı olup, gerçek dünya, yalnızca Fikir in dışsal ve görüngüsel biçimidir. Benim için ise, tersine, fikir, maddi dünyanın insan aklında yansımasından ve düşünce biçimlerine dönüşmesinden başka bir şey değildir. (Kızılçelik, 1994: 288) diyerek kendi tarihsel anlayışının Hegel in görüşünün tamamen karşıtı olduğunu ifade etmektedir. Karl Marx ın tarihsel maddecilik teorisi, bütün insani ve toplumsal olayları üretim kavramı çerçevesinde açıklamaya, her çağın üretim ve tekniğinin, o çağın siyasal ve toplumsal kurallarını belirlediği anlayışına dayanmaktadır. Marx a göre, tüm toplumların ilk karakteristiği, insanların varlıklarını sürdürebilmeleri için çevreden yararlanarak üretim yapabilmeleri ve böylece tarihi yapmalarıdır. İnsanların üretim sürecinde yer almaları belirli üretim ilişkileri çerçevesinde gelişir. Üretim ilişkileri ise, toplumdaki üretim güçlerinin gelişmesinin belirli aşamalara karşılık gelmesiyle ilgili bir süreçtir. Toplumların evrimi üretici güçlerin gelişmesiyle birlikte üretim ilişkilerinde meydana gelen değişimlerdir. Bu çerçevede Karl Marx ın sınıf kavramı ve bu kavram çerçevesinde yapmış olduğu sınıf çatışması analizi önem kazanmaktadır. Çünkü üretici güçlerin mülkiyet ilişkilerine yol açarak, toplum içinde birbiriyle çıkarları çelişen farklı sınıfsal yapıları ortaya çıkardığını belirtir. AltYapı ve ÜstYapı Ekonomik altyapı belirleyici unsurdur. Karl Marx ın toplum anlayışı iki temel yapı üzerine kurulu bir bütünlük olarak ele alınabilir: İlki, yani altyapı, mal ve hizmetlerin üretimi, dağıtımı ile ilgili ekonomik temeldir. Diğeri, yani üstyapı ise, din, sanat, bilim, felsefe, ahlak vb. gibi kültürel kurumlardan oluşur. Marx a göre ekonomik altyapı toplumun temel kuruluşudur. (Slattery, 2007:104) Üretim biçiminin, ilişkilerinin ve güçlerinin oluşturduğu ekonomik altyapı toplumda belirleyici öğe olarak ele alınır, üstyapıyı belirler, ona şekil verir. Altyapı iki temel unsura ayrılabilir: Üretim güçleri emek ve makine dahil, üretim yöntemleri ve aletleri ile üretim araçlarının sahipleri ve işçiler arasındaki üretim ilişkileri. Bunlar ise her üretim tarzına göre farklılıklar gösterir. Onlar feodalizmde efendi ve serf iken, kapitalizmde ise burjuva ve proleter haline gelirler. Bu süreç Karl Marx ın sınıf teorisinin ele alınmasını gerektirmektedir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

Sınıf Kavramı ve Sınıf Çatışması Marx ın en bilinen görüşlerinden biri de, sınıf kavramı üzerine dile getirilmiştir. Ona göre, Şimdiye kadar olagelmiş bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir. Karl Marx ın toplumsal evrimin temel formasyonları şu şekilde sıralanabilir (Turner, Beeghley, Powers, 2010: 160-161): Evre Baskıcı Sınıf Bastırılan Sınıf İlkel Komünizm Sınıfsız Kölelik Köle sahipleri Köleler Feodalizm Toprak Sahipleri Serfler Kapitalizm Burjuvazi Proleterya Sosyalizm Devlet Yöneticileri İşçiler Komünizm Sınıfsız Sınıf kavramı güçlü bir farkındalığa dayanır. İlk sömürü sistemi kölelik düzenidir. Köle sahipleri ile köleler arasındaki çelişme ve çatışmalar kölelerin ayaklanıp kölelik sistemini yıkmalarına yol açmıştır. Köleci sistemi serfler ve toprak sahiplerinin iki büyük sınıfı oluşturduğu feodalizm dönemi izler. Bu iki grup da birbirleriyle karşıt çıkarlara sahiptir. Feodal Çağ, yerini sömürü kaynağının toprak yerine sermaye olduğu kapitalizme bırakmıştır. Kapitalist toplumda iki büyük sınıf, proleterya ve burjuvazidir. Kapitalizmin tek amacının kâr elde etmek olması, proleteryanın daha fazla sömürülmesine yol açmıştır. Karl Marx sınıf kavramını üretim sürecinde aynı rolü oynayan ortak ekonomik çıkarları olan, sınıf ideolojisi yardımıyla sınıf dayanışmasını gerçekleştiren kişilerin toplamı olarak tanımlar. Her toplumsal çağda, üretim araçlarına sahip olanlarla olmayanlar arasında sınıf çatışmaları bulunmakla birlikte, kapitalist burjuva toplumu sınıfsal uzlaşmazlıklarını basitleştirmiştir Bir bütün olarak toplum giderek daha fazla iki kampa, birbiriyle açıkça mücadele eden iki büyük sınıfa bölünmektedir: Burjuvazi ve Proletarya. (Marx ve Engels, 2000: 89). Toplumsal yapı böylece bir yandan geçimini sağlamak için emek üreten proletarya ile daha fazla kâr elde etmek için (artı-değer) işçileri sömürmek durumunda olan burjuvazi arasında iki ayrı sınıfsal bölünmeye uğramıştır. Marx a göre, bu iki sınıf arasında yaşanan çelişki ve çatışma kapitalist devletin ortadan kalkarak yerine işçi sınıflarının dünya çapındaki devrimlerle tüm toplumlardaki sömürü ve yabancılaşmayı sona erdirmesiyle sonuçlanacaktır. İşçi sınıfı devrimiyle proletarya devletin kontrolünü ele geçirecek, tüm üretim araçlarını devletin elinde toplayacak, kamusal güç siyasal karakterini yitirecek ve her bireyin özgür gelişiminin herkesin özgür gelişiminin ön koşulu olduğu bir ilişkiye geçilecektir. Yabancılaşma Teorisi Karl Marx ın kapitalist topluma ilişkin önemli teorilerinden biri de yabancılaşma teorisidir. Karl Marx ın temel çalışması olan Kapital bir ekonomik Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

Yabancılaşma, kişiyi kendi ürettiğinin ve emeğinin nesnesi durumuna getirir. sistem ve üretim tarzı olarak kapitalizmin üzerine bilimsel bir araştırma iken, onun yabancılaştırma araştırması kapitalizmin insanların duyguları ve benlik imgeleri üzerindeki etkilerine ilişkin bir araştırmadır. Marx için Kapitalizm sadece adaletsiz ve yetersiz bir ekonomik üretim sitemi olmayıp, aynı zamanda ahlak dışı ve sömürücü, insanın gerçek doğasını yadsıyan, onu kendi emeğinin ürünlerinden koparan bir sistemdir (Slattery, 2008:125). Bu bağlamda Marx, burjuva toplumunun ekonomik yapısından kaynaklanan yabancılaşma, dinin eleştirisinden kaynaklanan yabancılaşma ve devletin eleştirisinden kaynaklanan yabancılaşma anlayışları üzerinde durur. Karl Marx, kapitalist toplumsal yapıdan kaynaklanan dört temel yabancılaşma biçimi üzerinde durur: İşçinin kendi ürünleri üzerindeki kontrolünü yitirmesi İş bölümünün gelişmişliği sayesinde işçinin üretim süreciyle olan bağını yitirmesi İşçiler arasında rekabetten kaynaklanan ilişkilerin bozulması Bireyin kendi insani doğasını tanıyamaz hale gelmesi İşçiler kapitalist toplumun sömürü mekanizması nedeniyle işlerine, emeklerinin ürünlerine, diğer işçilere ve sonunda da kendi benliklerine yabancılaşırlar. Şekil 1. 3. Karl Marx (1818-1883) Din Teorisi Marx ın yabancılaştırma teorisinin bir sonucu da dinsel düşüncelerle yabancılaşma arasında kurduğu bağdır. Karl Marx, din üzerinde ayrıntılı bir biçimde durmamakla birlikte, bir üstyapı kurumu olarak din olgusunu tarihsel materyalist bir çevreden değerlendirmiş ve dini bir yanılsama olarak tanımlamıştır. Marx a göre dinsel düşünce de tüm mistik düşünceler gibi, insanın kendi hayal ürününden ibarettir. Din yabancılaşmış bir düşünsel süreç olarak, özellikle kapitalist toplumlarda egemen sınıfların çıkarlarını ve hâkimiyetini sağlamak üzere kurumsallaşmıştır. Bu şekliyle din, halkın afyonudur (Marx, 1997:192). Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

Sonuç olarak Karl Marx ın kapitalizm üzerine geliştirdiği çözümlemeler ile sosyolojik düşüncenin gelişimi ve oluşumunda oldukça önemli katkılar sunmuştur. Onun sınıf analizi, üretim ve artı değer görüşleri, emek kavramı, yabancılaştırma teorisi, ideoloji tartışmaları başta olmak üzere ortaya koyduğu pek çok yaklaşım ve kuramların etkileri ve sonuçları günümüzde de geniş biçimde tartışılmaya ve izlenmeye devam etmektedir. Şu şekilde ifade etmek gerekir, modern toplumlara ilişkin herhangi bir analiz, mutlaka Karl Marx ın teorileriyle tartışma yapmak durumundadır. EMİLE DURKHEİM (1857-1917) Yapısal işlevselciliğin kurulmasında Durkheim ın katkıları göz ardı edilemez. E. Durkheim sosyolojiyi bağımsız akademik bir disiplin haline getirmeye çalışmış, ilk kürsü sahibi bir kişi olan Emile Durkheim, yaşadığı dönemin çalkantılı ve karışık Fransız toplumunda toplumsal dayanışma anlayışını ve kolektif bilinç kavramlarını geliştirmiş, modern sosyolojideki temel kuramsal perspektiflerinden birisi olan yapısal işlevselciliğin kurulmasına katkıda bulunmuştur. Emile Durkheim 19. Yüzyılın sonlarında Avrupa ve özellikle Fransa nın yaşadığı karışıklıklar ve sınai-kentsel ayaklanmaların tam ortasında yaşayan bir düşünür olarak toplumsal düzen ve toplumsal dayanışma sorunuyla sistematik olarak ilgilenmiş, toplumsal düzenin ve dayanışmanın nasıl oluştuğu, geliştiği, kırsal ve geleneksel toplumlardan kentsel ve modern toplumlara doğru evrimsel sürecin nasıl gerçekleştiğiyle merkezi bir önem atfederek ilgilenmiştir. Emile Durkhem in Eserleri R. Aron, Emile Durkheim in düşüncelerini her biri sosyolojide önemli kuramsal katkılara yol açmış ve sosyolojinin bilimsel bir alan olarak gelişiminde rol oynamış eserleri yoluyla açıklamaya çalışmıştır. Bu eserlerin her biri temel bir sosyolojik problemi kendisine konu edinmiştir. Toplumsal İş Bölümü Üzerine (De la Division du Travail Social, 1893) Sosyoloji Yönteminin Kuralları (Les Règles de la Mèthode Sociologique, 1895) İntihar (Le Suicide, 1897) Din Hayatının İlkel Biçimleri (Les Formes Elèmentaires de la vie Religieuse, 1912) Durkheim 1896 dan itibaren L Annèe Sociologique adında bir yıllık çıkarmaya başlamış, bu yıllık da 1913 e kadar devam etmiştir. Emile Durkheim in Düşünsel Kaynakları E. Durkheim Fransa da ikinci imparatorluk ve üçüncü Cumhuriyet devri gibi, politik ve toplumsal huzursuzlukla dolu bir ortamda, toplumda genel çapta bir ahlak buhranının yaşandığı bir ortamda düşüncelerini geliştirmeye ve toplumsal sorunlara çözüm aramaya çalışmıştır. Böylece Fransa nın içinde bulunduğu Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

kargaşanın ve geniş çaptaki ahlaki krizin Durkheim in düşüncelerinin şekillenmesinde etkili olduğu söylenebilir. Durkheim i en çok etkileyen düşünce akımlarının başında Rousseau nun Genel İrade, Montesquieu nun Toplum Sözleşmesi düşünceleri, Ferdinand Tönnies in Cemaat ve Cemiyet görüşlerinden, sosyalizm ve Saint Simon un yaklaşımları belirtilebilir. Bunun dışında A. Comte pek çok görüşleriyle Durkheim in görüşlerinin şekillenmesine katkıda bulunmuştur. Emile Durkheim da Sosyolojinin Konusu ve Yöntemi Durkheim sosyolojisi toplumsal olgular üzerine kuruludur. Emile Durkheim in sosyoloji anlayışı toplumsal olgu kuramı üzerine kuruludur. Durkheim, konusu toplumsal olgu olan, öteki bilimlerin modeline benzer, nesnel bir bilim olarak sosyolojinin olacağını ve olması gerektiğini göstermektir. Sosyolojinin bilimsel bir alan olması için iki şey zorunludur. Bir yandan bu bilimin konusunun özgül olması yani bütün öteki bilimlerin konularından ayrı olması gerekir. Diğer yandan da bu konu diğer bilimlerdeki olguların gözlemlenmesi, açıklanmasına benzer biçimde gözlemlenmesi ve açıklanması gerekir. Bu da Durkheim sosyolojisinin iki temel açıklamasını ortaya çıkarmıştır. Toplumsal olguları nesne gibi düşünmek gerekir ve toplumsal olgunun özelliği bireyler üzerinde dışlık ve baskı oluşturmasıdır. Emile Durkheim Kolektif bilinç bireysel bilinçten büsbütün ayrı bir tür meydana getirir. düşüncesinden hareketle Toplumsal hayatın açıklamasını yine toplumsal hayatta aramak gerekir. diyerek sosyal olayları bireysel olaylardan ayırır, kolektif bilinç ile bireysel bilinç arasında farklılık olduğunu ortaya koyar. Böylece Durkheim, Toplumsal olaylar yalnız bireyin dışında olmakla kalmaz, kendinde bulunan buyurma ve baskı güçleriyle, birey istese de istemese de kendilerini ona zorla kabul ettirirler. şeklindeki görüşüyle sosyolojinin temel konusunu saptarken, Toplumsal olgular birer nesne gibi ele alınmalıdır. görüşüyle de pozitivist bir sosyolojik yöntem modeline bağlı kalmaktadır. Onun sosyal analizine ilişkin önemli bir diğer nokta da toplumsal olguların nedenleri toplumsal ortamlarda aranmalıdır, görüşüdür. Sosyolojini açıklamak istediği olguların nedeni incelenen toplumun yapısıdır. Toplumsal yaşamın açıklanmasını toplumun doğasında aramak gerekir. diyen Durkheim a göre, toplumsal ortamın etkili nedenselliği, bilimsel sosyolojinin varoluş koşullarıdır (Aron, 1989: 260). E. Durkheim sosyolojisi aynı zamanda işlevselci bir teoridir; çünkü toplumsal olguları toplumsal ihtiyaçların karşılanmasına dönük sahip oldukları işlevler açısından da ele alınmaktadır. Emile Durkheim in Toplumsal İş Bölümü Anlayışı E. Durkheim sosyolojisinde, toplumsal düzen ve dayanışma kavramları sosyolojik çalışmalarının temel saikini oluşturmaktadır. O, iş bölümünün toplumsal dayanışmayı artırdığını belirtir. Bu anlamda iş bölümünün ilkel toplumlardan bugüne kadar her toplumda mevcut olduğunu, iş bölümünün bireyleri farklılaştırdığını, bu farklılaşmanın da o bireyler arasında bir dayanışma meydana Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

Cezalandırıcı hukuk mekanik dayanışmanın bir sonucu iken; onarıcı hukuku destekleyen organik dayanışma biçimidir. getirdiğini belirtir. İlkel toplumlarda benzerlikten kaynaklanan dayanışmanın olduğunu, toplumlar ilerledikçe de benzerliğe dayanan dayanışmanın azaldığını belirten Durkheim, modern toplumlarda mekanik dayanışmanın yerini organik dayanışmaya bıraktığını belirtir. Mekanik Dayanışma da bireyler arasında gereksinim, davranış, kanaat ve duygu benzerliği vardır. Söz konusu benzerlikler bireyleri bir arada yasamaya sevk eder. Bu açıdan mekanik dayanışma benzerlikten doğan bir dayanışmadır. Birey adeta grubun malıdır. Bireyler düşünsel ve ahlaki açıdan homojen özelliklere sahiptirler. Ortak düşünce ve inançların toplamı anlamına gelen kolektif bilincin varlığı ve egemenliği ön plandadır. Toplumun üyeleri ortak hedef yönünden birbirine benzemektedir. Bu tür toplumlarda üyeler arasındaki bağlar kuvvetlidir. Bireyler, birbirleriyle uyum ve harmoni içinde olup, bireysel kimliklerini kaybederek kolektif bilincin bir parçası haline gelirler. Durkheim e göre cezalandırıcı hukuk kolektif bilincin her şeyden üstün olduğu, mekanik dayanışmanın esas olduğu toplumlarda yaygındır. Organik Dayanışma da bireylerde zihinsel ve ahlaksal bir cinstenlik kalkar. Bireycilik gelişir. Zevklerde, inançlarda, kanaatlerde, ahlakta bir cinstenlik azalır. Bireyler uzmanlaşır. Uzmanlaşma, gelenekleri zayıflatır. Genel ve ortak olan toplumsal ve moral bilinç zayıflamaya, bir cinstenliği kaybetmeye baslar. Suçlara gösterilen şiddet azalır. Kanunlar kutsallık niteliğini yitirir, çünkü artık toplumsal sınıfın tüm bireylerinin moral bilincini yeniden kuvvetlendirmenin bir gereği yoktur. Suçlu, haksızlığa uğrayana ettiği kötülüğü sadece onarır. Toplumsal kontrol gücünü yitirir, esnekleşir. Bireysel özgürlük ve serbest anlaşmalara dayanan sözleşme hukuku gelişir. Özel mülkiyet, ekonomik bireycilik ve sözleşmeli işbirlikleri gelişir. Çok tanrıcılık yerini tek tanrıcılığa bırakır. Organik dayanışmanın geçerli olduğu toplumlarda iade edici hukuk anlayışı söz konusudur; çünkü kolektif suç kavramı yerine bireysel suç kavramı ortaya çıkar, toplumsal kontrol gücünü yitirir. Emile Durkheim ve İntihar Durkheim, Toplumsal bir olayın nedenini yine toplumsal bir olayda aramalıdır. kuralına dayanarak, intiharın nedenini psikolojik olaylarda ya da doğal çevrede değil, yine toplumda arar. Durkheim, toplumsal nedenleri dikkate alarak, intihar olgularını: a) Bencil (egoiste), b) Ekil (altruiste), c) Anomik (kanun yokluğundan, bunalımdan, kargasalıktan, gelen) diye üç öbeğe ayırır (Kösemihal, 1982: 186-189). Durkheim e göre bencil intiharlar bireyin bağlı olduğu din, aile, politik zümre vb. tarafından korunmamış olmasından meydana gelir. İnsan yalnız bağlı olduğu zümre tarafından korunmadığı ya da toplumsal bağların pek gevşek olduğu zamanlarda değil, tersine topluma çok bağlı olduğu zamanlarda da intihar eder. Bu türden intiharları Durkheim elcil intiharlar adı altında toplamaktadır (Kızılçelik, 1994: 238). İntiharların bir çeşidi daha vardır ki birtakım toplumsal bunalım sonucu meydana gelir. Durkheim, bunlara anomik intiharlar adını vermiştir. Anomik Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

intiharlar toplumsal yapıda meydana gelen köklü değişimler döneminde çoğalır. Toplumsal hayatın hızlı, radikal değişimleri toplumsal yapıda anomi, karmaşa hali yaratır, kuralsızlık ön plana çıkar, bireylerin ortak değerleri ve ortak bağları azalır. Durkheim, modern toplumun organik dayanışması içinde, anomiyi büyük ölçüde temel bir patoloji, geleneksel bağlar ve değerlerin zayıflamasının ve bireyciliğin ortaklaşa veya toplumsal sorumlulukların üstüne çıkışının yarattığı bir toplumsal hastalık olarak tanımlar (Slattery, 2008:36). Emile Durkheim anominin çözümü için bireyleri toplumsal gruplar ve kolektif değerler içinde birleştirebilen, insanların mantıken neler bekleyebilecekleri konusunda yeni bir konsensüs oluşturabilen meslek birliklerinin gelişiminin sağlanması gerektiğini belirtir. Emile Durkheim in Din Anlayışı Durkheim din üzerindeki fikirlerini, din sosyolojisinin büyük klasiklerinden biri olan "Les Formes Elementaires de la Vie Religieuse" (Din Hayatının İlkel Şekilleri) adlı eserinde toplamıştır. Bu eserde Durkheim en basit ve en ilkel dinsel kurumların incelenmesinden çıkarılan genel bir din kuramı oluşturmayı amaçlamaktadır. Durkheim için dinin özü, dünyanın kutsal ve kutsal olmayan olgulara bölünmesidir. Dinsel kategori, dünyanın kutsal olan ve kutsal olmayan ikili ayrımı ile oluşturulmuştur. Kutsal; nesneler, inançlar ve ayinler bütününden oluşur. Din önce kutsalı, sonra kutsalla ilgili inançların örgütlenmesini, son olarak da inançlarla bağlantılı ayin ve uygulamaları içerir. Durkheim'e göre bugün bilinen en ilkel ve en yalın din totemciliktir. Bundan ötürü de Durkheim, din olayını totemciliği esas alarak inceler. Ona göre totemcilik dinin özünü açıklar. Durkheim totemciliğin incelenmesinden çıkarılacak bütün sonuçların, din olgusunun özünün kavranmasını sağlayacağını varsayar. Durkheim dinin ve bilginin sosyolojik teorisini ortaya koymaya çalışmıştır. Emile Durkheim, Din Hayatının İlkel Şekilleri adlı kitabında din sosyolojisi yanında bilgi sosyolojisi içerisinde değerlendirilebilecek görüşler ileri sürmüştür. Bilimin, bilimin temel ilkelerinin, zaman, mekan vb. gibi kategorilerin toplumsal kökenden kaynaklandığı görüşünü savunmuştur. Sonuç olarak Durkheim ın düşüncelerinin en etkileyici yönü, sosyolojinin yöntemi konusundaki açıklamaları ve bir bilimin kurulabilmesi için gerekli olan konu ve yöntemini ayrıntılı, açık ve net bir şekilde ortaya koymuş olmasıdır. Onun intihar çalışmasındaki bireyin toplumsal yapılar ve kültürle bütünleşmesini vurgulayan analiz, sosyolojik sapma, suç ve diğer toplumsal patolojiler analizlerinde yaygın biçimde kullanılmıştır. Din sosyoloji konusundaki görüşleri, bugün hâlâ daha önemini korumakta ve sosyologların araştırmaları için öncü işlevi görmektedir. MAX WEBER (1864-1920) Max Weber modern toplumun temel özelliklerini ve dinamiklerini saptamaya dönük çalışmalarıyla sosyolojik düşüncenin kurucu babalarından biri Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

Weber sosyolojisi metodolojik bakımdan anlamacıdır. olarak nitelendirilmiştir. Modern toplumsal yapıların temelini oluşturan dinamiği rasyonalite, rasyonel ve mantıklı düşünme ve organizasyon biçimi olarak tanımlayan Weber, bir ideal tip olarak klasikleşmiş bürokrasi analiziyle sosyolojinin en temel kavramsal çerçevelerinden birisini oluşturmuştur. Modern kapitalizmin doğasını Protestan ahlakı bağlamında ele aldığı çalışması ise, dinsel ve kültürel sistemlerle ekonomik sistemler arasındaki etkileşimi öne çıkarmak bakımından sosyal teoride bugün en çok referans alınan kuramların başında gelmeye devam etmektedir. Max Weber de Sosyoloji Biliminin Konusu ve Yöntemi Max Weber e göre sosyoloji, toplumsal eylemi yorumlayıcı tarzda anlamaya ve böylece onun yönünü ve sonuçlarını nedensel olarak açıklamaya çalışan bilimdir. Eyleyen birey davranışına- açık veya örtük biçimde, farkında olmadan veya bilinçli olarak- öznel anlam yüklediği sürece eylemden söz edebiliriz. Eylem, öznel anlamında başkalarının davranışları dikkate alındığı ve onun yönüyle ilgili olduğu sürece toplumsal dır (Turner, Beeghley, Powers, 2010: 213). Böylece Weber sosyolojiyi toplumsal eylem bilimi olarak tanımlar. Sosyal eylem, eylemde bulunan kişilerin öznel bir anlama göre, başkalarının durumu ile ilgili bir eylem sürecine girmiş olmalarıdır. Sosyal eylemleri anlaşılır kılan şey ise, bu sosyal eylemlere yön veren kültürel temelleri anlayabilmektir. Böylece sosyoloji, sosyal eylemdeki kültürel anlamı, sosyal eylemleri yönlendiren, güdüleyen temel kültürel anlam haritalarını ortaya çıkarmalıdır. Max Weber in sosyolojisi, nedensel analizi içeren pozitivist yorum ile, hermeneutik (yorumsamacı) anlama kavramının sentezine dayanır. Weber in sosyolojisi, evrimci pozitivizme olduğu kadar, dogmatik Marksizme de karşıt olarak kurulmuştur. Max Weber in sosyolojik yöntemi pozitivizm ile anlamacı sosyoloji arasında bir uzlaşıyı içerir. Max Weber, pozitivizmin bilimde olgusal denetlenebilirlik ilkesi çerçevesinde nesnelliğe yaptığı vurguyu benimser. Bu anlamda sosyoloji de diğer sosyal bilimler gibi değer yargılarından arınmış olmaları gerekir. Ancak O, aynı zamanda sosyolojiyi, konusu olan sosyal eylemin şeylere değil, insan ve öznelere, toplumsal bağlama anlamlar yükleyen, eyleyen bireye dayanması nedeniyle, toplumsal eylemi yorumcu biçimde anlamaya girişen bir bilim olarak tanımlama eğilimindedir. Böylece Weber metodolojisi doğa bilimlerindeki pozitivizm anlayışının açıklama kavramıyla, kültür bilimlerindeki hermeneutiğin anlamacı kavramı arasında bir sentezi içermektedir. Yorumcu anlama ile nedensel açıklama, bilimsel, nesnel bilgiye ulaşmaya yarayan temel analiz biçimleridir. İdeal Tipler Max Weber, öznel anlamlar ve nesnel yapılar arasındaki bağlantıları zihinde oluşturulmuş soyut kategoriler, ya da ideal tip ler aracılığıyla kurmaktadır. İdeal tipler, gerçek toplumsal yaşamın seçilmiş özelliklerinden oluşan tamamen zihinsel kurgulardır; dolayısıyla tarihsel-toplumsal gerçeklerle bire bir örtüşmezler, ancak Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

bunları sosyolojik analiz için birbirlerinden ayrıştırmamıza yardım ederler (Tarhan, 2003:34). Toplumsal olguların anlaşılmasını kolaylaştıran metodolojik bir kavram olarak tanımlanabilecek olan ideal tip ler, tarihsel özgünlükleri ve tarihsel bütünlükleri kavrama olanağı sağlar. Weber sosyolojiyi toplumsal eylem in bilimi olarak tanımladığı için, burada Weber in sosyal eylem tiplerini açıklamak gerekir. Max Weber de Sosyal Eylem Tipleri Marks tan farklı olarak Weber in toplumsal tabakalaşma modeli çok boyutludur: Sınıf, Statü, Parti Amaçla ilgili akılcı davranış (zweckrational): Amaçla ilgili akılcı davranış, bir kimsenin bir işi yapmakta amacının ne olduğunu düşünüp tasarlaması ve bu amacı gerçekleştirmek için de araçları düzenlemesi şeklinde tanımlanır (Aron, 2006:458). Bir değerle ilişkili akılcı davranış (wertrational): Burada esas olan şey, bir kimsenin sahip olduğu değerler söz konusu olduğunda, o değere sadık kalma gerekçesiyle tehlikeyi göze alması ve bu suretle de akılcı davranmasıdır. Duygusal ya da heyecana bağlı davranış: Weber e göre bu davranış tipinde, davranışın oluşmasında etkili olan tamamıyla duygusal tepkiler olmaktadır. Geleneksel Davranış: Buradaki davranış da alışkanlıklar, adetler, inançlar, normlarca belirlenmiş olan davranışlar biçiminde ortaya çıkmaktadır. Geleneğe göre davranan bir kimse, hiçbir biçimde amaç, değer yahut duygusallık taşımak zorunda değildir; önemli olan uzun vadede yerleşmiş olan gelenekselliğe uyma beklentisidir (Aron, 2006: 459). Max Weber sosyolojisinde toplumsal eylem tiplerini belirledikten sonra, toplumsal eylem tipolojisine paralel olarak otorite ve örgüt yapılarını irdeler. Max Weber de Otorite ve Otorite Tipleri Sınıflar, statü grupları ve politik partiler bir toplumdaki güç paylaşımına taraf olan fenomenlerdir. Weber, otorite kavramını yazılarında, konferanslarında hayli yoğun kullanmış, aynı zamanda da ünlü eseri Ekonomi ve Toplum da Otorite Tipleri ve Otorite Sosyolojisi başlıkları kapsamında derin biçimde irdelemiştir. Karizmatik otorite: Bu otorite tipi, karizmatik otorite olarak adlandırılan yöneticide bulunduğuna inanılan istisnai, olağanüstü, doğaüstü kabiliyetlere sahip bir kahramanlık niteliğine dayanır. Geleneksel Otorite: Geleneksel olarak nitelendirilen otorite tipi, geçmişten kalma eskimiş ve kökleşmiş geleneklerin kutsallığına ve meşruluğuna dayanır. Bu meşruluk, geçmişten beri süregelen egemenliklerin geleneksellik çatısında meşru kılındığı anlayışından kaynaklanır. Meşru (yasal-ussal) Otorite: Weber in daha çok modernleşmeyle birlikte açığa çıktığını söylediği yasal-ussal otorite tipi, otorite sahibi kimselerin yetkilerinin yasalar çerçevesinde düzenlendiği ve sınırlandırıldığı otorite tipidir. Bu otorite tipinde kişi, bulunduğu konuma liyakatiyle gelir. Bu liyakatin meşruluğu da torpil ya da iltimas yoluyla değil; hukuksal kurallara göre belirlenir. Weber in yasal-ussal otoritesinin uygulanmasında işleyen en saf mekanizma da bilindiği gibi bürokrasi olmaktadır. Kişi, bürokratik işleyişe uygun biçimde kamu sektöründe yerini almakta ve bu yeri de sınav, yarışma ya da bir başka hukuksal düzenleme yoluyla edinmektedir. Bürokratik işleyişe uygun olarak bir Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

mevki sahibi olan kimse, bu mevkideki statü derecesini de yine hukuki düzenlemelere göre yükseltir. Max Weber de Bürokrasi Max Weber in bürokrasi analizi genellikle sosyolojik bir klasik olarak kabul edilir ve modern organizasyonlar üzerine yapılan araştırmaların temelini oluşturur. Max Weber in bürokrasi analizi, öncelikle kapitalist sanayi toplumlarının rasyonelleşme eğilimi, mantıklı, rasyonel ve hesaplı düşünce, eylem ve planlama biçimlerinin gelişiminin bir sonucudur. İdeal tip olarak modern bürokratik yönetim aygıtının, geleneksel toplumlardan farklı olduğunu belirten Weber, bürokrasiyi uzmanlaşmış bir idari iş bölümü, resmi bir kişisellikten uzaklık, bütün işlemlerin tutarlı bir soyut kurallar sistemine tabi olması, memurların seçimi ve terfisinde liyakatin tek geçerli ölçü olması, resmi faaliyetlerin özel hayat alanından kesin olarak ayrılması şeklindeki ilkelerle açıklar. Weber e göre bürokrasi insanlara değil kurallara, bir kişisel ilişkiler ağına değil bir görevler hiyerarşisine dayandığı için en etkili ve teknik bakımdan en üstün örgütlenme biçimidir. Max Weber bürokrasiyi bir örgütlenme biçimi olarak tanımlamakla birlikte, çelik kurallar ve düzenlemeler kafesi olarak bürokratik ideallerin yaşamın idealleri üzerine tahakküm kurabileceği endişesini de taşımakta, bürokratikleşme tutkusu bizi umutsuzluğa itmektedir düşüncelerini taşımaktadır. Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu Max Weber in en bilinen ve en etkili kuramlarından biri olan dinsel inançlarla ekonomik sistemler arasında kurmuş olduğu paralellik, Protestan ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu adlı eserin temel kuramsal çıkış noktasını oluşturur. Max Weber in dinsel yapıların ekonomik sistemleri belirlediği şeklindeki yaklaşımı, kendisinden önce gelen Karl Marx ın ekonomik altyapısal unsurların dinsel üstyapıyı belirlediği biçimindeki temel tezine bir alternatif olarak değerlendirilebilir. Weber in tezi insani eylem, güdülerin ve özel ahlaki bakış açılarının ekonomik gelişimin belirleyicisi olabileceğine olan gözlemden kaynaklanır. Tarihsel materyalist kuram çerçevesinde maddi öğelere öncelik veren Karl Marx ın aksine Weber, insan eylemi ve bireyi kendi kapitalizm, kapitalizmin karakteri ve kökeni analizinin merkezine yerleştirir. Weber e göre, Tanrının hizmetinde durmadan ve tutumlu bir biçimde çalışma gereği, kişisel zenginliğin Tanrının inayetinin bir göstergesi şeklindeki temel inancı, harcamaktan ziyade tasarruf arzusu, lüks ve savurganlığın aksine, idareli ve tutumlu davranma eğilimi, her türlü hazdan uzak durmaya dair düşünceleriyle Protestan ahlakı mevcut sermaye birikiminin kişisel ve gösterişçi hayat tarzlarına harcamak yerine, tasarruflar ve kârın yeniden yatırma dönüştürülmesiyle modern kapitalizmin gelişimi için gerekli olan sermaye birikimine dönüştürülmesine yardımcı olmuştur (Slattery, 2008: 80-81). Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

Sonuç olarak Max Weber modern kapitalizmin doğasına ilişkin yaptığı sosyolojik katkılar, sosyolojinin bilimsel boyutuna yönelik metodolojik açıdan pozitivizm ile yorumsamacılık arasında kurmuş olduğu bağlantılar, dinsel yapılarla toplumsal ve ekonomik sistemler arasında kurduğu benzerlikler, siyaset ve hukuk sosyolojisinde henüz bugün de geçerliliğini koruyan kuramsal önermeleri ile 20. Yüzyılın sosyolojisinin en önemli teorisyenlerinden biri olma özelliğini sürdürmeye devam etmektedir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

DEĞERLENDİRME SORULARI Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan bölüm sonu testi bölümünde etkileşimli olarak cevaplayabilirsiniz. 1. Aşağıdakilerden hangisi Saint Simon un görüşleri arasında yer almaz? a) Pozitivist bilime öncelik vermek b) Endüstri toplum kuramını savunmak c) Toplumların belirli evrim şemalarına göre değişim içerisinde olacağını ileri sürmek d) Toplumda bilim adamları ve sanayicilere öncelik vermek e) Hegel in diyalektik görüşlerini tersine çevirerek yeni bir bilimsel yaklaşım ortaya koymak 2. Saint-Simon aşağıdaki düşüncelerden hangisinin kurucusu olarak kabul edilebilir? a) Materyalizmin kurucusu olarak kabul edilebilir. b) Diyalektik yöntemin kurucusu olarak kabul edilebilir. c) Endüstri toplumunun kurucusu olarak kabul edilebilir. d) Mekanik ve organik dayanışma düşüncesini geliştirmiş olarak kabul edilebilir. e) Organizmacı modelin kurucusu olarak kabul edilebilir. 3. İnsanlık dini aşağıdaki düşünürlerden hangisi tarafından geliştirilmiş bir düşüncedir? a) Max Weber b) L. Feurbach c) Karl Marx d) Auguste Comte e) Herbert Spencer 4. Aşağıdakilerden hangisi organik dayanışma anlayışı içerisinde yer almaz? a) Farklılaşma söz konusudur. b) Karmaşık bir iş bölümü vardır. c) İade edici hukuk geçerlidir. d) Duygusal yakınlık söz konusudur. e) Bireycilik gelişmiştir. 5. Kapitalist toplum kuramının sosyologu aşağıdakilerden hangisi için geçerli olabilir? a) Auguste Comte b) Emile Durkheim c) Karl Marx d) J. Proudhoun e) Max Weber Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20

6. Dinin toplumsal yaşam üzerinde etkili olduğu aşağıdaki düşünürlerden hangisi tarafından sistemli biçimde savunulmuştur? a) Auguste Comte b) Emile Durkheim c) Karl Marx d) Saint Simon e) Max Weber 7. Sosyoloji tarihinde toplumsal tabakalaşma konusunda sınıf kategorisi dışında statü grupları ve otorite eksenli tabakalaşma görüşünü aşağıdaki isimlerden hangisi savunmuştur? a) Auguste Comte b) Emile Durkheim c) Karl Marx d) Saint Simon e) Max Weber 8. Aşağıdakilerden düşüncelerden hangisi Max Weber in görüşleri arasında yer almaz? a) Pozitivist görüşlere karşı eleştirel bir tavrı benimsemiştir. b) Sosyolojisinin temeline toplumsal eylem ve etkileşimi koymaktadır. c) İntihar konusunda ayrıntılı bir çalışma gerçekleştirmiştir. d) Sosyolojide anlamanın önemi üzerinde durmuştur. e) Sosyolojide ideal tipler kuramını geliştirmiştir. 9. Aşağıdakilerden hangisi Karl Marx tarafından dile getirilmiş bir görüş olarak kabul edilir? a) Otorite tipleri üzerinde durmuştur. b) Toplumsal statik ve toplumsal dinamik kavramları üzerinde durmuştur. c) İnsanlık tarihini sınıf çatışmalarının tarihi olarak saptamıştır. d) Pozitivist model yoluyla toplumun iyileştirileceği düşüncesini savunmuştur. e) Toplumsal olguların şeyler gibi inceleneceğini savunmuştur. 10. Max Weber modern toplumun karakteristik özelliği olarak aşağıdaki düşüncelerden hangisini benimsemiş olabilir? a) Pozitivist bir dönem olarak belirlemiştir. b) Bürokrasinin geçerli olduğunu saptamıştır. c) Sınıfsal çelişkilerin temel olduğu görüşünü benimsemiştir. d) Mekanik ve organik dayanışma düşüncesini geliştirmiştir. e) İntihar düşüncesinin yaygınlaştığı düşüncesini savunmuştur. Cevap Anahtarı 1.E, 2.C, 3.D, 4.D, 5.C, 6.E, 7.E, 8.C, 9.C, 10.B Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21

YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK KAYNAKLAR Aron, Raymond, (1989). Sosyolojik Düşüncenin Evreleri, Çev. Korkmaz Alemdar, Ankara: Bilgi Yayınevi. Arslantürk, Zeki, Tayfun Amman, (2000). Sosyoloji, İstanbul: Kaknüs Yayıncılık. Bottomore, Tom, Robert Nisbet, (2002). Sosyolojik Çözümlemenin Tarihi, (Yay Haz: Mete Tunçay, Aydın Uğur, İstanbul: Ayraç Yayınevi. Freyer, Hans, (2012). Sosyoloji Kuramları Tarihi, Çev: Tahir Çağatay, İstanbul: Doğu Batı Yayınları. Kızılçelik, Sezgin, (1992). Sosyoloji Teorileri 1, Konya: Mimoza Yayınları. Kızılçelik, Sezgin, (1994). Sosyoloji Teorileri 2, Konya: Emre Yayınları. Kösemihal, Nurettin Şazi, (1982). Sosyoloji Tarihi, İstanbul: Remzi Kitabevi. Marx, Karl, (1997). Hegel in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi, Çev: Kenan Somer, Ankara: Sol Yayınları. Meriç, Cemil, (1996). Saint-Simon İlk Sosyolog, İlk Sosyalist, İstanbul: iletişim Yayınları. Özkalp, Enver, (2005). Sosyolojiye Giriş, Bursa: Ekin Yayınları. Slattery, Martin, (2008). Sosyolojide Temel Fikirler, Çev: Ümit Tatlıcan, Gülhan Demiriz, İstanbul: Sentez Yayıncılık. Swingewood, Alan, (1998). Sosyolojik Düşüncenin Kısa Tarihi, Çev: Osman Akınhay, Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları. Tarhan, Ayşe Durakbaşa, (2003). Klasik Sosyoloji: Toplubilimsel Kurumlarda Toplumsal ın Direnişi, iç. Sosyolojiye Giriş, Der: İhsan Sezal, İstanbul: Martı Yayıncılık. Tatlıcan, Ümit, (2011). Sosyoloji ve Sosyal Teori Yazıları, Bursa: Sentez Yayıncılık. Turner, J.H., L. Beehly, C. H. Powers, (2010). Sosyolojik Teorinin Oluşumu, Çev: Ümit Tatlıcan, Bursa: Sentez Yayınları. Ünsaldı, Levent, (2012). Sosyoloji Tarihi, Ankara: Pegem Yayınevi. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22