Elhamdülillâhi rabbi l-âlemîn Ebu Hureyre (r.a.) tan rivayet edildiğine göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: Allah a hamdederek başlanılmayan her önemli iş bereketsiz olur. [Ebu Davud, Edeb 18 (4840)] Ya Rabbî! Ben Sana ve Resulünün sünnetine hicret ediyorum. Ömer İbnü l-hattâb (r.a.) diyor ki: Resulullah (s.a.v.) in şöyle buyurduğunu işittim: Ameller, niyetlere göre değerlendirilir. Herkese ancak niyet ettiği şey vardır. Öyleyse kimin hicreti, Allah a ve Resulüne ise onun hicreti Allah a ve Resulünedir. Kimin hicreti de elde edeceği bir dünyalığa veya evleneceği bir kadına ise onun hicreti de o hicret ettiği şeyedir. [Buhârî, İman 41; Müslim, İmâre 45] Yâ Rabbî! Senden dünyalık olarak sadece helal kazanç istiyor, bundan sonrası için yalnızca ahirete yöneliyorum. Kim de mü'min olarak ahireti ister ve ona ulaşmak için gereği gibi çalışırsa, işte bunların çalışmalarının karşılığı verilir. [İsrâ, 17/19] 1
UNUTULAN SÜNNETLERİ CANLANDIRMA PROGRAMI İLKELER 1. İlke: Allah a ve Peygamber (s.a.v.) e itaat Allahu Teala, Kur ân-ı Kerîm inde kendisine ve peygambere itaati çoğu yerde, birlikte zikreder: Kim peygambere itaat ederse, Allah a itaat etmiş olur. (Nisâ, 4/80) Allah a ve Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin. (Âl-i İmrân, 3/132) Kim Allah a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır. (Nisâ, 4/13) Rabbimiz, Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. (Haşr, 59/7) buyurduğuna göre hem Allah Resulü (s.a.v.) e gelen vahyin bütününe iman ve itaat hem de O nun üsve-i hasene ve huluki n-azîm üzere olan hayatına ait bütün fiilî ve kavlî sünnetler mü minler için muhakkak yaşanması gereken en önemli imanî ve amelî düsturlardır. Peygamber (s.a.v.) e itaatin iki basamağı vardır: a. O na (s.a.v.) gelen kitabın bütün ayetlerine iman ve itaat b. O nun (s.a.v.) bütün sünnetlerine itaat 2. İlke: Sünnetin Önemi ve Vazgeçilmezliği Allah Resulü (s.a.v.) Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddette asla sapıtmayacaksınız: Allah ın Kitâb ı ve Resûlünün sünneti. 1 buyurduğuna göre sünnet bizim için Kur ân-ı Kerim le birlikte her gün meşgul olmamız gereken ikinci hazinedir. Bütün Müslümanlar en başta Kur an ın bütün emir ve yasaklarına iman etmek ve amelî bütün ayetleriyle amel etmekle yükümlüdürler. Bu bağlamda her bir Müslüman her gün Kur an la amel etmek amacıyla Kur an dan en az bir sayfa (kelime meali, yani satır altı meal) okumalı ve okudukları üzerine tefekkür edip bu ayetlerle amel etmenin yollarını aramalıdır. Bir hadis-i şerifte Sizden kim yaşarsa çok ihtilaflar, ayrılıklar görecek. Sünnetime ve hidayete ermiş dört halifenin sünnetine sarılın. Bunlara azı dişlerinizle sımsıkı tutunun. 2 buyuran Resulullah (s.a.v.) bizlere öğrendiğimiz sünnetlerle amel etmek konusunda ne kadar mükemmel bir öğüt veriyor. İşte bu hadis-i şeriflerden, sünnet-i seniyyenin ne kadar vazgeçilmez olduğunu öğreniyoruz. O halde ne yapıp etmeli, günlük hayatta her fırsatta bilmediğimiz bir sünneti öğrenmeye ve yaşamaya gayret etmeliyiz. 1 [Muvatta, Kader 3] 2 [Ahmed (4/126), Tirmizî (2668), Ebu Davud (4607)] 2
3. İlke: Her gün Kur an ve sünnetle amel etmeye çalışmak Bütün Müslümanlar üzerindeki en önemli sorumluluklardan ilki Kur an la amel etmek, ikincisi ise sünnetle amel etmektir. Öyleyse her Müslüman bir taraftan, kendisine ölüm gelinceye kadar, her gün, en azından bir sayfa meal okuyup tefekkür etmeli ve mümkün olduğunca okuduklarıyla amel etmeli; diğer taraftan da yine her gün en azından bilmediği bir sünneti öğrenip yaşamanın yollarını araştırmalıdır. Örnek 1: Acaba Âl-i İmrân suresinin 133-134. ayetleri üzerine ne kadar tefekkür ettik ve özellikle 134. ayetle amel ediyor muyuz? Ne kadar ediyoruz? 133. Rabbinizin bağışına, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun. / 134. Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever. Siz darlıkta da bollukta da infak edebiliyor musunuz? Her gün olmazsa da sık sık etrafınızda infakta bulunabileceğiniz insanları araştırıp onlara nasıl yardımcı olabileceğinizi düşünüp bu konuyu dert ediyor musunuz? Yoksa her gün sabahtan akşama kadar tok gezerken evinizin bulunduğu sokaktan birkaç sokak ötede aç yatan insanların farkında değil misiniz? Size hata yapan, sizi üzen arkadaş, komşu ve akrabalarınıza karşı öfkenizi yutabiliyor musunuz; onları affedebiliyor musunuz? Örnek 2: Abdullah b. Amr (r.a.) tan rivayet edildiğine göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Rahmân a ibadet edin, selâmı yayın ve yemek yedirin ki cennetlere giresiniz. 3 Acaba her gün olmasa da haftada bir olmak üzere bir fakire yemek yedirebiliyor musunuz? Bu fakir, bir üniversite ya da bir Kur an Kursu öğrencisi olabilir. Mesela şehrimizdeki üniversitede günlük dört çeşitten oluşan yemeğin ücreti 2,25 TL dir. Bir öğrenci yemekhanede ayda ortalama 15 gün yemek yese toplam 15 X 2,25 = 33,75 TL gibi çok küçük bir rakam ortaya çıkar. Yine, kim bilir bir Kur an kursunda bir öğrenci için belirlenmiş aylık yemek masrafı ne kadar da azdır. Bir diğer örnek olarak üniversitedeki öğrencilerimizden bir kısmı geçende bir derneğin yetim kampanyasında yurtdışındaki bir yetim için toplam 648 TL gönderdiler. Aylık 54 TL den, bir yetimin yıllık masrafı 648 TL tutuyormuş. 4. İlke: Sahabe-i Kirâm ı Kur ân ve sünnete bağlılıkları noktasında örnek almak Kur ân ı ve Hz. Peygamber in sünnetini en doğru anlayıp en güzel yaşayan ve bugünlere ulaştıran sahabe-i kirâmdır. O halde bu yolda onları (r.anhüm) örnek almak şarttır. Bu da ancak onların hayatlarını okuyup araştırarak olur. Söz gelişi onlardan birinin sünnete karşı ne kadar hassas olduğunu anlatan şu hadis-i şerif ve ondan sonra aktarılan iki hâdise bizler için ne kadar da ibret vericidir: Hadis-i Şerif Abdullah İbn Amr (r.a.) tan rivayet edilmiştir: Resûlullah (s.a.v.): 3 [Tirmizî, IV, 287] 3
İsrâil oğullarının yaptığı yanlışları harfiyen ümmetim de yapacaktır. Hatta onlardan biri açıkça annesiyle zina etmiş olsaydı ümmetimden de bu çirkin işi yapan olacaktı Nitekim İsrâil oğulları 72 fırkaya bölündü. Benim ümmetim de 73 fırkaya bölünecektir. Bunlardan bir tanesi hariç hepsi cehennemliktir. buyurdu. Sahabiler: Bu (fırka), benim ve sahabilerimin üzerinde bulunduğu yol üzere bulunan kimselerdir. buyurdu. 4 Ey Allah ın Resulü! Onlar kimlerdir? diye sordular. Resûlullah (s.a.v.): Hâdiseler 1. Âbis b. Rebîa (rh.a) ten rivayet edilmiştir: Ben, Ömer İbnu l-hattâb ın Hacerü l-esved i öptüğünü gördüm. O esnada: «Bilirim ki, sen bir taşsın. Ne fayda verirsin ve ne de zarar verirsin. Eğer Resulullah (s.a.v.) in seni öptüğünü görmeseydim, ben de seni öpmezdim.» dedi. 5 2. Âişe (r.anhâ), Hz. Ebu Bekir (r.a.) in şöyle söylediğini rivayet ediyor: Allah Resulü (s.a.v.) in yaptıklarından birini dahi bırakacak değilim. O nun yaptıklarını ben de yaparım. O nun emirlerini terk ettiğim takdirde sapıtmaktan, doğru yoldan ayrılmaktan korkarım. 6 5. İlke: Sünneti yaşayıp ihya etmenin önemi üzerine düşünmek Sünneti yaşamak ve unutulan sünnetleri ihya etmek bütün Müslümanlar üzerine düşen bir görevdir. O sebeple herkes gücü yettiğince bu konuda bir şeyler yapmalıdır. Amr b. Avf el Müzenî (r.a.) in babasından ve dedesinden rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), Bilâl b. Hârise: Bil bakalım, buyurdu. Bunun üzerine Bilâl: Neyi bileyim? Ey Allah ın Rasûlü!, dedi. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Benden sonra sünnetimden kaldırılan bir sünneti kim ihya edip ortaya çıkarırsa ona o sünnetle amel edenler kadar sevap vardır. Amel edenlerin sevapları da hiç eksiltilmez ve her kim de, Allah ve Rasûlünün razı olmadığı sonradan çıkan bid at denilen bir sapıklığı ortaya çıkarırsa o kimseye o bid atle amel edenlerin günahları da birlikte yazılır ve onların günahlarından da hiçbir şey eksiltilmez. 7 6. İlke: Sünnetle meşguliyette süreklilik Her Müslüman evinde sahih hadis kitaplarından birkaçını bulundurabilir, her gün sadece birkaç sayfa veya bir bölüm okuyarak karşılaştığı sünnetlerle amel edebilir. Anlamadığı noktaları bilen birine sorabilir. Her Müslüman her gün olmasa da haftada bir olmak üzere bir sünnet seçip onunla amel edebilir. Bu hiç de zor olmayan bir uygulamadır. Kişi, amel ettikçe o sünnetler yerleşecek ve artık 4 [Tirmizî, İman 18 (2641 de Abdullah İbn Amr r.a. tan); Ebû Davud, Sünnet 1; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/102 de Muaviye (r.a.) tan rivayet etmiştir.] 5 [Buhârî, Hac 50; Müslim, Hac 251] 6 [el-ibâne, I/246] dan aktaran Mahmud b. Mansur, Terk Edilmiş Sünnetler, Mütercim: İlyas Bulut, Karınca Polen Yayınları, İstanbul 2012, s. 94. 7 [Tirmizî, 2677] 4
unutulmadan yaşanmaya devam edilecektir. Nitekim bu konuda Siz bildiklerinizle amel ederseniz Allah size bilmediklerinizi öğretir denmiştir ki bu söz hakikaten çok doğru bir sözdür. Örnekler: 1. Haftada bir, bir fiilî sünnet öğrenip yaşanabilir. Hafta içinde alışkanlık edinildiğinde, artık unutulmayacak derecede hatırlanır olduğunda sonraki hafta için ikinci sünnetin tespiti yapılabilir. Ebu Hureyre (r.a.) dedi ki: Resulullah (s.a.v.) üç yudumda içerdi. Kabı ağzına koyduğunda besmele çeker, ağzından uzaklaştırdığında hamd ederdi ve bunu üç defa yapardı. 8 2. Bazı haftalarda ise bir kavlî sünnet öğrenip yaşanabilir. O hafta içinde alışkanlık edinildiğinde, artık unutulmayacak derecede hatırlanır olduğunda, sonraki hafta için ikinci sünnetin tespiti yapılabilir. Enes b. Mâlik (r.a.) diyor ki; Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular: Kim evinden çıkarken; ب س م ا ه لل ت و هكل ت ع ل ى ا ه لل لا ح و ل ولا ق هوة إ اله ب ا ه لل «Allahın adıyla çıkıyor, Allah a güveniyorum. O ndan başka gerçek güç ve kuvvet sahibi yoktur.» diye dua ederse kendisine; Doğruya iletildin, ihtiyaçların karşılandı, düşmanlarından korundun şeklinde cevap verilir. Şeytan da ondan uzaklaşır. 9 İşte bu şekilde her hafta ya bir fiilî ya da bir kavlî sünnet seçilip onlarla meşgul olunur da, bu uygulamalar imkânlar ölçüsünde ömür boyu devam ettirilirse hakikaten sünnetle kuşatılmış bir hayata yelken açabiliriz. NOT: Başlangıçta, ilk bir yıl sadece Diyanet camiasındaki imam, müezzin, vaiz ve müftülerimiz bu şekilde kendi dünyalarında böyle bir uygulama yapsalar bu bile büyük bir kazanç sağlar. Zira özellikle imam ve müezzinlerimizin bir kısmı yıllardır mevcut bilgileriyle yetinmekte ve hemen hiçbir şey okumadan, araştırmadan, hatta "Kur'an ve sünnetten bilmediklerimi öğreneyim, eksiklerimi gidereyim, bugüne kadar amel etmediğim ayet ve sünnetleri tespit edip de bunları yaşayayım" diye hemen hiç çaba sarf etmemektedir. 7. İlke: Unutulan sünnetlerin ihyasında ilk hedef Sünnetin, özellikle de terk edilmiş veya zaman zaman ihmal edilen sünnetlerin canlandırılmasında ilk hedef kitle kendimiz dir. Bir sünneti önce biz yaşamadan, yeri geldikçe her seferinde unutmaksızın yaşar hâle gelmedikçe başkalarına anlatmamalı, onların amel etmesi için çaba sarf etmemelidir. Aksi takdirde sözlerimiz tesirsiz olacaktır. Bu konuda şu ayeti rehber edinebiliriz: Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? / Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir. [Saff, 61/2-3] Eğer, söz gelişi şu hadis-i şerifi insanlara anlatıyor ama kendimiz yaşamıyorsak, o zaman durup düşünmeye, kendimizi sorgulamaya ihtiyacımız var demektir: Enes b. Malik (r.a.) tan rivayet edilen bir hadiste Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Kim sabah namazını cemaatle kılar, güneş doğana kadar Allah ı zikreder ve sonra (kerahatten sonra) 8 [Senedi hasendir. İbnü s-sünnî, Amelü'l-Yevm ve'l-leyl, 465] 9 [Buhari, Teheccüd, 21, Deavât, 51; Müslim, Mesâcid, 139; Zikir, 32, 44, 46] 5
iki rekât namaz kılarsa, o kimseye hac ve umre sevabı vardır. Enes; Peygamber (s.a.v.) in üç kere, Tam hac ve umre vardır dediğini söyledi. 10 Evet, eğer insanlara iyilikleri bildirip bunlarla kendimiz amel etmiyorsak o zaman şu hadis-i şerifin muhatabı oluyoruz demektir: Ebû Zeyd Üsâme İbni Zeyd İbni Hârise (r.anhümâ) şöyle dedi: Resûlullah (s.a.v.) i şöyle buyururken işittim: Kıyamet günü bir adam getirilir ve cehennem ateşine atılır. Bağırsakları karnından dışarı çıkar ve onlarla birlikte değirmen döndüren merkeb gibi döner durur. Cehennem halkı onun yanına toplanırlar ve derler ki: Ey filân! Sana ne oldu? Sen iyiliği emredip kötülükten nehyetmez miydin? O kişi de: Evet, iyiliği emrederdim, fakat kendim yapmazdım; münkerden nehyederdim, fakat kendim yapardım, der. 11 8. İlke: Unutulan sünnetlerin ihyasında ikinci hedef Terk edilmiş veya zaman zaman ihmal edilen sünnetlerin canlandırılmasında ikinci hedef kitle kendimiz dışındaki herkes tir. Öğrendiğimiz bir sünneti önce biz yaşayıp unutmaz hâle geldikten bir zaman sonra bu sünnetin yaygınlaştırılması için en yakınımızdan en uzak çevrelere kadar tanıdığımız-tanımadığımız insanlara anlatmanın/hatırlatmanın yollarını aramalıyız. Bu yollar neler olabilir? Evde ailemizle sohbetimiz, İş yerinde mesai arkadaşlarımızla konuşmalarımız, İmam, müezzin, vaiz, müftü gibi Diyanet İşleri bünyesinde çalışan birisiysek, görevimiz çerçevesinde camilerde, toplantılarda, konferanslarda ve diğer muhtemel yerlerde bulunan insanlara aktarmalarımız, Eğer çeşitli yerel veya ulusal dergilerde yazma imkânımız varsa o dergilerde yayınlayabileceğimiz yazılar, Eğer yerel veya ulusal televizyonlarda konuşma imkânımız varsa o TV lerdeki konuşmalar veya bunlar dışında akla gelebilecek diğer yollar Diğer taraftan unutulan sünnetlerin canlandırılması yönünde oluşturacağınız ilkeler ve yapılması muhtemel uygulamalara yönelik hazırlayacağınız rapor bu uygulamanın başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere, o vesileyle de bütün il ve ilçe müftülüklerine yayılması sağlanabilir. Böylece bütün Türkiye de uzun yıllar sürecek bir Sünneti İhya Programı nın başlamasına, on binlerce Diyanet görevlisi ile onların aile fertlerinin, akadaşlarının ve milyonlarca cemaat mensubunun birçok sünneti öğrenip yaşamasına vesile olabilirsiniz. Hatta bu program zamanla çok fazla genç ve taze dimağa sahip cemaatlerde de neşv ü nema bulabilir. 10 [Tirmizi 586]. Terk Edilmiş Sünnetler, Hazırlayan: Mahmud b. Mansur, Mütercim: İlyas Bulut, Karınca Polen Yayınları, İstanbul 2012, s. 160. 11 [Buhârî, Bed ül-halk 10; Müslim, Zühd 51] 6
9. İlke: Sünnetin canlandırılmasına vasıta olmak Terk edilmiş sünnetlerin canlandırılmasında en önemli ilkelerden biri vasıta olmaktır. Şu hadis-i şerife bakalım: Ebu Mes ud el-ensârî (r.a.) tan rivayet edilmiştir: Ben, Resulullah (s.a.v.) in yanında oturmaktaydım. Derken bir adam gelip: Ey Allah ın Resulü! Benim hayvanım helak oldu. Bana bir binek hayvanı ver! dedi. Peygamber (s.a.v.): (Şu an) yanımda sana verebileceğim bir binek hayvanı yok! buyurdu. Bunun üzerine bir başka adam: Ey Allah ın Resulü! Ben ona binek hayvanı verecek kimseyi gösteririm. dedi. Resulullah (s.a.v.): Kim bir hayra vasıta olursa o kimseye hayrı işleyenin sevabı kadar sevab vardır. buyurdu. 12 İşte hayatta her hayırda olabileceği gibi sünnetin ihyasında da vasıta/vesile olabileceğimiz her fırsatı değerlendirmekte büyük fayda vardır. Anlaşılacağı üzere kâr üstüne kâr elde etmenin yolu vasıta olmaktan geçiyor. 10. İlke: Sünneti ihyada çığır açıcı olmak UNUTULAN, ÖNEMSENMEYEN, İHMAL EDİLEN, TERK EDİLMİŞ sünnetlerin ihyasında en önemli ilkelerden bir diğeri vasıta olmakla yakın anlamda olan çığır açmaktır. Bu konuda şu ayet ve hadis-i şerif bizi kamçılamalıdır: Kim güzel bir (işte) aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de kötü bir (işte) aracılık ederse, ona da o kötülükten bir pay vardır. Allah ın her şeye gücü yeter. [Nisâ, 4/85] Cerîr (r.a.) tan rivayet edildiğine göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: Her kim İslâm da güzel bir çığır açarsa, o çığırın ecriyle kendisinden sonra o çığırla amel edenlerin ecirlerinden hiçbir şey noksan edilmemek şartıyla sevapları kendine aittir. Ve her kim İslâm da kötü bir çığır açarsa o çığırın vebaliyle kendisinden sonra onunla amel edenlerin vebali hiçbir noksanları olmamak üzere ona aittir. 13 Söz gelişi Resulullah.org web sitesinin 9 Aralık 2013 günü başlattığı, her pazartesi on bini aşkın üyesine Hz. Peygamber (s.a.v.) in günlük hayatta yaptığı dua ve zikirlerinden gönderdiği Her Hafta Bir Dua/Zikir Öğreniyoruz uygulaması bu ezber faaliyetinden istifade eden yüzlerce/binlerce Müslüman için çığır açıcı bir uygulamadır. 12 [Müslim, İmaret 133 (1893); Ebu Davud, Edeb 114-115 (5129); Tirmizî, İlm 14 (2671); Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/120, 5/272, 273, 274] 13 [Müslim, Zekat 69 (1017); Tirmizî, İlm 15 (2675); Nesâî, Zekat 64; İbn Mâce, Mukaddime14 (203); Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/357, 358, 359] 7
11. İlke: Devamlılık Yeni öğrenilen bir sünnetle her gün veya her yeri geldiğinde amel etmek o sünnetin yerleşmesini sağlayacaktır. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Allah a en sevimli gelen amel, sahibinin -az da olsa- devamlı yaptığı ameldir. 14 Müslümanlar bu hadis-i şerifi bütün amelleri için bir düstur olarak belirlemelidir. Bir ameli çokça yapmaya çalışmak bir zaman sonra terk etmeye sebep olacaksa o ameli çok değil de az ama devamlı yapmanın yollarını aramalıdır. 12. İlke: Kolayı tercih etmek Hepimiz hayatımız boyunca mümkün olduğunca çok sayıda sünneti bilmek ve yaşamak durumundayız. Bunu başarmak için her gün olmazsa da 2-3 günde veya haftada bir olmak üzere birkaç hadis okuyup bugüne kadar amel etmediğimiz sünnetlerden birini tespit edip yaşamalıyız. Bu hiç de zor bir iş değildir. Bilindiği üzere dinimiz kolaylık dinidir ve kolaylaştırıcı olmayı tavsiye eder. Nitekim Allah Resulü (s.a.v.) İslâm dini, kolaylık dinidir. Dini aşmak isteyen kimse ona yenik düşer. Buna göre orta yolu tutun 15 buyurmuştur. Diğer taraftan şu hadis-i şerif de amellerimizde nasıl bir yöntem geliştirmemiz gerektiğini çok veciz bir şekilde ifade etmektedir: Hz. Âişe (r.anhâ) dan rivayet edildigine göre, o şöyle buyurdu: Rasûlullah (s.a.v.), muhayyer kılındıgı iki iş arasında, günah olmadıkça, bu iki işten en kolay olanını seçerdi. Kolay olan iş günah oldugu zaman da, ondan insanların en çok uzak kalanı olurdu. 16 O halde kolaydan başlamak, ilk zamanlar günlük hayatta uygulanması kolay olan sünnetleri araştırıp seçmek ve yaşamak bizi sünnetle daha fazla haşır neşir edecektir. Yaşanması kolay sünnetler nefsimize ağır gelmez. Bu şekilde birçok sünneti yaşar hâle geldiğimizde bir zaman sonra uygulanması zor sünnetler dahi bize kolaylaşacaktır. 13. İlke: İnsanlara sünneti yaşamak konusunda ikna edici açıklamalar yapmak İnsanlarla tartışma yapmamak gerekir. Zira tartışmaya girersek sünnete itiraz etmeleri gibi bir neticeyle -ister istemez- karşılaşmak kaçınılmaz olacaktır. Bu da itiraz eden kişiyi mânen sıkıntıya sokar. Böyle durumlarda yapılacak en doğru davranış delillerimizi sıralamaktır. Delillerimiz sağlam olursa ikna etmemiz kolaylaşacaktır. Bugün bazı ibadetlerimizde gördüğümüz birtakım uygulamalar gerçekte sünnet değildir. Bunlar tarih içinde ortaya çıkmış ve âdet hâlini almış uygulamalardır. Bunlarla mücadele çok ustaca yapılmalıdır. Bunu da ancak Diyanet bünyesinde ehil kişilerden oluşan bir komisyonun çizeceği yol haritasıyla yapmak gerekir. Bilindiği gibi terk edilen her sünnetin yerine bir bid atin yerleşme ihtimali vardır. Nitekim bu konuda şu hadis-i şerif bizi uyarmaktadır: Bize Ebu l-muğire haber verip (dedi ki) bize el-evzâ î, Yahya b. Ebî Amr eş-şeybânî den, (o da) Abdullah İbnu d-deylemi den (naklen) rivayet etti (ki Abdullah) şöyle dedi: Bana ulaştı 14 [Buhârî, 970; Müslim, 782] 15 [Buhârî, İman 29; Nesâî, İman 28] 16 [Edebü l-müfred, 274] 8
ki dinin (yok olup) gitmesinin başlangıcı sünnetin terk edilmesi (ile olacaktır). İpin büklüm büklüm (çözüle çözüle yok olup) gitmesi gibi din de bir sünnet bir sünnet (derken yok olup) gider. 17 İnsanlarda alışkanlıklarını değiştirmeye karşı bir direnç her zaman vardır. Ne var ki Müslüman için sonradan çıkarılmış bir âdetle mi amel etmek yoksa sahih sünnetle mi amel etmek doğrudur? Bunu düşünmek ve alıştığımız bir uygulamadan eğer sünnet değilse vazgeçmeyi bilmek de Peygamber (s.a.v.) e itaatin gereğidir. Söz gelişi muakkibâtı elle çekmek mümkün ve çok kolayken camilerimizde bulunan tespihlerle çekmek ne kadar doğrudur? Abdullah b. Ömer (r.a.) tan rivayet edildiğine göre; Rasulullah (s.a.s.) in parmaklarıyla tesbih çektiğini, diğer bir rivayetinde ise sağ parmağıyla tesbih çektiğini gördüm. demiştir. 18 Abdullah b. Amr (r.a.) dan; o şöyle demiştir: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem i sağ (eli) ile tesbih ederken gördüm. 19 Böylece doğru bilinen bir yanlışın yavaş yavaş da olsa azaltılarak kaldırılıp sünnetin ihyası sağlanmış olacaktır. Bize düşen Allah Resulü (s.a.v.) in sünnetine harfiyyen uymaktır. Onun sünnetinin dışına çıkmaya hiç mi hiç gerek yoktur. Ancak yine de önceliği cemaatin/müslümanların sünnete ittiba konusunda eğitilmesine ve yine önceliği itiraz edilmeyecek sünnetlere vermek üzerinde düşünülmesi gereken bir noktadır. NOT: Burada şu çok önemli konuya mutlaka parmak basmadan geçmeyeyim. Türkiye'de namazlar çok hızlı kılınıyor. Bu namazlar Allah Resulü (s.a.v.)'in namazlarına çok da benzemiyor. Milyonlarca insan rükuda okuması gereken zikri tane tane okumuyor, rükudan kalkışı müteakip ayakta duruşu sünnete göre yapmıyor, secdelerde okumaları gereken zikri tane tane okumuyor, iki secde arası hızlıca geçiştiriliyor. İmam ve müezzinlerimiz dahil sünnetler birkaç dakikada bitirilen namazlar hâlinde kılınıyor. Fatiha ve diğer okunan surelerin ayetleri sünnete göre okunmuyor (birleştirilerek okunuyor, ayetlerde kısa fasılalar verilmiyor). Daha nice hatalarla, böyle gelmiş böyle gider cinsinden bir eğilim hâkim camilere. Namazları ikame etmek, dosdoğru kılmak, korumak hakgetire. Sözün özü, Türkiye'de sadece bu konuda bile bir seferberlik başlatılsa ve yıllar süren bir bilinçlendirme programı yürütülse bu bile tek başına büyük bir başarı olacaktır. (Tadil-i erkanın önemini anlatan hadisler üzerine düşünmek, tekrar tekrar düşünmek zorundayız.) 14. İlke: Sünnetleri seçip izah ederek tefekkür et(tir)mek İnsanlara mesela Riyâzü s-salihîn den peş peşe 8-10 hadis okumak yerine seçilmiş 2-3 hadis-i şerifi, o hadislerdeki sünnetleri nasıl yaşayabileceklerini anlatarak sunmak daha faydalı olacaktır. Söz gelişi orucun fazileti ve nafile oruca teşvik bağlamında şu üç hadis-i şerifi aralarda kısa yorumlarla da destekleyerek aktarmak çok güzel neticeler verebilir: 1. Allah Rasulü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Kim Allah için bir gün oruç tutarsa Allah yetmiş yıllık mesafe kadar onu cehennem ateşinden uzaklaştırır. 20 17 Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-dârimi es-semerkandi, (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Dârimi Tercüme ve Şerhi, Madve Yayınları: 1/203. 18 İmam Nevevî, Resulullah ın (SAV) Dilinden Dualar ve Zikirler-El Ezkâr, Ravza Yayınları, Türkçesi: Harun Ünal, İstanbul 2006, s. 31. 19 [Ebu Davud, 2/81; Tirmizî, 5/521] 9
2. Ebu Zerr (r.a.) tan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Her aydan üç gün oruç tutan kimsenin bu orucu senenin tümünü oruç tutmak demektir. Yüce Allah bunu doğrulamak üzere Kitab-ı Kerim inde şu buyruğu indirmiştir: İyilikle gelene bunun on misli vardır (En am, 6/160) Bir gün, on gün gibi mükâfatlandırılacaktır. 21 3. Ebu Ümâme (r.a.) tan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Ey Allah ın Rasûlü, bana bir amel yapmamı emir buyur, dedim. Şöyle buyurdu: Sen oruç tutmaya bak! Çünkü onun benzeri, dengi yoktur. Ey Allah ın Rasûlü! Bana bir amel yapmamı emir buyur, dedim. O yine: Oruç tutmaya bak! Çünkü onun eşi, dengi yoktur. diye buyurdu. Ben yine: Ey Allah ın Rasûlü! Bana bir amel yapmamı emir buyur, dedim. O yine: Oruç tutmaya bak! Çünkü onun eşi, dengi yoktur. diye buyurdu. (Hadisi Neseî, İbn Huzeyme ve senedi sahihtir, diyerek Hakim rivayet etmişlerdir.) Neseî bir rivayetinde şöyle demektedir: Rasûlullah (s.a.v.) in yanına gittim ve: Ey Allah ın Rasûlü! Bana Allah ın beni kendisiyle faydalandıracağı bir emir buyur, dedim. O şöyle buyurdu: Sen oruç tutmaya bak! Çünkü onun benzeri yoktur. Hadisi İbn Hibban da rivayet etmiştir ki o da şöyle demektedir: Ey Allah ın Rasûlü! Bana kendisi sebebiyle cennete gireceğim bir amel göster, dedim. Şöyle buyurdu: Oruç tutmaya bak. Çünkü onun benzeri yoktur. (Ravi) dedi ki: Bu sebeple Ebu Ümâme nin evinde gündüzün duman görülmezdi. Onlara misafir gelmiş olması hâli müstesnâ. 22 15. İlke: SAHİH HADİSLERE YÖNELMEK YAYGINLAŞTIRILMASI İSTENEN SÜNNETLERE AİT HADİSLERİN SAHİH OLMA- SINA ÖZEN GÖSTERMEK ZORUNDAYIZ. YANLIŞLIKLA, YANİ ARAŞTIRMAKSIZIN MEVZU VEYA ÇOK ZAYIF VE HATTA ZAYIF BİR HADİSİN AKTARILMASININ ÖNÜNE GEÇMEK ÇOK YARARLI OLACAKTIR. BUNUN BAŞARILMASI İÇİN SÜNNETLERİN BELİRLENMESİNDE DİYANET BÜNYE- SİNDEKİ VEYA ÜNİVERSİTELERDEKİ İLİM EHLİNDEN İSTİFADE ETMEK GEREKECEK- TİR. NOT: Unutulan veya terk edilmiş sünnetlerin canlandırılması programının en önemli ayağı budur: SAHİH HADİSLERE YÖNELMEK... Bu konuda sorumluluk ilim ehline aittir. O halde ne yapıp etmeli, unutulan/terk edilmiş sünnetleri sadece sahih hadislerden yola çıkarak yaygınlaştırma faaliyeti yürütmelidir. 16. İlke: Metinlerin çoğaltılması hususu Her hafta imamlar ve vaizler aracılığıyla cemaate aktarılacak olan sünnetlerin yer aldığı hadisler yazılı olarak dağıtılacaksa metinler çok özenle hazırlanmalıdır. Sayfa tasarımına özen 20 [Müslim, Sıyâm, 168] 21 [Ahmed, Müsned, V, 145-146; Tirmizî, III, 126; Neseî, IV, 219; İbni Mace, I, 545; İbn Huzeyme, Sahih, III, 300] 22 [Neseî, IV, 165; İbn Huzeyme, Sahih, III, 194; Hakim, Müstedrek, I, 421; İbn Hibban, Sahih, V, 180] 10
gösterilmelidir. Temiz bir çıktı veya temiz bir fotokopi dağıtılmalıdır. Zira Hz. Peygamber (s.a.v.) Allahu Teâlâ, bir iş yaptığınız zaman onu sağlam ve güzel yapmanızı sever. 23 Ayrıca imamlara verilecek hadis metinleri cami içlerinde panolara da asılmalıdır. Gerekirse panolar için büyük punto ile çıktı alınabilir. İmamlar cemaate okudukları gibi bu hadis metinlerinin birer hafta boyunca panoda da asılı olarak duracağını, camiye erken gelenlerin bu metinleri okuyarak tefekkür etmelerini söylemelidirler. 17. İlke: Cemaati takip Öğrenilen ve yaşanmaya başlanılan sünnetlerin unutulmaması için bu sünnetlerle sürekli amel edilmesi gerektiği sık sık vurgulanmalıdır. İmam ve müezzinlerimiz namaz dışında cemaatle fırsat buldukça bu sünnetler konusunda sohbet etmelidirler. 23 [Beyhâkî, Şüâbü l-imân, 4/334] 11