ALFRED ADLER VE BİREYSEL PSİKOLOJİ Çocukluğu: 1870 de Viyana da doğdu. Altı çocuklu bir ailenin ikinci oğlu olarak dünyaya geldi. Annesiyle ve erkek kardeşleriyle problemler yaşayarak büyüdü. Çocukluk döneminde geçirdiği bir hastalık sonradan tıp öğrenimine yönlenmesine sebep oldu. Hayatı: 1895 de Viyana Üniversitesi psikiyatri bölümünden mezun oldu. 1897 de evlendi ve dört çocuğu oldu. Freud un dostluğu ve desteğiyle, kısa sürede Viyana Psikanaliz Derneği nin liderlerinden biri oldu. 1911 de, Freud la görüşleri çatışan Adler, on üyeyle beraber dernekten ayrıldı. Bu ayrılıktan sonra görüşlerini Bireysel Psikoloji başlığı altında topladı ve kendi adını taşıyan bir dernek kurarak, dergi yayınlamaya başladı. 1
Hayatı: 1935 de Amerika ya yerleşti. Long Island da ki Tıp Koleji nde Medikal Psikoloji Profesörü olarak çalışmaya başladı. 1937 de bir dizi konferans vermek için gittiği İskoçya da 67 yaşında öldü. Kişiliği: Olağanüstü enerjik ve çevresindekiler tarafından yorulmak bilmez bir kişi olarak tanımlanıyor. Toplumsal sorunlara ilgili. Eğlenceyi ve toplulukları seven, eğlenceye ve yemeğe düşkün. Sıcak ve candan. Temel Kavramlar: Bireysel psikolojide veriler, incelenecek olan kişinin öznel dünyasından toplanır. Adler in davranışları inceleme yöntemi, bireyi, algıları, düşünceleri amaçları ve diğer öznel tepkileri üzerinde konuşmaya yöneltme biçimindedir. Bireyi incelerken olayları nasıl algıladığına ve diğer insanlarla ilişkilerinde kendisini nasıl değerlendirdiğine önem verir. Adler e göre gözlemci, olayları bireyin onları gördüğü gözle görmeye, kendini onun yerine koyarak düşünmeye, hissetmeye ve davranmaya çalışmalıdır. Bu da ancak empati ile mümkün olabilir. 2
Organ eksikliği: Adler, bedensel eksikliği olan kişilerin durumlarını sıklıkla vurgulamış, organ eksikliği başlığı altında, doğuştan varolan çeşitli sakatlıklara geliştirilen tepkileri incelemiştir. Önemli olan bedensel kusurun biyolojik niteliğinden çok, bireyin bu durumu nasıl karşıladığı ve yaşamını nasıl etkilediği hususudur. Böyle bir kusur, eksiklik duygularının ödünlenmesinde bir odak noktası olduğu zaman önem kazanır. Healthy Versus Unhealthy Processes Healthy Process: Compensation Self -Improvement Unhealthy Process: Compensation Inferiority Complex Overcompensation Trying to appear stronger by striving for power, putting other people down, or showing off; hypersensitive about self-esteem. Eksiklik duygusu: Çocukluk döneminin çaresizliği, insanda normal olarak var olan eksiklik duygusunun ve bu duygunun sonucunda ortaya çıkan üstün ve kusursuz olma güdülerinin biyolojik kökenidir. Her insan yaşama yoğun eksiklik duygularıyla başlar. Bu duygu evrenseldir. Eksiklik duygusu, insanın kendisini yetersiz bir varlık olarak algılaması yada düşünmesi, buna eşlik eden gerginlik yada tedirginlik gibi olumsuz duygulardan oluşur. 3
Üstünlük Çabası: Doğadaki tüm varlıklar, eksi bir durumdan artı bir duruma geçmek için çaba harcarlar. Adler bu durumu, eksiklikten kurtulma çabası yada üstünlük çabası olarak adlandırmıştır. Üstünlük çabası, eksiklik duygusunun doğal bir sonucudur. Bu duygu insanın yaşamını sürdürebilmesi ve gelişebilmesi için zorunludur. Gizil Güçler: Adler, insanın bazı gizil güçlere sahip olduğunu ve bunların yaşam boyu giderek etkinlik kazandığını savunmuştur. Adler, sistematik bir biçimde incelediği bu gizil güçleri iki ana grupta toplamıştır: 1. Yaratıcılık, toplumsal ilgi, yüreklilik ve sağduyu gibi genel birimler. 2. Algılama, öğrenme, bellek, dikkat, düşleme, duygu ve eylem gibi sınırlı birimler. Ailenin Rolü: Freud gibi Adler de yaşamın ilk beş yılının ve bu süredeki aile içi ilişkilerin kişilik özelliklerinin belirlenmesinde büyük önem taşıdığına inanır. Adler, ana-babanın ve özellikle annenin tutumlarına ve kardeşler arasındaki ilişkilerin özelliklerine önem verir. Şımartılmış çocuk, sevilmeyen çocuk, en büyük çocuk, ikinci çocuk, en küçük çocuk, tek çocuk, üzerinde durduğu kavramlar arasındadır. 4
Ailenin Rolü: Şımartılmış Ç o c u k : Ana-babalarından gördükleri hayranlık sonucunda kendilerini büyük görürler. Kendi isteklerinin buyruk niteliği taşıdığına inanırlar ve. Yetişkin yaşamda, toplumun kendilerine vermediği hakları kendilerine tanıma eğilimleri, onları suça yöneltebilir. Sevilmeyen Ç o c u k : Çevresinde düşman kişiler görmeye alıştığı için, yetişkinlikte insanların kendisine daima karşı olacaklarına inanır ve haklarını savaşarak almayı yeğler. Geçimsiz ve düşmanca tavırlar içerisindedirler. Ailenin Rolü: E n B ü y ü k Ç o c u k : Yaşamının ilk yıllarında çevrenin ilgi merkeziyken, yeni gelen kardeşle bu durum bozulur. Aile her zaman ondan daha fazlasını ister ve eleştirilere en çok o maruz kalır. Kardeşler arasında doğal bir lider konumu vardır. Yetişkinlikte, otoriteden ve sahip olduğu durumları başkalarına kaptırmaktan ürkebilir. İ k i n c i Ç o c u k : Kendisinden daha güçlü ve yetenekli büyük kardeş ile kendisinden sonra gelen kardeşin yarattığı ikili sorunlarla baş etmek zorunda kalır. İleriki yaşamında tepkici, baş kaldırıcı ve kendisini aşma çabası içerisinde bir insan olmasına yada yenilgiyi kabul ederek ezik ve karamsar bir kişilik geliştirmesine neden olabilir. Ailenin Rolü: E n Küçük Çocuk: Kendisinden sonra gelen bir kardeş olmadığı için yarışmak ve annenin ilgisini paylaşmak zorunda kalmaz. Bu durum ben merkezci tutumlar geliştirmesine, kendisinden güçlü ve yetenekli kardeşlerinin varlığından kaynaklanan sürekli bir yetersizlik duygusu yaşayabilir. Te k Ç o c u k : Toplumsal davranışların gelişmesi için gerekli olan alışveriş ortamından yoksundur. Aşırı korunup şımartılırsa, ileriki yaşamında da çevresinden aynı şeyi bekler. 5
Yaşam Biçimi: Çocukluk dönemindeki etkileşimler sonucu, kişinin kendine özgü geliştirdiği davranış örüntüsüdür. Bireyin amaçlarını, kendisine ve dünyasına ilişkin görüşlerini, ve amaçlarına ulaşabilmek için edindiği alışılmış davranışları içerir. Böylece tüm davranışlar kişinin yaşam biçimine göre düzenlenir. Yaşam biçimi toplumun beklentileriyle uyuşmuyorsa ve kişilik yeterince gelişmemişse, sürekli bir gerilim yaşanır. Böylece ortaya, düşmanlık, saldırganlık, sadistlik gibi durumlar çıkar. İlk Anı: Adler her hastasına, çocukluk günlerinden anımsadığı ilk anısını sorardı. Böyle bir anının rastlantısal olmadığına inanmaktaydı. Ona göre bir insanın ilk anısı sorulduğunda verdiği yanıt, o insanın yaşam biçimini aydınlatıcı nitelikte olabilir. Görünüşte rastlantısal olan ilk anı, kişinin yaşam biçimi yönünden önemli bir ipucu verebilir. Böyle bir anı görünürde hiçbir özellik taşımayabilir. Ancak önemli olan, neden diğerlerinin değil de, bu anının tüm canlılığıyla anımsandığıdır. Erkeksi Protesto: Çoğu toplumda erkek çocuğa kız çocuktan daha fazla değer verilmesi, kadınlarda eksiklik duygularının daha fazla yaşanmasına sebep olur. Eğer kız çocuğu bu duyguyu yoğun bir şekilde yaşarsa, ileriki yaşamında kadınlığından vazgeçme yolunu seçebilir ve toplumun yeğlediği erkeksi davranışları seçebilir. Bazı kadınlar, cinsiyetlerinin yaratığı eksiklik duygularını farklı bir şekilde yaşarlar ve kadınlıklarını abartılı bir şekilde yaşarlar. Cinselliklerini kullanarak erkeklere zarar verme, onlardan öç alma yada onları sömürme yolunu seçebilirler. Erkeksi protesto, erkek rolünün beklentilerini karşılayamamış, bunun için davranışları bir kız çocuğuna benzeyen erkek çocuklarda da gelişebilir. Böyle bir çocuk, ileriki yaşamında abartılmış ve saldırgan bir erkek kimliğini benimseyebilir yada kadınsı eğilimlerini çevresine meydan okurcasına yaşayarak eş cinsel olabilir. 6
NORMAL DIŞI DAVRANIŞLARIN OLUŞUMU: Adler e göre, normal dışı davranış gösteren kişi, normal insandan farklı iki özellik taşır: 1. Özellikle yaşamının ilk dönemlerinde, normal insana oranla daha yoğun eksiklik duyguları içindedir. 2. Bu duyguları ödünleme çabası içinde, uyumsuzluğunu arttırıcı tepkiler geliştirir. Normal Dışı Eksiklik Duygularının Ortaya Çıkışı: Normal dışı eksiklik duyguları Aşağıdaki durumlarda ortay çıkar: Organ Eksikliği Aşırı Korunma Đlgisizlik Adler e Göre Normal Dışı Davranışların Tanımlanmasında Kullanılabilecek Ölçütler: Normal Dışı Davranış Ölçütleri Abartılmış Üstünlük Çabaları: Kişi kendini tanrılaştırmak umuduyla abartılmış amaçlar tasarlar ve bunlara ulaşmak için esneklikten yoksun yöntemler geliştirir. Gelişmemiş Toplumsal Đlgi: Nevrotikler çevrelerine gerçek ilgi ve sevgiyi veremezler. Bu durum özellikle çocukken istenmemiş kişilerde sık görülür. Üç ayrı niteliği vardır. A) Nevrotik kişinin, kendisi, çevresindeki insanlar ve dünya hakkındaki algıları yanılgılarla doludur. B) Uyumsuz bir ortamda yetişen çocuk, ileriki yaşlarında insanlarla sağlıklı ilişki kurmayı beceremez. C) Nevrotik kişnin seçtiği amaçlar topluma değil, kişisel çıkarlarına yöneliktir. Benmerkezciidir. D) Nevrotik kişi ilişki kurmak ve yardımlaşmak için çaba göstermez. Etkinlik düzeyi normal indana oranla düşüktür. 7
Nevrotik İnsanda Algılama: 1. Algısal Seçicilik: Kendine özgü dünya görüşünden dolayı nevrotik kişi olayları diğer insanlar gibi değerlendiremez.görüşlerine uymayan olayları görmezden gelir yada yalnız kendi görüşlerine uyan bölümlerini algılar. 2. Algısal Duyarlık:Nevrotik kişi olaylar hakkında derhal yorum yapar. Yetersiz veriyle yaptığı bu yorumların doğru olup olmadığını hiç düşünmez. Nevrotik İnsanda Düşünce: 1. Daha katı ve değişmez niteliktedir. Kategoriktir. 2. Olayları algılamada yanlış ölçütler kullanır. Abartılı algılar ve yaşar. 3. Düşüncelerini aşırı oranda soyutlar. Her hangi bir olaya karşı duygusal bir davranışta bulunmak yerine, iyi-kötü şeklinde bir yorumlamayı seçer. 4. Düşünceleri, çoğunluğun düşüncelerinden farklı, kendine özgü ve ben merkezcidir. 5. Geliştirdiği ilkelere ve ülkülere inatla bağlıdır. Geçersizliği kendisine gösterilse de sürdürmekte direnir. 6. Üstünlüğünü de eksikliğini de abartarak değerlendirir. 7. Kendi davranışlarının sebeplerini gerçeğe uymayan bir şekilde tanımlar. Nevrotik İnsanda Duygu ve Heyecanlar: Duygularını yoğun, heyecanlarını abartılmış bir şekilde yaşar. Eksiklik duygularının abartılmış bir şekilde yaşanması ve bunu ödünlemek için yetersiz yöntemler geliştirmesi, yeni ve değişik durumlara karşı korku duymasına neden olur. Yenilgiye uğrama ve karar verme korkularını, maskesinin düşeceği ve eksikliğinin ortaya çıkacağı kaygılarını, sürekli yaşar. 8
Nevrotik İnsanda İnsan İlişkileri: 1. Ben merkezcidir. İlişkilerinde beceriksizdir. 2. Tutarsızdır. 3. Aşırı bağımlı ilişkiler geliştirir. Kendisine ait sorunları başkalarının çözümlemesini ister. 4. Kendisine güç gözüken durumlardan kaçınır. Nevrotik Koruyucular: Kişi eksiklik duyguları ortaya çıktığında duyduğu sıkıntıyı azaltmak ve kendini üstün gördüğü zamanlardaki olumlu duygularını artırmak amacıyla, psikolojik güçlerini kullanarak bazı yöntemleri harekete geçirir. Bu yöntemler için Adler nevrotik koruyucular terimini kullanır. Nevrotik Koruyucular: 1. Saldırganlık: a. Küçük düşürme. b. Ülküleştirme. c. Çevreye aşırı ilgi gösterme. d. Suçlama. e. Kendini suçlama. 2. Uzak Durma: a. Geri çekilme. b. Hareketsizlik. c. Kararsızlık. d. Engel yaratma. e. Çevreyi sınırlama eğilimi. 9
TEDAVİ: Bireysel psikolojide tedavinin özü, hastaya dayanışma gücünden yoksunluğunu ve bu noksanlığın çocukluk yıllarındaki uyumsuzluklardan kaynaklandığını gösterebilmektir. Tedavi süreci içindeki yaşantılar büyük önem taşır. Hasta dayanışma gücünü terapistiyle olan ilişkisi için de geliştirir. Eksiklik karmaşasının bir yanılgı ürünü olduğu açıklığa kavuşturulur. Yüreklilik ve iyimserlik canlandırılır. Yaşamın anlamının, yaşama gerekli anlamı verebilmek olduğu gerçeği kabul edilir. ALFRED ADLER (1930) Adler Terapisinin Temel İlkeleri: 1. Hastalıkların Birleşikliği İlkesi: Çeşitli normal dışı davranışların düzeltilmesinde aynı yöntemler kullanılır. Tüm davranmış bozuklukları aynı genel gelişim doğrultusunu izlediğine göre, farklı hastalıklar arasındaki ayırıcı tanılarda tedavi yönünden fazla bir önem taşımaz. 2. Terapinin en can alıcı öğesi ve temel karakteristiği, hastayla terapist arasındaki sosyal ilişkidir. 3. Terapist dikkatini, hastanın öznel olarak gözlenebilen tepkilerine odaklaştırır. Kendisini onun yerine koyarak, sezgi yoluyla davranışlarını anlamaya çalışır. Bireysel Psikolojide Tedavinin Amaçları: 1. Kendini aşağılama ve küçük görme duygularının yoğunluğunu azaltmaya çalışmak. 2. Hastanın olayları algılama ve değerlendirme biçiminde o güne dek edinmiş olduğu yanlış alışkanlıkları düzeltmek. 3. Hastanın davranışlarına yön veren abartılmış amaçlarında gerekli değişikliklerin oluşmasını sağlayarak, daha gerçekçi v diğer insanlar da yararlı olabilecek amaçların oluşabilmesini sağlamak. 4. Diğer insanlara karşı sevecenlik geliştirmesini, gruplara katılmasını ve daha yapıcı ilişkiler kurmasını desteklemek. 5. Kişinin girişim deneyimlerini (etkinlik) ve toplum yapısı içinde eylemde bulunma çabalarını (yüreklilik) arttırmasına yardımcı olmak. 10
Tedavinin İşleyiş Biçimi ve Terapiste Düşen Görevler: 1. İnanç: Hastanın umudu sürekli olarak desteklenmelidir. 2. İçtenlik: Hasta terapist tarafından benimsendiğini ve kendisi ile içten ilgilenildiğini hissetmelidir. 3. İşbirliği: Hastanın yaşam sorunlarına karşı geliştirdiği tepki örüntülerini yeniden öğrenmesi gerekir. Bu süreç hastayla terapist arasında giderek gelişen işbirliği ortamının doğal bir sonucu olarak gerçekleştirilir. 4. İlişki: İyi bir tedavi süreci, iki kişi arasında eşit düzeyde bir dostlukla oluşur. Terapist ve hasta yüz yüze eşit yükseklikteki koltuklara oturur. Tedavide hastaya, yaratıcı bir varlık olduğu, dolayısıyla kendi güçlerini yine kendisinin oluşturduğu, eylemlerinden yalnızca kendisinin sorumlu olduğu ve sorunlarının, yanlış algılamalar, kusurlu yada yetersiz öğrenme ve özellikle yanlış değer yargıları geliştirmiş olmaktan kaynaklandığı açıklanır. Tedavinin İşleyiş Biçimi ve Terapiste Düşen Görevler: 5. Çözümleme: Terapist hastanın yaşam biçiminin günlük davranışlarını nasıl etkilediğini anlamaya çalışır. Çözümsel soruşturma, hastanın odaya ilk girdiği anda başlar. Terapist hastanın senaryoları çerçevesinde nasıl iletişim kurduğunu anlamaya çalışır.hastayı anlayabilme süreci içinde, yakaladığı ipuçlarını izler, onları bir örüntü içinde yerleştirmeye çalışır, varsayımlar geliştirir yada bazı varsayımlarının geçersizliğini görerek onlardan vazgeçer. Böylece elde ettiği parçaları bir araya koyarak, bütünü anlamaya çalışır. Tedavinin İşleyiş Biçimi ve Terapiste Düşen Görevler: 6. Yaşam Biçiminin Soruşturulması: Önce hastanın ailesi ve aile içindeki yeri incelenir. Sonra, hastanın çocukluk anıları ve bunların yorumuna geçilir. Geçmiş olaylar çözümlenebildiği oranda hastanın yaşam öyküsü de kendiliğinden ortaya çıkar. Bu anıların derlenmesi ve yaşam öyküsü, hastanın temel yanlışlarınınanlaşılmasını sağlar. Temel Yanlışlar: 1. Aşırı genellemeler. 2. Yanlış yada erişilmesi olanaksız amaçlar geliştirmek. 3. Yaşamı ve yaşamın gerçeklerini yanlış anlama. 4. Kendine değer vermeme. 5. Yanlış değer yargıları. 11
Tedavinin İşleyiş Biçimi ve Terapiste Düşen Görevler: 7. Rüyalar: Adler rüyaları, geleceğe yönelik bir sorun çözme çabası olarak değerlendirir. Tasarladığımız bir yaşantıyı düşlemlerimizde önceden canlandırmak, o durumu gerçekten yaşadığımızda duyacağımız gerilimi azaltır. Bu nedenle Adler rüyaları, duygu fabrikası olarak nitelendirir. Rüyalar, sorunların ortaya çıkartılması ve hastanın hangi doğrultuda hareket ettiğinin belirlenmesi bakımından, tedaviye yön verici bir değer taşır. 8. İçgörü: Diğer ekollerin çoğu tarafından benimsenmiş olan, davranışlarda istenen değişikliğin oluşabilmesi için önce içgörükazanılması gerektiği yaklaşımının tedaviyi uzattığına inanırlar. Adlerci psikologlara göre içgörü, yapıcı eyleme dönüşebilen bir anlayıştır. Tedavinin İşleyiş Biçimi ve Terapiste Düşen Görevler: 9. Yorumlama ve Diğer Teknikler: İçgörü kazanma yorumlamayla gerçekleşir. Yorumlar aracılığıyla terapist, hastaya yaşamını nasıl sürdürmeye çalıştığını gösteren bir ayna tutar ve aksak yaşam biçiminin sürdürülmesinde, geçmişle şimdiki zaman arasındaki ilişkinin rolünü ona göstermeye çalışır. Adlerci psikoterapistler, psikodramayı ve özellikle boş iskemleye Oturma tekniğini sıklıkla kullanırlar. Tedavinin İşleyiş Biçimi ve Terapiste Düşen Görevler: 10. Tedavi Mekanizması: Hasta içgörü kazandıkça, yanlış davranışlarını da görmeye başlar. Eski davranış örüntülerini yinelediğinin farkına varır. Tedavinin uygun bir dönemi içinde hastadan artık eyleme geçmesi beklenir. Giderek yanlış bir davranış sergilemeye başlamak üzere olduğunu önceden fark ederek, yanlışlarını yinelememeye çalışır. Bu tekniğe kendini yakalama denir. Olumsuz duygu ve düşüncelerini kafasından atamadığından yakınan bir hastadan, geçmişten hoş bir anısını zihninde canlandırmasını ve anıya ilişkin duygularını zihninde canlandırması istenir. Daha sonra da kendisini üzmüş, kırmış olan bir anısını düşünerek, bu olaya ilişkin duygularını değerlendirmesi istenir. Bunda sonra hasta birinci anıyı yeniden canlandırır. Bu tekniğe otomatik düğme denir ve amacı, hastaya dilediği duygu ve düşünceyi oluşturmanın kendi Đsteminde olduğunu, duygularının tutsağı değil yaratıcısı olduğunu göstermektir. 12
KLASİK PSİKANALİZ VE BİREYSEL PSİKOLOJİ KARŞILAŞTIRMASI: 1. Nesnel. 2. Fizyolojik alt yapılı. 3. Nedenselliğe önem verir. 4. İndirgeyici. 5. Birey kendi kişilik yapısı içinde incelenir. 6. Psikoterapinin amacı, ruhsal yapının çeşitli bölümleri arasında bir uyum sağlamaktır. 1. Öznel. 2. Sosyal bir psikoloji. 3. Erekbilime (teleology) önem verir. 4. Bütüncüdür. 5. Toplumsal çevreyle etkileşimi içinde değerlendirilir. 6. Kendini gerçekleştirmeyi ve toplumsal ilgiyi geliştirmeyi amaçlar. 7. İnsan kötüdür. 8.İnsan içgüdüsel yaşamının ve uygarlığının tutsağıdır. 9.Yetişkinlerin serbest çağrışımlarından edinilen veriler üzerinde durulmuş, çocuklar üzerinde gözlemler yapılmamıştır. 10. Oedipus karmaşası ve bunun çözümlenmesi üzerine kurulmuştur. 7.İnsan iyi yada kötü değildir. İyi yada kötü olma durumlarından birini seçer. 8.İnsan yaşadığı olaylar karşısında geliştireceği tepkileri seçme şansına sahiptir. 9.Çocuklar, ailede, okulda ve diğer eğitim merkezlerinde doğrudan incelenmişlerdir. 10.Bir grup olarak aileye ve aile içi ilişkilere önem verir. 11. Diğer insanlar bizim düşmanlarımızdır. 12. Kadınlar eksik varlıklardır. 13.Nevrozun kökeninde cinsel çatışmalar bulunur. 14. Uygarlığın karşılığı nevrozla ödenir. 11. Diğer insanlar bizden farklı değildirler. 12. Toplum öyle değerlendirdiği için kadınlar eksiklik duyarlar. 13. Nevroz yetersiz öğrenme sonucu oluşur. Yanlış algılamaların ürünüdür. 14.Yeterince uygarlaşmamış olmanın karşılığı nevrozla ödenir. 13
The Adlerian Society (UK) and The Institute for Individual Psychology e-mail: info@adleriansociety.co.uk 14