GÜNÜMÜZDEN GELECEĞE FELSEFE VE FELSEFE AÇISINDAN ÜNİVERSİTE KAVRAMI. Betül ÇOTUKSÖKEN

Benzer belgeler
KRİZ ÖNCESİNİN TEK İYİ HABERİ

Matematik Ve Felsefe

ÇÖZÜM. Zorunluluğu. Yahya Arıkan *

MALTEPE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Güz Yarıyılı. TIP İÇİN FELSEFE PHL 154 AKTS Kredisi:2 2. yıl 1. yarıyıl Lisans Seçmeli 2 s/hafta 2 kredi

BĠLĠŞSEL GELĠŞĠM. Jean Piaget ve Jerome Bruner. Dr. Halise Kader ZENGĠN

Fen - Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK EĞİTİM FAKÜLTESİ

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ

1. Lütfen Araştırın!

Temel Yönetim Becerileri 08PG469I

GELECEK KARİYER ADIMINIZI BELİRLEMEK

Temiz üretimin altı çizilmeli ve algılanması sağlanmalıdır

Yaşam Boyu Sosyalleşme

ATBÖ Sürecinde Ölçme-Değerlendirmeye Hazırlık: ATBÖ Yaklaşımı Nasıl Bir Ölçme Değerlendirme Anlayışını Öngörüyor?

Mimarlık Tarihi ve Kuramı I (MMR 517) Ders Detayları

1.Tarih Felsefesi Nedir? 2.Antikçağ Yunan Dünyasında Tarih Anlayışı. 3.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-I: Hıristiyan Ortaçağı ve Augustinus

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

Felsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ. Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi

VİZYON VİZYON VE DEĞERLER DEĞERLER

Tragedyacılara ve diğer taklitçi şairlere anlatmayacağını bildiğim için bunu sana anlatabilirim. Bence bu tür şiirlerin hepsi, dinleyenlerin akıl

MATEMATİĞİN ONTOLOJİSİ BAKIMINDAN KANT İLE FREGE KARŞILAŞTIRMASI. Yalçın Koç

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar

4.HAFTA/KONU: IMMANUEL KANT IN ETİK GÖRÜŞÜ: İNSANIN DEĞERİ. Temel Kavramlar: Ahlak yasası, isteme, ödev, pratik akıl, maksim.

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FELSEFEYE GİRİŞ DKB

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ


Sosyal Algı. Atıflar

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

Bloomberg Businessweek. BASINDA GeniuSpy. Zihni Birleştirir, Zekâyı Geliştirir 1/6

T.C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ FELSEFE LİSANS PROGRAMI Bahar Yarıyılı. 2. yıl 4. yarıyıl Lisans Zorunlu

TÜRKİYE DE VE DÜNYADA İNSAN HAKLARI HABERCİLİĞİNİN OLANAĞI

GELİŞİM DÖNEMİ VE ÖZELLİKLERİ

KİŞİLER ARASI İLİŞKİLER ve İLETİŞİM. Feriha GÜNAY Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmen

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)

Estetik (MTT194) Ders Detayları

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS

SADETTİN ÖKTEN İÇİMDE AVM VAR!

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ)

KİTAP İNCELEMESİ SİSTEMATİK FELSEFE BAĞLAMINDA PLATON ARİSTOTELES KARŞILAŞTIRMASI. Prof. Dr. Arslan Topakkaya, İstanbul, Nobel Yay. 2013, 310 s.

KOPENHAG ZİRVESİ IŞIĞINDA TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ

Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı'nda yaşanan bir istatistik çalışması ile ilgili... Anlatıldığına göre bir dönem Tarım

ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel;

Yrd.Doç.Dr. BERFİN KART

Kesintisizlik. Her sinema filmi bir çekim planına dayanmalıdır. Notlar İskelet plan Storyboard Çekim senaryosu

KPSS'de çok konuşulan 'vitamin' sorusu ve çözümü

Koçluk, danışanın problemlerini çözüme ulaştırmak ve yolunu aydınlatmaktır.

7. SINIF TÜRKÇE DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF FELSEFE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

2. GÜN : Stratejik Planlamanın Temel Kavramları Vaka : İstihdam ve Ekonomi Bakanlığında Değer Uygulaması

Öğrenme, Örgütsel Öğrenme

Nazım Gökel. Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü, (Dahili: 1410)

Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi S.B.E. İktisat anabilim Dalı İktisat Programı 7. Düzey (Yüksek Lisans Eğitimi) Yeterlilikleri

İNSAN VE TOPLUM BİLİMLERİ FAKÜLTESİ

MARMARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS Ön Koşul Dersler

MimED 2014 JÜRİ RAPORU 6-7 Aralık 2014

İSMAİL VATANSEVER ETİK VE BİYOETİK KAVRAMLARININ KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ İLE İLİŞKİSİ

T. C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İNSAN HAKLARI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI Bahar Yarıyılı

Dersin Adı D. Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS003 IV Ön Koşul Dersler

FELSEFE BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ I.YARIYIL DERSLERİ

Yaz l Bas n n Gelece i

İÇİNDEKİLER. Gelişim Kuramları 22 Eylem Kuramı ve Toplumsal Yapılandırmacılık 28

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

Projenin Adı:Pascal-Fermat Olasılık Mektupları

HAVA BEKLENMEDİK ŞEKİLDE ANİDEN DEĞİŞTİĞİNDE

Kitap. Prof. Dr. Mesut Gülmez İÇİMDEKİ UKDE. İş Hukuku ve Sosyal Politika Öğretilerinin Sosyal İnsan Haklarıyla İ m t i h a n ı ( )

İNSAN VE TOPLUM BİLİMLERİ FAKÜLTESİ

FELSEFE AÇISINDAN ETİK: TANIMLAR - SINIRLAR

12. Araştırmacılar Zirvesi nin açılış konuşmasını yapmak için beni davet etmenizden, bana bu fırsatı vermenizden dolayı sizlere teşekkür ederim.

BİLGİYE ERİŞİM MERKEZİ

Psikolojinin Felsefi Temelleri (PSY 112) Ders Detayları

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

KAZANIMLAR OKUMA KONUŞMA YAZMA DİL BİLGİSİ

OKULLARDA TEKNOLOJİ KULLANIMI İLE BEŞERİ ALTYAPI ARASINDAKİ İLİŞKİLERİN İNCELENMESİ. Demet CENGİZ

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

GÜZ DANIŞMANLIK'ı sizlerle tanıştırmak ve faaliyetlerini sizlerle paylaşmaktan onur duyuyorum.

Hangi onluğa daha yakın dan limite doğru

YÖNETİM Sistem Yaklaşımı

Danışman Olarak Hemşire

3. SINIFLAR BU AY NELER ÖĞRENECEĞİZ? OCAK

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

10 yaş döneminin gelişim özelliklerine dil-bilişsel, bedensel, motor, duygusal, FATİH HANOĞLU

PATOLOJİ UZMANININ ETİK SORUMLULUKLARI ve YÜKÜMLÜLÜKLERİ

Cümlede Anlam İlişkileri

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI

YURTTAŞLIK EĞİTİMİ GİRİŞ

YENİ BİR İSLAM MEDENİYETİ TASAVVURU İÇİN FELSEFEYİ ANADOLU DA YENİDEN YURTLANDIRMAK PROJESİ

Etik Karar Alma Modeli

Giorgio Colli, Felsefenin Doğuşu / Çev. Fisun Demir Dost Yayınları, Ankara, 2007, s. 94.

FELSEFİ YAPIDA EĞİTİM MODELLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ 8 YARIYILLIK DERS PROGRAMI (İNG. KAPANDIKTAN SONRA)

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Hepinizi Şahsım, Yönetim Kurulum ve etkinliğe emeği geçenler adına selamlıyorum.

SPORDA STRATEJİK YÖNETİM

GRP 406 MESLEK ETİĞİ VE YASAL KONULAR. Doç. Dr. İlhan YALÇIN

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ 8 YARIYILLIK (DÖRT YIL) DERS PROGRAMI (YENİ DÜZENLEME)

İKTİSAT YÜKSEK LİSANS PROGRAM BİLGİLERİ

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Transkript:

Üniversite Fikrinin Bugünü ve Yarını /1 GÜNÜMÜZDEN GELECEĞE FELSEFE VE FELSEFE AÇISINDAN ÜNİVERSİTE KAVRAMI Betül ÇOTUKSÖKEN Çok değerli felsefe bölümü başkanı, akademisyen arkadaşlarım, meslektaşlarım ve çok sevgili öğrenciler. Biz şu anda, ben ve Meriç Bilgiç, hoca ve öğrenci olarak buradayız. Çünkü Meriç beyin doktora çalışmasını birlikte yürüttük. Daha doğrusu ben danışmanlık yaptım, asıl eser sahibi elbette Meriç Bey ve son derece önemli bir kavram üzerinde, üniversite kavramı üzerinde, özellikle üniversitenin universitas kavramıyla, bir tümel olarak universitas kavramıyla olan bağlantısı, başka bir deyişle, universitas tümeli üzerine bir çalışma yaptı. Ancak ben alanla da, konuyla da bağlantısı itibarıyla günümüzden geleceğe felsefeyle de ilgili bir başlangıç çalışması sunmak istiyorum. Felsefe günümüzde ne durumda, gelecekte ne durumda olacak, üniversite nasıl bir noktada olacak bu açıdan? Ama bunu daha çok, öteden beri oluşturmaya çalıştığım felsefi bir yönelimle yapmaya çalışacağım. Konuşmamın sonlarına doğru da bunun üniversiteyle bağını bir ölçüde de olsa kurmaya çalışarak sözü daha sonra Meriç Beye bırakacağım. Günümüzden geleceğe felsefe diye düşündüğümüzde ve burada üniversitenin içerisinde yer alan, böyle bir kurumsal yapıya da ayak uyduran bir alan olarak felsefenin nereden nereye doğru gittiği, şu sıralarda da gündemde olan bir konu, aşağı yukarı sekiz on yıldan beri bu konu yeniden gündemde; çünkü yeni bir yüzyıl başladı ama tam olarak yüzyıl ne zaman başladı, mutlaka kronolojik bir başlangıç yoktur yüzyılların başlamasında, derler ki mesela, 20. yüzyıl için: Birinci Dünya Savaşıyla başladı. Gerçekten de savaşlar çok dikkate değer bir boyuttu 20. yüzyılda. Ben de şöyle bir belirleme yapıyorum: 11 Eylülle birlikte başladı belki de 21. yüzyıl. Ama belki de daha başka bir şeyle karşılaşabiliriz, belki daha sonra başlayacak 21. yüzyıl. Dolayısıyla kronolojik bir takvimle yüzyılların başlaması arasında tam bir bağlantı her zaman yok. Çok olağanüstü, bütün dünyayı etkileyen bir olayla da yüzyıllar, devirler başlayabiliyor. Evet, sekiz on yıldan beri de felsefenin bugünü ve geleceği konularında çok önemli çalışmaların yapıldığına da tanık oluyoruz. Onlardan da belli bir ölçüde söz edeceğim ve sonra da felsefenin kurumsal ilişkiyle bağlantısını kurmaya çalışacağım. Maltepe Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü, betulc@maltepe.edu.tr

Üniversite Fikrinin Bugünü ve Yarını /2 Yıllar önce yazılmış olan bir kitapta, Nermi Uygur un Felsefenin Çağrısı nın Felsefe- Dünü ve Yarını başlıklı bölümünde şöyle bir belirleme var: Mesleğinin yarınındaki durumunu bilmemekle birlikte bu yarından gene de sorumlu olduğunu bilmelidir her filozof. Herkes yaptığından sorulur, ancak yapılan geleceği etkiler. Felsefenin her bugününde yapılan, gelecekte yapılacaklara, geleceğin felsefesine bir öndür. Gelecek sorumluluğundan yüz akıyla çıkabilmek için de filozofun kendisine kapalı olan geleceği zorlayıp kendi bugününde işini elden geldiğince yetkinlikle yerine getirmesi gerekir. Bugününde felsefenin dünü ile yarınını birleştiren filozofların başarısı felsefe yapmasına, yaptığı felsefeye bağlıdır. Felsefenin yazgısı filozofların elindedir 1 diyor. 2003 yılında yayımlanan Philosophy in a New Century başlıklı yazısında da John R. Searle, felsefe tarihindeki durak noktalarını göz önünde bulundurarak her şeyden önce bilgideki artışa işaret ediyor ve konuları Felsefe ve Bilgi ile Kuşku Çağı Sonrası başlığı altında zihin-beden sorununa, zihin felsefesi ve bilişsel bilime, dil felsefesine, toplum felsefesine, etik ve pratik akılla bilim felsefesine özgüleyerek, felsefenin şimdiki durumunu ve geleceğe uzantılarını ele alıyor; yeni bir felsefe türü oluşturmanın mümkün olduğunu dile getiriyor. İşte filozofların her zaman, felsefenin geçmiş zaman dilimindeki durumuna, şimdiki zaman dilimindeki işleyişine, gelecekte nasıl bir yol izleyeceğine veya izleyebileceğine ilişkin beklentilerine gündemlerinde yer ayırdıklarını ileri sürebiliriz. Beklentiler de, çoğun, yeni felsefe deyimiyle özetlenebilir. Bu durumda da adı felsefe olan bilgi dalı, öteden beri söz konusu olan insan-dünya-bilgi ilişkilerini her şeyden önce yeni bir varlık yaklaşımı yla ele alır ya da alması gerekir. Burada yapılacak olan sunuşta ilkin bu noktaya işaret edilecek, ardından da felsefe tarihi, felsefenin dünü, geçmişi ya da geçmişteki felsefe göz önünde bulundurularak günümüz ve sonrasında gelecekte üzerinde durulması gereken noktalar da dikkate alınarak felsefenin kurumsallaşması ve üniversiteyle olan bağı üzerinde, bundan sonraki yürüyüş yolunun nasıl olacağı üzerinde bir öçlüde durulacak. Benim bir felsefe yaklaşımım, kavrayışım var. Çalışmalarımı yakından izleyenlerin iyi bildiği gibi, ya insan-dünya-bilgi ilişkisi olarak felsefeyi değerlendirmeye çalışıyorum, veyahut da, ve/veya diyelim daha doğrusu, felsefeyi, dışdünya-düşünme-dil ilişkisi ve insandünya-bilgi ilişkisi olarak, bu ikisini birlikte ya da farklı farklı bağlamlarda ele almaya çalışıyorum ve şöyle bir belirleme yapıyorum bu noktada: Bir düşünme yolu ve bir bilgi dalı olarak felsefe ve felsefenin kendine, içinde yer aldığı kurumsallaşmalara yönelmesi burada büyük önem taşıyor. Felsefe bu anlamda hem içinde bulunduğu kurumla olan bağlantısını hem de kendi kendisiyle olan bağlantısını her zamanki o eleştirel, sorgulayıcı, dikkate alıcı tavrıyla sık sık gündemine alıyor. Yönelmenin bu türü, felsefenin kendisine yönelmesi, kimi 1 Nermi Uygur, Felsefe-Dünü ve Yarını, Felsefenin Çağrısı, İstanbul: Remzi Kitabevi, 1984, s. 183.

Üniversite Fikrinin Bugünü ve Yarını /3 filozoflarda kendiliğinden ortaya çıkmakta, insan-dünya-bilgi ilişkisine, bu ilişkinin farklı olan durumlarına, kendi yapılanışına yönelmekte; böyle bir yönelme içerisinde olan filozof, bu ilişkileri anlamayı isteyen, anlamaya çalışan bir filozof, bir süre sonra kendi düşünsel, bilgisel duruşunun da işleyişini anlamaya istemekte. Bu durumda filozof sorar: Felsefeyi felsefe yapan ne ya da nelerdir? Olup biteni, olup bitendeki sorunlu noktaları anlamayı amaçlayan filozof bu bağlamda kendini gösteren, yine kendine özgü salt düşünsel edimini, düşünme faaliyetini anlamayı ister. Oradaki sorunları, soruları yakalamaya çalışır. İşte tam da bu noktada salt yalınlık içinde soru sormayla işe başlar. İnsan-dünya-bilgi ilişkisindeki sorunları, sorunlu noktaları, içerikli sorularıyla gün ışığına çıkarmaya çalışan, anlama ediminin kendisine ve anlam verme çabalarına yönelen felsefe etkinliği kendini baştan sona bir soru sorma ve yanıt arama ortak paydasında yakalar. Felsefe anlam arayışına girer, soru sorar, temellendirme ve gerekçelendirme yoluyla yanıt verir. Ben temellendirme den ziyade gerekçelendirme diyorum; hem kendine hem var olan her şeye yönelmesi çerçevesinde felsefe etkinliği sorduğu soruları yanıtlarında gerekçelendirerek yürüyüşünü sürdürür. Öyleyse şimdi şu soruyu soralım: Felsefe bu işlemleri hangi bağlamlarda yapar? İşte felsefenin asıl ayırt edici yanı burada ortaya çıkar. Dışdünya-düşünme-dil ilişkisinde ve/veya insan-dünya-bilgi ilişkisinde felsefe soru sorar, yanıt arar. Bu saptamayı her felsefe etkinliğinde olduğu gibi temellendirmeye, daha doğrusu gerekçelendirmeye çalışalım. Bu bağlamdaki gerekçelendirmede doğrudan insan varoluşundan, daha doğrusu insanın duruşundan, durumundan yola çıkılacak ve insanın duruşu, durumuyla felsefenin duruşu ve durumu arasındaki koşutluğa, paralelliğe dikkat çekilecektir. Bu koşutluğu çerçeveleyen ortak duruş ya da durum, arada olma durumu dur. Bunu özellikle altını çizerek, vurgulayarak söylemek istiyorum: Arada olma durumu. İnsan arada olan bir varlıktır, felsefe de arada olmayla ilgili bir düşünme biçimidir ve arada olana ilişkin bir bilgidir. İnsan arada olan bir varlıktır savını, adım adım giderek, diskürsif/söylemsel bir biçimde şöyle ortaya koyabiliriz: İnsan kendisiyle, kendi beniyle kendisi, yani eylemleri, söylemi, sözü arasındadır. İnsan kendisiyle, yani kendi beniyle dünya arasındadır. İnsan kendisiyle, yine kendi beniyle bilgi arasındadır. Felsefe de insan-dünya-bilgi ilişkileri arasında kendine yer bulan düşünme yolu ve bilme biçimi olduğuna göre, insanla felsefe arasında, bu var olma durumuyla, insan olarak var olma durumuyla, bir düşünme bilme olarak var olma durumu arasında bir koşutluk söz konusudur. Arada olan bir var olma biçimiyle, arada olan bir bilme biçimi arasındaki bu koşutluk insanın tam varlık olmasını, onun tüm düşünme biçimlerinin taşıyıcı temeli olmasını, dünya üzerindeki var olmasını, varoluşunu çoğaltmasını sağlar. Bu noktada, arada olan bir varlık olarak insanın taşıdığı daha alt düzeydeki var olma biçimleri onun görünürde sadece kalıcı olmayan kalıcılığının da yolunu açar. İnsan, toplum-tarih-kültür varlığı olarak, hepimizin bildiği gibi, dünyadadır. Bu üç var olma tarzının da taşıyıcısı dildir ve/veya yazılı olarak var olan dil, birbirinden çok farklı olan imlerle, göstergelerle ve aracı ortamlarla kendini var eden dil, insanın kalıcılığının temel dayanağı durumundadır.

Üniversite Fikrinin Bugünü ve Yarını /4 İnsan düşünmesi ve diliyle varlığa, var olana, dünyaya uzanır, bu uzanışı başkalarıyla paylaşır ve yazı yoluyla sonrakilere, geleceğe bırakır. Arada olanlara, ilişkiler ağına yönelen felsefe, kendine yönelişinde işte her şeyden önce bu arada oluşun hesabını verir. Felsefenin antropontolojik, yani insan-varlık-bilgisel (bu benim son zamanlarda çok kullandığım, felsefe dünyasına katmaya çalıştığım, tartışmaya açtığım bir terim/kavram. Antropontoloji kavramı, insan-varlık bilgisidir. Antropoloji ile ontolojiyi birleştirerek ortaya koyuyorum bu kavramı) bir dayanağı vardır. Felsefenin antropontolojik bir temele dayalı oluşunun anlamı tam da buradadır. Felsefe bu yanıyla, insan-dünya-bilgi ilişkilerine yönelen, bu ilişkileri anlamaya çalışan yanıyla, öteki bilgi bağlamlarıyla eş ya da aynı düzeyde olmadığını da gösterir. Bu, onun disiplinler-üstü, disiplinler-aşırı bir bilgi dalı olmasını da sağlar. Bu konuda Aristoteles ile Wittgenstein da kimi görüşler ileri sürmüşlerdir, ancak bu ileri sürüşlerini yeterince gerekçelendirememişlerdir. Oysa burada antropontolojik ya da insan-varlık bilgisine dayalı bir gerekçelendirme yapılmaktadır. Bu durumda, burada yaptığımızın tümüyle farklı olduğu da açıktır. Felsefenin bu duruşu, insanın varlıksal duruşuyla bağlantılandırılmıştır ve bütün kurumsal yapılanmalarda da bu durum kendini göstermektedir. Tüm felsefi söylemlere, onları anlamak üzere yönelen bir felsefi duruş bu noktayı öncelikli olarak fark edecektir. Eğer felsefe tarihi felsefi söylemlerin toplamıysa, bu toplamı herhangi bir toplamdan, bir-arayagetirmeden farklı kılan felsefenin varoluşuyla insanın varoluşunun sahip olduğu, varlıkta, insansal varlıkta temelini bulan bu ortak paydadır; arada olma olarak nitelediğimiz bu ortak paydadır. Bu aynı zamanda yeni bir var olma tarzına işaret etmektedir. Felsefi söylem yapısı gereği, öyleyse, antropontolojiktir, başka türlüsü de olamaz. Şimdiye değin yaptığımız saptamalarda birinci nokta bu. Yapılan bu belirleme felsefenin tüm zamanlar içindeki, tüm zamanlar bağlamındaki durumuna, duruşuna ilişkindir tezini ileri sürebiliriz artık. Felsefenin bir bilgi çeşidi olduğundan hareketle, geçmişteki ve bugünündeki durumunu anlayarak geleceğe doğru uzanışında da iz sürmeye devam edelim. Bu noktada insanın yalnızca bilme edimiyle değiştiğini ve ortaya çıkardığı dile, söylemle, nesneye, dış dünya nesnesine döktüğü bilgiyle kendisini ve kendisi dışında olanları, insanları, dünyayı, her türlü var olanı, bir bakıma (bence çok daha güçlü de söyleyebiliriz bunu, bir bakıma diyerek biraz dikkatli söylemeye çalışıyorum) değiştirdiğini ileri sürebiliriz. İnsan gerçekten de Aristoteles in de dediği gibi bilmeyi ister ve bilme ediminin sonucunda elde ettiği, ortaya koyduğu her türlü bilgiyle dünyayı değiştirmek ister. Hatta bu değişme, bilginin elde edilmesiyle birlikte zamandaş olarak bir bakıma kendiliğinden olur diyebiliriz. Dünyayı bilme yoluyla, bilgi yoluyla değiştirme ilkin doğa bilimleri bağlamında olur. Bilme ediminin dışa, dünyaya yönelmesi, ötekilerin bilgisinin tümel düzeyine yükselmesi sonucunda ortaya çıkan ve niceliksel anlatımlarla paylaşılabilir bir duruma gelen doğa bilimi insan-doğa (ya da dünya) ilişkisinde aracı bir ortam oluşturur. Doğa biliminin bilgisi de insanla olan ilişkisinden ve gereksinimlerle olan bağından dolayı yine antropontolojiktir; insan yaratısının bir parçasıdır. Doğa biliminin ürünü, uygulaması olan teknoloji de insanın kendisiyle bir

Üniversite Fikrinin Bugünü ve Yarını /5 bakıma kendisi gibi olan insanlarla, başkalarıyla olan ilişkisini öylesine değiştirmiştir ki artık bundan böyle yeniden insana yönelmek, onu anlamaya çalışmak, dünya, bilgi ve onun uzantısı olan teknoloji arasındaki ilişkiyi mercek altına almak, bu arada yeni bir var olma tarzı olarak insan dolayımında, insanın yarattığı teknoloji dolayımında kendini gösteren sanal gerçeklik üzerinde konuşmak, felsefenin gelecekteki konumunu anlamaya çalışmak bakımından büyük önem taşımaktadır. Günümüzde insan-dünya-bilgi ilişkisi ağırlıklı olarak sanal gerçeklik üzerinden yürümektedir/ yürütülmektedir. İnsanlar ağdaş olarak, citizen yerine netizen (son yıllarda aşağı yukarı yirmi yıldan beri yanılmıyorsam kullanılan bir terim/kavram bu), olarak varlıklarını sürdürmekte günümüzde; neredeyse zamana ve mekâna bağlı olmaksızın insanlar bilgisini çoğaltmakta, bu nedenle de aklın araçsal kullanımı sonucunda çok çeşitli insanlarla karşılaşmakta, günümüz felsefi söyleminin sorunları eylem alanında çok yoğun bir biçimde kendini göstermektedir. Bu noktada geleceğin felsefesinin ana gündemini etik sorunların ve bununla bağlantılı soruların oluşturacağı ileri sürülebilir. Eylemler ve ilişkilerle, eylemlerin ve ilişkilerin arkasında yer alan değerler, değer yargıları, niyetler, kavramlar ve benzeri arasındaki ilişkilere yönelen etik ya da ahlak bilgisi, ahlakın bilgisi durum etiği olarak daha da somut bir zemine taşınabilir. Günümüzün ve geleceğin filozofu, her bir durumu tekilliği içinde, ancak söz konusu tekilliği anlamlı kılacak bir biçimde, başka bir deyişle, tümelin altında derleyip toplayarak çözümlemek durumundadır diyebiliriz. İnsan-varlık-bilgisel temelli olması gerektiğini ileri sürdüğümüz geleceğin felsefesinde, ya da bu yeni felsefede başka bir önemli boyut, insan ve toplum bilimleri felsefesi olarak konumlanan bilim felsefesinde kendini göstermektedir/gösterecektir. Bunu birazdan felsefe, üniversitedeki felsefe, üniversitedeki felsefenin diğer bilgi dallarıyla olan bağlantısı üzerinden de ortaya koymaya çalışacağım. İşte böyle bir değerlendirmede toplumsal-tarihsel-kültürel bir varlık olarak insanın geçmişte olduğundan çok daha fazla bir şekilde yersiz yurtsuz olduğuna, insansal karşılaşmaların gittikçe arttığına, insan ve toplum bilimlerinin içerdiği sorunların felsefi söylemin gündeminde ağırlıklı bir biçimde yer aldığına dikkati çekebiliriz. Artık doğa bilimlerinin yöntemine, yöntemlerine hiçbir şekilde öykünmesi gerekmeyen, kendisini, nesnelerine göre yeniden kuran insan ve toplum bilimleri günümüzün ve geleceğin bilim felsefesinin temel konusunu, ana gündemini oluşturmaktadır. İnsan ve toplum bilimlerinin anlama edimiyle nesnesine ulaşıyor olması, aynı zamanda bu bilgi dallarının felsefeden ayrılamazlığına da işaret etmektedir. Bu, özellikle dikkate alınması gereken bir noktadır diye düşünmekteyim son zamanlarda ve üniversite ortamında da bunun çok iyi bir şekilde dikkate alınması gerektiği savını burada ileri sürüyorum. Birtakım yapay sınırlarla insan ve toplum bilimlerini birbirinden ayırmamak gerekiyor. Kaldı ki günümüzde bütün bir bilim binası diyebileceğimiz ortamda bunların birlikteliğinin aralarındaki sınırların hiçbir şekilde keskin, hata geçirimsiz, kalın duvarlar

Üniversite Fikrinin Bugünü ve Yarını /6 şeklinde olmaması durumunun dikkate alınması gereken önemli bir nokta olduğu kanısındayım. Bu ileri sürüşün ardında şöyle bir sav var: Felsefe eğer tümel bir anlam bağlamıysa anlama edimiyle iş gören insan ve toplum bilimleri böyle bir anlam bağlamının ayrılamaz parçaları olacaklardır. Bu bağlamdaki varlığın en temel kategorisi de günümüzde artık belirsizlik tir. İnsan-toplum bilimlerine gelinceye kadar yapılan ve her şeyi doğa bilimlerinin çatısı altında toplamaya, bir araya getirmeye çalışan belirlemeler, felsefe bağlamındaki açıllımıyla, teknik-araçsal aklın işleyişine ilişkindir. Bu çerçevedeki belirlemelerin tümü düzsöz edimi yle öznelerarası olmaktadır bir bakıma. Ancak, bunun da ötesinde felsefe aynı zamanda yapılması gereken çerçevesinde değişime işaret ettiğine göre edimsöz edimi yle (burada Austin in ve Searle ün terminolojisini bir anlamda kullanıyorum), etkisöz edimi ni de hesaba katmak durumundadır. Gerek düzsöz edimi, gerek edimsöz edimi ve gerekse de etkisöz edimi gelecekteki felsefi söylemin dilsel, söylemsel konumlanışını oluşturabilecektir diyebiliriz. Yani hayatta biraz daha fazla söz sahibi olması, şimdiye kadar edinmiş olduğu tecrübeyi daha çok insan dünyasının hizmetine sunması, daha bir açıklıkla bunu yapması felsefeden beklentilerimiz arasında yer almakta, zamanın gelecek boyutuna ilişkin olarak. Öyleyse, bugünden başlayarak geleceğin felsefesini kurmaya çabalarken, dışdünya-düşünme-dil ilişkisine yönelen felsefenin dış dünya boyutunda tümüyle insan gerçekliğine dayalı bir dünya boyutu, her zaman olanaklı ve olasılıklı olanı içinde barındıran bir düşünme boyutu, düzsöz edimi, edimsöz edimi ve etkisöz edimiyle kendini kuran bir dil boyutu olduğu ve olacağı belirlemesini yapabiliriz. Başka bir deyişle sadece saptamakla yetinmeyen, ama aynı zamanda değişimi de, değişim konusunda da önemli bir aktör olarak ortaya çıkmaya çalışan bir felsefi söylem artık söz konusudur; sözle iş artık burada birliktedir. Antropolojik nitelikli varlık felsefesi ve insan-toplum bilimlerinin felsefesi olarak bilim felsefesi düzsöz edimiyle, saptayıcı bir dille kendini kurarken, her türüyle birlikte etik, hepsiyle birlikte yürüyor aslında. Bu çerçevede hem düzsöz edimi, hem de edimsöz edimi kendini gösteriyor ve buna ek olarak etkisöz edimi, yani söz yoluyla etkide bulunma da ortaya çıkıyor. Geleceğin felsefesi antropontolojik temelli ya da nitelikli bir felsefe olarak varlık felsefesinde ve ahlak felsefesinde somutlaşıyor savını burada ileri sürmek mümkün gibi görünüyor. İnsan dolayımındaki varlık bilgisi ya da insan-varlık-bilgisi (insan ontolojisi de diyebiliriz, Husserl e de bir gönderme yaparak bunu özellikle söylüyorum) filozoflara yeni bir hümanizmanın, yeni bir aydınlanmanın yolunu açabilir. Her ikisi de gelecekteki felsefenin en dış çeperini oluşturabilirler. İnsan-dünya-bilgi ilişkisini mercek altına almaktan kendini sorumlu tutan filozof, bu sorumluluğu geleceğe ilişkin beklentilerine de yansıtabilir. Ancak tüm bunların yapılabilmesi için de insan-dünya-bilgi ilişkisinin görünümü olarak kurumsal yapı, adına felsefe dediğimiz etkinlik de içinde olmak üzere bütün bilgi etkinliğinin içinde yer almış olduğu kurumsal yapı (bırakalım daha küçük yaştaki insanların gittiği, eğitim aldıkları kurumları, okulları bir yana bırakalım bu noktada), üniversite burada

Üniversite Fikrinin Bugünü ve Yarını /7 son derece önemli. Platon un akademiasından günümüze (biraz sonra Meriç Bey bunların üzerinde ayrıntılı olarak duracak) küreselleşmenin üniversitesine kadar, bu çerçevedeki yapılanmalar, değişimler son derece önemli ve hepimizi belirliyor. Küreselleşmenin üniversitesi için üçüncü kuşak üniversite de deniliyor. Birinci kuşak üniversitenin ise Ortaçağda icat edildiğini hepimiz biliyoruz. Birinci kuşak üniversiteler gerçekten de Ortaçağ üniversiteleri. Üniversite; günümüzde dünyanın büyükçe bir bölümünde etkin olmaya çalışan Bologna Sürecinin de ad olarak en azından esinlendiği, ama temelde öğrenci ve öğretim üyesi birlikteliğinden oluşan bakın bu çok önemli bir nokta Ortaçağ üniversitelerinde magister lerin (hocaların)ve Latincede discipulus dediğimiz öğrencilerin bir araya geldiği, kurduğu bir kurumdur. Burada bina da o kadar önemli değil, mekân da o kadar önemli değil bir bakıma. İnsan kaynaklı, insan eksenli bir yapılanma söz konusu üniversitede Ortaçağda. Hoca ve öğrenci birlikteliği olarak görülüyor tamamıyla ve o dönemin üniversitesinin yapılanışı daha sonrası için de bir ipucu oluşturuyor. İkinci kuşak üniversite olarak genellikle üniversiteler tarihinde sözü edilen Humboldt tarzı üniversiteler, araştırmaya yönelik üniversiteler, araştırma ağırlıklı üniversitelerdir. Üçüncü kuşak olarak belirlenen üniversiteler ise küreselleşmenin üniversiteleridir ve bu başlıkla, üçüncü kuşak üniversiteler başlığı alında kitaplar yayımlanmaktadır. Bunlardan en tanınmış olanı Wissema nın kitabıdır. 2 Üçüncü kuşak üniversite küreselleşmenin üniversitesi açıkçası. Bakın şimdi bütün bu bağlantı, bütün bu belirlemeler üniversiteye ilişkin bu belirlemeler aslında insanların yaşama biçimleriyle, kuramsallaşma ortamlarıyla çok yakından ilgili. Her şeyi, her var olanı mercek altına alan ve onu ilişkileri çerçevesinde ortaya koymaya çalışan felsefe etkinliği, elbette üniversiteyi de mercek altına alıyor. Kant ın bu konuda yazdığı kısa yazıları var, hepimiz biliyoruz bu yazıları. Fakülteler Çatışması yazısı mesela. Yaşamı, bir yerde, üniversite adını alan kuramlar son derece iyi bir biçimde yansıtıyor. Şimdi bu noktada genel olarak bilgi, özel olarak bizi bir araya getiren bir bakıma felsefe bilgisi, felsefenin kurumsallaşması, üniversitelerdeki kuramsallaşması ve felsefenin de içinde yer aldığı hümaniter bilgi dalları, insanbilimleri diyoruz kısaca buna günümüzde insan ve toplum bilimleri diye ben bir öbek olarak belirmeye çalışıyorum daha çok işte bu çerçeve içerisinde felsefenin rolü öteden beri supra-disipliner, ya da disiplinler-üstü, ya da disiplinler-aşırı olmasından dolay, her şeyden âdeta kendisini sorumlu hisseden bir bilgi bağlamı olmasından dolayı, felsefeyi üniversite sorunları konusunda daha çok düşünmeye zorluyor aslında; felsefenin üniversite üzerinde düşünmesi gerekiyor; son derece önemli bu nokta. Üniversitenin hem kurumsal olarak ortada olan şimdiki durumu, ister Türkiye deki üniversiteler söz konusu olsun ister dünyadakiler, 2 Prof. Dr. J. G. Wissema, Üçüncü Kuşak Üniversitelere Doğru, Çev. Taciser Ulaş Belge-Nurkalp Devrim, İstanbul: Özyeğin Üniversitesi Yayınları, 2009.

Üniversite Fikrinin Bugünü ve Yarını /8 hepsinin mutlaka, bir eleştiri süzgecinden geçirilmesi gerekiyor. Bu noktada üniversiteler nasıl bir yapılanma içerisinde olabilir, işte bu yapılanmada felsefenin yol göstericiliği hepimizin işine yarayabilecektir, bunun her şeyden önce dikkate alınması gerekmektedir; özellikle yöneticilerin, karar vericilerin felsefeyle üniversite arasındaki ilişkiyi, felsefeyle akademi arasındaki ilişkiyi, genellikle de Antikçağdan başlayarak kurulan bu ilişkiyi çok daha fazla gündemine almasını gerekiyor. Bütün bunlardan da yola çıkarak biz Meriç Beyle birlikte tez konusu saptamasında üniversite idesinin, üniversite fikrinin, kavramının, universitas tümeliyle bağlantısı üzerinde Kant eksenli olmak üzere nasıl bir ortam oluşturduğunu, ne olduğunu, nereden nereye doğru gitmeye çalıştığını göstermeyi amaçladık. Ama elbette tezin asıl sahibi bunu göstermeyi amaçladı. Ben burada sadece bir danışmanlık işini üstlendim, yardımcı olmaya çalıştım, esas olarak Meriç Bey çalıştı bunun üzerinde. Sözü şuraya getirerek noktalamak istiyorum: Felsefenin yapılanışı nasıl ki insanın yapısıyla, onun arada olan bir varlık olmasıyla bağlantılıysa, insan gibi üniversitelerin de hep bu arada olmayı dikkate alarak birbirine daha açık olması, bölümlerin özellikle birbirine açık olması, insan ve toplum bilimlerinin felsefeden koparıl(a)mazlığı, sadece o da değil, doğa bilimleriyle de olan bağlantısının her zaman dikkate alınması gerektiğini, burada felsefenin bir çimento gibi iş görebileceğinin, hatta gördüğünün farkına varılması gerektiğini ileri sürüyorum. Benim temel savım bu. Üniversite universitas tır, bütündür. Bu bütün parçalanmamalıdır; multiversitas olmamalıdır. Bu nedenle, felsefe bölümlerinin, üniversitelerin vazgeçilmez temel bölümü olduğu düşünülebilir. Türkiye de, üniversitelerde geleneksel olarak baktığımızda felsefe bölümleri, edebiyat fakültelerinin, daha sonraki örgütlenmedeki adlarıyla, fen-edebiyat fakültelerinin içerisinde, Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi içerisinde örgütlenmiş durumda. Son zamanlarda da felsefe bölümleri, insan ve toplum bilimleri fakültesi adı altında yeni bir örgütlenme içinde yer almakta üniversitelerde. Ancak felsefe bölümlerinin üniversitedeki bütün bölümlerle olan ilişkisi eşit yakınlıkta ve eşit uzaklıkta şeklinde değerlendirilebilir; felsefe, tüm doğa bilimleriyle de bağlantılı; felsefe onların theoria larıyla ilgili olarak da çalışma yapabiliyor, yapıyor da nitekim ve bütün bunların da ötesinde biraz önce söylediğim gibi, etik boyut son derece önemli. Kurumların kendi kendilerini etik bakımdan da değerlendirmeleri söz konusu. İşte bu noktada da yine felsefeye ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum ve mutlaka felsefe bölümlerinin kendi öğrencilerine hizmet ettikleri kadar diğer bölümlerin öğrencilerine de hizmet etmesi gerektiğini, bu konuda talep yaratması gerektiğini, aydınlatıcı bir talep yaratması gerektiğini ya da bu konudaki istekleri, talepleri karşılamak durumunda olduğunu, böyle bir sorumluğu da olduğunu aynı zamanda düşünüyorum. Üniversitenin geleceği ile felsefenin bir bilgi dalı olarak, bir düşünme yolu olarak geleceği arasında da ve ebette en temelde de insanın varoluşu arasında bir ortak payda olduğunu düşünüyorum ve böyle bir değerlendirme yapıyorum. Burada sunulan savlar doğal olarak eleştirilerinize açık. Beni ilgiyle dinlediğiniz için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.