.Ü. Cerrahpafla T p Fakültesi Sürekli T p E itimi Etkinlikleri Sa lam Çocuk zlemi Sempozyum Dizisi No: 35 Ekim 2003; s. 93-97 Vitamin ve Mineraller Prof. Dr. Ahmet Ayd n Vitamin, mineral ve flavonoidler protein, ya ve karbohidratlardan farkl olarak kalori veren maddeler de ildir. Yaflam n sürdürülmesi için bu besin maddelerinin mutlaka yiyecekler ile d flardan al nmas gerekir; yani baflka bir deyiflle esansiyel maddelerdir ve insan vücudunda yap lmazlar. Bunlar vücudun yap tafllar n olufltururlar ya da vücutta meydana gelen biyokimyasal olaylara (enzimatik faaliyet, serbest oksijen radikallerinin temizlenmesi vb) etki ederler. M NERALLER nsan vücudunun yaklafl k %4'ünü mineraller oluflturur. Bunlar vücutta, tuzlar, bileflikler ya da iyonik flekilde bulunurlar. Günlük gereksinimi 50 mg' n üzerinde olan minerallere makromineraller, alt nda olanlara ise mikromineraller denir. Makromineraller: Bafll ca makromineraller kalsiyum, magnezyum, fosfor, sodyum, potasyum ve klordur. Günümüz diyetinde sodyumun yüksek, magnezyum, kalsiyum ve potasyumun düflük olmas hipertansiyon, osteoporoz ve depresyon gibi sorunlara yol açar. Mikromineraller (eser elementler): Bafll ca mikromineraller demir, çinko, iyot, selenyum, bak r, mangan, flor, krom ve molibdendir. Eser elementler eriflkinde günlük gereksinimin 50 mg' n alt nda olan minerallerdir. En çok eksikli i görülenler demir ve iyottur. Di er eser element yetersizlikleri (örne in çinko) nispeten nadir olup daha çok prematüre bebeklerde, protein-enerji malnütrisyonunda ve uzun süre parenteral beslenenlerde ortaya ç kar. ntrauterin yaflamda eser elementlerin yaklafl k 2/3'ü gebeli in son 10-12 haftas içinde anneden bebe e aktar l r. Bu nedenle parenteral beslenen prematürelerde eser elementlerin tedaviye eklenmesi gerekir. 93
Ahmet Ayd n V TAM NLER Vitaminler vücutta meydana gelen metabolik reaksiyonlar n gerçekleflmesinde rol alan organik bilefliklerdir. Vitaminler tan m olarak insan hücresinde sentezlenmezler; yani esansiyellerdir ve yiyeceklerle birlikte d flardan al nmak zorundad rlar. Bir bölüm vitamin ba rsak floras ndaki bakteriler taraf ndan üretilirler. D vitamini, bir vitamin de il, hormondur. Günefl fl nlar n n etkisiyle deride sentezlenirler. K vitamini ba rsak floras nda yeterince üretilir ve insan n ihtiyac n karfl lar. Piridoksin, biyotin, niasin ve tiamin ba rsak floras ndaki bakteriler taraf ndan üretilebilirlerse bile üretim ihtiyac karfl lamaktan uzakt r. B12 vitamini kal nba rsak floras nda üretilebilirse de reseptörü terminal ileumda oldu u için ifle yaramaz. Vitaminler eriyebilirliklerine göre iki büyük gruba ayr l rlar (Tablo 1). Tablo 1. Vitaminlerin s n fland r lmas I. Suda Eriyen Vitaminler A. B kompleks vitaminleri (enerji metabolizmas nda rolü olanlar) B1 vitamini B2 vitamini (riboflavin) B3 vitamini (Niasin= nikotinik asit) B5 vitamini(pantotenik asit Biyotin B. Kan yap m nda rolü olan vitaminler B12 vitamini (siyanokobalamin) Folik asit C. Di erleri B6 vitamini (piridoksin) D. C vitamini (antioksidan) II. Ya da Eriyen Vitaminler A vitamini (antioksidan) E vitamini (antioksidan) D vitamini (kalsiyum metabolizmas ) K vitamini (p ht laflma mekanizmas ) B kompleksi ve C vitamini bu grup içindedir ve büyük moleküllüdürler. C vitamini haricinde koenzim olarak görev yaparlar. Daha çok taze sebze, meyve ve hubutatta bulunurlar. B12 vitamini sadece hayvansal g dalarda bulunur. Organizmada depolanmad klar için bunlara karfl olan gereksinim daha fazlad r (günde 4-6 kez yiyecekler ile al nmal d r). Tek istisna karaci erde depolanan B12 vitaminidir. 94
Vitamin ve Mineraller Fazla al nd klar nda idrar ile at l rlar ve bu nedenle genellikle toksik de illerdir. Is ya (piflirmeye, kaynat lmaya) karfl dayan kl de ildirler ve günefle maruz kal rsa bozulurlar. Malabsorpsiyon sendromlar nda (B12 haricinde) emilimleri bozulmaz. Ya da Eriyen Vitaminler A, D ve K vitaminleri bu grup içindedirler; küçük moleküllüdürler. Ya da eriyen vitaminler vücutta depolan rlar ve idrarla at lmazlar. Bu nedenle fazla miktarda al nd klar nda toksik belirtiler ortaya ç kar. Bu vitaminler ya da eridiklerinden malabsorpsiyon sendromlar nda emilimleri bozulur. Piflirmeye ve s ya karfl suda eriyen vitaminlere göre daha dayan kl d rlar. A, D ve K vitaminleri et, süt, yumurta, hayvani ya lar gibi hayvani g dalarda bulunur. E vitamininin temel kayna n tohumlu g dalar ve bunlar n ya lar (ayçiçe i, soya, f nd k) oluflturur. K vitamini ba rsak floras nda üretilir. Ayr ca yeflil yaprakl sebzelerde de bulunur. A vitamininin öncüsü olan beta-karoten yeflil ve sar sebze ve meyvelerde bol miktarda bulunur. Vitamin Takviyesi Gerekebilen Durumlar Dengeli beslenen ve yeteri kadar günefle maruz b rak lan kiflilerde vitamin takviyesi gerekmez. Fakat risk alt nda olan kiflilerde (prematürite, intrauterin malnütrisyon, adolesan dönemi, kronik hastal klar, gebelik) diyete vitamin eklenmesi gerekebilir. Vitamin Eksikliklerinden Korunma Vitaminlerden maksimal yarar sa lamak için yemek sular n n at lmamas, yemeklerin afl r piflirilmemesi, sebze ve meyvelerin taze tüketilmesi ve günde 3-6 ö ün al nmas, ve esmer ekmek yenilmesi (B1 vitamini) gerekir. YA AS TLER Poliansatüre ya asitleri olan omega-3 ya asitleri, omega-6 ya asitleri ile birlikte esansiyel ya asitlerini olufltururlar. Esansiyel ya asidi eksikli inde dermatit, saç dökülmesi, görme bozukluklar, yara iyileflmesinde gecikme ve büyüme gerili i olur. Omega-3 ya asitlerinin kayna n alfa-linolenik asit (ALA) oluflturur. ALA, 18 karbonlu olup, 3 çifte ba içerir; ilk çifte ba metil grubuna en yak n 3. karbondad r (o nedenle omega-3 ad verilir, C18:3: w-6). Alfa-linolenik asit insan vücudunda bulunan desatüraz ve elongazlar ile ekozapentanoik asit =EPA (C20:5: w-3) ve dokozapentanoik asit=dhea (C22:6: w-3) gibi metabolitlere dönüflür. 95
Ahmet Ayd n Omega-6 ya asitleri ise kayna n linoleik asitten (LA) al r. Linoleik asidin metabolitleri ise dihomo-gamma-linoleik asit (DGLA) ve araflidonik asittir. Poliansatüre ya asitleri olan omega-6 ve omega-3 ya asitlerinin membran yap s n n oluflumunda çok önemli görevleri vard r. Membranlar n y k - m nda ya da diyette al nd klar nda kanda birçok omega-3 ve omega-6 kaynakl metabolitlerin düzeyi artar. Omega-6 ya asitleri enflamatuvar, hiperaljezik, trombotik ve mitojenik özelliklere sahiptir. Asl nda vücudun bu özelliklere ihtiyac vard r. Fakat bunlar n afl r etkileri de dizginlenmelidir. flte omega-3 ya asitleri antienflamatuvar, analjezik, antitrombotik ve antimitojenik özellikleri ile Omega-6 metabolitlerinin etkilerini dizginlerler (Tablo 2). Tablo 2. Poliansatüre ya asitleri Kaynak Metabolit Etkiler II. Grup Prostaglandinler (omega-6) Linoleik asit (LA) Dihomogamma-linoleik asit (DGLA) Araflidonik asit PGE2, PGF2a, PGD2, prostasiklin (PGI2), trombaksan (TXA)2 Lökotrien 4 grubu Enflamatuvar Hiperaljezik Trombotik Mitojenik III. Grup Prostaglandinler (omega-3) Aminolevülinik asit (ALA) Eikozahekzoenoik asit (EHA) PGE3, PGH3, PGI3, TXA3 Lökotrien 5 grubu Antienflamatuvar Analjezik Antitrombotik Antimitojenik Omega-3 ya asitleri daha çok bal k, merada beslenen hayvan eti, özgür dolaflan kümes hayvanlar n n yumurtas ve keten tohumu ya lar nda bulunur. Omega-6 ya asitleri ise en çok m s r, soya, pamuk, ayçi-çe i gibi ya larda bulunur. Tafl devri diyetinde w-6: w-3 oran yaklafl k 1:1 idi. Fakat son 50-100 y lda serum kolesterol düzeylerini düflürmek (?) amac ile (m s r, soya, pamuk, ayçiçe i gibi ya lar n afl r kullan lmas, buna karfl l k bal k ve lahana marul gibi yeflil sebzelerin daha az tüketilmesi ile bu oran 20-50:1 e kadar ç km flt r. Omega-3 ya asitleri antienflamatuvar, antitrombotik, antiaritmik, antimitojenik hipolipemik, ve vazodilatatör etkilere sahiptir. Bu özellikleri ile koroner kalp hastal klar, hipertansiyon, tip 2 diabet, ülseratif kolit, romatoid artrit, depresyon, çeflitli kanserler ve kronik obstrüktif akci er hastal klar n n önlenmesinde potansiyel etkiye sahiptir. 96
Vitamin ve Mineraller ÖNEML BAZI M NERAL VE V TAM N EKS KL KLER Flor çme sular nda yeteri kadar flor yoksa (0.3-0.6 ppm den az) bu durumun difl çürümelerine yol açt iddia edilmifltir. Türkiyede içilen sular n %90 ndan fazlas nda flor düflük orandad r. Flor takviyesinin yap l p yap lmamas ise son derece tart flmal bir konudur. Flor gelifligüzel kullan lmamal d r. Çünkü tedavi edici dozlar ile toksik dozlar aras ndaki s n r fazla de ildir. Flor toksisitesi difllerde siyah lekelenmeler (florozis), kemik ve difl bozukluklar olur. Flor atm fltan fazla enzimi inaktive eder ve immün sistemi deprese eder; ayr - ca kanserojen özelliklere de sahiptir. Lokal olarak uygulanan florun zarar az olabilir. Fakat çocuklar gerek tabletleri gerekse difl macunu içindeki floru yutmaktad rlar. Amerikan Pediatri Akademisi 16 yafl na kadar flor takviyesi önermektedir. Bu makalenin yazar da dahil olmak üzere baz hekimler flor takviyesinin zararl oldu unu düflünmektedirler. E er flor takviyesi yap lacaksa afla daki noktalar mutlaka göz önüne al nmal d r. Hayat n ilk alt ay nda flor takviyesi kesinlikle yap lmamal d r. Aksi halde sürmekte olan difl yap s bozulabilir. E er içme sular nda yeteri kadar flor miktar düflük ise, florlu difl macunlar kullan lm yorsa ve çay, bal k çorbas gibi flordan zengin g dalar az al n yor ise flor takviyesi düflünülebilir. D Vitamini Normal koflullarda anne sütündeki D vitamini bebek için yeterlidir. Fakat ülkemizde oldu u gibi annenin D vitamini depolar n n düflük oluflu nedeni ile bebe in D vitamini deposunun fakir olmas ve bebe in yeteri kadar günefllendirilmemesi halinde anne sütündeki D vitamini bebe i rahitisten koruyamaz. Bu nedenle her sa l kl bebe e rahitisten korunma amac ile en az bir yafl - na kadar 400-1000 Ü/gün D vitamini verilmelidir. 2-4 aylar aras nda tek doz oral 300.000 Ü D vitamini de ayn derecede etkin olup kullan lmas daha kolayd r. KAYNAKLAR 1. Connor WE. The importance of n-3 fatty acids in health and disease. Am J Clin Nutr 2000; 71(1 Suppl): 171S-5S. 2. Ayd n A, Il kkan B, Haktan M, Kavuno lu G. Do um s ras nda annelerdeki D vitamini düzeyi ve bu düzeylerin mevsimlerle iliflkisi. XXVII. Türk Pediatri Kongresi Kitab, Ünal Ofset 1988; 53. 3. Yalvaç S, Ayd n A. stanbul un çeflitli ilçe ve belde belediyelerinde kullan lan flebeke, sokak çeflmesi kuyu ve istasyon sular ndaki fluorür düzeyleri. Türk Pediatri Arflivi 2000; 35: 78-86. 97