YAŞAMIN ÖZÜ: SU BUKET BAHAR DURMAZ DIVRAK WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Doğa Koruma Müdürü GALENA İŞ WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Doğa Koruma Sorumlusu iyice yakınlaşır, az sonra yağacak yağmurun dam- U laları kırık cam parçaları gibi yeryüzüne dökülür. Yağmur zaydan bakıldığında dünya, okyanusların ve bulutların rengiyle özdeşleşen mavi beyaz bir gezegendir. Bulutlar kaynaşır, sessizce hareket eder, yayılır, damlaları okyanusların, denizlerin, göllerin, soluğuna, buzulların sessiz çıtırtısına, yeryüzünün derinliklerindeki soğuk ve kayıtsız suyun billurluğuna, kayalardan fışkıran akarsuların tutkusuna, sellerin çığlığına, davul gibi gürleyen şelalelerin heyecanına, zümrüt yüklü ırmakların usul usul akışına, bitki köklerindeki özsuyun önlenemez yükselişine ve milyarlarca kalbin küt küt atışına dönüşür. Su, yeryüzüne ait herşeyi biçimlendiren ve canlandıran evrensel bir maddedir. Buket Bahar Durmaz Dıvrak - Galena İş, Yaşamın Özü: Su, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S. 132, Şubat 2011, ss. 40-44. 40
ŞUBAT 2011 - SAYI 132 Tatlı Su Kaynaklarının Önemi Güneş sisteminin tek mavi gezegeni olan dünyanın dörtte üçü sularla kaplıdır. Ancak dünya üzerinde bu denli fazla yer kaplayan su kaynaklarının %97,5 i tuzlu, yani içilemeyen sulardan oluşur. Yeryüzündeki toplam suyun yalnızca %2,5 i tatlı sudur. Bu tatlısu kaynaklarının %69 u kutuplarda buzullar halinde, %30 u da yeraltındaki derinliklerde bulunurken, yalnızca %1 i göller, nehirler, akarsular, çaylar, dereler, sulak alanlar, bataklıklar gibi doğrudan ulaşılabilen yüzeysel kaynaklardan oluşur. Bir başka deyişle su, aslında dünyada az bulunan, oldukça sınırlı bir kaynaktır. Artan Dünya Nüfusu ve Su Talebi Muazzam bir makine gibi her gün yılmadan, durmaksızın çalışan su döngüsünü lehine kullanmayı başaran insanlık bu mucizevi maddenin her türlü hünerinden yararlanarak üretime geçmiş, Sanayi Devrimi ne uzanan süreci başlatmıştır. Ancak nüfusun ve talebin önlenemez artışıyla birlikte, insanlık suyun dostluğunu kötüye kullanmaya başlamış, kendi geleceğini hazırlarken, suyun geleceğini tehlikeye atmıştır. Giderek artan dünya nüfusu ve buna paralel olarak farklı sektörlerdeki su talebi artışı, su kaynakları üzerinde ciddi baskılar oluşturmaktadır. Sürdürülebilir olmayan su yönetimi ve uygulamaları doğal hidrolojik döngülerin kırılmasına neden olmaktadır. Daha sık seller, kuraklıklar ve ekosistem hizmetlerinin yok olması bu kırılmaların doğal sonuçlarıdır. Su; hayatın ve canlıların kaynağıdır. İnsan kullanımı, ekosistem kullanımı, ekonomik kalkınma, enerji üretimi, ulusal güvenlik gibi suyun gerekli olduğu birçok sektör vardır. İnsan kullanımı, ekosistem kullanımı, ekonomik kalkınma, enerji üretimi, ulusal güvenlik gibi suyun gerekli olduğu birçok sektör vardır. Sürdürülebilir kalkınma için en önemli yaşamsal kaynaklardan biri sudur. Su sıkıntıları, su kalitesinin ve ekosistemlerinin bozulması; ekonomik ve sosyal gelişimi, siyasi istikrarı ve ekosistem bütünlüğünü ciddi biçimde tehdit eder hale gelmiştir. Hızlı nüfus artışı, sürdürülemez su harcama alışkanlıkları, yetersiz yönetim, kirlilik, yetersiz yatırım ve sektörel su kullanımındaki verimliliğin düşüklüğü nedeniyle su kaynakları bütün dünyada ciddi bir baskı altındadır. DOSYA: SU 41
BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM Dünya nüfusu geçtiğimiz yılda 3 kat artmıştır. Aynı dönemde su kullanımı ise 6 katına çıkmıştır. Önümüzdeki 30 yıl içerisinde dünya nüfusunun iki milyar daha artacağı ve kişi başına düşen su miktarının daha da azalacağı öngörülmektedir. TEHLİKE ALTINDAKİ SU Türkiye nin suyu tükenmek üzere. Son 20 yılda kişi başına düşen su miktarı, 4000 m 3 ten 1430 m 3 e geriledi. 2030 yılına kadar, nüfusumuzun 100 milyona çıkacağı ve kişi başına düşen suyun 1100 m 3 e düşeceği öngörülmektedir. Türkiye, son hızla su fakiri olma yolunda ilerlemektedir. Küresel iklim değişikliği Türkiye yi kuraklıkla vuracak. Küresel iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek ülkeler arasında yer alan Türkiye, BM Çevre Programı nın (UNEP) tahminlerine göre, Avrupa da çölleşmenin ilk önce başlayacağı ülkeler arasındadır. Suyu verimsiz kullanıyoruz. Türkiye de su kaynaklarına yönelik ana sorun suyun plansız kullanılmasıdır. Su kullanımının sektörler arasında dağılımı sırasıyla su şekildedir: %72-tarım, %18-evsel, %10-endüstriyel. Bu üç grup için ortak olan ana sorunlar; yasa dışı kullanım, aşırı kullanma ve kirlenme olarak sıralanabilir. Rakamlarla Su- SU KRİZİ Bir ülkenin su zengini olabilmesi için kişi başına düşen yıllık ortalama su miktarının en az 8.000-10.000 metreküp olması gerekir. Kişi başına yılda ortalama 92.000 metreküp su düşen Kanada, su zenginliğinde birincidir. Kişi başına 138 metreküp su düşen Ürdün ve 124 metreküp su düşen İsrail en az suyu olan ülkedir. Türkiye kişi başına düşen yıllık ortalama 1.430 metreküp su ile su yoksulu olma yolunda ilerlemektedir. Ülke- Kıta Ortalaması Kişi Başına Düşen Kullanılabilir Su Miktarı (yıllık) SURİYE 1.200 m 3 LÜBNAN 1.300 m 3 TÜRKİYE 1.430 m 3 IRAK 2.020 m 3 BATI AVRUPA ORT. 5.000 m3 AFRİKA ORT. 7.000 m3 GÜNEY AMERİKA ORT. 23.000m3 DÜNYA ORT. 7.600 m3 2030 yılında nüfusu 100 milyona ulaşacak olan Türkiye, kişi başına düşen 1100 m3 kullanılabilir su miktarıyla, su sıkıntısı çeken bir ülke durumuna gelecektir. Brezilya, Rusya, Kanada, Endonezya, Çin ve Kolombiya olmak üzere yalnızca 6 ülke, dünyanın tatlı su kaynaklarının yarısına sahiptir. Buna karşılık, yeryüzünün toplam nüfusunun 1/5 inin yaşadığı kurak ve yarı kurak bölgelerdeki insanların bu ortak mirastan aldıkları pay yalnızca yüzde 2 dir. Nil Nehri nin %84 ünü barındıran Etiyopya, 12 milyon kişinin açlık çektiği, suya muhtaç bir ülkedir. Gana da yaşayan bir kişinin yıllık su tüketimi, Amerika da yaşayan bir kişinin yıllık su tüketiminden 300 kat azdır. Dünya nüfusunun yüzde 9 u toplam su varlığının 3/4 ünü kullanarak su tüketiminde ayrıcalıklı bir konumda bulunmaktadır. İnsanoğlu şimdiden, yeryüzündeki toplam tatlı su miktarının yarısından fazlasını tüketmiş durumdadır. Yapılan tahminlere göre, önümüzdeki 25 yıl içerisinde, kurumuş, bitmiş ya da kirlenmiş tatlı su miktarı, toplam tatlı su miktarının dörtte üçüne çıkmış olacaktır. 42
ŞUBAT 2011 - SAYI 132 Rakamlarla Su ÇEVRESEL VE SOSYAL SORUNLAR Büyük kentlerin kanalizasyonu durumuna gelen okyanuslara her yıl 20.000 ton atık boşaltılır. Dünya Sağlık Örgütü nün verilerine göre, okyanus kıyılarındaki yoksul ülkelerde yaşayan yaklaşık 30 milyon kişi, hastalık taşıyan deniz canlılarını tüketerek zehirlenmektedir. Her yıl 250 milyon insan, kirli sularla bulaşan hastalıklara yakalanmakta ve yaklaşık 5 milyon kişi yaşamını kaybetmektedir. Yeryüzündeki kirletilmiş su miktarı 12.000 kilometreküptür ve bu miktar, dünyanın en büyük 10 nehrinde bulunan tatlı su miktarından fazladır. Her gün 2 milyon ton insan kaynaklı atık su kaynaklarına (akarsu, göl ve diğer sulak alanlar) boşaltılmaktadır. WWF nin Yaşayan Gezegen Endeksi ne göre, 1970 li yıllardan beri tatlı su kaynaklarındaki biyolojik çeşitliliğin yarıdan fazlası kaybedilmiş durumdadır. Dünyanın büyük nehirlerindeki balık stokları, kirlilik nedeniyle yüzde 90 azalmıştır. Kentlerde şebeke suyundaki sızıntılar suyun yarısının boşa gitmesine neden oluyor. 2004 tarihli Belediye İçme ve Kullanma Suyu Göstergeleri ne göre, şebeke tarafından sağlanan ve son kullanıcıya ulaşan su miktarının farkı alınarak hesaplanan içme ve kullanma suyu şebeke kaybı %55 dir. Türkiye nüfusunun %40 ının yaşadığı 16 büyük şehirin ortalama şebeke kaybı yaklaşık olarak %50 dir. Tarım, Türkiye deki en büyük su tüketicisidir. Tarımsal su kullanımında ana sorun sulama tekniklerinin verimliliğiyle ilgilidir. Sulanabilir alanların yalnızca %8 inde modern sulama sistemleri (yağmurlama ve damla sulama) kullanılmakta, %92 sinde ise geleneksel yüzey sulama ( vahşi sulama ) yöntemleri uygulanmaktadır. Kontrolsüz yeraltı suyu çekimi çok yaygınlaşmıştır. Yeraltı sularındaki düşüşle birlikte giderek daha fazla göl kuruma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Özellikle, tarımsal sulamanın ve endüstrinin yoğun olduğu (İç Anadolu, Marmara, Ege ve Trakya) bölgelerde yeraltı suyu çekimi alarm verici düzeydedir. Sulak alanlar kuruyor. Ülkemizin önemli sulak alanları kuruma tehdidiyle karşı karşıyadır. Sosyal ve çevresel etkileri göz önüne alınmadan inşa edilen su altyapıları, suyun kendi yatağında akmasını engelleyerek doğal yapıyı değiştirmiştir. Türkiye de son 40 yılda yaklaşık 1.300.000 hektarlık sulak alan kuruma, doldurulma veya diğer müdahaleler sonucu ekolojik ve ekonomik değerini kaybetmiştir. Su kaynakları kirletiliyor. Endüstri, genellikle civa, kurşun, krom ve çinko içeren atık suyun yaklaşık %53 ünü herhangi bir arıtma yapılmadan göllere ve kıyı sularına boşaltmaktadır. Evlerde ve tarımda kullanımı giderek artan yeraltı suları, atık su ve çöplerdeki sızıntılarla kirlenmektedir. ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Ülkemizde daha etkin bir su yönetimi için şu çözüm önerileri söylenebilir: Suya olan bakış değiştirilmelidir. Tamamen ikame edilemeyen su kaynakları; kısıtlı bir sosyal ve ekonomik kaynaktır. Toplumun tüm kesimlerine bu anlayış yerleşmelidir. Kapsamlı bir Ulusal Su Yasası nın hazırlanmalıdır. Katılımcı, yenilikçi ve talep yönetimi odaklı bir anlayış geliştirilmelidir. Su kaynaklarının yönetiminde havza ölçeğinde ve entegre bir bakış açısı geliştirilmeli ve tüm dünyadan kabul gören Entegre Havza Yönetimi yaklaşımı benimsenmelidir. Havza bazında sektörel su kullanımları ve verimliliğin artırılması, sulak alanların korunması, yeraltı suyu kullanımının kontrol altına alınması, su kalitesinin iyileştirilmesi, etkin ve düzenli izleme ve denetleme mekanizmalarının DOSYA: SU 43
BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM kurulması gerekmektedir. Bu kapsamda, ülkemizin 25 akarsu havzasının su bütçesi çıkarılmalı, Havza Komisyonları oluşturulmalı ve havza planları katılımcı bir yaklaşımla hazırlanmalıdır. Su kaynakları ile ilgili geçmiş ve güncel bütün bilgilerin/verilerin toplandığı Ulusal Su Veri Bankası oluşturulmalı ve bu konuda çalışan bütün kamu, özel, akademik birimlerin ve sivil toplum örgütlerinin kullanımına açık olmalıdır. Sulak alanlarımız korunmalıdır; mevcut alanların daha fazla tahrip olması önlenmelidir. Ekolojik yapısı bozulmuş alanlar için mutlaka restorasyon ve rehabilitasyon programları oluşturulmalı; finansal kaynak ayrılmalıdır. Nehirlerin ekolojik kalitelerinin korunması ve iyileştirilmesi konusundaki önlemler gelecek için su kaynaklarının kalite ve kantitelerinin korunmasında kilit öneme sahiptir Korunan alanların sayısı mutlaka artırılmalıdır. Geçmiş yıllarda planlanan su altyapı projeleri mutlaka günün koşullarına göre gözden geçirilmeli ve güncellenmelidir. Yeni su altyapılarının geliştirilmesi ve inşasından önce; sadece su ekosistemlerinin doğal kapasite ve değerleri değil verimlilik artırımı yoluyla potansiyel su tasarrufu hesapları da tutarlı bir şekilde yapılmalıdır. Su altyapı projeleri, talep yönetimi hesapları üzerine kurulmalıdır. Tüm planlanan projeler; olası iklim değişikliği etkileri ve değişik kalkınma seçeneklerini de dikkate alan kapsamlı, gerçekçi fayda-maliyet analizleri yapılmalıdır. Tüm sektörlerde kaçak su kullanımının önüne geçmek ve özellikle sanayinin kullandığı suyu geri dönüştürerek yeniden kullanımını sağlamak için gerekli adımlar bir an önce atılmalıdır. Yeraltı suları; çevresel ve nükleer etkilerden en az kirlenen su kaynağı olması nedeniyle bir ülkede en az kullanılması gereken kaynaklardır. Yeraltı su rezervlerini eksiltmemek ulusal politika haline getirilmeli, kaçak kuyularla ilgili yaptırımlar artırılmalı, bu konudaki izleme ve denetim mekanizmaları güçlendirilmelidir. Tuzlusu artımı ve havzalararası su transferi yaşanan sorunların çözümü için sihirli formüller olarak sunulmamalı; kamuoyu bilinci, politikaları ve kamu kaynakları su kaynaklarımızın akılcı yönetimi yerine bu gibi pahalı, çevresel ve sosyal etkileri olan ikincil yöntemlere doğru yöneltilmemelidir. Her havzanın su sorunu öncelikle kendi içinde çözülmeli ve mevcut kaynakların en efektif şekilde kullanımı sağlanmalıdır. Tarım politikaları ve uygulamalarında köklü değişimler olmalı; tarım-su-çevre politikaları birbiriyle uyumlu ve tamamlayıcı nitelikte olmalıdır: Ulusal ve bölgesel tarımsal üretim planlaması yapılmalı, çiftçi kayıt sistemi ve tarımsal veriler güncellenmelidir. Doğrudan gelir desteğinin verilmesinde iyi tarım uygulamaları koşulu getirilmelidir. Ürün bazlı destekleme sistemi yerine iklim, toprak ve su yapısı, biyoçeşitlilik gibi kriterleri göz önüne alan bölgesel destekleme sistemi oluşturulmalıdır. Üreticilerin çevreye uyumlu alternatif ürünlere geçişinde yeni ürüne geçişin yol açtığı gelir kaybının devlet tarafından tazmini garanti edilmeli ve alternatif ürün önerileri daha az su kullanımı üzerinden geliştirilmelidir. Yağmurlama ve damla sulama sistemleri yaygınlaştırılmalıdır. Finansal desteklerin yanında mutlaka sulama mühendisi desteği sağlanmalı, bu konuda yetişmiş uzman sayısı artırılmalıdır. Su kullanımının ve tarımsal üretim verimimin artırılmasında arazi büyüklüğü önemlidir. Miras hukukundan kaynaklı, çok parçalı arazi yapısı doğal kaynakların efektif kullanımını azaltmaktadır. Bu nedenle, sulamaya yatırımları yapılmadan önce mutlaka arazi toplulaştırması yapılmalıdır. 44