Ç. Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, Temmuz-Aralık 2003 KİTAP TANITIMI Yard. Doç. Dr. Asım YAPICI * Hasan Kayıklık, Orta Yaş ve Yaşlılıkta Dinsel Eğilimler, Baki Kitabevi, Adana, 2003, (ISBN: 075-7024-23-6) Dinî inancın, dinî ibadetlerin, dinî tutum ve davranışların, kısaca din ve insan ilişkisinin bireyin doğumundan ölümüne kadarki süreç içerisinde nasıl ortaya çıktığı, nasıl tecrübe edildiği, zaman içerisinde bir takım değişimlerin yaşanıp yaşanmadığı, yaşandıysa bunların yoğunluğunun ve muhtevasının ne yönde şekillendiği, bütün bunlarla birlikte gelişim süreci içerisinde ortaya çıkan değişimlerin neden kaynaklandığı, bu değişimlerin geçici mi, yoksa sürekli bir karakter mi arz ettiği, süreci etkileyen faktörlerin niteliği, hatta bedensel, ruhsal ve zihinsel gelişim ile dinî hayat arasındaki ilişkinin tek yönlü mü, yoksa karşılıklı mı olduğu vb. hususların incelenmesi din psikolojisinin yakından ilgilendiği konuların başında gelmektedir. Hasan Kayıklık tarafından kaleme alınan Orta Yaş ve Yaşlılıkta Dinsel Eğilimler isimli eser de dinî hayatı gelişim psikolojisi açısından incelemektedir. Tecrübî bir nitelik arz eden bu çalışma orta yaş ve yaşlılık dönemindeki bireylerin dinî nasıl yaşadıkları ve nasıl bir dinî hayata sahip oldukları sorusu üzerinde yoğunlaşmaktadır. * Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Anabilim Dalı.
Kitap Tanıtımı Kayıklık ın bu çalışması; 1) Orta yaş ve yaşlılığa yaklaşımlar, 2) Araştırma, 3) Tartışma, 4) Özet, yargı ve öneriler, olmak üzere dört temel bölümden oluşmaktadır: Orta yaş ve yaşlılığa yaklaşımlar isimli bölümde yazar öncelikle gelişim hakkında bilgi vermekte (s. 13-14) daha sonra ise gelişim kuramlarını ele almaktadır. Bu kapsamda sırasıyla; psikodinamik kuramlar (s. 17-18), Freud un psikoseksüel kuramı (s. 18-20), Erikson un psikososyal kuramı (s. 20-23), Jung un yaşam evreleri kuramı (s. 23-25), Bühler in gelişim evreleri kuramı (s. 25-26), Riegel in diyalektik gelişim çözümlemesi kuramı (s. 26), öğrenmeci kuramlar (s. 27-28), bilişsel kuramlar (s. 28-31) ve kültürel-bağlamsal kuramları (s. 31-32) ana hatlarıyla özetleyen yazar, konuyla ilgili bu kadar çok farklı kuramın olmasını gelişim sürecinin doğasına ve gelişime yol gösteren olgulara bağlamaktadır. Bununla birlikte burada sözü edilen hiç bir kuramın insanın gelişim sürecini açıklamada tek başına yeterli olmadığını, ancak her kuramın gelişim sürecini anlamaya hizmet ettiğini belirten yazar (s. 33), çalışmasının sınırlarını oluşturan orta yaş ve yaşlılığı anlamada hangi kuramın daha işlevsel olduğu sorusunu ön plana çıkartmakta, bu soruya ise, Kimmel e atıf yaparak yetişkinlik ve yaşlılığı araştırmak için en uygun kuram yaşam boyu gelişim kuramıdır şeklinde cevap vermektedir (s. 34). Gelişim kuramları hakkında verdiği bilgilerden sonra gelişim üzerinde çalışan psikologlara dayanarak gelişimin ilkelerini maddeler halinde sunan Kayıklık (s. 35-36), konuyu orta yaş ve yaşlılık dönemlerine getirmekte, burada ise önce orta yaş dönemini (s. 36-37) ve bu dönemi açıklamaya çalışan teorik yaklaşımları özetlemektedir (s. 37-41). Bu konunun akabinde de orta yaşın bedensel, ruhsal ve zihinsel açıdan ne gibi özellikler gösterdiğine temas etmekte (s. 41-46) ve bu dönemdeki bireylerin kişilik yapısı hakkında bilgiler vermektedir (s. 46-49). Burada orta yaşı diğer gelişim dönemlerinden ayıran niteliklere temas eden yazar, daha sonra orta yaş bunalımı üzerinde durmakta ve Lambley e dayanarak bu 336
Yard. Doç. Dr. Asım Yapıcı dönemi bir gerilim dönemi olarak adlandırmaktadır (s. 50-51). Çünkü Levinson ve Gould un da dediği gibi, orta yaşa geçiş çoğu zaman bir bunalımla birlikte gerçekleşmektedir. Bu anlamda orta yaş bunalımını bireyin toplumsal desteklerini ve içsel kaynaklarını gelişimsel durumlar tehdit etmeye başladığında ortaya çıkan fiziksel ve psikolojik sıkıntılar bütünü olarak tanımlayan yazar (s. 50), böyle bir krizin yaşanmasında çok çeşitli faktörlerin etkili olduğu belirtmektedir. Yaşlılık dönemini 60 yaş ve üzerindeki bireyleri ifade eden bir anlamda kullandığını söyleyen Kayıklık, yaşlanmanın kaçınılamaz bir süreç olduğunu belirtmektedir (s. 54). Çünkü yaşlanma ile birlikte öncelikle biyolojik ve fizyolojik açıdan zayıflama ve yetersiz kalma denilen olgular ortaya çıkmaktadır. Bu anlamda, bireyin çevreye uyum ve yaşamını sürdürmesinde gitgide büyüyen bir zayıflama sürecini içeren yaşlanma döneminde, iletişim ve kişiler arası ilişkilerde farklılık, zevklerde ve yaşam biçimlerinde farklılık, benimsenen değerlerde farklılık, politika, din ve ideolojik yaklaşımlarda farklılık ve aile standartlarında farklılık olmak üzere çok yönlü değişimler yaşanmaktadır (s. 55). Bununla birlikte bu dönemde meydana gelen değişimler çok çeşitli açılardan değerlendirilebilir. Çünkü değişimin miktarı, belirleyicileri, bireyden bireye ne kadar farklılaştığı, yavaşlatılıp yavaşlatılamayacağı, sonuçlarının neler olduğu vb. hususlar yaşlanma döneminin hem genel özelliklerini hem de kişiye bağlı görüntülerini anlamaya yardım edebilir. Zira yaşlanma sadece dış görünüşün değişmesi ile ilgili değildir. Bununla birlikte insanın duygu, düşünce ve davranışlarında da çok önemli değişimler yaşanmaktadır (s. 55). Kayıklık a göre gelişimsel açıdan yaşlılık dönemini ele alan üç temel kuram vardır (s. 56). Birincisi Erikson un kuramıdır: Bu kurama göre hayatının son evresine giren yetişkin bir bireyin amacı yaşamını bir bütünlük ve uyum içinde algılamaktır. Kişinin bu evredeki temel ihtiyacı hayatı yaşadığını kabul etmek ve içinde bulunduğu koşullarda elinden gelenin en iyisini yaptığına inanmaktır. Eğer o bunu başarabilirse ben bütünlüğünü gerçekleştirebilir. Bunun gerçekleşmesinde ise din önemli bir fonksiyon üstlenmektedir (s. 57-58). Yaşlılıkla ilgili dikkat çeken ikinci kuramsa Jung a aittir. Dinsel ve manevi değerlerin insanın 337
Kitap Tanıtımı gelişiminde önemli ve zorunlu etkileri olduğunu kabul eden Jung a göre, hayatın ümit dolu ve anlamlı bir şekilde yaşanmasında ve psikolojik olarak sağlıklı bir ölüm düşüncesinin oluşmasında dinin önemi yadsınamaz (s. 58-59). Çünkü genç yetişkinlik ve orta yaş dönemlerinde dışa dönük bir karakter gösteren bireyler yaşlanma sürecine girdikçe içe dönük bir hal almaya başlarlar. İçe dönük kişilik yapısı ise din gibi içsel değerlerin öne çıkmasına sebep olmaktadır (s. 59). Jung un görüşlerini bu şekilde özetleyen yazar, üçüncü olarak ilgisizlik kuramını ele almaktadır. Bu kurama göre, yaşlılar bir yandan sosyal rollerinden vazgeçerken ve diğer insanlarla ilişkilerinde zayıflamalar yaşanırken, öte yandan toplumun da yaşlılardan uzaklaşmaya ve vaktiyle onlara verdiği görev ve sorumlulukları gençlere yüklemeye başladığı görülür. Yaşlıların sosyal çevreden ve dış dünyadan gittikçe uzaklaşması ise dine yönelmelerine sebep olabilmektedir (s. 59). Görüldüğü üzere burada sözü edilen üç temel kuram yaşlılık döneminde dinî hayata yönelmenin sebeplerini anlama hususunda belli bir açılım ortaya koymaktadır. Çalışmasının teorik kısmını; yaşlılık döneminin genel özellikleri (s. 60-63), yaşlılık ve kültürel yapı (s. 63-64), yaşlılık ve ölüm ( s. 64-65), ve yaşlılık dönemi gelişim ödevleri (s. 66) başlıklarıyla derinleştiren yazar, sözü bireyin dinsel gelişimine getirmektedir (s. 66). Hayatın diğer alanlarında olduğu gibi kişinin dinsel alanda da değişim ve gelişimler geçirdiğini söyleyen Kayıklık, bu değişim ve gelişimleri izah etmek üzere farklı açıklamaların yapıldığına dikkat çekmekte, daha sonra da söz konusu bu süreci Meadow ve Kahoe ye dayanarak dört kısımda değerlendirmektedir. Bu iki din psikologuna göre dindarlığın gelişimi dış beklentiye yönelik, kurumsal-geleneksel, deruni ve bağımsız-bireyselleşmiş dindarlık olmak üzere dört temel tip içermektedir (s. 67). Yazar, bu hususla ilgili açıklamalar yaptıktan sonra sözü James W. Fowler e getirmekte ve ona dayanarak din ile dinsel inanç arasındaki farklılığı vurgulamaktadır. Fowler e göre inancın evrensel ve değişebilen bir karaktere sahip olduğunu belirten Kayıklık, konunun daha iyi anlaşılması için Fowler in ileri sürdüğü inanç gelişim aşamalarını açıklamaya çalışmaktadır. Bu aşamalar, inanç öncesi evre (0-2 yaş), sezgiselizdüşel inanç (2-7 yaş), mistik-gerçek inanç (7-12 yaş), bireşik-geleneksel inanç 338
Yard. Doç. Dr. Asım Yapıcı (operasyonel düşünce geliştikten sonra), bireysel-düşünsel inanç (genç yetişkinlik dönemi ve sonrası), birleşik inanç (orta yaşın ilk dönemleri) ve evrensel inanç (orta yaş ve sonrasında) şeklinde sıralanmaktadır * (s. 70-74). Çalışmanın teorik kısmını oluşturan birinci bölümde son olarak orta yaş ve yaşlılık döneminde dinsel yaşayış konusu üzerinde duran yazar, yapılan çalışmalara dayanarak, insanın yaşı ilerledikçe daha dindar olup olmadığı problemine cevap aramaktadır (s. 76-80). Araştırma başlığı altındaki ikinci bölüme araştırma konusu olarak orta yaş ve yaşlılıkta dinsel yaşayış (s. 81) konusuyla başlayan yazar, orta yaş ve yaşlılık döneminde dinî hayatın araştırılmasının önemi ve değeri üzerinde durmakta, bu konunun kendi kültürel bağlamımıza göre uygun ölçme araçlarıyla incelenmesinin gerekli olduğunu söylemektedir. Bu açıdan İslam kültürüne uygun olarak iman, ibadet ve ahlak boyutlarını içeren bir ölçek ile yola çıkmanın önemini vurgulamaktadır (s. 87). Yazar araştırmasının iki temel amacının olduğunu ifade etmektedir. Birincisi, Müslüman bireylerin dindarlık düzeylerini ölçmeye yarayan bir dindarlık ölçeği geliştirmek, ikincisi ise, orta yaş ve yaşlılık dönemi dindarlığının genel özelliklerini tespit etmeye çalışmaktır (s. 89). Çalışmasının temel problemini orta yaş ve yaşlılık dönemindeki bireylerin dinî yaşantılarında bir değişimin olup olmadığı, eğer bir değişim varsa bunun nasıl ve ne yönde olduğu sorusu üzerine odaklandığını belirten yazar, (s. 90), daha sonra orta yaş ve yaşlılıktaki dinsel yaşayışla ilgili olarak yapılan tecrübi çalışmalardan elde edilen sonuçlar üzerinde durmaktadır (s. 91-103). Konunun daha iyi anlaşılması için özellikle Starbuck, Orbach, Stark, Meadow ve Kahoe, Markides, Ainlay ve Smith, Hunsberger, Young ve Dowling, Chatters ve Taylor vs. başta olmak üzere bu konuda araştırma yapanların bulgularını cinsiyet, yaş, medeni hal, öğrenim durumu ve sağlık değişkenlerini dikkate alarak özetleyen yazar (s. 102-103), buradan hareketle beş genel sonuç çıkartmaktadır: * Fowler in inanç aşamalarıyla ilgili kavramların çevirisinde yer yer bazı sıkıntıların olduğu da hissedilmektedir. 339
Kitap Tanıtımı 1) Kadınların dindarlık düzeyi erkeklerden daha yüksektir 2) İleri yaşlarda bazı düşüşler görülmekle birlikte yaş ilerledikçe dindarlık düzeyi yükselmektedir. 3) Evlilerin dindarlık düzeyi daha yüksektir 4) Öğrenim düzeyi ile dindarlık seviyesi arasındaki net bir ilişki yoktur. 5) Sağlık durumu iyi olanların dindarlık düzeyleri daha yüksektir (s. 103-104). Orta yaş ve yaşlılık dönemlerinde dinî hayatın nasıl olduğu yönündeki çalışmaları bu şekilde özetledikten sonra yazar; cinsiyet, yaş, medeni durum, öğrenim düzeyi, iş durumu, öznel sağlık algısı, din-önem düşüncesi ve öznel dindarlık algısını bağımsız değişken olarak kabul ederek araştırmasının denencelerini ortaya koymaktadır (s. 104-110). Araştırmanın önemi (s. 110-111) ve temel sayıtlılarını (s. 111) belirttikten sonra kullandığı bazı kavramların tanımlarını veren yazarın, burada, ibadetleri üç kısımda değerlendirdiği görülmektedir. Ona göre namaz kılma, oruç tutma, zekat verme, hacca gitme ve Kur an okuma hem bireysel hem de toplumsal özelliği olan ibadetler olduğu için bireysel-toplumsal ibadetler olarak adlandırılmıştır. Dinsel yayınları okuma ve dinsel programları izleme gibi daha ziyade ferdî bir karakter arz eden ibadetler ise bireysel ibadetler olarak kabul edilmektedir. Cenaze töreni, mevlit hatim vb. toplu yapılan dinsel etkinlikler ise toplumsal ibadetler olarak kavramsallaştırılmıştır (s. 111-113). Yazar araştırmasının sınırlılıklarını dile getirdikten sonra (s. 113-114), evren ve örneklemi hakkında bilgi vermektedir. Adana ilini Yüreğir-Seyhan ve Kuzey-Güney şeklinde dörtlü bir kategoriye ayıran yazar, raslantı tekniğiyle % 59.4 ü kadın, % 40.6 sı erkek olmak üzere toplam 394 kişiye anket uygulamıştır. Deneklerin % 45.2 si orta yaş (40-59), % 54.8 i ise (60-94) yaşlılardan oluşmaktadır. (s. 114-117). Yazar, veri toplama teknikleri başlığı altında kullandığı ölçeklerden bahsetmektedir. Çalışmanın amaçlarına uygun olarak iman, ibadet ve ahlak boyutlarını içeren Likert tipi bir dinsel yaşayış ölçeği geliştirmeye çalışan yazar, ölçeğin güvenirlik ve geçerlik analizini de yapmaktadır (s. 117-126). Böylece araştırmasının iki temel 340
Yard. Doç. Dr. Asım Yapıcı amacından birisi olan İslam dininin bünyesine uygun olarak Müslüman bireylerin dindarlıklarını tespite yönelik bir ölçek geliştirmeyi gerçekleştirmiş olmaktadır. Araştırmada kullanılan ikinci ölçek ise daha önce farklı araştırmacılar tarafından da kullanılmış olan ölüm kaygısı ölçeğidir (s. 126-127). Verilerin çözümlenmesinde ise t-testi, tek yönlü ANOVA ve pearson product moment korelasyon katsayısı teknikleri kullanılmıştır (s. 128-129). Bulguların sunulduğu kısma gelince, burada yazar, deneklerin cinsiyet, yaş, medeni durum, öğrenim düzeyi, iş durumu, öznel sağlık algısı, dine önem verme düzeyi ve öznel dindarlık algısına göre dinsel yaşayışlarının, a) inanç boyutunu (s. 130-137), b) ahlak boyutunu (s. 138-146), c) ibadet boyutunu (s. 146-157) ve d) yukarıdaki her üç boyutu içine alan genel dinsel yaşayış düzeylerini (s. 158-165) ele almakta, ayrıca dinsel yaşayış ile ölüm kaygısı arasındaki ilişki üzerinde durmaktadır (s. 166). Daha sonra deneklerin cinsiyet, yaş, medeni durum, öğrenim düzeyi, iş durumu, öznel sağlık algıları, din-önem düşüncesi ve öznel dindarlık algılarına göre ölüm kaygısı düzeylerinin farklılaşıp farklılaşmadığını ortaya koyan verileri tablolar halinde sıralayan yazar, (s. 166-173), yine aynı değişkenleri kullanarak deneklerin dua etme sıklıkları (s. 173-182) üzerinde durmakta ve yaş gruplarına göre deneklerin namazda yanılma olasılıklarını irdeleyerek bu kısmı tamamlamaktadır (s. 183-184). Tartışma bölümünde elde ettiği verileri yorumlamaya girişen Kayıklık, kendi bulgularıyla diğer çalışmalarda ulaşılmış olan sonuçlar arasındaki benzerlik ve farklılıkları muhtemel sebepleriyle değerlendirme yoluna gitmektedir (s. 185-222). Özet Yargı ve Önerilerden oluşan son bölümde ise, öncelikle ulaştığı sonuçları ana hatlarıyla özetlemektedir. Bu bağlamda çalışmasının iki temel amacına yeniden atıf yapan yazar, hem ölçek geliştirdiğini hem de bu ölçeğe göre orta yaş ve 341
Kitap Tanıtımı yaşlıların dinî hayatını incelediğini söylemektedir (s. 223). Yazarın verdiği bilgilerden hareketle bu çalışmadan elde edilen sonuçlar şu şekilde özetlenebilir: Kullanılan değişkenler açısından denekler inanç bakımından farklılaşmamıştır. Ahlakî açıdan kadınların lehine bir farklılaşma ortaya çıkmıştır. Yaş, medeni durum, öğrenim düzeyine ve öznel sağlık algısına göre denekler arasında ahlakî açıdan bir farklılık ortaya çıkmazken, iş durumu, dine önem verme düzeyi ve öznel dindarlık algısına göre ahlaki yaşantıda anlamlı bir farklılığın var olduğu tespit edilmiştir. Buna göre işsizler emeklilerden, dine daha çok önem verenler göreceli olarak daha az önem verenlerden ve kendilerini daha çok dindar olarak algılayanlar ahlakî yaşayış ölçeğinden daha yüksek puan almışlardır. Kadınlar erkeklerden, yaşlılar orta yaş grubunu oluşturanlardan dullar evlilerden, öğretim düzeyi düşük olanlar yüksek olanlardan, emekliler halen çalışanlardan, dine daha çok önem verenler daha az önem verenlerden ve kendilerini çok dindar olarak algılayanlar az dindar olarak algılayanlardan daha çok ibadet etme eğilimdeyken öznel sağlık algısı bu konuda anlamlı bir farklılık oluşturmamıştır. İlk dört maddede gözlenen bu eğilim genel dinsel yaşayışta da kendisini hissettirmeketdir. Kadınlar erkeklerden daha fazla ölüm kaygısı taşırken, orta yaş ve yaşlılar bu hususta farklılaşmamıştır. Ancak ölüm kaygısıyla yaş arasında negatif bir ilişki olduğu da görülmektedir. Medeni durum, öğrenim düzeyleri ve öznel dindarlık algıları ölüm kaygısını farklılaştırmazken; işsizler emeklilere, sağlık durumunun kötü olduğunu düşünenler iyi olduğunu düşünenlere, dini kendileri için çok önemli kabul edenler de az önemli kabul edenlere göre ölüm kaygısı ölçeğinden daha yüksek puan almışlardır. Kadınlar erkeklerden, yaşlılar orta yaş grubunu oluşturanlardan, dullar evlilerden daha fazla dua etmektedirler. Din önem düşüncesi ve öznel dindarlık algısı bu hususta önemli bir faktör olarak ortaya çıkarken öğrenim düzeyi ve öznel sağlık algısı anlamlı bir etkiye sahip görünmemektedir. 342
Yard. Doç. Dr. Asım Yapıcı Namazda yanılma konusunda erkeklerle kadınlar arasında bir fark görülmezken orta yaş grubu yaşlılardan daha fazla yanılmaktadır (s. 224-226). Çalışmasının din psikolojisi alanyazınına ve pratik hayata yönelik olmak üzere iki temel katkısının olduğunu söyleyen yazar (s. 226-227), orta yaş ve yaşlıların dinî hayatı ile ilgili yeni çalışmaların yapılması gerektiğini vurgulayarak araştırmasını tamamlamaktadır (s. 227-228). Gerek din psikolojisi alanında temel kabul edilen klasik kaynaklara gerekse son dönemlerde yapılmış çalışmalara atıfla gerçekleştirilen bu araştırmanın geniş bir bibliyografyasının olduğu görülmektedir (s. 229-240). Ayrıca kitabın dizin (s. 241-247) ve kullanılan ölçeği içeren bir ek (s. 249-252) kısmını içerdiğini de söylemeliyiz. Hasan Kayıklık ın bu çalışmasının ülkemizde henüz üzerinde pek fazla durulmayan orta yaş ve yaşlılık dönemini yaşayan bireylerin dinî hayatlarını anlama hususunda önemli bir boşluğu dolduracağı kanısındayız. Ayrıca bu araştırmanın bu konuda yeni bir takım çalışmalara yol açabilecek çeşitli problemlere dikkat çektiğini de belirtmeliyiz. 343